Kayıtlar

Istanbul etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Theodora Bizans'ın Unutulmaz Kraliçesi

Resim
Pezevenklerin düşmanı bir Bizans Kraliçesi Kahramanlığın cinsiyeti olmaz! Tarihte öyle kadın karakterler vardır ki yaşadıkları döneme damga vurmuşlardır. İşte bunlardan biri de Roma İmparatoriçesi Theodora’dır. Prenses kimi Romalı tarihçiler tarafından gücün, cinselliğin ve ihtirasın simgesi sayılsa da bazı tarihçiler imparatoriçeyi tarihte var olma mücadelesine girişmiş büyük kişilik, muhteşem bir kadın olarak görmektedir. Gelin hikâyeyi okuyalım buna bir de siz karar verin! Gözlerini dünyaya bir subay çocuğu olarak açan Theodora’nın güzel günleri babasını kaybetmesi ile elinden kayıp gider. Baba evin direğidir derler hey gidi dibi delik dünya üç kız kardeşi ile Theodora yetim kalır. Annesi üç çocukla yaşamakta zorluk çekiyordur. Anne tekrar evlenince üvey baba Theodora’yı para kazanmaya zorlar ve Theodora dansçılık, erotik gösteriler, aktrislik derken   şimdiki At Meydanı'ndaki hipodromda bulur kendini. O zaman Yeşiller Maviler karşılaşmalarında mavileri desteklemektedir. Gel...

İstanbul ve "asgari müştereklerde buluşmak" üzerine

Resim
Asgari müştereklerde buluşamamanın sonucu - AFP-JIJI Bir yayınevine danışmanlık yaptığım zamandı. O yayınevinde bir yazarla tanıştım. İkindi vaktiydi sanırım. Kafe'de oturmuş konuşuyorduk. Konu ne ara siyasete geldi bilemiyorum. Yazar döndü ve bu konuda sen ne düşünüyorsun? Dedi. Ben de siyaseti bilemem ama millet olarak asgari müştereklerde buluşmamız lazım dedim. Ve yazarımız başından geçen bir olayı anlatmaya başladı. Kimilerine sağcı, kimilerine solcu, kimilerine, komünist, kimilerine İslamcı denilen 80'li yıllardı. Bir gün polis beni yakaladı. Arama kararı varmış hakkımda. Ben milliyetçiyim. İstanbul'da Gayrettepe'de Emniyet Müdürlüğü'ne götürdüler. Ve beni bi temiz dövdüler. Hem de ne dövme Allah'ım ıslatıp, ıslatıp dövdüler sonra da penceresi olmayan yukarıdan girilen ve üstünde mazgal olan bir yere attılar. 

Ressam Kristin Saleri ve Anadolu Kadınları

Resim
Kubizmden etkilenen İstanbullu bir ressam Kristin Saleri Anadoluyu Resmeden Ressam Kristin Saleri Blogger Bolat Kristin Saleri’nin Kubik resimlerine heyrandır. O bana göre bu topraklarda Anadolu kadınını ve Anadolu folklorunu resmetmiş en iyi ressamlarımızdan biridir. Kristin Saleri kadınları, tarlaları, çiçekleri, ağaçları, kuşları, müzisyenleri, balıkçıları ve ülkemizin folklorunu resimlerine taşıyarak ülkesine büyük hizmet etmiştir. Bir blog yazarı olarak, Türk milletinin sıradan bir ferdi olarak Kristin Saleri ve onun nezdinde ülkemizde yaşayan ve bu ülkeye hizmet eden Ermeni toplumumuza saygı ve şükranlarımı sunuyorum!  Bu etnik kimliği bir ayrım, ayrımcılık için değil  var olmalarına duyduğum saygı nedeniyle belirtiyor ve yazıyorum. Doğumu hüzünlü yıllara denk gelen bir Ermeni Kızı Bu blog yazım Kristin Saleri’yi anmak için yazılmıştır, toprağı bol, ruhu şad olsun… Kristin Saleri’nin hayat hikayesi İstanbul’umuzun uzak ve yazlık ilçesi olan Sili...

Boukoleon Sarayı: Mevlüt Uysal'ı övmek veya gömmek!

