A fragment of a House Model that we discovered during the excavations at Devret Höyük in NorthCen... more A fragment of a House Model that we discovered during the excavations at Devret Höyük in NorthCentral Anatolia (Amasya, Turkey) is one of the most unusual discoveries in Anatolia. Although the lower half is broken, it has a very characteristic look with its gable-roofed form and thick gutter decoration. Our excavation context helped us to date the artifact to the Chalcolithic period. In this article, a piece of the house model that found as an unusual finding during the excavations at Devret Höyük has presented and its relationship with other cultures discussed. The Devret house model cannot be a miniature prototype of architectural structures made of clay, as it does not resemble any of the building types we excavated. No satisfactory data on its cultic function was found either. It is difficult to explain why a house model fragment was found in Devret, one of the smallest settlements in North-Central Anatolia. The reason for its presence here can be sought in indirect associations or migratory movements. Devret is equally remote from Eastern and Western cultures due to its location, which is why we have kept our perspective very broad. House Models were found in the greatest number and variety in Southeastern Europe over a long period of time. We compared the analogy of the Kodjadermen-Gumelnița-Karanovo VI (KGK VI) specimens with Devret and questioned the possibilities. The context between house models outside Europe, however, is disjointed and does not provide a composition that allows for a comparison with Devret. The discovery of sophisticated old-world finds at a small-scale site like Devret in North-Central Anatolia will undoubtedly keep the debate on house models topical. Only further research and discoveries will clarify this position and serve as a reference for future reassessment.
Çiledir Höyük kazılarında bulunan beş tipte (Tip I-V) toplam 17 adet idol, kolay temin edilebilir... more Çiledir Höyük kazılarında bulunan beş tipte (Tip I-V) toplam 17 adet idol, kolay temin edilebilir ve pratik işlenebilir mermer, marn ve sabuntaşından yapılmışlardır. Bunların çoğunluğunu “Beycesultan Tipi” ve “Beycesultan-Kusura Ortak Tipi” oluştururken, iki yerel tip idol ile birer adet “Kusura Tipi” ve “Troya 3C Tipi” örnekler de bulunmuştur. İdoller yerleşim içine homojen dağılmış, belirli bir alan veya mekânda toplanmamışlardır. Bunlar dönem inancının estetik anlayışını ve objeyi soyutlama tarzını yansıtmaktadır. Çiledir Höyük idolleri, yerleşimin Erken Tunç Çağı II’de İç Batı Anadolu’nun batı, güney ve orta kesimiyle etkileşim halinde olduğunu, fakat Doğu Ege, Kuzey Batı ve Orta Anadolu ile yoğun ilişkiler de sürdürdüğünü göstermiştir. Çiledir Höyük, Anadolu’da pek çok tip ve örnekle temsil edilen idollerin sayısını arttırmış, arz ettiği yerel buluntularla da tiplerin çeşitlenmesine katkı sağlamıştır.
Orta Anadolu’nun guneydogu kesimindeki Acemhoyuk, Asur Ticaret Kolonileri Cagi’nin en buyuk yerle... more Orta Anadolu’nun guneydogu kesimindeki Acemhoyuk, Asur Ticaret Kolonileri Cagi’nin en buyuk yerlesimlerinden birisidir. Bu yerlesimin Gec ATKC katinda, Anitsal Yapilar Evresi’ni izleyen yerlesimin ll. katinda bulunmus bir kirmizi hac motifli kap, yerlesime ve bu kap gelenegine yeni bir anlam katmaktadir. ETC sonunda Dogu Akdeniz dunyasinda yaygin bir bezeme anlayisi sergileyen bu gelenek, Hint-Avrupalilar, Luvilerle ozdeslestirilmek istenmektedir. Orta Tunc Cagi’nda oldukca azalan bu kap geleneginin kullanimi, cogunlukla Akdeniz’in sahil kesimindeki yerlesimlerinde yogunlasmis gibidir; ic kesimdeki Acemhoyuk istisnadir. Acemhoyuk, cagdaslari arasinda en gec orneklerinden birini sergilemektedir
Orta Anadolu'nun guney yarisinda dort ana guzergâhin kesistigi noktada yer alan Acemhoyuk, er... more Orta Anadolu'nun guney yarisinda dort ana guzergâhin kesistigi noktada yer alan Acemhoyuk, erisimi kolay konumuyla cevre bolgeler ve otesiyle kolay iletisim kurabilmistir. Ozellikle Anadolu'da guclu bir ticaret agi kuran Eski Assur caginda Acemhoyuk yerlesimcileri, bu elverisli konumu cok etkin kullanabilmislerdir. Boylece artan zenginlik, diger bircok unsur gibi, canak comlege de yansimistir. Acemhoyuk'un 40 yili askin devam eden kazi calismalarinda bunu dogrulayacak cok sayida canak comlek aciga cikarilmistir ki bu ?Assur Ticaret Kolonileri Cagi'nda Acemhoyuk Canak Comlegi? baslikli tez calismasinda yansitilmistir.Yerlesimin VI. ve kismen V. katinda Eski Tunc Cagi'ndan Koloni Cagi'na ?Gecis?, IV. katta Koloni Cagi'nin ?Erken? evresi yasanmistir. Bu katlar sadece dar alanda ve kisa surelerde arastirilabilmistir. Acemhoyuk'un en gorkemli zamani Koloni Cagi'nin ?Gec? evresinde, ozellikle de yerlesimin III. katinda yasanmistir. ?Anitsal Yapilar Evresi? de diyebilecegimiz bu tabakanin bugune kadar aciga cikarilmis iki saray yapisi ve bir hizmet binasi gibi yapilarin odalarinda devrin cok nadide eserleri aciga cikarilmistir. Yerlesimin II. ve I. katinda, gorkemli mimari anlaminda olmasa da, canak comlegin niteligi degismemistir. Yerlesimin Asagi Şehir/Karum sahasi da dort tabakalidir ve tepe kismina paralel bir seyir izlemistir.Acemhoyuk'un ?Gecis? ve ?Erken? Koloni Cagi evrelerinde Eski Tunc Cagi'dan intikal eden boyali canak comlekler buyuk olcude azalmis, yerini monokrom seramige terk etmistir. Ilk defa bu evrede el yapimi boyali canak comlek yaninda cark yapimi boyali bezemeli canak comlek de uretilmeye baslanmistir. Koloni Cagi'nin ?Gec? evresinde boya bezemeli canak comlek uzerindeki bantlarin inceldigi gorulur. Bu evrede boya bezemeli kaplarin sayica azaldigi, buna karsin boya bezemenin cesitlenildigine sahit olunur. Ayni zamanda boya bezemenin yapildigi alan sinirlanmis, ozellikle kaplarin ust yarisina uygulanmistir. Yerlesimin I. katinda boya bezemeli canak comlek cazibesini kaybetmistir. Acemhoyuk'un Koloni Cagi'nda asil baskin canak comlek grubunu monokrom seramik olusturur. Astarli ve astarli-perdahli kaplar arasinda en cok kirmizi (- sarap kirmizisi) ve ayni duzeyde olmasa da kahverengi tercih edilmistir. Diger cogunlugu olusturan devetuyu rengindekiler ise hamurlari rengindedirler ve sadece islakken sivazlanmislardir. Acemhoyuk kaplari, perdahin cok iyi uygulanmis olmasiyla metal parlakligi gorunumundedirler. Keza Gec Koloni Cagi'nda, daha onceden yuvarlak hatlariyla bilinen kap formlarinin koseli/keskin gorunum almis olmasi, bu pismis toprak kaplarin metal taklidi olduklarini teyit etmektedir. Bununla birlikte Acemhoyuk'te bulunmus pek cok tas kabin da taklit edildigini gostermistir. Bunlara fildisi kaplar da dâhildir. Buyuk bir begeniyle kullanildigi anlasilan bu kap formlari muhur baskilarinda da tasvir edilmislerdir. Acemhoyuk'te bilinen kap formlarinin ve zengin turevlerinin III. katinda ortaya ciktigi gorulur. Acemhoyuk kaplarinin gorunumunde bir basiklik hâkimdir ki, bu Acemhoyuk Koloni Cagi kaplarinin en karakteristik tanitici ozelligidir. Bunlarin bir kismi daha sonraki katlarda kullanilmamistir. Bu Gec Koloni Cagi katlarinda ortaya cikan kap tipleri Hitit Cagi'na intikal edecektir.Acemhoyuk'un en onemli partneri Kultepe-Kanis olmustur. Acemhoyuk'te kayd edilmis kap formlarinin cogu Kultepe'de de aciga cikarilmistir. Kultepe bulunulaninin daha zengin cesitlilige sahip oldugu kuskusuzdur. Kultepe tabakalarinda kap formlari bakimindan gorulen belirgin farklilik Acemhoyuk'te ayni olcude gorulmez. Acemhoyuk, Kizilirmak kavsi icindeki yerlesimlerle de siki bir iliski kurmus, basta Alisar, Bogazkoy ve Alaca Hoyuk olmak uzere kap formlari bakimindan yakin benzerlikler olusmustur. Acemhoyuk Koloni Cagi canak comleginin Kuzeybati sinirini Polatli-Karahoyuk cizer. Acemhoyuk ile Ege Bolge'nin ic kesimindeki Beycesultan yerlesimi arasinda da uzun sureli bir baglanti kurulmustur. Iki yerlesim arasinda kalan Konya?Karahoyuk Acemhoyuk'e paralel bir tabaka seyreder ancak kaplarin mat gorunumu acisindan oldukca farklilasir. Acemhoyuk'un dogudaki cercevesini Orta Firat yerlesimleri olusturur. Acemhoyuk canak comlekleri yerli olmakla beraber Anadolu ile sinirli kalmamistir. Bazi kap formlari Amuk Ovasi uzerinden Suriye ile temasa isaret eder. Kilikya'da Yumuktepe ve Gozlukule'yle bircok kap formunun kullanimi musterektir. Ayrica Kibris, Girit, Ege Adalari ve Yunanistan'da bulunmus pek cok form Acemhoyuk'te de bilinmekte olup, cogunun kullanimi Acemhoyuk'ten daha erken degildir.Abstract Acemhoyuk, situated at the southern half of Anatolia, where four main roads intersect, easily communicated with the surrounding regions and beyond, through its easily accessible position. Especially, the Acemhoyuk settlers, who had established a strong trading network during the Old Assyrian Age, effectively made use of this suitable position. As a result, the increased wealth was reflected in its pottery along with many…
Although most of our knowledge about the Eastern and Western Black Sea Region of Anatolia is limi... more Although most of our knowledge about the Eastern and Western Black Sea Region of Anatolia is limited from archaeological excavations and surveys, there are a significant number of finds waiting to be evaluated in museums and private collections. The subject of this article is two different groups of finds, one of which is preserved in a museum and the other in a private collection. Five terracotta mashrapas, with same type but different sizes, brought from Safranbolu (Paphlagonia) in the Hacıbektaş Archeology and Ethnography Museum constitute the first group of finds. The mashrapa group has features that are not very common in Anatolia and are dated to Early Bronze Age III. The other group of finds belonging to the İsmet Erçal Collection which found in the vicinity of Kumru in the inner part of Ordu Region consists of a bronze ax and a stone ax and a stone keule. Axes are among the handle-hole finds which commonly seen in the Early Bronze Age in Anatolia. The keule, with its specific form, is one of the unique finds of the Near East. These finds in the narrowed area were mostly found as grave gifts and showed us that they have a special meaning in terms of burial traditions. The find group found in Ordu and recorded to have come from Safranbolu has allowed us to make some evaluations and suggestions, although the context is not clear. The pieces in this article, which deals with the finds out of context, are among the finds with the richness and diversity of Black Sea archeology and will make new contributions to the archeology literature.
