İkinci Dünya Savaşı sonrasında, dünyada yeni bir denge oluşmuş, ABD ve SSCB süper güç olarak orta... more İkinci Dünya Savaşı sonrasında, dünyada yeni bir denge oluşmuş, ABD ve SSCB süper güç olarak ortaya çıkmıştı. Dünya bu iki güç etrafında bölünerek, ülkelerin siyasi, ekonomik ve sosyo-kültürel yapılarını etkileyecek iki kutuplu bir sistem oluşmuştu. Türkiye de oluşan bu yeni düzenden en fazla etkilenen ülkelerden biri olmuştur.
Dünya genelini etkileyen büyük olayların sonrasında yeni bir düzen kurulur ve aktörler değişir. B... more Dünya genelini etkileyen büyük olayların sonrasında yeni bir düzen kurulur ve aktörler değişir. Birinci Dünya Savaşı da kendinden sonra yeni bir düzeni beraberinde getirmiş, imparatorluklar yıkılmış, Avrupa'daki aktörler değişmiştir. Rusya'da ihtilal olmuş ve Çarlık Rusya yerini Bolşevik Rusya'ya bırakmış, Almanya yenilmiş, Wersailles Anlaşması ile kontrol altına alınmıştı. Osmanlı Devleti savaştan yenik ayrılarak ömrünü tamamlamış, yerini ulusal ve cumhuriyet rejimi ile yönetilen Türkiye'ye bırakmıştı. Diğer taraftan savaşın galipleri arasında olan İngiltere ve Fransa statükoya yön veren ülkeler halini alırken, İtalya'da faşist bir sistem ile yönetilmeye başlamış ve dış politikada saldırgan bir tutum sergiliyordu. Almanya'da Nazi Partisi ve statükonun değişmesinden yana olan Adolf Hitler'in başa geçmesinden sonra Avrupa'da meydana gelen hızlı değişim, dünyayı yeni bir savaşın eşiğine getirmişti. Bu ani değişimler ise, daha önceki devlet arası ilişkilerde de birtakım değişiklikleri berberinde getirdi. İkinci Dünya Savaşı ve bu savaşın ilişkilere etkisinin sonucu olarak, Türkiye'nin Sovyetlerle ve Batılı devletler olan ilişkilerini yeni bir boyuta taşımıştır. Güvenliğini garanti altına almak ve savaştan olabildiğince az etkilenmek isteyen Türkiye, meydana gelen olayların etkisine göre devletlerle olan ilişkilerini revize etmişti. Türkiye'nin dış politikasına yön veren gelişmelerden biri de İngiltere ve Fransa ile Ankara'da imzaladığı ittifaktı. Türkiye, coğrafi konumu sebebiyle, kurduğu ittifaklarda hassas bir denge izlemek mecburiyetinde kalmıştır. Özellikle Sovyet Rusya'nın Türkiye'ye karşı tavrının değişmesi, Türkiye'yi İngiltere ve Fransa ile imzaladığı ittifaka mecbur etmişti. Bu sürecin bir etkisi de Türk basını üzerine olmuş, hükümet basını bir araç olarak kullanmıştır. 19 Ekim 1939 tarihinde Ankara'da Türk-İngiliz-Fransız İttifakı imzalanmasına karşın, başta Sovyet Rusya olmak üzere diğer ülkelerin de tepkisini çekmemek için, hükümet bu ittifakın içeriği ve sonuçları hakkında iyimser öngörü konusunda basını devreye sokmuştur. Çalışmamızda; İkinci Dünya Savaşı şartlarının zorlaması ile imzalanan Türk-İngiliz-Fransız İttifakının dönemin basınında nasıl ele alındığı, diğer ülkelere karşı bu ittifakın amacının iyimser yanını göstermek için basının nasıl kullanılmaya çalışıldığını göstermeye çalışacağız.
