Dünyada
Tarihçilik
Dönemler/Okullar/Yaklaşımlar ve Tar�hç�ler
Ed�tör: Ahmet ŞİMŞEK
Mehmet Al� KILIÇBAY • Ahmet KANLIDERE • Fatma ACUN • Muzaffer DEMİR
Necmett�n ALKAN • Lütf� SUNAR • Hasan AYDIN • M�chael TALBOT • Özlem GENÇ
Özlem ÇAYKENT • Fat�h DURGUN • Güneş IŞIKSEL • H�lal GÖRGÜN • Sel�m TEZCAN
Abdülkad�r MACİT • Murat ARPACI • Fırat YAŞA • Hasan SUNGUR • S�bel YALI
Editör: Prof. Dr. Ahmet Şimşek
DÜNYADA TARİHÇİLİK
Dönemler/ Okullar/ Yaklaşımlar ve Tarihçiler
ISBN 978-605-241-057-8
DOI 10.14527/9786052410578
Kitap içeriğinin tüm sorumluluğu yazarlarına aittir.
© 2017, PEGEM AKADEMİ
Bu kitabın basım, yayım ve satış hakları Pegem Akademi Yay. Eğt. Dan. Hizm. Tic.
Ltd. Şti.ye aittir. Anılan kuruluşun izni alınmadan kitabın tümü ya da bölümleri, kapak
tasarımı; mekanik, elektronik, fotokopi, manyetik, kayıt ya da başka yöntemlerle
çoğaltılamaz, basılamaz, dağıtılamaz. Bu kitap T.C. Kültür Bakanlığı bandrolü ile satılmaktadır. Okuyucularımızın bandrolü olmayan kitaplar hakkında yayınevimize bilgi
vermesini ve bandrolsüz yayınları satın almamasını diliyoruz.
Pegem Akademi Yayıncılık, 1998 yılından bugüne uluslararası düzeyde düzenli faaliyet yürüten uluslararası akademik bir yayınevidir. Yayımladığı kitaplar; Yükseköğretim Kurulunca tanınan yükseköğretim kurumlarının kataloglarında yer almaktadır. Dünyadaki en büyük çevrimiçi kamu erişim kataloğu olan WorldCat ve ayrıca
Türkiye’de kurulan Turcademy.com ve Pegemindeks.net tarafından yayınları
taranmaktadır, indekslenmektedir. Aynı alanda farklı yazarlara ait 1000’in üzerinde
yayını bulunmaktadır. Pegem Akademi Yayınları ile ilgili detaylı bilgilere http://pegem.net adresinden ulaşılabilmektedir.
1. Baskı: Eylül 2017, Ankara
Yayın-Proje: Özlem Sağlam
Dizgi-Grafik Tasarım: Didem Kestek
Kapak Tasarımı: Pegem Akademi
Baskı: Vadi Grup Ciltevi A.Ş.
İvedik Organize Sanayi 28. Cadde 2284 Sokak No:105
Yenimahalle/ANKARA
(0312 394 55 91)
Yayıncı Sertifika No: 14749
Matbaa Sertifika No: 26687
İletişim
Karanfil 2 Sokak No: 45 Kızılay / ANKARA
Yayınevi: 0312 430 67 50 - 430 67 51
Yayınevi Belgeç: 0312 435 44 60
Dağıtım: 0312 434 54 24 - 434 54 08
Dağıtım Belgeç: 0312 431 37 38
Hazırlık Kursları: 0312 419 05 60
İnternet: www.pegem.net
E-ileti:
[email protected]
Dünyanın tüm tarihçilerine saygı ile..
BÖLÜMLER VE YAZARLARI
1. Bölüm: Antik Yunan Tarihçiliği: Herodotos ve hukydides
Prof. Dr. Muzafer Demir
Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi
2. Bölüm: Ortaçağ Avrupa’sında Tarihyazımı: Bede
Yrd. Doç. Dr. Fatih Durgun
İstanbul Medeniyet Üniversitesi
3. Bölüm: Ortaçağ İslam Dünyasında Tarihçilik: Taberi ve İbni
Haldun
Doç. Dr. Hasan Aydın
Ondokuz Mayıs Üniversitesi
4. Bölüm: Rönesans Döneminde Avrupa Tarihyazımı ve Niccolo
Machiavelli
Yrd. Doç. Dr. Özlem Genç
Ondokuz Mayıs Üniversitesi
5. Bölüm: Aydınlanma Tarih Yazıcılığı ve Edward Gibbon
Yrd. Doç. Dr. Özlem Çaykent
İstanbul 29 Mayıs Üniversitesi
6. Bölüm: Modern Fransız Tarihçiliğinin Doğuşu ve Jules Michelet
Yrd. Doç. Dr. Güneş Işıksel
İstanbul Medeniyet Üniversitesi
vi
Dünyada Tarihçilik
7. Bölüm: İngiliz Whig Tarihçiliği ve homas Carlyle
Yrd. Doç. Dr. Michael Talbot
Greenwich Üniversitesi
8. Bölüm: Modern Tarihçiliğin Kurucusu ve Tarihte “Tanrı’nın
İradesi”ni Arayan Tarihçi: Leopold von Ranke
Prof. Dr. Necmettin Alkan
Karadeniz Teknik Üniversitesi
9. Bölüm: Amerika Birleşik Devletleri’nde Tarihyazımı ve Howard
Zinn
Yrd. Doç. Dr. Hasan Sungur
Tunçeli Üniversitesi
10. Bölüm: Modern Arap Tarihçiliği ve Muhammed Şefik Gurbal
Yrd. Doç. Dr. Hilal Görgün
İstanbul Medeniyet Üniversitesi
11. Bölüm: Modern Çağda Uygarlık Tarihçiliği ve Arnold Toynbee
Prof. Dr. Fatma Acun
Hacettepe Üniversitesi
12. Bölüm: “Batı Ruhu”nu Kurtarmak: Karşılaştırmalı
Medeniyetler Tarihi ve Max Weber
Doç. Dr. Lütfi Sunar
İstanbul Medeniyet Üniversitesi
Bölümler ve Yazarları
vii
13. Bölüm: Annales Okulu ve Fernand Braudel
Dr. Mehmet Ali Kılıçbay
Gazi Üniversitesi Emekli Öğretim Üyesi
14. Bölüm: Dünya Tarihçiliği: Marshall Hodgson
Prof. Dr. Ahmet Kanlıdere
Marmara Üniversitesi
15. Bölüm: Mikro Tarihçilik ve Carlo Ginzburg
Dr. Fırat Yaşa
16. Bölüm: Zihniyet Tarihçiliği ve Georges Duby
Yrd. Doç. Dr. Murat Arpacı
Erzincan Üniversitesi
17. Bölüm: Kültür Tarihçiliği ve Peter Burke
Sibel Yalı
İstanbul Üniversitesi
18. Bölüm: Avrupa’da Ortaçağın Rehabilitasyonu ve Umberto Eco
Yrd. Doç. Dr. Selim Tezcan
Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesi
19. Bölüm: Çağdaş İslam Tarihçiliği ve Muhammed Hamidullah
Yrd. Doç. Dr. Abdülkadir Macit
Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesi
ÖN SÖZ
İnsanı diğer canlı türlerinden ayıran temel fark belki de bilincidir. Diğer canlılardan daha akıllı ya da zeki olduğumuz çoğu zaman bir yanılsama olsa da bilinç, diğer canlılara göre ciddi bir fark
oluşturur. Bilincin sınırlarının ne olduğu ve nasıl oluştuğunu henüz
bilemesek de “farkında olmanın farkında olmak” şeklinde tarif edebilirsek, bunun geçmiş ve bellek kavramlarıyla yakın ilişkisini kurmak kolaylaşır.
Biz insanlar, geçmişe göre bugün çok daha sistematik bir düşünce tarzına sahibiz. Zihnimiz bilinmeyeni bilmeye, anlaşılmayanı anlamaya çalışır. Soyut olan zamanı da bu bağlamda ölçme ve
anlamlandırma eğilimindeyiz. Dün-şimdi-gelecek kategorisi buna
göre ortaya çıkmıştır. Bilinç dediğimizse, tam da bu ilerlemeci biçimde yazdığımız zaman kategorilerini kapsayacak bir mahiyete dayanır. “Dünü bilmek”, “bugünün farkında olmak”, “yarını planlamak”..
Dün’ü bilmek konusunda sistematik bilgi sağlayan çalışma alanı
olarak modern tarih, malumdur ki Batı medeniyetinin bir ferdi olan
Leopold Von Ranke’nin 1820’lerde Berlin Üniversitesi’nde Tarih
kürsüsünü kurmasıyla başlar. Bu her şeyden evvel elbette ki bilinçli
bir tasarımdır. Temelinde modern düşüncenin kültürünü ve zihniyetini buluruz. Onun öncesindeyse Aydınlanmayı ve hümanizmayı,
onunla yeniden diriltilen Antik uygarlık bilgilerini (Yunan ve Roma)
görürüz. Son elli yıldır Batı-dışı dünyanın tarihi konusunda ciddi
yol alındığı söylenebilir. Bu gelişme aslında geçmişin daha sistematik bir boyutu sayabileceğimiz tarih çalışmalarının konu çeşitliliği
yanında coğrafi ve kültürel olarak da nasıl genişlediğini gösterir, gibidir. Dünya tarihi yazma çabaları yine son elli yılda büyük ölçüde
zenginleşti. Bugün, gelişmiş veri toplama ve değerlendirme imkanlarıyla kapsayıcı bir Dünya tarihi yazılabilir mi, bunu söylemek hala
çok zor olsa da Global tarihçilikten küreselleşmeye kadar perspektifin oldukça genişlemiş olduğunu söylemek mümkündür. Bu çalışma
dünyadaki tarihçiliğin çeşitliliğine odaklanmıştır. Kitapta, dünyada
tarihçiliğin bugünkü zenginliğini/çeşitliliğini bulmasına katkı sağla-
x
Dünyada Tarihçilik
yan ana okullar/ekoller/yaklaşımlar ve onların öncü/usta tarihçileri
konu edilmiştir.
