Academia.eduAcademia.edu

Taha Toros Arşivinde Ahmet Haşim'in izleri

Murat Gökdemir 213950557 Taha Toros Arşivinde Ahmet Haşim’in Ayak İzleri Taha Toros 1910 yılının Adana’sında gözlerini dünyaya açmıştır. Vefat ettiği 26 Ocak 2012 yılına kadar çeşitli folklorik ve arşivsel araştırmaların içinde olmuştur. Arşiv denince, dönemin bilgisinin tekrar kullanıma açılabilmesi için kayıt altında tutulması akla gelir. Taha Toros’un bağımlılık derecesinde tutmaya özen gösterdiği arşivler, nadir eserlerden, gazete kupürlerine; mektuplardan, el yazmalarına kadar geniş bir yelpazeye uzanır. İçinde bulunduğu çağı, vefat ettiği Etiler’deki evine sığdırmıştır. Bu arşive bakmak sadece bir gazete kupüründen ya da mektubundan kişiyi okumak değil, aynı zamanda içinde bulunduğumuz konumun temelini görmektir. Taha Toros bu arşiv hastalığını kendi cümleleriyle özetler; “Arşiv oluşturmak, özellikle ülkemizde nadir yetişen biyograf olmak, bibliyografyada uzmanlık kazanabilmek, yararına yürekten inandığım, kültür zenginliklerindendir. Yaşamım boyunca bunu yapmaya çalıştım. Aslında bu konularla ölesiye uğraşmak, tedavisi mümkün olmayan bir hastalık gibidir. Bugün kanserin bile tedavisi mümkün. Ama "arşiv" hastalığının tedavisi yok!. Ne diyelim, Tanrı, bu türden hastalığa yakalananları kurtarmasın!"​ (Toros, 2012). Tedavisini istemeyen ve hastalığına bu denli özen gösteren bir hastanın gözünden tarihe bakmak, okuyucusuna gerçek bir inceleme esrimesi hali sunar. Bu bakışın ana konusunu ise Ahmet Haşim oluşturacaktır. Taha Toros’un gözünden, Türk edebiyatının büyük şairi Ahmet Haşim’i göstermeye çalışacağım. Ahmet Haşim 1884 yılında doğmuş ve vefat ettiği 1933 yılına kadar edebiyatımıza sayısız katkıları bulunmuştur. Şiirde sembolizme kapı açmış, Göl Saatleri şiiriyle yeni ufukları edebiyatımıza göstermiştir. Yahya Kemal ile birlikte yeni edebiyatımızda yeni bir yolun ilk adımlayanları olmuşlardır. Şiire bakışı, anlamdan öteye müzikal estetiğe daha yakın olmalıdır görüşünü benimser. Piyale adlı kitabında bulunan “Bir Günün Sonunda Arzu” isimli şiirine gelen eleştirileri “Şiir Hakkında Bazı Mülahazalar” adlı metinde cevaplar. Bu cevaplar ve düşünceler, kendinden sonra geleceklere hem öncülük hem sirayet etmiştir. Ahmet Haşim ile ilgili, Şehir Üniversitesi’nin veri tabanında dijital olarak isminin geçtiği yaklaşık 5000 üzeri kayıt bulunmaktadır. Bu kayıtlar, mektuplar, gazete kupürleri, fotoğraflar ve karikatürler gibi eşsiz parçalardan oluşmaktadır. Ahmet Haşim ile ilgili en uzak tarihleri gönderilerde Osmanlıca ve Fransızca olarak gönderilmiş mektuplar bulunuyor. Bunları çözümlemek uzmanlık istediğinden bu gönderileri es geçiyorum. Latin alfabesiyle icra edilmiş ilk dosyalar, ölümü ile karşımıza çıkıyor. Mülkiye dergisinin, Ahmet Haşim’in vefatı nedeniyle ona ayrılan sayıda, edebiyatımızın değerli birçok yazarını ağırlıyor. Ahmet Hamdi, Peyami Safa, İsmail Habip, Nurullah Ataç gibi değerli isimlerin şiirlerinin ve kalemlerinin ağıtları eşliğinde uğurlanıyor. Kuva-i Milliye gazetesinde, Nasuhi Esat’ın Ahmet Haşim’e dair anıları sergileniyor. Bu noktadan sonra Ahmet Haşim ile ilgili yazılar iki bölüm olarak göze çarpıyor: Ahmet Haşim’in ölüm yıldönümü nedeniyle