Asya Studies
Academic Social Studies / Akademik Sosyal Araştırmalar
Year: 6 - Number: 20 p. 203-218, Summer 2022
Basmacı İsyanı ve Afganistan (1918-1933)*
The Basmachi Rebellion and Afghanistan (1918-1933)
DOI: https://doi.org/10.31455/asya.1110464
Araştırma Makalesi /
Research Article
Makale Geliş Tarihi /
Article Arrival Date
28.04.2022
Makale Kabul Tarihi /
Article Accepted Date
16.06.2022
Makale Yayın Tarihi /
Article Publication Date
30.06.2022
Asya Studies
Dr. Mehmet Erkan Kıllıoğlu
Çanakkale Onsekiz Mart
Üniversitesi,
[email protected]
ORCID ID
https://orcid.org/0000-0002-3146-2609
* “COPE-Dergi Editörleri İçin Davranış
Kuralları ve En İyi Uygulama İlkeleri”
beyanları: Bu çalışma için herhangi bir
çıkar çatışması bildirilmemiştir. Bu
çalışma
için
etik
kurul
onayı
gerekmemektedir.
Öz
Başlangıç ve bitiş tarihleri hakkında görüş farklılıkları olsa da Basmacı İsyanı
adı ile bilinen 20. yüzyılın başındaki Orta Asya’daki bağımsızlık hareketi 1918-1933
yılları arasında Orta Asya tarihini şekillendiren önemli faktörlerden birisi olmuştur. Bu
isyanın temel amacı bölgedeki Sovyet yönetimini sonlandırmak ve bağımsız bir Türkistan
Devleti kurmaktır. Kendilerini isyana teşvik eden de Hokand Muhtar Cumhuriyeti’nin
Sovyetler tarafından yıkılması olmuştur. Orta Aya’nın o dönemdeki siyasi, iktisadi ortamı
Ruslara karşı duyulan husumetle de birleşince hareketin gelişmesi için gereken zemin
ortaya çıkmıştır. Basmacı Hareketi Enver Paşa’nın 1922 yılında şehadetinden sonra yön
değiştirmiş, Rus İç Savaşı’nın bitmesi ile de üstünlük Sovyetler’in eline geçmiştir. Bunun
üzerine Basmacılar, Buhara Hanlığı’nın ilhakı sırasında Sovyet hâkimiyeti altında
yaşamak istemeyen nüfusun yaptığı gibi, Afganistan’a gitmiş ve mücadelelerine buradan
devam etmiştir. Afganistan’da Basmacılar Afgan Devleti ve Orta Asyalı göçmenlerden
aldıkları destekle isyanı sürdürmeye çalışmışlardır. Bunda başarılı da olmuşlardır. Bu
duruma en güzel örnek ise İbrahim Bek ve Fuzayl Mahsum’un Garm harekâtı
gösterilebilir. Ancak başlarda iyi giden bu harekât başarısızlıkla sonuçlanmıştır. Bunda
Sovyetlerin askeri disiplin, teknoloji alanında üstünlüklerinin yanında Basmacılar
arasındaki ayrılıkları oldukça iyi kullanmalarının da etkisi vardır. Basmacı İsyanı zaman
zaman cereyan eden baskınlarla 1935 yılına kadar sürse de bu tarihte kesin olarak
bitmiştir. Bu durumda Afganistan’daki desteklerinin de kesilmesinin etkisi vardır.
Anahtar Kelimeler: Orta Asya, Basmacı İsyanı, Afganistan, İbrahim Bek
Lakaylı, Fuzayl Mahsum.
Abstract
Although there are still discussions about the start and end dates, the Basmachi
Rebellion, a popular freedom movement, was one of the factors that shaped the history of
Central Asia between 1918-1933. The main purpose of this revolt was to end the Soviet
rule and to establish an independent State. The destruction of Kokand autonomy by the
Soviets encouraged the revolt. The political and economic environment of Central Asia at
that time, combined with the hostility towards the Russians, the necessary ground for the
development of the revolt emerged. The Basmachi movement, which was active in the
region, changed direction after Enver Pasha's martyrdom in 1922, and with the end of the
Russian Civil War, the advantage slipped into the Soviets side. Thereupon, Basmachis
went to Afghanistan and continued their struggle from there. In Afghanistan, the
Basmachi’s tried to continue the rebellion by crossing over to the Soviet side with the
support they received from both the Afghan State and the Central Asian immigrants in the
region. In addition to their superiority in military discipline and technology, the fact that
the Soviets used the differences between the Basmachi’s very well. The Basmachi
Rebellion continued with small incursions, but it was definitely lasted in 1935.
Keywords: Central Asia, Basmachi Rebellion, Afghanistan, İbrahim Bek Laqayi,
Fuzail Maksum
Citation Information/Kaynakça Bilgisi
Kıllıoğlu, M. E. (2022). Basmacı İsyanı ve Afganistan (1918-1933). Asya Studies-Academic Social Studies /
Akademik Sosyal Araştırmalar, 6(20), 203-218.
204
Mehmet Erkan Kıllıoğlu
GİRİŞ
Afganistan mücahitleri tarafından 1987 yılında Sovyet topraklarına düzenlenen saldırılar Sovyet
yönetiminin 1920-1930 yılları arasında Orta Asya ile ilgili anılarının yeniden canlanmasına sebep
olmuştur. Saldırılar Sovyet güçlerince püskürtülmüştür. Ancak bu saldırılar altmış yıldan fazla bir süredir
Afganistan’dan geçilerek Sovyet topraklarında düzenlenen ilk saldırı olması sebebiyle de Sovyet
yönetimi açısından büyük bir sürpriz olmuş, Sovyet idarecileri gibi, Sovyet Orta Asyası’nın tarihini bilen
herkes açısından Basmacı İsyanı’nın hatırlanmasına sebebiyet vermiştir. Sovyet yönetimi tarafından
hatırlanmak istenmeyen olayların başında gelen Basmacı İsyanı ve Basmacılar, Sovyetler tarafından
gerek halk nezdinde gerekse uluslararası kamuoyundan destek görmemesi için bir suç şebekesi olarak
adlandırılarak itibarsızlaştırılmaya çalışılmış, isyanın bağımsızlık vurgusu unutturulmak istenmiştir (Park,
1957: 34; Caroe, 1954: 100; Kydyralieva, 2015: 93). Bu noktada çalışmanın amacı bu isyanın farklı
yönlerine dikkat çekmek, daha derinlemesine incelemek için detaylarını açıklamaktır. Basmacı Hareketi
de denilen bu isyan temelde Müslüman Türkistan ahalisinin, yani Sovyet düzeninden memnun olmayan
Türkistanlı çiftçi, köylü, din adamı, tüccar ve aydınların ayaklanmasıdır (Rywkin, 1990: 38; Usmanov ve
Sadıkov, 2006: 44). Bunlara yerel kanaat önderleri, liderler, eski askerler, memurlar ve en önemlisi
Ceditçiler de destek vermiştir (Altımışova, 2017: 95). 1918 yılında başlayan bu hareket 1933 yılına kadar
devam etmiş ve Orta Asya’daki Sovyet idaresini tehdit etmiş, Kızıl Ordu’nun Orta Asya’nın kırsal
kesiminin büyük kısmını kontrol etmesini engellemiştir (Bauman, 1993: 91-92).1 Genel kabul gören
görüş, isyanın 1918 yılında başladığı yönündedir ancak 1916 tarihini de veren araştırmacılar
bulunmaktadır (Donuk, 1992: 107). Bu noktada Zuhra Altımışova, “Kırgızistan’da Basmacı Hareketiyle
İlgili Yeni Bilgiler (1925-1934)” isimli makalesinde bazı araştırmacıların Basmacı İsyanı’nı 1916 yılında
Çarlık Rusyası’na karşı başlayan isyanın devamı olarak kabul ettiklerini ifade etmektedir. Ancak
Altımışova bu konuda çalışan araştırmacılardan ekserisinin hareketin başlangıç noktası olarak 1918’de
Hokand Muhtar Cumhuriyeti’nin yıkılmasını milat olarak kabul ettiklerini eklemiştir (Corotegin ve
Moldokasımov, 2000: 108; Altımışova, 2017: 92). Yine Altımışova isyanın bitiş tarihinin 1933 değil de
1934 olduğunu ifade etmektedir (Altımışova, 2017: 93). Bu noktada Abdülkadir Donuk ise 1935 tarihini
vermektedir (Donuk, 1992: 108; Yeşilot ve Özdemir, 2021: 282). Başlangıç ve bitiş tarihleri hakkında
farklı görüşlerin olduğu bu isyan, Sovyet Orta Asyası’nın askeri, siyasi, sosyal ve ekonomik şartlarını
etkilemiştir. Zira Sovyet yönetimi, Çarlık Rusyası’ndan farklı olarak Orta Asya’yı sadece askeri açıdan
kontrol etmekle yetinmemiş, aksine Marksist Devrimi bölgeye taşımayı ve yerel toplumu da bu
düşünceye göre dönüştürmeyi amaçlamıştır (Hensel, 2015: 47; Penati, 2007: 522; Kydyralieva, 2015:
101). Bu da bölge genelinde huzursuzluğa sebep olmuştur. Keza bu isyan Sovyet-Afgan ilişkilerini de
şekillendirmiştir.
Çarlık rejiminin sonlanmasına neden olan Bolşevik Devrimi sırasında iktidar mücadelesi veren
Lenin ve Stalin gibi Komünist Parti yöneticileri, Orta Asya’da halk desteği bulabilmek ve özellikle de
modernleşme taraftarlarını (Ceditçiler) kendi tarafına çekebilmek için özerklik veya kendi geleceklerini
tayin hakkının tanınması gibi vaatlerde bulunmuşlardır. Ancak selefi olan Çarlık Rusyası gibi oldukça
pragmatist olan Soyvet yönetimi Rus İç Savaşı’ndan galibiyetle çıktıktan sonra verdiği sözleri
tanımamıştır. Bu tutumları Orta Asya’da hayal kırıklığı ve öfkeye sebep olmuştur. Bu huzursuzluk
1920’li yıllarda Orta Asya’da Sovyetlere karşı Basmacı İsyanı adı verilen halk hareketinin ortaya çıkması
ile sonuçlanmıştır. Bu isyan Sovyetler Birliği’nin toprak kaybetme korkusunu arttırmıştır. Bu yüzden
Sovyetler Birliği, Orta Asya’nın elinden çıkması önlemek için Basmacı İsyanı’nı bir an önce bastırmaya
çalışmış, özellikle Orta Asya bölgesindeki tüm askeri, siyasi ve mali kaynaklarını bu sorunun çözümüne
tahsis etmiştir. Sovyetler Birliği’nin siyasi ve askeri mekanizması, Basmacı İsyanı sırasında Orta
Asya’daki Sovyet hedeflerine saldırılar düzenledikten sonra Kızıl Ordu’nun takibinden kurtulmak için
Ceyhun (Amu Derya) Nehri’ni geçerek Afganistan topraklarına geçen Basmacı gruplarının hareket
serbestisini sona erdirmek istemiştir. Bu yüzden de sorunu çözmek için Afganistan’a baskı yapmaktan
çekinmemiştir. Sovyetleri bu kadar endişelendiren Basmacılar hakkında çalışmalar bulunmaktadır.
Bunlardan en bilinenleri arasında Martha B. Olcott, S. Zenkovsky ve Baymirza Hayıt’ın çalışmaları
sayılabilir. Bu sayılan isimler arasında B. Hayıt’ın çalışmaları ayrıca önemlidir çünkü olayları ilk elden
tecrübe etmiş veya yaşayanların hatıratlarından derlemiştir. Toplanan bu enformasyonun işlenerek bilgi
“1918-1935 yılları arasında cereyan eden Basmacı İsyanı, Sovyet yönetimini en çok uğraştıran meselelerden biri olmuştur”
(Yeşilot ve Özdemir, 2021, s. 280). “Türkistan’da Sovyetlerin kendi yönetimlerini yerleştirmek için en şiddetli şekilde mücadele
ettikleri rakipleri Basmacılar olmuştur” (Altımışova, 2017: 100).
