Yazar: Yuanji C. Liyuan, Çevirmen: Yaşar Tüzen, Yayınevi: Mitoloji Tarihi Yayınları |
Kitap; Kabuktan İçe Çin Mitolojisinin Analizi (Çin Mitolojisinin Ayırıcı Nitelikleri), Çin Mitolojisinde Yaradılış Efsaneleri, Çin Mitolojisini Şekillendiren İnançlar, Çin Mitolojisinde Semboller, Antik Çin Efsaneleri olmak üzere beş bölüm ve bir Önsöz'den oluşmakta. Kitap boyunca Çin mitolojisinin kökeni, beslendiği kaynaklar, efsaneler ve bu efsanelerde yer alan doğaüstü yaratık ve semboller genel bir anlatımla açıklanmış ve bazı sayfalarda temsili resimlere yer verilmiş (bu resimler siyah beyaz baskıdan dolayı pek de görülmüyor bunu da eklemeliyim).
Kitabı kitap satılan bir tezgahta mitoloji kitaplarının içinde buldum. Mitolojiyle ilgili derin bilgilere sahip olmasam da farklı milletlerin efsanelerini okumak bana keyifli geliyor. Çin mitolojisinin ise daha soyut bir yanı olduğu için ayrıca ilgimi çekti ve bilgi sahibi olmak istedim. Aslında Çin mitolojisine dair en eski kaynaklar da Budizm, Taoizm gibi dinlerle birlikte şekilleniyor diyebiliriz. Tarih boyunca her toplum bir şekilde neden bu yeryüzündeyiz, amacımız ne, nereden geldik ve nereye gidiyoruz gibi sorulara yanıtlar aramış ve hayatta karşılaştıkları zorluklara dayanabilmek için çeşitli hikayeleri dilden dile aktarmışlar. Kitapta yer alan efsanelerde de bunu görebiliyoruz.
Çinlilerin mitolojilerinin pek çoğumuzun aşina olduğu Yunan mitolojisinden ayırıcı yönlerine kitabın ilk bölümünde kısaca değinilmiş. Yunan mitolojisindeki tanrı, tanrıça ve doğaüstü güçlere sahip karakterler insanlardan üstün anlatılmakla birlikte, insani özelliklere sahip yaratıklardı. Aynı durum Yunan mitolojisinden büyük oranda beslenen Roma mitolojisinde de görülmekte. Bu bakımdan bu mitlerde ele alınan değerlerin daha somut bir düzlemde aktarıldığını söyleyebiliriz. Ancak Çin mitolojisinde daha soyut, daha insanlardan uzak ama dünyadaki düzeni sağlamaya yönelik bir üst akıl olarak karakterlerin ve efsanelerin oluşturulduğunu görüyoruz. Bu farklılığı da toplumların farklı değer ve dünya görüşlerine sahip olmalarına; bu nedenle de dünyaya bakışlarının farklı şekillenmesine yorabiliriz. Doğu'nun ve Batı'nın mit, efsane ve felsefesi birbirinden farklı bakış açısına sahipler.
Kitabın yine bu ilk bölümünde Çin mitlerinin ''hayal gücünden yoksun, duygusuz ve tutkusuz'' olduğuna yönelik yapılan yorumlara katılmıyorum. Hatta aksine, Çin mitlerindeki yaratıkların insanlardan farklı olmalarını, insani hırs, tutku ve korkulardan farklı bir düzlemde ele alınmalarını çok daha 'mantıklı' bulduğumu bile söyleyebilirim. Mitlerde dünyanın oluşumunu açıklayan kısımlar olağanüstülükleri nedeniyle masalsı, ancak içerdiği fikirlerle felsefi yönü olan anlatılardı. Buna karşın dünyanın işleyişiyle ilgili kısımlar öğretici olma amacı taşımaktaydı. Özellikle iyi yönetici-kötü yönetici gibi fikirlerin ifadesi, 'iyi' davranışların olağanüstü güçlere hak kazanma veya ölümsüzlükle ödüllendirilmesi gibi konuların net olarak ifade edilmesi bu duruma örnek gösterilebilir.
Kitap konuya giriş için bir alternatif olabilir tabii ancak gerek baskı kalitesi, gerek içeriği daha zengin kitaplar bulunabilir mi dersek; bir bakmak lazım. Yine de ilgiyle okuduğum bir kitap oldu diyebilirim.
Hoşça ve kitaplarla kalın.