İZLEDİKLERİM 2024/18

30 Kasım 2024

İZLEDİKLERİM 2024/18

 


JOY 2024
 
Joy, dünyanın ilk "tüp bebeği" olan Louise Joy Brown'un 1978'deki çığır açan doğumunun ve bunu mümkün kılmak için çıktığı 10 yıllık yorulmak bilmeyen yolculuğun ardındaki dikkat çekici gerçek hikayeyi konu ediyor. 3 öncü: genç bir hemşire, ileri görüşlü bir bilim insanı ve yenilikçi bir cerrah. Dünyanın ilk 'tüp bebeği' Louise Joy Brown'ı dünyaya getirmeye çalışırken kilisenin, devletin, medyanın ve tıp kurumunun muhalefetiyle karşı karşıya kalır.
 
Gerçek hayat hikayesi izlemenizi tavsiye ederim. 

OUT OF MY MIND 2024

Melody Brooks, serebral palsi hastası olan bir altıncı sınıf öğrencisidir. Onun en belirgin özellikleri, sahip olduğu keskin zekâ ve güçlü akıl yürütme yeteneğidir. Ancak, bedensel engelleri yüzünden, çevresiyle iletişim kurmakta zorlanır. Tekerlekli sandalye kullanan ve konuşamayan Melody, bu nedenle sınıf arkadaşlarına göre farklı bir konumda bulunmaktadır. Yine de içindeki potansiyel, bazı insanlar tarafından keşfedilmeyi bekler. Bir gün, genç ve vizyon sahibi bir eğitimci, Melody'nin farklılıklarının ardındaki olağanüstü yeteneği fark eder. Onun için yepyeni bir kapı açılmıştır. Eğitimci, Melody'nin daha geniş bir eğitim ortamına dahil olmasını sağlamak için harekete geçer. Melody, bu süreç içinde, ne söylediğinin, nasıl söylediğinden daha önemli olduğunu herkese göstermeye kararlıdır.

Film, izleyiciye Melody'nin hikâyesi aracılığıyla, engellerin üstesinden gelmenin ve içsel gücü ortaya çıkarmanın ne kadar önemli olduğunu anlatır. Melody'nin eşsiz dünyası, zekâsının ve azminin yardımıyla, sınıf arkadaşlarıyla aynı fırsatlara sahip olmasını sağlar. Onun yolculuğu, izleyicilere ilham verirken, aynı zamanda insanın içsel potansiyelinin ne kadar büyük olduğunu gözler önüne serer. Film, izleyicileri Melody'nin dünyasına davet ediyor ve onun yaşadıklarını yakından deneyimlemeye çağırıyor. Melody Brooks'un hikayesi, etkileyici bir film olarak, düşünce ve duyguların gücünü anlamamıza yardımcı olur.

 

Gerçek bir hayat hikayesi tavsiye ederim... 


WISH YOU WHERE HERE 2012


Dave ve Alice Flannery çifti, Alice'in kız kardeşi Steph ve Steph'in erkek arkadaşı Jeremy, turistik bir gezi için Kamboçya'ya seyahate giderler. Yerel bir parti gecesi, Jeremy aralarından gizemli bir şekilde kaybolur.
Dört kişi gittikleri Kamboçya'dan üç kişi dönen grubun hayatı bu kayboluş sonrası oldukça değişecek ve tuhaf şekilde kaybolan Jeremy yokluğunu fazlası ile hissettirecektir.
Film geriye dönüşlerle kalan üç kişinin yaşadıklarını ve Jeremy'in Kamboçya'daki yok oluş hikayesinin arkasındaki gerçeği aydınlatıyor.

Çok bunalımlı ama izlenebilir bir ebeveyn filmi.

 

EL DIARIO 2024

 

Boşandıktan sonra Olga, kızıyla birlikte yeni bir başlangıç yapmak için yeni bir eve taşınır. Başlarda evde garip şeyler olduğunu fark etmezler, ta ki Olga tavan arasında bir seri katilin günlüğünü keşfedip kendisinin ve çevresindeki herkesin hayatını tehlikeye atana kadar.

