AV R A S YA
ETÜDLERİ
50
2016-2
BALKANLAR
ÖZEL SAYISI
TİKA
T.C. BAŞBAKANLIK
Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı
Turkish Cooperation and
Coordination Agency
Avrasya Etüdleri hakemli bir dergidir.
TÜBİTAK/ULAKBİM SBVT tarafından taranmakta ve dizinlenmektedir.
Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı
tarafından yılda iki kez yayımlanır.
Dergide ifade edilen görüş ve ikirler yalnızca yazarlarına aittir;
Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığının düşünce ve
politikasını yansıtan metinler olarak değerlendirilemez.
Kapak Fotoğraf: Drina Köprüsü
ISSN 1300-1604
İletişim
TİKA, GMK Bulvarı No:140 Çankaya-ANKARA
Tel: +90(312)9397000 ● Faks: +90(312)9397515-16
[email protected] ● www.tika.gov.tr
AVRASYA
ETÜDLERİ
Yıl: 22, Sayı: 50 (2016/2)
TİKA Adına Sahibi
Dr. Serdar ÇAM
Başkan
Yayın Kurulu
Dr. Serdar ÇAM
Mehmet Süreyya ER
Dr. Zülküf ORUÇ
Tolga KESKİN
Yazı İşleri Müdürü
Dr. Zülküf ORUÇ
Editör
Dr. Mehmet KAHRAMAN
(
[email protected])
(
[email protected])
Konu Editörü
Prof. Dr. Rıdvan CANIM
(
[email protected])
Danışma Kurulu
Prof. Dr. Mehmet AKKUŞ
Ankara Üniversitesi
Yrd. Doç. Dr. Bülent AKYAY
Trakya Üniversitesi
Prof. Dr. Rıdvan CANIM
Trakya Üniversitesi
Prof. Dr. Ömer ÇAHA
Prof. Dr. Uğur DOĞAN
Yrd. Doç. Dr. Mehmet DOĞAN
Yıldız Teknik Üniversitesi
Ankara Üniversitesi
Kırıkkale Üniversitesi
Prof. Dr. Saadettin GÖMEÇ
Ankara Üniversitesi
Prof. Dr. Ramazan GÖZEN
Marmara Üniversitesi
Prof. Dr. Ömer Soner HUNKAN
Prof. Dr. Nihat IŞIK
Yrd. Doç. Dr. Şükrü İNAN
Doç. Dr. Aşkın KOYUNCU
Yrd. Doç. Dr. Cengiz SAMUR
Prof. Dr. Fikret TÜRKMEN
Trakya Üniversitesi
Kırıkkale Üniversitesi
İnönü Üniversitesi
Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi
Trakya Üniversitesi
Ege Üniversitesi
Prof. Dr. Nasuh USLU
Sosyal Bilimler Üniversitesi
Prof. Dr. Ahmet UZUN
Akdeniz Üniversitesi
Prof. Dr. Ekrem YILDIZ
Kırıkkale Üniversitesi
Baskı:
Hangar Marka İletişim Reklam Hizmetleri Yayıncılık Ltd. Şti.
Konur Sokak 57/4 Kızılay / Ankara
Tel: (0312) 425 07 34
Faks: (0312) 425 07 36
İçindekiler / Contents
Zerrin TORUN
Strengths and Weaknesses of the European Union Police Mission in Bosnia-Herzegovina / 7-24
Bosna-Hersek’teki Avrupa Birliği Polis Operasyonu’nun Güçlü ve Zayıf Yönleri
Ali HÜSEYİNOĞLU
Past and present of Islam in the Balkans: The case of Greece / 25-48
Balkanlarda İslam’ın Dünü ve Bugünü: Yunanistan Örneği
Utku KIRLIDÖKME
Yunanistan’ın Türkiye Algısı Çerçevesinde Oluşan Balkan Politikası / 49-72
Greece’s Balkan Policy in the Frame of the Perception of Turkey
Kader ÖZLEM
Bulgaristan Romanlarının Güncel Sorunlarına Yönelik Bir Değerlendirme / 73-97
An Evaluation About the Current Problems of the Romans of Bulgaria
İrfan KALAYCI - Barış AYTEKİN
Türkiye-Balkan İlişkileri Üzerine (Geçmişten Geleceğe) Ekonomi-Politik Notlar / 99-126
Political Economy Notes (From Past to Future) on Turkey – Balkans Relationships
Engin ÇAĞMAN
18. Yüzyılın İkinci Yarısında İstanbul’un İaşesinde Balkanlar ve Karadeniz’in Önemi / 127-151
The Importance of the Balkans and the Black Sea in the Provisioning of Istanbul
During the Second Half of the 18th Century
Mümin Yaşarov İSOV
Bulgaristan’da Balkanolojinin Kurumsal Araştırma ve Eğitimsel Gelişimindeki İlk Teşebbüsler / 153-180
Initial Steps of Organizing Balkanistic Science in Bulgaria
Ali DİKİCİ
Bosna Savaşı’nda Srebrenica Savunmasının Komutanı Naser Oriç’in Hikâyesi / 181-217
The Story of Naser Orić who Defended Srebrenica during the War in Bosnia
Fatma RODOPLU
İkinci Bulgar Devleti’nin Kuruluşunda Kumanların Rolü / 219-234
The Role of Cumans in the Foundation of the Second Bulgarian State
Vahit Cemil URHAN
Ayastefanos ve Berlin Antlaşmaları Sürecinde Karadağ’ın Bağımsızlığını Kazanması / 235-258
Gaining Independence of Montenegro in the Process of San Stefano and Berlin Treaties
Mustafa BUDAK
Balkanlarda Osmanlı Hoşgörüsü mü Osmanlı Adaleti mi? / 259-277
Is the Ottoman Justice or the Ottoman Tolerance in Balkans?
Selim Hilmi ÖZKAN
Balkanlar’da Bir Osmanlı Şehri: Sofya (1385-1878) / 279-314
An Ottoman City in the Balkans: Soia (1385-1878)
Mustafa KAHRAMANYOL - Fahriye EMGİLİ
Tito ve Balkan Siyaseti / 315-349
Tito and Balkan Politics
Djuneis NURESKİ
Osmanlı'dan Günümüze Makedonya’daki Türk Kültürü ve
Makedonya’nın Türk Kültür Tarihindeki Yeri ve Önemi / 351-388
Turkish Culture In Macedonia From The Ottomans Until Today And
The Importance Of Macedonia In Turkish Cultural History
Meral JAHJAİ
Osmanlɪ Yazɪsɪ İle Yazɪlan Arnavut Edebiyatɪnɪn Dini Karakteri / 389-404
Albanian Literature with the Ottoman Language Written in Religious Characters
Hüseyin MEVSİM
Yazarın Kahramanına Âşık Olma Hâli: Vera ve Cem Olayı / 405-418
The Author Who Fell in Love with Her Character: Vera and Cem Case
İbrahim GÜLTEKİN
Sevdalinka Sevdalinka mıdır? / 419-452
Is Sevdalinka Sevdalinka?
Musa DEMİR
İvo Andriç’in Drina Köprüsü Adlı Romanında Osmanlı Algısına Genel Bir Bakış / 453-470
A General Overview to Ottoman Perception in the Novel Drina Bridge by Ivo Andric
Mehmet KAHRAMAN
Türk Anlatı Geleneği ve Saltıknâme / 471-489
Turkish Narrative Tradition and Saltıknâme
Mustafa BALCI
Necati Cumalı’nın Dila Hanım Kitabında Dil ve Üslup / 491-506
Language and Style in Dila Hanım by Necati Cumalı
Selma SOL
Kadının Dönüşüm Mekânı: Rumeli Türküleri Örneği / 507-528
Women’s Transformatıon Space: The Case of Rumeli Folk Songs
Deniz MELANLIOĞLU
Bosna Hersek Örneğinde Yabancı Dil Olarak Türkçe Öğrenen Çocukların Dinleme Alışkanlıkları / 529-546
The Listening Habits of Children Learning Turkish as a Foreign Language: An Example
from Bosnia and Herzegovina
T.C. Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı
Türk Cooperation and Koordination Agency
AVRASYA ETÜDLERİ 50/2016-2 (279-314)
Balkanlar’da Bir Osmanlı Şehri:
Sofya (1385-1878)
Selim Hilmi ÖZKAN1
Öz
Osmanlı Devleti’nin Anadolu topraklarının büyük bir kısmını egemenliğine
almadan önce fethettiği toprakların başında Balkan toprakları gelir. Balkan
topraklarından da Bulgaristan ve Sofya, Osmanlı topraklarına en erken katılan
yerlerdendir. Bu fetihler sonucu başlayan Balkanlar’daki ve Sofya’daki Osmanlı
egemenliği 500 yıldan fazla sürmüş ve bu süre zarfında Balkanlar ile birlikte Sofya
şehri de bir ilim ve kültür şehri haline gelmiştir. Türkler Balkanlar’da ilerlerken
burada kurdukları egemenliğe paralel olarak yeni yerleşim yerleri kurdukları
gibi yerleştikleri şehir, kasaba ve köyleri de şenlendirmişler ve ekonomik olarak
zenginleştirmişlerdir. Ayrıca yerel halk ile bütünleşerek şehirlerin kültürel anlamda
zenginleşmesine de katkı sağlamışlardır. Bu süreçte Sofya, Balkanlar’ın en önemli
ilim ve kültür merkezlerinden biri haline gelmiştir. Sofya Osmanlı döneminde
vakıları, camileri, hanları, hamamları ve Türk-İslam şehirlerinin ayrılmaz bir
parçası olan kendine özgü çarşıları ile bölgenin merkezi konumundaki önemli
şehirlerinden birisi olmuştur.
Anahtar kelimeler: Sofya, Osmanlı Devleti, Balkanlar, Bulgaristan.
1
Doç. Dr., Yıldız Teknik Üniversitesi, Eğitim Fakültesi, Sosyal Bilgiler Eğitimi Anabilim Dalı; shilmi@
yildiz.edu.tr.
280
An Ottoman City in the Balkans:
Soia (1385-1878)
Abstract
The Balkan lands are the irst that the Ottoman Empire has conquered before it ruled
over a large part of the Anatolian’s territory; Bulgaria and Soia were the earliest
places participating the Ottoman territory. The Ottoman rules began in the Balkans
and Soia as a result of this conquest has lasted over 500 years and during this time,
Soia along with the Balkans has become a city of science and culture. The Turks in
the Balkans where they have established the rule that moves parallel to the built up
areas, where they have settled as they establish new settlements cities, towns and
villages ordered their jollify and economically enriching. They have also contributed
to the enrichment of the cities culturally by integrating with the local population
of those cities. In this process, Soia has become the most important scientiic and
cultural cities of the Balkans. Soia has been one of the major cities of the region’s
central location in the Ottoman era with its foundations, mosques, inns, baths and with
its unique market which is an integral part of the Turkısh Islamic cities.
Keywords: Soia, The Ottoman Empire, Balkans, Bulgaria.
281
1. Giriş
Osmanlı Devleti Anadolu topraklarının büyük bir kısmını egemenliğine almadan önce fethettiği toprakların başında Balkan toprakları gelir2.
Balkan topraklarından da Bulgaristan, Osmanlı topraklarına en erken katılan yerlerdendir. Bu fetihler sonucu başlayan Balkanlardaki Osmanlı egemenliği 500 yıldan fazla sürmüştür.3
Osmanlı Devleti’nin Balkanlardaki en önemli sancaklarından biri olan
Sofya4 Latince Serdica, Ulpin Serdica; Yunanca, Triaditsa; Bulgarca Soiya adlarını taşımıştır. Şehir Sofya ismini şehir merkezinde bulunan “Aya
Soia” kilisesinden dolayı XIV. yüzyılın sonlarında almıştır.5
Sofya Vadisi’nin büyük bir alanını kapsayan şehrin Kuzeyinde Stara
Planina sıra dağları, Doğusunda ve Güneydoğusunda Sredna Gora, Doğusunda Vitoşa Dağı, Batısında ise Lülin, Viskâr ve Çepin Dağları bulunur.
Şehir, İskır Nehrinin ve soldaki kollarının şeritleri üzerine kuruludur. Sofya yakınında Pançerova ve Kocabalkan geçitleri bulunmaktadır. Sofya’nın
denizden yüksekliği yaklaşık 500-550 metredir. Bunun için Sofya’da ılıman bir karasal iklim hüküm sürer. Yazları serin kışları ise soğuk ve karlıdır. Evliya Çelebi Sofya için, “Sofya, Sofya sahrasının güneyinde, Vitoşa dağının eteğinde, Kurd bağları denen İrem bağının aşağısında düz bir
alanda kurulmuş büyük bir yerleşim yeridir. Batı ve Kuzey tarafı verimli
bir ovada güllük gülistanlık bir kazadır. Sofya birbirine yakın köylerden
meydana gelmiştir.” der.6
Sofya’nın tarihi eski çağlara kadar uzanır. M.Ö. 8 ve 7. yüzyıllarda,
bugünkü merkezin bulunduğu yerde Serdi adında Trakyalı bir kabile yaşamıştır. Balkan yarımadasını ele geçirmeye başlayan Romalılar, Trakyalıların bağımsızlığına son vermişlerdir. Hâkimiyetleri altına aldıkları yerlerde
idarî ve askeri düzen de kurmaya önem veren Romalılar, bu şehre Serdika adını vermişlerdir. Böylece Serdiler’in şehri anlamına gelen Serdika,
önemli ticarî ve idarî merkez olmuştur.