2016 Aralık ayında Türk Tarihçileri kitabımızı yayınlamıştık.
Kitabımızın yayınlanması sonrasında Türk tarih camiamızın değerli
temsilcilerinden gelen istek ve tekliler üzerine bu kez de Dünyada
tarihçilikte etkili olmuş önemli ekolleri ve isimleri yazmaya karar
verdik. Dünyada tarih araştırma ve yazımına etki etmiş önemli tarihçilere ilişkin çalışmada, Türk Tarihçileri’nde ifade ettiğimiz gibi
Türkçe literatüre telif eserler kazandırmayı amaçladık. Bu kolay okunur ve anlaşılır çalışmalarla başta lisans öğrencilerinin olmak üzere,
Türk kamuoyunun tarihe yönelik bilgi ve bakış açısının iyileşmesini
diledik.
Kitabın planlanma aşamasında öncelikle hangi dönemlerin ve
önemli ekollerin, hangi temsilcileriyle birlikte ele alınması konusunda, çeşitli tarih kürsülerinde görev yapan meslektaşlarımızla müzakerelerde bulunduk. Dünyadaki tarihyazımı açısından kapsayıcı
ama okunabilecek bir kitap için, önemli dönem/ekol ve öncü olduğunu düşündüğümüz yirmi beş bölüm kararlaştırdık. Daha önce de
ifade ettiğimiz gibi kitabımızın kolay okunurluğu yanında kapsayıcı
olmasına her ne kadar çalışmışsak da eminiz ki önemli bulunacak
pek çok tarihçiye yer veremedik. Kitabımız bu yönüyle bir seçkidir.
Umarız ki başka çalışmalarda diğer öncü/önemli isimlerin de bu
bağlamda çalışılması mümkün olabilir.
Kitapta bölümler arası denge ve uyumu sağlamak adına her bir
bölümde; önce dönemin özgünlüğü ya da ekol/okul/yaklaşım hakkında genel bir bilginin verilmesiyle başlanması, bunun olabildiğince öz ve anlaşılır sunulduktan sonra çalışılan her bir tarihçinin tarihçiliğini olabildiğince şu sorular çerçevesinde ele alınmasına çalıştık.
1.
Tarihçi, hangi okullardan/kişilerden, nasıl bir eğitim almıştır? Nasıl yetişmiştir?
2.
Çalışma alanına nasıl yönelmiş, hangi konularda çalışma
yapmıştır? Eserleri nelerdir? Opus Magnum’u nedir?
Ön Söz
xi
3.
Tarih araştırma ve yazım süreçlerinde nasıl bir yol izlemiştir? (biliniyorsa)
4.
Tarihe nasıl bakmış, nasıl algılamış, nasıl değerlendirmiştir?
5.
Alanına nasıl katkılar sağlamıştır? (Kavram, tez, bilgi, yaklaşım vs. katkıları bakımından)
6.
Genel olarak değerlendirildiğinde hangi ekole yakın ya da
mensup olarak tanımlanabilir?
7.
Alanında nasıl bir etki oluşturmuştur?
8.
Kimleri yetiştirmiş ya da etkilemiştir?
Bölümün sonunda da tarihçi/lerin eserlerinden onlara özgü bir
sayfa doğrudan alıntı yapıldı. Böylelikle her bir dönem tarih düşüncesi, öncü tarihçileri ve eserlerinden birer sayfa örneği vererek okuyucunun zihninde daha zengin bir imge oluşması amaçlandı.
İlk bölüm eskiçağda tarihçilik üzerine oldu. Greko-Romen
coğrafyasının iki meşhuru Herodotos ve hukydides yer aldı. Bölümü Muzafer Demir yazdı. İkinci bölümde Ortaçağ Avrupasında tarihyazımı, Augustinus başta olmak üzere kilise anlayışını belirleyenler hakkında kısa bilgiden sonra Eusebius, Isodoro, ve Otto Freising
gibi önemli temsilciler nezdinde işlendi. Bunların en dikkat çekicisi
Kilise kroniği yazarlarından Bede’nin yaşam öyküsü ve tarihçiliği
de Fatih Durgun tarafından konu edildi. Üçüncü bölümde Ortaçağ
İslam dünyasında tarihçiliği; siyer geleneğinden hareketle, aktarmacı tarih yaklaşımı örneğinde genel hadisçi yaklaşım dile getirilerek,
İbni Miskhevey, Mesudi gibi fark yaratanlara değinilerek Taberi’nin
ve İbni Haldun’un kısa yaşam öyküleri ve tarihçilikleri Hasan Aydın
tarafından yazıldı.
Rönesans’ta tarihyazımı, özellikle Hümanizmin etkisiyle yeniden farkedilen insan kavramı merkezinde gelişen tarihyazım tarzları, Guicciardini ve Bodin gibi öncüler hakkında kısa bilgilerden
sonra Machiavelli’nin kısa yaşam öyküsü ve tarihçiliği Özlem Genç
xii
Dünyada Tarihçilik
tarafından incelendi. Altıncı bölümde Aydınlanma dönemi tarih yazıcılığı Voltaire, Montesquieu konu edilerek Gibbon örneği üzerinden, onun kısa yaşam öyküsü ve tarihçiliğiyle birlikte Özlem Çaykent tarafından yazıldı.
Aydınlanmanın etkisiyle gelişen ulus tarihyazımlarının Avrupa’daki önemli örnekleri için İngiliz, Fransız, Alman; Batı dünyasının diğer ucu Amerika ve Batı dışı örnek olarak modern Arap tarihçiliği öncüleriyle birlikte seçildi. Bunlardan Fransız ulus tarihçiliği
Michelet örneğinde Güneş Işıksel tarafından kaleme alındı. İngiliz
(Whig) tarihçiliği ise homas Carlyle üzerinden Michael Talbot tarafından incelendi. Alman ekolü “Modern Tarihçiliğin Kurucusu ve
Tarihte “Tanrı’nın İradesi”ni Arayan Tarihçi: Leopold von Ranke”
başlığıyla Necmettin Alkan tarafından yazıldı. Amerikan tarihyazımı ise ilerlemeci tarihçiler, uzlaşımcı tarihçiler, yeni sol tarihçiliği,
yeni toplumsal ve siyasî tarihçilere yer verilerek, Howard Zinn örneğinde Hasan Sungur tarafından incelendi. Modern Arap tarihyazımının serüveni ise Muhammed Şefik Gurbal örneğinde Hilal Görgün tarafından yazıldı.
Bunlar dışında modern çağda uygarlık tarihi konusu Oswald
Spengler’e değinilerek Arnold Toynbee üzerinden Fatma Acun tarafından incelendi. Max Weber’in özellikle Kapitalizmin Ruhu ve Protestan Ahlakı adlı eseri başta olmak üzere sosyal bilimlerde tarihsel
çözümlemelere getirdiği zihniyeti esas alan yaklaşımının dünyada
tarihyazımını nasıl etkilediğini Lütfi Sunar yazdı.
Annales tarihyazımı ve Braudel konusunu ise yıllarca ekolün
temsilcilerinden Türkçeye tercümeler yapmış, büyük emek sahibi
biri olarak Mehmet Ali Kılıçbay yazdı. Dünya tarihçiliğinin yazım
serüvenini Marshall Hodgson örneğinde Ahmet Kanlıdere inceledi. Makro tarihyazımına karşın son dönemde önem kazanan mikro
tarihçilik ise, büyük ustası Carlo Ginzburg’un yaşam öyküsü ve tarihçiliği bağlamında Fırat Yaşa tarafından yazıldı. Zihniyet tarihçiliğinin serüveninden bahisle Georges Duby’nin tarihçiliğini ise Murat
Ön Söz
xiii
Arpacı inceledi. Yine dünyada kültür tarihçiliğinin seyrini ve bir örnek tarihçi olarak Peter Burke’ü Sibel Yalı metinleştirdi.
Modern dünyada Ortaçağ tarihyazımının serüvenini, Umberto
Eco örneğinde Selim Tezcan işledi. Modern dünyada İslam tarihçiliğinin seyir ve bu konuda yol açmış Muhammed Hamidullah’ın
tarihçiliğini Abdülkadir Macit kaleme aldı.
Bunlar dışında Yeni Bilim üzerinden Vico’nun tarihçiliğini,
Herder örneği üzerinden Alman tarihselci yaklaşımını, Hobsbawm
üzerinden (İngiliz) Marksist tarihyazımını, Wallerstein üzerinden
modern küresel sistemi, Foucault üzerinden biyotarih yaklaşımını da
birer bölüm olarak planlamıştık. Ancak her kitap yazım sürecinde
olan gelişme burada da gerçekleşti: “Sizin editör olarak bir planınız
varsa yazarların da mutlaka başka planları vardır” mucibince, bölüm
yazarlarından kaynaklı olarak bu yazılar kitabımızda maalesef yer
bulamadılar. Umulur ki kitabın sonraki baskısında bu güzel konu ve
tarihçiler de işlenmiş olsun. Ve başka tarih okulları ve tarihçilerle,
başka perspektilerden yeni telif çalışmalar yapılsın.
Okuyucuya kolaylık sağlaması bakımından dipnolar olabildiğince açık ve ayrıntılı verilmiştir. Yine okuyucuya kolaylık için Türkçe olmayan eserlerin künyedeki ayrıntıları (vol./cilt, no./sayı, pg./s.)
Türkçe verilmiştir. Her bir bölümün kaynakçasını ayrı ayrı vermek
yerine, daha ayrıntılı okuma/lar yapmak için kitap sonunda “Seçilmiş Kaynakça” sunulmuştur.
İki önemli çeviri eser olan, Marnie Hughes Warrington’un En
Önemli 50 Tarihçi’si ve Véronique Sales’in Tarihçiler’inden sonra,
Dünya’daki önemli tarihçiler üzerine Türkçede telif bir eserin eksikliğini vurgulayarak bu kitabın yazılmasında cesaretlendirici sözleri
için öncelikle Ahmet Nezihi Turan’a teşekkür ederim. Dediği gibi
daha özgününü ortaya koymaya çalıştık. Kitabın konu/lar bağlamında zenginleşmesi için kıymetli önerilerini paylaşan Fatih Durgun ile
Lüti Sunar’a şükranlarımı sunuyorum. Tarih ve tarihçilerle ilgili ça-
xiv
Dünyada Tarihçilik
lışmaların bir seri olarak yayınlama kararı ve desteğinden dolayı da
PegemAkademi yöneticisi Servet Sarıkaya’ya teşekkür ederim.
