Sayfalar

Fermina etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Fermina etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

28 Ağustos 2016 Pazar

Saçaklının Mektup Turu..

Tuttum o parmagi ben..
Değişik bir mektuplaşma, yazışma tarzı oldu bizimkisi #sacaklıkare ile. Onun başlattığı bir challengle, meydan okumada diyorlar hani, işte oradan geldik buralara. Sorulardan biride el yazınızı gösterir misiniz?"di. Bende tuttum el yazımla kendisine böyle bir mektup yazdım, bu soruya öyle cevap vermiştim. Çok sevinmişti. Saçaklı de altında kalmamış, daha farklı, daha güzel bir şey yapmış. Fermina ile mektuplaştığımızı, daha doğrusu kartpostal arkadaşlığımızı öğrenmiş. Ege'nin bir tatil kasabasından, oturmuş bana mektup yazmış, içine birde bardak altlığı koymuş, suluboya resimlerinden birinide kartpostal yapmış, yetmemiş bir mektup daha yazmış, bir zarfın içine sıkıştırmış üzerine "akşam sefasına iletilecek" diye not düşmüş, Fermina'ya göndermiş. Taaaa Angaralara..  Bütün bunlar Haziran ayında olmuş. Mektup üzerindeki tarihlerden öğrendim. Tabi araya patlamalar, darbe girişimleri 
falan girince, ha bugün ha yarın derken Ağustos'ta vermiş postaya Fermina. Sağolsun herseye rağmen yinede emaneti ulaştırdı bana. Iyi oldu, bizde uzun zamandır kart yazamıyorduk birbirimize. Bugün kocaman bir zarf vardı posta kutusunda. Insanın yüzünde bir gülümseme oluşuyor. Zarfı evirip çeviriyorum, sallıyorum falan. Acaba ne var ki içinde diye o süreyi uzatıyorum. O güzel yazısını nerde olsa tanırım Ferminanın. Uzun zamandır birbirimize kartpostal gönderemedik, topluca gönderdi herhalde diyorum. Neden sonra açıyorum zarfı, kahvede yapıyorum kendime bu esnada. Içinden iki kart çıkıyor Ferminadan. Birde hani şöyle sıkınca pıt pıt patlayan bir poşet, adını bilmiyorum, varsa bilen söylesin. O işte o pıt pıt zarfın içinde bir kapalı zarf, "Akşam sefasına iletilecek" yazıyor üzerinde. Allah Allah kimki bu diyorum. Kartları ve yazılanları okusam anlayacağım tabi, ama ben okumadan çözmeye çalışıyorum. Biz Türkiyeliler kültürümüz gereği hani bir mobilya veya bir elektronik bir şeyi kurarken yada ilaç alırken önce yapar sonra prospekti yada klavuzu okuruz ya, bu mantık her yerde ve zarfın içindekiler içinde geçerli. Okusana be kadın, dedim kendi kendime. Okuyunca, dinleyince anlıyor insan:) aklımın ucundan bile geçmiyordu Saçaklıkare'den mektup alacağım. Sürpriz büyüktü bugün. Hiç tanımadığın bir insan uzaklardan ancak bu kadar dokunabiliyor yakından. Geçmiş zamanda bir meydan okuma ile kısa bir mektup yazıyorsun, o sana kocaman sevgi ile geri dönüyor. Harika bir duygu şu yaşadığımız olumsuz bir sürü duygular içinde. 

Eh, bende bunun altında kalmayım, denizler aşırı değilde okyanuslar aşırı, Obama aracılığı ile göndermek istedim, sonra vazgeçtim. Sanırım bende aynı yöntemi kullanıp, büyük elçi Ferminaya göndereceğim. Fermina'da Saçaklıya:) Bazen sol kulak memesini sol elle arkadan uzatarak ulaşmak güzel oluyor. Yada bu yazıyı okursa belki adresini verir  direk kendine yollarım.. Bilemiyorum.

Aslına ben başka bir konuda yazacaktım bugün. Dün katıldığım bir davetten. Oradaki gözlemlediklerimden. Düşünüyorum şu an, onu ayrı bir post yapsam mı acaba diye. Uzun olur mu acaba diye. Hani uzun yazıyı sevmiyorlar diye bir olgu var ya? Ben öyle değilim. Sevdiğim kişinin yazıları ve Kitapları ne kadar uzun olursa o kadar iyi diye düşünenlerdenim. Kişi kendinden bilir işi.. Yazacağım.

Şimdi, dün.... Yok ya vazgeçtim. Neden mi? Çünkü yazmaya başlatmıştım dün geceden. Taslaklarda duruyordu. Onu ekleyip devamını yazmak istedim. Yok başka bir yazı konusu o. Pembe tayt üzerine kırmızı tişört giymiş gibi sırıtacak. Hemde şu koca popolusundan. Onuda yarın yazayım en iyisi. Yada bu akşam başka postla. Yazasım var bu gece. 


Zarfin icinden cikanlar..