30 Nisan 2012 Pazartesi

Deli Dumrul




Ne diyorsun ne söylüyorsun
Göz açıp da gördüğüm
Gönül verip sevdiğim
Koç yiğidim şah yiğidim
Tatlı damak verip öpüştüğüm
Bir yastıkta baş koyup emiştiğim
Karşı yatan kara dağları
Senden sonra ben neylerim 
Yaylar olsam benim mezarım olsun
Soğuk soğuk sularını
içer olsam benim kanım olsun
Altın akçeni harcar olsam benim kefenim olsun
Tavla tavla koç atını
Biner olsam benim tabutum olsun
Senden sonra bir yiğidi
Sevip varsam beraber yatsam
Alaca yılan olup beni soksun
Senin o namert anan baban
Bir canda ne var ki sana kıyamamışlar
Arş şahit olsun sekizinci kat gök şahit olsun
Yer şahit olsun gök şahit olsun
Kadir Tanrı şahit olsun
Benim canım senin canına kurban olsun.

Deli Dumrul


Sesli kitaptan dinlemek ve daha nicelerine erişmek için











29 Nisan 2012 Pazar

Böylede bişi var...



Kayıtsız şartsız teslim olmak. 
Aklın ve kalbin bir olup 
Hiç muhalefet etmeden birbirine
Sessizlik yeminin suyundan içmesi. 

Hangi şartlarda olur ? 
Ne akıl kalbe akıl verecek 
Ne de kalp aklı kandıracak ? 
Bir atımda emir verdiği anda akıl 
Kalbe giren kanı pompalamak için.
Kanın dolaşıp vücudu titrettiği anda
Şah damarında buluşmak.

Şu günlerde bunları düşünmekteyim
En çok da ayakta kaldığımda metroda 
Başımı dayayıp kapıdaki cama...



26 Nisan 2012 Perşembe

Bugün





Bugün 
Saçların çok güzel olmuştu
Sonra geçtiğin koridorlar çok güzel kokuyordu 
Açtığın çekmeceler huzurluydu ses çıkarmamaya çalıştılar

Bugün 
Mutfaktayken bir şeylere uzanmak için  tezgaha dayandın 
Yüzünü yıkarken su bütün yüzünü solaştı 
Dudaklarından süzülüp çenenden düştü 
Ne yapıyordun bilmiyorum 
Elbisen kaydı vücudunda
İyice sarıldı sana

Bugün
Bir yere oturmuş dinlenmişsin, 
Yumuşak bir koltuk sanırım.
Isınmış senle eşitlemiş sıcaklığını
Kokundan da çalmış biraz...


(Sahibinin sözlerinden...)



21 Nisan 2012 Cumartesi

Yazayım dedim işte


Çok tembelim bugünlerde biliyorum
Farkındayım.
Hatta bilgisayarı her açma tuşuna basışımda 
"Bugün bişiler yazmak için zorlayacağım kendimi söz"
Diye içimden geçirsemde 
O sözüme sadık kalamaıyorum bir türlü.
Birşeyleri değiştiriyim bari dedim
Gel gör sayfamın düzenine alışamayıp eski düzene geçmemi isteyen
Dostlarım sağolun
Demek ki dışta değil içte bişileri değiştirmem gerekiyormuş.
Baharın getirdiği o tatlı yorgunluk, rehavetlik sardı her yanımı.

Oysa Kitap fuarından aldığımkitapları yazacaktım ben.
Neyse fotoğraflarını çekemesemde yazı vereyim neler aldığımı.
Pazar günü gittim Füruzan "Benim sinemelarım" ı aldım imzalattım.
Bir de İskender Pala "Aşkname"yi alıp imzalattım ki zaten biliyorsunuz.
Salı günü yine gittim yalnız .
Yalnız gideceksin arkadaş kitap fuarına yanında biri oldumu onun takip ettiği kitaplar falan derken
Kendi alacağın kitaplar güme gidebiliyor.
Neler almışım o gün bi saniye



Bu kitabın filmini izlemiştim yıllar evvel
Animasyondu
Hatırımda kalmış
Can yayınlarında görünce hatırladım
Tabii hemen aldım.