İkinci Dünya Savaşı, Birinci Dünya Savaşı sonrası oluşan dengenin bozulması, Almanya, İtalya gibi... more İkinci Dünya Savaşı, Birinci Dünya Savaşı sonrası oluşan dengenin bozulması, Almanya, İtalya gibi revizyonist ülkelerin istekleri sebebiyle meydana gelmiştir. İki savaş arası meydana gelen olaylar, ülkeler arası ilişkilerin yeniden düzenlenmesi sorununu da ortaya çıkarmıştı. İlişkilerini yeniden gözden geçirmek zorunda kalan ülkeler arasında Türkiye ve Sovyet Rusya da bulunmaktaydı. Birinci Dünya Savaşı sonrasında Türkiye Sovyet Rusya ilişkileri gayet iyi seyir etmiş, 1936 yılı sonrasında Türkiye'nin Batılı ülkelerle ilişkilerini geliştirmesi ile ilişkiler soğumaya başlamıştı. İkinci Dünya Savaşı'nın ve Sovyet Rusya ile ilişkilerin etkisiyle Türkiye, savaşın başlarında İngiltere ve Fransa ile bir ittifak anlaşması imzalamıştı. Üçlü İttifak Anlaşması'nın Ankara'da acele bir şekilde imzalanmasının perde arkasında, Sovyet Rusya'nın Türkiye'ye karşı takındığı tavır ve Moskova Görüşmeleri sırasında Sovyet yetkililerin tutum davranışları etkili olmuştu. Türkiye Üçlü İttifak Anlaşmasının acele bir şekilde imzalanmasına rağmen, basını da kullanarak bu anlaşmanın sadece savunma maksatlı olduğunu vurgulamış, özellikle Sovyetlere karşı bir düşmanca tutum içermediğini göstermeye çalışmıştı. Türk basınında anlaşmayla ilgili haberlerde anlaşmanın düşmanca olmadığı, savunma ve barışı koruma maksatlı olduğu, özellikle Sovyet Rusya'ya karşı olmadığı belirtiliyordu. Sovyet yetkililer, Türkiye'nin Batılı Devletler yaptığı bu ittifaka sıcak bakmamışlar, hatta eleştirmişlerdir. Sovyet basınının da bu üçlü ittifak anlaşmasını sayfalarına taşıdığını görmekteyiz. Meydana gelen bir olayla ilgili olarak, hükümetler mesaj vermek istediklerinde basını kullandıkları tespitinden yola çıkarak, Sovyet Basınının olayla ilgili haber ve yorumlarında Türkiye'ye karşı bir mesaj içeriyor muydu? Çalışmamızda; Türkiye'nin İngiltere ve Fransa ile bir ittifak anlaşmasına sıcak bakmayan Sovyet Rusya'nın, basınında bu olayı nasıl değerlendirdiği, Türkiye'ye dış politik gelişmeler çizgisinde mesaj verip vermediği incelenecektir.
Kıbrıs, Akdeniz'de işgal ettiği konum sebebiyle, tarih boyunca stratejik öneme sahip olmuş ve bu ... more Kıbrıs, Akdeniz'de işgal ettiği konum sebebiyle, tarih boyunca stratejik öneme sahip olmuş ve bu önemini hiç kaybetmemiştir. Ticari, askeri ve dini öneminin yanında, Doğu Akdeniz'de ileri karakol konumunda olan Kıbrıs, aynı zamanda bölgesel güç dengesinin de belirleyicisi olmuştur. İngilizlerin Kıbrıs'a olan ilgileri ticari amaçlarla başlamış, zamanla siyasi ve askeri amaca dönüşmüştür. Özellikle 18. yüzyılda artan ticari ilişkiler ve Yakındoğu'da meydana gelen siyasi gelişmeler sebebiyle Kıbrıs'a olan ilgisi artmıştır. Rusya'nın bölgede bir güç haline gelmesi sebebiyle İngiltere'nin politikaları da buna göre şekillenmiştir. 