1
Basmacı İsyanı ve Afganistan (1918-1933)
205
haline gelmesi ile de araştırma sırasında Sovyet menfi bakış açısına bağımlı kalma zarureti ortadan
kalkmıştır.
YÖNTEM
Araştırmanın Modeli
Bu çalışma ile amaçlanan fayda Basmacı İsyanı ve isyanın Afganistan’la olan bağlantısına dikkat
çekmektir. Keza Basmacı İsyanı’nın başarısız olma sebeplerini İbrahim Bek Lakaylı ve Fuzayl Mahsum
gibi Basmacı liderlerinin faaliyetlerini örnek olay olarak inceleyip, konunun anlaşılabilir bir hale
gelmesinden sonra açıklamaktır. Çalışma ile alana yapılması beklenen bir diğer katkı da 1920-1930 yılları
arasında yaşanan Basmacı İsyanı’na Afganistan’ın etkisini ortaya koymak ve bu dönemle ilgili siyasi
tarih çalışmalarındaki analizlerde kullanılacak daha detaylı bilgi sağlamaktır. Sovyetlerin Orta Asya’ya
hâkim olmak için Basmacı İsyanı’nı sonlandırırken izlediği politikaların daha iyi anlaşılması da amaçlar
arasındadır. Çalışmayı ortaya çıkarken bu konudaki Rusça kaynaklar ve bunların İngilizce’ye olan
tercümeleri, dönemin raporları, yazışmalar, arşiv belgeleri vb. taranmıştır. Bunları desteklemek için
ikincil kaynak olarak İngilizce ve Türkçe literatüre de başvurulmuştur. Literatür taraması sonucu ortaya
çıkan bu çalışma giriş ve sonuç da dâhil olmak üzere altı kısımdan oluşmaktadır.
Bu çalışma doküman incelemesine dayalı bir araştırma makalesi olması hasebiyle etik kurul
onayının alınmasına gerek olmamıştır.
İSYANIN ORTAYA ÇIKIŞI
Basmacı İsyanı’nın doğuşuna zemin hazırlayan gelişme, Hokand Muhtar Cumhuriyeti’nin 1918
yılında Bolşevikler tarafından yıkılması olmuştur (Kurban, 1997: 128). Bunun üzerine Orta Asya
bölgesinde ortaya çıkan tepkiyi 3 Mayıs 1920 tarihinde Türkistan Müstakil Hükümeti’ni de kuracak olan
Şir Mehmet Bek, Hokand Muhtariyeti döneminde Gerbaba civarındaki yedi köyün ileri gelenlerini
Gerbaba’ya davet etmiş, Ruslara karşı bir milli mücadele hareketini başlatmak niyetinde olduklarını
iletmiş ve yardım talebinde bulunmuştur. Bu talebi toplantının katılımcıları tarafından kabul görmüştür.
Hokand Muhtar Hükümeti dağıtılınca, Mehmet Emin Bek karargâhını Gerbaba köyünde kurmuş ve
çevreden gelen çiftçilere ve gönüllülere burada askeri eğitim vermiştir. Bu faaliyeti 1918 yılının yaz ayı
boyunca devam etmiştir. Kendisine Beyaz Rus subayları ile Afgan mücahitleri de yardımcı olmuş, bu
sayede Basmacı İsyanı’nın temelleri atılmıştır (Kurban, 1997: 131; Yarımoğlu, 2019). Yine de ilk
Basmacıların bir kısmı Sovyetlerin menfi propaganlarında işledikleri ve manipüle ettikleri üzere kanun
kaçakları ve haydutlardan oluşmuştur (Bauman, 1993: 95).
Hareketin temel amacı Türkistan’ı Sovyet işgalinden kurtarıp, bağımsız bir devlet kurmaktır
(Hayit, 1997: 4). Ancak Basmacılar ve onların hareketi Türkistan’ın her bölgesinde aynı derece etkili
olmamış, daha ziyade Fergana, Lakay, Buhara ve Hive bölgelerinde yoğunlaşmıştır (Gümüş, 2015: 60).
Sovyetlerin bölge ile ilgili politikalarına ve yönetimine bir tepki olan ve Türkistan’ın bağımsızlığı amacı
ile yola çıkan hareket öncelikle, yukarıda da ismi geçen bölgelerden birisi olan Fergana Vadisi’ne
yayılmıştır (Olcott, 1981: 352; Donuk, 1992: 107). Fergana’dan sonra, 1920 yılında Kızıl Ordu’nun
Harezm ve Buhara’ya girmesiyle Harezm ve Buhara ikinci ve üçüncü ayaklanma merkezi haline gelmiş
ve Basmacı İsyanı tüm Türkistan bölgesini sarmıştır (Altımışova, 2017: 92).2
Fergana’daki tüm Basmacı liderleri Şir Mehmet Bek’e tabi olmuştur (Bademci, 2008: 191).
Ancak yine de dikkati çeken nokta Basmacı Hareketi’nin bir merkezinin olmaması sebebiyle oldukça
dağınık olan yapısıdır (Yeşilot-Özdemir, 2021: 286; Bauman, 1993: 91-92). Bu yüzden Richard Pipes,
Basmacı İsyanı’nı bir dizi birbirinden kopuk aşiret ayaklanması olarak tanımlama yoluna gitmiştir (Pipes,
1974: 178).3 Philip G. Hensel’e göre bu durum hareketinin en önemli handikapı ve zayıf noktası olmuş ve
böyle de devam etmiştir (Hensel, 2015: 45). Kronik bir sorun olarak kalan bu durum hareketinin başarısız
olmasının da sebeplerinden biridir.4 Orta Asya’daki durumun nazikleşmesine rağmen Sovyetler Birliği,
Rus İç Savaşı sebebiyle iki yıl kadar Basmacılarla ilgilenememiştir (Yeşilot-Özdemir, 2021: 286). Bu
görev Türkistan’daki yerel yetkililerin uhdesine verilmiştir (Olcott, 1981: 356). Sovyet yönetimi ve Kızıl
“Orta Asya’da Basmacı Hareketi’nin öne çıkan üç merkezi vardır. Bunlar: Fergana, Buhara ve Harezm’dir” (Altımışova, 2017:
96).
3
“Basmacı adı altında bir araya gelen birbirinden farklı ve özerk grupların ortak noktası Rus hâkimiyetine karşı duydukları derin
hoşnutsuzluk ve boyun eğmeme kararı ve iradesidir” (Baumann, 1993: 95).
4
“Orta Asya toplumunun parçalı yapısı Basmacı İsyanı’nın gidişatını şekillendirmiş ve kaderini de belirlemiştir” (Hensel, 2015:
43).
2
206
Mehmet Erkan Kıllıoğlu
Ordu, Beyaz Ruslarla mücadele halinde olsa da Orta Asya’da kazanımlarını korumaya çalışmış, Hokand
ve Fergana’ya girdikten sonra Hive ve Buhara’yı da kontrolü altına almıştır (Yeşilot-Özdemir, 2021:
286).
1920 yılındaki Sovyet işgalinden sonra üçe bölünen Buhara’daki Basmacılar önemli bir siyasi
etkiye sahip olmuştur. Buhara’daki siyasi sistemde ortaya çıkan güç boşluğunu doldurmak için Basmacı
grupları, 1917 yılı öncesinde Buhara Emiri Said Âlim Han’a karşı bir muhalefet hareketi başlatmışlardır.
Ancak Basmacı gruplarının gerek organizasyon yapısı gerekse de silah ve teçhizatlarındaki eksiklikler
kesin bir sonuç almalarını engellemiştir (Kydyralieva, 2015: 99).
Buhara içindeki artan muhalefet sebebiyle Âlim Han, iktidarını koruyabilmek için Çarlık
Rusyası’ndan yardım istemek zorunda kalmıştır. Sovyet güçleri 1919 yılı Ocak ayında Buhara’ya
ulaşmıştır (Gafurov, 1949: 455).5 Ancak bu gelişme Buhara’daki muhalefeti sindirmemiştir. Emir’in
Sovyetlerden yardım istemesinden sonra muhalifler mücadeleye hız vermiştir. Siyaseti iyi bilen Emir bu
grupların zafiyetleri keşfetmiş ve bunları birbirlerine karşı kullanmaya çalışmıştır (Ritter, 1990: 548).
Tüm bu girişimlerine rağmen Emir, muhalif grupların hepsini yok edememiş, geri kalan dağınık gruplar
daha sonra Basmacı İsyanı’nın çekirdeğini oluşturmuştur. Keza Emir’in çabaları Buhara Emirliği’ni çağın
realitesinden koruyamamıştır. Geleneksel ile yeni arasındaki çatışma Ceditçilerin ortaya çıkmasına sebep
olmuştur (Zenkovsky, 1955: 30; Khalid, 1998; Andican, 2003).
Buhara’daki Ceditçiler, Çarlık Rusyası’nın diğer bölgelerinde olduğu gibi, çoğunlukla orta sınıfa
mensup tüccarlar ve aydınlardan oluşmaktadır. Bu gruplar Buhara Emiri’nin baskıcı yönetiminden en
fazla ve olumsuz yönde etkilenen toplum kesimleridir. 1918 yılında kendilerine Genç (Yaş) Buharalılar
adını veren Ceditçiler, Türkistan Sovyeti Başkanı Kolesov’un idaresinde bir görev gücü oluşturmuştur.
Kolesov’un görev gücünün amacı Buhara’yı işgal etmek ve Emir’i iktidardan uzaklaştırmaktır. Ancak bu
grup büyük bir hezimete uğramıştır. Bunun sonucunda Emir’in intikam almasından korkan Genç
Buharalılar’ın çoğu Sovyet gücü ile beraber kaçmıştır. Ancak bu grup bir yıl sonra General Frunze
komutasındaki Kızıl Ordu’nun Dördüncü Ordusu ile geri dönmüştür. O dönemde 5 gün süren
çatışmalardan sonra Sovyetler şehri ele geçirmiştir (Pipes, 1974: 176-184). Sovyetlerin müdahalesi
yüzünden Emir şehirden kaçmış ve Duşanbe’ye çekilmiş ve burada Basmacı liderlerinin en güçlülerinden
birisi olan İbrahim Bek Lakaylı’ya sığınmıştır (Ritter, 1985: 485). Geçmişte Emir ile İbrahim Bek
arasında bir dizi sorun yaşanmıştır. Ancak İbrahim Bek kendini affettirmeyi ve Buhara Hükümeti’nde
görev almayı başarmıştır. Ayrıca İbrahim Bek kendi aşiretinin yerleşik olduğu Hisar bölgesinin de
idarecisi olmuştur (Hayit, 1956: 182). Emir, Duşanbe’de bir süre kaldıktan sonra Afganistan’a gitmiştir.
Zira bölgedeki Basmacı liderlerinden olan İbrahim Bek önce Kızıl Ordu ve Ceditçilerle mücadele ederken
daha sonra Rusların kışkırtması ile diğer Basmacı grupları ile de çatışır hale gelmiştir (Vasilevski, 1930:
134). Özellikle de Enver Paşa’ya karşı şiddetli muhalefeti Basmacı Hareketini ve Enver Paşa’nın
güçlerini bölmüş, Sovyetlerin hareketi kontrol etmesi ve marjinalleştirmesini kolaylaştırmıştır (Ritter,
1990: 549). Enver Paşa’nın yalnız kalması ve Tacikistan Balçuvan’da ölmesiyle birlikte Basmacı
İsyanı’nın ilk kısmı da sona ermiş, Basmacıların Sovyetlere karşı kısmi üstünlük dönemi bitmiştir
(Yeşilot ve Özdemir, 2021: 288).
İbrahim Bek bugünkü doğu Tacikistan’da faal iken, bir başka Özbek Basmacı lideri olan Fuzayl
Mahsum da Garm6 bölgesinde faaldir. O dönemde Tacikistan diye ayrı devlet olmadığı için Özbek, Tacik
nüfus burada birlikte yaşamaktadır. Bu yüzden Tacikistan, Özbek SSC’den ayrıldığı zaman ülke
içeresinde önemli bir Özbek nüfus da kalmıştır. Bu durumun etkileri Sovyetler Birliği dağıldıktan sonra
görülmüş, Kırgızistan Oş’ta yaşanan olaylar, vb. hep Sovyet milliyetler ve yerlileştirme politikasının
mirası olarak ortaya çıkmıştır.