Senaryo merak uyandırıcı, işleyiş kötüydü


OKUDUKLARIM 2024/83 UNUT KUŞU

29 Kasım 2024

OKUDUKLARIM 2024/83 UNUT KUŞU

 

 
"Aklına gelir miydi, hiç aklına gelmeyeceğim?"
 -Alois Alzheimer 
 Kentsel dönüşümde kent dönüştürüldü, mahallemiz, sokağımız, apartmanımız dönüştürüldü. Ağaçlarımız, çimlerimiz, bahçe duvarlarımız, martılarımız, serçelerimiz, kumrularımız, kargalarımız, kaldırımdaki ayrıkotumuz dönüştürüldü. Park yerimiz, balkonumuz, mutfaklarımız, dükkânlarımız, asfaltlarımız her şey ama her şey dönüştürüldü Süheyla. Hatta çocuklarımız bile dönüştürüldü dersem, bunak işte ne söylediğini bilmiyor deme sakın. Gerçekten çocuklarımız da dönüştü. Konuşamıyoruz. Teknoloji kurbanı hepsi. Ama beni dönüştüremediler biliyor musun? Bir ben dönmedim verdiğim sözden. Ama Kentligil Sitesi’ne döndüm. Akşamı sabaha dikerek seni bekliyorum, dönüşünü, gülüşünü… Yoksa ben de dönüştüm mü Süheyla? Yoksa dönüştüm de hatırlamıyor muyum?… Bilmiyorum Olcay… Artık ben gerçekten yaşıyor muyum yoksa dile gelen ruhum mu bilmiyorum. Gece nerede bitiyor, gün nerede başlıyor? Ben nerede başlıyorum, sen nerede bitiyorsun, anılarım nerede, sen neredesin, ben ben miyim, sen sen misin?… Bilmiyorum…
 
KİTAP HAKKINDAKİ DÜŞÜNCELERİM;
 
Alzheimer hakkında okuduğum ilk kitap bu oldu, başka destek eser bulursam yine okumayı düşünüyorum. Yazar Kentligil sitesinin sakinlerinin bu hastalıkla mücadele ederken hangi anılara sığındıklarını tek tek hikâye etmiş 
 
KİTAPTAN ALINTILAR;
 
Bazen her şeyi unutup sadece sarılmak istersin ama bir şey seni hep durdurur. Adı ne mi? Ne olduğunu bende unuttum.
Alois ALZHEİMER
*****
Hiç bir efsane bütünüyle düş gücünün ürünü değildir, olmamıştır. Anka'yı görmeyenler, onu göremeyenlerdir.
Enis BATUR
*****
Kitap okumak, hafızanızı güçlendirerek Alzheimer'a yakalanma riskinizi azaltabilir.
*****
Aklına gelirmiydi, hiç aklına gelmeyeceğim?
Alois ALZHEIMER 
*****
Bir gün seni unutmak zorunda kalırsam aşkımın küçüklüğüne değil, çaresizliğimin büyüklüğüne inan.
Atillâ İLHAN
*****
Unutma, her gidiş bir ayrılık değildir. Çünkü bazen ne kadar uzağa gidersen git, yüreğin hep bıraktığın yerdedir.
William BUTLER
*****
Geceler hepimizi aynı gökyüzünün aynı karanlığıyla örter ama yine de herkesin karanlığı kendisine göredir..... Çünkü geceler bazılarına göre çok uzundur. Çünkü yürekte saklanan her şey geceleri canlanır.
*****
Anımsamak bir tür buluşmadır.
Unutmak ise bir tür özgürlüktür.
Halil CİBRAN
*****
Gitme diyebilecek kadar güçlü olmalı insan hayatta. Çünkü hiç kimse kaybettiklerini unutabilecek kadar güçlü değil aslında.
Victor HUGO
*****
Rastlantılara anlam yüklemeyi severdi. Her rastlantının bir kadere açılan kapı olduğundan emindi.
*****
Senin unutamadığın, daima senden uzakta olandır.
Charles BUKOWSKI
*****
İnsan saramadığı yarayı saklarmış, bazen bir gülüşüniçine, bazen derin bir sessizliğe
*****
Bazen olacakla öleceğin önüne geçmek mümkün olmuyordu.
*****
Cam kırıkları gibidir bazen kelimeler. Ağzına dolar insanın. Susan acıtır, konuşsan kanatır.
Oğuz ATAY
*****
Kurt kocayınca köpeklerin maskarası olur.
*****
Ben yanarım canıma, o da yanar canına
*****
İnsan acı duyabiliyorsa canlıdır. Başkasının acısını duyabiliyorsa insandır.
Tolstoy
*****
Bana hatırlama sanatını değil, unutma sanatını öğret. Çünkü ben hatırlamak istemediklerimi hatırlıyorum ve unutmak istediklerimi unutamıyorum.
Themisto
*****
Kırıldığını belli etmeyen insanları üzmeyin. Çünkü onlar sizi kaybetmemek için susar, aptal oldukları için değil.
T.S. ELIOT
*****
Her zaman kolay kolay itiraf edemesek de bunu kendi kendimize, hep öteleri düşleyen, öte yer ararken en yakınlarındakileri mutsuz eden bizler......ben....
Elif ŞAFAK
*****
Deli kadınlar iyidir.
Çünkü ne kahkalaları tutsak, ne gözyaşları sınırlı, ne arzuları mahpus, ne öfkeleri prangalıdır.
Ahmet ARİF
*****
Hiç geçmeyen, hiç unutulmayan şeyler de var, ölünceye kadar insanın sırtından atamayacağı şeyler de var.
Sabahattin Ali
*****
 
