Dün sabah gözlerimi açtığımda gergin bir günün beni beklediğine dair ilk sinyaller verilmeye başlanmıştı bile.Evin küçük erkekleri uyanmış-belli ki mühim işler peşinde,koridorda koşar adım voltalarını atmakta idiler.
Uyumak istiyordum.Yatak beni olanca gücüyle kavrıyor,sıcacık koynuna şehvetle basıyor,bende bu tutkunun gönüllü esiri oluyordum hepten.Birazcık daha sürsün istiyordum bu karşılıklı arzuların hüküm sürdüğü enfes fantezi.Hepi topu haftada bir gün değil mi ki böylesi vuslatlar,azıcık uzatmanın ne zararı var.
Bu duygular içerisindeyken,biraz daha yavaş olmaları konusunda yaptığım uyarı pek işe yaramadı.Paldır küldür koşturmalarına yüksek sesle birbirlerine seslenmeleri de eklenince,yatak azıcık diken kıvamına gelmeye başladı nazarımda.Ardından YA'nın odasına geçtiler ve yere bir takım nesneler atmaya başladılar.Sinirlerim iyice gerilmişti artık.Yatakla vedalaşıp tüm hışmımla kalktım ve doğruca odaya yöneldim.Gördüğüm manzara karşısında tüm uzuvlarım alarma geçmişti bile.YA komidinin üstüne çıkmış,raftan kitaplarının neredeyse tümünü yatağının üstüne,yerlere olanca geniş bir biçimde yaymış ve bunu yaparken rafa tüm ağırlığıyla yüklenmiş olacak ki duvara monte edildiği yerden basbayağı ayrılmış,düşmesine ramak kalmıştı.
İnsan gergin başlayınca güne,herşey üstüne üstüne gelir ya bana da gelenler geldi ve avazım çıktığınca bağırmaya başladım;öyle ki 6.kattaki komşumun bile sesimi duyduğuna eminim.RU sesimdeki dehşeti hissedince uyanık davranıp hemen kendi odasına kaçtı,garibim YA ise sindi olduğu yere ve annesinin sergilediği çirkef manzaranın sona ermesini diledi tüm kalbiyle.Ama yok,anne öyle kolay pes eder mi?
Kendime engel olmakta güçlük çekiyordum.Defalarca kez kitaplarını sağa sola atmamaları konusunda uyarmama rağmen hala aynı şeyi yapıyor olmaları beni çileden çıkarmıştı.Üstüne üstlük rafı yerinden neredeyse sökülecek duruma getirmeleri gerginliğimin dozunu epey artırmıştı.Ama en fecisi sanırım tüm bunların sıcacık yataktan çıkmak zorunda kalmama sebep olmasıydı.Ne olurdu daha sakin oyunlar oynasalardı dimi ama:(
Delirdikçe deliriyor,daha fena şeylere sebep olmaktan müthiş bir dirayetle alıkoyuyordum kendimi.Popolarına iki tokat atıp çıksam ve böyle iğrenti uyandıran sahnelere meydan vermesem daha evlaydı.O rezil ses tonuma eşlik eden mimiklerimin ne denli mide bulandırıcı ve ürkütücü olduğunu YA'nın yüzünde ki yansımamdan gayet net anlıyor fakat sanki bundan müthiş bir haz alırmış gibi gittikçe canavarlaşıyordum.O ise karşımda bir zavallı gibi sindikçe siniyor sadece arada "ama ben kitaplara bakmak istiyordum,kardeşime okuyacaktım" diyebiliyordu.Asıl zavallı bendim bu manzara karşısında;o an bilmiyordum.
Esip gürleyip,bir yığın tehditleri ardı ardına sıraladıktan sonra hırsımı hala alamamış bir halde geçtim banyoya.Belli ki bugün çok zor bir gün olacaktı.Daha başından dar etmiştim hem kendime,en fenası güne mutlu mesut başlayan cümle sabiye...
O denli gerilmiştim ki,daha günün başlangıcında geri kalan kısmına dair en ufak bir heves zerresi kalmamıştı içimde.Ne kahvaltı hazırlamak istiyordum,ne evle meşgul olmak,ne dışarı çıkmak,ne de çocuklarla ilgilenmek.O noktadan sonra yapabileceğim ve yapmak istediğim tek şey,bunca gerginliğin müsebbibi olan baştan çıkarıcı yatağıma geri dönüp yorganı kafama çekerek akşamı etmekti.Ama maalesef bu hiç mümkün değildi bilakis gidip hoyratça birbirine katıp savaş alanına çevirdiğim,darmaduman ettiğim kalplerin döküntülerini toplamalı,ferini söndürdüğüm gözlerin ışıklarını tazelemeliydim.
