Sayfalar

leblebitozu etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
leblebitozu etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

23 Şubat 2017 Perşembe

Apartman sohbetleri #6 Tipitip, Ve Günahlarım..




6. Hastası olduğun bakkal ürünü hangisi? 
Meydan okuma (challenge) sorusu bu bugün. 

Ha, işte bak yine çocukluğuma götüren bir şey bu.  Utandığım itiraflarımda olacak. 

İlkokula başladığım yıllardı. Yeni bir sakız çıkmıştı. Minik paketleri renkliydi. Sarı, yeşil, kırmızı, ve maviydi. Paketinin üzerinde zaten ürünün adını taşıdığı sivri uzuuun burunlu, kocaman yuvarlak gözlüklü, yeşil papyonlu, sarı ceketli, kırmızı pantalonlu, fötr şapkasında mavi olan çizgi kahraman'ı Tipitip vardı. İçinden eğlenceli karikatürler çıkardı. Bak dün yazmayı unuttum, 7 yaşımda ceplerimden o karikatürler çıkardı benim. İşte bu sakız'ı çook severdim. O bir efsaneydi. Kokusu ve ön tadı çok güzeldi. Annemler Almanya'dan alaman sakızı Wrigley's getirirdi, onlarıda severdimde ama içinden karikatür çıkmıyordu.. Halbuki sakız çiğnemeyi pekte sevmem. O ilk tadı vardı ya, o gidince sakızıda atardı zaten. 

Birde leblebi tozunu çok severdim. Küçük şeffaf poşetler içinde çok ucuza 10 kuruş mu 25 kuruş mu neydi. Ananem her gün işten gelirken cebinde iki poşet leblebi tozu ile gelirdi. Ağzımıza boca yapardık onu, sonrada biz konuştukça ağzımızdan bir toz bulutu çıkmasına bayılırdık. Boğulma tehlikeside geçirdik, ama oyun değil mi amaç çocuklar için? Oyun herşeyin üstündeydi. Ölümün bile:) düşünsene oynarken gülmekten ölüyorsun? Neyse vaz geçtim çocuk ve ölüm birbirine yakışmıyor. 

Bu iki ürünün hastasıydım. 
Şimdi bir itirafta bulunacağım. Yine Hendek'teyiz. Herkesin veresiye alış veriş yaptığı bakkallar olurdu. Kemal amcanında sevimli bir bakkalı vardı. Gri önlüğünü giyer, kağıt kese kağıtlarında tartardı ürünlerini. Plastik poşet ve şişeler bugünkü gibi çok kullanılan bir şey değildi. 

Bakkal hala aklımda. Koyu renkli uzun tahtalarla döşenmişti yerler. Tezgahında iki kefesi olan  bir tartı aleti, kiloluk, gramlık pion görünümlü birsürü irili ufaklı ağırlık birimleri dururdu. Tezgahın ardında büyük kahverengi çuvallar içinde toz şeker, un, mercimek, fasulye gibi ürünlerde küçük el kürekleri saplanmış şekilde dururdu. Dükkanın camekanından içeri sızan güneş ışını uzun geometrik şekilde yansırdı. İşte bu güneş hüzmesi buğulu olur, içinde küçük tozlar uçuşurdu. Birazda karanlıktı.

İşte böyle bir dükkanı işleten Kemal amca dükkanı ile bir bütündü. Sanki onun dışında orayı kimse işletemezdi. O manuel tartı aleti ne kadar yakışıyorsa, Kemal amcada o dükkana çok yakışıyordu. Nasıl sevimli bir insandı. Evin küçüğü olarak hep ben yada abim giderdik. Babamı bile o kadar çok görmüyordum o zaman. Gerçi hala görmüyorum ya.. 

İşte biz her gün bu dükkana/bakkala günlük ihtiyaç için gönderilirdik. Bir kilo şekerse mesela alacağımız, Kemal amca gri önlüklü, babacan duruşuyla ve ağarmış pos bıyıklarıyla bize gülümser, eline bir kese kağıdı alır, tezgaha arkasını döner ve o şeker çuvalından kese kağıdına toz şeker doldururken, biz abimle tezgahın hemen önünde tipitip sakız'larının yanıbaşında dururken, şeytana girerdi aklimiza. Evet. Şeytana uyup birer tane Tipitip sakız'larını gizliden gizliye cebimize atardık. Niye yapıyorduk ki biz bunu? Deftere sakız diye yazılmasın mı istiyorduk? Bilmiyorum. Ananem tek çalışandı. Ve ayın sonu, borçlar hemen gelirdi. Şimdi hala konuşuruz abimle. Gülüyoruz halimize ve garip bir suçluluk duygusu duyuyoruz. Ve ikimizde şöyle düşünüyoruz, Kemal amca bunu biliyordu ama ses etmiyordu. Salak olan o değil, bizdik. Onunla helalleşemeyiz artık. Çünkü çoktan göçtü. O çok iyi bir insandı. Güzel bir insandı. Çocukları çok severdi. Işık'larda uyu Kemal amca. Ve lütfen hakkını helal eder misin? Bak senin o zamanki yaşlarına geldim belki, ve içimden atamıyorum bu suçluluk duygusunu. 

Yaa işte böyle, bir tipitip uğruna yaptığımız şeylere bak challeng sahibi, ilham kedisi. Banada bir ilham geldi ve söküldüm.. iyi oldu be rahatladım. Belki Kemal amca bile okumuştur beni🙏 


Söyle bir karikatür buldum..