2
Halil İnalcık, The Ottoman Empire The Classic Age 1300-1600, London, 1973, pp. 6, 7, 11; Heath W.
Lowry, Osmanlı Döneminde Balkanların Şekillenmesi, Bahçeşehir Üniversitesi Yayınları, (Çevr.
Ahmet Cemal), İstanbul, 2008, s. 3.
3
Orlin Sabev, “Bulgaristan’da Osmanlı Medreseleri”, Türkler-Osmanlı, C, 11, Yeni Türkiye Yayınları,
Ankara, 2002, s. 463.
4
Bulgaristan’ın başkenti ve en büyük şehri olan Sofya’nın nüfusu yaklaşık 1,200 milyon (2012, Birleşmiş
Milletler Verisi).
5
Nevin Genç, XVI. Yüzyıl Sofya Mufassal Tahrir Defterinde Sofya Kazası, Eskişehir, 1988, s. 21.
6
Evliya Çelebi, Seyahatnâme, C. III-IV, Üçdal Neşriyat, İstanbul, 1966, s. 992.
282
Doğu Roma İmparatorluğu’nun kavşak şehri olması itibarıyla Serdika, hep akınlara uğramış. Bu akınlar esnasında şehir büyük ölçüde zarar görmüştür. VI. yüzyılda, Justinianus zamanında, Serdika tekrar Doğu
Roma İmparatorluğu’nun önemli şehri haline gelmiştir. Bundan hemen
sonra şehir, Balkan yarımadasına hücum eden Slavların akınlarına maruz
kalmış ve tamamıyla Slavlaşmıştır. IX. yüzyıllarda Han Krum zamanında
Serdica Slav ismi olan Sredets ismini alır ve geniş alana yayılmış olan
Orta Çağ Bulgar Devleti’nin önemli askerî, siyasî ve kültür merkezi haline
gelmiştir.7
2. Sofya’nın Osmanlıları Tarafından Fethi ve Osmanlı İdaresinde
Sofya
Osmanlı Devleti’nin Bulgarlar ile ilk münasebetleri I. Murad döneminde Edirne ve Filipe’nin alınması sonrası başladı. Bulgar Kralı İvan
Alexandır Osmanlı ilerlemesinden endişe duyarak bazı tedbirler alma
yoluna gitti. Fakat Kral İvan 1365 yılında ölünce ülke iki oğlu arasında
pay edildi. Bu durum Osmanlı Devleti’nin Bulgaristan’ı fethetmesini de
kolaylaştırmış oldu. Bu arada Macarlar da Bulgaristan ve bölge üzerinde
hak iddiasında bulunmaya başlamışlardır. Bu amaçla Macar Kralı Layoş
1365’te Vidin’i ele geçirdi. Hatta kral, 200 bin kadar Bulgar’ı Katolik yaparak onlar üzerinde dini bir baskı da kurmaya çalıştı.8 Bu arada Elaklar
1373 yılında Niğbolu’yu işgal ettiler. Osmanlı Devleti’nin Balkanlarda fethi ve yerleşmesi devam etmekteydi. Bu fetihler sonucu Bulgaristan 1396
Niğbolu zaferi sonrası Osmanlı topraklarına katıldı. Sofya ise daha önce
1385 yılında Osmanlı hâkimiyetine girmişti. Bulgaristan, tamamen Osmanlı egemenliğine girmesi üzerine Sofya sancak merkezi yapıldı ve bir
kısım yerler Sofya’ya bağlandı.9
7
8
9
Genç, age, s. 22.
Batılıların egemen oldukları coğrafyalarda Katolikleştirme politikası sürekli devam etmiştir. Hatta
sadece egemen oldukları coğrafyada değil Hristiyanların yaşadıkları her yerde bu politikalarını
devam ettirmek istemişlerdir. Osmanlı sınırları içerisinde yaşayan Hıristiyan topluluklar sık sık batılı
Hıristiyan devletler ve misyonerler tarafından mezhep değiştirmeye zorlanmışlardır. Mesela Katolik
misyonerler XVIII. yüzyılın başlarında Ermenilerin inanç sistemlerini bozmak ve Katolik yapmak için
uğraşmışlardır. Bununla da yetinmeyen misyonerler Ermeniler üzerinde baskı kurmak için Ermeni
din adamlarını kullanmışlardır. Katolik mezhebinin faaliyeti sonucu bir kısım Ermeni Katolikliği
benimsemiştir. Bu durum Osmanlı Hükümetleri tarafından engellenmek istenmişse de Ermeni
Katoliklerin sayısı giderek artmıştır. (Selim Hilmi Özkan, “XVII. Yüzyılın Sonlarında Hristiyan Birliği
Projesi ve Ermeniler”, Hoşgörüden Yol Ayrımına Ermeniler, C. 4, Erciyes Üniversitesi Yayınları, (Ed.
Metin Hulagu), Kayseri, 2010, s. 87).
Norman Itzkowıtz, Ottoman Empire and Islamic Tradition, The University of Chicago Press, USA, 1972,
p. 13-14; M. Alaaddin Yalçınkaya, “Osmanlılar Döneminde Bulgaristan”, Balkanlar El Kitabı, C. 1,
Karam Yayınları, Ankara, 2006, s. 322.
283
Osmanlı Devleti’nin fetih ve genişleme sürecine bağlı olarak idari
yapısında sürekli bir değişme her zaman olmuştur. İlk başlarda Anadolu
ve Rumeli olmak üzere iki beylerbeyliği mevcut iken bu sayı giderek artmıştır. Bunlardan Rumeli Beylerbeyliğinin merkezi Manastır iken Kanuni
devrinde Sofya olmuştur.
Rumeli eyaleti içerisinde yer alan Bulgaristan, Çirmen, Sofya, Silistre, Niğbolu ve Vidin olmak üzere beş sancağa bölündü.10 Tarihsiz olan
TD 82 ve 1522 yılına ait TD 122’ye göre Sofya Şehirköy ve Berkövitsa(Berkofça) kazalarından ibarettir. Sofya, 1525 yıllarında tutulan TD 130’a
göre Sofya, Samakov, Şehirköy ve Berkövitsa kazalarından müteşekkildir.
1528 yıllarını içerisine alan TD 151’e göre Sofya livası Planina-i Küçük,
Planina-i Büzürük, Şehirköy, Filipe, Tatarcık ve Samakov nahiyelerinden
müteşekkildir. Kanuni devrinin ortalarına doğru tutulan TD 236 numaralı
deftere göre Sofya, Samakov, Şehirköy, Berkofça kazalarından oluşmaktadır. Böylece bu dönemde kazanın yapısı tam anlamı ile şekillenmiştir.11
Sofya da diğer Balkan şehirleri gibi Osmanlı idaresine girdikten sonra
önemli değişiklikler geçirdi. Bunlardan en önemlisi şehrin bir Türk-İslam
şehri görünümü kazanmasıdır. Türkler Bulgaristan’da kurdukları egemenliğe paralel olarak yeni yerleşim yerleri kurdukları gibi, geldikleri şehir,
kasaba ve köyleri de şenlendirmişler ve ekonomik olarak zenginleştirmişlerdir.12 Kırsal kesimlere yerleşen Türkler buralara yeni isimler vermişlerdir. Yer adları, bir bölgenin coğrafî yapısı ile ilgili olduğu gibi orada
yaşayanların yaşam biçimleri ile de yakından ilgilidir. Bunun için yer adlarından yola çıkarak toplumun sosyal yapısı, dinî yapısı, yaşam tarzı gibi
birçok alanı hakkında bilgi sahibi olabilmekteyiz. Bir yere verilen ad, o
bölge ile özdeşleşerek kültürün ve toplumsal değerlerin de ölümsüzleşmesini sağlamaktadır.13 Yer adlarının incelenmesi ile o bölgenin dil bilgisi, yerleşim tarihi ve etnik yapısına ilişkin önemli ipuçları elde etmek
mümkündür.14 Bu durum Sofya için de geçerlidir. Bu cümleden olarak
10
Nıkolaı Todorov, The Balkan Cıty 1400-1900, Unıversity of Washington Press, Washington, 1983, p. 24;
Genç, age, s. 15.
11
Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü, Muhâsebe-i Vilâyet-i Rûm-İli Defteri, Başbakanlık
Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü Yayınları, Ankara, 2002, s. 36.
12
Dennis P. Hupchick, The Bulgarians in the Seventeenth Century: Slavic Orthodox Society and Culture
under Ottoman Rule, McFarland & Company Publishers, North Carolina, 1993, pp. 2, 3; Emruhan
Yalçın, “Türk-Bulgar Ortak Kültürü”, Atatürk Yolu Dergisi, S. 43, Bahar, 2009, s. 557.
13
Selim Hilmi Özkan, “XVI. Yüzyıl Sonlarında Tomarza, Tomarza ve Kayseri Çevresinde Oğuzlar”,
History Studies, 2/3 (2010), s. 274.
14
Doğan Aksan, Her Yönüyle Dil Ana Çizgileriyle Dilbilim, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara, 1998, s. 101.
284
Sofya’daki köy ve yerleşim yeri isimleri Hacı Karaman, Doğancı, Musaca, Karaca Ahmedlü, Kuru Yayla, Beylerçiftliği, Ormanlu, Çukurova,
Doğanova, Uluköy, Hacı Hamza, Bacılar, Doğanova, Ağaçevlü, Elmalu,
Bayhanlu, Çamurlu, Timur’dur. Bu isimleri daha da çoğaltabiliriz. Sofya
şehrinde kurulan mahalle isimlerine baktığımız zaman da aynı durumu görebiliriz. Mahalle isimleri genelde mescid veya camiyi yaptıran kişilerin
isimlerini taşımaktadır. Bunlar buraya ilk defa gelerek yerleşen kişilerin
isimleridir. Bu kişiler buralar da Türk ve İslam varlığının yerleşmesinde
öncülük etmişlerdir.15 Bu özelliği ile Sofya tam anlamı ile bir Osmanlı şehri
görünümündedir. 93 harbinde Rus orduları kumandanı, Sofya’yı görünce:
“Bu minare ormanını yakıp yıkmalı” demiştir.16 Rus orduları komutanının
yakıp yıkmak istediği bu şehir, Osmanlı şehirleri arasında en az sorunlu
şehirler içerisinde yer almaktaydı. Bundan dolayı da belgelerde “Saadetli
Sofya” şeklinde geçmiştir.17
Osmanlı Devleti Sofya ve çevresine yerleştikten sonra diğer yerlerde
olduğu gibi buradaki Hristiyan halkın hak ve hukukunun korunması hususunda da titiz davranmıştır. Mesela 1692 Kasım başlarında Sofya mollasına gönderilen bir hükümde Kalo Yani mahallesinde yaşamakta olan
Ermenilerin ibadet yapmak istedikleri kiliselerini tamir etmek istedikleri
beyanla bu duruma mani olunmaması istenmiştir. Bu durumla alakalı Osmanlı kaynaklarında birçok bilgi ve belge bulmak mümkündür.18 Osmanlı
Devletinde yaşayan gayr-i Müslim unsurların hukuki statüsü, İslâm hukukunun onlar için koymuş olduğu kurallara dayanıyordu. Bu düzenleme, onların özel ve siyasî yaşamlarını da etkiliyordu. Buna göre, gayr-i
Müslimler özel hukuk alanında, mensup oldukları din veya toplulukların
dinî veya toplumsal yaşama ilişkin kurallarını uygulamakta serbest bırakılmışlar, buna karşılık kamu hukukunun bazı dallarında (ceza hukuku gibi)
Müslümanlar gibi şer’i hukukun emredici hükümlerine tâbi tutulmuşlardır.
Kamu hukukunun diğer alanlarında ise Gayrimüslimler, Müslümanlardan
farklı bir statü içinde yaşamışlardır.19
15
Yücel, agm, s. 77.
16
Osman Keskioğlu, “Şumnu’da Türk İslam Eserleri” Vakılar Dergisi, S. 20, Ankara, 1988, s. 391.
17
Mehmet Akif Erdoğru, “Onaltıncı Yüzyılda Sofya Şehri”, Tarih İncelemeleri Dergisi, C. XVII, S. 2,
Aralık 2002, s. 2.
18
BOA, A. {DVNS.MHM.d -111, s. 57, 58.
