Bu eserin tüm yayın hakları saklıdır. Yayınevinin/Yazarın izni olmadan eserin herhangi bir bölümü... more Bu eserin tüm yayın hakları saklıdır. Yayınevinin/Yazarın izni olmadan eserin herhangi bir bölümü yeniden basılamayacağı gibi, kayıt, fotokopi ve bilgi depolama da dahil elektronik ya da mekanik yöntemle yeniden çoğaltılıp dağıtılması yasaktır.
, 26 Nisan 1889'da Viyana'da doğdu. Avusturyalı bir çelik üreticisinin oğlu, sekiz kardeşin en kü... more , 26 Nisan 1889'da Viyana'da doğdu. Avusturyalı bir çelik üreticisinin oğlu, sekiz kardeşin en küçüğüydü. Berlin' de iki yıl makine mühendisliği öğrenimi gördü. Daha sonra Bertrand Russell'ın etkisiyle mantığa ve felsefeye yönelen Wittgenstein, Birinci Dünya Savaşı'nda Avusturya ordusuna yazıldı ve savaş boyunca mantık ve felsefe notları tuttu. 1919'da toplum hayatına döndükten sonra babasından miras kalan serveti dağıtarak aşırı sade ve tutumlu bir yaşam biçimini benimsedi. Öğretmenlik ve bahçıvan yamaklığı yaptı, müzikle ilgilendi. Tractatus ile felsefeye yapabileceği katkıları tükettiğini düşünen Wittgenstein, ani bir kararla yeniden felsefeye yöneldi. 1929' da Cambridge Trinity College' da öğretim üyesi oldu. 1939 yılında Cambridge Üniversitesi'nde felsefe kürsüsüne atandı. Hitler'in Avusturya'yı işgal etmesinden sonra İngiliz vatandaşlığına geçti. 1944 sonbaharında kanser olduğu anlaşıldı. 29 Nisan 1951' de Cambridge' de öldü. Çağımızın en önemli düşünürlerinden biri olan Ludwig Wittgenstein, 20. yüzyılın ikinci çeyreğinde Anglo-Sakson felsefesini derinden etkilemiş, mantık kuramları ve daha sonra da dil felsefesiyle iki özgün felsefe sistemi oluşturmuştur.
İlk dönemde yapılan çeviriler dilsel açıdan sorunlar barındırmaktadır. Yunanca felsefî kavramları... more İlk dönemde yapılan çeviriler dilsel açıdan sorunlar barındırmaktadır. Yunanca felsefî kavramların Arapçası henüz oluşmadığından, gündelik dilden aktarım yapılmış ve kimi zaman da bu terminoloji kullanımı yanlışlığa neden olmuştur. Bu nedenle çevirilerin bazılarında Yunanca kavramlar olduğu gibi Arapçaya aktarılmış ve Arapçalaştırılmıştır. Sözgelimi, Yunancadan Arapçaya yapılan ilk çevirilerde element (στοιχειοσ) terimi 'unsur' (ع نصر) yerine Yunanca sözcük 'ustukus' )أسطقس( biçiminde Arapçaya aktarılmıştır. İbn Rüşd 'bilim felsefesi' (الفلسفة العلمي ة) terimiyle kesin kanıta dayalı olan 'apodeiktik' / 'burhânî' (ἀπόδεικτικη / )برهاىن felsefe yapma tarzını belirtmektedir. Latince çeviride doğru olarak 'philosophia speculatia' terimi kullanılmıştır. 4 Yunanca metindeki 'idealar' (ἴδη) terimi, Arapçaya 'türler' demek olan 'envâ' اع( )أنو olarak çevrilmiştir. Bu çeviri kimi zaman isabetli olsa da yer yer yanlışlığa neden olabilmektedir. Her ne kadar Arapça çeviri Platon'un İyi İdeası için 'cins' sözcüğünü ve diğer idealar içinse, her birinin bu ideadan pay almaları ve onun altında toplanmaları nedeniyle 'tür' sözcüğünü kullansa da, mantıkta kullanılan cins-tür ayrımı üzerinden yapılan bu ayrıştırma ideaların anlaşılamamasına neden olmaktadır. Yine İbn Rüşd, 'matematiksel nesneler' (τὰ μαθεματικὰ) yerine 'matematiksel türler' التعليمية( اع )األنو ifadesini kullanmıştır. Bu pasajla ilgili olarak İbn Sînâ'nın 'matematiksel şeyler' (الت األمور عليمية) ifadesi konuyu daha doğru olarak anlatmaktadır. 5 Metinde özellikle oluş ve bozuluş konuları sıkça vurgulanmaktadır. Bu konu doğa biliminde ele alınmasına kar-4 Bkz.
In this article, although we will focus on virtue ethics, we will not discuss the derivatives or ... more In this article, although we will focus on virtue ethics, we will not discuss the derivatives or types of virtue in depth. Here, we will talk about teleological virtue rather than the question of whether epistemological virtues or not. However, it is a fact that in Plato and Aristotle, teleology is closely related to epistemology. This is because knowledge is needed for virtue to be realized, and knowledge is ultimately acquired for a purpose. This shows us that teleology determines the epistemological aspect of this highest peak of Ancient Greek wisdom. When we compare this with the utilitarian understanding of the Sophists, we see that a purpose is needed for the realization of virtue. The Sophists’ denial of absolute reality eliminates the purpose of finding virtue or vice.
Beytulhikme An International Journal of Philosophy, 2023
Toplumsal sözleşme teorisi, bir toplumdaki sosyal ve siyasi etkileşimleri yöneten ilkeleri anlama... more Toplumsal sözleşme teorisi, bir toplumdaki sosyal ve siyasi etkileşimleri yöneten ilkeleri anlamayı amaçlayan kapsamlı bir akademik araştırmaların konusu olmuştur. Bu bağlamda, Antik Yunanda Sofistler, bireysel davranışlara ve toplumsal uyuma rehberlik eden ilkeleri tanımlayan bir toplumsal sözleşme çerçevesi geliştirmede önemli rol oynamışlardır. Protagoras, Gorgias, Prodikos, Antiphon, Hippias ve Isokrates gibi ünlü Sofistlerin toplumsal yaşama ve toplum sözleşmesine farklı noktalardan katkılarını inceleyen bu çalışma, Antik Yunan'da, Sofistlerin toplumsal sözleşmesinin derinlemesine bir analizini sunmayı amaçlamaktadır. Çalışmada, Sofistler tarafından ortaya atılan ve ahlaki değerlerin öznel olduğunu, bireyler ve kültürler arasında farklılık gösterdiğini öne süren ahlaki görecelilik kavramı incelenecektir. Protagoras'ın öğretilerini araştırarak ve ünlü “İnsan her şeyin ölçüsüdür” ifadesi incelenerek; ahlaki göreceliliğin toplum sözleşmesi çerçevesindeki sonuçları analiz edilecektir.
Beytulhikme An International Journal of Philosophy, 2018
Platon’daki zihin-idea ilişkisi ile Aristoteles’in ruh kuramındaki form-madde karşıtlığı ya da en... more Platon’daki zihin-idea ilişkisi ile Aristoteles’in ruh kuramındaki form-madde karşıtlığı ya da energeia ve entelekhia ayrımından sonra felsefede zihin konusundaki ilk ciddi kuram Descartes tarafından geliştirilmiştir. Descartes zihni bedenden ayrı bir töz olarak ele almış ve bütün gerçek bilgilerin kaynağının zihnin dolaysız algısıyla ortaya çıkan kavramlarla oluşturulabileceğini söylemiştir. Bunun sonucunda ise bedeni bir makine olarak görmek zorunda kalmış ve sonrasında bu görüşü makinedeki hayalet metaforu ile eleştirilmiştir. Bu yazıda Descartes’ın zihin kavramına verdiği anlama ve zihnin yöntemsel işleyişi konusundaki görüşlerine değinmeye çalışacağız. Göstereceğimiz üzere, Descartes zihin konusunda dogmatik bir anlayışa sahiptir. Onu bu anlayışa sevk eden şey Tanrının insan zihnine yerleştirdiği doğuştan idelerin, insan bilgisinin en sağlam temellerini oluşturan biricik gerçeklikler olduğu görüşüdür. Bilgiye ulaşmak için bu ilkelerin dolaysız elde edilmesi yani açık ve seçik olması gereklidir ve bu da sezgi ve tümdengelim yoluyla elde edilebilir.
