ULUSLARARASI
NEHRİN PİRİ: KOYUNBABA SEMPOZYUMU
13 - 14 MAYIS 2016
BİLDİRİLER KİTABI
Editör
Yrd. Doç. Dr. Zekeriya IŞIK
Editör Yardımcıları
Öğr. Gör. Ömer Faruk KARAKAŞ
Öğr. Gör. Eyyüp Ensari ŞAHİN
Öğr. Gör. Tuğba GÜLEN
Düzenleyenler
Hitit Üniversitesi
Osmancık Belediyesi
Osmancık İş Adamları Derneği
Çorum, 2016
Uluslararası Nehrin Piri: Koyunbaba Sempozyumu / 13 - 14 MAYIS 2016
Bu bildiri kitabının her hakkı saklıdır. Bu yayının tümü veya hiçbir bölümü önceden izin
alınmaksızın çoğaltılamaz, basılıp yayınlanamaz, kaynak gösterilmeden alıntı yapılamaz. Bu yayında
yer alan yazılarda öne sürülen görüşler yazarların kişisel görüşleridir; yazılar ile ilgili her türlü
sorumluluk yazarlara aittir.
ISBN
978-605-5244-11-8
İsteme Adresi
Hitit Üniversitesi
Sosyal Bilimler MYO
Gazi Caddesi No : 99, P. K.:19169 Çorum
Telefon: 0364 2221555-56
[email protected]
İletişim
Yrd. Doç. Dr. Zekeriya IŞIK
[email protected]
Grafik & Tasarım
Bir Medya
Yeniyol Mh. Gazi Sk. No: 9/13 Çorum
Tel: (+90-364) 225 66 64
www.birmedya.net
Baskı & Cilt
Salmat Basım Yayım Ambalaj San. ve Tic. Ltd. Şti.
Kültür Bakanlığı Sertifika No: 26062
Büyük Sanayi 1. Cadde 95/1, İskitler-Altındağ/Ankara
Telefon: (+90-312) 341 10 20
www.salmat.com.tr
Aralık, 2016
ii
Uluslararası Nehrin Piri: Koyunbaba Sempozyumu / 13 - 14 MAYIS 2016
SEMPOZYUM ONUR KURULU
Ahmet KARA, Çorum Valisi
Muzaffer KÜLCÜ, Çorum Belediye Başkanı
Prof. Dr. Reha Metin ALKAN, Hitit Üniversitesi Rektörü
Prof. Dr. Derya ÖRS, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Başkanı
Prof. Dr. Refik TURAN, Türk Tarih Kurumu Başkanı
Doç. Dr. Kudret BÜLBÜL, Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanı
Hamza KARATAŞ, Osmancık Belediye Başkanı
SEMPOZYUM DÜZENLEME KURULU
Prof. Dr. Ahmet KOLBAŞI, Balıkesir Üniversitesi
Prof. Dr. Ahmet TAŞĞIN, Necmettin Erbakan Üniversitesi
Prof. Dr. Kenan Ziya TAŞ, Balıkesir Üniversitesi
Prof. Dr. Mehmet EVKURAN, Hitit Üniversitesi
Yrd. Doç. Dr. Zekeriya IŞIK, Hitit Üniversitesi
Yrd. Doç. Dr. Mustafa Tolga ÇIRAK, Hitit Üniversitesi
YÜRÜTME KURULU
Öğr. Gör. A. Erkan CİHANGİR
Öğr. Gör. Ahmet AKNAR
Öğr. Gör. Ayhan BAŞÇI
Öğr. Gör. Doğan DEMİRCİ
Öğr. Gör. Emrah ŞAHİN
Öğr. Gör. Eyyüp Ensari ŞAHİN
Öğr. Gör. Fatih ŞANÖZ
Öğr. Gör. Gülistan BAŞÇI
Öğr. Gör. Halil İbrahim AŞGIN
Öğr. Gör. Harun KISACIK
Öğr. Gör. Ömer Faruk KARAKAŞ
Öğr. Gör. Recep ÇAKAR
Öğr. Gör. Tuğba GÜLEN
Öğr. Gör. Yusuf ORMANKIRAN
iii
Uluslararası Nehrin Piri: Koyunbaba Sempozyumu / 13 - 14 MAYIS 2016
KAYSERİ’DE KOYUNBABA ....................................................................................................... 373
Yasin İPEK, Dinler Tarihi ve İslam Tarihi Uzmanı
ŞARKIŞLA YÖRESİNDE KOYUN BABA VE KARDEŞLERİ ..................................................... 387
Prof. Dr. Ahmet GÖKBEL, Ahi Evran Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi, Felsefe Bölümü Öğretim Üyesi
xiii
Uluslararası Nehrin Piri: Koyunbaba Sempozyumu / 13 - 14 MAYIS 2016
KAYSERİ’DE KOYUNBABA
Yasin İPEK1
Özet
Koyunbaba, 15. yüzyılda Anadolu’nun farklı bir çok yöresinde yaşadığı rivayet edilen
Kalenderi Dervişidir. Horosan erenlerinden olduğu kabul edilen Koyunbaba’nın, Kayseri’de ikamet
edip etmediğine dair elimizde net bir kayıt bulunmamasına rağmen ünlü gezgin Evliya Çelebi
seyahatnamesinde Yılanlı Dağı mevkiinde bulunan Koyunbaba Türbesinden bahsetmekte ve yöre
halkının buraya büyük rağbet gösterdiğini anlatmaktadır. Yaptığımız araştırmalar neticesinde Kayseri
ili genelinde Yılanlı Dağındaki Koyunbaba Türbesinden başka, Yeşilhisar ilçesi mezarlığında da Yine
aynı adla anılan bir türbenin olduğunu tespit etmiş bulunmaktayız.