19
Gülnihal Bozkurt, “Osmanlı Devleti ve Gayrimüslimler” Türklerde İnsanî Değerler ve İnsan Hakları,
İstanbul,1992, s. 283.
285
Sofya ve çevresinde Osmanlı yönetiminde güvenlik sağlanmış,
angarya kalkmış, ağır vergiler azaltılmış keyfiliğin yerini adalet almıştır.20 XVI. asır başlarına kadar Sofya havalisinde timar sahiplerinin
reâyadan öşür vergilerini aldıktan sonra fazladan ‘harman resmi’ adıyla baştina başına iki kile buğday ve iki kile arpa alma usulü Kanuni
döneminde kaldırılmıştır. Fakat Kanuni’nin Belgrad seferine giderken
kaldırdığı bu vergi sipahilerin ısrarı üzerine daha sonraki dönemlerde
defter kayıtlarına mugayir şekilde devam etmiştir.21 Bu verginin Osmanlı öncesi dönemden beri halk üzerinde bir angarya olduğunu da
unutmamak gerekir.
Osmanlı topraklarında yaşayan Gayrimüslimler, kendi mezheplerine göre dinî ibadet ve ayinlerini tam bir serbestlik içinde yapabiliyorlardı. Devlet, Gayrimüslimlerin ibadetleri konusunda son derece
hoşgörülü davranmıştır. Durumu, fermanlarla tayin ve tespit edilen
ibadet yerlerinin, bütünüyle dokunulmazlığı bulunmaktadır. Osmanlı
Devleti bu ibadet yerlerinin iç teşkilatına ve idaresine kesinlikle karışmayarak bu yerlerin idaresini bütünüyle Gayrimüslim cemaat teşkilatlarına bırakmıştır.22
2.1. Sofya’nın Yeniçağda Sosyo-Ekonomik Yapısı ve Nüfus
Durumu
Osmanlı idaresindeki bir bölgenin nüfus ve idari durumunu tespit
edebilmek için elimizdeki en önemli verilerden birisi tahrir kayıtlarıdır. Osmanlı dönemine ait Bulgaristan ile ilgili yirmiden fazla tahrir
kaydı bulunmaktadır. Bunlardan birisi olan III. Murad döneminde tutulan tahrir verilerine göre Sofya’nın 39 Mahallesi vardır. Aynı defterde iki zaviye ve iki cemaat kaydedilmiştir. Bu mahallelerin 21’nde
yalnızca Müslümanlar oturmaktadır.23
Sofya’nın nüfusuna baktığımız zaman Osmanlı tahrir defteri kayıtları bu konuda bize bazı bilgileri vermektedir. 1530 yılında Sof20
Yalçın, agm, s. 558.
21 Halil İnalcık, “Stefan Duşan’dan Osmanlı İmparatorluğuna, XV. Asır’da Rumeli’de Hıristiyan Sipahiler
ve Menşeleri”, Fatih Devri Üzerine Tetkikler ve Vesikalar-I, TTKY, Ankara, 2014, s. 242.
22
23
Bilal Eryılmaz, Osmanlı Devletinde Gayrimüslim Teb’anın Yönetimi, İstanbul, 1990, s. 39.
Refet Yinanç, “Arşivlerdeki Tahrir ve Evkaf Defterlerine Göre Bulgaristan’da Türk Varlığı”,
Bulgaristan’da Türkler Semineri 20-22 Mart 1986, Ankara Üniversitesi Rektörlüğü Yayınları, Ankara,
1986, s. 15.
286
ya’da 1.023 hane vergi nüfusu ve 182 bekâr nüfus kayıtlıdır.24 Ömer
Lütfi Barkan’a göre ise Sofya şehrinde (1520-1530) 471 hane Müslim
238 hane Gayrimüslim kayıtlıdır.25 1530 yılında Sofya’nın 32 mahallesi vardır. Bunlardan 18 tanesi Müslüman mahallesidir. XVI. yüzyılın sonlarında ise mahalle sayısı 38’e çıkmıştır. Mahalleler dışında
iki zaviye ve iki cemaat ile birlikte Sofya merkezinde 1.390 hane ve
29 mücerred (bekâr) kayıtlıdır. Bu bilgiler ışığında şehrin nüfusunun
XVI. yüzyılın başlarında 6.000 civarında olduğunu, yüzyılın sonlarına doğru da 7-8 bin civarına yükseldiğini söyleyebiliriz. Bu nüfusun yaklaşık %70’i Müslümanlardan, %23’ü Gayrimüslimlerden, %7
civarı ise Yahudilerden meydana gelmekteydi.26 Sofya bu yüzyılda
Edirne, Niğbolu, Selanik, Kratova, Üsküp, Silistre, Saraybosna gibi
Balkan şehirlerinden, Diyarbekir, Tokat gibi Anadolu şehirlerinden
küçüktür.27
Balkanlardaki gelişmeye paralel olarak Sofya’nın nüfusu sürekli
bir artış göstermiştir. Çünkü yeni yurt ve otlak arayan Türkmenler için
Balkanlar çekici bir alandı. Bu artışta Müslüman nüfus dikkat çekicidir. Müslüman nüfusun artışında doğudan batıya olan göçler kadar İslamlaşmanın da etkisi belirgindir.28 Bu özelliği ile Sofya’nın zamanla
tam bir Anadolu şehri görünümü kazandığını söyleyebiliriz. Şehirde
Hristiyanlar da yaşamakla birlikte Müslümanların baskın bir yapısı
vardır. Çünkü XVII. yüzyılın sonlarında Sofya kadısına gönderilen bir
hüküm ile beldenin ehl-i İslam memleketi olmasından dolayı ile meyhanelerin kapatılması istenmektedir.29
24
İlhan Şahin, “XV ve XVI. Yüzyılda Sofya-Filipe- Eski Zağra ve Tatar Pazarı’nın Nüfus ve İskân Durumu”,
Türk Dünyası Araştırmaları Dergisi, S. 48, İstanbul, 1987, s. 251; Yusuf Halaçoğlu, “Bulgaristan”,
TDVİA, İstanbul, 1992, s. 398.
25
Ömer Lüti Barkan, “Osmanlı İmparatorluğunda Bir İskân ve Kolonizasyon Metodu Olarak Sürgünler”,
İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Mecmuası, C. XI/1-4, 1949-50, s. 529vd.
26
Dennis P. Hupchick, The Bulgarians in the Seventeenth Century: Slavic Orthodox Society and Culture
under Ottoman Rule, McFarland & Company Publishers, North Carolina, 1993, p. 39; Şahin, agm, s. 251.
27
Erdoğru, agm, s. 3.
28
Halil İnalcık, “Türkler ve Balkanlar”, Balkanlar, Ortadoğu ve Balkan İncelemeleri Vakfı Yayınları,
İstanbul, 1993, s. 20.
29
Ahmet Reik, Türk İdaresinde Bulgaristan (973-1255), Dârülfünûn Edebiyat Fakültesi Mecmuası, C.
VIII, S. 7, İstanbul, 1933, s. 6.
287
Tablo 1: XVI. Yüzyılda Sofya’daki Müslüman Mahalleleri
Sofya şehir merkezi XVI. yüzyılın sonlarında çoğunluğu Müslümanlardan meydana gelir iken köyler çoğunlukla Gayrimüslimlerden meydana
gelmekteydi. XVI. yüzyılda, şehir merkezinde Müslümanlardan başka, çeşitli dini ve etnik gruplar bulunuyordu. Müslümanlar “Türkler ve Tatarlar”;
Gayrimüslimler “Rumlar, Slavlar, Bulgarlar, Çingeneler, İtalyanlar, Latinler, Boğdanlılar, Dubrovnikliler, XVII. yüzyılda Ermeniler ve Yahudiler”,
Sofya’da farklı mahallelerde birlikte yaşamaktaydılar. Şehir nüfusunun
%80’ini Müslümanlar %20’sini de Gayrimüslimler gruplar oluşturmaktaydı. Sofya sancağının genelinde 1552 yılında 5.007 hane cizye vermekle
mükellef gözükmektedir. 1571 senesinde ise bu rakam 5.441 haneye yükselmiştir.30
Osmanlı Devleti ve yöneticileri Balkanlar gibi Sofya şehrinde de planlı bir İslamlaştırma politikası gütmemişlerdir. Müslümanlar yeni kurmuş
oldukları mahallelerde mescitler yaparak şehri veya mahalleyi bu mescit
etrafında geliştirmişlerdir. Sofya her Balkan şehri gibi Anadolu ve İran
30
Doğan Yörük, “XVI. Yüzyılın İkinci Yarısında Osmanlı İmparatorluğu’nda Yaşayan Gayrimüslimlerin
Nüfusu”, Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, S. 17, Konya, 2007, s. 650.
288
coğrafyasından gelen göç hadisesine maruz kalmıştır. Şehirde ve çevresinde ani nüfus artışının temel nedeni budur. Buraya gelenler gelmiş oldukları
yerlerin isimlerini de zaman zaman yerleştikleri yerlere vermişlerdir. Saruhan mescidi ve Karahisarî mescidi buna örnek gösterilebilir.31
Sofya’da Yahudi nüfusu da önemli bir miktar teşkil etmektedir. 1544
yılında Sofya’da kendi evinde oturan iki Yahudi aile ile kirada oturan sekiz İstanbullu Yahudi aile ve yirmi üç Selanik Yahudi’si vardır.32 Yahudi
cemaati dışında Frenk olarak kayıtlarda geçen özellikle Dubrovniklilerin
oluşturduğu bir grupta Sofya’da yaşamaktaydı. Daha çok ticaret ile meşgul olan bunlar Anadolu ve Avrupa arasındaki ticareti yönlendirmekteydiler. Bu açıdan Sofya ticari açıdan önemli bir şehirdi. Bunların gümrük
vergisinden muaf tutulmuş olmaları ticaretin gelişmesinde ve şehrin ticari
açıdan önem kazanmasında etkili olmuştur. 1544 yılında Sofya’da 36 hane
Frenk cemaati vardır. Fakat XVI. yüzyılın sonlarında bu cemaatin mahalle
ismi korunmakla beraber kayıtlarda olmadığını görmekteyiz. Veya bunlar
diğer Gayrimüslimler cemaatler adı altında kayda geçmişlerdir.33
Sofya’da yaşayan Ermeniler, Pop Raduslav ve Kalo Yani34 mahallesinde otururlardı. 1544 yılında on hanenin yaşadığı Ermeni mahallesinin
ismi Piyu Rayan’dır. Sofya’daki Monoizit Ermenilerin sayısı Polonya,
Filipe, Nahçıvan ve imparatorluğun diğer yerlerinden gelenlerle artmıştır.
Ermeniler dışında Gürcü cemaati ve Acem tarafından gelen Ermenilerde
vardır.35
Sofya’da yaşayan Hristiyanlar devletin ve halkın baskısına maruz
kalmadan rahat bir yaşam sürmüşlerdir. Yaşamış oldukları mahallelerdeki
ibadethanelerde ibadetlerini özgürce yapabilmişler ve merkezden izin almak şartı ile kiliselerini de tamir ettirmişlerdir. Fakat devlet bu dönemde
yeni kilise yapımına mümkün olduğunca müsaade etmemiştir.36
31
Erdoğru, agm, s. 2.
32
Erdoğru, agm, s. 6.
33
Erdoğru, Agm., s. 6.
34
Ahmet Reik, age, s. 3.
35 Genç, age, s. 141; Erdoğru, agm, s. 7.
36
Dennis P. Hupchick, The Bulgarians in the Seventeenth Century: Slavic Orthodox Society and Culture
under Ottoman Rule, McFarland & Company Publishers, North Carolina, 1993, pp. 128, 154; Ahmet
Reik, age, s. 3.
289
Tablo 2: XVI. Yüzyılda Sofya’da Bulunan Gayrimüslimler Mahalleler
Sofya merkez dışında Sofya’nın köylerine baktığımız zaman XVI.
yüzyılda 221 adet köy ve 36 adet mezra kaydı vardır. Köyde yaşayan halkın çok büyük bir çoğunluğu tarım ile uğraşır iken çok az da olsa sanayi
kolu diyebileceğimiz işlerle iştigal edenler de vardır. Sofya kazasının köylerinden elde edilen toplam gelir 1.039.153 akçedir. Bu gelirin 438.186 akçesi hububat ve cinsinden elde edilmiştir. Bu gelirin dışında kalan bostandan 13.892 akçe, meyveden 6.059 akçe, ketenden 7.339 akçe, kendirden
10.777 gelir elde edilmiştir. Sofya’da bac-ı pay-ı ağnam ve resm-i ağıldan
2.234 akçe, adet-i ağnam ve resm-i ağıldan 21.577 akçe, bid’at-ı hınzır ve
bojikten 13.056 akçe vergi almıştır. Geriye kalan gelirler ise diğer kalemlerden alınan vergilerdir.37
37
Genç, age, s. 35-38.
