Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
Osmanlı yapısında çelişkili yabancı okullar sorunu üzerine inceleme
19. yüzyıl, Osmanlı Devleti’nin reform hareketlerini gerçekleştirmeye çalıştığı bir asır olduğu gibi; aynı zamanda, kimi Avrupa devletlerinin de sanayi devrimini gerçekleştirdiği bir dönem olmuştur. Hammadde ihtiyaçlarının artması, başta İngiltere ve Fransa olmak üzere, sanayi devrimini yaşayan devletleri yeni kaynaklar aramaya itmiştir. Bu dönemde, pek çok seyyah, tüccar ve devlet görevlileri Anadolu’ya gelerek, sosyal, siyasal, ekonomik, sistemsel konularda detaylı raporlar veya rapor tarzında seyahatnameler hazırlayarak, bağlı oldukları hükümetlere sunmuşlardır. Osmanlı Devleti’nin hemen her konuda incelendiği bu eserlerde, eğitim sistemi de mercek altına alınmıştır. Avrupalı yazarlara göre, büyük bir saygı gören “hoca (khodja)”ların gösterdiği dersler, Kuran öğretileriyle şekillenmekte ve hocaların muhafazakâr tutumları nedeniyle de bir dogmatizm yaşanmaktaydı. Peki, bu dogmatizmin onlara göre boyutu neydi ve reform hareketleri, eğitim sisteminin modernleşmesine katkı sağlamış mıydı? Kurumların işlerliği ne derecedeydi? Bu çalışmada yabancıların yukarıdaki sorulara sundukları raporlar aracılığı ile verdiği cevaplar irdelenecektir. Kaynak taraması modelinde yürütülen araştırma kapsamında, bu raporlar ve seyahatnameler ışığında, 19. yüzyılda Anadolu’da bulunmuş olan yabancıların, Türk eğitim sistemi hakkında neler düşündükleri ve neler yazdıkları incelenecek ve raporlaştırılacaktır. Araştırmanın bulguları doğrultusunda araştırma ve araştırmacılara yönelik öneriler sunulacaktır.
2013
On dokuzuncu asrın sonuna kadar Enderûn, Mevlevihane, Mehter ve Mızıkay-ı Humayûn’a bağlı dersliklerde görülen sistemli mûsikî dersleri XIX. Y.y’ın sonlarına doğru Maârife bağlı mekteplerde de okutulmaya başlamıştır. Bunun mûsikî eğitimine pedagojik anlamda müspet katkıları olmuştur. Bu döneme kadar resmi eğitimden faydalanabilmek için Enderûn mensubu, tekke dervişi ya da asker olmak gerekmekteydi. Artık mûsikî istidadı olan her talebe müstakil bir okulda öğrenim görebilecek ve mûsikîyi bir meslek olarak icra edebilecektir. Bu tür okulların açılması daha çok II. Meşrûtiyet sonrasına rastlamaktadır. Osmanlı Maârif sisteminin daha sağlam olarak şekillendiği bu dönemde mûsikînin yanı sıra pek çok sanat mektebi de açılmıştır. Mûsikî okullarından bahsedeceğimiz bu çalışma aynı zamanda mûsikî eğitiminin profesyonelleşme sürecini göstermektedir.