KİTAPTAN MÜZİKLER;
 
 
 

OKUDUKLARIM 2024/82 ŞAL

27 Kasım 2024

OKUDUKLARIM 2024/82 ŞAL

 

 
Hem soykırım dehşetini hem de sağ kalanların peşini bırakmayarak bir ömür süren boşluğu anlatan Şal, Nazilerin elinde eziyet görenlerin kapanmayan yaralarını hatırlamaya çağıran bir davet. Yeğeni Stella ile birlikte yol alan ve küçük bebeği Magda’yı şalına sararak gizleyen Rosa, korkunç bir trajedinin yaşanacağı bir toplama kampına varır. Yıllar sonra, Amerika’da, Rosa Lublin ile karşılaşırız; gözü hâlâ şalında, ölmüş kızına mektuplar yazmaktadır. “ABD’nin edebi panteonunun Athena’sı”, “Bronx’un Emily Dickinson’ı” ve “zamanının en usta ve incelikli üslubuna sahip yazarlarından biri” olarak betimlenen Cynthia Ozick, çoğumuzun küçük bir mücevher gözüyle bakacağı Şal’da maneviyatından taviz vermeyen bir hikâye anlatıyor. “Ozick, Cormac McCarthy ve Don DeLillo ile beraber ülkenin yaşayan en iyi kurgu yazarlarından biri.” -David Foster Wallace “Ozick, son yıllarda ortaya çıkmış Amerikalı yazarların en iyisi izlenimini bırakıyor bende. Katolikliğin Flannery O’Connor’a verdiğini Yahudilik de Ozick’e verdi: yetkinlik, derinden bir kavrayış, başkaldırı.” -Edmund White “Geçtiğimiz yarım asır boyunca kurulmuş en mükemmel cümlelerin bazılarından Ozick sorumludur; o kendine has, kusursuz bir üslupçudur.” - Giles Harvey, The New York Times “Bilgeliğini gururla gösteren, öz farkındalığı yüksek bir tarzı olan Cynthia Ozick, yazarların üstadı.” -Ilan Stavans, Times Literary Supplement (Tanıtım Bülteninden)
 
KİTAP HAKKINDAKİ DÜŞÜNCELERİM;
 
Şal Varşova'da doğmuş ve savaş nedeniyle Amerika'ya göç etmiş bir Yahudi kadının Rosa Lublin'in gözünden yaşadıkları ve yaşadıklarının onda açtığı yaraların hayatını nasıl etkilediğinin hikayesi.
 
