Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
gözünü açtığında şaşıracaktır ilkin. Çünkü renkler, kör edecek kadar göz kamaştırıcıdır. Sanatçının işi gücü bu yabancılığı gidermeye çalışmak olacaktır. Ahmet Haşim, Karakoç'un bu tanımlamasına uygun bir sanatçıdır. Hayat karşısında şaşkınlığını koruyan, hayata farklı pencerelerden bakabilen üç topluluğu "çocuklar, filozoflar ve sanatçılar" olarak sıralarsak Ahmet Haşim'in hepsinden birer parçayı bünyesinde barındıran bir şahsiyete sahip olduğunu söyleyebiliriz. O, içinde bulunduğu, -başka bir deyişle ötelerden düştüğü-dünyaya daima yabancı kalmayı başarmıştır. Bu yüzden gözü hep ufuklarda ve eşyanın ötesindedir. Onun bu yabancılığı, belki de ruhunun sıkıntısını ay ışığının refakatinde Dicle Nehri boyunca yaptığı gezintilerle aşmaya çalışan hasta annesinden tevarüs etmiştir. Ahmet Haşim henüz yedi yaşındayken şefkat güneşi sönmüş, annesi Sâre Hanım ebedî âleme göçmüştür. Kaymakamlık görevi nedeniyle diyar diyar dolaşan babası Arif Hikmet Bey, eğitiminin kesintiye uğramaması için küçük Haşim'i İstanbul'a bir akrabalarının yanına bırakmış, kendisi de ikinci evliliğini yaparak kızı Fatma'yla beraber İstanbul'dan ayrılmıştır. 12 yaşında, doğru düzgün Türkçe bile konuşamayan, öksüz bir çocuk... Annesiyle yaptığı büyülü gezileri, çocuk ruhunun ay ile söyleşmelerini Bağdat'ta bırakan çocuk Haşim şimdi İstanbul'da ürkek bir yabancıdır. Kaderin bir tecellisidir ki çöl ikliminden kopup gelen bu çocuk Galatasaray Lisesinde Tevfik Fikret, Ahmet Hikmet Müftüoğlu gibi seçkin edebiyatçılardan dersler alır; ilerde her biri Türk edebiyatının bir köşe taşını oluşturacak kişilerle aynı sıralarda eğitim görür. Liseli Haşim, bu yıllarda edebiyattan ziyade matematiğin tutkunuyken askerî okula giden bir yakınının kendisine bıraktığı kitaplar sayesinde içindeki edebiyat cevherini fark eder. İlk şiiri "Hayal-i Aşkım"dan itibaren Türk şiirine yeni bir soluk getireceğinin işaretini verir. Hayatın şekilleri Haşim'in hayal havuzuna peş peşe yansımaya başlar. O, artık bir Çin kâsesinde yudumladığı çaydan aldığı zevkin aynısını şiirden almaktadır.
In this study, Ahmet Haşim's Frankfurt Seyahatname will be evaluated within the scope of travel literature. Many articles have been written on this work since its publication. The common point in these articles is that the text of this travelogue, which is expected to be dominated by observations about the outside world, mostly tells about a journey made towards the inner world of the poet. For travelogue texts, it can be said that the traveler represents what he sees and hears through his sight and hearing organs to his readers. In other words, we can talk about a journey from what is seen to what is looked, from what is looked to what is wanted to be shown or told, and from what is told to the reader's reception. These transfer and representation processes provide us with many possibilities of interpretation about the traveler himself as well as what he looks at. The traveler sets out to find things that will surprise him. What will surprise him is entirely up to the viewer. In this study, Frankfurt Seyahatnamesi, which is an artistic example of the travel book genre, which is very related to the act of gazing and description; perspective, marvelous, other and introspection were evaluated under the headings. After drawing a theoretical framework on the act of looking, the definition of the marvelous according to Ahmet Haşim and the ones that were marvelous and those who did not come to him in the new geography he went to were emphasized. After interpreting what the traveler focuses on in the outside world as a mirror in which his desires and deprivations are reflected, the traveler's orientation within himself in parallel with his journey in the physical world has been evaluated as an opportunity for introspection.
