Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
2003, KEBİKEÇ İnsan Bilimleri İçin Kaynak Araştırmaları Dergisi
…
253 pages
1 file
İçindekiler: Kudret Emiroğlu; Sunuş, Özgür Türesay; Modernleşme, Medeniyet ve Şehircilik Üstüne: Ebüzziya Tevfik'in Şehircilik Yazıları, Dimitris Loupis; XIX. Yüzyıl Britanya Süreli Yayınlarında Osmanlılar ve Türkler -II-. Dosya: Eskişehir Halime Doğru; Mahruse-i Sultanyüki'den Eskişehir'e, Erkan İznik; Eskiçağ'da Sessiz bir Anadolu Kenti: "Dorylaeum", Ebru Parman; Eskişehir-Karacahisar Köyünde Karacahisar Kalesi, Yağmur Say; Eskişehir-Seyitgazi'de İki Kült Kimlik: Seyyid Battal Gazi ve Şücâüddin Veli, Abdullah Deveci; Seyyid Battal Gazi Külliyesi, B. Yelda Olcay Uçkan; Frigya Bölgesindeki Kaya Kiliseleri ve Korunmasına Yönelik Bazı Düşünceler, Ayla Efe; Osmanlı Dönemi'nde Eskişehir'de Çıkarılan Krom ve Magnezit Madeni Üzerinde Bir Değerlendirme, Ali Ulu; Eskişehir Kentinin Cumhuriyet Öncesi Mekansal Gelişimi, Osman Tutal-Emrah Gökaltun; Eskişehir-Odunpazarı Geleneksel Konut Cephelerinde Yaşanan Değişmeler, Kemal Yakut; Eskişehir'de Nüfus ve 1916 İstatistiği, M. Bülent Varlık; Eskişehir Basın Tarihi Üzerine Bibliyografik Notlar, Özgür Topyıldız; Nerede O Es Es - Ki Ki Günler!.., Eftal Ş. Batmaz; Rusya Devlet Arşivlerinden -II- Rusya Devleti Eski Antlaşmaları Arşivi'ndeki Türkiye ile İlgili Belgeler, Eftal Ş. Batmaz-M. Bülent Varlık; Sol'un Tarihinden Türkiye Komünist Fırkası/1925 Üzerine Belgeler -II-, Savaş Çağman Çoşkun; Üç Düalizm Gnostik Mezhepler ile Maniheizm Arasında Gerçekten Bir Bağ Var mıdır?, Aydın Akın; Avrupa Kenarındaki Diller. Ayrıca ek olarak: Kebikeç Bibliyografyası, No: 1-14, (1995-2002), Haz. M. Bülent Varlık, 16 s.
15. asrın geri planda kalmış şairlerinden biri olan Kalkandelenli Sücûdî, dîvânı olmayan şairlerdendir. Edebiyat tarihlerinde, “Selîm-nâme” adlı eseri ve Revânî ile olan atışmasıyla kendisine yer bulmuştur. Güçlü bir şair olmamasına rağmen hâmileri Cafer Çelebi ve Pîrî Paşa sayesinde Yavuz Sultan Selîm’e yakın olmuş ve padişahın yanından ayırmadığı, Mısır seferini yazması için yanında götürdüğü şairlerden biri olmuştur. Asıl adı, doğum ve ölüm tarihi bilinmeyen Sücûdî’nin 1523 yılında kesin olarak sağ olduğu, yaptığımız araştırmalar neticesinde ortaya konulmuştur. Tezkirelerin ittifakla şairlik kabiliyetini pek yeterli görmediği Sücûdî’nin şiir mecmû’alarına kayıtlı pek çok manzumesi bulunmaktadır. Bu çalışmada dîvânı elde olmayan Sücûdî’nin şiirlerinin bir araya toplanması ve mürettep bir dîvânçe sırasına uygun bir şekilde yayımlanarak araştırmacıların istifadesine sunulması amaçlanmıştır. Sücûdî’nin ağırlığı nazire mecmû’alarında olmak üzere çeşitli şiir mecmû’alarında kayıtlı; 1 kasidesi, 22 gazeli, 2 kıt’ası 1 lügazı, 16 matlaı ve 1 müfredi tespit edilmiştir. Çalışmamızda, 19 farklı şiir mecmû’asından derlenen bu manzumeler hakkında bazı değerlendirmelerde bulunulmuş ve çalışmanın sonunda da bu şiirlerin tamamı verilmiştir. Bu çalışmayla; bugüne kadar –kısa ansiklopedi maddeleri dışında- hakkında ilmî bir araştırmanın yapılmadığı Sücûdî tanıtılmış ve bundan sonra yapılacak olan yeni çalışmalara zemin hazırlanmıştır.