Basmacı lideri Fuzayl Mahsum, 1920 yılına kadar Buhara Emiri’ne bağlı kalmıştır. 1920-1921
yılları arasında kalan dönemde ise Mahsum’un kontrol altına aldığı Garm bölgesi Basmacılar ve diğer
Sovyet karşıtı grupların önemli merkezlerinden birisi haline gelmiştir. 7 Bu esnada İbrahim Bek de 1923
yılına kadar Doğu Tacikistan’da Kızıl Ordu birliklerinin ilerlemesini durdurmuştur. Ancak yaşanan savaş
yerli halkı huzursuz etmiştir. Taraflar arasında yaşanan çatışmalar yüzünden can ve mal kaybına uğrayan
yerel halk, 1923 yılı Eylül-Ekim aylarında büyük çaplı bir karşı saldırı yapabilecek güce erişen İbrahim
Bek’e engel olmuştur. Bunun üzerine İbrahim Bek de sınırı geçerek Kuzey Afganistan’a çekilmiştir
“Türkistan’da topyekûn savaş 1919 yılı sonlarına kadar başlamamıştır” (Baumann, 1993: 96).
“Garm bölgesi, Darvaz ve Karategin Dağları arasında, yüksek rakımda yer alan bir yerleşim yeridir” (Ritter, 1990: 549).
7
“Basmacıların merkezi haline gelen Garm bölgesinde 1923 yılı Temmuz ayında 2.000 kadar Basmacı bulunmaktadır” (Castagne,
1925: 68-69).
5
6
Basmacı İsyanı ve Afganistan (1918-1933)
207
(Ritter, 1985: 485). Yerli halktan da destek bulan Kızıl Ordu zamanla üstünlüğü ele almıştır. Bunda da
Kızıl Ordu’ya teslim olan eski Basmacılardan oluşturulan gönüllü birliklerinin büyük etkisi vardır (Ritter,
1990: 550). Bu yaşananlar sonrasında 1925 yılı itibarıyla Orta Asya’da faal olan Basmacı liderleri
İbrahim Bek ve Mahdum kalmıştır. Bunlar da 1927 yılında tamamen Afganistan’a çekilmek zorunda
kalmıştır (Ritter, 1985: 484). Orta Asya bölgesindeki son büyük Basmacı grubunun da bölgeyi terk
etmesi üzerine Sovyet yönetimi Orta Asya’da Basmacı İsyanı’nın sonlandığını ilan etmiştir (Ritter, 1990:
550). Bu ilan yapılırken Fuzayl Mahsum ve grubu yok sayılmış gözükmektedir. Bunun sonucunda
Mahsum’un Basmacı grubu güçlenmiş ve 1929 yılı baharında sadece Garm’da değil, havalisinde de
kontrolü ele geçirmiştir. Ancak gerek dönemin şartları gerekse de Sovyetlerin kasıtlı tutumu nedeniyle bu
döneme ilişkin detaylı bilgilere ulaşmak zor olmaktadır. Bu nokta da önemli bir araştırma kısıtı olarak
karşılaşılan zorluklardan biri olmuştur.
Konuya dönmek gerekirse; temelde Sovyetlerin 1929 yılında Sovyetler’in Basmacı İsyanı’nı
bastırdığı iddiası kabul edilebilir. 1928-1929 yılları arasında Fergana Vadisi ve havalisinde 12 Korbaşı
(subay) ve 75 Basmacı’dan oluşan sadece bir tane kısmen organize Basmacı grubu kalmıştır. Bu grup da
dik ve sarp Vahş Nehri havzasında faaldir ama tüm faaliyetleri de yol kesme ve baskın ile sınırlıdır
(Ritter, 1990: 550). Buna karşın sınırın karşı tarafında, Afganistan’daki Basmacıların mevcudu binlerle
ifade edilmektedir (Ritter, 1990: 551). Buhara’nın 1920 yılında Kızıl Ordu tarafından işgal edilmesinden
sonra bu havalideki Basmacı grupları bölgeden ayrılmak zorunda kalmıştır. Bu esnada sayıları 270.000’i
bulan ve Sovyet idaresi altında yaşamak istemeyen Buharalı da Afganistan’a sığınmıştır (Briskin, 1930:
37-38; Ritter, 1985: 484). Bu göçmen nüfusu Basmacılara güvenli bir sığınak, insan kaynağı, malzeme ve
nakdi kaynak sağlamıştır. İşin ilginç tarafı o dönemde kendilerini “Muhacirin-Muhacir” olarak adlandıran
bu göçmenlerin çocukları da günümüzde hala kendilerini aynı isimle tanımlamaktadır (Shalinsky, 1979).
Sovyetlerin, Basmacı İsyanı’nı bastırdıklarını ilan etmeleri bölgedeki askeri güçlerini
azaltmalarına sebep olmuştur. 1926 yılında Özbekistan-Tacikistan bölgesindeki Kızıl Ordu gücü 15.000
mevcutlu Sovyet 13. Ordusu ve onu destekleyen 3.000 kadar yerel milisten oluşmaktadır (Ritter, 1990:
551). 1929 yılında ise Özbekistan SSC sınırları içerisindeki Kızıl Ordu askeri gücü mevcudu birkaç yüzü
zor bulan ve birbirinden bir hayli uzak, seyrek olarak yerleştirilmiş sınır karakollarında görev yapan Sınır
Muhafızları,8 Duşanbe merkezli Tacik Dağ Piyade Taburu, yine Duşanbe merkezli 7. Bağımsız Süvari
Tugayı’ndan ibarettir. Tugayın üç manevra unsuru olan 79, 80 ve 81. Süvari Alayları ise topçu ve
makinalı tüfek destek grupları ile birlikte Alay, Hisar ve Balduzhan’da yerleşiktir. Bunlardan 79. Alay’ın
Pamir Yaylası’nda görev yapan bağımsız bir müfrezesi de bulunmaktadır (Ritter, 1990: 551). Bu
birliklerin toplam mevcudu 3.700’dür. İçlerinde Tacikistan OGPU’da görevli ajanlar da vardır (Erickson,
1962: 790-791). Yukarıda da belirtildiği üzere isyanın sonlandığının açıklanmasından sonra bölgedeki
asker sayısında azaltmaya gidilmiştir. Buna ek olarak yerel milis grupları dağıtılmış ve silahları da
toplanmıştır. Milislerin silahlarının toplanmasının sebebi askeri grupların dağıtılması değildir. Bölgede
uygulanacak kolektifleştirme programı sebebiyle yeni bir isyanın çıkmasını önlemektir (Ritter, 1990:
551).
Türkistan bölgesindeki siyasi muhalefet sindirildikten sonra Sovyetler hızla bu bölgedeki
meşruiyeti ve gücünü kalıcı hale getirmek için çalışmaya başlamıştır. Bu amaçla Sovyet rejimine önemli
tehditlerden birisi olarak görülen dini inançların, bunun içinde de İslam dininin halk nazarındaki gücü ve
etkisini kırmak için din adamlarına İkinci Dünya Savaşı’na kadar kamu hizmetinde yer verilmemiştir. Bu
kapsamda dinin toplumsal hayattan tamamen çıkarılması için 1927 yılı Haziran ayından başlayarak dini
vakıfların mallarına el konulmaya başlanmıştır. Bunu aynı yılın Eylül ayında Şeriye ve Adet
mahkemelerinin (örfi hukuk) kapatılması izlememiştir. 1929 yılında ise NEP’in 9 politik ve ekonomik
yönelimi tamamıyla değiştirilmiştir (Olcott, 1981a: 352-369). Yerlileştirme (Korenizatsiya) politikası
kapsamında pek çok göreve Orta Asyalılar getirilse de kilit önemdeki noktalarda Ruslar ve Slavlar
görevlendirilmeye devam edilmiştir. 1929 yılında Moskova, Özbek SSC’yi Özbekistan ve Tacikistan
olarak ikiye bölme kararı almıştır. 22 Haziran 1929’da bu karar Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler
Birliği’nin Merkez Yönetim Komitesi Presidyumu’nda kabul edilmiş ve yürürlüğe girmiştir (RakowskaHarmstone, 1970: 37).
Orta Asya bölgesinin ekonomisi devrim ve iç savaş yüzünden sarsılmıştır. NEP ile kısmen bir
toparlanma sağlanmıştır. Bölgede Bek’lere 10 ait olan toprak ve su kullanım haklarını kamulaştırmış ve
8
9
Sovyet askeri sistemi içinde Sınır Muhafızları önce OGPU, daha sonra da KGB bünyesinde yer almıştır.
NEP-Novaya Ekonomicheskaya Politika-Yeni Ekonomi Politikası.
“30 acre ve daha fazla araziye sahip olan herkese ‘Bek’ ünvanı verilmiştir.” (1 Acre=4.046,8 m2)
10
208
Mehmet Erkan Kıllıoğlu
Kolhozlara (kooperatif çiftlik) devredilmiştir. Buna ek olarak Bek’ler burjuvalıkla suçlanmış ve infaz
edilmiştir (Rywkin, 1990: 45). Orta Asya’daki durum Sovyetlerin acımasızca uygulamaya çalıştığı
Kolektifleştirme politikası yüzünden gerginleştirmiştir. Yapılanlar yüzünden Fergana Vadisi’nin dağlık
kesimlerinde bir isyanın patlak vermesi an meselesi haline gelmiştir. Kolektifleştirme’ye tepki olarak bu
bölgelerde binlerce hayvan Sovyetlere verilmemek için kesilmiştir (Littlepage ve Bess, 1938: 108-109).
Kolektifleştirmeye tepki Fergana Vadisi ile sınırlı kalmamıştır. 1929 sonbaharı ile 1930 yılı yazı
arasında kalan dönemde huzursuzluk ve isyan dalgası neredeyse tüm Orta Asya’ya yayılmıştır (Viola,
1999; Edgar, 2004: 197-220). Bölgesel Komünist partilerdeki yerel halktan üyeler de Kolektifleştirme
Politikası’na karşı çıkmış ve bu sürecin kesintiye uğraması için çalışmıştır. Bu beklenmedik tepki
Moskova başta olmak üzere tüm Sovyet yönetimini şaşırtmıştır (Ritter, 1990:551).
Merkezi yönetime ek olarak yerel yönetimler de Sovyetlerin bu girişimini engellemeye
çalışmıştır. Bu kapsamda sulama sistemleri sabote edilmiş, çiftlik hayvanları öldürülmüş ve topraklar
kolektifleştirme adı altında eski sahiplerine verilmiştir. Yine bu süreci baltalamak için eski Basmacılar ve
Sovyet yönetimine muhalif isimler Kolhozlara yerleştirilmiş, bazı yerlerde de çiftliklerin başına Bekler
idareci olarak getirilmiştir (Rakowska-Harmstone, 1970. 39). Tüm bunlar sonucunda ise Basmacı İsyanı
yeniden alevlenmiştir. Bunun üzerine Basmacılara karşı operasyonlar yeniden başlamıştır. Bu da
Afganistan’da sürgünde olan Basmacı liderleri yeniden faal hale gelmesine sebep olmuştur.
BASMACI İSYANI VE AFGANİSTAN
Afganistan, Basmacı İsyanı’nı ilk patlak verdiği andan itibaren hem doğrudan (askeri destek,
asker ve silah tedariki) hem de dolaylı yoldan (Basmacılara barınacak yer sağlanması) desteklemiştir
(Hayit, 1956: 182; Hammond, 1984; Togan, 1981: 1942-1947). Sovyet topraklarındaki son Afgan askeri
1922 yılında geri çekilmiş olsa da Afgan Devleti, Basmacıların Afganistan’daki akrabaları arasından
asker toplamasına, silah ve malzeme tedarik etmesine göz yummuştur. Bu da Afganistan ile Sovyetler
arasında gerginliğe sebep olmuş, bunun diplomatik ve askeri alana yansıması ise özellikle Orta Tugay
Adası konusunda yaşanan sınır ihtilafı olarak ortaya çıkmıştır. Sovyetler, Orta Tugay Adası’nın
Basmacılarca Sovyet topraklarına geçiş için kullanıldığını iddia etmiştir (Ritter, 1985: 484, 487). Sınır
anlaşmazlığı 1926 yılında adadaki Sovyet askerlerinin geri çekilmesi ve iyi niyet göstergesi olarak
Ada’nın Afganistan’a iadesi ile sonuçlanmıştır. Karşılığında ise 1926 tarihli Tarafsızlık ve Saldırmazlık
Antlaşması imzalanmıştır. Tüm bu tavizlere karşı Sovyetler, Afganistan’ın Basmacılara olan desteğini
kesmesini istemiştir. Bu istek Afganistan tarafından kabul edilmiş, bu durum Basmacı İsyanı’nın
tarihindeki önemli dönüm noktalarından biri olmuştur (Shapiro, 1955: 34-35).
