Âh... Rüya...
'Sanman ki taleb-i devlet ü câh etmeğe geldik Biz âleme bir yâr için âh etmeğe geldik.' Kahverengi ve sarı tonları hakim etrafa. Kocaman bir odadayım, duvarları ve sınırları seçemiyorum. Nerede olduğumu bilmiyorum ama içimde inanılmaz bir huzur var. Üzerimde uzun bir elbise, saçlarım uzun, dalga dalga; yerde oturuyorum. Karşımda bugün türbesinde dua ettiğim o zat oturuyor. Yüzü yok. Ama bana baktığını biliyorum. Anlatmaya geldim diyorum. Konuşuyorum durmadan, içimde ne varsa anlatıyorum hiç durmadan. Beni nasıl kırdığını, canımın nasıl yandığını, şimdi nasıl soluksuz kaldığımı... Sakin ama aralıksız çıkıyor sözcükler ağzımdan, sanki yıllarca anlatıyorum. Dinliyor beni sessizce.... Bir nefes alıyorum, ah ediyorum... Karşımdaki o güzel yürekli adamın eşi geliyor yanıma ‘ Beddua etme kızım ’ diyor, ‘ Kalbin kirlenir! ’ Gülümsüyor bana. Ağlıyorum, içim sökülürcesine... Saçlarımı okşuyor... Ağlayarak uyandım. Gözümden süzülen yaşın tuzlu tadı dudaklarımda, kalkamadım bir süre yata...