2006
adamları ve araştırmacıların yeniden istifadelerine sunmanın kıvancını yaşıyoruz. Çünkü 1981-2002 yılları arasında toplam 14 sayı çıkan Edebiyat Dergisi, çeşitli sebepler yüzünden 2002'den bu zamana kadar yayın hayatına ara vermişti. Bu süre zarfında yayınlanmayı bekleyen bir hayli de yazı vardı. Yayın işini üstlenen yeni ekibimizle birlikte dergimizi 2006 yılından (15. sayıdan) itibaren hakemli olarak yılda iki defa çıkarmak üzere yola koyulduk. Bu sayıda önceliği bekleyen yazılara verdik. Bundan dolayı da sadece 15. sayıda, klasik makale yazım tarzını esas aldık. Önceki sayılardaki gibi sosyal bilimler sahasında çalışanların i/mf yazılarını içerecek olan Edebiyat Dergisi, yeni dönemde internet ortamından da yayınları gönderme ve takıp imkanı sunacaktır. Dergiye çalışma/arını göndermek isteyenler, yeni oluşturduğumuz http://www.fen.selcuk.edu.tr/edebiyatdergisi adresinde görülecek olan yayın ilkeleri ve yazım kuralları doğrultusunda hazırlayacakları yazılarını, elden, posta ya da internet yoluyla ulaştırabilirler. Yenilenen imajıyla, daha güçlü ve düzenli olarak yayın hayatını sürdürmeyi hedeflediğimiz Edebiyat Dergisi, hem kültür ve medeniyetimize, hem de kültürler ve medeniyetler arası ilişkilere ışık tutan i/mf çalışmalarla geçmişimizi, günümüzü ve geleceğimizi aydınlatacaktır. Nice sayılara ulaşmak dileğimizle ...
İzmir Araştırmaları Dergisi, 2021
Yazılarda ileri sürülen görüşlerden yazarı / yazarları sorumludur.
