İşte benim kitabım.
İçe dönüklüğün kitabı.
Varoluşsal sancılarla dolu bir günlük.
Farkındalığı yükselten, düşündüren, sorgulatan, duygudan duyguya akıtan bir kitap.
İçimdeki susmayan sesin tesellisi gibi.
Nasıl tanımlasam, ne desem ifadem eksik kalır.
Özetle;
Kimisi için huzursuzluğun benim için içsel huzurun kitabı.
Yanlız değilmişimin şahane belgesi.
Felsefe severler, derinlerde kaybolmak isteyenler buraya...
*Hissetmek- ne renktir acaba?
"... perişanlığımdan yapılma uzun kaputuna sıkıca sarınmış, garda bir bankta kıvrılmış uyuyor kendimi beğenmişliğim..."
"Ve görmeden baktığım sokağa hâkim penceremden dışarı sarktığımda,
kendimi birden, kurusun diye pencerelere asılan,
sonra orada unutulup yavaş yavaş buruşan,
sonunda da asıldığı yeri kirleten yaş bir toz bezi gibi hissettim."
*Ruhum bu haldeyken, hayatın hırpaladığı dertli bir çocuk olduğumu
bedenimin tüm bilinciyle hissediyorum.
Bir köşeye atılmışım, oyunlar oynayan başka çocukların seslerini duyuyorum.
Dalga geçer gibi verdikleri kırık, teneke oyuncağı sımsıkı kavrıyorum.
Bugün, 14 Mayıs, saat akşam dokuzu on geçe, hayatımın bütün tadı, bütün değeri
işte bundan ibaret.
*Özgürlük, yalnız kalabilmeye denir.
İnsanlardan uzaklaşabiliyorsan, onlara hiçbir muhtaçlığın, paraya ihtiyacın,
sürüye uyma içgüdün,
aşka, şana şöhrete hevesin ya da merakın yoksa özgürsündür,
bunların hepsi sadece yalnızlıktan ve sessizlikten beslenir.
Yalnız yaşayamıyorsan, doğuştan kölesin demektir."
Arka kapak
Fernando Pessoa 1935’te öldüğünde, sandığındaki eserlerinin sayısı tahmin bile edilemezdi. Onun elinden çıkmış şiirlerin, yazıların altında genellikle başka imzalar vardı. Üstelik bu isimler yalnızca birer takma ad değil, öyküsü, geçmişi, yazgısı, dünya görüşü farklı kişiliklerdi.
Ölümünden sonra elyazmaları derlenmeye başlandığı zaman bitmemiş eserler de bulundu içlerinde. Bernardo Soares imzalı Huzursuzluğun Kitabı da bunlardan biriydi. Tarihten, mitolojiden, edebiyattan, ruhbilimden haberdar bir 20. yüzyıl insanının gerçekliği yadsıyışının, kendini hayallere hapsedişinin güncesiydi bu. Gündüzleri bir mağazada çalışan, geceleri yalnızlığını yağmurun sesinde, ayak seslerinde duyumsayan bir Lizbonluydu Bernardo Soares ya da Fernando Pessoa.
Bugün sadece Portekiz edebiyatının değil tüm dünyanın en önemli eserlerinden biri olarak kabul edilen Huzursuzluğun Kitabı’ndaki her metin, kırık bir aynanın, gerçekliğin bir yanını yansıtan ve sonsuzca çoğaltan bir parçası.
Sevgiyle...
İnstagram@bybucanni