290
Tablo 3: Sofya’da Toplanan Vergilerin Dağılımı
Vergi Cinsi
Hububat Cinsi
Alınan
Vergi
438.186
Vergi Cinsi
Niyabet, Arusiye ve Adet-i
Deştbani
32.570
Mahsul-i Müjdegan-i Kul ve
Cariye
18.908
Öşr-i Bostan
13.892
Öşr-i Meyve
6.059
Mahsul-i Beyt’el Mal ve Mal-ı
Gaip
Öşr-i Keten
7.339
Öşr-i Sal-ı Cedid
Resm-i Kendir
Bac-ı Pay-ı Ağnam ve
Resm Ağıl
10.777
2.234
Çivi Fırınından
Örs ve Çekiç
Adet-i Ağnam ve Resm-i Ağıl
21.577
Bedel-i Nukre-i Hums
Bidat-ı Hınzır ve Bojik
13.056
Resm-i Kantar
Öşr-i Kuvvare
16.568
Kiremit Fırınından
Resm-i İspenç
210.646
Şıra
Hayrabon-i Şire
Bac-ı Fıçı-i Hamr
21.373
948
Alınan
Vergi
Öşr-i Kiçe
Değirmenlerden (506 bap)
Diğer
1.580
10.240
105
1.850
800
1.100
32
300
13.325
185.119
10.569
TOPLAM
1.039.153
Şehir nüfusunun çalışma alanlarına baktığımız zaman 132 çeşit meslek grubu bulunmaktadır. Bu dağılım Müslüman mahallelerinde 104, Gayrimüslimler mahallelerinde 80 çeşit meslek bulunmaktadır. Meslek gruplarının bu kadar çeşitli olması Sofya’nın XVI. yüzyıl içerisinde önemini ve
geçiş noktasında bulunmasının avantajını göstermektedir.38
38
Todorov, ibid, p. 118; Genç, age, s. 27; Yücel, agm, s. 76.
291
Tablo 4: XVI. Yüzyılda Sofya’da Bulunan Meslekler
Müslüman Mahallelerindeki Meslekler
Gayr-i Müslim Mah. Meslekler
Celep
Haffaf
Şerbetçi
Debbağ
Boyacı
Kuyumcu
Kassap
Dellal
Paşmakçı
Sarrac
Dellak
Dülger
Mut’af
Gazzaz
Bapuççu
Hayyat
Na’l-band
Terzi
Mü’ezzin
Bakkal
Heymane
İmam
Arabacı
Çorbacı
Beşe
Abacı
Bakkal
Hatip
Sabuncu
Börekçi
Kâtip
Takyacı
Celep
Etmakçı
Debbağ
Şehrin sosyo-ekonomik yapısını ortaya koyabilmenin en önemli göstergelerinden birisi iyatlar ve halkın alım gücüdür. XVIII. yüzyılın ortalarına doğru Sofya’da beyaz peynir 6 ile 12 akçe arasındadır. Aynı yıllarda
Vidin’de beyaz peynir 18 akçe civarında seyretmektedir. Tereyağı iyatı 20
ile 40 akçe arasındadır. Zeytinyağı 30 ile 60 akçe arasındadır. 1790 yılında
Sofya’da zeytinyağı iyatı iki katına çıkarak 72 akçeye yükselmiştir. Aynı
dönemde (1736) Ruse’de üzümün okkası 15-16 akçe arasında iken Sofya’da 1744 yılında 20 akçedir. 1750 yılında iç yağının okkası Sofya’da 26
akçedir. İç yağı Vidin’de aynı dönemde 20 akçe civarındadır. Sofya’da ki
sabun iyatlarına baktığımız zaman 1705 yılında 10 akçe iken 1741 yılında
iki katına çıkarak 20 akçeye yükselmiştir.39
Sofya’da XVIII. yüzyıl içerisinde ölenlerin bırakmış oldukları miraslar ile ev satışları da şehrin ekonomik yapısı ve yaşam tarzı hakkında bilgi
vermektedir.40
39
Todorov, ibid, p. 140-148.
40
Todorov, ibid, p.148.
292
Tablo 5: Ölenlerin Bıraktıkları Mirasın Dağılımı
Kuruş
Sayı
1000 ve üzeri
%
192
70,8
1001-2000
44
16,2
2001-3000
13
4,8
3001-4000
10
3,7
4001-5000
4
1,5
5000 ve üzeri
8
3,0
TOPLAM
271
Tablo 6: 1000 Kuruşun Altında Olanların Dağılımı
Kuruş
Sayı
%
100 ve altı
30
15,6
101-200
43
22,4
201-300
29
15,1
301-400
22
11,5
401-500
19
9,9
501-600
10
5,2
601-700
10
5,2
701-800
10
5,2
801-900
8
4,2
901-1000
11
5,7
TOPLAM
192
100
XVII. yüzyılda Sofya’da satılan evlerin değerleri çok değişkenlik arz
etmektedir. Kayıtlardaki 170 ev arasından 5.000 akçenin altında satılan evlerin oranı %65,8’dir. 5.000 ile 10.000 akçe arasında satılan evlerin oranı
ise %23,7’dir. 30.000 akçenin üzerinde bir ev satılmıştır. Onun satılan evler arasındaki oranı 0,6’dır. Vidin, Ruse ve Sofya’daki evlerin oda sayısına
baktığımız zaman karşımıza şöyle bir sonuç çıkmaktadır. Todorov’un yapmış olduğu araştırmaya göre Sofya’da satışı gerçekleşen 519 ev içerisinde
230 tanesi tek odalıdır. Bu da %44 bir orana tekabül etmektedir. İki odalı
ev sayısı 164 adettir. Oranı %33,6’dır. Üç ve dört odalı ev sayısı 87 adettir.
293
Bunun oranı %16,8’dir. Az da olsa beş ve üzeri odalı ev bulunmaktadır.
Bunu oranı ise %7,3’tür. Sofya, Ruse ve Vidin’deki evlerin %60’a yakınının iki odalı ve üzeri olduğunu söyleyebiliriz.41
Sofya sancağının önemli ticaret yolları üzerinde kurulmuş olması buranın güvenliğini de ön plana çıkarmıştır. Bunun için Sofya Sancağı’nda derbend42 teşkilatı ve yol güvenliği önem arz etmektedir. Bilhassa ticaretle uğraşan esnafın ve kervanların korunması devletin mali kaynağı
için önemli bir konudur. Sofya Sancağı’nda on iki köyün ahalisi derbentçi
olarak kaydedilmiştir. Bu köylerde yaşayan Gayrimüslimler hane toplamı
581’dir. 184 kişi de mücerred olarak kayıtlıdır. Köylerin toplam hâsılatı
44.146 akçedir.43
Tablo 7: Derbentçi Köyler
S. N .
Karye Adı
1
Kamaniçe
90
32
5.500
2
Tarik-i Derbend
23
13
4.205
3
Nigoşova
63
15
2.641
4
Rosoman
17
4
1.000
5
Buçine-i Küçek
32
10
2.300
6
Rakoça
76
12
8.400
7
İspençe
40
8
Yabloniçe
44
18
2.100
9
Ugoy
70
25
5.800
10
Köstence
20
10
2.100
11
Çıkurova
50
31
8.000
12
Okolişte
56
14
1.300
581
184
44.146
TOPLAMLAR
41
42
43
Hane (G. Müslim)
Mücerred
Hâsıl
800
Todorov, ibid, pp. 160-168.
Derbent, sınırlarda ve önemli geçit yerlerinde bulunan karakollara verilen isimdir. Osmanlı belgelerinde
XV. yüzyıldan itibaren karşımıza çıkmaktadır. Osmanlı Devletinde, önemli geçitlerin ve ticaret
yollarının güvenliğini sağlamak amacı ile derbentçiler tutulmuştur. Derbentçiler yapmış oldukları
bu görev karşılığında, olağanüstü durumlarda alınan bazı vergilerden muaf tutulmuşlardır (Cengiz
Orhonlu, Osmanlı İmparatorluğu’nda Derbend Teşkilâtı, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi
Yayınları, İstanbul, 1967, s. 45)
Genç, age, s. 45-54.
294
Tablo 8: Diğer Hizmet Sınıfı Olan Karyeler
S. N.
Karye
Adı
Hane
Hane (G.
(Müslim) Müslim)
Mücerred
Hane
(G. Müsl)
Hâsıl
Hizmeti
1
Groplan
6
25
27
--
3.500
Köprücü
2
Boyana
12
111
--
--
5.000
Suyolu hizmeti
3
Bosmançe
11
51
--
--
5.000
Beygir beslemek
4
Kadı Köyü
5
81
--
--
6.300
Beygir beslemek
5
Novesel
10
135
37
69
14.000
6
Virinçe
5
15
3
12
1.900
7
Kalogeriçe
--
--
--
--
23.000
49
418
67
81
38.000
Toplamlar
Menzilci
2.1.1. Sofya’da Padişah Hasları
Osmanlı Devleti’nin toprakları gelir durumuna göre has, zeâmet ve
timar olarak üç gruba ayrılırdı. Bu grupta yer alan has topraklar yıllık vergi
geliri 100.000 akçeyi geçen mîrî topraklardandır. Bu arazilerden padişaha
ayrılanlar için ‘Havass-ı Hümâyûn’ tabiri kullanılırdı. Havass-ı Hümâyûn
gelirinin bir kısmı devlet hazinesine girerken, bir kısmı ise padişaha ait
olurdu. Valide ve hanım sultanlar ile padişahların kızlarına ve kız kardeşlerine ait olan haslara ‘paşmaklık’ denilirdi. Beylerbeyi, sancakbeyleri ve
vezirlere tahsis olunan haslara ise ‘havâss-ı vüzerâ’ adı verilirdi. Bu hasların yıllık gelirleri, bir milyonla bir buçuk milyon akçe arasında değişirdi.
Has sahiplerinin vergilerini toplamak üzere, ‘voyvoda’ denilen görevliler
tayin edilir, bunlar haraççılar ve cizyedârlarla birlikte has gelirlerini tahsil
ederlerdi. Has sahibi, arazisini kullanan köylü toprağını iyi işleyemezse,
elinden alıp başkasına verebilirdi. Sefer vukuunda, bütün has sahibi paşalar ve sancakbeyleri, hassının miktarına göre, Anadolu’da her 3.000 akçesi
için, Rumeli’nde her 5.000 akçesi için, tam teçhizatlı ve savaşmaya kadir
bir atlı askeri savaşa götürmeye mecburdular. Sulh zamanında bu paşaların ve sancakbeylerinin maiyetinde, ‘daire halkı’ denilen bir kısım kuvvet
bulunurdu. Bunlar, çevrelerinde asayişi temin eden özel güvenlik görevlileri gibiydi. Kısaca jandarma ve polis görevini yerine getirirlerdi. Hassın,
zeâmet ve timardan ayrılan yanı, has, memuriyetin bitmesiyle sahibinin
elinden alınır, zeâmet ve timar evlâda intikal edebilirdi. Diğer hukukî menfaatler bakımından, haslarla zeâmet ve timarın bir farklılığı yoktur.44
44
Halil Cin, Osmanlı Toprak Düzeni ve Bu Düzenin Bozulması, Ankara, 1978, s. 85 vd.
295
XVI. yüzyılın sonlarında Sofya’da padişah hassına ayrılan mukataa
gelirleri toplamı 42.525 akçedir. Bu gelirler gümrük, ihtisap ve cizye gibi
çeşitli mukataa gelirlerinden oluşmaktadır. Bunların dışında birçok köy
geliri de padişah hassı içinde gözükmektedir. Padişah haslarının toplamı
nefs-i Sofya için 175.323 akçedir. Pireznik 96.417; Çetrofça 47.533; Samakov 98.201; Şehirköy 8.524; Berkofça 4.882; İtiman ise 5.231 akçedir.45
2.1.2. Sofya Sancakbeyi, Rumeli Sancakbeyi ve Diğer Haslar
Mir-i arazi sistemi içerisinde, sancaklardaki sancak gelirinin önemli
bir kısmı padişah hassı olarak ayrıldıktan sonra geri kalan gelirlerden bir
kısmı da sancak beyi hassı olarak ayrılmaktaydı. Sancakbeyi hasları en
az 200.000 akçedan başlamak üzere kıdem durumlarına göre 400.000 ile
600.000 akçeye kadar yükselmekteydi. Sancakbeyleri seferlerde gelirlerine göre her 5.000 akçe karşılığında bir cebelü götürmekle yükümlü tutulmuşlardır.46
1521-22 yıllarında Sofya’da sancakbeyi olarak görev yapan Ali Bey’in
geliri 430.000 akçedir. XVI. yüzyılın sonlarına doğru Sofya sancakbeyinin
Sofya’daki gelir toplamı 137.656 akçedir. Rumeli beylerbeyine ayrılan gelir miktarı 14.550 akçedir.47
2.2. Osmanlı Devleti Açısından Sofya’nın Önemi
Balkanlardaki bugünkü önemli şehirlerin birçoğu Osmanlı döneminde
gelişme kaydetmiştir. Filipe, Tatarpazarcık, Belgrad, Sarayaova, Üsküp,
Yenişehri, İlbasan, Manastır, Köstence ve Sofya bunlardandır. Bu şehirler
birer kasaba ve köy niteliğinde iken Osmanlı fütuhatı sonrası şehir özelliğine sahip olarak gelişmiş ve sosyo-ekonomik açıdan büyük ilerlemeler
kaydetmişlerdir. Sofya, Osmanlı idaresine girdikten sonra Osmanlı Devleti’nin Balkanlardaki en önemli şehirlerinden birisi haline gelmiştir. Osmanlı ordusu Avrupa üzerine sefere çıkacağı zaman çoğunlukla Sofya’yı
bir üs olarak kullanmıştır. Bu açıdan Sofya askeri önemini uzun yıllar
korumuştur. Sofya’nın askeri güzergâh üzerinde bulunması şehrin ekonomik açıdan da gelişmesine katkıda bulunmuştur.48 Sofya akıncılar için de
önemli bir yerleşim yeriydi. 1570 yılında 171 nefer akıncı beyi bu serhad
45
TKA, TT 61, 10; BOA, TT, 370; Tayyib Gökbilgin, “ Kanuni Sultan Süleyman Devri Başlarında Rumeli
Eyaleti, Livaları, Şehir ve Kasabaları”, Belleten, C. XX, S. 77-80, Ankara, 1956, s. 256.
