Academia.eduAcademia.edu

Çanakkale Cephesi'nde Salgın Hastalıklar

2020

ÇANAKKALE CEPHESİ’NDE SALGIN HASTALIKLAR “Bir tabur doktorunun vazifesi askerini tedaviden ziyade hasta etmemektir.” Barış BORLAT Bandırma’da menzil sıhhiye deposu. 31 Çanakkale Cephesi’ndeki kara muharebeleri 25 Nisan 1915 tarihinde başlamış ve 9 Ocak 1916 tarihinde sona ermiştir. Bu zaman dilimi içerisinde 5’inci Ordu bünyesinde 60’dan fazla alay görev yapmıştır. Bu büyüklükteki bir askerî yapının sağlık hizmetlerinin yürütülmesi hiç de kolay olmamıştır. Özellikle ordu içerisinde yaşanabilecek bir salgın hastalık kaygısı, bu konuda her zaman hazırlıklı olmayı zorunlu kılmıştır. Nitekim 5’inci Ordu Sıhhiye Reisi Kemal Bey bu konuda “Bir tabur doktorunun vazifesi askerini tedaviden ziyade hasta etmemektir.” demiştir. Buna karşın soğuk, kir, temizlik sorunları gibi birçok nedenle cephede bazı salgın hastalıklar görülmüştür. Görülen Salgın Hastalıklar Sıtma Sıtma; sivrisinekler aracılığıyla bulaşan, nöbetler hâlinde ateş ve titreme ile gelen, tedavi edilmediğinde ölümle sonuçlanabilen bulaşıcı bir hastalıktır. Enfekte olmuş dişi sivrisineğin ısırması ile insanlara geçer. Bu hastalığın spesifik ilacı kinindir. Birinci Dünya Savaşı esnasında sıtma ile mücadele konusunda Enver Paşa imzasıyla çok detaylı bir emir yayınlanmıştır. Bu emirde sıtmayla mücadelede kinin ilacı ile sıtmalı hastaların kanlarındaki mikrobun tamamen yok edilmesi, böylece başkasına taşınmasının önleneceği anlatılmıştır. Diğer bir mücadele yöntemi olarak ise sıtmayı insandan insana bulaştıran sivrisineklerin üreme alanlarının kurutulması gelmektedir. Cephede sıtma rahatsızlığının en çok öne çıktığı alan Anadolu yakasında Kumkale ve civarı olmuştu. Nitekim burada Pınarbaşı kaynağından başlayarak yaz 2020 Kumkale Ovası’na kadar bataklık ve sazlık bir alan bulunmaktaydı. Ve bu alanda bol miktarda sivrisinek ve anofeller vardı. Bölgedeki sineklerin yarattığı sorunlar birçok subayın hatıralarına da yansımıştır. Çanakkale Cephesi’nde doktor subay olarak görev yapan İbrahim Noyan bu durumu “hiç unutmam bir gün Geyikli’de bulunan birlikleri tetkik ettikten sonra Yenişehir ve Kumkale istihkâmlarına gidiyordum. Yolda bir sivrisinek bulutu içinde kaldım. Atımı süratli sürdüğüm hâlde 10-15 dakika bu buluttan kurtulamadım” diye aktarmıştı. Bu durumdan kısa sürede kurtulmanın çaresi zordu. Bunun için doktorlar, daha çok şahsi korunma çarelerini önermişti. Bu amaçla sivrisineklere karşı özellikle geceleri binaların pencerelerine tel yahut cibinlik konulması istenilmişti. Çadırlara yakın yerlerdeki sinekler için ise gübreden tütsü yakılması düşünülmüştü. Ayrıca askerlerin mümkün olduğu kadar kendileri için baş cibinliği, eldiven gibi araçlar ile sineklerden korunması istenmişti. Buna rağmen Alman Islah Heyeti Sağlık Müşaviri Yarbay Dr. Mayer, bölgede tatlı su birikintilerini ve bataklıkları önleyecek drenaj kuyuları açtırmak için büyük çaba harcamıştı. Bu amaçla muharebe sahasındaki her noktada tetkiklerde bulunmuştu. Seddülbahir’de yaptığı incelemelerde, askerin yağmurlu su altında kalmaması için drenaj çalışmasına başlanmasını istemişti. Ancak bunun sağlanamadığı yerlerde Dr. Mayer, alışık olmadık bir yönteme-ateş yakarak sinek kaçırmak-başvurmuştu. Bunun için özellikle Anadolu yaz 2020 yakasındaki birliklerin hayvanlarının kurumuş gübrelerini toplayarak