araştırmada Harşit havzasının önemli bir parçası olan Tirebolu ve çevresinin, genel savaş döneminde maruz kaldığı yangınlar incelenerek Harşit’in yakın tarihine “yangın” perspektifinden bakılacaktır. Rusya’daki Bolşevik İhtilalı’nın ardından, 1918 Şubat’ına kadar Tirebolu-Harşit boylarındaki işgallerini sürdüren Ruslar, geri çekilerek yöreyi terk etmeye başladılar. İşgal sürecinde Tirebolu-Harşit bölümünde büyük kargaşalar yaşandı. Etnik ayrışmanın zirvede olduğu bu dönemde, Tirebolu ateşler içinde kaldı. 1916’da Tirebolu’ya bağlı olan Espiye köyü, 1917 ve 1918’de Tirebolu merkezinde yaşanan yangınlar, yöre tarihinde yeni bir sayfa açtı. Tirebolu yangınları, gerçekleştiği dönem itibarıyla Anadolu’nun çoğu yerinde çıkmış yangınlardan farklı bir zemine sahip değildi. Ancak Tirebolu yangınlarının gerçekleşme tarzı ve faillerine yönelik bir sıradışılıktan söz etmek mümkündür...
Turkbilig Turkoloji Arastırmaları Dergisi, 2010
is one of the most important poets in Turkish literature. He attributes a special meaning to birds in his poetry book "Lake Birds" (Göl Kuşları). Through his poetry, it seems as if he draws pictures. Birds are the only living things in these pictures. Birds, divided into two groups as black birds and white birds, symbolize his escape from the real world to a fantastic reality. Moreover, Haşim creates more vivid images of birds using adjectives and vowels.
Ahmet Hashim is one of the most important poets of Turkish literature. His poem and poetry are widely reviewed. When we look carefully at Ahmet Hashim's poem, the effects of both the life he live and his temperament are clearly visible. The movements and opinions adopted from Western literature get a new form by filtering through its mood, namely, they take Hashim's style. In this work, " Zulmet/Darkness " , an important poem, has been studied in terms of its " imajinary composition " and " content ". The content of this poem is a reflection of the poet's memories and the psychological situation. From another point of view, this reflection implies the poet's attitude towards life. In this poem, the poet, who has passed through life troubles, imposes to poem subject a psychology which is the result of this troublesome. Namely, in the poem subject a pessimistic soul is dominate. In poem, there is also a structure that is formed on you&I and develops in opposite directions. In addition, in the poem, "zulmet/darkness" is the expression of escape from the reality of the poem subject. Despite his wishes, the poem subject is aware of the fact that it is not possible to escape from reality. It is clearly felt the impossibility of moving out of time and space that is expressed with " darknes ". The second point emphasized in the review is the imaginary composition. This imaginary composition has been overlooked in the studies on Hashim's poems. When examined carefully, it was seen that "Zulmet" constitutes an imajinary composition with the poems "Yollar" and "O Belde" which written in same period. In the imaginary composition of the three poems, "zulmet" is the place where the essence of poetry is condemned to stay, "yollar" is the vehicle leading to the target, and "o belde" is the ultimate happiness country that is missed. Hashim constructs aesthetically and in a manner appropriate to his the mood, the escape which constituted a whole in three poems, through night-day exchange in Zulmet poem. ÖZET Ahmet Haşim, Türk edebiyatının en