hatırlatılma ve anma odaklı gazete kupürleri ile denemeler. Ahmet Haşim’in edebiyatı üzerine kaleme alınmış incelemeler. Gazetelerde çıkan haberler ve mezarı başında anıldığı üzerine yer alan görseller Ahmet Haşim’in ne denli büyük ve sevilen bir şair olduğunu kanıtlar niteliktedir. Vefat yıldönümünde çoğu yazarımız gazetelerdeki köşelerini ve dergilerinin sayfalarını Ahmet Haşim’e ayırırlar. Nurullah Ataç, Halit Fahri Ozansoy, Bedri Rahmi Eyüboğlu gibi isimler bu durumu sürdürürler. “Hocamız” kelimesinin ağırlığını sonuna kadar devam ettiren Ahmet Haşim’e olan öğrenciliklerini hiç bitirmezler. Sayıların dilinden baktığımızda 10. ve 15. yıldönümleri gibi daha yuvarlak ve bir mana akseden ölüm yıldönümlerinde daha çok hatıra ve anmanın olduğu göze çarpar. Köşe yazıları bu durumda keskin geçişlerle olmasa dahi ikiye ayırabiliriz: Ahmet Haşim ile tanışıklığı olan yazarlarımızın ortaya çıkardığı hatıralar. Ahmet Haşim’in şairliğinin büyüklüğü dolayısıyla odak haline getirip, kaleminin anılması. Başta değindiğim Mülkiye dergisinin Ahmet Haşim’e ayrılan sayısı bu iki durumun tüm özelliklerini kapsayıcı bir rol oynuyordu. Vefatının üzerinden yıllar geçtikçe ikinci durumun artması kaçınılmaz bir şekilde gerçekleşir. Yusuf Ziya Ortaç’ın 1959 tarihli yazısına “Haşim’le tanışmamız, hayır, sevişmemiz bir hicivle başladı.” başlar ve hatıralarını sıralar. Halid Fahri Ozansoy ise, 1958 yılında “Ahmet Haşim mustarip adamdı.” der. Hisar dergisinde yayınlanan ve Rıfat Necdet Evrimer tarafından 1950 yılında yazılan yazı, Ahmet Haşim’i hem büyük şair hem de insani yönleriyle inceler. Psikanalize olan bağdaşımını ve kadınlar konusunda bedbahtlığını anlatır. 1963’te Fikret Adil’in özlediği Ahmet Haşim’i okuruz. Bu yıllarla birlikte Ahmet Haşim’in anılma şekilleri değişmeye başlar. 1964’te Aytekin Yakar, Ahmet Haşim’e sembolizm üzerinde bakar, artık şiiri kişiliğini bastırmıştır. Aynı yıl, İskender Fikret Akdora, Ahmet Haşim’in şiirinde kişisel deneyimlerini ön plana çıkarmıştır. Peki, bu durum kronolojik bir biçimde mi sürdürülür? Cevap, elbette ki hayır olacaktır. 1954 yılında Suat Uzer Ahmet Haşim’in sembolizmine yoğunlaşmış, kişisel özelliklerinden ziyadesiyle uzak durmuştur. 1949 yılında, Ali Ertan, “Ahmet Haşim’in dayandığı sanat” adlı yazısında Haşim’in mizacıyla şiirini aynı torbada taşır; “Dış âlemden aldığı intibaları teşbih ve ince hayallerle süsleyerek tazeliğini her vakit saklayacak mısralar yaratır”. 1974’te Önder Göçgün, Ahmet Haşim’in şiirdeki üslubuna ve manasına yoğunlaşmıştır. Ahmet Haşim ismi ileriki tarihlere artık vefatının getirdiği uzaklık ve şiirde açtığı yollar ile ilerler. Bunları çözümlemek ve incelemek ayrıcalığına erişen nitelikli yazarlarımız, Ahmet Haşim isminin unutulmasına veya yalnız ayrıcalıklı çevre tarafından bilinmesine göz yummamışlardır. Ahmet Haşim’in edebiyatını ince işçiliklerle inceleyen yazarlarımız, özellikle şiirde sembolizm üzerinde durmuşlar ve dahi nesir yazımı hususunda tabiat yönlü incelemeyi uygun bulmuşlardır. Bunun ilk örneği, Munis Faik’in “Ahmet Haşim” isimli yazısıdır. Sembolizm ve Dadaizm akımlarının etkilerini inceleyerek Ahmet Haşim yorumunu sunmuştur. Suut Kemal Yetkin’in “Konferanslar” adlı serisinde “Ahmet Haşim ve Sembolizm” adlı eseriyle başladığı görülür. 