Sadece Pencereden disariya baktim... |
Bugün bir çok yerde Kürk Mantolu Madonna ile ilgili haberleri gördüm. Hem acı, hem komik, hem düşündürücü, hem her birşey işte. Ne gülebildim, ne ağlayabildim. Bakakaldım. Şaşırmış gibiydim ama şaşırmadım. Bu bir ilk değil çünkü. O kadar alıştım ki ben ülke saçmalıklarına, bu sanki ilkmiş gibi tepki gösterenlere şaşırdım. Ha, tamam tepki göstermek gerekiyor belkide. Belki bu başka cahilliklerin önüne geçilmesi adına. Ama bugüne kadar ne cahilce açıklamalar yapıldı bu ülkeyi yönetenlerin ağızlarından. Gazetecilerinden, sanatçılarından, hukukçularından, siyasetçilerinden, ilahiyatçılarından, valilerinden, televizyonda kendini bir şey sananlardan..
Bugünkü bu Kürk Mantolu Madonna olayı, günümüz Türkiye'sinin bire bir benzeri. Değerler birer birer yok edildi, hala edilmeye devam ediyor. Hele hele sanata ve edebiyata hiç tahammülleri yok. Heykeltıraşların eserlerine ucube dendi, yıkıldı.. Bazı Şehir tiyatroları kapatıldı. Biri çıktı, Shakespeare'in gerçek adı "Şeyh Pir"dir dedi. Sonra, roman, şiir ve film sigara bağımlılığı yapar diye küçümseyen yine bu ülkenin koskoca CB si idi. Ve buna benzer bir sürü şey. Bilinçli ve istikrarlı şekilde yaptılar bunları. Tv ler zaten allahlık. Yahu bir dizi 3 saat sürer mi? Bir kaç yıl önce yanlış hatırlamıyorsam dizi Oyuncuları bu uzun çalışmalar hakkında isyan edip şikayetçi olmuşlardı, ve günümüz hükümeti buna bir el atacaktı sanki diye hatırlıyorum. Evet, el atmış, dizi saatleri dahada uzatılmış. Akşam haberlerinden sonra bir başlıyor, gece yarısına kadar. Kaliteden eser yok. Gündüz evde olmadığım için izleyemiyorum, (iyiki mi desem) ama dahada korkunç şeyler oluyormuş demek ki! Amaç insanları tv lerde basit yayınlarla uyutmak. Dini programlar, basit dedikodu programları, 3 saatlik diziler, yarışma programları.. Cahillik diz boyu. En üstten en alta kadar. Herkes her şeyi biliyor. Muş gibi yapıyor ama.
Bugün bir çok yerde o videoyu izledim. Hakkaten trajikomik. O programdaki bu talihsiz konuşmaları yapan kadını tanımıyorum, hiç izlendim daha önce. Bu gün bir kaç kez izledim o videoyu. Vücut diline bakıyorum, Sözlerini dinliyorum bir uyumsuzluk var. O kitabi okuduğunu söylüyor ve diyor ki; "böyle sana anlatabileceğim, altını çizebileceğim" bir şey yok gibi bir şeyler geveliyor. O kitabi okuyan o kitabın konusunu unutmaz. Çünkü insanın içine işleyen bir romandır o. 1943 de Madaonna var mıydı? Diye soruyor birde. Sonra kıvırıyor, günümüz Madonnasına uyarlancaktır, falan diyor.
Sadece acı acı gülebildim. Hiç bir yerde bununla ilgili yazmadım. Bir sürü yazanlar oldu zaten.
Ben yine atasözlerine sığındım. "Balık baştan kokar" dedim, "imam osurursa, cemaat sıçar" dedim. Başımı sağa sola salladım falan.
Insan her şeyi bilemez. Bilmiyorum, okumadım, görmedim, gitmedim, yapmadım, diyebilmek neden bu kadar zor ki! Bizim toplumda herkes her şeyi bilir, ne hikmetse? Biliyormuş gibi yapmak kadar ayıp bir şey yok bence. O yanlış bilgisini bilmeyene aktararak bilgi kirliliği yaratacak. Bilmiyorsan konuşmayacaksın!!! Öğreneceksin. Ve doğru kaynaklardan. Nokta!!!!
Bak sevgili okuyucu ne anlatacağım? Ben severim kendimle alay etmeyi.
Bilmiyorum kaç yıl oldu? En az bir 8-9 yıl olmuştur bu olayı yaşayalı. Sinoplu bir arkadaşım memleketine gitmişti. Sinop cezaevini geziyormuş. O zamanlar whatsapp yok, SMS le yazışıyoruz. Nasılsın, diye yazmıştım. O da bana, iyiyim, Sinop cezaevini geziyorum "Sabahattin Ali'nin sana selamı var" diye cevap vermişti. Ben, kim olaki bu Sebahattin Ali? dedim kendi kendime. Evli kadınım, tanımadığım bir adam bana niye selam gönderiyor, diye düşündüm o ara. Ama arkadaşımada soramıyorum kim bu Sabahattin, bana niye selam gönderiyor diye:)? Neden sonra eşime döndüm dedim ki; Sabahattin Ali yi tanıyor musun? Şahsen tanımıyorum, ama kim olduğunu biliyorum dedi. Ve anlattı bana. Ben tabi yerlerin dibine mi girsem, buharlaşsam mı o arada her şeye razıydım. Çok utanmıştım. Sonra bunu arkadaşıma anlattım bi ara görüştüğümüzde, gülmekten yarıldı. Ve bana "Kürk Mantolu Madonna" yı hediye etti. Kısmen ince bir kitap, ama içeriği baya kalın. Ve ben her satırını okurken utandım kendimden. Yani bende bilmiyor ve tanımıyordum bundan 8-9 yıl önce Sabahattin Ali'yi. Ama öğrendim. Tanıdım. Ve çok sevdim.
Bu gün bu muhabbet dönünce sosyal alemlerde, bu anımı hatırladım. Bende bu kıt aklımla gayet güzel tv programı yapabilirim ülkede dedim:) Öyle basit ve sıradanki her şey. Ne kızabiliyorum, ne gülebiliyorum nede üzülebiliyorum!!
Daha dün yada önceki gün, BB açıklama yapıyor yayvan yayvan, başkanlık sistemi savunma adına.. "Bir arabaya iki Şoför olmaz" algıya bak. Yani bir araba var Türkiye'de. E hani hukuk bağımsızdı. Etti iki araba. Ee yasama yürütme vardı hani. Etti üç araba. E üç arabayı bir Şoför nasıl kullanacak?
Ya bırak ben neye tepki vereceğimi bilemez oldum.