Muhammad Iqbal sees each person as the “self” with an independent identity, and God as the “Absol... more Muhammad Iqbal sees each person as the “self” with an independent identity, and God as the “Absolute Self”. The human experience of the self is a constantly changing experience. This change develops around a center and eventually forms an organic unity. The independence of the self does not mean that it is closed to other-selves. It is wrong to see the essence of the self as an unchanging substance or to conceive it as an unstable flow. According to Iqbal, the real personality of man is not a "thing" but an "action", a "sum of behaviors". The human being at the highest level of self-consciousness is the only being among all creatures capable of consciously participating in the creative life of the Creator.
When we say that we understand the language of God with the language of the universe, we mean tha... more When we say that we understand the language of God with the language of the universe, we mean that we can understand the language of God with the language of the universe and in other ways as well. Therefore, what we really want to say is that when we look at the event from our own point of view, that is, from our own factuality, we must necessarily understand the universe in order to understand the language of God, and for us to understand it can only be possible by understanding the language of the universe. We will present this with some examples. At the same time, we will talk about some styles of understanding in the history of philosophy. Since understanding the language of God is also understanding the language of religion, we will try to briefly show how the language of God or the language of the universe is understood through the language of religion, how this is wrong in Judaism, Christianity, especially in the idea of medieval Christian priests and a number of styles of understanding in the Islamic world.
The subject that we have tried to mention in this article mainly intensifies on the meta-ontologi... more The subject that we have tried to mention in this article mainly intensifies on the meta-ontological or metaphysical field. Although we cannot know the real existence of objects, at least, we say something that cannot be expressed. Then, we should not ignore that our judgments belonging to the unknown field can be interpreted, more or less, on account of the relation to the area of the facts we know them. It is clear that trying to get the meaning of the world in itself or noumenon through the image of the concrete world is useless. Nevertheless, this condition does not mean that it should not make inquiries concerning the noumenon world and discontinue thinking about what the field of existence in itself is. Interpretations on this field of existence in itself cannot be expressed by mere knowledge of the actual area or the real notions. Because, in our image of the real world, there seems a situation that continually changes and which converts its meaning in each change.
Although the cause of Suhrawardī’s death may have been his esoteric views, we can see that this w... more Although the cause of Suhrawardī’s death may have been his esoteric views, we can see that this was a political medium. Because the decision of Ṣalāḥ al-Dīn al-Ayyūbī to execute Suhrawardī was political, especially because of the Crusades moving towards al-Quds at that time, where was taken by the Crusaders. There is a definite alliance upon that Ṣalāḥ al-Dīn al-Ayyūbī ordered to kill Suhrawardī. Because the other issues Ṣalāḥ al-Dīn al-Ayyūbī was dealing with prevented him from coming to Aleppo and examining this issue in detail. At the same time, Ṣalāḥ al-Dīn al-Ayyūbī could not have time to discuss whether the decision to kill Suhrawardī for political reasons was a hasty one. although the cause of Suhrawardī’s death may have been his esoteric views, we can see that this was a political medium. As a result, the decision of Ṣalāḥ al-Dīn al-Ayyūbī to execute Suhrawardī has based on political reasons. Some matters were mentioned in Suhrawardī’s death fatwā, especially his suggestion ...
Iğdır Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2014
Değerlerin ilişkili olduğu alanlar, inanç ve düşüncenin sistematik hâle gelmesinden önce belirgin... more Değerlerin ilişkili olduğu alanlar, inanç ve düşüncenin sistematik hâle gelmesinden önce belirgin bir şekilde ortaya çıkmamıştı. Çünkü eski medeniyetlerde bütün bu alanlar birlik içindeydiler ve ayrılmaz bir bütün olarak kendilerini açığa vurmaktaydılar. Biz bu yazıda sistematik dönemde ortaya çıkan ayrışmaların teoloji, metafizik ve bilim açısından nasıl bir değerler felsefesi yani siyaset, ahlâk ve hukuk normu ortaya koyduğunu göstermeye çalışacağız.
Kartezyen felsefe, geleneksel ruh anlayışını terk ederek modern psikolojiye de kaynaklık eden bir... more Kartezyen felsefe, geleneksel ruh anlayışını terk ederek modern psikolojiye de kaynaklık eden bir bilinç görüşünü felsefeye eklemler. Descartes, ruhu yalnızca canlılık veren bir organizmaya, can ruhlarına indirgerken, düşünceyi ise Tanrının bir armağanı olarak yücelttiği zihin yetisine, rasyonel ruha bağlar. Böylece insan, düşünmesi yönüyle zihinsel şey, eylemesi yönüyle de bir makine olarak adlandırılır. Düşüncenin yüceltilmesi, insanı yücelten biricik şeyin zihin olduğu anlamına gelir. Düşünen şey olarak insan, eylemlerinde artık uzamsal olan tözden yararlanacak, düşünceyi yalnızca kendi benliğinin ve sonra da Tanrının bilgisini elde etmede kullanacaktır.
Beytulhikme An International Journal of Philosophy, 2013
In this paper it will be dwelt on the conceptual groundwork of analyses by Kant in the matter of ... more In this paper it will be dwelt on the conceptual groundwork of analyses by Kant in the matter of metaphysics, which is the oldest philosophical discipline and the queen of sciences, on why it cannot be understood within the limits of reason. According to Kant, metaphysical judgments do assert a claim that they had given knowledge of the truth, by connoting logical themselves. However, this case is nothing short of the logic of illusion. That the relation between metaphysics and logic has the real but not the ideal character, states that it consists of an illusion.
Iğdır Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2013
Descartes, fiziğin metafizikten öncelikli olmadığını sıkça söylemesine karşın, varlığı kavrama ko... more Descartes, fiziğin metafizikten öncelikli olmadığını sıkça söylemesine karşın, varlığı kavrama konusunda daima maddî dünyanın öneminden bahsetmiş, bunun yanında, in-san zihninin uzamın sınırlarını aşamadığını belirtmiştir. Ancak Kartezyen düşüncede fiziksel şeyler Tanrının bir eseri olduğu için, Descartes Tanrıyı kavramaksızın bir fiziksel kanıttan söz etmenin anlamsız olduğunu vurgulamıştır. Böylece doğa yasaları, Tanrının belirlediği kurallar içerisinde işleyişine devam etmektedir. Bu çalışmada bir yandan Kartezyen doğa felsefesinin temel kavramları olan madde, töz ve mekanizm ele alınacak ve Descartes fiziğindeki Tanrısal düzen anlatılmaya çalışılırken, diğer yandan Post-Kartezyen filozofların zihinle beden arasındaki ilişkinin çözümüne dair görüşleri-ne yer verilecektir.
We firstly find traces of systematical and comprehensive thought related to existence of the univ... more We firstly find traces of systematical and comprehensive thought related to existence of the universe in Plato and Aristotle. Plato, by the doctrine of ideas which is the basis of his whole philosophy, accepted that the objective world was to be composed of shadows, and he propounded that the essential was in ideal world. On the contrary, Aristotle has shaped his thoughts related to being by conception made individual substances as base, and he defended that Platonic idealism was only a conceptual structure and the truth was not composed of absolute forms or ideas but it was to be consist of indivisible unity of them. In this paper it will briefly be dealt with the bases of both conceptions.
Tanrının varlığı ve Onun evren ve insan ile ilişkisi sorunu, felsefenin çok eski ve temel problem... more Tanrının varlığı ve Onun evren ve insan ile ilişkisi sorunu, felsefenin çok eski ve temel problemlerinden biri olarak görülür. Bir bilgi konusu olarak Tanrının varlığı ve O’nun mahiyeti, bu evrenin üzerinde aşkın bir varlıkla ilgili olduğu hâlde, insan, içinde bulunduğu fiziksel evrende Onun koyduğu yasaları bulabilir. Tanrı kavramı Descartes felsefesinin en girift noktalarından birini oluşturur. Aslına bakılırsa, felsefesini fizik temeller yani mekanik dünya görüşü üzerine kuran Descartes’ın, metafiziğine koşul olarak Tanrıyı koyması, Tanrı olmaksızın bir varlığın olamayacağı görüşünden kaynaklanır. Bu yazıda Descartes felsefesinde Tanrının insanla ve evrenle olan ilişkisini açıklamaya çalışacağız.
