ABAD / JABS
ANADOLU VE BALKAN ARAŞTIRMALARI DERGİSİ
JOURNAL OF ANATOLIA AND BALKAN STUDIES
ABAD, 2024; 7(14): 295-313
ISSN: 2618-6004
e-ISSN: 2636-8188
[email protected]
DOI: 10.32953/abad.1525246
BİR BULGAR GAZETESİNDEN 93 HARBİ’Nİ TAKİP ETMEK:
BILGARİN
Ergün HASANOĞLU
Öz: Bu çalışmanın amacı, 8 Ekim 1877 tarihinde yayın hayatına başlayan Bılgarin adlı gazete
üzerine odaklanmaktır. Bılgarin, 93 Harbi döneminde Romanya’da yayın yapan tek Bulgarca
gazete olması nedeniyle ayrıca bir öneme sahiptir. Çalışmada, milliyetçi bir politika benimseyen
bu Bulgar gazetesinin verdiği bilgiler ışığında 93 Harbi’nin seyri ve neticeleri takip edilecektir. Bu
açıdan çalışmanın sınırı 8 Ekim 1877 tarihinden 3 Mart 1878 tarihinde yapılan Ayastefanos’taki ön
antlaşmaya kadar olacak şekilde belirlenmiştir. Gazetenin incelenmesiyle birlikte iki cephede
(Tuna ve Doğu Anadolu) gerçekleşen ve Şıpka, Plevne ve Kars gibi savaşın yoğun yaşandığı
yerlerden gelen bilgilere erişilebilecek, gazete editörlerinin milliyetçi dürtülerle kaleme aldıkları
makaleler okunabilecektir. Keza aynı şekilde Büyük Güçlerin politikaları hakkında fikir sahibi
olunacak, 93 Harbi’ni sonlandırmak amacıyla yapılan ön antlaşmaya yönelik gazetenin tutum ve
yaklaşımı öğrenilebilecektir. Bunun dışında gazetenin yayın politikası neticesinde yaptığı
yayımlar, Bulgaristan’da günümüze değin hissedilen Rusya’ya yönelik minnettarlık bağlamında
önemli ipuçları sunacaktır.
Anahtar Kelimeler: Bükreş, Yergöğü, Osmanlı Devleti, Bulgaristan, 93 Harbi.
FOLLOWING THE ’93 WAR THROUGH A BULGARIAN NEWSPAPER: THE
BILGARİN
Abstract: The aim of this study is to focus on the newspaper Bılgarin, which began publication on
October 8, 1877. Bılgarin holds particular significance as it was the only Bulgarian-language
newspaper published in Romania during the ‘93 War. Through the nationalist policy adopted by
this Bulgarian newspaper, in the study will trace the course and outcomes of the ‘93 War. In this
respect, the scope of the study was determined as the period from October 8, 1877 to the
preliminary treaty in San Stefano on March 3, 1878. By examining the newspaper, information
from the two fronts (Danube and Eastern Anatolia) and from key battle sites such as Shipka,
Pleven, and Kars will be accessed, and articles penned by the editors driven by nationalist urge
will be read. In addition, insights into the policies of the Great Powers will be gained, and the
newspaper’s stance and approach towards the preliminary treaty concluded to end the ‘93 War will
be understood. Additionally, the newspaper’s publications as a result of its editorial policy will be
provide important clues in the context of the gratitude towards Russia that is felt in Bulgaria to this
day.
Key Words: Bucharest, Giurgiu, Ottoman Empire, Bulgaria, ’93 War.
Giriş
On dokuzuncu yüzyıl, gelişim ve bununla birlikte modernleşme çağı olarak kabul edilebilir. Bükreş’te
kurulan Bulgar İhtilal Merkez Komitesi’nin 1870 yılında yayımladığı Bılgarski Glas (Türkçe karşılığı
Bulgar Sesi) adlı broşür, satır aralarında 19. yüzyıla dair bir tanım yapmaktadır. Bu broşüre göre “sis
dağılmakta ve Avrupa yaşamak istemektedir. Gelişim, insanların gözünü açmıştır”.1 Gazete ve dergi
gibi süreli yayınlar, bu gelişim sürecine yön veren önemli araçlardandır. Ortak bir hedefe sevk
edilmesi istenen topluma, süreli yayın vasıtasıyla milliyetçi duygular harekete geçirilip belli bir görüş
ve fikir dayatılabilir. Romanya’daki Bulgarların çıkardığı süreli yayınlar buna emsal teşkil edebilecek
özelliktedir. Başta Bükreş olarak üzere Romanya’nın farklı şehirlerinde çıkarılan Bulgarca gazete ve
dergiler, Bulgar milliyetçiliğinin alevlenmesinde mühim bir yere sahiptir.
1
Dr., Kırklareli/Lüleburgaz,
[email protected], ORCID: 0000-0002-0583-734X.
Bılgarski Glas, ot B.R.Ts.K. (БРЦК), Jeneva 1870, s. 22.
Başvuru/Submitted: 31.07.2024
Kabul/Accepted: 27.10.2024
295
Hasanoğlu, E. (2024). Bir Bulgar Gazetesinden 93 Harbi’ni Takip Etmek: Bılgarin. ABAD, 7(14), 295-313.
Bu çalışma, 1877-1878 Osmanlı-Rus Harbi döneminde Romanya’daki Bulgarların girişimleriyle ilk
başta Bükreş ve daha sonrası Yergöğü’de yayımlanmış olan Bılgarin adlı Bulgarca gazete üzerine
odaklanarak gazetenin savaş dönemini ve sonuçlarını ne şekilde takip ettiğini göstermeyi
amaçlamaktadır. Gazetenin Bulgar milliyetçiliğine yapmaya çalıştığı katkı ve etki de gazeteden
verilecek pasajlarla sunulmaya çalışılacaktır. Bu açıdan çalışmanın sınırı 8 Ekim 1877 tarihinden 3
Mart 1878 tarihinde yapılan Ayastefanos’taki ön antlaşmaya kadardır. Ayastefanos’taki ön antlaşma ile
13 Temmuz 1878 tarihindeki Berlin Antlaşması arası dönem başka bir çalışmanın konusu olduğundan
dolayı bu araştırmada yer almamaktadır. Gazetenin başta Osmanlı karşıtlığı olmak üzere Bulgarların
çıkar ve menfaatlerini gözetip o yönde yayım yaptığı göz önünde bulundurulmalıdır. Çalışmanın ana
kaynağı Bılgarin gazetesidir. Gazetenin sunduğu bilgiler arşiv belgeleri, araştırma ve inceleme
eserlerle desteklenmiştir. Son olarak gazetenin tüm nüshaları, Sofya’daki “Sv. Sv. Kiril i Metodiy”
Millî Kütüphanesinde muhafaza edilmektedir.
1. Romanya’daki Bulgarca Süreli Yayıncılığı
13 Temmuz 1878 tarihli Berlin Antlaşması’yla Bulgaristan Prensliği’nin kurulmasına karar verilmesi,
Bulgar basın tarihini etkileyen ana unsurların başında gelmektedir. Bu açıdan Bulgar süreli yayıncılığı
tarihini 1878 yılı öncesi ve sonrası olarak ayırmak gerekir. 1878 yılı öncesi Bulgar süreli yayıncılığı
açısından başlıca iki yerin bulunduğu söylenebilir. Bunlardan biri İstanbul, diğeri Bükreş’tir. Bükreş
şehri, konu hakkında araştırmalar yapmış Bulgar gazeteci Boris Andreev’e göre Bulgar mülteci
gazeteciliğinin merkezi konumundadır.2 Bununla birlikte Romanya topraklarında çıkarılan Bulgarca
gazete ve dergiler, yayın politikası konusunda nispeten daha keskin bir milliyetçilik siyaseti
benimsediğinden dolayı İstanbul’daki Bulgarca süreli yayınlardan ayrılmaktadır. İstanbul ve Bükreş
başta olmak üzere Romanya’da çıkarılan gazete ve dergiler içerik bakımından incelenip
değerlendirildiğinde İstanbul’daki süreli yayınların evrimci, Romanya’dakilerin devrimci siyaset
benimsediği sonucuna varılabilir.3
İstanbul’da çıkarılmış olan süreli yayınların doğrudan Osmanlı Devleti’nin kontrolünde olması ve
sansürden geçmesi, yayın politikasını yönlendiren temel etmendir. Bundan dolayı İstanbul’daki
Bulgarca gazete ve dergilerin genel hatlarıyla “ateşli” yayımlar yapması pek mümkün
gözükmemektedir. Bunun aksine Bükreş’teki Bulgarca süreli yayınlar için aynı durum söz konusu
değildir. Bulgarlar için Romanya’daki uygun ortamın varlığı, basın aracılığıyla başta Osmanlı Devleti
karşıtlığı olmak üzere düşüncelerin “özgür” bir şekilde ifade edilmesine imkân verir türdendir.
Romanya topraklarında basılmış Nova Bılgariya (1876-1877), Stara Planina (1876-1877), Oteçestvo
(1869-1871), Nezavisimost (1873-1874), Narodnost (1867-1869), Vızrajdane (1876), Svoboda (18691872), Sekidnevniy Novinar (1877) adlı gazeteler ve Znanie (1875-1876, 1878), Uçilişte (1870-1876),
Slavyansko Bratsvo (1877-1878) adlı dergiler bu konuda öne çıkan süreli yayınlardır.4 Çalışmamızın
ana temasını teşkil eden Bılgarin de döneminin kayda değer bir diğer Bulgarca gazetesidir.
2. Bılgarin Gazetesi Hakkında Kısa Bir Bilgilendirme
Bılgarin, 8 Ekim 1877 tarihinde Bükreş’te yayın hayatına başlamıştır. Çarşamba ve Cumartesi günleri
olmak üzere haftada iki kez çıkarılacağı duyurulmuştur. Gazete, 1877-78 Osmanlı-Rus Harbi’nin
şiddetlendiği dönemde yayın serüvenine başlaması açısından ayrıca bir öneme sahiptir. İlaveten
savaşın gidişatıyla ilgili kamuoyunu bilgilendiren Romanya’daki tek Bulgarca gazete olma özelliğine
de haizdir. Gazetenin redaktör ve idarecisi Hr. G. Bıçevarov ve Dim. K. Popov’dur.5 “Bulgarin
Gazetesi Hakkında Bir Şey” başlığıyla gazetenin çıkarılma gerekçesi şu şekilde izah edilmiştir:
“Bugün, kapsamlı olmasa da en azından kısaca tüm Slavlar için günümüzün dikkat çeken
evresindeki gidişatı inceleyen ve ana sahnesi vatanımız Bulgaristan’a hizmet eden savaşın
B. M. Andreev, Bılgarskiyat Peçat Prez Vızrajdaneto (Zaçenki i Razvoy), İzdanie na Drujestvoto na Stoliçnit Jurnalisti,
Sofya 1932, s. 143.
3 Hüseyin Mevsim, “Bulgarca Süreli Yayıncılığına Dair Notlar”, Kebikeç, Yıl 25, Sayı 50, 2020, s. 236-241.
4
Ayrıntılı bilgi için bkz. B. M. Andreev, a.g.e., s. 89-144; Hüseyin Mevsim, a.g.m., s. 236-240.
5 Dimitır P. İvançev, (Sıs.), Bılgarski Periodiçen Peçat 1844-1944, Anotiran Bibliografski Ukazatel, Tom 1, Nauka i
İzkustvo, Sofya 1966, s. 116; B. M. Andreev, a.g.e., s. 143.
2
296
Hasanoğlu, E. (2024). Bir Bulgar Gazetesinden 93 Harbi’ni Takip Etmek: Bılgarin. ABAD, 7(14), 295-313.
önemli aşamalarını kronolojik şekilde sunan bir Bulgarca gazetenin bulunması ilgi çekici
olduğu kadar gereklidir. Bir Bulgarca gazete çıkarılması hakkında duyulan ihtiyaç ve
arkadaşlarımızın özel telkinleriyle bir zaman sonra gelecek nesillerin edebiyatta ve gazetecilik
hususunda gösterilen kayıtsızlık konusunda bizi yargılayacakları ve suçlayacakları gerçeği, yeni
gazete Bılgarin’i çıkarmaya karar vermemize sebep olmuştur […] Bugüne kadar çabaladığımız
ve bundan sonra da gözetmeye devam edeceğimiz hedef, halkımızın çıkarlarını savunmaktır. Ne
kadar başarılı olduğumuzu ve ne kadar başarılı olacağımızı bilmiyoruz ama vicdanen hizmet
etmeye borçlu olduğumuz halkın önünde tam anlamıyla rezil olmayacağımızı umut ediyoruz”.6
Görsel 1. Bılgarin Gazetesinin Manşeti
Gazete, 29 Haziran 1878 tarihinde basılan 65, 66 ve 67. sayısıyla Tuna Nehri kıyısında yer alan
Yergöğü şehrinde çıkarılmaya devam etmiştir. Bunun sebebi postalarda yaşanan büyük düzensizlik,
Bulgaristan ile yapılan özel yazışmalarda karşılaşılan önlenemez sıkıntılar ve okuyuculardan gelen
sayısız şikâyetler gösterilmiştir. Tüm bu sebeplerden dolayı gazetenin matbaası Yergöğü’ne taşınmıştır.
Söz konusu bu şehre taşınmak, gazete editörlerine göre Tuna Nehri’ni geçerek Bulgaristan’a
yakınlaşmayı ve gazeteyi yayımlamayı daha kolay hâle getirecektir.7 Matbaanın taşınmasıyla beraber
gazetenin yayım günleri de değişmiştir. Bılgarin’in manşetinde Perşembe ve Pazar olmak üzere
haftada iki defa çıkarılacağı neşredilmiştir. Gazetenin 8 Ekim 1877 tarihinde başlayan yayın hayatı, 30
Kasım 1878 tarihinde yayımlanan 111. sayı ile son bulmuştur.
Gazetenin yayın politikasının merkezinde Bulgar milliyetçiliğini gözetmek ve 1877-78 Osmanlı-Rus
Harbi hakkında bilgi paylaşmak vardır. Bılgarin, Rus yanlısı bir gazete olması sebebiyle dönemin
siyasetinde net bir taraftır. Yapılan haber ve yayımlarda Rusya ve İmparator II. Aleksandr’a açık bir
eğilim gözlemlenmektedir. Çünkü Rus devletinin Bulgarları “özgürleştirmek” adına harbe girdiği
düşünülmektedir. Bununla birlikte gazete, incelenen dönem itibarıyla Rusya ve İngiltere rekabetinde
İngiliz karşıtı söylemde bulunmaktadır. Aynı zamanda söylem bakımından Osmanlı karşıtı yayımlar da
yapılmaktadır. Gazetenin genel itibarıyla ilk sayfasında dönemin öne çıkan olayı
değerlendirilmektedir. Gazetenin “Voynata” başlıklı bölümünde savaşın seyri hakkında bilgi sahibi
olunabilmektedir. Gazete editörlüğüne ulaşan farklı şehirlerden telgraflar, geniş yelpazede olayların
gidişatı hakkında fikir edinmeyi sağlamaktadır.