Yapmış olduğumuz bu çalışmada, Kayseri Yılanlı Dağındaki Koyunbaba Türbesini merkeze
alarak; bu türbenin günümüze kadar nasıl geldiğini, halkın Koyunbaba adıyla bildiği bu zat ve ona
atfedilen türbe hakkındaki inanış ve uygulamalarını, son olarak ta insanların hangi beklenti ve
amaçlarla buraya geldiklerini yapmış olduğumuz görüşme ve gözlemlerden elde ettiğimiz verilere göre
aktarmaya çalışacağız.
Anahtar Kelimeler: Kayseri, Yılanlı Dağı, Koyunbaba, Keramet, Türbe.
THE KOYUNBABA IN KAYSERI
Abstract
Koyunbaba the 15th century, is rumored to live in many different regions of Anatolia Kalender
is Dervis. It accepted that Horosan saints Koyunbaba's, are told in Kayseri, despite a clear record of
absence in our hands whether or not their residence famous traveler Evliya Celebi travel to the to
mention the tomb Koyunbaba in Yılanlı Dağı site and the local people show here in great demand. As
a result of our research in Kayseri apart from the tomb Yılanlı Dağı Koyunbaba across the province,
we are still in a cemetery in the district Yeşilhisar have determined that there is a shrine known by the
same name.
In this study we have done, taking the center of Kayseri in Koyunbaba Tomb Yılanlı Dağı;
this shrine that day so how come this person and the beliefs and practices on the tomb attributed to
him he knew the people of Koyunbaba name, finally the people, which according to the data and
expectations we have from the last interview and observation has been made that they came here with
the goal we are trying to convey.
Keywords: Kayseri, Yılanlı Dağı, Koyunbaba, Miracle, Tomb.
1
Yasin İPEK; Dinler Tarihi ve İslam Tarihi Uzmanı. e-posta:
[email protected]
373
Uluslararası Nehrin Piri: Koyunbaba Sempozyumu / 13 - 14 MAYIS 2016
Kayseri’de Koyunbaba
Giriş
Koyunbaba, on beşinci yüzyılda Horasan'da doğmuş, soy itibariyle Hazreti Ali'nin
mezhebinden sekizinci İmam Ali Er-Rıza’ya dayandırılan Kalenderi dervişidir. Koyunbaba,
gördüğü bir rüya neticesinde peygamberin talimatıyla hacca gider ve bu ziyaretlerin ardından
irşat vazifesiyle Anadolu'ya gönderilir. Koyunbaba’nın Anadolu'daki yolculuğu Bursa'yla
başlar. Burada bir müddet ikamet ettikten sonra İnegöl'e yerleşen Koyunbaba, buralarda
gösterdiği kerametler ile halk arasında muteber bir yer sahibi olur. Yine bir gece rüyasında Hz
Ali'yi gören Koyunbaba, onun emriyle hayatının geri kalan kısmını sürdüreceği Çorum
Osmancık'a gider ve ömrünün sonuna kadar orada yaşar. (Şahin, 2002: 229-230)
Kaynaklarda Koyunbaba’nın Kayseri'de yaşadığına dair net bir bilgi bulunmamakla
birlikte Evliya Çelebi seyahatnamesinde, Kayseri vilayetinde Yılanlı Dağı'nın eteklerinde yer
alan Koyun Baba Türbesinden bahsetmektedir Bizlerde bu noktadan yola çıkarak bu türbenin
günümüze kadar ki geliş hikâyesini, buradaki mezarda yattığına inanılan Koyunbaba’ya
atfedilen
kerametleri
ve
günümüzde
buralarda
ne
tür
inanış
ve
uygulamaların
gerçekleştirildiğini aktarmaya çalışacağız.
I- Dünden Bugüne Koyunbaba Türbesi
1649 yılında Kayseri’yi ziyaret etmiş olan Evliya Çelebi seyahatnamesinde;
Kayseri'de Seyyid Battal Gazi Tekkesi, Kalenderan Tekkesi ( Koyun Abdal ) ve Kayseri'nin
batı tarafında Yılanlı Dağı'nda bulunan Koyunbaba Tekkelerinin Bektaşi Tekkeleri
olduğundan bahsetmektedir. Evliya Çelebi Koyunbaba Tekkesinin o zamanlarda da hem dini
amaçlı olarak kullanıldığını hem de yöre halkı için bir mesire yeri olarak ziyaret edildiğini
belirtmektedir. (Kahraman, 2006:238; Işık, 2014:109)
Evliya Çelebi seyahatnamesinde, gerek Koyunbaba gerekse Koyun Abdal tekkelerinde
Bektaşilerin bulunduğundan bahsetmektedir. Hâlbuki elimizdeki verilere göre Kalenderi
dervişleri olarak bildiğimiz bu şahısların Bektaşilikle ilişkilendirilmeleri; Haydari Kalenderîsi
olduğu bilinen Hacı Bektaş Veli’den sonra Kalenderi ve Haydarilerin 16. yüzyılın sonlarına
doğru Bektaşi Tarikatı içerisinde eriyerek kaybolmaları sebebiyle olması muhtemeldir. (Ocak,
2009:199-209)
Kayseri'nin batısında yer alan Yılanlı Dağı’nın eteklerinde, yöre halkının deyişiyle
“Harami Deresinde”, bir çukurun içerisinde Koyun Baba adıyla bilinen bir yatır vardır. Bu
yatır zaman içerisinde üzeri kapatılıp etrafı örülüp düzenlenerek türbe haline getirilmiştir.
