12 Ağustos 2021 Perşembe

Bize Ha!

Öncesi

Cemal, Apo, Amasyaspor'lu iki futbolcu, onların bir arkadaşı, Vali'nin koruma polisi, yine futbolcuların tanıdıkları ama bizim yeni tanıdığımız biz yaşlarda bir gençle hâlâ Roof Bar'dalar. Roof Bar sanıldığı gibi üst kat bir yer değil, bir küçük şehir pavyonu ve gündüzleri kadınlara hizmet veriyor; gün, altın günü, doğum günü gibi etkinlikler mekânı... Kasaba tadındaki küçük şehirlerin tatlı ilginçliklerine bir örnek. Birgül Oğuz'un İstasyon adlı romanında karşılaşınca benzer bir yerle bayılmıştım. Cengiz o akşam kadroda yok. Ben de bahsettiğim gibi ya görevli olarak ya da haftasonu kaçışımla kendi şehrimdeyim. Geç vakit çıkıyorlar Bar'dan. Ford'un koltuk döşemeleri sırayla sökülüp değişiyor o günlerde, o sırada sadece sürücü koltuğu duruyor. Bu süreçte makam arabası Jeep Wagoner. Ford Orduevi'nin park yerinde, gün içinde döşemeciye gidiyor...  Cemal free.

Futbolcuların, koruma polisinin kalacakları yerler yürüme mesafesinde. Diğer kişinin eve bırakılması gerek. Alıyor bizim ekip, varıyorlar evin sokağına; saat gece yarısını geçmiş. İndiriyorlar arkadaşların arkadaşını. Ayrıldıkları sırada bir araç duruyor, Cemal o ara aynadan durumu fark ediyor. Araçtan bir kişi iniyor ve alıyor çocuğu. O arada ikinci bir arabayı fark ediyorlar. O hareket edip yanlarından geçerken iki kişiyi görüyorlar. Yabancı değiller! Bıraktıklarını alan aracın plakasını anons ediyorlar. O zaman durum açığa düşüyor. Araba Narkotiğin. Yetişip önünü kesiyorlar. Tartışma çıkıyor. "Biz adam vermeyiz, bıraktığımız adamı da kimse alamaz," diyorlar. Apo bu tür durumlarda çok sert. Onlar da kararlı, vermiyorlar. Durum hassas. Bizi tanımamaları olanaksız. Aldıkları kişi belki de sadece içici. Çünkü tanımıyoruz ve bizim arkadaşımız değil. Ekibe de söyleyenecek laf yok o anda; iyi niyetle işlerini  yapıyorlar belki. Belki de şu birilerinin bize kumpasına alet edildiler, diye düşünüyorlar. Durum kısmen aleyhte; ilk anda alamayınca polislerden, işin sarpa sarması kesin. Gece alan dışında makam aracıyla ve alkollü bizimkiler. İlk sertlik karşılık bulamadıysa daha uysal bir akıl gerek.

İşi büyütmeden halletmenin bir yolu var. Suçun gerçekliğini bilmemekle birlikte çocuğu da tanımıyoruz; belki de içici olmanın yanısıra satıcı, meçhul. Ama ihbarcıları iyi biliyoruz. Apo ile Cemal net gördü, Onlar.

Bizimkiler başka bir planla, ortalığı çok velveleye vermeden, daha büyük makamları devreye sokmadan çocuğu alacaklar, almalılar. Tanımadığımız ama bizi tanıyan polislerin niyetinden şüpheleri yok. Bizeyse ne olursa olsun arkada adam bırakmak yakışmaz! Gerektiğinde şiddete başvurup araçtan alamazlar mıydı? Kesinlikle alırlar ama dedikodusu, haberdar olacakların mevkilerinden bakınca zan altında kalınma durumunu temizlemek çok zor. Sessizce ve sabah olmadan kapatılmalı konu.

Yazı serisinin ilk bölümlerinde komplo kurduğumuz ama görev sadakatine ve askerlik tarzına saygı duyduğumuz, aslında O'nun da bizim ele avuca gelmez karakterlerimizin bir yansıması olduğunu düşündüğümüz, iş disiplini ve yaşının olgunluğu içindeyken bile: Bir yanıyla sempati de yaratan uçarılıklarımıza içten içe tebessüm ettiğini de hissettiğimiz Şevket Başçavuş'a ulaşmak gerek. O'nunla ilk yüz yüze temas olacak bu, dezavantajlıyız! Apo mandala basıp anonsluyor. Görüşmek istediğini söylüyor. Görev adamı, şahane asker asayiş ihlalli bir durum olduğunu anlıyor, çünkü ne haltlar yediğimizi biliyor ama sanırım bu O'nun da tasavvurunu aşıyor. Buluşuluyor.