3. Bılgarin Gazetesinden 93 Harbi’ne Bakmak
3.1. Tuna ve Doğu Anadolu Cephesindeki Gelişmeler
Rus İmparator II. Aleksandr’ın 24 Nisan 1877 tarihli savaş ilanıyla beraber Osmanlı ile Rus ordusu
arasında gerçekleşen Tuna ve Doğu Anadolu’daki muharebeler, sonuçları itibarıyla Osmanlı Devleti
açısından iyimser değildir. Tuna cephesinde Ziştovi, Niğbolu, Tırnova, Plevne ve Şıpka’da istenen
6
7
Bılgarin, Godina [Yıl] I, Broy [Sayı] 1, 8 Oktomvri [Ekim] 1877, s. 1.
Bılgarin, Godina I, Broy 65, 66, 67, 29 Yuniy [Haziran] 1878, s. 1.
297
Hasanoğlu, E. (2024). Bir Bulgar Gazetesinden 93 Harbi’ni Takip Etmek: Bılgarin. ABAD, 7(14), 295-313.
neticeler elde edilememiş ve yüzlerce Osmanlı subayı ve eri Rus ordusuna esir düşmüştür.8 Diğer bir
cephe olan Doğu Anadolu’da aynı şekilde Kars, Ardahan, Batum ve Erzurum’da başarısızlıklar baş
göstermiştir. Bu sonuçlar Sultan II. Abdülhamid ve Osmanlı devlet adamlarının üzerinde menfi bir
tesir yaratmıştır. Nitekim Babıali’de toplanan Vükela Meclisinde bu yenilgilerin bir suçlusu aranmıştır.
Osmanlı kamuoyu da cephelerden gelen mağlubiyet haberlerinin ardından ayaklanmıştır. Padişah,
ortaya çıkan bu gergin ortamı bastırabilmek adına başta Serasker Redif Paşa ve Serdarıekrem
Abdülkerim Paşa olmak üzere bazı askerî kanatta değişikliğe gidilmesine hükmetmiştir. Osmanlı
ordusu ise İstanbul’da bu gelişmeler yaşanırken 1877 yılının Temmuz ayı içerisinde bazı mevkilerde
Rus ordusunu yenilgiye uğratmıştır. Osmanlı kuvvetleri açısından iki cephede kısmi anlamda
kazanılan bazı askerî zaferler ve bilhassa Osman Paşa’nın Rus ordusuna Plevne’deki mukavemeti,
manevi anlamda hem İstanbul’daki padişah ve devlet adamlarını hem de Osmanlı kamuoyu ve askerini
bir nebze olsun teskin etmiştir. Ancak bu müspet dönem uzun sürmemiştir ki Rusların ilerleyişine karşı
konulamamıştır.9 Rus ordusunun iki cephedeki ilerleyişi, Slav dünyasını heyecanlandırmıştır. Bu
olumlu hava, Romanya’daki Bulgarların kalemine de yansımıştır:
“Yıllardan bu yana, asırlardır acı çeken Bulgarların özgürlüğünü ilan edecek mukaddes vaktin
ne zaman geleceği beklenmiştir. Bugün, yüzyıllardan beridir rüyasını gördüğümüz ve hayal
ettiğimizin günü değil midir? Bugün geleceğimizin tayin edildiği ve tüm Avrupa’nın gözlerini
üzerimize çevirdiği gün değil midir? Şüphesiz bugün ne yapabileceğimizi, kendimizi millet
olarak adlandırmaya layık olup olmadığımızı, kardeşlerimizin [Ruslar] ve onların merhametli
hükümdarının [Rus İmparator II. Aleksandr] feda etmeye lütfettiği muazzam harcamaları hak
edip etmediğimizi gösterme zamanıdır”.10
Gazete editörleri, Rusya’nın Osmanlı Devleti’yle savaşa girmesini “tarih sayfalarımızda altın
harflerle yer alacak” şeklinde tanımlamışlardır. Bundan dolayı “Rusların zaferi bizim zaferimiz,
Rusların kaybı bizim kaybımız” şiarıyla Bulgarları açıkça cepheye davet ederek silah kuşanmaları
yönünde çağrıda bulunmuşlardır. Oldukça romantik kabul edilebilecek bu çağrı şu şekilde yapılmıştır:
“Yaşlılar iç düzenle ilgilenmeli, zenginler maddi destek vermeli, kararlı adımla silahın desteklenmesi
için Bulgar gönüllülerinin saflarına katılım sağlanmalı; katledilen kardeşlerimiz, esir edilen
annelerimiz, ırzına geçilen kız kardeşlerimiz için savaş sahasında öç alınmalıdır. Uyuma zamanı
değildir; vakit, dava vaktidir”.11
Ekim ayına gelindiğinde, Tuna cephesinde savaş olağanca şiddetiyle sürmektedir. Ancak bununla
birlikte kış mevsiminin gelmesi, savaşın yaşandığı dağlık coğrafya düşünüldüğünde silahların
dönemsel anlamda nispeten susmasına neden olmuştur. Bılgarin’e göre son dönemde askerler arasında
yaşanan küçük çaplı çarpışmalar dışında Bulgaristan’daki savaş alanından önemli bir haber yoktur. Bu
eylemsizliğin sebebi kötü hava koşulları ve yağan yoğun yağmurdur.12 Bu bilgiyi Osmanlı Devleti’nin
Şumnu Mevki Kumandanı Rauf Paşa’nın Seraskerliğe çektiği 7 Ekim 1877 tarihli telgraf da
desteklemektedir.13 Gazetenin iddiasına istinaden “askerlerin tüfekleri sussa da Türklerden siper
mesafesi olarak 15 metre uzaklıktaki Plevne’deki askerler ellerindeki çapaları bırakmamışlardır”.
Plevne’nin Rus ordusunun kuşatması altında bulunması, 1877 yılının Ekim ayı ortaları itibarıyla
gazete editörlerine şehrin düşeceğine dair bir çıkarım yaptırmıştır. Onlara göre “Osman Paşa’ya her
gün yardım ve erzak ulaşsa ve İstanbul’dan sürekli telgraf çekilse de Plevne’nin kuşatmasına artık
bitmiş gözüyle bakılabilir. Belki de birkaç gün sonra Plevne’nin ele geçirildiği bilgisi verilerek
Ahmet Taşdemir, “Osmanlı Ordusunda Stratejik Yönetim Zaafiyeti Örneği: 93 Harbi’nde Balkan Savunmasının Çöküşü”,
Harp Tarihi Dergisi, Sayı 1, Haziran 2020, s. 9-29.
9 François Georgeon, Sultan Abdülhamid, çev. Ali Berktay, 5. Baskı, İletişim Yayınları, İstanbul 2018, s. 106-112.
10 Bılgarin, Godina I, Broy 1, 8 Oktomvri [Ekim] 1877, s. 1.
11 Bılgarin, Godina I, Broy 1, 8 Oktomvri [Ekim] 1877, s. 1-2.
12
Bılgarin, Godina I, Broy 1, 8 Oktomvri [Ekim] 1877, s. 3.
13 Devlet Arşivleri Başkanlığı (DAB), Millî Savunma Bakanlığı Askerî Tarih Arşivi (ATASE), Fon Kodu: 110-9-1-3, Kutu
No: 19, Dosya No: 0, Gömlek No: 161, 25 Eylül 1293 / 7 Ekim 1877.
8
298
Hasanoğlu, E. (2024). Bir Bulgar Gazetesinden 93 Harbi’ni Takip Etmek: Bılgarin. ABAD, 7(14), 295-313.
okuyucular mutlu edilecektir”. Bu görüşe dayanak olarak Plevne’nin bombardımana tutulduğu ve
yakın zaman içerisinde şehrin kaderinin tayin edileceği gösterilmiştir.14
Gazetenin aldığı bilgiye göre dönem itibarıyla Şıpka ve civarında ise kayda değer çatışmalar
yaşanmamaktadır. 16 ve 17 Eylül 1877 tarihinde Süleyman Paşa’nın komutasındaki Osmanlı
Devleti’nin Balkan ordusunun Şıpka Geçidi’nde yaptığı son taarruz başarısızlıkla sonuçlanmıştır.15 Bu
başarısızlığın ardından Ekim ayının başında yeni bir taarruzun hazırlığı içerisinde olunmuştur. Ancak
Bılgarin gazetesi, Süleyman Paşa’nın yeni bir saldırı girişiminde bulunabileceğine ihtimal
vermemektedir. Gazete “Süleyman Paşa’nın peygambere 20 bin şehit gönderdiği son hezimetten önce
Şıpka Geçidi üzerine yaptığı saldırının şevki [şu an] kendisinde yoktur” diyerek olayı dramatize
etmiştir.16 Aslında gazetenin bazı noktalarda haklılık payı vardır. Zira Süleyman Paşa, 6 Ekim’de
tümen komutanlarıyla bir toplantı gerçekleştirmiştir. Bu toplantıda, edilecek taarruzun başarıya
ulaşmayacağı konusunda komutanların fikir beyan etmesi, paşanın hem kararlılığını hem de isteğini
yok etmiştir. Bununla birlikte paşa, Rus ordusunun saldırıya geçeceğine dair bir istihbarat almasının
ardından bir rapor hazırlayarak Seraskerliğe sunmuştur. Bu rapora göre Rus ordusunun yığınak
yaptığına dair Osmanlı askerî kuvvetlerinin eline ulaşan haberler, gerçekleştirilen keşif sonucunda
doğrulanmıştır. Paşaya göre bu durumda Ruslara karşı bir taarruza girişilecek olursa kendileri
açısından Şıpka’daki zaiyata benzer ağır kayıplar verilecektir.17 Bılgarin, Süleyman Paşa’nın taarruz
konusunda söylediği iddia edilen bir sözü satırlarına taşımıştır: “Hiçbir zaman taarruza
kalkmayacağım, eğer ki saldırı olursa savunmada kalacağım”.18
Savaşın şiddeti konusunda Doğu Anadolu cephesinde durum farklı değildir. Alacadağ ve civarı Rus
ordusu tarafından muhasara edilmiştir. 14 ve 15 Ekim 1877 tarihinde yaşanan muharebede Osmanlı
ordusu ağır bir yenilgi almıştır.19 Cephede görev yapan Ferik Hacı Raşid Paşa, Ferik Ömer Paşa,
Mirliva Hasan Kâzım Paşa gibi önemli bazı Osmanlı paşalarıyla birlikte binlerce Osmanlı subay ve eri
Ruslara esir düşmüştür. Akabinde Ahmed Muhtar Paşa başkanlığında toplanan meclis, geri çekilme ve
Kars’ın savunulmasına odaklanılması kararına varmıştır.20 Bılgarin, cepheden gelen bu haberlerin
ardından kendince bir değerlendirme yapmıştır: “Muhtar Paşa’nın ordusuna karşı parlak bir zafer
elde edilmiştir. Bu başarı, sonuçları itibarıyla muazzamdır”. Gazeteye göre “bu zafer, oportünist
Türkofillerde olağanüstü kötü bir intiba yaratacak ve çoğu stratejistin fikrini değiştirecektir. Hamid
Hükûmetinin altı paşasının kaybı, İstanbul’da çok büyük ve çok etkili bir moral bozukluğuna sebep
olacaktır”.21
Bılgarin’e göre Alacadağ Muharebesi’nin ardından çarpışmaların kısa süreliğine kesilmesi,
“kendilerini gerçekten galip sanan Türkleri bir nebze olsun sakinleştirmiştir”. Ancak buna karşın
gazetenin öne sürdüğüne bakılırsa Kars civarındaki çatışmaların Rusların kesin zaferiyle
sonuçlandığının belli olması, İstanbul’da yeni endişelerin hissedilmesine yol açacaktır. Ahmed Eyüp
Paşa ve Rıfat Paşa, vakit kaybetmeden Erzurum’a doğru hareket etmişlerdir. Erzurum’dan da Gazi
Ahmed Muhtar Paşa’nın mağlup olduğu bölgeye gideceklerdir. Bılgarin’e göre Kars’ın kaderini
ilgilendiren konular bilinenden çok daha ciddidir. “İmparatorluk muhafızlarından her gün yeni ve taze
askerlerin [bölgeye] ulaşması, çıplak Osmanlıların istediği gibi, Rus Ana Ordugâhının kış aylarında
karşı faaliyetleri durdurmaya yönelik en küçük bir niyetinin dahi olmadığının işaretidir”.22
Bılgarin, Godina I, Broy 1, 8 Oktomvri [Ekim] 1877, s. 3.
Özden Çalhan, Alev Keskin, 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı Zaman Dizini, Genelkurmay Askeri Tarih ve Stratejik Etüt
Başkanlığı Yayınları, Ankara 2004, s. 65.
16 Bılgarin, Godina I, Broy 1, 8 Oktomvri [Ekim] 1877, s. 3.
17 H. Hikmet Süer, 1877-1878 Osmanlı Rus Harbi Rumeli Cephesi, Genelkurmay Askeri Tarih ve Stratejik Etüt Başkanlığı
Yayınları, Ankara 1993, s. 419.
18 Bılgarin, Godina I, Broy 2, 12 Oktomvri [Ekim] 1877, s. 3.
19 Özden Çalhan, Alev Keskin, a.g.e., s. 69.
20 Şadi Sükan, TSK Tarihi Osmanlı Devri, 1877-1878 Osmanlı-Rus Harbi, Kafkas Cephesi Harekâtı, Cilt II, Genelkurmay
Askeri Tarih ve Stratejik Etüt Başkanlığı Yayınları, Ankara 1985, s. 153.
21 Bılgarin, Godina I, Broy 1, 8 Oktomvri [Ekim] 1877, s. 3.
22 Bılgarin, Godina I, Broy 2, 12 Oktomvri [Ekim] 1877, s. 3.
14
15
299
Hasanoğlu, E. (2024). Bir Bulgar Gazetesinden 93 Harbi’ni Takip Etmek: Bılgarin. ABAD, 7(14), 295-313.