93 Harbi'nde Osmanlı Devleti'nin mağlup olması sonrasında İngiltere, Osmanlı Devleti'ne bir ültimatom vererek, Rusya'ya karşı Osmanlı Devleti'ni korumayı taahhüt etmiş, karşılığında ise, Ermeni reformu yanında, Kıbrıs adasının da İngiltere tarafından "işgal ve yönetimi''ni kabul etmesini istemiştir. Osmanlı Devleti'nin bu ültimatoma kabul cevabını vermesinden sonra 4 Haziran 1878 tarihinde İstanbul'da Kıbrıs Anlaşması imzalanmıştır. Bundan sonra İngiltere, Kıbrıs'a asker çıkararak işgal etmiştir. Kıbrıs'ın İngiltere tarafından işgal edilmesi, dönemin güçleri tarafından tepkiyle karşılanmış, Rusya da bu duruma tepki göstermişti. Rus Devleti'nin yanında, Rus basını da bu duruma sessiz kalmamıştı. Kıbrıs'ın İngiltere'ye devredildiği süreçte Rusya'da yayınlanan Niva Dergisi, Kıbrıs'ın İngiltere'ye devredilmesini tüm yönleriyle ele alarak incelemiş ve yorumlarda bulunmuştur. Daha 1877 yılında savaşın devam ettiği sırada İngiltere'nin bölgeyle ilgili planları üzerinde duran dergi, Akdeniz'de batılı güçler arasındaki mücadele ve bu mücadelede Kıbrıs'ın yeri üzerinde değerlendirmelerde bulunmuştur. Dergi, İngiltere'nin Kıbrıs'ı işgali sürecinde meydana gelen olayları ve bu olaylar hakkındaki görüşlerini dile getirmiştir. Kıbrıs'ın İngiltere tarafından işgal edilmesi sonrasında da, Kıbrıs ve önemi hakkında makalelere yer veren dergi,
Öz Osmanlı Devleti'nin siyasi ve sosyal yapısı için bir dönüm noktası olan İkinci Meşrutiyet'in i... more Öz Osmanlı Devleti'nin siyasi ve sosyal yapısı için bir dönüm noktası olan İkinci Meşrutiyet'in ilanı, dönemin iç ve dış konjonktürünü etkileyen önemli bir gelişmedir. Osmanlı iç politikasında kargaşaları beraberinde getiren süreç, dış politikada da büyük güçlerin Osmanlı Devleti ile ilgili politikalarında revizyona gitmelerine sebep olmuştur. Rusya, hem Boğazlar ve Balkanlarla ilgili politikaları, hem de Almanya'nın Osmanlı Devleti üzerindeki etkisi sebebiyle, İkinci Meşrutiyet'in ilanı süreci ile yakından ilgilenmiştir. Bu süreçte yayın yapan Rus basın organı Niva Dergisi de Meşrutiyet süreci ile haberlere yer vererek, yorum ve değerlendirmelerde bulunmuştur. Rusya'nın politikasını göstermesi açısından, Niva Dergisi'nin yorumları dikkate değerdir. Çalışmamızda; haftalık olarak yayın yapan Niva Dergisi'nin, İkinci Meşrutiyet süreci ile ilgili yaptığı haber ve değerlendirmeler incelenerek, bu değerlendirmelerin amacı ve mahiyeti, süreçle alakalı yazılı literatürle de mukayesesi yapılarak, tespit edilmeye çalışılmıştır. Abstract In the Russian Press (Niva Magazine) Evaluations on the Second Constitutional Process The declaration of the Second Constitutional Era, which was a turning point for the political and social structure of the Ottoman State, was an important event affecting the internal and external conjuncture of the period. The process that brought the turmoil in Ottoman domestic politics, led to the revision of the great powers in foreign policy to the policies of the Ottoman State. In this process, Russia, which pursued a policy on both the Straits and the Slavs in the Balkans, was closely interested in this process due to the influence of Germany on the Ottoman Empire. The Russian press organ Niva Magazine, which published in this process, included the news through the Constitutional Period and made comments and evaluations. In our study; the news and evaluations of the Niva Magazine, which publishes on a weekly basis, about the Second Constitutionalist period were examined and the purpose of these evaluations were compared with the written literature related to the process.