Ordu üniversitesi sosyal bilimler enstitüsü sosyal bilimler araştırmaları dergisi, Nov 12, 2022
Kamaz Vadisi ve çevresinde (Atakum/Samsun) daraltılmış alan yöntemiyle gerçekleştirdiğimiz arkeol... more Kamaz Vadisi ve çevresinde (Atakum/Samsun) daraltılmış alan yöntemiyle gerçekleştirdiğimiz arkeolojik yüzey araştırmaları sonucu pek çok arkeolojik lokalite saptadık. Bunlardan Dombalaktepe, Gucuktepe ve Kümbettepe höyüklerinde tarih öncesi dönemlere ilişkin sonuçlara ulaştık. Samsun Bölgesi Kıyı Kesimi'nde özgün bir kültürün varlığı, araştırmamızdaki soru işaretlerinden birisi; yerleşimin hangi tarihlerde başladığı ve nasıl bir süreç izlediği, diğeriydi. Az sayıdaki höyük ve kısıtlı sayıdaki yüzey buluntusundan aldığımız yanıt, yeni sorular sormamıza ve geçici önerilerle eldeki verileri tartışmamıza sebep oldu. Buna göre; hammadde bakımından zengin olmayan bölge, mevut görünümüyle hayvancılık ve avcılık yapan, tarımcı/toplayıcı yaşam biçimini tercih etmiş bir yaylacı topluluk gibi gözükmektedir. Az sayıdaki yontmataş buluntusu bunu teyit eder. Keramikler ise biraz daha karmaşıktır; aralarında red-black grupların da olduğu koyu yüzlü açkılı/açkısız mallar baskın çoğunluğu oluşturur. Geleneksel kökenini ve gelişimini Ege ve Batı Anadolu'da gördüğümüz, "White-Painted Pottery" denilen, siyah zemin üzerine beyaz boya bezemelerin yapıldığı mallar, nispeten daha spesifik karşılaştırma olanağı sunar. Bunların dışında saman yüzlü keramikler ve sepet baskılı dibe sahip örnekler, erken dönemlere atıfta bulunan gelenekleri bize yansıtır. Mal gruplarına nazaran kap formlarını karakterize etmek daha zordur. Yine de tüm bunları kronolojik olarak Geç Kalkolitik ile Erken Tunç Çağı'nın başlarında aramak için dolaylı delillere sahibiz.
Literary and archaeological sources have preserved a rich history of Southern Europe and West Asi... more Literary and archaeological sources have preserved a rich history of Southern Europe and West Asia since the Bronze Age that can be complemented by genetics. Mycenaean period elites in Greece did not differ from the general population and included both people with some steppe ancestry and others, like the Griffin Warrior, without it. Similarly, people in the central area of the Urartian Kingdom around Lake Van lacked the steppe ancestry characteristic of the kingdom’s northern provinces. Anatolia exhibited extraordinary continuity down to the Roman and Byzantine periods, with its people serving as the demographic core of much of the Roman Empire, including the city of Rome itself. During medieval times, migrations associated with Slavic and Turkic speakers profoundly affected the region.
By sequencing 727 ancient individuals from the Southern Arc (Anatolia and its neighbors in Southe... more By sequencing 727 ancient individuals from the Southern Arc (Anatolia and its neighbors in Southeastern Europe and West Asia) over 10,000 years, we contextualize its Chalcolithic period and Bronze Age (about 5000 to 1000 BCE), when extensive gene flow entangled it with the Eurasian steppe. Two streams of migration transmitted Caucasus and Anatolian/Levantine ancestry northward, and the Yamnaya pastoralists, formed on the steppe, then spread southward into the Balkans and across the Caucasus into Armenia, where they left numerous patrilineal descendants. Anatolia was transformed by intra–West Asian gene flow, with negligible impact of the later Yamnaya migrations. This contrasts with all other regions where Indo-European languages were spoken, suggesting that the homeland of the Indo-Anatolian language family was in West Asia, with only secondary dispersals of non-Anatolian Indo-Europeans from the steppe.
We present the first ancient DNA data from the Pre-Pottery Neolithic of Mesopotamia (Southeastern... more We present the first ancient DNA data from the Pre-Pottery Neolithic of Mesopotamia (Southeastern Turkey and Northern Iraq), Cyprus, and the Northwestern Zagros, along with the first data from Neolithic Armenia. We show that these and neighboring populations were formed through admixture of pre-Neolithic sources related to Anatolian, Caucasus, and Levantine hunter-gatherers, forming a Neolithic continuum of ancestry mirroring the geography of West Asia. By analyzing Pre-Pottery and Pottery Neolithic populations of Anatolia, we show that the former were derived from admixture between Mesopotamian-related and local Epipaleolithic-related sources, but the latter experienced additional Levantine-related gene flow, thus documenting at least two pulses of migration from the Fertile Crescent heartland to the early farmers of Anatolia.
North-Central Anatolia preserved its traditional structure coming from the Late Chalcolithic Age ... more North-Central Anatolia preserved its traditional structure coming from the Late Chalcolithic Age until the middle of the 3rd millennium BC. At the beginning of the Early Bronze Age, society had adopted a semi-nomadic lifestyle, and over time with the development of trade, the distinct divisions between the wealthy class and the lower strata of society became more acute. The most concrete proofs for these are the architectural formation and especially findings received from the tombs. Except for a few defensive structures, there are no special and magnificent structures in the region, and the cities are unplanned and irregular. However, findings obtained from tombs are rich and unique. Local characteristics disappeared at the end of the millennium, and it became an important part of Anatolian culture. Of course, there are still many questions to be answered, but the minor number of excavations targeting the Early Bronze Age which sustained in short periods, makes it difficult for us to establish the socio-economic and hierarchical order of the region. The problem of dating the excavated stratigraphy and conservative approaches to the appearance of the region is another factor that complicates a comprehensive understanding of the region.
Kamaz Vadisi ve çevresinde (Atakum/Samsun) daraltılmış alan yöntemiyle gerçekleştirdiğimiz arkeol... more Kamaz Vadisi ve çevresinde (Atakum/Samsun) daraltılmış alan yöntemiyle gerçekleştirdiğimiz arkeolojik yüzey araştırmaları sonucu pek çok arkeolojik lokalite saptadık. Bunlardan Dombalaktepe, Gucuktepe ve Kümbettepe höyüklerinde tarih öncesi dönemlere ilişkin sonuçlara ulaştık. Samsun Bölgesi Kıyı Kesimi'nde özgün bir kültürün varlığı, araştırmamızdaki soru işaretlerinden birisi; yerleşimin hangi tarihlerde başladığı ve nasıl bir süreç izlediği, diğeriydi. Az sayıdaki höyük ve kısıtlı sayıdaki yüzey buluntusundan aldığımız yanıt, yeni sorular sormamıza ve geçici önerilerle eldeki verileri tartışmamıza sebep oldu. Buna göre; hammadde bakımından zengin olmayan bölge, mevut görünümüyle hayvancılık ve avcılık yapan, tarımcı/toplayıcı yaşam biçimini tercih etmiş bir yaylacı topluluk gibi gözükmektedir. Az sayıdaki yontmataş buluntusu bunu teyit eder. Keramikler ise biraz daha karmaşıktır; aralarında red-black grupların da olduğu koyu yüzlü açkılı/açkısız mallar baskın çoğunluğu oluşturur. Geleneksel kökenini ve gelişimini Ege ve Batı Anadolu'da gördüğümüz, "White-Painted Pottery" denilen, siyah zemin üzerine beyaz boya bezemelerin yapıldığı mallar, nispeten daha spesifik karşılaştırma olanağı sunar. Bunların dışında saman yüzlü keramikler ve sepet baskılı dibe sahip örnekler, erken dönemlere atıfta bulunan gelenekleri bize yansıtır. Mal gruplarına nazaran kap formlarını karakterize etmek daha zordur. Yine de tüm bunları kronolojik olarak Geç Kalkolitik ile Erken Tunç Çağı'nın başlarında aramak için dolaylı delillere sahibiz.