Herman Hesse'yi nereden buldun çıkardın derseniz
Vereceğim cevap o kadar saçma gelir ki size anlatamam.
Okuduğum bir kitapta bahsedilen bir konuyu 
Bu yazarın yazdığı kalmış aklımda
Ama tabii yanlış bilgiymiş.
Ama en azından bir yazar tanımış olucam okuyunca.


Dostoyevski...
Aslında hangi kitabını okumaya başlasam
10 sayfa sonra verdiği sıkıntıyla atmak istesemde elimden
Daha sonra tekrar elime aldığımda
Her sayfayı çevirdiğimde kahroluyorum.
Niye böyle yapıyorum diye.
Dostoyevski'yi her okuduğumda
Önümde ufkumun açıldığını hissediyorum.
Dostoyevski ile aramızda
Nefret ve sevgi konulu bir aşk yaşıyoruz sanırım.


Sanırım bu kitabı alırken
Her çarşamba kayınvalidemde bana zorla izlettirilen 
Muhteşem yüzyıl dizisinin bilinçaltıma yaydığı sinyallerden etkilendim.


Bu kitabı gördüğümde 
Sevgili Leylak Abla'mın balkonundaki güvercinler geldi aklıma.
Hele bi okuyayım kendisine yollamayı düşünüyorum.
Buradan bi haber edeyim dedim.


Bunları aldım işte.
İyi okumalar bana...


15 Nisan 2012 Pazar

17.İzmir Kitap Fuarı


Kitap fuarı dün açıldı sonunda
Ve ben ne zamandır beklediğim 
Kitaplarını severek, bayılarak bir solukta okuduğum yazar
İskender Pala'yı görebildim.




34.kişiydim ve 1,5 saat bekledim ayakta
Ama değdi doğrusu.
Kısa bir sohbet ettik kendisiyle
Çok heyecanlandım
Kitabı nasıl imzaladığına bakamadım bile
Sonra baktığımda ne kadar hoş olduğunu fark ettim.
Bu arada çok nazikti İskender bey ayrılırken bana
"Allah'a emanet olun"
Demesine bayıldım.


Yine öykülerini, kitaplarını zevkle okuduğum insan
Füruzan'da imza günündeydi
Kendisini ilk defa gördüm 
Ne kadar da güzel bir bayanmış öyle.

Kitap Fuarı'na giriş ücretsiz.
Bilginiz olsun.


13 Nisan 2012 Cuma

Sevdim



Sabah beri dinliyorum.
Hani hoşuma gitmedi de değil..
Seviyorum sanırım ben bu tür şarkı söyleyen grupları.
Oysa hiç de sevmezdim Gripin ve şarkılarını.
Ama malzeme güzel
Baharat olarak Ahmet Koç ve bağlaması
Olayı farklılaştırmış.
Hadi daha fazla okumayın 
Dinleyin..

11 Nisan 2012 Çarşamba

Akşama hazırlık


Akşama misafir var yemeğe.
Yaşgünü birde eşimin ailesi gelicek bakalım.
Valla pasta yapmadım neli istiyorsan sen al dedim.
Yemek yaptım yetmez mi ?
Efendim menümüz şöyle;
Ekşili köfte çorbası, yaprak sarma, kereviz, domat soslu kızartma, salata..


Portakal soslu kereviz


Kıyma, kırık pirinç, soğan, tuz, karabiber harç hazırlandı 


Sonra da yuvarlanıp tepsiye oradan da dolaba kaldırıldı
Akşama pişirilecek içine bir yumurta sarısıyla terbiyesi yapılacak.


Salamura yaprak da dünden sarılıp hazırlanmıştı zaten.
Bizati şahsım tarafından...


















Hastayım !





