T.C.
İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ
FELSEFE VE DİN BİLİMLERİ ANABİLİM DALI
DOKTORA TEZİ
DİN EĞİTİMİ AÇISINDAN KURÂN-I KERİM’DE
İTAAT KAVRAMI
Hakan ÖZKAN
2502160518
TEZ DANIŞMANI
Prof. Dr. Hamit ER
İSTANBUL - 2022
ÖZ
DİN EĞİTİMİ AÇISINDAN KURÂN-I KERİM’DE İTAAT KAVRAMI
Hakan ÖZKAN
İtaat, hem bireysel ve toplumsal hayat hem de aile ve devlet için vazgeçilmez
bir olgudur. Bu aynı zamanda insanın tüm yaşamıyla ilgili hüküm ve mesajlar içeren
İslamiyet’te de doğru anlaşılması ve uygulanması gereken temel bir kavramdır.
İnsanın huzur ve mutluluğunu etkileyen, kime, nasıl ve hangi ölçüde itaat edileceği
meselesi; dinin temel konularından biridir. Doğru itaat, dünya hayatı için olduğu kadar
ahiret hayatı için de önem arz etmektedir.
Bu çalışma, Allah’a, Hz. Peygambere, ulü’l-emre, anne ve babaya, eşe ve
şeytana itaati; teorik bir yaklaşımla, din eğitimi bağlamında ve Kurân-ı Kerim’deki
ayetler temelinde incelemeyi amaçlamaktadır. Üç bölümden oluşan çalışmanın birinci
bölümünde itaatin kavramsal çerçevesi ve itaat ile yakın anlamlı kelimeler; ikinci
bölümde itaat türleri, itaat kültürü ve unsurları, itaat edilenler, itaati kolaylaştıran ve
zorlaştıran faktörler, itaatin geçerlilik şartları ile itaatin dünyevi ve uhrevi sonuçları;
üçüncü bölümde itaat kavramının din eğitimi ile ilişkisi, irade, özgürlük, sorumluluk
ve ahlak temelinde açıklanmaktadır. Bu çalışma, inanç ve eylemin birlikteliğiyle
hakiki itaatin gerçekleşeceği hipotezi üzerine kurulmuştur. Vahiy ve peygamber, teori
ve pratik dengesini kurmakta, insanın huzuru ve mutluluğu için yolunu
aydınlatmaktadır. Teorik çerçeveli bu çalışmada veri toplama, toplanan verilerin
konuyla ilişkisinin kurulması ve bilginin sınıflandırılmasıyla Kurân-ı Kerim merkezli
bir yol izlenmiştir.
Anahtar Kelimeler: İtaat, İman, Salih Amel, İrade, İnsanın Özgürlüğü, Sorumluluk
ii
ABSTRACT
THE CONCEPT OF OBEDIENCE IN THE HOLY QURAN WITHIN THE
CONTEXT OF RELIGIOUS EDUCATION
Hakan ÖZKAN
Obedience is an essential phenomenon for both individuals and society as well
as family and state. It is also an essential term to be understood and applied correctly
in Islam which contains rules and messages that concern people’s lives. The question
of ‘to whom, how, and to what extent should one obey’ affects a person’s peace and
tranquility, therefore, is a fundamental topic in religion. Proper obedience is important
not just for life on earth but also for the afterlife.
This study examines the obedience to the God, to the prophet, to those in
authority (ulu-l-amr), to parents, to spouse, and to the devil. It aims to investigate the
topic in the context of religious education using a theoretical approach that is based on
the verses in the Holy Quran. First of the three chapters of this study focuses on the
conceptual framework of the term ‘obedience’ and terms that are near-synonymous to
it. The second chapter deals with types of obedience, the obedience culture and its
elements, factors that ease or obstruct the obedience, the validity conditions of the
obedience, and the earthly and aethereal results of the obedience. The third chapter
discusses the relevance of obedience with religious education in regard to the terms
freewill, liberty, responsibility, and ethics. This study was established upon the
hypothesis that true obedience could be possible with unity in belief and action. The
revelations and the prophet provide a balance for the theory and practice and illuminate
the road to peace and tranquility. This study followed a Quran-based approach in its
theoretical research, data accumulation, data association, and classification of
knowledge.
Keywords: Obedience, Faith, Good Deed, Freewill, Liberty, Responsibility
iii
ÖNSÖZ
İtaat, hayatın öncelikli ve değişmez konularından biridir. Beşeri, insan yapan,
şeytanı ilahi rahmetten uzaklaştıran, itaat konusundaki tavırdır. İnsanlar her dönemde
belirli varlıklara itaat etmiştir; değişen sadece itaat edilenler ve itaatin kapsamı
olmaktadır. Dini ve dünyevi işlerimizde kaçınılmaz olan, kulluk, huzur ve sosyal
hayatın temel dayanağı itaat; tüm kâinat için söz konusudur. İnsan dışındaki tüm
varlıklar Allah’ın hükmüne boyun eğmekte, gönülden bir mecburiyetle 1 O’na itaat
etmektedir. Akıl ve irade, insana sorumluluk yüklemekte; birey, rabbine kulluk ve
itaatine göre ahiret hayatında mükafat veya ceza görmektedir. Tezin esası, özgür irade
ve sorumlulukla ilintili itaattir. Hayatın ve din eğitiminin temel kavramlarından biri
olarak itaat, insan var olduğu günden itibaren güncelliğini korumaktadır. Tezin amacı,
Kurân-ı Kerim’i ve hadisleri temel alarak itaat kavramının anlamını ortaya koymak;
itaat edilmesi ve edilmemesi gerekenleri, itaati kolaylaştıran ve zorlaştıran hususları
tespit etmek, itaatin şartlarını ve geçerlilik ölçüsünü, dünyevi ve uhrevi sonuçlarını
belirlemek ve itaat konusunu din eğitimi çerçevesinde açıklamaktır. Çalışma, nitel
araştırmalarda kullanılan bir yöntem olan doküman, literatür tarama ve analizi
yöntemiyle hazırlanmıştır.
Din, bireysel ve sosyal düzenlemelere tabi olan insanın kişiliğinin oluşumuna,
sosyal statü ve üyelikler kazanmasına yardımcı olmaktadır. Şeytan ile ilk insan Hz.
Adem’in hikayesinin temelinde itaat vardır. Her şey, insanın ilahi misyonunu
gerçekleştirmesine yardımcı olmak için; insan da Allah’a kulluk için, yaratılmıştır.2
Doğru ve şartları belirlenmiş olan itaat her iki dünyada insana mutluluk vermektedir.
Tevhidi, sadece bilmek ve anlamak iman kabul edilemeyeceği gibi; İslamiyet de salih
amel ve itaat olmaksızın imanı tek başına yeterli görmemektedir. Kurân-ı Kerim’de
itaat gerçeği sıklıkla tekrar edilmektedir. Kulluğun, bireysel ve sosyal düzenin temini
doğru itaat ile mümkündür. Risaletin amacı, Allah’ın varlığını kabul ettirmekten
ziyade, dinin hükümlerine itaat edilmesini sağlamaktır. 3 Kurân-ı Kerim’de iman
edenler ile salih amel işleyenlerin birlikte zikrediliyor olması, inanç odaklı teslimiyetle
1
2
3
Fussilet Suresi, 11
Casiye Suresi, 13
Celaleddin Vatandaş, Yol Ayrımı, İstanbul, Pınar Yayınları, 2015, s. 87
iv
birlikte itaatin önemini ortaya koymaktadır. İslam dini; hayatın öncesini ve sonrasını
bir ve bütüncül bir bakış açısıyla imanın konusu yapmakta, iman olmadan salih ameli,
salih amel olmadan da imanı tek başına muteber kabul etmemektedir.
Çalışmada öncelikle itaatin kavramasal çerçevesi, yakın anlamlı olan kelimeler
ele alınmaktadır. İkinci bölümde itaatin türleri, itaat kültürü ve unsurları, itaati
istenenler ve yasaklananlar, itaati kolaylaştıran ve zorlaştıran faktörler, itaatin
geçerlilik şartları ile dünyevi ve uhrevi sonuçları değerlendirilmektedir. Üçüncü ve son
bölümde, irade, hürriyet ve sorumlululuklar kapsamında insanın itaati incelenmekte;
din eğitimi açısından itaat kavramı nasıl ele alınmalı, çerçevesi ve ölçüsü ne olmalı,
hangi temele oturmalı, topluma nasıl anlatılmalı, uyma eyleminin hangi durumlara
bağlı olduğu, bireyin ve toplumun itaat ile kendini nasıl dönüştüreceği, şahsiyetin
oluşumunda itaatin yeri ve önemi nedir gibi temel sorulara, Kurân-ı Kerim’de övülen
ve itaatleriyle insanlığa rehber olan sahabenin örnekliğinde cevaplar aranmaktadır.
Çalışmanın başından itibaren ilgisini, desteğini ve değerli katkılarını
esirgemeyen kıymetli hocam ve tez danışmanım Prof. Dr. Hamit ER’e çok teşekkür
ederim. Destek ve değerlendirmeleriyle çalışmanın nihayete erdirilmesinde katkı
sunan hocalarım Doç. Dr. Ayşe Zişan FURAT’a ve Prof. Dr. Ahmet KOÇ’a
müteşekkirim. Ayrıca imkan bulduğum her fırsatta danıştığım, görüş ve fikirlerinden
istifade ettiğim diğer hoca ve arkadaşlarıma da teşekkür ederim. Onların rehberliği ve
destekleri sayesinde bu çalışmayı tamamlamış bulunmaktayım. Yetişmemde emeği
geçen anne ve babama, sabır ve anlayışıyla beni destekleyen değerli eşime, çalışma
süresince sorumluluklarını yerine getirerek yük hafifleten saadet kaynağı çocuklarıma
içtenlikle teşekkür ederim.
İstanbul - 2022
Hakan ÖZKAN
v
İÇİNDEKİLER
ÖZ ................................................................................................................................ ii
ABSTRACT ............................................................................................................... iii
ÖNSÖZ ....................................................................................................................... iv
KISALTMALAR LİSTESİ ...................................................................................... ix
GİRİŞ .......................................................................................................................... 1
BİRİNCİ BÖLÜM.................................................................................................... 10
İTAAT KAVRAMI .................................................................................................. 10
1.
1. İtaatin Kavramsal Çerçevesi........................................................................ 10
1.
2. İtaat Kelimesinin Sözlük Anlamı ................................................................ 16
1.
3. İtaat Kelimesinin Terim Anlamı ................................................................. 18
1.
4. İtaatle Yakın Anlamlı Kelimeler ................................................................. 20
1.
4. 1. İttiba ........................................................................................................ 21
1.
4. 2. İ’tisam ..................................................................................................... 22
1.
4. 3. İbadet ....................................................................................................... 24
1.
4. 4. Kunut ....................................................................................................... 28
1.
4. 5. İslam ........................................................................................................ 29
İKİNCİ BÖLÜM ...................................................................................................... 32
KURÂN-I KERİM’DE İTAAT ............................................................................... 32
2.
1. İtaatin Anlam Çerçevesi ............................................................................... 32
2.
2. Tabii İtaat ...................................................................................................... 35
2. 3. İradi İtaat .......................................................................................................... 38
2. 4. Mutlak İtaat ...................................................................................................... 41
2.
5. Mukayyet İtaat .............................................................................................. 45
2.
6. Sahabenin İtaat Anlayışı .............................................................................. 48
2.
7. İtaat Kültürü ve Unsurları ........................................................................... 51
2.
7. 1. Otoritenin Belirlenmesi ............................................................................ 55
2.
7. 2. Fıtrat ve Adalet ......................................................................................... 64
2.
7. 3. Zorlama...................................................................................................... 71
2.
7. 4. Niyet ve İhlas ............................................................................................. 74
2.
7. 5. İstişare ve Muhasebe ................................................................................ 78
vi
2.
7. 6. Güç Yetirme ve Sorumluluk .................................................................... 83
2.
7. 7. İtidal ........................................................................................................... 91
2.
7. 8. Devamlılık ................................................................................................ 101
2.
8. İtaat Edilenler ............................................................................................. 104
2.
8. 1. Yaratıcı .................................................................................................... 105
2. 8. 2. Hz. Peygamber............................................................................................ 122
2. 8. 3. Ülü’l-Emr .................................................................................................... 134
2. 8. 4. Ebeveyn ....................................................................................................... 144
2. 8. 5. Eş ................................................................................................................. 153
2. 8. 6. Şeytan .......................................................................................................... 157
2. 9. İtaati Kolaylaştıran Faktörler ....................................................................... 166
2. 9. 1. İman ............................................................................................................. 167
2. 9. 2. Salih Amel ................................................................................................... 175
2. 9. 3. Mükafat Umma .......................................................................................... 185
2. 9. 4. Ceza Kaygısı ............................................................................................... 189
2. 9. 5. Nasihat......................................................................................................... 193
2. 9. 6. İlim............................................................................................................... 199
2. 9. 7. Dua............................................................................................................... 204
2. 10. İtaati Zorlaştıran Faktörler ........................................................................ 209
2. 10. 1. Heva ........................................................................................................... 210
2. 10. 2. Dünya Sevgisi............................................................................................ 215
2. 10. 3. Zan ............................................................................................................. 222
2. 10. 4. Haset .......................................................................................................... 227
2. 10. 5. Gelenek ...................................................................................................... 233
2. 11. İtaatin Geçerlilik Şartları ............................................................................ 243
2. 11. 1. İman ........................................................................................................... 244
2. 11. 2. Salih Amel ................................................................................................. 244
2. 11. 3. İhlas ........................................................................................................... 245
2. 12. İtaatin Dünyevi Sonuçları ........................................................................... 246
2. 12. 1. Düzen ......................................................................................................... 246
2. 12. 2. Disiplin ...................................................................................................... 251
2. 12. 3. Güven ve Huzur........................................................................................ 253
vii
2. 13. İtaatin Uhrevi Sonucu .................................................................................. 256
2. 13. 1. Cennet ....................................................................................................... 258
2. 13. 2. Cehennem ................................................................................................. 261
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM ................................................................................................ 265
3. DİN EĞİTİMİ AÇISINDAN KURÂN-I KERİM’DE İTAAT ....................... 265
3. 1. Din Eğitimi ...................................................................................................... 265
3. 2. Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Dersi Müfredatında İtaat Kavramı ............ 274
3. 3. İtaat Oluşumuna Katkı Sunan Nefs ve İrade Eğitimi ................................ 277
3. 4. İtaat Çerçevesinde İrade ve Kudret ............................................................. 281
3. 5. İtaat Açısından İnsanın Özgürlüğü ve Sorumluluğu .................................. 286
3. 6. İtaate Konu Olan İmtihan, İnsanın Özgürlüğü ve İlahi Bilgi Sorunsalı ... 299
3. 7. İnanç ve Eylemin Tezahürü: Ahlak ............................................................. 303
3. 8. İnanç ve Eylem Uyuşmazlığı: Nifak ............................................................. 312
3. 9. İtaatin Zorunlu Aracı: Akıl ........................................................................... 314
3. 10. İtaatin Denge Unsuru: Kalp ........................................................................ 318
3. 11. İtaatin Fıtrat Unsuru: Vicdan ..................................................................... 322
3. 12. İtaatte Yöntem(sizlik): Taklid..................................................................... 324
SONUÇ .................................................................................................................... 327
KAYNAKÇA .......................................................................................................... 336
ÖZGEÇMİŞ ............................................................................................................ 422
viii
KISALTMALAR LİSTESİ
AGE
: Adı Geçen Eser
BSK
: Baskı
CC
: Celle celalühü
C
: Cilt
ÇEV
: Çeviren
ED
: Editör
HZ
: Hazreti
RA
: Radıyallahü anh
SAV
: Sallallahü aleyhi ve sellem
S
: Sayı/Sayfa
THK
: Tahkik Eden
TY
: Tarih Yok
VD
: Ve Diğerleri
YY
: Yayın Yeri/Yılı Yok
DKAB
: Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi
ix
GİRİŞ
Din, insanla birlikte var olmuş; varlığını kesintisiz olarak sürdürmektedir.
İnsanın, yaratıcıyla ve evren(dekiler)le ilişkisini belirleyen, dünyevi ve uhrevi
mutluluğun kaynağını ve ilkelerini açıklayan din, teslimiyeti ve itaati içermektedir.
Akıl, irade, bilgi ve eğitim, insanı diğer varlıklar içerisinde ayrıcalıklı ve üstün bir
konuma yükseltmektedir. Doğumdan ölüme giden süreçte sürekli bir öğrenme ve
gelişim ile karşı karşıya olan insan, vahye muhatap olarak yeryüzünün halifeliğini
üstlenmiştir. Güçlü ve zayıf yönlerini birlikte barındıran, irade ve sorumluluk sahibi
insan için hayatın anlamlandırılması önem arz etmektedir. İnsanda iyilik ve kötülük
düşüncesi potansiyel olarak mevcuttur. Din, zıtlıklar arasında fıtratla uyumlu,
aşırılıklardan uzak, dengeli bir hayat oluşturulmasına kaynaklık ve rehberlik
etmektedir.
Öğrenme ve öğretme yeteneği bulunan, irade sahibi insan, sosyal bir varlık
olarak toplum içerisinde doğmakta ve yaşamaktadır. Sürekli bir öğrenmeye açık olan
insanın, bireysel ve toplumsal yaşamını düzenleyebilmesi ve mutlu olabilmesi,
birtakım kuralların varlığına ve uygulanmasına bağlıdır. Hak ve sorumluluklar,
hayatın dengesini oluşturmakta; insan, hür iradesiyle yönettiği tercihlerinin
sorumluluğunu üstlenmektedir. İnsanın kendisine, diğer insanlara, çevreye ve
yaratıcısına karşı sorumlulukları bulunmaktadır. Dünyevi ve uhrevi sorumluluklar,
otorite ve itaat kavramlarını çağrıştırmaktadır. İtaat kelimesi doğru anlaşılmadığında
ve doğru uygulanmadığında, insanın esareti ve mutsuzluğu artmaktadır. Doğru
anlaşılan ve doğru uygulanan itaat, insanın hayatına canlılık, mutluluk ve özgürlük
katmaktadır. Otoritenin ve kuralın bulunmadığı yerde kaos oluşmakta, itaatsizlik
düzensizliğe sebep olmaktadır.
Düşünce, kavramlar aracılığıyla üretilmekte, iletilmekte; içinden çıktığı
bağlam içerisinde kimlik kazanmaktadır. Kavramlar bir şeyi tanımlamanın
vazgeçilmez araçlarıdır. İnsan, kavramlara göre düşünmektedir. Yöneten ve yönetilen
ilişkisi sonucu ortaya çıkan, güç ve makam itibariyle aşağıdan yukarıya doğru
gerçekleşen itaat; din ve din eğitimi açısından önemli ve merkezi kavramlardan biridir.
Din, insana düşünce, duygu, eylem ve ahlak bütünlüğü oluşturan; bireyin hayatı
anlamlandırmasına katkı sağlayan içerik sunmaktadır. Hayatın öncesi ve sonrasıyla
1
ilişkisinin kurulması, insana ve hayata değer katmaktadır. Varoluşsal kaygının, ilahi
bilgi ve rehberlik olmadan giderilmesi olası değildir. İnsan, sahip olduğu düşünce ve
değerlere göre hayatı inşa etmekte; doğasına uygun, aklını ve kalbini ikna/tatmin eden
doğru bir inanca ihtiyaç hissetmektedir.
Kelime ve kavramlar, varlığı anlamada insana rehberlik etmekte; sahip olunan
düşünce ve inançlar yaşam biçimine etki etmektedir.1 Kelime ve kavramların kendi
habitatı bulunmaktadır; kendi ortamında bulunmayan veya anlamı tahrif edilenler, kast
edildikleri manaları ihtiva edememekte, istenen çağrışımı yapamaz hale gelmektedir.
İnsan hayatının her safhasında yer alan itaat kavramı, bireyin dünya ve ahiret
hayatındaki huzur ve saadetini etkilemektedir. Kime, nasıl itaat edileceği, çalışmanın
ve aslında insanın odak noktasıdır.
İnanç ve eylem boyutuyla hayatın içerisinde yer alan dinin pasif ve etkisiz hale
getirilmesi, nefsin ilahlaştırılmasına ve insanın süfli emellerinin tutsağı haline
gelmesine zemin hazırlamaktadır. Çıkar, tüketim ve eğlence merkezli bakış açısı,
hedonizmi, hümanizmi ve narsizmi bireysel ve toplumsal boyutuyla tetiklemektedir.
Din eğitiminden beklenen, seküler ve beşeri dünya görüşlerine karşı, insanın fıtratına
uygun, ilahi irade ve buyrukları esas alan, bilinçli ve hür iradeye dayalı, yaratıcıya
iman ve itaat anlayışını pekiştiren ve yaygınlaştıran araştırma ve çalışmalar
yapmasıdır. İmanın, amel ve ve ahlak ile ilişkisinin sağlamlaştırılması, ilim ve ihlas
ile, bilginin içselleştirilmesiyle mümkün olabilmektedir. İnancın eylem ve ahlak ile
bağı kurulamadığında, teori ve pratik dengesi sağlanamadığında, dinin bireysel ve
toplumsal etkisi zayıflamaktadır.
Kendisini, çevresini ve en önemlisi yaratıcısını unutan, ahiret hayatı yokmuş
gibi davranan; ilahi irade ve istekleri, sınırsız sorumsuzluk ve özgürlük hayaliyle
değiştiren dünyaperestlerin varlığı, bunların insana ve dine verdiği zararın boyutları,
araştırmanın önemini ortaya koymaktadır. Yanlış düşünen ve eyleyen insanının yolu,
tarihsel süreç içerisinde ilahi bilgi ve elçiler aracılığıyla aydınlatılmıştır. Son ilahi kitap
olan Kuran-ı Kerim, tüm zamanlara ve tüm insanlığa hitap etmekte; yaratıcıya kulluk
ile insanın tüm bağımlılıklardan ve süfli esaretlerden kurtulacağını, ilahi iradeye ve
isteklere uygun hareket ettiğinde hakiki özgürlüğe ve mutluluğa kavuşacağını,
1
İbrahim Kalın, Açık Ufuk: İyi, Doğru ve Güzel Düşünmek Üzerine, İstanbul, İnsan Yayınları, 2021,
63, 97
2
bildirmektedir. Beşeri ve ilahi düzenin vaatleri, düşünceleri ve uygulamaları birbiriyle
örtüşmemekte; kutsal buyruklara boyun eğmeyenler, sanal bir mutluluk peşinde nefsin
köleliğine talip olmaktadır.
Din, insanıın zihniyetini ve nefsiyetini şekllendirmekte, bireyin aklına ve
kalbine hitap etmekte, hayata anlam kazandırmaktadır. 2 İnsanlar yaratılışı gereği
zayıftır; psikolojik ve fizyolojik ihtiyaçlarını karşılamak ve zayıflıklarını üstünlüğe
çevirebilmek için toplum içerisinde yaşamaktadır. İnsan, toplumun sahip olduğu kural
ve âdetlere bazen bilinçsizce tabi olmakta; kitle psikolojisinin yönlendirmesiyle, akıl
ve iradesini devre dışı bırakarak, toplumda saygın ve kabul edilmiş şahsiyet olabilmek
için hak ve hakikati araştırmadan geleneğe ve atalarına uyabilmektedir. 3 İnsanın,
biyolojik yönüyle fiziki çevreye uyması gereken kanunlar olduğu gibi, toplumsal
çevresine uyum sağlamak için uyması gereken kurallar da vardır.4 Düzen ve uyum, her
varlık için önemli olduğu gibi insan için de vazgeçilmezdir; düzensiz ve uyumsuz
hayatın sürdürülmesi mümkün olmamakta, insanın hem çevresiyle hem de tabiat ile
sünnetullah çerçevesinde hareket etmesi gerekmektedir. 5 İnsan, toplumu; toplum,
kural ve otoriteyi gerektirmekte; hak ve sorumluluklar adalet dengesinde buluşarak
düzen kurulmaktadır.
İslam düşüncesinde ilmin inanca, inancın eyleme, eylemin ahlaka evrilmesi
öngörülmektedir. Hayata yansımayan düşünce ve duygular itibar görmemektedir.
Dinin, eğitimin ve din eğitiminin en temel problemlerinden biri, teori ve pratik
dengesinin kurulamaması, düşünce ve eylemin içselleştirilememesidir. Seküler dünya
görüşlerinin dini ve ilkelerini hayattan uzaklaştırmaya çalışması, temelsiz bir yapı
oluşturma gayretine matuftur. İslamiyet, insanın içgüdülerini ve fiziksel ihtiyaçlarını
yok saymadan, onları bastırmadan, doğasına ve ilahi iradeye uygun bir şekilde
çözümlemektedir.
2
3
4
5
Muhammed Müctehid Şebusteri, Hermenötik Kuran ve Sünnet, İstanbul, Mana Yayınları, 2012, s.
315-317
Çiğdem Kağıtçıbaşı, Zeynep Cemalcılar, Dünden Bugüne İnsan ve İnsanlar -Sosyal Psikolojiye
Giriş-, 16. Bsk., İstanbul, Evrim Yayınevi, 2014, s. 275
Osman Özkul, Kültür ve Küreselleşme Kültür Sosyolojisine Giriş, İstanbul, Açılım Kitap, 2008, s.
45; Fazlurrahman, Ana Konularıyla Kurân, Çev.: Alpaslan Açıkgenç, Ankara, Ankara Okulu
Yayınları, 2016, s. 45
Mustafa İslamoğlu, Kurân Neslinin İnşası İçin Pasif İyiden Aktif İyiye, 9. Baskı, İstanbul, Düşün
Yayıncılık, 2013, s. 120-125; İbrahim Kalın, Barbar Modern Medeni: Medeniyet Üzerine Notlar,
2. Özel Bsk., İstanbul, İnsan Yayınları, 2019, s. 144
3
Araştırmanın
problemi;
yaratıcıya
ihtiyaç
hissetmeme
ve
özgürlük
düşüncesiyle nefsin arzu ve isteklerine mutlak itaati öneren, insanın yaratıcıya kul
olmasına ve itaat etmesine rıza göstermeyen, kutsalı değiştirmeye çalışan, modernist
seküler dünya görüşüyle yaygın hale gelen, yanlış ve sağlıksız itaat anlayışıdır. Haz ve
hız odaklı gelişmeler, insana sınırsız ve sorumsuz bir özgürlük alanı oluşturmakta;
mutluluk vadeden düşünce, oluşum ve uygulamalar, insanın bağımlılıklarını, esaretini,
huzursuzluğunu ve pişmanlıklarını artırabilmektedir. Dijitalleşen, sosyal ağlar ile
etkileşimini artıran modernizm; sanal dünyadan başlayarak düşünce ve ahlaka ilişkin
gerçek hayattaki her türlü kural ve sınırların kaldırılmasını, sorumluluk üstlenmeyen,
sınırsız özgürlüklük anlayışıyla eğlence endeksli bir yaşamı önermektedir.
Araştırmada cevabı aranan diğer sorular şunlardır:
İnsan, kime, nasıl itaat etmelidir?
Kader ve özgürlük arasında itaat nasıl anlaşılmalı, hangi temelde ele
alınmalıdır?
İtaati kolaylaştıran ve zorlaştıran faktörler nelerdir?
İtaat kültürü ve unsurları, itaatin dünyevi ve uhrevi sonuçları, nelerdir?
Din eğitimi bağlamında itaat nasıl değerlendirilmelidir?
Vahiy merkezli irade ve itaat, eğitimiyle birlikte modellenmebilir mi?
Her dinde ve özelde İslamiyet’te mevcut olan itaatin, şartları ve ölçüsü vardır;
tahrifatın, istismarın ve pişmanlıkların önlenmesi, itaatin doğru öğre(n/t)ilmesine ve
doğru uygulanmasına bağlıdır. Birey ve toplum açısından önemli olan, Allah’ın
varlığı-yokluğu hatta kâinatın sahibi olması değildir; asıl mesele kime, nasıl kulluk
yapılacağıdır. Tezin esası, özgür irade ve sorumlulukla ilintili olan itaattir. Hayatın ve
din eğitiminin temel kavramlarından biri olarak itaat, insan var olduğu günden itibaren
uygulaması olan güncel bir konudur.
Çalışma,
vahiy
ekseninde
oluşturulan
inancın,
yaratıcıya
itaat
ile
olgunlaştırılacağı hipotezi üzerine kurulmuştur. Bu bağlamda; iman, salih amel, itaat
ve ahlak arasında karşılıklı bir ilişki ve etkileşim olduğu kabul edilmektedir.
Araştırmanın konusu; insan, din, eğitim ve din eğitimi ile ilişkili olduğundan, alana
4
katkı sağlamakla birlikte, din eğitimi alanında ve disiplinlerarası yapılacak sonraki
çalışmalara kaynaklık etmeyi hedeflemektedir.
Araştırmanın konusu, Din Eğitimi Açısından Kurân-ı Kerim’de İtaat
Kavramıdır. Çalışmada; İslamiyet’te konu edilen itaat ele alınmış, diğer dinlerin itaat
anlayışına yer verilmemiştir. Araştıma; Kurân-ı Kerim’de açıklanan Allah’a itaat, Hz.
Peygambere itaat, ulü’l-emre itaat, anne ve babaya itaat, eşe itaat ve şeytana itaat ile
sınırlandırılmıştır. Konu, din eğitimi açısından incelenmiş; çalışmanın amacına katkı
sunduğu oranda diğer disiplinlerden yararlanılmıştır.
Üç bölümden oluşan bu çalışmanın merkezinde; fıtrata uygun, mutlak ve doğru
bir otorite belirleme ihtiyacından; doğru belirlenmeyen mutlak otoritenin, belirli bir
amaç için yaratılan insanı yanlış yola götürmesinden; dinin hükümlerinin kabulünden
sonra inananlar için tercih hakkının kalmamasından; insanın kendi yaptıklarından ve
gücüyle sınırlı bir şekilde sorumlu olmasından; bilinçsizce, inceleme ve araştırma
yapmadan, körü körüne uygulanacak yanlış itaatin sorumluluğunun bireye ait
olduğundan; sorumlulukta ve cezada şahsilik ilkesinin geçerli olduğundan, başkasının
suç ve cezasına ortak olunmamasından; bahseden ayetler bulunmaktadır.6
Bu çalışmanın amacı; vahiy temelli bir itaat kültürünün oluşmasına dayanak
oluşturmak, modern seküler dünya görüşünün önerdiği arzu ve haz odaklı sorumsuz
özgürlük anlayışının yerine; akıl, hür irade ve ilahi bilgiyle desteklenmiş, fıtrat ile
uyumlu, sorumlu özgürlük ve itaat anlayışının oluşturulmasına katkı sunmak, insanın
yaratıcıya itaat ile huzur ve mutluluk duymasına yardımcı olmak, ilahi öğretilerin
rehberliğinde kime/nasıl itaat edileceğinin kriterlerini tespit etmek, itaatin şartlarını ve
geçerlilik ölçüsünü, dünyevi ve uhrevi sonuçlarını belirlemek, itaati kolaylaştıran ve
zorlaştıran hususları, din eğitimi çerçevesinde açıklamaktır.
Bu çalışma, Allah’a, Hz. Peygambere, ulü’l-emre, anne ve babaya, eşe ve
şeytana itaati; teorik bir yaklaşımla, din eğitimi bağlamında ve Kurân-ı Kerim’deki
ayetler temelinde incelemeyi amaçlamaktadır. Araştırmada; irade, hürriyet ve
sorumluluklar kapsamında insanın itaati incelenmekte; din eğitimi açısından itaat
kavramı nasıl ele alınmalı, çerçevesi ve ölçüsü ne olmalı, hangi temele oturmalı,
topluma nasıl anlatılmalı, uyma eyleminin hangi durumlara bağlı olduğu, bireyin ve
6
Tevbe Suresi, 31; Furkan Suresi, 27-30, 43; Kıyamet Suresi, 36; Haşr Suresi, 7, 19; Nisa Suresi, 59,
65; Ahzab Suresi, 36, 66-68; Enam Suresi, 116; Araf Suresi, 54; Yusuf Suresi, 106; Bakara Suresi,
170
5
toplumun itaat ile kendini nasıl dönüştüreceği, şahsiyetin oluşumunda itaatin yeri ve
önemi nedir gibi temel sorulara, Kurân-ı Kerim’de övülen ve itaatleriyle insanlığa
rehber olan sahabenin örnekliğinde cevaplar aranmakta, vahiy merkezli irade ve itaat,
eğitimiyle birlikte modellenmeye çalışılmaktadır.
Çalışmanın bir diğer amacı; nefse, şeytana ve dünya hayatının aldatmacalarına
karşı, fıtrat desteğiyle güçlendirilmiş insanın gelişimini ve olgunlaşmasını sağlayacak
vahiy merkezli teorik bir zemin oluşturmaktır. Dünya hayatında ve ahiret hayatında
huzuru ve başarıyı hedefleyen İslamiyet, insanın ilahi bilgi ve eğitimle amacına
ulaşabileceğini bildirmektedir. Yaratıcıya iman ve itaat ile hayata anlam katacak olan
inasanın, hayata kuşatıcı ve bütüncül bakması; bireyin kendisiyle, çevresiyle ve
yaratıcısıyla ilişkisini doğru bir şekilde oluşturması, gerekmektedir.
Çalışma, nitel araştırmalarda kullanılan bir yöntem olan kavram analizi,
doküman, literatür tarama ve analizi yöntemiyle hazırlanmıştır. Nitel araştırma;
hermenötik yaklaşıma dayanmakta, bilgiye doğrudan erişme imkanı sunmakta; bağlam
ve olgu arasında betimleme, sentez ve genelleme yapılmasını kolaylaştırmaktadır.7
Nitel araştırma yöntemlerinden biri olan doküman, literatür tarama ve analizi;
araştırılan ve incelenen olgu hakkındaki tüm materyallerin, bilgi ve belgelerin tasnif
edilmesini, değerlendirilmesini, analiz edilmesini, betimlenmesini ve yorumlanmasını
içermektedir.8 Doküman tarama modeli, konu veya olay hakkındaki bilgi ve belgelerin
detaylı bir şekilde incelenmesi ve yorumlanması sürecini kapsamaktadır. Literatür
taraması, okuyucuya daha önceden yapılan çalışmaları değerlendirme, sonuçları
karşılaştırma ve sonradan yapılacak çalışmalarla ilgili farkındalık oluşturma imkanı
sunmaktadır.
Doküman tarama modelinde, konu veya olgu kendi vakıası içerisinde, herhangi
bir ekleme ve değiştirme yapılmaksızın mütalaa edilmektedir.9 Doküman ve literatür
tarama yönteminde, hangi belgelerin kullanıldığının tespiti, araştırılan konu ve olgu
ile yakından ilgilidir.10 Literatür taraması; araştırmaya konu olan kavram veya olgunun
çok yönlü incelenmesini, kuramsal alt yapısının hazırlanmasını ve benzer
Şener Büyüköztürk, Sosyal Bilimler İçin Veri Analizi El Kitabı, Ankara, Pegem Akademi
Yayıncılık, 2011, s. 22
8
Niyazi Karasar, Bilimsel Araştırma Yöntemleri, Ankara, Nobel Yayınları, 2002, s. 94
9
Niyazi Karasar, a.g.e., s. 77
10
Ali Yıldırım, Hasan Şimşek, Sosyal Bilimlerde Nitel Araştırma Yöntemleri, 2. Bsk., Ankara,
Seçkin Yayıncılık, 2000, s. 140-141
7
6
araştırmalarla karşılaştırma yapılmasını içermektedir. Literatür tarama yönteminde
özgün kitap ve makaleler, ana ve birincil kaynağı; araştırma konusuyla ilgili yapılan
diğer çalışmalar ikincil kaynağı oluşturmaktadır. 11 Din Eğitimi Açısından Kuran-ı
Kerim’de İtaat Kavramı isimli çalışmada, kavram analizi, doküman, literatür tarama
ve analizi yöntemi kullanılmış; araştırmayla ilgili bilgi ve belgeler detaylıca
incelenerek tahlil edilmiştir. Arşatırmada, eğitim, din eğitimi, din psikolojisi, din
felsefesi, din sosyolojisi, psikoloji, sosyoloji, kamu yönetimi alanındaki çalışmalardan
yararlanılmıştır.
Çalışmada; Kurân-ı Kerim’den ve hadislerden, konuya kaynaklık teşkil edecek
kitaplardan, hakemli dergilerde yayımlanan makalelerden, doktora ve yüksek lisans
tezlerinden yararlanılmıştır. Araştırmada birincil kaynak Kuran-ı Kerim ve hadislerdir.
Sözlükte birincil kaynak; İbni Manzur’un Lisanü’l-Arab, Ragıb el-İsfehani’nin
Müfredat adlı eserleridir. Araştırmada yararlanılan başlıca eserler hakkında aşağıdaki
açıklamaların yapılması mümkündür.
Mütefekkir, alim ve üçüncü Diyanet İşleri Reisi olan Ahmed Hamdi
Akseki’nin İslâm Fıtrî Tabiî ve Umumî Bir Dindir isimli kitabı; dinin mahiyetini ve
insanlık için zaruretini, fıtrat ile ilişkisini, vahyin akıl ile ilişkisini; dinin, vicdan ve
ahlâk ile ilişkisini, İslam’ın inanç, ibadet, amel ve ahlâk yönlerini, bireysel ve
toplumsal boyutlarını detaylı bir şekilde ele alan önemli bir eserdir. İslamiyet hakkında
hazırlanan kitap ve makalelere kaynaklık eden kapsamlı eser, konumuz olan itaat ile
yakın ilişkisi nedeniyle önemli bilgiler içermektedir.
İsmail Karagöz’ün Kur’ân’da Dört Kavram: İbadet, İtaat, İcabet, İttiba
isimli kitabında; her kavramın sözlük ve terim anlamları, kavramların Allah ile ilişkisi
ve Kurân-ı Kerim’den örneklerle anlatılmakta, istenen ve istenmeyen uyma eylemi
hakkında özlü bilgiler verilmektedir.
Ayhan Öz’ün Din Eğitimi ve Birey Oluşun İmkanı isimli kitabı; benlik
bilincinin oluşumu, birey olma, gelişim dönemlerinde din eğitimi ve birey oluş, dinin
ve modern insanın anlam arayışı, itaat, özgürlük ve sorumluluk, fıtrat, akıl, irade,
ahlak, birey-toplum diyalektiği konularını din eğitimi açısından değerlendirilmektedir.
Celaleddin Vatandaş’ın Tevhid ve Değişim isimli kitabı; tevhidin hakikatini,
rab ve ilah kavramlarının otorite ile ilişkisini, vahiy, risalet ve itaat gerçeğini, inkarın
11
Şenel Büyüköztürk, a.g.e., s. 43-44
7
ve şirkin itikadi ve ameli boyutlarını, bilginin kaynağını, sorumluluğu ve vahyin
gelenekle mücadelesini ele almaktadır.
Murat Sülün’ün Kurân-ı Kerim Açısından İman-Amel İlişkisi isimli
kitabında; farklı disiplinlerin iman-amel ilişkisine bakışı, iman ve amelin sözlük ve
terim anlamları ile kavramların zihinsel, duygusal ve davranışsal boyutları,
kavramların ilişkisi ve birbirlerini etkileme boyutları detaylıca değerlendirilmektedir.
Çalışmada yararlandığımız diğer başlıca kaynaklar; Recep Özkan, Bayram
Polat’ın İtaat Kültürü ve Din ile aynı yazarlara ait Toplumsal Bir Değer Olarak
Otorite, Mehmet Salmazzem’in Kur’an’a Göre “Sınırsız İtaat” Problemi, Mahsum
Aytepe’nin Fıtrat Kavramı Bağlamında İnsanın Orta Yolu Bulma Potansiyeli,
Furat Akdemir’in Kurân’da İtaat Kavramı ve Peygambere İtaatin Mahiyeti
makaleleri ile; Cemal Ağırman’ın Sünnette İtaat, M. Doğan Karacoşkun’un PsikoSosyal Açıdan İman (Dini İnanç)-Amel (Dini Davranış) İlişkisi, Münür Tezcan’ın
Kur’an’da İnsanın İç Denetimi adlı doktora tezleridir.
Din eğitimi açısından Kuran-ı Kerim’de itaat kavramı isimli bu çalışma; giriş,
üç bölüm ve sonuçtan oluşmaktadır. Giriş kısmında, araştırmanın problemi, amacı,
önemi, sınırlılıkları, metod ve kaynakları hakkında bilgi verilmiştir. Çalışmanın birinci
bölümünde; itaatin, kavramsal çerçevesi, sözlük ve terim anlamı açıklanmıştır. İtaatle
yakın anlam ilişkisi bulunan ittiba, i’tisam, ibadet, kunut ve İslam kelimeleri de bu
bölümde incelenen diğer başlıklardır. Sözlükte itaat kelimesinin; gönüllü olarak
uymak ve isteyerek yapmak anlamlarının öne çıktığını belirtmek gerekmektedir.
İtaatin terim anlamı; Allah’ın emir ve yasaklarına boyun eğmek, onlara uygun
davranmaktır. İtaatin sözlük ve terim anlamıyla yakın ilişkisi dikkat çekmektedir.
Çalışmanın ikinci bölümünde; sözlük ve terim anlamlarıyla kavramsal
çerçevesi oluşturulan itaatin, mahiyeti, tabii ve iradi itaat, mutlak ve mukayyet itaat,
sahabenin itaat anlayışı, itaat kültürü ve unsurları: otorite, fıtrat ve adalet, zorlama,
niyet ve ihlas, istişare ve muhasebe, güç yetirme ve sorumluluk, itidal, devamlılık, itaat
edilenler: yaratıcı, Hz. Peygamber, ülü’l-emr, ebeveyn, eş, şeytan, itaati kolaylaştıran
faktörler: iman, salih amel, mükafat umma, ceza kaygısı, nasihat, ilim, dua, itaati
zorlaştıran faktörler: heva, dünya sevgisi, zan, haset, gelenek, itaatin geçerlilik şartları:
iman, salih amel, ihlas, itaatin dünyevi sonuçları: düzen, disiplin, güven ve huzur,
itaatin uhrevi sonuçları: cennet ve cehennem açıklanmıştır.
8
Çalışmanın üçüncü bölümünde; din eğitimi, nefs ve irade eğitimi, irade ve
kudret, insanın özgürlüğü ve sorumluluğu, imtihan, ilahi bilgi ve insanın özgürlüğü,
ahlak, nifak, akıl, kalp, vicdan ve taklit başlıkları incelenmiştir. Sonuç bölümünde,
araştırmanın genel bir değerlendirmesi yapılmış, çalışmadan elde edilen sonuçlar ve
öneriler paylaşılmıştır.
9
BİRİNCİ BÖLÜM
İTAAT KAVRAMI
1. 1. İtaatin Kavramsal Çerçevesi
Kavramlar, doğası gereği tanımlamayı ve sınırlamayı gerektirmektedir. Her
kavramın taşıdığı bir anlam vardır; kavram kaybedildiğinde anlam da yok olmaktadır.
Anlamın kaybolması, değerleri ve ölçüyü değiştirmektedir. Kavram, muhteva
hakkında bilgi vermekte; yanlış idrak ve düşünceyi engellemektedir. İnsan, hayat
hakkında sahip olduğu anlayışa göre şahsiyetini ve davranışlarını belirlemektedir.
İnanç; insan ve hayat hakkında, hayatın öncesi, sonrası ve hayatın bunlarla ilişkisi
hakkında bilgi veren külli bir fikirdir. İtaat, dini içeriği bulunan bir kavram olmakla
birlikte hayatın tüm alanlarında yaygındır.
Kelimeler semboldür, nesneleri olduğu gibi gösteren ayna değildir; harita,
temsil ettiği ölçeği yansıttığı kadar, kelimeler de delalet ettiği manaya işaret
etmektedir. 1 Kavramlar, bir şeyi tanımlamanın en önemli araçları, insanlararası
iletişimin vazgeçilmez köprüleridir. 2 İnsan, kelime ve kavramlarla düşünmekte,
konuşmakta ve iletişim kurmakta; kelime, kalıp; kavram, muhteva olarak
değerlendirilebilmektedir. 3 Dini kavramlarda zihinsel öğrenme kadar duygusal ve
pratik boyuta da dikkat etmek gerekmektedir.4
Vahyin muhatabı olan ilk nesilde dünya ve ahiret hayatı arasındaki zihinsel
ayrım bulunmamaktadır; onlar, ahiret hayatından tamamen bağımsız bir dünya veya
dünya hayatından tamamen bağımsız bir ahiret tasavvur etmemişlerdir. Dini
kavramak, hayata yansımadığı sürece iman kabul edilmemektedir. “Ölümü ve hayatı
hanginizin daha güzel amel edeceğini sınamak üzere yaratan O’dur.”5 ve “İnsanlar
inandık demekle imtihan edilmeden bırakılacaklarını mı zannederler” 6 ayetlerini
birlikte değerlendirdiğimizde iman ile salih amel birlikteliğinin önemi daha iyi
1
2
3
4
5
6
Şahin Uçar, Varlığın Mana ve Mazmunu, İstanbul, İz Yayıncılık, 1995, s. 20
Celaleddin Vatandaş, Tevhid ve Değişim, s. 203
Cavit Sunar, “Din Nedir?”, Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, C.: 10, S.: 1, 1963, s.
65
Ahmet Arslan, Felsefeye Giriş, İstanbul, Vadi Yayınları, 2002, s. 21
Mülk Suresi, 2
Ankebut Suresi, 2
10
anlaşılmaktadır. İmtihan edilmek; irade ve kudret sahibi olmak, emre ve nehye
muhatap olmak, sorumluluk üstlenmek demektir. Emirlere uygun davranmak veya
itaatsizlik, amelin salih veya fasid olmasıyla ilgilidir. Kuran-ı Kerim, bir işin makbul
olması için iki şart öngörmektedir: Amelin salih olması ve yaratıcıya hiçbir şeyi ortak
koşmamak. 7 Allah’a zatında veya sıfatlarında ortak koşmak, şirktir. Niyet halis
olmadığında, bir iş Allah’ın rızası için yapılmadığında, dinen herhangi bir değeri
bulunmamaktadır. İslamiyet’te bedenin ve ruhun aynı istikamete yönelmesi, bir ve
bütün olarak yaratıcıya itaat etmesi, önem arz etmektedir.
Peygamber ve kitap gönderilmesinin hikmeti, insanlara Allah’ın varlığını
bildirmekten daha çok O’na hakkıyla kulluk edilmesine öncülük etmektir. Yaratıcının
varlığını kabul etmekle birlikte, o yaratıcının hayata müdahale etmesine, emir ve
yasaklar
belirlemesine
razı
olunmaması,
teslimiyet
ve
itaat
düşüncesiyle
örtüşmemektedir. Göklerin ilahı olanın yeryüzünde de hakim olması kaçınılmazdır.
“Onların çoğu ancak ortak koşarak Allah’a iman ederler”8 ayeti, imanın şirk ile yer
değiştirebileceğini, insanlardan bazılarının iman ile şirki karıştırabileceğini, haber
vermektedir. “Biz bunlara ancak bizi Allah’a yaklaştırsınlar diye tapıyoruz”9 ayeti,
Müşriklerin Allah’a ortak koşma gerekçesini açıklamaktadır. Allah’a aracılarla
ulaşabileceğini düşünenler, O’nu kendisini tanıttığı gibi anlamak yerine diğer canlı
varlıklara benzettikleri için dalalete düşmektedir. Allah, insana özel bir değer vermiş,
akıl ve iradesiyle onu yeryüzünün halifesi yapmıştır. İnsan, rabbine kulluk için
yaratılmış, 10 kime, nasıl kulluk yapılacağı vahiyle açıklanmıştır. Hz. Adem ile
insanlara ulaştırılan ilahi mesaj, Hz. Muhammed ile tamamlanmıştır.11 Nefis, heva ve
dünyadaki iktidardan pay isteme dürtüsü, insanın yaratıcıya boyun eğmesine engel
olabilmektedir. “Eğer yeryüzündekilerin çoğuna uyarsan seni Allah yolundan
saptırırlar. Onlar ancak zanna uyuyorlar ve onlar sadece yalan uyduruyorlar.”12, "Deki,
pis ile temiz bir değildir, pis-kötü olanın çokluğu hoşuna gitse de. Öyle ise ey akıl
sahipleri Allah'tan korkunuz ki kurtuluşa eresiniz.” 13 ayetleri insanların, çoğunluk
7
Kehf Suresi, 110
Yusuf Suresi, 106
9
Zümer Suresi, 3
10
Zariyat Suresi, 56
11
Ali İmran Suresi, 164; Taha Suresi, 134
12
Enam Suresi, 116
13
Maide Suresi, 100
8
11
yerine, hakka ve hakikate uymalarını tavsiye etmektedir. Hayrı ve şerri, helali ve
haramı belirleme yetkisi yaratıcıya aittir; yetkinin kime verildiği ve otoritenin kim
olduğu itaat açısından önem arz etmektedir. Helali ve haramı belirleme yetkisine sahip
olan, bunlar arasındaki derece farkını ve öncelik sırasını belirlemeye de yetkilidir.
"Deki, eğer babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, hısım akrabanız,
kazandığınız mallar, kesada uğramasından korktuğunuz ticaret, hoşlandığınız
meskenler, size Allah'tan, Resulünden ve Allah yolunda cihattan daha sevgili ise, artık
Allah emrini (azabını) getirinceye kadar bekleyin. Allah fasıklar topluluğunu hidayete
erdirmez." 14 ayetinde sevgi sıralaması ve ölçüsündeki yanlışlık, günah olarak
zikredilmektedir.
İnsanın her konuda ölçülü olması gerekmektedir. “İnsanlardan kimi de
Allah’tan başka şeyleri O’na eş tutuyorlar da onları Allah’ı sever gibi seviyorlar. Oysa
iman edenlerin Allah sevgisi daha kuvvetlidir”15 ayeti, en fazla sevgiyi mabudun hak
ettiğini ifade etmektedir. Sevgi, itaati gerektirmekte; insan, sevgisini sarf ettiği varlığa
itaat etmektedir. 16 Allah’ı sever gibi sevmek, Allah için sevmekten farklıdır 17 ve
şirktir. 18 İman, sevgiyle birlikte itaat ve teslimiyet gerektirmektedir. 19 Zorlamayla
kabul edilen bir inancın değeri olmadığı gibi20, sevgi ve gönül rızası olmaksızın itaat
de anlamını yitirmektedir. İnsanların amelleri, niyetlerine göre değer kazanmaktadır.21
İslam’ın hükümlerine uygun bir iş, Allah’ın rızasını elde etme gayesiyle yapıldığında
sevap değeri kazanabilmektedir. Kafirlerin güzel amelleri, Müslüman olduğu halde
İslam’a uygun olmayan eylemler ve Allah’ın rızasını kazanma niyetiyle yapılmayan
işler, sevap değeri kazanmamaktadır.
14
15
16
17
18
19
20
21
Tövbe Suresi, 24
Bakara Suresi, 165
Nadim Macit, Kurân ve Hadise Göre Şirk ve Müşrik Toplum, Konya, Damla Matbaacılık ve
Ticaret, 1992, s. 239
Nadim Macit, a.g.e., s. 239
Bakara Suresi, 165
Nisa Suresi, 60, 65
Bakara Suresi, 256
Ebu Abdillah Muhammed b. İsmail b. İbrahim el-Cufi el-Buhari, el-Camiu’s-Sahih, C.: I-VIII,
İstanbul, Çağrı Yayınları, 1992, Bedü’l-Vahiy, 1, İman, 41; Ebu İsa Muhammed b. İsa b. Sevre
(Yezid) et-Tirmizi, el-Camiu’s-Sahih, C.: I-V, İstanbul, Çağrı Yayınları, 1992, Fedailu’l-Cihad, 16;
Ebu Abdirrahman Ahmed b. Şuayb b. Ali en-Nesai, Sünen, C.: I-VIII, İstanbul, Çağrı Yayınları,
1992, Taharet, 60, Talak, 24, Eyman, 19; Ebu Abdillah Muhammed b. Yezid Mace el-Kazvini,
Sünenü İbni Mace, C.: I-II, İstanbul, Çağrı Yayınları, 1992, Zühd, 26; Ebu Abdillah Ahmed b.
Muhammed b. Hanbel eş-Şeybani el-Mervezi, Müsned, C.: I- VI, İstanbul, Çağrı Yayınları, 1982,
25, 43
12
Tüm kâinat için bir organizasyon ve yönetimden bahsetmek mümkündür.
Sorunların çözümü, güven ve huzur içerisinde birlikte yaşayabilmek için otoritenin
tesis edilmesine ve kurallara ihtiyaç vardır. Herkesin kendi otorite ve doğrularının
olması, kural tanımadan bunları uygulamaya çalışması, kaos oluşturmaktadır. Sosyal
nizamın devamlılığı, toplumun bütünlüğü, otoriteye ve itaat esasına dayanmaktadır.22
“Müminler ancak o kimselerdir ki; Allah anıldığı zaman kalpleri ürperir. Onun ayetleri
kendilerine okunduğu zaman (bu) onların imanlarını artırır. Onlar sadece Rablerine
tevekkül ederler. ”23 ayeti; itaat ve salih amelle birlikte imanın artabileceğine, isyan ve
günahlarla imanın azalabileceğine işaret etmektedir. İtaat, imanın meyvesidir. Mümin,
inandığı gibi yaşamadığında iman azalmakta; itaat ve salih ameller bireyi Allah’a
yaklaştırmakta, iman ve takvayı artırmaktadır. Akıl ve özgür irade sahibi insanın
hayatı, tercihlerden ibarettir; iman ve küfür, itaat ve isyan, hayır ve şer, bireye imtihan
için sunulan, mükafat veya cezaya konu olan alternatiflerdir.24
İtaat kelimesi Kurân-ı Kerim’de üç ayette taat şeklinde, yedi yerde isim olarak,
diğer yerlerde fiil olmak üzere seksen beş yerde geçmektedir. Kırk iki ayette de aynı
kökten gelen ve güç yetirmek anlamında kullanılan istitaat kavramı yer almaktadır. 25
Kurân-ı Kerim’de itaat kelimesine yakın anlamda kullanılan ittiba, İslam ve ibadet
kelimeleri birlikte değerlendirildiğinde, itaatin İslam’ın temel kavramlarından biri
olduğunu söylemek mümkündür.26 Temelde inkiyat, boyun eğmek, emri kabul ederek
hükmünü icra etmek 27 anlamına gelen itaatte esas olan gönüllülüktür, rıza ile tabi
olmaktır. 28 İtaat kelimesi genellikle bir emre uyulması için kullanılmaktadır ve bu
uyma, iradeye dayalı olmak durumundadır.29 Boyun eğmek; şeklen yapılan zorunlu bir
teslimiyetin ötesinde, içinde herhangi bir sıkıntı duymaksızın deruni bir kabul ile
22
23
24
25
26
27
28
29
Manzuriddin Ahmed, Kurân’da Anahtar Siyasi Kavramlar, İslam’da Siyaset Düşüncesi, Çev.:
Kazım Güleçyüz, İstanbul, İnsan Yayınları, 1995, s. 98
Enfal Suresi, 2
Nisa Suresi, 13-14
Muhammed Fuad Halil b. Ahmed, el-Mucemu’l Müfehres li Elfazi’l Kurâni’l Kerim, Kahire,
Daru’l Hadis, 1996, s. 528-530
Ömer Mahir Alper, “İtaat”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, C.: I-XLIV, İstanbul,
Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, 2001, No: 23, s. 444-445
Muhammed Salahi, Kamus-i Osmani, C.: I-IV, İstanbul, Mahmud Bey Matbaası, 1313, No: 1, s.
378
Muhammed Salahi, a.g.e., No: 2, s. 115-120
Ebu Hilal el-Hasen b. Abdillah b. Sehl el-Askeri, el-Furuku’l-Lugaviyye, Thk.: Muhammed
İbrahim Selim, Kahire, Daru-l İlim ve-s Sekafe, t.y., s. 221; Ebu’l-Feyz Muhammed Murteza ezZebidi, Tacu-l Arus min Cevahiri-l Kamus, Thk.: Muhakkiklerden Bir Grup, C.: I-XL, t.y., Darul Hidaye, t.y., No: 21, s. 461-462
13
uymaktır. “Hayır! Rabbine andolsun ki onlar, aralarında çıkan çekişmeli işlerde seni
hakem yapıp, sonra da verdiğin hükme içlerinde hiçbir sıkıntı duymaksızın, tam bir
teslimiyetle boyun eğmedikçe iman etmiş olmazlar.” 30 İman etmesi için kimse
zorlanmamakta; 31 iman ettikten sonra birey, dinin emir ve yasaklarından sorumlu
olmakta, ilahi öğretilerde tercih hakkı bulunmamaktadır. 32 “Allah ve resülü bir iş
hakkında hüküm verdikleri zaman, hiçbir mümin erkek ve hiçbir mümin kadın için
kendi işleri konusunda tercih kullanma hakları yoktur. Kim Allah'a ve resülüne karşı
gelirse şüphesiz ki o apaçık bir şekilde sapmıştır.”33 İmanın mücerret bilgiden ibaret
olmadığının ifadesi olan bu ayetlerde teslimiyet ve itaat vurgusu yapılmakta; itaatin
bilinçli, halis bir niyetle ve emre uygun olması talep edilmektedir.
İtaatin sevgi temelli isteğe bağlı olması esas olmakla birlikte, korkuya bağlı
olarak da gerçekleşebilmektedir.34 Peygamberlerin kıssalarının anlatıldığı ayetlerdeki
“Artık Allah’tan korkun ve bana itaat edin”35 emri, ceza korkusuyla yaratıcıya itaatin
imkanına işaret etmektedir. İtaat ve teslimiyet sadece davranışları değil, öncesinde
düşünce ve duyguları kapsamakta; düşünce ve duygu olgunlaşmadan doğru eylemler
gerçekleşmemektedir.
İslamiyet,
insanı
ve
hayatı
bir
bütün
olarak
değerlendirmektedir. İman, İslam’a göre düşünmeyi, hissetmeyi ve eylemeyi
gerektirmektedir.
İtaat; üst konumda bulunanın, yaptırım gücü ve emir verme yetkisi bulunanın
emrine uymaktır; üstün, alta itaati söz konusu değildir. Kurân-ı Kerim’deki
kullanımıyla genel olarak itaat; hayat ve otorite sahibi varlıklara yöneliktir; somut
olmayan olgu ve durumlar için bu kelime kullanılmamakta, onun yerine ittiba kelimesi
kullanılmaktadır.36 Kurân-ı Kerim, tevhide aykırı olduğundan şeytana, hevaya itaat
etmeyi yasaklamaktadır.37 İtaat kelimesinin canlı varlıklar için kullanılması, güç ve
otoriteyi içerisinde barındırdığına dair bir işaret sayılabilmektedir; zira güç ve otorite
canlı varlıklarda bulunmaktadır.38 İtaat kelimesi, insanın Allah ile olan ilişkisinde söz
30
31
32
33
34
35
36
37
38
Nisa Suresi, 65
Bakara Suresi, 256
Rasim Özdenören, Hadislerin Işığında Hz. Muhammed, İstanbul, İz Yayıncılık, 2018, s. 87
Ahzab Suresi, 36
Ebu Hilal el-Askeri, a.g.e., s. 184
Şuara Suresi, 150
Hamza Sadan, “Mekki ve Medeni Ayetlerin Semantik Çerçevesi: İtaat ve İttiba Kavramları Örneği”,
Kayseri, Erciyes Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Doktora Tezi, 2017, s. 41
Sad Suresi, 26; Kıyame Suresi, 25
Sadan, a.g.e., s. 44
14
konusu olduğu gibi insanlar arasındaki ilişkilerde de kullanılmakta, bu yönüyle ibadet
kelimesinden ayrılmaktadır; ibadet kelimesi sadece Allah ile insan arasındaki bir
durumu açıklamaktadır.39 İradesi bulunmayan varlıklar, Allah’a gönülden zorunlu bir
itaat ile teslimiyet göstermektedir. “Sonra duman halinde olan göğe yöneldi, ona ve
yeryüzüne: İsteyerek veya istemeyerek, gelin! dedi. İkisi de isteyerek geldik dediler”40
“Göklerde ve yerde olanların hepsi ister istemez Allah’a secde ederler” 41 İnsanın
amelini değerli kılan, tersi mümkün olduğu halde; itaat kelimesinin zorlama
olmaksızın isteyerek yapma anlamına da uygun olarak, iradesiyle Allah’ın emir ve
yasaklarına uymasıdır. İnsanın meleklerden üstün hale gelmesi, iman ve itaatiyle
mümkündür; insan, iman ve itaat etmediğinde hayvanlardan daha değersiz
olmaktadır. 42 Şeytanın ebedi cehennemle cezalandırılması, insanoğlunun cennet
nimetlerinden uzaklaşarak dünya imtihanına tabi tutulması, itaatle ilgili bir
meseledir.43 Hayatın başlangıcında itaat söz konusu olduğu gibi, sonunda da itaate
göre karşılık hazırlanmıştır. “Kim zerre miktarı hayr işlerse onu görür, kim de zerre
miktarı şer işlerse onu görür.”44
İtaat kelimesi كرهkelimesinin zıt anlamlısı olarak, bir şeyi gönül rızasıyla,
isteyerek yapmak şeklinde kullanılmaktadır. İtaat kelimesinin dört ayette سمعنا
fiilinden sonra yer alması; şuursuz bir teslimiyetten daha çok, bilinçli bir anlayış ve
uymanın önemine işaret etmektedir.45 Kelimenin türevlerinden olan \ستطاعةkavramı;
yapılacak işin muhatabın gücüyle sınırlı olma, onun gücünü aşmama özelliği öne
çıkmaktadır. İtaat kelimesinin, kendisiyle yakın anlamda kullanılan \تبعkelimesinden
farkı; itaat kelimesinin bir talep olarak kullanılmasıdır. \تباعuyma anlamı daha çok
zorlama ve bir emir olmaksızın bir yolu, insanı model alarak ona uygun davranmak
şeklinde kullanılmaktadır. İtaat edenin de edilenin de ayrı sorumlulukları
bulunmaktadır. İnsanın kime, nasıl ve ne ölçüde itaat edeceği, dünya ve ahiret
konumunu ve huzurunu etkilemektedir.