1938 tarihli bu eserde, bu arşivde izine sıkça rastlayacağımız bir ölüm metniyle giriş yapılıyor. Sembolizm adımlarını Ahmet Haşim üzerinde yoğunlaştıran ve bunu inceleyen yazar, nitelikli bir akademik inceleme yapmıştır. Ayrıca, halk evlerinin meyvelerini inceleme imkânı buluruz, Ahmet Haşim üzerine kaleme alınmış bu eserde. 1971 yılında, “Ahmet Haşim ve Nesri” başlıklı yazısında, tabiatın uzun soluklu etkisini şair üzerindeki etkisini incelemiştir. Haşim’in nesir yazılarını öne çıkaran yazı, bir başka yönden bakmıştır, büyük yazarımıza. Yılmaz Müşerref de 1970 yılında yazdığı, “Ahmet Haşim’in nesirlerinde tabiat” adlı eserinde, aynı tabiat etkisini ve gezi notlarında adeta bir flanörlük yaptığını anlatır. 88 yılında, artık Ahmet Haşim’in anması gelişen teknolojiyle birlikte televizyona taşınmıştır. Öğrencisi, Elif Naci’nin “hoca”sını anlatmasının bir snopsisini buluruz. 90 yılından sonra Selim İleri, Beşir Ayvazoğlu gibi yazarlar, Ahmet Haşim’i tekrar podyuma taşımış ve tekrar incelenmesinin önünü açmışlardır. Selim İleri, 1991 ve 1997 yıllarında yazdığı iki yazı; “Ahmet Haşim’in Düzyazıları” ve “Yazarların Anlattığı Ahmet Haşim”, Ahmet Haşim’in nesrine ve hatıratlarına yoğunlaşmıştır. Beşir Ayvazoğlu ise, Peyami Safa ve Ahmet Haşim arasında olan Batı yönlü kavgaya tekrar bir bakış atmıştır. 1995 yılında, yazdığı bu “Harf inkılabı öncesinde büyük bir kalem kavgası: Peyami Safa, Ahmet Haşim’e karşı” isimli yazı Taha Toros’un arşivinde son örneklerden biridir. Tüm bunlara ek olarak, tarihi nüshaları orijinal hallerine ve bazı fotoğraflara ulaşmak mümkündür. Ahmet Haşim’e ait bir fotoğraf adıyla konumlandırılan arşiv fotoğrafının altında şu satırlara rastlarız; “<Piyale> şairi hayatının son demlerine kadar gözlerinde, tıpkı bir şiirinde bahsettiği <piyale>deki ateş ve canlılık muhafaza etmişti. Bu resim onu ölümünden birkaç gün evvel yatağında istirahat ederken gösteriyor.” Bu değerli fotoğraf bizlere, onun hep sıkıntısını çektiği “çirkinlik” melaline uzanmamızı ve dahi onu haksız çıkaracak bir surette yorumlamamızı salık veriyor. Kuva-i Milliye gazetesinde yayınlanan haberde şu satırlara denk geliriz; “İstanbul, 5 (A.A.) — Ahmet Haşim’in cenazesi bugün millî tezahüratla kaldırılmıştır.” Büyük bir şairin, hocanın, üstadın ve dahi nice sıfatlara anılmaya mazhar olmuş Ahmet Haşim’in yıllarca izi silinmez bir yol oluşturduğu su götürmez bir gerçektir. Buna ragmen, bu cenazenin sıcağı tüm ülkeyi yakarken, yıllar sonra yalnızca üniversite öğrencilerine ve hatırlayan nadir entelektüel insan azınlığına kadar düşmüştür onun kelimelerinin kavurucu hissi. Bu durum Taha Toros’un eşsiz arşivinden okunabilir. Vefat yıldönümlerinin yayınlanma ve anma sıklığı 70 yıllarından sonra oldukça düştüğü görülüyor. Bu düşüşün sebebi olarak Ahmet Haşim’in değer kaybetmesini değil yeni yetişen yazarların muhteşem bir devinim yakalamış olmasına bağlıyorum. Çünkü 40’lı yıllarda Ahmet Haşim artık öğrencileriyle karşılaştırılıyordu. Özellikle Ahmet Hamdi Tanpınar bu konuda başı çeker. Bergsoncu düşüncenin edebiyatımızda sağlam bir görüşe oturtulmuş olma nedeni bu iki yazarın yakın