İçimiz kan ağlıyor,hepimizin yüreği yanıyor..Allah şehitlerimize rahmet eylesin,anne-babalarına,sevdiklerine sabır versin...Gün güçlü olma,birlik olma günüdür...
Pazartesi gününe kadar yayın yapmıyor ve terörü kınıyorum...
güncel etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
güncel etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
20 Ekim 2011 Perşembe
10 Mart 2011 Perşembe
SAKARYA'DA KAR KEYFİ...
Yağacak yağmayacak derken en sonunda Sakarya'ya da kar yağdı:)Pazartesi gecesi başlayan kar yağışı Salı günü de durmadan devam etti.Yerler ıslak olduğu için pek tutmadı ama biz o kadarına bile razıydık.Dün öğleden sonra sıkı sıkı giyinip kendimizi Atatürk Parkı'na attık.Çimenlerin üzerine biriken karları fırsat bildik doya doya kartopu oynadık:)
Doğubayazıt'tayken de çok kar yağmazdı zaten,yağdıysa da ayazdan donan karla oynanmazdı.Geçen sene yeni yağan karla oynamak için akşamın bir vaktinde kendimizi sokaklara atmış ve kara doymuştuk:)Dün o anları bol bol andık...
Aşkımızın imzasını atmasak olmazdı ama değil mi? :)))))))
8 Mart 2011 Salı
BUGÜN BİZİM GÜNÜMÜZ!
Akşam haberlerini izlerken hemcinslerimin çektikleri eziyetleri,yaşadıkları acıları,içinde bulundukları çaresizliği gördükçe içim acıyor,çok üzülüyorum...Eskiden de oluyordur eminim böyle şeyler ama şimdi medyanın gücü sayesinde ülkemizin her köşesinden haberimiz oluyor.Boşanmak isteyen karısını çocuklarının gözü önünde bıçaklayan,eşlerini döven,aşağılayan kocalar...Yazık ki o kocaları da kadınlar büyütüyor.Haftasonu gazetede eşinden yediği dayak sonucu 3 aylık bebeğini kaybeden kadının devlet korumasını istemeyip,kocasının evine döndüğünü okuyunca anladım ki suç aslında tamamen erkeklerde değil,toplumun erkeğe verdiği sonsuz hak ve özgürlüklerde.Eğitimsiz,cahil kadın ne yapsın.Korkuyor tabi,çaresiz razı oluyor haline...Birçok kadın bu durumda ülkemizde.Çalışsın çalışmasın,eğitimli ya da cahil olsun farketmiyor.Her kadınlar gününde olduğu gibi bugün de dilekler aynı.İnşallah kadınların daha mutlu olacakları,hakettikleri değere kavuştukları günler yakındır.
Hepimizin Dünya Kadınlar Günü kutlu olsun...Elele aydınlık yarınlara...
14 Şubat 2011 Pazartesi
1440 YIL ÖNCE BUGÜN...
14 Şubat tarihi bugün bambaşka bir anlama büründü.Bugün gönüller sultanının,sevgili Peygamberimiz Hz.Muhammed'in dünyaya geldiği,yeryüzünü varlığıyla şenlendirdiği,nurlara boğduğu gün...Mevlid Kandiliniz mübarek olsun,Allah bu günü ve geceyi en güzel şekilde değerlendirebilmeyi ve Peygamber Efendimiz'in şefaatine layık olabilmeyi hepimize nasip etsin...
Bugünün anlamını çok güzel ifade eden bu yazıyı internetten buldum ve sizlerle paylaşmak istedim:
"Hayatın gayesi, yaratılışın mânâsı silinmiş, yok olmuştu. Herşey mânâsız başıboşluk ve hüzün örtülerine bürünmüştü.
Ruhlar birşey bekliyor, bir nurun zulmet perdesini yırtmasını içten içe hissediyordu.
O vahşet devrinde kâinat ufkundan bir güneş doğdu. Bu güneş âhirzaman Peygamberi Hz. Muhammmed Aleyhissalâtü Vesselam idi. Tarihin seyrini, hayatın akışını değiştiren bu eşsiz olay, dünyayı yerinden sarsan değişimlerin en büyüğü idi.
İşte insanlığın akıl ve kalbinde düğümlenen "Necisin, nereden geliyorsun, nereye gidiyorsun?" sorularını, düğümlerini çözüp kâinatın Sahibini ilân ve ispat edecek bir zatın teşrifi sadece insanların ruh ve kalbinde değil, diğer varlıklarda, hattâ cansız eşyada bile yansımasını bulacaktı.
Doğudan batıya bütün âlemin nurlara büründüğü, İlâhi değişimin tecelli ettiği o gece neler oldu neler?
Yahudi ileri gelenleri ve âlimleri kitaplarında daha önce rastladıkları işaret ve müjdelerin açığa çıktığını gördüler. Kimsenin haberi olmadan en önce onlar bu müjdeyi verdiler.
O gece Yahudi âlimleri semâya bakıp "Bu yıldızın doğduğu gece Ahmed doğmuştur" dediler.(1)
Bîr Yahudi İleri geleni Mekke'de Peygamberimizin doğduğu gece, içlerinde Hişam ve Velid bin Muğire, Utbe bin Rabia gibi Kureyş ileri gelenlerinin bulunduğu bir toplantıda,
- "Bu gece sizlerden birinin çocuğu oldu mu?" diye sordu.