Gazâlî denilince akla ilk gelen şeyin felsefe eleştirisiyle ünlü bir kelâmcı olduğu düşünülse de,... more Gazâlî denilince akla ilk gelen şeyin felsefe eleştirisiyle ünlü bir kelâmcı olduğu düşünülse de, biz burada onun sırf eleştirel düşüncesini aktarmayacağız. İslâm dünyasının bu ünlü dü-şünürünün salt bir metafizik eleştirisine giriştiği düşünülebilir, ancak bu bizce tam olarak doğru değildir. Gazâlî hakkında dile getirilen geleneksel yorumların pek sağlıklı olmadığı düşünce-sinden yola çıkarak daha sağlıklı bir yaklaşım içinde bulunmak için çaba göstermek istiyoruz. Bu yazıda, Gazâlî’nin İslâm dün-yasında felsefeyi yıktığı, entelektüel gelişmeye ket vurduğu ve bilimsel ve düşünsel ilerlemenin önüne set çektiği gibi yorumların tutarlı olup olmadığını tartışacağız.
Bu eserin tüm yayın hakları saklıdır. Yayınevinin/Yazarın izni olmadan eserin herhangi bir bölümü... more Bu eserin tüm yayın hakları saklıdır. Yayınevinin/Yazarın izni olmadan eserin herhangi bir bölümü yeniden basılamayacağı gibi, kayıt, fotokopi ve bilgi depolama da dahil elektronik ya da mekanik yöntemle yeniden çoğaltılıp dağıtılması yasaktır.
, 26 Nisan 1889'da Viyana'da doğdu. Avusturyalı bir çelik üreticisinin oğlu, sekiz kardeşin en kü... more , 26 Nisan 1889'da Viyana'da doğdu. Avusturyalı bir çelik üreticisinin oğlu, sekiz kardeşin en küçüğüydü. Berlin' de iki yıl makine mühendisliği öğrenimi gördü. Daha sonra Bertrand Russell'ın etkisiyle mantığa ve felsefeye yönelen Wittgenstein, Birinci Dünya Savaşı'nda Avusturya ordusuna yazıldı ve savaş boyunca mantık ve felsefe notları tuttu. 1919'da toplum hayatına döndükten sonra babasından miras kalan serveti dağıtarak aşırı sade ve tutumlu bir yaşam biçimini benimsedi. Öğretmenlik ve bahçıvan yamaklığı yaptı, müzikle ilgilendi. Tractatus ile felsefeye yapabileceği katkıları tükettiğini düşünen Wittgenstein, ani bir kararla yeniden felsefeye yöneldi. 1929' da Cambridge Trinity College' da öğretim üyesi oldu. 1939 yılında Cambridge Üniversitesi'nde felsefe kürsüsüne atandı. Hitler'in Avusturya'yı işgal etmesinden sonra İngiliz vatandaşlığına geçti. 1944 sonbaharında kanser olduğu anlaşıldı. 29 Nisan 1951' de Cambridge' de öldü. Çağımızın en önemli düşünürlerinden biri olan Ludwig Wittgenstein, 20. yüzyılın ikinci çeyreğinde Anglo-Sakson felsefesini derinden etkilemiş, mantık kuramları ve daha sonra da dil felsefesiyle iki özgün felsefe sistemi oluşturmuştur.
İlk dönemde yapılan çeviriler dilsel açıdan sorunlar barındırmaktadır. Yunanca felsefî kavramları... more İlk dönemde yapılan çeviriler dilsel açıdan sorunlar barındırmaktadır. Yunanca felsefî kavramların Arapçası henüz oluşmadığından, gündelik dilden aktarım yapılmış ve kimi zaman da bu terminoloji kullanımı yanlışlığa neden olmuştur. Bu nedenle çevirilerin bazılarında Yunanca kavramlar olduğu gibi Arapçaya aktarılmış ve Arapçalaştırılmıştır. Sözgelimi, Yunancadan Arapçaya yapılan ilk çevirilerde element (στοιχειοσ) terimi 'unsur' (ع نصر) yerine Yunanca sözcük 'ustukus' )أسطقس( biçiminde Arapçaya aktarılmıştır. İbn Rüşd 'bilim felsefesi' (الفلسفة العلمي ة) terimiyle kesin kanıta dayalı olan 'apodeiktik' / 'burhânî' (ἀπόδεικτικη / )برهاىن felsefe yapma tarzını belirtmektedir. Latince çeviride doğru olarak 'philosophia speculatia' terimi kullanılmıştır. 4 Yunanca metindeki 'idealar' (ἴδη) terimi, Arapçaya 'türler' demek olan 'envâ' اع( )أنو olarak çevrilmiştir. Bu çeviri kimi zaman isabetli olsa da yer yer yanlışlığa neden olabilmektedir. Her ne kadar Arapça çeviri Platon'un İyi İdeası için 'cins' sözcüğünü ve diğer idealar içinse, her birinin bu ideadan pay almaları ve onun altında toplanmaları nedeniyle 'tür' sözcüğünü kullansa da, mantıkta kullanılan cins-tür ayrımı üzerinden yapılan bu ayrıştırma ideaların anlaşılamamasına neden olmaktadır. Yine İbn Rüşd, 'matematiksel nesneler' (τὰ μαθεματικὰ) yerine 'matematiksel türler' التعليمية( اع )األنو ifadesini kullanmıştır. Bu pasajla ilgili olarak İbn Sînâ'nın 'matematiksel şeyler' (الت األمور عليمية) ifadesi konuyu daha doğru olarak anlatmaktadır. 5 Metinde özellikle oluş ve bozuluş konuları sıkça vurgulanmaktadır. Bu konu doğa biliminde ele alınmasına kar-4 Bkz.
In this article, although we will focus on virtue ethics, we will not discuss the derivatives or ... more In this article, although we will focus on virtue ethics, we will not discuss the derivatives or types of virtue in depth. Here, we will talk about teleological virtue rather than the question of whether epistemological virtues or not. However, it is a fact that in Plato and Aristotle, teleology is closely related to epistemology. This is because knowledge is needed for virtue to be realized, and knowledge is ultimately acquired for a purpose. This shows us that teleology determines the epistemological aspect of this highest peak of Ancient Greek wisdom. When we compare this with the utilitarian understanding of the Sophists, we see that a purpose is needed for the realization of virtue. The Sophists’ denial of absolute reality eliminates the purpose of finding virtue or vice.
Beytulhikme An International Journal of Philosophy, 2023
Toplumsal sözleşme teorisi, bir toplumdaki sosyal ve siyasi etkileşimleri yöneten ilkeleri anlama... more Toplumsal sözleşme teorisi, bir toplumdaki sosyal ve siyasi etkileşimleri yöneten ilkeleri anlamayı amaçlayan kapsamlı bir akademik araştırmaların konusu olmuştur. Bu bağlamda, Antik Yunanda Sofistler, bireysel davranışlara ve toplumsal uyuma rehberlik eden ilkeleri tanımlayan bir toplumsal sözleşme çerçevesi geliştirmede önemli rol oynamışlardır. Protagoras, Gorgias, Prodikos, Antiphon, Hippias ve Isokrates gibi ünlü Sofistlerin toplumsal yaşama ve toplum sözleşmesine farklı noktalardan katkılarını inceleyen bu çalışma, Antik Yunan'da, Sofistlerin toplumsal sözleşmesinin derinlemesine bir analizini sunmayı amaçlamaktadır. Çalışmada, Sofistler tarafından ortaya atılan ve ahlaki değerlerin öznel olduğunu, bireyler ve kültürler arasında farklılık gösterdiğini öne süren ahlaki görecelilik kavramı incelenecektir. Protagoras'ın öğretilerini araştırarak ve ünlü “İnsan her şeyin ölçüsüdür” ifadesi incelenerek; ahlaki göreceliliğin toplum sözleşmesi çerçevesindeki sonuçları analiz edilecektir.