Although most of our knowledge about the Eastern and Western Black Sea Region of Anatolia is limi... more Although most of our knowledge about the Eastern and Western Black Sea Region of Anatolia is limited from archaeological excavations and surveys, there are a significant number of finds waiting to be evaluated in museums and private collections. The subject of this article is two different groups of finds, one of which is preserved in a museum and the other in a private collection. Five terracotta mashrapas, with same type but different sizes, brought from Safranbolu (Paphlagonia) in the Hacıbektaş Archeology and Ethnography Museum constitute the first group of finds. The mashrapa group has features that are not very common in Anatolia and are dated to Early Bronze Age III. The other group of finds belonging to the İsmet Erçal Collection which found in the vicinity of Kumru in the inner part of Ordu Region consists of a bronze ax and a stone ax and a stone keule. Axes are among the handle-hole finds which commonly seen in the Early Bronze Age in Anatolia. The keule, with its specific form, is one of the unique finds of the Near East. These finds in the narrowed area were mostly found as grave gifts and showed us that they have a special meaning in terms of burial traditions. The find group found in Ordu and recorded to have come from Safranbolu has allowed us to make some evaluations and suggestions, although the context is not clear. The pieces in this article, which deals with the finds out of context, are among the finds with the richness and diversity of Black Sea archeology and will make new contributions to the archeology literature.
Karadora is located in the Bafra Plain which was discovered during the archaeological survey that... more Karadora is located in the Bafra Plain which was discovered during the archaeological survey that we carried out in the Samsun Region Coastal Section in 2019. Located 4 km’s east of the Halys and 11 km’s south of the Black Sea, the locatlity consists of two sections: namely the “Höyük” (Mound) and the “Tepe” (Hill). The surface pottery finds of the Mound do not vary much and reflect an authentic integrity in regards of their forms. Other finds are composed of; one stone axe, one biconical slingstone and chipped stone tools (two obsi-dian and one silex). Karadora Höyük finds; reflect a single stratum and multi-phased settlement, also follow a compatible pattern with the Late Chalcolithic Age stra-tums of İkiztepe Mounds which are located approxima-tely 5 km’s away. At Karadora Tepe which is located to the north-northeast of the Höyük, Paleolithic and Late Prehistoric stone tools were discovered. Being the se-cond Paleolithic locality after Tekkeköy in the Samsun Region. Here, during different time periods could have been used as anopen air workshop or temporary shelters of nomadic communities. This newly discovered loca-lity, has not only contributed to the quantity of known period localities in the Bafra Plain, but also has confir-med a dense demographical movement was witnessed.
The Journal of Academic Social Science Studies, 2020
Barajların inşaası ve kültürel miras üzerindeki etkileri, iklim değişikliği ve dar odaklı kalkınm... more Barajların inşaası ve kültürel miras üzerindeki etkileri, iklim değişikliği ve dar odaklı kalkınma politikaları zamanla giderek büyüyen bir sorundur. Biz burada Türkiye'nin güneydoğusundaki Orta Fırat Vadisi'nde üç büyük barajın (Atatürk, Birecik ve Karkamış) temsil ettiği örnek bir olayı analiz ediyoruz. Barajların arkeolojik alanlar üzerindeki etkisini ölçmek için "Su Tutma Sonrası Hasar Değerlendirmesi" (SSHD) uyguladık. SSHD'miz, Landsat uydusu görüntülerinin çoklu-geçici modelinin çapraz korelasyonunu kullanarak coğrafi olarak mekânsal konumlarının belirlenmesi ve survey ile kazılardan elde edilen arkeolojik verilerin analizinden oluşur: Özellikle önemli kültürel peyzajın kaybına ilişkin eşi görülmemiş ayrıntılı bir gözden geçirme sağlar ve aynı zamanda su tutma öncesi arkeolojik araştırmaların ve kazıların sınırlı doğruluğunu vurgular. Son olarak, yitip giden ve barajlar tarafından tehdit edilen kültürel peyzajları hedefleyen arkeolojik kurtarma projelerinin gelecekteki tasarımlarını geliştirmek için etkili bir yöntem, kritik bir araç ve daha iyi belgelenmiş bir kültürel miras arşivine hızlı ulaşılabilme önerileri sunuyoruz. Özellikle, mevcut mirasın kültürel mirasın tanımlanması, belgelenmesi ve korunmasıyla ilgili yönergeler sağlayan özel çalışma protokolleri ve mevcut mevzuatların güçlendirilmesi ihtiyacının olduğunu görüyoruz. Bu protokoller devlet tarafından desteklenmeli ve Dünya Bankası, Uluslararası Para Fonu, Asya Kalkınma Bankası veya Amerika Kalkınma Bankası gibi barajların inşaasında yer alan organlar tarafından uygulanmalıdır. Tüm çalışmanın kalitesini izlemek için Türk hükümeti, teklif aşamasından son protokolün tamamlanmasına kadar çeşitli projeleri izlemek amacıyla miras alanında uluslararası uzmanlardan oluşan bir komisyon oluşturmalıdır.
A fragment of a House Model that we discovered during the excavations at Devret Höyük in NorthCen... more A fragment of a House Model that we discovered during the excavations at Devret Höyük in NorthCentral Anatolia (Amasya, Turkey) is one of the most unusual discoveries in Anatolia. Although the lower half is broken, it has a very characteristic look with its gable-roofed form and thick gutter decoration. Our excavation context helped us to date the artifact to the Chalcolithic period. In this article, a piece of the house model that found as an unusual finding during the excavations at Devret Höyük has presented and its relationship with other cultures discussed. The Devret house model cannot be a miniature prototype of architectural structures made of clay, as it does not resemble any of the building types we excavated. No satisfactory data on its cultic function was found either. It is difficult to explain why a house model fragment was found in Devret, one of the smallest settlements in North-Central Anatolia. The reason for its presence here can be sought in indirect associations or migratory movements. Devret is equally remote from Eastern and Western cultures due to its location, which is why we have kept our perspective very broad. House Models were found in the greatest number and variety in Southeastern Europe over a long period of time. We compared the analogy of the Kodjadermen-Gumelnița-Karanovo VI (KGK VI) specimens with Devret and questioned the possibilities. The context between house models outside Europe, however, is disjointed and does not provide a composition that allows for a comparison with Devret. The discovery of sophisticated old-world finds at a small-scale site like Devret in North-Central Anatolia will undoubtedly keep the debate on house models topical. Only further research and discoveries will clarify this position and serve as a reference for future reassessment.
Çiledir Höyük kazılarında bulunan beş tipte (Tip I-V) toplam 17 adet idol, kolay temin edilebilir... more Çiledir Höyük kazılarında bulunan beş tipte (Tip I-V) toplam 17 adet idol, kolay temin edilebilir ve pratik işlenebilir mermer, marn ve sabuntaşından yapılmışlardır. Bunların çoğunluğunu “Beycesultan Tipi” ve “Beycesultan-Kusura Ortak Tipi” oluştururken, iki yerel tip idol ile birer adet “Kusura Tipi” ve “Troya 3C Tipi” örnekler de bulunmuştur. İdoller yerleşim içine homojen dağılmış, belirli bir alan veya mekânda toplanmamışlardır. Bunlar dönem inancının estetik anlayışını ve objeyi soyutlama tarzını yansıtmaktadır. Çiledir Höyük idolleri, yerleşimin Erken Tunç Çağı II’de İç Batı Anadolu’nun batı, güney ve orta kesimiyle etkileşim halinde olduğunu, fakat Doğu Ege, Kuzey Batı ve Orta Anadolu ile yoğun ilişkiler de sürdürdüğünü göstermiştir. Çiledir Höyük, Anadolu’da pek çok tip ve örnekle temsil edilen idollerin sayısını arttırmış, arz ettiği yerel buluntularla da tiplerin çeşitlenmesine katkı sağlamıştır.
