Günlerdir üzerinde titizlikle çalıştığımız,çok gizli,çok mühim insanlık adına devrim niteliği taşıyacak bir iş üstünde çalışıyoruz.
Daha doğrusu ben değil YA gerçekleştiriyor bu işi...
Her sabah uyanır uyanmaz mutfakta alıyor soluğu.İlk O uyanıyor.Ben hala yatakta oluyorum o sırada.Tıkırtılarını duyuyorum,belli ki mutfakta.YA'nın rutini haline dönüştü bu.
Mütemadiyen her sabah kalkar,acıkmış olduğundan direkt mutfağa yönelir ve kahvaltılık gevreklerden hazırlayıp geçer salona.Kardeşleri de peşinden uyanmışsa O'nları da unutmaz elbet ve 3 tabak hazırlayıp(Artık ustalaştı sütü dökmeden doldurabiliyor) TV de TRT Çocuk ekranına ayarlandı mı değmeyin keyiflerine.
Bende peşlerinden popomu sürüye sürüye de olsa kalkıyorum nihayet(sorumsuzluk dizboyu)
Aslında bilhassa geciktiriyorum kalkışımı deyip aklamaya çalışayım bari kendimi.
Nitekim istiyorum ki,YA kendine ve kardeşlerine faydalı olmanın,bir iş başarmanın hazzını yaşasın;gurur duysun kendisiyle...
Bende yaptığını önemseyip överek destek vermeye çalışıyorum elimden geldiğince...
Neyse konudan uzaklaştık sanırım...
|
Bahsi geçen esrarengiz iksir |
İşte birkaç sabahtır YA yine kalkar kalkmaz mutfağa yöneliyor ve yine tıkırtılar eşliğinde birşeyler hazırlıyor.Fakat bu meşguliyet her zamankinden uzun sürünce kalkıp bende ne yaptığına baktım.
Önünde bir kavanoz,içinde beyaza dönük bir sıvı ve elinde de tahta kaşık ile bu ne idüğü belirsiz sıvıyı karıştırıyor.
"Oğlum ne yapıyorsun?" diye sordum.
"Özel bir karışım hazırlıyorum" dedi.
"Nasıl bişeymiş bu,ne işe yarar?" dedim.
İçine koyduklarını saydı önce:Su,çok az süt,biraz tuz,biraz şeker ve bir miktar sıvı sabun !!!
"Bunları karıştırıp buzdolabına koyacağım,orada beklemesi gerekiyor" diye devam etti.
"Hımmmm epey önemli bir görev üzerine çalışıyorsun anlaşılan" diyip çıktım yanından.
O karışım o gün bekledi buzdolabında.Ertesi sabah yine onun başında aldı soluğu.Görevini titizlikle yürütüyor olması hoşuma gitmedi değil hani ;)
Kattı karıştı ve yine buzdolabındaki yerini aldı esrarengiz sıvı...
En son dün sabah yine aynı tıkırtılarla açtım gözlerimi.Kalkıp yanına gittim hemen.Ama bu kez mutfağın kapısı kilitliydi.Anlaşılan içerde bu kez benim canımı sıkacak,görmemi istemediği şeyler dönüyordu.Kapıyı tıklattım.Endişeli bir yüzle açtı kapıyı.
"Anne kızma ama unu halıya döktüm,ama merak etme temizliyorum şimdi" dedi ürkek bir ses tonuyla.
Halının üstü sıvanmış,hamura dönmüş un birikintileriyle doluydu.Belli ki elindeki ıslak temizlik beziyle silmeye çalışırken iyice bulaştırmıştı unu halıya.
Her zaman koruyamadığım sükunetime,müşfik anne tavırları da eşlik edince ortaya tadından yenmez bir sahne çıktı.
"Tamam oğlum sorun değil,temizleriz halıyı şimdi,sen git ellerini yıka " dedim ve içimden de her daim böyle tepkilerle karşılayacak sabrı temin etmesi için dua ettim Allah'a...
Halıyı kaldırdıktan sonra tezgahın üzerindeki pembe oje çekti dikkatimi.İçeride de kokusu hissediliyordu nitekim.Ellerini yıkayıp geldiğinde ojeyle ne yaptığını sordum.
"Karışımın içine döktüm" dedi.
!!!!!!
Hay Allah ne alengirli bir karışım oldu bu böyle diye geçirdim içimden.Her derde deva bir iksir mübarek.
Karışımını son bir kez karıştırdı ve tekrar buzdolabına koydu.
En son dün akşam o karışımı ne için kullanacağını,ne amaçla hazırladığın sorduğumda:
"Çimlere dökeceğim ,bakalım ne tepki verecek" diye cevapladı.
Yorum yok..
Çok önemli bir iş üstündeyiz çooookkkk....