Özet Rüşvet, toplumlardaki en eski suçlardan biridir. Bireyin sürekli daha fazlasını istemesinden... more Özet Rüşvet, toplumlardaki en eski suçlardan biridir. Bireyin sürekli daha fazlasını istemesinden dolayı psikolojik temelli olan rüşvet, farklı toplumsal sebeplerden kaynaklı olarak her dönem rastlanılan bir sorun olmuştur. Osmanlı Devleti zamanında devletin mücadele etmek zorunda kaldığı rüşvet suçu, Cumhuriyet Türkiye'sinin ilk yıllarında da görülen bir vakadır. Farklı kamu kurumlarında, devlet görevlileri rüşvet suçunu işlemişlerdir. İnsan psikolojisi temelinde ortaya çıkan rüşvet suçu, sosyo-kültürel, siyasi ve ekonomik şartlara göre şekillenir. Söz konusu şartlar dönemsel olarak değişkenlik gösterir ve bu da rüşvetin çeşidini ve yaygınlığını etkiler. Atatürk dönemi Türkiye'sinin şartları da rüşvet suçu üzerinde etkili olmuştur. Çalışmamızda; dönemsel sebepleri ile birlikte, Atatürk dönemi Türkiye'sinde meydana gelen rüşvet vakaları incelenmiştir. Alanlarına göre rüşvet suçunun işlendiği kamu kurumları, rüşvet suçlarının mahiyeti, devletin bu suçu önlemek için aldığı tedbirler ve uygulanan cezalar tespit edilmeye çalışılmıştır. Abstract Bribery is one of the oldest crimes in societies. Bribery, which is psychologically based due to the fact that the individual constantly wants more, has always been a problem that is encountered due to different social reasons. The bribery crime, which the state had to fight during the Ottoman Empire, was also seen in the early years of Republic Turkey. In different public institutions, government officials committed bribery charges. The crime of bribery that arises on the basis of human psychology is shaped according to socio-cultural, political and economic conditions. These conditions vary periodically and affect the type and prevalence of bribery. The conditions in period of Atatürk in Turkey also had an impact on bribery. In our study; with periodic reasons, bribery cases occurring in Atatürk's period in Turkey were examined. According to their fields, public institutions where bribery was committed, the nature of bribery crimes, measures taken by the state to prevent this crime and the penalties applied were tried to be determined.
İkinci Dünya Savaşı sonrasında oluşan konjonktür, Sovyet Rusya'ya yayılabilmesi için yeni bir fır... more İkinci Dünya Savaşı sonrasında oluşan konjonktür, Sovyet Rusya'ya yayılabilmesi için yeni bir fırsat tanımıştı. İkinci Dünya Savaşı sırasında meydana gelen olaylar, Sovyet yayılmacılığının önünü açmış, Sovyet Rusya ise eline geçen bu fırsatı değerlendirmek istemiştir. Almanları kovalarken girdiği Avrupa içlerinden çekilmek istememiş ve uluslararası ortamın elverişli durumundan yararlanarak güneye de yayılmak istemişti. Bu politika şüphesiz en fazla Türkiye'yi etkilemiştir. SSCB'nin hedefi, savaş sonrası güvenlik kuşağı olarak gördüğü, Balkanlar ve Boğazlar bölgesinde nüfuz sahibi olmaktı. Sovyet Rusya, savaş sonrasında geleneksel politikalarının da etkisiyle, sıcak denizlere inmek ve enerji bölgesi olan Ortadoğu'ya ulaşmak için güneye açılmak istemiştir. Bu amaç kapsamında Sovyet Rusya, Türkiye'yi İngiltere ve ABD'den ayırarak kendisini bölgede daha avantajlı duruma getirmek istiyordu. Bunun için, Türkiye üzerinde baskı yapmış, Boğazlarda üs ve Doğu bölgesinden toprak talep etmiştir. Sovyetlerin bu politikaları Türkiye'nin tüm dış politikasını etkilemiş ve şekillendirmiştir. Çalışmamızda; Sovyet Rusya'nın İkinci Dünya Savaşı sonrasında yayılmacı politikası ve bu politika kapsamında güneye inme amacı, gerekçeleri ile birlikte incelenmiştir. Sovyet Rusya'nın güneye inme amacı için Türkiye üzerinde uyguladığı baskı politikası sonucu gelişen Türkiye-Sovyet Rusya ilişkileri ve bunun Türkiye'nin dış politikası üzerindeki etkisi ele alınmıştır.