39
40
41
42
43
44
45
Ebu Hilal el-Askeri, a.g.e., s. 221
Fusssilet Suresi, 11
Ra’d Suresi, 15
Furkan Suresi, 44
Bakara Suresi, 30
Zilzal Suresi, 7-8
Bakara Suresi, 285; Nisa Suresi, 46; Maide Suresi, 7; Nur Suresi, 51
15
İtaat kavramı, farklı toplum, din ve düşünce sistemleri için farklı anlamlar
ihtiva etmektedir. Cahiliye döneminde Araplar, haksız da olsa akraba ve kabilesinin
yanında yer almak istemiş, kan bağına çok önem vermiştir.46 Çölde hayatta kalmak
için ölçüsüz itaat kültürü gelişmiş, gelenekler tabu haline gelmiş ve topluma egemen
olmuştur. İslam ile birlikte itaatin sınırları ve ölçüsü belirlenmiş; kime nasıl itaat
edileceği açıklanmıştır. Allah’a ve resulüne itaat ile ülü’l-emr’e, eşe, anne ve babaya
itaat etmenin özellikleri farlılık arz etmektedir.
İnsan, kendisini yaratan, yaşatan ve her türlü nimetle kuşatan rabbine karşı
nankörlük etmeden, iman ve itaatle teslimiyet gösterdiğinde; haddini ve hesabını
bildiğinde, her iki dünyada huzura ve başarıya ulaşabilmektedir. “Ey kullarım! Eğer
öncekileriniz, sonrakileriniz, insanlarınız ve cinleriniz, sizden en takva sahibi bir
adamın
kalbi
üzere
olsalar, (bu
tutumları) benim
mülküme
hiçbir
şey
katmaz/arttırmaz. Ey kullarım! Eğer öncekileriniz, sonrakileriniz, insanlarınız ve
cinleriniz sizden en fasık bir adamın kalbi üzere olsalar, (bu tutumları) benim
mülkümden hiçbir şey eksiltmez."47 kutsi hadisi, insanların iman ve itaatine, Allah’ın
ihtiyacı olmadığını; kulluğa ihtiyacı olanın, sınırlı ve bağımlı mahlukat olduğunu
haber vermektedir.
1. 2. İtaat Kelimesinin Sözlük Anlamı
طوعmastarından türetilen اطاعةkelimesi; boyun eğmek, emri kabul ederek
hükmü icra etmek anlamında kullanılmaktadır.48 Birine uymak,49 birini takip etmek,50
yumuşak davranmak, 51 mani olmamak, isteyerek yapmak, gönülden boyun eğmek,
ibadet yapmak, uygun görmek, kabul etmek,
46
47
48
49
50
51
52
53
52
yardımcı olmak, 53 gönüllü olarak
Celalaeddin Vatandaş, Tevhid ve Değişim, İstanbul, Pınar Yayınları, 2006, s. 30
Müslim, Birr, 35; İbni Mace, Zühd, 30; Tirmizi, Kıyame, 48
Muhammed Salahi, a.g.e., No: 1, s. 378
Ebu’l Huseyn Ahmed b. Faris b. Zekeriyya, Mu’cem Mekayisı’l-Luğa, Thk.: Abdusselam
Muhammed Harun, C.: I-IV, Beyrut, Daru’l-Ciyl, t.y., No: 3, s. 1256
Ebu Nasr b. İsmail b. Hammad el-Cevheri, es-Sıhah, Tacu’l-Luğa ve Sıhahu’l-Arabiyye, Thk.:
Ahmed Abdulgafur Attar, C.: I-VI, Kahire, Kitabu’l-Arabi, 1956, No: 3, s. 1256
Ebu’l-Fadl Cemaluddin Muhammed b. Mükerrem İbni Manzur, Lisanu’l-Arab,C.: I-XV, Beyrut,
t.y., No: 6, s. 241
İbni Manzur, a.g.e., No: 6, s. 240-242
Carullah Ebu'l-Kasım Mahmud b. Ömer ez-Zemahşeri, el-Keşşaf an Hakaiki't-Tenzil ve Uyuni'lEkavil fi Vücuihi't-Te'vil, C.: I-IV, Beyrut, Daru'l-Fikr, 1397/1977, s. 398
16
emredilen bir şeyi yerine getirmek
54
anlamları, sözlüklerde kullanılmaktadır.
Emredilmese de bir eylem söz konusu olduğunda bu fiilin kullanılabileceğini söyleyen
de vardır.55 Şerif Cürcani ise bu kelimenin isteyerek tabi olma anlamında sadece Allah
dışındaki varlıklar için söz konusu olabileceğini ifade etmektedir, zira insanlar
istemese de O’nun kurallarına boyun eğmektedir.56 Kâinat için belirlenmiş kanunlar
ile dini kurallar birbirinden ayrılmaktadır. İnsanlar ve diğer canlılar, yaşam için gerekli
olan kanunlara uymak dışında bir seçeneğe sahip değildir. Dini kurallar, insanlar için
hayır ve şerri, helal ve haramı belirlemekte, insanlar itaatle sorumlu tutulmaktadır.
İtaat kelimesinin aslı olan ( ط و ع-) çeşitli kalıplarda ve farklı anlamlarda
kullanılmaktadır. Dil bilginlerinin çoğunluğuna göre hem müteaddi (nesne
alan/geçişli) hem de lazım (nesne almayan/geçişsiz) fiil olarak kullanılmaktadır.57 طا ع
‘nın ifal babındaki kullanımı ve anlamı hemen hemen aynıdır, boyun eğmek
anlamındadır; insan ve diğer varlıklar için bu kelime kullanılabilmektedir. طا عile
َ boyun
ا طا عarsındaki fark olarak dil bilginleri şöyle bir açıklama yapmaktadır: ع
َ طا
eğmek anlamına gelirken, أطاعemri yerine getirmek anlamında kullanılmaktadır. 58
ع
kelimesi وافقile aynı manaya karşılık gelmekte, “görüşüne katıldı, birisine
َ طاو
َ
muvafakat etti, birisinin görüşüne katılmakla ona itaat etti” anlamındadır. 59 Taat
kelimesinin istifal babındaki kullanımı “güç yetirmek, bir şey için takati olmak”
anlamında kullanılmaktadır.60 Bu kalıptaki kullanımın insana özel olduğunu söyleyen
dil bilginleri vardır.61 İnfial ve müfaale babında kelime kök anlamıyla uyumludur.62
Tefil babında; boyun eğdirmek, itaat ettirmek, cesaretlendirmek, kolaylaştırmak,
yardım etmek gibi anlamlar için kullanılmaktadır.63 “Nefsi onu kardeşini öldürmeye
54
55
56
57
58
59
60
61
62
63
Zebidi, a.g.e., No: 21, s. 461-462; Mecduddin Muhammed b. Yakub el-Firuzabadi, Besairu Zevi’tTemyiz fi Letaifi’l Kitabi’l Aziz, Thk.: Muhammed Ali Neccar, C.: I-V, Kahire, 1387, No: 3, s.
519
İbni Manzur, a.g.e., No: 6, s. 241
Şerif Cürcani, a.g.e., s. 140
Ebu Mansur Muhammed b. Ahmed b. Ezher el-Ezheri el-Herevi , Tehzibü’l -Lüga, Thk.:
Muhammed Avd Merab, C.: I-VIII, Beyrut, Darü İhyai’t-Türasi’l-Arabi, 2001, No: 3, s. 66; Cevheri
a.g.e., No: 3, s. 1255; Ragıb Ebu’l-Kasım el-Hüseyin b. Muhammed el-İsfehani, el-Müfredat fî
Garibi’l-Kur’an, Thk.: Safvan Adnan Ed-Davudi, Beyrut, Daru’l-Kalem- Ed-Daru’ş-Şamiyye,
1412, s. 529.
Ezheri, a.g.e., No: 3, s. 66; İbni Manzur, a.g.e., No: 6, s. 240
Cevheri, a.g.e., No: 3, s. 1255; İbni Manzur, a.g.e., No: 6, s. 240; Zebidi, a.g.e., No: 21, s. 461-462
Cevheri, a.g.e., No: 3, s. 1255; İbni Manzur, a.g.e., No: 6, s. 240; Zebidi, a.g.e., No: 21, s. 462
Ragıb, a.g.e., s. 530; Zebidi, a.g.e., No: 21, s. 464
Zebidi, a.g.e., No: 21, s. 462
Ezheri, a.g.e., No: 3, s. 66
17
teşvik etti, onu cesaretlendirdi” ayeti bu kullanıma örnektir. 64 Tefa’ul babındaki
anlamı ise; kendine zorunlu olmayan bir şeyi kendi isteğiyle yapmak, kendini itaat
etmeye zorlamak, farz olmayan bir şeyi gönüllü ve nafile olarak yapmaktır.65 “Kim
isteyerek bir hayır yaparsa, o kendisi için yapılmış bir hayırdır” ayetindeki kullanım
bu manadadır. 66 İtaat eyleminin ismi olan “taat” ise, 67 daha çok verilen emri
kabullenme durumunda kullanılmaktadır.68 Kurân-ı Kerim’de taat kelimesi üç yerde
geçmektedir.69
İtaat kelimesinin sözlüklerdeki yaygın kullanımında aşağıdaki manalar öne
çıkmaktadır:
a-Boyun Eğmek: الورق
َ َجراد قَد أَطا-Yaprakların kendisine itaat ettiği çekirgeler- yani
َ ع لَه
yapraklar çekirgelerin kendilerini yemesine boyun eğmiş, engel olmamıştır.70
b-İsteyerek Yapmak: Bu manada irade sahibi bir varlık söz konusu olmaktadır. جاء
فالن طاءعا-Falan adam isteyerek (zorlama olmaksızın) geldi.71
c-Gönüllü Olarak Uymak: “ لسانه ال يطوعه اى اليتابعهDili ona itaat etmiyor, yani ona
uymuyor”72
Söz dinleme, alınan emre uyma ve emre uygun davranma anlamları da itaat
kelimesinin diğer yaygın kullanımlarını göstermektedir.73
1. 3. İtaat Kelimesinin Terim Anlamı
İsyanın zıddı olarak; emirde vacip veya mendup, nehiyde haram veya mekruh
farkı gözetmeksizin, emredileni yapmak, nehyedilenden kaçınmak şeklinde tarif
64
65
66
67
68
69
70
71
72
73
Maide Suresi, 30
Ezheri, a.g.e., No: 3, s. 66; Ragıb, a.g.e., s. 530; Zebidi, a.g.e., No: 21, s. 464; Cevheri, a.g.e., No:
3, s. 1255
Bakara Suresi, 184
İbni Manzur, a.g.e., No: 6, s. 240; Zebidi, a.g.e., No: 21, s. 461-462; Firuzabadi, a.g.e., No: 3, s. 519
Ragıb, a.g.e., s. 529
Nisa Suresi, 81; Nur Suresi, 53; Muhammed Suresi, 21
İbni Manzur, a.g.e., No: 6, s. 240
Zebidi, a.g.e., No: 21, s. 462; Cevheri, a.g.e., No: 3, s. 1255
İbni Manzur, a.g.e., No: 6, s. 240
Ferit Develioğlu, Osmanlıca-Türkçe Ansiklopedik Lugat, Ankara, Doğuş Matbaası, 1970, s. 560;
Mustafa Nihat Özön, Osmanlıca-Türkçe Sözlük, 6. Basım, İstanbul, İnkılap-Aka Kitabevleri,
1979, s. 404; D. Mehmet Doğan, Büyük Türkçe Sözlük, 11. Basım, İstanbul, İz Yayınları, 1996, s.
565; M. Ali Ağakay, Türkçe Sözlük, 5. Basım, Ankara, T. T. K. Basımevi 1969, s. 384
18
edilen74 itaat; terim olarak genel anlamda Allah’ın emir ve yasaklarına boyun eğmek,
onları kabullenmek anlamına gelmektedir. Kelam terimi olarak itaat, Ehli Sünnete
göre “emre muvafakat etmek”, Mutezileye göre ise “iradeye muvafakat etmek”
anlamında kullanılmaktadır. 75 İtaatin zıddı olan isyan; emre muhalefet etmek veya
nehye muvafakat etmek şeklinde açıklanmaktadır.76
İtaat, muhtevası geniş olan bir terimdir; itaat edilene göre kapsamı
farklılaşmaktadır. Allah’a itaat, ibadet ve kulluk manası kazanırken; peygambere, emir
sahiplerine, eşe, anne ve babaya itaat, farklı bir boyut ve içerik kazanmaktadır.
Ebu Hilal el-Askeri; "İbadet, boyun eğmenin en ileri derecesi olduğundan ancak nimet ihsan
etme hususunda en yüce makamda olan zat buna layıktır. Bunun için Allah’tan başkasına ibadet etmek
uygun değildir. Taat ise, makamca kendisinden yüksekte olan birinin isteğine uygun hareket etmektir.
Hem insanlara hem de Allah'a taat söz konusu iken, ibadet sadece Allah'a yapılır.” 77 açıklamasıyla
taat ile ibadet arasındaki farkı açıklamaktadır.
İtaat, beraberinde sevgiyi, sevgi de emrin gereğini yerine getirmeyi zorunlu
kılmaktadır. Allah’ın rızası için yapılmayan işler, itaat değeri kazanmamaktadır. İtaat,
“iradeye uygun hareket etme” manası taşıdığından; emirden habersiz gerçekleşen
eylem, emre uygunluk olsa bile itaat kabul edilmemektedir.78 Bilinç, irade ve niyet söz
konusu olursa eylem, itaat niteliği kazanabilmektedir. Şeytanın vesvesesi ve davetine
uyanlar, her ne kadar şeytana itaat etmeyi kastetmeseler de zımnen ona tabi olmuş,
onun isteklerine boyun eğmiş kabul edilmektedir. 79 Aslolan gönüllülük olsa da
isteyerek veya istemeyerek, yetkili birinin emrine uymak itaattir. İtaatin söz konusu
edilmesi halinde emredenin ve emre icabet edenin olması zaruridir. Üstün alta itaati
74
75
76
77
78
79
Ebu Mansur Abdülkahir b. Tahir et-Temimi Bağdadi, Usulu’d-Din, İstanbul, y.y., 1990, s. 25; Ebu
Bekir Muhammed b. Ahmed b. Ebu Sehl Serahsi, Usulu’s-Serahsi, İstanbul, y.y., 1990, s. 111,
Ebu’l Fadl Şihabuddin Ahmed b. Ali b. Muhammed b. Hacer el-Askelani, Fethu’l-Bari bi Şerhi
Sahihi’l-Buhari, Beyrut, y.y., 1402, s. 95; Bedruddin Ebu Muhammed Mahmud İbn Ahmed,
Umdetü’l-Kari Şerhu Sahihi’l-Buhari, Mısır, y.y., 1392/1972, s. 107; Muhammed Ali b. Ali
Tehanevi, Keşşafü Istılahati’l-Fünun Ve’l-Ulum, Thk.: Ali Dahruc, Beyrut, y.y., 1996, s. 915
Bağdadi, a.g.e., s. 251; Ebu Abdillah Muhammed b. Ömer Fahreddin Razi, Mefatihu’l-Gayb
Tefsiru’l-Kebir, Beyrut, y.y., 1934, s. 143; Şerif Cürcani, a.g.e., s. 140, Tehanevi, a.g.e., No: 2, s.
914
Bağdadi, a.g.e., s. 252
Ebu Hilal el-Askeri, a.g.e., 182
Ebu Hilal el-Askeri, a.g.e., s. 182
Ebu Hilal el-Askeri, a.g.e., s. 183
19
mümkün olmadığından otorite, gücünü yukarıdan aşağıya doğru uygulamakta;80 üst,
alta emir vermekte veya rica etmektedir.81 Allah, insana her türlü nimeti vermiş, elçi
ve kitap göndererek hak yolu göstermiş ve kendisine kulluk edilmesini emretmiştir.
Yaratıcıya iman ve itaat edenler cennetle müjdelenmiş, isyan edenler cehennem ile
uyarılmıştır. İnsan, aciz olarak yaratıldığından kendisinden güçlü olana boyun
eğmekte, fıtratı gereği yüce bir varlığa tapınma ihtiyacı hissetmektedir. 82 İnsan,
kendisini yaratan ve yaşatan rabbine itaat etmediğinde, kendi nefsi dahil başkaca bir
çok varlığı ilah zannederek ona itaat edebilmekte, dünya ve ahiret hüsranını
yaşamaktadır.83 İslamiyet’te, imansız bir itaat yoktur; Allah’a ilk itaat, O’na imandır.
İtaat, mutlak (sınırsız) ve mukayyet (sınırlı) olarak farklı anlam ve uygulamalar
içermektedir. Tüm varlıklar, yaratıcının hayatın sürekliliği ve düzeni için var ettiği
kurallara boyun eğmek zorundadır. “Onlar Allah’ın dininden başkasını mı arıyorlar!
Oysa göklerdekiler ve yeryüzündekiler isteyerek veya istemeyerek hep O’na boyun
eğmişlerdir ve O’na döndürüleceklerdir.” 84 Mahlukatın, hayatın zaruri kanunlarına
tabi olması mutlak itaat olarak adlandırılmaktadır. Akıl ve irade ile tezyin edilen insan,
emanet ve sorumluluk yüklenmekte, imtihana tabi tutulmaktadır. İslamiyet’te mutlak
itaat, sadece Allah için ve dini hüküm içeren konularda O’nun elçisi Hz. Muhammed
için geçerlidir.
1. 4. İtaatle Yakın Anlamlı Kelimeler
Örtülü kelimenin manasını ortaya çıkarmanın en iyi yolu, benzer anlamı olan
kelimeleri bir araya getirmek, kıyaslayarak benzerlik ve farklılıklarını ortaya
çıkarmaktır.85 Her kelimenin kendine has manası vardır; başka kelime ve kavramlarla
olan ilişki nedeniyle izafi anlamlar kazanarak anlam kayması yaşansa da asıl mana
değişmemektedir.86 İtaat kelimesi ittiba, i’tisam, ibadet, kunut ve İslam kelimeleriyle
80
81
82
83
84
85
86
Recep Özkan, Bayram Polat, “Toplumsal Bir Değer Olarak Otorite”, Journal Of World Of Turks,
C.: 9, No: 3, 2017, s. 114
Serahsi, a.g.e., No: 1, s. 111
Recep Özkan, Bayram Polat, “İtaat Kültürü ve Din”, Journal Of World Of Turks, C.: 8, No: 3,
2016, s. 142
Hüseyin K. Ece, İslam’ın Temel Kavramları, İstanbul, Beyan Yayınları, 2000, s. 322
Ali İmran Suresi, 83
Toshihiko Izutsu, Kurân’da Allah ve İnsan, Çev.: Süleyman Ateş, İstanbul, AÜİF Yayınları, s. 62
Toshihiko Izutsu, Kurân’da Allah ve İnsan, s. 21
20
yakın anlamlıdır. Kurân-ı Kerim’de itaat kelimesi yerine bu kelimeler de
kullanılmaktadır.
1. 4. 1. İttiba
“ ” ِّات َباعkelimesinin kökü “ ” تبعdır; takip etmek, arkasından veya birlikte
gitmek, izlemek, uymak, peşine düşmek, peşinden yürümek gibi anlamları vardır. 87
Tabi olmak; bedenle takip etme, izleme şeklinde veya emre, buyruğa itaat etmekle
olmaktadır.
88
İfal babında ( ) أَتبعizlemek, yetişmek, yakalamak anlamlarına
gelmektedir. 89 İftial babında ( ) اتَّبع, kök kelime gibi, birlikte gitmek, bir adamın
arkasından gitmek anlamlarına gelmektedir. “ ” تبعve ‘ اتَّبعnın aynı anlama geldiğini
söyleyen dil bilginleri vardır. 90 Tefa’ul babındaki kullanımında kelime, bir şeyin
peşinden aralıklarla başka bir şeyin gelmesi, birinin başka bir kişinin hizasında veya
peşinden takip etmesi anlamı kazanmaktadır.91
“ ” تبعkökünden türetilen kelimeler Kurân-ı Kerim’de 160 ayette, 13’ü isim
158’i fiil olmak üzere toplam 171 kez kullanılmaktadır.92 En çok kullanılan fiil “ ” اتَّبَ َع
dır.93 Kurân-ı Kerim’deki 171 kullanımdan 116 tanesi Mekki ayetlerdedir ki bu da
kullanımın yaklaşık 2/3’sine tekabül etmektedir.94 Mekke’de Müşrik bir topluma hitap
eden ayetlerde zanna, hevaya ve nefse tabi olunması şeklindeki kullanım, kelimenin
sözlük anlamıyla da uyumludur. Mekke döneminde vahyedilen ayetlerde
peygamberlere95 ve vahye96 ittiba emredilirken; hevaya,97 bozguncu ve bilmeyenlerin
yoluna, 98 Şeytanın adımlarına, 99 zanna 100 tabi olmak yasaklanmaktadır. Medeni
87
88
89
90
91
92
93
94
95
96
97
98
99
100
İbni Manzur, a.g.e., No: 8, s. 27; Firuzabadi, a.g.e., No: 2, s. 293; Zebidi, a.g.e., No: 20, s. 372; Halil
b. Ahmed, a.g.e., No: 2, s. 78
Ragıb, a.g.e., 162; Firuzabadi, a.g.e., No: 2, s. 293
Ezheri, a.g.e., No: 2, s. 167
Ezheri, a.g.e., No: 2, s. 167
Ezheri, a.g.e., No: 2, s. 167
Hamza Sadan, a.g.e., s. 95
Hamza Sadan, a.g.e., s. 96
Hamza Sadan, a.g.e., s. 96
Araf Suresi, 158; Meryem Suresi, 43; Yasin Suresi, 20-21; Taha Suresi, 90
Enam Suresi, 106; Yunus Suresi, 109; Casiye Suresi, 18; Araf Suresi, 3; Zümer Suresi, 55; Enam
Suresi, 153; Enam Suresi, 155; Lokman Suresi, 15; Nahl Suresi, 123
Enam Suresi, 150; Şura Suresi, 15; Sad Suresi, 26
Araf Suresi, 142; Yunus Suresi, 89
Enam Suresi, 142
Yunus Suresi, 31; Necm Suresi, 28; Enam Suresi, 148; Yunus Suresi, 66
21
surelerde ittiba kelimesi 55 defa kullanılmaktadır. 101 Bu surelerde vahye, 102 ve
Allah’ın indirdiğine 103 ittiba emredilirken; Şeytanın adımlarına, 104 hevaya 105 uymak
yasaklanmaktadır. Tabi olunan varlık veya nesnenin durumuna göre olumlu ve
olumsuz manalar için kullanılan ittiba kelimesi, Kurân-ı Kerim’de yer alan önemli
kavramlardan biridir.
İttiba kelimesi, itaat kelimesi yerine kullanılan en yakın anlamlı kelimedir.
İttiba ile itaat kelimesinde gönülden ve isteyerek yapmak esas olduğundan her iki
kelime birbiriyle benzeşmektedir. İtaat kelimesi somut varlıklar Allah ve resulü için
kullanılırken; ittiba kelimesi, hem somut hem de heva, nefis ve zan gibi soyut
kelimelerle kullanılabilmekte ve bu yönüyle birbirlerinden ayrışmaktadır. Diğer bir
ayrışma yönü, itaat; otorite sahibi üstün emrine dışsal bir zorunluluk nedeniyle alt
konumununda bulunanın uyması iken; ittiba’da ast üst farkı gözetmeksizin daha çok
ikna olunarak içten gelen bir dürtüyle emre uyma söz konusudur. Otoritenin olduğu
yerde yaptırım; olmadığı yerde rıza, bireysel insiyatif bulunmaktadır. Emir ve talep
neticesinde uyma eylemi gerçekleşiyorsa itaat; emir olmaksızın kendiliğinden içsel bir
dürtüyle yapılan uyma söz konusu ise ittiba olarak adlandırılmaktadır. Buna göre her
itaat aynı zamanda bir ittiba iken, her ittiba itaat anlamı taşımamaktadır. Kurân-ı
Kerim’de “Allah’a itaat edin” emri zikredilmesine rağmen, Allah lafzına izafe edilen
ittiba kelimesi bulunmamaktadır.
1. 4. 2. İ’tisam
Asame fiilinden türetilen i’tisam kelimesinin sözlükte bir şeye el ile yapışıp
tutmak ve tehlikeden korunmak, tutunmak, sımsıkı sarılmak, sığınmak, korumak ve
korunmak gibi anlamları vardır.
106
İsmet; men etmek, engellemek, korumak
anlamında kullanılmaktadır. İsmet kelimesini Allah’ın, kulu şerden koruması, onu
kişiden uzaklaştırması şeklinde yorumlayan dil bilginleri vardır. 107 Kişi Allah’ın
101
102
103
104
105
106
107
Hamza Sadan, a.g.e., s. 134
Ahzab Suresi, 32
Bakara Suresi, 170
Bakara Suresi, 208; Nur Suresi, 21; Bakara Suresi, 168
Maide Suresi, 48-49; Nisa Suresi, 135; Maide Suresi, 77
Cevheri, a.g.e., No: 5, s. 1986-1987; Ragıb, a.g.e., s. 340; İbni Manzur, a.g.e., No: 12, s. 403-406
Halil b. Ahmed Ebu Abdurrahman el-Ferahidi, Kitabü’l-Ayn, Thk: Mehdi el-Mahzumi, y.y., Daru
Mektebeti’l-hilal, y.y., C.: I-VIII, No: 1, s. 313
22
lütfuyla günahtan sakındığında “i’tesamtü billahi” denilmektedir.108 Peygamberlerin
günahtan korunması anlamındaki sıfat, ismettir. Elçilik görevinde eksiklik ve hata
olmaması için nebiler Allah tarafından korunmakta, günah işlememektedir; onlar
örnektir, yanlışa konu olmamaktadır.
İ’tisam; tutunmak, temessük etmek, sımsıkı sarılmak manası itibariyle itaat
kavramıyla yakından ilişkilidir. İtaat etmek, emre sımsıkı sarılmak ve tutunmakla
mümkün olmaktadır. İ’tisam kelimesi Kurân-ı Kerim’de beş yerde geçmektedir.
“Toptan Allah’ın ipine sarılın, ayrılmayın. Allah’ın size olan nimetini anın.” 109
Ayetindeki “Allah’ın ipi” çoğu defa Kurân-ı Kerim olarak açıklanmakta; “Kurân
semadan yeryüzüne uzatılmış Allah’ın ipidir.” 110 hadisi bu mana için delil kabul
edilmektedir. Ayette Allah’ın ipine “toptan” sarılın ifadesi; bireysel olarak iman ve
itaat ile Allah’a yönelmenin yeterli olmadığına; iyiliğin emredilmesi ve kötülüğün
nehyedilmesiyle hayır ve hakikatte birleşmiş bir topluluğun zorunluluğuna, işaret
etmektedir. Talep edilen, toplumun bütünüyle dine ve kitaba sarılmasıdır. Elmalılı
Hamdi Yazır, tefsirinde bu ayete ilişkin yaptığı açıklamada, tehlikeli bir yolun
kenarında bulunan bir ip veya kuyuya düşeni çıkarmak üzere sarkıtılan bir ip
olduğunda, ona tüm imkan ve hırsıyla tutunması gereken bir toplum örneğinden
bahsetmektedir.111 Hayata tutunmak olarak isimlendirebileceğimiz bu durum farklı bir
ayette zikredilmektedir. “Ey iman edenler, hayat verecek şeylere sizi çağırdığı zaman
Allah ve Resulü’ne uyun.”112 Çocuğun korku anında anne ve babasına sarılması gibi,
insanın dünya ve ahiret korkularından emin olmak için de vahye sarılması
gerekmektedir.
Tutunma ve sımsıkı sarılma, düşme söz konusu olduğunda gündeme
gelebilecek bir kavramdır. Cennetten dünyaya düştüğü kabul edilen insanın
olgunlaşması ve tekrar ana yurduna yükselmesi için ilahi öğretilere ve Allah’ın ipine
sarılması gerekmektedir. Peygamberler yoldan çıkmış olan insanlığa rehber olarak
gönderilmektedir. Doğru yola ileten, huzur ve mutluluk içeren, Allah’tan insanlara
108
109
110
111
112
İbni Manzur, a.g.e., No: 12, s. 403
Ali İmran Suresi, 101, 103; Hac Suresi, 78; Nisa Suresi, 174-175
Müslim, Akdiye, 10; Tirmizi, Sevabü-l Kurân, 14; Menakıb, Fedailü-s Sahabe, 32; Ahmed b.
Hanbel, Müsned, 14
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır, Hak Dini Kurân Dili, Sad.: İsmail Karaçam, Emin Işık,
Nusrettin Bolelli, Abdullah Yücel, İstanbul, Azim Dağıtım, y.y., C.: I-X, No: 2, s. 406
Enfal Suresi, 24
23
gönderilen son ilahi ip İslamiyet’tir. “Şüphe yok ki, ikiyüzlüler ateşin en dibine
atılacaklar ve sen onlara yardım edemeyeceksin. Ancak tövbe edenler, dürüst ve
erdemlice yaşayanlar, Allah’a sımsıkı sarılanlar ve ona yürekten inanıp bağlananlar
hariç”113
1. 4. 3. İbadet
( عبدabd) kelimesi sözlükte; hür veya köle olsun insan anlamında, hukuki anlamda
hür
olmayan
ve
hür
birinin
mülkü
olan
kişi
yani
köle
anlamında
kullanılmaktadır. 114 ( عبدabd) kelimesi hür ve köle için kullanılmaktadır. Hür olan
insan için kullanıldığında, yaratan ve nimetlerle yaşatan rabbin ihsanına muhtaç
anlamı düşünülmektedir. Hür olan insanın rabbine bağlılığı ve muhtaçlığı, kölenin
efendisine olan ihtiyacı ve bağımlılığından daha fazladır. 115 Kurânı Kerim’de,
hürriyeti olmayan köle anlamıyla abd kelimesi dört yerde geçmektedir. 116 Diğer
kullanımlar sözlük manasıyla da uyumlu olarak hür veya köle ayrımı olmaksızın
mutlak insan anlamındadır. İnsan, rabbi karşısında abd’dir; ilah ile mahlukun
sınırlarını belirlemek açısından bu kavram oldukça önemlidir. İnsan, yaratılmış ve aciz
bir varlık olduğunu anladığında, rabbine boyun eğmesi gerektiğini fark etmekte, O’na
itaat etmektedir. Kendini bilen (bulan)117, rabbini bilmektedir. Abid, Allah’ı tek ilah
kabul eden müvahhid anlamına gelmektedir.118
( ) ع ب دfiilinden mastar olan ibadet119, itaatle yakın anlamlıdır. Temel anlamı
itaat120 olmak üzere, boyun eğmek ile beraber itaat,121 tevazu göstermek,122 zilletini
113
114
115
116
117
118
119
120
121
122
Nisa Suresi, 145-146
Cevheri, a.g.e., No: 2, s. 502; Ragıb, a.g.e., s. 542; İbni Manzur, a.g.e, No: 3, s. 270; Zebidi, a.g.e.,
No: 8, s. 331
Mustafa İslamoğlu, İman: İnsanın Saadeti, 17. Baskı, İstanbul, Düşün Yayıncılık, 2007, s. 107;
Fazlurrahman, Ana Konularıyla Kurân, Çev.: Alpaslan Açıkgenç, Ankara, Ankara Okulu
Yayınları, 2016, s. 31
Bakara Suresi, 178, 221; Nahl Suresi, 75; Nur Suresi, 32
İbrahim Kalın, Açık Ufuk: İyi, Doğru ve Güzel Düşünmek Üzerine, İstanbul, İnsan Yayınları,
2021, s. 102
İbni Manzur, a.g.e.,No: 3, s. 271; Zebidi, a.g.e., No: 8, s. 330
Zebidi, a.g.e., No: 8, s. 330
Cevheri, a.g.e., No: 2, s. 503; İbni Manzur, a.g.e., No: 3, s. 271; Firuzabadi, a.g.e., No: 1, s. 308;
Zebidi, a.g.e., No: 8, s. 331; İbni Faris, a.g.e., No: 3, s. 642;
Zebidi, a.g.e., No: 8, s. 331; İbni Manzur, a.g.e., No: 3, s. 273
Cevheri, a.g.e., No: 2, s. 503; İbni Manzur, a.g.e., No: 3, s. 273; Zebidi, a.g.e., No: 8, s. 330
24
açığa vurmak, 123 ilah edinmek, 124 rabbine boyun eğerek teslim olmak, emrine
bağlanmak125 gibi manalar için kullanılmaktadır. Abd ister hür ister köle olsun, insan
anlamına gelirken126; ubudiyet kul, köle anlamına gelmektedir.127 Ragıb el-İsfehani
ubudiyeti; gurur ve kibir göstermeden kendini alçaltmak; ibadeti ise bunun daha ileri
safhası olarak açıklamaktadır.128 İnsanın, acizliğini izhar etmesi, yaratıcıya sığınma
ihtiyacı hissetmesi, kulluğun başlangıç noktasıdır. Zemahşeri, bu manayı; “boyun
eğmeyi ve tezellülü yani kendini küçük görmeyi en güzel ifade eden kelime abd
kelimesidir” 129 sözleriyle açıklamaktadır. Elmalılı Hamdi Yazır, ibadeti; niyetle
bağlantılı olduğunda sevap kazanılan ve Allah’a yakınlık ifade eden özel itaat olarak
tarif etmektedir. 130 İbadet; Allah’a yakınlık anlamında kurbet, O’na boyun eğme
anlamında itaat kelimeleriyle yakın anlamlıdır;131 itaat kelimesinde olduğu gibi güç ve
otorite sahibi bir varlık karşısında boyun eğmektir. Mevdudi’nin ibadet tarifi; itaat
etmek, tevazu göstermek, isyan etmeksizin boyun eğmektir; o kadar ki kişi onu
kendisine dilediği gibi hizmetçi kılar,132 şeklindedir.
İbadet; halis bir niyet ve bilinçle Allah’ın emrine uygun yapılan itaat ve
kurbettir.133 İbadet kavramı; mükellefin, nefsinin arzusu hilafına, rabbini yüceltmek
için yaptığı fiil;134 yüce bir varlığın azametini kabul ederek, kendi arzu ve isteklerinden
vazgeçmesi, mutlak bir itaatle ona boyun eğmesi135 olarak da tarif edilmektedir. İbadet
en genel anlamıyla, verilen nimetlere karşı insanın şükür niyetiyle rabbine boyun
eğmesi, güç ve otorite sahibi olarak Allah’ın tüm buyruklarını yerine getirmesidir.136
123
124
125
126
127
128
129
130
131
132
133
134
135
136
Ragıb, a.g.e., s. 542
İbni Manzur, a.g.e., No: 3, s. 273; Zebidi, a.g.e., No: 8, s. 331
İbni Manzur, a.g.e., No: 3, s. 273
İbni Manzur, a.g.e., No: 3, s. 273; Firuzabadi, a.g.e., No: 1, s. 308; Zebidi, a.g.e., No: 8, s. 328
Zebidi, a.g.e., No: 8, s. 330
Ragıb, a.g.e., s. 542
Zemahşeri, a.g.e., No: 1, s. 62
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır, a.g.e., No: 1, s. 101
Ferhat Koca, “İbadet”, T. D. V. İslam Ansiklopedisi, C.: I-XLIV, İstanbul, Türkiye Diyanet Vakfı
Yayınları, 1999, No: 19, s. 241
Ebu’l-Ala Mevdudi, Kurân’a Göre Dört Terim, Çev.: Osman Cilacı-İsmail Kaya, İstanbul, Beyan
Yayınları, 1983, s. 89-90
İsmail Karagöz, Kur’an’a Göre İnsana Verilen Değer ve Görev, İstanbul, Çelik Yayınevi, 1996,
s. 72
Şerif Cürcani, a.g.e., s. 189; Ömer Nasuhi Bilmen, Büyük İslam İlmihali, İstanbul, Bilmen
Yayınları, t.y., s. 42
Yusuf el-Kardavi, İbadet, Anlamı – Psikolojisi – Hikmetleri, Çev.: Hüsameddin Cemal, İstanbul,
y.y., 1974, s. 40
Ömer Özsoy, İlhami Güler, Konularına Göre Kur’an (Sistematik Kur’an Fihristi), Ankara, Fecr
Yayınevi, 2005, s. 345
25
Günümüzde anlam daralması yaşayan kavramlardan biri olan ibadet, aslında İslam’ın
her bir emridir. “De ki: Şüphesiz benim namazım da, diğer ibadetlerim de, yaşamam
da, ölümüm de alemlerin Rabbi olan Allah içindir” 137 ayetinden hareketle İslam
alimleri “Salih niyet, âdetleri ibadete çevirir”138 sözüyle mübah olan şeylerin bile halis
bir niyetle ibadete dönüşebileceğini ifade etmektedir.
İbadet kavramı Kurân-ı Kerim’de dokuz yerde masdar (ibadet) olarak,139 on iki
yerde ismi fail (abid) olarak,140 yüz yirmi üç yerde fiil, yüz kırk üç yerde isim şeklinde
yer almaktadır. 141 Bu kullanımların çoğu Mekki surelerdedir. 142 İbadet kavramı
Kurân-ı Kerim’de genel itibariyle tevhit, itaat ve kulluk anlamında kullanılmaktadır.143
İbadet kavramı, itaat gibi zorunlu (teshir) ve ihtiyari olmak üzere iki farklı boyutuyla
değerlendirilmektedir. İnsan dışındaki varlıklar, zorunlu olarak yaratıcının hükmüne
râm olurken (teshir); insan, kendi akıl ve iradesiyle isteyerek ibadet ve itaat etmektedir.
Allah’a ibadet, Kurân-ı Kerim’de övülürken, O’nun dışındaki varlıklara kulluk, şirk
ve küfür olarak yasaklanmaktadır. İbadet; mükellef olanlardan yerine getirmesi istenen
sorumluluklardır.144
“Ey insanlar! Sizi ve sizden öncekileri yaratan Rabbinize ibadet edin ki,
Allah’a karşı gelmekten sakınasınız.”145 ayetindeki kullanımında olduğu gibi ibadet;
Allah’a gönül rızasıyla boyun eğmek ve emirlerine itaat etmek anlamındadır. “Ben
cinleri ve insanları, ancak bana ibadet etsinler diye yarattım”146 ayeti de benzer bir
kullanıma örnektir. İnsan, ibadet için yaratılmış olduğundan, kavramın doğru
anlaşılması önem arz etmektedir. İbadet; zamanı ve ritüeli belli olan sistematik, tanımlı
bir şekilden ibaret olmayıp; samimiyetle ve doğru bir niyetle her daim Allah’a
137
138
139
140
141
142
143
144
145
146
Enam Suresi, 162
Davut Aydüz, “İslam'da İbadet ve İbadet - Amel İlişkisi”, Yeni Ümit Dergisi, S.: 60, 2003, s. 4048.
Nisa Suresi, 172; Araf Suresi, 260; Yunus Suresi, 29; Kehf Suresi, 110; Meryem Suresi, 65-82;
Enbiya Suresi, 19; Mümin Suresi, 60; Ahkaf Suresi, 6
Bakara Suresi, 38; Tövbe Suresi, 112; Enbiya Suresi, 53-73-84-106; Mü’minun Suresi, 47; Zuhruf
Suresi, 81; Tahrim Suresi, 5; Kafirun Suresi, 3-5
M. Fuad Abdülbaki, a.g.e., s. 546
Zekeriya Pak, Kurân’da Kulluk, İstanbul, Kayıhan Yayınları, 1999, s. 71
Hüseyin b. Muhammed Damağani, Kamusu’l Kurân, Beyrut, Darü’l ilmu lil Melayin, 1983, s.
315; Süleyman İbn Salih Karavi, El-Vucuh ve’n-Nezair fil-Kurân-il Kerim, Riyad, y.y., 1990, s.
471-472
Muhammed Esed, Yolların Ayrılış Noktasında İslam, Çev.: Hayreddin Karaman, İstanbul, İz
Yayıncılık, 2015, s. 24
Bakara Suresi, 21
Zariyat Suresi, 56
26
yönelmek, her işi ilahi öğretilere uygun yapmaktır. İnanç, amel ve ahlaki düzeyde
örnekleri bulunan her iş, Allah’a yakınlaşmak gayesiyle yapıldığında ibadet olarak
sevaba konu olabilmektedir. “Sana ölüm gelinceye kadar Rabbine ibadet et”147 ayeti,
düşünce, duygu ve davranışlarıyla ilahi öğretilere uygun hareket etmeyi ibadet sayan
manayı desteklemektedir. Dinde, zorunluluğu ve belirli şartları bulunan ibadetlere
ilaveten vahyin asıl amacı, insanın yaşam tarzını düzenlemesi, rabbiyle kesintisiz
irtibat kurmasıdır.
“Hem ben, ne diye beni yaratana ibadet etmeyeyim. Oysa siz de yalnız O’na
döndürüleceksiniz.”148 ayeti, ibadetin fıtriliğine işaret etmektedir.149 İbadet kelimesi
fıtrat ile beraber düşünüldüğünde, insanın ilk yaratılışı ve bozulmamış saf hali olarak
anlaşılabilmektedir. 150 Fıtrat, insanın davranışlarını etkileme potansiyeline sahip
olmakla birlikte, zorunlu olarak değiştirmemektedir.151 “Kıyamet gününde, biz bundan
habersizdik, demeyesiniz diye Rabbin, Ademoğullarından, onların bellerinden
zürriyetlerini çıkardı, onları kendilerine şahit tuttu ve dedi ki: ‘Ben sizin Rabbiniz değil
miyim? (Onlar da):Evet (buna) şahit olduk,’ dediler. Yahut daha önce babalarımız
Allah’a ortak koştu, biz de onlardan sonra gelen bir nesildik (onların izinden gittik).
Batıl işleyenlerin yüzünden bizi helak edecek misin? dememeniz için (böyle yaptık).152
ayeti, insanlık tarihinin özeti sayılabilecek olan ibadet ve itaatin fıtriliğini ve insanın
verdiği sözü hatırlatması bakımından önem arz etmektedir.
Batılı tarihçi Plutarkhos bu konuda şöyle der: “Dünyayı gezip dolaşınız. Edebiyatsız,
kanunsuz, servetsiz şehirler bulabilirsiniz. Fakat muhabbetsiz, mabutsuz, duasız, kurbansız bir tek şehir,
hiçbir vakitte görülmemiştir. Yeryüzü en tenha köşelerine, bucaklarına kadar ibadet tezahürlerinden
hiçbir zaman hali kalmamıştır”153
İbadetin makbul olması için; iman, ihlas, işin yalnızca Allah emrettiği için ve
emre uygun şekilde yapılması, gerekmektedir. İtaat, ibadete göre daha genel bir
kavramdır, ibadet sadece Allah için yapılmaktadır; “falan falana itaat etti”
147
148
149
150
151
152
153
Hicr Suresi, 99
Yasin Suresi, 23
Osman Necati, Kurân ve Psikoloji, Çev.: Hayati Aydın, Ankara, Fecr Yayınları, 1998, s. 38 -39
Hayati Hökelekli, Din Psikolojisi, Ankara, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, 1993, s. 124
Muhsin Demirci, Kurânın Ana Konuları, İstanbul, M. Ü. İ. F. V. Yayınları, 2010, s. 117-118
Enam Suresi, 79
M. Asım Köksal, Dini ve Ahlaki Sohbetler, Ankara, T. D. V. Yayınları, 1994, s. 1-7
27
denilebildiği halde, “falan falana ibadet etti” denilmemektedir.154 Bu kapsamda her
ibadetin itaat olduğunu, fakat her itaatin ibadet olmadığını söyleyebiliriz. Kutsallık ve
tazim var ise ibadet kelimesi; bunun dışında sevgi ve korkuya dayalı boyun eğme
durumu için itaat kavramı kullanılmaktadır.
1. 4. 4. Kunut
Kunut kelimesinin akla gelen ilk anlamı “dua” olmakla birlikte; sözlükte; itaat
etmek, namaz, dua, huşu, namazda kıyamda durmak, namazda dua etmek,155 kulluğu
ikrar etmek, sükut etmek, içinde isyan olmadan itaat etmek 156 anlamları için
kullanılmaktadır. Kunut kelimesine hudu halinde itaat etmek, itaatten ayrılmamak157
denildiği gibi, asıl anlamının itaat olduğunu söyleyenler de vardır. 158 Din alanında
doğru olan her şey için de kunut denilmektedir. 159 Ayrıca Allah’a karşı tevazu
göstermek, 160 ibadet etmek, 161 düşmana beddua etmek, 162 kadının kocasına itaat
etmesi,163 cihadı uzatmak ve hacca devam etmek164 anlamları için kullanılmaktadır.
Kunut’un aslı, kıyam ederek Allah’a dua ve ibadet etmektir. Gerçekte ayakta olmasa
da niyet ile kaim olacağından başka taatler için de bu kelime kullanılmaktadır.165
Kunut kelimesinin terim anlamı, sözlük anlamından farklı değildir. Kunut; taat,
huşu ile kanatları indirmek, uzun süre ayakta durmak, sessizce durmak ve organların
hareketsizliğidir.166 Fıkıh terimi olarak kunut; dua etmek, taatte bulunmak, herhangi
bir şerden kurtulmak ya da hayrı elde etmek için namazda Allah’a sığınmak 167
anlamında kullanılmaktadır. Hz. Peygamberin farklı uygulamalarını örnek alan
154
155
156
157
158
159
160
161
162
163
164
165
166
167
Tehanevi, a.g.e., No: 2, s. 915.
Tehanevi, a.g.e., No: 2, s. 1342
İbni Manzur, a.g.e., No: 2, s. 73; Zebidi, a.g.e., No: 3, s. 109; İbni Faris, a.g.e., No: 5, s. 31;
Firuzabadi, a.g.e., No: 1, s. 154; Ezheri, a.g.e., No: 8, s. 60
Ragıb, a.g.e., s. 413
İbni Manzur, a.g.e., No: 2, s. 73-74; Halil b. Ahmed, a.g.e., No: 5, s. 129; Cevheri, a.g.e., No: 1, s.
261; Ragıb, a.g.e.,s. 415; Firuzabadi, a.g.e., No: 1, s. 154; Zebidi, a.g.e., No: 3, s.109
İbni Faris, a.g.e., No: 5, s. 31
Firuzabadi, a.g.e., No: 1, s. 154; Zebidi, a.g.e., No: 5, s. 46-47
İbni Manzur, a.g.e., No: 2, s. 73-74; Zebidi,, a.g.e., No: 5, s. 46-47
Firuzabadi, a.g.e., No: 1, s. 154; Zebidi, a.g.e., No: 5, s. 46-47
İbni Manzur, a.g.e., No: 2, s. 73-74; Zebidi, a.g.e., No: 5, s. 46-47
Firuzabadi, a.g.e., No: 1, s. 154; Zebidi, a.g.e., No: 5, s. 46-47
İbni Manzur, a.g.e., No: 2, s. 73-74
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır, a.g.e., No: 2, s. 423
Muhsin Koçak, “Kunut”, T. D. V. İslam Ansiklopedisi, No: 26, s. 380
28
mezhepler; sabah namazı, vitir namazı ve diğer namazlarda kunut yapılabileceğine
hükmetmektedir. Kunut kelimesinin asıl anlamının taat olduğu, taat olarak
isimlendirilen tüm görevlerin yerine getirilmesi
168
anlamına geldiği ifade
edilmektedir.
Kurân-ı Kerim’de kunut kelimesi farklı şekillerde on üç defa kullanılmakta;
öncelikli kullanım itaat etmek, boyun eğmek manasındadır.169 Kunut kelimesi Kurânı Kerimde Allah ve resulüne itaat,
170
kadının kocasına itaati
171
şeklinde de
kullanılırken, diğer kullanımlar mutlak boyun eğme anlamındadır.
1. 4. 5. İslam
S-L-M harflerinin terkibinden oluşan kök kelime, istisnaları bulunsa da sıhhat
ve afiyet anlamı taşımaktadır. 172 Silm/selm kelimesi; sulh, barış, gizli ve açık
belalardan uzak olma anlamı taşımaktadır.173 Slm kelimesinin ifal babındaki kullanımı
İslam; itiraz etmeden emre boyun eğmek, İslam dinine girmek, dini Allah’a has
kılmak, Allah’ın hükmüne razı olmak, Allah’ın emrine teslim olmak, itaat ve emrini
kabul hususunda O’na boyun eğmek, doğrudan ayrılmamak, kurtuluşa ermek,
afetlerden kurtulmak, teslim olmak (geçişsiz fiil haliyle), teslim etmek (geçişli fiil
haliyle), barış yapmak gibi manaları barındırmakta;174 asıl olarak, itaat etmek ve boyun
eğmek anlamındadır.175 İslam kelimesinin Kurân-ı Kerim’deki kullanımları, insanın
içtenlikle Allah’a dayanması ve kendisini O’nun iradesine teslim etmesi manalarını
ifade etmektedir.176
İslam kelimesinin sözlük anlamındaki itaat mutlak olsa da, örfteki kullanımda
sadece doğruya ve hakka uyma söz konusudur; yanlışa ve kötüye boyun eğme
168
169
170
171
172
173
174
175
176
Ebu Cafer Muhammed b. Cerir, Camiu’l-Beyan an Tevil’l-Kurân, C.: I-XV, Beyrut, Daru’l-Fikr,
1408/1988, No: 2, s. 568-572
Bakara Suresi, 216, 238; Ahzab Suresi, 31; Rum Suresi, 26
Ahzab Suresi, 31
Nisa Suresi, 34
İbni Faris, a.g.e., No: 3, s. 90-91; Bakara Suresi, 71; Şuara Suresi, 89
Halil b. Ahmed, a.g.e., No: 7, s. 266; İbni Faris, a.g.e., No: 3, s. 90-91; Cevheri, a.g.e., No: 5, s.
1951; Ragıb, a.g.e.,s. 239; İbni Manzur, a.g.e., No: 12, s. 293; Zebidi, a.g.e., No: 16, s. 345
Cevheri, a.g.e., No: 5, s. 1952-1953; Ragıb, a.g.e., s. 239-241; İbni Manzur, a.g.e., No: 12, s. 293;
Tehanevi, a.g.e., No: 1, s. 696-697; Halil b. Ahmed, a.g.e., No: 7, s. 276; İbni Faris, a.g.e., No: 3,
s. 90-91; Zebidi, a.g.e., No: 16, s. 345
Ragıb, a.g.e., s. 240-241; Tehanevi, a.g.e., No: 1, s. 696
Toshihiko Izutsu, Kurân’da Allah ve İnsan, s. 188
29
şeklindeki bir teslimiyet İslam’a aykırıdır. 177 Aynı kökten olan selam kelimesinde
esenlik ve kurtuluş anlamı da olduğundan Kurân-ı Kerim’de “Daru-s Selam” şeklinde
Cennete isim olmaktadır.178 Ölüm, ihtiyarlık, hastalık ve diğer sıkıntılardan kurtuluş
yurdu olarak yapılan bu isimlendirme, kelimenin sözlük anlamıyla da uyumludur.179
Kurân’ın isimlendirmesiyle Selam olan Allah, noksan sıfatlardan münezzeh olarak
insanları her iki dünyada kurtuluş ve esenliğe çıkaran ve bu yolu peygamber ve kitap
göndererek onlara kolaylaştırandır. 180 Yaratıcı, dünya hayatı için belirlemiş olduğu
nizam ile kâinatı insanın emrine müsahhar kılmaktadır.181
Kurân-ı Kerim’de İslam kelimesi masdar isim şeklinde sekiz yerde geçmekte,
birçok ayette aynı kökten isim ve fiiller de bulunmaktadır. 182 Kurân-ı Kerim’de
İslam’dan önce vahyedilen dinlerin hepsine İslam denildiği gibi, son hak din olarak
özel bir isimlendirmeye tabi tutulması nedeniyle Hz. Muhammed’e indirilen dine de
İslam denilmektedir.183 Kurân-ı Kerim’de hak din olarak zikredilen İslam’dan başka
hiçbir dinin kabul edilmeyeceği açıklanmaktadır.
184
Kurân-ı Kerim’de İslam,
kelimenin sözlük anlamıyla uyumlu olarak boyun eğme ve bağlanma manasına
gelecek şekilde kullanılmaktadır. “Size azap gelip çatmadan önce Rabbinize dönün,
O'na teslim olun sonra size yardım edilmez.” 185 İslam, yaratıcının emrettiği gibi
yaşamak, doğru istikamette gayret göstermektir.186
Kurân-ı Kerim’de İslam kelimesi; şirkin zıddı olarak kullanılmaktadır.187 “De
ki: Gökleri ve yeri yoktan var eden, yedirdiği halde yedirilmeyen Allah'tan başkasını
dost mu edineceğim?! De ki: Bana Müslüman olanların ilki olmam emredildi ve sakın
Müşriklerden olma (denildi).”188 İslam kelimesi, küfrün de zıddıdır. “(Peygamberler)
size, melekleri ve peygamberleri ilahlar edinin, diye de emretmez. Siz Müslüman
177
178
179
180
181
182
183
184
185
186
187
188
Mustafa Sinanoğlu, “İslam”, T. D. V. İslam Ansiklopedisi, No: 23, s. 1-2
Yunus Suresi, 25
İbni Manzur, a.g.e., No: 12, s. 296
Haşr Suresi, 23; Ali İmran Suresi, 164
İbrahim Suresi, 33; İbrahim Kalın, Barbar Modern Medeni: Medeniyet Üzerine Notlar, 2. Özel
Bsk., İstanbul, İnsan Yayınları, 2019, s. 144
M. Fuad Abdülbaki, a.g.e., s. 421
Ali İmran Suresi, 84-85; Ali İmran Suresi, 19; Maide Suresi, 3; Tehanevi, a.g.e., No: 1, s. 696-697
Ali İmran Suresi, 85
Zümer Suresi, 54
İhsan Süreyya Sırma, Müslümanların Tarihi, C.: I-V, İstanbul, Beyan Yayınları, 2014, No: 2, s.
169
Toshihiko Izutsu, Kurân'da Dini ve Ahlaki Kavramlar, Çev: Selahattin Ayaz, İstanbul, Pınar
Yayınları, 1991, s. 254
Enam Suresi, 14
30
olduktan sonra hiç size kafirliği emreder mi?”,189 “Muhsin olarak kendisini Allah'a
teslim eden kimse, gerçekten en sağlam kulpa yapışmıştır. Zaten bütün işlerin sonu
Allah'a varır. Kim de küfre düşerse, onun küfrü seni üzmesin.”190
İlk dönem İslam alimleri, İslam kelimesini iman kelimesiyle yakın anlamlarda
kullanmaktadır. İmam Maturidi (v.333-944) İslam’ı “Kişinin kendini bütünüyle
Allah’a teslim etmesi, sadece ve tamamıyla O’na kulluk edip ortak koşmaması”191
şeklinde tarif etmektedir. Cibril hadisindeki iman ve İslam tanımlamalarından
hareketle; imanın tasdik, İslam’ın ise kabul edilen hükümlere itaat etmek olduğunu
söyleyebiliriz. İslam’ı genel bir tanımla; Allah’ın emirlerini bilmek ve onları
uygulamak; nehiylerini tanımak, onlardan kaçınmak ve onları yok etmekten ibarettir
şeklinde açıklamak mümkündür.
189
190
191
Ali İmran Suresi, 80
Lokman Suresi, 22-23
Ebu Mansur Muhammed b. Mahmud el-Maturidi, Kitabü-t Tevhid, Tahk.: Fethullah Huleyf,
İstanbul, Ofset Baskı, 1979, s. 394
31
İKİNCİ BÖLÜM
KURÂN-I KERİM’DE İTAAT
2. 1. İtaatin Anlam Çerçevesi
Kabiliyet bakımından önemli bir mevkie haiz, kâinatın özü olan insan;1 hayattaki
konumunu belirlemek ve bir bakış açısı kazanmak için, kendisinin de parçası olduğu
alemi tanıma ve anlama arzusu içerisindedir. 2 Taşıdığı özellikler itibariyle varlık
aleminde en kıymetli konumda yer alan insanı, varlığın ilk sebebine, hayatın asıl
sahibine ulaştırmayan bilgi, noksan kabul edilmektedir. 3 Dünya ve ahiret arasında
dengeli ve uyumlu bir düzen öngören İslam; insanın doğal tüm ihtiyaçlarını karşılayan
hayat nizamıdır.
ayırmamaktadır.
5
4
İslamiyet, dünya ile ahireti, din ile hayatı birbirinden
Allah, Mekke’de inanç, Medine’de sosyal hayat değerleri
belirlemiş;6 insanın hayatta ihtiyacı olan tüm ilkeler kitap ve elçi aracılığıyla insanlığa
sunulmuştur. Kâinatta hiçbir varlık emaneti yüklenmezken, halifelik ve yeryüzünü
imar etme sorumluluğunu insan üstlenmiştir.
7
Akıl, bilgi ve iradesiyle diğer
canlılardan farklı ve üstün olan insan,8 ilahi bilgiye muhatap olmuştur.
İtaat, dini bir kavram olmakla birlikte, birçok alanda oldukça yaygın bir kullanıma
sahiptir. 9 İman ve ibadetin, sosyal hayat ve evrenin temeli itaate dayanmaktadır. 10
İtaat, kişilerarası etkileşim ve toplumsal hayatın düzenini sağlamada önemli bir rol
1
Nadim Macit, a.g.e., s. 430
Yusuf İmamoğlu, Niçin İslam, İstanbul, Mana Yayınları, 2008, s. 9-10
3
Emin Işık, Kime Kulsun, İstanbul, Tuti Kitap, 2016, s. 19
4
Ahmed Hamdi Akseki, İslam Fıtri Tabii ve Umumi Bir Dindir, Ankara, Diyanet İşleri Başkanlığı
Yayınları, 2018, s. 35-36
5
Ahmed Hamdi Akseki, a.g.e., s. 39
6
Ali Murat Daryal, İslam’ın Doğuş ve İlk Yayılışının Psiko-Sosyal Açıdan Tahlili, İstanbul,
Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Yayınları, 1989, s. 130
7
Ahzab Suresi, 72; Fazlurrahman, Ana Konularıyla Kurân, s. 53
8
Ebu Mansur Muhammed b. Mahmud el-Maturidi, Kitabü-t Tevhid, s. 5, 10, 80, 100; Mahsum
Aytepe, “Fıtrat Kavramı Bağlamında İnsanın Orta Yolu Bulma Potansiyeli”, Şarkiyat İlmi
Araştırmalar Dergisi, C.: 10, S.: 1, 2018, s. 230
9
Selim Özarslan, “Kelam Açısından İtaat Kavramı ve Çerçevesi”, Diyanet İlmi Dergi, C.: 54, S.: 1,
2018, s. 109
10
İsmail Karagöz, İtaat Kavramı, s. 41
2
32
oynamaktadır.11 İtaatte esas olan gönüllülüktür; iradi olmayan uyma eylemine kıymet
verilmemektedir. Kâinat düzeninin sağlanmasında ilahi yasalara boyun eğen mahlukat
gibi, 12 insanların da kendi aralarında bir yönetim ve itaat dengesi oluşturması
zaruridir. 13 İnsan, akıl ve iradesiyle tabiattan farklı olarak seçim yapma ve özgür
iradesini kullanma potansiyeline sahiptir; bu aynı zamanda insana takva ile altından
kalkabileceği eşsiz bir sorumluluk vermektedir.14 Din; emir ve tavsiyeleriyle inananın
zihniyetini ve şahsiyetini şekillendirmekte; bireysel ve sosyal hayatta pratiklerin
uygulanmasını istemektedir. 15 Bilinç, irade ve niyet söz konusu olursa eylem, itaat
niteliği kazanabilmektedir. İtaat sevgiyi, sevgi de itaati zorunlu kılmakta; ihlas ile
yapılmayan işler itaat değeri kazanamamaktadır. Kurân-ı Kerim’de itaat edilmesi
emredilenler; Allah, Hz. Muhammed, ülü-l emr, eş ve ebeveyn şeklinde
sınıflandırılmaktadır. Kötülüğün sembolü olan şeytan; rabbine asi olduğundan ona
itaat edilmesi yasaklanmıştır. Tabi olunan varlığa göre içeriği değişen itaat; tabii, iradi,
mutlak ve mukayyet şeklinde farklı bir boyut ve anlam kazanmaktadır.