yakmıştı. Sıtma vakalarına muharebe alanında Güney Grubu’nda da rastlanmıştı. Özellikle Sarafim Çiftliği civarında nakliye karargâhı bulunmaktadır. Bölgede arazinin bataklık olması nedeniyle buradan geçen subay ve erlerde sıtma görülmeye başlamıştı. Bunun üzerine Çamburnu civarına giden yol güzergâhında hastalığın yayılmasını önlemek için karargâhın yeri değiştirilmişti. Yüzbaşı Sabri Bey’in ihmalinin bulunduğu iddiası ile Divan-ı Harb’e sevk edilmişti. Kumkale Ovası’nda yaz aylarında hızla artan sıtma vakaları karşısında sıtma aşısının ülkemizde bulunmamasından dolayı askerlere haftada ancak iki gün birer gram kinin vererek korunma önlemi alınmaya çalışılmıştı. Tifüs Bir yandan da ateşi olan hastalardan alınan kan ile testler yapılmıştı. Sıtma tespit edilen hastalar revirlerde tedavi edilmeye başlanmış; durumu ağırlaşanlar, Ezine ve Çanakkale Merkez Hastanelerine sevk Tifüs, bitler ve pireler vasıtasıyla insandan insana geçen, en fazla harp zamanlarında ve kalabalık yerlerde büyük salgınlara neden olan, riketsiya cinsi bakterilerin neden olduğu tehlikeli ve bulaşıcı bir hastalıktır. Hasta bir kişinin kanını emen bit, sağlıklı bir insanı ısırdığı zaman mikrobu taşımış olur edilmişti. Ancak yazın gelmesi ile birlikte Kumkale bölgesinde sıtma vakaları artmış ve ölümlere sebebiyet vermişti. Bir gecede iki askerin birden sıtmadan ölmesi üzerine kıta tabibi ve hastalık bu şekilde yayılır. Şiddetli baş, bel ve eklem ağrısı, yüksek ateş, halsizlik, öksürme, konuşamama ve hatta şuur kaybı gibi ciddi sorunlara neden olur. Tedavi edilmediği takdirde ölümle sonuçlanabilen Çanakkale Merkez Hastanesi’nde bulaşıcı hastalığa yakalanmış askerler için ayrılmış evler. 32 bir hastalıktır. Bu hastalık lekeli humma, lekeli tifo ve ordu humması olarak da bilinmektedir. Çanakkale Muharebeleri sürecinde, Anadolu yakasındaki birliklerde olası salgın hastalıklara karşı (kolera-tifodizanteri vb.) testlerin yapıldığı (1 odasında) Kalvert Çiftliği (15. Kolordu Karargâhı). 33 Çanakkale Cephesi’nde sıtma hastalığı şüphesi ile filo komutanına gelen bir subay, hastalığın etkisiyle yere yığılıp kalınca aşırı derecede bitlendiği görülmüş ve hastalığının tifüs olduğu anlaşılmıştır. Ayrıca Saros Grubu’nda Haziran ayında 3 adet lekeli humma vakasının görülmesi üzerine 5’inci Ordu Komutanlığı önlem olarak hastalığa yakalanan Kuzey Grubu askerlerinin tedavisi için Bigalı Köyü’nde; Güney Grubu için Soğanlıdere’de, Saros Grubu için Gelibolu Hastanesi’nde, Asya Grubu için Sarıçay’daki hastanede tedavi edilmeleri istenmişti. Diğer yandan hastalık çıkan bölüğün yakınlarında başka birliğin olup olmadığı ve bunların diğer bölüklerle temasta bulunup bulunmadığı soruşturulmuş ve Sıhhiye İmalathane Müdürü ve kendi eseri olan seyyar etüv. şüphelilerin tecrit edilmesi ve her bölükte haftalık 3-5 kilo kireç bulundurulması bildirilmiştir. Bitten kaynaklı tifüs hastalığının ortaya çıkması durumunda cepheye en yakın yerden başlayarak etüvler kurulmaya başlanmıştı. Etüvlerin yeterli olmaması hâlinde elbise veya eşyaların sahra fırınlarından ve hatta ekmek fırınlarından geçirilmesine başlanmıştı. Askerlerin uzun süre siperlerde kalması ve yıkanmak için su tedarikinde yaşanan sorunlar nedeniyle bit sorunu tamamen çözülememiş; hatta askerler zamanla bit ve pireler ile yaşamaya alışmıştı. Bu durum içerisinde cephede birçok yerde tifüs