- "Bilmiyoruz" diye cevap verdiler.
Yahudi, "Vallahi sizin bu ihmalinizden iğreniyorum!
"Bakın, ey Kureyş topluluğu, size ne söylüyorum, iyi dinleyin. Bu gece, bu ümmetin en son peygamberi Ahmed doğdu. Eğer yanlışım varsa, Filistin'in kudsiyetini inkâr etmiş olayım. Evet, onun iki küreği arasında kırmızımtırak, üzerinde tüyler bulunan bir ben var" dedi.
Toplantıda bulunanlar Yahudinin sözünden hayrete düştüler ve dağıldılar. Her birisi evlerine döndüğünde bu durumu ev halkına anlattılar. "Bu gece Abdülmuttalib'in oğlu Abdullah'ın bir oğlu doğdu. Adını Muhammed koydular." haberini aldılar.
Ertesi gün Yahudiye vardılar:
"Bahsettiğin çocuğun bizim aramızda dünyaya geldiğini duydun mu?" dediler.
Yahudi "Onun doğumu benim size haber verdiğimden önce midir, sonra mıdır?" dedi.
Onlar, "Öncedir ve ismi Ahmed'dir" dediler. Yahudi, "Beni ona götürün" dedi.
Yahudi ile beraber kalkıp Hz. Âmine'nin evine gittiler, içeri girdiler.
Pegamberimizi Yahudinin yanına çıkardılar. Yahudi Peygamberimizin sırtındaki beni görünce, üzerine baygınlık geldi, fenalaştı. Kendine gelip ayıldığı sırada,
"Ne oldu sana, yazıklar olsun" dediler.
Yahudi, "Artık İsrailoğullarndan peygamberlik gitti. Ellerinden kitap da gitti. Artık Yahudi âlimlerinin kıymet ve itibarları da kalmadı. Araplar peygamberleriyle kurtuluşa ereceklerdir.
"Ey Kureyş topluluğu, ferahladınız mı? Vallahi size, doğudan batıya kadar ulaşacak bir güç, kuvvet ve bir üstünlük verilecektir" dedi.(2)
Kâinatın Efendisini dünyaya getiren bahtiyar annenin henüz dünyaya gelmeden görüp gördükleri çok manalıydı..
Peygamber Efendimize hamileyken rüyasında, "Sen, insanların en hayırlısına ve bu ümmetin efendisine hamile oldun. Onu dünyaya getirdiğin zaman 'Her hasetçinin şerrinden koruması için bir ve tek olana sığınırım' de, sonra ona Ahmed yahut Muhammed ismini ver."
Yine kendisinden çıkan bir nurun aydınlığında bütün doğuyu ve batiyi, Şam ve Busra saray ve çarşılarını, hattâ Busra'daki develerin uzanan boyunlarını gördüğünü Abdülmüttalib'e anlatmıştı.(3)
Aynı gece Hz. Âmine'nin yanında bulunan Osman ibn Âs'ın annesinin gördükleri de şöyle:
"O gece evin içi nurla doldu, yıldızların sanki üzerimize dökülecekmiş gibi sarktıklarını gördük."
Evet bu ulvî anı dile getiren Mevlid'in yazarı Süleyman Çelebi bütün bu hakikatleri şu beytiyle şiirleştirmiştir:
"Hem Muhammed gelmesi oldu yakin
Çok alâmetler belürdi gelmedin"
Rabiülevvel ayının 12. Pazartesi gecesi, yapılan hesaplamalara göre, Miladi takvime göre 20 Nisan'a denk gelen gece idi.
Dünyayı şereflendiren iki Cihan Serverinin üzerini o günün bir âdeti olarak bir çanakla kapattılar.
Araplara göre o zaman, gece doğan çocuğun üzerine bir çanak koymak ve gündüz olmadan ona bakmamak âdetti. Fakat bir de baktılar ki. Peygamber Efendimizin üzerine konulan çanak yarılarak ikiye ayrılmış, Efendimiz gözlerini gökyüzüne dikmiş, başparmağını emiyordu.(5)
Evet, bu işaret her türlü küfrün, zulmün, şirkin ve her türlü bâtıl inanç ve âdetlerin parçalanıp yok olması, imanın, nurun ve hidâyetin kâinatı aydınlatması için gönderilmiş bir Peygamber idi.
Aynı gece Kabe'de tapılmakta olan cansız putların çoğunun başaşağı devrildiği görüldü.
Aynı gece Kisra sarayının beşik gibi sallanıp on dört balkonunun parçalanıp yerlere düştüğü öğrenildi.
Sava'da mukaddes tanınan gölün suyunun çekilip gittiği görüldü.
Bin senedir yakılan ve söndürülmeyen mecusi ateşinin sönüverdiği müşahede edildi.
Bütün bunlar işaret ve alamettir ki, yeni dünyaya gelen zat ateşe tapmayı, puta tapmayı kaldırıp, Fars saltanatını parçalayarak Allah'ın izni olmadan kutsal tanınan şeylerin kutsallığını ortadan kaldıracaktır.(6)
İşte bu geceye Veladet-i Nebi gecesi diyor ve onun bütün kalbimizle, ruhumuzla her sene yeniden yâd edip kutluyoruz. Bütün kâinatla bu geceyi karşılayarak onun âleme teşrifine kıyam ediyoruz.