374
Uluslararası Nehrin Piri: Koyunbaba Sempozyumu / 13 - 14 MAYIS 2016
(Seyyit Burhanettin Akbaş, Kişisel görüşme, Mayıs 2016) Bu türbe, tekke görünümlü olmayıp
içerisinde yaklaşık 3 metre uzunluğunda bir sanduka bulunmaktadır.(Kahraman, 2006:238;
Işık, 2014:109; Günay, Güngör ve Taştan, 2015:59) Türbenin bugünkü halini aldığı inşaat
çalışmasından önce kapısında “İbrahim SİNCANCI Hazretleri” ismi yazmaktaysa da, bu
şahsın kim olduğu ve ne zaman yaşadığına dair maalesef elimizde hiçbir bilgi yoktur. Zaten
günümüzde de türbenin kapısından bu levha indirilmiş olup, İbrahim Sinancı Türbesi ismi
yöre halkının hafızlarından silinmiş, sadece eski fotoğraflarda anı olarak kalmıştır.
Koyunbaba’nın Eski Türbe Kapısı
Koyunbaba Türbesinin iç kapısının hemen önünde, yöre halkının en az türbe kadar
ilgisini çeken birde su kuyusu bulunmaktadır. Bu kuyuya olan ilginin başlıca sebeplerinden
biri; Yılanlı Dağı çevresindeki tek su kaynağının bu kuyu olmasıdır. Bu bölgede yapılan su
bulma çalışmalarında en az 100 metreden su çıkarılırken bu kuyunun bulunduğu noktada
sadece 2 metreden su çıkmaktadır (Bu kuyunun suyu, 1986’da kuyu çökmeden önce 1,5- 2
metreden çıkartılır iken günümüzde 9 metreden çıkartılmaktadır). Hatta bu kuyunun birkaç
metre civarında yapılan çeşmelerin sularının dahi 70 metre derinlikten çıktığı ifade
edilmektedir. (Mehmet Yılmaz, Kişisel görüşme, Mayıs 2016)
375
Uluslararası Nehrin Piri: Koyunbaba Sempozyumu / 13 - 14 MAYIS 2016
Koyunbaba Türbesinin Önündeki Su Kuyusu
Su Kuyusu
Yaptığımız araştırmalara göre 1976/ 1977 yıllarına kadar Koyunbaba’nın mezarının
etrafı çevrili değilken bu tarihlerde Sınıkçı Mehmet, Polis Rıfat, Hüseyim Emmi ve Mustafa
Emmi diye yörede tanınan şahıslar bir araya gelip mezarın çevresine bir sıra kara taş dizerek
mezarın etrafını çevirmişlerdir. (Adnan Yeşil, Kişisel görüşme, Mayıs 2016)
1995 yılına kadar etrafı sadece kara taşlarla bir sıra çevrilmiş avlu duvarı ve bu
duvarın doğu kısmında yaralan su kuyusundan mevcut olan mekân, bu tarihte yukarıda bahsi
geçen dört arkadaş tarafından mezarın üzeri kapatılarak türbeye dönüştürülüyor. (Mehmet
Yılmaz ve Adnan Yeşil, Kişisel görüşme, Mayıs 2016) Daha sonra Hisarcıklı Mehmet Emmi
376
Uluslararası Nehrin Piri: Koyunbaba Sempozyumu / 13 - 14 MAYIS 2016
tarafından mezarın üzeri briketle örtülerek sanduka bugün ki haline getiriliyor. yükseltiliyor.
2009 yılında ise işadamı Halil Hakkomaz, mezarın üzerindeki eski yapıyı tamamen yıktırıp,
türbeyi ve mescit, tuvalet ve çeşmelerle birlikte türbenin çevresini düzenletip bugünkü haline
getirterek Koyunbaba Türbesine son halini verdirtiyor. (Mehmet Yılmaz, Adnan Yeşil, Ali
Hakkomaz, Kişisel görüşme, Mayıs 2016)
Yılanlı Dağından Koyunbaba
Koyunbaba Türbesinin Bugün ki Durumu
377
Uluslararası Nehrin Piri: Koyunbaba Sempozyumu / 13 - 14 MAYIS 2016
Koyunbaba Türbesindeki Sanduka
Yılanlı Dağındaki Koyunbaba Türbesinden başka Kayseri’nin Yeşilhisar ilçesinde de
yine Koyunbaba adıyla bilinen bir türbe daha vardır. Yeşilhisar ilçe mezarlığında bulunan ve
türbe üzerindeki yazıda, burada yatan şahsın 1565 yılında vefat eden tasavvuf şairi
Koyunbaba olduğu bilgisine rastlanmaktadır. Burasıyla ilgili olarak Ahmet Müderrisoğlu’nun
yazmış olduğu Yeşilhisar Tarihi (Müderrisoğlu, 1981:39) isimli çalışmada yer alan kısa bir
bölümden başka neredeyse elimizde hiç bir belge yoktur ki; bu eserin müellifinin verdiği
bilgilere baktığımızda kitapta bahsi geçen kişinin aslında Koyunbaba değil, Bünyan ilçesinde
türbesi bulunan Koyun Abdal olduğu anlaşılmaktadır.
378
Uluslararası Nehrin Piri: Koyunbaba Sempozyumu / 13 - 14 MAYIS 2016
Yeşilhisar’daki Koyunbaba Türbesi
Yeşilhisar’daki Koyunbaba Türbesine; ilçe halkı sadece mezarlık ziyaretine geldikleri
zaman uğramakta, onun dışında özel olarak bu türbeyi ziyarete pek gelmemektedirler.
