Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
…
2 pages
1 file
Bu iki birbirinden farklı duygu, onu daha da anlaşılır ve kendisi gibi kılarken, biz daha fazla yakınlaşıyorduk. Tıpkı aynı kara parçasının farklı iki tarafı gibiydik. Birimiz denize bakıyor, dolayısıyla sıcak esintilerle tatil havasındaydı. Ve bu kişi çoğunlukla bendim. O ise soğuk ve serin zamanlarında tavrındaki ciddiyetle tir tir titretirdi. Çok yüksekte ve rüzgar içinde gibi hissederdiniz.
Diyarbakır-Karacadağ bazalt yatakları Türkiye'nin Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde geniş alanları kaplamaktadır. Eski volkanik bir dağ olan Karacadağ'ın püskürttüğü lavların soğuması sonucu oluşan bazalt taşı, bünyesinde bulunan Fe, Si, Al, Mg gibi metalik elementlerden dolayı doğada bilinen en sert ve dayanıklı taşlar içerisinde yer almaktadır. Kimyasal bileşimi ve fiziksel özelliklerinden anlaşılacağı gibi Diyarbakır Bazalt taşı iyi bir yalıtım ve dayanıklı yapı malzemesi olmakla beraber işlenebilirliği ile de antik ve çağdaş mekânlarda dekoratif görüntü sağlamaktadır. Isıya ve dona karşı olan dayanıklılığı sebebiyle binalarda dış cephe kaplamasında, (plaka ve yığma) fırınlarda fırın içi döşeme ve hamam cehennemliklerinde sal taşı olarak kullanılmaktadır. Zamana karşı aşınma yüzdesi düşük olduğundan yer döşemelerinde (kaldırım, camii avlu, petrol ofis alanı, park içi döşemeleri vs.) ideal bir malzemedir. Elektrik iletkenliği yok denecek kadar az olduğundan yüksek gerilime maruz mekânlarda kullanılmaktadır. İşlenebilirliği dolayısıyla bahçe ve parklarda dekoratif çiçeklik, fıskiyeli havuz, kemerli giriş kapıları ve mimari açıdan gerçekleşmesi mümkün olan sanat yapılarında kullanılmaktadır. Tarihsel kullanıma bakacak olursak, yapım tarihi bile belli olmayan Diyarbakır surları, avlulu Diyarbakır evleri, camileri ve çeşmelerinin zamana karşı gösterdiği dayanımıyla yöresel bir yapı malzemesi olarak birçok yerde kullanılmıştır. Karacadağ Bazalt Taşı Özellikleri Bazalt, volkanik kaya kütlelerinden olup, Siyah renkte ve kesif yığınlar halindedir. Doğada kütle, damar ve akıntı halinde bulunur. Başlıca özelliklerinden birisi, altıgen prizmalar biçiminde, büyük sütunlar meydana getirmesidir. Bu sütunlar magma akıntılarının soğuyup büzülmesinden ileri gelmiştir. Sert ve dayanıklı bir taş olduğundan kaldırım, yapı taş,
Özet: Örgütteki yönetimsel uygulamalar, çalışanların iş tutumlarını ve iş çıktılarını önemli ölçüde etkilediğinden, çalışan ve örgüt arasında kurulacak güçlü bir güven duygusu, çalışanın örgütteki devamlılığını sağlayarak, örgütün başarılı bir şekilde hedeflerine ulaşmasına da katkı sağlar. Bu çalışmanın amacı, liman çalışanlarının örgütsel güven algısı ile iş performansı arasındaki ilişkiyi ve bu ilişkide iş tatmininin ve örgütsel bağlılığın ara değişken rolünün olup olmadığını ortaya çıkartmaktır. Çalışmanın amacına yönelik olarak Marmara Bölgesinde faaliyette bulunan liman işletmelerinin 260 çalışanından anket tekniği ile veriler toplanmıştır. SPSS 22 (Process makro v3.4) ve AMOS 22 programları kullanılarak yapılan analizlerinin sonuçlarına göre, liman çalışanlarının örgütsel güven algısının iş performansları üzerinde pozitif yönde bir etkisinin olduğu ve tek başına iş performansındaki değişim yaklaşık %11'ini açıkladığı ortaya çıkmıştır.