Hiç sevmediğim tasvip etmediğim haller var üzerimde 
Ben ki hiç sevmem mesela ortalıklarda "hastayım, hastayım" diyerek dolanmayı
Hele de çevremde de kimseler demesin bi zahmet dünya kararıyor sanıyorum.
Ama gel gör ki 3 gündür ne konuşsam telefonda, nette, yüz yüze kurduğum cümlelerin
Muhakkak ki 2 kelimesi "hastayım" kelimelerinden ibaret.
Hiç yakıştıramıyorum kendime bu da böyle biline.
Tamam bunca lafın üzerine şikayetimi diyeyim de bende rahatlayayım, sizde öğrenin.
Sanırım tansiyonla ilgili bir sıkıntım var benim.
Sürekli bir baş dönmesi, şakaklarımda basınç hissi ve başımın arkasında sonsuz bir ağrı.
Bir de hemen ilaç içmeyip o ağrıyla yaşamaya çalışan bir yapıda biri olunca işler sarpa sarıyor.
Pazartesi gecesi zirve yaptı ve tüm gece huzursuz bir uyku dün sabah gözlerim, yüzüm, dudaklarım şiş kalktım.
Hani fotoğrafımı çeksem eklesem şuraya hayatta inanmazsınız ben olduğuma.
Bugün daha iyi gibiyim.
Dışarı çıktım dolandım kahvaltımı yaptım.
Kendime geldim diyebilirim.
Şimdi yapılacak dahiliyeden randevu alıp bi muayene olmak tomografi çektirmiştim hani
Yakışıklı nöroloji doktoru beni bir de dahiliyeye gitmemi salık vermişti.
Orayı da bir ziyaret edelim bakalım.
Kalbe mi bağlı bu baş dönmeleri, hızlı ve heyecanlı kalp çarpıntılarım.
Ah birde gözlerimi baktırmalı ekran karşısında yoruluyor, hızlıca akıp giden şeylere bakamıyorum.
Hemen gözlerimi kapatmak istiyorum.


Neyse videoyu tıklayın ve neşelenin biraz ben öyle yaptım çünki...



5 Nisan 2012 Perşembe

Bir hediye...

Sağolsun ben kütüphanemin fotoğrafını ekleyince 
Blog sayfama
Gönderiverdi bu kitabı.
Başladım bir iki sayfa okumaya hemen sarıverdi
Sanki Leylak Abla'cım ses tonuyla okuyor gibi geliyor.
Bir de buradan teşekkür edeyim dedim.




Bi dakka bakar mısınız


Gününüz güzel olsun bugün.
Hava kapalıy mış,
Trafik berbat mış,
Patron sinirliy miş,
Müşteriler kıl mış,
Hoca sana tak mış,
Kocanın akşama canı hünkar beğendi çek miş,
Çocuğun sabah çayı masaya devir miş,
Falan filan 
Boşverrr....
Takma kafaya
Aç şu şarkıyı dinle 
Bak fotoğrafa 
İçin açılsın yaz geliyor... 





3 Nisan 2012 Salı

Kitaplığım...


İşte kitaplığım oldu.
Çıkardım kolilerden esaretten kurtuldular.
Mis gibi ahşap, kitap kokusu sardı odayı.
Koridordan gelip geçtikçe bakıyorum odaya.




Oturma odam avuç içi kadar ama
Öyle çok dünya, hikaye, roman kahramanı sığdı ki...



Sanki daha çoktu kitabım dedim
Eşim ee kütüphaneden alıp okudukların var ya onları senin sandın galiba dedi.
Haklı unutmuşum ben bunu...
Eee alırım ben daha kitap
4 yada 5 kitap var okumadığım gerisi okunmuştur.
İsterseniz bencil deyin bana ama bir yere verip bağışlayamam kitaplarımı
Okumak isteyen olursa şayet 3 hafta süre veriyorum
Getirmezse de başına ekşiyip bıktırana kadar istiyorum.
Olmadı birde ceza olarak bi kitap alıp hediye etmelerini istiyorum.
Nasıl güzel fikir de mi ?