İnsan, sosyo-kültürel bir varlıktır; çevresiyle ünsiyet kurduğunda insan
olmaktadır. 16 Toplumsal bir yaşamın parçası olan insan için itaat, dün olduğu gibi
bugün de vardır, hayat devam ettiği sürece de var olmaya devam edecektir.17 Allah’a
kul olmak büyük bir şereftir. 18 Kurân-ı Kerim, maddeyi her şeyin ölçüsü haline
getirmeyi, ona bağımlılığı yasaklamaktadır. 19 Kurân-ı Kerim, seçilmiş değerli bir
varlık olan insanı, meşru olmayan bağımlılıklarından vaz geçerek, hakikate ve gerçek
özgürlüğe çağırmaktadır; rabbine boyun eğmeyenler ihtiraslarının kölesi olmakta, hem
cinsine tapar duruma gelebilmektedir.20 Akıl ve irade sahibi insan, diğer canlılardan
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
Recep Özkan, Bayram Polat, a.g.e., s. 142-143; Yusuf Emre, Asım Yapıcı, “Kuzey Kıbrıs Türk
Cumhuriyeti Vatandaşlarının Değer Yönelimleri”, Turkish Studies International Periodical For
The Languages, Literature and History of Turkish or Turkic, C.: 10, S.:2, 2015, s. 335
Fussilet Suresi, 11
Mehmet Salmazzem, a.g.e., s. 183
Fazlurrahman, Ana Konularıyla Kurân, s. 47, 61, 62
Jürgen Habermas, Bilgi ve İnsansal İlgiler, Çev.: Celal A. Kanat, İstanbul, Küyerel Yayaınları,
1997, s. 27-29; Ejder Okumuş, Meşruiyet Ekseninde Din ve Devlet, İstanbul, Pınar Yayınları,
2003, s. 128
Mustafa Akçay, “İnsanlığın Ortak Dini Temeli: Fıtrat”, Sakarya Üniversitesi İlahiyat Fakültesi
Dergisi, C.: 13, S.: 23, 2011/1, s. 143
Recep Özkan, Bayram Polat, a.g.e., s. 147
Münafikun Suresi, 8
Ali İmran Suresi, 14
August Comte, Pozitivizm İlmihali, Çev.: Peyami Erman, İstanbul, M. E. B. Yayınları, 1986, s. 7273; Friedrich Nietzsche, Zerdüşt Böyle Diyordu, Çev.: Osman Derinsu, İstanbul, Varlık Yayınları,
33
farklı olarak inkar ve isyan edebilme potansiyeline sahiptir. İnsan, varoluşsal bir
sorgulamayla, Allah’ın varlığına, birliğine ve kudretine muttali olabilmektedir. Akıl,
bir yaratıcının varlığını idrak edebilir fakat O’na nasıl bağlanacağını ve itaat edeceğini
kavrayamaz, vahiy ve elçiler bu ilişkiyi tanımlamak için gönderilmiştir. İslamiyet,
insanı ontolojik açıdan tanımlayıp kâinat içerisindeki konumunu belirlemekle
kalmamış, onun var oluş amacını da ortaya koymuştur. Allah’ın vahiy ile açıkladığı
kutsal bilgiler olmadan, kulluk ve itaati tanımlamak, uygulamak muhaldir; insan,
rabbinin nimetlerine nasıl şükredeceğini, sınırları belli olan akıl ve tecrübesiyle
kavrayamamaktadır.
Peygamberler, insanlara Allah’ın yaratıcı olduğu hakikatini bildirmekten öte, O’na
nasıl kulluk yapılacağını bildirmek için gönderilmiştir. Kurân-ı Kerim, insanın sahip
olduğu güç ve potansiyelini takva istikametinde kullanmasını istemektedir. En kamil
insan, fıtratını ve ahdini bozmayandır; ahdini unutanlar değerini kaybetmekte ve
fıtrattan uzaklaşmaktadır. Dil bilginleri ve İslam alimleri, üstlendiği sorumluluğu veya
kendisinden alınan sözü unutması sebebiyle insan kelimesinin nisyan kökünden
türetilmiş olabileceğini söylemektedir. Din, teslimiyettir; hayat hakkındaki düşünce,
duygu ve eylemlerin rabbin istekleriyle düzenlenmesidir. İnsanın değeri, Allah’a
teslimiyetle doğru orantılı olarak artmaktadır.
21
Salih amel, imanın dışa
yansımasıdır.22 Nasıl ki iman etmek, amel olmaksızın tek başına makbul değilse; iman
olmadan doğru işlerin yapılmasının da ahirette kıymeti bulunmamaktadır.23
İtaatte, emredici olan otorite, gücünü yukarıdan aşağıya doğru uygulamakta,
üstün alta itaati söz konusu olmamaktadır.24 İnsan, acziyetini ve ihtiyacını fark ederek
mutlak ve aşkın varlık olan rabbine boyun eğmekte; dünya ve ahiretteki huzuru için
peygamberlerin davetine icabet etmektedir. Yaratanın emir verme, yönetme yetkisi de
vardır, O sadece var eden, sonrasında kâinatı ve insanı kendi haline bırakan değildir.25
Bilgi, iman ve İslam, birbirlerini tamamlayan farklı içerikli mündemiç kavramlardır.
Allah’ın, insan üzerindeki tasarruf yetkisinin alınarak, sadece hizmet eden bir yaratıcı
21
22
23
24
25
1972, s. 110-121; Nadim Macit, Kurân ve Hadise Göre Şirk ve Müşrik Toplum, Konya, Damla
Matbaacılık ve Ticaret, 1992, s. 71-72; Muhammet Altaytaş, a.g.e., s. 37
Takıyyuddin Ebu’l-Abbas Ahmed b. Teymiyye el-Harrani, Kulluk, İstanbul, Pınar Yayınları, 2008,
s. 39
Toshihiko Izutsu, Kurân'da Dini ve Ahlaki Kavramlar, s. 269
Celaleddin Vatandaş, Esenlik Yurdunun Çağrısı, İstanbul, Pınar Yayınları, 2004, s. 192
Recep Özkan, Bayram Polat, Toplumsal Bir Değer Olarak Otorite, s. 114
Muhammet Altaytaş, a.g.e., s. 33
34
olarak sınırlandırılması akla ve İslam’a uygun değildir. “(Yahudiler) Allah'ı bırakıp,
hahamlarını; (Hristiyanlar ise) rahiplerini ve Meryem oğlu Mesih'i rab edindiler. Oysa,
bunlar da ancak, bir olan Allah'a ibadet etmekle emrolunmuşlardır. Ondan başka hiçbir
ilah yoktur. O, onların ortak koştukları her şeyden uzaktır.”26 ayetinin de işaret ettiği
gibi helal ve haramı belirleyen, rab olarak kabul edilmektedir. İnsan için temel
problem, yaratıcının varlığı yokluğu, hatta kâinatın sahibi olup olmadığı değildir; asıl
mesele kime ne kadar, nasıl kulluk yapılacağı, itaat edileceği, mutlak yetkilerin kimde
olacağıdır.
27
Hz. Peygamber, dinin, Allah için, O’nun kitabı ve elçisi için,
Müslümanların yöneticileri ve onların umumu için samimiyet, 28 olduğunu ifade
etmektedir. İnsandan beklenen, dinin emir ve yasaklarına vakıf olması, gücü
nispetinde ihlasla itaat etmesidir. 29 İmanın göstergesi, salih ameldir, itaatlerdir.
Müslüman, rabbiyle bağını ibadetlerle pekiştiren, samimiyetini gösterendir.
2. 2. Tabii İtaat
Kurân-ı Kerim, insan ve kâinat kitabının tefekkürle okunmasını istemektedir.
Kudret sahibi bir yaratıcının eseri olan bu evren, yerli yerindelik ve mükemmelliğe
sahiptir.30 Tüm mahlukat, ikrar etsin veya etmesin, rabbini tanıma ve kulluk vasfıyla
yaratılmıştır.31 Allah, yarattığı her mahluk için en uygun yaşam koşullarını o varlığın
genetiğine kodlamıştır. 32 Her şey insan için, 33 insan ise Allah için yaratılmıştır. 34
26
27
28
29
30
31
32
33
34
Tövbe Suresi, 31
Ahmet Y. Özütoprak, Dini Doğru Anlamak, İstanbul, Pınar Yayınları, 1997, s. 54; Muhammet
Altaytaş, a.g.e., s. 20; Celaleddin Vatandaş, Yol Ayrımı, s. 87; İbrahim Kalın, a.g.e., s. 26
Buhari, İman, 42; Müslim, İman, 95
Bakara Suresi, 286
Abdurrahman Kurt, İslam’ın İlk Döneminde İmanın Toplumsal Yansıması, İstanbul, Emin
Yayınları, 2009, s. 102; Mülk Suresi, 3-4; Secde Suresi, 7; Ali İmran Suresi, 190-191; Yunus Suresi,
5; Rad Suresi, 3-4; Gaşiye Suresi, 17-20
Takıyyuddin Ebu’l-Abbas Ahmed b. Teymiyye el-Harrani, Kulluk, İstanbul, Pınar Yayınları, 2008,
s. 61
Celaleddin Vatandaş, Yol Ayrımı, s. 187
Bakara Suresi, 29; İbrahim Suresi, 32-34; İsra Suresi, 70; Nahl Suresi, 12, 14; Lokman Suresi, 20,
29; Casiye Suresi, 13; Hac Suresi, 36-37; Zuhruf Suresi, 15; Araf Suresi, 31, 54; Rad Suresi, 2;
Ankebut Suresi, 61; Fatır Suresi, 13; Zümer Suresi, 5; Kasas Suresi, 77; Neml Suresi, 86; Erdoğan
Pazarbaşı, Kurân ve Medeniyet, İstanbul, Pınar Yayınları, 1996, s. 107
Zariyat Suresi, 56; Muhammed Gazali, Tevhid ve Ledün Risalesi, Çev.: Serkan Özburun, Yusuf
Özkan Özburun, İstanbul, Furkan Basın Yayın, 1995, s. 41
35
Kâinatın yaratılması da bir gayeye matuftur; boş ve amaçsız değildir.35 Evrendeki tüm
varlıkların amacı, insanın hilafet misyonuna ve emanet sorumluluğuna yardımcı
olmaktadır.36 Âlemdeki nizam ve gaye kadar, mevcut nimet ve güzellikler de insanı
düşünmeye ve imana yönlendirmektedir. 37 İnsanın yaratılmasıyla kâinat anlam ve
değer kazanmaktadır. Eşref-i mahlukat olan insanın 38 davranışları incelendiğinde,
zorunlu ve ihtiyari farklı iki boyut olduğu görülmektedir. Belirli bir amaca ulaşmak
için, özgürce tercih edilen, kasıtlı ve iradeli davranışlardan sorumlu tutulan insan;
rabbine itaat ederse ilahi mükafata, isyan ederse ilahi cezaya muhatap olmaktadır.39
İnsanın bir de zorunlu itaat halleri vardır; dünyaya gelmesi, cinsiyeti, ırkı, fiziksel
özellikleri ve ömrü bunlara örnektir;40 hayatın imtihan sırrına uygun olan bu konularda
tercih hakkı olmadığı için insan bu hallerinden sorumlu da değildir. Kâinatın düzeni
için takdir edilen kanunlara uyma zorunluluğu, fizyolojik yapısı itibariyle, inanan ve
inanmayan her insan için geçerlidir.41
Tabii itaat; irade dışı, hür irade olmadan, yapısı itibariyle kendiliğinden
meydana gelen itaattir. Allah’a teslimiyetin tabii ve iradi olmak üzere iki biçimi vardır;
tabii olanda bir yönüyle insan dahil tüm kâinat O’nun iradesine boyun eğmiş
durumdadır. 42 Allah, fiziksel ve toplumsal kanunlarla kâinatı belirli bir sistem ile
yönetmektedir43 ki Kurân-ı Kerim buna sünnetullah demektedir. Sünnetullah; Allah’ın
yaratma ve yönetmesinde süregelen ve değişmeyen uygulama ve nizamdır;44 kavram,
süreklilik içermektedir. 45 İnsanın emrine müsahhar kılınan dünya, belirli bir düzen
35
36
37
38
39
40
41
42
43
44
45
Sad Suresi, 27; Enbiya Suresi, 16; Ali İmran Suresi, 191; İbrahim Suresi, 19; Nahl Suresi, 3;
Ankebut Suresi, 44; Yunus Suresi, 5; Enam Suresi, 73; Casiye Suresi, 42; Tegabün Suresi, 3; Ahkaf
Suresi, 3; Rum Suresi, 8
Bedrettin Çetiner, Kurân-ı Kerim’de Mesuliyet (Kaynağı, Sınırları, Sonuçları), İstanbul, Ensar
Neşriyat, 2006, s. 54
Mehmet S. Aydın, İslam’ın Evrenselliği, İstanbul, Ufuk Kitapları Yayınları, 2000, s. 126
İsra Suresi, 70; Tin Suresi, 4
Zilzal Suresi, 7-8; Teftâzânî, Kelam İlmi ve İslam Akaidi: Şerhu’l-Akâid, Çev.: Süleyman
Uludağ, İstanbul, Dergah Yayınları, 1982, s. 198-222; Ebu’l Muîn en-Nesefi, Tebsıratü’l-edille fi
Usul’d-din, Nşr.: Hüseyin Atay, Şaban Ali Düzgün, C.: I-II, Ankara, Diyanet İşleri Başkanlığı
Yayıınları, 2003, No:2, s. 173
Gürbüz Deniz, a.g.e., s. 22; Muhammet Altaytaş, Çağdaş İnkarcılık, İstanbul, Ensar Neşriyat,
2007, s. 15
Celaleddin Vatandaş, Yol Ayrımı, s. 193
Celaleddin Vatandaş, Tevhid ve Değişim, s. 66
Said Hakim, Rabbanî Yol ve Sünnetullah, İzmir, İnsan Yayınları, 1997, s. 78
İlyas Çelebi, “Sünnetullah”, T. D. V. İslam Ansiklopedisi, No: 38, s. 159-160
Ömer Özsoy, Sünnetullah-Bir Kur'ân İfadesinin Kavramlaşması-, Ankara, Fecir Yayınları,
1994, s. 53
36
içerisinde kendisine verilen görevi ifa etmektedir; kâinat, tesadüfi veya kaos değildir;46
evrende anlamsızlık ve rastlantı yoktur, her şey girift bir örgü içinde birbiriyle
alakalıdır.47 “O ki, birbiri ile ahenktar yedi göğü yaratmıştır. Rahman olan Allah'ın
yaratışında hiçbir uygunsuzluk göremezsin. Gözünü çevir de bir bak, bir bozukluk
görebiliyor musun? Sonra gözünü, tekrar tekrar çevir bak; göz (aradığı bozukluğu
bulmaktan) aciz ve bitkin halde sana dönecektir.” 48 Sokrates’ten beri kabul edilen
âlemin gayeli ve birbiriyle ilintili oluşu; nizamı âlem ve ibda delili olarak İslam
alimleri ve batılı teologlar tarafından Allah’ın varlığına delil olarak kullanılmaktadır.49
Kâinat; ister istemez Allah’a itaat etmekte, O’na borçlu ve muhtaçtır; 50 O’nun
belirlediği kanuna, sünnetullaha boyun eğmektedir.51
İslam’a göre Allah ve kâinat ontolojik bakımdan birbirinden farklıdır; fakat
yaratılış ve düzen bakımından aralarında sıkı bir bağ vardır; her şey yaratıcının bilgisi,
iradesi ve kudretiyle hareket etmektedir.52 Kâinatın kendisi ve devam eden nizam, tüm
mahlukatın belirli bir amaç için var edildiğini ve mutlak hakikati çağrıştırmaktadır.53
“Tüm mahlukat, mahiyetini idrak edemesek ve açıklayamasak da, şuurlu bir insan gibi,
kendi durumu ve kabiliyetine göre Allah’a inkıyat halindedir. 54 Kurân-ı Kerim,
kâinatın yaratılışından ve diğer varlıklardan bahsederken hak ve ölçü tabirlerini
kullanmaktadır.55 Evrendeki her şey için bir ölçü, gaye ve süreklilik vardır.56 İnsan,
hikmet nazarıyla kâinata baktığında, sanata ve sanatkara hayranlığı artmakta; egosu
46
47
48
49
50
51
52
53
54
55
56
İsmail Raci el-Faruki, Tevhidin Düşünce ve Hayata Yansıması, Çev.: Dilaver Yardım, İstanbul,
İnsan Yayınları, 1987, s. 24; Mülk Suresi, 3; Fazlurrahman, Ana Konularıyla Kurân, s. 45-46
Mustafa Akçay, a.g.e., s. 144; Aydın Topaloğlu, Ateizm Çıkmazı, Ankara, Diyanet İşleri
Başkanlığı Yayınları, 2019, s. 22; İbrahim Kalın, a.g.e., s. 94
Mülk Suresi, 3-4
Bekir Topaloğlu, İslam Kelamcıları ve Filozoflarına Göre Allah’ın Varlığı, Ankara, Diyanet
İşleri Başkanlığı Yayınları, 1970, s. 57-57, 107-109; Mehmet Aydın, Din Felsefesi, İzmir, Dokuz
Eylül Üniversitesi Yayınları, 1987, s. 53-56
Takıyyuddin Ebu’l-Abbas Ahmed b. Teymiyye el-Harrani, Kulluk, s. 61
Ali İmran Suresi, 83; Rad Suresi, 13; Nur Suresi, 41; Sad Suresi, 18; Enbiya Suresi, 79; Hadid
Suresi, 1; Saf Suresi, 1; Haşr Suresi, 1; Cuma Suresi, 1; Tegabün Suresi, 1; Nur Suresi, 41; İsra
Suresi, 44; Bakara Suresi, 116; Rum Suresi, 26
Fazlurrahman, İslamiyet ve İktisadi Adalet Meselesi, Çev.: Yusuf Ziya Kavakçı, Erzurum, Atatürk
Üniversitesi Yayınları, 1976, s. 15
Hüseyin Aydın, İlim Felsefe ve Din Açısından Yaratılış ve Gayelilik (Teleoloji), Ankara, DİB
Yayınları, 2012, s. 127-132
Nadim Macit, a.g.e., s. 434; Yaşar Ünal, “Resul’e İtaat Meselesi”, Toplum Bilimleri Dergisi, C.:
6, S.: 11, 2012, s. 172; Furat Akdemir, “Kurân’da İtaat Kavramı ve Peygambere İtaatin Mahiyeti”,
Kelam Araştırmaları Dergisi, C.: 11, S.: 1, 2013, s. 431; Mehmet Salmazzem, “Kur’an’a Göre
“Sınırsız İtaat” Problemi”, Akademik Sosyal Araştırmalar Dergisi, C.: 5, S.: 59, 2017, s. 180; Hac
Suresi, 18; İsra Suresi, 44
Enam Suresi, 96-97; Rum Suresi, 25, 48
Nadim Macit, a.g.e., s. 438
37
bulunmayan evrenin sessiz çığlık şeklindeki tespihatı, kulluğa ilham olmaktadır. “Yedi
gök, yer ve bunların içinde bulunanlar Allah'ı tespih ederler. Her şey O'nu hamd ile
tespih eder. Ancak, siz onların tespihlerini anlamazsınız. O, halim'dir (hemen
cezalandırmaz, mühlet verir), çok bağışlayandır.” 57 , “Görmedin mi ki şüphesiz,
göklerde ve yerde olanlar, güneş, ay, yıldızlar, dağlar, ağaçlar, hayvanlar ve insanların
birçoğu Allah'a secde etmektedir. Birçoğunun üzerine de azap hak olmuştur. Allah
kimi alçaltırsa ona saygınlık kazandıracak hiçbir kimse yoktur. Şüphesiz, Allah
dilediğini yapar.”58 ayetleri, keyfiyetini idrak edemesek de kâinatın vecd ile rabbine
secde ettiğini haber vermektedir. Allah, kâinata bir nizam koymuş, tüm mahlukata bir
görev vermiştir, 59 hiçbir şey boşa yaratılmamıştır; canlı cansız her şey tam bir
teslimiyetle O’nun iradesine otomatik boyun eğmiştir ve her şey O’na bağımlıdır.60
Emirlere itaat etmesi nedeniyle kâinatın da Müslüman olarak nitelendirilmesi
mümkündür. 61 Alternatif bir rolü bulunmayan insan dışındaki mahlukat, Allah’ın
iradesi ve takdiri dışına çıkmamaktadır.62
2. 3. İradi İtaat
İnsan doğası karmaşık bir yapıya sahip olmakla birlikte, ruh ve beden uyumu
neticesinde şuurlu bir varlık olarak hayatını sürdürmektedir. 63 Allah, kâinatın en
anlayışlı muhatabı olan insana kitap ve peygamber göndermekle ihsanda bulunmuş,
selim akıl ve fıtratla hakikate ulaşmasına yardımcı olmuş, huzur ve saadetini
kolaylaştırmıştır. İnsan, aciz, mümkün ve sınırlı bir varlık olarak kendisinden güçlü ve
aşkın bir varlığa boyun eğmeye meyillidir.64 Kendi sınır ve kabiliyetlerinin farkına
57
58
59
60
61
62
63
64
İsra Suresi, 44
Hac Suresi, 18
İsmail Karagöz, “İtaat Kavramı”, Diyanet İlmi Dergi, C.: 35, S.: 4, 1999, s. 48
Fazlurrahman, Ana Konularıyla Kurân, s. 46, 115; Mustafa İslamoğlu, İman İnsanın Saadeti, s.
107
Fazlurrahman, Ana Konularıyla Kurân, s. 46; Ali İmran Suresi, 83; İsra Suresi, 44; Hadid Suresi,
1; Haşr Suresi, 1; Saf Suresi, 1;; Rad Suresi, 15; Nahl Suresi, 49; Hac Suresi, 18; Rahman Suresi, 6;
Araf Suresi, 206; Enbiya Suresi, 19
Celaleddin Vatandaş, Yol Ayrımı, s. 193; Yaşar Ünal, a.g.e., s. 172; Fussilet Suresi, 11; Ali İmran
Suresi, 83; Nahl Suresi, 3; Yasin Suresi, 82
Şerafeddin Gölcük, Kurân’da İnsanın Değeri, İstanbul, Pınar Yayınları, 1983, s. 27
Recep Özkan, Bayram Polat, İtaat Kültürü ve Din, s. 142
38
varan insan, rabbiyle sağlıklı bir iletişim kurabilmekte, takvasını artırabilmektedir.65
Hidayet ve dalaleti idrak edebilecek güç ve yetenekle yaratılan, ilahi mesaj ile yolu
aydınlanan insan66 için doğru ve fıtrata uygun teslimiyet, Allah için olan kulluktadır.
Allah’tan başkasına boyun eğme, insanı özgürlüğe götürmemekte, arzu ve isteklerin
kölesi haline getirmektedir.67 “İnsanın iktidarı, mutlak hür olmayı gerektirmediği gibi,
hayat ve kâinatı izah etmeye de yetmez.”68
İradi itaat, zorlama olmaksızın insanın hür iradesine konu olan itaattir. İnsan
dışındaki mahlukat, zorunlu itaat kapsamındayken; akıl ve irade sahibi insan, tercih
hakkıyla diğer varlıklardan ayrılmaktadır.69 Özgür tercihleri ile insan kime kulluk ve
itaat edeceğini belirlemektedir. Varlığa anlam katan, insanlığı gerçek medeniyete
ulaştıran, ilahi dinlerdir.70 Yaşanmayan değerler zamanla kuvvetini kaybedeceğinden,
teori ve pratik dengesinin sağlanması zaruridir. Beşeriyet tarihi incelendiğinde,
insanların kendi kuvvetlerinin üstünde bir varlığa tazimde bulunduğuna şahit
olunmaktadır. İbadetler, esas olarak tüm dinlerde mevcuttur;71 değişiklik mabudda ve
şekildedir.72 İslamiyet’te ibadet, diğer bazı dinlerde olduğu gibi bedene eziyet etmek
için değildir; maksat, Allah’ı hatırlamak ve O’na iltica etmektir; Allah ile ilişki, belirli
düşünce, duygu ve davranışlarla tezahür etmektedir.73
Dinin hükümlerini uygulamak üzere öğrenen sahabenin itaat hassasiyeti, din
eğitimi açısından incelenmesi ve değerlendirilmesi gereken önemli mesajlar
içermektedir. Allah, insanlığa elçi ve rehber olarak Hz. Muhammed’i, O’na arkadaş
olarak da sahabeyi seçmiştir. Sahabenin dini öğrenmek ve öğretmek üzere gösterdiği
gayret ve dikkat, dinin anlaşılmasına ve sonraki nesillere aktarılmasına yardımcı
olmuştur. İslam, pratikleri olan, hayatın içindeki bir dindir; duygu, düşünce ve
davranışlar, insanın tüm ihtiyaçları bir bütün olarak İslam’ın konusudur. İnsan, derdi
kadar büyüktür sözü, sahabenin İslam ile yüceldiğini hatırlatmaktadır. Onlar
65
66
67
68
69
70
71
72
73
Fazlurrahman, İslami Yenilenme Makaleler I, Çev.: Adil Çiftçi, Ankara, Ankara Okulu Yayınları,
2004, s. 31; Mahsum Aytepe, a.g.e., s. 239
Ramazan Altıntaş, Kurân’da Hidayet ve Dalalet, İstanbul, Pınar Yayınları, 2003, s. 393
Muhammet Altaytaş, a.g.e., s. 37
Nadim Macit, a.g.e., s. 79
Fazlurrahman, Ana Konularıyla Kurân, s. 61-62
Nadim Macit, a.g.e., s. 441
Saffet Sancaklı, “Hz. Peygamber’in İbadetlerde Öngördüğü İtidal ve Kolaylık Anlayışı”, Uludağ
Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, C.: 9, S.: 9, 2000, s. 378
Ahmed Hamdi Akseki, a.g.e., s. 367
Mehmet Toplamacıoğlu, Din Sosyolojisi, Ankara, Ankara Üniversitesi Yayınları, 1963, s. 178
39
anlayamadıkları hüküm ve ayetleri Hz. Peygamber ile paylaşmış, soru(n)larına cevap
aramıştır. “Göklerdeki her şey, yerdeki her şey Allah'ındır. İçinizdekini açığa vursanız
da, gizleseniz de Allah sizi, onunla sorguya çeker de dilediğini bağışlar, dilediğine
azap eder. Allah'ın gücü her şeye hakkıyla yeter.”74 Bu ayetin muhtevası sahabeye ağır
geldiğinden Hz. Peygamberden açıklama istemişlerdir: “Ey Allah’ın elçisi! Namaz,
oruç, cihad, sadaka (zekat) gibi gücümüzün yettiği amellerle yükümlü kılındık
(bunlara bir diyeceğimiz yok). Şimdi ise size bu ayet geldi; buna uymaya gücümüz
yetmez!” demişlerdir. Resulullah “Sizden önceki iki kitabın tabileri gibi siz de
‘Duyduk ve uymadık’ mı diyeceksiniz? Oysa ‘Duyduk, itaat ettik. Senin bağışlamanı
dileriz ey rabbimiz, gidiş sanadır’ demeniz gerekir” buyurmuş, onlar da aynen böyle
söylemişler, bu cümleyi tekrarladıkça dilleri de buna alışmıştır.75 Ayette insanların
sadece davranışlarından değil, dışa yansımayan duygu ve düşüncelerden de hesap
verileceği anlaşıldığından, sahabe telaşlanmış ve bu düşüncelerini Hz. Peygamber ile
paylaşmışlardır. Sonradan “Allah’ın hiçbir kimseyi gücünün yetmediği bir şeyle
yükümlü kılmayacağı”76 ayeti nazil olduğunda sahabe rahatlamıştır. Benzer bir durum,
“İman edip de imanlarına zulmü (şirki) bulaştırmayanlar var ya; işte güven onların
hakkıdır. Doğru yolu bulmuş olanlar da onlardır.”77 ayetinin vahyedilmesinden sonra
da yaşanmıştır. Müslümanlar, zulümden uzak durmanın anlamını düşünerek telaşa
kapılmış; bunun üzerine Resulullah, ayete şu şekilde açıklık getirmiştir: “Bu sizin
düşündüğünüz zulüm değildir. Burada Lokman’ın oğluna hitaben söylediği “Sevgili
oğlum! Allah’a ortak koşma; çünkü O’na ortak koşmak kesinlikle çok büyük bir
haksızlıktır” 78 mealindeki ayette geçen zulüm kastedilmiştir” 79 Dinin yaşanabilir
olması, insana ve hayata uygunluğu, sahabe tarafından test edilmiştir. Hz. Peygamber,
“Yürüyen Kurân” olarak insan-ı kamilin zirvesini temsil ederken, sahabe de İslam’ı
hayata tatbik eden en başarılı toplum olarak sonradan gelenlere örneklik teşkil etmiş;
ayetin ifadesiyle “Allah onlardan, onlar da Allah’tan razı olmuştur.”80
74
75
76
77
78
79
80
Bakara Suresi, 284
Müslim, İman, 199
Bakara suresi, 286
Enam Suresi, 82
Lokman Suresi, 13
Buhari, Enbiya, 41
Tövbe Suresi, 100
40
Dinde zorlama yoktur,81 insanın herhangi bir dine girmesi için zorlanması kabul
edilmemektedir; fakat “Allah ve resulü bir iş hakkında hüküm verdikleri zaman, hiçbir
mümin erkek ve hiçbir mümin kadın için kendi işleri konusunda tercih kullanma
hakları yoktur. Kim Allah'a ve resulüne karşı gelirse şüphesiz ki o apaçık bir şekilde
sapmıştır.” 82 ayeti, Müslüman olduktan sonra bireyin dinin hükümleri ile mükellef
olduğunu ihtar etmektedir. İnsan dışındaki varlıkların, kâinattaki görevini, rolünü
değiştirme imkanı yoktur. Akıl, idrak ve irade sahibi tek varlık olan insanın, inkar ve
kötülükle maruf alternatif bir yolu olduğu halde rabbine kul olmayı tercih etmesi, bu
yönüyle çok değerlidir. İnsan, hayat tarzını ve referansını kendisi belirlemekte;
fıtratıyla uyumlu veya ters olanı özgür iradesiyle seçebilmektedir .83 İnsan, rabbinden
gelen vahye tabi olarak, O’nun iradesine boyun eğdiğinde; fizyolojik anlamda kayıtsız
şartsız teslim olduğu iradeye bağlanmış olmakta, birliği ve bütünlüğü sağlamış, fıtratı
ve kendi varlığında tevhidi gerçekleştirmiş olmaktadır.84
2. 4. Mutlak İtaat
İnsan
zekasıyla,
yaratılış
gerçeği
ve
varlıkların
gerçek
sebepleri
anlaşılamamaktadır.85 İnsanlığın ilk, en devamlı ve en derin tecrübelerinden biri olan
din;86 duygu ve davranışları yönlendirme potansiyeliyle, hayatın en temel meselesi
olarak, tarihi, sosyolojik ve kültürel bir gerçekliktir. 87 İlk insanla var olmuş, hayat
sürekliliğinde devam edecek olan din ;88 insana kendi mahiyetini, hayatı, öncesini ve
sonrasını, varlık gayesini, hayrı ve şerri, hidayet ve saadet yollarını temin eden ve
81
82
83
84
85
86
87
88
Bakara Suresi, 256; Yunus Suresi, 99; Nurullah Altaş, İsmail Arıcı, “Din Eğitiminin Bilimselleşme
Süreci ”, Din Eğitimi, Ed.: Mustafa Köylü, Nurullah Altaş, 6. Bsk., İstanbul, Ensar Neşriyat, 2016,
s. 64
Ahzab Suresi, 36
Celaleddin Vatandaş, Yol Ayrımı, s. 193
Celaleddin Vatandaş, Yol Ayrımı, s. 193
August Comte, a.g.e., s. 16; Şahbenderzade Filipeli Ahmet Hilmi, Allah’ı İnkar Mükün Mü?,
İstanbul, Çağrı Yayınları, 1979, s. 52-53
Ninian Smart, “Din ve İnsan Tecrübesi”, Çev.: Ali İhsan Yitik, Dokuz Eylül Üniversitesi İlahiyat
Fakültesi Dergisi, C.: 7, İzmir, 1992, s. 423
İbrahim Kaplan, “Din, Fıtrat ve Akl-ı Selim İlişkisi Üzerine”, Çukurova Üniversitesi İlahiyat
Fakültesi Dergisi, C.: 17, S.: 2, 2017, s. 62; Muhammet Altaytaş, a.g.e., s. 29; Hayati Hökelekli,
Din Psikolojisine Giriş, İstanbul, Dem Yayınları, 2015, s. 31
Kürşat Demirci, Dinlerin Dejenerasyonu, İstanbul, İnsan Yayınları, 1996, s. 26
41
öğreten bir sistemdir.89 İslamiyet, insanın maddi ve manevi tüm ihtiyaçlarına karşılık
veren umumi bir dindir.90 İnsan, özgürlük adına bazen kendini tanrılaştırırken, bazen
de kendine tanrılar edinmektedir.91 İman ve ibadetin, beşeri ve sosyal düzenin, huzur
ve saadetin temeli, itaate dayanmaktadır.92 İslamiyet, insanın halifelik ve yeryüzünü
imar sorumluluğunu yerine getirmesini, yeryüzünde adil ve toplumsal bir düzen
kurulmasını istemektedir.93
Mutlak kelimesi; mukayyetin zıddı, genel, sınırsız, hiçbir kayıt ve şarta bağlı
olmayan, istisnasız gibi manalar ifade etmekte;
94
içerisinde kesinlik anlamı
barındırmaktadır. İnsan, sınırlı ve zayıf bir varlıktır; 95 kendisine verilen akıl ve
muhakeme yeteneğine rağmen varlık ötesine muttali olamamakta; yaratıcıyla nasıl bir
iletişim kuracağını, hayatın anlamını, eksiksiz ve hakiki bilgiyi araştırmaktadır.
İnsanın aradığı kurtarıcı bilgi, yaratıcı tarafından peygamberlere vahiy yoluyla
aktarılmakta ve beşeriyetin yolu aydınlanmaktadır. Peygamberlerin görevi, insana
fıtratını hatırlatmak, yaratıcıya kulluk yolunda ilahi öğretileri ve örnekliği sunmaktır.96
İslam’da mutlak itaat, sadece Allah ve Hz. Muhammed için geçerlidir; başka
herhangi bir varlığa mutlak itaat edilmemektedir. “Ey iman edenler! Allah'a itaat edin.
Peygamber'e itaat edin ve sizden olan ulu'l-emre (idarecilere) de. Herhangi bir hususta
anlaşmazlığa düştüğünüz takdirde, Allah'a ve ahiret gününe gerçekten inanıyorsanız,
onu Allah ve Resulüne arz edin. Bu, daha iyidir, sonuç bakımından da daha güzeldir”97
ayetinde itaat, herhangi bir kayıt ve şart belirtilmeksizin ve sadece Allah ve resulüyle
sınırlı olarak, “itaat edin” mutlak emir kipiyle zikredilmektedir. Ayetin devamında,
herhangi bir konuda ihtilafa düşülmesi halinde konunun sadece Allah’a ve resulüne
arz edilmesi emri, dinde asıl kaynağın Kurân ve sünnet olduğunu, mutlak itaatin Allah
ve resulü için geçerli olduğunu, göstermektedir. Allah’a ve resulüne itaat, Kurân-ı
89
90
91
92
93
94
95
96
97
Ahmed Hamdi Akseki, a.g.e., s. 71
Ahmed Hamdi Akseki, a.g.e., s. 419
Nadim Macit, a.g.e., s. 101
İsmail Karagöz, Kurân’da Dört Kavram: İbadet, İtaat, İcabet, İttiba, 3. Bsk., Ankara, Türkiye
Diyanet Vakfı Yayınları, 2005, s. 113
Fazlurrahman, Ana Konularıyla Kurân, s. 79
Zebidi, a.g.e., No: 6, s. 426; Şerif Cürcani, a.g.e., s. 194; Tehanevi, a.g.e., No: 2, s. 921-924; İbni
Manzur, a.g.e., No: 10, s. 225; Cevheri, a.g.e., No: 4, s. 204-205
Nisa Suresi, 28; Enfal Suresi, 66
Maide Suresi, 67, 99; Araf Suresi, 157; Nahl Suresi, 36, 44; İbrahim Suresi, 4
Nisa Suresi, 59
42
Kerim’de yirmi ayette beraber zikredilmektedir. 98 Hadislerde peygambere itaat,
Allah’a itaatin doğal bir gereği olarak emredilmektedir. İnsanın aşkın bir varlık ile
iletişim kurabilmesi ancak vahiy yoluyla mümkün olabilmektedir; peygamberler,
Allah’ın emir ve yasaklarını insanlara ulaştıran ve en güzel şekilde uygulayan seçkin
insanlardır. Onların günahtan korunması, tebliğ ve temsil ettikleri dinin doğruluğunun
garantisidir. Peygamberlerin günah işlemesi risaletle çelişir, tebliğe de zarar verir.
“Battığı zaman yıldıza andolsun ki, arkadaşınız (Muhammed haktan) sapmadı ve
azmadı. O, nefis arzusu ile konuşmaz. (Size okuduğu) Kurân ancak kendisine
bildirilen bir vahiydir.” 99 ayetleri Hz. Muhammed’in söz ve eylemlerinin ilahi
yönlendirmeye endeksli olduğunu, sadece vahye tabi olduğunu,
100
nefsani bir
düşüklük taşımadığını bildirmektedir. Peygambere itaat, Allah’a itaat kapsamında
değerlendirildiğinden mutlaktır; diğer tüm itaatler bu iki ana kaynağa ve ölçüye
uygunluk ile kayıtlıdır.
İnsan, doğal olarak farklı niteliklere sahip olsa da yetki ve konumu itibariyle
sınırsız mutlak itaati hak etmemektedir. 101 Sınırsız itaatte, ön kabul olduğundan
sorgulama yapılmamakta, mutlak teslimiyet bulunmaktadır. Allah ve resulünün
dışındakilere mutlak itaat, insanı doğru yoldan uzaklaştırmaktadır. 102 Yaratana ve
elçisine mutlak itaat, dinen ve aklen anlaşılır bir durumdur. Hüküm belirleme yetkisi,
kâinatı ve insanı yoktan var eden ve yaşatanındır.103 “O, kullarının üstünde mutlak
hakimiyet sahibidir.”104
Gönülden, isteyerek teslim olma anlamına uygun olarak Kurân-ı Kerim’de dört
yerde itaat kavramının س ِّمعنَا
َ ile kullanılmış olması,105 bu eylemin bilinçli bir şekilde
olması gerektiğini çağrıştırmaktadır. Fıtrat ve imanın doğal bir gereği olarak itaat,
Allah için kullanıldığında kulluk ve ibadet kavramları öne çıkmaktadır. Allah’ın elçisi
olması nedeniyle peygambere itaat de Kurân-ı Kerim’de emredilmekte; resule itaat
98
99
100
101
102
103
104
105
Ali İmran Suresi, 32; Nisa Suresi, 13, 59, 69; Maide Suresi, 92; Enfal Suresi, 1, 20, 46; Tövbe Suresi,
71; Nur Suresi, 52, 54; Ahzab Suresi, 33, 66, 71; Muhammed Suresi, 33; Fetih Suresi, 17; Hucurat
Suresi, 14; Mücadele Suresi, 19; Tegabün Suresi, 12
Necm Suresi, 1-4
Ahkaf Suresi, 9; Araf Suresi, 203
Mehmet Salmazzem, a.g.e., s. 177
Mehmet Salmazzem, a.g.e., s. 177
Furat Akdemir, a.g.e., s. 430
Enam Suresi, 61
Bakar Suresi, 285; Nisa Suresi, 46; Maide Suresi, 7; Nur Suresi, 51
43
Allah’a itaat ile ilişkilendirilmektedir.106 “Peygamber size ne verdiyse onu alın, neyi
de size yasak ettiyse ondan vazgeçin. Allah'a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz,
Allah'ın azabı çetindir.” 107 ayeti; peygamberin Allah adına yalan ve haksız bir şey
söylemeyeceğini, din konusunda Allah’tan her ne getirdiyse mutlak bir itaatle
kendisine tabi olunmasını emretmektedir. Peygambere itaat, Allah’a itaatin bir
parçasıdır, mutlak ve zorunludur. "Kim bana itaat etmişse mutlaka Allah'a itaat
etmiştir. Kim de bana isyan etmiş ise, mutlaka Allah'a isyan etmiştir. Kim emire itaat
ederse mutlaka bana itaat etmiş olur. Kim de emire isyan ederse mutlaka bana isyan
etmiş olur”108 “Biz her peygamberi sırf, Allah'ın izni ile itaat edilmek üzere gönderdik.
Eğer onlar kendilerine zulmettikleri zaman sana gelseler de Allah'tan günahlarının
bağışlamasını dileseler ve Peygamber de onlara bağışlama dileseydi, elbette Allah'ı
tövbeleri çok kabul edici ve çok merhametli bulacaklardı. Hayır! Rabbine andolsun ki
onlar, aralarında çıkan çekişmeli işlerde seni hakem yapıp, sonra da verdiğin hükme
içlerinde hiçbir sıkıntı duymaksızın, tam bir teslimiyetle boyun eğmedikçe iman etmiş
olmazlar.”109 “Andolsun, biz elçilerimizi açık mucizelerle gönderdik ve beraberlerinde
kitabı ve mizanı (ölçüyü) indirdik ki, insanlar adaleti yerine getirsinler.”
110
ayetlerinden peygamberlerin itaat edilmek üzere gönderildiği; söz ve fiilleriyle
örneklik teşkil ettiği anlaşılmaktadır. “Kim peygambere itaat ederse, Allah'a itaat etmiş
olur. Kim yüz çevirirse (bilsin ki) biz seni onlara bekçi göndermedik.” 111 ayeti
peygamberlerin görevlerinin baskı ve zorlama olmaksızın, tebliğ olduğunu insanlara
hatırlatmaktadır. Peygamberler Allah’ın mesajlarını ileten bir elçidir, bekçi veya vekil
değildir; 112 Hz. Muhammed, insanların iman etmesini şiddetle arzuladığı halde 113
hiçbir zorlama yapmamıştır, inanan da inanmayan da kendi istekleriyle hareket
etmişlerdir.
114
Peygamber ve kitapların gönderilmesinin hikmeti, adaletin
yerleşmesine, hakikatin oluşmasına öncülük etmektir.115
106
107
108
109
110
111
112
113
114
115
Nisa Suresi, 59-65; Nisa Suresi, 80; Nisa Suresi, 13-14; 106
Nisa Suresi, 69/80; Maide
Suresi, 92; Enfal Suresi, 20/24; Nur Suresi, 51-54; Ahzab Suresi, 36; Muhammed Suresi, 33; Fetih
Suresi, 17; Hucurat Suresi, 14; Tegabün Suresi, 12
Haşr Suresi, 7
Buhari, Ahkam, 1, Cihad, 109; Müslim, İmaret, 33; Nesai, Bey'at, 27
Nisa Suresi, 64-65
Hadid Suresi, 25
Nisa Suresi, 80
Ahmet Akbulut, Nübüvvet Meselesi Üzerine, Ankara, Birleşik Yayıncılık, 1992, s. 61
Yusuf Suresi, 103
Furat Akdemir, a.g.e., s. 430
Muhammed Kutub, Düzeltilmesi Gereken Kavramlar, s. 42
44
Allah ve resulü dışındaki varlıklara itaat etmek bir kayıt ve şarta tabidir. Hayrı ve
şerri, helali ve haramı belirleme yetkisi yaratana aittir. Müslümanın Allah ve resulünün
hükümlerine gönülden, isteyerek, herhangi bir sıkıntı duymaksızın her yönüyle teslim
olması ve uyması gerekmektedir. 116 Sorumluluk, tercih hakkını gerektirmektedir;
ahiret hayatına anlam kazandıran, insanın hür iradesiyle eylemde bulunmasıdır. 117
Diğer canlılardan farklı olarak insanın ihtiyaçları çok çeşitli ve komplekstir.118 İnsanın
içgüdü ve organik ihtiyaçlarının karşılanması kadar önemli olan, bu doyumun
niteliğidir. Allah ve resulüne mutlak itaat, dinin tahrifini önleyen bir ilkedir. Allah ve
resulünün dışında itaat edilecek olanların her biri bu iki kaynağa uygunluğuyla değer
ifade edebilmektedir. Aldanmanın ve istismarın önlenmesini teminen din eğitiminde,
mutlak itaatin Allah ve resulü dışında hiçbir varlık için söz konusu edilemeyeceğinin
vurgulanması önem arz etmektedir.
2. 5. Mukayyet İtaat
Mukayyet; herhangi bir kayıt ve şarta tabi olan anlamında, mutlak kelimesinin
mana ve mefhum olarak zıddıdır.119 Mukayyet itaat; kayıt ve şarta tabi olan, belirli
ölçüleri olan itaattir. Ulu’l-emre itaat; eşin itaati ve ebveyne itaat gibi, Allah ve resulü
dışındaki her itaat bu kapsamda değerlendirilmektedir. Mukayyet itaatler, İslam’a
uygunlukla kayıtlıdır.120 İslamiyet, Allah’ın yolundan saptıran kişilere ve zümrelere
itaati yasaklamıştır.121 İnsanın Allah’a karşı ilk görevi iman etmektir, diğerleri mantıki
bir silsile ile birbirini takip eden unsurlardır, parçaları birbirine bağlayan tevhittir.122
Tevhit; “Allah’tan başka ilah olmadığına inanmak ve tanıklık etmektir.”123
Din en temelde hayat rehberidir; imanın ve itaatin kapsamı ve şartları yaratıcı
tarafından belirlenmektedir. Kişiye göre din ve itaat belirlenemez, aksi taktirde nefis
ilahlaştırılmış olmaktadır. Kurân-ı Kerim, hayatın merkez kuvvetidir; vahiy, kültürel
116
117
118
119
120
121
122
123
Nisa Suresi, 65
Bedrettin Çetiner, a.g.e., s. 62
Nadim Macit, a.g.e., s. 249
İbni Manzur, a.g.e., No: 3, s. 373; Tehanevi, a.g.e., No: 2, s. 921; Şerif Cürcani, a.g.e., s. 201
Nisa Suresi, 59; Lokman Suresi, 14-15
Enam Suresi, 115; Furkan Suresi, 27-29; Kalem Suresi, 7-14; Ahzab Suresi, 66-68
Fazlurrahman, Ana Konularıyla Kurân, s. 41-42
İsmail Raci Faruki, Tevhit, Çev.: Dilaver Yardım, Latif Boyacı, İstanbul, İnsan Yayınları, 2006, s.
20
45
bir unsura indirgenerek özne olmaktan çıkarıldığında, dönüştürücü özelliğini
kaybetmektedir.124 Sekülerizmin etkisiyle modern kültür, tabii ve tarihsel bir olgu olan
dini ve duygusunu yok edemediyse de, dinin hayatla ilişkisini tahrif etmekte, ürettiği
yeni kutsallıklarla dinin etkinliğini altüst etmektedir.125 Deizm, duyarsızlığı ve dinden
kaçışı çağrıştırmaktadır.126 İnanmak yerine bilmeyi öne çıkaran deizmin127 arkasında;
hızlı kültürel değişim neticesinde yaratıcı ile irtibatın kesilmesi, dünyevileşme,
inançlarıyla doğru orantılı hayat sürdürememe eğilimi olduğu açıktır. 128 Modern
seküler hayat, mutlak iradeyi, varlık olarak reddetmese de, Allah’ın dışlandığı ve
hayata müdahalesinin kısıtlandığı bir düşünce ve hayat tarzı inşa etmektedir.129 İnsanın
kendi kurguladığı dünyaya, yaratıcının girmesine müsaade etmemesi, cahiliye dönemi
müşrik inancını çağrıştırmaktadır ki onlar da hayat ile hayatın kaynağı arasında bir
ilişki kurmayı düşünmemişlerdir.130
İslam’da Allah ve resulüne mutlak itaat emredildiğinden, Müslüman olduktan
sonra hükümler konusunda kişinin tercih hakkı kalmamaktadır. 131 “Emrolunduğun
gibi dosdoğru ol” 132 ve “(Ey Muhammed!) Biz sana Kitabı (Kurân'ı) hak olarak
indirdik ki, insanlar arasında Allah'ın sana öğrettikleri ile hüküm veresin. Sakın
hainlerin savunucusu olma.”133 ayetlerinde, hayatın, vahye uygun olma zorunluluğu
haber verilmektedir. En yüce mertebe olan kulluk, insanların en üstünü olan Hz.
Muhammed’in örnekliğiyle insanlığa sunulmuştur.134 “O, hanginizin daha güzel amel
yapacağını sınamak için ölümü ve hayatı yaratandır. O, mutlak güç sahibidir, çok
bağışlayandır.”
135
ayetinde “en çok amel” yerine “en güzel amel” ifadesinin
kullanılmış olması, nicel bir itaatten daha çok nitel olana dikkat çekmektedir.
Amellerin kabulü, ihlas ile yapılmasına ve İslam’a uygun olmasına bağlıdır.
Müslüman, kulluğunu ve işlerini en güzel şekilde yapmaya talip olandır. İfrat ve tefrit
kapsamında konu değerlendirildiğinde; dine aykırı bir biçimde ölçüsüz, itaatte aşırı
124
125
126
127
128
129
130
131
132
133
134
135
Celaleddin Vatandaş, Yol Ayrımı, s. 78-79
Muhammet Altaytaş, a.g.e., s. 37
Selçuk Kütük, a.g.e., s. 8
Muhammet Altaytaş, a.g.e., s. 32
Selçuk Kütük, a.g.e., s. 9-10
Celaleddin Vatandaş, Yol Ayrımı, s. 13
Muhammet Altaytaş, a.g.e., s. 32-33
Ahzab Suresi, 36
Hud Suresi, 112
Nisa Suresi, 105
Kalem Suresi, 4
Mülk Suresi, 2
46
gitmek uygun olmadığı gibi;136 kulluktan geri kalmak da doğru değildir. Allah, dini
zorluk olması için göndermemiştir,137 fıtrata uygun olan İslam, insanlar için rahmet ve
kolaylıktır. “Resulullah, askeri bir birliği, başlarına Medineli bir Müslümanı komutan
tayin ederek göreve yolladı ve komutanlarını dinleyip itaat etmelerini istedi. Görev
müddeti içinde birlik mensupları bir meselede komutanlarını kızdırdılar. Komutan
odun toplatıp bir ateş yaktırdı. Daha sonra da "Hz. Peygamber beni dinlemenizi ve
bana itaat etmenizi size emretmedi mi" diye sordu. Onlar "Evet, emretti" dediler.
Bunun üzerine komutan; "O halde, haydi şu ateşe girin" emrini verdi. Beklenmedik bu
emir karşısında herkes birbirine bakmaya başladı. İçlerinden bir kısmı emre uymayı
düşündü ise de diğerleri "Biz ateşten kaçıp Resulullah'a sığındık (şimdi nasıl ateşe
gireriz)" dediler. Onlar bu halde değerlendirme yaparken komutanın kızgınlığı geçti.
Ateş söndürüldü, emir geri alındı. Döndüklerinde olay Hz. Peygambere anlatıldı, O
anlamsız emre uymayı düşünenlere hitaben "Eğer o ateşe girseydiniz, kıyamete kadar
o halde kalırdınız" buyurdu. Diğerlerini tasvip ve takdir ettikten sonra sözlerini şöyle
bitirdi: "Allah'a isyan olan yerde kula itaat yoktur. İtaat ancak meşru olanda
gerekir.”138 Kulluk ve itaatte keyfilik olmaz, yaratıcı her şey için bir ölçü belirlediği139
gibi itaat için de bir ölçü belirlemiştir ki o da tüm itaatlerde Allah ve resulüne uymaktır.
Kelime-i şehadette Hz. Muhammed’in öncelikle kul olarak zikredilmesi, kulluğun
mertebesini ve uygulanabilirliğini göstermektedir. Hz. Muhammed’in kulluktan sonra,
peygamber olarak imanın şartı olması, diğer insanlardan farkını ve üstünlüğünü
göstermektedir. 140 İstikamet, kullukta daim ve dengeli olmayı gerektirmektedir.
İnsanlara din olarak İslam’ı seçen Allah, iman ve itaat için ölçüyü insana bırakmamış;
en kamil insan ile beşeriyetin yolunu ve ufkunu aydınlatmıştır.
136
137
138
139
140
Buhari, Nikah, 1; Müslim, Nikah, 5
Taha Suresi, 2-3
Buhari, Meğazi, 59, Ahkam, 4, Ahbaru’l-Ahad, 1; Müslim, İmare, 39-40; Ebu Davud Süleyman b.
El-Eş’as b. İshak es-Sicistani el-Ezdi, Sünenü Ebu Davud, C.: I-V, İstanbul, Çağrı Yayınları, 1992,
Cihad, 88; Nesai, Beyat, 24; İbni Mace, Cihad, 40
Talak Suresi, 3
Kehf Suresi, 110
47
2. 6. Sahabenin İtaat Anlayışı
İlk Müslümanların İslam’ı nasıl anladığı ve uyguladığı konumuz açısından önem
arz etmektedir; onlar Kurân ve sünnette övgüye mazhar olmuş, seçilmiş özel bir
topluluktur. Hz. Peygamber, fert olarak dinin ilk uygulayıcısı olduğu gibi, sahabe de
toplum olarak İslam’ı ilk tatbik eden nesildir. Din, sahabenin rivayetleri ve
uygulamalarıyla sonraki nesillere aktarılmıştır. Evrensel dinlerde birey kadar toplum
da önemlidir. 141 İnsanlar karşılıklı etkileşimlerle ve zamanla farklılaşmakta, yeni
değer ve normlar kazanarak değişebilmektedir. 142 Değişmeyen bir toplum tahayyül
edilemez;143 değişim, toplumlar için kaçınılmaz ve evrensel bir fenomendir.144 Sadece
kalpte gizli kalan bilgi ve niyet, iman için yeterli değildir; onun doğrulanması
gerekmektedir. 145 Kurân-ı Kerim’de iman edip salih amel işleyenler terkibi, bu
birlikteliğe vurgu yapmaktadır. Din; iman, amel ve niyetle birbirlerini tamamlayan;
hayatın tüm yönlerini kuşatan bir sistemdir; 146 sahih bir niyet olmadan amelin de
kıymeti olmamaktadır. Din, insanı hem bireysel hem sosyal açıdan etkisi altına
almakta; ona hayat hakkındaki duygu ve davranışlarını belirleyen bir zihniyet
kazandırmaktadır. 147 Hayatın anlamlandırılmasına kılavuzluk ederek insana kimlik
kazandıran din;148 kültürü kendi şemsiyesi altına alarak korumakta, verdiği eğitim ve
bakış açısıyla değerleri kuşaktan kuşağa aktarmaktadır.149 İslam, işlevsiz bilgi yığını
değildir; hayata hakim olması gereken mutlak hakikattir.150 Muaz b. Cebel, ilim ile
141
142
143
144
145
146
147
148
149
150
Hans Freyer, Din Sosyolojisi, Çev.: Turgut Kalpsüz, Ankara, Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi
Yayınları, 1964, s. 32-38; Baykan Sezer, Toplum Farklılaşmaları ve Din Olayı, İstanbul, İstanbul
Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yayınları, 1981, s. 222-223
Ejder Okumuş, a.g.e., s. 85; Barlas Tolan, Toplum Bilimlerine Giriş, Ankara, Adım Yayınları,
1991, s. 277; Mahmut Tezcan, Eğitim Sosyolojisine Giriş, Ankara, Ankara Üniversitesi Eğitim
Fakültesi Yayınları, 1981, s. 135
Ejder Okumuş, a.g.e., s. 85
Barlas Tolan, a.g.e., s. 279; Ejder Okumuş, Toplumsal Değişme ve Din, s. 20-21; Mümtaz Turhan,
Kültür Değişmeleri, İstanbul, M. E. B. Yayınları, 1969, s. 57
Muhammed Kutub, Biz Müslüman Mıyız?, 2. Baskı, İstanbul, Ağaç Yayınları, 2005, s. 15-16;
Ankebut Suresi, 2
Hayati Hökelekli, Din Psikolojisine Giriş, s. 110-111
Ejder Okumuş, a.g.e., s. 68-69; Şerif Mardin, Din ve İdeoloji, İstanbul, İletişim Yayınları, 1992, s.
30; Amiran Kurtkan Bilgiseven, Din Sosyolojisi, İstanbul, Filiz Kitabevi, 1985, s. 138,344;
Joachim Wach, Din Sosyolojisi, Çev.: Ünver Günay, İstanbul, İfav Yayınları, 1995, s. 82-85
Hayati Hökelekli, Din Psikolojisine Giriş, s. 33
Davut Dursun, Yönetim-Din İlişkileri Açısından Osmanlı Devleti’nde Siyaset ve Din, İstanbul,
İşaret Yayınları, 1989, s. 42-43
Celaleddin Vatandaş, Tevhid ve Değişim, s. 67
48
amel ilişkisini şöyle açıklamaktadır: “Bilgi eylemin önderidir, eylem ona bağlıdır.”151
Allah’ın birliğine inanmak yeterli değildir; önemli olan hayatın her alanında istikamet
üzere yaşamaktır.
152
Yaratıcının varlığını kabul etmek yeterli olsaydı, İblis
kazananlardan olurdu.153 Salih amel olmadan, kamil bir imandan söz edilememektedir.
“Ey iman edenler! Allah'a, Peygamberine, Peygamberine indirdiği kitaba ve daha önce
indirdiği kitaba iman edin.” 154 ayeti, müminlere iman etmelerini emretmesiyle çok
manidardır. İmanın, amel ile, amelin ilim ile sürekli güncellenmesi ve desteklenmesi
gerekmektedir. İmanın içten güdülenmeyle birlikte itaate dönüşmesi, artırılması ve
tüm boyutlarıyla bireyin hayatında görünür olması önem arz etmektedir.
Sahabe, ashab gibi sahabi kelimesinin çoğuludur.155 Sözlükte “bir kişiyle birlikte
bulunmak, arkadaş ve dost olmak” anlamında, sohbet kelimesinden türemiş bir
kelimedir.156 Sahabenin kim olduğuyla ilgili İslam alimlerinin farklı görüşleri vardır.
Müslüman olarak Hz. Peygamberle sohbete mülaki olan ve iman üzere vefat edenler,
genellikle sahabe kabul edilmektedir.157 Kurân-ı Kerim ve sünnete şahitlik etmiş bir
nesil olarak sahabe, İslam’ın doğru anlaşılması ve yaşanması için hayati öneme
sahiptir. Kurân-ı Kerim’de “İnsanlık için ortaya çıkarılmış en hayırlı ümmet” 158 ,
“Böylece, sizler insanlara birer şahit (ve örnek) olasınız ve Peygamber de size bir şahit
(ve örnek) olsun diye sizi orta bir ümmet yaptık.” 159 ve “Allah’ın kendilerinden,
kendilerinin de Allah’tan razı olduğu ve ebedi kalacakları cennetin onlar için
hazırlandığı160” bildirilerek övülen sahabe; imanı ve takvasıyla insanlık için en değerli
ve örnek topluluktur. Allah’ın onlardan razı olması ve onların Allah’tan razı olma
niteliği, insanlık tarihinde sahabeden başka hiçbir topluluğa verilmediğinden; sonraki
dönemlerde insanlar onlara ihsan ile tabi olarak üstünlük sağlayabilmektedir.161 Şirk
hayatının karanlığından vahyin nuruyla aydınlığa kavuşan sahabe, günahsız ve masum
151
152
153
154
155
156
157
158
159
160
161
Takıyyuddin Ebu’l-Abbas Ahmed b. Teymiyye el-Harrani, Bir İslam Kurumu Olarak Hisbe,
Çev.: Vecdi Akyüz, İstanbul, İnsan Yayınları, 1989, s. 121
Roger Garaudy, İslam’ın Vadettikleri, Çev.: Salih Akdemir, İstanbul, Pınar Yayınları, 1984, s.
271
Celaleddin Vatandaş, Tevhid ve Değişim, s. 122
Nisa Suresi, 136
Şemseddin Sami, Kamus-i Türki, İstanbul, Enderun Kitabevi, 1989, s. 818
Mehmet Efendioğlu, “Sahabe”, T. D. V. İslam Ansiklopedisi, No: 35, s. 491-500
İyade Kubeysi, Sahabetü Resulillah Fil Kitab ve’s Sünne, Dimeşk, y.y., 1986, s. 33-79
Ali İmran Suresi, 110
Bakar Suresi, 143
Tövbe Suresi, 100
Tövbe Suresi, 100
49
olmadığı halde, samimiyeti, fedakarlığı ve en güzel teslimiyetleriyle hayırda önden
gidenlerden olmuşlardır. Allah, insanlar içerisinden rahmet elçisi olarak Hz.