İkinci Dünya Savaşı sonrasında, dünyada yeni bir denge oluşmuş, ABD ve SSCB süper güç olarak orta... more İkinci Dünya Savaşı sonrasında, dünyada yeni bir denge oluşmuş, ABD ve SSCB süper güç olarak ortaya çıkmıştı. Dünya bu iki güç etrafında bölünerek, ülkelerin siyasi, ekonomik ve sosyo-kültürel yapılarını etkileyecek iki kutuplu bir sistem oluşmuştu. Türkiye de oluşan bu yeni düzenden en fazla etkilenen ülkelerden biri olmuştur.
Dünya genelini etkileyen büyük olayların sonrasında yeni bir düzen kurulur ve aktörler değişir. B... more Dünya genelini etkileyen büyük olayların sonrasında yeni bir düzen kurulur ve aktörler değişir. Birinci Dünya Savaşı da kendinden sonra yeni bir düzeni beraberinde getirmiş, imparatorluklar yıkılmış, Avrupa'daki aktörler değişmiştir. Rusya'da ihtilal olmuş ve Çarlık Rusya yerini Bolşevik Rusya'ya bırakmış, Almanya yenilmiş, Wersailles Anlaşması ile kontrol altına alınmıştı. Osmanlı Devleti savaştan yenik ayrılarak ömrünü tamamlamış, yerini ulusal ve cumhuriyet rejimi ile yönetilen Türkiye'ye bırakmıştı. Diğer taraftan savaşın galipleri arasında olan İngiltere ve Fransa statükoya yön veren ülkeler halini alırken, İtalya'da faşist bir sistem ile yönetilmeye başlamış ve dış politikada saldırgan bir tutum sergiliyordu. Almanya'da Nazi Partisi ve statükonun değişmesinden yana olan Adolf Hitler'in başa geçmesinden sonra Avrupa'da meydana gelen hızlı değişim, dünyayı yeni bir savaşın eşiğine getirmişti. Bu ani değişimler ise, daha önceki devlet arası ilişkilerde de birtakım değişiklikleri berberinde getirdi. İkinci Dünya Savaşı ve bu savaşın ilişkilere etkisinin sonucu olarak, Türkiye'nin Sovyetlerle ve Batılı devletler olan ilişkilerini yeni bir boyuta taşımıştır. Güvenliğini garanti altına almak ve savaştan olabildiğince az etkilenmek isteyen Türkiye, meydana gelen olayların etkisine göre devletlerle olan ilişkilerini revize etmişti. Türkiye'nin dış politikasına yön veren gelişmelerden biri de İngiltere ve Fransa ile Ankara'da imzaladığı ittifaktı. Türkiye, coğrafi konumu sebebiyle, kurduğu ittifaklarda hassas bir denge izlemek mecburiyetinde kalmıştır. Özellikle Sovyet Rusya'nın Türkiye'ye karşı tavrının değişmesi, Türkiye'yi İngiltere ve Fransa ile imzaladığı ittifaka mecbur etmişti. Bu sürecin bir etkisi de Türk basını üzerine olmuş, hükümet basını bir araç olarak kullanmıştır. 19 Ekim 1939 tarihinde Ankara'da Türk-İngiliz-Fransız İttifakı imzalanmasına karşın, başta Sovyet Rusya olmak üzere diğer ülkelerin de tepkisini çekmemek için, hükümet bu ittifakın içeriği ve sonuçları hakkında iyimser öngörü konusunda basını devreye sokmuştur. Çalışmamızda; İkinci Dünya Savaşı şartlarının zorlaması ile imzalanan Türk-İngiliz-Fransız İttifakının dönemin basınında nasıl ele alındığı, diğer ülkelere karşı bu ittifakın amacının iyimser yanını göstermek için basının nasıl kullanılmaya çalışıldığını göstermeye çalışacağız.