Doğu Anadolu cephesindeki gelişmeler bu yöndedir. Tuna cephesinde ise Rus General Gurko’nun
idaresindeki iki süvari tümeniyle Tuğgeneral Hakkı Paşa’nın komutasındaki Osmanlı kuvvetleri
arasında 24 Ekim 1877 tarihlerinde Teliş Muhaberesi ve Gorni (Yukarı) Dıbnik Muharebesi
yaşanmıştır.23 Bılgarin, muharebeleri kendi üslubuyla yorumlayarak neticeleri hakkında okuyucularını
bilgilendirmiştir. Muharebelerin sonucunu “muzafferiyet” olarak duyuran gazeteye göre “bir parlak
zafer daha Rus silahının şanını taçlandırmıştır. İmparatorluk askerleri, on saatlik bir kanlı
çarpışmadan sonra Sofya yolu üzerindeki Gorni [Yukarı] Dıbnik ile Teleş arasındaki Türk
istihkâmlarını ele geçirmiştir”. Tuğgeneral Ahmed Hıfzı Paşa, birçok subay, üç bin er, bir tüm süvari
alayı Rus ordusuna esir düşmüştür. Bununla birlikte ayrıca dört top ve birçok askerî teçhizat ve silah
ele geçirilmiştir.24 Ruslar, gazete editörlüğünün yayımladığı bir anıya göre esir edilen Osmanlı
askerlerine gayet nazik davranmışlardır. Anıları kaleme alan kişi, konuyu biraz da abartarak esirlerden
birçoğunun “ellerindeki kanların henüz kurumamış başıbozuklardan” oluştuğunu ifade etmiştir.25
Teliş ve Yukarı Dıbnik Muharebesi, sonuçları itibarıyla Plevne’nin kaderi açısından oldukça önemlidir.
Zira Sofya-Plevne yolunun Rusların eline geçmiş olması ve Osmanlı ordusuna kapanması, Plevne’nin
dünyayla olan bağlantısının kesilmesi anlamına gelmektedir.26 Bılgarin’e göre savaşın Avrupa
sahasında elde edilen bu iki zafer hem kazanımları hem de sonuçları itibarıyla “muhteşemdir”. Plevne
şehri artık tamamıyla kuşatılmış sayılmalıdır. Gazete editörleri, Gazi Osman Paşa’nın esir edileceği
konusunda emindir: “Osman Paşa ve ordusu, esir kardeşlerinin kaderini paylaşacaktır”.27 Zaten
İstanbul’daki Yüksek Askerî Şûra, aldığı bir kararla Plevne’nin tahliye edilmesi hususunda Gazi
Osman Paşa’ya müsaade vermiştir.28 Bu da sürecin gazetenin öngörüsü neticesinde ilerlediğini
göstermektedir.
Yukarıda sözü edilen iki muharebenin kahramanı “İstanbul’da Sultan [II. Abdülhamid’i] sarsan ve
Hain Boğazı içerisinden Balkan’a giren ilk kişi olan” Rus General Gurko kabul edilmektedir. Bılgarin,
General Gurko’nun bu elde ettiği zaferlerle yetinmeyeceğini ve daha fazla savaş kazanacağını umut
etmektedir. Bu beklentinin dışında gazeteye göre muharebelerin Osmanlı Devleti açısından kaybı hem
Rumeli hem de Anadolu’daki tüm Osmanlı askerinin genel itibarıyla cesaretini kıracaktır. Gazetenin
merakı ise Süleyman Paşa’nın Osmanlı askerinin yenilgi haberlerini öğrendiğindeki tepkisidir.29
Dönem itibarıyla Şıpka’da da çarpışmalar olmaktadır. Bılgarin’e göre kısa bir süre önce Karapınar’da
yenilgiye uğrayan Rauf Paşa, İstanbul’a telgraf çekerek Şıpka’daki top gürlemesinin aralıksız bir
şekilde devam ettiğini bildirmiştir.30 Paşa, 16 Ekim 1877 tarihinde merkeze sunduğu bir raporunda
Şıpka’da daha çok savunma hatları üzerinde karakol muharebelerinin yaşandığını yazmıştır. Bu
yaşanan çatışmalarda üç Osmanlı askeri yaralanırken bir asker de şehit verilmiştir.31 Rauf Paşa’nın
aynı tarihte sunduğu ayrı bir raporunda, yaşanan bir diğer çatışma hakkında bilgi verilmiştir. Bu rapora
göre 15 Ekim sabahı Rus ordusunun başlayan top atışına aynı şekilde mukabele edilmiştir. Bu
mukabele neticesinde “düşmana hayli hasar verildiği düşünülmüştür”. Söz konusu çatışmada Osmanlı
ordusundan altı asker şehit düşmüş, iki asker de yaralanmıştır.32 Paşa, 23 Ekim günü çektiği bir başka
telgrafında Rus ordusuyla yaklaşık üç buçuk saat süren bir top muharebesinin gerçekleştiği haberini
vermiştir. Bu rapora göre Osmanlı havanlarının isabet etiği Rus ordusuna ait mevkilerde birçok “leş ve
yaralının taşındığı gözlemlenmiştir”.33 Bılgarin gazetesi ise bir durum değerlendirmesi yaparak Rauf
Paşa’nın ordusunun mevcudiyetinin önemli derecede azaldığını öne sürüp kendileri açısından
H. Hikmet Süer, a.g.e., s. 462-476; Özden Çalhan, Alev Keskin, a.g.e., s. 71.
Bılgarin, Godina I, Broy 3, 15 Oktomvri [Ekim] 1877, s. 3.
25 Bılgarin, Godina I, Broy 9, 5 Noemvri [Kasım] 1877, s. 3.
26 H. Hikmet Süer, a.g.e., s. 476.
27 Bılgarin, Godina I, Broy 4, 19 Oktomvri [Ekim] 1877, s. 2.
28 Özden Çalhan, Alev Keskin, a.g.e., s. 73.
29 Bılgarin, Godina I, Broy 4, 19 Oktomvri [Ekim] 1877, s. 2-3.
30 Bılgarin, Godina I, Broy 2, 12 Oktomvri [Ekim] 1877, s. 3.
31 DAB, ATASE, Fon Kodu: 110-9-1-3, Kutu No: 29, Dosya No: 0, Gömlek No: 110, 4 Teşrinievvel 1293 / 16 Ekim 1877.
32 DAB, ATASE, Fon Kodu: 110-9-1-3, Kutu No: 29, Dosya No: 0, Gömlek No: 111, 4 Teşrinievvel 1293 / 16 Ekim 1877.
33 DAB, ATASE, Fon Kodu: 110-9-1-3, Kutu No: 29, Dosya No: 0, Gömlek No: 120, 11 Teşrinievvel 1293 / 23 Ekim 1877.
23
24
300
Hasanoğlu, E. (2024). Bir Bulgar Gazetesinden 93 Harbi’ni Takip Etmek: Bılgarin. ABAD, 7(14), 295-313.
bölgedeki çarpışmalar konusunda çok fazla endişeye mahal olmadığı çıkarımda bulunmuştur.34 Bu
kadar kesin bir çıkarımda bulunulmasının dayanağının Rus ordusuna duyulan güven olduğu
söylenebilir. Çünkü gazeteye göre “Rus askerinin Bulgaristan’a girmesiyle birlikte savaşın seyri
tamamıyla yeni bir boyut ve yön kazanmıştır”.35
Osmanlı ordusu, Tuna ve Doğu Anadolu cephesinde gerçekleşen muharebelerde aldığı yenilgilerle Rus
ordusunun ilerleyişine engel olamamıştır. Savaşın gidişatını etkileyebilecek nitelikte kabul
edilebilecek başta Plevne ve Kars’taki gelişmeler, kamuoyunun ilgisini celp etmiştir. Bılgarin’e göre
“Türkler, ikna olarak savaşın seyri hakkında hem Bulgaristan’da hem de Anadolu’da tamamıyla
kaybettiklerini itiraf etmeye başlamışlardır”. İstanbul’dan alınan istihbarat üzerine hem Yıldız
Sarayı’nda hem de ahalide büyük bir “cesaretsizlik” hâkimdir. Muhtar Paşa, gücünü kaybetmiş ve ne
yapacağını bilememektedir ki paşa, askerî bir destek istemektedir. Süleyman Paşa, Şevket Paşa ve
Osman Paşa da aynı şekilde yardım beklemektedir. “Sırada kim vardır?”. Gazetenin iddiasına göre
“teslimiyet konusu sıradanlaşmıştır. Fesliler, eğer öleceksek en azından Rusların elinde ölelim diyerek
‘Muhammed bize darıldı’ sözünü söylemişlerdir”.36
3.2. Barış Antlaşmasına Dair Söylentiler ve Savaşın Gidişatı
Petersburg, Viyana, Londra ve İstanbul’dan alınan tüm haberler, Osmanlı ordusunun hem Tuna hem de
Doğu Anadolu’daki durumunun kritik olduğuna işaret etmektedir. İstanbul’dan edinilen bir bilgiye
göre Osmanlı başkentindeki gerginlik genele sirayet ederek herkeste bir ümitsizliğin var olmasına yol
açmıştır. Oluşan bu havanın neticesinde “Türklerin son zamanlarda hissettiği gurur, yerini manevi
olarak bir yıkıma bırakmıştır”. Bununla birlikte İstanbul ahalisi bir barışın yapılması hakkında
konuşmaya başlamıştır.37
Bılgarin’in iddiasına istinaden “savaşın sonuçlarını öngören yaşlı Türkler, barışı kendisi için en düşük
şartlarda imzalamaya hazır olan Sultan [II. Abdülhamid’e] çok öfkelenmişlerdir.”38 Tuna Orduları
Genel Kumandanı Süleyman Paşa, 29 Ekim 1877 tarihinde Seraskerliğe yolladığı bir telgrafla
diplomasi yoluyla savaşa son verilmesi gerektiğini ifade etmiştir.39 Bılgarin, Süleyman Paşa’nın bir
plan dâhilinde hareket ettiğini düşünerek hiçbir şekilde strateji yapmayacağı tahmininde bulunmuştur
ki yakın bir zamanda Ahmed Muhtar Paşa ve Şevket Paşa gibi yenilgiye uğrayacağını öne sürmüştür.
Gazeteye göre Süleyman Paşa’nın geri çekilme sebebi “korkudan başka bir şey değildir”.40 Bu
dönemde Osmanlı Devleti’nin yaşayabileceği en büyük tehlike, Rus ordusunun Osmanlı başkentini
işgal etmesidir. Nitekim savaşın gidişatının Rusya’yı “tarihî emeli” olan İstanbul’a ulaştıracak olma
ihtimali, Babıali’nin önlemler almasını kaçınılmaz kılmaktadır. Gazeteye göre “Türklerin İstanbul’a
yapılacak bir taarruz konusundaki kaygıları her geçen vakit artmaktadır. Bunun için büyük bir
hızlılıkla tahkimat inşa edilmiştir. Türkler, bu istihkâmlarda savunma yapmayı ümit etmektedir”.41
Sultan II. Abdülhamid’in Rusya ile barış antlaşması imzalamayı düşündüğü kulaktan kulağa
dolaşmaya başlamıştır. Bılgarin’e göre “bunun için geç kalınmamış mıdır? Barış için vakit çoktan
geçmiştir, savaş başlamış ve sonuna kadar da gidecektir. Savaşın devam etmesi hoş değilse bu bizzat
sultanın suçudur”. Büyük Güçler, gazetenin iddiasına bakılırsa barışçıl eğilimlerde bulunmasını
tavsiye ettiğinde II. Abdülhamid hiçbir şekilde onları dinlememiştir. “Pekiyi hükümdarı kim
dinleyecek, kim dikkat çevirecektir?”. Gazeteye göre padişahın en iyi destekçisi niteliğindeki İngiltere,
arabuluculuk önerecek durumda değildir. Çünkü böyle bir adım İngiltere’nin çıkarlarına zarar
verecektir. Keza Avusturya-Macaristan çok defa dile getirmiştir ki, hiçbir zaman uzlaşma konusunda
girişimde bulunmayacaktır. Oluşan bu politik ortamda II. Abdülhamid’in yapması gereken tek bir şey
Bılgarin, Godina I, Broy 4, 19 Oktomvri [Ekim] 1877, s. 3.
Bılgarin, Godina I, Broy 5, 22 Oktomvri [Ekim] 1877, s. 3.
36 Bılgarin, Godina I, Broy 5, 22 Oktomvri [Ekim] 1877, s. 3.
37 Bılgarin, Godina I, Broy 6, 26 Oktomvri [Ekim] 1877, s. 1.
38 Bılgarin, Godina I, Broy 5, 22 Oktomvri [Ekim] 1877, s. 3.
39 Özden Çalhan, Alev Keskin, a.g.e., s. 72.
40 Bılgarin, Godina I, Broy 6, 26 Oktomvri [Ekim] 1877, s. 1.
41 Bılgarin, Godina I, Broy 5, 22 Oktomvri [Ekim] 1877, s. 3.
34
35
301
Hasanoğlu, E. (2024). Bir Bulgar Gazetesinden 93 Harbi’ni Takip Etmek: Bılgarin. ABAD, 7(14), 295-313.