Ancak Sovyet-Afgan sınırı konusu 1928 yılında tekrar anlaşmazlığa sebep olmuştur. Bu
dönemde Afganistan istikrarsızlaşmış, Kabil’in kuzeyinde çeteler ortaya çıkmıştır. Bu çeteler zenginleri
soyarak elde ettikleri ganimetleri fakirlerle paylaşmaya başlamışlardır. Bu çetelerden Habibullah isimli
bir Tacik tarafından yönetilen grup ismini kısa sürede duyurmuş ve büyümüştür. Beçe-i Saka (Sucu’nun
oğlu) lakabı ile bilinen Habibullah, Afgan ordusunda görev yapmış eski bir askerdir. Ordudan atılmış ve
Pençşir (Beş Arslan) vadisindeki Taciklere sığınmıştır. Namı, yaptığı askeri faaliyetlerle birlikte artmıştır.
Afgan Kralı Emanullah Han onu kendi tarafına çekmeye çalışsa da bunda başarılı olamamıştır. 1928 yılı
Aralık ayında Emanullah Han ülkedeki kontrolünü kaybetme noktasına gelmiştir. Saka, artan
popülaritesinden de cesaret alarak kendisini Emir ilan etmiştir. Kuvvetleri Sarac Hoca ve Cebellüs Sarac
kasabalarını ele geçirmiş ve Kabil’i tehdit eder hale gelmiştir. 13 Aralık’ta Habibullah 3.000 adamı ile
Kabil’e karşı saldırıya geçmiştir ama Emanullah Han’ın destekçileri tarafından geri püskürtülmüştür.
Ancak Habibullah güçlerini tekrar toplamış ve 1929 yılının Ocak ayında Kabil’i kuşatmıştır. Emanullah
Han destek arayışına girişmiştir ama çabaları sonuçsuz kalmıştır. 19 Ocak’ta ise Kabil isyancıların eline
geçmiştir. Habibullah, Kabil’i ele geçirmesini takiben bir ay içerisinde kuzey Afganistan’da da kontrolü
sağlamıştır, Herat ve Kandahar’ı tehdit eder hale gelmiştir (Gankovsky, 1982: 219-233).
Habibullah’ın dış politikadaki ilk hamlesi 1926 tarihli Sovyet-Afgan Antlaşmasını iptal etmek
olmuştur. Bu sayede kuzey Afganistan’da bulunan Basmacılara hareket serbestisi sağlamaya çalışmıştır.
Resmen antlaşmayı iptal etmiş olsa da kuzey Afganistan’daki kaotik ve anarşik ortam zaten anlaşmanın
şartlarının daha başından itibaren yerine getirilmesine engel olmuştur. Buhara Emiri Said Âlim Han
Basmacılar tarafından resmen tanınır hale gelmiştir. Bu durumda Habibullah’ın izlediği politikanın
önemli bir katkısı vardır. İyi bir siyasetçi olan Emir bu duruma gelmek için Afgan halkının ve devletinin
Ruslara karşı olan nefretini kullanmıştır. Habibullah, daha önce de ifade edildiği üzere, Basmacılara
kuzey Afganistan’da barınma imkânı tanımış, burayı bir merkez olarak kullanan Basmacıların Tacik ve
Basmacı İsyanı ve Afganistan (1918-1933)
209
Özbek nüfus arasından adam toplamasına müsade etmiştir (Chugunov, 1972: 98). Bu sayede Basmacılar
yeniden Sovyet topraklarında faaliyet gösterir hale gelmiştir.
Daha önce de ifade edildiği üzere Kuzey Afganistan’da Buhara Emirliği ve Türkistan
bölgesinden gelen binlerce göçmen bulunmaktadır. Afganistan ve Sovyetler arasında yapılan antlaşma
gereği hareket serbestileri ortadan kalkmış olsa da gerek göçmenler gerekse de Basmacılar, Buhara ve
Türkistan’ı Ruslardan geri alma amacını unutmamışlardır. Habibullah’ın Afganistan’da başa geçmesi
onları umutlandırmıştır. Basmacıları umutlandıran bir başka gelişme ise Kolektifleştirme Politikası
sebebiyle Orta Asya’da ortaya çıkan huzursuzluktur. Afganistan sınırına yakın olan Garm, Duşanbe ve
Kulyab gibi önemli ticaret merkezlerine memnuniyetsizlik had safhaya çıkmıştır (Irkaev, 1971: 617). Bu
ortamda Emir Said Âlim Han 1929 Ocak ayında sürgündeki tüm Korbaşıları Afganistan’da toplantıya
çağırmıştır. Toplantının amacı Sovyetler Birliği’ne karşı büyük çaplı bir saldırı planı hazırlamaktır. Eğer
uzlaşmaya varılırsa “İslam Ordusu” adı altında ve İbrahim Bek komutasında yeni bir askeri güç
kurulacaktır (Ritter, 1990: 556).
Kabil toplantısına sadece Basmacı liderleri iştirak etmemiştir. Toplantıya onlara ek olarak Türk
milliyetçileri ve Sovyet karşıtları da iştirak etmiştir. Toplantı Sovyet karşıtı çevreleri umutlandırmıştır.
Ancak Basmacıların faaliyetlerinin azaldığı dönemde yerel halk Basmacıların ideallerinden uzaklaşmıştır.
Bu yüzden Kabil toplantısında Orta Asya’da yer alan birkaç Basmacı grubu ve Basmacı davasına sempati
duyan tüccarlar, din adamları, göçebeler ve şehirde yerleşik orta sınıftan kişilerle irtibata geçilmesine de
karar verilmiştir. Bu sayılan grupların hepsi Sovyet idaresinin başta kolektifleştirme olmak üzere,
neredeyse tüm politika ve uygulamalarından olumsuz yönde etkilenmiştir (Chugunov, 1972: 98). Bu
amaca ulaşmak için gereken istihbarat ağı, propaganda faaliyetleri ve siyasi kadroların büyük saldırı
öncesinde kurulmasına karar verilmiştir. Basmacıların mevcut Sovyet yönetimine alternatif olarak
görülmesi için çalışılmaya başlanmıştır. Bunun için de öncelikle yerel nüfusun Basmacılara ısınması
gerekmektedir (Ritter, 1990: 557).
Basmacı güçlerinin Sovyet topraklarına yeniden gönderilmesi için yapılan hazırlıklar üç aşamada
planlanmıştır. Bunlardan ilki İbrahim Bek’in İslam Ordusu için bir insan gücü kaynağının
oluşturulmasıdır. Bu amaç için Emir Said Âlim Han, Habibullah’tan önemli miktarda maddi kaynak
temin etmiştir. Bu kaynak hızlı bir şekilde asker toplanmasında kullanılmıştır. İnsan gücüne ihtiyaç vardır
çünkü üç yıl önce, 1926’da Kızıl Ordu ile karşılaşan Basmacılar ciddi derecede zayiat vermiştir.
Basmacılar bu kayıplar sebebiyle eğitim ve insan gücünde önemli bir zaafiyet yaşamıştır. Durumu
açıklamak gerekirse; 1925 yılı yazında İbrahim Bek’in kuvvetlerinin toplam gücü 71 Korbaşı ve 2.500
Basmacı’dan oluşmaktadır.11 Ancak bir yıl sonra, 1926 yazına kadar olan sürede İbrahim Bek 52 Korbaşı
ve 2.182 Basmacı kaybetmiştir (Ritter, 1990: 557). Bu yüzden Emir bir ordu toplamak için hem eski
dönemden sağ çıkan tecrübeli Basmacıları hem de Afganistan’a göç eden kendisine sadık tebaa içinden
gençleri bir araya getirmek mecburiyetinde olmuştur. Bu amaçla bir askere alma sistemi kurulmuş, gelen
her yaya savaşçıya 43, süvarilere ise 46 Rupi ödeme yapılacağı ilan edilmiştir (Poluakov ve Chugunov,
1976: 139). Para ödemesine ek olarak milislere yiyecek ve elbise, sınırlı sayıda olsa da modern İngiliz
silahları, el bombaları ve makinalı tefekler de sağlanmıştır (Irkaev, 1971: 617). Emir ayrıca, destek
tabanını genişletmek için İngilizlerle gizli bir antlaşma yapılmasını gündeme getirmiştir. Bu kapsamda
1922 yılı Aralık ayında Meşhet’teki İngiliz Konsolosluğu’nda yapılan ve Buhara’nın geri alınması için
İngiltere’nin yardımı öngören anlaşma yeniden gündeme gelmiştir. Bu anlaşmanın gündeme gelmesi
Basmacıların moralini yükseltmiştir (Ritter, 1990: 557). Ancak realitede, 1922 yılındaki siyasi, stratejik
ortam geride kalmıştır. 1929 yılında İngiltere, Sovyetler Birliği ile diplomatik ilişki kurmaya
hazırlanmaktadır. Bu yüzden de Sovyet idaresinde olan bu bölgeyi işgal etme veya işgaline destek olma
gibi bir planı yoktur. Bu yüzden 1929 yılında İngiltere devleti ve dışişleri açısından önemi yoktur
(Valenta ve Sheikh, 1987: 27). Ancak yine de Emir bu durumu manipüle etmiş ve büyük bir devletin
kendilerini desteklediği söylentisini yaymıştır (Ritter, 1990: 557) Sayılan bu üç bileşen; İngiliz maddi
desteği, İngiliz silahları ve Emir’in sahte İngiliz desteği iddiası, Sovyetlerin de ayaklanmayı İngilizlerin
desteklediğini düşünmesine yol açmıştır (Poluakov ve Chugunov, 1976: 137-138).
Daha önce de ifade edildiği üzere, Habibullah’ın idaresindeki Afgan yönetimi mali kaynağı ve
silahları temin etmiştir. İngiliz silahları, 1919 yılında İngilizlerle yapılan savaşta ele geçirilen veya
Hindistan’ın kuzeybatı sınırındaki silah pazarından temin edilen silahlardır. Herhangi bir İngiliz hibesi
söz konusu değildir. Mevcutta İngilizler, yerel ve aşiret desteği yeterli derecede olmayan Habibullah’ın
11
Ritter’in 1985 tarihli makalesinde bu rakam 200 Korbaşı ve 5.000 Basmacı olarak verilmektedir. (Ritter, 1985: 484).
210
Mehmet Erkan Kıllıoğlu
yerini uzun süre koruyamayacağını öngördüğünden ona destek verme taraftarı da olmamıştır. Ancak
Emir, silah, mali kaynak ve büyük devlet desteği iddiasının yardımıyla İbrahim Bek’in bir ordu
toplayabileceğini düşünmeye devam etmiştir. Yine de Şubat ayına kadar İbrahim Bek 600 kadar adam
toplamayı başarmıştır. Bu toplanan acemiler yüzer kişilik gruplara bölünmüş ve eğitime alınmıştır. Mart
ayında İmam Seyit’te 300, Hanabat’ta 400 kişilik Basmacı grupları oluşturulmuş, bunlara ek olarak
Rustaki, Talikane ve Feyzabat’ta Basmacı grupları oluşturulmaya başlanmıştır (Poluakov ve Chugunov,
1976: 139).