fakat ayrı yollarda yürümeleri kaynaklıdır. Zaman geçtikçe Ahmet Haşim, makalelerin isimlerini değil satır aralarını süslemiştir. Adının her daim bilinmesi gerektiğinin kanıtı bu olmuştur. Edebiyattan ve edebiyatçıdan bahsederken Ahmet Haşim’in üslubuna, tarzına ve düşünsel arka planına dönemden geçmek tahayyül dahi edilemez. Taha Toros, tuttuğu bu eşsiz arşiv ile sadece gündelik yorumların değil edebiyat tarihimizde bir halka oluşturmuş kişilerin bakışlarını araştırmacıların önüne serer. Ahmet Haşim çizdiği yol itibariyle birçok edebi eleştiriye maruz kalmış fakat bu noktadan güç alarak kendinden sonra gelecek olan edebiyatçılara yol göstermiştir. Bu durum en çok ikinci yeni akımında sezilir. İkinci yeniciler, Ahmet Haşim’i neredeyse bir önder kabul ederek şiirlerini oluşturdular. Taha Toros’un bu amansız arşiv hastalığı en çok “gelecek olan”a yarar. Şehir Üniversitesi, Taha Toros’un arşivini gündelik hayatın içine sokarak, araştırmacılara ve ilgililere şu an üstüne bastıkları taşların kimler tarafından döşendiğini öğrenme ve inceleme fırsatı sunar. Tam olarak bu arşivin gücünü ve Ahmet Haşim’i en çok şu sözüyle anlayabiliriz; “Melali anlamayan nesle aşina değiliz.”. Kaynakça Adil, F. (1963). Ahmet Haşim’i Anarken. http://hdl.handle.net/11498/10604 Ahmet Haşim Nüshası. (1933, Haziran). Mülkiye, 27. http://hdl.handle.net/11498/10592 Ahmet Haşim’e Ait Bir Fotoğraf. (t.y.). http://hdl.handle.net/11498/10579 Akdora, İ.F. (1964). Ölümünün 31. Yıldönümünde : Ahmet Haşim ve Şiiri. http://hdl.handle.net/11498/10777 Ayvazoğlu, B. (1995). Harf İnkılabı Öncesinde Büyük Bir Kalem Kavgası; Peyami Safa, Ahmet Haşim’e karşı. http://hdl.handle.net/11498/10775 Bir Koca Ömür, Bir Koca Tarih Taha Toros (2012, Mayıs). Altınşehir Adana Kent Kültürü ve Sanat Dergisi. http://bellek.sehir.edu.tr/Pages/Taha-Toros.aspx Elif Naci’nin Ağzından Hocası Ahmet Haşim. (1988). http://hdl.handle.net/11498/10580 Ertan, A. (1949). Ahmet Haşim’in Dayandığı Sanat. http://hdl.handle.net/11498/10623 Esat, N. (t.y). Ahmet Haşim’e Dair Hatıralar. http://hdl.handle.net/11498/10608 Evrimer, R.N. (1950). Ölümünün 17. Yıldönümünde. Ölmiyen Ahmet Haşim. http://hdl.handle.net/11498/10773 İleri, S. (1991). Ahmet Haşim’in Düzyazıları. http://hdl.handle.net/11498/10789 İleri, S. (1997). Yazarların Anlattığı Ahmet Haşim. http://hdl.handle.net/11498/10746 Kaya, İ.G. (1971). Ahmet Haşim ve Nesri. http://hdl.handle.net/11498/10774 Miskoğlu, A. (1992). Ressam Ahmet Haşim. http://hdl.handle.net/11498/10765 Necmi, İ. (t.y.). Ahmet Haşim. http://hdl.handle.net/11498/10791 Ortaç, Y.Z. (1959). Ahmet Haşim. http://hdl.handle.net/11498/10588 Ozansoy, H.F. (1958). 25. Ölüm Yıldönümünde Ahmet Haşim. http://hdl.handle.net/11498/10757 Ozansoy, M.F. (t.y). Ahmet Haşim. http://hdl.handle.net/11498/10768 Uzer, S. (1954). 21.Ölüm Yıldönümünde Ahmet Haşim. http://hdl.handle.net/11498/10767 Yalçın, N. (t.y.). Ahmet Haşim ve Frankfurt. http://hdl.handle.net/11498/10758 Yakar, A. (1964). Ahmet Haşim. http://hdl.handle.net/11498/10748 Yetkin, S.K. (1938). Ahmet Haşim ve Sembolizm. http://hdl.handle.net/11498/10778 Yılmaz, M. (1970). Ahmet Haşim’in Nesirlerinde Tabiat. http://hdl.handle.net/11498/10769