Beytulhikme An International Journal of Philosophy, 2018
Platon’daki zihin-idea ilişkisi ile Aristoteles’in ruh kuramındaki form-madde karşıtlığı ya da en... more Platon’daki zihin-idea ilişkisi ile Aristoteles’in ruh kuramındaki form-madde karşıtlığı ya da energeia ve entelekhia ayrımından sonra felsefede zihin konusundaki ilk ciddi kuram Descartes tarafından geliştirilmiştir. Descartes zihni bedenden ayrı bir töz olarak ele almış ve bütün gerçek bilgilerin kaynağının zihnin dolaysız algısıyla ortaya çıkan kavramlarla oluşturulabileceğini söylemiştir. Bunun sonucunda ise bedeni bir makine olarak görmek zorunda kalmış ve sonrasında bu görüşü makinedeki hayalet metaforu ile eleştirilmiştir. Bu yazıda Descartes’ın zihin kavramına verdiği anlama ve zihnin yöntemsel işleyişi konusundaki görüşlerine değinmeye çalışacağız. Göstereceğimiz üzere, Descartes zihin konusunda dogmatik bir anlayışa sahiptir. Onu bu anlayışa sevk eden şey Tanrının insan zihnine yerleştirdiği doğuştan idelerin, insan bilgisinin en sağlam temellerini oluşturan biricik gerçeklikler olduğu görüşüdür. Bilgiye ulaşmak için bu ilkelerin dolaysız elde edilmesi yani açık ve seçik olması gereklidir ve bu da sezgi ve tümdengelim yoluyla elde edilebilir.
Muhammad Iqbal sees each person as the “self” with an independent identity, and God as the “Absol... more Muhammad Iqbal sees each person as the “self” with an independent identity, and God as the “Absolute Self”. The human experience of the self is a constantly changing experience. This change develops around a center and eventually forms an organic unity. The independence of the self does not mean that it is closed to other-selves. It is wrong to see the essence of the self as an unchanging substance or to conceive it as an unstable flow. According to Iqbal, the real personality of man is not a "thing" but an "action", a "sum of behaviors". The human being at the highest level of self-consciousness is the only being among all creatures capable of consciously participating in the creative life of the Creator.
When we say that we understand the language of God with the language of the universe, we mean tha... more When we say that we understand the language of God with the language of the universe, we mean that we can understand the language of God with the language of the universe and in other ways as well. Therefore, what we really want to say is that when we look at the event from our own point of view, that is, from our own factuality, we must necessarily understand the universe in order to understand the language of God, and for us to understand it can only be possible by understanding the language of the universe. We will present this with some examples. At the same time, we will talk about some styles of understanding in the history of philosophy. Since understanding the language of God is also understanding the language of religion, we will try to briefly show how the language of God or the language of the universe is understood through the language of religion, how this is wrong in Judaism, Christianity, especially in the idea of medieval Christian priests and a number of styles of understanding in the Islamic world.
The subject that we have tried to mention in this article mainly intensifies on the meta-ontologi... more The subject that we have tried to mention in this article mainly intensifies on the meta-ontological or metaphysical field. Although we cannot know the real existence of objects, at least, we say something that cannot be expressed. Then, we should not ignore that our judgments belonging to the unknown field can be interpreted, more or less, on account of the relation to the area of the facts we know them. It is clear that trying to get the meaning of the world in itself or noumenon through the image of the concrete world is useless. Nevertheless, this condition does not mean that it should not make inquiries concerning the noumenon world and discontinue thinking about what the field of existence in itself is. Interpretations on this field of existence in itself cannot be expressed by mere knowledge of the actual area or the real notions. Because, in our image of the real world, there seems a situation that continually changes and which converts its meaning in each change.
Although the cause of Suhrawardī’s death may have been his esoteric views, we can see that this w... more Although the cause of Suhrawardī’s death may have been his esoteric views, we can see that this was a political medium. Because the decision of Ṣalāḥ al-Dīn al-Ayyūbī to execute Suhrawardī was political, especially because of the Crusades moving towards al-Quds at that time, where was taken by the Crusaders. There is a definite alliance upon that Ṣalāḥ al-Dīn al-Ayyūbī ordered to kill Suhrawardī. Because the other issues Ṣalāḥ al-Dīn al-Ayyūbī was dealing with prevented him from coming to Aleppo and examining this issue in detail. At the same time, Ṣalāḥ al-Dīn al-Ayyūbī could not have time to discuss whether the decision to kill Suhrawardī for political reasons was a hasty one. although the cause of Suhrawardī’s death may have been his esoteric views, we can see that this was a political medium. As a result, the decision of Ṣalāḥ al-Dīn al-Ayyūbī to execute Suhrawardī has based on political reasons. Some matters were mentioned in Suhrawardī’s death fatwā, especially his suggestion ...
Iğdır Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2014
Değerlerin ilişkili olduğu alanlar, inanç ve düşüncenin sistematik hâle gelmesinden önce belirgin... more Değerlerin ilişkili olduğu alanlar, inanç ve düşüncenin sistematik hâle gelmesinden önce belirgin bir şekilde ortaya çıkmamıştı. Çünkü eski medeniyetlerde bütün bu alanlar birlik içindeydiler ve ayrılmaz bir bütün olarak kendilerini açığa vurmaktaydılar. Biz bu yazıda sistematik dönemde ortaya çıkan ayrışmaların teoloji, metafizik ve bilim açısından nasıl bir değerler felsefesi yani siyaset, ahlâk ve hukuk normu ortaya koyduğunu göstermeye çalışacağız.
Kartezyen felsefe, geleneksel ruh anlayışını terk ederek modern psikolojiye de kaynaklık eden bir... more Kartezyen felsefe, geleneksel ruh anlayışını terk ederek modern psikolojiye de kaynaklık eden bir bilinç görüşünü felsefeye eklemler. Descartes, ruhu yalnızca canlılık veren bir organizmaya, can ruhlarına indirgerken, düşünceyi ise Tanrının bir armağanı olarak yücelttiği zihin yetisine, rasyonel ruha bağlar. Böylece insan, düşünmesi yönüyle zihinsel şey, eylemesi yönüyle de bir makine olarak adlandırılır. Düşüncenin yüceltilmesi, insanı yücelten biricik şeyin zihin olduğu anlamına gelir. Düşünen şey olarak insan, eylemlerinde artık uzamsal olan tözden yararlanacak, düşünceyi yalnızca kendi benliğinin ve sonra da Tanrının bilgisini elde etmede kullanacaktır.
Beytulhikme An International Journal of Philosophy, 2013
In this paper it will be dwelt on the conceptual groundwork of analyses by Kant in the matter of ... more In this paper it will be dwelt on the conceptual groundwork of analyses by Kant in the matter of metaphysics, which is the oldest philosophical discipline and the queen of sciences, on why it cannot be understood within the limits of reason. According to Kant, metaphysical judgments do assert a claim that they had given knowledge of the truth, by connoting logical themselves. However, this case is nothing short of the logic of illusion. That the relation between metaphysics and logic has the real but not the ideal character, states that it consists of an illusion.
Iğdır Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2013
Descartes, fiziğin metafizikten öncelikli olmadığını sıkça söylemesine karşın, varlığı kavrama ko... more Descartes, fiziğin metafizikten öncelikli olmadığını sıkça söylemesine karşın, varlığı kavrama konusunda daima maddî dünyanın öneminden bahsetmiş, bunun yanında, in-san zihninin uzamın sınırlarını aşamadığını belirtmiştir. Ancak Kartezyen düşüncede fiziksel şeyler Tanrının bir eseri olduğu için, Descartes Tanrıyı kavramaksızın bir fiziksel kanıttan söz etmenin anlamsız olduğunu vurgulamıştır. Böylece doğa yasaları, Tanrının belirlediği kurallar içerisinde işleyişine devam etmektedir. Bu çalışmada bir yandan Kartezyen doğa felsefesinin temel kavramları olan madde, töz ve mekanizm ele alınacak ve Descartes fiziğindeki Tanrısal düzen anlatılmaya çalışılırken, diğer yandan Post-Kartezyen filozofların zihinle beden arasındaki ilişkinin çözümüne dair görüşleri-ne yer verilecektir.