Basmacıların saldırı hazırlığının ikinci aşaması, Sovyet topraklarında istihbarat ağı kurulması,
siyasi destek sağlanması ve sempatizan kadrolarının tesisinden oluşmuştur. Ocak ayında Kabil’de yapılan
bir toplantıda İbrahim Bek’in Basmacı gruplarının başkomutanı olmasına karar verilmiştir. Şubat ayında
Korbaşılar, Orta asya’da Sovyet karşıtı toplantılar düzenlemeye ve çiftçileri ayaklanmaya ikna etmek için
çalışmaya başlamıştır (Poluakov ve Chugunov, 1976: 139).
Basmacıların en önemli faaliyetlerini Devlet Serdar, Utan Bek, Abdugaffar, Kurşirmat ve Fuzayl
Mahsum gibi tecrübeli Korbaşılar yürütmüştür. Bu beş isme Kabil’deki toplantıda İbrahim Bek, istihbarat
toplamak için Sovyet topraklarına sızma görevi vermiştir. Bu tecrübeli komutanlar Orta Asya’nın
özellikle Afgan sınırına yakın kesimlerindeki Sovyet askeri gücü, halkın temayülü hakkında bilgi
toplayacak, Sovyet muhaliflerini bir çatı altında toplamaya çalışacaktır. Keza bu Korbaşılar, Kızıl
Ordu’nun gerisinde Basmacı grupları kuracak ve büyük saldırı öncesinde Kızıl Ordu’yu arkadan vurmak
için gereken hazırlıkları da yapacaktır (Irkaev, 1971: 616). Daha önce de ifade edildiği üzere, özellikle
Kolektifleştirme yerli halk arasında büyük infiale sebep olmuştur. Bu kargaşa ortamında Basmacı
faaliyetleri yeniden canlandırılmaya çalışılmıştır. Basmacı faaliyetlerinde adı ön plana çıkan, aslen
Orenburg’lu bir Don Kazağı olan U.K. Pimenov isimli bir Rus’tur. Pimenov, Emir için oldukça faal bir
istihbarat ağı kurmuştur (Amanov, 1960: 29). Eskiden Çarlık Ordusu’nda subay olan Pimenov, Kızıl
Ordu tarafından yenilene kadar Denikin’in emrinde çalışmıştır. Denikin yenilince Pimenov Taşkent’e
gitmiş ve buradaki asker kaçakları ile birlikte saklanmıştır. Sovyetler Taşkent’te kontrolü sağlayınca
buradan ayrılmak zorunda kalmıştır. Pimenov buradan Kurgantepe’ye gitmiş ve kaçakçılık yapmaya
başlamıştır. Kaçakçılık yaparken Basmacılarla irtibata geçmiştir. Pimenov’un evi Basmacılar için bir
sığınak haline gelmiştir. Ceyhun Nehri’ni geçen Basmacılar Pimenov’un evinde saklanmıştır. Bir süre
sonra Pimenov’un evi yerel Basmacı gruplarının toplantılarına da evsahipliği yapmaya başlamıştır. Adı,
faaliyetleri ve desteği sayesinde Afganistan’da tanınır hale gelmiştir. Bunun üzerine Emir onu da
Afganistan’da yapılan toplantıya davet etmiştir. Burada Emir’le tanışan Pimenov’a yapılacak
operasyonlar için istihbarat toplama görevi verilmiştir (Amanov, 1960: 29-30).
Pimenov, Karam Halil idaresinde 150 kişilik bir istihbarat ağı kurmuştur. Bu istihbarat ağı
güneydoğu Tacikistan’a dağılmış, Sovyet askeri ve siyasi yapısı ve yerel nüfusun tutumu hakkında
istihbarat toplamıştır. Bu bilgiler öncelikle Emir’e ulaştırılmıştır. O da Basmacılara bu bilgilerin gerekli
gördüğü kısımlarını vermiştir (Amanov, 1960: 30). Toplanan bu bilgiye göre Emir geniş çaplı bir saldırı
için harekete geçilmesi emrini vermiştir (Irkaev, 1971: 616). Tüm şartlar Basmacıların lehine
gelişiyormuş gibi gözükse de taktik durumun ve üstünlüğün Sovyetlere geçmesine sebep olan birkaç
kritik faktör göz ardı edilmiştir. Bunlardan ilki Emanullah Han’ın devrilmesi sebebiyle Afganistan’ın
içine düştüğü iç karışıklıklardır. Emanullah Han’ın yerine geçen Habibullah, sınırlı olan destek tabanını
genişletmek adına Basmacılara müsamaha göstermiş ve destek olmuştur (Ritter, 1990: 560). Ancak bu
durum Sovyet yönetimi ve istihbarat örgütlerinin dikkatinden kaçmamıştır. Bu yüzden Basmacıların
yeniden toparlanmaya başladığından Sovyetlerin haberi olmuştur.
Afganistan’daki karışıklığı kışkırtmak ve Habibullah’ın sınırlı desteğini azaltmak için OGPU,
Emanullah Han’la irtibata geçmiştir. Ona vaat edilen şey ise yeniden tahta çıkmasına yardımcı olmaktır.
Karşılığında ise Afganistan dış politikasının önceliğinin Orta Asya değil güneydeki İngiliz Hindistan’ı ve
bu topraklarda yaşayan Peştunlar olmasının sağlanmasıdır. Emanullah Han’la bu görüşmeler yapılırken
Sovyetler, Basmacıları yok etmek için Afganistan’a askeri müdahale seçeneğini de masaya yatırmıştır
(Irkaev, 1971: 616). Bu amaçla Sovyet sınır birliklerindeki hazırlıklar tamamlanmış, sınır muhafızları ve
OGPU ajanları sınır boyunca Basmacıları izlemeye başlamıştır. Bunun sonucunda sınırdan büyük bir
kafile ile geçmek imkânsız hale gelmiştir.
Basmacı İsyanı ve Afganistan (1918-1933)
211
BASMACILAR AFGANİSTAN’DA: BASMACI LİDERLERİ İBRAHİM BEK LAKAYLI
VE FUZAYL MAHSUM
Hazırlanan saldırı planı kapsamında Afganistan’dan Sovyet Orta Asyası’na geçen ilk Basmacı lideri
Türkmen beyi olan Korbaşı Utan Bek’tir. Utan Bek maiyetindeki 50 adamı ile Kulyab’ın güneybatısından
Ceyhun Nehri’ni geçmeye çalışmıştır. Ancak daha önce de ifade edildiği üzere Basmacıların her hareketi
Afganistan’daki Sovyet casusları tarafından takip edilmekte ve merkezlerine bildirilmektedir. Bunun
sonucunda Sovyet sınır muhafızları tarafından beklenen ve pusuya düşürülen Utan Bek ve grubu ağır kayıp
vermiştir. Pusudan kurtulan birkaç kişi Afganistan’a geri dönmüştür. Bir diğer Basmacı lideri olan Kerim
Berdayi ve 100 kişilik grubu da benzer bir duruma düşmüştür (Poluakov ve Chugunov, 1976: 138-139). OGPU
tarafından sağlanan istihbarat sayesinde hazırlıklı olan sınır muhafızları, Sovyet topraklarına Basmacı
sızmalarını önlemiş ve Orta Asya’nın istikrarsızlaşmasını engellemiştir. Sınır muhafızlarının hazırlıklı olması
sınıra yakın kasabaların isyana katılmasını engellemiştir. Yine de Basmacı saldırıları, verilen tüm kayıplara
rağmen, Mart ve Nisan ayı boyunca sınır bölgesinde devam etmiştir.
Bir sonraki büyük saldırı girişiminin müsebbibi ise, önemli Basmacı liderlerinden birisi olan Fuzayl
Mahsum’dur. Habibullah’la olan şahsi dostluğu sayesinde İngiliz silahları da temin eden Mahsum Sovyet
tarafına geçmek için hazırlanmaya başlamıştır. Hazırlıkları sürerken Afgan Özbeği olan Hovend Gül yanındaki
on adamı ile birlikte Mahsum’a katılmıştır. Afganistan’daki yazılı basın sayesinde asker toplamaya çalışmış, bu
amaçla Sovyet karşıtı propaganda broşürleri dahi bastırmışlardır (Ritter, 1990: 561). Pimenov tarafından
sağlanan istihbarata ek olarak (Mahsum’un Pimenov’un yakın irtibatı vardır), Mahsum kendi istihbarat ağını da
kurmaya çalışmıştır. Bu amaçla Garm bölgesine Povanu ve Rakham adında iki Afgan’ı ajan olarak
görevlendirmiştir. Ajanları, kendisine Garm bölgesine yapılacak olası bir harekâtın yerel halktan büyük destek
göreceği yönünde bilgi vermiştir (Irkaev, 1971: 617). Bu olumlu haberler Basmacıların moralini yükseltmiştir.
Bunun üzerine Mahsum en güvendiği üç adamını; İmam Muhammed Şerif, eski bir Buhara ordusu subayı olan
Rudşah Mirahmet ve Zakir Rahim Bek’i, Sovyet topraklarına öncü olarak göndermiştir. Bu isim gezdikleri
köyler ve kasabalarda Fuzayl Mahsum’un mesajını okumuş ve Mahsum geldiğinde ona destek vermelerini
istemişlerdir (Ritter, 1990: 562).
Sınırın Sovyet tarafında bunlar yaşanırken, 12 Nisan’da Fuzayl Mahsum sessizce Ceyhun Nehri’ni
geçmiş ve Tokmak kasabasına inmiştir. 15 kişilik grubu Vahş Nehri havzasında yer alan Zafer ve Kevran
kasabalarındaki Sovyet karşıtları ile irtibata geçmek için harekete geçmiştir. Mahsum ayrıca civar kasabalara
da haberciler göndermiştir. Garm’a doğru ilerleme planı kapsamında yol üzerindeki kasabalara geldiği,
kendisini İbrahim Bek’in İslam Ordusu’nun takip edeceği haberi ulaştırılmıştır. Fuzayl ayrıca, İbrahim Bek
kuvvetlerinin Vahş Nehri vadisinde beş kasabayı çoktan kurtardığını iddia etmiştir (Irkaev, 1971: 617-618). Bu
söylenenlere yerel halk koşulsuz inanmıştır. Mahsum, 13 Nisan’da takviye gelen 50 adamla Kala-i Hum
kasabasını almıştır. Bu kasabada dört gün boyunca tüm Sovyet yanlılarını tutuklatmış ve idam ettirmiştir. İdam
edilenler arasında Kala-i Hum bölgesindeki Kolektifleştirme çabalarının mimarı, Komsomol üyesi ve yerel
Komünist Parti temsilcisi İşanov da vardır (Amanov, 1960: 27). Fuzayl bulunduğu bölgede halkın heyecanını
canlı tutmak için adamları ile birlikte toplantılar düzenlemiştir. Bu faaliyetler sonucunda Vahş Nehri
bölgesinden de gruba katılacak gönüllüler bulmayı başarmıştır. Bu çabaları sonucunda başlangıçta 15 kişi olan
grup 10 katından fazla büyümüş ve kısa sürede 200 kişiden fazla bir mevcuda ulaşmıştır. Gruba katılanlar
arasında Laik, Murat, Zarif, Sadriddin, Abdullabek gibi eski Basmacılar da vardır (Poluakov ve Chugunov,
1976: 142).
