Her insanın doğuştan gelen bir takım yetenekleri,öne çıkan üstün özellikleri vardır;geçmişinin,genlerinin hediyesi olarak nitelendirebileceğimiz.
Kimi,farkına varır kendisindeki potansiyelin ve üstüne gidip daha daha ilave ederek büyütür içindeki filizi.Hem hayatından tatmin sağlar bu sayede hemde yeteneğinin meyvelerini toplar bir şekilde...
Kimi de,kendinden,içindeki cevherden bi haber körelir gider;en gürbüz,en verimli dalları kurumaya yüz tutmuş bir ağaç gibi.Ne yeşerir her mevsimde yeniden,ne de meyve verir lezzetiyle tüm alemi mest eden.Dolayısıyla ne kendine faydası dokunur,ne genlerine müteşekkirdir ne de tam manasıyla doyuma ulaşmış bir hayat sürer bu nedenle.Hep bir şeylerin eksikliğini hissetmektedir nitekim...
Bense,içindeki cevheri keşfetmekle birlikte,üstüne gitmek konusunda aciz olan kesimdenim.Sanırım en kötüsü de bu.Öne çıkan tarafınızı biliyorsunuz,bununla ilgili her türlü meşgaleye tapıyorsunuz,ömrünüz boyunca bu işle meşgul olup üstüne birde bundan para kazanıyorsunuz ve kendinizle birlikte çevrenizdeki insanlara da hoş sadalar bırakıyorsunuz...
Olmasını istediğim tam da buydu aslında,ama hayal etmekle kaldı.İdealist tarafım baskın çıkmayınca hayalim hobi olmaktan öteye geçemedi.İçimde bir yerlerde ukde olarak kaldı ve ölene dek bu böyle sürüp gidecek...
Ne miydi benim genlerimin bana hediyesi:
Sesim...
Daha önce de bir çok postta bahsetmiştim bundan.Güzeldi sesim.İlkokulda dikkat çekmişti taaa.Her bayram korodaki kadroya alınır ayrıca solo da söylettirilirdim.Uzunca süreler bu böyle sürdü gitti.Hangi okula geçsem orada mutlaka bir koro maceram olurdu.Büyük keyif alırdım bu işten,çok da heyecan duyardım.
Konu komşuda bilirdi sesimin güzelliğini.Her fırsatta "hadi bir şarkı söyle" diye emrivakiler yaparlardı.Bende çoğu zaman çekinir ara sıra da dökerdim tüm maharetimi ortaya.
Utanmadan,bağıra çağıra,keyifle şarkılar icra ettiğim tek yer WC idi :) Ortama has "doğal eko"nun sesime kattığı cazibeyi sevdiğimden belkide...
Düğün dernek merasimlerinde de sahneye çıkmışlığım olmuştu birkaç kez.Misal,11-12 yaşlarımda iken bir arkadaşımın sünnet düğününde çalan orkestrayla birlikte şarkı söylemiştim bir keresinde.Pek beğenmişlerdi sesimi ve teklifte bile bulunmuşlardı onlarla çalışmam için.Annemin yanına gidip izin istemişlerdi hatta.Annemde "O daha çok küçük,üstelik okuyor,olmaz öyle şey" diye reddetmişti haliyle.Belki de kızının,o dönemin furyası haline gelen "Küçük Ceylan,Küçük Emrah" ekolune!! dahil olmasından korkup set çekmişti parlak müzik kariyerime.
