Yakın zamanda,
Eskiye dair merak dallanıp budaklanıp,
İçerisine porselen merakını alıverdi,
Artık rutinime binen bazı ayrıntıları,
Diğer bir çok şeyde yaptığım gibi bu merakımda da yaparak
rutinleştirdiklerim yani,
Aslında içimde ışınsal sancılarla aşk kıvamında olanın
detaylar olduğunu hatırlayarak,
Bari porseleni unutmadan kaydedeyim dedim.
Çok sevmek ve aşk gibi tanımlar olsa bile illa ki en baş ile
son arasında her şeyi bilmek isteği var.
Pek çok okudum porselenle ilgili,
İçerindeki
maddelerden fırınlanmasına, nerelerde neden çok yapıldığına,
koleksiyonerlerine ( ne hoş kelime değil mi koleksiyon erleriJ (gerçi sözlükte
geçmiyor ama J)),
markalarına, damgalarına, sahtelerine varana kadar.
En çok hoşlandığım detay ismi ve yanlış bildiğim bazı
terimler,
Önce ismi,
Portekizli denizciler çin de gördükleri bu beyaz şeyleri sedeften
yapılma zannıyla aralarındaki renksel benzerlikten ötürü istiridye olarak
adlandırmışlar, Latince, porcellus..
Yüzümdeki tebessüm, bilmem ne zaman istiridyeyi dişi domuz
yavrusunun cinsel organına benzetip de ona dişi domuz yavrusu anlamında
porcellus diyen kişinin yüzünün bunca
nefaset bir şey olan porselene sayesinde dişi domuz yavrusu dendiğini duysa
alacağı haledir.
Yanlış bildiklerimin en baba cehaletine gelince,
Bone chinaJ
Senelerce kelimeleri sadece ses olarak algılayıp bu tabirin
çin porseleni olduğunu sanmışımJ
Hadi china neyse de peki ya bone a ne demeliJ
Bildiğin kemik işteJ
nerede porselen kemiğin içinde mi saklıJ
Çok eğlendim bunları okurken benJ
Bu arada içeriğinde kemik tozu ( %50-65 oranında fosfat
içeren) bulunan yumuşak ve ince, kaolin içeriği az olduğundan kütleleşmesi daha
düşük sıcaklıklarda sağlanan ve darbe dayanıklılığına ulaşamayan, renk
alternatifi fazla olup özellikle İngiltere de üretilen porselenmiş bone china, yani bu çeşidin
ticari adı buymuş…
Meşhur markalar var bir de kendime güldüğüm..
Kaolin rezervlerinin bol olduğu yerlerin isimleriyle anılan fabrikalar yani markalar.
Nedense bu ayrıntı da hoşuma gitti. Sevres , limoges Fransa da kasabalarJ gerçi limoges ismi
havilland sız olmuyor, bu da ayrı hoş detay, sen tut bir Amerikalı adam gelsin
Fransa da limoges da porselen devi olsunJ
mesela deli gibi takip ettiğim porselen satıcıları bir ürün
için “limoges” dediklerinde hala anlamıyorum limoges da bir fabrika üretimi mi
yoksa havilland ın fabrikasından mı, adı limoges olunca yani bir marka değeri
olup olmadığını yok yok bana uzak henüz ayırd edemiyorum. Hele bir de el
boyamasını yapanların ismi de işin içine girince…
Belki de böyle bir ayırım yok benim hayal gücüm fazla uçmuş
da olabilir.
Aynı karışıklığım bavyera dediklerinde de oluyorJ
Almanya da eyalet sistemi olduğunu , 16 eyaletten oluşan bir
fedaral cumhuriyet olduğunu da bu porselenciler sayesinde öğrendim ya aferim
bana!
Şimdi bu kardeşler bavyera dediklerinde bir markayı mı
kastediyor yoksa gene kaolin bolluğu yaşayan bavyera bölgesinden herhangi bir
fabrika imalatını mı? Bence çoğu bunu bilmiyor. Yada ben gene uçuyorumJ
A tabi Meissen veya Dresden ve sevres dediklerinde iş başka! Alman gülleri!
Güzel detaylardan bir kaçı daha geldi Meissen deyince
aklıma,
Sert porselen yapımının sırrını çözen bir kimyacı hikayesi
meselaJ
hikayeler internette bir dolu. Beni ilgilendiren kısmı adamın birinin çin
porselen koleksiyoneri olup bu merakının çok pahalıya patlaması sonucunda bir
kimyagerin Avrupa ya sert porselen yapımı sırrını kazandırmış olmasıJ
Tabii meissen
okumalarım sırasında karşılaştığım, beni biraz da üzen (“hikayesi olan şeyler”
saplantımdan ötürü) ama bir o kadar etkileyen yazı var,olay şu;
“Koleksiyoner aldığı objenin
hamuru,sırrı,dekorasyonu ve markasını inceleyerek bir karara varmalıdır.Obje
için anlatılan saçma öykülere inanmamalı ve satıcıdan yazılı bir garanti
belgesi almalıdır.”
Aman neyse
işte, son olarak Osmanlının porslene merakı var meissen le ilgili,
Adamların iyi
müşterisiyiz amma damgaları çift kılıç görsel olarak haca benziyor diye
mızmızlanıyoruz,
Eh “sizin
dininiz size, benim dinim bana” yı bilmeseler de parayı biliyorlar, Osmanlıya
verdikleri malların damgalarını değiştiriveriyorlar, Merkür asası( o nasıl
bişeyse) veya uçurtma motifineJ
Sevres in de
Osmanlı ile bir alakası var ama yıldız çini fabrikasının 1894 depreminden
sonraki evresinde sevres ustalarının getirtilmeleri konusu dışında henüz çözemedim.
Porselenin
kraliçesi, Macar herend ve hollohaza -imiş-
Buradaki
detayım isim kaynaklı,
Çok tatlı
değil mi kulağa gelen ses,
Herend
Hollohoza
J
İsmindeki ses
güzelliği bir diğeri, lomonosov, ve rus porselenleri.
Doğrusu daha
öyle çok detaylar var ki benim detaycılığımı bile aştı.
Adının
kaynağını unutmaya çalışıyorum, o kelimenin çocukluğumdan beri içerilerde bir
yerlere naif dokunuşları var.
Benim için bu
sonsuza dek değişmeden kalabilme potansiyelindeki doğa ile insan sanatının
ayrılamayan sonucu zarif ama bir o kadar da güçlü olan “şey” bir “kadın”
edasında.
Aynı şeyi
hissetmiş olsalar gerek ki bir zamanların kralları, soyluları olmuş hep
fabrikaları destekleyen.
Ve bence,
İnanılmaz bir
döngü var porselende,
Kaos dolu
döngüsü,
Tıpkı kendisi
gibi döngü de
“sonsuza dek
değişmeden kalabilme potansiyelinde”