Getirdiği ebedi nura, açtığı saadet caddesine ve sünnet-i seniyyesine yeniden sımsıkı sarılmak ve Mevlid Kandilini vesile ederek ona yeniden biatimizi, bağlılığımızı tazelemek ne yüce bir şeref ve ne büyük bir saadettir.
Araplara göre o zaman, gece doğan çocuğun üzerine bir çanak koymak ve gündüz olmadan ona bakmamak âdetti. Fakat bir de baktılar ki. Peygamber Efendimizin üzerine konulan çanak yarılarak ikiye ayrılmış, Efendimiz gözlerini gökyüzüne dikmiş, başparmağını emiyordu.(5)
Evet, bu işaret her türlü küfrün, zulmün, şirkin ve her türlü bâtıl inanç ve âdetlerin parçalanıp yok olması, imanın, nurun ve hidâyetin kâinatı aydınlatması için gönderilmiş bir Peygamber idi.
Aynı gece Kabe'de tapılmakta olan cansız putların çoğunun başaşağı devrildiği görüldü.
Aynı gece Kisra sarayının beşik gibi sallanıp on dört balkonunun parçalanıp yerlere düştüğü öğrenildi.
Sava'da mukaddes tanınan gölün suyunun çekilip gittiği görüldü.
Bin senedir yakılan ve söndürülmeyen mecusi ateşinin sönüverdiği müşahede edildi.
Bütün bunlar işaret ve alamettir ki, yeni dünyaya gelen zat ateşe tapmayı, puta tapmayı kaldırıp, Fars saltanatını parçalayarak Allah'ın izni olmadan kutsal tanınan şeylerin kutsallığını ortadan kaldıracaktır.(6)
İşte bu geceye Veladet-i Nebi gecesi diyor ve onun bütün kalbimizle, ruhumuzla her sene yeniden yâd edip kutluyoruz. Bütün kâinatla bu geceyi karşılayarak onun âleme teşrifine kıyam ediyoruz.
Getirdiği ebedi nura, açtığı saadet caddesine ve sünnet-i seniyyesine yeniden sımsıkı sarılmak ve Mevlid Kandilini vesile ederek ona yeniden biatimizi, bağlılığımızı tazelemek ne yüce bir şeref ve ne büyük bir saadettir.
Yüce Rabbim bizleri sevgili Resulünün şefaatine nail eylesin."
Kaynak:www.islamiyet.gen.tr
28 Ocak 2011 Cuma
FİLİZİNEVİ TATİLDE...
Karneler dağıtıldı,öğrencilerle ve arkadaşlarla vedalaşıldı,ev derlendi toparlandı,bavul hazırlandı veeeeee TATİL BAŞLASIN!Çocuklar gibi şenim:)Koskoca bir dönem bitti ve hem öğrenciler hem de biz öğretmenler iyi bir tatili fazlasıyla hakettik.Birazdan yola çıkıyoruz Yalova Esenköy'e,annemlere doğru.Tatil rotamız bu sene çok zengin.Ayrıntılar tatil dönüşü..Tüm meslektaşlarıma ve sevgili öğrencilere güzel bir tatil dilerim.Filizinevi tatile giriyor,ama sanmayın ki sizi unutacak..En kısa zamanda yepyeni yazılarla sizlerleyim.Hepinizi çok seviyorum:)Hoşçakalın:))
31 Aralık 2010 Cuma
İSTANBUL'DAN HEDİYELERİM GELDİ!
Postacı kocaman bir paket getirince bu paketin kimden geldiğini tahmin ettim.Canım arkadaşım Şule(ladygreenriver),benim için bir sürü hediye hazırlamış göndermiş:)Paketin içindeki hediyeleri tek tek çıkardım,her birini gördükçe çocuk gibi sevindim,azıcık ta şımardım:))Canım benim ya ne kadar zahmet etmiş,ne güzel şeyler göndermişsin.Çok ama çok teşekkür ederim..Biz henüz yüzyüze görüşemedik ama sanki çok yakın iki dost gibiyiz...Beni inanılmaz mutlu ettin canım:)Hediyelerinin herbiri çok güzel...Bereye bayıldım,severek giyicem.Fular da çok şeker,hele buzdolabı süsüne bayıldım,hemen mıknatısını yapıştırıp kullanmaya başlıcam.Mumluk da çok şirin ,ona uygun mum almalıyım hemen:)Türk kahvesini bile düşünmüş canım benim:))İpi de o güzel süsleri de en kısa zamanda değerlendiricem,kitabı da zevkle okucam inşallah..Parfümü bugün okula giderken sıktım bile:))Hele o güzel notunu hep saklıcam canım..Herşey için çok ama çoooooook teşekkür ederim:))
Bugün eşime okuldaki bir öğretmen arkadaşı bir ajanda hediye etmiş.Ama ajandanın kutusuna yazdığı not ve çizdiği resim bizim için ajandadan çok daha önemli.Bakar mısınız şu inceliğe:))Yeni yıldaki umutlarımızı ne de güzel resmetmiş Mebruke Hoca:))Ben de bunu sizlerle paylaşmadan geçemedim.Şu dünyada en güzel şeylerden biri de iyi arkadaşlara,dostlara sahip olmak.Herşey onlarla daha güzel ve anlamlı...