önemli şairlerinden biridir. Onun şiirleri ve şiir görüşleri hakkında çokça inceleme mevcuttur. Ahmet Haşim'in şiirine dikkatlice bakıldığında, hem yaşadığı hayatın hem de mizacının etkileri açıkça görülür. Batı edebiyatından benimsediği akım ve görüşler, onun mizacından süzülerek yeni bir biçim kazanır, yani Haşimce bir hâl alır. Bu çalışmada, önemli bir şiir olan Zulmet içerik ve parçası olduğu hayal kompozisyonu yönünden incelenmiştir. Bu şiirin içeriği şairin anılarının ve psikolojik durumunun bir yansımasıdır. Bu yansıma, başka bir açıdan da şairin hayat karşısında takındığı tavrı imlemektedir. Zor bir hayat yaşamış olan şair, bu şiirinde, şiir öznesine de bu sıkıntılı hâlin sonucu olan bir psikoloji yükler. Yani, şiir öznesine karamsar bir ruh hâli hâkimdir. Bunun sonucu olarak şiirde sen-ben şahısları üzerinde şekillenen ve birbirine zıt yönlerde gelişen bir yapı söz konusudur. Aynı zamanda şiirin ismi de olan " zulmet " şiir öznesinin realiteden kaçış yerinin ifadesidir. Şiir öznesi ne kadar kaçmak istese de realiteden kaçmanın mümkün olmadığının farkındadır. Şiirde zamanın ve zulmet ile ifade edilen mekânın dışına çıkmanın yani öte âleme geçişin imkânsızlığı açıkça hissedilir. İncelemede vurgulanan ikinci husus, hayal kompozisyonudur. Şairin şiirleri üzerinde yapılan çalışmalarda bu hayal kompozisyonu, gözden kaçan bir husustur. Dikkatle incelendiğinde, " Zulmet " şiirinin, şairin aynı dönem şiirleri olan " Yollar " ve " O Belde " şiirleriyle bir hayal kompozisyonu teşkil ettiği görülür. Üç şiirin oluşturduğu hayal kompozisyonunda " zulmet " şiir öznesinin kalmaya mahkûm olduğu yer, " yollar " hedefe götüren araç ve " o belde " ise özlenen, gitmek istenen nihai mutluluk ülkesidir. Haşim, üç şiirde bir bütün oluşturan kaçışı, Zulmet şiirinde gece-gündüz değişimi üzerinden estetik ve mizacına uygun bir tarzda kurgular.
Journal of Turkish Studies, 2013
The first printed source contains Western music theory knowledge is the second edition of "Mecmûa-i Kârhâ ve Nakışhâ ve Şarkıyât" known as "Hâşim Bey Mecmuası" is published by Hasim Bey in 1864. Another feature of this book is in the description of the Turkish music maqams, Hasim Bey compared maqams with Western music tonal sequences and identified them. This comparison is completely rejected by some musicologists, has been considered by some as the first. In the related researchs, it is confirmed that the translation of Hasim Bey's anthology has been done but the analysis of the chapter about Western music theory has not been done. The aim of this study is the examination relevant departments of the Western music in Hasim Bey's anthology and to reveal what are the similarities in the comparison of Turkish music maqams with Western music tonal sequences. According to the findings, the similarities are classified "according to the tonic note", according to the progress and behaviour", "according to the used alterative markings" and "similar in all aspects". The harmonic analysis of the maqamic polyphonic works composed in the same period and latter has been done and according to the the used harmony the tonalities were also in good agreement with similarities of Hasim Bey's. Furthermore, as a theory book in this anthology the comparison is used as a method to introduce and teach the tonalities or to introduce and teach the maqams. Afterwards, it is seen that this kind of works are used as a method especially for teaching the Western music notes.