Mahsum sınırı geçmeden önce Sovyet tarafında ortam görece sakindir. Fuzayl Mahsum’un kendisine
merkez olarak seçtiği Garm bölgesindeki OGPU merkezinde Sakovitch adında bir kıdemli ajan ile Yurçenko ve
Baskunov adında iki özel ajan bulunmaktadır. Bunlara ek olarak 15 tane de saha ajanı vardır. Bu ajanlar Siyasi
Komiser A.I. Kravçuk, F.G. Yevgraşkin ve F.F. Gutov yönetimindeki Bölgesel Komünist Komite tarafından
desteklenmektedir. Mahsum’un sınırı geçtiği sırada Garm Bölgesel Yönetimi toprağın işlenmesinde yerel halka
destek olmaya çalışmaktadır. Tüm Cirgatal Vadisi, batıdaki Tacikabat’tan başlayarak Surhap Nehri’ne kadar 40
km. boyunca uzanmaktadır. Bölgedeki bazı kabileler hala Buhara Emiri’ne sadıktır. Emiri bağlılıkları sebebiyle
Cirgatal Bekleri arasında Sovyet karşıtlığı tüm gücüyle devam etmektedir. Bu bölgede Garm Bölgesel
Yönetimi kolektifleştirme konusundaki ciddiyetini göstermek için faaliyetlerine devam etmiştir. Bu da Sovyet
karşıtlığını daha da arttırmıştır (Ritter, 1990: 563). Garm bölgesel yönetimi Cirgatal’la meşgulken Kale-i Hum
bölgesinde başka bir huzursuzluk baş göstermiştir. Kale-i Hum’daki karışıklığın sebebi bölgedeki etkili
Bekler’den birinin bir milis tarafından öldürülmesidir (Amanov, 1960: 14). Garm Bölgesel Yönetimi, Komiser
Yevgraşkin’i ve 12 milisi Kale-i Hum’daki olayı soruşturmaları için görevlendirmiştir. Bu bölgedeki aşiret
reislerinin sadakatini sağlayan Yevgraşkin, bölgenin savunmasını da güçlendirmeye çalışmıştır. Bu amaçla
Kale-i Hum etrafında yoğunlaştırmıştır. Keza Kale-i Hum yakınlarındaki Kale-i Hüseyin de önemli bir
noktadır. Basmacılar, Tavildara Geçidi’nden geçerek Sovyet topraklarına geçmiştir. (1990’lı yıllarda
Özbekistan İslami Hareketi milisleri de Afganistan’dan Tacikistan’a geçerken aynı yolları kullanmıştır.)
212
Mehmet Erkan Kıllıoğlu
Stratejik konumu sayesinde Kale-i Hüseyin’i kontrol eden taraf çok cüz’i bir güçle bu bölgeyi tutup
kendisinden daha büyük güçleri durdurabilmekte, Tavildara yolunu kapatabilmektedir. Yevgraşkin, Kale-i
Hüseyin’deki savunmayı güçlendirdikten sonra Kale-i Hum’a ilerlemiştir. Ayrılmadan önce de Sovyetler 20-30
arabalık bir konvoy oluşturmuş ve Sovyet yanlıları güvenliklerini sağlamak için onları Garm’a göndermiştir.
Ancak Basmacıların yakınlarda olduğu ve Gashion kasabasını ele geçirdiklerini öğrenmiş ve Sufi kasabasına
çekilmiştir (Ritter, 1990: 564). Sufi kasabasında Garm’dan destek olarak gönderilen OGPU ajanı Yurçenko ve
23 kişilik birliği ile karşılaşmıştır. Çünkü Garm bölgesel yönetimi, Basmacıların ana saldırısının hala Tavildara
istikametine doğru olacağını öngörmektedir. Bu grup daha sonra Duşanbe’den gönderilen süvarilerle takviye
edilmiştir (Ritter, 1990: 564).
Fuzayl Mahsum, Kale-i Hum’da kuvvet toplamış ve Sovyet izlerini silmeye çalışmıştır. Bu esnada
başka bir tanınmış Basmacı lideri Sovyet topraklarına girmiştir. Fergana Basmacıları’nın eski lideri Kurşirmet
15 Nisan’da sınırı geçmiş ve Vanç kasabasını işgal etmiştir. Asıl amacı Darvaz ve Karategin Dağlarını geçip
Fergana Vadisi’ne ulaşmaktır. Küçük grubuna yerel halktan asker ve malzeme temin etmeye çalışmıştır. Ama
bunda pek de başarılı olamamıştır. Ertesi gün 79. Süvari Alayı’nın Pamir müfrezesi Kurşirmet’e saldırmış ve
kasabayı geri almıştır. Ağır kayıp veren Kurşirmet 16 Nisan’da Afganistan’a geri çekilmiştir (Poluakov ve
Chugunov, 1976: 141). Bu yenilgi üzerine aynı gün Mahdum, Kale-i Hum’dan ayrılmış ve Garm’a doğru
ilerlemeye başlamıştır. Öncüleri Tavildara yakınlarındaki Sovyet savunması ile karşılaşmıştır. Fakat çatışmaya
girmekten kaçınan Mahsum, güçlerini Gashion Geçidi’ne yöneltmiştir. Bu hareketi Garm’daki Sovyet komuta
kademesinin kafasını karıştırmıştır çünkü Mahsum’un asıl amacı hakkında hiçbir fikirleri yoktur. Garm’daki
Sovyet yetkilileri telgraf aracılığıyla Duşanbe’ye durumu bildirmiş ve takviye kuvvet talebinde bulunmuştur.
Duşanbe Sovyeti talebi olumlu karşılamıştır ancak sadece bir nakliye uçağı tahsis etmiştir. Ancak bölgede
uçakların tek inebileceği alan olan Garm Havaalanı oldukça iptidaidir. A.I. Kravçuk, Sakoviç ve beraberindeki
sekiz adamla havaalanına gitmiş, iniş pistini belirgin hale getirmek için yere beyaz taşlarla büyük bir “T” harfi
çizmiş ve gelecek uçağı beklemeye başlamışlardır. Uçak pist inmeyi başarmış; 30 tüfek ve 1.000 mermiden
oluşan yükünü boşaltmış sonra da hemen geri kalkmıştır. Birkaç saat sonra Duşanbe’den gönderilen F.A.
Mokritskii ile geri dönmüştür (Irkaev, 1971: 628-629). Tüm bunlar yaşanırken Garm’da ise kargaşa hâkimdir.
15 Nisan’da Mahsum hala Kale-i Hum’dadır ve tehdidi hala kontrol edebilecek bir haldedir. Bu esnada
bölgesel yönetim 18 tanınmış Komünist’in olduğu bir gönüllü müfrezesi kurmuş ve başına da F. F. Gutov’u
getirmiştir (Poluakov ve Chugunov, 1976: 142). 18 Nisan’da Duşanbe’deki silah deposundan getirilen modern
silahlar bu gruba tahsis edilmiştir. Ancak 16 Nisan’da Fuzayl Mahsum’dan alınan haberler aniden kesilmiştir.
Bunun üzerine Gutov’un müfrezesi ihtiyatta bekletilmiştir. 20 Nisan’da bekleyiş sona ermiş ve Mahsum,
Darvaz Dağları’ndan geçerek Cirgatal Vadisi’ne ulaşmış ve kendi köyü olan Kale-i Liyabab’a girmiştir.
Kasabada arkadaşları ve ailesi tarafından karşılanmıştır. Kasabasında Celal, Hüdanazar ve kardeşi Sedat
Mahsum gibi Sovyet karşıtı isimler kendisine katılmıştır. Mahsum, gelişini yerel halka duyurmaları için Celal
ve Hüdanazar’ı Cirgatal Vadisi’ndeki kasabalara göndermiştir. Kardeşini kendi kasabasında artçı olarak
bırakan Mahsum, buradan Tacikabat’a doğru ilerlemeye başlamıştır. Tacikabat’ta Mahsum İngiliz üniforması
giyen ve İngiliz silahları taşıyan 10 kişilik korumalarını halka göstermiş ve İngiltere’nin kendilerini
desteklediği propagandasına devam etmiştir (Amanov, 1960: 18-19).
Bunun sonucunda Fuzayl’in grubuna katılım sekizyüz kişiye kadar çıkmıştır. Ancak hem bu
katılımlar hem de Basmacıların propagandaları Sovyet yönetimini endişelendirmeye başlamıştır. 20 Nisan’da
Gutov’un ihtiyatta bekleyen müfrezesi acil olarak Tacikabat’a, Mahsum’un üzerine gönderilmiştir. 21 Nisan
sabahı Garm’ın 35 km. doğusunda kalan Nimici kasabasında Gutov, Basmacılarla karşılaşmıştır. Gutov, hızla
kasabaya çekilmiş ve savunmaya geçmiştir. Planı, durum daha da kötüleşecek olursa yakındaki tepelere doğru
çekilmektir. Ancak Mahsum’un ajanları Sovyet güçleri hakkındaki bilgileri çoktan kendisine ulaştırmıştır.
Bunun üzerine Mahsum hızla harekete geçmiş, elindeki gücü Korbaşı Celal ve Mehmednazar’ın idaresine
vermiştir. Celal komutasındaki 300 kişilik birlik Surhab Nehri’ni takip ederek ilerlemiş ve Nimici kasabası
yakınlarında mevzilenmiş ve Gutov’un Sovyet güçleri ile olan bağlantısını kesmiştir. Mehmednazar ise 400
kişilik gücü ile dağlık araziyi aşacak ve ana saldırıyı yapacaktır. Gutov, kuşatıldığının farkına varmış ve
Garm’a bir haberci göndermiştir. Haberci, Mahsum’un adamlarının elinden kaçmayı başarmıştır ama Garm’a
gecikmeli olarak ulaşmıştır. Gutov’un güçleri Basmacıları iki saat kadar tutmayı başarmış, ev ev kasabayı
savunmuştur. Ancak cephanelerinin bitmesi üzerine bozguna uğramışlardır (Amanov, 1960: 20-21).
BASMACILAR VE KIZIL ORDU GÜÇLERİ KARŞI KARŞIYA: GARM ÇATIŞMASI
Duşanbe’deki Sovyet yönetimi isyanın yayılmaması için, özellikle de Kale-i Hum ve Vahş Nehri
havzasında ekonomik ve siyasi şartlarının iyileştirilmesi için çalışmalarda bulunmuştur. Buna ek olarak askeri
tedbirler de arttırılmış, Dubenko, 79. Süvari Alayı’nın Pamir müfrezesinin bu iki bölgeyi işgal etmesi, yerel
halkın askeri, siyasi ideolojik olarak yeniden indoktrinasyonu ile görevlendirmiştir (Irkaev, 1971: 623). Tüm bu
çabalara rağmen Garm’daki savunma faaliyetlerinin koordinasyonu Basmacı tehdidi ortadan kalkana kadar
Basmacı İsyanı ve Afganistan (1918-1933)
213
sağlanamamıştır. Yine de Kulyab ve Kurgantepe’deki düzenlemeler hayata geçirilmiştir. Bu kapsamda kritik
noktalarda mevcudu 10-15 arasında değişen milisten oluşan devriyeler oluşturulmuştur. Bu devriyeler
bulundukları yerlerdeki bina ve tesisleri koruyacak, kasabaları birbirine bağlayan yollarda ve Kızıl-su
Nehri’nde devriye atacaktır (Kızıl-su Nehri uzunca bir süre Basmacılar’ın geçiş güzergâhı olmuştur) (Ritter,
1990: 567).
Duşanbe’nin planı, Kolektifleştirme planından etkilenen bölgelerdeki yerel halkın parti bünyesinde
örgütlenmesi ve indoktrineasyonudur. Basmacıları Afganistan’a geri sürmek için yerel halktan oluşturulan
milislerle Kızıl Ordu birlikleri bir arada kullanılacaktır. Bu sayede Basmacıların halk desteğini almalarının önü
alınacaktır. Ancak tüm bunların olabilmesi için Garm’ın geri alınması gereklidir. Bu yüzden Dubenko, 7.
Süvari Tümeni’nden aldığı 75 askerle bir birlik oluşturmuş ve başına da O. Şapirov’u getirmiştir. Birliğin
görevi Garm’ı Basmacılardan geri almaktır. Hazırlıklarını tamamlayan birlik, bu amaçla 22 Nisan öğleden
sonra yola çıkmıştır. Garm’a da destek güçlerinin yolda olduğu bilgisi verilmiştir (Irkaev, 1971: 630).
Desteğin yola çıkmasına rağmen, Garm’daki durum da kötüye gitmiştir. Gutov’un yenildiği haberi
Bölgesel Yönetime ulaştığı zaman bir panik havası ortaya çıkmıştır. 21 Nisan’da şehirdeki parti yetkileri acil
olarak bir araya gelmiş ve F.A. Mokritskii’yi savunma güçlerinin başına geçirmiştir (Irkaev, 1971: 629). 22
Nisan sabahı Mokritskii, 45 kişilik bir birlikle Tacikabat’a doğru yola çıkmıştır. Planı destek gelene kadar
Basmacıları oyalamaktır. Garm’ın savunması ise Sakoviç ve Kravçuk’a bırakılmıştır. Nimici kasabasının
dışında Mokritskii, Celal’in öncüleri ile karşılaşmıştır. Burada birkaç saat kadar süren bir çatışma yaşanmıştır.
