müzik etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
müzik etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

9 Temmuz 2012 Pazartesi

Her Telden YARUZE Hit...

YA&RU&ZE kardeşler olarak müziği ne denli sevdiğimiz malum.YA ve ZE'ye nispeten daha az ilgili olan RU bile kayıtsız kalamıyor müziğe artık.

Yazın gelişiyle birlikte, tempolu,enerjik şarkılara ruhlarımızında coşkulu eşliğiyle,bilhassa arabada, mübalağasız bir tek amuda kalkmadığımız(yoksa onu da yapmışlar mıydı?) kalıyor.Öylesine içten,öylesine keyifli,öylesine coşkun ve taşkın katılıyor ki bedenimiz müziğin ritmine,dışarıdan görenler "ailecek delirmişler" yakıştırması yapabilir haklı olarak."Delibaşı" olarak da beni seçeceklerine eminim :)

YARUZE hitte bu yazın favori şarkıları arasında, "Survivor" programından tanıyıp bilhassa çocukların sevgisine mazhar olmuş şu şarkı başı çekiyor:
  

Otomobile bindiğimiz andan itibaren ilk istekleri CD'yi açmamız yönünde.Dinlemek istedikleri ilk şarkıda bu tabi.Portekizce söylenen bu şarkıya, bizimkiler kendi lisanlarınca pek de güzel eşlik ediyorlar..İnene dek üst üste 20 kez dinlediğime yemin edebilirim.Aşırı doz yüklemesi kusma etkisi yarattı sanırım bu nedenle :(

Bir diğer şarkı ise ailecek favorimiz neyse ki :)Dilediğimizce dinlemekte sakınca yok bu nedenle;şimdilik tabi ;)
Slow şarkılara çocukların pek itibar etmediklerini biliriz;fakat bu şarkı nasıl olduysa bizim veletler tarafından son derece ilgi görmekte;özellikle cool adam RU tarafından bangır bangır eşlik edilip, bittiği an tekrar açtırmak suretiyle.Ama sevilmeyecek gibi de değil ki;bakınız:



Şarkıda Emre Aydın'a eşlik eden bu pamuk sesli hatun,aynı zamanda şarkının söz ve bestesinin de sahibi "Gülden Ayşe Mutlu" adında genç bir yetenek.
Ben(biz) pek beğendim(k)...

2 Aralık 2011 Cuma

İçimdeki Sızı...

Her insanın doğuştan gelen bir takım yetenekleri,öne çıkan üstün özellikleri vardır;geçmişinin,genlerinin hediyesi olarak nitelendirebileceğimiz.

Kimi,farkına varır kendisindeki potansiyelin ve üstüne gidip daha daha ilave ederek büyütür içindeki filizi.Hem hayatından tatmin sağlar bu sayede hemde yeteneğinin meyvelerini toplar bir şekilde...
Kimi de,kendinden,içindeki cevherden bi haber körelir gider;en gürbüz,en verimli dalları kurumaya yüz tutmuş bir ağaç gibi.Ne yeşerir her mevsimde yeniden,ne de meyve verir lezzetiyle tüm alemi mest eden.Dolayısıyla ne kendine faydası dokunur,ne genlerine müteşekkirdir ne de tam manasıyla doyuma ulaşmış bir hayat sürer bu nedenle.Hep bir şeylerin eksikliğini hissetmektedir nitekim...

Bense,içindeki cevheri keşfetmekle birlikte,üstüne gitmek konusunda aciz olan kesimdenim.Sanırım en kötüsü de bu.Öne çıkan tarafınızı biliyorsunuz,bununla ilgili her türlü meşgaleye tapıyorsunuz,ömrünüz boyunca bu işle meşgul olup üstüne birde bundan para kazanıyorsunuz ve kendinizle birlikte çevrenizdeki insanlara da hoş sadalar bırakıyorsunuz...
Olmasını istediğim tam da buydu aslında,ama hayal etmekle kaldı.İdealist tarafım baskın çıkmayınca hayalim hobi olmaktan öteye geçemedi.İçimde bir yerlerde ukde olarak kaldı ve ölene dek bu böyle sürüp gidecek...

Ne miydi benim genlerimin bana hediyesi:
Sesim...

