bu akşam üzeri haberi ilk okuduğumda içimi tarifsiz bir sevinç doldurdu. sanki özlediğim ne kadar şey varsa geçmişten kopup gelmişti.
sinemada ilk izleyişimiz, akün,
palermo baskısı dublajlı halinin muhteşemliği, okunduğu gibi değil yazıldığı gibi "lebovski" diye telaffuz etmek, seyrede seyrede yıpranmış
cdden çoğaltılan onlarca kopya, lebowski barlar, ev sahibimizin konuklarına kendi elleriyle
white russian hazırladığı 'big lebowski gecesi'leri, ilk lebowski tişörtüm, o tişörtü ne yapıp edip okyanuslar ötesinden getirten ve şu pek de kısa sayılamayacak ömrümde aldığım en güzel hediyelerden birine belki de birincisine dönüştüren sevgilimin kocaman gözleri, tişörtlerin sekizincisi,
dvdsi çıktı diye bayram ettiğimiz ama
tiglon'un eline yüzüne bulaştırdığı ikinci türkiye baskısı, istiridye içine gizlenmiş inci misali bowling topu biçimindeki "muhafaza"nın içindeki usa baskısı, kitaplığın rafında duran ve hangi seyahatin hatırası olduğunu şu an hatırlayamadığım "ahbab" biblosu, müzik çalarının adını "ahbabın çağrı cihazı" koyan sevgilim, olur olmaz zamanlarda aniden bizi bulan "saat kaça kadar bana bir parmak bulabilirsin" sorusu, "yöntemleri var", ezberlediğimiz ve olur olmaz zamanlarda tekrar ettiğimiz onlarca replik, yaşı kaç olursa olsun bu muhteşem filmi "fuck"lardan ibaret sanan ergenlere duyduğum sonsuz öfke, sinema tarihinin en iyi kara filmlerinden bir olduğunu ya da muhteşem sanat yönetmenliğini göremeyip sadece komik diye tanımlayanların kırık notları,
lebowskifest san francisco ve bir sürü şey daha...
üstelik bu hiç beklemediğim, aklımın ucundan dahi geçmeyen bir gelişmeydi. bir çeşit mucize.
*
coen kardeşler; ethan ve joel nihayet dedikoduları doğrulamış, dünyanın her yerinde milyonlarca hayranı olan bu 'kült' filmin devamı için düğmeye basıldığını açıklamış.
senaryolarını genelde kendileri yazan
coenler devam filmi için gage luce'den destek almışlar. devam filmi ilk filmden on yedi yıl sonra geçiyor. amacına ulaşan ve 'ahbab'dan hamile kalan
maude lebowski, ahbab'ı arar ve bir oğlu olduğunu söyler. oğlu kaçırılmıştır. sonra olaylar gelişir.
maude lebowski'yi yine julianne moore canlandıracakmış. ahbab "oscarlı" jeff bridges,
walter sobchak ise devam filminde de john goodman. 'jesus'
quintana rolündeki john tutturo bu defa daha çok süre alacak ve bowling topuyla sevişmekten daha fazlasını yapacak gibi.
filmin en büyük sürprizi ise 'ahbab'ın uzun süredir kayıp olan ve ortaya çıkan kardeşini canlandıracak olan
bill murray. ilk filmi cok sevdiğini söyleyen usta oyuncu devam filmi hakkında, "coen kardeşler dude'un kardeşi rolünü teklif ettiklerinde hayır diyemedim. iki bin dört yılında birlikte çalışmak için bir görüşmemiz olmuştu ama o dönemde
garfield'in seslendirmesini yaptığım için bu mümkün olmamıştı. onlarla çalışmak nihayet gerçekleşeceği için mutluyum," diyor.
'devam' konusunda eleştirmenler ise ikiye bölünmüş durumda. örneğin,
new york times'tan jill bryan oldukça umutlu. ortaya muhteşem bir film çıkacağından neredeyse emin. çünkü coen kardeşlere güveniyor ve merakla beklediği filmler listesinin en başında bu filmin olduğunu saklamıyor.
guardian'dan gwen hawkins ise, bu fikri saçma bulanlardan. bunun, kült mertebesine erişmiş bu filmi kirletmesinden korkuyor. coen kardeşlerin sinemasal başarıları ve yetenekleri bile olumlu düşünmemi sağlamıyor, diyor.
*
bana gelince, başta da söylediğim gibi en başında heyecanlandım. tarifsiz bir sevinç büyüdü içimde. galiba şimdi biraz duruldum. sanırım endişeliyim de. tıpkı üniversite aşkınız şehre gelecekmiş ve gelmeden önce görüşelim demek için aramış gibi.
coen kardeşlerin zekasına ve sinema yeteneklerine güveniyorum. ortaya birincisini aratmayacak bir ikinci çıkartacaklarından hiç şüphem yok. bu yüzden filmin gösterime gireceği iki bin on altı yazı için şimdiden sabırsızlanıyorum.
yine de ben olsam böylesi bir filmin devamını çekmezdim. ki ben eski sevgililerimle de görüşmem. sabırsızım ama 'ikinci film' beklediğim filmlerin ilk sırasında değil.
notgibi: bu yazıyı yıllar önce, rastladığım bir haber üzerine büyük bir heyecanla yazmıştım. yayınlamadan önce son bir araştırma yapınca da bunun bir şaka olduğu öğrenmiştim. silmeye kıyamadığım için taslaklarda çürüyordu. belki de, bir gün kendi kendimle dalga geçersem diye sakladım. bilinç altı bu. derin karanlık. bu sabah kirk lazarus hakkında yazarken, "varsın 'nisan bir' şakası olsun," dedim.