• Ebubekir Sıddık Yücel devlet işlerini onun vasıtasıyla yürütmeye çalışmıştır. 3 III. Mustafa döneminde başlayan ve 6. yılına giren Rusya ile savaş, ülkenin muhtelif bölgelerinde emniyet ve asayişi bozmuştur. Asayiş bozulmakla kalmamış, aynı zamanda ekonomik buhranlar da baş göstermiştir. 4 18. yüzyılın son yirmi yılı boyunca Osmanlı düzeni, varlığına yönelik peş peşe saldırılar nedeniyle çok sarsılmış durumdaydı. 5 Böylesi bir çaresizlik içinde Rus komutanı Ramantsov'un sulh şartları kabul edilmiş, 21 Temmuz 1774'te Küçük Kaynarca Kasabası'nda Osmanlı Devleti'nin en ağır muahedelerinden birisi imzalanmıştır. Bu antlaşmaya göre; Kırım, Kuban, Bucak, yalnız mezhep işlerinde kalmak üzere müstakil olmuş, Yenikale, Kerç, Azak, Kırım, Büyük ve Küçük Kabartay Rusya'ya geçmiştir. Eflak, Boğdan, Cezayir-i Bahr-i Sefid ve Gürcistan da Osmanlı'ya terkedilmiştir. 6 Küçük Kaynarca antlaşması ile Osmanlı ve Rusya arasında gerçek manada bir sulh yapılmış olmadı. Ne Osmanlı Kırım'dan vazgeçebiliyor ne de Rusya bununla iktifa edebilecek gibi duruyordu. 7 Bu esnada Avrupa'da yaşanan siyasî gelişmeler topyekün bir savaşın çıkmasını önleyecekti. Avrupa'daki bu önemli gelişme, Amerika'daki İngiliz sömürgelerin isyanını desteklediği gerekçesiyle İngiltere'nin Fransa'ya cephe almasıydı. İngiltere'nin Fransa ile çatışması ve bu ülkeyi iktisadi bakımdan zayıflatmak için denizden ablukaya alması Rusya'yı da zarara uğratıyordu. Çünkü Rusya limanlarından çıkan mallarda İngiliz ablukası yüzünden Fransa'ya ulaşamıyordu. Öte yandan Fransa da Akdeniz ticaretine çok zararı dokunacak bir Osmanlı-Rus savaşı istemiyordu. Osmanlı Devleti ise ne iktisadi bakımdan ne de siyasî bakımdan iyi durumda değildi. İran ile savaş halindeydi. İşte tarafların bu durumu Fransa'nın barış için yaptığı teşebbüsleri olumlu sonuçlandırdı (1779). İki taraf Aynalıkavak Kasrı'nda, Küçük Kaynarca anlaşmasının ihtilaflı taraflarına açıklık getirmek maksadıyla bir tenkihname imzaladı. 8 Bu antlaşmaya göre Kırım müstakil kalacak, Ruslar buradan askerlerini geri çekecek ve Osmanlı Devleti Şahin Giray'ın hanlığını tasdik edecek
TÜRKLÜK BİLİMİ ARAŞTIRMALARI/JOURNAL OF TURKOLOGY RESEARCH, 2023
Türk edebiyatına İran edebiyatından geçen ve yüzyıllar içerisinde gerek şekil gerek konu bakımından millî bir kimliğe bürünen mesnevi nazım şekli ile edebiyatımızda pek çok eser verilmiştir. Mesnevilerde çeşitli konular belirli bir düzen içerisinde işlenir. Mesnevilerin tertip hususiyetlerine bakıldığında genel olarak üç bölümden oluştukları görülür. Bunlar giriş, konunun işlendiği bölüm ve hâtime bölümleridir. Hikâyeyi mesnevinin asıl yani ikinci bölümünde anlatan şairler, giriş bölümünde yer alan sebeb-i telifte ve son söz olan hâtime bölümünde okuyucuya eserlerine, poetikalarına, şiire, yaşadıkları döneme dair hem edebiyat tarihine ışık tutacak hem de tarihî ve kronolojik niteliği olan bilgiler verirler. Bu çalışmada mesnevilerin hâtime bölümleri üzerine karşılaştırmalı bir inceleme yapılmıştır. Dönem olarak Türk mesnevi edebiyatında bir dönüm noktası kabul edilen 15. yüzyıl seçilmiştir. Bu yüzyılda sanat endişesiyle yazılan mesneviler üslup, dil, seçilen konularda özgünlük ve anlatım tekniği bakımından mükemmele yakındır. Çalışmada şairlerin hâtime bölümlerinde verdikleri bilgilerin edebiyat tarihine ne gibi katkılar sundukları ortaya konmaya çalışılmıştır.