İkinci Dünya Savaşı, Birinci Dünya Savaşı sonrası oluşan dengenin bozulması, Almanya, İtalya gibi... more İkinci Dünya Savaşı, Birinci Dünya Savaşı sonrası oluşan dengenin bozulması, Almanya, İtalya gibi revizyonist ülkelerin istekleri sebebiyle meydana gelmiştir. İki savaş arası meydana gelen olaylar, ülkeler arası ilişkilerin yeniden düzenlenmesi sorununu da ortaya çıkarmıştı. İlişkilerini yeniden gözden geçirmek zorunda kalan ülkeler arasında Türkiye ve Sovyet Rusya da bulunmaktaydı. Birinci Dünya Savaşı sonrasında Türkiye Sovyet Rusya ilişkileri gayet iyi seyir etmiş, 1936 yılı sonrasında Türkiye'nin Batılı ülkelerle ilişkilerini geliştirmesi ile ilişkiler soğumaya başlamıştı. İkinci Dünya Savaşı'nın ve Sovyet Rusya ile ilişkilerin etkisiyle Türkiye, savaşın başlarında İngiltere ve Fransa ile bir ittifak anlaşması imzalamıştı. Üçlü İttifak Anlaşması'nın Ankara'da acele bir şekilde imzalanmasının perde arkasında, Sovyet Rusya'nın Türkiye'ye karşı takındığı tavır ve Moskova Görüşmeleri sırasında Sovyet yetkililerin tutum davranışları etkili olmuştu. Türkiye Üçlü İttifak Anlaşmasının acele bir şekilde imzalanmasına rağmen, basını da kullanarak bu anlaşmanın sadece savunma maksatlı olduğunu vurgulamış, özellikle Sovyetlere karşı bir düşmanca tutum içermediğini göstermeye çalışmıştı. Türk basınında anlaşmayla ilgili haberlerde anlaşmanın düşmanca olmadığı, savunma ve barışı koruma maksatlı olduğu, özellikle Sovyet Rusya'ya karşı olmadığı belirtiliyordu. Sovyet yetkililer, Türkiye'nin Batılı Devletler yaptığı bu ittifaka sıcak bakmamışlar, hatta eleştirmişlerdir. Sovyet basınının da bu üçlü ittifak anlaşmasını sayfalarına taşıdığını görmekteyiz. Meydana gelen bir olayla ilgili olarak, hükümetler mesaj vermek istediklerinde basını kullandıkları tespitinden yola çıkarak, Sovyet Basınının olayla ilgili haber ve yorumlarında Türkiye'ye karşı bir mesaj içeriyor muydu? Çalışmamızda; Türkiye'nin İngiltere ve Fransa ile bir ittifak anlaşmasına sıcak bakmayan Sovyet Rusya'nın, basınında bu olayı nasıl değerlendirdiği, Türkiye'ye dış politik gelişmeler çizgisinde mesaj verip vermediği incelenecektir.
Kıbrıs, Akdeniz'de işgal ettiği konum sebebiyle, tarih boyunca stratejik öneme sahip olmuş ve bu ... more Kıbrıs, Akdeniz'de işgal ettiği konum sebebiyle, tarih boyunca stratejik öneme sahip olmuş ve bu önemini hiç kaybetmemiştir. Ticari, askeri ve dini öneminin yanında, Doğu Akdeniz'de ileri karakol konumunda olan Kıbrıs, aynı zamanda bölgesel güç dengesinin de belirleyicisi olmuştur. İngilizlerin Kıbrıs'a olan ilgileri ticari amaçlarla başlamış, zamanla siyasi ve askeri amaca dönüşmüştür. Özellikle 18. yüzyılda artan ticari ilişkiler ve Yakındoğu'da meydana gelen siyasi gelişmeler sebebiyle Kıbrıs'a olan ilgisi artmıştır. Rusya'nın bölgede bir güç haline gelmesi sebebiyle İngiltere'nin politikaları da buna göre şekillenmiştir. 