vardır: “Yenildiği ilan etmek ve antlaşma şartlarının dikte edileceği İstanbul’a Rus askerinin girmesine
müsaade edip doğrudan [Rus İmparator] II. Aleksandr’dan barış dilemektir”.42
Barış antlaşmasına dair söylentilerin dolaştığı bu dönemde Plevne ve Kars başta olmak üzere Tuna ve
Doğu Anadolu cephesindeki Rus baskısı hayli yoğunlaşmıştır. Kars, 4 Kasım 1877 tarihinde Rus
ordusu tarafından muhasara edilmiştir. Ertesi gün de bombardımana tutulmuştur. 17 Kasım’da ise
şehre Rus taarruzu başlamış ve 18 Kasım’da şehir düşmüştür.43 Bılgarin, şehrin Rus ordusu tarafından
ele geçirilmesini oldukça romantik ifadelerle tanımlayarak olayı “şehrin düşmesiyle Türkofil dünyaya
büyük bir darbe vurulmuştur. Türk ihtirasının perdesi artık yırtılmış ve Türklerin savunucularının
kılları kıpırdamamaktadır” şeklinde duyurmuştur. Gazeteye göre on iki saatten fazla süren bir
çarpışmadan sonra “cesur Rus birlikleri muzaffer bir şekilde şehre girmişlerdir. Rusların şehre
girmesiyle birlikte birkaç saat öncesine kadar Türk hilalinin dalgalandığı yerde artık şanlı kartallı
[Rus] sancağı dalgalanmaktadır”.44
Bılgarin editörleri, Rus yanlısı bir yayın politikası benimsediklerinden dolayı dönemin siyasi
çekişmelerine atıfta bulunarak İngiliz karşıtı bir söylemde bulunmaktan çekinmemişledir. Bunu
Kars’ın düşmesinin ardından kaleme alınan bir makalede görmek mümkündür. Gazeteye göre
“Türkler, Kars’ın kaybedilmesiyle İngiliz basınının kötü niyetli organlarının çok ses getirdiği Doğu
Anadolu’daki savaş alanını da kaybetmiş oldular. Anadolu’daki tüm askerî operasyonların sıklaştığı
önemli bir noktayı ne Gazi Muhtar Paşa’ya gönderilen takviyeler ne de İngiliz stratejistlerin
tavsiyeleri kurtarabilmiştir”. Gazetenin öne sürdüğü görüşe bakılırsa Kars’ın kaybedilmesiyle birlikte
Osmanlı ordusunda ortaya çıkan “kargaşa ve korku” tarif edilemezdir. Osmanlı generalleri, “büyük bir
utanç içerisinde” silahlarını bırakmak üzeredir ki Osmanlı nazırları uzun süredir bu sonucu
beklemektedir. Çünkü Ahmed Muhtar Paşa’dan telgraf üstüne telgraf almışlardır ve bu telgraflar
onlara tamamen dağınık hâldeki Osmanlı birliklerinin yaratabileceği neticeyi göstermiştir.45
Doğu Anadolu cephesinin bir diğer önemli mevkilerinden olan Erzurum’da da gelişmeler
yaşanmaktadır. İstanbul’dan Gazi Ahmed Muhtar Paşa’ya çekilen bir telgrafa göre Kars’ın Rusların
eline geçmesi Sultan II. Abdülhamid, devlet erkânı ve ahaliyi oldukça “kederlendirmiştir”. Bundan
sonraki süreçte işin zor kısmı Erzurum’un muhafaza edilmesidir. Bu telgrafa göre “Osmanlı
Devleti’nin bağımsızlığının güvencesi olan Anadolu’nun kilidi Erzurum’a düşman girecek olursa artık
İslam milletinin yaşayacağı tehlikenin büyüklüğünü molladan başkası kestiremeyecektir”.46 Şehrin terk
edilmesi konusunda Ruslar tarafından edilen talep, Gazi Ahmed Muhtar Paşa tarafından kesin bir dille
reddedilmiştir. Var olan bilgiler, paşanın İstanbul’dan talimat bekleyerek şehirde kalmak istediğini
göstermektedir. Bılgarin’e göre “eğer Ruslar yakında Erzurum’u ele geçirirlerse Doğu Anadolu’daki
askerî faaliyetlerde koyulan hedefe artık ulaşılmış gözüyle bakılabilir”.47
Savaş, olağan şiddetiyle sürerken Büyük Güçlerin “devasa harbe” son verilmesi adına arabuluculuk
rolünü üstlenme niyeti içerisinde olduklarına dair söylentiler git gide artmıştır. Bılgarin’e göre bu
şayialara çok fazla önem verilmemesi gerekmektedir. Çünkü resmî beyanlar bu söylentilerin tam zıddı
kanıtlar sunmaktadır. Hatta dönemin İngiliz Dışişleri Bakanı Derby, gazetenin yayımladığı bir
makaleye dayanarak hiçbir şekilde Rusya ve Osmanlı Devleti arasındaki anlaşmazlığa üçüncü bir
devletin müdahale etme düşüncesinde bulunmadığını beyan etmiştir.48
Bılgarin, içinde bulunulan durumu çok keskin bir içeriğe sahip yazıyla değerlendirmiştir. Gazete
editörlerine göre gidişat her geçen vakit çok daha fazla karışmaktadır ve “Şark Harbi” yeni bir
aşamaya girmektedir. İstanbul’dan edinilen son bilgiler, Osmanlı hükûmetinin sıra dışı bir durumla
karşı karşıya kalacağına dair ipuçları vermektedir. İddiaya göre Yıldız Sarayı’nda “entrikalar,
Bılgarin, Godina I, Broy 6, 26 Oktomvri [Ekim] 1877, s. 3.
Asya Setinay Karagül, 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı’nda Rus Ordusu’nun Kars’ı Ele Geçirme Süreci, İstanbul
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul 2020, s. 93-99.
44 Bılgarin, Godina I, Broy 10, 9 Noemvri [Kasım] 1877, s. 1.
45 Bılgarin, Godina I, Broy 10, 9 Noemvri [Kasım] 1877, s. 1.
46 DAB, ATASE, Fon Kodu: 110-9-1-3, Kutu No: 36, Dosya No: 0, Gömlek No: 185, 9 Teşrinisani 1293 / 21 Kasım 1877.
47 Bılgarin, Godina I, Broy 10, 9 Noemvri [Kasım] 1877, s. 3.
48 Bılgarin, Godina I, Broy 8, 2 Noemvri [Kasım] 1877, s. 1.
42
43
302
Hasanoğlu, E. (2024). Bir Bulgar Gazetesinden 93 Harbi’ni Takip Etmek: Bılgarin. ABAD, 7(14), 295-313.
suikastlar ve bölünmeler” baş göstermiştir. Keza ahali arasındaki endişenin boyutu da oldukça
büyüktür ki bazıları bir felaketin yaklaştığını düşünmektedir. II. Abdülhamid’in tahtı her yönden
sarsılmakta ve tahttan indirilmesi kaçınılmazdır. Bir taraf barış istemektedir, başka bir taraf savaşa
devam etme yanlısıdır. Diğer bir kesim V. Murad’ın yeniden tahta geçmesini dilemektedir. II.
Abdülhamid’i doğrudan Rusya ile görüşmeye zorlayan bir taraf da bulunmaktadır. Padişah, ister
istemez bu seçeneklerden birini tercih etme mecburiyetinde kalacaktır. Gazeteye göre “eğer ki sultan
bu seçeneklerden hangisine meyilli olduğunu açıkça belirtmekte tereddüt yaşarsa tüm bu seçenekler
ona utanç ve onursuz bir sonuç hazırlayacaktır”. Bılgarin, şu soruyu sormuştur: “II. Abdülhamid tüm
bu şıklardan hangisini seçecektir? Bunu zaman gösterecektir”.49
Doğu Anadolu cephesindeki önemli mevkilerin başında gelen Kars’ın düşmesinin ardından savaşın
odak merkezi Plevne olmuştur. Bılgarin, tüm diplomatlar, stratejistler ve politikacıların gözlerini bu
bölgeye çevirerek merak içerisinde Plevne’deki askerî operasyonların ne netice vereceğini beklediğini
yazmıştır: “Atılan zarların hangi tarafa düşeceğini öngörmek ve İngiliz hükûmetinin siyasi ufuktaki
kara bulutları takip ederek gelecek hakkında ne tavır takınacağını belirlemek zordur”. Gazeteye göre
iki seçenek vardır. İlki, Gazi Osman Paşa’nın teslim olmasıdır. İkincisi, paşanın geriye çekilerek
Plevne’de kalmak için çabalamasıdır. Her ikisi de bakıldığında Rusların İstanbul yolunu güvence
altına alabilecek niteliktedir. Bılgarin, Osman Paşa’nın böylesi bir mukavemet gösterebileceği Plevne
dışında başka bir yer olmadığı görüşündedir. Buna rağmen “aç olan Osmanlı askerinin tek kurtuluş
yolu Plevne’nin teslimidir”.50 Kaldı ki Gazi Osman Paşa, Bılgarin’in öne sürdüğü üzere on gün önce
Ahmed Muhtar Paşa’nın içinde bulunduğu ruh hâlindedir. Kars’ın Rus ordusunun eline geçmesi,
Rumeli’deki Osmanlı paşalarının “zayıf umutlarını yok edecek ve Plevne’nin Kars ile aynı kaderi
paylaşması uzun sürmeyecektir”.51
Bükreş’te çıkan bir yerel gazeteden yapılan alıntıya göre Rus ve Osmanlı birlikleri Plevne’nin
teslimiyeti konusunda mutabakata varmışlardır. Bu alıntıya istinaden Gazi Osman Paşa’nın askerinin
yiyeceği yoktur ve Rus Grandük Nikolay Nikolaeviç, teslim olmak üzere olduğu iddia edilen Osmanlı
askeri için Bükreş’ten erzak talebinde bulunmuştur. Tüm bunların şüpheli birer bilgi olduğunu
düşünen Bılgarin, bu haberi ihtiyatlı bir şekilde yayımladığını özellikle belirtmiştir.52 Aslında
bakıldığında gazetenin habere kuşkuyla yaklaşması yerinde bir eylemdir. Çünkü 12 Kasım 1877
tarihinde Osman Paşa’ya hitaben Grandük Nikolaeviç tarafından kaleme alınan bir mektupta şehrin
teslim edilmesi istenmişse de paşa tarafından bu talep kesin bir dille reddedilmiştir.53 Şehirde açlık,
sefalet, hastalık vardır. Fakat hiçbir şekilde şehrin teslim edilmesi gündemde değildir. Plevne’de
Osmanlı askerinin içinde bulunan bir İngiliz yazara göre tüm ordu “teslim olmayacağız” nidaları
atmıştır.54
Bılgarin gazetesine göre Bulgaristan’daki askerî operasyonların gidişatına bakıldığında savaşın seyri,
başladığı ilk zamandan ciddi bir şekilde farklılık göstermektedir. Rus ordusunun Osmanlı ordusuna
karşı elde ettiği zaferler stratejik açıdan önemlidir. Hiçbir şekilde Osmanlı Devleti’nin Razgrad
ordusunun Gazi Osman Paşa’ya yardıma gelmesinden çekinilmemektedir. Keza aynı şekilde Süleyman
Paşa’nın Şıpka’ya taarruz edebileceği düşünülmemektedir. Tüm bunlardan dolayı savaşın farklı bir
boyut kazandığı aşikârdır. Gazeteye göre “Plevne’deki Rus ordusu, Osman Paşa’yı elinde tutmaktadır
ve Sofya ile bağlantısını koparmaktadır […] Türk askeri demoralize olmuştur. Her gün birçok Osmanlı
askeri firar ederek kendisini Rus askerinin iradesine teslim etmektedir”.55
Bılgarin, Godina I, Broy 8, 2 Noemvri [Kasım] 1877, s. 1.
Bılgarin, Godina I, Broy 8, 2 Noemvri [Kasım] 1877, s. 1.
51 Bılgarin, Godina I, Broy 10, 9 Noemvri [Kasım] 1877, s. 1.
52 Bılgarin, Godina I, Broy 11, 12 Noemvri [Kasım] 1877, s. 3.
53 İbrahim Edhem, Plevne Hatıraları, yay. haz. Seyfullah Esin, Tercüman 1001 Temel Eser, İstanbul 1979, s. 64.
54 Hamdi Ertuna, Gazi Osman Paşa ve Plevne Savunması, Gazi Osman Paşa’nın Plevne Savunması ve Türk Askerinin
Kahramanlık Destanı, T.C. Genelkurmay Askeri Tarih ve Stratejik Etüt Başkanlığı Türk Asker Büyükleri ve Zaferleri Serisi
No: 6, Ankara 1982, s. 70-73.
55 Bılgarin, Godina I, Broy 12, 16 Noemvri [Kasım] 1877, s. 2-3.
49
50
303
Hasanoğlu, E. (2024). Bir Bulgar Gazetesinden 93 Harbi’ni Takip Etmek: Bılgarin. ABAD, 7(14), 295-313.
Rus askerî birimleri, Plevne’deki Osmanlı askerinin moralini bozmak amacıyla psikolojik bir hamle de
yapmışlardır. Rus General Skobelev, askerlerine verdiği 20 Kasım’daki bir emirle 14 metre uzunluğa
ve 6 metre yüksekliğe sahip bir levha hazırlatmıştır. Bu levhada “10 bin esirle birlikte Kars bizimdir.
Yaşasın İmparator!” yazmaktadır. Söz konusu levha, Plevne’deki Osmanlı öncü birliklerinin
bulunduğu bölgenin tam karşısına, Zelena Gora adlı mevkiye konmuştur. Bununla Plevne’deki
Osmanlı askerinin üzerinde manevi bir etki yaratmak istenmiştir. Nitekim Osmanlı askeri, iddiaya göre
levhayı parçalamak amacıyla birçok farklı yerden ateş açmıştır. Neticesinde levha, açılan kurşun
delikleriyle birlikte “elek gibi delik deşik olmuştur”.56 Böylesine bir levhanın var olduğunu İngiliz
subayı von Herbert de doğrulamaktadır.57
3.3. Barış Antlaşmasına Dair Söylentilerin Artması ve Plevne’nin Düşmesi
Bılgarin gazetesi editörlüğü, Plevne’nin düşmesini beklerken Büyük Güçlerin savaşa dair tutum ve
yaklaşımlarını değerlendirdiği bir makaleyi 16 Kasım 1877 tarihli sayısında okuyucularıyla
paylaşmıştır. Bu makaleye göre en yetenekli diplomatları dahi hayrete düşüren 93 Harbi’nin tarihte
kıyaslanabileceği bir örneği yoktur. “Bu savaş, plan ve mevzilerle yapılan bir savaş değildir.
Hristiyanlığın hain ve alçak bir düşmanını alt etme amacı olan bir ağabey savaşıdır”. Gazetenin
iddiasına dayanarak savaşın sonuçlarıyla en çok ilgilenen devlet olan İngiltere, “kelimenin tam
anlamıyla” en tutarsız siyaseti takip eden devlettir. İngiliz hükûmetinin daima bir tarafsızlık politikası
mevcuttur. Ancak bununla birlikte “Türk kılıcının en aktif iç muharrik kuvvetidir”. İngiliz Dışişleri
Bakanı Lord Derby ya da başka bir İngiliz bakan, İngiltere’nin savaşa müdahil olmayacağını beyan
ettiğinde, “Türkler buna boyun eğmek yerine savaş için daha büyük çaba ve istek göstermişlerdir.
