Aklımda bir dize dönüyor. Gün batımından beri. Bir mantra gibi yineledikçe yineliyorum. Tesbih çekiyorum sanki. Büyülüyor beni:
"İnsan bir akşam üstü ansızın yorulur." *
İnsan yoruluyor bazen. Uzun bir merdiven çıkıyorsun, evvelden ikişer üçer çıkarken basamakları bir yer geliyor tıkanıyorsun, nefesin ciğerine tıkanıyor, bir adım atmadan evvel soluklanıyorsun.. "Yaşamın neresindeyim ki?" diyorsun, "Acaba şair akşam üstü derken ömrünün akşam üzerini mi kastetti acaba?"
Oysa en sevdiğim vakitlerdir akşam üstleri. Hatta başka bir şair de demiş ya;
"Ben ölürsem akşamüstü ölürüm." ** diye. Hatta ve hatta Edip Akbayram da ne güzel söylemiş;
Günün bütün telaşı bitmiştir. Yorgun, argın son saatleri de uyumadan evvel hayattan biraz çalabilmek için güzel geçirmeye çalışırsın. Hele yaz akşamüstleri bir başkadır, en sevdiğimdir, artık bahçelerin duvarlarına sardırılmayan hanımeli kokularıdır. Çatal kaşık sesleridir.
Yaz gelip geçerken bir seda bırakayım ben de burada. Daha çok yazmalıyım belki ama bu aralar daha çok kendi içimde, okuma ve manuel yazı hallerindeyim. Dur bakalım belki bu da bir tür maya'dır değerli okur... Güz vakti koşturmacası beni bekliyor, enerji depolamam gerek. Zira gerçekten istediğim bir alanda yüksek lisansa kabul edildim, dersiydi teziydi bir sürü koşturmaca olacak. Ama bu başka bir müjde, bunu bir ara detaylı yazarım inşallah. :)
* Attila İlhan
** Ataol Behramoğlu