görülmesine rağmen genel bir salgın ile önemli bir tehdit hâline gelmemişti. Dizanteri Dizanteri; kirli gıdalarla bulaşan, shigella cinsi bakterilerin bağırsaklarda yol açtığı, kanlı ishalle seyreden ciddi bir bulaşıcı hastalıktır. Ateş, sıvı kaybı ve kanlı ishal gibi belirtilerle kendisini gösterir. Bu hastalık daha çok havanın sıcak olduğu muharebe bölgelerinde görülmüştür. Ayrıca kirli suların kullanılması ve içilmesi de dizanteriye neden olmuştur. Mayıs-Haziran 1915’te Anadolu yakasındaki bazı birliklerde dizanteri şeklinde ishal vakaları görülmeye başlamıştı. Bu vakalarda yapılan testlerde hastalığa sebep olan basillere rastlanılmış ve bunun üzerine birliklerin yaz 2020 bulunduğu alanlarda temizlik konusunda azami özen gösterilmiştir. 26 Ağustos 1915 tarihinde Güney ve Kuzey Gruplarında ishal ve dizanteri vakaları hızla artmaya başlamıştı. Bu durum içerisinde ilk adım olarak hastane kapasitelerinin yetersiz kalması nedeniyle yeni hastanelerin açılması planlanmıştı. Dizanteri hastalığına karşı önlem olması için kuyu ve birikinti sularının içilmemesi istenilmişti. Bu kapsamda askerlere iyi su teminine büyük sağlıklı olduğu görülenler birliklerine gönderilmişti. Birliklerinde de askerler gözetim altında tutulmuş ve ateşleri kontrol edilmişti. Tifo ve Malta Humması Tifo, Karahumma adıyla da bilinen, salmonella adı verilen bakterilerin neden olduğu bir bağırsak enfeksiyonu hastalığıdır. Bulaşıcı bir hastalık olan tifo, genellikle kirli içme suları ve yiyecekler ile bulaşır. Yüksek ateş, öksürük, halsizlik, baş ağrısı, karın Muharebe şartları içerisinde bazı hastalıklara tanı koymak mümkün olamamıştı. Bu durum kimi zaman tabip subayların anılarına da yansımıştı. İbrahim Noyan, Gülhane Dâhiliye Kliği’nden hocası olan Binbaşı İhsan Ali Bey’in düşmeyen ateşine karşı günlerce laboratuarda testler yapmış; ancak tanı koyamamıştı. Ateşin yüksek olmasına rağmen genel hâlinde bir halsizlik görünmüyordu. Bunun üzerine Lâpseki üzerinden İstanbul’a gönderilmiş burada yapılan Hasta ve yaralılara ilaç dağıtılıyor. önem verilmiş su sorunu yaşanan yerlerde sirke fıçıları koyarak su tedarikine gidilmişti. Dizanteri nedeniyle tedavi edilen askerlerin dışkılarından alınan numunelerde yapılan test sonuçlarının temiz çıkması durumunda taburcu edilmişlerdi. Ancak 20 gün boyunca nekahethanelerde gözlem altında tutulmuşlar, bu süre sonunda yapılan muayenede yaz 2020 ağrısı ve ateşe rağmen nabzın azalması gibi belirtiler gösterir. Tifo akciğer, böbrek, beyin ve kalp gibi hayati organları etkileyebilir. Bu hastalıkta iki hafta içinde dalak ve karaciğer büyümesi olabilmektedir. Diğer yandan hayvanlardan insanlara bulaşan bir hastalık olan Malta hummasında ateş, terleme ve uzun süren halsizlik gibi belirtiler göstermiştir. testlerde Malta hummasına yakalandığı tespit edilmişti. Kuduz Kudurmuş köpek, kedi, kurt, çakal, tilki, kokarca gibi ehli veya vahşi hayvanların ısırmaları sonucunda, salyalarındaki mevcut virüslerin insana bulaşıp kanla beynine taşınması ve beyne 34 yerleşmesiyle ortaya çıkan; bu ısırmadan en az 12 gün sonra kendisini gösteren; baş ağrısı, şaşkınlık, uyuşukluk, uyuklama, en küçük ses ve gürültüde irkilme ve korkuya kapılma; bilhassa su ve sulu besinler karşısında yutak ve gırtlakta ani acılı kasılmalarla kendini gösteren ve yaygın felçlerle seyreden, kısa sürede öldüren hastalıktır. Çanakkale