KİTAPTAN ALINTILAR;
 
İtin uğursuzun olduğu hiçbir yer ütopik değil.
*****
Geçmişte yaşayamazsınız.
*****
Kimseye muhtaç olmamak en iyisi. Gücünüz yetiyorsa çalışmak kadar güzel bir şey yok.
*****
Bazen insan yalnız kalmak ister. Eğer çok fazla yalnız kalırsanız çok fazla düşünürsünüz.
*****
Anne olmanın gerçekliğinden bahsediyorum, fizyolojik olur. Bir insanı yaratabilme gücüne sahip olmak, böyle bir gizemin aracı olabilmek. Bütün bir genetik yapıyı bir başkasına geçirebilmek.
*****
Filozofların dediği gibi anne, bilincin, vicdanın kaynağıdır, varlığın temelidir.
*****
Edebiyatı insan anadilinde okumalı.
*****
Eğer hayattan bir şeyler almak istiyorsan, bazen biraz unutmak gerekir.
*****
Her şeyin bir kötü bir de iyi yanı vardır. İyi tarafından bakarsan, hayat daha güzel olur.
*****
......tek gerçek özgürlüğün, seçebilmek olduğu söylenir. 
*****
 
 

 

OKUDUKLARIM 2024/81 DÖRT RÜZGAR

26 Kasım 2024

OKUDUKLARIM 2024/81 DÖRT RÜZGAR

 

 
Teksas, 1921. Bolluk ve bereket zamanı. Birinci Dünya Savaşı sona ermiş, cömert topraklarıyla Amerika yeni ve iyimser bir döneme girmiştir. Ancak kadınlar için evliliğin tek seçenek olarak görüldüğü bir dönemde evde kalmış gözüyle bakılan yirmi beş yaşındaki Elsa Wolcott için gelecek hâlâ belirsizdir. Ta ki hayatını değiştirmeye karar verip Rafe Martinelli’yle tanışana dek. Fakat Elsa’nın düşünmeden aldığı bu kararın bazı sonuçları olur ve artık yapabileceği tek bir şey vardır: neredeyse hiç tanımadığı bir adamla evlenmek. Takvimler 1934’ü gösterdiğinde dünya değişmiş, milyonlarca insan işsiz kalmıştır. Büyük Ovalar’ı mahveden kuraklıkla beraber kuruyup çatlayan topraktan mahsul alamayan çiftçiler artık yalnızca tarlalarını ve hayvanlarını kaybetmemek için mücadele etmektedir. Yıkıcı toz fırtınaları dünyalarını altüst ederken Martinelli ailesinin çiftliğinde de her şey ölmeye başlar ve Elsa’nın köksüz evliliği de buna dâhildir. Artık bir anne olarak tek amacı çocuklarının hayatta kalmasını sağlamak olsa da, yağmuru bekleyerek geçirdiği her yeni gün doğaya karşı ümitsiz bir mücadeleden ibarettir. Dört Rüzgâr, Büyük Buhran dönemini tecrübe eden insanlara hayat vererek, bir ulusu ikiye bölen acı gerçekleri ve zengin ile yoksul arasındaki bitmek bilmeyen savaşı anlatan çarpıcı bir roman. Umudu, direniş ruhunu ve zor zamanlarda insanın ne kadar dirayetli olabildiğini hatırlatan bu hikâye, aslında cesareti ve fedakârlıklarıyla bir nesli temsil eden yenilmez bir kadının gözünden Amerikan Rüyası’nın ta kendisi.
 
KİTAP HAKKINDAKİ DÜŞÜNCEM;
 
Uzun zamandır bu yazrın kitaplarını okumuyordum, yine severek okudum. Loreda karekterinin mücadelesine bayıldım. Olayların ise gerçeklere dayanması bilmediğimiz bir Amerikan devrini bize yansıttı. Dönem kitabı idi ve ben müzikler ile 70 li yıllara gittim.
 