Özet Türkiye " de ateş ve ateşe bağlı birçok inancın olduğu herkes tarafından bilinmektedir. En yaygın olarak bilineni ise nevruz ateşi ve onun üzerinden atlamadır. Bu yazıda öncelikle Türk kültüründe ateş ile ilgili inanışların nasıl ortaya çıktığı mitlerden hareketle ortaya konmaya çalışılacaktır. Daha sonra günümüzde yaşayan-özellikle-ateş üzerinden atlama ile ilgili inanışlar ortaya konulacak, son olarak nevruz ve nevruz ateşi üzerinde durulacaktır. Anahtar Kelimeler: Ateş, inanış, nevruz, âdet, kötü ruh, tören. Abstract It is known by everyone that there are many beliefs about fire or depended on fire in Turkey. Well-known of them is nevruz fire, and to jump over it. Around this article, first will be tried to put forward that how beliefs connected with fire appeared according to myths. After that will be exposed the beliefs-specially-about jumping over fire that lives today. At the end we will dwell on nevruz and nevruz fire. Türk mitolojisinde ateĢin kökenine iliĢkin iki anlatı bulunmaktadır. Birincisi Karaorman Tatarlarından derlenmiştir. Bu mite göre; " Tanrı Kuday, insanı yarattıktan sonra " insan çıplak olacaktır, fakat soğukta nasıl yaşar; onun için ateş bulmalı " dedi. Bu işle Tanrı Ülgen " in üç kızını görevlendirdi, fakat kızlar ateşi bulamadılar. Uzun sakallı Kuday onların yanına gelirken kendi sakalına basarak yuvarlandı. Ülgen " in üç kızı bunu görerek eğlendiler. Tanrı Kuday, " Ülgen " in üç kızı taĢın keskinliğini ve demirin sertliğini bulamadıkları hâlde benimle eğleniyorlar " diye söylenmeye başladı. Bunu duyan kızlar, taşın keskinliği ve demirin sertliğinden istifade ederek ateş yaktılar " (Seyidoğlu, 2002: 52). İkinci mit ise şöyledir: " İlk insanlar meyve ve otla beslendikleri için ateşe ihtiyaçları yoktu. Tanrı onlara et yemelerini emrettikten sonra, ateşe ihtiyaç hâsıl oldu. Ülgen, gökten biri kara, biri ak; iki taş getirdi. Kuru otları avucunda ezerek bir taşın üzerine koyup diğeriyle vurdu, otlar ateş aldı. Ülgen böylece ilk defa ateş yakmasını insanlara öğretip " bu ateş atamın kudretinden taşa düşmüş ateştir " dedi. İnsanlar bunu görerek ateş yakmayı öğrendi. " (İnan, 1976: 42). Türk kültüründe ateşin Tanrı ya da tanrılar tarafından insanlara öğretildiğini gösteren bu mitler, zamanla Türkler arasında ateşin kutsallaşmasını sağlamıştır. Türklerde, Mecusilerde olduğu gibi ateşe tapma değil, saygı göstermek esastır. Bu bağlamda ateş; Türkler arasında temizleyici, kötü ruhlardan ve hastalıklardan koruyucu bir unsur olarak kabul edilmiş, ateşe bağlı olarak birçok inancın ortaya çıkmasına zemin hazırlamıştır. Türklerin Müslüman olmalarından sonra da ateşle ilgili inanışlar devam etmiş; ateş üzerine tükürmek, ateşi su ile söndürmek, ateşe karşı küfretmek günah kavramına dâhil edilmiştir (Gökbel, 1998: 146; Kırcı, 1998: 398-407). Bu konuda vereceğimiz ilk örnek Göktürk çağına dayanıyor. Göktürklere göre ateş, her şeyi temizleyici ve kötü ruhları kovucu bir güce sahiptir. Bu inanç gereği; Bizans imparatorlarından Justin " in elçisi sıfatıyla 568 tarihinde Göktürkleri ziyarete gelen Zemarkhos ve elçilik heyeti, yakılan büyük ateşlerin üzerinden atlatılmak suretiyle kağanın huzuruna alınır. Böylelikle elçilerle gelmesi muhtemel olan kötü ruhlardan hakan korunmuş olur (İnan, 1995: 68). Kuman Hakanı Bata " yı ziyarete gelen Plano dö Karpini de aynı Ģekilde ateş üzerinden geçirilmek suretiyle huzura kabul edilmiştir (Çay, 1991: 195). Kötü ruhların dışarıda bırakılması, özel bir mekân olarak düşünülen gerdek odasına girmemesi için damadın ateş üzerinden geçirilmesine yönelik Kayseri " de bir âdetle karşılaşıyoruz: Kayseri " ye bağlı Tomarza ve Hazarşah " ta " damat ateşi " denilen bir uygulama vardır. Damat, gerdeğe girmeden önce yatsı namazına gider. Yatsı namazını müteakip damat ve yakınları imamla birlikte eve döner. Bu sırada " gilamada " denilen