Zoraki bir hamleyle girdim mutfağa ve her pazardan farklı olarak gayet özensiz bir biçimde hazırladım kahvaltıyı.Yüzlerden gerginlik net bir biçimde okunuyordu,herkes suspustu.Bu halde bitirdik kahvaltıyı ve ortalığı toplamaya koyulduk.Ben mutfakla ilgilenirken Neco rafı yerinden sökmüş duvarda oluşan koca delikleri alçıyla kapamaya çalışıyordu.İşleri az biraz yoluna koyduktan sonra dışarı çıkmaya niyetlendim.Aslında tiyatro planımız vardı fakat sabah ki nahoş durumdan sonra uzunca süre toparlanamadığımızdan geç kalmıştık 12:00 deki gösterime.Netten başka oyunları araştırdım fakat ya çok uzaktı mesafe ve 15:00 te ki gösterime de yetişemeyebilirdik ya da bilet tükenmişti.Kalan tek bir alternatifte 13:30 da Kartal Sanat Tiyatrosundaki gösteriydi ona da yakın olmamıza rağmen yetişmemiş mümkün değildi.Saat 13:10 civarı idi ve 20 dakika da evden çıkmamız ancak mucize olurdu.Bu iş de beni hayli gerdi.Niyet edip de yapamadığımda bir şeyi feci bunalırım nitekim.Plansızlığıma,iş bilmezliğime söylendim de söylendim.Yatakta öyle mayışıp kalmasam ne onca aksilik yaşanacaktı,ne çocuklar derbeder olacaktı ne de program aksayacaktı.Velhasıl kabahatin büyüğü bendeydi.
Çocukları hazırlarken daha,onca gerilmenin neticesinde kendimi tonlarca yükün altında kalmışcasına yorgun ve keyifsiz hissediyordum.Çatacak yer arıyordum kısaca.Adres belliydi:Neco...
Ben bunca uğraş verirken bozulan morallerimizin tamiri için,O'nun öyle umursamaz,kendi havasında,etliye sütlüye karışmayan hali delirtiyordu beni.Bir hafta da kendi gayret gösterse,günümüzün keyifli geçmesi adına planlar yapsa,bizi yüreklendirse,bana moral depolasa,benim uğraş verdiğim gibi O da çabalasa benden mutlusu olmayacaktı.Lakin O'nun bu sevimsiz ve köhne görüntüsü zorla ayakta tutmaya çalıştığım enerjimi, yaşama hevesimi yerlerde süründürüyordu kelimenin tam anlamıyla.
Üç çocuğu giydir,giydirirken tümüyle cebelleş,nazıyla,niyazıyla kaprisiyle uğraş,en nihayetinde hazır et,beyefendi hala otursun gazete okusun.Sonrasında keyfi yetip de yerinden kalksın bir pantolon geçirsin bacağına,iki dakkada kendi işi bitince de başlasın "hadi" leri sıralamaya.
"İki saat hazırlanamıyorsun,makyaj yapmasan ne olur,hep seni mi bekleyeceğiz" şeklindeki çileden çıkartıcı bir yığın cümle karşısında ne söylenebilir ki.Bir de "ne yapıyorsun sanki" demez mi? işte fitili ateşleyen cümle de o oldu günün devamında.
ZE'yi giydirmiştim güç bela -ki gönlünü edememiş,istediği abuk nesneyi giymesine izin vermediğim için çığrından çıkmıştı.O'nun bu hallerinin verdiği artı gerginlikle doğruca Neco'nun yanında aldım soluğu.Verdim veriştirdim."Ne yaptın sanki" cümlesi bittiğim andı ve herşeyi bırakıp doğruca odama yöneldim.Uzandım yatağa ve bitirdim günü kendi adıma."Çocuklar olmasaydı keşke" diye geçirdim içimden.Onlar varken böylesi olumsuzluklar kat be kat üzüyor daraltıyor beni.Kendi başıma o vaziyette aç susuz akşamı ederdim belki ama çocuklarla olmuyor işte olmuyor.Kahrolsanda dik durman gerekiyor ya ,işte o beni mahfediyor.
Giydirdi çocukları,ben de çocukları üzmemek adına kalktım ve çıktık dışarı.Günün devamında ne ben konuştum ne de O.Önce parkta vakit geçirdi çocuklar fakat hava buz kestiğinden AVM de aldık soluğu.Kitapçı gezdik,yemek katına çıktık,çocuklar yedi ben somurttum.Jetonlu oyun salonuna gittiler babalarıyla beraber.Ben yalnız başıma insan selini izledim.Oldukça kof,sıkıcı,berbat bir gündü.Kalktık geldik sonra.RU ve ZE uyudu yolda.Yol boyu sustum.Ya bir ara"anne neden konuşmuyorsun,sesini özledim" dedi ama bu bile beni keyiflendirmeye yetmedi.
Velhasıl,sabahında yüklendiğim stres yumağı akşama dek her yanımı sıkı sıkı sardı vesselam.
Berbat bir gündü,iyi ki bitti...