13 Nisan 2010 Salı

Büyük konuşmamak lazım...

Ocak 17 yani 1.yaş günümüzden beri yaşadığımız yeme problemini az çok biliyorsunuz. Neler yapmadım ki... Kendi yediğimiz az baharatlı yemeklerden sunmakla başladım. Seçeneklerle çıktım karşına. Ben yerim, babası yer, ham yapar dedik...Kendi yediklerimizden azar azar eline vermeyi denedik...

TV konusu ayrı bir mevzu. Ama ben kızımın 3 yaşına kadar TV den mümkün olduğunca uzak kalması taraftarıyım. Sonrada kontrollü bir şekilde izlemeli.

Hafta sonu dayımın eşi ve annem bizdeydi. Buyrum dedim, ne derseniz denemeye hazırım. İtiraz yok!

Mama sandalyesi mutfaktaki TV nin tam karşısına yerleştirildi önce. 1 parça kuşbaşı et, 1 kabak ve yarım patates ve 1 havuç pişirildi saatlerce. Püre haline getirildi, sunuldu Nil'e.

Bizimki kıyametleri kopardı 3 kaşık yedi ya da yemedi.

Sonra dediler ki, sen dene bir de. Yoğurdun içine gizli gizli karıştırdık sebze püresini, miktarı arttırdıkça arttırdık. Suratı ekşitse de bağrış kıyamet kopmadan yedi azar azar.
Söylemeye gerek yok, TV açık...

Büyük konuşmamak lazım!

Düzene girene, yeni tatlara alışana kadar bu şekilde idare edicez artık...

Bugün havuç püresinden 2 alternatifle çıkıcam karşısına. Biri tatlı, biri tuzlu.


2 adet püre haline getirilmiş havucun içine, 2 kaşık süt ve kibrit kutusu büyüklüğünde beyaz peynir, 1 çay kaşığı tereyağı. İyice yedir. Püre olarak sun

Diğerini internetten buldum. 1 havuç püre haline getirildikten sonra içine birazcık bal ile karıştırılıp sunulacak.

Bahar gelirde hastalanma olmaz mı? Burun akıntısı, hafif ateş... Hoşgeldin bahar...

Not: Burun akıntımız arttı, sol gözümüzde de hafif akıntı var. Peynir ve yoğurdu bile zar zor yedik.2 havucu da istemedik.Peditus şuruba başladık. Yarın havuçlara bir şans daha verelim diyoruz.

10 Nisan 2010 Cumartesi

Birazda benden...

Dün gece uzun zamandır görmediğim bir çocukluk arkadaşımla karşılaştım. Annemin kuzen kızının kına gecesinde.Nil babasıyla evde. 96 yazı rüya gibiydi. 14 yıl öncesine döndük birden. Geçirdiğimiz o harika yazı, arkadaşları andık.

Sonra eve geldim.Samanyolunda Zülal. Nasıl uysal, sakin. İmrenmedim desem yalan olur. Bense herşeye itiraz, hep itiraz...

5 Nisan 2010 Pazartesi

iştahsızlık sorunsalı

Bu ay bolca sorumuz vardı. Konuştuk, konuştuk.

Nil'in ayağa kalkmaması bizi düşündürüyordu, bir sorun mu var acaba durumları. Bacaklar sağlam, yürüme egzersizi, oyun gibi.
Anahtar kelime : ZORLAMADAN
Annenin anahtar kelimesi: SABIR

En büyük sorun iştahsızlık. Ağzını açmıyor. Bu konu beni gerçekten üzüyor. Yoğurt, milupa meyve püresi ve peynir dışında yediğimiz şey neredeyse yok.

Anahtar kelime aynı: Zorlamadan
Annenin anahtar kelimesi: SABIR

Meyve püresinin kavanozlarına hazırladıklarımı koyuyorum. Nil ağzını kapatıyor ,diyelim ağzını açtı ya yutuyor ya da çıkartıyor. 2. kaşık mı, hemen elime vuruluyor. Saç baş, üst-baş yemek!

Yemek yesin diye plastik çay takımı aldık, ses çıkartıyor. Bizimki fincanı yere atıyor ve gülüyor.

Hergün yeni birşey deniyorum. Yoğurt çorbasını bir gün yiyoruz, diğer gün Iııhh diyoruz.

Günler böyle geçiyor....

Anneler var mı bebeklerinizin reddetmeden yediği mama tarifleriniz?
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...