Ancak daha sonra Sovyet güçleri geri çekilmiştir (Ritter, 1990: 568).
Basmacılar’ın Nimici’deki başarısı Fuzayl Mahsum’un bölgedeki gücünü arttırmıştır. Gutov’un
yenilgi haberinin kendisine ulaşması üzerine, İbrahim Bek de henüz güçlerinin hazır olmamasına rağmen sınırı
geçmeye ve saldırıya katılmayı kabul etmiştir. OGPU ajanları ve Sovyet sınır muhafızları saldırı hazırlığından
haberdar olduklarından hazırlıklarını yapmış ve elde ettikleri bilgiyi de Duşanbe’deki 7. Süvari Tümeni
karargâhına ulaştırmıştır. Tümen komutanı T.T. Şapkin, Aivadzh bölgesi havalisinde bulunan 81. Süvari
Alayı’na gerekli tedbirleri almaları emrini vermiştir. Ateş desteği için de bir sahra topçu bataryası göndermiştir.
Basmacıların sınırı geçeceği nokta konusunda detaylı bilgisi olan Sovyet güçleri araziye hâkim noktalara
yerleşmiştir. İbrahim Bek sayıları birkaç yüzü bulan adamları ile Ceyhun’u geçtiği sırada yaylım ateşle
karşılaşmıştır. Pusuya düşürülen Basmacılar oldukça ağır kayıp vermiş ve geri çekilmek zorunda kalmışlardır
(Amanov, 1960: 20-21). 20-22 Nisan tarihleri arasında 100-150 kişilik gruplarla Basmacılar iki grupla daha
sınırı geçmiş ve hızlıca iç bölgelere ilerlemişlerdir. Mahsum’a destek için gönderilen bu gruplar da Sovyet sınır
muhafızlarınca karşılanmış ve yenilgiye uğratılmıştır. Bu gruplardan biri Tavildara’ya kadar ilerleyebilmiştir.
Ancak onlar da 30 Nisan’da bölgedeki Sovyet güçleri tarafından geri püskürtülmüştür (Ritter, 1990: 569). Bu
takviyeler Mahsum’un güçleri ile birleşememiştir ancak Garm savunması için ayrılan Sovyet güçlerinin
bölünmesine sebep olmuştur. Bunun sonucunda Basmacılar’ın bölgede kalış süresi uzamıştır.
Mokritskii’nin müfrezesinin Nimici’nin batısına doğru çekilmesi sonucunda Garm yolu Fuzayl
Mahsum’un güçlerine açılmıştır. Garm’daki Sovyet güçlerinin komutanı A.I. Kravçuk ve birliği Basmacıları
beklemeye başlamıştır. Kravçuk şehri elde tutmanın tek yolunun havaalanını elde tutmak olduğunu görmüştür.
Havaalanının elde tutulması, takviyelerin ulaşabilmesinin tek ve en hızlı yoludur. Bu yüzden Kravçuk şehri
terk etmiş ve Bedah kasabası yakınlarındaki tepelere çekilmiştir. Bedah, havaalanı ile Garm arasındaki hâkim
bir tepe üzerindedir. Kravçuk, Garm’daki Komünistleri ve ailelerini de tahliye etmiştir. Çünkü Basmacılar’ın
eline düşmeleri halinde akıbetlerinin ne olacağı gayet iyi bilinmektedir. Sayıları 200 kadar olan bu gruba dağlık
alanda saklanmaları ve tahliye edilmeyi beklemeleri söylenmiştir. Garm’i tahliye etmeden önce Duşanbe ile
son bir telgraf haberleşmesi gerçekleşmiştir. General Dubenko, Kravçuk’a bir filonun Duşanbe havaalanında
hazır beklediğini ve kısa sürede takviye birlikler ve cephane ile havalanacağını bildirmiştir. Kravçuk ise
makinalı tüfeklere acilen ihtiyaç olduğu bilgisini vermiştir. Fuzayl Garm’a üç kilometre mesafedeyken tahliye
tamamlanmıştır (Ritter, 1990. 570). Ancak Mahsum Garm’a girmektense şehrin doğu kısmındaki tepelerin
eteklerinde beklemeyi tercih etmiştir. Mahsum burada 12 saat kadar gönderdiği öncülerinin dönmesini
beklemiş, bu durumun bir tuzak olmadığına kani olduktan sonra ilerlemeye başlamıştır. Garm’a giren
Basmacılar ilk iş olarak da şehirdeki Komünistler ve Sovyet yanlılarını aramaya başlamıştır. Kravçuk,
Komünistlerin tahliyesi konusundaki öngörüsünde haklı çıkmış, 200’den fazla Komünist bu sayede
kurtulmuştur (Ritter, 1990: 569).
Basmacılar şehre girdikten sonra, Bedah’taki mevzilere bir dizi saldırı düzenlemiştir. Havaalanının
öneminin farkında olan Mahsum, Pimenov’u yanına verdiği 50 Basmacı ile birlikte tepelere göndermiştir.
Birkaç saat süren çatışmayı takiben Pimenov, Kravçuk’un savunmasını hırpalamış ve Sovyetlerden 5 kişiyi
öldürmüştür. Bu esnada General Dubenko’nun takviye kuvvetleri yetişmiş ve dünya savaş tarihinin ilk geniş
kapsamlı hava indirme harekâtı sonucunda Kravçuk’un birlikleri takviye edilmiştir (Laphincki, 1979: 352354).
214
Mehmet Erkan Kıllıoğlu
Duşanbe’den sabah 06:00’da havalanan 5 uçak Garm’a takviye güçleri taşımıştır. İlk iki uçakta 7.
Süvari Tümeni komutanı T.T. Şapkin ve onun savaş komiseri A.T. Fedin ile iki subay ve dört makinalı tüfek
vardır. Diğer üç uçakta ise Kızıl Ordu askerleri ve cephane bulunmaktadır (Irkaev, 1971: 631). Şapkin, inişten
sonra hızlı bir şekilde güçlerini toplamış hızla üç kilometre ilerideki Bedah’a intikal etmiştir. Şapkin, çatışma
bölgesine ulaştığında ilk iş olarak Kravçuk’un savunmasını iki makinalı tüfekle güçlendirmiştir. Fadin, kalan
iki makinalı tüfeği alarak 10 askerle beraber Basmacıların üzerine yürümüştür. Fadin, ilerleyişi sonunda
Bedah’a saldırmaya hazırlanan 20 kadar Basmacı ile karşılaşmıştır. Karşılaşma her iki taraf için de sürpriz
olmuştur. Sonucu belirleyen ise eğitim ve disiplin olmuştur. Daha iyi eğitimli olan Kızıl Ordu birlikleri hızlı
tepki vermiş ve Basmacıları bastırmıştır. Ateş altında kalan Basmacılar mevzi almaya çalışırken kaosun içine
düşmüştür. Çatışma Pimenov’un dikkatini çekmiştir. Pimenov yanındaki 30 adamı ile Fadin’e saldırmıştır.
Ancak tepelerde mevzilenmiş olan Şapkin, Pimenov’un gerisini ateş altına almış ve saldırının durmasını
sağlamıştır. Ateş altında kalan Basmacılardan 25’i ölmüştür. Pimenov dâhil, altı kişi esir alınmıştır (Ritter,
1990: 571).
Pimenov’un gücü yenildikten sonra, üstünlük Sovyetlere geçmiştir. Şapkin, elindeki makinalı
tüfekleri Garm’ın etrafındaki tepelere yerleştirmiştir. Makinalı tüfekler bulundukları pozisyondan aşağıdaki
bölgelerdeki Basmacıları yoğun ateş altına almıştır. Değişen durum ve artan zayiat, Mahsum’un gücündeki
disiplinin ve komuta kontrol hiyerarşisinin ortadan kalkmasına sebep olmuştur. Herhangi bir askeri eğitimi
olmayan Basmacı grupları dağılmaya başlamıştır. Çünkü askeri gücünün önemli bir kısmını hayatı boyunca
silah tabi tutmamış çiftçiler oluşturmuştur. Mahsum, 100 kadar Basmacı ile birlikte Surhab Nehri boyunca
ilerleyerek Kale-i Liyabab’a doğru çekilmeye başlamıştır. Gücün kalan kısmı araziye dağılmış ve Afgan
sınırını geçmeye çalışmıştır. Ancak büyük kısmı öldürülmüş veya esir alınmıştır (Irkaev, 1971: 631-632).
Sovyetler, Garm’a takviye göndermeye devam etmiştir. 23 Nisan’da Kızıl Ordu uçakları tüm gün
boyunca Duşanbe’den asker ve malzeme taşımaya devam etmiştir. Bu takviyeler küçük birliklere bölünmüş,
takip ve tıkama görevlerine gönderilmiştir. 23 Nisan öğleden sonra Garm’daki Sovyet güçleri pozisyonlarını
takviye etmiştir. 24 Nisan sabahı takip harekâtı sabahın erken saatlerinden itibaren başlamıştır. Tavildara’dan
gelen Yevgraşkin’in de bu güçlere katılması ile harekât hızlanmıştır. Sovyet güçleri Surhab Nehri’nin iki
yakasında Basmacıları takip etmiştir. Burada öncelikli hedef ise Kale-i Liyabab olmuştur (Amanov, 1960: 21).
Sovyet güçleri Kale-i Liyabab’ta Basmacılarla karşılaşmıştır çünkü Fuzayl Mahsum burada Sovyetleri
beklemiştir. Ancak güçleri yenilmiştir. Kuvvetlerinden sağ kalanları iki grup halinde geri çekilmiştir. Bu
gruplardan biri Korbaşı Celal komutasında Cirgatal Vadisi’ne doğru çekilmiştir. Amacı yerel halk arasında
saklanmaktır. Daha kalabalık olan Mahsum’un grubu ise Darvaz Dağları’na doğru geri çekilmiştir. Burada
Sovyet karşıtı yerel halk arasında iki gün kadar saklanmıştır. Ancak uçakları da kullanan Sovyet güçleri
Basmacıların yerini tespit etmiş ve üzerlerine asker göndermiştir. Mahsum’un Basmacıları 50 kayıp vermiş ve
tüm atlarını kaybetmiştir. Ağır yaralanan Mahsum bir kaç sadık adamı ile dağlık alana çekilmiş ve altı gün
kadar Sovyetlerden saklanmayı başarmıştır. 4.670 metre yüksekliğindeki Ledyonai dağındaki Lisar-Fab
Geçidi’nden geçerek (Vişkar kasabası yakınındaki) Afganistan’a ulaşmıştır. Mahsum hayatının geri kalan
kısmında Kabil’de han işletmiştir (Irkaev, 1971: 630). Cirgatal Vadisi’nde ise Yevgraşkin komutasındaki
Sovyet güçleri Celal ve adamlarını yakalamıştır. Bunun sonucunda Orta Asya, Tacikistan’daki Basmacı
faaliyetleri sonlanmıştır. Böylece küçük bir grupla başlayıp yerel katılımla büyüyen yeniden isyan girişimi
sonlanmıştır (Amanov, 1960: 27).
SONUÇ
1929 yılındaki Basmacı faaliyetlerinin Sovyetlere maliyeti oldukça fazla olmuştur. Kızıl Ordu’nun
resmi kaybı 19, milis kayıpları ise 29’dur. Yaralı sayısı ise yüzlerle ifade edilmektedir. 100 kadar Komünist ve
Sovyet sempatizanı da Basmacılarla tutuklanmış, sonra da infaz edilmiştir. Ancak Basmacıların kayıpları
yüzler ve binlerle ifade edilmektedir. İptidai silahlar ve yöntemlerle kendilerinden daha modern bir yapıyı
yenemeyecekleri görülmüştür.