KİTAPTAN ALINTILAR;
 
Ölmekten korkma, yaşayamamaktan kork. Cesur ol.
******
 Güzel bir elbise insanı güzel yapmaz.
*****
Başlangıçlar sadece istemekle alakalıdır.
*****
Milletin üçte birinin evlerinin, giyim kuşamlarının ve beslenmelerinin yetersiz olduğunu görüyorum. İlerlememiz, zaten çok şeye sahip olanlara daha fazla refah refah katmamızla değil, çok az şeyi olanlara yetecek kadarını sağlayıp sağlayamamızla ölçülür.
Franklin D. ROOSEVELT
*****
Sevgisiz yaşamak, sadece sevgiyi hiç tatmadığımız sürece mümkündü.
*****
Hayat çok zor. Ya onsan güçlü olursun ya da o seni ters yüz eder.
*****
İnsan yanlış olduğunu bilse de bazı insanları sevmekten ya da sevgilerine ihtiyaç duymaktan vazgeçmiyordu.
*****
Bazı hayatlar bize ait olmaz, Tanrı tercihlerini bize sormadan yapar.
*****
Küçük nimetler önemliydi.
*****
Görünüşe bakılırsa bir insanın yokluğu bir odayı nefes alınamayacak kadar doldurabiliyordu.
*****
Kırık bir kalp, bir kadını öldürebilir.
*****
İnsan istese de, kalbi kırılsa da sevmekten vazgeçemiyor.
*****
Tutkunun karanlık bir tarafı vardır.
*****
Tutku bir kasırgadır; gelir de geçer. Besler ama boğar da.
*****
Zor zamanlar kalıcı değildir. Ama ve toprak ve aile kalıcıdır.
*****
Gücümüzü içinde yaşamak zorunda bırakıldığımız çaresizliğin ta kendisinden alırız. Dayanacağız.
Cesar CHAVEZ
*****
Büyükannemlerin geleceğini mi sanıyordun?
Sen sanmıyormuydun?
Tek bir yerde büyüyebilen bir bitki gibiler...
*****
Cesur ol. Ya da cesurmuşsun gibi davran.
*****
Zaman bütün yaraları iyileştirir.
*****
Oysa bazı yaraların zamanla iyileşmek yerine derinleştiğini biliyordu.
*****
Eğitim her şeydir.
*****
Başkasının talihsizliğine gülmenin eğlenceli olduğunu düşünen kaba ve acımasız kızlar değersizdir.
*****
Bir zorbayla savaşmanın tek yolu dik durmaktır.
*****
İnsana görgü kuralları ya da terbiye zorla dayatılmaz.
*****
Sadece bir kaç sözcüğün insanın moralini bu kadar yükseltebilmesi şaşırtıcıydı.
*****
Tanrı rızkını bağışlar.
*****
Bir arkadaşın ne fark yaratabileceğini bilmiyordu. Tek bir insanın, bir başkasının moralini onu ayakta tutabilecek kadar yükseltebileceğini.
*****
Ama aynı zamanda insanın ne kadar itilip düşürülse de ayağa kalkmaya devam etmesi gerektiğini de biliyordu.
*****
Yoksulluk insanın ruhunu eziyordu.
*****
Hayatta kalmak azim, cesaret ve çaba gerektirirdi. Pes etmek en kolayıydı.
*****
Zorluklar sonsuza dek kalıcı değildir. Ama sevgi öyledir.
*****
Geriye bir yağmur damlası kadar berrak ve kusursuz tek bir şey kalmıştı: umutsuzca omuz omuza verme ihtiyacı....
Kalkacak ve düşeceklerdi, düşerken yeniden kalkacaklardı.
Sanora BABB
Whose Names Are Unknown
*****
Güvenın nedeni olmaz. Ya vardır ya yoktur.
*****
Dünya da bir çocuğun sevgisinden daha iyileştirici ne olabilirdi ki?
*****
Sözcükler ve fikirler ölümcül olabilir. Neyi kime söylediğine çok dikkat et.
*****
Bir köpeği yeterince uzun süre tekmelerseniz sonunda sizi ısırır.
******
Geçmişe sımsıkı tutunan insanlar gelecekteki şanslarını ıskalar.
*****
Fakir, aç ve çaresiz insanları kontrol etmek daha kolaydır.
*****
Bazen sonuç her fedakarlığa değer.
*****
Bazen insanın ayağa kalkıp yeter demesi gerekirdi.
*****
Bazen insan dağılıyor işte. Öfkelenmek iyi geliyor.
*****
Hayat başımıza gelenlerden daha fazlasıdır.
*****
Büyükbabam Teksas Muhafızlarındandı. Bana cesaretin bir yalan olduğunu söylerdi. Cesaretin korkunun yok sayılması olduğunu düşünürdü.
*****
Sevgi her şeydir. Gözyaşı, öfke, sevinç, mücadele. Her şeyden önemlisi sevgi dayanıklıdır. Hep sürer.
*****
Bazen yasal haklar olması gerektiği kadar önemsenmez.
*****
Bir adam şiddete başvuruyorsa korkmuş demektir.
*****
Hayatta önemli olan korku değildi. Korktuğunuz zaman yaptığınız tercihlerdi. İnsan korkusuna rağmen değil, korkusu yüzünden cesur davranıyordu.
*****
Aşk.... İyi zamanlarda bir rüyadır. Kötü zamanlarda ise kurtuluş.
*****
Bir avuç cesur insan dünyayı değiştirebilir.
*****
 