Hepinizin yeni yılı kutlu olsun,yeni yıl herkese sağlık,huzur,mutluluk ve hayırlar getirsin inşallah...
18 Aralık 2010 Cumartesi
BU EV SAHİBİ BİZE EV ALDIRIR...
Günaydınlar herkese..Dünden beri canım çok sıkkın,hatta geçmekte olan hastalığım boğaz ağrısıyla yeniden kendini gösterdi,resmen üzüntüden hasta oldum yani:((Sizi dertlerimle sıkmak istemem ama yok paylaşmadan duramıcam.En azından sizin de fikirlerinizi almak istiyorum.Şimdi olay şu:Sakarya'ya tayinimiz çıktığında gönlümüze göre bir ev bulmak için çok uğraşmıştık,kiralık ev bulmanın ne kadar zor olduğunu anladık malesef..Sonunda şimdiki evimize getirdi emlakçı bizi,ev 2-3 senedir boşmuş,tadilattan geçmiş,baktık mutfağı güzel,ev geniş,şehir merkezine de yakın olunca hemen tuttuk.Büyük heveslerle eşyalarımızı aldık,güle oynaya yerleştik..Yaz yağmurları yağmaya başlayana kadar herşey yolundaydı.Yağmur yağınca banyonun tavanı damlamaya başladı.Ama resmen banyoya yağmur yağıyor o derece yani...Ev sahibine söyledik hemen "yaptırırım" diyerek bizi aylarca oyaladı.Sonra havalar soğudu,banyomuzda kış koşulları hakim tabi:)Düşünün banyo yaparken tepenizden damla damla sular iniyor üstünüze..Eşim çatıya çıktı baktı,banyonun üzerinde bir baca varmış ve bacanın etrafında sular birikmiş.O sular damlıyormuş meğer..Banyodaki nem yan taraftaki mutfağın duvarında da rutubet yapmaya başladı zamanla.Mutfaktaki duvarın alt kısımları,sonra da mutfak dolaplarının arkaları küflenmeye başladı..Annemle yazın binbir emekle açtığımız yufkalar,erişteler küflendi..Sinirimden ağladım inanın o manzarayı görünce.Çilemiz bununla da kalmadı,banyonun diğer tarafında küçük bir odamız vardı,onunda duvarları nokta nokta küflendi mi!Allahtan bu odayı pek kullanmıyoruz,sadece kitaplığımız var,bir de bazı kullanmadığımız eşyalarımız..
Her ay başı kiramızı zamanında ödediğimiz ev sahibimiz bir türlü bizim şikayetlerimizi dikkate almıyordu.Ne yapcağımızı şaşırdık resmen!Bu ay eşim kirayı vermek için ev sahibini aramadı,onun aramasını bekledi yine aynı konuda konuşmak için.Dün aramış ev sahibimiz.Eşim de yaşadığımız sıkıntıları bilmem kaçıncı kez anlatmış,gelip evimizin halini görmesini istemiş.Bizim ev sahibi de ne dese beğenirsiniz,"Gelmicem,görmicem,tamir de ettirmicem,iki aya kadar evi boşaltın" lafa bak ya!Bu nasıl bir tavır,nasıl bir haksızlık!Eşim de kira kontratına göre Temmuz'a kadar evde kalma hakkımız olduğunu hatırlatmış.Hiçbir yere gitmiyoruz demiş telefonu kapamış.Eşim eve gelince baktım surat bir karış.Noldu falan demeye kalmadı anlattı zaten,ben okulda çok yorulmuş,bitkin haldeydim.Bir de üstüne bunları duyunca sinirlerim iyice haraboldu.O kadar çok ağladım ki...Bu ne cüret ya!Bizim gibi kiracıyı nerde bulcak bu adam.Ama o kadar canım yandı ki hiç yapmadığım bir şeyi yaptım adama beddua ettim..Kış ortasında taşınmak kolay mı?Ayrıca biz biraz peşinat biriktirip kendi evimizi almayı planlıyorduk önümüzdeki yaza zaten,şimdi başka eve taşın falan birsürü masraf ve eziyet...Benim ağlamalarıma dayanamayan eşim de çok üzüldü..Keşke sana anlatmasaydım falan dedi..Ya bir insan nasıl bile bile başkasının sıkıntı çekmesine razı olur,nasıl tamir ettirmiyorum evimden çıkın der..İnanamıyorum!Dün hep sıkıntılı geçti..O kadar üzülmüşüm ki gece boğazım ağrımaya başladı,dirençsiz kalınca hastalığım yeniden başladı..Sabah çatıdan gelen seslerle uyandık.Dün çatıyı tamir ettirmicem diyen ev sahibimiz eşimin restini görmüş,tamircileri göndermiş!Şimdi bu yazıyı çatıdan gelen tamirat seslerini dinleyerek yazıyorum..Bir de şu kiramızı versek adama içimiz rahat edecek..Ama anladık ki bu ev sahibi bizi ev sahibi yaptıracak!Yaşadığımız sıkıntılardan kurtulur muyuz bilmem ama,artık niyetimiz en kısa zamanda kendi evimize sahip olmak.Allah kimseye bu sıkıntıları yaşatmasın,kiracı olmak ne kadar zormuş ya..Doğubayazıt'taki ev sahibimizi mumla arar olduk burda..Ne ev sahipleri varmış ya,adamın kendi evi çürüyor umrunda değil..İlla kavga mı etmek lazım yani!