Yaptığımız editörlü çalışmalarla Türkiye birikimini bir araya getirmenin ve bu kollektif çalışmayla literatürümüze telif bir eser daha
kazandırmanın mutluluğuyla iyi okumalar dileriz.
Saygılarımızla..
Ahmet Şimşek
15 Ağustos 2017
Beyazıt-İstanbul
İÇİNDEKİLER
Ön Söz ........................................................................................................ viii
1. Bölüm: Antik Yunan Tarihçiliği: Herodotos ve hukydides .............1
Herodotos ................................................................................................8
Tarihçiliği ..............................................................................................10
hukydides ............................................................................................18
Tarihçiliği ..............................................................................................19
2. Bölüm: Ortaçağ Avrupa’sında Tarihyazımı: Bede ...........................29
Bede .......................................................................................................37
Sonuç......................................................................................................45
3. Bölüm: Ortaçağ İslam Dünyasında Tarihçilik: Taberi
ve İbni Haldun ...........................................................................................47
Taberî .....................................................................................................55
Tarihçiliği ..............................................................................................57
İbn Haldûn ............................................................................................63
Tarihçiliği ..............................................................................................66
4. Bölüm: Rönesans Döneminde Avrupa Tarihyazımı ve
Niccolo Machiavelli ...................................................................................75
Niccolo Machiavelli .............................................................................82
Tarihçiliği .............................................................................................84
5. Bölüm: Aydınlanma Tarih Yazıcılığı ve Edward Gibbon ................89
Edward Gibbon ....................................................................................97
Tarihçiliği ........................................................................................... 103
xvi
Dünyada Tarihçilik
6. Bölüm: Modern Fransız Tarihçiliğinin Doğuşu ve
Jules Michelet ........................................................................................... 109
Romantik Tarihyazımı: Bir Çerçeve Denemesi ............................. 110
Jules Michelet .................................................................................... 116
Tarihçiliği ........................................................................................... 118
Romantik Tarihçiliğin Sınırları veya Pozitivizme
Açılan Kapı ......................................................................................... 120
7. Bölüm: İngiliz Whig Tarihçiliği ve homas Carlyle ...................... 125
homas Carlyle ve Büyük Adam Tarihi ......................................... 129
Sonuç................................................................................................... 134
8. Bölüm: Modern Tarihçiliğin Kurucusu ve Tarihte “Tanrı’nın
İradesi”ni Arayan Tarihçi: Leopold von Ranke .................................. 137
Modern Tarihçilik ve Alman Tarih Okulu: Geç Kalmış Alman
Birliği’ne Duyulan İhtiyacın Bir Tezahürü ..................................... 138
Leopold von Ranke ........................................................................... 143
Tarihçiliği .......................................................................................... 147
9. Bölüm: Amerika Birleşik Devletleri’nde Tarihyazımı
ve Howard Zinn ....................................................................................... 159
Howard Zinn .................................................................................... 164
Tarihçiliği ........................................................................................... 165
10. Bölüm: Modern Arap Tarihçiliği ve Muhammed
Şefik Gurbal ............................................................................................. 175
Muhammed Şefik Gurbal ................................................................ 183
Tarihçiliği ........................................................................................... 185
Sonuç................................................................................................... 192
İçindekiler xvii
11. Bölüm: Modern Çağda Uygarlık Tarihçiliği ve Arnold
Toynbee ..................................................................................................... 195
Arnold Joseph Toynbee .................................................................... 201
12. Bölüm: “Batı Ruhu”nu Kurtarmak: Karşılaştırmalı
Medeniyetler Tarihi ve Max Weber ...................................................... 211
Max Weber ......................................................................................... 212
Weber’in Tarihyazımına Katkısı ...................................................... 216
Sonuç................................................................................................... 223
13. Bölüm: Annales Okulu ve Fernand Braudel ................................. 227
Fernand Braudel ................................................................................ 229
Tarihçiliği ........................................................................................... 232
14. Bölüm: Dünya Tarihçiliği: Marshall Hodgson ............................. 237
Marshall Hodgson ............................................................................ 245
15. Bölüm: Mikro Tarihçilik ve Carlo Ginzburg ............................... 255
Carlo Ginzburg ................................................................................. 260
Kurgu, Kavram ve Kimlik Bağlamında Carlo Ginzburg .............. 263
Sonuç................................................................................................... 267
16. Bölüm: Zihniyet Tarihçiliği ve Georges Duby .............................. 271
Georges Duby ................................................................................... 278
Tarihçiliği ........................................................................................... 279
17. Bölüm: Kültür Tarihçiliği ve Peter Burke ..................................... 289
Peter Burke ......................................................................................... 290
Tarihçiliği ........................................................................................... 292
xviii Dünyada Tarihçilik
18. Bölüm: Avrupa’da Ortaçağın Rehabilitasyonu ve
Umberto Eco ........................................................................................... 303
Umberto Eco ...................................................................................... 309
Tarihçiliği ........................................................................................... 314
Eco’nun Metodolojisi ........................................................................ 317
Sonuç .................................................................................................. 320
19. Bölüm: Çağdaş İslam Tarihçiliği ve Muhammed
Hamidullah ............................................................................................. 323
Muhammed Hamidullah.................................................................. 326
Tarihçiliği ........................................................................................... 329
Sonuç................................................................................................... 337
Kaynakça................................................................................................... 341
1. BÖLÜM
Antik Yunan Tarihçiliği:
Herodotos ve Thukydides
Muzafer DEMİR1
Eski Yunan dünyasında her yerde olduğu gibi yazı kullanılmadan önce kulaktan duyma sözlü anlatım geleneği vardı. Tarihi de
içine alan Yunan edebî anlatımları ve türlerinin tamamının kökeni
Eski Yunanlıların Ilias ve Odyssesia adlı ilk yazılı eserlerini MÖ 750’li
yıllarda epik-şiir biçiminde derleyen Homeros’a kadar gitmektedir.
Homeros her ne kadar eserlerinin içine tanrıların da aktif olarak yer
aldığı mucizevi unsurlar katmış olsa da, Ilias destanının merkezinde
MÖ 1250’li yıllarda gerçekleştiği düşünülen Troia-Yunan savaşları
vardır. Bu savaş etrafında aristokratlarla sıradan halk arasındaki ilişkileri ortaya koyan sosyal tarihte kendisine önemli bir yer edinmektedir. Batı edebiyatındaki “historia”, yani “Tarih” kelimesinin kullanımının yaklaşık iki yüz sene sonra ilk kez Herodotos tarafından
kullanılmaya başlanmasında da Homeros’un eserlerinin etkisinin
olduğu öne sürülmektedir. Çünkü insanlar Homeros’un eserlerinde
Yunanlılar arasında anlattıkları olayların ve olayların içinde geçen
insan karakterlerinin gerçekten var olduğuna inanmışlardır. Diğer
deyimle Homeros’un destansı anlatımları daha sonraki dönemlerde siyasî ve kültürel çıkarlar denklemi içine eklenerek, devamlılık,
eşzamanlılık ve soyların oluşturulması kavramları doğrultusunda
mantıken açıklanabilir hale getirilmeye çalışılmıştır. MÖ 7. yüzyılın
1
Prof. Dr., Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi, Tarih Bölümü,
[email protected].
2
Dünyada Tarihçilik
başlarında Tanrıların Doğuşu ve İşler ve Günler adlı eserlerini yazan
Hesiodos, mitoloji içerikli şiirsel anlatımı içindeki bazı örneklemelerinde neredeyse kodlamış ve tarihî bir geçmiş görünümü kazandırmıştır. Klasik dönemde de Argoslu Akusilaus soylar, Syroslu Pherekydes mitoloji, Karyandalı Skylaks coğrafya, Lampsakoslu Kharon
muhtemelen Persia ve Yunanistan’ın halklarını tanımlayan Persika
ve Hellenika adlı eserlerinde benzer yönde hareket etmişlerdir. Ancak bunların eserleri günümüze kadar ulaşamamıştır.
Mitoloji veya mucizevi/ilahi güçler merkezli anlatım ve açıklamalara dayalı bu düşünce tarzı, Homeros’un da doğduğu Ionia
bölgesinde çok önceden eleştirilmeye başlanmıştır. MÖ 6. yüzyılda
Miletoslu hales, Anaksimandros, Anaksimenes, Ephesoslu Herakleitos, Kolophonlu Ksenophanes gibi doğa felsefecilerinin mantığa
dayalı maddenin sebebini aramaya yönelik düşünceleri artık kendisini gösterdiği için Yunanlılar da kendi dünyalarına ve kültürel miraslarına eleştirel araştırma ve yaratıcı açıklamalar doğrultusunda
şüpheyle yaklaşmaya başlamışlardır. Kolophonlu Ksenophanes, Yunanlıların insan biçimli veya tavırlı tanrılarına inanmamış ve de Yunan mitolojilerini eski uydurmalar olarak görmüştür. Onun çağdaşı
ve rasyonel inceleme ruhuyla gerçek materyali sunma çabası ortaya
koyan Miletoslu Hekataios, MÖ 6. yüzyılın ortalarında şiir yerine
düz yazı biçimini kullanarak hikâye yazan (logographos) en önemli
temsilcidir. Onun yazdığı Soylar ve Akdeniz Dünyası adlı eserler bir
bütün olarak günümüze kadar ulaşamamıştır. Soylar adlı eserinin
başlangıç fragmanında Yunanlıların anlattığı pek çok hikâyenin saçma olduğunu bildirmektedir. Bunun yanında onun Akdeniz Dünyası
adlı eserinde ilgili coğrafyadaki sosyo-ekonomik ve kültürel dokuyu
tasvir çabası da, Yunanlıların farklı kültürleri tanıma ve bunlardan
gelecek bilgileri kendilerininki karşılaştırarak doğruyu bulma fırsatını yakalamalarına yardım etmiştir. Homeros’un egzotik ve tuhaf
yabancı ülkeleri ve insanları mucizevi bir biçimde tanımlayan Odysseia adlı eserine kıyasla anlatımını mantıklı bir zemine oturtmaktadır.
