Şu son birkaç gündür çok kötü bir ruh halindeyim. Medya yeterince kaos içindeyken burayı da bir başka kaos alanına çevirmek istemem ama yazmazsam rahatlayamayacağım. Hem yazım sadece kaostan da ibaret olmayacak.
Ölmediğiniz gerçeğine alışınca veya artık canınızı kurtarmak için sürekli hareket halinde olmayınca acılarınızı daha çok düşünecek zamanınız kalıyor. Daha doğrusu bunlar için gözyaşı dökecek zamanınız. Kimsenin yanında ağlayamam ve dertlerimi anlatmayı çok sevmem. Sanki drama yapıyormuşum gibi hissederim sürekli. O yüzden yalnız kalmayı beklerim ve kaldığım an kendimi tutamam. Şu birkaç gündür özellikle banyoda duygusal patlamalar yaşıyorum ya da gece yatağımda tek başımayken. Bu zamanlar bile ağlamam çok uzun sürmüyor. Ama bir şey hissedebildiğim için mutluyum. Bu duygu bunaltıcı da olsa kötü de hissettirse hissetmemekten iyidir. Uzun bir süredir hiçbir şey hissetmiyordum. Bugün ise birkaç gündür hissettiğimden de korkunç hissettim. Gittiğim okula ait hissetmiyorum, buradaki insanlara ait hissetmiyorum, yazları sürekli gelip gitsem de bu şehre ait hissetmiyorum, buranın tabularına ve yaşanmışlıklarına ait hissetmiyorum. Kendimi kimsesiz hissediyorum. Sanki doğar doğmaz bir kutunun içine koyulup kaderine terk edilmiş yavru bir köpek gibiyim. Oysa sevdiklerim yanımda. Yine de böyle hissediyorum. Belirsizlikler ise bunu kolaylaştırmıyor. Hiçbir şey yapasım yok, ilerleyecek gücü kendimde bulamıyorum. Kendi ruhuma, vücuduma ve hayatıma sığamıyorum. Dar geliyor, gerim gerim geriliyorum. İnsan kendi hayatından da çıkamaz ki. Gerilmek, bu durumdan kurtulmaya çalışmak neye yarar!
İnsan belirsizlikten korkar evet ama aynı zamanda ondan feci derece de rahatsız olurmuş. Ben de böyle hissediyorum. Önünü görememek korkunç bir şey. Ama buna da şükür. Yaşıyoruz. Güvendeyiz şu anlık.
Bu berbat ruh haliyle tüm günü geçirirken aile dostumuzla daha doğrusu artık kuzenim bile diyebileceğim yakınlıktaki dostumla görüntülü konuştuk. O kadar mutlu oldum, o kadar kendime geldim ki...
İnsana insan lazımmış. Yaşadıklarımızı birbirimize anlatıyoruz evet ama olumlu yönlerinden de bakıyoruz. Kimi zaman aramızda eskiden geçen muhabbetleri hatırlayıp gülüyoruz. O kadar iyi ve yenilenmiş hissettim ki kendimi. Sanırım insanın arada kendisinden uzaklaşıp başka bir şeylerle uğraşması gerekiyor. Yalnızlığı severim, daha doğrusu kendime zaman ayırmayı severim ama şu sıralar sanırım biraz daha sevdiklerimle olmalıyım. Mesela dün annemle gün batımına karşı kahve içtik. Yaşadığımı hissettim. Sanki molozların içinden 3 hafta önce değil de o an çıktım. Bazen size nefes aldıran şey hava değil sevdiğiniz insanla içtiğiniz bir kahve, yaptığınız bir iki muhabbet olabiliyormuş. Böyle anlar yaşayabildiğim için şükürler olsun...
Günlerimiz iyi geçmiyor. Bu süreçte geçmesini de bekleyemeyiz. Ama sanırım bunu yeni başlangıçlar için bir kapı olarak benimsemeliyiz. Bazı şeyleri değiştiremiyoruz ve bu değiştiremediğimiz şeyler için kendimizi yıpratınca elimize bir şey geçmiyor. Elbette ki acımızı yaşayacağız. Ama hayatın akışına da uymak gerekiyor sanırım.
Şu anlık yalnız hissediyorum. Ailevi olarak değil. Önceden yaşadığım çevre ve kültür çok farklıyken burası apayrı. Tabii ben de zor alışan biriyim. Şu anlık uyum sağlamaya yönelik bir adım attığımı da söyleyemem. Ha buraya uyum sağlamak istiyor muyum diye sorarsanız da hayır derim. Belki başka bir şehirde olabilir ama buranın tabularını benimsemeyi istemiyorum. Doğrularıma pek uyduklarını söyleyemem. Tabii herkesin kültürü ve yapısı kendine.
Kafama estiği gibi doldurmak istedim bu sayfayı da. Aşağıya gün batımına karşı kahve içtiğim fotoğrafı ve bana Hatay'ı hatırlatan bazı şarkıları bırakmak istiyorum. Hepimize tekrardan geçmiş olsun diyorum. Daha güçlü olacağımıza inanıyorum. Bu süreç biraz acıtacak ama bu acıyı hissediyorsak bile çok şanslıyız. Yaşadığımız her duygu için şükretmeliyiz. Bu duygular bizim yoldaşımız, yanımızda taşıyabildiğimiz ve bizi biz yapan tek şeyler. Kıymetlerini bilmeliyiz. Oğuz Atay'ın "Tutunamayanlar" kitabından bu alıntıyı bırakıyorum sizlere: "Kendime göre güzellikler buluyorum yaşamakta işte."
Sizleri seviyorum. Hoşça kalın, sağlıcakla kalın!
Canım benim, sana sarılıp geçecek demek geliyor içimden...
YanıtlaSilUzaktan sarıldığınızı hissedip güç buluyorum.
Silçok haklısın ki yaa. sadece zamana ihtiyacın var. yaa ben de banyoda ağlarım hep üzülünce. sabır sabır hadi.
YanıtlaSilZaman pek iyi davranmıyor şu sıralar ama bunlar da geçer elbet. Sabır...
SilGüzel kızım, duygularını içinde tutma zaten, her şekilde ortaya çıksın. İster yazarak, ister ağlayarak, ister haykırıp şarkı söyleyerek.. daha o kadar taze ki yaralar, acılar. Bizler uzaktan deliriyoruz, ben seni ve ordaki tüm kardeşlerimi düşünemiyorum! Sürekli yaz, oku, uzun yürüyüşler yap.. bunlar sana iyi gelecektir biraz da olsa. Seni çok seviyorum canım, her zaman yanındayım. <3
YanıtlaSilSezer Abla... Bu süreçteki en büyük destekçilerimden biri oldunuz. Altın gibi kalbinizle sizi daha yakından tanıma fırsatı bulduğuma çok seviniyorum. Ben de sizi çok seviyorum, çok dikkat edin kendinize. <3
SilFakat, demiş Oğuz Atay, insan anlatmak istiyor. Çevrende güzellikler eksik olmasın. İyi akşamlar.
YanıtlaSilHiçbirimizin eksik olmasın, iyi akşamlar.
Sil