Resim
Boukoleon Sarayı restorayon projesi övülmesi gereken bir projedir!   Fatih Küçük Ayasofya Mahallesi Boukoleon Sarayı Blogger Bolat'ın mottosu basittir! "Övmen gereken insanı övülmesi gerektinde öveceksin! Gömülmesi gereken insanı gömülmesi gereken yerde gömeceksin! İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Mevlüt Uysal övülmesi gereken günleri yaşıyor. Neden diyeceksiniz bir proje kapsamında İstanbul Büyükşehir Belediyesi 1610 yaşındaki Boukoleon Sarayını Restore edecekmiş şahane ama çok geç kalınmış fikir. Adam Başakşehir gibi bir ilçede yaşayan Living-Lab açtı, tıkır tıkır işliyor! Kaç kişi biliyor yaşam laboratuvarı nedir? Ağzı laf yapar mı bilmiyorum ama eli iş yapıyor! İzlediğim kadarıyla çalışkan, işini yapan bir insan! İstanbul'un tanıtımını yapma fikri irrite edicidir! Boukoleon Sarayı İstanbul'un tanıtımına katkı sağlar diyorlar. Bence İstanbul'un tanıtımı önemli değil. Eğer bir insan dünyada yaşıyor da İstabul'u bilmiyorsa çektirs...

İslam Bilim ve Teknoloji Tarihi Muzesi ve Fuat Sezgin Hoca!

Resim
İslam Bilim ve Teknoloji Tarihi Müzesi Prof. Dr. Fuat Sezgin hoca hayatını kaybedince onun büyük önem verdiği İslam Bilim ve Teknoloji Tarihi Müzesi aklıma geldi. İslam Bilim Tarihçisi Prof. Dr. Fuat Sezgin tarafından hazırlanan ve 24 Mayıs 2008 yılında açılan müze, Kültür ve Turizm Bakanlığı, Frankfurt Üniversitesi Arap İslam Bilimleri Tarihi Enstitüsü, Prof. Dr. Fuat Sezgin, Türkiye Bilimler Akademisi (TUBA) ve Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırmalar Kurumu (TÜBİTAK) arasında imzalanan protokolle hayatımıza girdi. Daha doğrusu giremedi. Ne yazık ki kendisini muhafazakar veya milliyetçi gören insanların dahi %95’nin adını bilmediği hatta gitmediği müzenin adı İslam Bilim ve Teknoloji Tarihi Müzesi’dir. Bu %95 tahmini iddialı bir tahmindir ve tamamen bana aittir yani objektif düşünce değildir. Ama gönül ister ki bir örneği Frankfurt’ta olan bu müzeyi en azından İstanbulluların %50’si müzeyi ziyaret etsin. Gönül neler istemiyor ki! Elimizdeki kıymetlerin değerini bilmem...

Redhouse Kimdir İlginç Hayat Hikayesi?

Resim
İstanbullu Redhouse İstanbullu Sir William James Redhouse Kimdir? İstanbul çok garip bir şehir. Ben İstanbul'u tavan arasındaki bir sandığa benzetiyorum. Karıştırmak, keşfetmek çok ayrı bir duygu. Mesela Blogger Bolat olarak size bir soru sorsam cevabını hemen vereceksiniz. O zaman soruyorum: Redhouse nedir? Redhouse kimdir? -Bildim Türkçe İngilizce yaygın olarak  kullanılan sözlük diyeceksiniz! Biliyorum o sözlüğün yazarı diyeceksiniz. Doğrudur ama Redhouse sadece bir sözlük ismi değildir. Redhouse sizin gibi benim gibi bir İstanbulludur.  Nasıl yani? Dediğini duyar gibiyim. Gelin size Sir  William James Redhouse'un hikayesini anlatayım. James Redhouse'un ilginç hayat hikayesi William James Redhouse, Biritanya Krallığında 1811 yılında soğuk bir kış günü dünyaya gelir. Londra’da doğar, talihsiz bir çocuktur. Henüz 5 yaşındayken yetim kalır. Ana yok, baba yok! Okulda başarısızdır. Sekiz yaşında okuldan atılır. Donanma’ya personel yetiş...