Anik Yunan Tarihçiliği: Herodotos ve Thukydides
3
MÖ 5. yüzyılın ortalarında yazan Herodotos’un da eserinin ilk
dört kitabında Pers hâkimiyeti altında bulunan ülkelerin coğrafyası,
tabiatı, bitki örtüsü ve meskûnlarının geleneklerini aktardığına
ve evrensel bir bakış açısı ortaya koyduğuna şahit olmaktayız.
Ancak Homeros’ta olduğu gibi Herodotos ve ondan sonra gelen
hukydides’in de ana teması savaş olmasından dolayı benzerlikler
göstermektedir. Homeros Doğu-Batı çatışması bağlamında TroiaMiken/Aka/Yunan, Herodotos ise yine aynı bağlamda Pers-Yunan
çatışmasını ele almaktadır. Sadece hukydides Yunan dünyasında
iç karmaşaya yol açan Atina ve Sparta’nın liderliğini yaptığı Yunan
kent devletleri arasındaki savaşa yer vermekte ve bunun savaşların
en büyüğü olduğunu iddia etmektedir. Herodotos, Homeros gibi
hitabet açısından, insanların ne yaptığı, ne söylemiş olduğu ve
olaylar hakkındaki aktarımlarını genellikle zengin bir biçimde
detaylandırmakta ve önemli derecede duruma bağlamaktadır.
Eseri içindeki konuşmalar en önemli unsurdur, genellikle
doğrudan anlatımla ve bazen sürüdürülebilir diyalog şeklinde
şekillendirilmektedir. Okuyucu kendisini olayın içindeymiş gibi
hissetmektedir. Böylece tarih, yazarının imgesel yaratıcılığına dayalı,
herşeyin ötesinde edebî yönü ağır basan zihinsel bir girişim veya
kurgu olmuştur. Yaratıcısının dilinde yazılmış, dökümanlara atılar
ve doğrudan trankripsiyonlara çok az yer verilmiştir. Bunun temel
sebebi günümüzde olduğu gibi doğrudan ve anında delillendirme
araçlarına sahip olunmamasıdır. Tarih, tarihçinin zihnindeki yaratıma sabitlenmek zorunda bırakılarak sayfalara geçirilmiştir. Dolayısıyla gerçek ve gerçek olmayan, güvenilir ve güvenilir olmayan
arasında kesin bir çizgi koymak zorlaşmıştır.
Herodotos yine de bu çizgiyi rasyonel anlamda zorlayan ve bu
bağlamda çığır açan bir tarihçidir. Onun özellikle Pers-Yunan savaşlarını ele aldığı beşinci kitabından sonra mantıklı anlatıma dayalı
logosu da öne çıkardığı görülmektedir. O anlattığı savaşlara yakın bir
dönemde yaşamış, savaşı yaşamış veya savaşa şahit olmuş olanlarla
da görüşerek daha doğru deliller ortaya koyabilme fırsatını değer-
4
Dünyada Tarihçilik
lendirmiştir. Aynı zamanda Pers hâkimiyeti altında yaşayan topluluklarla ilgili olarak kendisi de seyehat ederek birebir gözlemlerini
(yapıtlar, dökümanlar ve benzeri gibi somut deliller) dile getirme
gayreti içine girmiştir. Herodotos yer yer bilinçli olarak inanılması
güç, abartılı ve okuyucuya zevk veren uydurma anlatılara da eserinde yer vermektedir. Bunun temel sebebi ise kendine has epik-drama biçiminde ele aldığı ahlaki öğretitir. İnsan tabiatının güçle, gücü
arzulamak, direnmek ve dengesini etkilemekle bağlantısını kurarak
tarihin yeni biçimine merkezi bir odaklama sağlamaktadır. Gücün
keyfiyetine, nasıl elde edildiğine ve nasıl farklı yönetim biçimlerinin adaletten ve rasyonel doğruluktan sapabileceğine sürekli olarak
dokundurmaktadır. Şahsi çıkar, retorik ikna, şüpheli ilahi işaretlere güvenme ve rasyoneliteye dayanmayan hırs, kıskançlık, nefret ve
korku art arda Yunanlıları içine alan tarihî etkenleri yolundan çıkarmaktadır. Bunları yeri geldiğinde özellikle Kroisos, Dareios ve
Kserkses gibi kralların trajik şahsiyetlerinde ve psikolojilerinde şekillendirmektedir. Bunların gereksiz ve gözükara bir şekilde kendi
kendilerini yok eden güç hırslarının peşine nasıl hevesle düştüklerini, ancak ilahi kaderin bunların sonunu nasıl acı bir şekilde hazırladığını göstermeye ve okuyucusunu ahlaki açından bilgilendirmeye
çalışmaktadır.
hukydides, kendisinin de bir süreliğine görev aldığı tamamen
çağdaşı olduğu Peleponnesos Savaşları’nı (MÖ 431-404) yazdığından Herodotos’a oranla daha avantajlıdır. Kendisinin de belirttiği
üzere eseri mitolojik unsurlar içermediğinden okuyucu tarafından
sıkıcı görülebilir. Ancak aktardıklarını delillendirmek için özel özen
gösterdiğini ve kendisinin de tatmin olduğunu, dolayısıyla tamamen
mantığa dayalı logos ile eserini yazdığını vurgulamaktadır. Zamanının yüksek çalkantılı atmosferini yeni düzyazı dili ve annalist bir
tarzla yansıtmaktadır. Atina ve müttefiklerinin büyümekte olan gücüne karşı Sparta ve müttefiklerinin başlattığı savaş insan etkileşim-
Anik Yunan Tarihçiliği: Herodotos ve Thukydides
5
leri ve tepkileri bağlamında örnek alınması gereken olay çalışması
olarak sadece o döneme değil geleceğe de bir ders olarak sunulmaktadır. Bu bağlamda çalışmasının merkezinde kent ve kenti yönetenlerin ortak tavır sergilediği psikolojileri vardır. İnsan ruhu üzerine
keskin bir şekilde odaklanarak Yunan kent devletlerini içten içe yıkan sözler ve icraatların karışık nedenlerini veya ikiyüzlülüğünün
arkasındaki gerçek sebebi açığa çıkarmada ısrarlı hareket etmektedir. Savaşın başında MÖ 430 yılındaki Perikles’in söylevinde Atina
demokrasisi ve kurumlarının nasıl güçlü ve hatta diğerlerine örnek
olduğu ve ebedi zafere giden yollar detaylı bir şekilde aktarılmaktadır. Ancak gereksiz yere düzenlenen MÖ 415 yılındaki Sicilya felaketinden sonra sistemin özellikle partizanlık yüzünden nasıl çöküşe
geçtiği de kentin kurumları ve bireysel insan ilişkileri bağlamında
tarafsız bir şekilde açıklanmaktadır. Dolayısıyla hukydides kendi
görüşlerini hiçbir etki altında kalmadan zamanla değiştirmiş ve doğruları belirtmekten çekinmemiştir.
MÖ 4. yüzyılın başlarından itibaren yazan Ksenophon, MÖ
411 yılından itibaren kesintiye uğrayan hukydides’in eserini
devam ettirmiş ve onun izinde giderek Yunanlılar arasındaki güç
merkezlerinin değişimini anlattığı Hellenika (Yunan Tarihi) adlı eserini yazmıştır. hukydides’e kıyasla ahlaklılık kavramı üzerine daha
net bir tavır sergilemektedir ve Herodotos’tan daha az dramatik bir
şekilde olayları aktarmaktadır. Eserlerini sade bir Yunanca ile yazdığından Eski Yunanca’ya başlayanlar için metinleri ilk tercih sebebi
olmaya devam etmektedir. Ksenophon, Hellenika dışında Anabasis
(Yukarı Ülkeye Seyahat) olarak adlandırılan, gittiği yerlerin siyasi,
sosyo-ekonomik ve kültürel yapısı ve kendi aralarındaki ilişkiler bağlamında birebir kendi gözlem ve tecrübelerini aktardığı ve öğretici
yönü ağırlık kazanan bir tarihî eser daha yazmıştır. Anabasis’te iki
kardeş arasındaki savaşa Genç Kyros lehinde müdahil olan onbinlerce paralı askerle birlikte Persia (Pers/İran) coğrafyasına gitmekte,
6
Dünyada Tarihçilik
ancak yenilgi sebebiyle hayatta kalanlarla, onların liderlerinden birisi olarak Doğu Anadolu, Karadeniz ve Trakya üzerinden ülkesine
geri dönmektedir. Pers kralı Büyük Kyros’un hayatını ve eğitimini ele
aldığı Kyropaideia adlı eserinde ise örnek bir liderin şahsiyetinde bir
ülkenin nasıl imparatorluğa dönüşebileceğinin öğretileri ön plana
çıkmaktadır.
MÖ 4. yüzyılda Yunan dünyasında Demosthenes, Isokrates,
Isaios, Aiskhines gibi hatiplerin mahkeme veya resmi söylevleriyle, Aristoteles gibi yazarların ise felsefi çalışmalarıyla tarihçilerin
önüne geçtiği görülmektedir. Etkili konuşma, ahlaki yönden değerlendirme tarihyazımının sitilini ve biçimini şekillendirmiştir, ancak
içeriğin kendi arınma yollarını nasıl bulduğu tartışmaya açıktır. Bu
dönemi farklı yapan ahlaki değerlendirme ve hitabet stratejilerinin
değişmekte olan biçimleriydi. Aristoteles’in ima ettiği üzere, şiire tarihin üzerinde değer vermek şairin ne olabileceği konusunda evrensel doğrular ve erdemlilik taşıyabilmesi becerisine dayanmaktaydı.
Tarihçi ise uydurma, tesadüfi ve mantıksız da olsa tercih yapmadan
herşeyi kaydetmek zorundaydı. Ancak yukarıda söz ettiğimiz Hekataios ve Herodotos gibi bazı önemli tarihçiler “evrensel” olana da
kafa yormuşlardır. MÖ 4. yüzyılda yerel Atina tarihçilerini (Atthidographoi) Magna Grecia, Güney İtalya ve Sicilya’dakilertakip etmiştir. Bu dönemde tarihyazımında bilinen iki büyük isim Kymeli
Ephoros ve Khioslu heopompos’tur. Eserleri günümüze kadar gelmese de, Ephoros yazımlarında özellikle Diodoros Siculus, heopompos ise Halikarnassoslu Dionysios’u etkilemiştir.