C_/\kgül Çağlar davasında görev yapmam mümkün değil!" Odayı sessizlik kapladı önce. Alınlar kırıştı, gözler kı sıldı, dudaklar kıpırdadı. Başlar usulca sağa sola döndü. Bir şey söylemeden önce temkinli davranıyorlardı. Algılarını destekleyecek ifadeler ararken, biri diğerine bakıyordu. Doğru mu duymuşlardı, yoksa kulaklarındaki yalnızca bir yanılsama mıydı? Derken, fısıltılar aldı sessizliğin yerini. Uğultudan iba ret bir dalgalanma başladı. Söyledikleri, odanın havasız lığına saçılarak, birbirine karışan uğultular haline geldi. Kulaklarımdan içeri doldu sonra... Ne olda? Neler oluyor? Öyle şey olur mu? Şu kanunun şu maddesine g öre... Şu maddenin şu fıkrası gereğince... Bu iş ler keyfiyete göre yürütülmez ki? Hâkim dediğin, kafasına göre dava seçemez ki? Rcddiıı sebebini hangi maddeye dayandırarak... Ret dilekçemi masanın üzerine koydum. O kâğıt par çası, ilgili kanunu, maddeyi, neden reddettiğimi, kısacası gerekçemi açıklıyordu. Onlar benim meslektaşlanmdı; be nim bildiklerimi, onlar da biliyordu. Haklı olduğumu an lamaları uzun sürmedi, ikna oldular. 7 \:v.ık bunu Akgule nasıl anlatacaktım ? bıhvorduıu solgun yivlerin in derinlerinden sitemli bakacaktı bana Sitemli, yaralı ve kederli... Onu kanadı kırık cermeve alışmış elimden yeld irin ce yaralarını sar ıme kederim de paylaşmıştım am a sitem ine hazır değil dim İşın kötüsü, hiçbir zam an da h azır olam ayacak, göğu.dcvemeyecektim bunu. \avaşya verimden kalktım. Dizlerimdeki d erm an beni odama götürmeye yetecek mivdi? Denemek zorundaydım. D karandan yıkmak zorundaydım. Ne yapacağım ı henüz bumıvor olsam da bir yol bir ışık, bir yıkış bulmalıydım, karı koluna tutundum başımı kaldırdım ve dışarıya çık tım Avm anda keskin takat haksız bir öfkeyle yü z yüze olduğumu anladım. Hanmı. bu iş burada kalmaz. Vurulan tavuk değil, brduşmunn bizim. Bu ış. sebep olanların da, sebep olanı koruda varıma kalmaz. Sen o kızı koru rsan ... O lm az H âkim e na'um. Cım.ız Akgülün hasımlanndan üç beş kişi koridorda bekli yordu. Ük şok atlatıkruş, şaşkınlığın getirdiği sükûnet bit miş. sessizliğin hükmü geçip, gitmiş, sıra tehditlere gelmişti. Davadan çekilmiş olduğumu bilmiyorlardı henüz. Bilseler de değişen bir şey olmayacaktı. Tarafım belliydi. Onlar ve ben hep karşı karşıya kalacaktık. Bugün de, yarın d a ... Zamanla durumumuzda bir değişiklik olm ayacakü. Ne kadar erken başlarsak o kadar iyiydi. M ağrur bir tavırla, gözlerine bakarak çürüdüm. Ne öfkelerine ne de tehdit lerine boyun eğecektim. Artık korkuyla korkutamazlardı 8 beni. Bana uzak değildi korku; bana memleket, benim idimde, benim evimdi.