Orta Anadolu’nun guneydogu kesimindeki Acemhoyuk, Asur Ticaret Kolonileri Cagi’nin en buyuk yerle... more Orta Anadolu’nun guneydogu kesimindeki Acemhoyuk, Asur Ticaret Kolonileri Cagi’nin en buyuk yerlesimlerinden birisidir. Bu yerlesimin Gec ATKC katinda, Anitsal Yapilar Evresi’ni izleyen yerlesimin ll. katinda bulunmus bir kirmizi hac motifli kap, yerlesime ve bu kap gelenegine yeni bir anlam katmaktadir. ETC sonunda Dogu Akdeniz dunyasinda yaygin bir bezeme anlayisi sergileyen bu gelenek, Hint-Avrupalilar, Luvilerle ozdeslestirilmek istenmektedir. Orta Tunc Cagi’nda oldukca azalan bu kap geleneginin kullanimi, cogunlukla Akdeniz’in sahil kesimindeki yerlesimlerinde yogunlasmis gibidir; ic kesimdeki Acemhoyuk istisnadir. Acemhoyuk, cagdaslari arasinda en gec orneklerinden birini sergilemektedir
Orta Anadolu'nun guney yarisinda dort ana guzergâhin kesistigi noktada yer alan Acemhoyuk, er... more Orta Anadolu'nun guney yarisinda dort ana guzergâhin kesistigi noktada yer alan Acemhoyuk, erisimi kolay konumuyla cevre bolgeler ve otesiyle kolay iletisim kurabilmistir. Ozellikle Anadolu'da guclu bir ticaret agi kuran Eski Assur caginda Acemhoyuk yerlesimcileri, bu elverisli konumu cok etkin kullanabilmislerdir. Boylece artan zenginlik, diger bircok unsur gibi, canak comlege de yansimistir. Acemhoyuk'un 40 yili askin devam eden kazi calismalarinda bunu dogrulayacak cok sayida canak comlek aciga cikarilmistir ki bu ?Assur Ticaret Kolonileri Cagi'nda Acemhoyuk Canak Comlegi? baslikli tez calismasinda yansitilmistir.Yerlesimin VI. ve kismen V. katinda Eski Tunc Cagi'ndan Koloni Cagi'na ?Gecis?, IV. katta Koloni Cagi'nin ?Erken? evresi yasanmistir. Bu katlar sadece dar alanda ve kisa surelerde arastirilabilmistir. Acemhoyuk'un en gorkemli zamani Koloni Cagi'nin ?Gec? evresinde, ozellikle de yerlesimin III. katinda yasanmistir. ?Anitsal Yapilar Evresi? de diyebilecegimiz bu tabakanin bugune kadar aciga cikarilmis iki saray yapisi ve bir hizmet binasi gibi yapilarin odalarinda devrin cok nadide eserleri aciga cikarilmistir. Yerlesimin II. ve I. katinda, gorkemli mimari anlaminda olmasa da, canak comlegin niteligi degismemistir. Yerlesimin Asagi Şehir/Karum sahasi da dort tabakalidir ve tepe kismina paralel bir seyir izlemistir.Acemhoyuk'un ?Gecis? ve ?Erken? Koloni Cagi evrelerinde Eski Tunc Cagi'dan intikal eden boyali canak comlekler buyuk olcude azalmis, yerini monokrom seramige terk etmistir. Ilk defa bu evrede el yapimi boyali canak comlek yaninda cark yapimi boyali bezemeli canak comlek de uretilmeye baslanmistir. Koloni Cagi'nin ?Gec? evresinde boya bezemeli canak comlek uzerindeki bantlarin inceldigi gorulur. Bu evrede boya bezemeli kaplarin sayica azaldigi, buna karsin boya bezemenin cesitlenildigine sahit olunur. Ayni zamanda boya bezemenin yapildigi alan sinirlanmis, ozellikle kaplarin ust yarisina uygulanmistir. Yerlesimin I. katinda boya bezemeli canak comlek cazibesini kaybetmistir. Acemhoyuk'un Koloni Cagi'nda asil baskin canak comlek grubunu monokrom seramik olusturur. Astarli ve astarli-perdahli kaplar arasinda en cok kirmizi (- sarap kirmizisi) ve ayni duzeyde olmasa da kahverengi tercih edilmistir. Diger cogunlugu olusturan devetuyu rengindekiler ise hamurlari rengindedirler ve sadece islakken sivazlanmislardir. Acemhoyuk kaplari, perdahin cok iyi uygulanmis olmasiyla metal parlakligi gorunumundedirler. Keza Gec Koloni Cagi'nda, daha onceden yuvarlak hatlariyla bilinen kap formlarinin koseli/keskin gorunum almis olmasi, bu pismis toprak kaplarin metal taklidi olduklarini teyit etmektedir. Bununla birlikte Acemhoyuk'te bulunmus pek cok tas kabin da taklit edildigini gostermistir. Bunlara fildisi kaplar da dâhildir. Buyuk bir begeniyle kullanildigi anlasilan bu kap formlari muhur baskilarinda da tasvir edilmislerdir. Acemhoyuk'te bilinen kap formlarinin ve zengin turevlerinin III. katinda ortaya ciktigi gorulur. Acemhoyuk kaplarinin gorunumunde bir basiklik hâkimdir ki, bu Acemhoyuk Koloni Cagi kaplarinin en karakteristik tanitici ozelligidir. Bunlarin bir kismi daha sonraki katlarda kullanilmamistir. Bu Gec Koloni Cagi katlarinda ortaya cikan kap tipleri Hitit Cagi'na intikal edecektir.Acemhoyuk'un en onemli partneri Kultepe-Kanis olmustur. Acemhoyuk'te kayd edilmis kap formlarinin cogu Kultepe'de de aciga cikarilmistir. Kultepe bulunulaninin daha zengin cesitlilige sahip oldugu kuskusuzdur. Kultepe tabakalarinda kap formlari bakimindan gorulen belirgin farklilik Acemhoyuk'te ayni olcude gorulmez. Acemhoyuk, Kizilirmak kavsi icindeki yerlesimlerle de siki bir iliski kurmus, basta Alisar, Bogazkoy ve Alaca Hoyuk olmak uzere kap formlari bakimindan yakin benzerlikler olusmustur. Acemhoyuk Koloni Cagi canak comleginin Kuzeybati sinirini Polatli-Karahoyuk cizer. Acemhoyuk ile Ege Bolge'nin ic kesimindeki Beycesultan yerlesimi arasinda da uzun sureli bir baglanti kurulmustur. Iki yerlesim arasinda kalan Konya?Karahoyuk Acemhoyuk'e paralel bir tabaka seyreder ancak kaplarin mat gorunumu acisindan oldukca farklilasir. Acemhoyuk'un dogudaki cercevesini Orta Firat yerlesimleri olusturur. Acemhoyuk canak comlekleri yerli olmakla beraber Anadolu ile sinirli kalmamistir. Bazi kap formlari Amuk Ovasi uzerinden Suriye ile temasa isaret eder. Kilikya'da Yumuktepe ve Gozlukule'yle bircok kap formunun kullanimi musterektir. Ayrica Kibris, Girit, Ege Adalari ve Yunanistan'da bulunmus pek cok form Acemhoyuk'te de bilinmekte olup, cogunun kullanimi Acemhoyuk'ten daha erken degildir.Abstract Acemhoyuk, situated at the southern half of Anatolia, where four main roads intersect, easily communicated with the surrounding regions and beyond, through its easily accessible position. Especially, the Acemhoyuk settlers, who had established a strong trading network during the Old Assyrian Age, effectively made use of this suitable position. As a result, the increased wealth was reflected in its pottery along with many…
Although most of our knowledge about the Eastern and Western Black Sea Region of Anatolia is limi... more Although most of our knowledge about the Eastern and Western Black Sea Region of Anatolia is limited from archaeological excavations and surveys, there are a significant number of finds waiting to be evaluated in museums and private collections. The subject of this article is two different groups of finds, one of which is preserved in a museum and the other in a private collection. Five terracotta mashrapas, with same type but different sizes, brought from Safranbolu (Paphlagonia) in the Hacıbektaş Archeology and Ethnography Museum constitute the first group of finds. The mashrapa group has features that are not very common in Anatolia and are dated to Early Bronze Age III. The other group of finds belonging to the İsmet Erçal Collection which found in the vicinity of Kumru in the inner part of Ordu Region consists of a bronze ax and a stone ax and a stone keule. Axes are among the handle-hole finds which commonly seen in the Early Bronze Age in Anatolia. The keule, with its specific form, is one of the unique finds of the Near East. These finds in the narrowed area were mostly found as grave gifts and showed us that they have a special meaning in terms of burial traditions. The find group found in Ordu and recorded to have come from Safranbolu has allowed us to make some evaluations and suggestions, although the context is not clear. The pieces in this article, which deals with the finds out of context, are among the finds with the richness and diversity of Black Sea archeology and will make new contributions to the archeology literature.
Ordu üniversitesi sosyal bilimler enstitüsü sosyal bilimler araştırmaları dergisi, Nov 12, 2022
Kamaz Vadisi ve çevresinde (Atakum/Samsun) daraltılmış alan yöntemiyle gerçekleştirdiğimiz arkeol... more Kamaz Vadisi ve çevresinde (Atakum/Samsun) daraltılmış alan yöntemiyle gerçekleştirdiğimiz arkeolojik yüzey araştırmaları sonucu pek çok arkeolojik lokalite saptadık. Bunlardan Dombalaktepe, Gucuktepe ve Kümbettepe höyüklerinde tarih öncesi dönemlere ilişkin sonuçlara ulaştık. Samsun Bölgesi Kıyı Kesimi'nde özgün bir kültürün varlığı, araştırmamızdaki soru işaretlerinden birisi; yerleşimin hangi tarihlerde başladığı ve nasıl bir süreç izlediği, diğeriydi. Az sayıdaki höyük ve kısıtlı sayıdaki yüzey buluntusundan aldığımız yanıt, yeni sorular sormamıza ve geçici önerilerle eldeki verileri tartışmamıza sebep oldu. Buna göre; hammadde bakımından zengin olmayan bölge, mevut görünümüyle hayvancılık ve avcılık yapan, tarımcı/toplayıcı yaşam biçimini tercih etmiş bir yaylacı topluluk gibi gözükmektedir. Az sayıdaki yontmataş buluntusu bunu teyit eder. Keramikler ise biraz daha karmaşıktır; aralarında red-black grupların da olduğu koyu yüzlü açkılı/açkısız mallar baskın çoğunluğu oluşturur. Geleneksel kökenini ve gelişimini Ege ve Batı Anadolu'da gördüğümüz, "White-Painted Pottery" denilen, siyah zemin üzerine beyaz boya bezemelerin yapıldığı mallar, nispeten daha spesifik karşılaştırma olanağı sunar. Bunların dışında saman yüzlü keramikler ve sepet baskılı dibe sahip örnekler, erken dönemlere atıfta bulunan gelenekleri bize yansıtır. Mal gruplarına nazaran kap formlarını karakterize etmek daha zordur. Yine de tüm bunları kronolojik olarak Geç Kalkolitik ile Erken Tunç Çağı'nın başlarında aramak için dolaylı delillere sahibiz.