We firstly find traces of systematical and comprehensive thought related to existence of the univ... more We firstly find traces of systematical and comprehensive thought related to existence of the universe in Plato and Aristotle. Plato, by the doctrine of ideas which is the basis of his whole philosophy, accepted that the objective world was to be composed of shadows, and he propounded that the essential was in ideal world. On the contrary, Aristotle has shaped his thoughts related to being by conception made individual substances as base, and he defended that Platonic idealism was only a conceptual structure and the truth was not composed of absolute forms or ideas but it was to be consist of indivisible unity of them. In this paper it will briefly be dealt with the bases of both conceptions.
Tanrının varlığı ve Onun evren ve insan ile ilişkisi sorunu, felsefenin çok eski ve temel problem... more Tanrının varlığı ve Onun evren ve insan ile ilişkisi sorunu, felsefenin çok eski ve temel problemlerinden biri olarak görülür. Bir bilgi konusu olarak Tanrının varlığı ve O’nun mahiyeti, bu evrenin üzerinde aşkın bir varlıkla ilgili olduğu hâlde, insan, içinde bulunduğu fiziksel evrende Onun koyduğu yasaları bulabilir. Tanrı kavramı Descartes felsefesinin en girift noktalarından birini oluşturur. Aslına bakılırsa, felsefesini fizik temeller yani mekanik dünya görüşü üzerine kuran Descartes’ın, metafiziğine koşul olarak Tanrıyı koyması, Tanrı olmaksızın bir varlığın olamayacağı görüşünden kaynaklanır. Bu yazıda Descartes felsefesinde Tanrının insanla ve evrenle olan ilişkisini açıklamaya çalışacağız.
Gazâlî denilince akla ilk gelen şeyin felsefe eleştirisiyle ünlü bir kelâmcı olduğu düşünülse de,... more Gazâlî denilince akla ilk gelen şeyin felsefe eleştirisiyle ünlü bir kelâmcı olduğu düşünülse de, biz burada onun sırf eleştirel düşüncesini aktarmayacağız. İslâm dünyasının bu ünlü dü-şünürünün salt bir metafizik eleştirisine giriştiği düşünülebilir, ancak bu bizce tam olarak doğru değildir. Gazâlî hakkında dile getirilen geleneksel yorumların pek sağlıklı olmadığı düşünce-sinden yola çıkarak daha sağlıklı bir yaklaşım içinde bulunmak için çaba göstermek istiyoruz. Bu yazıda, Gazâlî’nin İslâm dün-yasında felsefeyi yıktığı, entelektüel gelişmeye ket vurduğu ve bilimsel ve düşünsel ilerlemenin önüne set çektiği gibi yorumların tutarlı olup olmadığını tartışacağız.
Beytulhikme An International Journal of Philosophy, 2012
Bizim bu yazıda bahsetmeye çalıştığımız konu, daha çok metaontolojik ya da metafizik alan üzerind... more Bizim bu yazıda bahsetmeye çalıştığımız konu, daha çok metaontolojik ya da metafizik alan üzerinde yoğunlaşacaktır. Nesnelerin kendinde varlığını bilemesek bile, en azından, dile gelmeyen bir şeylerden bahsediyoruz. Öyleyse bilemediğimiz alana ait yargılarımızın, bildiğimiz olgular alanıyla ilişkisi dolayısıyla az çok yorumlanabileceğini göz ardı etmememiz gerekir. Kendinde dünyanın yani numenin anlamını somut dünya tasarımıyla elde etmeye çabalamanın boşuna olacağı kesindir. Ancak bu durum, numen dünyasının araştırılmaması ve kendinde varlık alanının ne olduğu konusunda düşünmeye son verilmesi gerektiği manasını taşımaz. Çünkü somut dünya tasarımımızda sürekli değişen ve her değiştiğinde de anlamını değiştiren bir durum söz konusudur.
Ethos: Dialogues in Philosophy and Social Sciences, 2012
Our study aims to deal with different and similar conditions between Ghazali and Kant, as charact... more Our study aims to deal with different and similar conditions between Ghazali and Kant, as characters that can show two different thinking forms and two different cultural structures in their thoughts, in context of the same subject. We will deal with why and how that the approaches of both thinkers to the subject transcendental dialectic occur by passing through which stages and try to display that both cultural world incline to this subject by which aim.
Kıta felsefesinin öne sürdüğü doğuştan ilkeler öğretisi ve buna bağlı olarak Tanrı idesinin ve il... more Kıta felsefesinin öne sürdüğü doğuştan ilkeler öğretisi ve buna bağlı olarak Tanrı idesinin ve ilgili diğer kavramların insan zihnine kazınmış olduğu düşüncesi, görgül felsefenin önemli eleştiri konularının başında gelir. Locke, insan zihninin tabula rasa olmasından dolayı, bilgilerin doğuştan zihne kazınmadığını, geleneksel kabûlün aksine bilgilerin deneyim yoluyla kazanıldığını savunur. Bu yazıda, Locke’un rasyonel felsefenin savunduğu doğuştan ilkeler kuramına getirdiği eleştiriler ve bilginin deneyim yoluyla zaman içinde elde edildiği savunusu ele alınacak ve filozofun konuya ilişkin getirdiği kanıtlar incelenecektir.
Beytulhikme An International Journal of Philosophy, 2011
Ele almaya çalıştığımız konunun temelinde, İslâm kültürünün düşünce yapısını şekillendiren beyânî... more Ele almaya çalıştığımız konunun temelinde, İslâm kültürünün düşünce yapısını şekillendiren beyânî ve burhânî epistemolojilere dayanan iki dünya görüşü bulunur. Buradaki temel noktanın beyân ile burhân arasındaki tartışmalarla ilgili olduğu görülür. Yöntem tartışmaları bir yandan dinsel bir yöntem olarak beyânın ve diğer yandan akıl ya da düşünce yöntemi olarak burhânın nasıl kullanıldığını açığa çıkarır.
Aristoteles tarafından en üstün bilim olarak anılan metafizik, zamanla bilimlerin kraliçesi olma ... more Aristoteles tarafından en üstün bilim olarak anılan metafizik, zamanla bilimlerin kraliçesi olma özelliğini yitirmiş ve Viyana Çevresi filozoflarınca felsefenin yalnızca dil analizine indirgenmesiyle birlikte tamamen yadsınmıştır. Ayer doğrulamacılık ilkesine uyarlanamadığı gerekçesiyle metafiziği reddetmiş ve onun felsefeden elenmesi gerektiğini savunmuştur. Ayer’ın doğrulamacılıktan kastı, deney ve gözlem yoluyla bir şeyin ortaya konulmasıdır. Bu da, Wittgensteincı deyişle, anlamın ya da olgunun resmini çizmek demektir.
Araştırmamız iki ayrı düşünme biçimi ve iki ayrı kültürel yapıyı düşüncelerinde gösterebilen kişi... more Araştırmamız iki ayrı düşünme biçimi ve iki ayrı kültürel yapıyı düşüncelerinde gösterebilen kişilikler olarak Gazâlî ve Kant arasındaki benzer ve ayrık durumları aynı konu bağlamında ele almak amacındadır. Her iki düşünürün de transandantal diyalektik konusuna yaklaşımının hangi aşamalardan geçerek gerçekleştiğini, niçini ve nasılı ile birlikte ele alacak ve her iki kültür dünyasının hangi amaç ile bu konuya eğildiklerini göstermeye çalışacağız.
‘Abd al-Laṭīf al-Baġdādī’s Book on the Science of Metaphysics is an important work that contains ... more ‘Abd al-Laṭīf al-Baġdādī’s Book on the Science of Metaphysics is an important work that contains the influence of both Alexander of Aphrodisias and Themistius in the interpretation of Aristotle. Only chapters 13-16 belong to the Lambda. The limitation results first of all from the main purpose of the work, namely to present a new witness for the reception of Arabic metaphysics. As can be seen from the introduction of the work, the work is conceived as a unified whole and may be meant as a kind of summa of metaphysics, a synopsis of four writings that hold high rank among medieval metaphysical works - especially since 'Abd al-Latif apparently regarded not only the Metaphysics but also his other sources as originating from Aristotle, the First Teacher. This translation includes only the eighth chapter of the Book Lamda.