İşte böyle kızlar,Allah sonumuzu hayretsin..Canınınızı sıktıysam kusura bakmayın.anlatınca biraz rahatladım inanın..Şimdilik hoşçakalın,herkese mutlu,huzurlu,küfsüz,nemsiz bir yuva sahibi olmayı dilerim:))
15 Aralık 2010 Çarşamba
MUHARREM AYI VE AŞURE GÜNÜ
Herkese merhaba:)Yarın Muharrem ayının 10.günü,yani mübarek Aşure Günü...Aşure gününün anlamını bilmeyenler ya da unutanlar için hatırlatmak istedim.Şu anda mutfağımda aşure pişiriyorum,yarın komşularıma ve okul arkadaşlarıma dağıtmak için.Tencereler bir yandan kaynarken bir yandan da sizinle bu yazıyı paylaşmak istedim.Herkesin Aşure Gününü kutlarım,bu günün nimetlerinden faydalanabiliriz inşallah...Allah herkesi gönlünün muradına kavuştursun.Amin...Hepinizi öpüyorum:))
"Muharrem ayının onuncu günü Aşure günüdür. Muharrem ayı, Kur’an-ı kerimde, kıymet verilen dört aydan biridir. Muharremin birinci günü oruç tutmak, o senenin tamamını oruç tutmak gibi faziletlidir. Bir hadis-i şerif meali şöyledir:
(Ramazandan sonra en faziletli oruç, Muharrem ayında tutulan oruçtur.) [Müslim]
Bu ayın en kıymetli gecesi de Aşure gecesidir. Allahü teâlâ, birçok duaları Aşure günü kabul etmiştir. Hazret-i Âdem’in tevbesinin kabul olması, Hazret-i Nuh’un tufandan kurtulması, Hazret-i Yunus’un balığın karnından çıkması, Hazret-i İbrahim’in ateşte yanmaması, Hazret-i İdris’in canlı olarak göğe çıkarılması, Hazret-i Yakub’un, oğlu Hazret-i Yusuf’a kavuşması, Hazret-i Yusuf’un kuyudan çıkması, Hazret-i Eyyüb’ün hastalıktan kurtulması, Hazret-i Musa’nın Kızıl denizi geçmesi, Hazret-i İsa’nın doğumu ve ölümden kurtulup, diri olarak göğe çıkarılması Aşure günü oldu.
Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Aşure günü Nuh aleyhisselamın gemisi, Cudi dağına indirildi. O gün Nuh ve yanındakiler, Allahü teâlâya şükür için oruçlu idiler. Hayvanlar da hiç bir şey yememişti. Allahü teâlâ denizi, beni İsrail için, aşure günü yardı. Yine Aşure günü Allahü teâlâ Adem aleyhisselamın ve Yunus aleyhisselamın kavminin tevbesini kabul etti. İbrahim aleyhisselam da o gün doğdu.) [Taberani]
Öteden beri Kureyş de, Resulullah da Aşure günü oruç tutardı. Medine’ye gelince de yine o gün oruç tuttu ve tutulmasını emretti. (Buhari, Müslim, Tirmizi, Ebu Davud)
Medine’de aşure günü oruç tutan Peygamber efendimiz, Yahudilerin de oruç tuttuklarını gördü. (Niye oruç tutuyorsunuz?) diye sordu. Onlar da, (Allah’ın İsrail oğullarını düşmanından kurtardığı bir gündür, Musa bu günde oruç tuttuğu için) dediler. Resulullah efendimiz de, Müslümanların bugün oruç tutmalarının sebebini anlatmak için, (Ben Musa aleyhisselama sizden daha layıkım) buyurdu. (Buhari, Müslim, Ebu Davud)
Bugün yapılacak işler:
1- Aşure günü oruç tutmak sünnettir. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Aşure günü oruç tutanın, bir yıllık günahları affolur.) [Müslim, Tirmizi, İ. Ahmed, Taberani]
(Aşure günü oruç tutan o yıl tutamadığı [nafile] oruçlarının sevabına kavuşur.) [Deylemi]
(Aşure günü bir gün önce, bir gün sonra da tutarak Yahudilere muhalefet edin.) [İ.Ahmed]
(Aşurenin faziletinden faydalanın! Bu mübarek günde oruç tutan, melekler, peygamberler, şehidler ve salihlerin ibadetleri kadar sevaba kavuşur.) [Şir’a]
[Yalnız Aşure günü oruç tutmak mekruhtur. Bir gün öncesi veya bir gün sonrası ile tutmalı!]
