Bir haftadır yoktum sanırım.
Ne yazık ki bilgisayarımın formata ihtiyacı varmış, formatı yiyince iyileşti şükür.
Bu hafta geçmek bilmedi bana.
Perşembe gününü cuma sanınca ekstra bir cuma yaşamak çok ağır geldi.
İşyerime alışmaya başladım. En büyük avuntum merkezi yerde olması.
Gerçi kime işyerimin semtini söylesem bir "Oooo" sesi işitiyorum.
BASMANE !
"Oooo"
Aslında adını eskiden basma kumaşı yapan Ermenilerin işlettikleri fabrikaların burda bulunmasından almış.
Eski dediğim 1800'li yıllardan sonra olmuş.
Şimdi ise ününü geceleri faaliyete giren müzikli gece kulüplerinden alıyor.
İşte bu "Oooo" nidası da bundan dolayı geçiyor.
Onun dışında pek ağlaktım şu son hafta da.
Nedense herşeye ağlar oldum.
Canımm arkadaşım hastayım dedi grip olmuş -domuz gribi- değil ama. Ona ağladım.
Otobüsün camından gördüğüm bir tekerliği kırık, yan yatmış çöp konteynerine ağladım.
Otobüsün yol hakkı vermeyip korna bastığı yüzü temiz pak boyacı çocuğa ağladım.
Önümde yürüyen yaşlı bir amcanın bol gelip ayağından çıkıp duran ayakkabısıyla yürümeye çalıştığı haline ağladım.