Apartmanda yaşamamıza rağmen ne mutlu ki koskocaman bir bahçeye sahibiz tüm site sakinleri olarak.Üstelik yeşillikler içinde.Apartmanlara sıkışıp kalmış,betonlar arasında çocukluklarının keyfini sürmekten yoksun kalan çocuklara göre oldukça şanslı görüyorum kendimizi bu nedenle.Çocuklar alabildiğine özgür koşup oynuyor bahçe içinde.Bizde kimi zaman komşularla toplaşıp kamelyalarımızda yahut direkt olarak çimlere serilip mini piknikler yapıyoruz keyif içinde.Çocuklar cıvıl cıvıl cıvıldaşırken bizde sohbete dalıyoruz hatunlarla.Eve dönüşlerimiz, çoğunlukla eşlerin eve dönüş saatlerine denk geliyor.Buna karşın, çocuklar hala tatmin olmayıp sürünerek dönüyorlar eve.Bıraksanız bütün gün koşturdukları yetmiyormuş gibi akşamda girmeyecekler eve.Yemek yemek falan da zinhar akıllarından geçmiyor tabi.Onca enerji tüketmelerine karşın yine de sofraya oturulduğunda bin bir naz niyazla yiyorlar yemeklerini.Neyle çalışıyor bu çocukların mekanizmaları biri bana izah etsin lütfen!!!???
Bahçemizden küçük bir kesit |
Arka bahçeden bir bölüm... |
Top oynamaya da bayılıyor.Kendi gibi futbolsever bir kaç arkadaş edindi ve her gün onlarla maç yapıyorlar büyük bir keyifle..
Haftada iki gün yüzme derslerimiz devam ediyor.Çok zevk alıyor bu işten.Güle oynaya gidiyor derslere.Okul çıkışı biraz geziniyor peşi sıra en sevdiği ulaşım aracı olan trenle varıyoruz tesise.Yüzme işini büyük oranda hallettik gibi.Sadece nefes kontrolünde ufak bir problemimiz var;bir de sırt üstü yüzerken popomuzu yukarda tutamıyoruz;ağır çekiyor birazcık;)Ama zamanla onlarda hallolacak.Aşırı bir özgüven ve ego sorunumuz var birde.Hocanın anlattıklarını dinlemiyoruz bir türlü.Hoca taktik verdiği vakit bizim ki kafayı sağa sola çeviriyor ve başka şeylerle ilgileniyor.Aklı sıra "ben her şeyi biliyorum,sen ihtiyacı olana anlat" der gibi gayet ukalaca tavırlarla meydan okuyor hocaya.Hocadan arada zılgıtı yemiyor değil tabi.Ama YA'nın genel tavrıdır bu;asla akıl vermeye,nasihat etmeye,rehberlik etmeye gelemez.Misal:
Bir kaç gün önce üçü de evde.Bir nedenle birbirlerine girmişler ve yaygara kopuyor bu nedenle.Yanlarına gittim;üçünü de koridora çağırarak karşıma aldım.Eğildim ve;
"Bakın çocuklar siz kardeşsiniz;kardeş olmak çok özel bir durumdur.Kardeşlerle büyümek herkesin sahip olabileceği bir şans değildir.Siz böyle bir şansın değerini unutuyorsunuz bazen.Keyfini sürmek yerine eziyet ediyorsunuz birbirinize bla bla bla ..." gibi bir dolu nasihatı sıralarken ben,RU ve ZE kaldıkları yerden devam ederek kaçıştılar içeri.YA ise-zoraki kaldığı her halinden belli bir biçimde- kımıl kımıl kımıldanıyor.Ben de sarfettiğim onca lafın havada kalmasından rahatsız olarak:
"YA beni anladın mı?" diye sordum.Aynı ukala tavırla:
"Anladım ama bu konuyu kapatsak artık" diye koydu noktayı.Daha ne denir ki o dakkadan sonra :(
Birbirlerine girmek demişken:
Bu ara fazlaca muzdaribim bu konudan ötürü.Bu zamana değin gayet uyumlu ve keyifli vakit geçiren YARUZE kardeşler,bir süredir tabir-i caizse kedi-köpek gibi yiyorlar birbirlerini.Yine keyifliler birlikteyken,yine birbirlerinin yokluğunda mahsunlaşıyorlar fakat bir arada olduklarında mütemadiyen didişir oldular bu sıra.Yaşları itibariyle gelişen bir durum mu yahut yanlış giden birşeyler mi var bilmiyorum fakat oldukça can sıkıcı bu haller.Onlar iki dakika sonra unutuyorlar gerginliklerini lakin biz bu kaos durumlarıyla başetme konusunda biçare kalıyoruz sıklıkla.Birbirlerini itip kakıyor,peşi sıra canı yanan "annneeeeee" ile başlayan şikayet sözcükleriyle bitiyor yanımda derhal.Şikayet konusunda tavrım hep net:
"Şikayet duymak istemiyorum,sorunlarınızı kendi kendinize halledin" deyip gönderiyorum.Boynu bükük,hüsran halleriyle ayrılıyor yanımdan şikayet sahibi; fakat dedim ya, iki dakika sonra hiçbir şey olmamış gibi devam ediyorlar kaldıkları yerden nasılsa.Bu konuyla ilgili olarak RU ile aramızda geçen bir diyalog, trajikomik bir biçimde epey güldürdü beni:
Yine birkaç gün önce, sabah erken saatte uyanan YA ve RU salona geçip oyuna dalarlar.Baba işe gitmiş,ZE uyuyor,bende yarı uyur yarı uyanık halde hala yataktayım.Bir gerginlik durumu hasıl oluyor yine.RU'nun ağlayan sesi giderek yanıma yaklaşıyor ve nihayet burnumun ucunda görüyorum kendisini:
"Anneeeee,YA..." demeye kalkar kalkmaz lafı ağzına tıkıyorum çocuğun:
"Şikayet istemiyorum RU "
!!!
RU yine ağlamaklı ve dikkate alınmadığı hissinden dolayı mahsun bir biçimde zoraki bir cümle kuruyor:
"hıhh, bende sorunumu babama anlatırım o halde"
!!!
Bizim evin mızıkacıları... |
Bana sürpriz yapmak için grantuvalet hazırlanarak salonun ortasında dans edip yorulduktan sonra yerlere serilmece... |
Tavla, favori oyunlarımızdan... |
Konu diyaloglardan açılmışken, kardeşlikle ilgili bir anekdot daha paylaşmadan geçemeyeceğim.
RU ve ZE küçük bir gerginlik yaşarlar yine.Bende her zamanki misyonumla!! "siz kardeşsiniz" le başlayan ve teması kardeşliğin önemi olan demeçlerimden birini veriyorum.
"Siz kardeşsiniz;hem de ikiz kardeş.Çok özel bir durum bu.Herkes kardeşiyle birlikte doğmaz.Mesela YA benim karnımda tek başına büyüdü.Eminim orda çok sıkılmıştır.Fakat siz ikiniz beraber geliştiniz benim karnımda.Birbirinizle sohbet ettiniz,dokundunuz,dertleştiniz;hiç sıkılmadınız bu nedenle...."
RU böler bu duygu yüklü sözleri:
"ama ben orda çok sıkışmıştım biliyor musun anne"
:)
ZE'yi gardrop başından ayırabilirsem, bir ara O'ndan da bahsedeceğim inşallah...
:))