93 Harbi'nde Osmanlı Devleti'nin mağlup olması sonrasında İngiltere, Osmanlı Devleti'ne bir ültimatom vererek, Rusya'ya karşı Osmanlı Devleti'ni korumayı taahhüt etmiş, karşılığında ise, Ermeni reformu yanında, Kıbrıs adasının da İngiltere tarafından "işgal ve yönetimi''ni kabul etmesini istemiştir. Osmanlı Devleti'nin bu ültimatoma kabul cevabını vermesinden sonra 4 Haziran 1878 tarihinde İstanbul'da Kıbrıs Anlaşması imzalanmıştır. Bundan sonra İngiltere, Kıbrıs'a asker çıkararak işgal etmiştir. Kıbrıs'ın İngiltere tarafından işgal edilmesi, dönemin güçleri tarafından tepkiyle karşılanmış, Rusya da bu duruma tepki göstermişti. Rus Devleti'nin yanında, Rus basını da bu duruma sessiz kalmamıştı. Kıbrıs'ın İngiltere'ye devredildiği süreçte Rusya'da yayınlanan Niva Dergisi, Kıbrıs'ın İngiltere'ye devredilmesini tüm yönleriyle ele alarak incelemiş ve yorumlarda bulunmuştur. Daha 1877 yılında savaşın devam ettiği sırada İngiltere'nin bölgeyle ilgili planları üzerinde duran dergi, Akdeniz'de batılı güçler arasındaki mücadele ve bu mücadelede Kıbrıs'ın yeri üzerinde değerlendirmelerde bulunmuştur. Dergi, İngiltere'nin Kıbrıs'ı işgali sürecinde meydana gelen olayları ve bu olaylar hakkındaki görüşlerini dile getirmiştir. Kıbrıs'ın İngiltere tarafından işgal edilmesi sonrasında da, Kıbrıs ve önemi hakkında makalelere yer veren dergi,
Öz Osmanlı Devleti'nin siyasi ve sosyal yapısı için bir dönüm noktası olan İkinci Meşrutiyet'in i... more Öz Osmanlı Devleti'nin siyasi ve sosyal yapısı için bir dönüm noktası olan İkinci Meşrutiyet'in ilanı, dönemin iç ve dış konjonktürünü etkileyen önemli bir gelişmedir. Osmanlı iç politikasında kargaşaları beraberinde getiren süreç, dış politikada da büyük güçlerin Osmanlı Devleti ile ilgili politikalarında revizyona gitmelerine sebep olmuştur. Rusya, hem Boğazlar ve Balkanlarla ilgili politikaları, hem de Almanya'nın Osmanlı Devleti üzerindeki etkisi sebebiyle, İkinci Meşrutiyet'in ilanı süreci ile yakından ilgilenmiştir. Bu süreçte yayın yapan Rus basın organı Niva Dergisi de Meşrutiyet süreci ile haberlere yer vererek, yorum ve değerlendirmelerde bulunmuştur. Rusya'nın politikasını göstermesi açısından, Niva Dergisi'nin yorumları dikkate değerdir. Çalışmamızda; haftalık olarak yayın yapan Niva Dergisi'nin, İkinci Meşrutiyet süreci ile ilgili yaptığı haber ve değerlendirmeler incelenerek, bu değerlendirmelerin amacı ve mahiyeti, süreçle alakalı yazılı literatürle de mukayesesi yapılarak, tespit edilmeye çalışılmıştır. Abstract In the Russian Press (Niva Magazine) Evaluations on the Second Constitutional Process The declaration of the Second Constitutional Era, which was a turning point for the political and social structure of the Ottoman State, was an important event affecting the internal and external conjuncture of the period. The process that brought the turmoil in Ottoman domestic politics, led to the revision of the great powers in foreign policy to the policies of the Ottoman State. In this process, Russia, which pursued a policy on both the Straits and the Slavs in the Balkans, was closely interested in this process due to the influence of Germany on the Ottoman Empire. The Russian press organ Niva Magazine, which published in this process, included the news through the Constitutional Period and made comments and evaluations. In our study; the news and evaluations of the Niva Magazine, which publishes on a weekly basis, about the Second Constitutionalist period were examined and the purpose of these evaluations were compared with the written literature related to the process.