İstanbul Sirk Gibidir

Resim
İstanbul Metrobüs Dizilişi İstanbul devasa bir sirke benziyor. Sürekli bir hareket, bir ışık demeti, sürekli bir ekşin, gürültü patırtı, şov eksik olmuyor. Herkesin bir maskesi var. Herkes sanki başka birini oynuyor. Evde başka, yolda başka, iş yerinde başka bir insan. İstanbul'da yolunuz metrobüse düşerse akrobat olmalısınız. Oradan oraya sıçramadan, cambazlık yapmadan metrobüslere binmeniz mümkün değildir. Biraz işi abartırsanızsanız size ayar verecek sirk terbiyecisi çoktur. Boşlukları doldururken dikkatli olmakta fayda var! Doğasından kopartılmış bazı Adem evlatlarıyla tartışma hali sizi saçma sapan bir noktaya getirir, çıkarır pıçağı mazallah...

Biyofili Biyofobi Nedir? İstanbul'un Biyofobik Tasarımları

Resim
Atalarımızın biyofilik tasarımı Topkapı ve bizim biyofobimiz Bu ne garip bir terim Blogger Bolat biyofili de nedir? Dediğini duyar gibiyim. Biyofili: İnsanların hayvan, bitki, bitki örtüsü, su, doğa sesleri, mevsimsel değişiklikler gibi doğal uyaranlara doğuştan gelen bir yakınlık isteği şeklinde ifade edilen bir terimdir. Yani, insanın bu doğaya bağlı yaşama inancına biyofili deniyor. Biyofili, ilk olarak Amerikalı psikolog Edward Wilson tarafından ortaya konulan ve insanın bilinçaltındaki hayatını devam ettirmeye olan inancı azmi olarak açıklanan bir terimdir. Wilson bu kavramı Biophilia adlı eserinde kullanmıştır. Bekliyoruz bizim akademisyenlerimiz ne zaman dünyaya bir terim ya da kavram ihraç edecekler? Bu terim dilimize biyofili veya biyofilya şeklinde geçmiştir. İngilizcesi "biophilic" olan bu terimin mimarideki karşılığı ise "biophilic desing"dır. Fotoğrafa bir bakın bizden 550 yıl önce atalarımızın en zengin zamanında yaptığı insan ruhuna ve doğaya u...

Profesyonel Telve Pro Türk KahvesininTruva Atısın

Resim
Türk Kahvesi Böyle Ayakta İçilir mi? Hayır Kesinlikle! Türk toplumu olarak kahveyi Yemen'den aldık. Biz kahveyi belki Yemenlilerden öğrendik ama  onu kendi üslubumuz ile harmanlayarak "Türk kahvesi" adında yeni bir demleme ve içim şekli icat etmeyi de başardık. O gün bugündür Türk kahvesi dünya kültüründe önemli bir yer etti. Türk kahvesi bir alışkanlıktır, Türk Kahvesi bir gelenektir. Türk kahvesi bir tiryakiliktir. Türk kahvesi bir törendir, şölendir, seromonidir. Türk kahvesi milli kültürümüz içinde oluşturduğumuz önemli bir dünya standardıdır. Standarttır diyorum çünkü: Türk kahvesini karton bardakta içebilir misiniz? Hayır yavan olur! Türk kahvesini su bardağında içebilir misiniz? Hayır, görgüsüzlük olur! Türk kahvesini, kulplu fincanda içebilir misiniz? Türk kahvesini yolda yayıla yayıla yürürken içebilir misiniz? Hayır, kahve çekirdekleri çarpar sizi. O sıradan bir kahve değildir! Onu ancak zarif Türk kahvesi fincanında, oturarak keyifle içersiniz! Türk ka...

Küçük İstanbul Nerede?

Resim
İstanbul kim tarafından nasıl kuruldu? İstanbul ile Göbeklitepe'nin ne alakası var? Büyük İstanbul burada peki Küçük İstanbul nerede? Bir maddenin, bir şehrin büyüğü olmadan küçüğü de olmaz. Eskiler derki her şey zıddı ile kaimdir. Önce büyük İstanbul ile başlayalım. İstanbul’u İstanbul yapan Büyük Konstantin’dir. Romalılar içinde bizim de olduğumuz “barbar” olarak adlandırdıkları kavimlerin istilası nedeniyle ne Roma’nın ne Milan’ın imparatorluk için güvenli bir başkent olamayacağını biliyordu. Çünkü Roma imparatorluğun sınırları Avusturya’dan Kızıldeniz’e, İspanya’dan Kırım’a dek uzanıyordu. Ona son derece merkezi ve güvenli bir anakent lazımdı. Ve Büyük Konstantin 11 Mayıs 330 yılında Büyük Konstantin, şehirlerin kraliçesine taç giydirerek İstanbul’u, Roma’nın yeni başkenti olarak tüm dünyaya ilan etti. Artık doğunun ve batının kalbi burada atacaktı. Ve 1453’te büyük İstanbul Türklerin şehri oldu. Küçük İstanbul kim tarafından nasıl kuruldu?