(Günay, Güngör ve Taştan, 2015:59) Ayrıca Yeşilhisar ilçesinde “Koyunbaba Sosyal
Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği" adı altında faaliyet gösteren bir kurum ve bu derneğe
bağlı birde yurt binası vardır. Bu dernek, Yahyalı’daki Nakşibendi Şeyhi Ali Ramazan Dinç
Hocaefendi ile irtibatlı bir grup tarafından idare edilmektedir.
Yılanlı Dağı ve Yeşilhisar’daki Koyunbaba Türbelerinden başka Kayseri’nin Bünyan
ilçesinde Koyun Abdal isminde bir türbede mevcuttur. Yöre halkının bir kısmı tarafından
Koyunbaba ve Koyun Abdal olarak anılan şahısların aynı kişi ya da kardeş olabilecekleri
ifade edilmektedir. (Mehmet Yılmaz, Kişisel görüşme, Mayıs 2016) Bu konuda elimizde net
bir bilgi olmadığı için kesin bir şey söylememizin yanlış olacağı kanaatineyim. Koyun Abdal
hakkında kısaca birkaç cümlelik bilgi verecek olursak: Koyun Abdal, Kayseri'nin Bünyan
ilçesine bağlı Koyun Abdal Mahallesi'nde türbesi bulunan 16. yüzyılda yaşanmış Kalenderi
şairidir. (Bilge, 1941:503-506)
Halk arasında, Koyunbaba ile Koyun Abdal’ın yaşadığı dönemler itibariyle çağdaş
olmaları, “koyun” mahlasını kullanmaları ve her ikisinin de Bektaşi geleneğine bağlı olmaları
hasebiyle aynı kişi olabilecekleri dile getirilmekte ise de bu iddiayı destekleyecek herhangi bir
belge bulunmamaktadır Ayrıca şunu da belirtmekte fayda vardır ki; Koyun Abdal’ın
379
Uluslararası Nehrin Piri: Koyunbaba Sempozyumu / 13 - 14 MAYIS 2016
kullandığı “koyun” mahlası onun ağırbaşlı, muhlis ve sessiz bir kişiliğe sahip oluşundan
dolayı iken, Koyunbaba’nın çobanlık mesleği ile meşgul oluşundan dolayıdır.
II- Koyunbaba’ya Atfedilen Kerametler
Koyunbaba’ya ve ona atfedilen türbeye ait doğaüstü hadiseleri ya da daha yaygın
kullandığı şekliyle, kerametleri iki kısımda açıklamayı daha uygun buluyorum. Birinci
kısımda Koyunbaba’ya atfedilen kerametleri, ikinci kısımda ise Koyunbaba türbesiyle alakalı
olarak hem buraya ziyarete gelen insanların hem de o çevrede yaşayan insanların tecrübelerini
ve anlattıkları rivayetlerini ele almaya çalışacağım.
A- Koyunbaba’ya Atfedilen Kerametler: Koyunbaba’ya atfedilen kerametleri de iki
ayrı bölüm olarak işlemek istiyorum. Birincisi doğrudan Koyunbaba’ya atfedilen rivayetler,
ikincisi ise üçüncü şahısların vasıtasıyla Koyunbaba’nın müdahil olduğu rivayetler.
1- Doğrudan Koyunbaba’ya Atfedilen Rivayetler: Havanın çok sıcak olduğu bir
günde Koyunbaba hayvanlarını otlatmış fakat Yılanlı Dağı’nın civarında su olmadığı için
neredeyse hayvanlar susuzluktan kırılacak duruma gelmişler. Koyunların bu sıkıntılı hallerini
gören Koyunbaba: “Ya Rabbim bu koyunları ben yaydım sen de sula” diye dua ettikten sonra
elindeki asayı yere vurmuş. Asayı vurduğu yerden su çıkmaya başlamış. Daha sonraki
zamanlarda bu suyun çıktığı kaynağa bir kuyu kurulmuş ve günümüzde de türbenin doğu
kısmında yer alan kuyudan halen su çıkmaya devam etmektedir. Koyunbaba’nın : “Rabbim
benim canımı da burada al” diye dua ettiği ve son nefesini de burada verdiği rivayet
edilmektedir. Halk arasında bu kuyunun suyu zemzem kadar faydalı ve mübarek bir içecek
olarak kabul edilmekte olup, buradaki su için “ikinci zemzem” tanımlaması dahi
yapılmaktadır. (Mehmet Yılmaz, Ahmet Işık, Cemal Göktürk, Rahime Korkmaz, Murat
Harman, Ali Öztekin, İsmail Keklik, Ali Bulut, Kenan Gündüz, Mehmet Ünal, Atilla Saraç,
Cevdet İldeniz, Elmai Zalim, Hayriye Doğru, Firdevs Yemlik, Ahmet Kozan, Şükrüye Koca,
Hasan Sarıkurt, Hatice Demirayak ve Mehmet Delice, Kişisel görüşme, Mayıs 2016)
Koyunbaba’nın kerametlerine örnek olarak anlatılan diğer bir rivayet ise; Yılanlı
Dağın kuzey batısındaki tepeden aşağıya doğru heyelan başlayınca, Koyunbaba o tepeye
doğru dönüp ellerini göğe kaldırıp dua etmeye başlamış ve toprağın kayması birden kesilmiş.
Bugün de türbenin etrafındaki tepelikler değişik türden ağaç ve bitkilerle örtülü iken, bahsi
geçen bu tepe çıplak bir şekilde, kayan taşlardan dolayı hafif içe doğru oyulmuş haliyle
durmaktadır. (Şaban Yakupoğlu ve Harun Işık, Kişisel görüşme, Mayıs 2016)
380
Uluslararası Nehrin Piri: Koyunbaba Sempozyumu / 13 - 14 MAYIS 2016
Koyunbaba’nın Duasıyla Heyelanın Durduğu Tepe
Tarihsel süreçte de Koyunbaba’nın kerametlerine farklı şekillerde şahit olunmuştur.