MÖ 3. yüzyılda İskenderiye, Bergama ve başka yerlerdeki Hellenistik kütüphanelerde Hellenistik monarkların koruması altında yazılan eser açısından büyük bir artış yaşanmıştır. Büyük İskender’den
sonra ve Roma’nın yükselişi boyunca genişleyen coğrafyada, Doğu
ve Batı Yunan bölgelerindeki tarihyazımı evrim geçirmiş ve Yunanistan üzerine yeni bakış açıları gelişmiştir. Hellenistik tarihçiler,
Roma çatısı altındaki meskûn Akdeniz dünyasını evrensel tarih
Anik Yunan Tarihçiliği: Herodotos ve Thukydides
7
kavramı altında farklı yönlerden açıklama gayreti içine girmişlerdir.
MÖ 4. yüzyılın sonlarında yazan Sicilya’da Tauromenionlu Timaios,
İskender sonrası tarihçilerle köprüyü kurmuş ve Atina merkezliden
Hellenistik sitilde tarihyazımına geçişin işaretlerini vermiştir.
MÖ 2. yüzyılın ortalarında Roma egemenliği döneminde yazan Polybios’un Roma İmparatorluğu’nun Yükselişi adlı eseri Yunan
tarihyazımı akımında Herodotos, hukydides ve Ksenophon’unkiler kadar önemlidir. Eserinde daha çok kendi ve bir nesil öncesine
odaklandığını, çümkü daha geçmişse gitmenin kulaktan duyma raporlar yazma dışında bir şey ifade etmediğini belirtmektedir. Dolayısıyla Ksenophon ve hukydides gibi Yunan dünyasının birinci
ağızdan siyasî ve askerî tecrübesine sahiptir. Polybios baskın yönetici
devletleri yanında, kısmen insan tabiatı, kısmen talih ve kısmen de
olağanüstü liderlik tarafından belirlenmekte olan gücü devralma hükümlerini hem övmekte hem de eleştirmektedir. Polybios’un çalışması fikirlerin niteliği açısından özeldir. Fikirler öncüllerinin hevesli
algılarına ve tekniklerine imrenmektedir. Karakterin bireysel olarak
ve insanlarda nasıl çalıştığı ve Roma farklı halklarla çatışırken askerî
ve siyasî değişimlerin nasıl evrim geçirdiği hakkında ustaca yapılmış
gözlemleriyle aşama kaydetmektedir.
Roma gücünün yükselişe geçtiği dönemde de Yunan tarihçileri
zengin çeşitlilikte yaklaşımlar ve konular sahneye koymuşlardır. Bu
bağlamda üç akıma vurgu yapılması gerekmektedir: Roma merkezli
anlatımlar, dışarıdan bakış açıları ve aşırı üretkenlik. Önemli Yunan
tarihçileri arasında Geç Cumhuriyet döneminde Fabius Pictor, Posidonios, Augustus çağında Damaskoslu Nikolaos ve Dionysios, MS 1.
ve 2. yüzyıllarda Iosephos, Appianus ve Arrianos ve son olarak MS
3. yüzyıl’ın başlarından Dio Cassius ve Herodianus sayılabilir. Yunan
tarihçileri ciltlerce eserlerini yazmak için daha iyi fırsat ve zorlayıcı
siyasî güdülere, sahip olmuşlar, Roma ve Yunan eliti ise bunları korumak ve yaymak iradesini güçlü kılmıştır.
8
Dünyada Tarihçilik
Herodotos
Herodotos’un hayatı hakkındaki kısıtlı bilgilerimizin çoğu, Histories olarak adlandırılan tek eserinin satır aralarından ve bazı geç dönem antik kaynaklardan gelmektedir. İlk olarak, doğduğu Karia kenti Halikarnassos (Bodrum)’a yakın olan coğrafyadaki düşünürlerin
onun üzerindeki muhtemel tesirleri üzerinde durulması önemlidir.
Halikarnassos bir Dor yerleşimi olmasına rağmen, resmi belgelerinde Atina’nın Ionia lehçesini kullanmaktaydı.2 Bu dikkate alındığında
Herodotos’un MÖ 6. yüzyılda yaşamış hales, Anaksimenes, Anaksimandros ve Herakleitos gibi eleştirel yaklaşım ve rasyonel düşünceye sahip Ionialı doğa felsefecilerinden etkilenme ihtimali yüksek
gözükmektedir. Ayrıca yine bu dönemde yaşamış ve kendisinin de
eserinde atıta bulunduğu Miletoslu Hekataios’un görüşlerinden faydalandığı görülmektedir. Hekataios’un Yunanlıların söylencelerini
saçma bulan3 rasyonel düşüncesinden ve onun Akdeniz coğrafyasındaki sosyo-ekonomik ve kültürel dokuyu tasvir etme ve karşılaştırma yapma çabasından etkilenmiş olmalıdır. Dolayısıyla Herodotos,
Hekataios’tan da etkilenerek Yunan merkezli düşünceyi ön olana çıkaran görüş açısı dışına çıkmayı başarmış, rasyonel bir şekilde karşılaştırma yapabilen evrensel bir tarihçi kimliği ortaya koymuştur.4
İkinci vurgulanması gereken nokta, Herodotos’un etnik kimliğidir.
MS 11. yüzyıl Bizans leksikon yazarı Suidas (s.v.Herodotos), onun
babasının isminin Lyksos ve eşinin nüfuzlu bir aile üyesi Rhoio
2
A. Briggs, “Herodotus”, One Hundred Great Lives of Antiquity, Ed. J. Canning, Guild Publishing London, 1985, s.272.
3
J. Romm, Herodotus, London, 1998, s.15.
4
Herodotos’un faydalanmış olabileceği diğer antik yazarlar hakkında bkz.
A.R. Burns, “Introduction”, Herodotus he Histories, Çev. Aubrey de Selincourt, Penguin Harmondsworth, 1972, s.24-5. O. Murray ise onun
Homeros’tan iki kültür arasındaki (Troia/Doğu ve Miken/Aka/Yunan-Batı) epik savaş temasını ödünç aldığını düşünmektedir. Bkz. “he Ionian
Revolt”, Cambridge Ancient History, 2. edisyon, Ed. J. Boardman-N.G.L.
Hammond-D.M.Lewis-M. Ostwald, Cambridge 1973, Cilt IV, Bölüm 8,
s.463.
Anik Yunan Tarihçiliği: Herodotos ve Thukydides
9
(veya Dryo) olarak adlandırıldığını ve epik şair Panyassis ile akraba olduğu bildirmektedir. Hem Lyksos hemde Panyassis isimlerinin
Karia menşeli, Herodotos’un annesinin de yerel bir Karialı olduğu
düşünülmektedir. Onun eserinde ırkçı ve barbar karşıtı bir yaklaşım
sergilemeyi yeğlemediği söylenebilir, çünkü Yunanlılar pek çok farklı “barbar” gruplara katılarak çoğalmışlardır.5 Bu bağlamda eserinin
hemen giriş bölümünde, özellikle sadece Yunanlıların değil, Yunan
kökenli olmayan (barbar) halklarının da uygarlığa katkılarından
bahsedeceğini vurgulamaktadır ve bu düşüncesini eserinin ilk dört
kitabında tarafsız bir şekilde ortaya koyduğu gözükmektedir. Son
olarak, onun sürgün edilmesi ve hayatının önemli bir kısmını doğduğu kentin dışında geçirmesi ve hatta ölmesinin de, onun yayılımcı
veya evrensel tarihçiliğine katkı sağladığı şüphe götürmemektedir.6
Herodotos’un kimliği, merkez Yunan anavatanı dışında, kozmopolit hayat tarzı, ticari ve kültürel rekabetin ön plana çıktığı kolonilerde ve koloniler dışında seyahat ettiği ülkelerde şekillenmiştir.
Gidip gitmediği modern tarihçiler arasında tartışma konusu olsa
da,7 kendisi tam olarak tarihlendirilemeyen zamanlarda Akdeniz
dünyası boyunca ve Karadeniz’in kuzeyinde, Mısır, Finike, Mezapotomya ve İskitya gibi geniş bir alanda seyahat ettiğine işaret eden
özel deliller sunmaktadır.8 Döneminin Akdeniz dünyasını gezen
adeta bir turist karakteri çizmektedir. Yunan kültürünü bir kapalı
kutu gibi görmemiştir. Bu kültürün özellikle Mısır gibi diğer köklü
uygarlıklarla karşılaştırmasını ve dolaylı olarak eleştirisini yapma
5
Herodotos, 1.58.
6
Hayatı hakkında bkz. P. MacKendrick, “he Making of a World Historian”,
he Classical Weekly, Cilt: 47, Sayı: 10, 1954, s.146-7. Ancak kenti terk ederek Pella kentinde ölmesi olasılığı da göz ardı edilmemelidir.
7
O.K. Armayor, “Did Herodotus ever Go to the Black Sea”, Harvard Studies
in Classical Philology, Sayı: 82, 1978, s.45-62; “Did Herodotus ever Go to
Egypt?”, Journal of American Research Center in Egypt, Sayı: 15, 1978, s.5973.
8
Herodotos, 1.83.3; 1.93.4; 2.29.1; 2.44.1; 2.75.1; 4.81.1.
10
Dünyada Tarihçilik
fırsatını yakalayarak tarafsız görüşlerini ortaya koyabilmiştir.9 O bu
yönüyle Yunan zihniyetini gelenekçi dar bakış açısından kurtarmaya
yardım etmiştir.