Muhammed’i; O’na arkadaş ve destek olmak üzere de sahabeyi seçmiştir. Hadislerde
“insanlığın ve ümmetin en hayırlıları” 162 olarak vasfedilen sahabe; kulluk ve
teslimiyetiyle bireysel ve toplumsal anlamda insanlığa liderlik etmiştir. 163 Kurân-ı
Kerim’de ve hadislerde övgüye mazhar olan sahabenin 164 bu ilahi görev nedeniyle
faziletine erişmek, sonraki nesiller için mümkün olmamaktadır. 165 İslam alimleri,
dinin ilk uygulayıcıları sahabenin güvenilirliği ve adaletinde ittifak etmiştir.166 Tabiun
ve sonraki nesil, rivayetlerinin sıhhati bakımından bir incelemeye tabi ise de; sahabe,
masumiyet söz konusu edilmeksizin, genel anlamda Allah ve resulünün gözetiminde
olduğundan adaletli ve emin kabul edilmektedir. Onlar, İslam’ın doğru yol olduğunu
bilmekle yetinmemiş, o yolda istikamet üzere yürümüşlerdir. 167 Her varlık, sahip
olduğu kabiliyete göre bir vazife üstlenmektedir. Allah, insana güvenmekte, emaneti,
akıl ve irade sahibi olduğundan ona tevdi etmektedir. İman ve emniyet aynı kökten
gelmektedir; selim ve temiz bir yaratılışa sahip, üstün kabiliyetlerle donatılmış insan,
kendisine güvenilerek verilen emanet sorumluluğunu taşımaya muktedirdir.
İslam medeniyetinin kurucu nesli sahabenin,168 Hz. Peygamberi model alarak eski
dinini ve hayatını değiştirmesi, vahiyle birlikte önder bireyler ve topluluk olması, din
eğitimi açısından incelenmesi ve değerlendirilmesi gereken konulardan biridir. Vahiy
ile birlikte değişen ve dönüşen sahabe, iman, itaat ve ahlak temelinde kulluğun
zirvesine çıkmıştır. Dinin insanı ve hayatı nasıl dönüştürdüğünü konu edinenlerin, asrı saadet dönemini öncelikle ve özellikle incelemesi gerekmektedir. Sahabe; kulluk,
teslimiyet, samimiyet, ihlas, sadakat ve fedakarlık gibi temel konularda insanlığa ve
özellikle Müslümanlara örneklik oluşturmaktadır. Onlar öyle bir nesildir ki,
162
163
164
165
166
167
168
Buhari, Fezailü Ashabin- Nebi, 1; Müslim, Fezailüs-Sahabe, 210-215
Kemal Sandıkçı, İslam Medeniyetinin Kurucu Nesli-Sahabe II, İstanbul, İSAV Yayınları, 2015,
s. 23
Bakara Suresi, 143; Enfal Suresi, 74; Haşr Suresi, 8-9; Buhari, Fezailü Ashabi’n-Nebi, 1; Müslim,
Fezailü’s-Sahabe, 211-212
Mehmet Efendioğlu, a.g.e., s. 10
Ebü’l-Fazl Celalüddin Abdurrahman b. Ebi Bekir es-Süyuti, Tedribü’r-ravi fi Şerhi Takribi’nNevevi, Thk.: Abdulvehhab Abdullatif, 2. Baskı, Beyrut, Daru İhyai’s-Sünneti’n-Nebeviyye, 1979,
s. 308
Celaleddin Vatandaş, Yol Ayrımı, s. 267
Kemal Sandıkçı, a.g.e., s. 23
50
sonrakilerin değeri onlara ne kadar benzedikleriyle ölçülmektedir.169 İslam’ın doğru
anlaşılması ve yaşanması konusunda ilahi bir misyonu üstlenmiş olan bu topluluk için
öncelik, Allah ve resulünün ölçüleri olmuş; iman mayası ile baştan aşağıya topyekün
bir dönüşüm gerçekleşmiştir.170
İslamiyet’te bireysel kabul edilen ibadetler bile fertte başlamakta toplumda
sonuçlanmakta;171 Allah ile kul arasındaki ilişkiler, hayata yön veren dinanizm halini
almaktadır.172 Sahabe, iman konusunda öncü oldukları gibi, itaat konusunda da önder
ve örnektir; onlar, dünya ve ahiret hayatını bir ve bütün kabul ederek dini en güzel
şekilde uygulamışlardır.173 Öğrenme konusunda sahabe; hakikatleri inceleyerek doğru
bir kavrayışla vakıayı araştırmak, konu ile ilgili İslami delilleri toplamak ve bu bilgiler
çerçevesinde duruma uygun hükmü belirlemek şeklinde bir metod takip etmişlerdir.
Örnek nesil, İslam’ı kültürlenmek için değil; uygulamak için öğrenmişlerdir.174 İlahi
hitaba göre düşünen ve ona uygun yaşayan sahabe hata yapmaktan korunmuş değildir.
İslam’ı tebliğ ve beyan kapsamında Hz. Muhammed’in yaptıkları ve yasakladıkları,
mutlak itaat kapsamında değerlendirilmekte ve uygulanmaktadır. Vahyin ve dinin
açıklanması dışında kalan dünyaya ait işleri sahabe tefrik etmiştir. Dine ve dünyaya ait
olan konuların tespiti, öncelikle bilgi ve içtihat gerektirmektedir; hata yaptıklarında
Hz. Peygamber onları uyarmaktadır. Resule itaat, Allah’a itaat sayılmaktadır.175 Dinin
doğru anlaşılması için; Allah’ı hakkıyla tanımak,176 resulüne tabi olmak177 ve sahabeyi
örnek almak gerekmektedir. Sahabe örnek alınırken de ölçü yine dinin esaslarıdır.
2. 7. İtaat Kültürü ve Unsurları
Çok boyutlu ve karmaşık varlığı nedeniyle insanı, onun bireysel ve sosyal hayatını
tanımlamak çok zor, hatta imkansızdır.178 Cismi küçük, eylem kapasitesi büyük olan
169
170
171
172
173
174
175
176
177
178
Tövbe Suresi, 100; Mehmet Lütfi Arslan, Genç Peygamber ve Genç Dostları, İstanbul, Erkam
Yayınları, 2016, s. 38
Muhammet Altaytaş, a.g.e., s. 12
Mustafa Aydın, İslam’ın Tarih Sosyolojisi, s. 119
Muhammed Hamidullah, İslam’a Giriş, Çev.: Kemal Kuşçu, Ankara, Nur Yayınları, 1965, s. 151
Ahmet Y. Özütoprak, a.g.e., s. 170
Ahmet Y. Özütoprak, a.g.e., s. 12
Nisa Suresi, 80
Zümer Suresi, 67
Ali İmran Suresi, 31
Celaleddin Vatandaş, Esenlik Yurdunun Çağrısı, s. 17
51
insan, maddi ve manevi arzularını tatmin ederek huzur bulabilmektedir.179 Din, insana
hayatı anlamlandırma imkanı sağlayan en önemli boyuttur;180 sosyal bir kurum olduğu
gibi aynı zamanda sosyal bir kuvvettir.181 Din olgusu, insanlıkla yaşıttır;182 insan var
olduğu sürece yaşamaya devam edecektir.
183
Dinlerin en temel olgusu tanrı
tasavvurudur; ilah mefhumu olmayan bir din ve toplum yoktur.184 İslamiyet, insanın
organik ihtiyaçlarını ve içgüdülerini, ruhani ve cismani tüm eğilimlerini birlikte
değerlendiren tabii bir dindir. 185 Peygamber ve kitapların amacı, Allah’ın varlığını
insanlara kabul ettirmekten daha çok, vahyin istediği şekilde yaşamalarını
sağlamaktır.186 Halifelik ve yeryüzünü imar ile görevli beşer için ictimai hayat doğal
bir zorunluluktur; aksi durumda insanlar varlığını sürdüremezler. 187 İnsan, neslini
muhafaza edebilmek için hayatını korumakta; çevresel faktörlere uyum sağlayarak
yaşamaktadır. 188 İslamiyet, kendinden önceki dinler ile sonradan ortaya çıkması
muhtemel din iddialarını hükümsüz kılmakta;189 Kurân-ı Kerim, insanın Allah ile olan
ilişki hatalarına ve yorumlarına işaret ederek onu doğru yola hidayet etmektedir.190
Peygamber ve kitap gönderilmesindeki hikmet, bozulan tevhidi, asli hüviyetine
kavuşturmak, tahrifatı düzeltmektir; 191 insanın unuttuğu ahdini ve sorumluluğunu
hatırlatmaktır.
179
180
181
182
183
184
185
186
187
188
189
190
191
Ahmed Hamdi Akseki, a.g.e., s. 452; Nadim Macit, a.g.e., s. 322
Mustafa Aydın, İslam’ın Tarih Sosyolojisi, İstanbul, Pınar Yayınları, 2015, s. 15; Selçuk Kütük,
a.g.e., s. 141; Mehmet Bahçekapılı, “Biyopsikososyal Açıdan Dinin Engellilik ve Farklı Sağlık
Problemleri Üzerindeki Etkisi”, Türkiye Din Eğitimi Araştırmaları Dergisi, S.: 1, 2016, s. 2021, 37
İsmail Hakkı Baltacıoğlu, Allah Nedir?, Ankara, Ayyıldız Matbaası, 1961, s. 13
Ahmed Hamdi Akseki, a.g.e., s. 171; Abdurrahman Kurt, İslam’ın İlk Döneminde İmanın
Toplumsal Yansıması, s. 17-18; Muhammed Abdullah Draz, Din ve Allah İnancı, s. 91; Ekrem
Sarıkçıoğlu, Başlangıçtan Günümüze Dinler Tarihi, İstanbul, Otağ Yayınları, 1983, s. 19; Nadim
Macit, a.g.e., s. 213; Tümer Günay, Abdurrahman Küçük, Dinler Tarihi, Ankara, Ocak Yayınları,
1977, s. 1
Muhammet Altaytaş, a.g.e., s. 21
Mustafa Aydın, İslam’ın Tarih Sosyolojisi, s. 69
Ahmed Hamdi Akseki, a.g.e., s. 452-453
Celaleddin Vatandaş, Yol Ayrımı, s. 87; Muhammet Altaytaş, a.g.e., s. 20; Ahmet Y. Özütoprak,
a.g.e., s. 54
Ebu Zeyd Abdurrahman b. Muhammed b. Haldun, Mukaddime, Çev.: Arslan Tekin, C.: I-II,
İstanbul, İlgi Kültür Sanat Yayıncılık, 2017, No: 1, s. 126-127
Alexis Carrel, Hayat Hakkında Düşünceler, Çev.: Cahit Begenç, İstanbul, Kültür ve Turizm
Bakanlığı Yayınları, 1988, s. 49-50; Mahsum Aytepe, a.g.e., s. 236
İbrahim Kaplan, a.g.e., s. 62
Hüseyin Atay, Kurân’ın Reddettiği Dinler, Ankara, Atay Yayınevi, 1999, s. 39
Şaban Ali Düzgün, “Kurân’ın Tevhid Felsefesi”, Kelam Araştırmaları Dergisi, C.: 3, S.: 1, 2005,
s. 4
52
Arapça’da sekâfe kelimesiyle ifade edilen kültürün, kapsadığı alanın geniş olması
ve farklı bakış açıları nedeniyle 160’tan fazla tanımı yapılmakta;
192
herkesçe
uzalaşılan net bir tanımı bulunmamaktadır. 193 Genel anlamıyla kültür; insanların
toplumsal yaşamlarında tarihsel süreçte ürettikleri maddi ve manevi değerlerin bütünü
olarak tanımlanmaktadır.194 İslamiyet’te odak kavramlardan biri olan itaat, Kurân ve
sünnet bütünlüğü içerisinde değerlendirilmektedir. Din ve ibadetin, beşeri ve sosyal
düzenin, huzur ve saadetin temeli itaate dayanmaktadır.195 Dinin iki temel kaynağı
olan Kurân ve sünnetin bildirdiklerinden ve özellikle sahabe hayatındaki
uygulamalardan itaate ilişkin genel prensipler ve itaat kültürü belirlenebilmektedir.
Her dinde ortak bir unsur olarak var olan ibadetler,196 İslamiyet’te de mevcuttur. İtaat
kavramı sözlüklerde, boyun eğme, söz dinleme, alınan emre göre hareket etme, tabi
olma şeklinde tanımlandığından; emir verenin uyanlardan çeşitli yönlerden üstün
olduğu,
itaatin
otorite
sahibinin
bildirdiği
şekilde
olması
gerektiği
çıkarılabilmektedir.197 İlahi öğretilerin ışığında onun ilk muhatapları, inananlar için
itaatin mahiyetini ve uygulamasını içeren doğru, sağlam ve köklü bir itaat kültürü
sunmaktadır.
İslamiyet, ilahi olması sebebiyle varlığın doğasına uygun, eksiksiz ve tevhidi bir
dindir; 198 fert ve toplum hayatının tüm alanlarıyla ilgili ilkeler belirlemektedir. 199
Kurân-ı Kerim, referansını Allah’tan almayan her türlü itaate karşı çıkmakta; onun
zulüm ve fesat kaynağı olduğunu, sorumluluk kapsamında onunla mücadele etmenin
gerekliliğini tavsiye etmektedir.200 İnsan, fıtratı gereği, kendisine iyilik yapana ihsanda
bulunmaya meyillidir. 201 İnsan, kendisini yaratan ve sayısız nimet veren rabbine
borcunu, kulluk ve itaatle ödeyebilmektedir.
202
Din kelimesinin semantiği
incelendiğinde, borç anlamına gelen deyn sözcüğüyle bağlantısı kurulabilmekte;
192
193
194
195
196
197
198
199
200
201
202
Erdoğan Pazarbaşı, Kurân ve Medeniyet, İstanbul, Pınar Yayınları, 1996, s. 22
Cemil Meriç, Kültürden İrfana, İstanbul, İnsan Yayınları, 1986, s. 14
Orhan Hançerlioğlu, Toplumbilim Sözlügü, İstanbul, Remzi Kitabevi, 1969, s. 250
İsmail Karagöz, Kurân’da Dört Kavram İbadet, İtaat, İcabet, İttiba, s. 113
Kerim Yavuz, “Din Psikolojisinin Araştırma Alanları”, Atatürk Ü.I.F. Dergisi, Sayı: 5, 1982, s.
88; Hüseyin Peker, Din Psikolojisi, Samsun, Sönmez Matbaa ve Yayınevi, 1993, s. 23
Recep Özkan, Bayram Polat, a.g.e., s. 140
Yusuf İmamoğlu, a.g.e., s. 139
Ramazan Altıntaş, “İmam-ı Maturi’de Din-Siyaset İlişkileri”, Milel ve Nihal, C.:7, S.: 2, 2010, s.
54; Hayati Hökelekli, Din Psikolojisine Giriş, s. 33
Şinasi Gündüz, a.g.e., s. 32
Rahman Suresi, 60
Seyyid Ebu’l Ala Mevdudi, Gelin Müslüman Olalım, İstanbul, Pınar Yayınları, 2006, s. 37
53
dindarlık, yaratıcıya borçlu olma bilinci şeklinde açıklanabilmektedir.203 “Bugün sizin
için dininizi kemale erdirdim. Size nimetimi tamamladım ve sizin için din olarak
İslam'ı seçtim.”204 ayeti diğer nimetler gibi İslam’ın da insanlık için büyük bir lütuf
olduğunu beyan etmektedir.
İslamiyet; tüm zaman ve mekanlarda varlığını devam ettirebilecek içeriğe sahip
büyük bir dindir.205 İnsan için mutlak özgürlükten bahsedilemez; onun için anlamlı ve
faydalı olan, hangi itaatin doğru olduğudur.
206
İnsan, doğasıyla baş başa
bırakıldığında, istikametini bulmakta, rabbine boyun eğmektedir. “İyilik, yüzlerinizi
doğu ve batı taraflarına çevirmeniz(den ibaret) değildir. Asıl iyilik, Allah'a, ahiret
gününe, meleklere, kitap ve peygamberlere iman edenlerin; mala olan sevgilerine
rağmen, onu yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışa, (ihtiyacından dolayı)
isteyene ve (özgürlükleri için) kölelere verenlerin; namazı dosdoğru kılan, zekatı
veren, antlaşma yaptıklarında sözlerini yerine getirenlerin ve zorda, hastalıkta ve
savaşın kızıştığı zamanlarda (direnip) sabredenlerin tutum ve davranışlarıdır. İşte
bunlar, doğru olanlardır. İşte bunlar, Allah'a karşı gelmekten sakınanların ta
kendileridir.” 207 ayetinde geçen “birr” kelimesi, hadiste “ahlak güzelliği” olarak
açıklanmaktadır. 208 Özden yoksun, biçimsel ritüellerle dindarlığa ulaşılamayacağını
vurgulayan bu ayet; ibadet kastı ve halis niyetle iman ve doğru işlerin birbirini
tamamlaması gerektiğine dikkat çekmektedir. İslam ve insan; birbirleriyle anlam
kazanan bütünün parçaları gibidir; ikisi de birbirinde hayat bulmaktadır. 209 İnsanın
Allah katındaki değeri, rabbine kulluk ve itaatiyle ölçülebilmektedir.210 Bireyin Allah
katındaki değeri, onun Allah’a verdiği değerden anlaşılabilmekte; O’na iman ve itaat
edenlere dünyada ve ahirette mükafatlar vadedilmektedir.211 İslam’ın ana kaynakları
ve tarihi incelendiğinde, itaatle ilgili tecessüm etmiş kültür ögeleri; otorite, fıtrat ve
adalet, zorlama, niyet ve ihlas, istişare ve muhasebe, güç yetirme ve sorumluluk, itidal
ve devamlılık şeklinde maddeleştirilebilmektedir.
203
204
205
206
207
208
209
210
211
Abdurrahman Kurt, a.g.e., s. 176
Maide Suresi, 3
Mustafa Aydın, Moderniteye Dışarıdan Bakmak, 2. Baskı, İstanbul, Açılımkitap, 2014, s. 115
Yusuf İmamoğlu, a.g.e., s. 214-215
Bakara Suresi, 177
Müslim, Birr, 14-15; Tirmizi, Zühd, 52
Celaleddin Vatandaş, Yol Ayrımı, s. 260-261
Nadim Macit, a.g.e., s. 242
Maide Suresi, 66; Nur Suresi, 55; Cin Suresi, 16
54
2. 7. 1. Otoritenin Belirlenmesi
Hayatı ve ölümü yaratan Allah,212 insanı başıboş bırakmamıştır.213 Kâinatın en
mükemmel varlığı insanın, evrende kendi başına bırakılması hikmete aykırıdır. 214
Tabii itaat bahsinde açıkladığımız üzere, aslında tüm kâinat yaratıcıya teslim olmuş,
bu anlamıyla Müslüman’dır. Kendisine seçim hakkı verilen insan; nereden geldiğini,
niçin var edildiğini ve nereye gittiğini öğrenmek ve buna uygun yaşamak
durumundadır. İnsan için en temel sorular bunlardır, bu soruları fıtratına uygun, doğru
bir şekilde çözerse, istikametini bulması zor olmamaktadır. İnsan zayıf yaratılmıştır,215
acizdir, kendisinden daha bilgili ve daha güçlü bir varlığa sığınma ihtiyacı
hissetmektedir;216 kime teslim olursa onda teselli bulmaktadır. Kendi sınırlarını bilen
akıllı insan,217 tüm kâinata hayat veren ve nimetleriyle yaşatan Allah’a boyun eğerek,
diğer varlıklara köle olmaktan kurtulabilmektedir.
Farklı tanımları olmakla birlikte otorite; güç, kuvvet, emretme, boyun eğdirme,
itaat ettirme hakkı veya gücü, siyasi ve idari güç gibi farklı anlamlara gelmektedir.218
Otorite; fiziksel bir zorlama olmaksızın, boyun eğene belirli bir davranış şeklini kabul
ettirebilecek gücü elinde bulundurmaktır; 219 inanç, düşünce ve davranış alanında
hükmü kesin olan ve kanaatleri etkileme vasfını içeren bir unsurdur.220 Dünya ve ahiret
saadeti, yardımlaşma ve dayanışma ile gerçekleştiğinden, işlerin düzen içerisinde
yürütülmesini teminen insanlar otoriteye ihtiyaç hissetmektedir. 221 Her nerede bir
yaşam alanı varsa, kaçınılmaz olarak otoritenin varlığından söz edilebilmekte; otorite
olmadan istikrar ve düzenden bahsedilememektedir. 222 Toplumların ve kültürel
212
213
214
215
216
217
218
219
220
221
222
Mülk Suresi, 2
Kıyamet Suresi, 36; İbrahim Kalın, Barbar Modern Medeni: Medeniyet Üzerine Notlar, s. 144
Nadim Macit, a.g.e., s. 258
Nisa Suresi, 28
Recep Özkan, Bayram Polat, İtaat Kültürü ve Din, s. 142
Jules Payot, İrade Terbiyesi III Mutluluğun Fethi, İngilizce’den Çev.: Derya Öztürk, İstanbul,
Flipper Yayınları, 2020, s. 108
Recep Özkan, Bayram Polat, Toplumsal Bir Değer Olarak Otorite, s. 109-110
Murat Pazarbaş, “Liderlik Ve Otorite: Lise Öğrencilerinin Liderlik ve Otorite Algısı Üzerine Bir
Araştırma”, Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Doktora Tezi, 2012, s. 79
Mustafa Alıcı, Yahudi-Hristiyan Geleneğinde Dini Otorite, Dini Otorite, İstanbul, Ensar
Neşriyat, 2006, s. 44
Recep Özkan, Bayram Polat, Toplumsal Bir Değer Olarak Otorite, s. 111
Şener Aksu, “Geleceğin Otoritesi Açısından Ulus Devletler”, II. Uluslararası Sosyal Bilimciler
Kongresi, 2008, s. 893; Recep Özkan, Bayram Polat, Toplumsal Bir Değer Olarak Otorite, s.
120
55
kurumların muhafazası ve işlevselliği açısından otorite büyük önem arz etmektedir.223
Toplumun kültürel yapısına, inanç ve hukuk kurallarına göre, otoritenin fonksiyonu
olumlu veya olumsuz bir nitelik kazanabilmektedir.224 Otorite, insana hayatta ihtiyaç
hissettiği kuvvetli bir manevi dayanak sağlamaktadır.225 Otorite kavramı, meşruiyetle
ilintilidir. Yaptırım gücü olan din, hukuk, gelenek gibi benimsenen değerler sistemine
uygunluk olarak tanımlanan meşruiyet; İslamiyet’te, mensuplarının zihninde ve
gönlündeki otoriteyle niyet ve eylemlerinin uygunluğunu hedeflemektedir.226 Sistemin
meşruluğu, düzenin geçerliliğini sağlayacağından; 227 öncelik, kaynak sorunudur.
Hilkate ve akla uygun, hakkı temsil eden ilahi bir kaynak, otorite olmaya en uygun
olandır.
Toplumu başta zihniyet olmak üzere birçok yönden etkisi altına alan din;228
sadece bireysel değil, aynı zamanda sosyal bir olgudur; dinin akidevi, ibadet ve
muamelat gibi farklı yönleri vardır.229 Bir hayat tarzı olarak dinin kendine özgü bir
mantığı, aşkın boyutları, insanı ve toplumu etkilemede bir gücü vardır.230 İnsan gibi
dinin de salt ferdi boyutunun ele alınması, tarihi ve sosyolojik hakikatlerle
uyuşmamaktadır. 231 Tüm ilahi dinler ve İslamiyet’te otoritenin kaynağı vahye
dayandırılmakta; yaratıcı, insanlara mesajlar göndererek kendisine itaat edilmesini
istemekte, kendisine kulluk edenlere hem dünyada hem de ahirette mükafat
vadetmektedir.232 İslamiyet’te hayrı ve şerri, iyiliği ve kötülüğü belirleyen, değer ve
ölçü takdir eden yegane varlık Allah’tır; O, hükmünde ortak kabul etmemektedir.233
Richard Sennett,, Otorite, Çev.: Kamil Durand, İstanbul, Ayrıntı Yayınları, 2011, s. 13
Recep Özkan, Bayram Polat, Toplumsal Bir Değer Olarak Otorite, s. 109
225
Ahmet Yayla, “Eğitim Öğretim Sistemimizin Otorite Ve Sorumluluk Açısından Değerlendirilmesi
(İlk Ve Orta Dereceli Okullarda)”, Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü
Yüksek Lisans Tezi, 1995, s. 12
226
Bilal Aybakan, İbrahim Kafi Dönmez, “Meşru”, T. D. V. İslam Ansiklopedisi, No: 29, s. 378-383
227
Max Weber, Toplumsal ve Ekonomik Örgütlenme Kuramı, Çev.: Özer Ozankaya, Ankara, İmge
Yayınları, 1995, s. 56
228
Joachim Wach, a.g.e., s. 17-30
229
Mehmet Taplamacıoğlu, Din Sosyolojisi, Ankara, Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Yayınları,
1983, s. 176-192; Ünver Günay, Din Sosyolojisi Dersleri, Kayseri, Erciyes Üniversitesi Yayınları,
1993, s. 167-183; Bertrand Russel, Din İle Bilim. Çev.: Akşit Göktürk, İstanbul, Say Yayınları,
1994, s. 12
230
Peter L. Berger, Dini Kurumlar, Toplumbilimi Yazıları, Çev.: Adil Çiftçi, izmir, Anadolu
Yayınları, 1999, s. 71-136
231
Veysel Uysal, Din Psikolojisi Açısından Dini Tutum, Davranış ve Şahsiyet Özellikleri, İstanbul,
İfav Yayınları, 1996, s. 4-10, 15, 20
232
Recep Özkan, Bayram Polat, İtaat Kültürü ve Din, s. 144-147
233
Bakara Suresi, 177, 220; Maide Suresi, 3, 4, 8; Ali İmran Suresi, 134-135; Fethi Kerim Kazanç,
Gazzali Öncesi Ehli Sünnet Kelamında Ahlâk Düşüncesi, Ankara, Ankara Okulu Yayınları,
2007, s. 262
223
224
56
“Dikkat edin, yaratmak da, emretmek de yalnız O'na mahsustur. Alemlerin rabbi olan
Allah'ın şanı yücedir.” 234 Ayetin açık ifadesiyle, yaratan aynı zamanda yönetendir.
Uluhiyet,
egemenliği
gerektirmektedir;
otoritesi
olmayan
ilahtan
söz
edilememektedir.235 “Allah, birbiriyle çekişen ortak sahipleri bulunan bir (köle) adam
ile, yalnızca bir kişiye ait olan bir (köle) adamı örnek verdi. Bu iki adamın durumu hiç
bir olur mu? Hamd Allah'a mahsustur. Hayır, onların çoğu bilmiyorlar.”236 ve “Ayrı
ayrı ilahlar mı daha iyidir, yoksa mutlak hakimiyet sahibi olan tek Allah mı?" 237
ayetlerinde birden fazla ilah benimseyenlerin fıtrata ve akla uygun hareket etmediği
bildirilmektedir. İlah; birey ve toplum hayatını yönetip kontrol eden, tasarrufta
bulunan otoritedir,238 O, kâinatın düzenini sağladığı gibi, insanlara da yol gösterendir.
İnsanlar, sevdiği ve değer verdiği varlık için yaşamakta ve fedakarlık yapmaktadır.
İslamiyet, otoriteyi Hristiyanlık’ta olduğu gibi ilahi ve dünyevi şeklinde
ayrıştırmamaktadır; mülkün tek sahibi olan Allah, yalnız insanların değil, kâinattaki
tüm varlıkların itaat ettiği mutlak güç ve otoritedir; O, mülkünde dilediği gibi
tasarrufta bulunmaktadır. 239 Modern insan, özgürleşmek adına, ilahi ve mutlak
otoriteyi hayattan kovma cüretini göstermekte, haddi aşmaktadır.240 Kurâni ifadeyle
insanın kendini Allah’tan bağımsız, müstağni kılması, O’na ihtiyacı olmadığını
varsayması, halifelik ve emanet sorumluluğundan kaçınması, tarihsel ve ibretlik bir
vakıadır.241 Allah’ı unutmak, bireysel ve toplumsal şahsiyeti yok etmektedir; bireyi
güçlendirecek olan şey, Allah’ı hatırlamaktır.242 Pozitivist düşünce; hayatı düzenleyen
yaratıcı yerine insanı ikame etmek istemekte, 243 Allah yerine insanın hakimiyetini
kurgulamaktadır.244 İnsan gücü ve iradesini, olduğundan fazla genişleten bu düşünce,
bilimi kutsallaştırmaktadır. İlahi din dışındaki mana ve değerler, insana huzur
vermediği gibi, toplumsal bir bütünlük oluşumunu da zayıflatmaktadır.245 İslamiyet,
234
235
236
237
238
239
240
241
242
243
244
245
Araf Suresi, 54
Ahmet Y. Özütoprak, a.g.e., s. 40; Şura Suresi, 21
Zümer Suresi, 29
Yusuf Suresi, 39
Celalaeddin Vatandaş, Tevhid ve Değişim, s. 28
Şinasi Gündüz, a.g.e., s. 19; Recep Özkan, Bayram Polat, Toplumsal Bir Değer Olarak Otorite,
s. 122
Celaleddin Vatandaş, Yol Ayrımı, s. 15
Fazlurrahman, Ana Konularıyla Kurân, s. 64
Fazlurrahman, Ana Konularıyla Kurân, s. 67
August Comte, a.g.e., s. 20; Gürbüz Deniz, a.g.e., s. 21
François Gregoire, Büyük Ahlak Doktrinleri, Çev.: Cemal Süreya, İstanbul, Varlık Yayınları,
1981, s. 88
Amiran Kurtkan Bilgiseven, Din Sosyolojisi, İstanbul, Filiz Kitabevi, 1985, s. 126
57
tevhid inancının barındırdığı ilkelerle fertte psikolojik bir tatmin, toplumda sosyal
bütünleşme sağlamış;246 insanın kolayca benimseyip uygulayabileceği fıtratla uyumlu
bir dindir.247 Hiçbir varlık boş yere, eğlence için gayesiz yaratılmamıştır;248 insanın bu
âlemdeki konumu, onun merkeziliği ve sorumluluğunun boyutunu göstermektedir.249
İnsana kıymet verilmesi, onun kutsal emaneti ve sorumluluğunu üstlenmiş
olmasındandır.250 Kurân’ı Kerim’in eleştirdiği ve değişmesi için mücadele ettiği temel
konu, ilahi iradeye aykırı olan otorite ve iktidar anlayışlarıdır.251
“İslami anlayışta otorite, insanın bağımsızlık duygularını engelleyen, bastıran
bir yapıdan çok, onları besleyen ve insanı özgürleştiren bir mahiyet taşır.” 252
Müslüman, rab olarak Allah’tan, din olarak da İslam’dan razı olandır; Mümin, İslam’ın
hükmüne aykırı bir hüküm ve ölçü belirlemeyendir. “Andolsun biz, her ümmete,
"Allah'a kulluk edin, tağuttan kaçının" diye peygamber gönderdik. Allah onlardan
kimini doğru yola iletti, onlardan kimine de (kendi iradeleri sebebiyle) sapıklık hak
oldu. Şimdi yeryüzünde dolaşın da peygamberleri yalanlayanların sonunun ne
olduğunu görün.”253 İslam, mutlak itaatin Allah ve resulü için olduğunu, bunun da
Kurân’a ve sünnete uymakla gerçekleşeceğini haber vermektedir. 254 Yaratan aynı
zamanda hüküm koyma yetkisine sahip olan, yönetendir.255 Deistlerin inandığı tanrı,
kâinatı yaratmakta ve kendi haline bırakmaktadır; insana mesaj göndermeyen bu tanrı
inancının sorunlu olduğu açıktır.256 Kurân-ı Kerim, tevhid ve egemenlik konularını
önemle vurgulamaktadır. 257 Kişi Müslüman olduğu halde hayrı ve şerri, helali ve
haramı belirleme yetkisini Allah’tan başkasına verdiğinde, imanla irtibatı kesilmiş
246
247
248
249
250
251
252
253
254
255
256
257
Amiran Kurtkan Bilgiseven, a.g.e., s. 191
Ali Bardakoğlu, İslam Işığında Müslümanlığımızla Yüzleşme, İstanbul, Kuramer Yayınları,
2017, s. 56
Fazlurrahman, Ana Konularıyla Kurân, s. 39; Nadim Macit, a.g.e., s. 69
Nadim Macit, Kurân ve Hadise Göre Şirk ve Müşrik Toplum, Konya, Damla Matbaacılık ve
Ticaret, 1992, s. 69
Ahzab Suresi, 72; Gürbüz Deniz, a.g.e., s. 25
Şinasi Gündüz, a.g.e., s. 20; Zuhruf Suresi, 84-85; Müminun Suresi, 71
Turgay Gündüz, “İslam Eğitim Sisteminde Gençlik Dönemi Din ve Ahlak Eğitimi (Kuramsal
Yaklaşım)”, Uludağ Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Doktora Tezi, 2002, s. 197
Nahl Suresi, 36
Şinasi Gündüz, a.g.e., s. 20-21
Araf Suresi, 54
Selçuk Kütük, a.g.e., s. 67
Muhammed Kutub, Düzeltilmesi Gereken Kavramlar, İstanbul, Risale Yayınları, 2008, s. 20-22
58
olmaktadır.258 İnsan, imtihan gereği dinini seçme konusunda özgürdür;259 fakat İslam’ı
tercih ettikten sonra dinin belirlediği hükümleri kabulle, kurallara uymakla,
yükümlüdür.260 “(Ey Muhammed!) Sana indirilen Kurân'a ve senden önce indirilene
inandıklarını iddia edenleri görmüyor musun? Tağut'u tanımamaları kendilerine
emrolunduğu halde, onun önünde muhakeme olmak istiyorlar. Şeytan da onları derin
bir sapıklığa düşürmek istiyor.”261 “Aralarında, Allah'ın indirdiği ile hükmet. Onların
arzularına uyma ve Allah'ın sana indirdiğinin bir kısmından (Kurân'ın bazı
hükümlerinden) seni şaşırtmalarından sakın. Eğer yüz çevirirlerse, bil ki şüphesiz
Allah, bazı günahları sebebiyle onları bir musibete çarptırmak istiyor. İnsanlardan
birçoğu muhakkak ki yoldan çıkmışlardır. Onlar hala cahiliye devrinin hükmünü mü
istiyorlar? Kesin olarak inanacak bir toplum için, kimin hükmü Allah'ınkinden daha
güzeldir?”262 ayetleri mutlak otoritenin Allah olduğunu, samimi müminin Allah ve
resulüne teslimiyetini, hatırlatmakta; ilahi mesaj ve hükümlerin dışında istek ve
tercihte bulunanların imanlarını iddia olarak gö(ste)rmektedir. 263 “Abdullah b.
Ömer’in haber verdiğine göre: Hz. Peygamber Muaz’ı Yemen’e göndermek istediği
zaman Muaz bineğine bindi ve Resulullah yanında yürüyor ve ona öğütte
bulunuyordu: “Muaz şefkatli bir kardeş olarak sana vasiyet ediyorum. Allah’a karşı
takvalı ol. ” Hüküm verme konusunda Hz. Peygamber Muaz’a şu soruyu sormuştur:
Bir mesele ile karşılaşırsan ne yaparsın? Allah’ın kitabındaki hükümlere bakarak
hüküm veririm. Ya bu meselenin cevabı Allah’ın kitabında yoksa ne yaparsın? O
zaman Resulullah’ın sünnetine bakarak hüküm veririm. Ya bu meselenin cevabı,
Resulullah’ın sünnetinde de yoksa ne yaparsın? Hiç tereddüt etmeden içtihad ederim.
Bunun üzerine Resulullah Muaz’ın göğsüne vurdu. Sonra dedi ki: “Allah Resulünün
elçisini, Resulullah’ın razı olacağı işe muvaffak kılan Allah’a hamdolsun.” 264 Bu
hadis, İslamiyet’te otoritenin kaynağını ve hüküm belirlemenin metodunu açıkça
beyan etmektedir.
258
259
260
261
262
263
264
Ahzab Suresi, 36; Nisa Suresi, 60, 65
Bakara Suresi, 256
Rasim Özdenören, Hadislerin Işığında Hz. Muhammed, s. 87
Nisa Suresi, 60
Maide Suresi, 49-50
Mehmet Salmazzem, a.g.e., s. 185
Tirmizi, Ahkam, 3; Ebu Davud, Akdiyye, 11
59
Çamurdan yaratılmış, kendisine ruh üflenerek yüceltilmiş saygıdeğer bir varlık
olan insanın, yaratılışı itibariyle sevme ve sevilme arzusu vardır. 265 İtaat sevgiye
dayalıdır; insan, rabbine zorunluluktan değil, nimetlerine şükür duygusuyla kulluk
etmektedir. Sevgi ve ihlas olmadan itaat, anlamını yitirmektedir. Otoritenin Allah
olduğu kabul edilerek, nefsin arzu ve isteklerine boyun eğmek, günah kapsamında
değerlendirilmektedir. İnsan, melek olmadığından rabbine verdiği sözün her an
bilincinde olmayabilir, hata edebilir, bu insani bir durumdur. Hatasının farkına
vardıktan sonra pişmanlıkla yapılan tövbe, rabbin karşısında acziyetin ifadesi, büyük
bir kulluk göstergesidir; tövbe hali, Allah’ı ziyadesiyle memnun etmektedir. “Eğer siz
günah işlemeseydiniz, Allah sizi helak eder ve yerinize, günah işleyip, peşinden tövbe
eden kullar yaratırdı.”266 “Her insan hata eder, hata edenlerin en hayırlsı ise tövbe edip
rabbinden bağışlanma dileyendir.”267 Bu hadisler, günah işlemenin beşeri bir durum
olduğuna, tövbe ile olgunlaşmanın imkanı ve gerekliliğine işaret etmektedir; günaha
teşvik etmemektedir. İnsan, hata yapma potansiyeliyle yaratılmıştır; 268 bireyin
günahtan sonra af dileyerek pişmanlıkla rabbine iltica etmesi kıymetlidir. Gaflet krizi,
tövbe ile birlikte öze dönüş ve yaratıcıyla irtibatın kurulması ve sağlamlaştırılması
fırsatına dönüşebilmektedir. “Yine onlar, çirkin bir iş yaptıkları, yahut nefislerine
zulmettikleri zaman Allah'ı hatırlayıp hemen günahlarının bağışlanmasını isteyenler ki Allah'tan başka günahları kim bağışlar- ve bile bile, işledikleri (günah) üzerinde
ısrar etmeyenlerdir.”269
Şirk; Allah’ın zatında, sıfat ve fiillerinde eşi ve ortağı olduğunu kabul etmektir.270
İnsan, aşkın bir varlık olan Allah’ı hakkıyla takdir edemediğinde, 271 tanrıları
kendilerine benzeterek şirke düşebilmektedir. 272 İnsanlar, kendilerini yaratıcıya
ulaştıracak, aracılık edecek tanrılar tasavvur etmişlerdir.273 Tevhid, kâinatı madde ve
mana diye bölmeden bir ve bütün şeklinde; şirk ise dağınık, parçalanmış ve zıt kutuplar
265
266
267
268
269
270
271
272
273
Selçuk Kütük, Deizm, İstanbul, Bir Yayıncılık, 2019, s. 189
Müslim, Tövbe, 9
Tirmizi, Kıyame, 49; İbni Mace, Zühd, 30, 34
Şems Suresi, 8
Ali İmran Suresi, 135
Mustafa Sinanoğlu, “Şirk”, T. D. V. İslam Ansiklopedisi, No: 39, s. 193-198; Ahmet Saim
Kılavuz, İman ve Küfür Sınırı, İstanbul, Marifet Yayınları, 1990, s. 75; Ebu’l-Kasım Carullah
Mahmud b. Ömer b. Muhammed Zemahşeri, Esasü’l-Belağa, Beyrut, y.y., 1992, s. 328
Zümer Suresi, 67
Macit Gökberk, Felsefe Tarihi, İstanbul, Remzi Kitabevi, 1980, s. 27
Zümer Suresi, 3; Ekrem Sarıkçıoğlu, “Kurân’a Göre Müşrikler ve Putperestler”, İslami
Araştırmalar Dergisi, S.: 27, 1986, s. 27
60
olarak, ahenksiz bir kalabalık gibi, görmektir.274 Hayrı ve şerri belirleme yetkisinde
ortaklık, ibadette ortaklıktan farklı değildir; her ikisi de şirktir. 275 Putçuluk, aklın
tembelliği ve vahiyden uzaklaşmadır; 276 puta tapınmada sosyolojik faktörler ve
gelenekler, fert üzerinde oldukça etkilidir.277 Kurân-ı Kerim, Allah’a iftira kabul ettiği
şirki,
278
çirkin görerek reddetmektedir.
279
Kurân’ın ilk ayetlerine Müşriklerin
“Başımıza büyük bir şey geldi” 280 sözleriyle tepki göstermesi, hakkı ve batılı
tanıdıklarına, İslamiyet’in hayata müdahil olduğunu anladıklarına ve Allah’ın mutlak
otorite oluşuna razı olmadıklarına işaret etmektedir. Vahyin gönderiliş amacı, üst ve
ilahi otorite olarak Allah’ın kabul edilmesi ve O’nun isteklerine mutlak itaat
edilmesidir.
Dini öğretiler; hak-batıl, hayır-şer, iyi-kötü ayrışmasına dayalı inanç ve
davranışları kapsamaktadır. 281 Eksiksiz bir din, kendi iktidarı için güç ister; gücün
paylaşılmasını kabul etmez. 282 İslamiyet, Allah’tan başka ilah ve otorite kabul
etmemektedir; uluhiyetin bir parçasının Allah’tan başka bir varlığa izafe edilmesi
Kurân terminolojisinde şirktir.283 Temelde aynı sebeplere dayanıyor olsa da, zamana
ve topluma göre değişiklik gösteren, şirki somutlaştıran, putlardır. 284 Allah’ın
indirdikleriyle hükmetmeyenleri Kurân-ı Kerim kafir, 285 zalim, 286 fasık 287 olarak
nitelendirmektedir. Sevgide aşırı gidilerek otoritenin başkalarıyla paylaşılması da
apaçık bir sapmadır. “İnsanlar arasında Allah'ı bırakıp da ona ortak koşanlar vardır.
Onları, Allah'ı severcesine severler. Müminlerin Allah'a olan sevgisi daha güçlü bir
sevgidir. Zulmedenler azaba uğrayacakları zaman bütün kuvvetin Allah'ın olduğunu
274
275
276
277
278
279
280
281
282
283
284
285
286
287
Ali Şeriati, a.g.e., s. 97; Fazlurrahman, Ana Konularıyla Kurân, s. 44
Mehmet Yolcu, Kurân'da İnkar Psikolojisi, İstanbul, Çıra Yayınları, 2004, s. 67-68
Nadim Macit, a.g.e., s. 332
Nadim Macit, a.g.e., s. 88
Yunus Ekin, Kurân’a Göre İnançsızlık, İzmir, Işık Yayınları, 2001, s. 45
Müddessir Suresi, 5
Muhammed b. İshak, Siyretü İbni İshak, Çev.: Sezai Özel, Nşr.: Muhammed Hamidullah,
İstanbul, y.y., 1998, s. 261; İsmail b. Ömer b. Kesir, el-Bidaye ve’n-Nihaye, Çev.: Mehmet Keskin,
İstanbul, y.y., 1994, No: 3, s. 40; Muhammed b. Cerir et-Taberi, Tarihu’l-Ümem ve’l-Mülük,
Çev.:Z. Kadiri Ugan, A. Temir, İstanbul, y.y., 1966, No: 2, s. 1-11
Şinasi Gündüz, a.g.e., s. 26
Seyyid Ebu’l Ala Mevdudi, a.g.e., s. 230
Yusuf İmamoğlu, a.g.e., s. 164-165
Celaleddin Vatandaş, Tevhid ve Değişim, s. 110; Muhammet Altaytaş, a.g.e., s. 21
Maide Suresi, 44
Maide Suresi, 45
Maide Suresi, 47
61
ve Allah'ın azabının pek şiddetli olduğunu bir bilselerdi.”288 Allah için sevmek, Allah’ı
sever gibi sevmekten farklıdır. Allah, kendilerine itaat edilmek üzere peygamberler
göndermiştir;289 Hristiyanlar Hz. İsa’yı, Yahudiler Hz. Üzeyir’i aşırı sevmelerinden
dolayı ilahlaştırmışlardır. “De ki: "Eğer babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz,
eşleriniz, aşiretiniz, kazandığınız mallar, kesada uğramasından korktuğunuz bir ticaret
ve beğendiğiniz meskenler size Allah'tan, peygamberinden ve onun yolunda cihattan
daha sevgili ise, artık Allah'ın emri gelinceye kadar bekleyin! Allah fasık topluluğu
doğru yola erdirmez." 290 ayeti; insanın dünyada sevebileceği, kendisine sevdirilen
nesnelerin 291 Allah ve resulünden daha sevimli olması halinde, imani bir tehlike
oluşturacağını, ilahi otoritenin sarsılacağını, hatırlatmaktadır.
Rab kelimesi, cahiliye döneminde kral anlamında kullanılmış olsa da, sözlükte
itaat olunan efendi, malik anlamındadır. 292 Rab, terbiye etmek anlamının yanında,
yardım ederek yol gösteren, koruyan gözeten, her şeye hakim olan, yaratan ve efendi
manalarını da içermektedir.293 Rablik, Allah’a mahsustur; dinin, din gününün, dünya
ve ahiretin, velhasıl tüm mevcudatın yegane sahibi O’dur, O’nun bir ortağı
bulunmamaktadır. 294 Yaratma ve sahiplik anlamında eşi ve benzeri olmadığı gibi;
mabud olmasında da ortağı yoktur. Müşriklerin iddia ettiği gibi O sadece göklerin ilahı
değildir; yer ve gök tüm mevcudat Allah’ın tasarrufu altındadır. Günümüzde yapılan
anket çalışmaları, insanların büyük çoğunluğunun yüce bir tanrıya inandığını
göstermektedir; asıl sorun yaratıcının hakkıyla takdir edilmemesi ve O’na karşı
sorumluluğun yerine getirilmemesidir. 295 Kurân-ı Kerim’de 976 yerde geçen rab
kelimesi daha çok Allah’ın özel ismi olarak zikredilmektedir.296 Alemlerin rabbi olan
Allah, din olarak İslam’dan razı olmaktadır. Kurân-ı Kerim ve sünnet, İslam’ın ana
kaynakları ve ölçüleridir. Tevhid; hayatın her alanında Allah’ı ilah kabul etmektir;297
288
Bakara Suresi, 165
Nisa Suresi, 64
290
Tövbe Suresi, 24
291
Ali İmran Suresi, 14
292
Askeri, a.g.e., s. 180-181; İbni Manzur, a.g.e., No: 1, s. 466; Firuzabadi, a.g.e., no: 3, s. 112; Ragıb,
a.g.e., s. 336
293
İbni Manzur, a.g.e., No: 1, s. 399-403; Ragıb, a.g.e., s. 184; İbni Faris, a.g.e., no: 2, s. 381
294
Fatiha Suresi, 1-3
295
Muhammet Altaytaş, a.g.e., s. 19
296
M. Fuad Abdülbaki, a.g.e., s. 285-296; Şuara Suresi, 80; Enam Suresi, 164; Ali İmran Suresi, 7980
297
Amiran Kurtkan Bilgiseven, İslamiyet’in Kültürel Özellikleri ve İslami Kavramlar, İstanbul,
Filiz Kitabevi, 1989, s. 12
289
62
otorite, ortaklık ve parçalanma kabul etmemektedir. 298 Uluhiyet bir ve bütündür,
İslam’da politeizm, çoktanrıcılık yoktur; otoritenin birden fazla olması kaos
oluşturmaktadır.
299
İman, yaratıcının mutlak otorite olarak kabul edilmesiyle
oluşmakta, O’na itaat ile kuvvetlenmektedir.
Sosyal ve toplumsal değişimler aniden ortaya çıkmamakta, bir süreç neticesinde
görünmektedir.300 Günümüzde modernizm ve sekülerizmin etkisiyle hayat, algı, ölçü
ve kutsal değişmektedir.301 Özgürlük ve haz odaklı yaşama alışkanlığı edinen insanlar,
kendilerini din ve değerlerden azade kılmaktadır. Hayata bakış açısının ve yaşam
tarzının farklılaşması neticesinde ateizm ve deizm toplumda tartışılır hale gelmektedir.
İnandığı değerleri hayatına yansıtmayanlara dinin herhangi bir faydası olmamakta; bu
yönüyle deizm, cahiliye dönemi müşrik inancını anımsatmaktadır.302 Sahabenin diğer
insanlardan üstünlüğü, yakıni imanı ve tereddütsüz itaatleriydi. İmanın kuru bir bilgi
ve yük olarak kalması, düşünülmesi, doğru değildir. “Tevrat'la yükümlü tutulup da
onunla amel etmeyenlerin durumu, ciltlerle kitap taşıyan eşeğin durumu gibidir.
Allah'ın ayetlerini inkar eden topluluğun hali ne kötüdür! Allah, zalimler topluluğunu
hidayete erdirmez.”303 ayetinde, bildiği halde kendilerine vahyedilenlere uymayanlar,
kitap yüklü eşeğe benzetilmekte ve kınanmaktadır. İslamiyet, hâl ve aksiyon dinidir;
bilgi, davranış ve ahlaka dönüştüğünde faydalı olmakta, imanın nabzı amel ile
atmaktadır. Allah’ın, yaratıcı ve hüküm belirleyici otorite olduğunu kabul eden
mümin, dinin kural ve ölçüleriyle kayıtlı hale gelmektedir. 304 “Aralarında hüküm
vermek için Allah'a ve Resulüne davet edildiklerinde, müminlerin söyleyeceği söz
ancak, "işittik ve itaat ettik" demeleridir. İşte onlar kurtuluşa erenlerin ta
kendileridir.”
305
İnsanın mutluluğu; öncelikle hayatı için doğru bir otorite
belirlemesine, sonrasında gücü nispetinde itaat etmesine, bağlıdır.
298
299
300
301
302
303
304
305
Yusuf İmamoğlu, a.g.e., s. 162
Yusuf İmamoğlu, a.g.e., s. 162; Enbiya Suresi, 22; İsra Suresi, 42-43
Selçuk Kütük, a.g.e., s. 35
Muhammet Altaytaş, a.g.e., s. 36-37
Muhammet Altaytaş, a.g.e., s. 32-33
Cuma Suresi, 5
Rasim Özdenören, Hadislerin Işığında Hz. Muhammed, s. 87
Nur Suresi, 51
63
2. 7. 2. Fıtrat ve Adalet
İnsanın ihtiyaçları, temel özellikleri ve doğası, toplumsal şartlar değişse de,
yaratıldığı ilk günden bugüne değişmemiştir, değişmeyecektir.306 İlk insanın organik
ihtiyaçları
ve
içgüdüleriyle
bugünün
insanı
arasında
herhangi
bir
fark
bulunmamaktadır. İnsan kendisi için doğru olanı öğrenmek istiyorsa, öncelikle kendi
doğasını bilmelidir;307 o tek boyutlu bir varlık değildir.308 Kurân-ı Kerim’de insanın
yaratılmasıyla ilgili toprak ve ruhtan bahsedilmekte; 309 bedeniyle, içinde yaşadığı
dünyaya bağlı olan insan, ruhuyla ilahi âleme bağlıdır; yaratıcısıyla ilişkisini sağlayan
da bu ruhi yönüdür. 310 İbadet, tüm mevcudatın iştirak ettiği bir aktivitedir. İnsan,
rabbiyle yapmış olduğu sözleşme ile hayatın öncesi, hayat ve sonrası arasında bir bağ
kurmaktadır. Allah, insanlar arasından seçtiği elçiler vasıtasıyla mesajlarını
iletmektedir. İnsan da kendisine ihsan edilen akıl ve duyu organlarıyla iradesini
kullanarak bu mesajları bilgiye dönüştürmekte, sorumluluk üstlenerek ulaştığı
sonuçlarla hayatına yön vermektedir.
فطرkelimesi sözlükte; yarmak, ikiye ayırmak, tabiat, yaratmak, bir şeyi örneği
olmaksızın ilk defa var etmek, bir şeyi herhangi bir işe elverişli şekilde var etmek, inşa
etmek anlamına gelmektedir. 311 Fıtrat ise; yaratma, yaratılış biçimi-hâli, belirli
yetenek ve yatkınlığa sahiplik, karakter, mizaç, tabii eğilim, içgüdü, hilkat, huy,
cibilliyet, tabiat ve huy anlamlarındadır.
312
Fıtrat; mahiyeti itibariyle, insanın
öncesinde var olan ve eylemlerini yönlendiren özgün hususiyettir.313 Matüridi, fıtratı;
“insanın Allah’ı tanıma yeteneği, imtihana tabi tutulma istidadı ve akli istidadıyla
başbaşa kaldığında Allah’ın rububiyetini kabul etmesi” 314 şeklinde açıklamaktadır.
Kurân-ı Kerim’de on dokuz yerde f-t-r- kökünden türemiş fiil ve isimler
306
307
308
309
310
311
312
313
314
Mahsum Aytepe, a.g.e., s. 245
Yusuf İmamoğlu, a.g.e., s. 110
Mustafa Akçay, a.g.e., s. 144; Hayati Hökelekli, Din Psikolojisine Giriş, s. 33
Enam Suresi, 2; Taha Suresi, 55; Hac Suresi, 5; Müminun Suresi, 12; Secde Suresi, 7; Hicr Suresi,
28-29; Sad Suresi, 71-72
İsmail Çetin, John Locke’da Tanrı Anlayışı, Ankara, Vadi Yayınları, 1995, s. 166
Zebidi, a.g.e., s. 326; Ragıb, a.g.e., s. 381
İbni Manzur, a.g.e., No: 5, s. 55; Ragıb, a.g.e., s. 381; Cevheri, a.g.e., No: 2, s. 781
Sadık Kılıç, Fıtratın Dirilişi, İstanbul, Nehir Yayınları, 1991, s. 13
Ebu Mansur Muhammed bin Muhammed Maturidi, Te’vilatü’l-Kurân, Thk.: Ali Haydar Ulusoy,
Bekir Topaloğlu, İstanbul, Mizan Yayınevi, 2008, C.: I-XVIII, No: 11, s. 185-186
64
geçmektedir. 315 İslam alimleri, Kurân-ı Kerim’deki fıtrat kavramından hareketle
insanın imkan ve sınırlarını değerlendirmiş, farklı yorumlar ortaya koymuşlardır.316
Alimlerin birçoğu Kurân-ı Kerim’de ve sünnette kullanılan fıtrat kelimesinin “İslam”
anlamına geldiğini ileri sürmektedir. Bazı alimler fıtrattan; insanın a piriori Allah
bilgisi ile donatılmış olarak yaratılmasını, iman ve inkara istidatlı yaratılışı ve psikogenetik bir kodlamayla doğuştan dine kabiliyetli yaratılışı anlamışlardır. 317 Her
insanda doğuştan marifetullah, iyilikten memnuniyet, kötülükten nefret gibi fıtri
duygular mevcuttur;318 peygamberlerin asli görevi, kalplerdeki fıtri şifrenin ikna ile
çözümlenmesine yardımcı olmaktır.319 Yaratılışla insana verilen doğruyu ve yanlışı
ayırt etme, dine yöneliş gibi sezgisel yetenekler,320 psikolojide temel duygu, eğilim ve
içgüdü olarak tanımlanmaktadır. 321 Bazı psikologlar, insanda gözlemlenen dini
yönelişe istinaden, bunun insan ruhunda var olan evrensel bir keyfiyet olduğunu kabul
etmekte, 322 bazıları insanın dine karşı yetenekli ve elverişli olmadığını, gerçek
anlamda dini bir istidadın bulunmadığını söylemektedir.323 Vahyin işaret ettiklerine324
bakıldığında, fıtratullahın, nötr halinden öte, insanın marifetullaha yakın müspet bir
kabiliyet olduğu anlaşılmaktadır.325 Aydınlanma Çağı’nın önemli isimlerinden Jean
Jacques Rousseau, insanın iyi olarak doğduğunu, doğuştan gelen bir ahlaksızlık
olmadığını, iyi halin insanlar tarafından sonradan bozulduğunu söylemektedir. 326
Freudizm olarak adlandırılan ve insanın hiçbir tanrı fikrine sahip olmadığı, kendi
zaaflarından ve engellenmelerinden, tatminsizlikten doğan, bir yanılsama ve sapma
olarak, gerçek dışı bir olgu şeklinde kabul edilen din yaklaşımı; arkeolog ve etnologlar
315
316
317
318
319
320
321
322
323
324
325
326
Hayati Hökelekli, “Fıtrat”, T. D. V. İslam Ansiklopedisi, No: 13, s. 47-48
Yaşar Kurt, “Kurân’da Fıtrat Kavramı”, Din Bilimleri Akademik Araştırma Dergisi, C.: 5, S.: 2,
2005, s. 76; Mustafa Akçay, a.g.e., s. 156
Mustafa Akçay, a.g.e., s. 156
Murat Sülün, Kur’ân Ne Diyor? Biz Ne Anlıyoruz?, İstanbul, Ensar Neşriyat, 2015, s. 43-44, 50
Fazlur Rahman, Ana Konularıyla Kur’an, s. 60
Rum Suresi, 30
Celal Kırca, Kur’ân ve İnsan, İstanbul, Marifet Yayınları, 1996, s. 2
Hayati Hökelekli, a.g.e., s. 87
Antoine Vergote, “Çocuklarda Din”, Çev.: Erdoğan Fırat, Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi
Dergisi, C.: 22, S.: 1, 1978, s. 315; Kerim Yavuz, Çocukta Dini Duygu ve Düşüncenin Gelişmesi,
Ankara, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları, 1983, s. 107
Rum Suresi, 30; Buhari, Cenâiz, 79, 80, 93; Müslim, Kader, 23, 24, 25; Ebû Davud, Sünnet, 17;
Tirmizi, Kader, 5.
Hülya Alper, İmanın Psikolojik Yapısı, 3. Baskı, İstanbul, Rağbet Yayınları, 2013, s. 168
Jean Jacques Rousseau, Emil Yahut Terbiyeye Dair, Çev.: Hilmi Ziya Ülken, Ali Rıza Ülgener,
Selahattin Güzey, İstanbul, Türkiye Yayınevi, 1966, s. 8
65
tarafından şiddetle eleştirilmektedir. 327 İnsanın, dünyaya bomboş bir levha (tabula
rasa) olarak gelmediği, doğuştan itibaren dini bir istidadının bulunduğu, ruhen yabancı
olmadığı bu inancı kabullenmeye istekli olduğu, birçok bilim adamı tarafından ortaya
konulmaktadır. 328 İnsanın biyolojik gelişmeleri, dindar bir kişilik oluşturmasına
elverişlidir; 329 Von Monakow’a göre ise insanda bulunan dört içgüdüden biri dini
içgüdüdür.330 İnanma, insanın varlık temeline kök salmıştır; insan, inançtan mahrum
yaşayamaz;
331
inancı ortadan kaldırmak, insanı yok etmektir. 332 İnsan, bu özelliği
nedeniyle; düşünen, duyan, dileyen ve inanan varlık olarak tarif edilmektedir. 333
Antropoloji, arkeoloji, sosyoloji ve dinler tarihi alanında yapılan çalışmalar, din
duygusunun, doğuştan sahip olunan temel bir özellik olduğunu,
334
sonradan
oluşmadığını kanıtlamaktadır.335 Genetik bilim ve nöropsikoloji alanında yapılan yeni
araştırmalar da, insan beyninde dini inanç oluşturma potansiyeline sahip bir gen
olduğunu ortaya koymaktadır.336 "Hem ben, ne diye beni yaratana kulluk etmeyeyim.
Oysa siz de yalnızca ona döndürüleceksiniz."337, “De ki: "Her şeyin Rabbi o iken ben
başka bir Rab mı arayayım?”338 ayetleri, inkar ve isyanın değil, iman ve itaatin doğal
bir eylem olduğunu ortaya koymaktadır. Kurân-ı Kerim, insanın fıtratına aykırı
hareket etmesi nedeniyle karada ve denizde fesat çıktığını haber vermektedir.339
Pierre Debray Ritzen, Freud Skolastiği, Çev.: A. Fikret Gökdemir, A. Çetin Ertürk, Ankara, TDV
Yayınları, 1991, s. 249; P. Aleksandroviç Sorokin, Çağdaş Sosyoloji Kuramları, Çev.: M. Münir
Reşit Öymen, Ankara, Kültür Bakanlığı Yayınları, 1994, s. 99-100; Hilmi Ziya Ülken, Tarihi
Maddeciliğe Reddiye, İstanbul, Yağmur Yayınları, 1976, s. 135
328
Pierre Bovet, Din Duygusu ve Çocuk Psikolojisi, Çev.: Selahattin Odabaş, Türkiye İş Bankası
Yayınları, Ankara, 1958, s. 136; Antoine Vergote, a.g.e., s. 315; Osman Pazarlı, Din Psikolojisi, 3.