46
Karaca, age, s. 167.
47
TKA, TT 61, 10, 39, 40.
48
Ahmet Reik, “Türk İdaresinde Bulgaristan (973-1255), Dârülfünûn Edebiyat Fakültesi Mecmuası, C.
VIII, S. 6, İstanbul, 1933, s. 51.
296
şehrinin merkezinde otururdu. Bunlar şehrin çeşitli mahallelerinde dağınık haldeydiler. Akıncıların bir kısmı da Hristiyanlardandı. Akıncılar ek iş
olarak ticaretle de meşguldüler. Sofya savaş zamanında ordunun toplanma
yeriydi. Rumeli beylerbeyi asker ve mühimmatı buraya sevk ederdi.49 Bulgaristan ve Sofya’nın tarımsal üretim kapasitesi, stratejik konumu buranın
askeri önemini daha da artırmıştır. Çünkü Osmanlı Devleti batıya yapacağı
seferlerde hep Sofya- Belgrad yolunu takip etmiştir.50
Sofya ticari açıdan da İstanbul ve Bursa kadar önemli bir şehirdi. Sofya bu önemini Roma ve Bizans döneminden beri korumaktaydı.51 Sofya-Edirne yolu Osmanlı idaresinde Bulgaristan’ın önemli ticari şehirlerinden
olan Tatar-Pazarcık’ın kalbi konumuna gelmiştir.52 Osmanlı belgelerinde
Sofya’nın önemli bir güzergâh üzerinde olduğu açıkça dile getirilmiştir.
Edirne ile Sofya arasında düzgün bir yol vardı. Bu yol, Sofya’dan Belgrad’a ulaşırdı. Bu anayolun sağ tarafındaki kadılar, Osmanlı ordusuna
zahire sağlamakla görevliydi. Avrupa’dan İstanbul’a gelen elçiler de genellikle bu yolu tercih etmişlerdir. Aynı zamanda Sofya’nın önemli bir güzergâhta bulunması şehrin gelişimi ile birlikte ekonomisine de çok büyük
katkı sağlamıştır. Çünkü bu yolu kullanan tüccarlar buraya önemli miktarda vergi bırakmaktaydılar.53 Bu merkezi yol kavşağı durumu ile Sofya,
Rumeli beylerbeyilik merkezi olmuştur. Sofya’dan Üsküp’e, Arnavutluk
ve Bosna’ya giden yollar ayrılmaktadır. Sofya’dan Kuzeybatı’da Niş’ten
Morava vadisine inmek ve Sırbistan’a varmak için uzun bir boğazdan geçmek gerekiyordu.54
Havası ılıman olan Sofya, yaşam için çok elverişli bir şehirdi. Seyyah
Dernschwam Sofya’dan övgü ile bahsetmektedir. Ona göre XVI. yüzyılda
Sofya’da evler tek katlı ve ahşaptan yapılmıştır. Şehrin etrafında sur yoktur. Şehrin dışında on beş caminin varlığı ile birlikte her türlü sanatın yapıldığından bahseder. Dernschwam Sofya’da bulunan hamam ve hamamın
yanındaki camiden övgü ile bahseder.55 1570 yılında on cami, otuz dört
mahalle mescidi, dört okul, dört zaviye, bir bedesten, yedi hamam ve bir
kervansarayın özelliklerini detaylı şekilde anlatır.56
49
Erdoğru, agm, s. 8-10.
50
Emruhan Yalçın, “Türk-Bulgar Ortak Kültürü”, Atatürk Yolu Dergisi, S. 43, Bahar, 2009, s. 557.
51
Barbara Jelavich, History of The Balkans, Cambridge University Press, New York, 1983, p. 9.
52
Halil İnalcık, The Ottoman Empire The Classic Age 1300-1600, London, 1973, pp. 136, 147.
53
Erdoğru, agm, s. 6, 9.
54
Halil İnalcık, “Türkler ve Balkanlar”, Balkanlar, Ortadoğu ve Balkan İncelemeleri Vakfı Yayınları,
İstanbul, 1993, s. 13.
55
Hans Dernscwam, İstanbul ve Anadolu’ya Seyahat Günlüğü, (çev: Yaşar Önen), Ankara, 1987, s. 33.
56
Erdoğru, agm, s. 8.
297
3. Osmanlı Kültür Tarihi Açısından Sofya
Kültür, Bir milletin tarih boyunca meydana getirdiği maddî ve manevî
unsurların bütünü, o milletin kendine has ‘değerleri’dir. Gündelik hayattan
devlet hayatına kadar bütün bir yaşayışı içine alan bu değerler manzumesi
‘kültür’ün konusunu teşkil eder. Dolayısıyla, dil, edebiyat, sanat, içtimaî
ve iktisâdî hayat vs. hep bir kültürün ortaya çıkardığı, şekillendirdiği ya
da bir kültürü şekillendiren ve yaşatan unsurlardır. Bazı sosyologlara göre
kültür; “her şey unutulduktan sonra akılda kalandır.” Yani hayatın tabiî
akışı içerisinde aile ve çevreden kazanılan âdeta şuur altında mevcut bir
davranış biçimidir. Kültür insanoğlunun öğrenme çabasıdır. Bunları gelecek kuşaklara aktarmasıdır. İnsanlığı iyiye ve sevgiye yönelten maddi
unsurlardan biridir.
Türk kültürü, yüzyıllar boyunca Bulgaristan kültürünün en önemli
kaynaklarından birisi olmuştur. Bulgaristan ve Sofya’daki Türk ve Osmanlı kültürü, tarihsel açıdan bir geleneğin devamıdır. Türklerin Bulgaristan
ve Sofya’ya egemen olmasıyla başlayan siyasal bütünleşme akabinde kültürel bütünleşmeyi getirmiştir. Bulgarlar Türk kültüründen etkilenirken,
Türkler de Bulgar ve Balkan kültüründen etkilenmiştir.57
3.1. Sofyalı Âlim, Şair ve Bilim Adamları
Sofya şehri her Anadolu şehri gibi birçok âlim, şair, mütefekkir ve
bilim adamı yetiştirmiştir. Bunlardan en önemlisi de divan şairleridir. Osmanlı Devleti’nde üç bin kadar divan şairi yetişmiştir. Bunlardan yaklaşık 15 tanesi Sofyalıdır: Cenânî, Fethî, Himmetî, Nazîrî, Resmî, Rusûhî,58
Vaslî, Visâlî, Zühdi, Hazânî, Vuslati, Râsih, Hâdî, Vâhid, Feyzî.59
3.2. Sofya’da Bulunan Türk Eserleri
Osmanlı döneminde başta Sofya olmak üzere tüm Bulgaristan’da yoğun bir imar faaliyetine girişilmiştir. Şehirler yeni bir anlayışla imar ve
ihya edilirken yeni yerleşim yerleri de kurulmuştur. Şunu söyleyebiliriz
57
58
59
Yalçın, agm, s. 570.
Sofyalı olan şair kendini ilme adamıştır. Asıl adı Süleyman’dır. Medrese öğrencisi iken adını duyuran
şair, ilk dönemlerinde hevâ ve heves içerisinde yaşamıştır. Bir ara hapiste yatan şair daha sonra Sofyalı
Şeyh Bali Bey’e bağlanarak onun müritleri arasına katılmıştır. Şeyh Bali Balkanların Türkleşmesinde
önemli katkıları olan bir şahsiyettir. Sofya’da zaviye kurarak İslam dininin buralarda yayılmasına
büyük katkı sağlamıştır. Evliya Çelebi Bali Beyden bahsederken Balkanların fetih ve Türkleşmesindeki
önemi üzerinde durur. Kanuni Bali Efendi’ye yaşadığı yerleri mülk olarak vermiştir
İsmet Şanlı, “Sofyalı Divan Şairleri”, Uluslararası Osmanlı ve Cumhuriyet Dönemi Türk-Bulgar İlişkileri
Sempozyumu 11-13 Mayıs 2005, Bayrak Matbaacılık, İstanbul, 2005, s. 477-481.
298
ki; bugünkü Bulgaristan ve Sofya’da bulunan kasaba ve şehirlerin birçoğu
Osmanlılar tarafından imar ve ihya edilmiştir.60 Osmanlı Devleti Bulgaristan coğrafyasında imar çalışmalarına ayrı bir önem vermiş yollar, çeşmeler, köprüler, camiler, medreseler, kütüphaneler, tekkeler, çarşılar olmak
üzere ardında sayısız eser bırakmıştır.61 Osmanlı kültür mirası, mimari
eserlerle sınırlı değildir; Balkan topraklarında yerleşen Müslüman-Türk
gruplar, beraberlerinde halk ve tasavvuf edebiyatını, çeşitli sanat kollarını,
yeme-içme kültürünü, daha doğrusu Müslüman-Türk medeniyetinin bütün
unsurlarını bu bölgeye taşımış, yaygınlaştırmış ve günümüze kadar yaşamasını sağlamışlardır.62
Sofya, Osmanlı idaresine girdikten sonra birçok alanda önemli ilerlemeler kaydetti. Bu ilerlemelerin başında Sofya şehrinin imar edilmesi ve
her tarafın Osmanlı eserleri ile donatılmasıdır. Fakat bütün Bulgaristan’da
olduğu gibi Ayasofya’daki Türk-İslam eserleri birer birer yok edildi. 93
harbinde Rus orduları kumandanı, Sofya’yı görünce; “Bu minare ormanını yakıp yıkmalı” demiştir. Maalesef tarih bu katliama şahitlik etmiştir.
Bugün Sofya’da bir cami ile Şumnu’da birkaç cami ayakta kalabilmiştir.63
Bu konuda Profesör A. Işirkov 1912 yılında Bulgaristan’daki bilhassa Sofya’daki Türk eserleri konusunda şu bilgileri vermektedir:
“Yunanlıları bizim anıtlarımız tahrip etmiş olmaları yüzünden kınamak için yeteri kadar kelime bulamayan bizler, kendimiz Türk anıtlarını
fanatik bir çılgınlıkla yıktık. Biraz zahmet ve iyi niyetle, bugün elimizde
Sofya şehrinin tarihini yazabilmek için çok önemli Türk kayıtları bulunabilirdi. Genel düzenleme planının gerçekleştirilmesi sırasında tahrip edilmiş
olan bütün binaların ve kamu anıtlarının planlarına ve fotoğralarına şehrin, belli başlı binaların yer alacağı ve kurtuluş öncesi döneme ait bütün
mahallelerin ve bütün sokakların isimlerinin belirtilebileceği ayrıntılı bir
planına sahip olabilirdik. Bu esnada, söz konusu alanda pek az bir şey
yapılmıştır ve Sofya şehrinin tarihçesi, Türk döneminin çağdaşı olan kişilerin mevcut olduğu bir sırada düzenleme esnasında ortadan kalkmış olan
sokakların ve binaların yerlerini belirlemede zorluk çekmektedir.” 64
60
Yalçın, agm, s. 558.
61
Osmanlı Devleti Bulgaristan coğrafyasında 3,339 civarında Türk-Osmanlı eseri inşa etmiştir. Bu eserlerden
günümüze kadar ayakta kalanların sayısı 150 civarındadır ( Ekrem Hakkı Ayverdi, “Yugoslavya’da Türk
Abideleri ve Vakıları, Vakılar Dergisi, C. IV, Ankara, 1956, s. 143; Ömer Turan ve Mehmet Z. İbrahimgil,
Bulgaristan’daki Türk Mimari Eserlerinden Örnekler, TBMM Yayınları, Ankara, 2004, s, 156).