Tarihçiliği
Herodotos’un eserinin ilk dört kitabı dışındaki ana teması,
MÖ 6. yüzyılın sonlarından itibaren Persler ve Yunanlılar arasında
başlayan ve MÖ 480’li yıllara kadar devam eden savaştır. MÖ 450’li
yıllarda yazdığı düşünülen eserinin planına baktığımızda, onun bu
savaşı, yukarıda bahsettiğimiz Homeros gibi Doğu/Pers-Batı/Yunan
çatışması temasından etkilenerek yazdığı görülmektedir. Her iki tarafın da sosyal gerçekliklerini10 ve tarihî faktörlerini içererek derinlemesine tanımlayan eserin dokuz kitaba bölünmesi ilk önce Hellenistik Dönem’de İskenderiye’deki bilimsel kütüphaneciler tarafından
yapılmıştır.11 Eser, Doğu-Batı çatışmasının örnekleriyle başlamaktatır (1.1-5). Daha sonra Perslerin hâkimiyeti altındaki toplulukların
(Anadolu, Mısır, Mezapotomya, Balkanlar ve İskitler) Perslerle de
olan siyasî tarih, kültür ve gelenekleri zaman zaman ana temadan
uzun metinlerle çıkılarak ara hikâye yöntemiyle aktarılmaktadır
(1.6-4.205). Bu karmaşık olaylar kriz veya savaş dönemi ile birleştirilerek en son olarakta eserin geniş bölümünü oluşturan Ionia ayaklanmasıyla başlayan Pers-Yunan savaşlarına değinilmektedir (5.1-9.
kitap). Özellikle ilk dört kitabındaki ana temadan ayrılmalar onun
bütüncül planının bir parçasıdır. Eserin genel içeriği ele alındığında
siyasî tarihten daha fazlasına, özellikle sosyo-kültürel tarihe de ağırlık vermektedir. Detaylı bir coğrafya analizini, diğer milletlerin ge9
M. Demir, “Herodotos ve Yabancı Kültürler: Mısır Örneği”, Tarih İncelemeleri Dergisi, Cilt: 27, Sayı: 2, 2012, s.315-338.
10
P.A. Cartledge, “Taking Herodotus Personally”, he Classical World,
Cilt:102, Sayı:4, 2009, s.379.
11
Briggs, a.g.e., 273. Eserinin birkaç revizyondan geçtiği ve tam olarak bitirilememiş olabileceği düşünülmektedir; örneğin MÖ 489’dan MÖ 481 yılına
kadarki Yunan olaylarına değinilmemektedir (Burns, a.g.e., 18).
Anik Yunan Tarihçiliği: Herodotos ve Thukydides
11
lenek, görenek ve yaşamlarını, kısaca kendi tabiriyle fiiliyatlarını ele
aldığı görülmektedir. Herodotos, kendinden önce Homeros ve Hesidos tarafından tercih edilen şiirsel biçimler yerine, yukarıda değindiğimiz Hekataios gibi şiirsel olarakta ifade edilebilen düz yazı sanatı
ile eserini yazmış ve ileri seviyelere götürmüş ilk Avrupalı yazardır.
Yukarıda söz ettiğimiz Herodotos’un eserindeki Doğu-Batı çatışması döngüsü, şuurlu ve önyargılı bir şekilde sözümona doğunun
yozlaşan ve yıkıma yüz tutmuş imparatorluklarına karşı “kahraman”
Yunanlılar veya Romalılar teması altında 21. yüzyıla kadar işlenmeye devam etmiştir. Yunanlıların yerini daha sonra Roma, Perslerin
yerini de biz Türkler aldık. Herodotos her ne kadar bu çatışmayı ele
alsa da, aşağıda açıklayacağımız üzere, barbar veya öteki karşıtı olmayan bir duruş sergilemiştir. Hatta bu sebeple MS 1. yüzyılın sonlarında yazan kendi meslektaşı Plutarkhos tarafından “philobarbaros
= barbardostu” sıfatıyla eleştirilmiştir. Bu yöndeki tarafsızlığı bağlamında onun ve eserinin değeri daha fazla önemsenmelidir.
Antik dönemden itibaren yazarların birbirlerini taklit ederek
Herodotos’un verdiği bilgilerin güvenilirliğine karşı şüphelerini önyargılı bir şekilde dile getirdikleri görülmektedir.12 En çok Cicero’nun
Herodotos’u hem tarihin babası olarak niteleyen hem de onu yeren
yorumu bir ikilem içermektedir.13 Daha sonraları “Herodotos’un
Yalancı Okulu” gibi itira dolu kitapların ortaya çıktığı ve 15. yüzyıl Avrupa’sında Herodotos’un neredeyse bütün tercümelerinin
“Herodotos’un Bir Savunması”nı içerdiği görülmektedir. Tercüme
edenler onun savunulması gereğini duymuşlardır.14 Herodotos’un
eserinin nasıl yapılandırıldığı ve hatta kastî olarak mı şekillendiril12
İlgili antik kaynaklar ve antik kaynaklardaki bütün bu eleştirilere karşı cevap için bkz. M. Demir, “Eskiçağ Tarih Yazıcılığında Herodotos’un Yeri ve
Önemi”, Tarih İncelemeleri Dergisi, Cilt: 20, Sayı: 2, 2005, s.60-4.
13
De Legibus (Yasalar Üzerine), 1.5. Cicero diğer eserinde Herodotos’un
belâgatının verdiği zevkten söz etmektedir. Bkz. De Oratore (Hatip Üzerine), 1.39, 2.55.
14
A. Momigliano, “he Place of Herodotus in the History of Historiography”, History, Sayı:43, 1958, s.12.
12
Dünyada Tarihçilik
diği konusunda modern bilim adamları arasında da pek fazla bir
uzlaşma bulunmamaktadır.15 Örneğin bazıları İskitler hakkında derinlemesine araştırma yapmadan Herodotos’u ve eserini eleştirmiştir.16 Tarih hem güçlü hem de tehlikeli bir araçtır. Uygun bir şekilde
kullanılırsa dünyamızdaki ilişkilerin derinlemesine bir bakış açısını
elde etmemize yarayan bir donanımla bizi güçlü kılmaktadır. Yanlış
kullanıldığında uydurulmuş ve önyargılı bir geçmiş içine düşmemize sebep olan bir tuzağa dönüşebilmektedir. Aşağıda da ele alacağımız üzere Herodotos’a yönelik bu uzun süren eleştirilerin temelinin
onun sözlü geleneğe dayalı metodlarına karşı bir önyargıya dayanması ihtimali yüksektir. Halbûki günümüzdeki modern tarihçilerin
çoğu artık Herodotos’un sözlerine daha fazla güvenme eğilimi göstermektedirler.17 Arkeolojinin 19. yüzyıldan itibaren Mısır, Persia
ve Orta Doğu’nun geri kalanına yayılmasıyla birlikte, Herodotos’un
görkemli hikâyelerinin uydurma olmadığını gösteren deliller yavaş
yavaş ortaya çıkmaktadır.18 Herodotos, geç te olsa 21. yüzyıl itibariyle eskiçağ tarih yazıcılığında hak ettiği itibarı kazanmaktadır.
Herodotos’un modern tarihçilerinkine çok benzer üç önemli
yöntem izlediğini vurgulayabiliriz. Birinci olarak; Herodotos bazı
bilgilerden şüphe duysa bile veya eline ulaşan kaynakla aynı görüşte
olmasa bile, bir seri delil, kaynak materyal ve fikirler sunmaktadır.
Onun aslında kendi şahsî fikrini, anlattığı hikâyelerden ayırdığı gö15
K.H. Waters, Herodotos the Historian: His Problems, Methods, and Originality, Norman 1985, s.3.
16
F. Hartog, he Mirror of Herodotus: he Representation of the Other in the
Writing of History, Berkeley/London, 1988; D. Fehling, Herodotus and his
‘Sources’: Citation, Invention and Narrative Art, Leeds 1990. Ancak bu yazarların Orta Asya arkeoloji ve tarihiyle ilgili materyali sınırlı kullandıklarından böyle bir yanılgı içine düştükleri söylenebilir. H.J.Kim, “Herodotus’
Scythians Viewed From a Central Asian Perspective: Its Historicity and
Perspective”, Awe Sayı:9, 2010, s.115-135.
17
Başı çeken bu modern tarihçiler arasında bkz. Waters, a.g.e.; Romm, a.g.e.;
V. J. Hunter, Past and Present in Herodotus and hucydides, Princeton
1982; Demir, a.g.m.
18
N. Ascherson, Black Sea, London 1996, s.51-58.
Anik Yunan Tarihçiliği: Herodotos ve Thukydides
13
rülmektedir. Tarihçi ortaya koyduğu sonuçlarıyla hemfikir olmasalar bile okuyucuların faydalanabilecekleri bir araştırma sunmaktadır. Örneğin Karialıların menşei ile ilgili hangisinin doğru olduğu
konusunda yorum yapmadan iki farklı, hem Anadolu ve hem de
Girit söylencelerinden bahsetmektedir.19 Herodotos bir anlamda
birçok sesle konuşsa da, kendisi ile zıtlaşmamakta ve güvenilirliği
zedelenmemektedir.20 Hatta Herodotos’un bazen aynı konuda tezat içeren farklı kaynakları sunuşu modern tarihçilerin eski Hellen
tarihi ile ilgili bazı gizemlerin parçalarını bir araya getirmelerine
yardım ettiği görülmektedir.21 Dolayısıyla Herodotos, hiçbir zaman
okuyucuya kendi söylemlerini kabul ettirme sevdasında olmamıştır. Tutarlı bir şekilde ikinci tekil şahsı kullanarak, “Ben buna inanıyorum, sen de şuna inanabilirsin” şeklinde yaklaşımlar sergilemiştir.22 Böylelikle okuyucularının farklı görüşlere sahip olmasına
ve kendi doğru olduğuna inandıkları sonuçları hazırlamalarına
izin vermiştir. İkinci olarak; çok geniş bir bilgi ağına sahip olsa bile,
tarihçi işlediği anlatısında herşeye rağmen seçicidir. Bu seçicilik
bireysel ön yargılara dayanmamakta, İskitlerin kökeni meselesinde
olduğu gibi,23 geçmiş olayların epeyce tutarlı bir resmini sağlayan
bir rivayeti doğru bir şekilde yapılandırma teşebbüsünün bir parçası
olarak durmaktadır. Üçüncü olarak; tarihçi sıraladığı çeşitli yöntemlerle delili eleştirel anlamda değerlendirme becerisine sahiptir. Herodotos, tarihi bir delil meselesi olarak görme eğilimindedir.24 Yunan
dilindeki “historia” kelimesi, en erken Herodotos’un eserinde ortaya
19
1.171.5-6.
