Translate

kitap etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
kitap etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

10 Eylül 2013 Salı

Kurutulmuş Çiçeklerle Yapılmış Kitap Ayıracı





 




8 Eylül 2013 Pazar

Mart Menekşeleri ve Yaptığım Ahşap İşleri

 Arka kapak: Gerçek aşkı yaşadığına inanan ünlü yazar Emily Wilson, kocasının başka bir kadını ona tercih ettiğini öğrenince, hayal kırıklığına uğrar. Tüm bu olanlara rağmen tek bir damla gözyaşı dökmez.
Büyük yengesi Bee , Mart ayını Bainbridge Adası'nda geçirmesi için onu davet eder. Emily  ruhunda açılan yaraların iyileşmesi umuduyla, bu teklifi kabul eder.
Adanın mistik havasıyla huzuru yakalamaya çalışan Emily, 1943 yılında yazılmış kırmızı kadife kaplı bir günlük bulur. Bu günlük onu geçmişin tozlu sayfalarına hapsolan gerçek bir aşk hikayesine ve altmış yıllık bir aile sırrına götürecektir.
Umudun, hüznün  ve pişmanlığın bir arada işlendiği büyüleyici bir roman.. Tavsiye edilir.





 Evime yaptığım anahtarlık...





Küçük kız kardeşimin mutfağına yaptığım panolar...


mutlu pazarlar....sevgiyle kalın...

31 Ağustos 2013 Cumartesi

Son Günlerde Bunları Yaptım


   Arka kapak: Sakin tatil kasabası Fjalbacka'da işkence edilerek öldürülmüş kenç bir kadın cesedinin, yirmi dört yıl önce hiç iz bırakmadan ortadan kaybolan iki kızın kemikleriyle birlikte bulunması polis teşkilatını harekete geçirir .Ardından Jenny adında genç bir kızın daha kaybolması kasabadaki paniği arttırır. Kahramanımız Patrik ve ekibi zamana karşı yarışmak zorundadır artık. Yirmi dört yıl boyunca uykuya yatan katil neden tekrar faaliyete geçmiştir?  Yoksa Fjalbacka polisi yeni bir katille mi karşı karşıyadır? Bir an önce bu soruların cevabı bulunmazsa, Jenny için çok geç olacaktır.
   Üç gündür elimden düşüremediğim güzel bir kitap.Polisiye sevenlere tavsiye edilir.


   Bunlarda yeni çalışmalarım. Doğuma kadar yapmam gereken birkaç yarım iş daha var onları da tamamlarsam çok süpper olacak.

13 Temmuz 2013 Cumartesi

Şahika & Feraye

 
 
1900'lü yılların başı Biga...
Savaştan yorgun düşmüş bir millet, bir çiftlik ve zengin bir aile. Bir yemin ve o yeminle vicdanı arasında sıkışıp kalmış bir baba...Gün gelir kader zarını atar ve hayatlar savrulur dört bir tarafa.
Sinan Akyüz' ün kaleminden genç yaşta Ürdün'e gelin giden iki kız kardeşin gerçek yaşam öyküsü...
Tarih, kader ve aşkın mükemmel bir karışımı...

 Gerçek yaşam öyküsü olması beni çok etkiledi. Bir babanın evlatlarından birine kıyamayıp diğerinin yaşamını nasıl alt üst ettiğini  içiniz burkularak okuyacaksınız. Ayrıca tarihimizin bir bölümüne şahitlik edeceksiniz. Kısacası okumanızı tavsiye ederim.

20 Ocak 2012 Cuma

Aşkın Gözyaşları



..........



Dergahın bahçesinde güllerin yanında Mevlana ilehasbihal ediyorduk.Mevlana`yı ziyarete felsefecilerden bir grup geldi.Soruları olduğunu bildirdiler.Mevlana onlara beni göstererek:



-Benim sorularımı cevaplayana sorun diye bana havale etti.Bunun üzerine,gelen felsefeciler üç sual sormak istediklerini belirttiler.



-Sorun.Dedim.İçlerinden birini başkan seçtiler.Hepsinin adına o soracaktı.Sormaya başladı:



-Allah var dersiniz,ama görünmez,göster de inanalım.



Öbür sorunu da sor.