Örneğin; Yavuz Sultan Selim, Mısır seferine giderken ( 1516- 1517) Kayseri’ye uğrayıp,
burada otağını kurdurur. Koyunbaba’da bu esnada o civarda koyunlarını otlatmaktadır.
Koyunbaba, hükümdarın huzuruna çıkarak: “Efendim müsaadeniz olursa ordunuzu doyurmak
istiyorum” der.
Yavuz: “Sen garip bir çobansın topu topu üç adet koyununla koca orduyu nasıl
doyuracaksın?” diye sorduğunda, Koyunbaba: “Efendim müsaade buyurursanız ben
askerlerinizi doyurmaya niyetliyim. Sadece sizden tek bir arzum var; askerlerinize söyleyin
kemiklerden hiçbirini atmasınlar” diye cevap verir.
Yavuz Sultan Selim şaşırmış bir halde Koyunbaba’nın arzusunu kabul eder. Meydanda
üç adet kazan kurur ve her kazanda bir koyun pişirilir. Yemek hazırlandıktan sonra ordunun
neredeyse tamamı yemeği yemesine rağmen kazandaki yemek bir türlü tükenmiyor aksine her
alınan kepçede kazandaki yemek daha da bereketlenmiştir. Yemeğin bitmesinin ardından
başta anlaşıldığı üzere koyunların kemikleri toplanır. Koyunbaba bu kemikleri alarak
Yavuz’un otağına girerek ve kemikleri yere serer. Koyunbaba dua edip elini kemiklerin
üzerinde gezdirdikten sonra koyunlar birer birer canlanmaya başlar. Birinci koyun canlanır
ardından ikinci koyunda canlanınca Yavuz Sultan Selim bu zatın mübarek biri olup
381
Uluslararası Nehrin Piri: Koyunbaba Sempozyumu / 13 - 14 MAYIS 2016
olmadığını imtihan etmek için üçüncü koyunun kemikleri arasından aşık kemiğini alıp gizler.
Bu koyunda canlanır fakat aksayarak yürür. Bunun üzerine Koyunbaba hükümdara dönerek:
“Efendim neden bu hayvana eziyet ettiniz?” diye sorar ve oradan uzaklaşır. (Kadir Şahin,
Kişisel görüşme, Mayıs 2016)
2- Üçüncü Şahısların Vasıtasıyla Koyunbaba’nın Müdahil Olduğu Rivayetler: Bu
başlık altında, insanların günlük hayatında Koyunbaba’nın bazı olaylar vasıtasıyla onların
hayatlarına müdahil olduğuna dair topladığımız rivayetlerden bahsedeceğiz.
Koyunbaba’yı rüyasında gördüğünü iddia eden insan sayısı azımsanamayacak
düzeydedir. Bunlara birkaç örnek verecek olursak: Yılanlı dağı civarında çobanlık yapan
birisi gece rüyasında aksakallı bir ihtiyar görür. Bu ihtiyar dağın batı tarafındaki vadide tek
başına namaz kılmaktadır. Namazını bitirip selam veren ihtiyar zat çobanı yanına çağırır. Tam
bu esnada soluk soluğa uykudan uyanan çoban ertesi gün hemen rüyasında gördüğü yere
gider. Vadiye geldiğinde ortada neredeyse kaybolmaya yüz tutmuş bir mezar taşı görür.
Merakı daha da artan çoban, Yılanlı Dağın o bölgesinde yaşayan insanlara gidip burayla ilgili
bilgi toplar ve orada yatan şahsın geçmişte çobanlık yapan mübarek bir zat olduğu bilgisini
edinir. Çoban bunun üzerine mezarın etrafını üç sıra taş ile örer. Bunu yaptıktan sonra gene
bir gece rüyasında aynı ihtiyarı gören çoban bu defa o zatın kendisine selam verip, tebessüm
ettiğini görür. (Ahmet Işık, Kişisel görüşme, Mayıs 2016)
Koyunbaba’yı rüyasında gören insanlar sadece Kayseri ile sınırlı değildir. Örneğin;
Erzurum’da yaşayan bir zat rüyasında o zamana kadar hiç görmediği, tanımadığı yaşlı birini
görür. Bu zat kendisinin Kayseri’de Yılanlı Dağında yatan Koyunbaba olduğunu ve onu
ziyarete beklediğini söylüyor. Adam bu rüya üzerine kalkıp Kayseri’ye gelir ve Yılanlı dağına
gelerek tepeden mezara bakıp, kendi kendine de “Ben bunu görmek için buralara neden
geldim ki?” deyip birazda hayıflanarak vadinin tabanındaki mezara inmeden tekrar Erzurum’a
döner. Memleketine döndükten sonra neredeyse her gece hiç tanımadığı bir zat rüyasına
girerek “Neden yanı başıma kadar geldin de beni ziyaret etmedin?” der. Bu olay üç dört gece
daha devam edince adam gördüğü rüyayı eşiyle paylaşır. Eşi, rüyasında gördüğü zatın
mübarek biri olduğunu ve onu mutlaka ziyaret etmesi gerektiğini söylüyor. O da tekrar
Erzurum’dan Kayseri’ye geliyor ve bu defa mezarlığa kadar inip duasını ederek, ziyaretini
gerçekleştiriyor. Bir daha da rüyasında o zatı görmüyor. (Mehmet Yılmaz, Kişisel görüşme,
Mayıs 2016)
382
Uluslararası Nehrin Piri: Koyunbaba Sempozyumu / 13 - 14 MAYIS 2016
B- Koyunbaba Türbesiyle Alakalı Kerametler: Buraya kadar anlattığımız rivayetler
Koyunbaba ile doğrudan alakalı iken bu kısımda Koyunbaba türbesiyle alakalı olarak
gerçekleşen sıra dışı olayları aktaracağız.