Bunun İngilizlerin gizli telkinleri neticesinde olmaması mümkün değildir”. Zira Başbakan Lord
Beaconsfield, İngiltere’nin hiçbir şekilde Osmanlı Devleti’ne destek vermediğini ve vermeyeceğini
söylese de İstanbul’daki İngiliz Elçi Layard, Sultan II. Abdülhamid’in huzurunda farklı “hikâyeler”
anlatmıştır. Makaleye göre “İngiliz diplomasisi, Doğu Krizinin başladığından bu yana bizzat İngiliz
lordlarının içinde kaybolduğu bir ihtiras labirenti hâline gelmiştir”. İçinde bulunulan dönem itibarıyla
İngiltere’nin benimsediği siyaset değerlendirildiğinde Dışişleri Bakanı Derby’nin ülkesine yarardan
daha çok zarar getirdiği yorumu yapılabilecektir. Londra hükûmeti, kendi nüfuzunu kaybetmesinin
dışında Salisbury’nin girişimlerini ve Rus General İgnatyev’in önerilerini dikkate almayarak çok daha
fazla şey kaybetme riskiyle karşı karşıya kalmıştır. Lord Derby ve Kraliçe Viktorya, 1876 İstanbul
Konferansı öncesi zamana dönebilmek için milyonlarca sterlin harcamışlardır. Ancak bu harcama boşa
olmuştur ki gazeteye göre artık “İngiltere’nin gelmeyi düşünmediği yerde bulunulmaktadır”.58
“Şark’ta en önemli rolü oynayacağını düşünen” Avusturya-Macaristan ise savaşa müdahil olmayı
düşünmüşse de bunu gerçekleştirmeyip bir tarafsızlık programı hazırlamıştır. Bılgarin, 1871 yılındaki
ittifaka atıfta bulunup “Avusturya-Macaristan’ın bir elini Almanya diğer elini İtalya’nın tutarken
yerinden kıpırdayamadığı gibi kıpırdayamayacağı” dile getirerek Viyana’nın hamle yapma şansını
mümkün görmediğimi ima etmiştir. Gazete, vaziyeti Bulgar halk biliminden verdiği örnekle
betimlemiştir: “Ne olursa olsun [Bulgar] horosu oynanmakta ve İngiliz lordları tarafından kararından
vazgeçirilmek istenmişse de Avusturya-Macaristan bu oyunu ilk bozan olmak istememektedir”. Aynı
zamanda bu durum, İngiltere ve Avusturya-Macaristan arasında gizli bir ittifakın olduğu söylentisini
çıkarmıştır. Bılgarin’e göre iki devlet arasında bir ittifak vardır, ancak gizli olması mümkün değildir.59
Fransa ve Almanya, idari olarak iç düzen ve yapılarıyla ilgilenmektedir. Fransa, savaşı desteklediğine
ya da savaşa karşı olduğuna dair herhangi bir söylemde bulunmamıştır. Almanya’ya ise zaman zaman
“Hristiyanların savunulması” adına sesini yükseltmiştir ve Şansöyle Bismarck, Balkan
Yarımadasındaki olayları izleyerek sonuçlarını takip etmiştir. Gazeteye göre Almanya “vicdanı temiz
bir insan gibi” davranmıştır. İtalya, Bılgarin’e göre yeni bir devlettir ve daha farklı bir rol izleyip
başka tür hislerden ilham almaktadır. İlaveten İtalya tarafsızlığını duyurmuştur. Buna karşın “çok defa
Bılgarin, Godina I, Broy 12, 16 Noemvri [Kasım] 1877, s. 2.
Yüzbaşı von Herbert, Plevne Meydan Muharebesi: Bir İngiliz Subayının Anıları, çev. Nurettin Artam, Kastaş Yayınları,
İstanbul 2004, s. 245.
58 Bılgarin, Godina I, Broy 12, 16 Noemvri [Kasım] 1877, s. 1.
59 Bılgarin, Godina I, Broy 12, 16 Noemvri [Kasım] 1877, s. 1.
56
57
304
Hasanoğlu, E. (2024). Bir Bulgar Gazetesinden 93 Harbi’ni Takip Etmek: Bılgarin. ABAD, 7(14), 295-313.
Hristiyanların özgürlüğü yararına, insanlığın faydasına olmak üzere ses çıkarmıştır”. Sonuç olarak
İngiltere şimdiye kadar hem Rusya hem de Osmanlı Devleti açısından “ikili oynamaktadır”. Fransa,
tam bir tarafsızlık benimsemiştir. Almanya ve İtalya, Rusya’nın “insani amacına” manevi destek
vermiştir. Avusturya-Macaristan ise “zorunlu” bir tarafsızlık göstermektedir.60
Berlin hükûmeti yetkilileri, bir Alman gazetesinde yayımlanan habere göre barış antlaşmasının
doğrudan Rusya ve Osmanlı Devleti arasında yapılacak görüşmeler neticesinde imzalanması
gerektiğini açıklamışlardır. Bu açıdan Bismarck, Büyük Güçlerin tertip edeceği muhtemel bir
kongreye karşıdır. Keza Avusturya-Macaristan hükûmeti, savaşan iki devletin doğrudan aralarında
görüşüp anlaşmasının Viyana’nın çıkarına daha uygun olacağı konusunda Alman hükûmetinden
teminat almıştır. Avusturya-Macaristan’ın önemli devlet adamlarından Kont Andrássy, bu sebepten
dolayı Almanya ile hemfikir bir şekilde hareket ederek bulunabilecek bir kongre önerisini reddetmesi
beklenmektedir. İngiliz Dışişleri Bakanı Derby ise uygun ortamın oluşması hâlinde savaşan taraflar
arasında barışın sağlanması için elinden geleni yapacağını söylemiştir.61
Basına yansıdığı üzere Sultan II. Abdülhamid’in ciddi bir şekilde barış antlaşması istediği iddia
edilmiştir. Yapılan bir gazete alıntısında, Kars’ın Rus ordusunun eline geçmesinin ardından padişahın
kararlı bir şekilde barış antlaşması imzalama arzusu taşıdığı öne sürülmüştür. Osmanlı hükümdarı,
Bılgarin’in alıntı yaptığı gazeteye göre Kars’ın Ruslar tarafından işgal edildiğini öğrendiğinde
baygınlık geçirmiştir. Bu olaydan sonra da “barış antlaşmasını en gayretli ve en aktif şekilde
dillendiren” kişi olmuştur. Aynı zamanda bu hadisenin akabinde toplanan Osmanlı Vükela Meclisi
barış konusunu tartışmıştır. Ancak sadrazam ve üç nazır, savaşa devam edilmesinden yana fikir beyan
etmişlerdir.62
Sulh konusunda Bılgarin’in tavrı nettir: Ne barış ne de ateşkes zamanıdır. “Optimist kişiler, savaşın en
şiddetlendiği ve gelişim gösterdiği bir zamanda harbin kesilmesi hakkında söylenti yaymaktadır”.
Paris’te çıkan bir şayiaya bakılırsa Plevne’nin düşmesinin ardından ateşkes olacak ve barış
antlaşmasına dair şartlar belirlenecektir. Bılgarin’e göre Plevne, Osmanlı askeri tarafından
boşaltıldıktan ya da teslim edildikten sonra Rus ordusu tarafından ele geçirileceği varsayıldığında
“kimin ateşkes yapmak aklına gelir ki?”. Plevne düştüğünde Osmanlı Devleti savaşın son bulması
çağrısında bulunabilir ve Rusya, kazanan taraf olarak şartlar sunabilir. Gazeteye göre Sultan II.
Abdülhamid, İngiltere’nin tavsiyesiyle statükonun korunması koşulunu öne sürecektir.63
Rus İmparator II. Aleksandr ise evvela “büyük koruyuculuk ve babalık gösterdiği” Bulgaristan’ın
bağımsızlığını isteyecektir. Bu konuda gazete hatta Bulgaristan’ın sınırlarını dahi çizmiştir: “Tuna ile
Balkan arası, Makedonya’da Selanik’e, Trakya’da Edirne’ye kadar”. Aslında bu tanım, günümüze
değin sürecek Bulgar irredantizminin dayanağını teşkil etmektedir. Rusya, ikinci şart olarak savaş
tazminatı talebinde bulunacaktır. Gazeteye göre “Türkler Avrupa’dan çıkmaz ve İstanbul’u
bırakmazlarsa bu tazminatı nasıl ödeyeceklerdir?”. Söz konusu sınırlar Babıali tarafından kabul
edildiğinde padişaha kalacak olan topraklar İstanbul ve boğazlardır. Bunun karşılığında ise Ruslar
daha fazla savaş tazminatı isteyecektir. Gazete, Osmanlı Devleti’nin Rusların taleplerini
karşılayabilmesi için “İstanbul’u ipotek etmeleri” gerekeceğini düşünmektedir. Bılgarin, tüm sebepler
bir araya getirildiğinde Osmanlı Devleti’nin tek bir hususta dahi taviz vereceğini tahmin etmemektedir
ki bundan dolayı bir barış antlaşmasının imzalanmasını mümkün görmemektedir. Barış antlaşmasının
imzalanması için “Rus toplarının İstanbul minareleri üzerinde gürlemeye başlaması ve padişahın
muzaffer devi [Rusya’yı] elinde tuz ve ekmekle karşılaması beklenmelidir”. Bunun için şimdilik
barıştan konuşmak “yersiz ve zamansızdır”.64
Barış antlaşmasına dair söylentilerin sıklaştığı bir dönemde, tam da sulh yanlısı olmayan Bılgarin’in
istediği gibi 26-28 Kasım 1877 tarihinde Maçka-Tröstenik Muharebesi yaşanmıştır. Asaf Paşa
Bılgarin, Godina I, Broy 12, 16 Noemvri [Kasım] 1877, s. 1-2.
Bılgarin, Godina I, Broy 13, 19 Noemvri [Kasım] 1877, s. 2.
62 Bılgarin, Godina I, Broy 12, 16 Noemvri [Kasım] 1877, s. 2.
63 Bılgarin, Godina I, Broy 13, 19 Noemvri [Kasım] 1877, s. 1.
64 Bılgarin, Godina I, Broy 13, 19 Noemvri [Kasım] 1877, s. 1.
60
61
305
Hasanoğlu, E. (2024). Bir Bulgar Gazetesinden 93 Harbi’ni Takip Etmek: Bılgarin. ABAD, 7(14), 295-313.
komutasındaki Osmanlı Devleti’nin Kadıköy tümeni, Maçka, Tröstenik, Obreten hattı üzerindeki Rus
birliklerine taarruz girişiminde bulunmuştur. Ancak bu teşebbüs Osmanlı ordusu açısından
başarısızlıkla neticelenmiştir.65 Bılgarin, akabinde Süleyman Paşa’nın İstanbul’a çektiği iddia edilen
bir telgrafı okuyucularıyla paylaşmıştır. Bu telgrafa göre güçlü bir Osmanlı birliği, Kadıköy’den
Tröstenik’e hareket etmiştir. Birlik, telgraftaki bilgiye bakılırsa kırk piyade taburundan, birkaç
süvariden ve sekiz topçu bataryasından ibarettir. Ruslar, çarpışmanın sonucunda Osmanlı kuvvetleri
tarafından Tröstenik’e doğru geri püskürtülmüşlerdir. Ancak Rus birliklerine destek gelmesinin
ardından Osmanlı kuvvetleri Kadıköy’e doğru çekilmek zorunda kalmıştır. Telgrafa göre Osmanlı
ordusunun kaybı 216 kişidir. Rus ordusunun kaybı ise 2.000 olarak gösterilmiştir. Aynı telgrafta
verilen başka bir bilgiye istinaden bir Osmanlı tugayı, Rus birlikleri üzerine saldırıya geçerek onları
Maçka’ya kadar sürmüştür. Fakat Ruslar, aldıkları destek sayesinde Osmanlı birliklerini tekrardan geri
püskürtmeyi başarabilmiştir.66 Bılgarin gazetesine göre “Türk generallerin çok defa tekrarladığı
başlıca kelimesi ‘geri!’dir. Anadolu’da olduğu gibi Avrupa’da, Razgrad’da olduğu gibi Plevne’deki
her Türk geri çekilmektedir”.67
3/4 Aralık 1877 tarihli Elena Muharebesi ise yukarıdaki sözün tam tersi sonuçlar ortaya çıkarmıştır. Bu
muharebede Fuat Paşa’nın tümeni, General Mirski komutasındaki Rus birliklerini mağlup ederek
Elena’yı Ruslardan geri almıştır.68 Bılgarin’e göre “bugün de savaştan habersiz kalınmamaktadır.
Sadece Elena’dan gelen haberler o kadar iyimser değildir. [Ancak] bu gelecekte de aynı olacağı
anlamına gelmemektedir”.69 General Gurko, Grandük Nikolay Nikolaeviç’e çektiği telgrafla
Elena’daki çarpışmalar hakkında ayrıntılı bir rapor sunmuştur. Bu rapora göre Osmanlı birlikleri, 3
Aralık sabah saat yedi sularında 20-30 binlik bir kuvvetle Rus mevzilerine saldırıya geçmiştir. General
Mirski, maiyetindekilerle birlikte Elena’ya çekilmiştir. Kendisini her taraftan kuşatılmış sayarak
öğleden sonra saat üçe kadar savunma yapmış ve kayıplarla birlikte Elena’dan da ricat etmiştir. Mirski,
Yarovitsa adlı bir köyün yakınlarda iyi bir şekilde mevzilenene değin çarpışmayı sürdürmüştür. Bu
esnada Rus generale destek gelmiştir. Osmanlı birlikleri yeniden bir taarruza kalkmışlarsa da dokuz
saat sonra geri çekilmişlerdir. Çünkü General Mirski’ye takviye kuvvetler ulaşmıştır.70
Elena Muharebesi’nde elde edilen kazanım, Osmanlı ordusu açısında küçük çaplı bir zafer olarak
addedilebilir. Ancak Plevne’nin kaderini değiştirecek nitelikte değildir. Zira Gazi Osman Paşa’nın
hiçbir şekilde Rus muhasarasından kurtulabilme ümidi kalmamıştır. Bunun için çıkış (huruç)
harekâtına karar vermiştir. Paşa, Vidin’e doğru bir yol açmayı denemiştir. Ancak Plevne, gösterilen
güçlü bir mukavemet ve kanlı çarpışmalardan sonra 10 Aralık 1877 tarihinde düşmüştür.71 Bılgarin’e
göre “cesur general [Osman Paşa], tevazu içerisinde teslim olmuştur. İki ateş arasında kalan Osman
Paşa yaralanmıştır ki yarası ciddidir. Savaş alanı da cesetlerle kaplıdır [..] Bulgaristan’daki savaş
sahasının kaderi artık belli olmuştur.”.72
Aslında paşa, şehrin düşmesinin ardından merkeze çektiği telgrafla kısaca süreci değerlendirip
durumunun gayet iyi olduğunu bildirmiştir. Bununla birlikte başta Rus İmparator II. Aleksandr ve
Grandük Nikolaeviç olmak üzere Rus komutanların kendilerine gayet iyi davrandıklarını eklemiştir.73
Söz konusu bu telgraf, Bılgarin gazetesinde de yayımlanmıştır.74 Bakıldığında esir sayısı ise gazetenin
aldığı istihbarata dayanarak 40 bini geçmiştir. Yapılan ilk tahkikat sırasında bölgedeki ahalinin yiyecek
sıkıntısı yaşadığı görülmüştür. Hastane ve ayakta tedavi edilen yerler, hasta ve yaralılar için artık
H. Hikmet Süer, a.g.e., s. 435-441; Özden Çalhan, Alev Keskin, a.g.e., s. 76.
Bılgarin, Godina I, Broy 13, 19 Noemvri [Kasım] 1877, s. 3.
