Kış mevsiminin kapısını çalıyoruz biz bu gece. Saatlerimizi kış saatine ayarlayarak 1 saat öne alıyoruz. Artık Türkiye ile aramızda 2 saat fark olacak. Türkiyede gelecek sene yeniden yaz ve kış saati uygulamasına geçecekmiş herhalde. Emin değilim. Ama doğruda olabilir. Sürekli bir şeyleri değiştirmekle geçen bir Türkiye var son 15 yıldır. Bir türlü tutturamıyorlar. İşin kolayını bulmuşlar ama, bir şey olmayınca ya kandırıldık diyorlar, ya aldatıldık. Hatta ileriye gidip özeleştiri bile yapıyorlar, son günlerde. "İhanet ettik" diyorlar mesela. Ama anlayan var mı? Sanmıyorum. 15 yıldır başardıkları tek şey insanları bölmek, uyuşturmak, ve aklı ile oynamak..
Bugün aslında bayram günüm olmalı. Çünkü Götçeğin vedası vardı. Ama ağızda uzun süre çiğnenen sakız gibi çürüdü o mesele. Bugün hiç haber izlemedim. Görmedim bile ne dedi, gitti mi gitmedi mi? Emir büyük yerden olduğuna göre gitmiş olmalı. Ama dediğim gibi o bile heyecanlandırmadı beni. Giderken biraz kırıp dökeydi kendine yakışanı yapardı. Belkide yapmıştır, bilemiyorum.
Harika bir sonbahar yaşıyoruz bu sene. Yoksa her seferinde daha farklı mı görüyorum bilemem. Geceler soğuk, gündüzler ılık ve berrak bir gökyüzü. Yürüyüşlerim devam ediyor her gün. Telefonumda adımlarımı ölçen app var. Her gün bir gün öncesinin rekorunu kırmak hedefim. Sürekli 7 binlerde olan ben, en son 10 bin adımdan sonda 11 bin küsür adımı gördüğümde evde deli gibi tepindiğim oldu "kendimle gurur duyuyorum' diyerek. Beni gören ev ahalisi deliliğime verir gibi baktı. Umrumdamıydı? Yoooo!!
Her gün ormanda başka bir şey keşfediyorum. Meğer orman içinde iki kilometrelik bir alanda spor parkuru varmış. Yani belli aralıklarla bacak, kol, ve karın ve bilumum kasları geliştirecek aletler koymuşlar. Bunlar ahşap ve demirden oluşan ve zamanla eskiyen ve deforme olan şeyler değil. Hatalı bir şey yapamazsın. Zaten levhalarla nasıl ve ne kadar yapacağını belirtmişler. Türkiye'de İzmir ve İstanbul'da parklarda görmüştüm bazı aletler. Küflü, garç gurç aletlerin üzerinde hareket yapmaya çalışan teyzeleri. Sanki fitnes salonu gibi. Ama öyle aletlerin bakımı olmalı sürekli. Spor yapıyorum diye belini, kolunu, bacağını bile sakatlayabilirsin o aletlerde.
İşte bu yürüyüş yaptığım ormanda bu spor parkurunu gördüğümde ilk aklıma gelen bu oldu. Adamlar öyle bir şey yapmış ki, hatalı bir şey yapamazsın. Ve bir sonraki alete yürümek zorundasın. Harika bir şey bu. Yani doğa içinde bedava fitnes gibi. Bunu her hava şartlarında yapmayı planlıyorum ve bu dediğime kendimde inanmak istiyorum:)
Şimdilik iyi gidiyor. Havalar buz kestiğinde tekrar konuşuruz bu konuyu;)
Bu hafta Bern şehir merkezine gittim. Özlemişim çarşısını. İnsan yaşadığı şehri özler mi? Ben özlüyorum. Aşığım bu şehre. Sen misin fotoğraf makinanı unutan deyip bana nispet eder gibi her gün başka fotojenliğini gösteriyor.
Aralık ayında kartpostal yapacağım fotoları tab ettirdim fotoğrafçıda. Teknoloji çok gelişmiş. Fotoların olduğu bellek, veya telefonu bağlıyorsun alete, o bütün fotoları tanıyor, ig fotolarını bile. Sonra tek tek seçiyorsun fotoları, foto formatınıda. Anında alta düşüyor fotoğraflar. Çözünürlük gayet güzel. Telefon fotolarının bile. Ama ig fotoların formatları küçülüyor. Gayet memnunum fotoğraflardan. Sadece formatları büyük seçmişim, fotoğrafları yapıştıracağım uygun kart formatı yok. Ne bok yiyecem bilmiyorum. Ya fotoları kırpacağım, yada fotoları sadece zarfa birlikte satışa sunacağım. Başka fikirlerim olmazsa böyle olacak.
Yine bere örmelere başladım. Akşamları bere ve şal örüyorum. Birde geçenlerde başka bir şey ararken, bir dantel örgümü yarım bıraktığımı gördüm. Ören Bayan dantel yumağı içinde yarım kalmış dantel. Tığ da yumağa saplı. Eski bi arkadaşa rastlamış gibi oldum. Biraz dantel, biraz örgü ördüm. Önce dantel ipliği çok ince geldi, sonra alıştım. Çocukken köyde öğrendiğimiz bu şeyler o zamanlar şehirli çocuklar tarafından alay konusu olup bu günün tabiriyle "kezbanca" gelsede şimdilerde hoşuma gidiyor. İyiki öğrenmişim. Terapi gibi. İlmek ilmek örerken düşünmek, düşünürken üretmek. Ortaya bir şeyin çıkması çok güzel bir duygu.