Koyunbaba Türbesiyle alakalı olarak aktarılan rivayetlerin birçoğunda türbe kapısının
hemen yanı başında bulunan su kuyusu ve bu kuyudaki su ön plandadır. Örneğin: Alman asıllı
olup bir Türk ile evlendikten sonra Müslüman olup Kayseri’ye yerleşen bir bayan daha önce
hiç görmediği nur yüzlü bir ihtiyarı gece rüyasında görür. O ihtiyar bayana; “Kendisini
sıkıntılı gördüğünü ve bunun sebebini sorar.” Bayanda derdinin; evlenecek çağda bir oğlu
olduğunu fakat evladının yüzündeki izlerden (yaralardan) dolayı kimse tarafından
beğenilmemesi olduğunu ifade eder. Rüyadaki yaşlı adam kadına, “sabah ezanı okunmadan
oğlunu Yılanlı Dağındaki Koyunbaba Türbesine göndermesini ve oradaki kuyudan aldığı su
ile gencin yüzünü yıkamasını” söyler. Kadın uykusundan uyanır ve hemen oğlunu kaldırıp
türbeye gönderir. Gecenin ilerleyen vakitlerinde türbeye giden genç, durumu oradaki bekçiye
anlattırır ve kuyudan bir bidon su rica eder. Bekçinin ifadesine göre bir hafta sonra bu genç
tekrar türbeye geldiğinde cildindeki rahatsızlıktan herhangi bir iz kalmamıştır. (Mehmet
Yılmaz, Kişisel görüşme, Mayıs 2016)
Başka bir rivayette ise; 2000’li yılların başlarına kadar Koyunbaba’nın türbedarlığını
yapan Kayseri eşrafından Hisarcıklı Mehmet Emmi diye tanınan şahıs, virane haldeki mezarın
etrafını çevirtip üzerini kapattırmak için buraya bir usta getiriyor. Fakat ustaya yardımcı
olacak amele bulamıyor. Usta tek başına bu işi yapamayacağını söyleyince Mehmet Emmi,
gerekirse kendisinin ona yardımcı olacağını söylese de ustayı ikna edemiyor. Usta bu iş olmaz
deyip ceketini alıp yola doğru yürümeye başladığında türbenin batı tarafındaki çalılıklardan
iki tane genç çıkıp geliyor. Daha Mehmet Emmi ağzını açmadan gençler kollarını sıvayıp
“Emmi sen tasalanma, biz size yardıma geldik” deyip çalışmaya başlıyorlar. Hep birlikte
çalışarak kısa sürede mezarın üzeri kapatılıyor. Mehmet Emmi iş bittiğinde “Gençler Allah
razı olsun, yoruldunuz. Buyurun size bir şeyler ikram edeyim.” dediğinde o iki şahıs “Amca
biz bir şey yiyip içmeyiz.” deyip tekrar geldikleri çalılıkların arkasından gözden kaybolurlar.
(Mehmet Yılmaz, Kişisel görüşme, Mayıs 2016)
Koyunbaba Türbesindeki suyun şifalı olduğu inancının yanında, bu suyun hemen
tüketilmesi gerektiği de ifade edilmektedir. Hatta buradan su alıp giden bir şahsın kısa bir süre
sonra tekrar gelip, götürdüğü suyun üç gün sonra koyunsu koyunsu kokmaya başladığı rivayet
edilmektedir. (Mehmet Yılmaz, Kişisel görüşme, Mayıs 2016)
383
Uluslararası Nehrin Piri: Koyunbaba Sempozyumu / 13 - 14 MAYIS 2016
2009 yılında mezarın çevresinin yeniden düzenlenip bu günkü haline getirilmesi için yapılan
inşa çalışmaları esnasında, yol açmak için türbenin yanındaki yolu kazan kepçe mezara 4-5
metre mesafedeki yeri kazdığında zeminden sarı renkli nurani bir ışık çıktığı rivayet
edilmektedir. (Ali Hakkomaz ve Adnan Yeşil, Kişisel görüşme, Mayıs 2016)
Koyunbaba’nın günümüzde bazen günlük hayata da müdahil olduğuna dair rivayetler
vardır. Mesela; gecenin ilerleyen vaktinde bir erkek ve bayan türbenin yanındaki patikaya
arabayla gelirler. Bekçi aracın yanına yaklaştığında gençleri uygunsuz bir şekilde görünce;
“Burası böyle şeyler yapılacak yer mi?” diye çıkıştığında arabadaki genç, “Sen kimsin amca?”