KİTAPTAN MÜZİKLER;
 
 
 

OKUDUKLARIM 2024/80 SUÇ VE CEZA (ÇİZGİ ROMAN)

25 Kasım 2024

OKUDUKLARIM 2024/80 SUÇ VE CEZA (ÇİZGİ ROMAN)

 

 
Şu küçük ayrıntılar... İnsanı ele veren daima ayrıntılardır. Dostoyevski’nin çağlar ötesi başyapıtı Suç ve Ceza, Bastien Loukia’nın usta çizimleriyle yeniden hayat buluyor ve insan doğasının karmaşıklığını gözler önüne seriyor. Raskolnikov’un trajik hikâyesi, edebiyat dünyasının en büyük açmazlarından biridir. Herkes aşinadır bu hikâyeye, ama kimse suçu da cezaya hangi kefeye koyması gerektiğini bilemez. Zira Raskolnikov’un içindeki karanlık düşünceler, kırılgan vicdanı ve toplumun kötülüğüyle birleşerek barbarca bir cinayet işlemesine sebep olmuştur. Vicdan azabıyla kahrolan genç adam paranoyaya kapılır ve kendi iç dünyasıyla hesaplaşmaya başlar. Çaresizlikle, adalet arayışıyla ve ahlaki sorgulamalarla allak bullak olan zihni onu büyük bir çıkmaza sürükler. Tüm parçaları yerine oturtacak soruysa şudur: Suçu itiraf edip büyük bir yükten kurtulmak mıdır evla olan, yoksa hayatın sonuna dek gerçeklerden kaçarak yüreğinde bir taşla yaşamak mı?
 
KİTAP HAKKINDAKİ DÜŞÜNCEM;
 
Dünya klasiklerinden Suç ve ceza romanının muazzam çizgi roman uyarlaması… Tabii ki kitap kadar geniş değil ama yine de çizgi roman okuma isteği için doğru seçim derim.
 
KİTAPTAN ALINTILAR;
 
İnsanlar en çok neden korkar?
Onları alışkanlıklarından koparıp rutinlerini bozanlardan.
*****
Kilitlerin ardına saklayacak birşeyleri olmayan insanlar ne kadar da mutlular değil mi?
*****
Suç sadece sosyal düzenekarşı bir protestodur. İnsan çevresi tarafından suça itilir.
*****
Akıl, tutkunun kölesinden başka bir şey değildir.
*****
Zekâ güzel bir şeydir, ancak zavallı bir sorgu hakimini kandırabilir.
*****
 

EN BÜYÜK HUZUR KENDİNLE BARIŞIK OLMANDIR.

24 Kasım 2024

EN BÜYÜK HUZUR KENDİNLE BARIŞIK OLMANDIR.