Baskı, İstanbul, Remzi Kitabevi, 1982, s. 33; Kerim Yavuz, a.g.e., s. 39-43; Mualla Selçuk,
Çocuğun Eğitiminde Dini Motifler, Ankara, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, 1991, s. 40
329
Jersild Smith, Çocuk Psikolojisi, Çev.: İbrahim N. Özgür, Ankara, Ankara Üniversitesi Eğitim
Fakültesi Yayınları, 1979, s. 218; Osman Pazarlı, a.g.e., s. 94
330
Pierre Debray Ritzen, a.g.e., s. 76
331
Mustafa Akçay, a.g.e., s. 154
332
Takiyyettin Mengüşoğlu, İnsan Felsefesi, İstanbul, Remzi Yayınevi, 1988, s. 203
333
Ali Fuat Başgil, Din ve Laiklik, İstanbul, Yağmur Yayınları, 1977, s. 68
334
Hilmi Ziya Ülken, a.g.e., s. 65; Mehmet Emin Ay, Çocuklarımıza Allah’ı Nasıl Anlatalım,
Ankara, Timaş Yayınları, 1987, s. 1
335
Muhammed Abdullah Draz, Din ve Allah İnancı, Çev.: Bekir Karlığa, İstanbul, Bir Yayınları,
1987, s. 90-91
336
Hayati Hökelekli, Din Psikolojisine Giriş, s. 102
337
Yasin Suresi, 22
338
Enam Suresi, 164
339
Seyyid Hüseyin Nasr, İnsan ve Tabiat, Çev.: Nabi Avcı, İstanbul, Yeryüzü Yayınları, 1982, s. 1518; Rum Suresi, 41
327
66
İnsanın ve diğer varlıkların yaratılış özelliklerini belirleyen Allah’tır; İslam’ın
fıtrata uygunluğu, din ve yaratılış kaynağının aynı olması nedeniyledir.340 İnsan, aklını
kullanarak vicdanı ile başbaşa kaldığında tevhid hakikatini kavramakta, rabbine boyun
eğmektedir. İslamiyet; tek bir ilah inancı, akla ve insan yaşamına uygunluğu, bireysel
sorumluluğu ve özgür iradeyi esas alması itibariyle doğal; diğer dinler yapay, kabul
edilmektedir.341 Kendisini ilah gören Firavun bile, ölümü hissettiğinde “iman ettim”
diyerek fıtratındaki tevhidi izhar etmektedir. 342 “Muhakkak biz insana doğru yolu
gösterdik. İnsan ya inanarak şükreder veya nankörlük/kafirlik eder” 343 ayetinde
insanın fıtraten hayra veya şerre yönelebileceği, akıl ve iradesiyle sorumluluk
üstlenebileceği hatırlatılmaktadır.344 İnsan hangi yola yönelirse Allah o yolu kendisine
açmaktadır. 345 Kişinin niyeti ve tercihleri, yönelimlerini belirlemektedir. 346 “Kim,
Allah'tan bir yol gösterme olmaksızın kendi nefsinin arzusuna uyandan daha
sapıktır.” 347 ayeti, insanın akıl ve düşünceyle rabbini bulsa da, kulluk için ilahi
rehberliğe ihtiyaç duyduğunu göstermektedir. Mümkün varlık olan insanın bilgisi
izafi, mutlak ve aşkın varlık olan Allah’ın bilgisi ise mutlaktır.348 “(Resulüm!) Sen
yüzünü hanif olarak dine, Allah insanları hangi fıtrat üzere yaratmış ise ona çevir.
Allah’ın yaratışında değişiklik bulunmaz. Dosdoğru din budur. Fakat insanların çoğu
bilmezler.” 349 Ayette zikredilen fıtratın, hayır ve şer karşısında nötr değil, iyiliğe
eğilimli olduğu; çevresel şartlar değişse bile insan yaratılışının esas değeri ve niteliği
olduğu söylenebilmektedir. 350 Fıtrat, insana bazı avantajlar sağlasa da yaratıcıya
kulluk için bir zorlama söz konusu değildir; insan dilediği gibi hareket etmektedir.351
Peygamberlerin gönderiliş amacı, insanın fıtratındaki özellikleri hatırlatarak,352 hayra
340
341
342
343
344
345
346
347
348
349
350
351
352
Yusuf İmamoğlu, a.g.e.,s. 142; Gürbüz Deniz, a.g.e., s. 25
Mustafa Ünverdi, “İmanda Taklit ve Tahkik”, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü
Doktora Tezi, 2009, s. 90-92
Yunus Suresi, 90
İnsan Suresi, 3
Hasan Dam, “Farabi”, Klasik İslam Eğitimcileri, Ed.: Mustafa Köylü, Ahmet Koç, İstanbul,
Rağbet Yayınları, 2016, s. 52
Leyl Suresi, 5, 10
Selçuk Kütük, a.g.e., s. 147
Kasas Suresi, 50
Selçuk Kütük, a.g.e., s. 91; Bakara Suresi, 216
Rum Suresi, 30
Ragıb, el-Müfredat fî Garibi’l-Kur’an, s. 133; Mahsum Aytepe, a.g.e., s. 232-233
Mahsum Aytepe, a.g.e., s. 233
Araf Suresi, 172-173
67
rehberlik etmektir.353 İnsanın rabbiyle misakınının anlatıldığı ayet,354 insan ve hayatın
öncesiyle, hayat ve sonrası arasındaki ilişkinin kurulmasına yardımcı olmakta, ışık
tutmakta ve insanın rabbinden haberdar olarak yaratıldığına delil sayılmaktadır. 355
Fıtrat, ilk insandan günümüze değişmemiştir ve değişmeyecektir; fıtratın en önemli
özelliği sabitliğidir.356 İslamiyet; insanın ihtiyaçlarını, onları yok saymadan, tamamen
de keyfe göre serbest bırakmaksızın, dengeli bir şekilde nasıl karşılanacağını
açıklamakta;
357
manevi kurtuluşun, ilahi öğretilere uygun maddi hayat ile
gerçekleştirileceğini öğretmektedir.358 Ruh ve beden, madde ve mana gibi birçok farklı
yönü bulunan insanın ihtiyaçlarının ne şekilde karşılanacağı, huzur ve mutluluk için
belirleyici olmaktadır. İslam’ın hedefleri toplum ile gerçekleşse de ferde yönelik bir
hitabı da vardır;359 o Mekke’de vahyedilmiş olsa da tüm insanlara ve zamanlara hitap
etmektedir, onun toplumüstü bir iddiası vardır.
360
İslamiyet, sosyal düzenin
yokluğunda da herhangi bir aracıya ihtiyaç hissetmeden bireysel olarak hayata
aktarılabilen kamil bir dindir.361
Batılı tarihçi ve ahlakçı Plüterhos, “Dünyayı gezip dolaşınız. Edebiyatsız, kanunsuz,
servetsiz şehirler bulabilirsiniz. Fakat muhabbetsiz, mabutsuz, duasız, kurbansız bir tek şehir, hiçbir
vakitte görülmemiştir. Yeryüzü en tenha köşelerine, bucaklarına kadar ibadet tezahürlerinden hiçbir
zaman hali kalmamıştır”362
sözleriyle, fıtratın varlığına işaret etmektedir.
İnsan, içgüdüsel olarak kendisinden güçlü ve üstün olana boyun eğmektedir.363
İnsan için iman, tabii; küfür, ârızi bir durumdur.364 Modern seküler insan; yaratıcıya
353
354
355
356
357
358
359
360
361
362
363
364
Bakara Suresi, 2; İsra Suresi, 9
Araf Suresi, 172
Mustafa Akçay, Çağdaş Dünyada İnsan ve Dini Sorumluluğu: Fetret Ehli Örneği, İstanbul, Işık
Yayınları, 2002, s. 75
Rum Suresi, 30
Yusuf İmamoğlu, a.g.e., s. 155; Ejder Okumuş, Din ve Toplumsal Çatışma, İstanbul, İnsan
Yayınları, 2017, s. 233
Muhammed Esed, Yolların Ayrılış Noktasında İslam, Çev.: Hayreddin Karaman, İstanbul, Bahar
Yayınları, 1969, s. 20
Mustafa Aydın, İslam’ın Tarih Sosyolojisi, s. 33
Amiran Kurtkan Bilgiseven, a.g.e., s. 9-14
Roger Garaudy, Yaşayanlara Çağrı, Çev.: Cemal Aydın, Nuri Aydoğmuş, İstanbul, Pınar
Yayınları, 1986, s. 251
M. Asım Köksal, Dini ve Ahlaki Sohbetler, C. I-III, Ankara, TDV Yayınları, No: 1, s. 2-7
Recep Özkan, Bayram Polat, İtaat Kültürü ve Din, s. 142
Bakara Suresi, 30-37; Ali İmran Suresi, 19; Celaleddin Vatandaş, Tevhid ve Değişim, s. 96; Yümni
Sezen, İslam’ın Sosyolojik Yorumu, İstanbul, İz Yayınları, 2004, s. 143; Sezai Karakoç, İslam,
21. Baskı, İstanbul, Diriliş Yayınları, 2020, s. 14, 22
68
hayatta yer vermemekte, kendisini her şeye gücü yeten ve her şeyi bilen kabul ederek
dünyada cenneti inşa etmek istemekte, fakat yeryüzünü cehenneme çevirmektedir.365
İman, insan için fıtri bir temayüldür; amel ve itaat de imanın gereği ve tamamlayıcı bir
cüzüdür. İman ve amel aynı ayetlerde tekrar edildiği gibi, farklı ayetlerde yalnız olarak
da zikredilmektedir; bu da her iki kavram arasında sıkı bir ilişki olmasına rağmen
tamamen aynı şey olmadıklarını göstermektedir.
366
“Biz Allah'ın boyasıyla
boyanmışızdır. Boyası Allah'ınkinden daha güzel olan kimdir? Biz ona ibadet
edenleriz" (deyin).”367 ayeti, doğal ve halis boyanın fıtrat, yaratılışa uygun karakter
olduğuna işaret etmektedir.368
İslam’da her doğan çocuk, kendisine verilen yetilerle yaratıcıyı bulma
potansiyeline sahiptir. “Her doğan çocuk fıtrat üzere doğar, sonra anasıyla babası onu
Yahudi veya Hristiyan yapar.”369 Anne ve babası insanı tabiatından uzaklaştırmadığı
sürece, insanın, rabbine kulluk etmesi mukadderdir. 370 Yaratılış hikmetinin ve
hakikatinin anlaşılması, vahyin idrakine bağlıdır. “Hakka yönelen bir kimse olarak
yüzünü dine çevir. Allah'ın insanları üzerinde yarattığı fıtrata sımsıkı tutun. Allah'ın
yaratmasında hiçbir değiştirme yoktur. İşte bu dosdoğru dindir. Fakat insanların çoğu
bilmezler.”371, “Şüphesiz Allah katında din İslam'dır.”372, “Kim İslam'dan başka bir
din ararsa, (bilsin ki o din) ondan kabul edilmeyecek ve o ahirette hüsrana
uğrayanlardan olacaktır.”373 ayetleri, insanın doğuştan temiz ve dini kabule meyyal
yaratıldığını; insanın İslam’dan sorumlu olduğunu hatırlatmaktadır. Peygamber ve
kitap gönderilmesi, insanın değişebilme potansiyeliyle ilgilidir. Dindarlık içgüdüsü
olan
insan,
inancını
anlamlandırma
ve
akli
temele
dayandırma
ihtiyacı
hissetmektedir. 374 Dinin doğruluğu, fıtrat ve aklı selim uygunluğuna; 375 insanın
sınırları ve imkanlarını tanımaya bağlıdır. 376 İslamiyet, fıtratla uyumludur; kimseye
365
366
367
368
369
370
371
372
373
374
375
376
Celaleddin Vatandaş, Yol Ayrımı, s. 83-84
Müminun Suresi, 51, 100; Tövbe Suresi, 102; Furkan Suresi, 71; Sevde Suresi, 12; Ahkaf Suresi,
15; Fatır Suresi, 10; Yunus Ekin, a.g.e., s. 133
Bakara Suresi, 138
Ahmed Hamdi Akseki, a.g.e., s. 443
Buhari, Cenaiz, 80, 93; Müslim, Kader, 6; Ahmed b. Hanbel, No: 2, 275
Araf Suresi, 172
Rum Suresi, 30
Ali İmran Suresi, 19
Ali İmran Suresi, 85
İbrahim Kaplan, a.g.e., s. 80
İbrahim Kaplan, a.g.e., s. 67;
Şaban Ali Düzgün, Din, Birey ve Toplum, Ankara, Akçağ Yayınları, 1997, s. 24
69
gücünün üstünde bir sorumluluk yüklememektedir.377 İçgüdülerin ve uzvi ihtiyaçların
karşılanmasında dinin hükümleri esastır; aşırılık ve gevşeklik kabul edilmemektedir.
İslam’da ruhbanlık ve din adamı grubu olmadığı gibi, 378 ifrat ve tefrit de yoktur;
insanın sosyal yönü dikkate alınarak toplumsal bir din şeklinde vahyedilen İslamiyet,
münzevi hayatı tasvib etmemektedir.379 Dinin emir ve ilkelerine aykırı olacak şekilde,
kişinin kendi tasavvur ettiği dindarlık duygusuyla itaatte aşırıya gitmesi
yasaklanmaktadır.380
Adalet kelimesinin türetildiği adl fiili; denk olmak, birbirine eşit olmak, her şeyi
yerli yerine koymak, hakkı gerçeği ortaya çıkarmak, insaf etmek, işte ve ibadette doğru
olmak, hakkaniyet ve ölçüye uymak gibi pek çok manayı içine almaktadır.381 Adalet;
davranış ve hükümde doğru olmak, hakka göre hüküm vermek, eşit olmak gibi
manalara gelen mastar bir kelimedir. 382 İnsan, İslam ile beşeriyetin kemaline
ulaşmaktadır; İslam’a göre adaletin dayanağı ve ölçüsü hakkaniyettir, adalet de ancak
hakka uymakla sağlanmaktadır.383 Dinin uygulanması, mahza adalettir. Allah’ın emir
ve yasakları uygulanmadığında adaletten bahsedilememektedir. İnsanı yaratan, onun
ihtiyaçlarını en iyi şekilde bilen Allah, beşerin fıtratına en uygun hayat tarzını din
haline dönüştürmekte ve bu hayat modelinin dışındaki şekillerin insana huzur
vermeyeceğini beyan etmektedir. 384 İlmiyle zihnini terbiye eden insan, ibadet ve
taatleriyle de kalbini ve nefsini terbiye etmekte ve kemale ulaşmaktadır.385 Hiç kimse
bir aldatmaca ile uzun bir müddet aldatılamaz; zamanla şeytanın vesvesesi, fıtrat
tarafından anlaşılmaktadır.386
377
378
379
380
381
382
383
384
385
386
Bakara Suresi, 286
Hadid Suresi, 27; Salih Akdemir, “Rahip G. Basetti-Sani’nin Hz. İsa ile İlgili Bazı Kur’an
Ayetlerini Yorumlaması ve Müslüman Hristiyan Diyaloğuna Çağrısı Üzerine”, Ankara
Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, C.: 26, 1983, s. 183-201
Saffet Sancaklı, a.g.e., s. 383
Buhari, Nikah, 1; Müslim, Nikah, 5
Zebidi, a.g.e., No: 3, s. 581
Mustafa Çağrıcı, “Adalet”, T. D. V. İslam Ansiklopedisi, No: 1, s. 341-343
Araf Suresi, 159, 181; Mustafa Çağrıcı, a.g.e., s. 341-343
Zuhruf Suresi, 36; Taha Suresi, 124
Gürbüz Deniz, a.g.e., s. 44; Rad Suresi, 28; Hac Suresi, 54; Şuara Suresi, 89; Saffat Suresi, 84; Kaf
Suresi, 33; Naziat Suresi, 40-41
Yusuf İmamoğlu, a.g.e., s. 210; İsra Suresi, 81
70
2. 7. 3. Zorlama
İkrah, sözlükte istememek, rıza göstermemek demektir; kişiyi razı olmadığı bir
işe zorlamaktır. 387 Kurân-ı Kerim’de kırk yerde kerh kökünün farklı türevleri
geçmektedir. 388 İkrah şeklinde geçen ayetlerde; insanların inanmaya zorlanmasının
uygunsuzluğu ile dinde zorlamanın olmadığı,389 kadınların mirasa konu edilmesinin
çirkinliği,390 kalbin imanla dolu olduğunda inkara zorlananların söylediklerinin inanca
zarar vermediği, 391 baskı altında işlenen günahlarda Allah’ın bağışlayıcı olduğu
vurgulanmaktadır.
392
Kurân-ı Kerim, imanın zorla kabul ettirilmesinin doğru
olmadığını, peygamberlerin böyle bir sorumluluk ve yetkisinin olmadığını
hatırlatmaktadır.
393
Din tercihinde zorla(n)ma ve kabul edilen dinin kendi
uygulamalarında zorla(n)ma olmak üzere konunun iki farklı boyutu bulunmaktadır.
Kâinatta akıl, idrak ve irade sahibi tek varlık olan insana iyi ve kötüyü tercih etme
hakkı verilmesi, yaratıcının imtihan hikmetine uygundur. Tercihleri sebebiyle ahirette
hesap verecek insanın, herhangi bir dini tercih etmeye zorlanması doğru değildir.
İtaatin, isteyerek, gönülden tabi olma anlamı vardır. Kullukta esas olan, insanın
kendisine verilen nimetlere sevgi temelinde şükretmesi ve yaratıcısının buyruklarına
teslim olmasıdır. Allah’ın elçisi, bazı geceler ayakları şişinceye kadar namaz kılar,
Allah'ı zikrederdi. Aişe: "Ey Allah'ın Elçisi! Allah senin gelmiş geçmiş bütün
günahlarını bağışladığı halde, neden hala kendini bu kadar zorluyorsun?" diye sual
edince: "Şükreden bir kul olmayayım mı?"394 cevabını vermiş ve Allah’ı razı etmenin
ve O’ndan razı olmanın anlam ve derinliğine işaret etmiştir. Sevgi ve ihlas olmadan
itaat, anlamını yitirmektedir. İnsan dışındaki varlıklar, iradesi olmaksızın hüsnü kabul
ile yaratana boyun eğmektedir. İman, tercih meselesidir; insan hür iradesiyle seçim
yaptığından mükafat ve cezaya konu olmaktadır. 395 “Dinde zorlama yoktur. Çünkü
387
388
389
390
391
392
393
394
395
İbni Faris, a.g.e., s. 923; Şerif Cürcani, a.g.e., s. 48; İbni Manzur, a.g.e., No: 13, s. 534; Zebidi,
a.g.e., No: 9, s. 408; Ezheri, a.g.e., No: 6, s. 12
Ali Bardakoğlu, “İkrah”, T. D. V. İslam Ansiklopedisi, No: 22, s. 30-37; Ahmet Küçük, “Kurân’da
İkrah Kavramı ve Dinde Zorlama Meselesi”, Marife Dergisi, S.: 2, Yıl: 9, 2009, s. 27
Bakara Suresi, 256; Yunus Suresi, 99
Nisa Suresi, 19
Nahl Suresi, 106
Ali Bardakoğlu, “İkrah”, T. D. V. İslam Ansiklopedisi, No: 22, s. 30-37
Mehmet Salmazzem, a.g.e., s. 180; Yunus Suresi, 99
Buhari, Rikak, 20
Recep Özkan, Bayram Polat, a.g.e., s. 147
71
doğruluk sapıklıktan iyice ayrılmıştır. O halde kim tağutu tanımayıp Allah'a inanırsa,
kopmak bilmeyen sapasağlam bir kulpa yapışmıştır. Allah, hakkıyla işitendir, hakkıyla
bilendir.”396 ve “Artık sen öğüt ver! Sen ancak bir öğüt vericisin. Sen, onlar üzerinde
bir zorba değilsin.” 397 ayetleri, insanların iman etmesi için zorlanamayacağını
açıklamaktadır. Allah katında makbul olan iman ve itaat, akıl ve irade sahibi insanın
özgür seçimiyle oluşandır.
398
Fıtrat ve ilahi mesajlar, hakikatin keşfini
kolaylaştırmakta, insanın yolunu aydınlatmaktadır. İnsan yaptıklarından sorumlu399 ve
ona karşı rehindir. 400 İnsanın yaratılması, cinsiyeti, milliyeti, aile ve akrabası gibi
tercihte bulunamadığı belirli alanlar vardır ve bunlardan sorumlu değildir.
Sorumluluk; ilahi hitap karşısında, insanın hür iradesiyle yaptıkları ve yapmadıklarıyla
sınırlıdır. “Eğer Rabbin dileseydi, yeryüzünde bulunanların hepsi elbette topyekün
iman ederlerdi. Böyle iken sen mi mümin olsunlar diye, insanları zorlayacaksın?”401
ve “Sen ne kadar şiddetle arzu etsen de insanların çoğu inanacak değillerdir.” 402
ayetleri; Allah’ın, insanların iman ve itaatini istese ve razı olsa da, kulun kendi iradesi
olmaksızın bunun gerçekleşmeyeceğini; imanın, insanın hür iradesiyle oluştuğunu,
beyan etmektedir. Allah, hakikatin önündeki engellerin kaldırılmasını murad etmekte;
aydınlığın ve kurtuluşun yol haritasını hazırlamaktadır.403
İmanın öncesinde bulunmayan zorunluluk, teslimiyet sonrasında değişmektedir.
“Allah ve Resulü bir işe hüküm verdiği zaman, inanmış bir erkek ve kadına o işi kendi
isteklerine göre seçme hakkı yoktur. Her kim Allah ve Resulüne karşı gelirse, apaçık
bir sapıklığa düşmüş olur.” 404 ve “Hayır, Rabbine andolsun ki aralarında çıkan
anlaşmazlık hususunda seni hakem kılıp sonra da verdiğin hükümden içlerinde hiçbir
sıkıntı duymaksızın (onu) tam manasıyla kabullenmedikçe iman etmiş olmazlar.”405
ayetleri; Müslümanın, İslam’ın hükümleriyle kayıtlı olduğunu ve kendisinden itaat
istendiğini beyan etmektedir. “Allah bir kimseyi ancak gücünün yettiği şeyle yükümlü
kılar. Onun kazandığı iyilik kendi yararına, kötülük de kendi zararınadır. (Şöyle
396
397
398
399
400
401
402
403
404
405
Bakara Suresi, 256
Gaşiye Suresi, 21-22
Mehmet Salmazzem, a.g.e., s. 180
İsra Suresi, 36
Müddessir Suresi, 38
Yunus Suresi, 99
Yusuf Suresi, 103
İbrahim Kalın, a.g.e., s. 62-63
Ahzab Suresi, 36
Nisa Suresi, 65
72
diyerek dua ediniz): "Ey Rabbimiz! Unutur, ya da yanılırsak bizi sorumlu tutma! Ey
Rabbimiz! Bize, bizden öncekilere yüklediğin gibi ağır yük yükleme. Ey Rabbimiz!
Bize gücümüzün yetmediği şeyleri yükleme! Bizi affet, bizi bağışla, bize acı! Sen
bizim mevlamızsın. Kafirler topluluğuna karşı bize yardım et."406 ayeti, dinin insan
doğasına
uygunlukla,
gücünün
üzerinde
bir
sorumluluk
yüklemediğini
hatırlatmaktadır. Her iyilik ve güzelliğin kaynağı olan Allah, peygamberler aracılığıyla
doğru yolu insanlara göstermiştir. İslam’a göre Allah ve resulü, her şeyden daha fazla
sevilmeyi ve mutlak itaati hak etmektedir.407 İslamiyet’i tercih ettikten sonra hiçbir şey
olmamış gibi davranmak doğru değildir. 408 İslamiyet, insanın kendisiyle, diğer
insanlarla ve rabbiyle olan ilişkilerini düzenleyen;409 bireyin düşünce, duygu ve eylem
boyutlarını tevhit esasıyla birbirine bağlayan, kontrol eden ve yönlendiren külli bir
sistemdir. Müslümanı itaate zorlayan amil, takva duygusu ve sorumluluk bilincidir.
“Kalbi imanla dolu olduğu halde zorlanan kimse hariç, inandıktan sonra Allah'ı
inkar eden ve böylece göğsünü küfre açanlara Allah'tan gazap iner ve onlar için büyük
bir azap vardır.”410 ayetinde iman edenlerin kalbi mutmain iken zorlanması halinde
söyleyecekleri küfür sözünün imanlarına zarar vermeyeceği hatırlatılmaktadır. İman
ve itaatte aslolan ihlas, gönül rızası ve teslimiyettir. İnsan, aklı ve iradesiyle diğer
varlıklardan seçkindir; özgür tercihleriyle sorumluluk üstlenmektedir. Rab ve din
seçiminde özgür olduğu halde, Müslüman olduktan sonra İslam’ın hükümlerini
uygulamakla yükümlüdür. “Biz, Kurân'ı sana, güçlük çekesin diye değil, ancak
Allah'tan korkanlara bir öğüt olsun diye indirdik” 411 ayeti, dinin insanlara mutedil
hayat rehberi olarak herhangi bir zorluk yüklemediğini; bireyin gücü nispetinde kulluk
ile görevli olduğunu bildirmektedir.
406
407
408
409
410
411
Bakara Suresi, 286
Tövbe Suresi, 24
Rasim Özdenören, Hadislerin Işığında Hz. Muhammed, s. 87
Muhammed İkbal, İslam’da Dini Tefekkürün Yeniden Teşekkülü, Çev.: Sofi Huri, İstanbul,
Kırkambar Kitaplığı, 2002, s. 28
Nahl Suresi, 106
Taha Suresi, 2
73
2. 7. 4. Niyet ve İhlas
İbadetin ruhu sayılan niyet; sözlükte, yönelmek, ciddiyet ve kararlılık
göstermek anlamlarına gelmektedir.412 Niyet; bilinçli bir şekilde kalbin bir şeye karar
vermesidir. Niyet ve samimiyet, hayata ve davranışlarımıza anlam katmaktadır. Allah
ile bağ kurma vesilesi olan ibadetleri413 âdetlerden ayıran en temel unsur, niyettir.414
İnsanın rabbiyle, kendisiyle ve diğer insanlarla olan ilişkilerinde niyet önemlidir;
samimiyet, bireye ve topluma huzur ve güven vermektedir. Ameller, niyetlere göre
değer kazanmakta; niyet, amelin de önüne geçebilmektedir. Meşru sebeplerle yerine
getirilemeyen bazı ameller, niyet sebebiyle, yapılmış gibi sevap kazandırabilmektedir.
“Biz bu kitabı sana gerçeğin bilgisi olarak indirdik; öyleyse içten bir inanç ve bağlılık
göstererek sadece Allah’a ibadet et. Bilinmeli ki halis dindarlık yalnız Allah için
olanıdır. Allah’tan başka şeyleri kendilerine koruyucu kabul edenler, -ki “sadece bizi
Allah’a yaklaştırsınlar diye onlara tapıyoruz” diyorlar- ayrılığa düştükleri konularda
Allah onların arasında hükmünü verecektir. Yalancı ve inkâra saplanmış kimseyi Allah
kesinlikle doğru yola yöneltmez.”415 ayeti, kulluk ve itaatte ortaklık olmayacağına,
otorite sahibine sevgi ve ihlas ile teslimiyetin gerekliliğine, işaret etmektedir. “Ameller
niyetlere göredir. Herkese niyet ettiği şey vardır.” 416 hadisi, İslam’da yapılan işten
önce niyetin öncelikli ve değerli olduğunu; 417 niyetin, eylem üzerindeki etki ve
kapasitesini belirlediğini, haber vermektedir. 418 Hadis kitaplarına genellikle “niyet
hadisi” olarak şöhret bulan bu hadis ile başlanması, niyetle eğitim arasındaki irtibatı
göstermekte;419 her işin niyet ile başladığını hatırlatmaktadır. Niyet, Allah’ın rızasını
kazanmak olduğunda, âdetler bile ibadete dönüşebilmektedir.420
412
413
414
415
416
417
418
419
420
İbrahim Kafi Dönmez, “Niyet”, T. D. V. İslam Ansiklopedisi, No: 33, s. 169-172
Maide Suresi, 35; Abdurrahman Kasapoğlu, Namaz-Oruç Psikolojisi, İstanbul, Çıra Akademi
Yayınları, 2016, s. 237
Faruk Karaca, “Dini Pratikler, Nefs Muhasebesi ve Allah Şuuru”, Ekev Akademi Dergisi, C.:1, S.:
4, s. 116
Zümer Suresi, 2-3
Buhari, Bedü’l-Vahy, 1
Ahmed Hamdi Akseki, a.g.e., s. 400; Muhammed Gazali, Fatihatü’l-Ulum, Kahire, el-Matbaatü’lHüseyniyyeti’l-Mısriyye, 1322, s. 8
Mustafa İslamoğlu, Kurân Neslinin İnşası İçin Pasif İyiden Aktif İyiye, 9. Baskı, İstanbul, Düşün
Yayıncılık, 2013, s. 150
Ramazan Ayvalı, “‘Ameller Niyetlere Göredir’ Hadisi Hakkında Birkaç Söz”, Necmettin Erbakan
Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, C.: 4, S.: 4, 1997, s. 88
Hüseyin Peker, a.g.e., s. 67
74
İhlas; sözlükte saflaşmak, arınmak manasındaki halas kelimesinden türtilmiştir; bir
şeyi, içine karışmış ve değerini düşürmüş olan başka şeylerden temizleyip arındırmak,
saf hale getirmek, kurtulmak, samimiyet göstermek demektir.421 İhlasın terim anlamı;
gösterişten uzak durmak, dini Allah’a has kılmaktır; 422 bir işin sadece Allah için
yapılması, şirk ve riyadan uzak olması, başka kimsenin isteğinin aranmaması, ibadetin
yalnız Allah’a has kılınmasıdır.423 İhlas, itaatin özüdür;424 içte ve işte samimiyet ve
doğruluktur. “O, hanginizin daha güzel amel yapacağını sınamak için ölümü ve hayatı
yaratandır. O, mutlak güç sahibidir, çok bağışlayandır.” 425 ayetindeki güzel amel;
dinin kurallarına uygun ve halis niyetle yapılan iştir. İbedetlerin özü ihlastır, dinin emir
ve yasaklarına uygun olduğu halde Allah’ın rızası dışında bir gaye için yapılanlara
sevap verilmemektedir. “De ki: "Ben de ancak sizin gibi bir insanım, (Ne var ki) bana,
‘Sizin ilahınız ancak bir tek ilahtır" diye vahyolunuyor. Kim Rabbine kavuşmayı
umuyorsa yararlı bir iş yapsın ve Rabbine ibadette kimseyi ortak koşmasın." 426
Allah’ın rızası kastedilmeden yapılan her amel merduttur, hadislerde bu durum riya ve
şirk olarak ifade edilmektedir.427
Salt iyi niyetle, amel olmaksızın netice alınamayacağı gibi; amelini niyetiyle
güzelleştirmeyenlere de mükafat verilmemektedir.428 Müslüman olmayanın, ameli de
niyeti de değer görmemektedir.429 Niyet; amelin özü olması, Allah’a yakınlık kastı
taşıması, eksiksiz tam bir amel olması ve etkisi nedeniyle amelden üstün kabul
edilmektedir.430 İnsan, dünyevi veya uhrevi amaçlar için eylemde bulunabilmektedir;
davranışlara değer katan, Allah’a yakınlaşma gayesine matuf olanlardır. Eylem süreci;
zihin ve davranış temelinde gerçekleşmektedir. 431 İbadetlerin şekil şartı yerine
421
422
423
424
425
426
427
428
429
430
431
Süleyman Ateş, “İhlas”, T. D. V. İslam Ansiklopedisi, No: 21, s. 535-537
İbni Manzur, a.g.e., No: 6, s. 26; Cevheri, a.g.e., No: 3, s. 1037
Zeki Tan, Kurân’a Göre Toplumun Yapılanmasında İlim ve Alimin Rolü, İstanbul, Özgü
Yayınları, 2010, s. 282; Yusuf el-Karadavi, Niyet ve İhlâs, İstanbul, Nida Yayıncılık, 2014, s. 69
Ekrem Keleş, “Şeytanın Kapsama Alanı Dışında Kalanlar”, Diyanet Aylık Dergi, S.: 278, 2014, s.
13
Mülk Suresi, 2
Kehf Suresi, 110
İbni Mace, Zühd, 21; Fiten, 16
Yusuf el-Karadavi, Niyet ve İhlâs, s. 31
Abdurrahman el-Cezîrî, Dört Mezhebe Göre İslam Fıkhı, Çev.: Mehmet Keskin, C.: I-IV,
İstanbul, Çağrı Yayınları, 1993, No: I, s. 79
Taha Abdurrahman, Amel Sorunsalı: Bilim ve Düşüncenin Pratik Temelleri Üzerine Bir
Araştırma, Çev.: Tahir Uluç, İstanbul, Pınar Yayınları, 2021, s. 30-31
Nurettin Topçu, Psikoloji, İstanbul, Kurtulmuş Matbaası, 1954, s. 156
75
getirilirken, ibadetin ruhunun gözardı edilmemesi gerekmektedir.432 İslamiyet, iç ve
dış birlikteliğine ve doğruluğuna, iç güzelliklerinin dışa yansımasına, inancın eyleme
ve ahlaka dönüşmesine, samimiyete önem vermektedir. Âdeti, ibadetten ayıran ölçü
bilinçtir; bilincin eşlik etmediği ibadetler, kişide istenen etkiyi doğurmamakta, hedefe
ulaştırmamaktadır.433 Niyette; irade, şuur, gaye, yönelim ve sorumluluk anlamları öne
çıkmaktadır.434 “Onların (kestiğiniz kurbanların) ne etleri ne de kanları Allah'a ulaşır;
fakat O'na sadece sizin takvanız (Allah'a karşı gösterdiğiniz ihlas ve samimiyetiniz)
ulaşır.”435 ayeti ve “Allah sizin suretlerinize ve mallarınıza bakmaz, ancak kalplerinize
ve amellerinize bakar”436 hadisinin işaret ettiği gibi önemli olan ihlas ve samimiyettir.
İnsanın ameli, niyetine göre karşılık görmektedir. 437 Niyet, ameli; amel de niyeti
desteklemektedir. “Kulum benin hakkımda nasıl zanda bulunursa ona öyle muamele
yaparım”438 kutsi hadisinde insanın rabbine karşı niyet ve duygularının da kendisi için
lehte veya aleyhte değerlendirileceği bildirilmektedir. Dinde ihlasla yapılan az amel,
samimiyet olmadan yapılan çok işten hayırlıdır. Taatlerin sevap değeri kazanması,
bireyin her durumda Allah’ın rızasını gözetmesine bağlıdır. İmam Gazali’nin, niyetin
amel için değil, amelin niyet için gerekli olduğu tespiti,439 deruni bir manaya işaret
etmektedir. Amelin geçerliliğini sağlayacak niyetten öte, niyetin kendisinin amel ile
doğrulanması ve desteklenmesi önem arz etmektedir; aslolan niyettir, amel değildir.
Ameldeki hata veya eksiklik niyet ile tamamlanabilse de niyetteki hata veya eksiklik
amel ile tamamlanamamaktadır. Gösteriş için ya da desinler diye yapılan işlerin Allah
katında hiç bir değeri yoktur; ameli ihya eden ihlastır, samimiyettir. İhlas ve takva;
Allah’ın rızası için eylemeyi, nefsin kötülüklerden arındırılmasını, gerektirmektedir.
Müslüman olmadan önce yapılan amellerin itaat kapsamında değerlendirilip
değerlendirilemeyeceği, kelamcılar arasında tartışmalıdır. 440 “Hakim b. Hizam: Ya
432
433
434
435
436
437
438
439
440
Muhammed Kutub, Düzeltilmesi Gereken Kavramlar, s. 147-148
Selçuk Kütük, a.g.e., s. 167
Muhammed Muhdi Gündüz, “Niyet Kavramının Din Eğitimi Açısından İncelenmesi (Gazzali
Örneği), Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Doktora Tezi, 2017, s. 144
Hac Suresi, 37
Müslim, Birr, 34
Muhammed Gazali, Niyet ve İhlas, Çev.: Vanlı Mustafa Efendi(Farsça’dan Osmanlıca’ya), Osman
Yolcuoğlu(Osmanlıca’dan Günümüz Türkçe’sine), 5. Baskı, İstanbul, Gelenek Yayıncılık, 2017, s.
53
Buhari, Tevhid, 15, 35; Müslim, Tövbe, 1; Zikir, 2, 19, Tirmizi, Zühd, 51; Daavat, 131; Ahmed b.
Hanbel, 106
Muhammed Gazali, Niyet ve İhlas, s. 58
Selim Özarslan, a.g.e., s. 108
76
Resulallah! Benim cahiliye devrinde sadaka vermek, köle azat etmek yahut akrabaya
yardım etmek suretiyle ibadet görevimi yerine getirdiğim bazı işlerim var. Bunlarda
bana ecir var mı, diye sordu. Resulullah cevap verdi: Sen eskiden yaptığın hayırlarla
Müslüman oldun.” 441 Sahabe, İslam öncesindeki salih amelin de zayi olmasını
istememiştir. Hz. Peygamberin Müslüman olmadan ölen amcası Ebu Talip ile Hılfu’lFudul Cemiyeti’nin kurucularından Abdullah b. Cüdan örnekleri; İslam öncesi yapılan
her salih amelin, ihtidanın mayalanmasına vesile olmadığını göstermektedir. 442 Bu
örnekler, İslam’dan önceki amellerin, Allah’a ulaşma iradesi ve gayretiyle
sürdürülmesi halinde hidayete vesile olabileceği şeklinde yorumlanabilmektedir.
“Kulumu bana yaklaştıran şeyler arasında en çok hoşuma gideni, ona farz kıldığım
şeyleri eda etmesidir. Kulum bana nafile ibadetlerle yaklaşmaya devam eder, sonunda
sevgime erer. Onu bir sevdim mi artık ben onun işittiği kulağı, gördüğü gözü, tuttuğu
eli, yürüdüğü ayağı (aklettiği kalbi, konuştuğu dili) olurum. Benden bir şey isteyince
onu veririm, benden sığınma talep etti mi onu himayeme alır, korurum. Ben yapacağım
bir şeyde, mümin kulumun ruhunu kabzetmedeki tereddüdüm kadar hiç tereddüte
düşmedim: O ölümü sevmez, ben de onun sevmediği şeyi sevmem.”443 Bu kutsi hadis,
insanın hangi ibadetlerle Allah’ın sevgisini kazanacağını ve hangi tür ibadetlerle O’na
yaklaşacağını, öncelikleri haber vermektedir. İnsan, rabbine yaklaşmak için
samimiyetle güzel işler yaptığında, Allah onun gayretine karşılık vermektedir. "Allah
diyor ki: Ben, kulumun benim hakkımda yaptığı zanna göreyim. O, beni zikretti mi
onunla beraberim. Eğer o beni nefsinde zikrederse ben de onu onunkinden daha hayırlı
bir cemaat içerisinde zikrederim. O bana bir karış yaklaşırsa ben ona bir zira
yaklaşırım, o bana bir zira yaklaşırsa ben ona bir kulaç yaklaşırım. O bana yürüyerek
gelirse ben ona koşarak giderim."444
441
442
443
444
Müslim, İman, 55
Müslim, İman, 91; Ramazan Altıntaş, Kurân’da Hidayet ve Dalalet, s. 218
Buhari, Rikak, 38
Buhari, Tevhid, 50; Müslim, Zikir, 2; Tirmizi, Da'avat, 142
77
2. 7. 5. İstişare ve Muhasebe
Sosyal bir varlık olan insanın
445
topluluklar halinde yaşaması, tanışması,
kaynaşması ve yardımlaşması, sosyal ve psikolojik temeli bulunan446 bir realitedir.447
İnsanın bir anlamı olan ünsiyet, kişilerarası etkileşimi ifade etmektedir. 448 İbni
Haldun’a göre insan o kadar aciz ve zayıftır ki, tek başına yaşasa kendisine yetebilecek
gıdaya bile ulaşamayabilir. 449 “Ey insanlar, siz fakirsiniz (muhtaçsınız), Allah ise
müstağnidir (ihtiyaçsızdır)” 450 ayetinden, toplumsal işbölümüyle bir takım eksikleri
tamamlanan insanın yine de ihtiyaçlarının devam ettiği anlaşılmaktadır. 451 Kâinatın
“Ey insanlar! Şüphe yok ki, biz sizi bir erkek ve bir dişiden yarattık ve birbirinizi
tanımanız için sizi boylara ve kabilelere ayırdık. Allah katında en değerli olanınız,
O'na karşı gelmekten en çok sakınanınızdır. Şüphesiz Allah hakkıyla bilendir, hakkıyla
haberdar olandır.”452 ayeti, insanların bir arada yaşaması ve belli bir takım kurallarla
cemiyetin düzeninin sağlanması gerektiğine işaret etmektedir. “İnsan tab’an
medenidir.”, birlikte yaşayarak ihtiyaçlarını tam olarak karşılayabilmektedir.453
Varlığı gibi bilgisi de sınırlı olan insan, 454 doğruya erişebilmek için bilgi ve
tecrübesi daha fazla olanlara danışmaktadır. 455 İnsanın nihai amacı, kalkınma ile
birlikte kamil bir insan olmaktır.456 İnsanların birbirlerinin görüşlerine başvurma ve
ortak bir görüş belirleme isteklerine istişare; görüş alış verişinde bulunan topluluğa
şura denilmektedir.457 İstişare; en saf ve doğru kararı verebilmek için ilim ve ihtisas
445
446
447
448
449
450
451
452
453
454
455
456
457
Hucurat Suresi, 13; Gürbüz Deniz, a.g.e., s. 13-14; Mehmet Şanver, a.g.e., s. 63; Naci Kula,
“Bakıma Muhtaç Kişilere Yönelik Sosyal Hizmetler ve Dini Değerler”, Dini Danışmanlık ve Din
Hizmetleri, Ed.: Nurullah Altaş, Mustafa Köylü, 2. Bsk., İstanbul, Ensar Neşriyat, 2015, s. 180
Thomas Hobbes, Leviathan, Çev.: Semih Lim, İstanbul, Yapı Kredi Yayınları, 1995, s. 94, 127;
Nadim Macit, Kurân ve Hadise Göre Şirk ve Müşrik Toplum, Konya, Damla Matbaacılık ve
Ticaret, 1992, s. 36; Ejder Okumuş, a.g.e., s. 64
Gürbüz Deniz, a.g.e., s. 13-14
Ebu Zeyd Abdurrahman b. Muhammed b. Haldun, a.g.e., s. 125
Fatır Suresi, 15
Abdurrahman Kurt, a.g.e., s. 199
Hucurat Suresi, 13
Ahmed Hamdi Akseki, a.g.e., s. 117; Ebu Zeyd Abdurrahman b. Muhammed b. Haldun, a.g.e., s.
125
Muhammet Altaytaş, a.g.e., s. 30
Recep Aslan, “İstişarenin Önemi ve Hz. Peygamber’in Uygulamalarından Örnekler”, Muş
Alparslan Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, C.: 2, S.: 1, 2014, s. 224
Gürol Irzık, Ayşe Buğra, İnsan Doğası, İnsan İhtiyaçları ve İktisat Sosyal Bilimleri Yeniden
Düşünmek, İstanbul, Metis Yayınları, 1998, s. 38
Ragıb, a.g.e., s. 396
78
sahibi
insanlarla
yapılan görüş alışverişidir; arı kovanından bal
almaya
benzetilmektedir. 458 İstişareden maksat, hata ihtimalini en aza indirmek, doğruya
isabet etmektir.459 Şura, bir şeyi açığa çıkarmak, göstermek, danışmak, görüş almak
demektir.460 “İş konusunda onlarla müşavere et. Bir kere de karar verip azmettin mi,
artık Allah'a tevekkül et, (ona dayanıp güven). Şüphesiz Allah, tevekkül edenleri
sever.”461 “Onların işleri aralarında müşavere iledir.”462 Bu ayetlerdeki emirler genel
olduğundan, hayatın tüm alanlarında, her hayırlı işte istişare emredilmektedir. 463
Müslüman bir toplumun karar alma yönteminde istişarenin olduğu aşikardır.
İslam alimleri; inanç, ibadet ile Kurân-ı Kerim ve sünnette hükmü kesinleşmiş
konularda istişare ve içtihad yapılamayacağında ittifak etmişlerdir. 464 İstişarenin,
ictihad kavramıyla birlikte değerlendirilmesi gerekmektedir. Dinin bazı hükümleri
kesinlik ifade ederken, yeni ortaya çıkan durumlar için ictihad ile hükümler
belirlenebilmektedir. İslamiyet’te kesin hüküm bildiren konuların istişareye açılması,
otoriteye ortak olmak, hüküm verme yetkisini paylaşmak anlamı taşıdığından,
yasaklanmaktadır. “Şüphesiz helal bellidir. Haram da bellidir. Fakat bu ikisi arasında
(helal veya haram olduğu açıkça belli olmayan) birtakım şüpheli şeyler vardır ki, pek
çok kimse onları bilemez. Şüpheli şeylerden kaçınan bir kimse, dinini ve haysiyetini
korumuş olur. Şüpheli şeylerden sakınmayan bir kimse ise, zamanla harama düşer.
Tıpkı sürüsünü başkasına ait bir arazinin etrafında otlatan çoban gibi ki, sürünün bu
araziye girme tehlikesi vardır. Dikkat edin! Her padişahın girilmesi yasak bir arazisi
vardır. Unutmayın ki, Allah’ın yasak arazisi de haram kıldığı şeylerdir.”465 Hudeybiye
Anlaşması, ilk anda Müslümanların aleyhine görünse de, vahiy ile anlaşmanın
yapılması istenmektedir. Sahabe savaşmaya hatta gerekirse can vermeye niyetli olsalar
da, Allah’ın iradesi anlaşma yapılmasına yöneliktir. Dinin talep ettiğinden daha
fazlasını yapmaya gücü yetse de Müslümanın ilahi hükme rıza göstermesi, teslim
458
459
460
461
462
463
464
465
Recep Aslan, a.g.e., s. 224; Mahmud Babilli, İslam’da Şura, Çev.: Nihat Armağan, Kemal
Çobanbeyli, İstanbul, Fikir Yayınları, 1973, s. 27
Mahmut Babilli, a.g.e., s. 27; Ahmet Bozkurt, “İslam Hukuku Açısından Bir Prensip Olarak Şura
ve İstişare”, Bartın Üniversitesi İslami İlimler Fakültesi Dergisi, C.: 6, S.: 11, 2019, s. 39
İbni Faris, a.g.e., s. 226; Osman Tekin, Kurân’da Şura Kavramı, İstanbul, Gündönümü Yayınları,
2012, s. 21
Ali İmran Suresi, 159
Şura Suresi, 38
Recep Aslan, a.g.e., s. 225
Ahmet Bozkurt, a.g.e., s. 40; Abidin Sönmez, Şura ve Resulullah’ın Müşaveresi, İstanbul, İnkılap
Yayınları, 2015, s. 18
Buhari, İman, 39
79
olması gerekmektedir. “Savaş, hoşunuza gitmediği halde, size farz kılındı. Olur ki, bir
şey sizin için hayırlı iken, siz onu hoş görmezsiniz. Yine olur ki, bir şey sizin için kötü
iken, siz onu seversiniz. Allah bilir, siz bilmezsiniz.”466 Gayb bilgisine de sahip olan
Allah, insan için belirlediği emir ve yasakların gerçek mahiyetini ancak kendisinin
bileceğini, insanın acizlik ve sınırlılıkla malul olduğundan bunların hikmetini
bilemeyeceğini
ifade
etmektedir.
Ebu Hureyre’nin bildirdiğine
göre,
Hz.
Peygamberden daha fazla arkadaşlarıyla istişare eden kimse yoktu. 467 İstişare edilen
kişi, kendisine güvenilen kişi olduğundan, 468 danışmada hakkı söylemesi esastır.
İstişare; sorumluluk, ehliyet ve ittiba gerektirmektedir. 469 İslam’da her yönetici
yönettiklerinden sorumlu olduğundan, 470 dine aykırı ve halkın aleyhine kararlar
alınmaması gerekmektedir. 471 İnananların, ilahi emir ve yasaklara itaat etmesi için,
öncelikle o hükümlerin dini hükmünü tespit etmesi gerekmektedir. Bilmediği veya
yeni karşılaştığı durumlar için bilenlere danışması, doğruluğu varsa itaat etmesi, aksi
durumda itaat etmemesi gerekmektedir. İtaatin yanlış uygulamasının engellenmesi
için, konunun doğru bir şekilde anlaşılması, dini hükmün uygunluğunun tespit
edilmesi önem arz etmektedir. Dine uygun olmayan konularda, insanların hata
yapanları uyarması dini literatürde muhasebe olarak adlandırılmaktadır. Muhasebe, dış
denetim görevidir. İnsanların öncelikle iç denetim mekanizmalarını çalıştırması,
bilmediği konularda bilenlerle istişare etmesi, hata yapanları muhasebe etmesi ve
denetlemesi, doğru ve sağlıklı itaat için önemlidir.
İstişare ve muhasebe, birbirini tamamlayan, toplumun her iki yönünü temsil eden
kavramlardır. Yönetici, yönetiminden sorumlu olduklarıyla kararları istişare edeceği
gibi, yönetilenler de alınan ve uygulanan kararların dine uygunluğunu kontrol ederek
denetim görevini yapabilmektedir. “İyilik ve takva (Allah'a karşı gelmekten sakınma)
üzere yardımlaşın. Ama günah ve düşmanlık üzere yardımlaşmayın. Allah'a karşı
gelmekten sakının. Çünkü Allah'ın cezası çok şiddetlidir.”472 ve “Andolsun zamana ki,
466
467
468
469
470
471
472
Bakara Suresi, 216
Tirmizi, Cihad, 34
Tirmizi, Edep, 57; Ebu Davud, Edep, 114; İbni Mace, Edep, 37
Recep Aslan, a.g.e., s. 229; Ali Galip Gezgin, “Kurân’da ve Türk Geleneğinde Şura”, Süleyman
Demirel Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, S.: 4, 1997, s. 229
Buhari, Cuma, 11
Celal Yeniçeri, Asr-ı Saadette Devlet Bütçesi, Bütün Yönleriyle Asr-ı Saadette İslam, İstanbul,
Beyan Yayınları, 1994, s. 254; Recep Aslan, a.g.e., s. 229
Maide Suresi, 2
80
insan gerçekten ziyan içindedir. Ancak, iman edip de salih ameller işleyenler,
birbirlerine hakkı tavsiye edenler, birbirlerine sabrı tavsiye edenler başka (Onlar
ziyanda değillerdir).”473 ayetlerinde hakkı tavsiye etmenin, hayırda yardımlaşmanın
önemi vurgulanmaktadır. Toplum, yöneticisi ve yönetilenlerle bir bütündür; devlet
başkanı hak ve adalet ile yönettiğinde halkın yöneticiye itaat borcu olduğu gibi,
toplumun da yapılan işlerin hakikate uygunluğunu denetleme sorumluluğu
bulunmaktadır. İktidarda bir eğrilik gördüğünde halkın onu beyan etmesi, yöneticinin
de söylenen hakka tabi olması, İslam’ın insanlara kazandırdığı büyük bir erdemdir ki
bu etkileşim, istikameti sağlamaktadır. “Sizden, hayra çağıran, iyiliği emreden ve
kötülükten men eden bir topluluk bulunsun. İşte kurtuluşa erenler onlardır.”474 ayeti
yönetici ve topluma bazı sorumluluklar yüklemektedir. “Allah’ın sınırlarını
gözetenlerle çiğneyenler bir geminin kısımlarını kura ile aralarında pay eden ve kurada
bir bölümüne geminin üst kısmı, diğer bölümüne de geminin alt kısmı düşen kişilere
benzerler. Geminin altındakiler su alacakları zaman yukarıdakilere uğrayıp suyu
oradan temin etmektedirler. Bir ara alttakiler: ‘Biz suyun kendi payımıza düşen
kısmını geminin altını delerek temin etsek de yukarıdakilere hiçbir sıkıntı vermesek
olmaz mı?’ diye sordular.” Hz. Peygamber: “Üsttekiler, alttakilerin böyle yapmasına
ses çıkarmazlarsa gemidekilerin hepsi ölür. Onların ellerini tutar (ve böyle
yapmalarına engel olurlarsa) kendileri de onlar da kurtulur.” dedi.475 hadisi, toplumun
bir bütün olduğunu, ayrıştırılamayacağını, yöneten veya yönetilenlerin herhangi bir
hatasında sonuçtan birlikte etkileneceklerini, ifade etmektedir. Kurtuluş gemisinde
yolculuk yapan üst kattakilerin devlet otoritesini sağlayan yöneticiler olduğunu
düşünürsek, onların görevi ve sorumluluğu halkın ihtiyaçlarını karşılamaktır.
Toplumun mesuliyeti de, ihtiyaçlarını kimseye zarar vermeksizin meşru yollardan
karşılamaya çalışmak ve bütüncül yapıyı muhafaza etmektir. Toplum için öngörülen
bu bakış açısını büyütmek ve dünya için düşünmek de mümkündür. Aynı ülke sınırları
içerisinde tek millet olarak yaşanmıyor olsa da, aynı hava teneffüs edilmekte ve aynı
kaynaklardan yararlanılmaktadır. Bütüncül bir bakış açısıyla çevreye duyarlı olmak,
fıtratı ve tabiat dengesini korumak, bireysel ve toplumsal görevlerimiz arasında
sayılmaktadır. “İnsanların kendi işledikleri (kötülükler) sebebiyle karada ve denizde
473
474
475
Asr Suresi, 1-3
Ali İmran Suresi, 104
Buhari, Kitabü’ş-Şerike, 6
81
bozulma ortaya çıkmıştır. Dönmeleri için Allah, yaptıklarının bazı (kötü) sonuçlarını
(dünyada) onlara tattıracaktır.” 476 Yeryüzünü imar etmekle görevlendirilen insan,
diğer canlılara ve kâinata karşı sorumluluklarını unuttuğunda veya yok saydığında,
mevcudatın dengesi bozulmaktadır. Kutsal buyruklara itaat, öncelikle onların doğru
anlaşılmasına ve olaylarla hükümlerin bağının doğru kurulmasına bağlıdır. Doğru
anlaşılmayan ve bağı doğru kurulmayan ilahi emir ve yasaklar, itaatin sıhhatini
olumsuz etkilemektedir. Doğru anlaşıldığında ve uygulandığında insanı rabbine
yaklaştıracak olan ilahi öğretiler, istişare ve muhasebe denetim mekanizmaları
kullanılmadığında yanlış anlama ve uygulamalara sebebiyet verebilmekte, itaatin
yönünü ve içeriğini değiştirmektedir.
İstişare ve muhasebe, emri bil maruf nehyi anil münker ile nasihat kavramlarıyla
da yakından ilgilidir. İslam’da iyiliği emretmek ve kötülükten alıkoymak, fert ve
toplumun görevleri arasında sayılmaktadır. 477 İnsanın, hata yaptığında kendisine
doğruyu gösterecek bilginlere, topluluğa ihtiyacı vardır.478 “Sizden her kim bir kötülük
görürse, eğer gücü yetiyorsa eliyle düzeltsin. Yetmezse, diliyle düzeltsin. Onu da
yapamazsa, hiç olmazsa kalbiyle buğz etsin. Fakat bu, imanın en zayıf
mertebesidir.” 479 hadisi Müslümanın münkere tepkisiz kalamayacağını, muhasebe
görevini ihmal edemeyeceğini ihtar etmektedir.
İnsanın dünyadaki görevi, Allah’a kul olmaktır; kendine başka ilahlar bulmak,
kendini ilah yerine koymak, bencil ve dar görüşlü hedefler için nefsine köle olmak
bireyin yaratılış amacıyla uyumlu değildir. 480 Allah, insana rehberlik etmek üzere
peygamber ve kitap göndermişse de kişi bazen şeytana ve nefsine uyabilmektedir.
Dinin ikame edilmesi ve bozulmadan devamı, kötülüklerin önlenmesine bağlıdır. Hata
yaptığında insanın uyarılması ve doğruya yönlendirilmesi onun iyiliği içindir. “Siz
Kitabı okuyup durduğunuz halde, kendinizi unutup başkalarına iyiliği mi
emrediyorsunuz? (Yaptığınızın çirkinliğini) anlamıyor musunuz?”481 ayetinde kişinin
öncelikle kendisini düzeltmesi istenmektedir. Toplumu bir bütün olarak kabul eden
476
477
478
479
480
481
Rum Suresi, 41
Ramazan Altıntaş, İmam-ı Maturi’de Din-Siyaset İlişkileri, s. 56
Ali İmran Suresi, 104; Tövbe Suresi, 71
Müslim, İman, 78; Tirmizi, Fiten, 11; Nesai, İman, 17; İbnü Mace, Fiten, 20; Ebu Davud, Salat,
242
Fazlurrahman, Ana Konularıyla Kurân, s. 133; Muhammet Altaytaş, a.g.e., s. 37
Bakara Suresi, 44
82
İslamiyet, kötülüğün yayılma potansiyeline karşı refleks geliştirmektedir. Kâinattaki
görev ve sorumluluklarını yerine getirirken insanın hata yapma ihtimaline karşı
çevresindekilerle istişareye açık olması, muhasebe etme ve edilme erdemini koruması,
dinin ve toplumun korunması için önem arz etmektedir. İnsanın, rabbine ve
buyruklarına karşı itaati, dinin emrettiği istişare ve muhasebeyle denetlenebilmekte,
hatalar bu mekanizmalarla düzeltilebilmektedir.
2. 7. 6. Güç Yetirme ve Sorumluluk
İnsan; hayatı, sahip oldukları, anlayışı, bakış açısı ve gücü gibi birçok konuda
sınırlıdır. Zayıf yaratılan insan, kendisinden daha güçlü ve yüce bir varlığa bağlanmak
istemektedir.482 Dindarlık içgüdüsü olarak adlandırabileceğimiz bu yetisi onu aşkın bir
varlığa kulluk ve itaat etmeye sevk eder ki bu onun fıtratıdır.483 İnsan, Allah’a veya
başka bir varlığa kulluktan kaçamaz; aradaki fark bir kişinin ibadet edip diğerinin
etmemesinden ziyade, itaat edilen mabuttur.484 Zaman ve mekan değişikliğine göre,
Allah’ın dışında kulluk yapılan ilahlar farklılaşmaktadır.485 Andolsun, biz insanoğlunu
şerefli kıldık. Onları karada ve denizde taşıdık. Kendilerini en güzel ve temiz şeylerden
rızıklandırdık ve onları yarattıklarımızın birçoğundan üstün kıldık.”486 ayeti, insanın
üstün bir varlık olarak en güzel surette 487 yaratıldığını beyan etmektedir. Allah’a
kulluk ve yeryüzünü imar ile görevlendirilen insan, yaratıcısını hakkıyla takdir edemez
ise,488 aşağıların aşağısına inmekte,489 mahlukatı doğru idrak edememektedir.490 “(Ey
Muhammed!) Biz Kurân'ı sana sıkıntı çekesin diye değil, ancak (Allah'ın azabından)
korkacaklara bir öğüt (bir uyarı) olsun diye indirdik.” 491 ayeti, İslam’ın insanlara
zorluk değil, hatırlatma ve rahmet olduğunu bildirmektedir. Kem âlât ile kemâlâtın
olmayacağı hakikatinden mülhem, Allah’a kulluk için yaratılan insana, bu görevi îfâ
482
483
484
485
486
487
488
489
490
491
Recep Özkan, Bayram Polat, İtaat Kültürü ve Din, s. 142
Ahmed Hamdi Akseki, a.g.e., s. 370-371
Muhammed Kutub, Çağdaş Fikir Akımları I Demokrasi, 3. Baskı, İstanbul, İşaret Yayınları,
1993, 26
Muhammed Kutub, a.g.e., s. 26
İsra Suresi, 70
Tin Suresi, 4
Zümer Suresi, 67
Tin Suresi, 5
Yunus Ekin, a.g.e., s. 153
Taha Suresi, 2-3
83
edebilmesi için gerekli biyolojik-psikolojik donanım ve gereçlerin verilmemesi
düşünülemez.492
Acz kelimesinin karşıtı olan istitâat, insanın eylemin gerçekleşmesini sağlayan
vasıtaları kullanarak ihtiyari fiilleri meydana getirmesini mümkün kılan güç olarak
tanımlanmaktadır. 493 Kurân-ı Kerim’de kırk iki yerde fiil kalıbında geçen istitâat
kavramından anlaşıldığına göre, insan, sınırlı bir güce sahiptir.494 İnsanın sorumluluğu
ve imtihanı da bu güç yetirmeyle ilgilidir ve bu noktada başlamaktadır. Vasat ile
aşırılıklar arasında bir arayışa konu olan insan; ilahi ilkelere teslim olduğu dönemlerde
itidali ve huzuru bulmakta; son ilahi din olan İslamiyet de insanı hayatın içinde ve
fıtratına uygun bir şekilde değerlendirmektedir.495 İnsanın potansiyelini bilen Allah,
adaleti gereği kimseyi gücü yetmeyeceği bir şeyle sorumlu tutmamaktadır. “Biz her
peygamberi sırf, Allah'ın izni ile itaat edilmek üzere gönderdik.” 496 ve “O halde,
gücünüz yettiği kadar Allah'a karşı gelmekten sakının.”497 ayetlerinden insan gücünü
aşan hususlarda yaratıcının teklifte bulunmayacağı anlaşılabilmektedir. Allah,
insandan melek olmasını beklememekte, ilahi rahmet sebebiyle insana gücüyle sınırlı
bir kulluk teklif edilmektedir.498 “Eğer siz hiç günah işlemeseydiniz, Allah Teala sizi
helak eder ve yerinize, günah işleyecek (fakat tövbeleri sebebiyle) mağfiret edeceği
kimseler yaratırdı."499 hadisi, insanların hata yapmasının mukadder olduğunu, fakat
her durumda rabbe yönelerek kemale ulaşabileceğini hatırlatmaktadır. İnsanın itaat
sorumluluğu, gücüyle ve imkanlarıyla sınırlıdır. İnsanın gücü ve sorumluluğu
meselesi; “münkeri gördüğünüzde elinizle, dilinizle değiştirin”
500
hadisiyle
değerlendirildiğinde; imkanların ve gücün tümüyle ve üst sınıra kadar öncelikle
kullanılmasını ve itaatin bu şartlarda gerçekleştirilmesini gerektirmektedir.