Özet Rüşvet, toplumlardaki en eski suçlardan biridir. Bireyin sürekli daha fazlasını istemesinden... more Özet Rüşvet, toplumlardaki en eski suçlardan biridir. Bireyin sürekli daha fazlasını istemesinden dolayı psikolojik temelli olan rüşvet, farklı toplumsal sebeplerden kaynaklı olarak her dönem rastlanılan bir sorun olmuştur. Osmanlı Devleti zamanında devletin mücadele etmek zorunda kaldığı rüşvet suçu, Cumhuriyet Türkiye'sinin ilk yıllarında da görülen bir vakadır. Farklı kamu kurumlarında, devlet görevlileri rüşvet suçunu işlemişlerdir. İnsan psikolojisi temelinde ortaya çıkan rüşvet suçu, sosyo-kültürel, siyasi ve ekonomik şartlara göre şekillenir. Söz konusu şartlar dönemsel olarak değişkenlik gösterir ve bu da rüşvetin çeşidini ve yaygınlığını etkiler. Atatürk dönemi Türkiye'sinin şartları da rüşvet suçu üzerinde etkili olmuştur. Çalışmamızda; dönemsel sebepleri ile birlikte, Atatürk dönemi Türkiye'sinde meydana gelen rüşvet vakaları incelenmiştir. Alanlarına göre rüşvet suçunun işlendiği kamu kurumları, rüşvet suçlarının mahiyeti, devletin bu suçu önlemek için aldığı tedbirler ve uygulanan cezalar tespit edilmeye çalışılmıştır. Abstract Bribery is one of the oldest crimes in societies. Bribery, which is psychologically based due to the fact that the individual constantly wants more, has always been a problem that is encountered due to different social reasons. The bribery crime, which the state had to fight during the Ottoman Empire, was also seen in the early years of Republic Turkey. In different public institutions, government officials committed bribery charges. The crime of bribery that arises on the basis of human psychology is shaped according to socio-cultural, political and economic conditions. These conditions vary periodically and affect the type and prevalence of bribery. The conditions in period of Atatürk in Turkey also had an impact on bribery. In our study; with periodic reasons, bribery cases occurring in Atatürk's period in Turkey were examined. According to their fields, public institutions where bribery was committed, the nature of bribery crimes, measures taken by the state to prevent this crime and the penalties applied were tried to be determined.
İkinci Dünya Savaşı sonrasında oluşan konjonktür, Sovyet Rusya'ya yayılabilmesi için yeni bir fır... more İkinci Dünya Savaşı sonrasında oluşan konjonktür, Sovyet Rusya'ya yayılabilmesi için yeni bir fırsat tanımıştı. İkinci Dünya Savaşı sırasında meydana gelen olaylar, Sovyet yayılmacılığının önünü açmış, Sovyet Rusya ise eline geçen bu fırsatı değerlendirmek istemiştir. Almanları kovalarken girdiği Avrupa içlerinden çekilmek istememiş ve uluslararası ortamın elverişli durumundan yararlanarak güneye de yayılmak istemişti. Bu politika şüphesiz en fazla Türkiye'yi etkilemiştir. SSCB'nin hedefi, savaş sonrası güvenlik kuşağı olarak gördüğü, Balkanlar ve Boğazlar bölgesinde nüfuz sahibi olmaktı. Sovyet Rusya, savaş sonrasında geleneksel politikalarının da etkisiyle, sıcak denizlere inmek ve enerji bölgesi olan Ortadoğu'ya ulaşmak için güneye açılmak istemiştir. Bu amaç kapsamında Sovyet Rusya, Türkiye'yi İngiltere ve ABD'den ayırarak kendisini bölgede daha avantajlı duruma getirmek istiyordu. Bunun için, Türkiye üzerinde baskı yapmış, Boğazlarda üs ve Doğu bölgesinden toprak talep etmiştir. Sovyetlerin bu politikaları Türkiye'nin tüm dış politikasını etkilemiş ve şekillendirmiştir. Çalışmamızda; Sovyet Rusya'nın İkinci Dünya Savaşı sonrasında yayılmacı politikası ve bu politika kapsamında güneye inme amacı, gerekçeleri ile birlikte incelenmiştir. Sovyet Rusya'nın güneye inme amacı için Türkiye üzerinde uyguladığı baskı politikası sonucu gelişen Türkiye-Sovyet Rusya ilişkileri ve bunun Türkiye'nin dış politikası üzerindeki etkisi ele alınmıştır.
Uploads
Papers by ahmet çelik