2 Nisan 2012 Pazartesi

Çalışma maceralarım 2

Nerde kalmıştık dün ha yıl 1996 Kültür matbaasında çalışıyordum
Haziran ayında zam olayı geldi çattı.
9,5 milyon alıyorum o zaman yol vardı yemek yoktu sanırım.
Birde çalıştığım yerde bi arkadaş var ki aman aman
Bilgisayar bildiğimi falan gizlemiş patrondan 
Birde son zamanlarda hanfendi özel işlerini de yaptırmaya başlamıştı 
O hafta Denizkızı geldi işyerime yeni girdiği işten bahsetti içim gitti çalışma şartlarına.
Çalışma şartları şöyle aylık 20 milyon yol, yemek, 3 tane ürün hakkı aldığın maaştan sigorta.
Elbette içim gitti gitmez mi..
Neyse salıydı sanırım yine özel bi işini yaptırmak istedi benim başımdaki
Gittim yine de özel iş de kupon biriktiriyordu bişi için modaydı o zamanlar
Kuponları onaylatmak yolda vazgeçtim gitmiycem dedim kendi kendime
Denizkızının  yeni girdiği iş de Çankaya'da yanına gittim hani ziyaret edeyim falan diye 
Toplantıda dediler tamam not yazayım iletir misiniz dedim. 
Geri gidiyordum ki arkadaşım aşağıya indi toplantı bitmiş.
Ve beni görünce çok şaşırdı 
"Bende seni arıyacaktım gel bi eleman eksiğimiz varmış müdür burada akşama İstanbul'a uçucak gitmeden görüşmelisin çünki yukarıda senden bahsediyordum şu anda" demez mi..
Üzerimde de etek bluz saçlar topuz yapmışım hani bi iş görüşmesi için olabilecek olumsuzluklar var falan.
Neyse çıktım müdürün yanına durumumu izah ettim görüşmeyi yaptık.
Bende işime geri döndüm.
Ertesi gün tekrar aradılar beni işe gelmekten vazgeçen kişinin tekrar gelmek istediğini beni de uygun gördüklerini bir görüşme daha yapacaklarını ilettiler. 
O görüşmeye de gittim çünki işi istiyordum.
Şartları çok iyiydi en yakın arkadaşım orada çalışıyordu.
Sancılı bir hafta bekleme süresi başladı.
Bu arada çalıştığım yerde de bi takım sıkıntılar yaşamaya başladım.
İstediğim zammı alamadım, hak ettiğim bana verilmesi gereken işler bana verilmedi falan filan.
Bir hafta sonra görüşmeye gittiğim yerden olumlu cevap geldi ve ben
2,5 sene çalışma hayatım sürecek Oriflame Kozmetik'te bürosunda sipariş girme, müşteri hizmetleri işine başladım.
Zaten en yakın arkadaşım yanımdaydı, ortam güzeldi.
Evet yorucuydu hemde çok insanlarla uğraşmak ayrı bir zordu.
Çünki distribütörlük yapanlar her isteklerinin olmasını isterlerdi.
Ama bunun yanında aldığımız eğitimler, çalışmalar her zaman beni geliştirdiğini düşünüyorum.
Evet 2 kere hakkım yendi başka bi şehirde açılacak teslim noktasında sorumluluk pozisyonunu 
Ve eğitim verme pozisyonunu daha yakınlardaki tanıdıklara kaptırdım.
2,5 sene sonunda 1998 yılında şirketin küçülme olayına girmesiyle işten çıkartıldım.
Haklarımı aldım.


Sonra nişan, evlilik derken 1 sene ara verdim çalışmaya.
Evlenince 6 ay sonra mobilya üreten bir firmada sekreterlik işi buldum.
Evim Bostanlı'da işyerim Torbalı'daydı.
İzmir'i bilmeyenler için diyim İstanbul Beşiktaş'tan Pendiğe gitmek gibi.
Servis vardı ama yol uzundu başka şeylerde oldu hoşuma gitmeyen işten ayrıldım.
Ve 2001 yılında mayıs ayında yine bir arkadaşımın vasıtasıyla bir tekstil firmasında iş buldum.
İşim telefonlara bakmaktı.
Ama zamanla patronum kendi işlerini hafifletip üretime ağırlık vermek için bana iş göstermeye başladı. 
Hatta bu işimle ilgili yazı yazmıştım daha önce okumak isterseniz son çalıştığım iş


İşte iş maceralarım böyle.
Neredeyse 6 senedir işsizim istediğim gibi bi iş bulamadım buldum nasip olmadı falan.
Sigorta günümün dolması için 6,5 senem var..
Umarım tamamlayabilirim..





Çalışma maceralarım...

1992 yılında mezun oldum liseden ilk yıl kazanamadım üniversiteyi tabii.
Dersaneye de gönderilmedim ama gönderilmediğim o dersane hakkımı
İlerde 10 yıl oturduğumuz evde kira vermeden oturmak olarak kazandım.
Hangisi iyi oldu derseniz yok bi cevabım.
Kendime bile itiraf etmedim belki de beni üzecek cevabı yapıştırmamak için yüzüme.
2.yıl evde hazırlandım üniversite sınavına tabii sonuç hüsran
İstediğim bölüm olan Boğaziçinde  sanat tarihi okumak hayal oldu tabii..