Büyük bir ayrıcalık olan sorumluluk, kâinatta sadece insana verilmektedir. 501
İnsanın kendine karşı sorumluluğu olduğu gibi, topluma karşı, tabiata karşı ve en
492
493
494
495
496
497
498
499
500
501
Mustafa Akçay, a.g.e., s. 145; Zariyat Suresi, 56; Nahl Suresi, 78; Ahkaf Suresi, 26
Yusuf Şevki Yavuz, “İstitaat”, T. D. V. İslam Ansiklopedisi, No: 23, s. 399-400
Yusuf Şevki Yavuz, a.g.e., s. 399-400
Mahsum Aytepe, a.g.e., s. 237
Nisa Suresi, 64
Tegabün Suresi, 16
Muhammed Kutub, Düzeltilmesi Gereken Kavramlar, s. 111
Müslim, Tövbe, 9; Tirmizi, Daavat, 105
Müslim, İman, 78; Tirmizi, Fiten, 11; Nesai, İman, 17; İbnü Mace, Fiten, 20; Ebu Davud, Salat,
242
Ahzab Suresi, 72
84
önemlisi kendisini yaratana karşı sorumlulukları vardır. Beklentilerin karşılanmasında
doğru bir başlangıç için, mutlak hakikat olan Allah’tan gelen bilgiye ihtiyaç vardır.
İnsan sadece aklıyla yaratıcıyı bulabilmekte, hayatın anlamını ve kurallarını ilahi
mesaj olmadan idrak edememektedir.502 “"Allah'a itaat edin, peygambere itaat edin"
de. Eğer yüz çevirirseniz bilin ki ona yüklenen sorumluluğu ancak ona ait; size
yüklenen görevin sorumluluğu da yalnızca size aittir. Eğer ona itaat ederseniz doğru
yola erersiniz. Peygambere düşen ancak apaçık bir tebliğdir.”503 ve “Hakkında kesin
bilgi sahibi olmadığın şeyin peşine düşme. Çünkü kulak, göz ve kalp, bunların hepsi
ondan sorumludur.”504 ayetlerinden, güç yetirme ve sorumluluk dengesine ulaşmak
mümkündür. Allah, insanı verdiği nimetlerden hesaba çekmektedir, herkes sahip
olduğu güç ve imkanlarla imtihan olunmaktadır. Yaratılıştan gelen bazı avantajlara
rağmen, sorumlulukların yerine getirilebilmesi için Allah, insana ihsanda bulunmuş;
peygamber ve kitap göndermiş, insanın yolunu aydınlatmıştır. İnsan, kaynaklarını ve
yeteneklerini doğru kullandığında meleklerden üstün olabilmekte; sorumluluklarını
unuttuğunda ve rabbine itaat etmediğinde beşer seviyesinin altına düşmektedir. 505
“Ümmetimden biri konuşmadıkça veya fiile dökmedikçe nefsinde düşündüklerinden
Allah vaz geçmiştir.”506 Sorumluluk, insanın gücüyle orantılı ve sınırlıdır; İslam, akıl
sağlığı
yerinde
olmayanara,
buluğa
ermemiş
olan
çocuklara
sorumluluk
yüklememektedir.507
Kurân-ı Kerim’in vahyedildiği dönemde bazı Müşrikler, gönderilen peygamberin
melek olması gerektiğini söylemektedir. “İnsanlara hidayet (Kurân) geldikten sonra
onların iman etmelerine ancak, "Allah bir beşeri mi peygamber olarak gönderdi?"
demeleri engel olmuştur. De ki: "Eğer yeryüzünde, (insanlar yerine), yerleşip dolaşan
melekler olsaydı, elbette onlara gökten bir melek peygamber indirirdik." 508 Dünya
hayatının imtihan olduğu açıklandıktan sonra, insan için ancak örnek alabileceği ve
güç yetirebileceği, kendisi gibi bir beşerin elçi olarak gönderilmesi gerektiği ortaya
502
503
504
505
506
507
508
Selçuk Kütük, a.g.e., s. 90-91
Nur Suresi, 24
İsra Suresi, 36
Kınalızade Ali Çelebi, Ahlak-ı Alai, İstanbul, Klasik Yayınları, 2007, s. 47-94
Buhari, Itk, 6; Talak, 11; Eyman, 15; Müslim, İman, 201, 202; Ebu Davud, Talak, 15; Tirmizi,
Talak, 8; Nesai, Talak, 22; İbni Mace, Talak, 14, 16
Ebu Davud, Hudud, 17
İsra Suresi, 94-95
85
çıkmaktadır. İdeal peygamber, insan ve örnek alınabilir olandır. 509 Birbirlerini
anlamaları için beşeriyete rehber olarak insan gönderilmesi akla ve hikmete daha
uygundur.510 Gerçek bilginin, doğru model ve eylemle hayata intibakı, en az doğru
bilgi kadar önemlidir. 511 “Andolsun, Allah, müminlere kendi içlerinden; onlara
ayetlerini okuyan, onları arıtıp tertemiz yapan, onlara kitap ve hikmeti öğreten bir
peygamber göndermekle büyük bir lütufta bulunmuştur. Oysa onlar, daha önce apaçık
bir sapıklık içinde idiler.”512 Kurân-ı Kerim, insanlara sadece bilgi paketi şeklinde
sunulmamış,
Hz.
Peygamber
ile
modellenmiş
ve
doğru
bilginin
hayata
uygulanabilirliği gösterilmiştir.513 Allah’ın, peygamber olarak bir insan göndermesi;
vahiy dilinin, vahiy gönderilen topluluğun diliyle aynı olması; insanın itaate güç
yetirmesini ve ilahi öğretilerden sorumlu olmasını sağlamak içindir. Örnek
alınamayacak bir varlık türünden olan veya gönderildiği toplum ile aynı dili
konuşamayan bir peygamber; insanların kendilerine itaat etmesi için rehber ve örnek
olamamakta; insanların itaat için gücünü ve sorumluluğunu aşmaktadır. Mesuliyet,
insanın gücü ve imkanlarıyla orantılıdır. 514 Eğer ümmetime meşakkat verecek
olmasaydım, onlara her namazda misvak kullanmalarını emrederdim” 515 hadisi, Hz.
Peygamberin, ümmetine olan düşkünlüğüne, dinin kolaylaştırıcılığına ve teklifin güçle
sınırlı olduğuna işaret etmektedir. “Kolaylaştırın, zorlaştırmayın! Müjdeleyin, nefret
ettirmeyin!” 516 hadisi, dinin insani ve kolaylık yönünü açıklamaktadır. İslamiyet’te
azimet ve ruhsat içeren hükümler vardır; kişi kendi durumuna göre bunlardan biri ile
amel edebilmektedir.517 “Ey iman edenler! Size açıklandığı takdirde sizi üzecek olan
şeylere dair soru sormayın. Eğer Kurân indirilirken bunlara dair soru sorarsanız size
açıklanır. (Halbuki) Allah onları bağışlamıştır. Allah çok bağışlayandır, halimdir
(hemen cezalandırmaz, mühlet verir.) Sizden önceki bir millet o tür şeyleri sordu da
sonra o yüzden kafir oldu.”518 “ayetleri, açıklandığı zaman insanlara zorluk verecek
509
510
511
512
513
514
515
516
517
518
Ahmed Hamdi Akseki, a.g.e., s. 467-473
Nadim Macit, a.g.e., s. 254
Celaleddin Vatandaş, Yol Ayrımı, s. 256-257
Ali İmran Suresi, 164
Celaleddin Vatandaş, Yol Ayrımı, s. 280-281
Bakara Suresi, 286; Talak Suresi, 7; Nisa Suresi, 28
Buhari, Mevakit, 24; Müslim, Taharet, 42
Buhari, Megazi, 61; Müslim, Cihat, 6
Ahmed Hamdi Akseki, a.g.e., s. 433
Maide Suresi, 101-102
86
şeylerin sorulmasını yasaklamakta, teşride dinin kolaylaştırıcılığını ve dinin
uygulanabilirliğini göstermektedir. Kurân-ı Kerim’e göre bilgi, uygulanmak için
öğrenilmektedir; hayata yansımayan bilgi faydasızdır. 519 İslam’da kolaylık esastır;
güçleştirmek, nefret ettirmek, onun yüksek gayesini anlamamaktır.520
Kelamcılar, Allah’ın adalet ve merhametini değerlendirerek, “Teklif-i mâ lâ yutâk
caiz değildir/Güç yetirilemeyen işin, insana teklifi caiz değildir” ilkesini
benimsemiştir. 521 “Allah’a en sevimli din, kolay olanıdır”
522
hadisinde dinde
kolaylığın bulunduğu ifade edilmektedir. İnsanın gücünün üstünde bir şey
istenmemesi, bireysel farklılıklar için de geçerlidir; sorumluluk güç ve imkanla
orantılıdır. 523 Zekat ve kurban gibi ibadetler, belirli bir mala sahip olanlar için
mecburidir; o mala sahip olmayanlar için zorunluluk bulunmamaktadır. İslam’da oruç
için mutedil bir zaman dilimi öngörülmektedir; diğer dinlerdeki gibi insana eziyet etme
ve tahammül sınırlarını aşma söz konusu değildir. 524 “Sizden her kim bir kötülük
görürse, eğer gücü yetiyorsa eliyle düzeltsin. Yetmezse, diliyle düzeltsin. Onu da
yapamazsa, hiç olmazsa kalbiyle buğz etsin. Fakat bu, imanın en zayıf
mertebesidir.”
525
hadisi, insanların gücü oranında kötülükle mücadele etmesi
gerektiğini, daha fazlasına imkanı varken az olanla yetinemeyeceğini, itaatin güç ve
sorumlulukla ilintili olduğunu, öğütlemektedir. “Göklerdeki her şey, yerdeki her şey
Allah'ındır. İçinizdekini açığa vursanız da, gizleseniz de Allah sizi, onunla sorguya
çeker de dilediğini bağışlar, dilediğine azap eder. Allah'ın gücü her şeye hakkıyla
yeter.”
526
ayeti
vahyedildiğinde,
güç
yetiremeyecekleri
bir
sorumlulukla
karşılaştıklarını zanneden sahabeye Hz. Peygamber: İşittik ve itaat ettik demelerini
519
520
521
522
523
524
525
526
Ahmet Y. Özütoprak, a.g.e., s. 175
Ahmed Hamdi Akseki, a.g.e., s. 431-432
Bakara Suresi, 286; Saduddin Mesud b. Ömer Taftazani, Şerhu-l Akaid: Kelam İlmi ve İslam
Akaidi, Çev.: Süleyman Uludağ, 2. Baskı, İstanbul, y.y., 1982, s. 182
Buhari, İman, 29
Yusuf İmamoğlu, a.g.e., s. 154
Bakara Suresi, 187; Kadir Albayrak, Ermeni, Süryani ve Keldani Kiliseleri, Yaşayan Dünya
Dinleri, Ankara, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları, 2016, s. 144; Kasım Kocaman, “Din Eğitimi
Açısından Kurân’ın Dünya Hayatına Bakışı”, Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü
Doktora Tezi, 2012, s. 165
Müslim, İman, 78; Tirmizi, Fiten, 11; Nesai, İman, 17; İbnü Mace, Fiten, 20; Ebu Davud, Salat,
242
Bakara Suresi, 284
87
tavsiye etmiştir. 527 Daha sonrasında vahyedilen “Allah bir kimseyi ancak gücünün
yettiği şeyle yükümlü kılar.”528 ayeti sahabenin düşüncesine açıklık getirmiştir.
Dinde herhangi bir zorlama/zorluk yoktur; 529 itaat maruftadır. 530 Çocuklar ile
delilerin akıl ve rüşt yeterliliği olmadığından dini sorumlulukları da bulunmamaktadır.
“Uyanıncaya kadar uyuyandan, baliğ oluncaya kadar çocuktan, aklı başına gelene
kadar aklı gidenden kalem kaldırılmıştır.”, 531 “Masiyet işlemesi emredilmedikçe
Müslüman, istesin istemesin, sevsin ya da sevmesin dinleyip itaat etmek zorundadır.
Günah işlemesi emredildiği zaman ne dinler ne de itaat eder.”,532 “Din kolaylıktır.”533
ve “Sizler zorlaştırıcı değil, kolaylaştırıcı olarak gönderildiniz.” 534 hadislerinden
İslamiyet’in, insanlara gücünün yetmediği, fıtrata uygun olmayan herhangi bir şey
teklif etmediği anlaşılmaktadır. Nefis, insana kötülüğü emrettiğinden,535 dinin emir ve
yasakları kişiye zor gelebilmektedir. Zorluk, dinin kendisinden değil; kişinin arzu ve
isteklerine boyun eğmesinden, gafletten kaynaklanmaktadır. “Sabrederek ve namaz
kılarak (Allah'tan) yardım dileyin. Şüphesiz namaz, Allah'a derinden saygı
duyanlardan başkasına ağır gelir.” 536 ayetinde namazın ağırlığı ve zorluğu, emrin
bizatihi kendisiyle ilgili değildir; rabbine boyun eğmeyenlerin ruh halini yansıtan bir
tasvirdir. Dindarlık düzeyine göre farz ibadetler bazı insanlar için az ve hafif kalırken,
kimine fazla ve ağır gelebilmektedir; bu durum kulluk bilinci ve yaratıcıya muhabbetle
ilgilidir. Allah’a karşı takvalı olan ve ilahi rızayı önemseyenler için dinin emri ve
yasakları zor değildir; vahiy, itaate elverişli ve bireyin gücüyle orantılıdır. Rabbine
imanı ve itaati zayıf olanlar için dinin hükümleri zor gelebilse de bu zorluk ilahi
hükmün kendisinden kaynaklanmamakta, bireyin nefsine ve şeytana yenik düşmesiyle
oluşan yapay bir zorluğa işaret etmektedir.537
“Hiçbir günahkar, başka bir günahkarın yükünü yüklenmez. Günah yükü ağır olan
kimse, (bir başkasını), günahını yüklenmeye çağırırsa, ondan hiçbir şey yüklenilmez,
527
528
529
530
531
532
533
534
535
536
537
Müslim, İman, 199
Bakara Suresi, 286
Bakara Suresi, 284; Taha Suresi, 2
Buhari, Ahkam, 4, Megazi, 59; Müslim, İmare, 39
Buhari, Hudud, 22; Talak, 11; Ebu Davud, Hudud, 17
Buhari, Ahad, 1; Nesai, Beyat, 34
Buhari, İman, 29; Nesai, İman, 28
Buhari, Vudu, 58, Edeb, 80; Ebu Davud, Taharet, 136; Tirmizi, Taharet, 112, Nesai, Taharet, 47,
Miyah, 3
Yusuf Suresi, 53
Bakara Suresi, 45; Nisa Suresi, 142-143
Bakara Suresi, 45; Nisa Suresi, 142-143
88
çağırdığı kimse yakını da olsa. Müslüman, Allah’a isyanın olmadığı emirlere uymakla
mükelleftir.”
538
ve “ Onlar gelip geçmiş bir ümmettir. Onların kazandıkları
kendilerinin, sizin kazandıklarınız sizindir. Siz onların yaptıklarından sorumlu
tutulacak değilsiniz.” 539 ayetleri, insanın kendi yaptıklarından sorumlu olduğunu,
başkasının vebalini yüklenmeyeceğini beyan etmektedir.540 İslamiyet, Hristiyanlıktaki
asli günah nazariyesini reddetmekte; 541 her doğan çocuğun günahsız olduğunu,
mükellefiyet çağına kadar bu masumiyetin devam etttiğini kabul etmektedir. 542
“İşlerinizde ifrat ve tefrite kaçmayın, mutedil ve doğru olun; bilin ki sizden hiçbir
kimse ameli sayesinde kurtuluşa eremez.” nebevi hitabına ashab, “Ya Resulallah, siz
de mi?" derler. Bunun üzerine Hz. Peygamber: “Evet, Allah Teala rahmetiyle ve
lütfuyla kuşatmazsa ben de kurtulamam.”543 hadisi, ifrat ve tefrite kaçmadan, itidali
benimsemeye sevk etmekte; salih ameller konusunda ne kadar titiz davranılsa da
Müslümanı cennete götürecek olanın, Allah’ın tevfiki ve mağfireti olduğunu
hatırlatmaktadır. 544 İslam’ın emirlerine itaat, güç ve imkanlarla sınırlı olduğundan;
insanın kendine eziyet ederek ibadete yönelmesi, var olan gücünü itaat için
kullanmaması, doğru değildir.
İbadetten usandırmamak, fitneye sebep olmamak için namazda imam olanın,
cemaate namazı hafif kıldırması ve uzatmaması tavsiye edilmektedir. 545 “Din
kolaylıktır. (İbadetlerim tam ve eksiksiz olsun diyerek kendisini zora sokup) dine galip
gelmek isteyen kimse, ona yenik düşer. O halde, orta yolu tutun, ifrat ve tefritten
kaçının ve en iyiyi yapmaya çalışın, o zaman size müjdeler olsun; günün
başlangıcından, sonundan ve bir miktar da geceden faydalanın.”,546 “Dinde aşırılıktan
sakının. Muhakkak ki sizden öncekileri dinde aşırılığa gitmek helak etmiştir.”547 Hz.
Peygamber, amelin artmasıyla farz olabilir düşüncesiyle bazı nafile ibadetlere ara
vermiş, 548 haram olmayan iki konuda kolay olanı tercih etmiştir. 549 Bir gün Hz.
538
539
540
541
542
543
544
545
546
547
548
549
Fatır Suresi, 18
Bakara Suresi, 134
Ahmed Hamdi Akseki, a.g.e., s. 458
Fazlurrahman, Ana Konularıyla Kurân, s. 55
Ahmed Hamdi Akseki, a.g.e., s. 458-459
Müslim, Sıfatü’l-Münafikın, 72
Araf Suresi, 43; Ramazan Altıntaş, Kurân’da Hidayet ve Dalalet, s. 224
Buhari, Ezan, 63; Müslim, Salat, 178, 179
Buhari, İman, 29
Nesai, Menasikü’l-Hac, 217
Buhari, Mevakıt, 24
Ebu Davud, Edep, 4
89
Nebi mescide girince mescidin iki sütununa bağlanmış bir ip gördü de: “Bu
nedir?” diye sordu. Sahabeler: “Bu Zeynep’in ipidir. Namaz kılar, yorulduğunda veya
gevşeklik hissettiğinde ona tutunur” dediler. Bunun üzerine Hz. Nebi “O ipi çözün.
Sizden biriniz zinde olduğunda (nafile) namaz kılsın, yorulduğu veya gevşeklik
hissettiğinde otursun” buyurdu. 550 “Hanzala el-Üseydi anlatmaktadır: Ebu Bekir ile
karşılaştım. Bana, Nasılsınız Hanzala dedi, Hanzala münafık oldu dedim.
Sübhanallah! Ne diyorsun? Resulullah yanındayken bize cehennemden, cennetten söz
edince gözümüzle görürcesine yaşarız. Yanından ayrılınca eş, çocuk ve dünya malına
dalar ve çoğunu unuturuz dedim. Ebu Bekir, biz de aynı şeyi yaşıyoruz dedi. Ben ve
Ebu Bekir Resulullah'ın yanına gittik. Hanzala münafık oldu ya Resulallah dedim.
Resulullah, Bu nasıl olur? buyurdu. Siz bize cehennemden, cennetten söz edince
gözümüzle görürcesine yaşarız. Yanınızdan ayrılınca eş, çocuk ve dünya malına dalar
ve çoğunu unuturuz dedim. O, nefsim elinde olan Allah'a yemin ederim, benim
yanımdayken Allah'ı andığınız hale devam etseydiniz melekler yatağınız ve yollarda
sizinle tokalaşırdı. Ancak ey Hanzala bir saat böyle, bir saat öyle buyurdu." 551
Hadisler; ruhen ve bedenen, düşünce, duygu ve eylem boyutunda, insanın gücünü aşan
itaatlerden sorumlu olmadığını; yaratıcıya itaat konusunda dinin emirleri ile insanın
gücü arasında denge kurulması gerektiğini hatırlatmaktadır.
Hayatta uygulanmayan hükümlerin değeri olmadığından İslamiyet, mükafat ve
cezanın adil olması için insanlara ancak güçlerinin yeteceği işleri teklif etmektedir.
Kutsal buyruklar, insanın içgüdülerini ve uzvi ihtiyaçlarını en uygun şekilde
karşılamaktadır; bunların görmezden gelinmesi, bastırılması veya ölçüsüz bir şekilde
tümüyle serbest bırakılması doğru/mümkün değildir. Dinin, insanın doğasına uygun
olarak belirlemiş olduğu bu çözümler, insan için nimet ve kolaylıktır, zorluk
içermemektedir. “Her kim yevmi kıyamette sıkı bir muhasebeye tutulursa azab olunur
yahut helak olur” 552 hadisi, ümit ve korku arasında yaşanmasını, insana yüklenen
halifelik sorumluluğuna uygun olarak güç yettiğince yaratıcıya kulluk yapılmasını,
hatırlatmaktadır. Allah’ın rahmeti olmadan ameller cennet için yeterli değildir;
550
551
552
Buhari, Teheccüd, 18; Müslim, Salatü’l-Misafirin, 219; Ebu Davud, Tatavvu, 18; İbni Mace, İkame,
184; Nesai, Kıyamü’l-Leyl, 17
Müslim, Tövbe, 12; Tirmizi, Sıfatü’l-Kıyame, 59; İbni Mace, Zühd, 28
Buhari, İlim, 36; Rikak, 49
90
Müslüman, ümitsizlik ve tembelliğe düşmeden gayretle çalışarak kurtuluşu aramakla
sorumludur.
2. 7. 7. İtidal
Din, insan ile birlikte var olmuş ve onunla devam etmektedir. 553 Din; insanın
yapısındaki aşırılıkları törpüleyen, kâinattaki yerini tespit ederek fert ve toplum
ilişkisini doğru bir istikamette tutan önemli bir müessesedir.554 Hiçbir noksan sıfatı
olmayan Allah, hayrı ve şerri insana vahiy aracılığıyla bildirrmektedir.555 İslamiyet,
en son ve kamil din olarak, beden ile ruhu, madde ile manayı, dünya ile ahireti
birbirinden ayırmadan, insanı ve hayatı bütüncül bir bakış açısıyla ele almaktadır.556
İnsan, dünya ve ahireti kazanabilecek potansiyelde yaratılmıştır; İslamiyet’te dünyayı
kazanmak için ahireti, ahireti kazanmak için dünyayı feda etmek gerekmemektedir.557
Yapılan her işte Allah’ın rızasının ve emrinin gözetilmesi önem arz eder; ahiretin
güzelliği, dünyadaki gayret iledir.558
İtidal kelimesi adl kökünden mastardır. İki aşırılık arasında orta hal olarak
açıklayabileceğimiz itidal, 559 İslam’ın belirgin özelliklerinden biridir. İlahi emirle
belirlenen durumu ifade eden itidal, “ortalama yol” değildir. 560 Dünya ile ahiret,
madde ile mana, fert ile toplum arasındaki denge, birbirlerinin hakkının doğru bir
ölçüde verilmesiyle sağlanmaktadır. İnsan, kendisinde bulunan zıt eğilimleri denge ve
bütünlük içerisinde yönetebildiğinde, orta yola ulaşabilmektedir.561 “Şüphesiz biz her
şeyi bir ölçü ile yarattık.”,
562
“Rahman'ın bu yarattıklarında bir düzensizlik
bulamazsın.”563 ayetleri, düzen ve dengenin sadece insan ile sınırlı olmadığını, tüm
553
554
555
556
557
558
559
560
561
562
563
Nadim Macit, a.g.e., s. 213; Muhammed Hamidullah, İslam’a Giriş, Çev.: Cemal Aydın, Ankara,
Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, 2017, s. 18
İbni Haldun, a.g.e., s. 283
İnsan Suresi, 3; Beled Suresi, 8
Yusuf İmamoğlu, a.g.e., s. 195-196
Bakara Suresi, 201; Nisa Suresi, 134; Araf Suresi, 156; Kasas Suresi, 77; Gürbüz Deniz, a.g.e., s.
16
Gürbüz Deniz, a.g.e., s. 17
Mustafa Çağrıcı, “İtidal”, T. D. V. İslam Ansiklopedisi, No: 23, s. 456-457
Rasim Özdenören, Hadislerin Işığında Hz. Muhammed, s. 191
Mahsum Aytepe, a.g.e., s. 230
Kamer Suresi, 49
Mülk Suresi, 3
91
kâinatta geçerli olduğunu vurgulamaktadır. Âlemler, yaratıcının belirlediği nizam ve
ölçü ile varlıklarını sürdürmektedir. Kullukta denge, ifrat ve tefritten uzaklaşmayla
sağlanabilmektedir. “Sınırı aşan her şey zıddına dönüşür.” 564 İslamiyet; en son ve
kamil bir din olarak inançta, ibadet ve amellerde, aslında hayatın her alanında ölçülü
ve dengeli olmayı gözeten, fıtrata uygun bir sitemdir. Aşırılıkların zıddı olarak itidal
kelimesi gibi vasat kelimesi de kullanılmaktadır. Vasat, iki tarafı birbirine eşit olanın
ortası anlamındadır.
565
İslamiyet’te her türlü aşırılık bidat, sapma olarak
değerlendirilmektedir. Zamanın, mekanın ve şartların değişmesiyle insanın ibadet
ihtiyacı yok olmadığı gibi, ibadetlerde değişme de olmamaktadır.
566
Dinimiz
gerçekleştirilmesi mümkün olmayan itaatleri emretmediği gibi, insanı hayvan
derecesine indiren yaklaşımları da reddetmektedir. İnsan, melek değildir; akıl ve irade
sahibi, iyiliğe ve kötülüğe meyli olan,567 vahye muhatap olmuş şerefli bir mahluktur.
Beşer, düşünce ve davranışlarıyla meleklerin derecesine yükselebileceği gibi,
hayvanlardan daha aşağı seviyeye de düşebilmektedir; 568 ölçü, ilahi öğretilere
bağlılıktır. Kurân-ı Kerim, hayatı sadece bu dünyadan ibaret görenlerin,569 dünyaya
tapma derecesinde aşırı değer veren maddecilerin, sapma içerisinde olduklarını ve
hüsrana uğrayacaklarını, haber vermektedir.570
İslam’ın kendisi dengedir, normal bir tavırdır; artı ve eksi yöndeki her aşırılık ise
sapmadır.571 “(Ey Muhammed!) Sana da o Kitabı (Kurân'ı) hak, önündeki kitapları
doğrulayıcı, onları gözetici olarak indirdik. Artık Allah'ın indirdiği ile aralarında
hükmet ve sana gelen haktan ayrılıp da onların arzularına uyma. Sizden her biriniz için
bir şeriat ve bir yol koyduk. Eğer Allah dileseydi elbette sizi tek bir ümmet yapardı.
Fakat verdiği şeylerde sizi imtihan etmek için ümmetlere ayırdı. Öyle ise iyiliklerde
yarışın. Hepinizin dönüşü Allah'adır. O zaman anlaşmazlığa düşmüş olduğunuz şeyleri
size bildirecektir.”572 ayeti, her bir ümmet için şeriat ve metod belirlendiğini, kulluk
564
565
566
567
568
569
570
571
572
İbrahim Kalın, a.g.e., S. 60
Ragıb, a.g.e., S. 522
Saffet Sancaklı, a.g.e., S. 379
Mahsum Aytepe, a.g.e., S. 246; Nasıruddin Tusi, Ahlak-ı Nasıri, Çev.: Anar Gafarov, Zaur
Şükürov, İstanbul, Litera Yayınları, 2007, s. 43
Furkan Suresi, 44; Mahsum Aytepe, a.g.e., S. 236; Nasıruddin Tusi, Ahlak-ı Nasıri, Çev.: Anar
Gafarov, Zaur Şükürov, İstanbul, Litera Yayınları, 2007, s. 41, 42
Enam Suresi, 29
Zuhruf Suresi, 51; Kasas Suresi, 78; Enbiya Suresi, 11-13; Kehf Suresi, 34-36
Mustafa Çağrıcı, “İtidal”, T. D. V. İslam Ansiklopedisi, No: 23, s. 456-457
Maide Suresi, 48
92
için bunlara itaat edilmesi gerektiğini hatırlatmaktadır. “Böylece, sizler insanlara birer
şahit (ve örnek) olasınız ve Peygamber de size bir şahit (ve örnek) olsun diye sizi orta
bir ümmet yaptık. Her ne kadar Allah'ın doğru yolu gösterdiği kimselerden başkasına
ağır gelse de biz, yönelmekte olduğun ciheti ancak; Resule tabi olanlarla, gerisin geriye
dönecekleri ayırd edelim diye kıble yaptık. Allah imanınızı boşa çıkaracak değildir.
Şüphesiz, Allah insanlara çok şefkatli ve çok merhametlidir.”
573
ayetinde
Müslümanların “orta ümmet” olduğu vurgulanmaktadır. Tarih boyunca inanç, ibadet
ve değerlerde ifrat ve tefrit yaşanmıştır; Hristiyanlar ve Yahudiler’in aşırılıkları
Kurân-ı Kerim’de ayrıca ve sıklıkla zikredilmektedir. 574 İnsanı ruha indirgeyen
Hristiyanlık ile bireyin ruhi yönünü ihmal eden Yahudilik arasında esasta bir fark
yoktur; her ikisi de insanın bir boyutunu diğerine feda etmektedir, ölçüsüzdür.575 “Orta
yolu tutunuz, amellerinizi mükemmelleştirmeye ve Allah´a yakın olmaya gayret
ediniz.” 576 hadisi, ifrat ve tefritten uzak, itidal üzere yaşamayı tavsiye etmektedir.
İslamiyet’te bireyin kendini geliştirmesi, tamamlaması için gerekli olan ibadet, belirli
ritüellerle sınırlı değildir; ilahi teklife uygun, Allah’ın rızası umulan beşeri ve sosyal
her faaliyet ibadet telakki edilmektedir.577 İnsanla beraber doğan din,578 fıtri bir histir,
hayatın levazımındandır; dün olduğu gibi, varlığını insanla beraber devam
ettirmektedir. 579 İnsan, hiçbir zaman dinsiz ve ibadetsiz yaşamadığı gibi; 580 bireyin
aşkın bir varlığa sığınma ihtiyacı nedeniyle Allah her dönem topluluklara peygamber
göndermiştir. 581 Müslüman için ibadetsiz bir hayat düşünülemez; 582 Allah’a itaatte
ölçü, Kurân-ı Kerim ve Hz. Peygamberin sünnetidir. 583 “Kim, kendisine hidayet
(doğru yol) besbelli olduktan sonra peygambere karşı çıkar, müminlerin yolundan
başkasına uyarsa, onu yöneldiği yolda bırakırız ve cehenneme sokarız. Orası ne kötü
573
574
575
576
577
578
579
580
581
582
583
Bakara Suresi, 143
Saffet Sancaklı, a.g.e., s. 380; Maide Suresi, 73, 77; Nisa Suresi, 171; Tövbe Suresi, 30
Ahmet Çelebi, Mukayeseli Dinler Açısından Yahudilik, Çev.: Ahmet M. Büyükçınar, Ö. Faruk
Harman, İstanbul, Kalem Yayınevi, 1978, s. 277; Aliya İzzetbegoviç, Doğu Batı Arasında İslam,
Çev.: Salih Şaban, İstanbul, Yarın Yayınları, 2011, s. 250; Mahsum Aytepe, a.g.e., s. 242
Buhari, Rikak, 18
Selçuk Kütük, a.g.e., s. 163
Ekrem Sarıkçıoğlu, a.g.e., s. 19
Ahmed Hamdi Akseki, a.g.e., s. 171-174
Takiyettin Mengüşoğlu, a.g.e., s. 203; Ahmet Hamdi Akseki, a.g.e., s. 134-135; Ömer Nasuhi
Bilmen, Muvazzah İlm-i Kelam, İstanbul, Fethi Demir Matbaası, 1955, s. 76-77; Günay Tümer,
Abdurrahman Küçük, Dinler Tarihi, 4.Baskı, Ankara, Ocak Yayınları, 2002, s. 1
Ahmed Hamdi Akseki, a.g.e.,s. 237; Nahl Suresi, 213; Fatır Suresi, 24; İsra Suresi, 15
Saffet Sancaklı, a.g.e., s. 379
Şinasi Gündüz, a.g.e., s. 21
93
bir varış yeridir.” 584 İslam’ın emirleri, insanın tabiatıyla ve hayatın gerçekleriyle
uyumludur; ilahi hükümlerde aşırılık ve bozulma olmadığında, bireyin rabbine
itaatinde zorluk yoktur, itaatte orta yol hakimdir. Yaratıcıya itaat konusunda insandan
melek olması beklenmediği gibi şeytanlaşması da dengeli ve doğru değildir. İnsan,
kendisinde var olan takva ve fücur potansiyeliyle değerlidir; aklını ve hür iradesini
rabbine itaat yönünde dengeli olarak kullandığında değerini de artırmaktadır.
Hakikatten sapmalar genellikle ilk anda çok masum ve küçüktür; sonrasında
yanlışlığın nerede ve nasıl son bulacağı çoğu zaman bilinememektedir. 585 Putlara
tapma geleneğinin, salih insanları yâd etme ve öğüt alma düşüncesiyle, onlar adına
mezar yeri edinmeyle başlamış olması manidardır.586 Her insanın değil, ancak ilimde
ve hünerde üstün olanların putlaştırılması tarihi gerçeği, yozlaşmanın iyi niyetlere
dayandırıldığını göstermektedir. 587 İnsan, tarihin her döneminde yine insana tâbi
olmuştur; tâbi olunan kişi ya ilahi mesaj taşıyan bir elçidir, ya da değildir; tek fark
budur.588 Dünyada hiçbir kimse taşa, taş olarak tazimde bulunmamış;589 insan, kutsala
daima bir şekil vermiş, 590 onu somutlaştırıp şahıslaştırmıştır. 591 İlahi mesajları
önemsemeyen fert ve toplumların sadece putları değişmekte, düşünce ve hayat tarzları
aynı kalmaktadır.592 “Rabbin Âdemoğulları’ndan -onların sırtlarından- zürriyetlerini
alıp bunları kendileri hakkındaki şu sözleşmeye şahit tutmuştu: Ben sizin rabbiniz
değil miyim? “Elbette öyle! Tanıklık ederiz” dediler. Böyle yaptık ki kıyamet
gününde, “Bizim bundan haberimiz yoktu” demeyesiniz.”593 ayetinin tefsirinde İmam
Maturidi, fıtratın, tevhidi barındırdığını söylemektedir.594 Her kavme bir peygamber
584
585
586
587
588
589
590
591
592
593
594
Nisa Suresi, 115
Celaleddin Vatandaş, Yol Ayrımı, s. 97
Muhammed Ali es-Sabuni, (Kur'ân Işığında) Peygamberlik ve Peygamberler, Çev.: Suat
Cebeci, Bilal Delice, İstanbul, Kültür Basın Yayın Birliği (Dilek Matbaası), 1984, s. 181-182
Günay Tümer, Biruni’ye Göre Dinler ve İslam Dini, Ankara, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları,
1989, s. 148; Ebü’l-Feth Tacüddin (Lisanüddin) Muhammed b. Abdilkerim b. Ahmed eş-Şehristani,
Milel ve’n-Nihal, y.y., Beyrut, t.y., s. 193
Nadim Macit, a.g.e., s. 265-268
Ekrem Sarıkçıoğlu, a.g.e., s. 29
Herve Rousseau, Dinler (Tarihi ve Sosyal İncelemeler), Çev.: Osman Pazarlı, İstanbul, Remzi
Kitabevi, 1970, s. 39
Celaleddin Vatandaş, Tevhid ve Değişim, s. 94
Nadim Macit, a.g.e., s. 265; Muhammet Altaytaş, a.g.e., s. 21
Araf Suresi, 172
Ebû Mansûr Muhammed b. Muhammed b. Mahmûd el-Mâtürîdî es-Semerkandî, Te’vilatü’lKurân, Neşr: Ertuğrul Boynukalın, Kontrol: Bekir Topaloğlu, C.: I-XVII, İstanbul, Mizan
Yayınevi, 2006, No: 6, s. 106-107
94
gönderildiğinden, 595 tevhidin asıl, şirkin ârızi olduğu; fıtrat bozulmadığı veya
unutulmadığı sürece insanın faziletinin rezilete hakim olacağı, kâinat kitabının
okunmasıyla tevhit hakikatine ulaşılacağı, 596 söylenebilmektedir. Kurân-ı Kerim’in
insanları sürekli düşünmeye, akletmeye yönlendirmesi; inancın dogmatik bir şekle
değil, kesin bilgiye dayanmasına yönelik önemli bir vurgudur.597
İtidal kavramı incelenirken ifrat ve tefrit kelimelerine değinmek gerekmektedir.
İfrat ve tefrit, normalin altında veya üstünde olan aşırılıktır; bu yönüyle aslında insan
fıtratına da ters düşmektedir. 598 İfrat; acele etmek, aşırı gitmek, haddi aşmak
demektir.599 Aşırılık, maddi ve manevi boyutta gerçekleşebilmektedir; insanın maddi
boyutunun ihmal edilmesinden kaynaklanan ruhbanlık veya aşırı maneviyatçılık,
dünyadan el etek çekme, inziva ve mahrumiyetle sonuçlanmakta ve İslamiyet bunları
uygun görmemektedir.600 Dinin sınırları, ifrat ve tefrit ile aşı(ndırı)labilmektedir;601
İslamiyet’te aslolan itidal ve istikamettir. “Kalbini bizi anmaktan gafil kıldığımız, boş
arzularına uymuş ve işi hep aşırılık olmuş kimselere boyun eğme.” 602 Dünyevi
zevklerden uzaklaşmayı ibadet sayan ruhbanlık, Uzak Doğu dinleri ve Hristiyanlık’ta
yaygındır; insanın maddi yönünü yok sayan bu taassup, psikolojik bozukluk ve
patolojik eğilimlere sebep olmakta, maddi ilerlemeyi sekteye uğratmakta, özellikle
Uzak Doğu toplumlarının sömürülmesine kapı aralamaktadır. 603 “Ey iman edenler!
Allah'ın size helal kıldığı iyi ve temiz nimetleri (kendinize) haram etmeyin ve (Allah'ın
koyduğu) sınırları aşmayın. Çünkü Allah haddi aşanları sevmez.”604 ayeti, yaratıcının
yasakları olduğunu fakat nimetlerden yüz çevirerek haddi aşmamayı ihtar etmektedir.
“Enes b. Malik şöyle anlatmaktadır: Hz. Peygamberin nafile ibadetlerini öğrenmek
üzere, sahabeden üç kişilik bir grup, Peygamber hanımlarının evlerine geldiler.
595
596
597
598
599
600
601
602
603
604
Nahl Suresi, 36; Nisa Suresi, 84; Enam Suresi, 89; Yunus Suresi, 74
Bakara Suresi, 30-37; Ali İmran Suresi, 19; Celaleddin Vatandaş, Tevhid ve Değişim, s. 96; Yümni
Sezen, İslam’ın Sosyolojik Yorumu, İstanbul, İz Yayınları, 2004, s. 143; Seyyid Kutub, Fi Zilali'lKur'an, Çev.: Salih Uçan, Vahdettin İnce, Mehmet Yolcu, Lütfullah Bender, C.: I-X, İstanbul,
Dünya Yayıncılık, t.y., No:4, s. 453-454; Bekir Topaloğlu, Allah İnancı, İstanbul, İsam Yayınları,
2006, s. 32-33
Ömer Mahir Alper, İslam, Akıl ve Hakikat, s. 40; İbrahim Kaplan, a.g.e., s. 77
Saffet Sancaklı, a.g.e., s. 379
İbni Manzur, a.g.e., No: 7, s. 369
Mahsum Aytepe, a.g.e., s. 243
Rasim Özdenören, Hadislerin Işığında Hz. Muhammed, s. 187
Kehf Suresi, 28
Mahsum Aytepe, a.g.e., s. 243-244; Marc Ferro, Sömürgecilik Tarihi, Çev.: Muna Cedden,
Ankara, İmge Kitabevi, 2001, s. 343
Maide Suresi, 87
95
Kendilerine O’nun ibadetleri anlatılınca, onlar bunu azımsadılar ve “Allah'ın Resulü
kim, biz kimiz? Onun geçmiş ve gelecek tüm günahları bağışlanmıştır” dediler.
İçlerinden biri: “Bundan böyle ben ömrümün sonuna kadar, geceleri uyumaksızın
namaz kılacağım” dedi. Bir diğeri: “Ben de hayatım boyunca gündüzleri oruç
tutacağım ve oruçsuz gün geçirmeyeceğim” dedi. Üçüncü sahabi de: “Ben de sağ
olduğum sürece kadınlardan uzak kalacak ve asla evlenmeyeceğim” diye söz verdi.
Bir müddet sonra Hz. Peygamber onların yanına geldi ve kendilerine şunları söyledi:
“Siz şöyle şöyle diyormuşsunuz, öyle mi? Sizi uyarıyorum! Allah'a yemin ederim ki,
sizin Allah'tan en çok korkanınız ve O'na en saygılı olanınız benim. Buna rağmen
bazen oruç tutuyor, bazen tutmuyorum. Geceleri hem namaz kılıyor hem de uyuyorum.
Kadınlarla da evleniyorum. Her kim benim sünnetimden yüz çevirirse benden
değildir.”, 605 “İnsanın rabbine, kendine, ailesine ve çevresine karşı sorumlulukları
vardır ve kişi her hak sahibine hakkını vermelidir.”, 606 “Az da olsa devamlı olan
ibadetlerin makbul olması”, 607 Hz. Nebi, insanlara hitap ederken, ayakta duran bir
adam gördü ve onun kim olduğunu sordu. Ashâb: O, Ebu İsrâîl’dir. Güneşte durmayı,
oturmamayı, gölgelenmemeyi, konuşmamayı ve sürekli oruç tutmayı adamıştır,
dediler. Bunun üzerine Hz. Nebi: “Ona söyleyiniz! Konuşsun, gölgelensin, otursun ve
orucunu tamamlasın” buyurdu.”, 608 “Dini hayatta aşırıya gitmekten sakının. Zira
sizden önceki ümmetler aşırı dini davranışları yüzünden helak olmuşlardır.” 609
hadisleri, insana dengeli, kutsal buyrukları ölçü belirleyen bir hayatın fıtri ve zaruri
olduğunu, itaatte dinin içeriğine uygun olmayan aşırılıkların kabul edilmediğini ve
dengenin ve ölçünün bozulmaması gerektiğini, hatırlatmaktadır. Dinde ölçüleri ve
ilkeleri belirleyen Allah’tır; kurallarla oynamak hükmü değiştirmektir, haddi aşmaktır,
sapkınlıktır. İman ile amel ikiz kardeştir; bunlardan biri diğeri ile ikame olmaktadır.610
Amel, imanın mahiyetini değil, kemalini etkilemektedir.611 İbadet; beşeri acziyetin ve
ihtiyacın, yaratana arz edilmsidir. Doğru tek, batıl ise çok çeşittir; hak ile batıl
605
606
607
608
609
610
611
Buhari, Nikah, 1; Müslim, Nikah, 5
Tirmizi, Zühd, 2337
Buhari, İman, 32
Buhari, Eyman, 31; Ebu Davud, Eyman, 39
Nesai, Menasik, 217; İbni Mace, Menasik, 63
Zeynüddin Muhammed Abdürrauf b. Tacil-arifin b. Nuriddîn Ali el-Münavi, Feyzu’l-Kadir
Şerhu’l Camiu-s Sağır, C.: I-III, Beyrut, y.y., 1972, No: 3, s. 188
Nadim Macit, a.g.e., s. 215
96
arasındaki yakınlık, batılı hak yapmayacağı gibi, hakkı da batıl yapmamaktadır. 612
Müslüman, hak ile batılı bilen, hakka sahip çıktığı gibi, batılı da aynı kararlılıkla
reddedendir. 613 “(Sözlerinizde ve davranışlarınızda ileri gidip) haddi aşanlar helak
olmuşlardır.” 614 Peygamber, tebliğde ve temsilde örnektir; dinin önermediği bir
şeklide kulluk yapılamamaktadır. 615 İnsan hayatının devamı ve mutluluğu denge
esasına dayandığı gibi; birey, itaatlerde de dinin belirlediği ölçüye riayet ettiğinde
başarı ve huzura kavuşabilmektedir. İslamiyet, din adına dünyayı, dünya için dinin terk
edilmesine razı olmamaktadır.616 Aşırılık; ilahi iradenin ölçüsünü aşmak, nefsini ilah
edinmeye götüren arzu ve isteklerin kontrol edilememesidir. 617 Doğadaki her canlı
kendi sınırları içerisinde hayatlarını idame ettirmekte ve aşırılık göstermemektedir;
insan, irade ve tercih yeteneğiyle sınırları aşabilen, ifrat ve tefrite yönelebilen yegâne
varlıktır. 618 Allah, insanın kendisine zarar vermesine müsaade etmediği gibi onun
başkalarına zarar vermesine de izin vermemektedir; insana verilen emanet ve yetki,
yeryüzünün imarı ve ıslahıdır, zulüm ve ölçüsüz davranışlarla yıkmak ve bozmak
değildir.619
Tefrit ise ifratın zıddı, bırakma, boş geçirme, söz ve işlerde gevşeklik ve ihmal
göstermektir. 620 Talep edilen bir işte aşırılık uygun görülmediği gibi; yapılması
gereken bir şeyi yapmamak, onu ihmal etmek de ters yönden aşırılıktır ve uygun
görülmemektedir.
“Kıyamet gününde insan
şu beş şeyden hesaba
çekilmedikçe
Rabbinin huzurundan bir yere ayrılamaz: Ömrünü nerede ve nasıl geçirdiğinden,
gençliğini nerede yıprattığından, malını nereden kazanıp nerede harcadığından, bildiği
ile amel edip etmediğinden.”621 hadisi, iman ve amel bütünlüğüne, kullukta gayrete
işaret ve teşvik etmektedir. “İnsan ölünce üç şey dışında ameli kesilir: Sadaka-i cariye
(faydası kesintisiz sürüp giden sadaka), kendisinden faydalanılan ilim ve kendisine dua
612
613
614
615
616
617
618
619
620
621
Ebu Hamid Muhammed b. Muhammed b. Muhammed b. Ahmed el-Gazzali, el-Munkız MinedDalal, Çev.: Ahmet Suphi Fırat, İstanbul, Şamil Yayınları, 1978, s. 60
Ahmet Y. Özütoprak, a.g.e., s. 251
Müslim, İlim, 7
Muhammed Kutub, Düzeltilmesi Gereken Kavramlar, s. 146-147
Saffet Sancaklı, a.g.e., s. 384
Zehra Yıldız Orhan, “Hadislere Göre Dinde İtidal”, Sosyal Bilimler Dergisi, Yıl: 6, S.: 37, 2019,
s. 508
Mahsum Aytepe, a.g.e., s. 244
Bedrettin Çetiner, a.g.e., s. 52
İbni Manzur, a.g.e., No: 7, s. 369
Tirmizi, Sıfatü’l-Kıyame, 1
97
eden hayırlı evlat.” 622 hadisi, kişinin ölümünden sonra da devam edecek iyilikleri
haber vermekle insanın ufkunu genişletmekte, hedefini büyütmektedir. Tefrit bir
yönüyle tembelliktir, amele kayıtsız kalmaktır. “İnsanlardan öylesi de vardır ki,
Allah'a kıyıdan kenardan kulluk eder. Eğer kendisine bir hayır dokunursa gönlü onunla
hoş olur. Şayet başına bir kötülük gelirse gerisin geri (küfre) dönüverir. O dünyayı da
kaybetmiştir, ahireti de. İşte bu apaçık ziyanın ta kendisidir.”623 ve “İnsan ise; Rabbi
onu deneyip de kendisine ikramda bulunduğunda, ona bol bol nimetler verdiğinde,
"Rabbim bana ikram etti" der. Ama onu deneyip rızkını daraltınca da, "Rabbim beni
aşağıladı" der.” 624 ayetleri, Allah’a şartlı kulluk eden insanların durumundan haber
vermektedir. Yaratıcıya kulluğu, dünya hayatındaki rahat ve refaha endeksleyenler,
nimet varsa itaat eden, imtihana tabi tutulduğunda insan statüsünü küçümseyen,
yaratıcıya rol belirleyenler; dünyada cennet hayatı istemekte, verilmediğinde isyan
etmektedir. “Müminin durumu ne hoştur! Her hali kendisi için hayırlıdır. Bu durum
sadece mümine mahsustur. Başına güzel bir iş geldiğinde şükreder; bu onun için hayır
olur. Başına bir sıkıntı geldiğinde ise sabreder; bu da onun için hayır olur”625 hadisi,
dengeli mümin hayatını tasvir etmektedir.
Sapma konusunda bir başka aşırılık da dünyaya ve onun nimetlerine hor bakan,
Allah’ın sunmuş olduğu güzellikleri kendilerine haram kılan, hayatla irtibatını koparan
mistik bir yaşama sarılan çilekeşlerdir. Her şey insan için yaratılmıştır; 626 dünya
nimetlerinin mutlak kötü olduğu söylemi doğru değildir.627 İslamiyet, insanın beşer
yönünü ihmal etmemekte, gücünün üstünde teklifte bulunmamaktadır.628 İnsan, beşer
olarak ve beşer kalmak üzere yaratılmıştır; melek veya şeytan olması onun fıtratına
aykırıdır.629 İnsanın aşırılığa meyletmemesi ve vasata ulaşması için akıl ve iradesinin
yetersizlikleri Allah tarafından ilahi rehberlikle kendisine bildirilmiştir. 630 Kuran-ı
Kerim, dünya nimetlerinin helal ve temiz olanlarından faydalanılmasını, ölçünün
622
623
624
625
626
627
628
629
630
Müslim, Vasiyet, 14
Hac Suresi, 11
Fecr Suresi, 15-16
Müslim, Zühd, 64
Bakara Suresi, 29; İbrahim Suresi, 32-34; İsra Suresi, 70; Nahl Suresi, 12, 14; Lokman Suresi, 20,
29; Casiye Suresi, 13; Hac Suresi, 36-37; Zuhruf Suresi, 15; Araf Suresi, 54; Rad Suresi, 2; Ankebut
Suresi, 61; Fatır Suresi, 13; Zümer Suresi, 5; Erdoğan Pazarbaşı, Kurân ve Medeniyet, İstanbul,
Pınar Yayınları, 1996, s. 107
Muhammet Altaytaş, a.g.e., s. 39-40
Muhammed Kutub, a.g.e., s. 63
Muhammed Kutub, a.g.e., s. 85
Mahsum Aytepe, a.g.e., s. 246
98
bozulmamasını öğütlemektedir. 631 “Ey iman edenler! Cuma günü namaz için ezan
okunduğunda Allah'ı anmaya koşun. Alışverişi bırakın, bilseniz bu sizin için daha
hayırlıdır. Namaz bitince yeryüzüne dağılın ve Allah'ın lütfundan rızkınızı isteyin.”632
ayetinde Allah, Cuma namazından hemen sonra insanların yeryüzüne dağılarak
rızklarını aramalarını istemekte; bu durum, ibadet ve dünya dengesinin korunması
gerektiğine yorumlanmaktadır. “Allah'ın sana verdiği şeylerde ahiret yurdunu ara.
Dünyadan da nasibini unutma. Allah'ın sana iyilik yaptığı gibi sen de iyilik yap ve
yeryüzünde bozgunculuk isteme. Çünkü Allah bozguncuları sevmez." 633 ayeti ise
itidalin zirvesidir. İslamiyet, uzlet hayatını tasvip etmediği gibi dünya hayatına dalarak
ahiret yurdunu ihmal etmeyi de benimsememektedir. İnsan, rabbine kulluk etmek ve
yeryüzünü imarla görevlendirilmektedir. İslamiyet’te dünya ve ahiret hayatı birbirinin
alternatifi değildir; birbirine bağlı, kesintisiz bir süreçtir. 634 Modern kültür, evreni
birbirinin zıddı olarak din ve dünya şeklinde ikiye ayırmakta; bu düşünceye göre insan
hangi birine yaklaşırsa diğerinden uzaklaşmış olmaktadır.635 İslam’daki tevhid inancı,
hayatın bölünmesini, 636 ruh-beden, madde-mana ayrımını kabul etmemekte; 637
dünyevileşme ve sekülerizmi reddetmektedir. 638 Ahireti kazanmak için dünyanın,
dünyayı elde etmek için ahiretin dışlanması doğru değildir; bireyden istenen itidal
üzere yaratıcıya itaat etmektir. Aşırılık, bir bakımdan dine ekleme yapmak, kendi arzu
ve isteğine göre dini değiştirmek olarak değerlendirilmektedir. Allah’ın rızası,
emirleriyle kaimdir; ilahi öğretilerin izin vermediği farklılıklar, hükme ekleme
yapmaktır, bidattir, merduttur. Hz. Peygamberin bir duasında denge hayatı şöyle tasvir
ve talep edilmektedir: “Allah’ım! Dinimi kamil eyle, o işimin özü, esasıdır. Dünyamı
da mamur eyle, hayatım onunladır. Ahiretimi güzel eyle, dönüşüm onadır. Her hayra
yönelişte yaşantımı daim eyle, her şerre yönelişte de bana ölümü kaim eyle!”639
631
632
633
634
635
636
637
638
639
Maide Suresi, 87-88
Cuma Suresi, 9-10
Kasas Suresi, 77
Seyyid Ebu’l Ala Mevdudi, a.g.e., s. 70; Muhammet Altaytaş, a.g.e., s. 40
Mustafa Aydın, a.g.e., s. 99
Ejder Okumuş, a.g.e., s. 146
Hulusi Yazıcıoğlu, Bir Din Politikası Laiklik, İstanbul, İfav Yayınları, 1993, s. 194-196
Seyyid Muhammed Nakıb Attas, İslam, Sekülerizm ve Geleceğin Felsefesi, Çev.: M. Erol Kılıç,
İstanbul, İnsan Yayınları, 1995, s. 52-53; Seyyid Muhammed Nakıb Attas, İslam ve Laisizm, Çev.:
Selahaddin Ayaz, İstanbul, Pınar Yayınları, 1994, s. 42
Müslim, Zikr, 71
99
“İnsanın ilah değil halife, efendi değil emanet sahibi, ifsad değil ıslah ve muhafaza edici
olarak gören bir varlık tasavvuru ve dünya görüşü yer ile gök, insan ile tabiat, “teshir” ile
“hilafet”, nimet ile emanet arasındaki dengeyi kurabilir. Kur’an’da sıkça geçen “Yeryüzünde
fesadı önleyin!” çağrısı (Bakara, 2/11; A’raf, 7/56; Hud, 11, 116 vd.) hem kozmik hem de
ahlaki ve sosyal anlamda fesadın, çürümenin ve çöküşün önlenmesini ifade eder.”640
İnsanın huzuru için en uygun hayat tarzı Allah tarafından din olarak gönderilmiştir.
Her dinde bir ölçü ve kuraldan bahsetmek mümkündür; din seçme hürriyetine sahip
olan insanın, kabul ettiği İslam’ı dilediği gibi yaşaması mümkün değildir. “İnsan,
kendisinin başıboş bırakılacağını mı zanneder.”641 İnsan, Allah’ın razı olacağı dinle
sorumlu olduğu gibi, İslamiyet’i kabul ettikten sonra da o dinin kurallarına uymakla
yükümlüdür; 642 dinde ifrat ve tefrit yoktur. “Onlar, harcadıklarında ne israf ne de
cimrilik edenlerdir. Onların harcamaları, bu ikisi arası dengeli bir harcamadır.” 643
ayeti, aşırılıkların tasvip edilmediğini öğretmektedir. Allah’ın resulü, “Allah’ım! Bana
doğruluk, itidal ve hidayet ver”644 duasıyla itidalin önemine işaret etmektedir. Dünya
ve ahiret hayatı arasındaki uyumu ve dengeyi hatırlatan bir ayet şöyledir: “Rabbimiz,
bize dünyada da iyilik ver, ahirette de. Bizi cehennem azabından koru!” 645 İslam’ın
her emri kişi için fazilet, itidal ve normal bir tavırdır; bundan fazlalık yönünde sapma
ifrat, eksiklik yönünde sapma da tefrit olarak isimlendirilmektedir; İslamiyet’te hepsi
aşırılıktır, merduttur.646 İslamiyet’te işlerin önemini ve sırasını belirleyen de otorite
sahibi olan yaratıcıdır. Önceliklerin değiştirilmesi de başka bir aşırılık ve sapmadır.
Yaratan ile mahlukat arasındaki ontolojik farklılığı görmezden gelerek, ilahı kul
seviyesine düşürmek, kulu ilah seviyesine çıkarmak, büyük bir haksızlık ve
çelişkidir. 647 Kulluk ve itaatte itidal; Hz. Peygamberin dini anlattığı ve uyguladığı
ölçüyle sağlanmaktadır. İlahi emir ve yasaklara herhangi bir ekleme ve çıkarma
yapmak, dindeki ve insandaki dengeyi bozmakta, itaati sekteye uğratmaktadır.
640
641
642
643
644
645
646
647
İbrahim Kalın, Barbar Modern Medeni: Medeniyet Üzerine Notlar, s. 152
Kıyamet Suresi, 36
Ahzab Suresi, 36
Furkan Suresi, 67
Nesai, Zinet, 122
Bakara Suresi, 201
Mustafa Çağrıcı, İtidal”, T. D. V. İslam Ansiklopedisi, No: 23, s. 456-457
Nadim Macit, Kurân ve Hadise Göre Şirk ve Müşrik Toplum, Konya, Damla Matbaacılık ve
Ticaret, 1992, s. 36
100
2. 7. 8. Devamlılık
İnsanın kendinden güçlü bir varlığa sığınma ihtiyacı fıtridir. 648 İnsanın rabbine
karşı ilk ve temel görevi imandır. İslamiyet, kuru bir nazariyeden ibaret değildir;
hayatın her alanıyla ilgili hükümler belirlemektedir. Hayata aktarılmayan inanç, zaafa
uğramaktadır. İmanın hak ettiği değeri bulabilmesi, zihinlere ve gönüllere
hapsedilmeksizin, pratiğe yansıtılmasını gerektirmektedir.649 İnsan, sürekli bir gelişim
ve değişim süreci içerisindedir.
650
Değişim, sürekliliği; devamlılık, değişimi
gerektirmektedir. 651 İnsan ve kâinat, hareketle birlikte hayatiyetini sürdürmektedir;
donukluk ve değişmezlik normal değildir.
İbadet, hayat boyu devam eden bir iletişim ve faaliyettir.652 Allah’a karşı sevgi,
saygı ve bağlılığı gösteren her türlü düşünce, duygu ve davranış olarak tanımlanan
ibadet, kulluğun en büyük göstergesi, insanın rabbiyle kurduğu iletişimin dış dünyaya
akseden
tezahürleridir.
653
İnsan,
anlam
arayışını
tanrının
varlığıyla
temellendirmektedir; yaratıcı dışlandığında, diğer canlılardan farklı olarak hayat için
hedef belirlemek kolay ve mümkün olmamaktadır.
654
Kendisini yaratana ve
nimetleriyle yaşatana kul olmayanlar, kendi arzu ve isteklerine boyun eğmekte ve
nefsinin esiri olmaktadır. İbadetler, insanın rabbiyle olan ilişkisini canlı tutmakta ve
kuvvetlendirmektedir. Diğer dinlerden farklı olarak İslamiyet’te ibadetler daha
kapsamlıdır.655 Kurân-ı Kerim’in tanımlamasıyla ibadet; belirli bir zaman ve mekan
ile sınırlandırılmaksızın, Allah ile irtibatın sürekli canlı tutulmasını, yaşamın her
anında ve alanında rabbe teslimiyeti ifade etmektedir.656 İnsan, hayatın akışı içerisinde
kulluğunu unutabilmektedir; birey, günah işledikten sonra tövbe, dua ve iltica ile
rabbine yönelmesi halinde kemalat yolculuğu devam etmektedir. İnsan kelimesinin
648
649
650
651
652
653
654
655
656
Recep Özkan, Bayram Polat, a.g.e., s. 142; Muhammed Kutub, İnsan Psikoljisi Üzerine Etüdler,
s. 273; Ahmed Hamdi Akseki, a.g.e., s. 17-18
Kerim Yavuz, “Din Psikolojisinin Araştırma Alanları”, Atatürk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi
Dergisi, Sayı 5, 1982, s. 103
Hayati Hökelekli, Din Psikolojisine Giriş, s. 105
İbrahim Kalın, Barbar Modern Medeni: Medeniyet Üzerine Notlar, s. 178-179
Seyyid Ebu’l Ala Mevdudi, a.g.e., s. 112-113
Hayati Hökelekli, Din Psikolojisi, Ankara, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, 1993, s. 211
Selçuk Kütük, a.g.e., s. 144; Hayati Hökelekli, Din Psikolojisine Giriş, s. 59-60
Celaleddin Vatandaş, Yol Ayrımı, s. 231
Celaleddin Vatandaş, Yol Ayrımı, s. 231
101
nisyan kökünden türediğini söyleyenler vardır;
657
insanın nankörlüğü ve
vurdumduymazlığı nisyan olarak değerlendirilebilmektedir. 658 “Kim doğru yolu
bulmuşsa, ancak kendisi için bulmuştur; kim de sapıtmışsa kendi aleyhine sapıtmıştır.