67 Bılgarin, Godina I, Broy 14, 23 Noemvri [Kasım] 1877, s. 2-3.
68 H. Hikmet Süer, a.g.e., s. 441-448; Özden Çalhan, Alev Keskin, a.g.e., s. 77.
69 Bılgarin, Godina I, Broy 15, 26 Noemvri [Kasım] 1877, s. 2.
70 Bılgarin, Godina I, Broy 15, 26 Noemvri [Kasım] 1877, s. 2-3.
71 H. Hikmet Süer, a.g.e., s. 479-486.
72 Bılgarin, Godina I, Broy 16, 30 Noemvri [Kasım] 1877, s. 3.
73 DAB, ATASE, Fon Kodu: 110-9-1-3, Kutu No: 102, Dosya No: 0, Gömlek No: 123, tarihsiz.
74 Bılgarin, Godina I, Broy 18, 7 Dekemvri [Aralık] 1877, s. 4.
65
66
306
Hasanoğlu, E. (2024). Bir Bulgar Gazetesinden 93 Harbi’ni Takip Etmek: Bılgarin. ABAD, 7(14), 295-313.
kullanılmaz durumdadır. Doktor sayısı da keza hayli azdır: 160 kişiye bir doktor düşmektedir.75 Gıda
ve sağlık konusunda görülen ve hissedilen bu sıkıntıyı dönemin tanığı bir Rus’un yazdıklarında da
okumak mümkündür.76
Bılgarin, oldukça hissî bir ifadeyle 10 Aralık 1877’nin yarattığı etkiyi yorumlamıştır. Gazeteye göre
Plevne’nin düşmesiyle “Bulgaristan’ın anahtarı, Balkan’a doğru yoluna devam etmek için önünde
hiçbir engel kalmayan Rus ordusunun ele geçmiştir”. Gazetenin edindiği bilgi, Gazi Osman Paşa’nın
Gorni (Yukarı) Dıbnik ile Opasen arasındaki yolu açmak istediği yönündedir. Paşa, çıkış (huruç)
harekâtının ilk aşamasında başarı elde etmişse de Rus öncü birlikleri tarafından geri püskürtülmüş ve
iki ateş hattı arasında kalmıştır. Rusların Plevne muhasarasındaki kaybı 2 yüksek rütbeli ve 8 düşük
rütbeli subay ile 582’i erdir. Yaralılar ise 5 yüksek rütbeli ve 40 düşük rütbeli subay ile 1.207 erdir.
Hafif yararlılar ise 2 subay ve 3 erdir. Toplam sayı 57 subay, 1.207 erdir. Osmanlı askerinin kaybı ise 4
binden fazladır. On paşa, 128 yüksek rütbeli ve 2.000 düşük rütbeli subay ile 36.000 Osmanlı eri Rus
ordusuna esir düşmüştür. Bu hesaba 77 top, 1.200 süvari ve 4.000 kayıp ilave edilmemiştir.77
3.4. Edirne’de Bir Mütarekenin İmzalanması
Kars’ın ardından Plevne’nin de Rus ordusunun eline geçmesi, Romanya’daki Bulgarları oldukça mutlu
etmiştir. Rus İmparator II. Aleksandr’a hitaben kaleme alınan bir mektupta duyulan bu sevinç
okunabilmektedir. Söz konusu yazıya göre “Bulgar ahalisinin yüzyıllardır çektiği acılar dinmiştir. [II.
Aleksandr’ın] gelişi, topraklarımızı bir güneş gibi aydınlatmış ve asırlarca sürüklendiğimiz prangalar,
karın güneşin altında erimesi gibi erimiştir”. Yazıda şu soru sorulmuştur: “Bu olağanüstü sonuca
yönelik olarak soğukkanlı kalınabilir mi? Bu sonuçtan yalnızca bizler haz duymayacağız;
çocuklarımız, gelecek nesiller bundan istifade edeceklerdir”. İlgili yazıda Plevne’nin Rus ordusu
tarafından işgali şairane ifadelerle tarif edilmiştir: “Plevne’nin kurtarılması, eski Bulgaristan’ın
kurtarılmasıdır. İlk dirilen Plevne’dir. Çünkü asırlar önce son can veren Plevne’ydi”.78
Gazeteye göre Osman Paşa’nın teslim olması hakkındaki “olağanüstü haberin yarattığı coşku”, yavaş
yavaş yerini sükûnete bırakmaya başlamış ve genel sevincin ardından iki önemli soru ortaya çıkmıştır:
Bu “büyük zaferden” sonra ne olacaktır? ve Osmanlı Devleti nasıl bir yol izleyecektir? Gazete
editörlüğü, okuyucularına Avrupa’nın öne çıkan İngiliz ve Fransız gazetelerinden pasajlar sunarak bazı
başkentlerdeki siyasi atmosferi aktarmaya çalışmıştır. The Times’a göre arabuluculuk yapma zamanı
gelmiştir. İngiliz hükûmeti, kayıp verilmemesi ve bir barışın imzalanması için savaşan tarafları ikna
edebilmek için tüm çabayı gösterecektir. La Liberté’ye göre Osmanlı Devleti’ne verilebilecek en iyi
tavsiye, “yeni bir maceraya atılmadan” mümkün olan en kısa sürede barış antlaşmasının imzalaması
gerektiğidir. Bılgarin ise bu konuda oldukça heyecanlıdır. Gazete, Osmanlı Devleti’nin yapabileceği
“en akıllıca” hamlenin barış antlaşması imzalamak olduğunu düşünmektedir ki bu antlaşmayı
imzalamak için Babıali’nin girişimde bulunacağına kesin gözüyle bakılmaktadır. Ancak buna rağmen
Bılgarin dönem itibarıyla askerî operasyona ara verilmesini “uygulanmaz” ve “imkânsız” olarak
görmektedir. Çünkü “Plevne’nin ele geçirilmesi, savaşın büyümesi ve askerî faaliyetlerin çerçevesinin
Bılgarin, Godina I, Broy 16, 30 Noemvri [Kasım] 1877, s. 3.
Tural Novruzlu, Rus Kaynaklarına Göre 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı’nda Plevne Müdafaası, Çanakkale Onsekiz Mart
Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, Çanakkale 2022, s. 66-67.
77 Bılgarin, Godina I, Broy 17, 3 Dekemvri [Aralık] 1877, s. 3. Mesut Karakulak’ın yapmış olduğu bir çalışmada Rus
kaynağına dayandırarak sunduğu verilere göre Rus ordusuna esir düşen Osmanlı askerinin sayısı 44 bindir. Bunlardan 10’u
paşa, 1.840’ı subay, 42.150’si düşük rütbeli askerdir. Bu esirlerden 40 bini sağlıklıdır, 4 bini ise hasta ve yaralıdır. Mesut
Karakulak, “93 Harbi’nde Esir Olmak: Rusya’daki Osmanlı Savaş Esirleri ve Gündelik Hayatları”, 1877-1878 Osmanlı-Rus
Savaşı (93 Harbi) -Vatan Neresi?- Uluslararası Sempozyumu Bildirileri, 1-2 Kasım 2018, İstanbul, Türk Ocakları İstanbul
Şubesi Yayını, İstanbul 2019, s. 235; Naim Ürkmez’in Osmanlı arşiv vesikasına isnat edip sunduğu bilgiye göre Rus
ordusuna esir düşen Osmanlı askerinin sayısı 2.500 subay ve 43.430 erdir. Bunlardan 4 bini ağır yaralı ve hastadır. Naim
Ürkmez, “Savaşın Öteki Yüzü: Romanya’daki 93 Harbi Esirleri”, Belleten, Cilt 84, Sayı 300, Ağustos 2020, s. 793; H.
Hikmet Süer’in çalışmasına göre ise yaralı ve hasta olarak Rusların eline 10 general, 128 kurmay subay ve karargâh subayı,
çeşitli rütbelerde 2.000 subay, 40 bin er ve 77 top geçmiştir. H. Hikmet Süer, a.g.e., s. 486.
78 Bılgarin, Godina I, Broy 26, 7 Yanuari [Ocak] 1878, s. 1.
75
76
307
Hasanoğlu, E. (2024). Bir Bulgar Gazetesinden 93 Harbi’ni Takip Etmek: Bılgarin. ABAD, 7(14), 295-313.
genişlemesi anlamına gelmektedir. Rus askeri, Avrupalı devletler arabuluculuk teklifinde bulunana
kadar Edirne surlarına dayanacak ve General Gurko, Filibe’de olacaktır”.79
Bılgarin’in iddiasına bakılırsa Rus ordusunun Plevne’yi ele geçirmesi, en çok İngiltere’yi etkilemiştir.
Londra, bundan dolayı savaşa yönelik benimsediği tarafsızlık siyasetini gözden geçirmeyi
düşünmüştür. Birçok farklı gazeteden yapılan alıntıyla bu konu tartışmaya açılmıştır.80 Morning Post’a
göre Plevne’nin düşmesi, vaziyetin tehlike arz ettiği hususunda İngiltere’yi harekete geçirecektir.
Union’a göre Londra hükûmeti, Plevne’nin düşmesinin ardından Edirne’ye yürüyen Rusları
durdurmayı deneyecektir. République Française gazetesine göre Osmanlı Devleti, İngiltere’nin hiçbir
şey yapmama politikasından üzüntü duymaktadır. Standard’a göre ise savaş devam ederse yakın bir
zaman içerisinde İngiliz çıkarları büyük bir tehlikeyle karşı karşıya kalacaktır.81
İngiliz parlamentosu, yapmış olduğu bir açıklamayla olağanüstü şekilde toplanacağını duyurmuştur.
Ancak Plevne’nin düşmesinin hemen ardından yapılan böylesine bir açıklama, Bılgarin’e göre
anlamsızdır. Çünkü İngiliz parlamentosunun bir karar alana kadar Rus askerinin “iki defa” Edirne’ye
gidecek zamanı olacaktır. Ayrıca Babıali’nin Büyük Güçler nezdinde yapmaya çalışacağı arabuluculuk
girişimleri sonuçsuz kalacaktır ki gazeteye göre Sultan II. Abdülhamid, Alman hükûmetinin
arabuluculuk yapacağı konusunda ümitlenmemelidir. Zira Berlin, savaşan iki devletin kendi arasında
anlaşması gerektiği görüşüne sahiptir. Bundan dolayı padişah, “doğrudan II. Aleksandr’dan merhamet
dilemelidir”.82
Sultan II. Abdülhamid, 1856 Paris Antlaşması’nın imzacı devletlerine gönderdiği 12 Aralık 1877
tarihli telgrafla onlardan arabuluculuk yapmalarını beklemiştir. Rus ordusunun Rumeli’deki ilerleyişi
ve her geçen vakit Edirne’ye yaklaşması, Babıali açısından endişe verici seviyeye ulaşmıştır. Aynı
zamanda Sofya’nın Rus ordusu tarafından muhasara edilme tehlikesi ciddi bir şekilde hissedilmeye
başlamıştır. Nitekim Rus askerinin yarattığı tehdit, Şakir Paşa komutasındaki Osmanlı birliklerini
Sofya’nın doğusunda yer alan Tatarpazarcığı bölgesine çekilmek zorunda bırakmıştır. Yapılan Rus
saldırısı neticesinde Kamarlı Geçidi’nin Osmanlı askeri tarafından savunulamaması ise 3 Ocak 1878
tarihinde Rus ordusunun Sofya’ya girmesine sebep olmuştur.83 Bılgarin’e göre “bu şehir, tarif edilmez
acılar ve çabalar sonucunda ele geçirilmiş ve kazanana çok pahalıya mal olmuşsa da stratejik açıdan
önem taşımaktadır”. Gazetenin iddiasına bakılırsa “Sofya’nın ovada bulunması ve şehrin pozisyonu
Rus askerine tartışmasız bir fayda sağlayacaktır. Sofya, gerçekten zengin bir besin ambarı ve askerî
teçhizat merkezi olabilir. Rus ordusu diğer yandan [burada] çok sayıda birlik bulundurabilir. Bu da
Meriç’e doğru askerî operasyonlarını genişletmesine imkân yaratacaktır”.84 Nitekim bu doğrultuda
Rus Grandük Nikolay Nikolaeviç tarafından 5 Ocak 1878 tarihinde genel taarruz emri verilmiştir.
Rus ordusu, Koca Balkan’ın güneyine doğru ilerleyişi neticesinde 8 Ocak’ta Kazanlık ve İhtimam
şehirlerini ele geçirmiştir. Serasker Rauf Paşa, aynı gün içerisinde Süleyman Paşa’ya çektiği telgrafla
Rusya ile bir ateşkes imzalanmasına karar verildiğini bildirmiştir. Bu karar, Süleyman Paşa aracılığıyla
ertesi gün Balkan ordularına iletilmiştir. Rus askerinin Edirne önlerine dayanma ihtimalinin her geçen
vakit artması padişahı harekete geçirmiştir ki Sultan II. Abdülhamid, Kraliçe Viktorya’ya çektiği 10
Ocak 1878 tarihli telgrafla Rusya ile yapılacak mütarekede arabulucu olmasını istemiştir. Bunun
hemen ardından Seraskerliğin verdiği bir talimatla Rumeli’deki Osmanlı kuvvetlerinin Edirne’ye
çekilmesi emredilmiştir. Plevne’nin düşmesiyle birlikte Osmanlı ordusu açısından Rumeli’de bir
çözülmenin yaşandığı aşikârdır. Grandük Nikolay Nikolaeviç, karargahıyla birlikte Kazanlık’a
yerleşmiştir. Bu da savaşın Edirne ve ardından İstanbul’a doğru gelişim göstereceğine bir işarettir.
Osmanlı hükümdarı bu tehlikenin farkına varmış olacak ki, 13 Ocak’ta Rus İmparator II.
Bılgarin, Godina I, Broy 17, 3 Dekemvri [Aralık] 1877, s. 1.
Bılgarin, Godina I, Broy 17, 3 Dekemvri [Aralık] 1877, s. 1.
81 Bılgarin, Godina I, Broy 17, 3 Dekemvri [Aralık] 1877, s. 2.
82 Bılgarin, Godina I, Broy 19, 10 Dekemvri [Aralık] 1877, s. 1.
83 Özden Çalhan, Alev Keskin, a.g.e., s. 79-82.
84 Bılgarin, Godina I, Broy 23, 28 Dekemvri [Aralık] 1877, s. 3.
79
80
308
Hasanoğlu, E. (2024). Bir Bulgar Gazetesinden 93 Harbi’ni Takip Etmek: Bılgarin. ABAD, 7(14), 295-313.
