n dokuzuncu yüzyıl, askerî teknolojilerin muazzam dönüşüm geçirdiği bir dönemdi. Yeni teknoloji ürünü çelik zırh ve kuyruktan dolma toplarla donatılmış yeni tipteki ana muharebe gemileri, denizci devletlere denizlerin kontrolü aşamasında...
moren dokuzuncu yüzyıl, askerî teknolojilerin muazzam dönüşüm geçirdiği bir dönemdi. Yeni teknoloji ürünü çelik zırh ve kuyruktan dolma toplarla donatılmış yeni tipteki ana muharebe gemileri, denizci devletlere denizlerin kontrolü aşamasında önemli bir üstünlük sunsa da, torpidonun keşfiyle bu imkân kısa bir süreliğine sona erecekti. Bir anlamda torpido, deniz savunma doktrinleri ve buna bağlı olarak donanmaların yeniden yapılanması sürecine hatırı sayılır katkılarda bulundu. Osmanlı karar mekanizmasında da bir dönüm noktasını teşkil eden ve donanma stratejisindeki köklü değişimlerin kurgusunu belirleyen hadiseler, torpidonun tarihte ilk defa kullanıldığı 93 Harbi ve akabindeki 1897 Osmanlı-Yunan Harbi’dir.
Osmanlı Devleti’nin sahip olduğu iktisadi ve sınai imkânlar doğrultusunda başta “Jeune École” olmak üzere önde gelen deniz harp doktrinlerini kendi jeopolitik ve stratejik hassasiyetlerine göre şekillendirmesi ve bunu muharebe sahasında edindiği tecrübelere uygun biçimde tatbik etmesi, dönemin şartları gözetildiğinde kaçınılmaz bir sonuçtu. Elinizdeki kitapta, Sultan II. Abdülhamid Dönemi boyunca Osmanlı Bahriyesi’nin hızla değişen koşullar altındaki güvenlik hassasiyetleri ve buna bağlı olarak takip ettiği stratejik yaklaşımları doktrin, teçhizat ve personel ekseninde mercek altına alınmıştır. Bu çalışmada Sultan II. Abdülhamid Donanması’nın yeniden yapılanma süreci veyahut daha popüler bir tabirle modernizasyonun, gemi tedarik ve inşa faaliyetlerine olan dolaylı/direkt etkisi ve Osmanlı’nın deniz güvenliğinin sağlaması noktasında ne derece başarı kaydedildiği sorgulanmıştır.