Hiçbir günahkar, başka bir günahkarın günah yükünü yüklenmez. Biz, bir peygamber
göndermedikçe azap edici değiliz.” 659 ayeti, insanın tüm yaptıklarının lehte veya
aleyhte kendisi için olduğunu vurgulamaktadır. Allah’ın resulü, bazı geceler ayakları
şişinceye kadar namaz kılar, Allah'ı zikrederdi. Hz. Aişe: "Ey Allah'ın Elçisi! Allah
senin gelmiş geçmiş bütün günahlarını bağışladığı halde, neden hala kendini bu kadar
zorluyorsun?" diye sual edince: "Şükreden bir kul olmayayım mı?" cevabını
vermiştir.660 Kulluk, insana verilen nimetlerin bir şükür, vefa ifadesidir. Allah, kulluk
ile görevlendirdiği insana herhangi bir ödül vadinde bulunmamış olsaydı bile
nimetlere şükür ifadesi olarak yine de kendisi övülmeye, ibadet edilmeye layık bir
varlıktır.661
Kişi, Allah’ın varlığını, sürekli O’nun huzurunda ve gözetiminde olduğunu,
ibadetler vasıtasıyla hissetmektedir. 662 Sürekli tekrar eden taat ve zikirler, kişide
itminan ve huzur sağlamakta, kulluk bilincini sağlamlaştırmakta, bilişsel ve
davranışsal dengeye ve itidale yardımcı olmakta, özdenetime vesile olmakta, iyilikleri
çoğaltırken kötülükleri yok etmektedir. 663 Yaratıcıya bağlılığın göstergesi olan
ibadetler bu yönüyle insana külfet değil, şükrün ifası için fırsat ve zemin
hazırlamaktadır.664 İnsan, hayatın sıkıntı ve tehlikelerine karşı acziyetini idrak edip
rabbine ibadetler vasıtasıyla yaklaştığında yükü hafiflemekte, gönlü sürura
kavuşmaktadır.
665
Dinin
temeli
olan
iman,
ibadetlerle
beslenmediğinde
kuvvetlenmemektedir. 666 İbadetler, düşünce yapısını ve davranışları etkilediğinden
657
658
659
660
661
662
663
664
665
666
Ragıb, a.g.e., s. 150
Gürbüz Deniz, a.g.e., s. 14; Furkan Suresi, 18; Zümer Suresi, 8
İsra Suresi, 15
Buhari, Rikak, 20
Selçuk Kütük, a.g.e., s. 186
Mehmed Bayraktar, İslam İbadet Fenomenolojisi, Ankara, Akçağ Yayınları, 1987, s. 1
Hayati Hökelekli, a.g.e., s. 241-242; Erol Güngör, Değerler Psikolojisi, Amsterdam, Hollanda
Türk Akademisyenler Birliği Vakfı Yayınları, 1993, s. 54; Eyüp Şimşek, “İbadet Fenomenine Din
Eğitimi Açısından Bir Yaklaşım”, Oş Devlet Üniversitesi İlahiyat Fakültesi İlmi Dergisi, S.: 5,
2004, s. 140
Hüseyin Certel, “İslami İbadetlerin Psiko-Sosyal İşlevleri”, Ekev Akademi Dergisi, C.:1, S.: 3, s.
150
Osman Pazarlı, a.g.e., s. 195
Nureddin Topçu, “Dini Hayatın Psikolojik Temelleri”, İslam Mecmuası, C.: 1, S.: 4, 1956, s. 13
102
kişilik oluşumunda büyük bir öneme sahiptir; fıtrattaki iyi yönleri geliştirmektedir.667
Süreli
olan
ibadetler
zaman
mefhumunun
oluşmasına,
vaktin
doğru
değerlendirilmesine ve kişiyi disipline etmeye yardımcı olmaktadır. Bireysel
kazanımlara ek olarak ibadetlerin sosyal hayata ilişkin faydaları da vardır. Birliktelik
şuuru kazandıran itaatler, kişinin rabbiyle olduğu kadar toplumla ilişkilerini kurması
ve kuvvetlendirmesi bakımından da önemlidir.
668
Dinin kendisinden beklenen
fonksiyonları yerine getirebilmesi, itaatlerin az da olsa devamına bağlıdır. Allah,
insanın belirli gün ve saatlerdeki işlerini değil; hayatın başından sonuna kadar kulluk
faaliyetlerini görmek üzere imtihan etmektedir.669 “Ey Muhammed! De ki: "Şüphesiz
benim namazım da, diğer ibadetlerim de, yaşamam da, ölümüm de alemlerin Rabbi
Allah içindir." 670 ayeti, kulluğun belirli ibadetlerle sınırlandırılmamasını, hayatın
bizahi kendisinin Allah’ın buyruklarına göre düzenlenmesini hatırlatmaktadır.
“Sana ölüm gelinceye kadar Rabbine ibadet et.”,
671
“(İbadetlerinizde ve
işlerinizde) ifrat ve tefritten sakının! Şunu iyi bilin ki, (Allah'ın rahmetiyle muamelesi
olmadıkça) hiç kimse yapmış olduğu amellerle Cennet'e giremez. Allah katında
amellerin en makbul olanı, az da olsa devamlı olanıdır.”672 Ayet ve hadiste, ibadetleri
zamanla sınırlandırmanın uygun olmadığı açıklanmaktadır. Dünya hayatında hür
iradeye dayalı kulluk ve itaat anlamlıdır, makbuldür; ahiret hayatında zorlayıcı
etkenler hakim olduğundan insan tekrar rabbine boyun eğecek olsa da bu teslimiyetin
faydası olmayacaktır.673 Kulluk bilinciyle donatılan ve sürekliliği bulunan ibadetler,
kişinin Allah ile ilişkisini canlı tutmakta, hatayı azaltmakta, günah sonrası rabbe
dönüşe ve pişmanlığa vesile olmaktadır.674 “Hayır, insan kendini yeterli gördüğü için
mutlaka azgınlık eder” 675 ayeti insanın ibadetlerden uzaklaştığında rabbiyle olan
irtibatının kesileceğini ve kendine yeterlik algısına kapıldığında azgınlaşabileceğini
667
668
669
670
671
672
673
674
675
Neda Armaner, Din Psikolojisine Giriş I, Ankara, Ayyıldız Matbaası, 1980, s. 72-73; Hayati
Hökelekli, a.g.e., s. 241
Hayati Hökelekli, a.g.e., s. 245-246; Mehmed Toplamacıoğlu, Din Psikolojisi, Ankara, Ankara
Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Yayınları, 1975, s. 191-197
Mülk Suresi, 2; Yusuf İmamoğlu, a.g.e., s. 140
Enam Suresi, 162
Hicr Suresi, 99
Buhari, Rikak, 18; Libas, 43; Müslim, Sıyam, 177; Ebu Davud, Tatavvu, 27
Mehmet Salmazzem, a.g.e., s. 180; Nahl suresi, 87; Zümer Suresi, 54
Sami Şekeroğlu, “Mâtürîdî’de Ahlak Problemi”, Dokuz Eylül Üniversitesi Sosyal Bilimler
Enstitüsü Doktora Tezi, 2007, s. 111
Alak Suresi, 6-7
103
ihtar etmektedir.
676
İnsanın ibadeti terk etmesi, yaratıcıyla bağını koparması,
yalnızlaşmasıdır.677 “Her kim de benim zikrimden (Kurân'dan) yüz çevirirse mutlaka
ona dar bir geçim vardır. Bir de onu kıyamet gününde kör olarak haşrederiz." O da
şöyle der: "Rabbim! Dünyada gören bir kimse olduğum halde, niçin beni kör olarak
haşrettin?" Allah, "Evet, öyle. Ayetlerimiz sana geldi de sen onları unuttun. Aynı
şekilde bugün de sen unutuluyorsun" der. Haddi aşan ve rabbinin ayetlerine
inanmayanları işte böyle cezalandırırız. Şüphesiz ahiret azabı daha şiddetli ve daha
kalıcıdır.”678 ayetleri, itaatleri terk edenlerin karşılaşacağı muameleyi hatırlatmaktadır.
“Peygamber, "Ey Rabbim! Kavmim şu Kurân'ı terkedilmiş bir şey haline getirdi"
dedi.” 679 ayeti, peygamberin ahiretteki şikayetinin, kulluk bilincinden uzaklaşarak
Kurân-ı Kerim’i terk edenlerle ilgili olduğunu hatırlatmaktadır. İman, cennetin
anahtarı, salih amel ve taatler ise o anahtarın dişleri, Allah’ın rızasına vesilelerdir.
“Herkes kazandığına karşılık bir rehindir.” 680 ayeti, cennet ve cehennemin dünya
hayatında kazanıldığını hatırlatmakta, insanı rabbine kul olmaya ve aksatılmayan
ibadetlere davet etmektedir.681
2. 8. İtaat Edilenler
İtaat, kâinatın vazgeçilmez bir kanunudur. Doğru ve şartları belirlenmiş olan itaat,
insana mutluluk vermektedir. Salt bilgi ve idrak iman kabul edilemeyeceği gibi,
İslamiyet, iyi niyeti de tek başına yeterli görmemektedir. Risaletin amacı insanlara
Allah’ın varlığını hatırlatmaktan ziyade, dinin hükümlerine itaat ederek yaşamalarını
sağlamaktır. 682 Kurân-ı Kerim’de iman edenler ile salih amel işleyenlerin birlikte
zikrediliyor olması, teslimiyet ve itaatin önemini ortaya koymaktadır.
Alemlerin rabbine kulluk için yaratılan insanın, 683 iyilik ve kötülük yapma
potansiyeli vardır. Temiz yaratılışına ilaveten ilahi mesaj ve elçilerle yolu aydınlanan
insan, akıl ve iradesini doğru kullandığında, kendisine verilen nimetlere şükrederek
676
677
678
679
680
681
682
683
Muhammet Altaytaş, a.g.e., s. 44
Selçuk Kütük, a.g.e., s. 167
Taha Suresi, 123-127
Furkan Suresi, 30
Müddessir Suresi, 38
Yunus Suresi, 25
Celaleddin Vatandaş, Yol Ayrımı, İstanbul, Pınar Yayınları, 2015, s. 87
Zariyat Suresi, 56
104
rabbine itaat etmektedir. Benliğinin farkına varan, yaratıcısıyla ahdini unutmayan,
ibadetlerle rabbine sürekli şükreden, ahiret hayatına iyiliklerle yatırım yapan, takva ve
ihsan ile istikamet bulan, tüm ilişkilerinde hak ve hakikati gözeten, edep ve ahlakıyla
şahsiyetini olgunlaştıran, dünya ve ahiret hayatında huzur ve saadete ulaşmaktadır.684
Birey ve toplum için önemli olan, yaratıcının varlığı, yokluğu hatta kâinatın sahibi
olması değildir; asıl mesele kime, nasıl kulluk yapılacağıdır.685
Dinde ve din eğitiminde itaatin olumlu bir değer olarak kabulü, itaatin
zeminine ve içeriğine bağlıdır. İnsan, bağımlı ve muhtaç bir varlıktır.686 İslam’a göre;
yaratan, yaşatan, insana şah damarından daha yakın olan687 mutlak otorite ve kaninatı
yöneten Allah, ihtiyaçları bilen ve en doğru şekilde çözümleyendir. Gerçek huzur ve
mutluluk, Allah’a kulluk ile elde edilmektdir; yaratıcıya kulluktan yüz çevirmek,
büyük bir hüsran ve pişmanlıktır. Kurân-ı Kerim’de Allah kendisine, resulüne, 688
ülü’l-emre, 689 anne ve babaya, 690 eşe 691 itaat edilmesini emretmektedir. Allah ve
resulüne itaatin mutlak; diğer sayılanlara itaatin maruf emirle sınırlı ve mukayyet
olduğunu belirtmek gerekmektedir.
692
İnsanın düşmanı olan şeytana itaat ise
yasaklanmıştır.
2. 8. 1. Yaratıcı
Din, insanlara belirli bir yaşam amacı ve standartı kazandıran kurumların
başında gelmektedir. 693 Hayatın öncesi ve sonrasına ait hakikat arayışında olan
insan,694 aidiyet sorularına makul ve kuşatıcı bir cevap bulması halinde gerçek huzura
684
685
686
687
688
689
690
691
692
693
694
Yusuf Kardavi, İman ve Hayat, Çev.: Abdülvahap Öztürk, İstanbul, Hilal Yayınları, 1979, s. 180;
M. Osman Necati, Kurân ve Psikoloji, Çev.: Hayati Aydın, Ankara, Fecr Yayınları, s. 206-208;
Süleyman Toprak, Ahirete İman, Ankara, DİB Yayınları, 2014, s. 25-26
Ahmet Y. Özütoprak, a.g.e., s. 54; Muhammet Altaytaş, a.g.e., s. 20; Celaleddin Vatandaş, Yol
Ayrımı, s. 87
Mustafa İslamoğlu, İman İnsanın Saadeti, s. 107; Fazlurrahman, Ana Konularıyla Kurân, s. 31
Kaf Suresi, 16
Nisa Suresi, 59, 13, 14, 69, 80; Maide Suresi, 92; Enfal Suresi, 20, 24; Nur Suresi, 52, 54; Ahzab
Suresi, 36; Muhammed Suresi, 33; Fetih Suresi, 17; Hucurat Suresi, 14; Tegabün Suresi, 12
Nisa Suresi, 59
İsra Suresi, 23; Ankebut Suresi, 8; Lokman Suresi, 14; Ahkaf Suresi, 15
Nisa Suresi, 34
Selim Özarslan, a.g.e., s. 97
Erich Fromm, Psikanaliz ve Din, Çev.: Şükrü Alpagut, İstanbul, Kabalcı Yayınevi, 1990, s. 31
Erich Fromm, Sağlıklı Toplum, Çev.: Yurdanur Salman, İstanbul, Payel Yayınları, 1990, s. 51
105
kavuşabilmektedir. Dinin, insan ve kâinat hakkında ortaya koyduğu temel ilkeler,
insanüstü bir kaynağa ihtiyaç gösterir, kişisel çabayla elde edilememektedir.695 Sadece
maddeyi ve dünyayı önceleyen materyalist yaklaşım ile salt maneviyatı önemseyen
ruhban anlayışı gibi bütünü gözardı eden parçacı yaklaşımlar, insanı mutlu
edememektedir. 696 İnsan, yartıcısını inkar etse veya ortak koşsa da mahluk olması
yönünden rabbine kuldur; bu onun doğal bir sıfatıdır. Kâinattaki tüm varlıklar ve bir
yönüyle insan, Allah’a zorunlu olarak itaat etmektedir. O, sadece yaratan değil,
yöneten ve hükmedendir; dünyayı ve insanları kendi haline bırakmamaktadır.697 Allah,
özel bir gaye için yarattığı insanı, görevine uygun yetenek ve imkanlarla
donatmıştır. 698 İradi itaat, imtihan gayesiyle uyumlu olarak sadece insan için söz
konusu edilmektedir. İnsanın ilk görevi, rabbiyle misakını hatırlayarak,699 ahdine bağlı
kalması ve O’nunla iman bağı kurmasıdır; iman temeldir, amelden önce gelmektedir.
Temeli olmayan bina olamayacağı gibi imansız bir amelin de kıymeti
bulunmamaktadır.
700
İnanç; duygu, düşünce ve davranışa dönüştüğünde değer
kazanabilmektedir. 701 İnanç, itaatin temeli olduğundan, imanda aklın ve kalbin
mütmain olması istenmektedir. Tüm varlıkları en güzel surette yaratan,702 hayatlarının
devamı için ihtiyacı olan her imkanı sunan703 ve rızıklarını teminat altına alan704 engin
merhamet sahibi rabbe itaatin gönülden olması esastır; İslamiyet’te bilinçsiz bir boyun
eğme kabul edilmemektedir.705
Kulluğun ilk basamağı imandır; yaratıcıya kulluk, büyük bir onurdur. Allah’ın
varlığını veya rububiyetini inkar edenler, başka bir varlığı veya kendi nefsini ilah
edinmekte, yaratıcıya itaat etmemektedir. İyiliğe güzellikle mukabele etmek, insanın
genlerinde vardır. İnsan kendisine iyilik yapana ihsan ile karşılık vermek istemektedir.
695
696
697
698
699
700
701
702
703
704
705
Wilhelm Barthold, Mehmed Fuad Köprülü, İslam Medeniyeti Tarihi, Ankara, Diyanet İşleri
Başkanlığı Yayınları, 1984, s. 81
Yusuf İmamoğlu, a.g.e., s. 15
Muhammet Altaytaş, a.g.e., s. 33; Hüseyin Doğan, “Abdülkâhir el-Bağdâdî’nin Tanrı-Âlem
Anlayışı”, İslam Araştırmaları Usûl Dergisi, S.: 18, 2012, s. 48
Hüseyin Peker, a.g.e., s. 36
Araf Suresi, 172-173
Ali Arslan Aydın, İslam İnançları ve Felsefesi, Ankara, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları, t.y.,
s. 60; Zümer Suresi, 65
Arthur T. Jersild, Çocukk Psikolojisi, Çev.: Gülseren Günce, Ankara, Ankara Üniversitesi Eğitim
Fakültesi Yayınları, 1979, s. 369
Müminun Suresi, 14; Secde Suresi, 7; Tegabün Suresi, 3; Tin Suresi, 4
İbrahim Suresi, 14; Taha Suresi, 50
Hud Suresi, 6; Nahl Suresi, 112
Nisa Suresi, 65; Ahzab Suresi, 36
106
Hayatı ve kendisi için gerekli tüm nimetleri yaratan ve sürdüren yaratıcıya şükretmek,
iman gibi tabiidir; imansızlık, akıl dışıdır.706 İnsan, tatmin edilemeyen metafiziksel bir
içgüdüye sahiptir;707 din, insan şuurunu besleyen ve tatmin eden bir gayedir.708 İnanç,
insanın fani hayatına ölümsüzlük katmaktadır.709 İnsan, bilinç düzeyine eriştiği anda
ilk sorumluluğunu yüklenmekte;710 ibadet ve taatleriyle Allah’ın sevgisine ve rızasına
yaklaşmaktadır. Niyet, samimiyet ve ihlas, kulluğun vazgeçilmez ögeleridir.
Müslümanın gerçek gayesi, Allah’ın rızasıdır.711 Kurân-ı Kerim’in konu merkezinde
Allah vardır, tüm kavram ve kelimelerin odak noktası Allah’tır;712 kitabın başından
sonuna, Mekki surelerde daha fazla olmak üzere, insanlara anlatılan hakikat,
kulluktur.713
Allah’a itaat, en yalın anlamıyla O’nun emirlerine uymak ve yasaklarından
kaçınmaktır. İtaatin ön şartı, inanç ve idraktir. Sadece Allah için yapılan itaatler, ibadet
olarak isimlendirilmektedir. Allah’ın itaat edilmesini emrettiği kişilere tabi olmak da
Allah’a itaat sayılmaktadır. “Ey insanlar! Sizi ve sizden öncekileri yaratan Rabbinize
ibadet edin ki, Allah'a karşı gelmekten sakınasınız.”714 ayeti tüm insanlara hayrı ve
hakikati bildirmekte, sevgi ve bilinçle yaratıcıya ibadeti tavsiye etmektedir. İtaatte
ölçü, yaratıcının emridir; kişiyi rabbine yakınlaştıran ve kutsal buyruklara uygun olan
her niyet ve amel, itaat telakki edilmektedir. Allah’a itaatin; iman ve niyet gibi inanç
boyutları olduğu gibi, amele yansıyan pratik tezahürleri de bulunmaktadır. İman;
kişinin duygu ve düşüncelerine yer ettiği halde eyleme dönüşmezse, eksik ve işlevsiz
kalmış olur. 715 İtaat, teslimiyet anlamıyla değerlendirildiğinde; düşünce, duygu ve
eylemlerde Allah’tan gelen vahye tabi olmak anlamı öne çıkmaktadır. “Fakat Allah,
706
707
708
709
710
711
712
713
714
715
Mehmet Aydın, “Allah’ın Varlığına İnanmanın Akliliği”, İslami Araştırmalar Dergisi, S.: 2,
1986, s. 18
Alan Watts, Benlik Tabusu, Çev.: Ayhan Sargüney, İstanbul, Güncel Yayınları, 1996, s. 118-119
Muhammed İkbal, İslam’da Dini Düşüncenin Yeniden Doğuşu, Çev.: N. Ahmet Asrar, İstanbul,
Birleşik Yayınları, 1984, s. 241-242
Lev Nikolayeviç Tolstoy, İtiraflarım, Çev.: Kemal Aytaç, İstanbul, Furkan Yayınları, 1994, s. 7677
Abdülkerim Bahadır, İnsanın Anlam Arayışı ve Din, İstanbul, İnsan Yayınları, 2002, s. 17-21;
“Hayatın Anlam Kazanmasında Psiko-Sosyal Faktörler ve Din”, Selçuk Üniversitesi Sosyal
Bilimler Enstitüsü Dergisi, S.: 6, 2000, s. 187
Seyyid Muhammed Nakıb Attas, Modern Çağ ve İslam Düşünüşünün Problemleri, Çev.:
Mahmut Erol Kılıç, İstanbul, İnsan Yayınları, 1989, s. 98-100
Toshihiko Izutsu, Kurân’da Allah ve İnsan, s. 93
Zekeriya Pak, a.g.e., s. 71
Bakara Suresi, 21
Neda Armaner, İnanç ve Hareket Bütünlüğü Bakımından Din Terbiyesi, İstanbul, Milli Eğitim
Basımevi, 1967, s. 46-47
107
size imanı sevdirmiş ve onu gönüllerinize güzel göstermiş; inkarı, fasıklığı ve (İslam'ın
emirlerine) karşı çıkmayı da çirkin göstermiştir. İşte bunlar doğru yolda olanların ta
kendileridir.” 716 ayeti, İslam’a ve kulluğa karşı sevginin de Allah’ın yardımıyla ve
başarıya ulaştırmasıyla oluştuğunu haber vermektedir. Kuran-ı Kerim, inanan bireyin
aleyhinde veya istenmeyen bir durum da olsa, ilahi hükme rıza göstermesini ve teslim
olmasını öğütlemektedir.717
“Tanrı olmasaydı her şey mübah olurdu.”718 Kuran-ı Kerim, kâinatın ve insanın
sahipsiz ve kuralsız olmadığına/olamayacağını, yapılanların hesabının verileceği bir
hayatın zorunluluğunu, ahiret hayatının inkarıyla dünya hayatının amacını ve değerini
kaybedeceğini, haber vermektedir. Yaratıcı, mahlukatın hilkatinde kendi varlığını
ortaya çıkarmakta;719 huzur, sekinet, kanaat ve aşk, insanı rabbine ulaştıran vasıtalar
olabilmektedir.720 “İman edip de imanlarına zulmü (şirki) bulaştırmayanlar var ya; işte
güven onların hakkıdır. Doğru yolu bulmuş olanlar da onlardır.”721 ayeti, imanın esas
olmakla birlikte tek başına yeterli olmadığını, uluhiyette ortaklığın kabul
edilemeyeceğini, beyan etmektedir. İbadetler, kulluğun ana vasfıdır, inancın
tezahüdür. Allah ile beraber başka ilah ve otorite kabul etmek, insanoğlunun en sık
yaptığı hatalardan biridir. 722 İnsanların bir kısmı mecburiyet karşısında itiraf ettiği
Allah’ın varlığını ve birliğini pratikte unutabilmekte, hatta ona kayıtsız
kalabilmektedir. 723 Peygamberler tarihi, tevhide davetten ibarettir. “Senden önce
gönderdiğimiz bütün peygamberlere, "Şüphesiz, benden başka hiçbir ilah yoktur.
Öyleyse bana ibadet edin" diye vahyetmişizdir.”724 Yaratıcı veya hüküm belirleyen
otorite olarak birden fazla ilah edinmek şirktir, zulümdür, küfürdür. 725 “Allah'ın
kadrini gereği gibi bilemediler.” 726 ayeti insanların, zatında ve sıfatlarında rabbini
hakkıyla idrak edemediklerini bildirmektedir. Yaratıcıya yetersizlik isnat etme ve iftira
716
717
718
719
720
721
722
723
724
725
726
Hücürat Suresi, 7
Bakara Suresi, 216
Jean Paul Sartre, Varoluşçuluk (Existentialism), Çev.: Asım Bezirci, İstanbul, Say Yayınları,
1996, s. 71
Jennifer Trusted, Fizik ve Metafizik, Çev.: Seval Yılmaz, İstanbul, İnsan Yayınları, 1995, s. 170
Alexis Carrel, İnsan Denen Meçhul, Çev.: Refik Özdek, İstanbul, Timaş Yayınları, 2000, s. 169
Enam Suresi, 82
Mevlüt Özler, İslam Düşüncesinde Tevhid, İstanbul, Nun Yayıncılık, 1995, s. 21; Yunus Ekin,
a.g.e., s. 50-51
Yunus Ekin, a.g.e., s. 50-51
Enbiya Suresi, 25
Maide Suresi, 72-73; Tövbe Suresi, 31; Lokman Suresi, 13
Enam Suresi, 91; Hac Suresi, 74; Zümer Suresi, 67
108
anlamı taşıyan şirkin 727 temeli; insanın tevhitten yüz çevirmesi, nefsinin arzu ve
isteklerine köle olmasıdır.728 İnanmak yerine bilmeyi öne çıkaran deizm,729 bir saat
misali evreni kurup kendi haline bırakan ilah anlayışıyla,
730
ateizme kapı
aralamaktadır.731 Yaratıcının, insanı yarattıktan sonra kendi haline bıraktığını savunan
deizm, peygambere ve ilahi kaynaklı bilgiye ihtiyaç olmadığını iddia etmekte, beşerin
Allah’a kulluğunu ve itaatini değersizleştirmektedir.
Sevgi, güvenme ve bağlanma, insanın en temel duyguları olarak kabul
edilmektedir. Aşkın bir varlığa bağlanmak, sevgi kadar doğal bir ihtiyaçtır; 732
duygulanma da öğretilmemektedir, tabiidir. Bağlanma; teslimiyetle birlikte inancın
araştırılması, öğrenilmesi ve yaşanması süreçlerini de kapsamaktadır. 733 Çocuğun
himaye edilme ve bağlanma eğiliminin, kendisinde var edilen dini duygu ve yaşayışı
uyandıran nüvelerden biri olduğu kabul edilmektedir.
734
Amaçsız eylemde
bulunmayan insan, özgürce ve bilinçle hayata anlam verme ihtiyacı hissetmektedir;735
bu duygunun bastırılması, görmezden gelinmesi insanı huzursuz etmekte, boşluğa
düşürmektedir. 736 Vahye muhatap olan insanın hilkati bozulmadığında yaratıcısına
kolaylıkla teslim olabilmektedir. 737 Kâinattaki her şey insan için yaratılmıştır; 738
nimetler, insanın ya dini ya da dünyası için faydalıdır. Cehalet ve gaflet hali dışında
insan, rabbine kul olduğu gerçeğini benimsemektedir. Fazilete, hayra ve güzelliklere
teslim olan insan, kâinatı seyrederek tefekkür ettiğinde kudret sahibi mükemmel
727
728
729
730
731
732
733
734
735
736
737
738
Bayraktar Bayraklı, İnsanlığın Vebası Şirk, İstanbul, Düşün Yayıncılık, 2015, s. 23-25
Ali Ünal, Kur’an’da Temel Kavramlar, İzmir, Nil Yayınları, 1999, s. 371
Muhammet Altaytaş, a.g.e., s. 32
Muhammet Altaytaş, a.g.e., s. 33
Mehmet S. Aydın, Din Felsefesi, İstanbul, Selçuk Yayınları, 1992, s. 170-178
Alexis Carrel, İnsanlar Uyanın, Çev.: Leyla Yazıoğlu, İstanbul, Arif Bolat Kitabevi, 1965, s. 172
Ayhan Öz, a.g.e., s. 219-220; Mualla Selçuk, “Din Öğretim Özgürleştiren Bir Süreç Olabilir Mi?”.
Din Öğretiminde Yeni Yaklaşımlar, Mualla Selçuk v. d., İstanbul, Milli Eğitim Basımevi, 2000,
s. 215
Yurdagül Konuk, Okul Öncesi Çocuklarda Dini Duygunun Gelişimi ve Eğitimi, Ankara,
Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, 1994, s. 14
Seyyid Ahmed Arvasi, İnsan ve İnsan Ötesi, İstanbul, Burak Yayınevi, 1990, s. 67; Olivier
Reboul, Eğitim Felsefesi, Çev.: Işın Gürbüz, İstanbul, İletişim Yayınları, 1991, s. 34
Victor E. Frankl, İnsanın Anlam Arayışı; Çev.: Selçuk Budak, İstanbul, Okuyan Us Yayınları,
2018, s. 110-114
Mehmet Pamak, İslami Şahsiyet ve Toplumsal Değişim, İstanbul, Buruç Yayınları, 1995, s. 27
Bakara Suresi, 29; İbrahim Suresi, 32-34; İsra Suresi, 70; Nahl Suresi, 12, 14; Lokman Suresi, 20,
29; Casiye Suresi, 13; Hac Suresi, 36-37; Zuhruf Suresi, 15; Araf Suresi,54; Rad Suresi, 2; Ankebut
Suresi, 61; Fatır Suresi, 13; Zümer Suresi, 5; Erdoğan Pazarbaşı, Kurân ve Medeniyet, İstanbul,
Pınar Yayınları, 1996, s. 107
109
varlığı bulabilmektedir. 739 İnsan ya gerçek bir ilaha ya da sahte tanrılara kulluk
yapmakta ama mutlaka bir güce boyun eğmektedir. Hilkat ile gelen dindarlık, kişinin
üzerinde sürekli ve olumlu bir katkı sağlayarak hayata anlam katmakta; 740 topluca
yapılan ibadetler sosyalleşmeyi desteklemektedir.741
İtaat; akıl ve irade sahibi insan için kaçınılmaz bir davranış tarzı olmakla
birlikte, itaatin objesini seçme konusunda insan serbest bırakılmıştır; evrende bu
özgürlüğe sahip yegane varlık insandır ve bu özgürlük insana daha fazla sorumluluk
yüklemektedir.742 İyi ve kötü eylemlerinden hesap verebilmesi için insanın hürrriyeti
sorumlulukla dengelenmekte; 743 sorumluluk, ahlaki olgunluğu kapsamaktadır. 744
Dinin toplumsal bir boyutu bulunsa da İslamiyet’te genel sorumluluk bireyseldir.745
İnsan, rabbine kulluk yolunu tercih etmediğinde, mahlukatın boyunduruğu ve etkisi
altına girmekte, hür olduğunu zannederken kendi nefsine mahkum olmaktadır. 746
Mahlukatın tabii bir zorunlulukla Allah’a itaat ettiği evrende, insandan da bilinçli
olarak itaat etmesi istenmektedir.747 Descartes iradeyi, gerçeklere bağlı olarak tercih
yapmak şeklinde tanımlamaktadır;
748
insan da bu tercih hakkını kullanarak
istikametini belirlemektedir. “Ve doğrusu insana da kendi (emek ve) çabasından
başkası yoktur.”749 İnsanın başarısını belirleyen unsur zekadan çok irade ve çabadır;750
kulluk ve yeryüzünü imar ile görevli insanın gayreti, Allah’ın kendisine ihsan ettiği
büyük bir emanettir. 751 “Dinde zorlama yoktur.” 752 İslamiyet, insanların baskı ve
739
740
741
742
743
744
745
746
747
748
749
750
751
752
Necip Taylan, İslam Düşüncesinde Din Felsefeleri, İstanbul, Marmara Üniversitesi İlahiyat
Fakültesi Yayınları, 1994, s. 117
Abdülkerim Bahadır, a.g.e., s. 75
Ali Ulvi Mehmedoğlu, Kişilik ve Din, İstanbul, Dem Yayınları, 2004, s. 81
Selim Özarslan, a.g.e., s. 98; Gürbüz Deniz, a.g.e., s. 25
Gülgün Yanbastı, Kişilik Kuramları, İzmir, Ege Üniversitesi Yayınları, 1990, s. 246; Turgay
Gündüz, İslam, Gençlik ve Din Eğitimi, Bursa, Düşünce Kitabevi Yayınları, 2000, s. 80; Nurettin
Topçu, İsyan Ahlakı, Çev: Mustafa Kök, Musa Doğan, İstanbul, Dergah Yayınları, 2002, s. 97
Bedia Akarsu, Max Scheler Felsefesinde Kişi Kavramı ve İnsan Olma Sorunu, İstanbul, İnkılap
Yayınları, 1998, s. 103
Bakara Suresi, 286; İsra Suresi, 15; Buhari, Nikah, 91, Hudut 19; Müslim, Zekat, 91; İmaret, 20;
Ebu Davud, İmaret, 1, 13; Tirmizi, Cihad, 27
Mehmet Bayraktar, İslam İbadet Fenomenolojisi, Ankara, Akçağ Yayınları, 1987, s. 15
Selim Özarslan, a.g.e., s. 98
H. Mahmut Çamdibi, Şahsiyet Terbiyesi ve Gazali, İstanbul, İFAV Yayınları, 1994, s. 57
Necm Suresi, 39
Halis Özgü, Şahsiyet, İstanbul, Özgü Yayınları, 1969, s. 31
M. Aziz Lahbabi, İslam Şahsiyetçiliği, Çev.: Hüseyin Hatemi, İstanbul, İşaret Yayınları, 2003, s.
86
Bakara Suresi, 256
110
zorlamayla kulluğa yönelmesini uygun görmediği gibi, süfli emellerle faniliğe köle
olmasına da rıza göstermemektedir.753
Hakikat arayışı, ilk insandan günümüze devam etmektedir, yeni değildir. 754
İdealleri ve değerleri uğruna yaşayabilen ve ölebilen insan 755 için uluhiyet ve hayatı
anlamlandırma konusu, öncelikle cevap aranan temel bir soru(n)dur.756 İnsan, yaratılış
gayesini gerçekleştirmeye uygun bir ortam, imkan ve yetenek ile donatılmakta;757 bilgi
ve haikikat arayışı, iman ile tatmin edilebilmektedir. Başıboş ve pasif şekilde
yaratılmamış olan insan, kâinatın mutlak efendisi değildir.758 Kendini bilen mümin
insanın bedeninde ve ruhunda bir canlılık meydana gelmekte,759 hayatını ilgilendiren
her konuda imanının gereği kayıtsız ve şartsız olarak Allah’a itaat etmektedir. “De ki:
"Hak, Rabbinizdendir. Artık dileyen iman etsin, dileyen inkar etsin."760 ve “Şüphesiz
biz onu (ömür boyu yürüyeceği) yola koyduk. O bu yolu ya şükrederek ya da
nankörlük ederek kateder.” 761 ayetleri insanın sorumlu ama hür olduğunu, köle
olmadığını; tercihleri neticesinde hesap vereceğini açıklamaktadır. Yaratıcının inkarı,
insanı özgürleştirmemekte, bireyi daha değersiz, varlıkların kölesi haline
getirmektedir.762 Dinde (dini tercih etmede) zorlama yoktur; 763 Müslüman olduktan
sonra kuralsız ve sınırsız yaşamak da söz konusu değildir.764 Kişinin özgürlüğünü ve
haklarını kullanabilmesi için hayatta bazı kuralların olması kaçınılmazdır.
765
Toplumsal huzur ve adalet için kural ne kadar gerekli ise; insanı ve hayatı
anlamlandıran dinde kuralların ve itaatin olması da o kadar zaruri ve anlaşılası bir
durumdur. İman edenin görevi, dini öğretilere teslim olmak ve istikamet üzere
753
754
755
756
757
758
759
760
761
762
763
764
765
Veli Ulutürk, Kurân’a Göre Zulüm Kavramı, Konya, İstişare Yayınları, 1990, s. 64
Alexis Carrel, Başarının Sırları, Çev.: Refik Özdek, İstanbul, Yağmur Yayınları, 1973, s. 185
Victor E. Frankl, İnsanın Anlam Arayışı, Çev.: Selçuk Budak, Ankara, Öteki Yayıncılık, 1993, s.
90
Selçuk Kütük, a.g.e., s. 141
İsmail Raci el-Faruki, Luis Lamia el-Faruki, İslam KültürAtlası, Çev.: Mustafa Okan Kibaroğlu,
Zerrin Kibaroğlu, İstanbul, İnkılap Yayınları, 1999, s. 92
Muhammed Abdullah Draz, İslam’ın İnsana Verdiği Değer, Çev.: Nureddin Demir, İstanbul,
Kayıhan Yayınları, 1993, s. 62
Murtaza Mutahhari, Kurân’da İnsanlık Öğretisi, Çev.: Ahmet İyinam, İstanbul, Ağaç Kitabevi
Yayınları, 2009, s. 81
Kehf Suresi, 29
İnsan Suresi, 3
Gustave Le Bon, Kitleler Psikolojisi, Çev.: Selahattin Demirkan, 4. Baskı, İstanbul, Yağmur
Yayınları, 1979, s. 81
Bakara Suresi, 256
Ahzab Suresi, 36
Nezip Bilge, Hukuk Başlangıcı: Hukukun Temel İlkeleri, Ankara, Turhan Kitabevi Yayınları,
1986, s. 28-29
111
yaşamaktır.766 “Ben kendisinden korkulup itaat edilmeye ve ortak koşulmamaya en
layık olanım. Benden korkup şirk koşmayarak itaat edeni mağfiret etmeye de en layık
olan benim.”767 kutsi hadisinde, nimetleri karşısında sevgiyi ve itaati hak edenin Allah
olduğu açıklanmaktadır.
İslamiyet’te Allah’a itaat mutlaktır; sadece belirli alan ve ibadetlerle sınırlı
değildir, O’na itaat zamana ve mekana göre değişiklik göstermemekte, hayatın her
alanını kuşatmaktadır. Allah, kadir-i mutlaktır,768 la yüseldir,769 dilediğini emretme ve
yasaklama hak, irade ve gücüne sahiptir.770 İradi itaat kapsamında insana iman etmesi
için herhangi bir zorlama yapılmamakta;771 kişi dilerse fıtrat kaynaklı potansiyelini
kullanarak iman etmekte, isterse nefsine boyun eğerek inkar edebilmektedir. 772
Peygamberler, insanın yaratılış gereği ihtiyaç hissettiği her arayışa cevap vermek üzere
gönderilen elçilerdir. 773 Rabbine teslim olan kulun imanı, amelde görünür hale
gelmekte;774 Kurân-ı Kerim, inanç, ibadet ve ahlak konularına ağırlık vermektedir.775
“Kıyamet
gününde,
biz
bundan
habersizdik,
demeyesiniz
diye
Rabbin,
Ademoğullarından, onların bellerinden zürriyetlerini çıkardı, onları kendilerine şahit
tuttu ve dedi ki: ‘Ben sizin Rabbiniz değil miyim? (Onlar da):Evet (buna) şahit olduk,’
dediler. Yahut daha önce babalarımız Allah’a ortak koştu, biz de onlardan sonra gelen
bir nesildik (onların izinden gittik). Batıl işleyenlerin yüzünden bizi helak edecek
misin? dememeniz için (böyle yaptık).”776 ayeti, insanın fıtratında yaratıcısına kulluk
olduğunu haber vermektedir. Allah, insanı, hakkı kabul ve idrak ile tevhide kabiliyetli
bir potansiyelde yaratmıştır; iman kabiliyeti, kesbi değil vehbidir. “Ben cinleri ve
insanları, ancak bana ibadet etsinler diye yarattım.”777 ve “(Ey Muhammed!) Şüphesiz
biz o Kitabı sana hak olarak indirdik. Öyle ise sen de dini Allah'a has kılarak O'na
766
767
768
769
770
771
772
773
774
775
776
777
Lev Nikolayeviç Tolstoy, Hayat Üzerine Düşünceler, Çev.: Ahmet Midhat Rifotof, İstanbul,
Furkan Yayınları, 1994, s. 48
İbni Mace, Zühd, 35
Bakara Suresi, 109, 148, 259, 284; Ali İmran Suresi, 26, 29, 165
Enbiya Suresi, 23
Hud Suresi, 107
Mehmet Salmazzem, a.g.e., s. 179; Muhammet Altaytaş, a.g.e., s. 12
Celal Kırca, Kurân ve İnsan, İstanbul, Marifet Yayınları, 1996, s. 22
Murtaza Mutahhari, Fıtrat, Çev.: Cafer Kırım, İstanbul, Akademi Yayınları, 1992, s. 160-161
Muhammed Gazali, İslam’ın Manevi Boyutu, Çev.: Oktay Yılmaz, İstanbul, Şura Yayınları, 1999,
s. 50
Muhsin Demirci, Kurân’ın Ana Konuları, s. 21
Enam Suresi, 79
Zariyet Suresi, 56
112
kulluk et.”778 ayetlerinde insanların sadece Allah’a kulluk yapmaları istenmektedir.
“Ey iman edenler! Kendinizi ve ailenizi, yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun.
O ateşin başında gayet katı, çetin, Allah'ın kendilerine verdiği emirlere karşı gelmeyen
ve kendilerine emredilen şeyi yapan melekler vardır.” 779 ayeti, meleklerin isyan
etmediğini, inkar tercihinin sadece insana ait olduğunu bildirmektedir.780
Küfür ve inkar, itikadi ve ameli olmak üzere iki türlüdür. İtikadi küfür;
yaratıcıyı, elçisini, dini veya onun hükümlerinden herhangi birini inkar etmektir.
Ameli küfür ise; İslam’ın emir ve yasaklarını küçümsemek veya dinin hükümlerine
razı olmamak, helal ve haramı değiştirmektir. İslam’da aşırılık yasaklanmakta, itidal
tavsiye edilmekte; her şeyin değeri, yaratıcının takdir ettiği nispettedir. 781 Kurân-ı
Kerim; Hristiyanların Hz. İsa ile Meryem’i, 782 Yahudileri’in Hz. Uzeyr’i, 783 ehl-i
kitabın din adamlarını784 aşırı sevgileri nedeniyle ilahlaştırdığından bahsetmekte ve
sevgide aşırıya kaçanları yermektedir. Her müminin gayesi olan Allah sevgisi ve
rızası, aynı zamanda Allah’a ve resulüne itaate sevk eden güçlü bir amildir. 785
Müslüman, rabbini hem sevmekte, hem de O’ndan (O’na mahcup olmaktan)
korkmakta; hayatını korku ve ümit arasında dengelemektedir. Korkulan şeyden
uzaklaşmak esas olduğu halde, insan rabbinden korksa da yine O’na sığınmakta ve
yakınlık kurmaktadır. İnsan, stres içerisindedir;
devamlılığında,
insan
davranışlarının
786
hayatın muhafazası ve
şekillenmesinde
korkunun
da
rolü
bulunmaktadır. 787 Cehennemin varlığı, Allah’ın gazabı ve ahirette hesap vermek,
insanı korkuya,788 bu korkular da yaratıcıya itaate ve teslimiyete sevk etmektedir.789
Eğitimde korku, normal ve dengeli olarak kanalize edildiğinde olumlu sonuçlar
778
779
780
781
782
783
784
785
786
787
788
789
Zümer Suresi, 2
Tahrim Suresi, 6
Lütfullah Cebeci, Kurân-ı Kerim’e Göre Melekler, Kayseri, İstişare Yayınları, 1989, s. 20-24
Bakara Suresi, 165
Maide Suresi, 116
Tövbe Suresi, 30
Tövbe Suresi, 31
Osman Necati, a.g.e., s. 74
Hüseyin Peker, Dini İnanç ve Stres İlişkisi, Milli Eğitim Bakanlığı Din Öğretimi Dergisi, S.: 38,
1993, s. 53
Hayati Aydın, Kurân’da İnsan Psikolojisi, İstanbul, Timaş Yayınları, 2001, s. 90
Belma Özbaydar, Din ve Tanrı İnancının Gelişmesi Üzerine Bir Araştırma, İstanbul, Çıdan
Yayınları, 1970, s. 7
Yunus Suresi, 62, 65; Beyyine Suresi, 7-8
113
alınabilmektedir. 790 İnsan duygularınının doğru yönetilmesi, vahyin rehberliğine
muhtaçtır. Sevgi ve korku, doğal bir duygu olduğu halde bu duygulara konu olacak
varlıklar ve ölçüler doğru tespit edilmediğinde, insan huzursuz olmaktadır. “Ey iman
edenler! Eğer küfrü imana tercih ederlerse, babalarınızı ve kardeşlerinizi bile dost
edinmeyin. İçinizden kim onları dost edinirse, işte onlar, zalimlerin ta kendileridir. De
ki: "Eğer babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, aşiretiniz, kazandığınız
mallar, kesada uğramasından korktuğunuz bir ticaret ve beğendiğiniz meskenler size
Allah'tan, peygamberinden ve onun yolunda cihattan daha sevgili ise, artık Allah'ın
emri gelinceye kadar bekleyin! Allah fasık topluluğu doğru yola erdirmez.”, 791
“Canım kudret elinde olan Allah’a andolsun ki hiç biriniz beni babasından ve
çocuğundan daha çok sevmedikçe tam iman etmiş olmaz”,792 “Üç haslet vardır; bunlar
kimde bulunursa o kişi, imanın tadını tadar: Allah ve Resulü’nü, bu ikisinden başka
her şeyden fazla sevmek. Sevdiğini Allah için sevmek. (Allah kendisini küfürden
kurtardıktan sonra) küfre dönmeyi ateşe atılmak gibi çirkin ve tehlikeli görmek.”793
ayet ve hadisler, Allah ve resulünün sevgisinin tüm sevgilerden üstün tutulması
gerekliliğine, imanın kalp ile tasdik dil ile ikrardan fazlasına karşılık geldiğine, inancın
duygu, düşünce ve eylemlere yön verdiğine işaret etmektedir. Davranışlara
yansımayan duygu ve düşüncelerin kıymeti bulunmamaktadır. “De ki: "Eğer Allah'ı
seviyorsanız bana uyun ki, Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Çünkü
Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir."794 ayeti, sevginin gerçek boyutunun
pergambere itaat olduğunu vurgulamaktadır. “Kişi, sevdiği ile beraberdir.”795 hadisi,
sevginin ulaştığı ve ulaştıracağı mertebeyi açıklamaktadır. “Cehennneme ancak şakiler
girecek. Ya Resulallah, şaki kimdir? dediler. İtaatini Allah için yapmayan ve masiyeti
Allah için terk etmeyendir.” 796 hadisi, tüm eylemlerin ilahi otoriteye tabi olması
gerekliliğine işaret etmektedir. Takvanın zirvesi ihsandır; insan, rabbini dünyada
göremese de O’nun kendisini gördüğünü bilerek, yaratıcıya ihlas ile kulluk yapılması
talep edilmektedir.
790
791
792
793
794
795
796
Bayraktar Bayraklı, İslamda Eğitim, Batı Eğitim Sistemiyle Mukayeseli, İstanbul, Dergah
Yayınları, 1980, s. 240
Tövbe Suresi, 23-24
Buhari, İman, 8; Müslim, İman, 69-70, Nesai, İman, 19; İbni Mace, Mukaddime, 9
Buhari, İman, 9, 14; İkrah, 1, Edep, 42; Müslim, İman, 67, 68; Tirmizi, İman, 10, Nesai, İman, 3, 4
Ali İmran Suresi, 31
Buhari, Edep, 96; Müslim, Birr, 165; Tirmizi, Zühd, 50, Deavat, 98
İbni Mace, Zühd, 35
114
Allah’ın yaratıcı ve mutlak otorite oluşu; yarattığı varlıklara inanç ve davranış
ilkeleri belirleme yetkisi vermekte,797 bu hak ve yetki başka herhangi bir varlıkla da
paylaşılmamaktadır.798 İnsanın en büyük özlemi olan huzurlu ve mutlu yaşam için,
Allah’a kul olmak gerekmektedir. “Biliniz ki, kalpler ancak Allah'ı anmakla huzur
bulur.”799 ayeti ve “Ya Bilal namaz vakti gelince ezan oku da bizi ferahlandır.”800
hadisi, Allah’ın huzurunda boyun eğme ve itaat ile gerçek ferahlık ve mutluluk elde
edilebileceğini hatırlatmaktadır. İbadetlerde asıl olan gönüllülük ve bilinçtir;
İslamiyet, körü körüne bir itaati uygun görmemekte, ilahi emirlerin iyi bir şekilde
anlaşılması ve talep edildiği şekilde yapılmasını istemektedir.801 İslamiyet dışındaki
birçok din, aklı ve sorgulamayı yasaklarken; Kurân-ı Kerim akletmeyi, tefekkür
etmeyi emretmekte; düşünmeyenleri sorumlu tutmakta ve onları kınamaktadır. Kurânı Kerim’de tefekkür, tezekkür, teakkul, tedebbür gibi, aklın işlevsel olarak
kullanılmasına yönelik birçok kavram zikredilmektedir. 802 İlim ve bu kelimeden
türemiş kelimeler hadislerde de sıklıkla yer almakta;803 bilginin üretilerek köklü bir
medeniyet kurulması talep edilmektedir.804
“Ey iman edenler! Allah'a itaat edin. Peygamber'e itaat edin ve sizden olan
ulu'l-emre de. Herhangi bir hususta anlaşmazlığa düştüğünüz takdirde, Allah'a ve
ahiret gününe gerçekten inanıyorsanız, onu Allah ve Resulüne arz edin. Bu, daha
iyidir, sonuç bakımından da daha güzeldir.”805 ayetinde imanın bir gereği olarak Allah
ve resulüne mutlak itaat edilmesi, anlaşmazlık halinde onlara müracaat edilmesi
istenmektedir. Allah’a ve resulüne itaat, ancak Kuran’a ve sünnete uymak ile yerine
getirilebilmektedir. Boyun eğme, vahyedilen yolda istikamet üzere gitmek ile mümkün
olabilmektedir. İtaatin, emredileni yapmak, yasaklananları terk etmek şeklinde iki
yönü bulunmaktadır. 806 Yasaktan kaçınmak da bir yönüyle emirdir; itaatin, ibadete
797
798
799
800
801
802
803
804
805
806
Selim Özarslan, a.g.e., s. 98; Ahmed Kalkan, Müslümanın Akaidi, İstanbul, Rağbet Yayınları,
2005, s. 170-171
Fazlurrahman, a.g.e., s. 32-33
Rad Suresi, 28
Ebu Davud, Edep, 86
Selim Özarslan, a.g.e., s. 103
Ramazan Altıntaş, İslam Düşüncesinde İşlevsel Akıl, İstanbul, Pınar Yayınları, 2003, s. 47-97
Ömer Mahir Alper, “İslam, Akıl ve Hakikat”, Milel ve Nihal, C.: 7, S.: 5, 2010, s. 41
Franz Rosenthal, Bilginin Zaferi, İslam Düşüncesinde Bilgi Kavramı, Çev.: Lami Güngören,
İstanbul, Ufuk Kitapları, 2004, s. 364; Ömer Mahir Alper, “İslam, Akıl ve Hakikat”, s. 41
Nisa Suresi, 59
Haşr Suresi, 7
115
göre daha kapsamlı bir anlamı vardır. 807 Birçok ayette Allah’ın yasakladığı bir iş
belirtildikten sonra itaat kelimesi ayrıca zikredilmektedir ki bu da onu yapmamayı
taleptir.808 “Ey iman edenler! (Aklı örten) içki (ve benzeri şeyler), kumar, dikili taşlar
ve fal okları ancak, şeytan işi birer pisliktir. Onlardan kaçının ki kurtuluşa
eresiniz. Şeytan, içki ve kumarla, ancak aranıza düşmanlık ve kin sokmak; sizi Allah'ı
anmaktan ve namazdan alıkoymak ister. Artık vazgeçiyor musunuz? Öyleyse Allah'a
itaat edin, peygambere itaat edin ve Allah'a karşı gelmekten sakının. Şayet yüz
çevirirseniz bilmiş olun ki elçimize düşen sadece apaçık tebliğdir.” 809 ayetinde
yasaktan sonra itaatin ayrıca zikredilmiş olması, nehiyden kaçınmanın da bir emir
olduğu şeklinde yorumlanabilmektedir. İman ile ahdini yineleyen insan, ibadetlerle
ilahi bağını kuvvetlendirmekte; iman, temenni ile değil ancak kalbe yerleşmesi ve
davranışının onu doğrulamasıyla ispat olmaktadır.810 “Görmedin mi Allah güzel bir
sözü nasıl misal getirdi? (Güzel bir söz), kökü sağlam, dalları göğe yükselen bir ağaç
gibidir. Bu ağaç Rabbinin izniyle her zaman meyvesini verir. Öğüt alsınlar diye Allah
insanlara misaller getirir.”811 ayetinde örneği verilen kökü sağlam olan ağaç imana,
göğe yükselerek sürekli meyve veren dallar, salih amel ve itaatlere benzetilmektedir.
“Müminler ancak o kimselerdir ki; Allah anıldığı zaman kalpleri ürperir. Onun ayetleri
kendilerine okunduğu zaman (bu) onların imanlarını artırır. Onlar sadece Rablerine
tevekkül ederler.”,812 “Kul, bir hata işlediğinde kalbinde siyah bir nokta belirir. Şayet
o, günahı terk eder, bağışlanma diler, tövbe edip Allah’a dönerse kalbi cilalanır. Eğer
bunları yapmaz, günah ve hataya devam ederse siyah nokta büyür ve neticede bütün
kalbini kaplar. İşte Allah’ın “Yaptıkları yüzünden kalpleri pas tutanlar”813 diye beyan
ettiği kimseler bunlardır.” 814 Ayetler ve hadisten; imanın, salih amel ve itaat ile
artacağını; günah ve isyan ile azalacağını söylemek mümkündür.815
Allah’a itaat, Kurân-ı Kerim’de ve hadislerde yer alan “itaat” kelimesiyle
sınırlandırılmamaktadır. İtaat; farklı kelimelerle, dünyevi ve uhrevi sonuçlara ilişkin
807
808
809
810
811
812
813
814
815
Mehmet Salmazzem, a.g.e., s. 178
Ali İmran Suresi, 130-132; Maide Suresi, 91-92; Nisa Suresi, 69
Maide Suresi, 90-92
Osman Necati, a.g.e., s. 141
İbrahim Suresi, 24-25
Enfal Suresi, 2
Mutaffifin Suresi, 14
Tirmizi, Tefsirü’l-Kurân, 83
Murat Sülün, Kurân-ı Kerim Açısından İman Amel İlişkisi, İstanbul, Ekin Yayınları, 2000, s.
259-340
116
verilen haberlerden çıkarım yapılarak da tespit edilebilmektedir. Kurân-ı Kerim’de
Allah’a itaat mutlak olarak zikredilmektedir. Allah’ın hiçbir şeye ihtiyacı yoktur, asıl
muhtaç olan, kulluk ve itaat ile değer ve mükafat kazanacak olan insandır.816 İnsan,
yaratıcının emrine uyarsa sevap ve cenneti kazanmakta; tabi olmazsa günahkar
olmakta ve karşılığında ceza görmektedir. 817 “Şüphesiz biz sana apaçık bir fetih
verdik. Ta ki Allah, senin geçmiş ve gelecek günahlarını bağışlasın, sana olan nimetini
tamamlasın, seni doğru yola iletsin ve Allah sana, şanlı bir zaferle yardım etsin.”818
ayetiyle geçmiş ve gelecek günahlarının bağışlandığı müjdelenen Hz. Peygamberin
şükreden bir kul olma niyet ve gayretiyle ibadetlere devam etmesi, itaat ile huzur bulan
sorumluluk bilincinin bir tezahürüdür. İnsan kalbi, gerçek anlamda Allah’ı
hatırlamakla mutmain olmaktadır.819 Gerçek mabuda kul olmayanlar, özgürleştiğini
zannederek sahte ilahların kölesi haline gelmekte820 ve mutluluktan uzaklaşmaktadır.
İslam’a göre gerçek hürriyet; nefsi, süfli duygu ve düşüncelerden arınmak, sahte
putlardan uzaklaşmak ve hakiki mabuda kavuşmaktır. 821 Bireysel ve toplumsal
huzurun kaynağı; İslam’a tabi olmak ve Allah’a itaat etmektir. 822 İnsanı harekete
geçiren, onu hayata ve geleceğe bağlayan amaç ve hedefleridir; 823 iradesini doğru
kullananlar,
duygu
geliştirebilmektedir.
ve
824
düşüncelerini
kontrol
ederek
olumlu
davranışlar
Birey, amacını gerçekleştirmek için çeşitli yollar takip
edebilmekte, farklı duygu ve davranış örnekleri sergileyebilmektedir; 825 ilahi olan
bilgi ve kaynakları tercih ettiğinde huzura ve anlam hakikatine kavuvuşabilmektedir.
"Sizi boşuna yarattığımızı ve bize tekrar döndürülmeyeceğinizi mi sandınız?"826 Din
816
817
818
819
820
821
822
823
824
825
826
Selçuk Kütük, a.g.e., s. 163; Fazlurrahman, Ana Konularıyla Kurân, s. 74; Galip Türcan,
Kur’an’da Ahiret İnancı, Ankara, Aziz Andaç Yayınları, 2006, s. 72
Abdullah Kahraman, İslam Hukukunda Değişim ve İbadetler, İstanbul, Ensar Yayıncılık, 2012,
s. 30
Fetih Suresi, 1-2
Rad Suresi, 28
Muhammet Altaytaş, a.g.e., s. 37
Şakir Gözütok, Tasavvufta Şahsiyet Eğitimi, İstanbul, Seha Yayınları, 1996, s. 117
Nur Suresi, 52; Ahzab Suresi, 70-71
Gülgün Yanbastı, a.g.e., s. 72 -73
Suat Cebeci, Din Eğitimi, Bilimi ve Türkiye’de Din Eğitimi, Ankara, Akçağ Yayınları, 1996, s.
55
Tuncel Altınköprü, Şahsiyet Analizi, İstanbul, Altın Köprü Yayınları, 1980, s. 10
Müminun Suresi, 115
117
eğitiminin önemli görevlerinden biri, insanın ideal anlam arayışına katkı sunmak;
tevhit ile iç ve dış dünya birlikteliğinin sağlamasına yardımcı ve rehber olmaktır.827
Dünyada Allah’a itaat ile huzura erenler, ahirette de mükafat kazanmaktadır.828
“Şüphesiz Allah (hiç kimseye) zerre kadar zulüm etmez. (Yapılan) çok küçük bir iyilik
de olsa onun sevabını kat kat arttırır ve kendi katından büyük bir mükafat verir.”829 ve
“Kim bir iyilik yaparsa ona on katı vardır. Kim de bir kötülük yaparsa o da sadece o
kötülüğün misliyle cezalandırılır ve onlara zulmedilmez.”830 ayetlerindeki ihsan ile
yetinmeyen Allah, merhameti ağır basarak insanın cennete giden yolunu
kolaylaştırmak üzere “Ancak tövbe edip de inanan ve salih amel işleyenler başka.
Allah işte onların kötülüklerini iyiliklere çevirir. Allah çok bağışlayandır, çok
merhamet
edendir.”
831
ayetiyle
müminleri
müjdelemektedir.
Kötülüklerin
bağışlanması bile tek başına büyük bir lütuf iken, günahların iyiliğe çevrilmesi ilahi
rahmetin taşmasına işarettir. İnsan, Allah’a, O’nun elçisinin açıkladığı ve gösterdiği
şekliyle kulluk edebilmektedir. 832 Rab olarak Allah’tan, din olarak İslam’dan,
peygamber olarak da Muhammed’den razı olmak, dinin en temel inancıdır.833 Allah’a
itaat mutlak olup, Kurân-ı Kerim’in ve sünnetin açık delilleriyle farzdır;834 Allah’a
itaat etmeyenler, günahkar kabul edilmektedir.
İnsanın sadece iman etmesi yeterli değildir; İslamiyet, ibadet ve itaatlerle
inancın ispatını ve desteklenmesini istemektedir. Yaratıcıya itaat, belirli ibadetlerle
sınırlı değildir; bireyin kendisine, çevresine karşı sorumlulukları bulunmakta, her bir
eylemin ilahi rıza ve emir gözetilerek ifâsı, marifet, hikmet ve adaletle işlerin
yürütülmesi gerekmektedir. 835 Allah’a itaat, samimiyet gerektirmektedir. İnsanın
rabbiyle iletişimini devam ettiren, salih amellerdir. Kurân-ı Kerim’de iman edenler
ifadesinden sonra güzel işler yapanlar tabirinin sıklıkla tekrar edilmesi; her ne kadar
827
828
829
830
831
832
833
834
835
Turgay Gündüz, “İslam Eğitim Sisteminde Gençlik Dönemi Din ve Ahlak Eğitimi (Kuramsal
Yaklaşım)”, s. 202- 227
Nisa Suresi, 69
Nisa Suresi, 40
Enam Suresi, 160
Furkan Suresi, 70
Ahzab Suresi, 21
Müslim, İman, 56
Nur Suresi, 59; Muhammed Suresi, 33; Nisa Suresi, 80; Maide Suresi, 92; Enfal Suresi, 20, 24; Nur
Suresi, 52, 54; Ahzab Suresi, 36; Tegabün Suresi, 12
Hayati Hökelekli, “Kendini Bilmek”, İslam’a Giriş: Gençliğin İslam Bilgisi, Ed.: Hayati
Hökelekli, Ankara, DİB Yayınları, 2006, s. 28
118
amel, imanın bir cüzü olmasa da 836 ikisi arasındaki kuvvetli bağı göstermektedir.
