18 Şubat 2012 Cumartesi

Leylâ ile Mecnun




"Ya Rab belâ-yı aşk ile kıl âşinâ beni
Bir dem belâ-yı aşkdan etme cüdâ beni."



Son zamanlarda Fuzulî'nin
Leylâ ile Mecnun mesnevisini
Okuma isteğindeyim. 
Eski basım olucak, sadeleşmemiş haliyle
Okumak istiyorum.
Ha öyle herhangi bir yerde de değil.

Bir Yâr tarafından 
Orhan Pamuk'un "Benim adım kırmızı" romanındaki gibi
Karlı ve soğuk bir kış gecesinde mangal başında,
Titrek mum aleviyle oynaşırken odanın duvarlarında
Dışarıdan esen rüzgarın sesine eşlik ederek
Okunulması.


ordan burdan

Bu kadar mı kararsız olur bir insan ?
Ya da beğenememezlik yakıştıramamazlık da diyebilirim.
İçimden geldi hadi dedim blog sayfamın temasını değiştirivereyim
Yok yok bi türlü beğenemedim bişi.
Amannn dedim kalsın yine şöyle...
Zaten pek yazasım gelmiyor içimden şu günlerde nedense
Yine bi tıkanmazlık, kısır günler silsilesi
Yazacak pek çok şey oluyor aslında 
Hastalıklar, ölümler, üzüntüler, neşeler, sevinçler
Yaşasam da içimden gelmiyor 
Zaten hava kasvetli kış çetin geçiyor
Kış demek ölüm sonbahardan sonra ki kıyameti bekleme süresi.
Bahar gelse bir iki kuş şakısa, ağaca yürüyüverse can suyu açılıcam aslında.
Okuyorum diyelim bol bol..
Gel gör aklımda kalmıyorlar mı işte pek kötü oluyorum ozaman.
Elime aldığım kitabın son sayfasını okuyup kapağını kapattığım anda
Uçup gidiveriyor aklımdan kitabın konusu.
Ne anlatmıştı diye sorsanız sonrasın da hatırlamam güç.
Oysa nasılda severek okuyorum, nasılda üzülüyor, seviniyor aşık oluyorsam 
Kitaplardaki kahramanlarla beraber.
Bazen bir sohbet esnasında çalıveriyor kapımı kahramanlar
Anlatıveriyorum bişiler işte o zaman diyorum ki zamanı var.
Maya tutucak önce, kısık ateşte yavaşça işliyecek 
Tadını, kokusunu, özünü.

Son olarak sözümü İskender Pala'nın yazdığı "Leylâ ile Mecnun" kitabından bi sözle bitirmek istiyorum
"Gönüller anlaşınca surette kıymet mi kalır"