Peygamber efendimiz bir gün öğleye doğru buyurdu ki:
(Herkese duyurun! Bugün bir şey yiyen, akşama kadar yemesin, oruçlu gibi dursun! Bir şey yemeyen de oruç tutsun! Çünkü bugün Aşure günüdür.) [Buhari, Müslim, Ebu Davud]
Peygamber efendimiz, bugün bir hurmayı mübarek ağzında ıslatıp çocukların ağzına verirdi. Çocuklar, Resulullahın mucizesi olarak akşama kadar bir şey yiyip içmezlerdi. Bugün bazı hayvanların bile bir şey yemediği bildirilmiştir. Bir avcı, Aşure günü, bir geyik yakaladı. Geyik, yavrularını emzirip akşamdan sonra dönmek üzere, avcının izin vermesi için, Resulullah efendimizden, şefaat istedi. Avcı, geyiğin akşama kalmadan hemen gelmesini isteyince, geyik, (Bugün Aşure günüdür. Bugünün hürmetine yavrularımızı emzirmeyiz. Onun için akşamdan sonra gelmek için izin istedim) dedi. Bunu duyan avcı, geyiği Resulullaha hediye etti. O da, geyiği serbest bıraktı.
2- Sıla-i rahim yapmalı. Yani akrabayı ziyaret edip, hediye ile veya çeşitli yardım ile gönüllerini almalı. Hadis-i şerifte, (Sıla-i rahmi terk eden, Aşure günü akrabasını ziyaret ederse, Yahya ve İsa’nın sevabı kadar ecre kavuşur) buyuruldu. (Şir’a)
3- İlim öğrenmeli! Hadis-i şerifte, (Aşure günü, ilim öğrenilen veya Allahü teâlâyı zikredilen bir yerde, biraz oturan, Cennete girer) buyuruldu. Bu gece ilim olarak, ehl-i sünnete uygun bir kitap, [mesela İslam Ahlakı veya Tam İlmihal Seadet-i Ebediyye] okumalıdır. Ayrıca Kur’an-ı kerim okumalı, kazası olan kaza namazı kılmalı. (Şir’a)
4- Sadaka vermek sünnettir, ibadettir. Hadis-i şerifte, (Aşure günü, zerre kadar sadaka veren, Uhud dağı kadar sevaba kavuşur) buyuruldu. (Şir’a)
(Bugün aşure ibadet) diye aşure pişirmek günahtır. Aşurenin bugüne mahsus ibadet olmadığını bilerek, bugün aşure veya başka tatlı yapmak günah olmaz, sevap olur. Bu inceliği iyi anlamalı. Tedavi niyetiyle sürme çeken bugün de sürmelenebilir. Hadis-i şerifte, (Aşure günü ismidle sürmelenen, göz ağrısı görmez) buyuruldu. (Hakim)
5- Çok selam vermeli. Hadis-i şerifte, (Aşure günü, on Müslümana selam veren, bütün Müslümanlara selam vermiş gibi sevaba kavuşur) buyuruldu. (Şir’a)
6- Çoluk çocuğunu sevindirmeli! Hadis-i şerifte, (Aşure günü, aile efradının nafakasını geniş tutanın, bütün yıl nafakası geniş olur) buyuruldu. (Beyheki)
7- Gusletmeli. Hadis-i şerifte, (Aşure günü gusleden mümin, günahlardan temizlenir) buyuruldu. (Şir’a)
Hazret-i Hüseyin, 10 Muharremde şehid edildi. O yüce imamın şehid edilmesi, elbette bütün müslümanlar için büyük musibet ve üzüntüdür. Hazret-i Ömer, Hazret-i Osman, Hazret-i Ali ve Hazret-i Hamza’nın şehid edilmeleri de, böyle büyük musibet ve üzüntüdür. Fakat, Peygamber efendimiz, Hazret-i Hamza’nın şehid edildiği günün yıldönümlerinde matem [yas] tutmadı. Matem tutmayı da emretmedi. Matem yasak olmasaydı, herkesten önce Peygamber efendimizin ölümü için matem tutulurdu. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Matem tutan, ölmeden tevbe etmezse, kıyamette şiddetli azap görür.) [Müslim]
(İki şey vardır ki, insanı küfre sürükler. Birincisi, birinin soyuna sövmek, ikincisi, ölü için matem tutmaktır.) [Müslim]"
Yazı netten alıntıdır..
24 Kasım 2010 Çarşamba
ÖĞRETMENLER GÜNÜ KUTLU OLSUN!
İşte en sevdiğim manzara..Öğrendiklerini söylemek için kalkan eller,ışıldayan gözler.."Bana bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olurum"demiş Hz.Ali...Ne güzel de söylemiş mübarek..Öğretmen olmaktan dolayı mutlu ve gururluyum.Mesleğimi severek yapıyorum,ki bu çok önemli.Etrafımda işini sevmeyen insanların ne kadar mutsuz olduklarını ve işlerinde de verimsiz olduklarına çok şahit oluyorum çünkü..
Mesleğimizin güzel yanlarının yanı sıra bazı zorlukları yok değil tabi.Sabırla,özveriyle çalışmak,yılmadan usanmadan eğitime-öğretime devam etmek kolay değil.Ayrıca malesef ülkemizde öğretmenlere gerekli önem hala verilmiyor.Birçok ğretmen ancak ek iş yaparak hayatlarını devam ettirebiliyor.Halbuki yabancı ülkelerde meslektaşlarımızın hayat standartları oldukça yüksek..Birgün bize de aynı değerin verilmesini diliyorum...