Sunuş Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi yayınlarından olan Çanakkale Araştırmaları Dergisi, ulusal hakemli bir sosyal bilimler dergisidir. 2003 yılından bu yana yayın hayatına devam eden dergimiz 15. sayısını ulaştı. Ciddi bir emek ürünü olan dergi yayıncılığı, sabırlı ve kolektif hareketin ürünüdür. Bu meyanda Çanakkale Araştırmaları Dergisi, ulusal ve uluslararası tanıtımdan makale kabulüne, Yayın Kurulu’ndan hakem sürecine, arşivlemeden basım evine kadar muhtelif aşamalardan ve pek çok gönüllünün emeğinden geçmektedir. Adı Çanakkale Araştırmaları Türk Yıllığı olan dergimiz, bu ismi ile yayın hayatına devam etmektedir. Bununla beraber dergimizin ön kapağında bir değişikliğe gidildi; dergi adını daha hatırlanabilir ve markalaşabilir kılmak, ayrıca kapakta daha yalın bir görüntü yakalamak amacıyla ‘Çanakkale Araştırmaları’ ifadesinin kullanılması tercih edildi. Yine kapakta yer alan ve değerli bir ressamımıza ait olan özgün çalışmanın, dergimize kıymet kattığını düşünüyoruz. İçeriğinin yanı sıra görsel yönden de dergimizin üzerindeki zihnî ve fiilî gayretlerimiz devam ediyor. Nitekim gerek meslektaşlarımızdan ve gerekse araştırmacılardan, Çanakkale Araştırmaları Dergisi’nin yakaladığı yukarı ivme, nitelik ve nicelik yükselişi, ulusal tanınırlık ve tercih edilirlik hususlarında, türlü iletişim yolları ile takdir ifadeleri duyduğumuzu burada ifade etmek isteriz. Çanakkale Araştırmaları’nın 15. sayısında altı makale ve bir proje tanıtımına yer verildi. Dört çalışmanın Çanakkale konusunda olduğu bu sayımızda yer alan ve İngilizce kaleme alınmış olan çalışma, dergimizin uluslararası olma hedefine uygun düşmektedir. ‘Bir Çanakkale Marşı’ isimli çalışma ile bilim ve sanat dünyasına yeni bir marşın tanıtımı yapılmaktadır. Öte yandan Ortaçağ bilim tarihi ve Tanzimat Donemi reformlarının Çanakkalede gayrimüslimlerin eğitimi üzerine etkileri de dergide yerini alan konulardır. 1917 Yılında Kafkas Cephesi’nde III. Ordu’nun askerleri üzerinde yapılan ankete dair çalışma ise Birinci Dünya Harbi’ne farklı bir bakış açısı sunmaktadır. Şunu da belirtmek isteriz ki 2015 yılında 100. Yıl dönümü olacak Çanakkale Savaşları üzerine ayrıca bir çalışma içindeyiz. Bu vesile ile bir sosyal bilimler dergisi olan Çanakkale Araştırmaları’nın çıkmasında emeği geçen tüm arkadaşları, değerli katkıları ile desteğini esirgemeyen araştırmacılara ve üniversitemiz idaresine teşekkür ederiz. Editörler
2018
Papalagi'nin [sömürgeci beyaz Avrupalı'nın] sözde mutluluğu kendinin olsun. Ama bizim güneşli kıyılarımıza taş kutularından dikmeye kalkıştığında hepsini başına yıkmalıyız. Göğü Delen Adam. Şimdi bak, bu kısım, şu anda yaşadığımız yer villa yeri olacak. Neden benim yerim villa yeri oluyor ve ben artık orada yaşayamıyorum? Yanlış anlama, zengin insanlara karşı değilim, ama burada büyük bir adaletsizlik var. Sen [Toki] benim dört yüz metrekarelik yerimi alıp üç yüz metrekareye sayıyorsun, sonra benim yerime villalar yapıp tanesini dört yüz bin liraya satıyorsun. Bu hak mı şimdi? Adalet mi bu? Karapınar Kentsel Dönüşüm alanı sakinlerinden Mustafa. Porsuk Nehri, Kuzeybatı Vektörü, Yeni Sınırlar