62
http://www.bilimarastirmavaki.org/Turkiye ve_Balkanlar /Turkiye_ve_Balkanlar03.html, Erişim:
03.14.2011.
63
64
Osman Keskioğlu, “Şumnu’da Türk İslam Eserleri” Vakılar Dergisi, S. 20, Ankara, 1988, s. 391.
Peter Mijatev, “Les Monuments Osmanlis en Bulgaria-Bulgaristan’daki Osmanlı Anıtları-”, Rocnik
299
3.2.1. Medreseler:65
Sofu Mehmed Paşa Medresesi: 1547 tarihinde yapılan medresenin 16
hücresi vardır.
Mevlana Alaeddin Medresesi: Kanuni döneminde yapılmış olan bu
medresenin sekiz hücresi vardır. Vakıftan maaş alan müderrisin yıllık geliri 5.400 akçedir. Muallimin vakıftan aldığı miktar 720, halifenin aldığı
miktar 1.800 akçedir.66
Sakallızâde Hacı Ahmed Medresesi: Sofya’da Kuru Çeşme semtinde
tüccardan Sakallızâde Hacı Ahmed tarafından yaptırılmıştır. Bu medresenin varlığını 1804 tarihli bir arzuhalden öğrenmekteyiz. Medresenin vakiyesi 1762-63 tarihlidir.
Hacı Ahmed Medresesi: Medrese altmışlı bir medresedir. Vakiyesi
1783-84’te kaydolmuştur. Rüstem Çelebi mahallesinde Ali bin Hacı Ahmed Medresesi’ne vakıf belgelerinde rastlanmaktadır.
Harmanlı Medrese: Medresenin yapılış tarihi 1585’tir.
Bunların dışında Sofya’da bulunan medreseler şunlardır: Sadrazam
Siyavuş Paşa Medresesi, Benli Kadı Medresesi, Koca Mustafa Paşa Medresesi, Karatekke Medresesi.
3.2.2. Cami, Mescid ve Namazgâh:
Sofya’da Osmanlı dönemine ait birçok cami bulunmaktadır. Bu camilerin dışında hemen hemen her mahallede bir veya birden fazla mescitte
yapılmıştır.
Siyavuş Paşa Camii: VI. Yüzyılda kilise olarak inşa edilen yapı Osmanlı döneminde camiye çevrilmiştir. 1818 depreminde minaresi yıkılan
cami, 1838 depreminde büyük hasar görmüştür. 1910 yılında cami olmaktan çıkarılmıştır.67
Koca Mahmud Paşa Camii: 1444-1456 senelerinde Rumeli Beylerbeyi olan Koca Mahmud Paşa, beylerbeyliğinin merkezi olan Sofya’da bir
cami yaptırmıştır.
Orientalistyczny, XXIII/I (1959), (çev: Yaşar Yücel), Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara,
1986, s. 1, 2.
65
Sabev, agm, s. 465.
66
TKA, TT 61, 354.
67
Yalçın, agm, s. 564.
300
Cami-i Mehmed Paşa: Sofu Mehmed Paşa tarafından 1548’de yaptırılmıştır. Cami siyaha yakın granit taştan yapıldığı için “Kara Cami” olarak
da anılır. Caminin mimarı Mimar Sinan’dır. Cami külliyesi ve müştemilatı
ile Sofya’nın üçüncü büyük yapısıdır. Caminin etrafında kütüphane, imaret, hastane, hamam ve kervansaray olmasına rağmen bu yapılardan sadece
cami günümüze kadar gelebilmiştir.68
Banyabaşı Camii: Cami 1566 yılında Molla Efendi Kadı Seyfullah
isimli bir hayırsever tarafından yaptırılmıştır. Yaptıranın isminden dolayı
Seyfullah Efendi Camii olarak ta anılmaktadır.69
Namazgâh: Namazgâh Sofya şehir merkezinde Pazar yeri olarak kullanılan meydanda bulunmaktadır. Bu yapı halk arasında Rimska Stena
veya Roma Duvarı olarak adlandırılmaktadır. Yapıdan kullanılan malzemelerden dolayı eserin 15. yüzyılda inşa edildiği anlaşılmaktadır.70
Bunların dışında bulunan cami ve mescitler şunlardır. Gül Camii, Cafer Çelebi Camii, Hacı Bayram Camii, Sungurlar Camii, Cami-i Kebir,
Mustafa Bey Camii, Yahya Paşa Camii, Karadanişmend Camii, Fethiye
Camii, Cami-i Hoca Abdi, Cami-i Atik ve Sakallızâde Hacı Ahmed Ağa
Mescidi, Fatih Mescidi.71
Yukarıda saymış olduğumuz eserlerin dışında Sofya’da daha birçok
Osmanlı dönemi Türk eseri vardı.72 Fakat bunlardan birçoğu günümüze
ulaşmamıştır. Mesela Sofya Bedesteni maalesef günümüze ulaşamamıştır. Bu yapı XV. yüzyılda Yahya Paşa tarafından yaptırılmıştır. Kare planlı
yapı dokuz adet kubbe ile örtülüydü. Bedesten etrafında hanlarda vardı.
Bedesten ticaret bölgesinin merkezi bir konumuna yapılmıştır.73
3.3. Sofya’da Bulunan Vakılar
Vakıf, en genel anlamı ile herhangi bir menkul veya gayrimenkul malı
insanların yararına sunmaktır. Dini, sosyal, kültürel ve ekonomik boyutları
olan vakıf müessesesi, Türk ve İslam kültürünün hâkim olduğu coğrafyalarda yaygın olarak kullanılmıştır. Vakıf müessesesi, dini bir kurum olmakla birlikte sosyal, kültürel ve ekonomik boyutları da önemlidir. Vakılar,
68
Erdoğru, agm, s. 4; Yalçın, agm, s. 564.
69
Yalçın, agm, s. 564.
70
Ömer Turan-Mehmed Z. İbrahimgil, Balkanlardaki Türk Mimari Eserlerinden Örnekler, TBMM
Yayınları, Ankara, 2004, s. 161.
71
BOA, C. EV.., 593/29931.
72
BOA, İE.EV.., 34/3963.
73
Yalçın, agm, s. 568.
301
Türk-İslam şehirlerinin teşekkül ve gelişmesinde çok önemli bir rol oynamıştır.74 Vakfın en makbulü, insanların acil ihtiyaçlarını karşılayanıdır anlayışından hareketle “İnsan ölünce üç şey dışında ameli kesilir: Sadaka-i
cariye, faydalanılan ilim ve kendisine dua eden hayırlı evlat”75 hadisi ve
“Sevdiğiniz şeylerden Allah yolunda harcamadıkça iyiliğe eremezsiniz”76
ayeti gereğince Osmanlı, vakıf işlerini ön plana çıkarmış hem dünya hem
de ahirete bir hizmet vasıtası görmüştür. Camiler, mescidler, medreseler,
hastaneler, tekkeler, çeşmeler, suyolları gibi dinî ve sosyal pek çok kurum
zengin ve hayırsever kimseler tarafından hem hizmete açılmış, hem de
hayatiyetlerini sürdürebilmeleri için kurulan vakılarla ayakta tutulmaya
çalışılmıştır. Bu vakılara akar yani gelir, kimi zaman menkul yani para
gibi, kimi zaman da tarla, bağ, bahçe, han, hamam, bedesten, dükkân gibi
gayrimenkuller şeklinde vakfedilmiştir.
Selçuklu ve kendisinden önceki Türk-İslam mirasına tam anlamı ile
sahip çıkan Osmanlı Devleti, diğer kurumlarda olduğu gibi vakıf kurumunu da kendine özgü bir şekilde geliştirerek Anadolu’nun ve egemen olmuş
olduğu coğrafyanın tamamına yaymıştır. İmparatorluğun diğer bölgelerinde olduğu gibi başta Balkanlar olmak üzere Bulgaristan ve Sofya’da
Osmanlı döneminde kurulan birçok vakıf vardır. Sofya’daki birçok sosyal,
dini ve ticari kurumlar da vakılar aracılığı ile desteklenmiştir. Şehrin zenginleri, idarecileri hatta normal gelire sahip halktan birçok kimse vakıf
kurmuştur. Kurmuş oldukları bu vakılara arazilerini, değirmenlerini, evlerini vakfederek vakfın devamlılığını da sağlamışlardır. Bunun dışında şehirde kurulan ticarethaneler, imaretler ve kervansaraylar vakılar aracılığı
ile desteklenmiştir. Bu vakılardan tespit edebildiğimiz vakılar şunlardır:
1. Zağanos Paşa Vakfı: Zağanos Paşa II. Murad ve Fatih Sultan Mehmed döneminde devletin çeşitli kademelerinde görev yapan önemli bir
devlet adamıdır. İstanbul’un fethinden sonra da Çandarlı Halil Paşa’nın
yerine vezir-i âzam olmuştur. Zağanos Paşa Anadolu ve Balkanlarda birçok hayır eseri yaptırmıştır. Sofya’nın Bana(Banya) köyü de Zağanos Paşa
vakfının arazisidir. Köyde 1 Müslim ve 68 Gayrimüslimler kayıtlıdır. Gayrimüslimlerin 13’ü mücerreddir. Köydeki bulunan Müslüman bir hane 22
akçe çift resmi ödemektedir. İspenç resmi olarak da 1.700 akçe vergi alınmaktadır. Diğer vergiler ile birlikte toplam köyün hâsılı 3.958 akçedir.77
74
Özer Küpeli, “XV-XVI. Yüzyıllarda Homa Kazası’nın İdarî, Demoğraik ve Sosyo Ekonomik Tarihi”,
Eskiçağlardan Cumhuriyet’e Homa Tarihi, Gümüşsu, 2009, s. 66.
75
Müslim, Vasiyyet 14; Ebû Dâvûd, Vasâya 14; Tirmizi, Ahkâm 36; Nesâî, Vasâyâ 8.
76
Al-i İmran: 3/92.
77
Tapu Kadastro Arşivi, (TKA), Tapu Tahrir Defteri, (TT), 61, 351; Genç, age, s. 80.
302
2. Üveys Bey Oğlu Şadi Bey Vakfı: Şadi Bey Karaman köyünde bir
cami yaptırarak Sofya’nın Goleme Lozena karyesini bu cami için vakfetmiştir. Köyün gelirleri caminin giderleri ile birlikte camideki görevlilerin
nafaka ihtiyaçları içinde harcanmıştır. Köyde Müslim ve Gayrimüslimler
beraber yaşamaktadır. On bir Müslim hane reisi kayıtlıdır. Köyde üç çift,
dört nim, iki bennâk ve bir mücerred kayıtlıdır. Gayrimüslimlerden 77 vergi mükellei kaydedilmiştir. Bunlardan 26 baştina, 29 mücerred şeklindedir. Köyün geliri 11.300 akçedir. Caminin günlük masrafı 20 akçe yıllık
masrafı ise 7.200 akçedir.78
Vakfın Giderleri
S. N.
Görevli
Gündelik
Yıllık
1
Hatip
4
1.440
2
İmam
3
1.080
3
Müezzin
2
720
4
Kayyum
1
360
5
Muarrif
1
360
6
Mütevelli
5
1.800
7
Haşir ve Şem
1
360
8
Cibayet-i Cami
3
1.080
20
7.200
TOPLAM
3. Zâviye-i Bali Efendi Vakfı: Zâviye, herhangi bir tarikata mensup
dervişlerin, bir yerleşim yeri veya yol üzerinde gelip geçenlerin yeme ve
içme ihtiyaçlarını sağlamak amacı ile yapmış oldukları hayır binalarıdır.79
Zâviyeler, Anadolu ve Balkanların fethi sonrası İslam dininin buralarda
yayılmasında önemli görev ve sorumluluk üstlenmişlerdir. XV ve XVI.
yüzyıldan itibaren Osmanlı tahrir kayıtlarında zâviye ile ilgili pek çok bilgi
mevcuttur. Öyle ki bu yüzyıldan itibaren bu kurumlar Osmanlı Devleti’nde
sosyal ve kültürel hayatın ayrılmaz bir parçası haline gelmişlerdir. Arşiv
belgelerine bakılırsa, XVI. yüzyılda zâviyelerin gerekli olan yerlerde hızla
78
TKA, TT 61, 351; Genç, age, s. 82, 83.
79
Ahmed Yaşar Ocak-Suraiya Faruqi, “Zâviye” İ.A., C. XIII, MEB, Ankara, 1978, s. 468; Karaca, age, s. 65.