 

 
FARKINDALIKLI İNSAN OLMAK İÇİN…

Farkındalıkla  ve vicdanıyla ruhsal  yolda yürümeye çalışan, “Spiritüel  Farkındalıklı İnsan” olmak  çaba, sabır, sevgi ve inanç gerektiriyor… İnsan özünde Tanrısallık olan bir varlık olsakda  kabul etmek gerekir ki, henüz madde üzerinde hakimiyetimiz zayıf. Bazen maddi yanımız bazen de mana yanımız bize yön veriyor. Gerçi hep sabit kalmak da mümkün değil. Her insanın kendine has bir yaşam ritmi var ve dengeler çok önemli.. .Daha iyi yapmalıyım diyerek dengeleri de bozmamaya özen göstermeliyiz. Aslında iç varlığımız bize haber verir, o anda durmak ve konsantrasyonu daha rahatlatıcı bir konuya çevirmek, sonra acıkınca da tekrar devam etmek  en çok uygulanan bir metot.
 Ne kendine çok baskı yapacaksın, ne de duygularının yönlendirmesine ve içgüdülerinin her istediğini yapmasına izin vereceksin… Makul ve dengeli olmak için içsel çaba ve istek bizi varmak istediğimiz hedefe her zaman götürür. Önce kendimize inanarak kendimizi onaylayarak, severek, sayarak işe başlayabliiriz. Kendini sevmeyen başkasını sevemez ki der bilgeler…
Maddeyi yönetmek ve etkisi altında kalmamak, günlük olaylar karşısında sarsılmadan durmak, ideali ve hedefi her ne ise onu kaybetmemeye çalışmak gibi önemli kavramlar ruhsal yolcunun temel taşları ama yaşam sanki onun bu hedefinin üstüne gider gibi sürekli yeni olaylar ile yolculuğa çıkmak isteyen yolcuyu sınar…
Samimiyetle itiraf edelim ki, hepimiz zaman zaman bu uygulamalarda tökezliyoruz hatta vazgeçiyoruz… Bu bilgiler öyle bilgiler ki, yazısını yazarken veya okurken kolay ama uygularken hepimiz için çaba sarfedilmesini  gerektiren uygulamalı bilgilerdir. Öncelikle farkındalık kazanmak isteyen biri bu hakikati kabullenmelidir. Ve hergün o dağın yamacında durup,  zirve noktasına ulaşmak için ufak da olsa bir gayret içinde olmalıdır ki, yol alsın.
Farkındalık disiplinle kazanılır, insan kendi kendine farkında ve uyanık olamıyor, madde kainatında doğmuş olmak sürekli eylem halinde olmak demektir. Buna gücümüz olmayabilir o zamanda edebimizi takınmamız gerekir. Kendi gerçeğimizle yüzleşip, efendice, sessizce yola devam etme gayreti içinde olmak o kadar önemlidir ki, bir bakarsınız başarıdan başarıya koşmaya çalışandan çok daha fazla derinlik kazanmışsınız o sessiz kabulleniş ve duruş içinde…
İnsan eğer isterse herşeyi yapar ve mutlaka başarır ama bunun tek şartı; azim, çaba, disiplin ve sürefor kullanmaktan asla vazgeçmemektir.  Bazen başarısızlıklarımız olabilir, moralimizi bozmayalım bunu olgunlukla karşılayalım. Bizler bu yazıları sizlerle paylaşanlar da hepsini tam yapamıyoruz ama yine de spiritüel insan olmayı  hedefliyoruz, çabalıyoruz, o yüzden de yardımlaşma-dayanışma yasası gereği  öğrendiklerimizi  (hepsini uygulayabildiklerimizi değil) paylaşıyoruz.
Erdemli insan olmak, bilgelik basamaklarını çıkmak istemek  bunu hedeflemek bile birşeydir, bir aşamadır. Daha doğrusu ne kadarını yapsak faydadır, çünkü ileride birgün farkındalık basamaklarını hakkıyla çıkmak, bu okuldan mezun olmak, İlahiliğin bize açacağı yeni kapılara ulaşmak  için bu bilgilere ihtiyacımız olacak.
Bilgi çağı Spiritüel Realitesi'nin insanı olmak öyle kolay  değil ve yapmacık uygulamalarla spiritüel insan olunmuyor… Birleşik İnsanlık Realitesi olarak da adlandırılan yeni dönem, YENİ ÇAĞ veya diğer adıyla BİLGİ ÇAĞI kendi üzerimizde fiili uygulama yapmayı, samimiyet ve içtenlikle kusurlarımızı görmeyi  gerektiriyor. Diğer insanlara değil önce kendimize bazı küçük itiraflarımız olabilir… “Ben şu şu konuda pek de iyi değilim” galiba diyebiliriz. Sadece bu tespit bile özünde tanrısal varlıklar olan bizi daha iyiyi yapmaya doğru yönlendirecek, daha  da dikkat etmemize neden olacaktır…
Bu günler uyanış günleri olduğu için aynı zamanda da uygulama günleri… Eğer istersek küçük küçük uygulamalar yaparak kendi gücümüzü, iç varlığımızın o olağanüstü kapasitesini daha iyi tanıma ve hayata geçirme uygulamalarına başlayabiliriz…
Bilinçli Farkındalıkla, Işığa ve bilgiye giden yolda hep birlikte yürümek dileğiyle…
                                                                                                                                    