-Şeytanın ateşten yaratıldığını söylersiniz,sonra da ateşle ona azap edilecek dersiniz hiç ateş ateşe azap eder mi?''dedi.



-Peki,öbürünü de sor.



-Ahirette herkes hakkını alacak,yaptıklarının cezasını çekecek diyorsunuz.Bırakın insanları canları ne istiyorsa yapsınlar,karışmayın!''dedi.



Bunlar mı sorularınız şimdi benim peşimden gelin size cevapları vereyim.Kalktık dergahın bahçe duvarı için kerpiç yapan müritlerin yanına vardık.Yerden kurumuş bir kerpiç aldım ve adamın başına vurdum.Soru sormaya gelen felsefeci yanındakilerle apar topar Konya kadısına gittiler.



Mevlana ''Şimdi ne olacak''der gibi bakıyordu.Onun aklından geçenleri okudum:



Meraklanma bekle gör,sorularının cevabını öyle alacaklar ki dergahına tövbeye hidayete gelecekler.Şimdi mahkeme görevlisi bizi kadıya çağırana kadar namaz kılalım.Aradan yarım saat geçmişti,haber geldi,birlikte kadının huzuruna vardık.Kadının odasında bizim şaşkın filozoflar hazır ol vaziyetinde bekliyorlar,kerpici yiyen kafası sarılı olarak olup biteni bir de bizim yanımızda kadıya anlatmaya başladı:



-Ben,soru sordum,o başıma kerpiç vurdu.Dedi.



-Ben de sadece cevap verdim.Kadı bu işin açıklanmasını istedi.



-Bana Allah'ı göster de inanayım,dedi.Şimdi bu felsefeci,başının ağrısını göstersin de görelim.Filozof şaşırarak:



-Ağrıyor ama gösteremem.Dedi.



-İşte Allah'da vardır,fakat görünmez.Yine bana,şeytana ateşle nasıl azap edileceğini sordu.Ben buna toprakla vurdum.Toprak onun başını acıttı.Halbuki kendi bedeni de topraktan yaratıldı.Yine bana;Bırakın herkesin canı ne isterse onu yapsın.Bundan dolayı bir hak olmaz.''dedi.Benim canım onun başına kerpiç ile vurmak istedi ve vurdum.Niçin hakkını arıyor?Aramasa ya!Bu dünyada küçük bir mesele için hak aranırsa,sonsuz olan ahiret hayatında niçin hak aranmasın?''Dedim.Felsefeci,bu güzel cevaplar karşısında mahcup olup,söz söyleyemez hale düştü.Herkesin huzurunda elime sarılarak:



-Bunca yıldır senin gibisini görmedim,başka Müslüman alimlere aynı soruları sordum saatlerce laf ürettiler ikna olmamıştım.Sen dininin adamısın.Bize İslam'ı sevdir....

29 Mart 2011 Salı

Katre-i Matem (Matem Damlası)

Müzayededen alınan elyazması bir kitabın anlattıkları olarak başlıyor roman, entrika, sosyal düzensizlik, sefalet, eğlence, lale, aşk ve lale devrini sonlandıran Patrona Halil isyanıyla çözüme ulaşan cinayet... Hem polisiye hem de aşk romanı anlıycanız okumanızı tavsiye ederim.