bağ çubuklarından bir demet alınarak, kapı önünde, imamın yaptığı duadan sonra yakılır. Damat bu ateş üzerinden atladıktan sonra gerdek odasına girer. Böylelikle şeytanın damatla birlikte gerdeğe girmesi önlenmiş olur (Güngör, 1991: 97–104). Kırşehir " de yeni doğmuş çocukların büyükçe bir tava içerisine konup ateş üzerine tutulmaları da çocuğun ilerideki yaşamında her türlü hastalık ve uğursuzluğa karşı direnç kazanmasına yönelik bir uygulamadır (Dilber Gömcü, Kırşehir, 06 Haziran 2006). Ateş üzerinden geçirmek suretiyle kötülüklerden arındırma veya hastalıklara karşı bağışıklık elde etme, Anadolu " da hayvanlar için de geçerlidir. Mayıs ayının ilk günlerinde, Amasya " nın merkez Aydoğdu köylüleri, sürülerini yaylaya çıkarmadan önce şöyle bir işleme tabi tutarlar: Sürü, " çalman " adı verilen etrafı duvarlarla çevrili, dar bir kapısı bulunan yerde toplanır. Kapı eşiğine bir ateş yakılır. Çalmanın kapısı açılır ve sürü yanan ateşin üzerinden atlatılmak suretiyle geçirilir. Aynı uygulama Isparta " da da vardır (Tanyu, 1976: 283-304). Hastalanan hayvanların ateş üzerinden geçirilmek suretiyle tedavi edilmesi de söz konusudur (Karabulut, 2006: 72)
EDİTÖRLER M e 11 m e t Fa t s am e fi m e t ö z m e n ı i TASARIM y a s e m İ n G ü m ü ş BASKI AS D G R A FİK TEL: 0 (454) 202 1 202 asdgrafik.com.tr ISBN 978 605 149 90.3 I
International Journal of Languages' Education, 2017
Ahmet Hashim is one of the most important poets of Turkish literature. His poem and poetry are widely reviewed. When we look carefully at Ahmet Hashim's poem, the effects of both the life he live and his temperament are clearly visible. The movements and opinions adopted from Western literature get a new form by filtering through its mood, namely, they take Hashim's style. In this work, "Zulmet/Darkness", an important poem, has been studied in terms of its "imajinary composition" and "content". The content of this poem is a reflection of the poet's memories and the psychological situation. From another point of view, this reflection implies the poet's attitude towards life. In this poem, the poet, who has passed through life troubles, imposes to poem subject a psychology which is the result of this troublesome. Namely, in the poem subject a pessimistic soul is dominate. In poem, there is also a structure that is formed on you&I and develops in opposite directions. In addition, in the poem, "zulmet/darkness" is the expression of escape from the reality of the poem subject. Despite his wishes, the poem subject is aware of the fact that it is not possible to escape from reality. It is clearly felt the impossibility of moving out of time and space that is expressed with "darknes". The second point emphasized in the review is the imaginary composition. This imaginary composition has been overlooked in the studies on Hashim's poems. When examined carefully, it was seen that "Zulmet" constitutes an imajinary composition with the poems "Yollar" and "O Belde" which written in same period. In the imaginary composition of the three poems, "zulmet" is the place where the essence of poetry is condemned to stay, "yollar" is the vehicle leading to the target, and "o belde" is the ultimate happiness country that is missed. Hashim constructs aesthetically and in a manner appropriate to his the mood, the escape which constituted a whole in three poems, through night-day exchange in Zulmet poem.
Contretemps, 2023
Victims & Offenders , 2024
Zeitschrift für Papyrologie und Epigraphik, 2020
IFAC Proceedings Volumes, 2012
DOAJ (DOAJ: Directory of Open Access Journals), 2018
The Future of the Commercial Contract in Scholarship and Law Reform, 2018
The British Journal of Psychiatry
Acta Neurologica Belgica, 2021
Hungarian Journal of Industry and Chemistry, 2021
European Journal of Vascular and Endovascular Surgery, 2003