Daha önce de bir çok postta bahsetmiştim bundan.Güzeldi sesim.İlkokulda dikkat çekmişti taaa.Her bayram korodaki kadroya alınır ayrıca solo da söylettirilirdim.Uzunca süreler bu böyle sürdü gitti.Hangi okula geçsem orada mutlaka bir koro maceram olurdu.Büyük keyif alırdım bu işten,çok da heyecan duyardım.

Konu komşuda bilirdi sesimin güzelliğini.Her fırsatta "hadi bir şarkı söyle" diye emrivakiler yaparlardı.Bende çoğu zaman çekinir ara sıra da dökerdim tüm maharetimi ortaya.
Utanmadan,bağıra çağıra,keyifle şarkılar icra ettiğim tek yer WC idi :) Ortama has "doğal eko"nun sesime  kattığı cazibeyi sevdiğimden belkide...

Düğün dernek merasimlerinde de sahneye çıkmışlığım olmuştu birkaç kez.Misal,11-12 yaşlarımda iken bir arkadaşımın sünnet düğününde çalan orkestrayla birlikte şarkı söylemiştim bir keresinde.Pek beğenmişlerdi sesimi ve teklifte bile bulunmuşlardı onlarla çalışmam için.Annemin yanına gidip izin istemişlerdi hatta.Annemde "O daha çok küçük,üstelik okuyor,olmaz öyle şey" diye reddetmişti haliyle.Belki de kızının,o dönemin furyası haline gelen "Küçük Ceylan,Küçük Emrah" ekolune!! dahil olmasından korkup set çekmişti parlak müzik kariyerime.

Lise sonda bir arkadaşımla birlikte (kendisi şu an müzisyen ve ünlülere verdiği sayısız bestesi var) o sıralar yeni açılmakta olan Ziverbey'deki Müjdat Gezen Sanat Merkezi'ne gitmeye karar verdik.Çok istiyordum müzikle ilgili bir okulda eğitimime devam etmeyi.Üniversite sınavlarına da girecektim fakat aklım hep konservatuarda idi.ÖSS ye girip ardından özel yetenek sınavlarına girmek istiyordum.Ama MSM de ilgimi çekiyordu.Gittim ve başvuru koşullarını öğrendim.Sınavla alıyorlardı elbette ve yaş sınırı vardı.21 yaşına kadar girilebiliyordu.Bende 17 yaşında idim o dönem; yani ortada bu anlamda sorun yoktu.Dahası hiç sorun yoktu;annemin dışında.Annem türlü bahanelerle önüme çıkıyor ve beni desteklemiyordu."Yok uzak!!!(Pendik-Ziverbey),yok önce başka alanlarda dene şansını,yok sahneye mi çıkacaksın orayı okuyup" vs...kendince beni koruma amaçlı tüm bu sebepler yüzünden giremedim sınavlara(Sonra çok pişman oldu ya,neyse).Bende tüm bu bahanelerin ardına sığınıp,kaderin ellerine teslim ettim müzikle ilgili plan ve hayallerimi...

Suçlu annem değildi elbet;suçlu bendim.Bir şeyi çok istersen mutlaka olurdu bir şekilde,istemek başarmanın yarısıydı,ama sadece istemekle bitmiyordu,gayrette etmen gerekirdi.Kararlı olman ve önüne çıkan engelleri elinin tersiyle bir bir itmen.Ben sahiden istiyor muydum yoksa gelişigüzel bir heves miydi benimki?Sonuca bakınca herşey aşikar değil mi?

Ne MSM'ye ne de konservatuara giremedim ben.İşletme okudum ne işime yarayacaksa.Haz duydum mu bu anlamda hayatımdan.Asla!!!
Sonsuza dek benimle yaşayacak bu istek,heves,ütopya;adı her ne ise...

Bu sebeple diliyorum ki;çocuklarımdan en az birisi ilgi duysun sanatın herhangi bir dalına.Bundan sonsuz mutluluk duyacağıma eminim.Sonuna kadar arkalarında olacağımın garantisini de veriyorum şimdiden.Müzik,resim,heykel,seramik,sporun herhangi bir dalı vs vs...
Biliyorum ki sanat,kişiyi kötü alışkanlıklara yönelmekten men eder,zarafet katar ruha,asalet katar.Dinginleştirir; iyiye,güzele yönlendirir.Hayata farklı pencerelerden bakma fırsatı tanır,zenginlik katar.Velhasıl doyurur her anlamda,hem ruhu,hem bedeni...