303
kurulup sayılarının arttırılması konusunda kesin kararlar alındığı anlaşılıyor. Şüphesiz ticaret hayatının büyük ölçüde kervan nakliyatına dayandığı
bu devirlerde zâviyelerin önemi açıktır.80 Zâviyeler iskân ve imâr başta
olmak üzere haberleşme, güvenlik, kültürel faaliyetler gibi birçok alanda
devletin kasaba ve köylerdeki gözü kulağı gibi hizmet vermişlerdir.81
Bali Efendi Balkanların Türkleşmesi ve İslamlaşmasında emeği geçenlerden birisidir. Evliya Çelebi Bali Beyden bahsederken Balkanların
fetih ve Türkleşmesindeki önemi üzerinde durur. Kanuni Beli Efendi’ye
yaşadığı yerleri kendisine mülk olarak vermiştir.82 Zâviyenin gelirleri arasında 6 bablık 3 değirmen kayıtlıdır. Bu değirmenlerden yıllık ortalama
90 akçelik bir gelir elde edildiğini söyleyebiliriz. Vakfın yıllık geliri 6.400
akçedir.83
Vakfın Giderleri
S. N.
1
2
3
4
5
Görevli
Gündelik
Aylık
Yıllık
Hatip
4
--
1.440
İmam
3
--
1.080
Müezzin (2 Adet)
2
--
1.440
Muarrif
1
--
360
Fakirlere (7 Fakir)
--
25
2.100
TOPLAM
12
25
6.420
4. Hanım Ağa bin Abdullah Vakfı: Bu vakıf ailevi bir vakıf niteliğindedir. Ağa bin Abdullah ev ve ahırını satarak gelirini vakfetmiştir. Bu gelirden elde edilen meblağ 60.000 akçedir.84
80
81
Ahmed Yaşar Ocak, “Zâviyeler”, Vakılar Dergisi, S. 12, Ankara, 1978, s. 265.
Hüseyin Çınar, XVIII. Yüzyılın İlk Yarısında Ayıntap Şehrinin Sosyal ve Ekonomik Durumu, İstanbul
Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Tarih Anabilim Dalı, Doktora Tezi, İstanbul, 2000, s. 229.
82
Evliya Çelebi, Seyahatnâme, C. III, s. 996.
83
TKA, TT 61, 351, 352; Genç, age, s. 84.
84
TKA, TT 61, 352; Genç, age, s. 85.
304
Vakfın Giderleri
S. N.
Görevli
Gündelik
Yıllık
1
İmam ve Muallim
6
2.160
2
Halife ve Müezzin
5
1.800
3
Mütevelli
3
1.080
4
Kayyum
2
720
5
Şem-i Asel
--
80
6
Hasır Testi ve Hizam
1
360
7
Mukata-i Zemin-i Muallim
1
7.200
18
13.400
TOPLAM
5. Zaviye-i Karaoğlan Vakfı: Vakfın değirmen ve dükkânlardan senelik 2.308 akçelik geliri vardır. Vakfın gelirleri gelen ve gidenlerin masraflarının karşılanması için bağışlanmıştır. Mescid için günlük 2 akçe masraf
kaydı vardır.85
6. Sarraf Kasım bin Ahmed Vakfı: Vakfın gelirleri arasında Keçeciler
çarşısındaki 5 bab dükkan ile demirci Gerger’in 2 bab dükkanından elde
edilen meblağ vardır. Vakfın yıllık geliri 18.000 akçedir. Dükkânların aylık
geliri 40 akçe civarındadır.86
Vakfın Giderleri
S. N.
1
2
3
4
5
6
7
Görevli
Gündelik
Yıllık
İmam
2
720
Müezzin
1
360
Kur’an Tilaveti
1
360
Tilavet
1
360
Tevliyet
1
360
Hasır ve Şem
1
360
Avarız (mahalle için)
--
250
7
2.770
TOPLAM
85
TKA, TT 61, 352; Genç age, s. 86.
86
TKA, TT 61, 352.
305
7. Saruhan bin Koçi Vakfı: Bu vakıf için çeşitli zemin ve dükkânlardan
yıllık 1.872 akçe geliri görülmektedir. Vakfın giderleri arasında imam ve
müezzinin maaşı, tevliyet, nezaret ve rakabe kalemleri vardır. Bu da yıllık
2.580 akçe tutmaktadır. Bunun için vakfın giderleri gelirlerinden fazladır.87
8. Kara Danişmend Vakfı: Bu vakfın oldukça fazla bir gelirinin olduğunu görmekteyiz. Aynı zamanda kuruluş aşamasında da 5.000 akçe gibi
iyi bir gelirle kurulduğu gözükmektedir.88
Vakfın Gelirleri ve Giderleri
Gelir Cinsi
Gelir
Gider Kalemi
Gider
Üç Bab Değirmen
45
İmamet
Kendüm
25
Te’zin
320
Tevliyet (mütevelli)
360
Haşir ve Şem
120
Dükkânlar (12x32)
384
Dükkânlar (12x150)
1.800
Nakdiye (Asl-i Mal)
5.000
Murabaha
1.080
500
TOPLAM
7.754
1.880
9. Evhad Bey bin Hamza Vakfı:89 12.000 akçelik bir gelir ile kurulan
vakıf önemli bir gelir kaynağına sahiptir. Giderleri ise İmam mü’ezzin gibi
görevlilerin maaşlarını karşılamak için harcanmıştır.
Vakfın Gelirleri ve Giderleri
Gelir Cinsi
Gelir
Asl-i Mal
12.000
Murabaha
1.200
Gider Kalemi
İmam
87
TKA, TT 61, 352; Genç, age, s. 86.
88
TKA, TT 61, 352.
89
TKA, TT 61, 352.
13.200
300 akçe senelik
Mü’ezzin
300
Mütevelli
300
Tevliyet
300
Nezareti Evkaf
TOPLAM
Gider
TOPLAM
10
1.210
306
10. Hacı Hamza Vakfı:90 Bu vakfın sadece ismi hakkında bir bilgi elde
edebildik. İsmi dışında başka bir gelir ve gider kaydına rastlayamadık.
11. Dursun bin Saltık Vakfı: Vakfın gelir ve giderleri belli değildir.
Vakfedilen ahır, fırın, ev ve bahçe evladına ve onun evladına kalacak şekilde ailevi bir vakıf konumundadır.91
12. Kamer Hatun bint-i Ali Bali Vakfı: Bu vakıfta iki bablık değirmenin hâsılı vakfedilmiştir. Vakıf ailevi bir vakıftır. Vakfın gelirleri Kamer
Hatun’un ölümünden sonra evlatlarına ve torunlarına vakfedilmiştir.92
13. Kamer Hatun Vakfı: Bu vakıf ailevi bir vakıftır. Vakfın gelirleri
arasında beş bab dükkân ve 1 bab şemhane vardır. Bu taşınmazların kira
gelirleri Kamer Hatun’un zevci Hacı Ahmed Halife’ye vakfedilmiştir.93
14. Zâviye-i Hacı Mehmed bin Mustafa ve Hacı Şuca bin Abdullah
Vakfı: Vakfın geliri yılda 20.000 akçedir. Bu gelirler çeşitli dükkan, değirmen ve zeminlerin mukataaya verilmesinden elde edilmektedir. Vakfın
murabahası senede 2.000 akçedir. Bunların dışında 7.600 akçelik bir geliri daha vardır. Bunun murabahası ise 760 akçedir. Vakfın gelirleri vakfın
görevlilerinin maaşı ve bir takım işlerin yapımı için şart koşulmuştur. Bu
harcamalardan sonra artan miktarın zâviyenin diğer ihtiyaçlarının giderilmesi için kullanılması şartı vardır.94
Vakfın Giderleri
S. N.
Görevli
Yıllık
1
İmam
100x12
1.200
2
Müezzin
50x12
600
3
Tevliyet
7x360
2.520
4
Şem
10x12
120
5
Hasir
15x12
180
6
Tamir
14x12
168
7
Tilavet-i Aşer
300
8
Tilavet-i Ecza
440
TOPLAM
90
TKA, TT 61, 352.
91
TKA, TT 61, 353.
92
TKA, TT 61, 353.
93
TKA, TT 61, 353.
94
TKA, TT 61, 353; Genç, age, s. 89.
5.528
307
15. Mescid-i Hacı Mustafa bin Mustafa bin Musa Kethüda Vakfı: Bu
vakıf bir aile vakfıdır. Vakfın gelirleri Hacı Mustafa’nın evladına, onun
evladına ve evladı evladına şeklinde silsile yolu ile vakfedilmiştir. Vakfın
gelir kaynakları arasında altı dükkân, altı bab değirmen, yedi adet ev, bir
fırın ve ahır vardır. Vakfın gelirleri mescid görevlilerinin masraları için
vakfedilmiştir. Buradan artanlar da atasına vakfedilmiştir.95
16. Merhum Abdi Hoca Vakfı96: Vakfın yıllık gelir toplamı 2.000 akçedir. Gider toplamı ise 1.560 akçedir. Giderler daha çok görevlilerin maaşlarının ödenmesi için harcanmaktadır.
Vakfın Gelir ve Gider Durumu
Gelir Cinsi
Gelir
Gider Kalemi
Gider
Buyut-ı Habbaz
600
Mü’ezzin
Serhane
440
Kayyum
Dükkân
840
Çera, Kandil ve Hasir İçin
TOPLAM
2.000
1.080
360
TOPLAM
96
1.560
17. Hacı İbrahim bin Hızır Vakfı: Vakfın kuruluşunda asl-ı mal 5.000
akçedir. Murabahası ise 500 akçedir. Vakfın giderleri 2.520 akçedir. Bu
giderlerden imamet için 900 akçe, te’zin 840 akçe, muallim ve tevliyet 360
akçe, şam ve haşir 60 akçe harcanmaktadır.
Vakfın Giderleri
S. N.
Görevli
Günlük
1
İmamet
--
900
2
Te’zin (Ezan Okutma)
--
840
3
Muallim
1
360
4
Tevliyet
1
360
5
Şem va Haşir
--
60
TOPLAM
95
TKA, TT 61, 353.
96
TKA, TT 61, 353.
Yıllık
2.520
308
18. Abdi Bey bin Abdullah Vakfı: Vakıf sahibi sahip olduğu bağını vakfederek gelirini iki kuyu için vakfetmiştir.97
19. Cündî Ahmed Vakf-ı: Vakfın gelirleri arasına beş dükkân vardır.
Dükkânların kirası aylık 75 akçedir. Buda yıllık 900 akçe tutmaktadır.
Vakfın üzerinde kayıtlı olan iki odalı evin biri müezzine diğeri de imama
vakfedilmiştir.98
20. Sarraç Hacı Davud Vakfı: Vakfın asl-i malı 4.000 akçedir. Bunun
murabahasından ise 400 akçelik bir gelir elde edilmektedir.99 Vakfın yıllık
gideri 4.058 akçe tutmaktadır. Bu giderler imam, müezzin, tevliyet ve daha
birçok harcama kalemi için harcanmaktadır.
Masralar
S. N.
Görevli
Günlük /Aylık
Yıllık
1
İmam
3
1.080
2
Müezzin
1
360
3
Müezzin
300
4
Tevliyet
840
5
Vezaret
6
Tamir
7
Öşr-i Çoban
8
Tilavet
9
Şem ve Haşir
10
Cibayet
11
Hasir ve Şem
12
Avarız-ı Fukara
13
Tilavet
24
14
Mevlüd
50
15
Kır’at
50
TOPLAM
97
TKA, TT 61, 353.
98
TKA, TT 61, 353.
99
TKA, TT 61, 353.
1
360
120
48
1
360
60
20x12
240
66
100
4.058
309
21. Hacı İlyas bin Abdullah Vakfı:100 Vakfın as-i malı 21.000 akçedir;
bunun murabahasından elde edilen gelir miktarı ise 2.100 akçedir. Vakfın
asl-i mallarının %10 üzerinden murabahaya verildiğini anlamaktayız. Vakfın giderleri ise 6.840 akçe tutmaktadır.
S. N.
GELİR
Gelir Cinsi
GİDERLER
Miktarı
Murabaha
Gider Cinsi
Yıllık
1
Nakdiye
9.800
980
Tabbah, Te’zin
1.440
2
Def’a Nakdiye
7.200
720
İhracat
2.520
3
Asl-i Mal
1.000
100
Döşek
720
4
Def’a Nakdiye
3.000
300
Tilavet
2.160
21.000
2.100
TOPLAM
6.840
TOPLAM
22. Hacı Kemal bin Abdullah Vakfı: Vakfın 4.320 akçe gelir getiren 35
adet dükkânı ile palamud değirmeni yanmıştır. Bunun üzerine bu yerlerin
arazisi mukataa usulü kiraya verilmiş ve aylık 123 yıllık 1.596 akçe geliri
gözükmektedir.101
23. Merhum Kâtip Mustafa Vakfı:102 Vakfın gelirleri 2.000 akçedir.
Vakfın giderleri 4.320 akçedir.
S. N.
GELİR
Gelir Cinsi
GİDERLER
Gelir
Gider Kalemi
Gider
1
Oda
3.400
Muallim
1.800
2
Dükkân
2.400
Halife
1.080
3
İmamet
360
4
Müezzin
360
5
Tevliyet
720
TOPLAM
100
TKA, TT 61, 354.