Bütün meslektaşlarımın öğretmenler gününü kutluyorum.
"Yeni nesil sizin eseriniz olacaktır"diyerek bizleri onurlandıran Başöğretmen Mustafa Kemal Atatürk'ü de saygıyla anıyorum...
Etiketler:
başöğretmen Atatürk,
güncel,
öğretmen,
öğretmenler günü
14 Kasım 2010 Pazar
BU BİR BAYRAM MESAJIDIR:))
Güneşli ve mutlu bir pazar gününden herkese merhaba:)Biraz sonra Yalova'ya annemlere doğru yola çıkıyoruz,çooook mutluyum:D Bu bayramı ailemle beraber Esenköy'de geçiricez inşallah.Kardeşlerim dün gittiler,biz bugün gidiyoruz çünkü dün bir sınavda gözetmenlik görevimiz vardı.Annemlerde internet yok o yüzden bayramınızı şimdiden kutlamak isterim.Herkesin Kurban Bayramını en içten dileklerimle kutlar,bu bayramın yaşadığınız en güzel bayram olmasını dilerim.Bizleri bu günlere eriştiren yaratıcımıza sonsuz şükürler olsun..Allah günahlarımızı affetsin,bayrama kavuştursun inşallah..Hepinizi çok seviyorum ve tek tek öpüyorum:))Kendinize iyi bakın ve beni özleyin emi:)Çünkü ben sizi ve blogumu çooooook özleyeceğim...
Haftasonuna görüşmek dileklerimle,hoşçakalın!
10 Kasım 2010 Çarşamba
DOĞUMGÜNÜ SÜRPRİZLERİM:))
Bir önceki yazımdaki karamsar havadan sevdiceğimin yaptığı sürprizlerle bir anda kurtuluverdim:))Önce çiçekçi çaldı kapıyı,zaten canlı çiçeklere bayılırım,en sevdiğim renklerdeler üstelik:))Morlar,beyazlar,sarılar...Offf bir de güzel kokuyorlar ki sormayın..Ağzım kulaklarımda gezerken bir de kalp şeklinde frambuazlı pasta ve de ne zamandır istediğim netbook'u görünce hepten coştum:))Canım benim ya beni neşelendirmek için sabahtan beri etrafımda pervane oldu.Çok teşekkür ederim birtanem iyi ki varsın,iyi ki seninle evlenip hayatımdaki en doğru kararı almışım.Beraber nice mutlu senelere inşallah aşkım:))
Çiçeklerin kokusu oraya kadar geldi mi kızlar:))
İYİKİ DOĞDUM AMA ARTIK 30 OLDUM...
Doğum günlerimi severim, aslında severdim ta ki bugüne kadar:(Geldi gelecek derken işte tarih 10 Kasım 2010 ve ben an itibariyle artık 30 yaşındayım.Hep merak ederdim 30 yaş sendromu nedir diye ,zamanı gelince insan çok iyi anlıyor ne demekmiş...
10 Kasım 1980 günü Sakarya'da bir köy evinde dünyaya gözlerini açan küçük kız artık büyüdü,senelerce okudu,iş güç sahibi oldu,evlendi yuva kurdu..Hayatındaki artıların hep eksilerinden fazla olduğunu düşündü,haline hep şükretti.Muhteşem bir aileye sahipti çünkü,en kötü zamanlarında hep yanında olan,sevgisini,desteğini hiçbir zaman esirgemeyen sevdikleri vardı.Hem zaten bu hayatta üç yanlış bir doğruyu götürmüyordu,herkes hata yapabilir,yeniden başlayabilirdi.O da öyle yaptı.Sevdiklerini arkasına alarak dimdik yoluna devam etti.Hayatının en zor zamanlarında karşısına hayatının aşkı çıkıverdi.Sevdiceği ,birtanesi,gündüzlerinin güneşi,gecelerinin dolunayı,kalbinin aynası,biricik eşi...Hayat onunla yeniden başladı,toz bulutları yerini sımsıcak, apaydınlık güneşe bıraktı.El ele verdiler ve hayata sımsıkı sarıldılar beraber...
İşte böyle benim hikayem.Dolu dolu 30 senem geçmiş bu dünyada ve şimdi doğum günleri benim için farklı bir boyuta büründü.Artık geçmişin muhasebesini daha sık yapar oldum.Ömrümüzden bir yıl daha eksildi işte nihayetinde..
Yaşamımda durduğum yerden memnun muyum,evet memnunum:)İçimde keşkelerim yok mu evet var tabi ama geçmiş geçmişte kaldı,şimdi umutla geleceğe bakmak zamanı.Yeni yaşımda en büyük dileğimin gerçekleşmesini istiyorum ve hep bunun için dua ediyorum...
12 Ekim 2010 Salı
ALİ KIRCA VE IHLAMUR KASRI!