ZE müziğe oldukça ilgili görünüyor şimdilik.Duyduğu her ezgide dikkat kesiliyor ve sessizce,kıpırdamadan o an ne ile meşgulse bırakarak dinliyor.Müzik kulağı da son derece iyi izlenimi veriyor bana.YA'da böyle idi, şimdilik nispeten ilgisini kaybetmiş görünse de O'nda da bir ışık görüyorum içten içe.
Okulda ya da evde duydukları her yeni şarkıyı,ikinci dinleyişlerinden itibaren kaydediyorlar hafızaya.Bununla beraber daha şarkının introsundan tahmin ediyorlar devamını.Müzik tutkunu bir anne olarak mest ediyor beni bu durum.Hayırlısı olsun bakalım demekten başka birşey gelmiyor elden şimdilik.Azıcık daha büyüsünler,kendi istekleri doğrultusunda yönlendirmelere başlayacağım tabi ufak ufak :)

Bu aralar ZE'nin diline takılan bir şarkı var.Babası da çok seviyor,arabada duyduğu an bağıra çağıra eşlik ediyordu.Buradan kulağına yer etmiş olacak,geçen akşam aynı şarkıyı mırıldanırken duydum ZE'yi ve çok hoşuma gitti.Hemen PC den açtım ve beraberce bas bas bağırarak söyledik bu kez.Öyle de güzel söylüyor ki canım kızım.Yaruze Hit in son hiti olarak ekleyiverelim hemen o halde...

Eee hadi o zaman,bende herkeslere hafta sonunuzun keyifli geçmesi dileğiyle,hediye ediyorum bu şarkıyı.




19 Şubat 2011 Cumartesi

Cumartesiden kısa anekdot ve YARUZE hit

Bir cumartesi öğleden sonrası:
Tüm gün evde harıl harıl temizlik yapılmaktadır,
YA&RU&ZE ise ortalıkta serseri mayın misali,ne ile meşgul olacaklarını şaşırmış halde dolanırlar.Kah TV de çizgi film izleyerek,kah salonun ortasında top oynayarak,kah topladıklarımızı dağıtarak vakit geçirmektedirler.
Bir süre sonra kapı çalınır,gelen dededir.
"De-deeeeee" nidalarıyla karşılanan dede,pek bir mesut,öpüşür koklaşır hepsiyle.
Anne-baba temizliğe kaptırdıklarından kendilerini,çocukların öğle uykusu gümbürtüye gitmiştir.Madem bu saate kadar uyumadılar,bu saatten sonra da uyumasınlar,akşam erken yatarlar nasılsa diyerek,en azından güzel havanın tadını çıkarmak gayesiyle,anne,babaya çocukları bahçeye çıkarması konusunda rica da bulunur.Bunu duyan çocuklar,sevinç naraları atmaktadırlar.Hemen hazırlanmaya koyulunur.
O sırada dede salondan,kapı önünde ayakkabılarını giymeye hazırlanan ZE'ye seslenir:

Dede: Zeyneppp,nereye gidiyorsun?
ZE : Paakaa(parka)
Dede: Bende geliyim mi?
ZE : Hayır sen gelme,sen ağla!!!
Dede : Üüüüüüü :(
ZE : Gel gel dede,şaka yaptım,hadi sen de gel,ben hiç sana kızar mıyım?
Yufka yürekli minnoş ZE'nin kalbi,çok sevdiği dedesini üzmeye daha fazla dayanamaz ve beraberce dışarı çıkarlar.

Bu aralar RU ve ZE nin dilinden düşmeyen,bağıra çağıra söyledikleri,nağmesiyle beraber her satırını ezbere bildikleri,benimse hiç haberdar olmadığım bir şarkı var.Dayılarında dinlemişler.
Ahanda burda işte....

18 Şubat 2011 Cuma

Dinlenilesi...

Gökselin,hem dokunaklı yumuşacık sesini,hemde yorumunu çok beğenirim.Bu da en beğendiğim şarkılarından biri.Aynı zamanda Sezen'de seslendirdi fakat ne yalan söyleyim ben Göksel'den dinlemeyi daha çok seviyorum.


1 Ocak 2011 Cumartesi

Bence;

2010 un en iyi yerli şarkısı budur.
Yüzyılın şarkısı ise ahanda budur.
Related Posts with Thumbnails