Cephesi’nde 15 Haziran 1915 tarihinde 31. Alay’dan bir askerimiz kuduzdan vefat etmiştir. Bu durum üzerine bölgedeki köpeklerin uzaklaştırılması için tüm birliklere emir gönderilmiş ve bu gibi vakaların yaşanması durumunda birlik komutanlarının sorumlu olacağı bildirilmişti. Ayrıca ÇanakkaleTrakya-İstanbul bölgesindeki askerlerde kuduz vakası yaşanması durumunda, kuduz olan asker, inzibat eşliğinde İstanbul’a sevk edilmişti. Ancak İstanbul’da her geçen gün artan hasta sayısı nedeniyle konaklama sorunu yaşanmaya başlamıştı. Bu nedenle sivil evler kullanılmaya başlamıştı. Bu amaçla İstanbul’da Dizdariye Mahallesi’nden altı odalı ve 30-40 kişinin kalabileceği Yusuf Bey’in hanesi hazırlanmış ve evin anahtarı da Mehmet Paşa Polis Karakolu’nda tutulmuştu. İshal Kişilerin alışılagelmiş dışkılama sayısının ve miktarının artarak dışkısının sulu hâle gelmesi ishal olarak tanımlanır. Genellikle kendiliğinden iyileşebilen bir hastalık olsa da sıvı kaybı yerine konmadığı durumlarda ölümle sonuçlanabilir. Çanakkale Cephesi’nden 35 kara muharebelerinin daha çok siper savaşlarına dönüşmesi ile birlikte askerlerin siperler içerisinde uzun süre kalmalarını da beraberinde getirmişti. Bu durumun hiç şüphesiz en önemli yansıması ise ishal rahatsızlığının salgın şeklinde görülmeye başlaması olmuştu. Önlemek için askerlerin siper içerisinde yere yatmaları engellenmeye çalışılmış gerekirse yonca yaprakları ve otlardan yatak yapmaları önerilmişti. Diğer yandan askerin kış şartlarında ayaklarını sıcak tutacak keçi derisinden özel ayakkabılar yapılmıştı. Önlemler Cephedeki olası salgın durumunun tespiti, önemli yere sahipti. Bu amaçla muharebe bölgesi içerisinde bazı noktalara test yapmak için laboratuarlar kurulmuştu. Anadolu yakası için Kalvert Çiftliği’nde bir oda ayrılmış ve burada kolera-tifodizanteri gibi hastalıklar için testler yapılmaya başlamıştı. Ayrıca askerler arasında salgın hastalıkların görülmesi durumunda tecrit uygulamasına gidilmişti. 30 Aralık 1914 tarihinde Çanakkale’ye mühimmat sevki esnasında vapurda bulunan taburlardan birinde kolera baş göstermişti. Bunun üzerine gemide karantina uygulaması başlamış ve askerlerin gemiden inmelerine izin verilmemişti. Benzer şekilde esir alınan bazı askerlerde veba görülmesi üzerine bunlar, Akbaş bölgesinde yedi günlük karantinaya alınmıştı. Diğer yandan genel bir uygulama olarak salgın bir hastalığın baş göstermesi durumunda önce hasta olan asker sonra mangası ve takımı, bulundukları yerde tecrit edilmişti. Şüpheli askerlerin her biri için her taburun bir tecrit çadırı bulunmaktadır. Askerler burada müşadeye alınıp tedavi edilmişti. Cepheye asker nakli yapılması sürecinde salgın hastalık bulaşmaması için Biga ve Lâpseki’ye bir etüv makinesi koyulmuştu. Ayrıca etüv makinesinin yetersiz kalması durumunda bu bölgedeki fırınların kullanılmasına karar verilmişti. Muharebe bölgesinde Anderya Çiftliği ve Melek Hanım Çiftliği bölgesinde de etüv yapılmaktaydı. Nitekim bu durumu Cemil Conk, 15 Haziran 1915 günü anılarında Cephe gerisinde bambaşka bir savaş veren sağlık personelimiz. yaz 2020 “Öğleden sonra Melek Hanım Çiftliği’ne gittim. Hamam yapan birinci tabur, sahra etüvlerinde elbiselerini ve bitlerini temizleyecekti. İki bölük temizlenmiş, diğer bölük yarım kalmış. Kazanları toplamışlar, dönüyorlardı. Hâlbuki saat henüz 15’ti. Barış zamanında bile