Şimdi bu alakasız iki konu nasıl bir başlıkta yan yana gelebildiler diyeceksiniz ama oldu işte:)Blogger dostlarımla buluştuğumuz kahvaltı sonrasında eşimle Ihlamur Kasrı'nı gezdik.Bahçesi çok güzeldi, birbirinden güzel kareler yakaladık.Sonra da İstiklal'e gittik.Ben Paşabahçe'ye uğramak ve mutfak için birşeyler almak istiyordum.Aldıklarımı daha sonra paylaşıcam sizlerle.Kalabalık caddede dolaşırken önce kameraları farkettik sonra da Ali Kırca'yı:)Eşime hadi fotoğraf çekelim ,hatıra kalsın diye ısrar ettim ve işte sonuç:)Eşe dosta bu fotoğrafı gösterirken aaa bir de ne görelim,meğer ben fotoğrafı çektiğim sırada kameralar da çekimdeymiş.Siyaset Meydanı programı için tanıtım filmi çekiyorlarmış.Show tv ana haberin sonlarına doğru gösterilen tanıtım filminde eşim de görünüyor.Ay ünlü oldu kocacım,tabi ben de artık ünlü birinin eşiyim:))Her akşam bakıyorum tanıtım filmine belki ucundan kıyısından ben de görünmüşümdür diye ama yok gözükmüyorum:((Neyse en iyisi ben sizi Ihlamur Kasrı'ndan fotoğraflarla başbaşa bırakayım..
Etiketler:
Ali Kırca,
gezi anıları,
gezi notları,
güncel,
Ihlamur Kasrı,
İstanbul,
İstiklal Caddesi
28 Eylül 2010 Salı
AYŞE ELİF İÇİN DUA ZAMANI...
Dün akşam canımızı çok sıkan bir haber aldık,görümcem Emine'nin biricik bebeği,ailemizin gözbebeği Ayşe Elif hastalanmış.Şu anda Edirne'de üniversite hastanesinde yatıyor.Henüz 6 aylık olan miniğimize hipotoni teşhisi konmuş.Şu anda gerekli tahliller ,araştırmalar yapılıyor,hastalığın tedavi süreci Cuma günü belli olacakmış.Ayşe Elif'te gelişme geriliği vardı,6 aylık olmasına rağmen başını tutamıyor,istenen kiloya gelemiyordu,sürekli gittiği doktoru bunun normal olabileceğini söylemiş ama ailesi emin olmak için üniversite hastanesine götürünce hasta olduğunu anlamışlar.Henüz hastalığın hangi boyutta olduğu belli değil,basit bir vitamin eksikliği de olabilirmiş ,beyinsel bozukluk ta Allah korusun...Öğrendiğimden beri moralim çok bozuk,aklımda hep Ayşe Elif var.İnşallah kötü bir şey olmaz.Hayırlı haberler alırız umarım.Allah şifa versin bebeğimize ve bütün şifa bekleyenlere..Lütfen dualarınızı esirgemeyin,bizim de şimdilik elimizden gelen ancak bu...
25 Haziran 2010 Cuma
KISA BİR ARA...
Doğubayazıt'a,ilk evimize,arkadaşlarımıza veda etme zamanı geldi.Sakarya'ya yepyeni bir hayata doğru yarın yola çıkıyoruz.Bugün okulda arkadaşlarımla vedalaşırken gözyaşlarıma hakim olamadım.Bunca sıkıntının arasında ne kadar güçlü dostluklar kurmuşuz meğer...İnsan ayrılık vakti gelince daha iyi anlıyor böyle şeyleri.Resmi işlerimizi hallettik.Bu gece arkadaşım Özlem'e misafir olucaz.Yarın saat 11'de yolculuk var Sakarya'ya.Ev bulma,eşya alma-yerleştirme işleri uzun süreceğinden bir süre blogumdan ve sizlerden uzak kalıcam.İnşallah kolayca yerleşir,düzenimizi kurarız.Hepinizi çok öpüyorum,en kısa zamanda görüşmek üzere..Hoşçakalın...
23 Haziran 2010 Çarşamba
KIZLAR, HANGİ SÜPÜRGEYİ TAVSİYE EDERSİNİZ???
17 Haziran 2010 Perşembe
REGAİP KANDİLİNİZ MÜBAREK OLSUN...
15 Haziran 2010 Salı
HEYECANLA BEKLİYORUM...
Şu anda okulda öğretmenler odasında heyecanla tayin sonuçlarının açıklanmasını bekliyorum.İlk defa açıklama bu kadar gecikti,normalde çoktan açıklanmış olması lazımdı.İçim kıpır kıpır:))Heyecanımı sizlerle paylaşmak istedim.İnşallah bir sonraki yazımda müjdeli haberler veririm hepinize.Dua edin bizim ve bizim gibi tayin bekleyenler için..Sevgiler...
31 Mayıs 2010 Pazartesi
KAHROLSUN İSRAİL!!!
Kalbimiz acı ve öfkeyle dolu.Bir ülke nasıl bu kadar zalim olabilir aklım almıyor.Haberleri takip ettikçe hem ağladım hem de bu zulmü yaşayan kardeşlerim için dua ettim.Kutsal kitabımızda Allah(c.c)'ın lanetlediği topluluk olan yahudiler kana , zulme doymuyor.Silahsız sivillere saldıran yahudiler şerefsizdir!.Bu insanlık dramına artık bir son verilsin!Hepinizi dua etmeye ve İsrail markalarını boykota çağırıyorum...
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)