Lise sonda bir arkadaşımla birlikte (kendisi şu an müzisyen ve ünlülere verdiği sayısız bestesi var) o sıralar yeni açılmakta olan Ziverbey'deki Müjdat Gezen Sanat Merkezi'ne gitmeye karar verdik.Çok istiyordum müzikle ilgili bir okulda eğitimime devam etmeyi.Üniversite sınavlarına da girecektim fakat aklım hep konservatuarda idi.ÖSS ye girip ardından özel yetenek sınavlarına girmek istiyordum.Ama MSM de ilgimi çekiyordu.Gittim ve başvuru koşullarını öğrendim.Sınavla alıyorlardı elbette ve yaş sınırı vardı.21 yaşına kadar girilebiliyordu.Bende 17 yaşında idim o dönem; yani ortada bu anlamda sorun yoktu.Dahası hiç sorun yoktu;annemin dışında.Annem türlü bahanelerle önüme çıkıyor ve beni desteklemiyordu."Yok uzak!!!(Pendik-Ziverbey),yok önce başka alanlarda dene şansını,yok sahneye mi çıkacaksın orayı okuyup" vs...kendince beni koruma amaçlı tüm bu sebepler yüzünden giremedim sınavlara(Sonra çok pişman oldu ya,neyse).Bende tüm bu bahanelerin ardına sığınıp,kaderin ellerine teslim ettim müzikle ilgili plan ve hayallerimi...
Suçlu annem değildi elbet;suçlu bendim.Bir şeyi çok istersen mutlaka olurdu bir şekilde,istemek başarmanın yarısıydı,ama sadece istemekle bitmiyordu,gayrette etmen gerekirdi.Kararlı olman ve önüne çıkan engelleri elinin tersiyle bir bir itmen.Ben sahiden istiyor muydum yoksa gelişigüzel bir heves miydi benimki?Sonuca bakınca herşey aşikar değil mi?
Ne MSM'ye ne de konservatuara giremedim ben.İşletme okudum ne işime yarayacaksa.Haz duydum mu bu anlamda hayatımdan.Asla!!!
Sonsuza dek benimle yaşayacak bu istek,heves,ütopya;adı her ne ise...
Bu sebeple diliyorum ki;çocuklarımdan en az birisi ilgi duysun sanatın herhangi bir dalına.Bundan sonsuz mutluluk duyacağıma eminim.Sonuna kadar arkalarında olacağımın garantisini de veriyorum şimdiden.Müzik,resim,heykel,seramik,sporun herhangi bir dalı vs vs...
Biliyorum ki sanat,kişiyi kötü alışkanlıklara yönelmekten men eder,zarafet katar ruha,asalet katar.Dinginleştirir; iyiye,güzele yönlendirir.Hayata farklı pencerelerden bakma fırsatı tanır,zenginlik katar.Velhasıl doyurur her anlamda,hem ruhu,hem bedeni...
ZE müziğe oldukça ilgili görünüyor şimdilik.Duyduğu her ezgide dikkat kesiliyor ve sessizce,kıpırdamadan o an ne ile meşgulse bırakarak dinliyor.Müzik kulağı da son derece iyi izlenimi veriyor bana.YA'da böyle idi, şimdilik nispeten ilgisini kaybetmiş görünse de O'nda da bir ışık görüyorum içten içe.
Okulda ya da evde duydukları her yeni şarkıyı,ikinci dinleyişlerinden itibaren kaydediyorlar hafızaya.Bununla beraber daha şarkının introsundan tahmin ediyorlar devamını.Müzik tutkunu bir anne olarak mest ediyor beni bu durum.Hayırlısı olsun bakalım demekten başka birşey gelmiyor elden şimdilik.Azıcık daha büyüsünler,kendi istekleri doğrultusunda yönlendirmelere başlayacağım tabi ufak ufak :)
Bu aralar ZE'nin diline takılan bir şarkı var.Babası da çok seviyor,arabada duyduğu an bağıra çağıra eşlik ediyordu.Buradan kulağına yer etmiş olacak,geçen akşam aynı şarkıyı mırıldanırken duydum ZE'yi ve çok hoşuma gitti.Hemen PC den açtım ve beraberce bas bas bağırarak söyledik bu kez.Öyle de güzel söylüyor ki canım kızım.Yaruze Hit in son hiti olarak ekleyiverelim hemen o halde...
Eee hadi o zaman,bende herkeslere hafta sonunuzun keyifli geçmesi dileğiyle,hediye ediyorum bu şarkıyı.