  •٭✻.Fulya Aykaç ღ 


Hepinize güzel sağlıklı huzurlu mutlu bir hafta diliyorum. Ben bildiğiniz gibiyim, soğukla mücadele ediyorum. Çevrede kar bizde soğuğu var. Cumartesi yağış ve soğuk vardı sergi açmadık, evde idim yıllık kitap okuma hedef sayımı tamamlamaya çalışıyorum. 6 tane kitabı yıl sonuna kadar okursam hedefi tutturmuş oluyorum. 


Kahve içtiğim bu mekanı çok seviyorum, söylemesi ayıp salebide muhteşem güzel oluyor. 


 
Kütüphaneden bu yıl için aldığım son kitaplar bunlar. Hedef sayımı tutturmak için az safya sayısı olanlara yönelmiş olabilirim. Kalın kitaplara başlangıç kısmetse 2025 olacak.
 


Kütüphaneme yeni girenler 2 kitap harici hepsi sahaftan
 
 
Pazaryerinde sevmekten mayıştırdığımız bir kedi:)) Yalnız bu soğuklarda kucağıma gelmesi çok iyi, ısıtıcı fan mübarekler....
 

Sabah tezgahı kurduktan sonra şöyle bir turlayıp meyve sebze alıyorum. Trakyalılar H harfini yutarlar, meyve etiketide buna örnek:)))
 



 Hoşçakalın....



İZLEDİKLERİM 2024/17

23 Kasım 2024

İZLEDİKLERİM 2024/17

 

 
PARALEL HAYATLAR 2024
 
Film, 1955 yılında Şili'de geçen ve sansasyonel bir cinayeti konu alan ilgi çekici bir hikaye anlatıyor. Ünlü romancı María Carolina Geel (Francisca Lewin), kalabalık bir restoranda sevgilisini soğukkanlılıkla öldürmekten yargılanmaktadır. Bu olay tüm ülkede büyük yankı uyandırır ve medya tarafından sürekli olarak gündemde tutulur. Bu sansasyonel olaya tanık olanlardan biri de yedek mahkeme sekreteri Mercedes'tir (Elisa Zulueta). Mercedes, María Carolina Geel'in davasına ve gizemli kişiliğine karşı yoğun bir ilgi duymaya başlar. Bu ilgi zamanla takıntıya dönüşür ve Mercedes, yazarın dairesine gizlice girme fırsatı bulur. Geel'in evinde vakit geçiren Mercedes, yazarın kıyafetlerini giyer, parfümünü sürer ve onun hayatına dair ipuçları arar. Bu süreçte, Mercedes hem Geel'in işlediği suçu hem de 1950'lerin Şili'sindeki kadınların toplumsal rolünü sorgulamaya başlar. Kendi hayatını ve yaşadığı toplumu Geel'in yaşamı ve eylemleriyle karşılaştıran Mercedes, derin bir içsel yolculuğa çıkar.