20
S. Hornblower, hucydides, Baltimore 1987, s.24-5.
21
R. Develin, “Herodotus and the Alcmaeonids”, he crat of the Ancient historian, Essays in honor of Ch. G. Starr, Eds. J. W. Eadie & J. Ober; Ann
Arbor, 1985, s.125140.
22
D. Lateiner, he Historical Method of Herodotus, Toronto, 1989, s.31.
23
Herodotos, 4.5-12; R. P. Lister, he Travels of Herodotus, New York 1979,
s.49-51.
24
W.W. How - J.Wells, A Commentary on Herodotus, Cilt 1, Oxford 1912,
s.33.
14
Dünyada Tarihçilik
çıkmaktadır, o aslında bu kelimenin babasıdır. İngilizce’de “history”
olarak bildiğimiz bu kelime, “araştırma veya sorgu ile sağlanan haber veya bilgi” anlamına da gelmektedir.25 Bu bağlamda Herodotos,
tanımsalın da ötesinde sebebini araştırarak sistematik bir analizle
tarihî gerçekleri ortaya koymaya çalışmaktadır. Deliller olduğu zaman kendi savını teyit etmek için daha cüretkâr hareket etmektedir. Kendisini bu delilleri kullanabilecek bir kapasiteye sahip yazar
olarak görmekte ve ileri giderek değişik konulardaki bazı teorileri
reddetmekte ve kendi sonucuna ulaşmaktadır. Örneğin, Mısırla ilgili anlattıklarında bilgisini gerektiğinde eleştirel anlamda şekillendirmektedir. Zaman zaman kendi yaşadığı döneminin şartlarında
bilimsel olarak açıklanması zor olsa da,26 delillere dayalı rasyonel
tarihî gerçeklikleri ortaya çıkarıp dinleyicisine sunma gayreti içinde olduğunu, yeri geldiğinde gerçekleri tam olarak ortaya koymayı
beceremediğini kabul etmekten geri kalmamaktadır.27 Gerektiğinde
de yanlışlığı bariz olan sözlü kaynaklarını istihzâlı bir şekilde reddetmektedir. Bütün bunlar eskiçağ tarih yazıcılığında önemli bir metod
değişikliğine işaret etmektedir.
Diğer taratan Herodotos’un Yunanca dışında bir dil bildiği
tartışma konusudur. Yukarıda belirttiğimiz üzere annesi Karialı olduğundan en azından bir yerel dil olan Karca’yı anlayabildiği öne
sürülebilir. Ancak onun Anadolu’daki Hitit/Luwice hiyeroglif yazılarını Mısır hiyeroglif yazısıyla karıştırdığı gözükmektedir. Böylelikle çeşitli Hititçe ve diğer yakın-Doğu yapıtlarının keşfedilmesi onu
yarı-mitolojik Mısır kralı Sesostris’in Küçük Asya, Fenike ve hatta
Trakya’da izlerini bulduğuna inandırmıştır. Güvenilirliği açısından
25
H.G. Liddell - R. Scott, A Lexicon Abridged from Liddell and Scott’s
Greek English Lexicon, Revizyon: H. Jones-R. McKenzie, Clarendon, Oxford, 1987, s.335.
26
R. homas, Herodotus in Context; Ethnography, Science and the Art of Persuasion, Cambridge 2000, 8.
27
Waters, a.g.e., s.11 dipnot 5.
Anik Yunan Tarihçiliği: Herodotos ve Thukydides
15
Herodotos’u zorlayan en önemli verilerden birisi bu olmuştur.28
Mısır’a gittiğinde, Mısır iravunlarının siyasî tarihiyle ilgili güvenilir
olmayan kaynaklardan faydalanmak zorunda kalmış olabilirdi. Bu
bağlamda eserinin diğer yerlerinde olduğu gibi Mısır uzak geçmişinin özellikle siyasî tarihiyle ilgili yanlışlıklarının olması doğal karşılanmalıdır. Herodotos eserinin önemli bir kısmında uzak geçmişi
işlemektedir. Onun kendi yaşadığı dönemden önceki eski hikâyeleri
sadece onların tarihin dışında algılanması için takdim ettiği savunulmaktadır ve tarihsel anlatımı tarihsel zamana sınırlandırmaktadır.29 Uzak geçmiş hakkında bilgileri aktarmak tarihî gerçeklikleri
tartışmaya açık sözlü geleneğe başvurmayı zorunlu kılmaktadır.
Herodotos’un özellikle Pers savaşlarının kazanılmasında, hayatının bir döneminden sonra Atina’nın rolünü abarttığı iddia
edilmektedir.30 Aslında hayatının önemli bir kısmını Atinalılar sayesinde geçirmiş olması bunu normal kılmaktadır. Ancak Sparta
kralı Leonidas’ın Kserkses’e karşı kahramanca direnişini ele aldığı
bölümlerde de yeri geldiğinde Spartalıları övmekten çekinmemektedir. Pers ordusunun sayısıyla ilgili değerlendirmesi ise hiç şüphesiz
abartılıdır.31 Ancak Herodotos’un eserinde kasıtlı olarak mübalağa
yapması ve kehanetleri uydurması da belli sebeplere dayanmaktadır. Bu türden abartı ve kehanetlere yer vermesinin sebebi, büyük
ihtimalle onun okuyucuya kibrin ve böbürlenmenin kötücüllüğü
ve tanrıların arzusuna dayalı ilahi kaderin öncüllüğü üzerine mesaj
28
O. K. Armayor, “Sesostris and Herodotus’ Autopsy of hrace, Colchis, Inland Asia Minor, ant the Levant”, Harvard Studies in Classical Philology,
Sayı:84, 1980, s.51-74.
29
Hornblower, a.g.e., s.18.
30
Plutarkhos ve Geç Dönem Hristiyan yazarlarından Eusebios, onun MÖ
446-445 yılları arasında Atina’da eserinin kısımlarını akıcı bir şekilde halka okuduğuna ve Atina meclisi tarafından ödüllendirildiğine inanmaktadır. J. Wells, “Herodotus and Athens”, Classical Philology, Cilt: 23, Sayı:4,
1928, s.318.
31
A. de Selincourt, he World of Herodotus, Little, Brown and Co.
Boston, 1962, s.41.
16
Dünyada Tarihçilik
vermek istemesine dayanmaktadır. Herodotos, dinleyicilerine iletmek için sağlam bir ahlâkî mesaja sahiptir. Bu mesajı özellikle bireysel kralların kötü karakter analiziyle ön plana çıkarmaya gayret ettiği
görülmektedir. Bu bağlamda eserinde geçen olaylar etrafında görkemliliğin veya kibirle dolu yaşamın tanrıların veya tanrıların kehanetinin çizdiği kader sonucu sona erişi üzerine uydurma hikâyeleri
eserinin ana temasının aralarına serpiştirme gereği duymuştur. Bunların yanında Herodotos, gerektiğinde gerçek dışı, zevkli hikâyelerle
anlatımını güçlendirmeyi tercih etmiştir. Kendisi olabildiğince geniş
bir halk kitlesine hitap etmeyi düşünmüştür. En azından arka planda
eğlendirme arzusu hazırdır ve elindeki malzemenin düzenlemesini
etkilemektedir.32 Böylece eserinde araya retorik girmekte ve tarihinin
ritmik ilerlemesini metin içinde dipnotlar verirmişçesine kendisinin
seçtiği imtiyazlı sahnelerle kesintiye uğratmakta ve dramatik detayla
anlattığı olayları abartmaktadır.33 Bu bağlamda güvenilir olmayan
ve anlatımı renklendirmeye yarayan bazı hikâyelere müsaade etmekte ve bunları tarihsel açıdan daha anlamlı olan hikâye motileri
içine katmaktadır. Herodotos’un eserindeki etkileyici konuşmaları
da daha önemli bir maksat için kendisinin hazırladığı söylenebilir. Herodotos bu konuşmaları bir karakteri ifşa etmek, bir politikayı rasyonel bir şekilde açıklamak ve en önemlisi dinleyicinin
hikâyenin anlatımına ilgi duymasını devam ettirmek için derlemiş
ve kullanmıştır.34
32
Waters, a.g.e., s.70.
33
Lateiner, a.g.e., s.18-9.
34
Waters, a.g.e., s.73; Lateiner, a.g.e., s.20.
Anik Yunan Tarihçiliği: Herodotos ve Thukydides
Herodotus. İngilizce Tercüme: A.D. Godley, Cambridge: Harvard
University Press 1920, 1.171.1-172.2.*
[MÖ 546/5 yılında Pers generali] Harpagos, Ionia’yı boyunduruk
altına aldıktan sonra yanına Ionialılar ve Aiolleri alarak Karialılar, Kaunoslular ve Lykialılar’a karşı bir sefer düzenlemiştir. [2] Bunlardan Karialılar anakaraya adalardan gelmişlerdir; çünkü geçmişte onlar adalıydılar, Lelegler olarak adlandırıldılar ve Minos’un yönetimi altındaydılar,
(raporlarla öğrenebildiğim kadarıyla) vergi ödememekteydiler, ancak
o [Minos] ihtiyaç duyduğunda onun gemilerinin mürettebatını sağlamaktaydılar. [3] Minos oldukça geniş miktardaki toprağı boyunduruk
altına aldığından ve savaşta muzafer olduğundan, buda aynı zamanda
Karialıları tahmin edilenin ötesinde o dönemde bütün milletlerin en
saygı duyulanı haline getirmiştir. [4] Hellenler tarafından taklit edilecek üç şeyi keşfetmişlerdir: Miğferlerine sorguçlar [lophoi] takmayı ve
kalkanları üzerine işaretler [sêmêïa] kazımayı başlatan ve kalkanları için
ilk olarak kulplar [veya tutaklar, okhana] yapan Karialılar’dır; o zamana
kadar kalkan kullananlar onları bu kulpları olmadan taşımaktaydılar, ve
boyunları ile sol omuzlarına asdıkları deriden kayışlarla [telamônes] onları [kalkanlarını] yönlendirmekteydiler. [5] Bundan çok uzun süre sonra
[MÖ 1000 civarında Hellen kolonizasyonu sırasında] Karialılar adalardan
Ionialılar ve Dorlar tarafından sürülmüşler ve anakaraya gelmişlerdir. Bu
Karialılar hakkındaki Girit hikâyesidir; ancak Karialıların kendileri bunu
kabul etmemektedirler ve kendilerinin ananakaranın yerlileri olduğuna
ve şimdi taşıdıkları ismi her zaman taşıdıklarına inanmaktadırlar [6] ve
Mylasa’daki Mysialıların ve Lydialıların kardeşleri olarak (çünkü Lydos ve
Mysos’un Kar’ın kardeşleri olduğunu söylemektedirler) kabul edildikleri,
ancak Karialılarla aynı dili konuşup başka halktan olanları kabul etmedikleri Karia Zeus’una ait eski tapınağa işaret etmektedirler. [1.172.1] Kaunosluların topraklarının yerlileri olduğunu düşünmekteyim, ancak onlar
Girit’ten geldiklerini söylemektedirler. Konuşmaları Karialılar’ınki veya
Karialılar’ınki onlarınki gibi olmuştur (çünkü kesin karar verememekteyim), ancak geleneklerinde diğer insanların tamamından olduğu gibi
Karialılar’ınkinden de büyük ölçüde ayrı düşmektedirler. Onların temel
zevkleri adamlar, kadınlar ve çocuklar olmak üzere yaşlarına ve arkadaş
gruplarına göre içki yarışmaları düzenlemektir. [2] Bazı yabancı tapınma
ayinleri onlar arasında yer edinmiştir; ancak daha sonra aksine döndüklerinde ve sadece atalarının tanrılarına tapınmak istediklerinde, olgunluk
yaşına gelmiş bütün Kaunoslu adamlar zırhlarını kuşanmışlar ve Kalynda
sınırlarına kadar gitmişler, havayı mızraklarıyla döverek bütün yabancı
tanrıları dışladıklarını söylemişlerdir.