Nous sommes confrontés à une catastrophe écologique en raison de notre aliénation croissante envers le monde qui nous entoure. Notre arrogance nous empêche d'accepter notre place dans le réseau de la vie. Les scientifiques définissent cette période qui est le résultat de notre façon arrogante de penser comme l'Anthropocène : âge de l'homme. La crise écologique provenant de l'Anthropocène devient le sujet principal de plus en plus de chercheurs dans la traductologie. En se basant sur le rôle fondamental de la vision déformée contre l'animal, la partie la plus importante de la nature, dans la catastrophe écologique prévue, nous avons posé la question suivante: comment établir un lien entre le rôle du traducteur et l'antispécisme dans l'Age de l'Anthropocène? Est-il possible de définir une traduction qui s'effectue dans ce sens? En tant qu'approche méthodologique, nous avons bénéficié d' "Ecologiser l'homme" d'Edgar Morin, du concept « antispéciste » d'Aymeric Caron et du «référent absent » de Carol J. Adams dans le contexte de «éco-traduction» de Michael Cronin. Après avoir discuté de la possibilité du changement de paradigme obligatoire à travers l›histoire des Amérindiens, notre étude tente de placer l›éco-traduction dans un contexte antispéciste. Mots-clés: éco-traduction, écologie, Anthropocène, antispécisme, interdépendance, référent absent, êtres vivants, biodémocratie ECO-TRANSLATION AS AN EXAMPLE OF THE ENGAGED TRANSLATION We are facing an ecological disaster due to our growing alienation from the world surrounding us. Our arrogance prevents us from accepting our place in the web of life. The scientists define this period which is the result of way of thinking as the Anthropocene: the human epoch. The ecological crisis arising from the Anthropocene is becoming the main subject of more and more researchers in translation studies. Based on the fundamental role of distorted outlook on the animal, one of the most important parts of nature, in the predicted ecological disaster, we ask the following question: how to establish a link between the role of the translator and the anti-speciesism in the Age of Anthropocene? Is it possible to define a translation which is practiced in this sense? As methodological approach, we have benefited from Ecologiser l'homme by Edgar Morin and from the concept "anti-speciesist" by Aymeric Caron and from Carol J. Adams' "The Absent Referent" in the context of Michael Cronin's "eco-translation". After having discussed the possibility of the obligatory paradigm shift throughout the history of the Amerindians, our study attempts to place eco-translation in an anti-speciesist context.
This article has been reviewed by at least two referees and scanned via a plagiarism software. / Bu makale, en az iki hakem tarafından incelendi ve intihal içermediği teyit edildi.
International Journal Of Turkish Literature Culture Education, 2012
Artık ne kar yağar ne ben üşürüm, Ne de saçlarımı dağıtır rüzgâr. Sağ iken bir günde bin kez ölürdüm, Şimdi ölüm yoktur, ölümsüzlük var... Abdurrahim Karakoç Özet Abdurrahim Karakoç, Türk şiirinin son 50 yılına damgasını vurmuş, yüzlerce şairi etkilemiş, şiirleriyle milyonlarca insana ulaşmayı başarmış özü ve sözü bir olan bilge bir halk şairidir. Bu yazı 7 Nisan 1932 tarihinde Kahramanmaraş'ın Elbistan ilçesinin Celâ köyünde dünyaya gelen; 07.06.2012 tarihinde Ankara'da vefat eden Abdurrahim Karakoç'un hayatı, eserleri, sanatı, edebî kişiliği ile ilgili bilgileri içermektedir.
CUP Book Anniversary: Quine's Word and Object, 2025
Medieval Feminist Forum, 2016
ARCHIVES of FOUNDRY ENGINEERING Volume 13, Special Issue 3, 2013
Te Kura Kete Aronui, 2013
XII Congreso Argentino de Ciencias de la Computación, 2006
Urology journal, 2016
Journal of Nutritional Health & Food Engineering
Journal of Refugee & Global Health, 2020
Journal of Applied Physics, 1984
International Journal of Molecular Sciences, 2020
Neuroscience & Biobehavioral Reviews, 2011