What makes Book Lambda the most important book of Metaphysics is to mention the fundamental subst... more What makes Book Lambda the most important book of Metaphysics is to mention the fundamental substance of being. Therefore, Book Lambda is a book that has been regarded as valuable and has been studied extensively. Arabic translations of this book were in high demand in the Islamic world. We have also considered Arabic metaphysical translations, especially the translation of Book Lambda. The translation you will read is a commentary of the ninth chapter of Book Lambda by Themistius. The Greek original commentary of Lambda was lost, and after the Arabic translation, it was transferred to Latin and Hebrew. However, later parts of the Arabic text were also lost. In this chapter, Themistius comments on the part in which Aristotle discusses the difficulties on the nature of divine intellect and tries to prove that the object of reason, the act of thinking and the object of thinking are the same things.
Alexander's views on universals are, it seems, quite important in the history of western philosop... more Alexander's views on universals are, it seems, quite important in the history of western philosophy. When Boethius gives in his second commentary on Porphyry's Isagoge his solution to the problem of universals as he conceived it, he claims to be adopting Alexander's approach. If true, this means that the locus classicus for all western medieval thinkers on this topic is really a rendering of Alexander's teaching. Alexander commented Aristotle’s statement in his On the Soul “The universal animal either is nothing at all or is posterior if it exists” (402b8), and this commentary has been translated into Arabic several times in the classical period. In this study the anonymous Arabic translations of Alexander’s commentary has been translated into English.
Büyük Hirodes'in tarihçisi ve danışmanı olarak da bilinen Nikolaos Damaskenos'un Aristoteles fels... more Büyük Hirodes'in tarihçisi ve danışmanı olarak da bilinen Nikolaos Damaskenos'un Aristoteles felsefesi üzerine yaptığı çalışmanın, daha sonraki yazarların eserlerinde korunan birkaç parça dışında, büyük ölçüde H. J. Drossaart Lulofs'un çalışmaları ile gösterilene kadar kaybolduğuna inanılıyordu. Şu anda Cambridge'de bulunan bir el yazmasında korunan metinler-den biri (Üniversite Kütüphanesi, Gg. 2.14) bu eserin Süryanice bir versiyonundan uzun alıntılardan oluşuyordu. Bu alıntılardan, Süryani versiyonu-nun, tamamlandığında, en az on üç mēmrā’dan (sözden) oluştuğu ve Aristoteles'in doğa bilimleriyle ilgili bilinen tüm eserlerinin yanı sıra Metafizik’i de az ya da çok kapsadığı çıkarılabilirse de her mēmrā’dan alınan alıntıların uzunluklarında büyük bir tutarsızlık vardır. Böylece Oluş ve Bozuluş Üzerine’yi kapsayan kısım sadece yedi satıra indirgenir. Aristoteles'in Meteoroloji’sinin ilk üç kitabına tekabül eden altıncı mēmrā'dan yapılan alıntılar, bu metnin Cambridge elyazmasında yer aldığı toplam 76 sayfadan 45 sayfasını oluşturuyor.
Yunanlılar ve İranlılar tarafından muhafaza edilmiş, karşıt görüşü ortaya koyan eski bir gelenek ... more Yunanlılar ve İranlılar tarafından muhafaza edilmiş, karşıt görüşü ortaya koyan eski bir gelenek vardır. Bu görüşe göre İskender, Yunanlılara Hint mantığını getiren aracı kişiydi ve sonraki dönem Yunan geleneğini gün yüzüne çıkaran bu etkinin altındaydı. Bu makalede, bu bulguları yeniden gözden geçiriyor ve Yunanlıların Hint mantığından haberdar olmalarına rağmen, bunun kendi konularının gelişimini esaslı bir yönden etkilediğini varsayacak bir neden olmadığı sonucuna varıyorum. Beş-kısımlı Hint kıyasının Aristoteles’in eserinden daha eski bir buluş olmasının mümkün olduğunu öne sürüyorum. Bu sonuçlar, Hindistan’da mantığın gelişimi için kronolojik yapının keşfedilmesi konusunda bize yardım edebilir.
Beytulhikme An International Journal of Philosophy, 2014
Makale yalnızca ‘Mantıksal Davranışçılık’ denen öğretiyi ele alıyor. Bu durum, 1930 ve 1940lı yıl... more Makale yalnızca ‘Mantıksal Davranışçılık’ denen öğretiyi ele alıyor. Bu durum, 1930 ve 1940lı yıllarda pek rağbet görmemesine rağmen, daima psikolojik kavramlarla kafası karışmış olan, o kavramları nasıl öğreneceğimiz hakkında bir anlatım olarak iç gözleme başvurmanın değersizliğinin ayırdında olan ve de zihni beyinle özdeşleştirmeye eğilimi olmayan bir kimse için ilgi uyandıran bir çekiciliğe sahip olacaktır. Bu incelemede tartışılan davranışçılık ve indirgemeciliğin elbette başka biçimleri de vardır. Carnap’ın görüşlerinden hareketle, çalışma eğer okuyucuyu zihin felsefesinin kuşkusuz en önemli figürü olan Wittgenstein’ın eserlerine sürüklerse, amacına hizmet etmiş olur. Bununla birlikte, onun Felsefî Soruşturmalar veya Zettel adlı eserinin yansıma ve gözlemlerinin, bir şekilde başka kurama yol açacağı beklenmemelidir. Onun metaforunu kullanmak için, uygun felsefî çalışmalar sadece anlayışımızdaki düğümleri çözer.
Iğdır Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2014
Aristoteles’in öğrencisi olan Theophrastos, üretken ve çok çeşitli konularda yazan bir yazardı. A... more Aristoteles’in öğrencisi olan Theophrastos, üretken ve çok çeşitli konularda yazan bir yazardı. Aristoteles Theophrastos’a eserlerini yayınlamayı vasiyet etmiş ve onu Lise’ye kendi varisi olarak atamıştır. Bununla birlikte, bu eserinde Theophrastos, bir sonla bağlantılı olan tüm şeylerin basit olmadığını söyleyerek Aristoteles’in metafiziğini sorgulamıştır. En üstün amaca ulaştıktan sonraki çabanın durumu üzerine düşünmüş ve her eylemin bir amaç için bir araç olduğu görüşünü kabul etmemiştir; çünkü ona göre bir amaç olmaksızın da eylem olabilir. Theophrastos’un, araştırma deneyimin sınırlarını aştığı zaman, genellikle çözümlerden çok sorunlar üzerine yoğunlaşmayı tercih ettiği görülmektedir. Aristoteles’e karşı olduğu başka bir durum, Theophrastos’un, boşluğu yalnızca bedenlerin konu-munu ve düzeniyle uğraşan formsuz bir şey olarak görmesidir.
Ortaçağ’ın en büyük Aristoteles yorumcusu olarak kabul edilen İbn Rüşd, büyük filozofun hemen hem... more Ortaçağ’ın en büyük Aristoteles yorumcusu olarak kabul edilen İbn Rüşd, büyük filozofun hemen hemen bütün eserlerine küçük, orta ve büyük olmak üzere üç şekilde şerh yazmıştır. Bu şerhler erken dönemde İbranice ve Latinceye çevrilmiş ve hem Ortaçağ Avrupa felsefesini hem de Yahudi düşüncesini derinden etkilemiştir. Batıda İbn Rüşd’ün etkisi, İbn Rüşdçülük akımı altında bütün Avrupayı sarmıştur. Elinizdeki metin, Metafizik eserine yazılan büyük şerhin Lambda Kitabına, bu eserin her bir bölümünün içeriğini anlatan bir Giriş olarak yazılmıştır. İbn Rüşd başlarda Aleksandros’a göre eseri özetlediğini söylese de, Giriş’in sonunda bu eseri Nikolaos Damaskenos’a göre düzenlediğini belirtmektedir. Giriş’te Zeta (Zây) Kitabıyla birlikte Üpsilon (Vâv) Kitabından bahsedilmesine karşın, Metafizik’te böyle bir kitap yoktur. Bunun, Epsilon Kitabıyla karıştırılmış olabileceğini düşünüyoruz.