Literary and archaeological sources have preserved a rich history of Southern Europe and West Asi... more Literary and archaeological sources have preserved a rich history of Southern Europe and West Asia since the Bronze Age that can be complemented by genetics. Mycenaean period elites in Greece did not differ from the general population and included both people with some steppe ancestry and others, like the Griffin Warrior, without it. Similarly, people in the central area of the Urartian Kingdom around Lake Van lacked the steppe ancestry characteristic of the kingdom’s northern provinces. Anatolia exhibited extraordinary continuity down to the Roman and Byzantine periods, with its people serving as the demographic core of much of the Roman Empire, including the city of Rome itself. During medieval times, migrations associated with Slavic and Turkic speakers profoundly affected the region.
By sequencing 727 ancient individuals from the Southern Arc (Anatolia and its neighbors in Southe... more By sequencing 727 ancient individuals from the Southern Arc (Anatolia and its neighbors in Southeastern Europe and West Asia) over 10,000 years, we contextualize its Chalcolithic period and Bronze Age (about 5000 to 1000 BCE), when extensive gene flow entangled it with the Eurasian steppe. Two streams of migration transmitted Caucasus and Anatolian/Levantine ancestry northward, and the Yamnaya pastoralists, formed on the steppe, then spread southward into the Balkans and across the Caucasus into Armenia, where they left numerous patrilineal descendants. Anatolia was transformed by intra–West Asian gene flow, with negligible impact of the later Yamnaya migrations. This contrasts with all other regions where Indo-European languages were spoken, suggesting that the homeland of the Indo-Anatolian language family was in West Asia, with only secondary dispersals of non-Anatolian Indo-Europeans from the steppe.
We present the first ancient DNA data from the Pre-Pottery Neolithic of Mesopotamia (Southeastern... more We present the first ancient DNA data from the Pre-Pottery Neolithic of Mesopotamia (Southeastern Turkey and Northern Iraq), Cyprus, and the Northwestern Zagros, along with the first data from Neolithic Armenia. We show that these and neighboring populations were formed through admixture of pre-Neolithic sources related to Anatolian, Caucasus, and Levantine hunter-gatherers, forming a Neolithic continuum of ancestry mirroring the geography of West Asia. By analyzing Pre-Pottery and Pottery Neolithic populations of Anatolia, we show that the former were derived from admixture between Mesopotamian-related and local Epipaleolithic-related sources, but the latter experienced additional Levantine-related gene flow, thus documenting at least two pulses of migration from the Fertile Crescent heartland to the early farmers of Anatolia.
North-Central Anatolia preserved its traditional structure coming from the Late Chalcolithic Age ... more North-Central Anatolia preserved its traditional structure coming from the Late Chalcolithic Age until the middle of the 3rd millennium BC. At the beginning of the Early Bronze Age, society had adopted a semi-nomadic lifestyle, and over time with the development of trade, the distinct divisions between the wealthy class and the lower strata of society became more acute. The most concrete proofs for these are the architectural formation and especially findings received from the tombs. Except for a few defensive structures, there are no special and magnificent structures in the region, and the cities are unplanned and irregular. However, findings obtained from tombs are rich and unique. Local characteristics disappeared at the end of the millennium, and it became an important part of Anatolian culture. Of course, there are still many questions to be answered, but the minor number of excavations targeting the Early Bronze Age which sustained in short periods, makes it difficult for us to establish the socio-economic and hierarchical order of the region. The problem of dating the excavated stratigraphy and conservative approaches to the appearance of the region is another factor that complicates a comprehensive understanding of the region.
Kamaz Vadisi ve çevresinde (Atakum/Samsun) daraltılmış alan yöntemiyle gerçekleştirdiğimiz arkeol... more Kamaz Vadisi ve çevresinde (Atakum/Samsun) daraltılmış alan yöntemiyle gerçekleştirdiğimiz arkeolojik yüzey araştırmaları sonucu pek çok arkeolojik lokalite saptadık. Bunlardan Dombalaktepe, Gucuktepe ve Kümbettepe höyüklerinde tarih öncesi dönemlere ilişkin sonuçlara ulaştık. Samsun Bölgesi Kıyı Kesimi'nde özgün bir kültürün varlığı, araştırmamızdaki soru işaretlerinden birisi; yerleşimin hangi tarihlerde başladığı ve nasıl bir süreç izlediği, diğeriydi. Az sayıdaki höyük ve kısıtlı sayıdaki yüzey buluntusundan aldığımız yanıt, yeni sorular sormamıza ve geçici önerilerle eldeki verileri tartışmamıza sebep oldu. Buna göre; hammadde bakımından zengin olmayan bölge, mevut görünümüyle hayvancılık ve avcılık yapan, tarımcı/toplayıcı yaşam biçimini tercih etmiş bir yaylacı topluluk gibi gözükmektedir. Az sayıdaki yontmataş buluntusu bunu teyit eder. Keramikler ise biraz daha karmaşıktır; aralarında red-black grupların da olduğu koyu yüzlü açkılı/açkısız mallar baskın çoğunluğu oluşturur. Geleneksel kökenini ve gelişimini Ege ve Batı Anadolu'da gördüğümüz, "White-Painted Pottery" denilen, siyah zemin üzerine beyaz boya bezemelerin yapıldığı mallar, nispeten daha spesifik karşılaştırma olanağı sunar. Bunların dışında saman yüzlü keramikler ve sepet baskılı dibe sahip örnekler, erken dönemlere atıfta bulunan gelenekleri bize yansıtır. Mal gruplarına nazaran kap formlarını karakterize etmek daha zordur. Yine de tüm bunları kronolojik olarak Geç Kalkolitik ile Erken Tunç Çağı'nın başlarında aramak için dolaylı delillere sahibiz.
Although most of our knowledge about the Eastern and Western Black Sea Region of Anatolia is limi... more Although most of our knowledge about the Eastern and Western Black Sea Region of Anatolia is limited from archaeological excavations and surveys, there are a significant number of finds waiting to be evaluated in museums and private collections. The subject of this article is two different groups of finds, one of which is preserved in a museum and the other in a private collection. Five terracotta mashrapas, with same type but different sizes, brought from Safranbolu (Paphlagonia) in the Hacıbektaş Archeology and Ethnography Museum constitute the first group of finds. The mashrapa group has features that are not very common in Anatolia and are dated to Early Bronze Age III. The other group of finds belonging to the İsmet Erçal Collection which found in the vicinity of Kumru in the inner part of Ordu Region consists of a bronze ax and a stone ax and a stone keule. Axes are among the handle-hole finds which commonly seen in the Early Bronze Age in Anatolia. The keule, with its specific form, is one of the unique finds of the Near East. These finds in the narrowed area were mostly found as grave gifts and showed us that they have a special meaning in terms of burial traditions. The find group found in Ordu and recorded to have come from Safranbolu has allowed us to make some evaluations and suggestions, although the context is not clear. The pieces in this article, which deals with the finds out of context, are among the finds with the richness and diversity of Black Sea archeology and will make new contributions to the archeology literature.
Karadora is located in the Bafra Plain which was discovered during the archaeological survey that... more Karadora is located in the Bafra Plain which was discovered during the archaeological survey that we carried out in the Samsun Region Coastal Section in 2019. Located 4 km’s east of the Halys and 11 km’s south of the Black Sea, the locatlity consists of two sections: namely the “Höyük” (Mound) and the “Tepe” (Hill). The surface pottery finds of the Mound do not vary much and reflect an authentic integrity in regards of their forms. Other finds are composed of; one stone axe, one biconical slingstone and chipped stone tools (two obsi-dian and one silex). Karadora Höyük finds; reflect a single stratum and multi-phased settlement, also follow a compatible pattern with the Late Chalcolithic Age stra-tums of İkiztepe Mounds which are located approxima-tely 5 km’s away. At Karadora Tepe which is located to the north-northeast of the Höyük, Paleolithic and Late Prehistoric stone tools were discovered. Being the se-cond Paleolithic locality after Tekkeköy in the Samsun Region. Here, during different time periods could have been used as anopen air workshop or temporary shelters of nomadic communities. This newly discovered loca-lity, has not only contributed to the quantity of known period localities in the Bafra Plain, but also has confir-med a dense demographical movement was witnessed.