İstanbul Silüeti ve Çöpten İstanbul Mimarisi

Resim
“İstanbul’a çok yanlış yaptık” Küçükçekmece Gölü Çarpık Kentleşme Sayın Cumhurbaşkanımız Erdoğan, İstanbul Küçükçekmece ilçesinde konuştu “İstanbul’a çok yanlış yaptık”dedi. Dedi de ne oldu? Yapanın yanına kar kaldı. Sayın Cumhurbaşkanı tüm bunları Büyükşehir Belediyesi Başkanvekili Göksel Gümüşdağ’ın anne ve babasının adına Küçükçekmece’de yaptırılan Fethiye-Hasan Gümüşdağ Camii’nin açılışını gerçekleştirdi. Küçükçekmece gölünün kenarına yapılan   o ucube binaları görmüşsünüzdür! İnsanın ağlayası geliyor!  Küçükçekmece  gölü dünyanın sayılı lagünlerin biriyken yasaları hiçe sayan, çarpık yapılaşmanın, çevreye duyarsızlığın en önemli örneği olmaya aday! Küçükçemece gölü resmen "öldü" ve İstanbul için bir su havzası olmaktan çıkarıldı. Şehrin ortasındaki tatlı suyu kullanamayan, kullanmadığımız gibi onu berbat hale getirmeye devam eden yerel yönetimlere sahibiz! Çok önemli bir arkeolojik alan olan Küçükçekmece gölünün etrafını betona boğarak İstanbul...

Hapı Yutmak Deyimi ve Hikayesi

Resim
İstanbul hapı nasıl yuttu? İstanbul'da gençliğin bir kısmı hapı yuttu. Yutmaya da devam ediyor. Terör şebekelerinin pazarladığı türlü, çeşitli uyuşturucu haplar, şehrin gençlerini çürütmeye devam ediyor. Bir çok aile yavrularını kurtarmak için mücadele veriyor, çırpınıyor! Gençlik hapı yutuyor dedik. Hapı Yutmak deyimi de maalesef İstanbul'dan çıkmış bir deyimdir. Kötü bir durumda olduğumuzu anlatan bu deyimin çıkış öyküsüne, hapı yutmak deyiminin kökenine, etimolojisine bakalım! Efenim, şöyle ki: Hapı yutmak deyiminin ortaya çıkış öyküsü Osmanlı İmparatorluğunun bağımlılıkla mücadelesiyle ünlü Padişahı IV. Murad tahttadır. Sarayın hekimbaşısı olan doktor Emir Çelebi'nin bir uyuşturucu türü olan afyon kullandığı ihbarı yapılır. İhbarcıya göre Emir Çelebi afyon haplarını kuşağında taşımaktadır. Padişah Emir Çelebi'ye güvenen biri olmasına rağmen. Hekimini huzuruna çağırır!

Korku Dağları Bekler! Sakın Korkma!

Resim
Korkuyu pazarlamak! Korku Dağları Bekler Ne Demek? İstanbul'dan kaçın diyorlar. İstanbul'dan nereye kaçacaksın? İstanbul'dan nereye gideceksin? "Korku dağları aşırır" der atalar! Bu duygunun pirim yaptığını bilen bir çok akademisyen demeç veriyor! Kaçın! Ama nereye?  Gelin size bir hikayeyi aktarayım: Bir zamanlar etrafı yüksek duvarlarla örülmüş tek bir girişi olan bir şehir varmış. Günlerden bir gün bu şehrin kapısının önüne kocaman elleri, kocaman kolları ve devasa vücuduyla bir dev gelip oturmuş. Günlerce kimse dışarıya çıkamıyor, dışarıda olanlar da şehre giremiyormuş. Birisi şehirden çıkmaya çalışsa, dev kızılcık ağacından yapılmış zopasını sağa sola savurarak insanlara dehşeti yaşatıyormuş.