Aysafya-i Kebir Cami-i Şerifi Sempozyumu Kitabı, 2021
Sözlükte doğum, doğum yeri, doğum zamanı gibi anlamlara gelen mevlid, zamanla Hz. Peygamber’in doğumunu, hayatını, mucizelerini vb. anlatan edebî bir tür hâline dönüşmüş bir kavramdır. Henüz Hz. Peygamber zamanında kendisine övgü dolu şiirler yazma geleneği başlamış, bu gelenek önce Araplar daha sonra da Türkler arasında inkişâf etmiş ve gelişmiştir. Bilindiği gibi Türk kültüründe en meşhur mevlid, on beşinci asırda Süleyman Çelebi (ö. 825/1422) tarafından kaleme alınan Vesîletü’n-necât’tır. Süleyman Çelebi’den sonra da bu türde eserler yazılmaya devam etmiştir. Türk kültüründe mevlid aynı zamanda bir ritüel ya da merasim kabilinden bir manzaraya dönüşmüştür. Nitekim halk, yöneticiler ya da ileri gelenler, geleneksel olarak düğün, cenaze, bebek doğumu, vefat yıldönümü gibi vesilelerle böylesi günlerde Peygamberimiz’i anmak ve onun rûhâniyetinden nasiplenmek adına teberrüken mevlid okutur ve birbirlerine ikramda bulunurlardı. Osmanlı Dönemi’nde mevlidler, mevlidhânlar tarafından selâtîn câmi tabir edilen önemli merkez câmilerde çeşitli sebeplerle okunmuş ve kaynaklarda, kültür tarihinde anlatılagelen anekdotlara dönüşmüştür. O dönemde mevlidin yapılış keyfiyeti yanında, nerede yapıldığı da önemlidir. Zira bu durum, kendi içinde bazı anlamlar taşımaktadır. İşte söz konusu mevlitlere mekân olmuş câmilerden biri de Büyük Ayasofya Câmii’dir. Bilhassa Hz. Muhammed’in doğum günü olan Mevlid Kandili’nde okutulan mevlidlere ev sahipliği yapmış olan Ayasofya’da, Osmanlı Devleti’nin son zamanlarında ise İslâm’ın bekāsına ve bu toprakların ilelebet Müslüman kalacağına işaret etmek maksadıyla mevlidler okunmuş, on binlerce kişi bu sâikle orada toplanmıştır. Örneğin İzmir’in işgali sırasında Sultan Vahdettin’in Ayasofya’da okuttuğu mevlid ve o gecenin mânevî atmosferi, yerli ve yabancı kaynaklarda muazzam bir şekilde anlatılmıştır. Benzer şekilde Ayasofya’da okutulan mevlidlerle ilgili birçok anlatı ve ambiyans, bunları idrak etmiş kişilerce kaydedilmiştir. Mezkûr anlatılar ise tarihsel bir hikâye olmaktan çok, Ayasofya Câmii’nin Türk ve Osmanlı kültüründeki anlamını yansıtmakta ve o rûhu bugün de diri tutmaktadır. Bu tebliğin konusu, bir gelenek olarak Ayasofya Câmii’nde okutulan mevlidlerden bazı örneklerle, Türk-İslâm kültürü açısından fethin sembolü, büyük önemi ve remzi hâiz bu mekânın, bugüne de yansıyan tarihsel konumunu analiz etmek ve değerlendirmektir.
HER YÖNÜYLE YABANCI DİL ÜZERİNE ARAŞTIRMALAR II, 2018
III. Selim döneminde başlayan Tanzimat Fermanı ile ivme kazanan yeni dönemde Osmanlı Devleti, kadim öğretim müessesesi olan medreselerin yerine batılı eğitim müesseselerini örnek olan mektepler açmıştır. Bu mekteplerde dersler özellikle Fransa’daki eğitim yöntemleri ve müfredata göre verilmeye başlanmıştır. Bu yenilik yabancı dil bilme ihtiyacını artırmıştır. Avrupa’dan Osmanlı ülkesine gelen yabancı uzmanlar, öğretmenler ile temas eden hem devlet adamları hem de talebelerin dönemin bilim ve kültür dili olan Fransızcayı öğrenmeleri zorunluluk olarak ortaya çıkmış gözükmektedir. III. Selim devrinden itibaren yabancı dil eğitim bir zorunluluk olarak eğitim müesseselerinin öncelikli meselesi olarak değerlendirilmeye başlanmıştır.
Osmanlı Sanatı Dersi Ödevi, 2014 Osmanlı Devleti, 18. ve 19. yüzyıl boyunca, başkent İstanbul başta olmak üzere, pek çok çevre şehirde de gözlemlenen bir dizi değişikliğe sahne olmuştur. Bu değişikliklerin veya yeniliklerin en göze çarpanı da; mimari unsurlarda görülen üslup değişiklikleridir. Özellikle Lale Devri döneminin Osmanlı’ya kattığı yeniliklerden itibaren, pek çok kültürel akımla beraber, mimari başta olmak üzere, çeşitli alanda yoğun bir Avrupa etkisine rastlanmaktadır. Bu tarz gelişmelerin sebebi olarak, Osmanlı Devleti’nin Avrupa’nın bazı gelişmiş olarak kabul ettiği ülkelerden, askeri ve kültürel bağlamda esinlendiğini ve bu sebeple söz konusu dönemde yaşayan padişahların da farklı farklı yönleriyle bu kültürlenme hareketine katkıda bulundukları aşikârdır. Sadece padişahlar değil, devletin ileri gelen nüfuzlu idarecileri de bu gelişmelerin bazıları kendilerine göre benimsemiş ve kendileri tarafından yaptırılan mimari öğelerde, hangi tarzlardan esinlenmişlerse o tarza göre süslemeler ve yapı düzeni öncelikli olarak tercih edilmiştir. Özellikle konumuzla alakalı olarak, Keçecizade Fuat Paşa’nın bu konudaki bakış açısını ve kendi yaptırdığı bir külliyede Oryantalizan üslupta bir takım bezemelerin nasıl işlendiğini yazımızın devamında irdeleyeceğiz.
Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, 2022
Geçmişten günümüze Jandarma Teşkilatı her seviyedeki personelinin eğitimine özel bir önem vermiştir. Bu doğrultuda 1904’te Jandarma Okullarının kurulduğu dönemden itibaren personelin sadece askerî ve mesleki eğitimine değil, sosyal ve kültürel gelişimine de özen gösterilmiştir. Jandarmada mesleki eğitimin dışında özellikle erlere yönelik olarak onların kişisel gelişimlerine sağlayacak bir dizi faaliyet yürütülmüştür. Bu faaliyetlerden birisi, okuma yazma eğitimidir. 20. yüzyılın başında farklı düzeyde görev yapacak jandarmaların okuryazar olmaları gerektiği görüşü ön plana çıkmıştır. Bu süreçte okuma yazma bilmeyen jandarmalar için çeşitli etkinlikler yürütüldüğü görülmektedir. Yürütülen etkinliklerden Jandarma Okuma Yazma Okulu, Türk Silahlı Kuvvetleri bünyesinde olup diğer faaliyetlerde de ortak hareket edilmesine özen gösterilmiştir. Tarihsel yönteme dayalı olarak hazırlanan bu çalışmanın amacı, Osmanlı’dan Cumhuriyet’e jandarma eğitiminde okuma yazma faaliyetlerini değerlendirmektir. Bu çerçevede ilk olarak Osmanlı’nın son döneminde jandarmada okuma yazma faaliyetleri incelenmiştir. Akabinde 1928 yılında yeni Türk harflerinin kabulünden sonra özellikle jandarma erleri ve gedikli erbaşlara yönelik yeni alfabenin öğretilmesiyle ilgili atılan adımlar ve 1959 yılında açılan Jandarma Okuma Yazma Okulunun çalışmaları değerlendirilmiştir. Bu okullarda erlere okuma yazmanın nasıl öğretildiği, kullanılan materyaller, ölçme değerlendirme usulü ve derse giren öğretmen kadrosu hakkında bilgiler verilmiştir. Bu çalışmayla ülkemizde jandarmanın belirli dönemlerde erlere yönelik sadece mesleki eğitim vermediği, aynı zamanda okuma yazma bilmeyen erlere okuma yazma kursları planladığı ve bu kursları nasıl yürütüldüğü ortaya konmuştur.
Phonological Externalization = Phonological Externalization, 2020
Содействие Международному Развитию/Под ред. Н.В. Галищевой и Л.М. Капицы, 2022
Άγγελος Α. Παληκίδης (επιμ.) Πρακτικά 1ου Επιστημονικού Συνεδρίου «Ο καπνός στην ιστορία: οικονομικές, κοινωνικές και πολιτισμικές προσεγγίσεις» Καβάλα, 7-9 Δεκεμβρίου 2018 , 2020
Potrzeba zmian w samorządzie terytorialnym, 2023
The Journal of International Medical Sciences Academy, 2022
Journal of Cleaner Production, 2017
Jurnal Tarbiyatuna
Digital Object Identifier Number, 2024
E. Simpson (ed.), The Adventure of the Illstrious Scholar: Papers presented to Oscar White Muscarella, 2018
South American Journal of Basic Education, Technical and Technological, 2020
Journal of Rehabilitation Research and Development, 2011
Courrier hebdomadaire, 1999
Journal of Surgical Research, 2011
Nonlinear dynamics, psychology, and life sciences, 2010
Archives of gerontology and geriatrics
Angewandte Chemie, 1992
Social Science Research Network, 2018