The Journal of Academic Social Science Studies, 2020
Barajların inşaası ve kültürel miras üzerindeki etkileri, iklim değişikliği ve dar odaklı kalkınm... more Barajların inşaası ve kültürel miras üzerindeki etkileri, iklim değişikliği ve dar odaklı kalkınma politikaları zamanla giderek büyüyen bir sorundur. Biz burada Türkiye'nin güneydoğusundaki Orta Fırat Vadisi'nde üç büyük barajın (Atatürk, Birecik ve Karkamış) temsil ettiği örnek bir olayı analiz ediyoruz. Barajların arkeolojik alanlar üzerindeki etkisini ölçmek için "Su Tutma Sonrası Hasar Değerlendirmesi" (SSHD) uyguladık. SSHD'miz, Landsat uydusu görüntülerinin çoklu-geçici modelinin çapraz korelasyonunu kullanarak coğrafi olarak mekânsal konumlarının belirlenmesi ve survey ile kazılardan elde edilen arkeolojik verilerin analizinden oluşur: Özellikle önemli kültürel peyzajın kaybına ilişkin eşi görülmemiş ayrıntılı bir gözden geçirme sağlar ve aynı zamanda su tutma öncesi arkeolojik araştırmaların ve kazıların sınırlı doğruluğunu vurgular. Son olarak, yitip giden ve barajlar tarafından tehdit edilen kültürel peyzajları hedefleyen arkeolojik kurtarma projelerinin gelecekteki tasarımlarını geliştirmek için etkili bir yöntem, kritik bir araç ve daha iyi belgelenmiş bir kültürel miras arşivine hızlı ulaşılabilme önerileri sunuyoruz. Özellikle, mevcut mirasın kültürel mirasın tanımlanması, belgelenmesi ve korunmasıyla ilgili yönergeler sağlayan özel çalışma protokolleri ve mevcut mevzuatların güçlendirilmesi ihtiyacının olduğunu görüyoruz. Bu protokoller devlet tarafından desteklenmeli ve Dünya Bankası, Uluslararası Para Fonu, Asya Kalkınma Bankası veya Amerika Kalkınma Bankası gibi barajların inşaasında yer alan organlar tarafından uygulanmalıdır. Tüm çalışmanın kalitesini izlemek için Türk hükümeti, teklif aşamasından son protokolün tamamlanmasına kadar çeşitli projeleri izlemek amacıyla miras alanında uluslararası uzmanlardan oluşan bir komisyon oluşturmalıdır.
Following several locations dating back to the Paleolithic Age in the Samsun region, there was a ... more Following several locations dating back to the Paleolithic Age in the Samsun region, there was a long period of "Neolithic Silence" until the Chalcolithic Age. Explaining of the causes on this cultural gap is consist of speculations. The beginning of the Chalcolithic Age is also a subject of debate, and concrete evidence for the Early Chalcolithic Age has not yet been obtained. Recent research and approaches have left no doubt about the existence of the Middle Chalcolithic Age in Samsun. These early stages should be evaluated in conjunction with the Aegean-Balkan Migrations and the Post-Ubaid process. By the reason of limited number of excavations, most of the data is based on surface surveys, and there are many locations which are questionable. The Late Chalcolithic Age is often part of a process related to the beginning of the Early Bronze Age, and material culture is far from clearly exhibiting this transition. This can be shown as the reason, explained by the resistance of the North-Central Anatolian coastal region to migrating moves in Anatolia and the strong structure of the communities who are dominating their own region. Nevertheless, inter-regional interactions are not difficult to see. We can conclude that at the end of the Early Bronze Age, interaction with Central Anatolia began and an effective relationship was established in the Old Assyrian Period. The surface surveys we conducted in the Samsun region, our artifact studies at the Samsun Archaeology Museum, the Dombalaktepe excavation, and the database we compiled from literature data provide us information about the distribution of Chalcolithic and Early Bronze Ages. Our current information shows us, there are more than 430 archaeological locations in Samsun. These are arranged by numerical as settlements, mounds, fortresses, tumuli, areas, and necropolis types. The number of recorded Chalcolithic Age locations is around 50, while Early Bronze Age locations are about 130. The ratio between them indicates a rapid demographic increase in the Early Bronze Age following the Chalcolithic Age. The spread in the region appears homogeneous in the Early Bronze Age, while clustered in specific areas during the Chalcolithic Age. The next part of the assignment is challenging! Some locations which are included in our statistics are defined as "Copper Age", and many of them are encountered general dating like "Bronze Age." Modelling all of this is difficult, but at least we can provide a general overview for Samsun. When we add neighbouring regions to these statistical data, we can witness how many unknowns actually answer numerous questions.
Iron Age Pottery from Suluca Karahöyük and its Possibility of being Phrygian, 2019
Despite 11 years of excavation since 1967, the finds of Suluca Karahöyük from layers III and IV h... more Despite 11 years of excavation since 1967, the finds of Suluca Karahöyük from layers III and IV have not been published, thus knowledge of them is scarce. The identifier elements are the ceramic finds and these have been reported as Phrygian. Painted specimens are the focus of this paper. Numerous ceramics from Suluca Karahöyük have parallels in many of the key settlements within the borders of the Halys Bend as to form, colour and decorative repertory. The ceramics from Suluca Karahöyük have been claimed to be of an ethnic group and that group has been proposed as Phrygian. Some have seen fit to say just Phrygian without associating them with an ethnic group. Thus the diversity and variety of decoration on finds within the Halys Bend necessitate re-examining and re-interpreting the existing terms. When the early painted ceramics of the Iron Age from Boğazköy and Kaman-Kalehöyük are examined, it strengthens the notion of this culture developing independently of Phrygia. On the other hand, conjunct features indicate that interaction was experienced at a later stage. In another phrase, the traditional early painted ceramic culture in the Iron Age started to adopt features of Phrygian culture in admiration and fashion.
Dombalaktepe1, Samsun’un Atakum ilçesinde, Büyükoyumca mahallesi ile Ondokuz Mayıs Üniversitesi K... more Dombalaktepe1, Samsun’un Atakum ilçesinde, Büyükoyumca mahallesi ile Ondokuz Mayıs Üniversitesi Kurupelit Kampüsü arasında kalan Kamaz (bugün Hacı Dere) Vadisi’nde konumlanan bir höyüktür. Kamaz Deresi’nin menderes yaparak suladığı ormanlık vadinin dar bir kavsindeki kayalık tepe üstünde bulunan höyük, kuzeyindeki Karadeniz’e kuş uçumu 4 km mesafededir. … Dombalaktepe 2021 yılı ilk sezon kazı çalışmalarında, ileri yıllarda yapılacak olan çalışma¬ların ön raporu olması açısından höyüğün farklı kesimlerinde kazı ve sondajlar yapılmıştır. İlk yıl çalışmalarında höyüğün tepe noktasında (L15d ve L16c-d), batı yamacında (L14b, L14d ve K14c-d) ve höyüğün doğu devamında (K19d) kazı ve sondajlar, höyüğün kuzey ve kuzeybatı kesiminde temizlik çalışmaları gerçekleştirilmiştir.
The Kızılırmak River, which transforms into a delta in the Bafra Plain, drastically altered the m... more The Kızılırmak River, which transforms into a delta in the Bafra Plain, drastically altered the morphology of the coast with the alluviations it carried. Research has shown that the first cultures were clustered in and around the peninsula, which was inserted like a cape into this new plain that formed after the Pleistocene in the Bafra Plain. The problem is when and why the first com-munities came to the Bafra Plain. The number of excavations expected to be carried out to solve the problem is consists only from Ikiztepe; its controversial stratification has caused new questions, not a solution to the problem. How-ever, surveys have pointed to the demographic density in the delta plain, which has given encouraging results for new research targets. The surveys and exca-vations of İkiztepe -although their chronological order is complicated- have presented indirect evidence that the first communities arrived in the region for irrigated agriculture, transhumance, animal husbandry, transportation, natural resources, and security. The current number of known archaeological localities has increased with current research, and their distribution and spread have been remodeled. While the first human traces of the Bafra Plain date back to the Paleolithic Age, the presence of the Neolithic Age was not recorded. Although the current literature suggests that the settlement in the delta began in the Late Chalcolithic Age, it is disputed that there may also have been earlier phases. The material culture doesn’t show a marked shift, which makes the sorting of peri-ods difficult. Our approach is to reimagine the settlement chronology and mod-eling of the Bafra Plain through extensive research outside the region, making new recommendations and achieving provisional results. So we can pave the way for different discussions by presenting the current data we have to the lit-erature.
“Samsun Bölgesi Kıyı Kesimi Arkeolojik Yüzey Araştırması” 2019 yılı çalışmaları kapsamında Bafra ... more “Samsun Bölgesi Kıyı Kesimi Arkeolojik Yüzey Araştırması” 2019 yılı çalışmaları kapsamında Bafra Ovası, Samsun İl merkezi çevresinde ve Çarşamba Ovası’nda 22 lokasyon incelenmiş, bunlardan 7’sinin ilk keşfi bu çalışmalar kapsamında yapılmıştır. Araştırmalarda bulunan 8’i envanter ve 17’si etüt olmak üzere toplam 25 eser Samsun Arkeoloji Müzesine teslim edilmiştir.