İstanbul'da Bir Bayram Sabahı

Resim
Kaynak: bizevdeyokuz Kaynaşmak nedir? Toplu taşımada insanların vıcık birbiri ensesine üflediği durum mudur? İnsanlar nasıl kaynaşır! Sohbet ederek, konuşarak, görüşerek! Müjdeler olsun kaynaşma ihtiyacımız kalmamış olacak ki bayramları toptan tatile dönüştürdük. Toplumsal yapımız için yara sayılabilecek bu durum kapitalizmin mümessilleri tarafından doluluk oranları, turizm ve ekonominin canlanması olarak ifade ediliyor. Sosyoloji bilimini sevmeyen bir millet olduğumuz için garipsemedim! Bayramlaşmayı unutacağız anlaşılan! Bayramlar sevdiklerimizi ziyaret ve sevgi dolu bakış demektir. Bayramları Bodrumda, Çeşmede, Marmaris'te, Alanya'da, Antalya'da dalgalara maya çalmak olarak algılamaya başladıysak vay halimize.  Bayram mı tatil mi? Bayram ile tatil arasındaki farklar!

Eskiden Buralar Hep Dutluktu İstanbul

Resim
Dut ağacının ve dut kelimesinin ilginç hikayesi Dut Ağacı Boyunca Dut Yemedim Doyunca.... İstanbul için söylenen en önemli cümlelerden biri şudur herhalde: “Eskiden buralar hep dutluktu.” Maalesef Blogger Bolat insanı olarak biz İstanbul’un dutluk olduğu yılları göremedik. Ama gönül bugün de “Buralar hep dutluk” diyebilmeyi arzu ederdi, cümlenin sonuna dili geçmiş zamanı koymadan. İstanbul’un en önemli dutlukları Şişli, Nişantaşı semtinde yer alıyordu. Topağacı semti kocaman bir dut ormanıydı. Büyük anane anlatırdı. İstanbul’un o koca boşlukları, kocaman tarım arazileri cinnet geçiren bir mirasyedilik tavrı ile hebe-lüp talan edildi. Artık "dut" görmek için Anadoluya gitmeniz gerekiyor. Bu da bir seromonidir gidin memlekete dut silkeleyin aman sakın ha ağaçtan düşmeyin kulaklarım çınlamasın. Yaz denince akla gelen en önemli meyvelerden biri duttur diyoruz çünkü "dut"  aşkın meyvesidir. Aşk gibi dadlıdır. Anadolu’da TOKİ’nin gazabından ve açgözlü inşaa...

Vikingler, İskandinavlar Türk Soylu mu?

Resim
Roskilde-Music-Festival / Danimarka Festival Kavramının İçine Etmek! Semi , Roskilde Müzik Festivali’nden bahisle bir blog yazısı paylaştı. Viking diyarındaki Roskilde Festivalinin videolarını izleyince, bizdeki, şiir festivali! Balık tutma festivali! Öykü festivali gibi festivaller aklıma geldi! Kavramlar paramparça! Şuna şiir günü, balık tutma şeysi filan deyin illa adı festival olmak zorunda değil! Festival başka bir şey! Blogger Bolat'ın Sevdiği Avrupalı Halklar Blogger Bolat insanının sevdiği Avrupalı gruplar vardır. Macarlar, İzlandalılar, İsveçliler, Norveçliler, Danimarkalılar, Finlandiyalılar, Polonyalılar! Balkanlar hepten akraba onları saymıyorum! İngiltere içinde de Keltleri severim! Vikinglere, “Viking” ismini “soyguncu” anlamında İngilizler vermiştir! Tüm İskandinav halkı bu kelimeden muzdariptir. Tüm İskandinav halkına Viking demek hoş değildir. Viking nitelemesini, macera için, ganimet için yola çıkan İskandinavlar için kullanabiliriz. Peki, bazı İ...