Durum anlatılıyor. Bizim geride adam bırakmayız mottomuzun altı çiziliyor. O gülüyor. Varsa bir suçu çeksin cezasını deniyor ama önce alıp evine bırakalım! Biz satıcı olmadığından eminiz ve kefiliz'in altı da bir güzel çiziliyor. Bu sahiplenme ve özgüven ama daha çok da şu tıfıl gözü karalık gülümsetiyor O'nu. Emniyet hemen yan bina. Gidiliyor, çaylar içiliyor ve zaten üzerinden de bir şey çıkmamış çocuk alınıyor. Bir taşla iki kuş. Artık Şevket Başçavuş'la da kankayız!

Komplocularaysa birşey söylemeye ve bir müdahaleye gerek yok. Küçük adamlardı, şimdi iyice küçüldüler. Demiri tavında dövmek gerek, ne kadar doğru bir söz. İş oluruna bırakılsaydı durumlarımızın nereye varacağını biliyoruz. Önceki yazıda ara paragrafta bahsettiğim Gürcan'ın tek kişi ve hızlı hareket edememiş olmasının sonuçlarının farkındayız. Oysa aynı Gürcan'ın üstelik de Tugay'da ertesi günün 23 Nisan Bayramı olduğu bir akşamda yarattığı akıl almaz felaketin üstünü ekip olarak nasıl da kapatacağız daha sonra!

Bizim komplocular biraz saf ya da biz çok zekiyiz; hızlı kararlarla hızlı hareket edebiliyoruz. Orduevi'ne ve Tugay'a uyuşturucu soktuğumuz bilgisini daima cool duran ve poker suratı ile düşmanı daha yanaşılır kılan yaşça da bizden olgun Aziz'e söylüyorlar. Bunun bir tür ayağınızı denk alın türünde göz korkutma hamlesi olduğunu anlamamamız ve ilk fırsatta bunun ellerinde patlayacağını anlamamaları için bizim hakkaten dışarıdan çok çok aptal gözüküyor olmamız gerekiyor. Oysa biz o işi gerçekten yapıyor olsaydık kesinlikle kimsenin ruhu duymaz ve dile de düşmezdi. Varsayalım gerçekten uyuşturucu ticareti yapıyorduk ve bunu gerçekten birileri anlamış olsaydı, kesinlikle direk somut kanıtları ile Komutan'a iletilirdi. Örneklerde olacağı gibi!

Olay elbette Cengiz ve Apo komutanı aldıktan sonra, "Dikkatli olun çocuklar, sizin kuyunuzu kazmak isteyenler var," diyen Anne'ye münasip bir dille sabah Aziz vasıtasıyla anlatılacak!  Eminiz ki Komutan, Hanımefendi'den dinlerken de "Ahh benim adamlarım," diyerek kahkahalarla gülecek. Bunu nereden mi biliyorum.?

 



Devamı

5 yorum:

  1. Selam uzun zamandır buralarda yoktum şimdi tekrar yeni bir blogla geri döndüm sizi takipteyim sizden ricam destek amaçlı bloguma bi göz atıp takip eder misiniz yani izler misiniz ''tıkla blogumu takip et'' yazan resme tıklayarak takip edersiniz çoğu kişi bulamıyor da ondan belirttim :D

    YanıtlaSil
  2. Neyse ki olay açığa kavuşmuş ama devamı endişelendirdi şimdi beni:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bununla bağlantılı bir olay var ki oradaki kişi kudretli ve önemli ve iddialı üstelik... ama öcesinde bununla bağlantısız başka bir olayı anlatacağım galiba:)

      Sil
  3. Öyle böyle değil, dört başı mamur aksiyon filmi; macera, rövanş, dost kim, düşman kim, nedir bu çekişme? Hepsi bir arada! :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yaşarken çok olağandı da şimdi yetişkin insan gözüyle yazarken valla bana da rüya gibi geliyor, sizin gibi düşünüyorum Sevgili Okul Arkadaşım, kesinlikle gençlik denen şey şarkıdaki gibi: Başta duman.:)

      Sil

İLETİŞİM İÇİN

KATKIDA BULUNANLAR

  © Blogger templates Newspaper by Ourblogtemplates.com 2008

Back to TOP