diye karşılık verir. Bekçi de “Ben buranın görevlisiyim.” diye cevap verince, genç; “Olur mu
ben geçen hafta da buraya geldim. Hatta türbenin içine girdiğimde orada dizleri üzerine
çökmüş oturan yaşlı bir hacı emmi vardı. Selam verdim o da selamımı aldı. Hatta sen kimsin
hacı emmi? Aracın yoksa yola kadar seni çıkarayım.” deyince, “Ben buranın görevlisiyim,
ben türbeden ayrılamam, gece gündüz buradayım dedi” diyor. Gencin bu anlattıkları üzerine
bekçi şaşkınlıkla burada başka bir görevli olmadığı, hatta kırk yıldır kendisinin buranın
hizmetine baktığını söyleyip, kendine çeki düzen vermek için daha ne bekliyorsun? Bak
mübarek bizzat seni uyarmış.” deyip çıkışınca, genç şaşkınlık ve biraz da korkuyla hemen
oradan ayrılmış ve bir daha oralarda görülmemiş. (Mehmet Yılmaz, Kişisel görüşme, Mayıs
2016)
Kırk yıla yakın zamandır türbenin ve mezarın hizmetini gören ve şu anda da türbenin
bekçiliğini yapan Mehmet Yılmaz’ın anlattıklarına göre; bir gece yatsı namazını kıldığında
Vitir namazına başlamışken sol yanına beyazlar içerisinde yaşlı bir adamın gelmiş ve onun da
namaza durmuş. Kendisiyle birlikte o yaşlı adam da rükû ve secdeye gitmiş, hatta namazın
son oturuşunda sağa selam verdiğinde o da kendisiyle birlikte selam vermiş. Fakat sola selam
verdiğinde o zat birden gözden kaybolmuş. (Mehmet Yılmaz, Kişisel görüşme, Mayıs 2016)
III- İnsanların Koyunbaba Türbesine Geliş Amaçları
Yaşadığımız coğrafyada, neredeyse insanın olduğu her yerde, o mekânın yaşayanları
tarafından bir takım yer ve nesneler farklı şekillerde konumlandırılarak, onlara ya da oralara
bazı gizemli güçler atfedilmiştir. Mensup olunan inancının adı ne olursa olsun, tarih boyunca
bu algı süregelmiş ve halen de devam etmektedir. Konumuzla alakalı olarak Koyunbaba ve
ona atfedilen türbe ile irtibatlandırılan birçok inanıştan yukarıda bahsedilmişti. Bu bölümde
ise insanların ne gibi sebep ve beklentiler ile buraya geldiklerini ifade etmeye çalışacağız.
384
Uluslararası Nehrin Piri: Koyunbaba Sempozyumu / 13 - 14 MAYIS 2016
Yurdumuzdaki ziyaret yerlerin genelinde sıkça rastladığımız, türbelerin çevresindeki
ağaç ya da çalılıklara bez ve çaput bağlama âdetine neredeyse yok denecek kadar az
rastlanmaktadır. Nadiren de olsa bazen sandukanın üzerine şifa bulma ve kısmet açma
amaçlarıyla atlet, gömlek, başörtüsü, havlu gibi eşyalar bırakılmaktadır. (Murat Gedik, Hayat
Aktekin, Firdevs Yemlik ve Mehmet Yılmaz, Kişisel görüşme, Mayıs 2016)
İnsanlar Koyunbaba’nın manevi atmosferinden dolayı buraya gelip mezarı ziyaret
ederek, türbenin yanındaki mescitte ibadetlerini gerçekleştirdikten sonra farklı bir manevi
huzurla buradan ayrıldıklarını ifade etmektedirler. (Mehmet Yılmaz, Kişisel görüşme, Mayıs
2016) Hatta burayla ilgili olarak ziyarete gelen insanlardan bazılarının yapmış olduğu şu
ilginç tespiti de burada paylaşmak istiyorum. Türbeye gelen ziyaretçilerden bazıları, burada
yatan zatın Seyit Burhanettin’den dahi derece olarak üstün olduğu, fakat bu mübareğin
dağların arasındaki vadide sıkışıp kaldığı için halk arasında yeterine tanınmadığı ve
kıymetinin anlaşılamadığını ifade etmektedirler. (Mehmet Yılmaz, Kişisel görüşme, Mayıs
2016)
Türbenin yanı başında bulunan kuyunun suyunun şifalı olduğu ve neredeyse zemzem
suyuna eşdeğer olduğu inancı yaygındır. Bu sebeple yöre halkı, bebek veya çocuklarının,
“çelikleme” adını verdikleri, yeni doğan çocukların bu kuyu suyuna sokulup çıkarılması
uygulaması sayesinde daha sağlıklı olacağına inanmaktadırlar. (Seyyit Burhanettin Akbaş ve
Nezahat Metin, Kişisel görüşme, Mayıs 2016)
Çocuğu olamayan aileler buraya gelerek önce kuyudaki su ile abdest alır, ardından da
kurban keserek dua etmektedirler. (Hatice Uzun ve Nezahat Metin, Kişisel görüşme, Mayıs
2016)
Kuyudaki suyun ekzama, sedef, mantar, kaşıntı ve uyuz gibi cilt rahatsızlıklarına iyi
geldiğine inanıldığı için bu rahatsızlıktan muzdarip olan yöre halkı buraya ziyarete
gelmektedirler. (Derya Arslan, Mehmet Ünal, Mehmet Delice, Kişisel görüşme, Mayıs 2016)
Ayrıca özellikle bayanlar; eşleriyle bozuk olan aralarını düzeltmek, eşlerini eve bağlamak,
kumar- içki- aldatma gibi illetlerden eşlerinin kurtulması amacıyla bu kuyunun suyundan alıp
eşlerine götürmektedirler. (Mehmet Yılmaz, Kişisel görüşme, Mayıs 2016)
Yılanlı Dağı’ndaki Koyunbaba Türbesine yukarıda saydığımız sebeplerle gelen
ziyaretçilerden başka, gerek buradaki gerekse Yeşilhisar ilçesindeki Koyunbaba türbelerine,
Kayseri'nin Yahyalı ilçesinden Nakşibendi Şeyhi Hacı Ali Ramazan Dinç Hocaefendi gibi
dini grup önderleri ve onların müritleri belli zaman aralıklarında ziyarete gelmektedirler.