Aleksandr’dan savaşın durdurulması ve bir ateşkesin imzalanmasını talep etmiştir.85 Rus hükümdardan
ateşkesle ilgili olarak olumlu cevap geldiğinde tarafların temsilcileri Rus ordusunun ana karargâhında,
Kazanlık’ta bir araya gelecektir.86
Sultanın yapmış olduğu ateşkes çağrısına rağmen Rus askerinin ilerleyişi durmamıştır. 14 Ocak’ta
Tatarpazarcığı, 17 Ocak’ta Filibe şehri işgal edilmiştir. İstanbul’da ise bir yandan Sadrazam İbrahim
Ethem Paşa azledilirken diğer yandan Rusya ile imzalanacak ateşkese dair hazırlıklar yapılmaya
başlanmıştır.87 Bılgarin bu gelişmeleri “Ruslar Balkanlardan bir kartal gibi indiği, Tatarpazarcığı ve
Filibe’de özgür havanın solunduğu ve Edirne’deki Türk ahalisinin şehri boşalttığı günlerde
İstanbul’da sadrazam değişikliği yaşanmakta” şeklinde yorumlamıştır. Gazeteye göre net olan şudur
ki “Türkler, sadrazam azlini görülmemiş bazı olayları değiştirmek amacıyla yapmaktadır […] Rus
topları karşısında tam manasıyla güçsüz kalmışlardır ve bu toplar İstanbul’u vurabilir. O zaman da
sadece sadrazam değil, sultan da değişir”.88 Yapılan hazırlıkların akabinde 19 Ocak’ta Osmanlı
Devleti’nin Hariciye Nazırı Server Paşa başkanlığındaki mütareke heyeti Kazanlık’a giderek Grandük
Nikolay Nikolaeviç ile görüşmüştür. Buna karşın Rus ordusunun askerî operasyonları aralıksız şekilde
sürmüştür ki Rus askeri 20 Ocak’ta Edirne’ye girmiştir. Babıali, şehrin “düşmanın” eline geçmemesi
ve Rusların İstanbul’a doğru yönelmemesi için önlemler almaya çalışmışsa da başarılı olamamıştır.89
Dönemin tanıklarından Mahmud Celâleddin Paşa’ya göre Ruslar, böylece İstanbul’u karadan kuşatma
imkânını elde etmişlerdir.90 Bu hem savaşın seyri hem de mütareke şartlarını etkileyebilecek niteliğe
sahip bir gelişmedir.
Rusların Edirne’yi ele geçirmeleri ve Rus birliklerinin şehre girmesi, dönemin “en dikkat çekici
olayıdır”.91 Akabinde Rus askerinin İstanbul önlerine dayanacak olması Osmanlı Devleti açısından
büyük tehlike arz edebilecek bir konudur. Bu endişe, Osmanlı devlet adamlarının kendi aralarındaki
yazışmalarında da hissedilmektedir: “Fethedildiği günden beri istila edilmemiş olan Payitaht, büyük
bir tehdit altındadır”.92 Bılgarin’e göre ise “bu, barışın sağlanması konusunda ciddi bir kararlılık
gösteren Türklere vurulan büyük bir darbedir”. Gazete editörlüğü, Türkleri o derece suçlamaktadır ki
geride bıraktıkları şehir, köy ve kasabaları yaktıklarını, kadın ve çocukları öldürdüklerini iddia
etmiştir. Bu ithamların ardından ise “Türkler, istedikleri barışı hak etmektedirler mi?” sorusu
yöneltilmiştir. Gazeteye göre “Türkler, Rus askerleri bizzat Osmanlı başkentine girene, Sultan II.
Abdülhamid, kendisini mağlup eden kişiyi karşılamaya çıkana kadar içinde bulundukları durumu,
hiçbir zaman idaresinde kalmaması gereken bir imparatorluğu yönetme konusunda ne kadar yetersiz
olduklarını anlamayacaklardır”.93
Rusya, 25 Ocak 1878 tarihinde Osmanlı Devleti ile imzalayacağı ateşkes şartlarını Londra hükûmetine
bildirmiştir. Daily Telegraph gazetesine dayandırılan ve Bulgaristan’ın statüsü ve sınırlarıyla ilgili
olarak kararlaştırıldığı iddia edilen bazı ateşkes şartları, Bılgarin editörlerini rahatsız etmiştir. Bu
şartlardan biri Bulgaristan’ın Osmanlı sultanının hâkimiyetinde kalacak olmasıdır. Sınırlar ise
Makedonya ve Trakya hariç tutularak Tuna’dan Balkan’a kadardır. Gazeteye göre bu şartlar doğruysa
bir atasözü doğrulanmış olacaktır: “Çalıştım, senin için çalıştım ve işimi kendim için hallettim”. Ancak
Bılgarin buna rağmen söz konusu şartların gerçek olabileceğine ihtimal vermemektedir. Bunların bir
“İngiliz uydurması” olduğu düşünülerek Rusya’ya açıkça güvenilmektedir: “En sonunda
Bulgaristan’ın büyük bir koruyucusu var ve Bulgaristan’ın kaderi güçlü ellerde bulunmaktadır”.94
Mahmud Celâleddin Paşa, Mir’ât-ı Hakîkat, Tarihî Hakikatların Aynası, haz. Doç. Dr. İsmail Miroğlu, Berekât Yayınevi,
İstanbul 1983, s. 512-515.
86 Bılgarin, Godina I, Broy 25, 4 Yanuari [Ocak] 1878, s. 4.
87 Özden Çalhan, Alev Keskin, a.g.e., s. 85-87.
88 Bılgarin, Godina I, Broy 25, 4 Yanuari [Ocak] 1878, s. 1.
89 DAB, ATASE, Fon Kodu: 110-9-1-3, Kutu No: 43, Dosya No: 0, Gömlek No: 123, 21 Kanunuevvel 1293 / 2 Ocak 1878.
90 Mahmud Celâleddin Paşa, a.g.e., s. 529.
91 Bılgarin, Godina I, Broy 27, 11 Yanuari [Ocak] 1878, s. 1.
92 DAB, ATASE, Fon Kodu: 110-9-1-3, Kutu No: 63, Dosya No: 0, Gömlek No: 165, 3 Kanunusani 1293 / 2 Şubat 1878.
93 Bılgarin, Godina I, Broy 27, 11 Yanuari [Ocak] 1878, s. 1.
94 Bılgarin, Godina I, Broy 28, 18 Yanuari [Ocak] 1878, s. 1.
85
309
Hasanoğlu, E. (2024). Bir Bulgar Gazetesinden 93 Harbi’ni Takip Etmek: Bılgarin. ABAD, 7(14), 295-313.
Bılgarin, ateşkes şartlarına net bir şekilde ulaşamamaktadır. Gazete aracılığıyla bazı şartlar üzerinden
tartışmalar yapılsa da genel itibarıyla bir bilinmezlik hâkimdir. Buna karşın yukarıda dile getirildiği
gibi Rus İmparator II. Aleksandr’a koşulsuz ve sonsuz bir itimat vardır. Savaşın başından itibaren
“kurtarıcısına” yönelik “güvenini ve itaatini” göstermekten geri durmayan Bulgaristan, “kendisini Rus
İmparator II. Aleksandr’ın kudretli ellerine teslim etmektedir ve onun yüksek iradesinin gerekli
gördüğü her şeye boyun eğmeye hazırdır”. Gazeteye göre “işi başlatan bu cömert otokrat, onu nasıl
başarıyla taçlandıracağını bilecektir”.95
İstanbul’daki İngiliz elçisine göre belirlenen ve hükûmetine bildirilen mütareke şartları ağırdır. Bu,
İngiliz donanmasını harekete geçirerek Çanakkale önlerine gelmelerine sebep yaratmıştır. Neticesinde
donanma, Beşike limanına demirlemiştir. Bu durum, İstanbul’da İngiliz Elçiliği aracılığıyla Osmanlı
yetkililerine iletilmiştir.96 Dönemin öne çıkan İngiliz gazetelerinden biri olan Standard, kısa bir süre
önce Rusların İstanbul’a yürümeleri durumunda tedbir alınması konusunda uyarılarda bulunmuştur.
Akdeniz’deki İngiliz donanmasının harekete geçmesi çağrısını yapmıştır ki nitekim bu
gerçekleşmiştir.97 Bılgarin ise tüm Avrupa’nın “hayal olarak gördüğü” Rus ordusunun İstanbul’a
girmesinden önce ne yabancı müdahalesi ne de barış antlaşmasının imzalanmasını mümkün
görmektedir.98
Bir yandan mütareke şartları üzerinden fikir teatisi yapılırken diğer yandan Rus ordusunun
Trakya’daki ilerleyişi sürmektedir. Bılgarin, ateşkes antlaşmasının imzalanacağına odaklanan kişilere,
askerî operasyonların durduğunu düşünmemelerini tavsiye etmiştir. Çünkü gazeteye göre Rus ordusu,
bir iki hafta öncesine kıyasla “hızlı ve saldırgan bir tutum göstermese de” Rus birlikleri İstanbul’a
doğru seferine devam etmektedir.99 26 Ocak’ta Dimetoka, Uzunköprü ve Lüleburgaz, 29 Ocak Çorlu
işgal edilmiştir. Rus ordusu, Plevne’nin düşmesinden kısa bir süre sonra İstanbul surlarının önüne
dayanmıştır. Aslında bu durum, Rusların antlaşma masasında ellerini kuvvetlendirici güçlü bir
etkendir. Nitekim Rus İmparator II. Aleksandr, 30 Ocak 1878 tarihinde Sultan II. Abdülhamid’in
mütareke teklifini kabul ettiğini duyurmuştur. 31 Ocak’ta da Osmanlı Devleti ve Rusya arasında
Edirne Mütarekesi imzalanmıştır.100
3.5. Yeşilköy’deki 3 Mart 1878 Tarihli Ayastefanos Ön Antlaşması
Rus ordusu, bir mütareke imzalanmışsa da 6 Şubat 1878 tarihi itibarıyla Çatalca önlerine gelmiştir.
Kazanlık’taki Rus Ana Karargâhı, 7 Şubat’ta Yeşilköy’e nakledilmiştir. Prens Gorçakov, Beşike
limanında demirlemiş İngiliz filosunun İstanbul içlerine girmesi durumunda Rus askerinin Osmanlı
başkentini zapt edeceğini 10 Şubat’ta gönderdiği bir yazıyla Büyük Güçlere bildirmiştir. Bu yazıdan
üç gün sonra İngiliz filosuna ait altı gemi “her ne kadar lüzumu yoksa da tebaasını korumak için”101
Çanakkale Boğazından geçip İstanbul’a doğru yönelerek Gelibolu, Bolayır ve Mudanya açıklarına
demir atmıştır. Bılgarin, İngiliz filosunun boğazdan geçişinin öngörüldüğünü ancak bu geçişe karşı
koyma noktasında Osmanlı Devleti’nin hazır olmadığını yazmıştır. Ruslar ise İngilizlerin bu girişimine
karşılık olarak İstanbul surlarına dayanmışlardır. Gazeteye göre bu “çok küçük bir teşebbüsle girilecek
Osmanlı başkentinin Rusların elinde olduğu anlamına gelmektedir”.102
İki büyük gücün İstanbul üzerinden vermeye çalıştığı mesaj, durumun vahametini gösterir niteliktedir.
Öyle ki Bılgarin’e göre İstanbul çok kritik bir vaziyetin içerisindedir. “Her saat başı kalabalıklar
hâlinde [İstanbul’a] gelen Çerkeslere ve başıbozuklara kurban olmaya hazırlanan ahalide büyük bir
korku hâkimdir”.103 Grandük Nikola Nikolaeviç, 18 Şubat’ta Sultan II. Abdülhamid’e başvurarak
Bılgarin, Godina I, Broy 29, 21 Yanuari [Ocak] 1878, s. 1.
DAB, ATASE, Fon Kodu: 110-9-1-3, Kutu No: 48, Dosya No: 0, Gömlek No: 2, 13 Kanunusani 1293 / 25 Ocak 1878.
97 Bılgarin, Godina I, Broy 27, 11 Yanuari [Ocak] 1878, s. 3.
98 Bılgarin, Godina I, Broy 28, 18 Yanuari [Ocak] 1878, s. 1.
99 Bılgarin, Godina I, Broy 28, 18 Yanuari [Ocak] 1878, s. 3.
100 Ali Akyıldız, Sürgün Sefir Sadullah Paşa, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul 2011, s. 80. Antlaşma metni için
bkz. Mahmud Celâleddin Paşa, a.g.e., s. 543-545.
101 DAB, ATASE, Fon Kodu: 110-9-1-3, Kutu No: 52, Dosya No: 0, Gömlek No: 161, 28 Kanunusani 1293 / 9 Şubat 1878.
102 Bılgarin, Godina I, Broy 34, 8 Fevruari [Şubat] 1878, s. 1.
103 Bılgarin, Godina I, Broy 32, 1 Fevruari [Şubat] 1878, s. 1.
95
96
310
Hasanoğlu, E. (2024). Bir Bulgar Gazetesinden 93 Harbi’ni Takip Etmek: Bılgarin. ABAD, 7(14), 295-313.
İngilizlerin bu teşebbüslerine karşılık olarak 10 bin Rus askerinin İstanbul’a girmesine müsaade
verilmesini talep etmiştir. Ancak bu talep padişah tarafından reddedilmiştir.104 Bılgarin editörleri daha
önce de belirtildiği gibi Rus askerinin İstanbul’a girmeden bir barış antlaşmasının imzalanmasını
mümkün görmemektedir. Zira gazeteye göre bu durum uzun sürmeyecek ve Ruslar, mukavemet
görmeden İstanbul’a gireceklerdir ki sultan, Rusların istediklerini onlara vermek zorunda kalacaktır.
“İngiliz filosu da birkaç olağanüstü olay dışında bugünkü gibi saray önünde hareketsiz bir şekilde
kalıp yüksek iradesiyle her şeyi çözen kazananı [II. Aleksandr’ı] öfkeyle izleyecektir”.105
Grandük Nikola Nikolaeviç, 21 Şubat’ta bu defa Babıali’ye bir ültimatom vermiştir. Bu ültimatomda
10-12 bin askerle birlikte Yeşilköy’e yerleşmeye karar verildiği bildirilmiş ve Babıali’nin bu kararı
kabul etmesi beklenmiştir ki aksi durumda stratejik noktaların ele geçirileceği tehdidinde
bulunulmuştur.106 Bılgarin, oldukça ateşli bir şekilde Rusların İstanbul’a girmesinden yanadır.
Gazeteye göre “Türk surlarına hâkim olan Rusların gerçekten geriye dönebileceği ve yıllardan beridir
rüyasını görüp hayalini kurduğu bu yere, bu şehre girmeyeceği düşünülebilir mi? Bundan daha uygun
bir an olur mu?”.107
Osmanlı hükûmeti, 22 Şubat’ta aldığı bir kararla 1.500 kişiyi aşmamak kaydıyla Rus askerinin
Yeşilköy’e girmesine izin vermiştir.108 Bılgarin’e göre “hükümdarların en fanatiği olan Sultan II.