*
http://www.perseus.tuts.edu (Erişim: 12. 08. 2017).
17
18
Dünyada Tarihçilik
Thukydides
Kesin doğum ve ölüm tarihleri bilinmeyen hukydides (veya
houkydides)’in hayatı hakkındaki sınırlı sayıdaki bilgi onun MÖ
431-404 yılları arasında Yunanistan anakarasının iki en güçlü kent
devleti olan Atina ve Sparta arasında gerçekleşen Peloponnesos
Savaşları’nı ele aldığı eserinin satır aralarından gelmektedir. Muhtemelen MÖ 450’li yılların başında bir Atina vatandaşı olarak doğmuştur ve MÖ 424 yılında strategos (general) görevini üstlenecek kadar
yeterince yaşlı olduğu anlaşılmaktadır.35 Bu görev o dönemde önde
gelen zengin ve nüfuzlu aristokratlara verilmekteydi. Babasının ismi
Oloros ta soylu bir kökene işaret etmektedir. Bunun MÖ 6. yüzyılın sonlarında yaşayan ve Perslere karşı Marathon Savaşı’na katılmış
komutanlardan olan Atinalı Kimon’un oğlu Miltiades’e kızını veren
Trakya kralının ismi olduğu bilinmektedir. Dolayısıyla babasının
ismi tarihçinin, Atina’da en varlıklı ve en itibarlı Miltiades ve
Kimon ailesinin bir üyesi olduğunu güçlü bir şekilde önermektedir.
Hayatındaki diğer vurgulanması gereken nokta ise onun MÖ 424
yılında hassos (Taşöz) Adası karşısında Trakya anakarasında altın
madenleri işletmesine sahip olmasıdır.36 hukydides Peloponnesos
Savaşları sırasında muhtemelen Trakya ile bağlantıları sebebiyle bu
bölgeye komutan olarak gönderilmiştir. Ona Atina müttefiklerinin
Sparta komutanı Brasidas’ın safına geçmesini önleme görevi verilmiştir. Ancak o, olasılıkla bu ilk görevinde yanlış hesap yaparak
bölgeye geç ulaştığından stratejik öneme sahip Amphipolis kentinin
Brasidas’ın safına geçmesini önleyememiştir.37 Bu ciddi başarısızlık
karşısındaki Atina halkının ökesinden, yirmi yıl boyunca gönüllü
olarak sürgüne gitmeyi kabul ettiğini kendi ağzından duyurmakta-
35
hukydides, 5.26; L. Kurke, “Charting the Poles of History: Herodotus and
houkydides”, Literature in the Greek World, Ed. O. Taplin, OUP Oxford,
2001, s.128.
36
hukydides, 4.105.1.
37
hukydides, 4.104-106.
Anik Yunan Tarihçiliği: Herodotos ve Thukydides
19
dır.38 Kendisinin de bir süreliğine görev aldığı savaşların başladığı
MÖ 431 yılından itibaren olayların yıl yıl kaydedildiği eseri sekiz
kitap halinde derlenmiştir. Son kitabı birebir alıntıların olmadığı konuşmalar içermediğinden, notların derlemesi gibi durduğundan ve
MÖ 411 yılında aniden sona erdiğinden onun ölmeden önce eserinin tamamını revize etmeyi bitiremediği izlenimi uyandırmaktadır.
Buna rağmen, eserinin planından onun kesinlikle MÖ 404 yılından
sonra da yaşadığı ve muhtemelen MÖ 400 yılı civarında öldüğü
düşünülmektedir.39 Tarihçinin ele aldığı monografinin MÖ 411 yılından sonraki kısımlarının onun izinden giden yine Atinalı tarihçi
Ksenophon tarafından Hellenika adlı eserinde işlendiği bilinmektedir.
Tarihçiliği
Bazı modern bilim adamları onu eskiçağ tarihçileri içerisinde
modern ve bilimsel tarihyazımının prensiplerini kullanmayı alışkanlık haline getiren model bir tarihçi olarak görmektedir. Onun,
entellektüel ve kendine mahsus bir özenle, Batı dünyasında ilk kez
kronolojik olarak (annalist) düzenmiş olan olayların anlatımında
doğruluğu öncelik edindiği, analitik metodlar kullanarak titiz bir
delillendirme yapabilecek eleştirel kapasiteye sahip olduğu düşünülmektedir. Bunların yanında sebepselliğe dayalı yorumbilgilerini öne
çıkardığı ve tarihî fenomenlerin genel kanunlarını formule etmeyi
arzulayan bir tarih anlayışı ortaya koyduğu öne sürülmektedir. Ancak hukydides’in bu yönde bilimsel bir tarihçi olduğu düşüncesine
karşı da eleştiriler söz konusu olmuştur. Buna göre, eskiçağ tarihçilerinin belli bir dereceye kadar kendi yaşadıkları dönemin sosyo-ekonomik, kültürel şartları ve koşullarının esiri altında kalarak farklı bir
38
hukydides, 5.26.5.
39
Kurke, a.g.e., 128. hukydides’in hayatı konusundaki tartışmalar için ayrıca bkz. G.W. Bowersock, “he Personality of hucydides”, he Antioch
Review, Cilt:25, Sayı:1, 1965, s.136 vd.; J.V. Morrison, Reading hucydides,
Ohio State University Press 2006, s.164 vd.
20
Dünyada Tarihçilik
ajenda ve bakış açısına sahip olma ihtimalleri yüksektir. Dolayısıyla
onun bilinçli olarak Yunan tragedyasının etkilerini ortaya koymak
arzusuyla elindeki kaynak materyalini şekillendirmeye meyil eden,
bilimden çok duygusal ve sanatsal yönü ağır basan bir artist olduğu
da iddia edilmektedir. Eserinin içindeki sanş, rastlantı veya kazara
gerçekleşen duygusal olaylara kendini kaptıran okuyucu, savaş ve savaşla ilgili dramalar ilerledikçe merhamet ve korku hissine kapılmaktadır. hukydides hakkındaki bu birbirine zıt yorum ve tartışmalar
günümüz tarihçileri arasında halen devam etmektedir.40 Aşağıda da
ele alacağımız üzere, biz bu farklı görüşler karşısında, onun tarihî
metodu ve gerçekçiliğe dayalı siyasî analizi ön plana çıkaran bir tarihçi olduğu tezinin daha ikna edici olduğunu düşünmekteyiz.41
hukydides, kendisinin bir dereceye kadar Herodotos ve Homeros ile yarış halinde olduğunu hissetmiştir. Böylece eserinin giriş
bölümü olan Arkhaiologia’yı yazmıştır. Bu bölümde kendisinin anlattığı, 27 yıl süren savaşının erken dönemlerde gerçekleşen Troia
(Truva)-Miken/Aka/Yunan veya Pers-Yunan savaşlarından daha büyük ve yıkıcı olduğunu ve barbarların da kabul ettiği üzere benzeri
olmadığını titiz ve abartısız bir araştırmayla ispatlamaya çalışmak-
40
Tartışmalar için bkz. R. L. Fox, “hucydides and Documentary History”,
he Classical Quarterly, Cilt:60, Sayı:1, 2010, s.11 vd.; F.M. Pires, “hucydidean Modernities: History Between Art and Science”, Brill’s Companion to
hucydides, Ed. A. Rengakos-A. Tsekmatis, Brill, Leiden, 2006, s.811-837.
41
Bu görüş için ayrıca bkz. W.P. Wallace, “hucydides”, Phoenix, Cilt:18,
Sayı:4, 1964, s.251-261; J.R. Grant, “Toward Knowing hucydides”, Phoenix 28.1, 1974, 81-94. ; M.I. Finley, “Introduction to hucydides”, History
of the Peloponnesian War, Çev. R. Warner, Penguin Harmondsworth, 1986,
s.9-32; L.M.J. Bagby, “he Use and Abuse of hucydides in International
Relations”, International Organization, Cilt:48, Sayı:1, 1994, s.131-53; Kurke, a.g.e., s.115-37. hukydides’in özellikle Atina kent devletini örnek alan
yapısal gerçekçiliğinin modern yansımalarıyla ilgili tartışmalar için bkz. J.
Monten, “hucydides and Modern Realism”, International Studies Quarterly, Cilt:50, Sayı:1, 2006, s.3-25; T.G. Tsakiris, “hucydides and Strategy:
Formations of Grand Strategy in the History of the Second Peloponnesian
War (431-404 BC)”, Comparative Strategy, Cilt:25, Sayı:3, 2006, s.173-208.