385
Uluslararası Nehrin Piri: Koyunbaba Sempozyumu / 13 - 14 MAYIS 2016
Yoğun sayıda katılımın olduğu bu ziyaretlerde; türbede dua edilip, yan taraftaki mescitte vakit
namazı kılındıktan sonra Hacı Ali Ramazan Hocaefendi tarafından oradakilere vaaz ve sohbet
verilmektedir. (Mehmet Yılmaz, Kişisel görüşme, Mayıs 2016)
Sonuç
Anadolu’nun
manevi
mimarlarından
olan
Horosan
Erenlerinden
birisi
de
Koyunbaba’dır. Namı ve kerametleri ile ülkemizin sınırlarını aşan bu zatın Kayseri’de
yaşadığına dair elimizde her hangi bir belge olmamasına rağmen yöre halkı, burada
defnedilmiş olan bu kişinin, neredeyse 500 yıl önce bu topraklarda yaşamış Allah dostu bir
insan olduğuna inanmaktadır.
Yöre halkı burada defnedilmiş olan şahsa bir takım kerametler yükleyerek,
Balkanlardan Anadolu’ya kadar ki birçok yerde türbesi olan ve hürmet gören diğer
Koyunbaba adını taşıyan türbelerde olduğu gibi, gönlüyle Koyunbaba arasında manevi bir
köprü kurmuş ve onu ulu erenlerden biri olarak benimsemiştir.
KAYNAKÇA
BİLGE, Fahri. (1941), “1527 Tarihindeki Bir İsyanı Hatırlatan Manzume: Kalender Vakası ve
Koyun Abdal”, Erciyes Halkevleri Dergisi, S.17, Kayseri.
GÜNAY Ünver, GÜNGÖR Harun ve TAŞTAN Abdulvahap. (2015), Kutsallık ve Ziyaret
Fenomeni, Otorite Yayınları, Antalya.
IŞIK, Mustafa. (2014), Eski Kayseri, Evliya Çelebinin Dilinden, Heyamola Yayınları,
İstanbul.
KAHRAMAN, Seyit Ali. (2006), Günümüz Türkçesiyle Evliya Çelebi Seyahatnamesi, cilt.III,
Yapı Kredi Yayınları, İstanbul.
MÜDERRİSOĞLU, Ahmet. (1981), Yeşilhisar Tarihi, Dumlu Matbaası, Kayseri.
OCAK, Ahmet Yaşar. (1999), Kalenderiler (14- 17. Yüzyıllar), Türk Tarih Kurumu Yayınları,
Ankara.
ŞAHİN, Haşim. (2002), “Koyunbaba”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, cilt.26,
Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, İstanbul.
386
Uluslararası Nehrin Piri: Koyunbaba Sempozyumu / 13 - 14 MAYIS 2016
ŞARKIŞLA YÖRESİNDE KOYUN BABA VE KARDEŞLERİ
Ahmet GÖKBEL1
Özet
Burada Şarkışla ilçesi sınırları içerisinde bulunan Koyun Baba ve altı kardeşi ile ilgili
çeşitli inanç ve uygulamalar üzerinde duracağım. Ancak konunun daha iyi anlaşılması için
ilçenin kısaca tarihi gelişimi ile inanç coğrafyası hakkında kısaca bilgi vermeyi faydalı
görüyorum.
Şarkışla’nın tarihi gelişimi ve inanç coğrafyası:
Sivas iline bağlı bir ilçe merkezi olan Şarkışla, Sivas’ın güneyinde ve 80 km uzağında
bulunan bir yerleşim birimidir. Doğusunda Altınyayla ilçesi ve Sivas il merkezi, batısında
Gemerek ilçesi, kuzeyinde Yozgat ili ve Yıldızeli ilçesi, güneyinde ise Kayseri ili ile çevrili
olan ilçenin yüzölçümü 1902 km2 olup denizden yüksekliği 1180 m dir.
Araştırmalar, ilçeye bağlı Lisanlı köyünde bulunan Höyükte Eski, Orta ve Geç Tunç
Çağları; Döllük köyünde Geç Tunç ve Ortaçağ yerleşimi; Kayapınar köyünde ise Eski ve Geç
Tunç Çağları ile Helenistik Roma ve Ortaçağ yerleşimlerinin bulunduğunu göstermektedir.
İlçe merkezinde yer alan ve bugün üzerinde iskân bulunan kale ise Hitit döneminden itibaren
meskûn görünmektedir. Döllük köyünde bulunan Bronzdan yapılmış Hitit Heykelciği Ankara
Medeniyetleri Müzesindedir. Hititler döneminden itibaren yerleşme birimi olan Şarkışla’nın
M.Ö. 550’lerde Pers egemenliğine girdiği anlaşılmaktadır. Perslerden sonra Kapadokya
krallığı sınırları içinde, daha sonraları ise Pontus ve Roma etkinliğinde kalmıştır. Roma
İmparatorluğunun M.S.395’de ikiye ayrılması sonucu Doğu Roma sınırları içinde kalan ilçe,
1071 Malazgirt Savaşı ile Selçukluların eline geçmiştir.2 1243’de İlhanlı istilasına uğrayan
ilçe, 1340 yılında Eratna Beyliği egemenliğine girmiştir. 1408 yılında ise Osmanlı
İmparatorluğu’na bağlanmıştır.3
Prof. Dr. Ahi Evran Üniv. Fen Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü Öğretim Üyesi-KIRŞEHİR/TURKEY
Hikmet Denizli, Sivas Tarihi ve Anıtları, Sivas, 1998, s.359; Yurt Ansiklopedisi, ( Türkiye İl İl: Dünü Bugünü
Yarını ), IX, Anadolu Yayıncılık, İstanbul, 1982-1983, s.6875; Cumhuriyetimizin 75. Yılında Sivas, Sivas,
1998, s.265.
3
İbrahim Aslanoğlu, Her Yönden Sivas, Sivas, 1979, s.46.
1
2
387