Abdülhamid, Moskovalı düşmanının bir süreliğine de olsa kendi başkentine girmesine müsaade
vermesini kimse beklememiştir. Ama silahın kudretinin yaptıramayacağı ne vardır ki!”.109 İngilizlerin
diplomatik ilişkileri keseceklerine dair yapmış oldukları beyanlar, Rusları geri adım atmaya zorlayıp
İstanbul’un içlerine kadar yürümelerine mâni olmuştur. 23 Şubat’ta Yeşilköy’deki Rus Ana
Karargâhında Osmanlı ve Rus delegeleri arasında ilk toplantı yapılmıştır. Toplantıda Osmanlı
Devleti’ni temsilen dönemin Hariciye Nazırı Safvet Paşa ve Berlin Sefiri Sadullah Bey, Rusya’yı
temsilen ise General İgnatyev ve Rus diplomat Nelidov yer almaktadır.110
Rusların İstanbul önlerine dayanması ve neticesinde yukarıda da değinildiği üzere Osmanlı Devleti ile
bir antlaşma zeminin oluşması, Bılgarin editörlerini hoşnut etmiştir ki “Rus otokratın [II. Aleksandr]
tüm Avrupa’nın gözleri önünde bu insani davayı alenen ve şanlı bir şekilde tamamlamak için yaptığı
girişimin tarihte kıyaslanabileceği bir örneği yoktur”.111 Aslında gazete, Bulgarların Rus imparatorun
ve halkının yaptıklarına minnettar olması gerektiğini düşünmekte ve bir yol haritası çizmektedir.
Gazeteye göre “Türk fanatizmine karşı Bulgaristan topraklarında çekinmeden bolca kanını akıtan Rus
kardeşimizin bu büyük iyiliğini nasıl ödeyeceğimiz konusu gündeme gelecektir. Her girişime itaat
etmez, karşılıklı kardeş sevgisi göstermez ve sonsuz birlik sağlamazsak, bu iyiliğe nasıl karşılık
verebileceğimizi bilmiyoruz”.112
Gazete açısından gerçekleşen görüşmelerde edinilen bilgiler neticesinde Bulgaristan’ın sınırının
Selanik ve Athos Dağı’na dayanacak olması “en büyük mutluluktur”. Bununla birlikte Bulgaristan’ın
yönetim şeklinin “krallık” mı yoksa “prenslik” mi olacağı üzerine de bir tartışma mevcuttur. Romanya
ve Sırbistan’ı örnek alarak bu iki devletin sahip olduklarından daha fazlasının istenmemesi konusunda
Bulgarlara telkinlerde bulunulmuştur. Bılgarin’in bu konudaki cevabı ise açık ve nettir:
“Kurtarıcımızın [Rusya] bizim için tayin ettiğini kabul edeceğiz”. Bu kadar keskin bir ifade
kullanılmasına rağmen söylenti şeklinde yayılan ve doğruluğu netleştirilmeyen bazı maddelere
şüpheyle yaklaşılmaktadır. Söz konusu maddelerden biri, Türk ve Müslümanlara Bulgaristan’ı terk
etmeleri için iki senelik bir süre verildiği hakkındadır. Gazete, bu konuyu kısa süre içerisinde
tartışmaya açarak antlaşmanın imzalanmasından sonraki dönemde temel konunun bu olması
Özden Çalhan, Alev Keskin, a.g.e., s. 92.
Bılgarin, Godina I, Broy 34, 8 Fevruari [Şubat] 1878, s. 1.
106 Özden Çalhan, Alev Keskin, a.g.e., s. 92.
107 Bılgarin, Godina I, Broy 34, 8 Fevruari [Şubat] 1878, s. 1.
108 Özden Çalhan, Alev Keskin, a.g.e., s. 92.
109 Bılgarin, Godina I, Broy 32, 1 Fevruari [Şubat] 1878, s. 1.
110 Ali Akyıldız, a.g.e., s. 80.
111 Bılgarin, Godina I, Broy 35, 11 Fevruari [Şubat] 1878, s. 1.
112 Bılgarin, Godina I, Broy 35, 11 Fevruari [Şubat] 1878, s. 1.
104
105
311
Hasanoğlu, E. (2024). Bir Bulgar Gazetesinden 93 Harbi’ni Takip Etmek: Bılgarin. ABAD, 7(14), 295-313.
gerektiğini vurgulamıştır. Ancak Osmanlı Devleti, İngiltere’nin de desteğini alarak bunun
gerçekleşmesine engel olmuştur.113
Rus ve Osmanlı delegeleri arasında yapılan görüşmeler neticesinde 3 Mart 1878 tarihinde
Ayastefanos’ta bir ön antlaşma imzalanmıştır.114 “Görevin tamamlandığını” düşünen gazeteye göre
“fırtına ve gök gürültüsünden sonra muhteşem bir güneş ve açık bir hava gelmektedir. Doğanın
kanunu her yerde aynıdır”.115 Antlaşmanın maddelerinin tam olarak bilinmemesi ise gazete
editörlüğünü tereddütte bırakmıştır. Özellikle Selanik ve Dedeağaç’ın Bulgaristan’ın sınırları
içerisinde olup olmadığı bir kafa karışıklığı yaratmıştır. Buna rağmen Bılgarin’e göre bu “büyük
günün” kendileri için iki anlamı vardır: “3 Mart hem Rus imparatorunun tahta çıkışının yıl dönümü
olması hasebiyle kutlanacak hem de özgürlüğün günü olarak anılacaktır”.116 Aslında gazetenin dediği
gibi de olmuştur. Bulgaristan Prensi Aleksandır Batenberg’in yayımlanan 9 Ocak 1880 tarihli
buyruğuyla 3 Mart’ın “II. Aleksandr’ın tahta çıkışı ve Ayastefanos Antlaşması” günü olarak
kutlanmasına karar verilmiştir.117 Nitekim bu kutlamalar, günümüze değin sürmektedir.
Sonuç
Savaşın bizzat yaşandığı coğrafyadan 1877-78 Osmanlı-Rus Harbi’ni bir süreli yayın aracılığıyla takip
etmek, dönemin siyasi atmosferini ve havasını milliyetçiliğin zirve yaptığı bir dönemde Romanya’da
yaşayan Bulgarların gözünden yaşamak, olaylara ve gelişimlerine farklı perspektiften bakmak
açısından önemlidir. Gazetenin sunduğu verilerin ve paylaştığı haberlerin, arşiv belgeleri, araştırma ve
inceleme eserlerle desteklendiğinde doğruluk payının olduğu söylenebilir. Gazetenin belirli bir
konseptinin bulunması ve haberlerini savaş odaklı yayımlaması da okuyucunun dikkatini canlı bir
şekilde savaşta tutmaktadır.
Bılgarin gazetesinin Rus yanlısı bir yayın politikası benimseyip Bulgarların haklarını gözettiği, haber
içerikleri ve yazılan makalelerden net bir şekilde anlaşılmaktadır. Gazete editörlüğünün harbin
yaşandığı dönem içerisinde Rusya ve İngiltere’nin nüfuz mücadelesinde Rusya’dan taraf olması yayın
politikasını etkileyen ana unsurdur. Bunun sebebi, Rus İmparator II. Aleksandr’ın Bulgarları
“özgürlüğüne kavuşturmak” adına savaşa girdiğine inanılmasıdır. Keza ifadelerin keskinliğinden,
seçilen haberlerden, yazılan makalelerinin içeriklerinden yayın politikasının merkezinde Osmanlı
karşıtlığı haber ve bilgi paylaşımının olduğu da açıkça görülmektedir. Aslında bunun nedeni,
makalenin başında belirtildiği gibi gazetenin Osmanlı denetim mekanizmasından geçmediği ve daha
“bağımsız” bir haberciliğin yapıldığı önce Bükreş ve sonra Yergöğü’de çıkarılmış olmasıdır. Belki de
en önemli husus, Bulgarların millî bir devlet yaratma sürecinde “öteki” figürünün Osmanlı Devleti
olmasıdır.
Kaynakça
1. Arşiv Kaynakları
Devlet Arşivleri Başkanlığı (DAB), Millî Savunma Bakanlığı Askerî Tarih Arşivi (ATASE)
2. Süreli Yayınlar
Bılgarin
Dırjaven Vestnik
Neriman Ersoy Hacısalihoğlu, “Balkanlarda Büyük Soykırım: 93 Harbi Döneminde Rus Ordusunun Bulgaristan’daki
Türklere Yönelik Politikası”, 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı (93 Harbi) -Vatan Neresi?- Uluslararası Sempozyumu
Bildirileri, 1-2 Kasım 2018, İstanbul, Türk Ocakları İstanbul Şubesi Yayını, İstanbul 2019, s. 218.
114 DAB, ATASE, Fon Kodu: 110-9-1-3, Kutu No: 55, Dosya No: 0, Gömlek No: 149.
115 Bılgarin, Godina I, Broy 37, 22 Fevruari [Şubat] 1878, s. 1.
116 Bılgarin, Godina I, Broy 37, 22 Fevruari [Şubat] 1878, s. 1.
117 Petko St. Petkov, “Kak i Zaşto 19 Fevruari/3 Mart Stana Ofitsialen i Natsionalen Praznik na Bılgariya?”, Godişnik na
İstoriçeski Fakultet, Tom 4, Broy 1, Univ. İzd. “Sv. Kiril i Metodiy”, 2020, s. 279-280; Dırjaven Vestnik [Resmî Gazete], 19
Yanuari 1880, Godina I, Broy 22, s. 1.
113
Arşiv künyeleri dipnotlarda gösterilmiştir.
Gazete künyeleri dipnotlarda gösterilmiştir.
312
Hasanoğlu, E. (2024). Bir Bulgar Gazetesinden 93 Harbi’ni Takip Etmek: Bılgarin. ABAD, 7(14), 295-313.
3. Kitap, Makale ve Tezler
ANDREEV, M.B., Bılgarskiyat Peçat Prez Vızrajdaneto (Zaçenki i Razvoy), İzdanie na Drujestvoto na Stoliçnit
Jurnalisti, Sofya 1932.
AKYILDIZ, Ali, Sürgün Sefir Sadullah Paşa, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul 2011.
Bılgarski Glas, ot B.R.Ts.K. (БРЦК), Jeneva 1870.
ÇALHAN, Özden-KESKİN, Alev, 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı Zaman Dizini, Genelkurmay Askeri Tarih ve
Stratejik Etüt Başkanlığı Yayınları, Ankara 2004.
HACISALİHOĞLU, Neriman Ersoy, “Balkanlarda Büyük Soykırım: 93 Harbi Döneminde Rus Ordusunun
Bulgaristan’daki Türklere Yönelik Politikası”, 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı (93 Harbi) -Vatan
Neresi?- Uluslararası Sempozyumu Bildirileri, 1-2 Kasım 2018, İstanbul, Türk Ocakları İstanbul Şubesi
Yayını, İstanbul 2019, s. 207-219.
ERTUNA, Hamdi, Gazi Osman Paşa ve Plevne Savunması, Gazi Osman Paşa’nın Plevne Savunması ve Türk
Askerinin Kahramanlık Destanı, T.C. Genelkurmay Askeri Tarih ve Stratejik Etüt Başkanlığı Türk
Asker Büyükleri ve Zaferleri Serisi No: 6, Ankara 1982.
GEORGEON, François, Sultan Abdülhamid, çev. Ali Berktay, 5. Baskı, İletişim Yayınları, İstanbul 2018.
İbrahim Edhem, Plevne Hatıraları, yay. haz. Seyfullah Esin, Tercüman 1001 Temel Eser, İstanbul 1979.
IVANÇEV, Dimitır P., (Sıs.), Bılgarski Periodiçen Peçat 1844-1944, Anotiran Bibliografski Ukazatel, Tom 1,
Nauka i İzkustvo, Sofya 1966.
KARAGÜL, Asya Setinay, 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı’nda Rus Ordusu’nun Kars’ı Ele Geçirme Süreci,
İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul 2020.
KARAKULAK, Mesut, “93 Harbi’nde Esir Olmak: Rusya’daki Osmanlı Savaş Esirleri ve Gündelik Hayatları”,
1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı (93 Harbi) -Vatan Neresi?- Uluslararası Sempozyumu Bildirileri, 1-2
Kasım 2018, İstanbul, Türk Ocakları İstanbul Şubesi Yayını, İstanbul 2019, s. 230-257.
Mahmud Celâleddin Paşa, Mir’ât-ı Hakîkat, Tarihî Hakikatların Aynası, haz. Doç. Dr. İsmail Miroğlu, Berekât
Yayınevi, İstanbul 1983.
MEVSİM, Hüseyin, “Bulgarca Süreli Yayıncılığına Dair Notlar”, Kebikeç, Yıl 25, Sayı 50, 2020.
NOVRUZLU, Tural, Rus Kaynaklarına Göre 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı’nda Plevne Müdafaası, Çanakkale
Onsekiz Mart Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, Çanakkale
2022.
PETKOV, Petko St., “Kak i Zaşto 19 Fevruari/3 Mart Stana Ofitsialen i Natsionalen Praznik na Bılgariya?”,
Godişnik na İstoriçeski Fakultet, Tom 4, Broy 1, Univ. İzd. “Sv. Kiril i Metodiy”, 2020, s. 279-291.
SÜER, H. Hikmet, 1877-1878 Osmanlı Rus Harbi Rumeli Cephesi, Genelkurmay Askeri Tarih ve Stratejik Etüt
Başkanlığı Yayınları, Ankara 1993.
SÜKAN, Şadi, TSK Tarihi Osmanlı Devri, 1877-1878 Osmanlı-Rus Harbi, Kafkas Cephesi Harekâtı, Cilt II,
Genelkurmay Askeri Tarih ve Stratejik Etüt Başkanlığı Yayınları, Ankara 1985.
TAŞDEMİR, Ahmet, “Osmanlı Ordusunda Stratejik Yönetim Zaafiyeti Örneği: 93 Harbi’nde Balkan
Savunmasının Çöküşü”, Harp Tarihi Dergisi, Sayı 1, Haziran 2020, s. 1-40.
ÜRKMEZ, Naim, “Savaşın Öteki Yüzü: Romanya’daki 93 Harbi Esirleri”, Belleten, Cilt 84, Sayı 300, Ağustos
2020, s. 789-824.
Yüzbaşı von Herbert, Plevne Meydan Muharebesi: Bir İngiliz Subayının Anıları, çev. Nurettin Artam, Kastaş
Yayınları, İstanbul 2004.
313