olsa, vakte gene yazıktır,” dedim. Kazanları tekrar yaktırdım. Akşama kadar temizlik faslı bitirildi.” şeklinde aktarmıştı. Askerlerin cepheye sevkleri öncesinde tahaffuzhane ismi verilen merkezlerde kontrolden geçirilmişti. Bu merkezlerde askerler sağlık kontrolünden geçirilmiş; bulaşıcı hastalıklara karşı periyodik olarak çiçek, kolera, dizanteri aşıları yapılmıştı. Bunun dışında aşılama işlemi kimi zaman cephede devam etmişti. Buna dair verilen emirde taze dizanteri ve kolera aşılması yapılması vurgusu yer almıştı. Bu durum birçok subayın anılarına yansımıştı. 4’üncü Tümen Komutanı Cemil (Conk) Bey hatıratında 25 Ağustos 1915 gününe, “Bugün kolera ve tifo aşıları geldi. Askerleri aşıladık”; İzzettin Çalışlar, 31 Temmuz 1915 gününe “tifo aşısıyla aşılandım. Aşı pek ziyade tesir etti”; Fasih Bey 18 Kasım 1915 tarihini için “Efrad dizanteri aşısı oluyor” ifadesine yer vermişti. Ayrıca aşı yapılan askerlere aşı yapıldığına dair birer belge verilmişti. Birlik komutanları askerlerin bu belgeleri kontrol etmişler ve belgesi olmayanlara ikinci defa aşı yapmıştı. Ayrıca Cephede salgın hastalık nedeniyle vefat edenlerin ailelerine de yarım edilmişti. Nitekim bu amaçla Aydın Vilayeti Hilal-i Ahmer Heyet-i Merkeziyesi 9 Mayıs 1917 tarihinde Çanakkale Cephesi’nde yakalandığı bulaşıcı hastalık nedeniyle Ağadere Hastanesinde 10 Eylül 1916 tarihinde vefat eden, 42’nci Tümen Sıhhiye Bölüğü Tabip Yüzbaşısı Hektor Angelomani Efendi’nin ailesine 25 lira nakdi yardımda bulunmuştu. Salgın hastalıklara karşı önlemler cephe hattına gelmeden başlamıştır. Bu tip bir koruyucu yaklaşım içerisinde önce aşılama beraberinde temizlik konusunda gösterilen hassasiyet salgın hastalıkların etkisini de önemli oranda azaltmıştır. Diğer yandan Çanakkale Cephesi’ndeki sağlık hizmetlerinin büyük oranda başarılı olarak yürütülmüş olması ordunun muharebe gücünü kıracak bir salgın hastalığı da engellemiştir. KAYNAKÇA AYDIN Nurhan, Ergün Elif, Çanakkale Cephesi’nde Sağlık Hizmetleri, Sonçağ, Ankara 2018. AYSAL, Necdet, “Çanakkale Muharebeleri’nde Sağlık Hizmetleri ve Osmanlı Hilal-i Ahmer Cemiyeti’nin Faaliyetleri”, 100’üncü Yılında Çanakkale Zaferi Ulusal Sempozyumu 28-29 Nisan 2015 İstanbul, T.C. Harp Akademileri Komutanlığı Stratejik Araştırmalar Enstitüsü Yayını, İstanbul 2015. BORLAT, Barış, Çanakkale Cephesi’nde İkmal Faaliyetleri, Çanakkale Savaşları Enstitüsü, İstanbul 2020. Birinci Dünya Harbi İdari Faaliyetler ve Lojistik, Cilt. X., Ankara, Genelkurmay Basımevi, 1985. CEBECİYAN, Avedis, Bir Ermeni Subayın Çanakkale ve Doğu Cephesi Günlüğü 1914-1918, İstanbul, Aras Yayıncılık, 2015. Çanakkale Acı İlaç: 18 Mart 1915-9 Ocak 1916, Haz: Şadan Maraş Öymen- İ. Edip Eymil Öymen, İstanbul, Deva Holding, 2005. ERDURAN, Behçet Sabit, Cephedeki Bir Doktorun Gözünden 1915 Baharında Çanakkale, İstanbul, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 2015. ESENKAYA, Ahmet, “Çanakkale Muharebelerinde Cephede ve Cephe Dışında Sağlık Hizmetleri”, Çanakkale Araştırmaları Türk Yıllığı, Bahar-Güz 2011, S. 10-11. GÖZCÜ, Niyazi İsmet, “Umumi Harpte Çanakkale Müdafaası Esnasında Türk Ordusu Sıhhi Hizmetleri”, Askeri Sıhhiye Mecmuası, 1938. NOYAN, Abdülkadir, Son Harplerde Salgın Hastalıklarla Savaşlarım, Ankara, Son Havadis Matbaası, 1956. ÖZDEMİR, Hikmet, Salgın Hastalıklardan Ölümler, 1914-1918, Ankara TTK, 2010. yaz 2020 36