Eskişehir, Batıdan Doğuya birleşen nehriyle anılır; bu nehir, kent merkezinin parçaları üzerinde bir çatlak oluşturur –bir kenti kat eden her nehrin yaptığı gibi. Eskişehir küçük Asya ölçeğinde, orta Anadolu'ya açılan bir geçide benzer. Kent, 2000'li yıllarda da, uydu fotoğraflarında görülebilen bir Kuzeybatı vektörünün etkisi altında büyümesini sürdürmekte. Kuzeybatı vektörünün belirleyicisi, yirminci yüzyılda endüstriydi. Ancak bunun gelecek on yıl(lar)da kural olmaktan çıkması mümkün çünkü neoliberal dinamikler, önüne çıkan tüm engelleri,-coğrafi olanları da dahil-un ufak edecek güçte. Eskişehir'in kentleşmesi, Porsuk nehrinin ortadan kaldırılışının tarihi olarak da okunabilir. Yirmi birinci yüzyılın başında işler tersine döner ve nehir 'hatırlanır'. Sonra temizlik, ıslah, inşa, estetizasyon ve nihayet tüm kentin nezihleşmesi süreci başlar; bu dönüşümde neoliberal dinamikler rol oynamıştır. Porsuk yirminci yüzyıl boyunca, sanki yeni yerleşimler açıldıkça kolları bir bir körletilen, sellere sebep olduğu için baş edilemeyen, sanayi atıklarının ve foseptiğin boca edildiği o kirli su değildir de bir hayat membaıdır bu yeni diskurda. Porsuğun temizlenişi, simgesel düzlemde kentin de nezihleşme eşiğidir; su arınırken kent mekânı da arınır. Su, gentrifiye edilen (özgürleşmeyip güvenli hale getirilen) ilk madde olmuştur; bunu kentin trafiği, eski ve yeni konut yapılaşması; yeşil alanları ve sanayisi izleyecektir. Trafik bakımından: Tramvay sistemiyle dolmuş ve otobüs sayısı azaltılır. Tramvay hatlarıyla kesişen araç yolları yayalaşır ve trafik yükü azalır. Eski ve yeni konut yapılaşması bakımından: Gecekondu mahalleleri yıkılır, kentsel dönüşüme uğrarken lüks yapılarla dolmaya başlar. Kentin tarihsel mahalleleri kısmen yıkılır ve ideolojik bir estetizasyona tabi tutularak yeniden yapılır, nezihleştirilir. Dış çeperleri, üst orta sınıfa hitap edecek biçimde 'nezih' ['gentrified'] banliyölerle, sitelerle çevrelenmeye başlar. Üniversitelere yakın mahallelerdeki tek katlı bahçeli konutlar yıkılıp öğrenci mahalleleri inşa edilir. Yeşil alanları bakımından: Kentin iki ucunda, büyük parklar inşa edilir ve etrafları duvarlarla çevrilip güvenlikli hale getirilir. Eskiden basılması yasak olan çimenlerde artık yürünebilmektedir ama bisiklet, mangal, flört, içki, duvarların arkasında, 'kirli' kent sokaklarında kalmak şartıyla. Ve sanayi bakımından: Yüksek rantlı neoliberal inşaat rejiminin manzarasını ve sermaye akışını bozan eski sanayi alanları (fabrikalar bölgesi, Baksan mobilyacılar sitesi, oto sanayi bölgesi) için kentsel projeler yürürlüğe konmaya hazırdır. Kentin belleğinde derin izleri olan ilk sanayiler (un fabrikaları, tuğla fabrikaları) ortadan kaldırılır ve yerlerinde plazalar, alışveriş merkezleri, oteller yükselir. Bunlar, gittikçe güçlenen muhafazakâr tek parti iktidarı sırasında, merkez sol tarafından yönetilen orta büyüklükteki sıradan bir kentte, sadece on yıllık bir sürede gerçekleşir. Porsuk nehri, Türkiye'de bugünlerde kentlerde dönüşüme uğrayan her şey ve her yer gibi, özgürlüğü ve kent hakkını temel alan bir söylemden çok, güvenlik söylemleri tarafından biçimlendiriliyor.