Ortaçağ’ın en büyük Aristoteles yorumcusu olarak kabul edilen İbn Rüşd, büyük filozofun hemen hem... more Ortaçağ’ın en büyük Aristoteles yorumcusu olarak kabul edilen İbn Rüşd, büyük filozofun hemen hemen bütün eserlerine küçük, orta ve büyük olmak üzere üç şekilde şerh yazmıştır. Bu şerhler erken dönemde İbranice ve Latinceye çevrilmiş ve hem Ortaçağ Avrupa felsefesini hem de Yahudi düşüncesini derinden etkilemiştir. Batıda İbn Rüşd’ün etkisi, İbn Rüşdçülük akımı altında bütün Avrupayı sarmıştur. Elinizdeki metin, Metafizik eserine yazılan büyük şerhin ikinci (aslında birinci) kitabı olan ‘Büyük Alfa Kitabı’nın küçük bir kısmının yorumundan oluşmaktadır. Bu kitabın ilk kısımlarının ne Arapça çevirisi ne de şerhi elimizde bulunmaktadır. Bunun yanında, Latince ve İbranice çevirilerinde de büyük şerhin eksik kısımlarına henüz rastlanmamıştır. Çevirdiğimiz kısım, daha çok Platon'un ideaları hakkındaki eleştiriden bahsetmektedir.
Hipokrat Yemini, tarihsel olarak hekimler tarafından ele alınan bir yemindir. Yemin, en yaygın ol... more Hipokrat Yemini, tarihsel olarak hekimler tarafından ele alınan bir yemindir. Yemin, en yaygın olarak bilinen Grekçe tıp metinlerinden biridir. Orijinal formu içinde, yeni bir hekimin, belli ahlâkî ölçütleri sürdürmek amacıyla, bazı şifa veren tanrılara yemin etmesi gerekir. Tarihsel ve geleneksel değerine bakacak olursak, bu yemin, son zamanlarda çeşitli modern versiyonları sıkça kullanılmasına karşın, hâlen pek çok ülkedeki tıp çalışanları için bir geçit töreni olarak kabul edilmektedir. Erken dönemlerde Yunancadan Süryaniceye çevrilen metin, Abbasiler zamanındaki çeviri faaliyetleri sırasında Süryaniceden Arapçaya kazandırılmıştır. Biz de bu Arapça metni Türkçeye kazandırarak, okurlara bu yemini orijinal haliyle karşılaştırabilme imkânı sunmuş olduk.
Felsefe tarihi boyunca, ‘İlk Öğretmen’ Aristoteles’in Metafizik adlı eseri hem Batıda hem de Doğu... more Felsefe tarihi boyunca, ‘İlk Öğretmen’ Aristoteles’in Metafizik adlı eseri hem Batıda hem de Doğuda saygın bir yer edinmiş ve pek çok filozof tarafından kimi bölümüne şerhler ve kısa açıklamalar yazılmıştır. Bu filozoflardan biri de hiç kuşkusuz Doğuda ‘İkinci Öğretmen’ diye bilinen Fârâbî’dir. Aristoteles’in İslâm dünyasında en iyi biçimde anlaşılması için çaba göstermiş olan Fârâbî, büyük filozofun birçok eserine açıklama ve şerh yazdığı gibi, telif eserlerinde de Aristoteles’in otoritesine saygı göstermiş ve onun yolunu izlemeye çabalamıştır. Elinizdeki makalede, Fârâbî, Aristoteles’in Metafizik eserindeki amaçlarının ve bu eserin konularının ne olduğunu anlatmakta, ayrıca metafizik bilimine neden teoloji denildiğini ve teoloji ile kelâm bilimi arasındaki farkı kısaca açıklamaya çalışmaktadır.
Çevirisini sunduğumuz metin, Aristoles’in Metafizik eserinin Beta Kitabının ikinci kısmına aittir... more Çevirisini sunduğumuz metin, Aristoles’in Metafizik eserinin Beta Kitabının ikinci kısmına aittir. Beta Kitabı, metafizik sorunlar yığınından ibarettir ve bu sorunların ka-rakteristik yapısı, akla yatkın görünen bir tezle yine aynı derecede akla yatkın ama çelişkili olan antitezi hakkındadır. Burada bahsedilen, on beş sorundan ikincisi üzerinedir ve burada, mantığın temel ilkelerinin araştırılmasıyla tözün araştırılmasının aynı bilimin konusu olup olmadığı tartışılır. Tez: Aynı bilim her iki konuyu da araştıramaz, çünkü mantığın ilkeleri bütün disiplinler için ortaktırlar ve bu ilkeler kendilerinde açık olduklarından ve kanıtlama kendilerine bağlı olduğundan, herhangi bir şekilde kanıtlanamazlar. Antitez: Diğer yandan, mantıksal aksiyomların bilimi tözün biliminden farklıysa, öncelikle bir karar vermek gerekir. Öyle ki, bu karar, tümel mantık ilkelerini destekleyen, bu ilkelerin olduğu ve tözün olmadığı yönde olmalıdır.
Yazar, Kant felsefesinde özel bir öneme sahip olan paradoks konusunu bilim felsefesinin önemli şa... more Yazar, Kant felsefesinde özel bir öneme sahip olan paradoks konusunu bilim felsefesinin önemli şahsiyetlerinin eserlerine başvurarak ele almakta ve konuyu bilimsel açıdan tartışmaktadır. Paradoksun çeşitli anlamları üzerinde durduktan sonra, felsefe ve bilim alanlarındaki paradokstan yani antinomiden bahsetmektedir. Bu yazıda, çağımızdaki bilimsel gelişmelerin daha önce filozoflar tarafından belli anlamda çözümlendiği ileri sürülmektedir. Bunun en güzel örneği Leibniz’in monad kuramıdır. Modern bilim, uzamsız ve kütlesiz atomlar olan kuarklardan bahsederek bu kuramı doğrulamıştır.
Bu makalesinde Ryle, yalnızca kategorilerin tarihsel seyrini Aristoteles, Kant ve analitik felsef... more Bu makalesinde Ryle, yalnızca kategorilerin tarihsel seyrini Aristoteles, Kant ve analitik felsefe bağlamında ele almamakta, aynı zamanda bu süreçte kategorilerin ele alınış biçimini ciddî eleştirilere tabi tutmaktadır. Ryle kategorileri tiplerden ayrı tutmamakta ve kategori-önermelerinin ve tiplerin nasıl oluştuklarını da ele almaktadır. Önermelerin başlığını bilmek, onlar hakkında her şeyi bilmek demektir.
Son defterlerinde Wittgenstein “inancın temelsizliğini kavrama”nın zor olduğunu yazmıştır. O, hiç... more Son defterlerinde Wittgenstein “inancın temelsizliğini kavrama”nın zor olduğunu yazmıştır. O, hiçbir kanıta dayanmayan saf kabulün hayatımızı çok fazla şekillendirdiğini düşünüyordu. Bu açıkçası küçük çocukların durumundaki gibidir. Onlara nesnelerin adları söylenir, onlar da kendilerine söylendiği gibi kabul ederler, temellerini sorgulamazlar. Bir çocuk kendisini besleyen kişiye “Anne” denmesi konusunda bir kanıt istemez. Bu konuda açıktır ki, bir çocuk ne kanıtı dikkate alabilir ne de hatta iyice öğrenene kadar bir şeyden kuşku duyabilir.
Felsefî dil ve terminoloji yapımı Arap tarihinde önemli bir gelişmeydi. Biçimlenen tarzda bir göz... more Felsefî dil ve terminoloji yapımı Arap tarihinde önemli bir gelişmeydi. Biçimlenen tarzda bir gözden geçirme, onun modernleşmesine kendisini adayan kimselere yol gösterebilir. Bu alanda elde edilen başarının ölçüsü onun sınırları kadar kaynaklarını da gösterme konusunda yardımcı olur. Bu çalışma, yazarın daha önce 13 Ocak 1962’de Yale Üniversitesi Oriental Society’de verdiği Woodward konferansından ortaya çıktı. O, felsefî terminolojinin Arapça ve Farsçada oluşturulduğu tarzdaki bir taslağını verme iddiasındadır. O bu konuda alanın kapsamlı bir gözden geçirmesi olmamasına karşın taze zemini parçalar. Bu çizgi boyunca pek çok şey kalır.