1 Şubat 2011 Salı

Zamanla Yarışan Kadınlar

**************
Yapboz, "puzzle" gibi bazı kadınların hayatı. Parçalar bir bütüne tamamlanıyor elbet, ama parçalı kalma hali hiç değişmiyor. Bazen kendimi aynı anda havada sekiz top çevirmeye çalışan bir akrobat gibi hissediyorum. Öyle zamanlar oluyor ki, toplar uyum içinde dönüyor, muazzam bir dengede, ahenkle. "Vay be" diyorum kendi kendime , "aynı anda ne çok iş yapabiliyorum". Öyle zamanlar oluyor ki, bütün toplar sözlemiş gibi çıkıyor yörüngeden, hepsi paldır küldür kafama iniyor. Hiçbir şey beceremiyorum. Hiçbir şeyi yapamıyorum.
Aynı anda birden fazla yere yetişme , birden fazla insan olma hallerini erkekler tam olarak bilmiyor. Kadınlara has bir meziyet bu. Hem meziyet hem eziyet. En çok kadınlar bölünüyor. İş, ev, aile, birey, toplum...arasında. Kadın, çok kazanan bir iş kadını da olsa , daha mütvazı şartlarda yaşayan bir memur da olsa aynı bölünmüşlük duygusunu taşıyor içinde. İşteyken aklımız evde, evdeyken aklımız işte. Sofraya konan yemeğin kalitesinden, dolapta diyet kola olup olmamasından kendimizi sorumlu tutuyoruz. Kadınlık karnelerimiz ellerimizde, ha bire kendimize not veriyoruz. Üstelik notumuz da kıt. "Evi çekip çevirme: Orta. Temizlik ve Titizlik: Orta. Düzenli ve Planlı Olma: Kırık."
Bütün gün dışarda çalışsak da bu "evcimen sorumluluk duygusu" değişmiyor nedense. Üstelik ev işleri o kadar " görünmez" faaliyetler ki, siz saatlerce çalışıp didinebilirsiniz, her şeye yetişmek için ter dökebilirsiniz, gene de akşam eşinizin gözünde bütün gün hiçbir şey yapmamış gibi görünebilirsiniz. Ne ikramiyesi var ev işlerinin, ne fazla mesaisi. Ne bonus biriktiriyorsunuz, ne bir yere işleniyor fazla puanlarınız. Miles&Miles kartı yok ev kadınlığının. Senelerce durmadan çalışsanız bile, hiçbir yere bedava uçurmuyorlar ödül olsun diye.
Zaman yetmiyor bize. Adeta koşarcasına, bir yangından kendimizi kaçırırcasına, telaş yaşıyoruz bazen. Aynı anda birden fazla kimliğe bürünüyoruz. Kadınların bir günü erkeklerin üç gününe denk belki de. Biz bir güne üç günün işini sıkıştırıyoruz. Bu yüzden onlardan daha çabuk yaşlanıyoruz.Hiçbir kırışıklık kremi, hiçbir botoks yetmiyor kadınların bölünmüşlüğünü düzeltmeye...
****************
Peki ya biz kadınların zamansal bölünmüşlüğüne ne ad vereceğiz? "Dantel Zaman." Çünkü el emeği göz nuru dantel, dantel örüyoruz zamanı, arada bazı ilmikleri kaçırsak bile....................
FİRARPEREST - Elif ŞAFAK

3 Aralık 2009 Perşembe

Beni Hatırladın Mı?

Neşeli ve eğlenceli bir kitap, hani Keşke 30 Olsam (13 going on 30) filmi vardı ya aynı onun tadında ben filmi çok eğlenceli bulduğum için bu kitapta bana keyif verdi.

Arka Kapak: Lexi, berbat bir trafik kazasının ardından hastanede gözlerini açıyor. Ona göre sene 2004. Kendisi yirmi beş yaşında ve çarpık dişli biri. Felaket bir aşk hayatına sahip. Ancak, her ne kadar inanmasa da, öğreniyor ki, sene aslında 2007- Lexi artık yirmi sekiz yaşında, dişleri inci gibi ve çalıştığı departmanın da patronu olmuş; üstelik de evli! Hem de yakışıklı mı yakışıklı bir milyonerle! Rüyalarındaki hayata aniden nasıl iniş yapıverdi böyle acaba?

Lexi şansına inanamıyor-özellikle nefes kesen yeni evini gördüğü zaman! Kocasını yeniden tanımaya başlayınca muhteşem bir evlilik hayatı olduğunu da öğrenecek, çok iyi biliyor. Üstelik sevgili kocası bir de "Evlilik Kitapçığı" hazırlamış onun için.

Fakat Lexi yeni kimliği hakkında daha çok bilgi edindikçe, kusursuz hayatının yüzeyinde çatlaklar oluşmaya başlıyor. Eski dostlarının hepsi ondan nefret ediyor. İşine göz dikmiş, dişli bir rakibi var. Bir de üstüne üstlük dağınık saçlı, seksi bir erkek çıkıp.... yeni bir bomba patlatıyor!

Nasıl eğlenceliye benziyor değil mi? BENİ HATIRLADIN MI? Sophie KINSELLA