Öz 15 Aralık 2000 tarihinde Akşehir ilçesin'in (Konya) birkaç km kuzeybatısında, Akşehir Gölü'nün tabanında orta büyüklükte (Ml=5.6 DAD; Ml=5.8 KOERI; Ms=5.8, Mw=6.0 USGS; Mw=6.0 HARVARD) bir deprem olmuştur. Depremin aletsel dış-merkezi, 38.60K -31.20D (DAD); 38.59K-31.16D (KOERI); 38.61 K -31.06 D (USGS); 38.58 K -31.18 D (HARVARD) koordinatları arasında saptanmıştır. Deprem, yüzeyde herhangi bir deformasyon oluşturmamıştır. Depreme neden olan fay, Sultandağı Fayı'nın Sultandağı-Akşehir segmanına parallel-yarı paralel olarak uzanan Eber gölü doğusu ile Akşehir gölü batısı arasından geçen sintetik bir fay üzerinde meydana gelmiştir. USGS ve HARVARD tarafından yapılmış fay düzlemi çözümünde fay gidişi, K54B, 36KD; K58B, 75KD ve çok küçük miktarda sağ yanal atım bileşenli sırf normal faylanma olarak elde edilmiştir. Depremin 10.5 km (DAD); 5.8 km (KOERI), 5km, 10 km (USGS); 15 km (HARVARD) derinlikte, Eber gölü doğusu ile Akşehir Gölü doğusunda Adsız kuzeyine kadar uzanan yaklaşık 5-10 km uzunlukta bir yırtılmaya neden olduğu düşünülmektedir . (1) Akşehir ilçesinin 2km kuzeyinde Adsız kasabası ve Yaşarlar köyü'nde ciddi hasarın olması; (2) aynı jeolojik zemine ve aynı yükseklikte bulunan Eber Kölü civarında yer alan Derekarabağ, Ortakarabağ köylerinde ve Çay, Bolvadin ve Sultandağ ilçelerinde en küçük bir hasarın olmaması; (3) bacaların; (4) faya dik doğrultuda bulunan K60-80D doğrultulu bahçe duvarlarının; (5) evlerin faya dik olan duvarlarının K20B-G40D yönünde genellikle KB yönünde yıkılmaları ve (6) Akşehir merkezdeki binalarda baca yıkılmaları ve sıva çatlaklarının olması depremin makrosismik dış-merkezinin, Bolvadin'in 30 km doğusunda Akşehir Gölü'nün tabanı ile Adsız kasabası arasında bir bölgede yer aldığını göstermektedir. 15.12.2000 ile 03.01.2001 tarihleri arasında, iki haftalık sure içinde büyüklükleri md=1.0 ile md=4.0 arasında değişen toplam 250'den daha fazla artçı deprem kaydedilmiştir. Artçı depremler, Eber Gölü ile Akşehir gölü arasında uzanan bir bölgede yoğunlaşmıştır.
Loading Preview
Sorry, preview is currently unavailable. You can download the paper by clicking the button above.
A. Rustoiu, M. Egri (eds.), The Archaeology of Communities and Landscapes in the Carpathian Basin. Interdisciplinary Perspectives. Cluj 2023, 2023
Monumenta spectantia historiam Slavorum Meridionalium, 2024
Springer eBooks, 2014
II. Türk İslam Siyasi Düşüncesi Kongresi, 2017
Agricultural Reviews, 2022
Scientific Investigations Report, 2015
International Journal of Distributed Sensor Networks, 2013
Disability and health journal, 2018
Procedia Structural Integrity, 2016
Produção Científica e Experiências Exitosas na Educação Brasileira 4, 2019
Journal of the World Aquaculture Society, 2021
The Cairo Review of Global Affairs, 2019