Bu yazı, İbn Rüşd’ün Faslu’l-Makâl adlı eserinin Hourani tarafından yapılan İngilizce çevirisinde... more Bu yazı, İbn Rüşd’ün Faslu’l-Makâl adlı eserinin Hourani tarafından yapılan İngilizce çevirisindeki Giriş yazısından bir parçadır. Hourani, filozofların izleyenlerinin sınırlı olduğunu, ancak kelâmcıların öğretilerinin de kesinlikle kitlelerce ulaşılabilir olmadığını ve yine aşırı derecede sofistike olduğunu ifade etmektedir. Yazara göre, felsefe, burhânî hakikat hakkında, onun Yunan bilimlerince bildirilmiş olan zihinsel disiplinlerle kazanılabilir bir şey gibi olduğunu iddia etmektedir. Filozoflar, dinsel öğretilerin yerine, hatta onların yerini almak pahasına, Yeni Platoncu ve Aristotelesçi kavram ve terimleri kullanarak Tanrı ve evreni ele alan konularla ilgili olarak burhânî hakikati dile getirdiklerinde, kelâmcılar, varlık nedenleri olan dinin savunmasında önemli bir rol üstlenmeyi kendilerine görev saymışlardır. Bu yazı, bu iki grup arasındaki tartışmaları felsefe-din ilişkisi bağlamında kısaca ele almaktadır.
Hiçbir bilim dalında, yazar, felsefe ve mantıkta yapabildiği kadarıyla, güvenilir araştırma sonuç... more Hiçbir bilim dalında, yazar, felsefe ve mantıkta yapabildiği kadarıyla, güvenilir araştırma sonuçlarını böylesine fütursuzca hiçe sayamaz. Bu durum için, Bay Coffey’in Mantık Bilimi gibi böyle bir kitabın yayınlanmasına borçluyuz: ve yalnızca, günümüzün pek çok mantıkçısının eserinin tipik bir örneği olarak, bu kitap saygıyı hak ediyor. Yazarın mantık anlayışı Skolastik filozoflarınki gibidir, ve onların bütün hatalarını yapıyor – elbette Aristoteles’e alışılageldik gönderilerle. (Eğer pek çok mantıkçının mantık hakkında kendisinin 2000 yıl önce bildiğinden daha fazla bir şey bilmediklerini bilseydi, mantıkçılarımızın, adını çoğu kez boş yere ağızlarına aldıkları o Aristoteles’in mezarda kemikleri sızlardı). Yazar, modern matematiksel mantıkçıların büyük eserini hiç dikkate almamış – mantık konusunda bir ilerleme kaydeden eser, ancak astrolojisiz astronomi ve simyasız kimya yapan bir şeyle karşılaştırılabilir.
Ortaçağ’ın en büyük Aristoteles yorumcusu olarak kabul edilen İbn Rüşd, büyük filozofun hemen hem... more Ortaçağ’ın en büyük Aristoteles yorumcusu olarak kabul edilen İbn Rüşd, büyük filozofun hemen hemen bütün eserlerine küçük, orta ve büyük olmak üzere üç şekilde şerh yazmıştır. Bu şerhler erken dönemde İbranice ve Latinceye çevrilmiş ve hem Ortaçağ Avrupa felsefesini hem de Yahudi düşüncesini derinden etkilemiştir. Batıda İbn Rüşd’ün etkisi, İbn Rüşdçülük akımı altında bütün Avrupayı sarmıştur. Elinizdeki metin, Metafizik eserine yazılan büyük şerhin ikinci (aslında birinci) kitabı olan ‘Büyük Alfa Kitabı’nın ilk on yorumundan oluşmaktadır. Bu kitabın ilk kısımlarının ne Arapça çevirisi ne de şerhi elimizde bulunmaktadır. Bunun yanında, Latince ve İbranice çevirilerinde de büyük şerhin eksik kısımlarına henüz rastlanmamıştır.
Felsefe tarihinin belki de en önemli eseri olan Metafizik toplamda on dört kitaptan oluşmaktadır.... more Felsefe tarihinin belki de en önemli eseri olan Metafizik toplamda on dört kitaptan oluşmaktadır. Bu kitapların bir kısmı metafizik biliminin problemlerini ele alırken, bir kısmı ise bu problemlerin çözümünü vermektedir. Lambda Kitabını bu eserin en önemli kitabı kılan şey, onun varlığın temel tözünü yani ‘Hareketsiz İlk Hareket Ettirici’yi anlatmasıdır. Bu nedenle Lambda Kitabı, eskiden beri değerli görülüp üzerinde çokça çalışma yapılmış bir kitaptır. Hem Grekçe hem de Arapça şerhleri yapılmış olan bu kitabın Arapça çevirileri İslâm dünyasında fazla rağbet görmüştür. Biz de, Arapça Metafizik çevirilerini, özellikle Lambda Kitabının çevirisini ele almayı düşündük. Okuyacağınız çeviri, Lambda Kitabının ilk iki bölümünden ibarettir. Birinci bölüm töz türleri, ikinci bölüm de hareket ve değişim ile nedenler ve ilkelerin çeşitleri hakkındadır.
APPLIED-LOGIC FLOW CHART 2018
The dynamically combined deductive and hypothetico-deductive metho... more APPLIED-LOGIC FLOW CHART 2018
The dynamically combined deductive and hypothetico-deductive method has been available to objective investigators since ancient times. Only in the last half-century has it been taught in courses on scientific method and critical thinking. The below chart for teaching and applying it is only about thirty years old.—John Corcoran, June 2018 Its theoretical underpinnings are discuss in the 1989 essay “Argumentations and logic”. https://www.academia.edu/s/e22733b6a9/argumentations-and-logic?source=link
What would be a suitable name for the combined, dynamic method? Combined hypothetico-deductive method CH-DM? Dynamic combined hypothetico-deductive method DCH-DM? Strengthened hypothetico-deductive method SH-DM?
Entelekya Logico-Metaphysical Review is a semiannual scholarly international peer-reviewed philos... more Entelekya Logico-Metaphysical Review is a semiannual scholarly international peer-reviewed philosophy journal. The Review is the project under the name of ‘Entelekya School of Logico-Metaphysics’. It publishes studies on the Classical Aristotelian philosophy including Logic, Metaphysics, Rational Psychology and Theology, and their transmissions into the Arabic and Latin world; in addition, other classical, modern and contemporary logical, metaphysical and metaphilosophical research related to the Aristotelian, Platonic and Neo-Platonic tradition.
Entelekya Logico-Metaphysical Review is a semiannual scholarly international peer-reviewed philos... more Entelekya Logico-Metaphysical Review is a semiannual scholarly international peer-reviewed philosophy journal. The Review is the project under the name of ‘Entelekya School of Logico-Metaphysics’. It publishes studies on the Classical Aristotelian philosophy including Logic, Metaphysics, Rational Psychology and Theology, and their transmissions into the Arabic and Latin world; in addition, other classical, modern and contemporary logical, metaphysical and metaphilosophical research related to the Aristotelian, Platonic and Neo-Platonic tradition.
Uploads
Books by Ilyas Altuner
Papers by Ilyas Altuner
The dynamically combined deductive and hypothetico-deductive method has been available to objective investigators since ancient times. Only in the last half-century has it been taught in courses on scientific method and critical thinking. The below chart for teaching and applying it is only about thirty years old.—John Corcoran, June 2018
Its theoretical underpinnings are discuss in the 1989 essay “Argumentations and logic”.
https://www.academia.edu/s/e22733b6a9/argumentations-and-logic?source=link
What would be a suitable name for the combined, dynamic method?
Combined hypothetico-deductive method CH-DM?
Dynamic combined hypothetico-deductive method DCH-DM?
Strengthened hypothetico-deductive method SH-DM?