Anadolu Arkeolojisiyle Harmanlanmış Bir Ömür MEHMET KARAOSMANOĞLU’NA ARMAĞAN, 2021
Suluca Karahöyük, Kapadokya’nın merkezinde konumlanan büyük (220 x 250 x 20 m) bir höyüktür. Kazı... more Suluca Karahöyük, Kapadokya’nın merkezinde konumlanan büyük (220 x 250 x 20 m) bir höyüktür. Kazısı 12 yıl (1967-1978) süren yerleşimin sadece iki sezonuna ait raporları ve bazı kısa (brief) raporları (1969- 1976) yayınlanmış, bunlarda eser gruplarının çoğu hakkında bilgi paylaşılmamıştır. Bunlar arasında andironlar da vardır. Envanter kayıtlarına göre yerleşimin V. tabakasında bulunduğunu öğrendiğimiz iki tipteki andiron, bu çalışmanın konusunu oluşturmaktadır. Bunlardan birisi antropomorfik (Tip 1), diğeri teriomorfiktir (Tip 2). Bu tipler Anadolu ve çevre kültür bölgelerinde uzun bir zaman sürecinde farklı biçim özelliklerinde görülmüştür. Bunların bulunduğu kültürel bağlam ve işlevleri yazının en spesifik problemidir. Kazı verileri kısıtlı olduğundan eserlerin bu bağlamı analojik karşılaştırma yöntemiyle yapılmış ve otoritelerin yorumları tartışılmıştır. Andironlar, taşınabilir ocak unsuru olarak tanımlanan ve taşıma ve yer değiştirme pratiğine sahip olduğundan dolayı, ev içinde ve dışında, ayrıca göç/seyahat ve kırsal bölgelerde kullanılmıştır. Üzerinde basit veya karmaşık bezeme olan andironların (özellikle de at nalı biçimli olanların, burada Tip 1) aslında dini unsur taşıdığı kabul edilmiştir. Özellikle gövdesinin bir kısmı “yüz” tasviri içerenler, bu yorumda etkili olmuştur; bazılarının ibadet odasında (veya yapılarında) açığa çıkmış olması, bu önerileri desteklemiştir. Öte yandan bu tip andironların mutfak, depo ve dokuma odası gibi farklı mekanlarda da bulunuyor olması, görüşleri çakıştırmıştır. Suluca Karahöyük’te andironların keşfedildiği yapı ve bağlam bilgisine sahip olmasak da yerleşimin V. tabakasında kült objesi olarak tanımlanan başka eserler de vardır. Bu belirsizlik ve genel tartışmalar dikkate alınarak buradaki andironların günlük kullanıma hizmet ettiğini, ayrıca, toplumun inanç anlayışını yansıtan birer sembolik maksat taşıdıklarını düşünebiliriz. At nalı formuna sahip andiron (Tip 1), daha çok Erken Transkafkasya Kültürü (Kura-Aras) alanıyla karşılaştırma olanağı sunmaktadır; bu formun morfolojisi büyük ölçüde değişerek Erken Tunç Çağı (ETÇ) sonrasında varlığını sürdürmüştür. Suluca Karahöyük’ün parmak baskılı iki göz çukuruna sahip formun en yakın benzerleri Orta Anadolu’da, buradaki yerleşimlerin ETÇ II-III ve Orta Tunç Çağı’na geçiş evrelerinde bulunmuştur ve tarihlendirme için iyi bir referanstırlar. Formu itibariyle teriomorfik görünüme sahip andironlar (Tip 2), Obeyd dönemi itibariyle Mezopotamya’dan Ege’ye dek yayılmıştır. Diğer andiron ile aynı tabakada bulunmuş olması ve aynı dönemde birçok karşılaştırma konteksti bulunması sayesinde aynı dönem aralığına tarihlenmesi gerektiğini söyleyebiliriz. Anahtar Kelimeler: Anadolu, Suluca Karahöyük, ETÇ, Ocak, Andiron, Antropomorfik, Teriomorfik
Anadolu Arkeolojisiyle Harmanlanmış Bir Ömür Mehmet Karaosmanoğlu’na Armağan, 2021
Suluca Karahöyük is a large (220 x 250 x 20 m) mound located in the center of Cappadocia. The exc... more Suluca Karahöyük is a large (220 x 250 x 20 m) mound located in the center of Cappadocia. The excavations were conducted for 12 years (1967-1978) of which only two seasons and some brief reports (1969-1976) were published, and information regarding most of the find groups was not presented. These find groups also include andirons. The two types of andirons constitute the subject of this study which we learned from the inventory records, to be found in layer V of the settlement. One of them is anthropomorphic (Type 1), and the other is theriomorphic (Type 2). These types have been seen in different form characteristics in Anatolia and surrounding cultural regions over a long period of time. Their cultural context and function is the most specific problem of this article. Since the excavation data is limited, this context of the works has been made by analogical comparison method and the comments of the authors have been discussed. Andirons are defined as portable hearth components and have been used in and out of the houses, as well as in rural areas, and during migration/travel as they have the practicality of handling and relocation. It is assumed that andirons with simple or complex decorations (especially horseshoe-shaped ones, here Type 1) to actually have a cultic element. Particularly those whose body part contains the description of a "face" were influential in this interpretation; the fact that some of them were exposed in the shrine rooms (or structures) support these suggestions. On the other hand, the fact that these types of andirons also being found in different places such as kitchens, warehouses and weaving rooms has overlapped the views. Although we do not have the knowledge of the structure and context in which andirons were discovered in Suluca Karahöyük, there are other artifacts defined as cultic objects in layer V of the settlement. Considering this uncertainty and general discussions, we can imagine that the andirons here served daily use and also carried a symbolic meaning that reflects the belief understanding of the society.Andirons (Type 1), which has a horseshoe form, offers the opportunity to compare it with the field of Early Transcaucasian Culture (Kura-Araxes); the morphology of this form has changed considerably and continued its existence after the Early Bronze Age (EBA). The closest analogues of Suluca Karahöyük's form with two finger-printed eye sockets were found in Central Anatolia, dating to EBA II-III and Transition to Middle Bronze Age phases of the settlements, and compose a good reference for dating. Andirons (Type 2), which have a theriomorphic appearance in terms of their form, dispersed from Mesopotamia to the Aegean as from the Ubaid Period. We can say that it should be dating to the same period, since it was found in the same layer with the other andiron and due to the many comparative contexts from the same period.
Arkeolojiyle Geçen Yarım Asır: Festschrift Sevil Gülçur Armağanı, 2019
Anadolu ve çevre kültür bölgelerinde tasvirli sanat eserleri arasında çokça rastlanan insan görün... more Anadolu ve çevre kültür bölgelerinde tasvirli sanat eserleri arasında çokça rastlanan insan görünümlerinin sayısı her geçen gün yeni araştırmalarla artmaktadır. Bu gibi eserler, kazılar devam ederken veya kazının ardından kısa bir süre sonra yayınlanırken, bu yazının konusunu oluşturan Tekkeköy buluntusu gibi kimi örnekler uzun yılların ardından yayınlanmayı ve mevcut bilgilerimize katkı yapmayı beklemektedir. İki boyutlu kabartma tekniğinde pişmiş toprak kap üzerine yapılmış tam görünümlü insan tasviri, 1940-1941 yıllarında İ. K. Kökten, N. Özgüç ve T. Özgüç tarafından “Türk Tarih Kurumu Adına Yapılan Samsun Bölgesi Çalışmaları” kapsamında gerçekleştirilen Tekkeköy kazısında bulunmuştur.
Metallurgica Anatolica Festschrift für Ünsal Yalçın anlässlich seines 65. Geburtstags, 2020
Devret Höyük is a small (50 x 60 x 12 m) mound on a side terrace extending from Mt Çakırdağı to S... more Devret Höyük is a small (50 x 60 x 12 m) mound on a side terrace extending from Mt Çakırdağı to Suluova in Amasya province. The ridge where it is located is bordered by the shallow valleys that expand northwards on both sides. The brooks that seasonally flow through these valleys end at the Tersakan Tributary, which joins the Yeşilırmak. The mound has been destroyed substantially by the illicit excavations. During the salvage excavations we carried out with Amasya Museum in 2013, it was discovered that the mound had been a settlement with five layers (Türker 2014:363 ff.). Although 17 graves were unearthed during the excavations, it was understood that together with the disintegrated graves, a total of 21 individuals had been buried. Three of them were pithos graves, while the others were simple earthen graves (Türker et al.2018). One of these pithos graves (Grave MC.2) was addressed as the subject of this paper in terms of its originality and finds.
Phrygia in Antiquity: From The Bronze Age to The Byzantine Period, 2019
Despite 11 years of excavation since 1967, the finds of Suluca Karahoyuk from layers III and IV h... more Despite 11 years of excavation since 1967, the finds of Suluca Karahoyuk from layers III and IV have not been published, thus knowledge of them is scarce. The identifier elements are the ceramic finds and these have been reported as Phrygian. Painted specimens are the focus of this paper. Numerous ceramics from Suluca Karahoyuk have parallels in many of the key settlements within the borders of the Halys Bend as to form, colour and decorative repertory. The ceramics from Suluca Karahoyuk have been claimed to be of an ethnic group and that group has been proposed as Phrygian.Some have seen fit to say just Phrygian without associating them with an ethnic group. Thus the diversity and variety of decoration on finds within the Halys Bend necessitate re-examining and re-interpreting the existing terms. When the early painted ceramics of the Iron Age from Boğazkoy and Kaman-Kalehoyuk are examined, it strengthens the notion of this culture developing independently of Phrygia. On the other hand, conjunct features indicate that interaction was experienced at a later stage. In another phrase, the traditional early painted ceramic culture in the Iron Age started to adopt features of Phrygian culture in admiration and fashion.
The Urartian Kingdom was on the historical stage as a sovereign power beginning in the mid-9th ce... more The Urartian Kingdom was on the historical stage as a sovereign power beginning in the mid-9th century BCE, located in mountainous eastern Anatolia and the lands nearby. During its most powerful era, the kingdom extended its borders to the Euphrates in the west, to Lake Urmiye in the southeast, to the plateau of Erzurum-Kars in the north, and to Lake Sevan in the southeast (Salvini 1995; Çilingiroğlu 1997; Köroğlu 2011). The Urartian kings who reigned in this vast and harsh geography for almost three centuries constructed magnificent castles in order to make the central authority permanent. Rusa II, who was the last great king of the Urartians, and reigned during the 7th century BCE, had five large castles constructed in the mountainous zone during this tumultuous era. There is no doubt that the most majestic of these is Ayanis Castle, which rises on a natural hill on the eastern coast of Lake Van. The castle, which is just a one-day walk (35 km) away from the capital Tušpa, must have been constructed just after 673–672 BCE according to the inscriptions from the monumental gate and temple, and based on the results of dendrochronological analysis (Çilingiroğlu 2011; Manning et al. 2001). The excavations at Ayanis Castle, which have continued for 30 years, have provided a rich inventory belonging to the Urartian culture. Excavations were carried out in two areas, the Citadel and the outer town, in areas identified as “The Temple Area, Domestic Buildings, Pillared Hall, Monumental Gate, East and West Storerooms, South-North- East and West Fortification Walls and a part of the outer city” (Çilingiroğlu and Salvini 2001; Çilingiroğlu and Işıklı 2014) (Fig. 7-1). Among this group of structures, the most prominent is the Hall with Podium, which also includes the Temple of Ḫaldi and which is a unique element in Urartian architecture discovered in the excavations of the Temple Area; the new phase of archaeological excavations here are the topic of this study. The excavations that began in 2011 have continued with a focus on solving the archaeological problems in the temple area, and related restoration and protection. Within these studies the focus was on the new monumental building, which is located east of the temple area and just behind the core temple of Ḫaldi (cella). This new building, renamed “The Hall with Podium,” is an authentic structure that has caused us to revise what was already known about the Urartians and raises new questions regarding Urartian archaeology.