Basmacı İsyanı sebebiyle Sovyet idaresindeki bölgede ciddi bir tahribat olmuştur. Bu da zamanla halk
desteğini kaybetmelerine sebep olmuştur. Ancak Sovyet sistemini altyapısı da tahrip olmuştur. Örneğin
1929’daki bu faaliyet sırasında İbrahim Bek ve Fuzayl Mahsum vd. Basmacı güçleri Kale-i Hum-Garm
arasındaki 200 km. mesafede yer alan tüm kolhozları ve Sovyet kamu kurumlarını tahrip etmiştir. Bunun
sonucunda Sovyet ekonomik sistemi zarar görmüş, bölgenin yeniden imarı için milyonlarca ruble gerekmiştir.
Tabii ki bu da bölge halkından toplanmıştır. Sovyetler bu duruma sebep olan ve Basmacılarla iş birliği
yaptıklarını iddia ettikleri yerel halktan seçilen önemli isimleri, gözdağı vermek için cezalandırmıştır.
İbrahim Bek ve Fuzayl Mahsum’un yenilmesi Basmacı hareketi için ciddi bir kayıp olmuştur. Fuzayl
Mahsum’un kardeşi Sedat ve Korbaşı Yusuf yakalanmalarından bir hafta sonra halka açık bir yerde kurşuna
dizilmiştir. Ancak bu durum, İbrahim Bek’in İslam Ordusu henüz Sovyet güçleri ile çatışmaya girmediği için
Basmacı İsyanı’nın sonlandırılmasında tek başına belirleyici bir unsur olmamıştır. Sovyetler açısından rahatsız
Basmacı İsyanı ve Afganistan (1918-1933)
215
edici nokta, Rus karşıtlığının oldukça yoğun olduğu Afganistan’da ve kuzey kesiminde Sovyet karşıtlığının
hızla yayıldığının gelen istihbarat raporlarında teyit edilmesidir. Bu durum 50 yıl sonra Afganistan’ı işgal
ettikleri zaman karşılarına çıkan en önemli sorunlardan birisi olacaktır.
Ancak yine de Sovyetler, Orta Asya’nın kontrolünü ele geçirmek için ilk adımı atmıştır. Ama 1929
yılı Mayıs ayındaki durum Sovyetler açısından pek de iyi değildir. Basmacı İsyanı’nın bastırılmasından önce
acilen çözülmesi gereken bir dizi sorun daha vardır. İbrahim Bek ve Fuzayl Mahsum’un gücü kırılmış olsa da
olaya Sovyetler açısından bakıldığında, Kızıl Ordu’nun hareket tarzı, taktik ve organizasyon yapısında sorunlar
olduğu ortaya çıkmıştır. Bu amaçla kendi iç yapısında reorganizasyona giden Sovyetler, SAVO komutanı
General Dubenko’ya bir modernizasyon programı hazırlatmıştır. Bu program kapsamında OGPU eski Buhara
ordusu subayları ve devlet görevlilerini, mollalar ve Bek’leri toplamış ve ayaklanma ile irtibatı olan herkesi
cezalandırmıştır.
Sonuç olarak bu faaliyetler sonucunda güçlenen Sovyet yönetimi Basmacı İsyanı’nın bastırılmasını
sağlamıştır. Orta Asya’daki yerel halka ulaşmaya çalışan İbrahim Bek, 1923 yılındaki coşku ve ilgiyi tekrar
bulamamıştır. Bunda Basmacıların birbirleri ile sonu gelmez mücadeleleri de etkili olmuştur. Birleşik ve güçlü
bir görüntü veremeyen Basmacılar, yerel halk açısından sorunun kaynağı olmuştur. Sovyetler, Afganistan’daki
Basmacı mevcudiyetini ortadan kaldırmak için 1926 yılında Orta Tugay Adası sınır anlaşmazlığında
Afganistan’a taviz vermiştir. Ancak bunun sorunu çözmediğini görünce 1929 Mayıs’ında Afganistan’ın
kuzeyini işgal etme yoluna gitmiştir. Bu işgal Basmacıların imkânlarını ve gücünü azaltmıştır. Ancak elli yıl
sonra tüm ülkeyi işgal girişimleri Sovyetlerin 1929 tecrübesinden ders çıkarmadıklarını da göstermiştir.
İbrahim Bek, daha önce Orta Asya’da Enver Paşa ve diğer Basmacı liderleri ile olduğu gibi, bu sefer de
Afganistan’da yeni Afgan Kralı Nadir Şah ile güç mücadelesine girmiştir. Tüm 1930-1931 dönemi, Sovyetlerin
de kışkırtması sonucunda bu mücadele ile geçmiştir. Ancak Nadir Han, Sovyetlerin de desteği ile İbrahim
Bek’i ülkeyi terk etmeye zorlamıştır. Bunun üzerine Orta Asya’ya geri dönen İbrahim Bek burada yerel halktan
destek bulamadığı için kısa sürede yakalanmıştır. Yakalanması ile Orta Asya’da Basmacı İsyanı kesin olarak
bitmiştir. Bu tecrübe bir kez daha göstermiştir ki iyi organize olan ve birlik bütünlüğünü koruyan taraf bu tür
mücadelelerden galip olarak çıkmaktadır.
Yazarlık Katkısı
Bu araştırma tek yazarlı olarak yürütülmüştür.
Etik Kurul Onay Bilgileri
Bu araştırmada etik kurul izni gerekmemektedir.
KAYNAKÇA
Altımışova, Z. (2017). Kırgızistan’da Basmacı Hareketiyle İlgili Yeni Bilgiler (1925-1934). Bilig, 0(82), 91116.
Amanov, R. (1960). Konets Avantioroi Fuzail Maksom i Agzama. Dushanbe.
Andican, A. A. (2003). Cedidizm’den Bağımsızlığa Hariçte Türkistan Mücadelesi. İstanbul: Emre Yayınları.
Bademci, A. (2008). 1917-1934 Türkistan Milli İstiklal Hareketi, Korbaşılar ve Enver Paşa. İstanbul: Ötüken
Neşriyat.
Bauman, R. F. (1993). Russian-Soviet Unconventional Wars in the Caucasus, Central Asia and Afghanistan.
Washington: Leavenworth Papers, No. 20, US: Army Center of Military History.
Briskin, A. (1930). Strane Tadzhikov. Leningrad.
Caroe, O. (1954). Soviet Empire: The Turks of Central Asia and Stalinism. Londra: Macmillan & Co., LTD.
Chugunov, A. I. (1972). Bor'ba s Basmachestvom v Srednei Azii. Istoriia SSR, 0(2), 1931-1933.
Çorotegin, T. ve Moldokasımov, K. (2000). Kırgızdardın Cana Kırgızstandın Kıskaça Tarıhı. Bişkek: Mektep
Yayınları.
Donuk, A. (1992). Basmacı Hareketi. Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi (TDVA), (Cilt 5) İçinde (s.
107-108). İstanbul: Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları.
Edgar, A. L. (2004). Tribal Nation: The Making of Soviet Turkmenistan. Princeton ve Oxford: Princeton
University Press.
Erickson, J. (1962). The Soviet High Command: A Military-Political History, 1918-1941. Londra: Frank Cass.
Gafurov, B. (1949). Istoriia Tadzhikikskogo Naroda. Moskova.
Gankovsky, Y. (Ed.) (1982). Istoriia Afghanistan. Moskova.
Gümüş, M. (2015). Türkistan’da Vatan Müdafaacıları: Korbaşılar Hareketi ve Enver Paşa. Tarih Okulu
Dergisi, 0(24), 649-682.
Hammond, T. T. (1984). Red Flag Over Afghanistan; The Communist Coup, The Soviet Invasion, and the
Consequences. Boulder: Westview Press.
216
Mehmet Erkan Kıllıoğlu
Hayit, B. (1956). Turkestan im XX. Jahrhundret. Darmstadt: C. W. Leske Verlag.
Hayit, B. (1997). “Basmacılar:” Türkistan Millî Mücadele Tarihi (1917-1934). Ankara: Türkiye Diyanet Vakfı
Yayınları.
Hensel, P. G. (2015). Fighting in The Mountains and Among The People: Imperial Russian and Early Soviet
Population-Centric Counterinsurgency, (Unpublished Master Thesis). Kansas: School of Advanced
Military Studies, United States Army Command and General Staff College, Fort Leavenworth.
Irkaev, M. I. (1971). Istoriia Grazhdanskoi Voinoi v Tadzhikistane. Dushanbe.
Khalid, A. (1998). The Politics of Muslim Cultural Reform, Jadidism in Central Asia. Berkeley: University of
California Press.
Kurban, İ. (1997). Basmacılar. Selçuk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Dergisi, 0(4), 125-137.
Kydyralieva, S. (2015). Türk ve Rus Kaynaklarına Göre Türkistan’da Basmacı Hareketi (1916-1924),
(Yayınlanmamış Doktora Tezi), (Danışman: Prof. Dr. Halil Bal), İstanbul: İstanbul Üniversitesi
Sosyal Bilimler Enstitüsü.
Lapchinki, A. N. (1979). The Organization and Use of Airborne Landing Parties. (Derleyen: A. B. Kadishev).
Problems of Tactics in Soviet Military Works İçinde (s. 352-354). Moskova.
Littlepage J. D. ve Bess, D. (1938). In Search of Soviet Gold. New York: Harcourt Brace.
Olcott, M. B. (1981). The Basmachi or Freemen’s Revolt in Turkestan 1918-24. Soviet Studies, 33(3), 352-369.
Park, A. G. (1957). Bolshevism in Turkestan. New York: Columbia University Press.
Penati, B. (2007). The Reconquest of East Buhara: The Struggle Against the Basmachi as a Prelude to
Sovietization. Central Asian Survey, 26(4), 521-538.
Pipes, R. (1974). The Formation of Soviet Union: Communism and Nationalism, 1917-1923. New York:
Atheneum.
Poluakov, Y. A. ve Chugunov, A. I. (1976). Konets Basmachestva. Moskova: Nauka.
Rakowska-Harmstone, T. (1970). Russia and Nationalism in Central Asia: The Case of Tadzhikistan.
Baltimore and Londra: Johns Hopkins Press.
Ritter, W. S. (1985). The Final Phase in the Liquidation Anti-Soviet Resistance in Tadzhikistan: Ibrahim Bek
and the Basmachi, 1924-1931. Soviet Studies, 37(4), 484-493.
Ritter, W. S. (1990). Revolt in The Mountains: Fuzail Maksum and the Occupation of Garm, Spring 1929.
Journal of Contemporary History, 25(4), 547-580.
Rywkin, M. (1990). Moscow’s Muslim Challenge: Soviet Central Asia. New York ve Londra: M. E. Sharpe
Inc.
Shalinsky, A. (1979). Central Asian Emigres in Afghanistan: Problems of Ethnic and Religous Identity. New
York: The Afghanistan Council of the Asia Society, Occasional Papers 19.
Shapiro, L. (1955). Soviet Treaty Series, 1929-1939. Washington: Georgetown University Press.
Togan, A. Z. V. (1981). Bugünkü Türkili Türkistan ve Yakın Tarihi. İstanbul: Enderun Kitapevi.
Usmanov, K. ve Sadikov, M. (2006). İstoriya Uzbekistana (1917-1991 gg). Taşkent: Şark Yayınları.
Valenta, J. ve Sheikh, A. (1987). Afghanistan: Leninism With an Islamic Face, Afghanistan and Soviet
Strategies for the Muslim World Conference, (29-30 Eylül 1987), MacDill AFB.
Vasilevski, K. (1930). Fazy Basmacheskogo Dvizheniia v Srednei Azii. Novy i Vostok, 0(29), 134.
Viola, L. (1999). Peasant Rebels Under Stalin, Collectivization and The Culture of Peasant Resistance. New
York: Oxford University Press.
Yarımoğlu, E. (2019). Korbaşı Türkistan Milli İstiklal Hareketi Liderlerinden Şir Muhammed Bek. İstanbul:
Bozkurt Yayınları.
Yeşilot, O. ve Özdemir, B. (2021). Sovyet Arşiv Belgeleri Işığında Basmacı Hareketi. Belleten, 85(302), 279310.
Zenkovsky, S. A. (1955). Kulturkampf in Pre-Revolutionary Central Asia. American Slavic and East European
Review, 14(1), 15-41.