İstanbul Kütüphaneleri ve Kütüphaneler Haftası

Resim
Beyazıt Devlet Kütüphanesi - İstanbul Kütüphaneler Haftası Kutlu Olsun Mart ayının son haftası ve Nisan ayının ilk haftası ülkemizde Kütüphaneler Haftası olarak kutlanılıyor. Her ne kadar bilginin dijitalleşmesi devam etse de insanlığın gerçek bilgi mirası dünyanın kütüphanelerinde bulunuyor. Bu vesileyle ülkemiz kütüphanecilerinin Kütüphaneler Haftası'nı  tebrik ediyorum. Dün gibi hatırlıyorum ilk kütüphane maceram Jules Verne'nin Denizler Altında Yirmibin Fersah adlı kitabıyla başladı. Bu mekanların havası insana, kültürü, sanatı, çalışkanlığı hatırlatır. Sanırım 2009 yılıydı Almanya'da Dortmund Üniversitesi'nin kütüphanesine gittiğimde şunu gördüm bütün masalar doluydu. Ve bir Allah'ın kulu başını kaldırmıyor bizdeki gibi sağa sola bakmıyordu. Oysa biz üniversite öğrencisiyken kütüphaneler boş, kantinler dolu olurdu. İstediğin kadar Almanya'yı eleştir! Çalışkan millet, işini hakkı ile yapan bir millettir Almanlar.

Haliç'in Zincirleri Kültürel Mirasımız

Resim
Zincir Kelimesinin K ö keni ve Haliç Zincirleri Haliç Zincirleri - Aya İrini Müzesi. Foto: Abdullah Biraderler Zincir kelimesi kadınlarla ilintiliymiş! Nasıl yani! D ediğini duyar gibiyim. "z enne", "zengin" "zincir", "zindan" kelimeleri aynı kökten geliyormuş. Farsça 'da "Zenne" kelimesi kadın demek . Çocuk düşüren kadınların zincire vurulması veya hapsedilmesi gibi eski ve kötü bir Far s adeti varmış ! "Zind an" kelimesi kadın hapsolunan yer demekmiş. Kısa bir etimolojik aç ıklamadan sonra gelelim asıl maksadımıza!   Geçen bir kurumun duvarında büyük bir zincir baklası gördüm. Aklıma Haliç'i koruyan zincirler geldi, unutmadan yazayım istedim. Siz o meşhur Haliç'in zincirlerini gördünüz mü? Başka bir ülkede olsa yıllık 3 milyon ziyaret alırdı. Varlık içinde yokluk çekmek nasıl olur diye sorsalar "Türkiye"yi örnek göstermek isterim. 

Mecidiyeköy Kimliksiz Bir İstanbul Semti

Resim
Bir semtin ruhuna Fatiha! Mecidiyeköy Bir zamanlar buralar da dutluktu /Mecidiyeköy Bir zamanlar (yaklaşık 60 yıl önce) buralar da hep dutluktu! Padişahın bir ihsanıyla kurulmuş bir köyken bugün İstanbul'un en çirkin alanlarından biri oluverdi! Çiftlikler, bağ evleri, karanfil kokan bahçeler yok oldu! Ortasından yol geçti, her yanını gecekondular sardı. Sonra iş hanları alışveriş merkezleri dikildi derken 20. yüzyılda başka modern bir gecekondulaşma daha yaşadı bu semtimiz! Nereyi anlatıyorsun Blogger Bolat! Adındaki 2 değerli sözde şey "Mecidiye" ve "Köy"

Kadıköy Belediyesi ve Zeytinburnu Belediyesi'ne Sorular!

Resim
Geçen gün Kadıköy Belediyesi bir basın bülteni göndermiş. Meteoroloji Genel Müdürlüğü kendilerinden gözlem istasyonu kurmak için yer istemişler. Oysa aynı Meteoroloji Genel Müdürlüğü'nün  12 yıl önce ihaleye çıkarılan 44.000 m2’lik eski meteoroloji arazisi bilmem ne inşaat şirketine satılmış! Aradan zaman geçince satılan arazinin yanı başında bulunan Göztepe Özgürlük Parkı’na Otomatik Meteoroloji Gözlem İstasyonu (OMGİ) kurulması için Kadıköy Belediyesi’nden yer istemişler. İstedikleri alan satılan meteoroloji arazisine sadece 300 metre uzaklığında. Şimdi Kadıköy’de satılan meteoroloji i arazisinde 4 gökdelen duruyor! İçine İstasyon Kurulacak Olan Göztepe Özgürlük Parkı Kadıköy Belediyesi yaşananlara rağmen parkın içine istasyon kurulmasına izin vermiş.  KADIKÖY BELEDİYESİ'NE SORUYORUM, NEDEN İZİN VERDİNİZ GİTSELERDİ GÖKDELENLERİN BAHÇESİNDEN İZİN ALSALARDI, NEDEN İZİN VERDİNİZ? Şimdi devlet arazisini hoyratça satanlara sesleniyorum.  Yahu İstanbul'da ...