101
TKA, TT 61, 354; Genç, age, s. 93.
102
TKA, TT 61, 354.
2.000
TOPLAM
4.320
310
24. Yahya Paşa Vakfı: Yahya Paşa II. Bayezid’in damadıdır. Bu kişi II.
Bayezid zamanında Bosna Sancakbeyliği’nde ve Rumeli Beylerbeyliği’nde bulunmuştur. Yahya Paşa daha sonra da vezir olmuştur. Padişah Yahya
Paşa’ya, Tatar Pazarı’nda bir köy ve bir mezra ile Filipe’de çayır ve çiftlik
vermiştir. O’da bu mülklerini Üsküp’teki cami ve imareti için vakfetmiştir.
Vakfın gelirleri bu yerlerin vergi gelirlerinden oluşmaktadır.103 Yahya Paşa
Sofya’da içinde 44 dükkân bulunan Rumeli’nin en büyük bedestenini yapan kişidir.104
25. Hasan Paşa Vakfı: Hasan Paşa Rumeli Beylerbeyliği yapmıştır.
Hasan Paşa kendi mülkünden olan bazı yerleri Akşehir’de yaptırdığı imaret ve mescitler için vakfetmiştir.105 Vakfın gelirleri kapan ve şemhane mukataasından elde edilen 24.400 akçedir.106
26. Alâeddin Efendi Vakfı: Vakıf çeşitli dükkân ve evlerden yılda 9.364
akçe civarında gelir getirmektedir. Vakfın giderleri ise 16.920 akçedir.107
Masralar
S. N.
Görevli
1
Müderris
5.400
2
Muallim
720
3
Halife
1.800
4
Tevliyet
1.800
5
Hitabet
720
6
İmamet
5.400
7
Kayyum
180
8
Müezzin
180
9
Hitabet
720
TOPLAM
103
TKA, TT 61, 354; Genç, age, s. 94.
104
Erdoğru, agm, s. 4.
105
BOA, C. İKTS, 21/1001.
106
TKA, TT 61, 354.
107
TKA, TT 61, 354.
Yıllık
16.920
311
27. Seyfullah Efendi Vakfı: 1566 yılında Molla Efendi Kadı Seyfullah
isimli bir hayırsever tarafından yaptırılan camiye ait bir vakıftır. Vakfın
camii Banyabaşı Camii olarak ta bilinmektedir.108
4. Sonuç
Osmanlı öncesi döneminde küçük bir kasaba görünümünde olan Sofya, Osmanlıların burayı fethi sonrası gelişerek Balkanların en önemli şehirlerinden birisi haline gelmiştir. Şehir Osmanlı Devleti’nin elinden çıkıncaya kadar askeri, ekonomik, siyasi ve stratejik açıdan önemini hep korumuştur. Osmanlı Devleti Balkanlarda ve Anadolu’da egemenliği altına
aldığı yerlerdeki şehirlere kattığı değer gibi, her alanda bu şehre de önemli
değerler katmıştır. Bu değerin bir yansıması olarak Sofya, günümüzde de
Balkanların önemli devletlerinden olan Bulgaristan’a başkentlik yapmaktadır. Şehrin bu derece önem kazanmasında Osmanlı Devleti’nin katkısı
unutulmamalıdır. Çünkü Sofya’nın idari yapısı Balkanlar ile birlikte Osmanlı idaresi dönemde belirgin şekilde şekillenmiştir
Önemli tarihi yollar üzerinde kurulan Sofya, Osmanlıların batıya yapacağı seferlerde de hep geçiş noktasında oldu. Tarihi süreçte birçok devletin hâkimiyetinde kalan Sofya, belki en müreffeh ve huzurlu dönemini
Osmanlı hâkimiyetinde geçirdiği dönemlerde yaşadı. Ayrıca şehir Osmanlı
Devleti’nin Batıya yapacağı askeri seferlerde üst olarak kullanılmasının
ayrıcalıklarını da her zaman yaşadı. Belki günümüzde Bulgaristan’ın başkenti ve en önemli şehirlerinden birisi olmasında bunun payı büyüktür.
İncelemiş olduğumuz dönem itibari ile Sofya ve çevresinde dönemin
ve bölgenin ekonomik şartlarına uygun olarak arpa ve buğday başta olmak
üzere tahıl üretiminin yapılmakta olduğunu söyleyebiliriz. Tarım faaliyetlerinin yanı sıra bölgede hayvancılığın da önemli bir geçim kaynağı olduğu tahrir kayıtlarından anlaşılmaktadır. Şehrin konumu ve Osmanlı ordusunun geçiş güzergâhında olmasından dolayı ticari faaliyetlerde oldukça
gelişmiş durumdadır.
KAYNAKÇA
Arşiv Belgeleri
Tapu Kadastro Arşivi(TKA), Tapu Tahrir Defteri (TT), 61.
Başbakanlık Osmanlı Arşivi (BOA), C. EV.., 248/12364; 593/29931.
108
BOA, C. EV.., 248/12364.
312
BOA, C. İKTS, 21/1001.
BOA, İE.EV.., 34/3963.
BOA, TD, 370.
BOA, A. {DVNS.MHM.d -111.
Kitap ve Makaleler
Ahmet Reik. “Türk İdaresinde Bulgaristan (973-1255)”, İstanbul, 1933,
Dârülfünûn Edebiyat Fakültesi Mecmuası, C. VIII, S. 6, s. 62-96.
Aksan, Doğan. Her Yönüyle Dil Ana Çizgileriyle Dilbilim, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara, 1998.
Ayverdi, Ekrem Hakkı. “Yugoslavya’da Türk Abideleri ve Vakıları”, Vakılar Dergisi, C. IV, Ankara, 1956.
Barkan, Ömer Lüti. “Osmanlı İmparatorluğunda Bir İskân ve Kolonizasyon Metodu Olarak Sürgünler”, İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi
Mecmuası, C. XI/1-4, İstanbul, 1949-50.
Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü, Muhâsebe-i Vilâyet-i
Rûm-İli Defteri, Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü Yayınları, Ankara, 2002.
Bozkurt, Gülnihal. “Osmanlı Devleti ve Gayrimüslimler” Türklerde İnsanî
Değerler ve İnsan Hakları, İstanbul,1992.
Cin, Halil. Osmanlı Toprak Düzeni ve Bu Düzenin Bozulması, Ankara,
1978.
Çınar, Hüseyin. XVIII. Yüzyılın İlk Yarısında Ayıntap Şehrinin Sosyal ve
Ekonomik Durumu, İstanbul Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü,
Tarih Anabilim Dalı, Doktora Tezi, İstanbul, 2000.
Dernscwam, Hans. İstanbul ve Anadolu’ya Seyahat Günlüğü, (çev: Yaşar
Önen), Ankara, 1987.
Erdoğru, Mehmet Akif. “Onaltıncı Yüzyılda Sofya Şehri”, Tarih İncelemeleri Dergisi, C. XVII, S. 2, Aralık, 2002, s. 1-15.
Eryılmaz, Bilal. Osmanlı Devletinde Gayrimüslim Teb’anın Yönetimi, İstanbul, 1990.
Evliya Çelebi. Seyahatname, C. III-IV, Üçdal Neşriyat, İstanbul, 1966.
313
Genç, Nevin. XVI. Yüzyıl Sofya Mufassal Tahrir Defterinde Sofya Kazası,
Eskişehir, 1988.
Gökbilgin, Tayyib. “Kanuni Sultan Süleyman Devri Başlarında Rumeli
Eyaleti, Livaları, Şehir ve Kasabaları”, Belleten, C. XX, S. 77-80, Ankara, 1956, s. 247-285.
Halaçoğlu, Yusuf. “Bulgaristan”, TDVİA, İstanbul, 1992, s. 396-399.
http://www.bilimarastirmavaki.org/Turkiye_ve_Balkanlar/Turkiye_ve_
Balkanlar03.html, Erişim: 03.14.2011.
Huphick, Dennis P. The Bulgarians in the Seventeenth Century: Slavic
Orthodox Society and Culture under Ottoman Rule, McFarland &
Company Publishers, North Carolina, 1993.
İnalcık, Halil. The Ottoman Empire The Classic Age 1300-1600, London,
1973.
İnalcık, Halil. “Türkler ve Balkanlar”, Balkanlar, Ortadoğu ve Balkan İncelemeleri Vakfı Yayınları, İstanbul, 1993.
İnalcık, Halil. “Stefan Duşan’dan Osmanlı İmparatorluğuna, XV. Asır’da
Rumeli’de Hıristiyan Sipahiler ve Menşeleri”, Fatih Devri Üzerine
Tetkikler ve Vesikalar-I, TTKY, Ankara, 2014, s. 207-248.
Itkowitz, Norman. Ottoman Empire and Islamic Tradition, The University
of Chicago Press, USA, 1972.
Jelavich, Barbara. History of the Balkans, Cambridge University Press,
New York, 1983.
Keskioğlu, Osman. “Şumnu’da Türk İslam Eserleri”, Vakılar Dergisi, S.
20, Ankara, 1988, s. 389-393.
Küpeli, Özer. “XV-XVI. Yüzyıllarda Homa Kazasının İdarî, Demoğraik
Ve Sosyo Ekonomik Tarihi”, Eskiçağlardan Cumhuriyet’e Homa Tarihi, Gümüşsu, 2009.
Lowry, Heath W. Osmanlı Döneminde Balkanların Şekillenmesi, Bahçeşehir Üniversitesi Yayınları, (çev: Ahmet Cemal), İstanbul, 2008.
Mijatev, Peter. “Les Monuments Osmanlis En Bulgaria-Bulgaristan’daki
Osmanlı Anıtları-”, Rocnik Orientalistyczny, XXIII/I (1959), (çev: Yaşar Yücel), Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara, 1986.
Ocak, Ahmed Yaşar ve Suraiya Faruqi. “Zâviye” İ.A., C. XIII, Milli Eğitim
Bakanlığı Yayınları, Ankara, 1945, s. 468-476.
314
Ocak, Ahmed Yaşar. “Zâviyeler”, Vakılar Dergisi, S. XII, Ankara, 1978,
s. 247-269.
Orhonlu, Cengiz. Osmanlı İmparatorluğu’nda Derbend Teşkilâtı, İstanbul
Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yayınları, İstanbul, 1967.
Özkan, Selim Hilmi. “XVI. Yüzyıl Sonlarında Tomarza, Tomarza Ve Kayseri Çevresinde Oğuzlar”, History Studies, 2/3 (2010), s. 273-284.
Özkan, Selim Hilmi. Köprülü Amcazâde Hüseyin Paşa, Hayatı Ve Faaliyetleri (1644-1702), Vezirköprü, 2010.
Özkan, Selim Hilmi. “XVII. Yüzyılın Sonlarında Hristiyan Birliği Projesi Ve Ermeniler”, Hoşgörüden Yol Ayrımına Ermeniler, C. 4, Erciyes
Üniversitesi Yayınları, (Ed. Metin Hulagu), Kayseri, 2010, s. 81-96.
Sabev, Orlin. “Bulgaristan’da Osmanlı Medreseleri”, Türkler-Osmanlı, C.
11, Yeni Türkiye Yayınları, Ankara, 2002, s. 463-472.
Şahin, İlhan. “XV ve XVI. Yüzyılda Sofya-Filipe- Eski Zağra Ve Tatar Pazarı’nın Nüfus Ve İskân Durumu”, Türk Dünyası Araştırmaları Dergisi, S. 48, İstanbul, 1987.
Şanlı, İsmet. “Sofyalı Divan Şairleri”, Uluslararası Osmanlı Ve Cumhuriyet Dönemi Türk-Bulgar İlişkileri Sempozyumu 11-13 Mayıs 2005,
Bayrak Matbaacılık, İstanbul, 2005.
Todorov, Nikolai. The Balkan City 1400-1900, University of Washington
Press, Washington, 1983.
Turan, Ömer ve Mehmet Z. İbrahimgil. Bulgaristan’daki Türk Mimari
Eserlerinden Örnekler, TBMM Yayınları, Ankara, 2004.
Yalçın, Emruhan. “Türk-Bulgar Ortak Kültürü”, Atatürk Yolu Dergisi, S.
43, Bahar, 2009, s. 555-576.
Yalçınkaya, M. Alaaddin. “Osmanlılar Döneminde Bulgaristan”, Balkanlar El Kitabı, C. 1, Karam Yayınları, Ankara, 2006.
Yinanç, Refet. “Arşivlerdeki Tahrir Ve Evkaf Defterlerine Göre Bulgaristan’da Türk Varlığı”, Bulgaristan’da Türkler Semineri 20-22 Mart
1986, Ankara Üniversitesi Rektörlüğü Yayınları, Ankara, 1986.
Yörük, Doğan. “XVI. Yüzyılın İkinci Yarısında Osmanlı İmparatorluğu’nda Yaşayan Gayrimüslimlerin Nüfusu”, Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, S. 17, Konya, 2007.