Sanatı olmak üzere, çeşitli dersler alarak öğrencisi olma şansı yakaladığım Prof. Dr. Aliye Öztan... more Sanatı olmak üzere, çeşitli dersler alarak öğrencisi olma şansı yakaladığım Prof. Dr. Aliye Öztan için hazırlanan bu çalışmanın bir parçası olmaktan büyük onur duyduğumu belirtmek isterim. Meslekî yaşamım boyunca derin arkeoloji bilgisine sıklıkla başvurduğum ve yol gösterici fikirleriyle çalışmalarıma katkıda bulunan çok değerli hocam Prof. Dr. Aliye Öztan'a yaşamının bundan sonraki bölümünde sağlık ve esenlikler dilerim.
Samsat’tan Acemhöyük’e Eski Uygarlıkların İzinde Aliye Öztan’a Armağan / From Samosata to Acemhöy... more Samsat’tan Acemhöyük’e Eski Uygarlıkların İzinde Aliye Öztan’a Armağan / From Samosata to Acemhöyük Trailing The Ancient Civilizations Studies Presented to Honour of Aliye Öztan
Uploads
Papers by Atila Turker
satisfactory data on its cultic function was found either. It is difficult to explain why a house model fragment was found in Devret, one of the smallest settlements in North-Central Anatolia. The reason for its presence
here can be sought in indirect associations or migratory movements. Devret is equally remote from Eastern and Western cultures due to its location, which is why we have kept our perspective very broad. House Models were found in the greatest number and variety in Southeastern Europe over a long period of time. We compared the analogy of the Kodjadermen-Gumelnița-Karanovo VI (KGK VI) specimens with Devret and questioned the possibilities. The context between house models outside Europe, however, is disjointed and does not provide a composition that allows for a comparison with Devret. The discovery of sophisticated old-world finds at a small-scale site like Devret in North-Central Anatolia will undoubtedly keep the debate on house models topical. Only further research and discoveries will clarify this position and serve as a reference for future reassessment.
targeting the Early Bronze Age which sustained in short periods, makes it difficult for us to establish the socio-economic and hierarchical order of the region. The problem of dating the excavated stratigraphy and conservative approaches to the appearance of the region is another factor that complicates a comprehensive understanding of the region.
satisfactory data on its cultic function was found either. It is difficult to explain why a house model fragment was found in Devret, one of the smallest settlements in North-Central Anatolia. The reason for its presence
here can be sought in indirect associations or migratory movements. Devret is equally remote from Eastern and Western cultures due to its location, which is why we have kept our perspective very broad. House Models were found in the greatest number and variety in Southeastern Europe over a long period of time. We compared the analogy of the Kodjadermen-Gumelnița-Karanovo VI (KGK VI) specimens with Devret and questioned the possibilities. The context between house models outside Europe, however, is disjointed and does not provide a composition that allows for a comparison with Devret. The discovery of sophisticated old-world finds at a small-scale site like Devret in North-Central Anatolia will undoubtedly keep the debate on house models topical. Only further research and discoveries will clarify this position and serve as a reference for future reassessment.
targeting the Early Bronze Age which sustained in short periods, makes it difficult for us to establish the socio-economic and hierarchical order of the region. The problem of dating the excavated stratigraphy and conservative approaches to the appearance of the region is another factor that complicates a comprehensive understanding of the region.
The surface surveys we conducted in the Samsun region, our artifact studies at the Samsun Archaeology Museum, the Dombalaktepe excavation, and the database we compiled from literature data provide us information about the distribution of Chalcolithic and Early Bronze Ages. Our current information shows us, there are more than 430 archaeological locations in Samsun. These are arranged by numerical as settlements, mounds, fortresses, tumuli, areas, and necropolis types. The number of recorded Chalcolithic Age locations is around 50, while Early Bronze Age locations are about 130. The ratio between them indicates a rapid demographic increase in the Early Bronze Age following the Chalcolithic Age. The spread in the region appears homogeneous in the Early Bronze Age, while clustered in specific areas during the Chalcolithic Age. The next part of the assignment is challenging! Some locations which are included in our statistics are defined as "Copper Age", and many of them are encountered general dating like "Bronze Age." Modelling all of this is difficult, but at least we can provide a general overview for Samsun. When we add neighbouring regions to these statistical data, we can witness how many unknowns actually answer numerous questions.
Andironlar, taşınabilir ocak unsuru olarak tanımlanan ve taşıma ve yer değiştirme pratiğine sahip olduğundan dolayı, ev içinde ve dışında, ayrıca göç/seyahat ve kırsal bölgelerde kullanılmıştır. Üzerinde basit veya karmaşık bezeme olan andironların (özellikle de at nalı biçimli olanların, burada Tip 1) aslında dini unsur taşıdığı kabul edilmiştir. Özellikle gövdesinin bir kısmı “yüz” tasviri içerenler, bu yorumda etkili olmuştur; bazılarının ibadet odasında (veya yapılarında) açığa çıkmış olması, bu önerileri desteklemiştir. Öte yandan bu tip andironların mutfak, depo ve dokuma odası gibi farklı mekanlarda da bulunuyor olması, görüşleri çakıştırmıştır. Suluca Karahöyük’te andironların keşfedildiği yapı ve bağlam bilgisine sahip olmasak da yerleşimin V. tabakasında kült objesi olarak tanımlanan başka eserler de vardır. Bu belirsizlik ve genel tartışmalar dikkate alınarak buradaki andironların günlük kullanıma hizmet ettiğini, ayrıca, toplumun inanç anlayışını yansıtan birer sembolik maksat taşıdıklarını düşünebiliriz. At nalı formuna sahip andiron (Tip 1), daha çok Erken Transkafkasya Kültürü (Kura-Aras) alanıyla karşılaştırma olanağı sunmaktadır; bu formun morfolojisi büyük ölçüde değişerek Erken Tunç Çağı (ETÇ) sonrasında varlığını sürdürmüştür. Suluca Karahöyük’ün parmak baskılı iki göz çukuruna sahip formun en yakın benzerleri Orta Anadolu’da, buradaki yerleşimlerin ETÇ II-III ve Orta Tunç Çağı’na geçiş evrelerinde bulunmuştur ve tarihlendirme için iyi bir referanstırlar. Formu itibariyle teriomorfik görünüme sahip andironlar (Tip 2), Obeyd dönemi itibariyle Mezopotamya’dan Ege’ye dek yayılmıştır. Diğer andiron ile aynı tabakada bulunmuş olması ve aynı dönemde birçok karşılaştırma konteksti bulunması sayesinde aynı dönem aralığına tarihlenmesi gerektiğini söyleyebiliriz.
Anahtar Kelimeler: Anadolu, Suluca Karahöyük, ETÇ, Ocak, Andiron, Antropomorfik, Teriomorfik
addressed as the subject of this paper in terms of its originality and finds.
located in mountainous eastern Anatolia and the lands nearby. During its most powerful era, the kingdom extended its
borders to the Euphrates in the west, to Lake Urmiye in the southeast, to the plateau of Erzurum-Kars in the north, and
to Lake Sevan in the southeast (Salvini 1995; Çilingiroğlu 1997; Köroğlu 2011). The Urartian kings who reigned in
this vast and harsh geography for almost three centuries constructed magnificent castles in order to make the central
authority permanent. Rusa II, who was the last great king of the Urartians, and reigned during the 7th century BCE,
had five large castles constructed in the mountainous zone during this tumultuous era. There is no doubt that the most
majestic of these is Ayanis Castle, which rises on a natural hill on the eastern coast of Lake Van. The castle, which is
just a one-day walk (35 km) away from the capital Tušpa, must have been constructed just after 673–672 BCE
according to the inscriptions from the monumental gate and temple, and based on the results of dendrochronological
analysis (Çilingiroğlu 2011; Manning et al. 2001).
The excavations at Ayanis Castle, which have continued for 30 years, have provided a rich inventory belonging to
the Urartian culture. Excavations were carried out in two areas, the Citadel and the outer town, in areas identified as
“The Temple Area, Domestic Buildings, Pillared Hall, Monumental Gate, East and West Storerooms, South-North-
East and West Fortification Walls and a part of the outer city” (Çilingiroğlu and Salvini 2001; Çilingiroğlu and Işıklı
2014) (Fig. 7-1). Among this group of structures, the most prominent is the Hall with Podium, which also includes the
Temple of Ḫaldi and which is a unique element in Urartian architecture discovered in the excavations of the Temple
Area; the new phase of archaeological excavations here are the topic of this study. The excavations that began in 2011
have continued with a focus on solving the archaeological problems in the temple area, and related restoration and
protection. Within these studies the focus was on the new monumental building, which is located east of the temple
area and just behind the core temple of Ḫaldi (cella). This new building, renamed “The Hall with Podium,” is an
authentic structure that has caused us to revise what was already known about the Urartians and raises new questions
regarding Urartian archaeology.