Ve evde geçen sıkıntılı günler başladı.
Nerde şimdiki gibi teknolji o zamanlar 
Jetonlu ankesörlü telefonlar vardı düşün yani.
Bari çalış dediler çeyizini tamamlarsın, oyalanırsın
Tezgahtarlık işi buldu bi arkadaşım Kemeraltı'nda Şadırvan Camii'nin oralarda
Sanırım 6 ay çalıştım orada sigorta yok, sabahtan akşama kadar ayakta cumartesi de dahil.


Eylüldü sanırım ayrıldım işten bari bişiler öğren dediler kursa yollayalım seni dedi evdekiler
O sırada annem babamın yanına gitti Didim'e bende bari kurs param çıksın dedim
Montrö'de Fesçioğlu market vardı o zamanlar kafetaryada işe girdim ne kadar para alıcam hatırlamıyorum
Bir hafta çalıştım babam izin vermedi olmaz dedi.
Oysa çok güzeldi ortam patronlar falan iyilerdi.
Ayrıldım kursa başladım.
Kursta hayatımı değiştiren biriyle tanıştım 19 yıllık arkadaşım Denizkızı'yla.
Neden değiştirdi derseniz 2 yere işe girmemi o sağladı.
Kurs bitti Eta program satan bi firmada iş buldum.
Sekreterlik yapıyordum 1,5 ay çalıştım orada niye ayrıldım hatırlamıyorum şimdi.


Ve evde oturup sıkılma günlerim başladı tekrar.
Bu arada yıl 1994 oldu.
Haziran ayında teyzemin oğlu bir sene önce kafeteryasında çalıştığım yerde Fesçioğlu markette
Sekreterlik işi buldu bana haftanın 6 günü sabah 8'den akşam 7'ye kadar.
Ve bu işyerinde sigortalı oldum ilk kez. 
O zaman için pek önemsemiyordum ama şimdi anlıyorum tabii.
İş ortamım güzeldi orda çalışırken tanıştığım bi arkadaşım 3 yıl sonra beni eşimle tanıştıran kişi
Hayatımızda önemli yeri olan bir arkadaşımız oldu.
Çalışma saatleri artık beni yormaya başlamıştı ayrıldım işten.
Ama işe girdim diye aldığımız fırın, halı, elektrik süpürgesi, yemek takımı borçları kaldı tabii.
Yine sıkılmaya başladım bu sefer sıkıntımdan vücudumda sivilceler çıktı.


1,5 ay sonra kursta tanıştığım Denizkızı çalıştığı firmada bana iş buldu.
Carfi cıvatacılıkta santralde durucaktım.
3,5 milyon aylık o zamanlar tabii şimdi ne kadara gelir sanırım asgari ücrettir
Çalışma saatleri iyi di en azından cumartesi öğlene kadardı.
İşyerindeki arkadaşlarda iyidi ortam güzeldi.
Önce santraldeydim 1 ay sonra muhasebe bölümüne geçtim oradan da vidalarla ilgili bölüme alındım.
9 ay çalıştım hemen hemen orada beni tekrar başka bir bölüme alacaklarını söylediklerinde yeter dedim ayrıldım işten.
Yine eve tıkıldım..


2 ay sonra Teyzem eski bi arkadaşının oğlunun firmasında iş buldu bana
Matbaa ama matbaa Çiğli organizede ben Kemeraltın'daki dükkanda durucam
Evrak satışı yapılıyor hastanelere kırtasiye falan.
Patronumun babası duruyordu bizle çok şeker biriydi.
Her sabah ben açardım dükkanı temizler falan o gelince milliyet gazetesinden köşe yazarlarını okurdum ona.
Bir de yalan rüzgarı dizisinin o günkü bölüm özetini :)
Şimdi düşünüyorum da gerçekten iyi yapmış O'nun sayesinde güzel şeyler öğrendim.
Aylığım 9,5 milyon o zaman şimdiye nedir karşılığı bilemiyorum.
Ve zam zamanı geldi çattı...


Gerisi yarın artık zaten çok uzun oldu bu sıkılmayasınız...