İbadetler, insanın asli kimliğine, hakikatine ve fıtri tecellisine şekil vermektedir.837
İslamiyet’in en bariz yönlerinden biri; ruhbanlıktan uzak, 838 insanın rabbiyle olan
ilişkilerini canlı tutan ibadetlerdir. İbadetsiz bir din düşünülemez; tarihsel olarak
bakıldığında da tabi olunan her dinde ilah ve ibadet mevcuttur.839 Müslüman olmak
üzere Taif’ten gelen heyetin namazdan muaf tutulma şartına Allah’ın elçisi: “Rukuu
olmayan dinde hayır yoktur” 840 şeklinde red cevabı vermiştir. Ebu Bekir, halife
olduğunda peygamber döneminde zekat verdiği halde kendisine bunu vermekten
çekinenlere karşı savaş ilan etmiş, sahabenin itirazlarına rağmen bu kararından
dönmemiştir. İman konuları ayrıştırılamayacağı gibi,
841
ibadetler de imandan
ayrılamamaktadır, hepsi bir ve bütündür.
Allah ve resulüne itaat, imanın bir sonucu ve inançlı olmanın temel
niteliğidir.842 İslamiyet’te inanç ve ibadetler kişinin duygu, düşünce ve davranışlarını
bütünüyle kuşatmaktadır. 843 Her bir ibadet, insanın şahsiyetiyle ilişkili ve onun
gelişimine yöneliktir. Namaz, oruç, zekat ve hac gibi her bir ibadette insanın
olgunlaşması için farklı içerikler mevcuttur. İbadetler, insanın sadece rabbiyle
ilişkisini kuvvetlendirmekle kalmamakta; kendisine ve diğer insanlarla olan
ilişkilerine olumlu katkılar sunmaktadır. Kulluk ve ibadet şuuruyla hayatın anlamını
idrak eden mümin, ahiret saadetine bu vesileyle kapı aralamaktadır.844 “Sen kitap ehli
bir kavme gitmektesin. Yanlarına vardığında onları, Allah’tan başka ilah olmadığına
ve Muhammed’in de Allah’ın Resulü olduğuna şehadet getirmeye davet et. Eğer bu
hususta sana itaat ederlerse, Allah’ın her gün ve gecede onlara beş vakit namazı farz
kıldığını kendilerine haber ver. Eğer bu hususta sana itaat ederlerse Allah’ın onların
zenginlerinden alınıp, fakirlerine verilecek zekatı üzerlerine farz kılındığını onlara
836
837
838
839
840
841
842
843
844
Aliyyü’l Kari, Şerhu’l Ekber, Beyrut, Daru’l Maarif, 1984, s. 89; Ebu Mansur Muhammed b.
Mahmud el-Maturidi, Akaid Risalesi, Çev.: Yusuf Ziya Yörükhan, Ankara, A.Ü.İ.F. Yayınları,
1953, s. 22
Murtaza Mutahhari, Ahlak Felsefesi, Çev.: Hasan Almaz, İstanbul, Ağaç Kitabevi Yayınları, 2010,
s. 112
Hadid Suresi, 27
Hüseyin Atay, İslam’ın İnanç Esasları, Ankara, A.Ü.İ.F. Yayınları, 1992, s. 33; Bekir Topaloğlu,
İslam Kelamcılarına Göre Allah’ın Varlığı (İsbat-ı Vacib), 6. Baskı, Ankara, Diyanet İşleri
Başkanlığı Yayınları, 1992, s. 127
Ebu Davud, İmaret, 26
Bakara Suresi, 85-86
Selim Özarslan, a.g.e., s. 102; Enfal Suresi, 1; Nur Suresi, 51
Muhammet Altaytaş, a.g.e., s. 12
Maide Suresi, 35-36
119
haber ver. Eğer bu hususta da sana itaat ederlerse onların mallarının en iyisini almaktan
sakın. Mazlumun bedduasından sakın. Çünkü onunla Allah arasında perde yoktur.”845
hadisinde, öncelikle imanın, sonrasında iman ile bağlantılı emirlerin hatırlatılması;
itaat eğitimi ve yöntemine ilişkin ipuçları vermektedir. Tevhit temelli inanç sağlam
olduğunda, onun üzerine fikir ve hüküm bina etmek kolaylaşmaktadır. Hz. Peygamber
ile Mekke’de tevhit temelli bir inanç oluşturulması, Medine’de insani ve ahlaki ilkelere
zemin oluşturmuştur.
Evveli küfür, ahiri iman olan kelime-i tevhit, kalpte merkezi bir kuvvete sahip
olursa, şeytan ve nefsin isteklerini dizginleme imkanına sahip olmaktadır. 846 Ateşi
anmak nasıl dili yakmıyor ise; manası ve özü kaybolmuş, sadece lafzı terennüm edilen
tevhit kelimesi de kişiyi kötülükten alıkoyamamaktadır; söz kabuk, mana özdür.847
“Ey iman edenler! Yapmayacağınız şeyleri niçin söylüyorsunuz? Yapmayacağınız
şeyleri söylemeniz, Allah katında büyük gazap gerektiren bir iştir.” 848 ayetleri,
söylenen sözün gereğince amel edilmesini emretmektedir. Hal lisanının tasdiklemediği
sözler anlamsızdır. 849 La ilahe lafzı, illallah lafzına bağlı, birbirinden ayrılmaması
gereken tek bir hakikattir.850 İnsanın diğer mahlukata kıyasla daha üstün olması, ilahi
teklife muhatap olmasındandır.851 “Göklerdeki ve yerdeki herkes Rahman'a kul olarak
gelecektir.”852 ayeti, ahirette iman eden ve etmeyen herkesin boyun eğeceğini ihtar
etmektedir; hakiki üstünlük, bu dünyada rabbini bulmak, bilmek ve O’na itaat
etmektir. “İnsanlardan öylesi de vardır ki, Allah'a kıyıdan kenardan kulluk eder. Eğer
kendisine bir hayır dokunursa gönlü onunla hoş olur. Şayet başına bir kötülük gelirse
gerisin geri (küfre) dönüverir. O dünyayı da kaybetmiştir, ahireti de. İşte bu apaçık
ziyanın ta kendisidir.”853 ayeti, bazı insanların Allah’a tereddütlü ibadet ettiğini ifade
etmektedir. Müslüman, hayır ve şer kendisine isabet etse de rabbini bulan ve hükmüne
rıza gösteren; her durumda kulluğa devam edendir. “İnsan ise; Rabbi onu deneyip de
kendisine ikramda bulunduğunda, ona bol bol nimetler verdiğinde, "Rabbim bana
845
846
847
848
849
850
851
852
853
Buhari, Zekat, 1; Müslim, Salat, 33
Muhammed Gazali, a.g.e., s. 13-19
Muhammed Gazali, a.g.e., s. 15-16
Saf Suresi, 2-3
Muhammed Gazali, a.g.e., s. 17
Muhammed Gazali, a.g.e., s. 20
Muhammed Gazali, a.g.e., s. 25; İsra Suresi, 70
Meryem Suresi, 93
Hac Suresi, 11
120
ikram etti" der. Ama onu deneyip rızkını daraltınca da, "Rabbim beni aşağıladı"
der.” 854 İnsanlar arasında en büyük imtihanlarla karşılaşanlar peygamberler olduğu
halde,855 rabbe saygı ve şükürde hiç kimse onlardan daha başarılı değildir. “Müminin
durumu gıbta ve hayranlığa değer. Çünkü her hali kendisi için bir hayır sebebidir.
Böylesi bir özellik sadece müminde vardır: Sevinecek olsa şükreder, bu onun için hayır
olur; başına bir bela gelecek olsa sabreder, bu da onun için hayır olur.” 856 Kul
olduğunu unutmayanlar, verenin Allah olduğunu, kendisinin ilk sebep olmadığını
idrak ederek rıza göstermektedir. Teslimiyet, imanın şartıdır; güç yetirme 857 ve
denge858 itaatin ölçüleridir. “O halde, gücünüz yettiği kadar Allah'a karşı gelmekten
sakının. Dinleyin, itaat edin, kendi iyiliğiniz için harcayın. Kim nefsinin cimriliğinden
korunursa işte onlar kurtuluşa erenlerin ta kendileridir.”,859 “Ey iman edenler! Allah'a
itaat edin, peygambere itaat edin. İşlerinizi boşa çıkarmayın.", 860 “Kim Allah'a ve
resulüne itaat eder, Allah'tan korkar ve O'na karşı gelmekten sakınırsa, işte onlar
başarıyı elde edenlerin ta kendileridir.” 861 ayetleri, yaratıcıya ve elçisine itaati
emretmektedir. “Hem canlı hem de cansız şeyler, ayrı ve parçalı birimler olmaktan çok
bir tarafta rabıti varlıkla diğer tarafta mutlak varlıkla bağlantılıdır.”862
İnsan akıl ve gönül bağı ile Allah’ın ipine sarıldığında, dünya ve ahirette huzur
ve mutluluğu elde edebilmektedir. Allah ile olan bağın, mecburiyet temmelli
olmaksızın muhabbet üzerine kurulması esastır. Allah’ın belirlediği ölçülere riayet
edildiğinde, dünya ve ahiret hayatının kötülüklerinden korunmak, O’nun yardımına
ulaşmak mümkün hale gelmektedir. İbadet ve itaatler, kulu Allah’a yaklaştırmakta;
inkar ve kötülükler O’ndan uzaklaştırmaktadır.
854
855
856
857
858
859
860
861
862
Fecr Suresi, 15-16
Tirmizi, Zühd, 57
Tirmizi, Zühd, 64
Bakara Suresi, 286
Buhari, Rikak, 18
Tegabün Suresi, 16
Muhammed Suresi, 33
Nur Suresi, 52
İbrahim Kalın, Varlık ve İdrak: Molla Sadra’nın Bilgi Tasavvuru, Çev.: Nurullah Koltaş, 3.
Bsk., İstanbul, Klasik Yayınları, 2021, s. 212
121
2. 8. 2. Hz. Peygamber
Allah’ın varlığını idrak etmekte akıl yeterli olsa da kulluk, ilahi bilgiyle
öğrenilmektedir. Zaman ve mekan içerisinde kendi yerini arayan, yeryüzünü imar ve
ıslah etmek üzere kulluk ile görevlendirilen insan; yaratıcısı ile bağını kurabilmesi için
bir elçiye ve vahye ihtiyaç hissetmektedir. Hayvanlar içgüdüleriyle, insan sahip olduğu
düşünce ve duygularla hareket etmektedir. Kant, toplum içerisinde yaşama
zorunluluğu bulunan insanın, eğitilmeye ihtiyacı olduğunu söylemektedir.
863
Peygamberler, insanın eğitilebilir olduğunu gösteren seçilmiş kutlu elçilerdir.
Peygamberlik, ilim ve çalışmayla elde edilecek bir makam değildir, ilahi lütuf ve
ihsanın karşılığıdır; bir diğer ifadeyle kesbi değil, vehbidir. Yaratan ve yöneten Allah
ile mahlukatı arasında ontolojik bir fark vardır. İnsanlığa önder ve örnek olarak
gönderilen peygamberler, hem Allah’ın sözünü, emir ve yasaklarını insanlara
ulaştırmakta, hem de bu ilahi mesajların uygulamasını kendi hayatlarında pratize
etmekte; öğüt ile beraber tatbikata önem vermektedir.864 Yüce Allah insanlar arasından
seçtiği peygamberler aracılığıyla kendisini tanıtmış, emir ve yasaklarını bildirmiş;
insanın dünya ve ahiret için ihtiyaç hissedeceği her bilgiyi onlara eksiksiz
ulaştırmıştır.865
Peygamber, dini karakterize eden önemli sembollerden biridir; ümmet, onun şahsı
ve mesajları etrafında kenetlenmektedir. 866 “Allah, meleklerden de elçiler seçer,
insanlardan da. Şüphesiz Allah işitendir, görendir.”,867 “Eğer biz onları o Kurân'dan
önce bir azap ile helak etseydik mutlaka, "Ey Rabbimiz! Keşke bize bir peygamber
gönderseydin de alçalıp rezil olmadan önce ayetlerine uysaydık" derlerdi.”,868 “Biz,
bir peygamber göndermedikçe azap edici değiliz.” 869 ayetleri, insanlara davetçi
göndermenin hikmetini ve zaruretini açıklamaktadır. Peygambere itaat, Allah’a
imanın gereği ve sonucudur. Tüm peygamberler önce Allah sevgisini ve inancını telkin
863
864
865
866
867
868
869
Halil Fikret Kanad, Pedagoji Tarihi, İstanbul, Milli Eğitim Basımevi, 1948, s. 436
Abdullah Özbek, Bir Eğitimci Olarak Hz. Muhammed (S. A. V.), Konya, Esra Yayınları, 1993,
s. 215
Zeynep Canan Koçak, “Günümüz Yerleşik Peygamber Tasavvurunun Genç Zihinlerde Karşılığı”,
Süleyman Demirel Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, S.: 42, 2019, s. 118
Ünver Günay, a.g.e., s. 210-212
Hac Suresi, 75
Taha Suresi, 134
İsra Suresi, 15
122
etmiştir.870 Elçinin Allah’tan getirdiği her şeye, istisnasız, kayıtsız ve şartsız inanmak
gerekmektedir; din bir bütündür, ayrışma kabul etmemektedir. Peygamberler tarihi
incelendiğinde, toplumların tebliğ için kendileri gibi bir insan gönderilmesini
garipsedikleri hatırlanmaktadır.
871
Kurân-ı
Kerim’de,
inkar edenlerin Hz.
Peygamberin yerine başka bir insanı elçi beklediği 872 ile insan yerine melek
gönderilmesini isteyenlerin olduğu haber verilmektedir.873 “Dediler ki: "Yerden bize
bir pınar fışkırtmadıkça, yahut senin hurmalardan, üzümlerden oluşan bir bahçen olup,
aralarından şarıl şarıl ırmaklar akıtmadıkça, yahut iddia ettiğin gibi, gökyüzünü
üzerimize parça parça düşürmedikçe, yahut Allah'ı ve melekleri karşımıza
getirmedikçe, yahut altından bir evin olmadıkça, ya da göğe çıkmadıkça sana asla
inanmayacağız. Bize gökten okuyacağımız bir kitap indirmedikçe göğe çıktığına da
inanacak değiliz." De ki: "Rabbimi tenzih ederim. Ben ancak resul olarak gönderilen
bir beşerim. İnsanlara hidayet (Kurân) geldikten sonra onların iman etmelerine ancak,
"Allah bir beşeri mi peygamber olarak gönderdi?" demeleri engel olmuştur. De ki:
"Eğer yeryüzünde, (insanlar yerine), yerleşip dolaşan melekler olsaydı, elbette onlara
gökten bir melek peygamber indirirdik." 874 Ayetler, birtakım insanların rabbini
tanımak ve O’na ulaşmak yerine, kendi arzu ve isteklerine tabi olmayı tercih ettiğini
göstermektedir. İnsana en iyi örnek yine kendi cinsinden bir varlıktır; akla, maslahata
uygun ve hikmetli olan budur. 875 “De ki: "Ben size, ‘Allah'ın hazineleri benim
yanımdadır' demiyorum. Ben gaybı da bilmem. Size ‘Ben bir meleğim' de demiyorum.
Ben sadece, bana gönderilen vahye uyuyorum." De ki: "Görmeyenle gören bir olur
mu? Siz hiç düşünmez misiniz?"876 Melek veya cinlerden insana örnek bir peygamber
olmamaktadır; aynı ihtiyaçları olan, benzer sorunlarla karşılaşan bir insanın
peygamber olarak gönderilmesi hikmete, akla daha uygundur. “Nitekim kendi
aranızdan, size ayetlerimizi okuyan, sizi her kötülükten arındıran, size kitap ve hikmeti
öğreten, ayrıca bilmediklerinizi de öğreten bir peygamber gönderdik.”877 Yaratıcının
870
871
872
873
874
875
876
877
Hüseyin Atay, Kurân’a Göre İman Esasları, Ankara, Ajans Türk Matbaası, 1961, s. 62
Yunus Suresi, 2; Müminun Suresi, 32-38; Enbiya Suresi, 2-3; Furkan Suresi, 7-8, 20; Araf Suresi,
62, 68
Zuhruf Suresi, 32
Hud Suresi, 12; Zuhruf Suresi, 53; Hicr Suresi, 7; Furkan Suresi, 7, 21; Müminun Suresi, 24;
Fussilet Suresi, 14
İsra Suresi, 90-95
Nadim Macit, a.g.e., s. 254
Enam Suresi, 50
Bakara Suresi, 151
123
emir ve yasakları Kurân-ı Kerim’de beyan edilirken, bunların nasıl yapılacağı sünnette
açıklanmaktadır; Kurân-ı Kerim, İslam’ın düşünce ve yaşam modeli olarak Hz.
Peygamberi örnek göstermektedir. 878 Allah’tan başka ilah olmadığı ikrar edildikten
sonra Hz. Muhammed’in O’nun kulu ve elçisi olduğuna şehadet etmek, dinin öncelikli
ve
en
temel
inancıdır.
Peygamber
olmadan
din
anlaşılamamakta
ve
uygulanamamaktadır. “Andolsun, size kendi içinizden öyle bir peygamber gelmiştir
ki, sizin sıkıntıya düşmeniz ona çok ağır gelir. O size çok düşkün, mü'minlere karşı da
çok şefkatli ve merhametlidir.”879 ayeti, kendisine tabi olanların derdiyle dertlenen,
ilahi terbiyeye mazhar olan en yüce ahlak sahibi peygamberi nitelemektedir.
İddia, ispat gerektirmektedir; peygamberlik iddiasında bulunanın, muhataplarını
ikna etmek üzere, nübüvvete delil olacak bir mucize göstermesi gerekmektedir. 880
Allah ile görüştüğünü, O’nun tarafından seçildiğini ve ilahi bilgileri tebliğ ile
görevlendirildiğini söylemek büyük bir iddiadır; insanlar ilahi bilgileri teyid etmek
üzere mucize istemekte haklıdır. “Sen de ancak bizim gibi bir beşersin. Eğer doğru
söyleyenlerden isen haydi bize bir mucize getir.” 881 ayetinde Semud kavmi Hz.
Salih’ten mucize istemiştir. Peygamberlerin tanınmaları için Allah onları mucizelerle
desteklemiştir. Allah’ın yardımıyla her peygamber, kendi döneminde en çok bilinen
ve insanların en iddialı olduğu alanlarda, onların güç yetiremeyeceği harikulade bir
olayla onlara mucizeler göstermiştir. Hz. Musa sihir konusunda uzmanlaşmış olan
halka âsâ mucizesiyle,882 Hz. İsa, tıp konusunda hünerli bir topluma Allah’ın izniyle
yaptığı tedavi mucizesiyle,883 Hz. Muhammed de şiir, hitabet ve belağatte mahir bir
kavme Kurân-ı Kerim gibi bir mucizeyle peygamberliğini ispat etmiştir. 884 “Her
peygambere insanların kendilerine inanmaları için mucizeler verilmiştir. Bana verilen
mucize ise, Allah’ın vahyettiği Kurân’dır.” 885 Mucize, toplumun yapısı ve algısına
göre kendi dönemiyle sınırlıdır; genelde tüm insanlara, 886 özelde inananlara 887
878
879
880
881
882
883
884
885
886
887
Ahzab Suresi, 21; Bayraktar Bayraklı, a.g.e., s. 159
Tövbe Suresi, 128
İhsan Arslan, “Kurân-ı Kerim’e Göre Hz. Peygamber ve Mucize”, Uluslararası Sosyal
Araştırmalar Dergisi, C.: 10, S.: 50, 2017, s. 885
Şuara Suresi, 154
Araf Suresi, 107, 117; Taha Suresi, 17-21, 65-70
Ali İmran Suresi, 49; Maide Suresi, 110
Ankebut Suresi, 51
Buhari, Fezailü’l-Kurân, 1, İtisam, 1; Müslim, İman, 239
Bakara Suresi, 185
Bakara Suresi, 97; Nahl Suresi, 64, 89; Yusuf Suresi, 111; Neml Suresi, 2
124
hakikati bildirmek üzere gönderilen Kurân-ı Kerim, kıyamete kadar insanların
benzerini gitremeyeceği harikulade bir beyan ve mucizedir.888 İnkarda inat edenler,
bireysel menfaat ve süfli hesaplar peşinde olanlar, toplumsal statü ve çıkarlarını
kutsayanlar, ilahi işaretleri görmek ve duymak istemeyenler, peygamberlerin her
mucizesine şahit olsa da hakikati görememiş, inkar etmek üzere ısrarla delil
istemişlerdir.889 Mucize, önyargısı olmayan, gerçeği arayan ve aklını kullanan insanlar
için, bir işaret fişeğidir.
İslam’ın ana kaynakları; Kurân-ı Kerim ve sünnettir.890 İslamiyet’in temel inanç
esasları Allah’a, Hz. Muhammed’e ve ahiret gününe imandır; bu üç inanç diğer tüm
inanç ve amellerin esasını oluşturmaktadır. Kuran-ı Kerim; eşrefi mahlukat 891 olan
insanın, Allah’a ve elçisine itaat ettiğinde değerinin artacağını; inkar ve isyan ederse
esfeli safilin892 derecesine ineceğini haber vermektedir.893 Akıl, irade, düşünce ve ilim
meziyetleriyle donatılmış insan teki; yüklendiği emanet, sorumluluk ve kulluk
görevini hak ile hayrın öncüsü ve temsilcisi olan peygamberlerin izinden giderek
bihakkın yerine getirebilmektedir. Bu seçkin makamın sahipleri, insanların hata
yapmaması ve mazeret öne sürmemesi için Allah’ın yardımıyla günahlardan
korunmuştur. Kurân-ı Kerim, peygamberlerin beşer olduğunu, Allah’tan vahiy aldığını
ve her kötülükten korunduğunu beyan etmektedir. 894 “Senden önce de ancak
kendilerine vahyettiğimiz bir takım erkekleri peygamber gönderdik. Eğer
bilmiyorsanız ilim sahiplerine sorun. Biz onları yemek yemez bir beden yapısında
yaratmadık. Onlar ölümsüz de değillerdi.”895 Peygamberler erkeklerden seçilmiştir ve
doğaüstü özelliklere sahip değildir; Allah’ın izni ve yardımıyla peygamberliğini ispat
etmek üzere mucize gösterebilmişlerdir. Peygamberler silsilesinin son halkası, 896
888
889
890
891
892
893
894
895
896
İsra Suresi, 88; Hud Suresi, 13; Yunus Suresi, 38; Bakara Suresi, 23
Hicr Suresi, 14-15
Subhi Salih, Hadis İlimleri ve Hadis Istılahları, Çev.: Yaşar Kandemir, Ankara, DİB Yayınları,
1971, s. 5-6; Hayrettin Karaman, Hadise Dair İlimler ve Hadis Usulü, İstanbul, Ensar Neşriyat,
2011, s. 44-45; Ali Osman Koçkuzu, Hadis İlimleri ve Hadis Tarihi, İstanbul, Dergah Yayınları,
1983, s. 15; Yusuf Kardavi, Sünneti Anlamada Yöntem, Çev.: Bünyamin Erul, İstanbul, Nida
Yayınları, 2014, s. 54-55; Talat Koçyiğit, Hadis Istılahları, Ankara, Ankara Üniversitesi İlahiyat
Fakültesi Yayınları, 1967, s. 1-5
İsra Suresi, 70; Tin Suresi, 4
Tin Suresi, 5
Ali İmran Suresi, 31-32; Nisa Suresi, 64; Nahl Suresi, 36
Maide Suresi, 67; Fussilet Suresi, 6; Kehf Suresi, 110
Enbiya Suresi, 7-8
Ahzab Suresi, 40
125
âlemlere rahmet olarak gönderilen897 Hz. Muhammed, Allah’ın bildirdiği hariç, gaybi
bilgiye sahip değildir.898
Peygambere itaat, vahye ve sünnete uymayı gerektirmektedir.899 Peygamberlerin
insani ve dini olmak üzere farklı yönleri bulunmaktadır; hayatını idame ettirmek üzere
diğer insanlar gibi yapmış oldukları, vahye konu olmayan ve tüm insanlar için ortak
hususlarda resule tabi olma zorunluluğu bulunmamaktadır. Konumuz açısından asıl
önemli olan ve peygambere itaat ile kastedilen, peygamberin Allah’tan vahiy olarak
getirdiklerine uymaktır. Peygamberlerin görevi; Allah’tan kendisine vahyedilenleri
insanlara tebliğ etmek ve onları en güzel şekilde hayatlarında tatbik ederek insanlara
örnek olmaktır.900 “Peygamber size ne verdiyse onu alın, neyi de size yasak ettiyse
ondan vazgeçin.”, 901 “O, nefis arzusu ile konuşmaz. (Size okuduğu) Kurân ancak
kendisine bildirilen bir vahiydir.”, 902 “Sizi bir şeyden nehyettiğim zaman ondan
sakınınız; size bir şey emrettiğim zaman da ondan gücünüz yettiği kadarını yapınız.”903
ayetler ve hadisten, peygamberin Allah’tan getirdiklerine mutlak bir şekilde ittiba
gerektirdiği anlaşılmaktadır. Allah ve resulüne itaat mutlak olduğu için, hayatın tüm
alanlarını kapsamaktadır, herhangi bir kayıt ve şart söz konusu değildir.
904
“Sünnetimden yüz çevren bizden değildir.” 905 İnananlar için düşünce, eylem ve
metodda İslam’ın ölçüleri belirleyicidir.906 Kuran-ı Kerim, İslam’ın hükümlerine rıza
ve teslimiyet göstermeyi emretmekte; peygambere itaat edilmeksizin Allah’ın rızasına
ulaşılamayacağını beyan etmektedir.
907
İhtilafa düşülen meselede konunun
peygambere arzı,908 resulün âhirete irtihalinden sonrası düşünüldüğünde, O’nun geriye
bıraktığı iki temel kaynaktan biri olan sünnete tabi olma şeklinde açıklanmaktadır.909
897
898
899
900
901
902
903
904
905
906
907
908
909
Enbiya Suresi, 107
Neml Suresi, 65; İlyas Çelebi, İslam İnancında Gayb Problemi, İstanbul, M.Ü.İ.F.Yayınları,
1996, s. 64-65; Halis Albayrak, Kurân’da İnsan-Gayb İlişkisi, İstanbul, Şule Yayınları, 1993, s.
15
Necm Suresi, 3-4; Furat Akdemir, “Kurân’da İtaat Kavramı ve Peygambere İtaatin Mahiyeti”, s.
436
Muammer Esen, Kurân’da Peygamberlik, Ankara, Araştırma Yayınları, 2012, s. 45
Haşr Suresi, 7
Necm Suresi, 3-4
Buhari, İtisam, 2; Müslim, Fedail, 130, Hac, 412, Nesai, Hac, 1, İbni Mace, Mukaddime, 1
Nisa Suresi, 65
Buhari, Nikah, 116
Nisa Suresi, 59
Ahzab Suresi, 36
Nisa Suresi, 59
Ali Özek v.d., Kurân-ı Kerim ve Açıklamalı Meali, C.: V, Ankara, TDV Yayınları, 1993, No: 2,
s. 86-89
126
İhtilaf edilen konunun peygambere sunulması; dünya hayatındayken Hz. Peygamberin
şahsını, sonrasında O’nun sünnetini içermektedir.
Peygambere itaat, İslamiyet’te müstakil bir esastır.
910
“Andolsun, Allah'ın
Resulünde sizin için; Allah'a ve ahiret gününe kavuşmayı uman, Allah'ı çok zikreden
kimseler için güzel bir örnek vardır.”, 911 “Sen elbette yüce bir ahlak üzeresin.” 912
ayetleri, yaratıcının istediği kulluğa ancak peygamberin örnek alınmasıyla
ulaşılabileceğini hatırlatmaktadır. Allah’a ve resulüne itaatin, halis bir niyet ve idrake
dayalı yüksek bir bilinç düzeyinde gerçekleştirilmesi esastır. Kurân-ı Kerim, vahye
muhatap ilk nesil olan sahabenin inancını tevhit esasına uygun olarak
belirginleştirmekte ve yönelimlerini istikamet üzere sürdürmesine rehberlik
etmektedir. 913 Müslüman, Allah’ın emrine tabi olma bilinciyle peygambere itaat
etmektedir. 914 Allah ve resulüne itaat edenlerin anlayış ve bağlılık seviyeleri
birbirinden farklı olabilmektedir. 915 Müslümanlar kendi ilmi ve anlayışı oranında
Kurân-ı Kerim’den ve sünnetten istifade edebilmektedir.916 İslam’ın ilk nesli olmasına
ve Arap Diline hakimiyetine rağmen içtihat yapabilen sahabe, sadece ilimde ve
anlayışta derinleşmiş olanlarla sınırlıdır. İslamiyet, peygamberin hayata yansıyan bir
model olmasını öncelemektedir. Talep edilen; mekanik bir itaatten öte sevgi,
samimiyet ve idrake dayalı bir bağlanmadır. 917 Sevilen ve takdir edilen insan ile
özdeşleşmek ve benzeşmek daha kolaydır. 918 İman, gayba dair bazı hükümler de
içermektedir; bunlar vahiy olmadan bilinememektedir. Ahiret hayatı, cennet,
cehennem, mahşer, hesap gibi iman konularını insan, duyu organlarıyla hissederek
910
911
912
913
914
915
916
917
918
Subhi Salih, a.g.e., s. 251-267; Talat Koçyiğit, a.g.e., s. 189-191; Raşit Küçük, Kurân Sünnet
İlişkisi ve Birlikteliği, Sünnetin Dindeki Yeri, İstanbul, Ensar Neşriyat, 1997, s. 126; Said
Şimşek, Günümüz Tefsir Problemleri, Konya, Esra Yayınları, 1997, s. 294-295
Ahzab Suresi, 21
Kalem Suresi, 4
Ömer Nasuhi Bilmen, Muvazzah İlm-i Kelam, Sad.: K. İsmail Paçacı, İstanbul, Fatih Enes
Kitabevi, 2000, s. 177; Mevlüt Özler, İslam Düşüncesinde Tevhid, İstanbul, Rağbet Yayınları,
2005, s. 47; Yunus Kaya, İlm-i Kelam, Erzurum, Uzakülke Yayınları, 2010, s. 76-77
Habil Şentürk, Psikoloji Açısından Hazreti Peygamberin İbadet Hayatı, İstanbul, Bahar
Yayınevi, 1984, s. 22
Subhi Salih, a.g.e., s. 263-264; Mehmet Görmez, Sünnet ve Hadisin Anlaşılması ve
Yorumlanmasında Metodoloji Sorunu, Ankara, TDV Yayınları, 1997, s. 171-182
Mehmet Görmez, a.g.e., s. 256-271; Bünyamin Erul, Sahabenin Sünnet Anlayışı, Ankara, TDV
Yayınları, 1999, s. 245-251
Mevlüt Güngör, “Kurân’da Hz. Peygambere Sevgi ve Saygı”, Diyanet İlmi Dergi, Peygamberimiz
Hz. Muhammed (S.A.V.)- Özel Sayı, 2001, s. 469-480
Çiğdem Kağıtçıbaşı, İnsan ve İnsanlar, İstanbul, Evrim Yayınevi, 1996, s. 172-173
127
algılayamamakta; metafizik alanda ilahi bilgiye ihtiyaç hissetmektedir. Kurân-ı
Kerim, iman ve küfrün bilgiden sonra oluştuğuna işaret etmektedir.919
Yanlışın örnek oluşturmaması için, peygamberlerde hatanın olmaması elzemdir.
Allah, peygamberlerini isyan etmekten, günah işlemekten ve nefsin her türlü
kötülüğünden korumuştur; onlar, nübüvvetten önce ve sonra masumdurlar.
Peygambere itaat, Allah’a itaat kabul edildiği için,
921
920
masumiyet zaruridir;
peygamberler, risaletlerindeki tebliğde ve hükümde hatadan korunmuştur.
922
Peygamberin günah işleyebileceği düşüncesi, vahyin tümünde insanların şüpheye
düşmesine sebep olacağından muhaldir.923 Tebliğ ve temsil ile görevli olan elçilerin
zelle olarak tanımlanan küçük hataları onlara ve mesajlarına bir zarar
vermemektedir.924 Peygamberlerin beşeri yönüne ait olan unutma ve hataları risalet
göreviyle bağlantılı olmadığından koruma altında değildir. Hz. Peygamberin, diğer
insanların durumuna benzer beşeri durumları olduğu gibi, diğer insanlara örnek
oluşturmayan sadece kendisine mahsus halleri de vardır. Acıktığında yemek yemesi
ve yorulduğunda dinlenmesi gibi beşeri özellikler tüm insanlar için ortaktır;
peygamberlerin de bu konularda bir farklılığı bulunmamaktadır. Dört kadından
fazlasıyla evlenmek, visal orucu gibi Hz. Peygambere mahsus olan, başkaları için caiz
olmayan hükümler de mevcuttur. İslam alimleri, Hz. Peygamberin bu farklı yönlerinin
hassasiyetle ayrıştırılması ve bu hükümlerin her biri için ayrı değerlendirme yapılması
konusunda ittifak etmişlerdir.925 Diğer insanlarla ortak olan, vahiy ile bildirilmeyen
konularda peygambere itaat zorunlu değildir; Hz. Peygambere mahsus özel
hükümlerde ise itaat yasaklanmıştır. Hz. Peygambere mutlak itaat, elçilik görevi
nedeniyle Allah’tan aldığı vahyedir; bu konularda sevgi, rıza, mutlak itaat ve tam bir
919
920
921
922
923
924
925
Kehf Suresi, 29; Hanifi Özcan, Epistemolojik Açıdan İman, İstanbul, M. Ü. İ. F. V. Yayınları,
1992, s. 34-35
Şerafettin Gölcük, Kelam, Konya, Tekin Kitabevi, 1991, s. 292-293; Ali Çelik, “Sünnete İttiba
Konusunda Farklı Eğilimler”, İslami Araştırmalar Dergisi, C.: 13, S.: 1, 2000, s. 75-92; Fahrettin
Razi, Hz. Peygamberin Masumiyeti, Çev.: Hasan Fehmi Ulus, İstanbul, Bilim Yayınları, 1986, s.
150-184
Nisa Suresi, 80; Buhari, İtisam, 2;
Ebû Abdillâh Muhammed b. Ahmed b. Ebî Bekr b. Ferh el-Kurtubî, el-Cami’ li-Ahkami’l-Kurân,
Çev.: M. Beşir Eryarsor, C.: I-XX, 2. Bsk., İstanbul, Buruc Yayınları, 2004, No: 5, s. 308
İbrahim Canan, Peygamberimizin Yanılma(ma)sı Meselesi, İstanbul, Rağbet Yayınları, 1999, s.
53-65
Şerafettin Gölcük, a.g.e., s. 292
Hayri Kırbaşoğlu, İslam Düşüncesinde Sünnet, Ankara, Fecr Yayınevi, 1993, s. 81-83; Mevlüt
Güngör, Kurân’ın Hz. Peygamberin Sünnetine Verdiği Değer, Sünnetin Dinde Yeri, İstanbul,
Ensar Neşriyat, 1997, s. 74; Raşit Küçük, a.g.e., s. 137; Mehmet Görmez, a.g.e., s. 271-309
128
teslimiyet gerekmektedir. Akla ve zamana uygunsuzluk gerekçesiyle muteber
rivayetlerin yok sayılması,926 dinin temelini sarsmaktadır. Allah’ın resulünün hurma
ağaçlarının aşılanmasıyla ilgili kararı,927 namazda şaşırması,928 gusül abdesti almayı
unutarak namaz kıldırması929 beşeri bir eylem olarak kabul edilmektedir. Sahabe, bazı
durumlarda Hz. Peygamberin emir ve yasakalarının vahiy mi kendi görüşü mü
olduğunu sormuş; vahiy olduğunu öğrendiklerinde tartışmasız itaat etmiş, beşeri görüş
olduğunu öğrendiğinde ise düşüncelerini paylaşmışlardır.930 Peygamberin isyanı ve
günah işlemesi, aklen ve dinen mümkün değildir. “Eğer (Peygamber) bize isnat ederek
bazı sözler uydurmuş olsaydı mutlaka onu kudretimizle yakalardık. Sonra da onun şah
damarını mutlaka keserdik. Hiçbiriniz de bu cezayı engelleyip ondan savamazdı.”931
ayeti, Hz. Peygamberin istese de vahye müdahale edemeyeceğini ve tebliğde her türlü
yanlıştan korunduğunu beyan etmektedir. Resulüllah, İslam’ı tebliğ, talim ve terbiyede
başarıya ulaşmış seçkin bir peygamberdir.932 O, Allah tarafından kıyamete kadar933
insanlığın tamamına gönderilmiş934 kutlu bir elçidir. O’nun söz ve fiilerine tabi olmak
dinin emri ve gereğidir.935 Peygamberler, Allah’ın kutlu elçileridir, insanlara hakkı ve
hakikatı tebliğ etmişlerdir; fakat iradi itaat kavramının anlam ruhuna da uygun olarak
onlar insanlar üzerinde vekil veya bekçi değildir.936 “Artık sen öğüt ver! Sen ancak bir
öğüt vericisin. Sen, onlar üzerinde bir zorba değilsin. Ancak, kim yüz çevirir, inkar
ederse, Allah onu en büyük azaba uğratır. Şüphesiz onların dönüşü ancak bizedir.
Sonra onların sorguya çekilmesi de sadece bize aittir.” 937 ayetleri, nebilerin baskı
926
927
928
929
930
931
932
933
934
935
936
937
Hidayet Şefkatli Tuksal, Kadın Karşıtı Söylemin İslam Geleneğindeki İzdüşümleri, Ankara,
Kitabiyat Yayınları, 2000, s. 51-58, 108-182; Hayri Kırbaşoğlu, “İslam’a Yamanan Sanal Şiddet”,
İslamiyet, C.: 5, S.: Ocak-Mart, 2002, s. 125-132; İslam Düşüncesinde Sünnet, s. 231-295;
Mehmet Azimli, “Kadınların İdareciliği Konusundaki Rivayete Tarihsel Bağlamda Eleştirel Bir
Yaklaşım”, İslami Araştırmalar Dergisi, C.: 15, S.: 3, 2002, s. 417-422; Salih Akdemir, “Tarih
Boyunca ve Kurân-ı Kerim’de Kadın”, İslami Araştırmalar Dergisi, C.: 10, S.: 4, 1997, s. 254
Müslim, Fedail, 139-141
Buhari, Salat, 31; Müslim, Mesacid, 90; Ebu Davud, Salat, 190
Buhari, Vudu, 34, Gusül, 17; Müslim, Hayz, 83, Mesacid, 225
Buhari, Talak, 16; Ebu Davud, Talak, 19
Hâkka Suresi, 44-47
Zeki Duman, Vahiy Gerçeği, Ankara, Fecr Yayınları, 1997, s. 193-206
Ahzab Suresi, 40
Enbiya Suresi, 107
Celaleddin Abdurrahman es-Suyuti, Sünnetin İslam’daki Yeri, Çev.: Enbiya Yıldırım, İstanbul,
Rağbet Yayınları, 2006, s. 25-30
Enam Suresi, 107; Şuara Suresi, 48
Ğaşiye Suresi, 21-26
129
uygulamadığını; insanların hür iradeleriyle seçim yaptığını ve eyleme yöneldiğini
haber vermektedir.
Hz. Peygamberin vahye tabi sözleri, fiilleri ve onay verdikleri, itaat kapsamındadır,
mutlaktır ve bağlayıcıdır. Hz. Muhammed’in sünneti, Kurân-ı Kerim’i açıklamakta ve
tamamlamaktadır. 938 Kuran-ı Kerim, Allah ve resulünün sevgisinin en üstün sevgi
olması gerektiğini; duygu, düşünce ve eylemde onlara tabi olunacağını
hatırlatmaktadır. 939 “Bir gün Sevban yüzü sararmış, beti benzi solmuş, üzüntüsü
yüzünden okunur bir halde Hz. Peygamber’in yanına gelmişti. Resulüllah ona bu
halinin sebebini sorunca, Sevban: “Ey Allah’ın Resulü, ne bir hastalığım, ne bir acım
var. Fakat seni görmediğim zamanlar seni özlüyor ve senin yanına gelinceye kadar
şiddetli bir yalnızlık hissediyorum. Bu dünya böyle de, sonra ahireti hatırladım ve seni
orada hiç görememekten korktum. Çünkü ben biliyorum; sen diğer peygamberlerle
birlikte yüce mertebelere yükseltileceksin, ben cennete girersem herhalde aşağılarda,
senin mertebenden daha aşağıda bir yerde olacağım. Şayet cennete giremezsem zaten
ebediyen seni görmem bir daha mümkün olmayacak” dedi. Bunun üzerine Allahü
Teala şu ayet-i kerimeyi indirdi:940 “Kim Allah’a ve Resule itaat ederse işte onlar,
Allah’ın kendilerine lütuflarda bulunduğu peygamberler, sıddikler, şehidler ve salih
kişilerle beraberdir. Bunlar ne güzel arkadaştır!” 941 Allah’a kulluk; sevgiyi, teslim
olmayı, hükme rıza göstermeyi, istikameti ve resulüne tabi olmayı gerektirmektedir.
Kişi, sevdiğine tabi olmakta; dünya ve ahirette ona yakınlık göstermekte; onlardan
yakınlık görmek istemektedir. Kişinin güzel kabul ettiği ve değer verdiği varlığa karşı
duygulanma halini ifade eden sevgi,942 hürmeti; hürmet, tabi olmayı gerektirmektedir.
Allah’ı ve resulünü sevmek imandandır; kitap ve sünnette övülenleri sevmek de iman
ve itaatin tezahürüdür. “Ebu Said b. El-Mualla bir gün mescitte namaz kılmaktayken
Hz. Peygamberin kendisini çağırdığını, fakat hemen icabet etmediğini, namaz bittikten
sonra Resulullah’ın yanına gittiğinde kendisine cevap vermemesinin sebebini
sorduğunda; “Namaz kılıyordum ya Resulallah” cevabına karşılık “Peki Allahü Teala,
peygamber sizi kendinize hayat verecek bir şeye davet ettiği (çağırdığı) zaman
938
939
940
941
942
Selahattin Polat, Hadis Araştırmaları, İstanbul, İnsan Yayınları, 2003, s. 310-312
Tövbe Suresi, 24
Bedreddin Çetiner, Fatiha’dan Nas’a Esbab-ı Nüzul I-II, C.: I-II, İstanbul, Çağrı Yayınları, 2010,
No: 1, s. 237
Nisa Suresi, 69; Ali Özek v.d., a.g.e., No: 2, s. 91-92
Asım Yapıcı, İslam’da Tövbe ve Dini Yaşayıştaki Rolü, İstanbul, Beyan Yayınları, 1997, s. 223
130
Alllah’a ve resulüne icabet ediniz,943 buyurmadı mı?”944 sorusuna muhatap olduğunu
anlatmaktadır. Bu hadis, “Peygamber size ne verdiyse onu alın, neyi de size yasak
ettiyse ondan vazgeçin.”
945
ayetiyle birlikte değerlendirildiğinde; peygamberin
sünnetine, emir ve yasaklarına titizlikle ve hemen uymanın gerekliliği anlaşılmaktadır.
Bir işin gecikmeli yapılmasıyla, duraksamadan ve hassasiyetle ifâ edilmesi arasında
önemli farklar vardır.
İslam’ın anlaşılması ve uygulanması için sünnete ihtiyaç vardır; Hz. Peygamber,
vahyin uygulayıcısıdır. 946 İslamiyet’in, kitap ve sünnette belirtildiği ve gösterildiği
şekliyle anlaşılması ve uygulanması gerekmektedir.
947
“Peygamberin ahlakı
(yaşayışı), Kurân’dan ibaretti.”948 Siyer-i nebi, vahiy bütünlüğünü sağlaması açısından
ilk andan itibaren sahabe tarafından kayıt ve koruma altına alınmış ve günümüze kadar
ulaştırılmıştır. 949 İslam’da inanç, bilgi boyutunda kalmaksızın duygu ve davranışa
dönüşmekte ve ahlaki sahada görünmektedir.950 Ahlak, uygulamanın güzelleştirilmesi
anlamını içermekte, şekilden öte, ruha hitap ve sirayet etmektedir.951 Sünnette yer alan
kesin hüküm, Kurân-ı Kerim’deki beyan gibidir; kitaptaki hükümleri tasdik eden,
sünneti de kabul etmiş sayılmaktadır.952 “Bana Kurân ve onunla beraber onun gibisi
(sünnet) verildi.”953 hadisi, kaynağı ilahi olan Kurân-ı Kerim ve sünnet arasında ayrım
yapılamayacağını vurgulamaktadır. Sünnetin de Kurân-ı Kerim gibi teşri kaynağı
olduğu birçok ayetten anlaşılmaktadır.954 İslam’a göre kurtuluş imanda,955 amellerin
değeri Kuran’a ve sünnete uygunluktadır. Tüm dünyaya yayılmış olmalarına rağmen
Müslümanların kendilerini tek bir ümmet olarak hissetmelerinin sebebi, inanç ve amel
943
944
945
946
947
948
949
950
951
952
953
954
955
Enfal Suresi, 24
Buhari, Tefsir Sure, 1; Ebu Davud, Vitr, 15; Tirmizi, Sevabü’l-Kurân, 1; Nesai, İftitah, 26
Haşr Suresi, 7
Abdullah Aydınlı, “Sünnetin Geçmişte ve Günümüzde İhmali Meselesi”, Atatürk Üniversitesi
İlahiyat Fakültesi Dergisi, S.: 8, 1998, s. 281-302
Celaleddin Vatandaş, Tevhid ve Değişim, s. 75-76
Müslim, Müsafirin, 39; Ebu Davud, Tatavvu, 26; Nesai, Kıyamu’l-Leyl, 2
Hayati Yılmaz, Toplumsal Dönüşümde Sünnet, İstanbul, Rağbet Yayınları, 2004, s. 52-60
Recep Kılıç, Ahlakın Dini Temeli, Ankara, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, 1992, s. 163
Muhammed Hamidullah, Kurân-ı Kerim Tarihi, Çev.: Abdülaziz Hatib, Mahmut Kanık, İstanbul,
Beyan Yayınları, 2005, s. 30
İmam Şafii, er-Risale, Çev.: Ubeydullah Dalar, Ankara, Nur Yayınları, t.y., s. 32-33
Ebu Davud, Sünnet, 5
Ali İmran Suresi, 32, 132; Nisa Suresi, 13, 14, 59, 64, 65, 80; Maide Suresi, 92; Enfal Suresi, 1, 13,
20, 24, 27, 46; Tövbe Suresi, 63, 71, 120; Nur Suresi, 48, 51, 52, 54; Şuara Suresi, 108, 110, 126,
131, 144, 150, 163, 179; Necm Suresi, 3-4
Ali İmran Suresi, 91; Maide Suresi, 5; Asr Suresi, 1-3
131
birlikteliğini sağlayan, ortak bir hayat tarzı geliştiren, sünnettir.956 İslam toplumunu
ifade etmek üzere Ehl-i Sünnet kavramının kullanılması, sünnetin etkisini ve
belirleyiciliğini gösteren önemli ve yerinde bir kullanımdır.957
“Biz o kitapta hiçbir şeyi eksik bırakmadık.”,958 “Bugün sizin için dininizi kemale
erdirdim. Size nimetimi tamamladım ve sizin için din olarak İslam'ı seçtim” 959
ayetlerinden, peygamber olmadan Kurân-ı Kerim’i anlama ve uygulamanın mümkün
olduğunu anlamak doğru değildir. “Bana itaat eden Allah’a itaat etmiş olur. Bana isyan
eden Allah’a isyan etmiş olur.”, 960 “Sakın sizden birini, koltuğuna gerilmiş bir
vaziyette, benim emrettiklerimden bir emir veya nehyettiklerimden bir yasak
kendisine ulaştığında, “böyle bir şey bilmiyorum, biz Allah’ın kitabında ne bulursak
ona tabi oluruz” derken bulmayayım.”, 961 “Dikkat ediniz! Allah resulünün haram
kıldığı şey, Aziz ve Celil olan Allah’ın haram kıldığı şey gibidir.”962 ayet ve hadisleri,
peygamberin vahiy dışında konuşmadığı ve eylemediğini hatırlatmakta; Allah’ın
rızasına ulaşmak için elçisine ittiba emredilmektedir. Kitapta birçok hüküm genel bir
çerçevede sunulmakta, hükümler peygamber aracılığıyla uygulama alanına
aktarılmakta; peygambere itaat, Allah’a itaat sayılmaktadır. Hz. Peygamberin, Kurânı Kerim’in çerçevesini belirlediği hükümlere, tebliğ kapsamında yeni hükümler
koyabileceği, ayet963 ve hadislerde964 açıklanmakta ve örneklendirilmektedir. Namaz,
oruç, hac, zekat gibi bir çok ibadet bizzat Hz. Peygamber tarafından insanlara
açıklanmış ve uygulaması gösterilmiştir. Kutlu elçinin tatbiki ve açıklaması olmadan
yaratıcıya kulluk, dinin hayata aktarılması mümkün olmamakta; Hz. Peygambere itaat
farziyetini korumaktadır.
Hz. Peygamberi sevmek, iman ve itaat konusudur; 965 fakat sevginin de bir
ölçüsü ve sınırı vardır. Resullerin, dinin içeriğiyle uyumlu olmayan ölçüsüz sevgi ve
956
957
958
959
960
961
962
963
964
965
Ebu’l-Ala Mevdudi, Sünnetin Anayasal Niteliği, Çev.: Nedim Asrar, İstanbul, Bengisu Yayınları,
1997, s. 23-24
Hayati Yılmaz, “Bir Hadisçinin Bireysel ve Toplumsal Eğitim Projesi, Nevevi ve Riyuazü’sSalihin’i Okumak”, Sakarya Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, C.: 8, S.: 14, 2006, s. 67-88
Enam Suresi, 38
Maide Suresi, 3
Buhari, Cihad, 109, Ahkam, 1; Müslim, İmare, 32, 33; Nesai, Beyat, 27; İbni Mace, Mukaddime,
1, Cihad, 39
Tirmizi, İlim, 10; Ebu Davud, Sünnet, 5; İbni Mace, Mukaddime, 2
Tirmizi, İlim, 10; İbni Mace, Mukaddime, 2
Araf Suresi, 157
Buhari, Hayz, 20, Tıp, 57; Müslim, Sayd, 11; Tirmisi, Taharet, 97; Savm, 67; Ebu Davud, Taharet,
104, Sünnet, 5
Buhari, İman, 8, Eyman, 3; Müslim, İman, 69, 70; Nesai, İman, 19; İbni Mace, Mukaddime, 9
132
tazim ile ilah yerine konulması, şirk ve aşırı yüceltme örneğidir, dinen
yasaklanmaktadır. 966 Elçilik vasfının hafife alınması, resullerin postacı konumuna
düşürülmesi de aşırılığın indirgemeci boyutuna örnektir, dinen yasaklanmaktadır.967
Elçilerin ilahlık seviyesinde aşırı yüceltilmesi ve onları değersizleşmeye matuf
indirgemeci tasavvur, peygamberlerin model ve ölçü olma imkanını ortadan
kaldırmakta, vahyin içeriğiyle örtüşmemektedir. Peygamber sevgisi iman konusudur;
fakat bu sevgi ilahlık seviyesinde değildir.968 Hadislerde peygamberlerin aşırı övgüyle
ilah seviyesine çıkartılması yasaklanmakta, vahyin önemi hatırlatılmaktadır. 969
Allah’a kulluk, O’nun zatı ve uluhiyetine yöneliktir; peygambere itaat, Allah’ın
emri970 ve izniyle 971 Allah’ın rızasına ulaşmak için yapılmaktadır. İslamiyet, işlerin
ihlas ve samimiyetle yapılmasını emretmektedir. 972 “"(Bazı insanlar:) "Allah'a ve
Peygamber'e inandık ve itaat ettik" diyorlar; ondan sonra da içlerinden bir grup yüz
çeviriyor. Bunlar inanmış değillerdir." 973 ayeti, imanın sözden ibaret olmadığını,
imanın
hakikatinde
teslimiyet
olduğunu,
samimiyet
ve
sadakatle
itaati,
vurgulamaktadır. “De ki: Allah'a itaat edin; Peygamber'e de itaat edin. Eğer yüz
çevirirseniz şunu bilin ki, Peygamberin sorumluluğu kendisine yüklenen (tebliğ
görevini yapmak), sizin sorumluluğunuz da size yüklenen (görevleri yerine
getirmeniz) dır. Eğer ona itaat ederseniz, doğru yolu bulmuş olursunuz. Peygambere
düşen, sadece açık seçik duyurmaktır." 974 ayeti, elçilerin ve onlara uyanların
sorumluluklarını ayrı ayrı zikretmektedir.
Resule itaat, Allah’a imanın ve bağlılığın gereğidir; insan, rabbine ancak
elçisinin bildirdiği şekilde ibadet ve itaat edebilmektedir. “Verilen söz, sorumluluğu
gerektirir.”975 Kelime-i şehadet ile Allah’a verilen söz, resule itaati; Hz. Peygambere
itaat ise sünnete uymayı gerektirmektedir. İlahi mesajları en iyi bilen ve uygulayan
966
967
968
969
970
971
972
973
974
975
Maide Suresi, 17; 73, 75; Meryem Suresi, 88-93
Mustafa İslamoğlu, Üç Muhammed: İki Tasavvur Bir Gerçek, 14. Baskı, İstanbul, Denge
Yayınları, 2006, s. 43-45, 66-67
Tövbe Suresi, 24; Ali Osman Ateş, Kurân ve Hadislere Göre Şeytan, İstanbul, Beyan Yayınları,
1995, s. 70-71
Buhari, Enbiya, 48
Nisa Suresi, 59
Nisa Suresi, 64
Hüseyin Atay, Kurân’a Göre İslam’ın Temel Kuralları, Ankara, Gelişim Yayınları, 1981, s. 1516
Nur Suresi, 47
Nur Suresi, 54
İsra Suresi, 34
133
peygamberler, ümmetleri ve insanlık için en ideal örnek olmaktadır. Allah’a ve
resulüne itaat, mutlak itaat kapsamındadır; onların belirlediği konularda müminin
tercih etme hakkı yoktur,976 içlerinden herhangi bir sıkıntı duymaksızın onlara tam bir
teslimiyetle teslim olması gerekmektedir.977 Kurân-ı Kerim, kulluğun zirvesinde yer
alan Hz. Peygamberin üstün bir ahlaka sahip olduğunu 978 ve O’na itaat edilmesini
emretmektedir.
2. 8. 3. Ülü’l-Emr
Sözlükte “emir sahipleri” anlamına gelen ülü’l-emr, yönetimde yetkili ve görevli
kimseleri ifade eden Kurâni bir kavramdır. 979 Dini terminolojide devlet başkanı ve
otorite sahibi üst yöneticiler için kullanılan ülü’l-emr, Kurân-ı Kerim’de iki yerde
geçmektedir. 980 Hadislerde ülü’l-emr kavramı yerine halife, 981 emir, 982 imam, 983
reis,984 sultan985 kelimeleri de kullanılmaktadır.986 Veliy kelimesinin, yönetmek, işin
sorumluluğunu ve idaresini üstlenmek anlamı dikkate alınarak, ülü’l-emr yerine
veliyyü’l-emr terkibi de kullanılmaktadır. 987 Kurân-ı Kerim, kâinatın ve olayların
hakimi olmasına işaret ederek, kadiri mutlak olan Allah’ın veli olmasını çokça
zikretmektedir.988 Ülü’l-emr, velayeti sebebiyle insanları yönetme yetkisine sahip bir
otoritedir.
Ayette geçen ülü’l-emrin, raşit halifeler ve sahabe olduğu hakkında farklı görüşler
ileri sürülse de ulemanın çoğu bu kelime ile kast edilenlerin; devlet başkanı, onun
976
977
978
979
980
981
982
983
984
985
986
987
988
Ahzab Suresi, 36
Nisa Suresi, 65
Kalem Suresi, 4
Talip Türcan, “Ülü’l-Emr”, T. D. V. İslam Ansiklopedisi, No: 42, s. 295-297; Vecdi Akyüz,
Kurân’da Siyasi Kavramlar, İstanbul, Kitabevi, 1998, s. 135
Nisa Suresi, 59, 83
Müslim, İmare, 61
Buhari, Cihad, 109, Ahkam, 1
Müslim, İmare, 46, Fiten, 1; Nesai, Beyat, 25; İbni Mace, Cihad, 39
Buhari, Menakıbu’l-Ensar, 26, Tefsir Sure (31), 2; Müslim, İman, 5; İbni Mace, Fiten, 25
Ebu Davud, Nikah, 19; İbni Mace, Nikah, 15
Camal Ağırman, “Sünnette İtaat”, Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Doktora
Tezi, 1995, s. 238; Beşir Eryarsoy, İslam Devlet Yapısı, İstanbul, İşaret Yayınevi, 1988, s. 120125
Sıddık Baysal, “Ulu’l-Emr Kavramı”, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yüksek
Lisans Tezi, 2006, s. 140; Talip Türcan, a.g.e., s. 295-297
W. Montgomery Watt, Hz. Muhammed’in Mekke’si, Ankara, Bilgi Vakfı Yayınları, 1995, s. 41
134
yetkilendirdiği yönetici ve komutanlar ile alimleri kapsadığını belirtmektedir. 989
Toplumda söz sahibi, itaat edilmesi gereken, alanında bilgin olan bu kişiler, yetki ve
ehliyetleriyle diğer insanlardan ayrılmaktadır. Şii bilginlere göre ayette geçen ülü’lemr; Allah’a giden yol olarak kabul edilen imamlardır.990 Şiiler, ayette ülü’l-emr ile
ilgili herhangi bir kayıt olmadığından, imamların masum olduğunu iddia etmektedir.
İsmet; peygamberlerin, risalet ve tebliğ görevlerine zarar vermemek için Allah
tarafından günahlardan korunmasıdır.991 İslam alimleri, risalet için ismet sıfatının bir
gereklilik olduğunda ve peygamberlerin masum olduğunda icma etmektedir.992 Nisa
Suresi’ndeki ayetin son kısmında yer alan “Herhangi bir hususta anlaşmazlığa
düştüğünüz takdirde, Allah'a ve ahiret gününe gerçekten inanıyorsanız, onu Allah ve
resulüne arz edin.”993 buyruğu; sadece Allah’a ve resulüne itaatin mutlak ve zorunlu
olduğunu, diğer tüm itaatlerin maruf ile kayıtlı olduğunu, beyan etmektedir.
Peygamberler dışında hiçbir kimse masum değildir. Devlet başkanının masum olması
şart olmadığı gibi beşeri yönü düşünüldüğünde mümkün de değildir. Hz. Peygamberin
masumiyeti, elçiliği nedeniyledir, devlet başkanı olması nedeniyle değildir. “İtaat
ancak maruftadır.”, 994 “Allah’a masiyet olan hususta (kula) itaat yoktur.”, 995 “Ben
ümmetimin
hesabına
başlarına
geçecek
sapık
imamlardan
korkarım.”,
996
hadislerindeki ölçü ve açıklamalar göstermektedir ki nebiler dışındaki her insan hata
ile malüldür, günah işleyebilir, masum değildir.
Ülü’l-emrin kim-liği kadar, ona nasıl itaat edileceği de önem arz etmektedir; usûl,
asıldan mukaddemdir. Ehli Sünnete göre imamın adil ve ehliyet sahibi olması şarttır,
ismet şart değildir; halife, içtihadında yanılabilmektedir. “Kendilerine güvenlik (barış)
veya korku (savaş) ile ilgili bir haber geldiğinde onu yayarlar. Halbuki onu
peygambere ve içlerinden yetki sahibi kimselere götürselerdi, elbette bunlardan, onu
değerlendirip sonuç (hüküm) çıkarabilecek nitelikte olanları onu anlayıp bilirlerdi.
989
990
991
992
993
994
995
996
Ali Özek v.d., a.g.e., No: 2, s. 86-89; Seyyid Ebu’l Ala Mevdudi, İslam’da Hükümet, Çev.: Ali
Genceli, Ankara, Hilal Yayınları, 1976, s. 248
İbn Babeveyh, Ebu Cafer el-Kummi, İ’tikadatü’l-İmamiyye, Çev.: Ethem Ruhi Fığlalı, Ankara,
Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Yayınları, 1978, s. 109
Cürcani, a.g.e., s. 131; Zebidi, a.g.e., No: 8, s. 399
Tehanevi, a.g.e., No: 2, s. 1047-1078
Nisa Suresi, 59
Buhari, Ahkam, 4, Ahad, 1, Megazi, 59; Müslim, İmare, 39, 40; Ebu Davud, Cihat, 87, Nesai, Beyat,
34
Müslim, İmare, 39; Ebu Davud, Cihat, 87; Nesai, Beyat, 34
Tirmizi, Fiten, 51; Ebu Davud, Fiten, 1; İbni Mace, Fiten, 9
135
Allah'ın size lütfu ve merhameti olmasaydı, pek azınız hariç, muhakkak şeytana
uyardınız.” 997 ayetinde zikredilen ülü’l-emrin, herhangi bir meselede söz sahibi,
yetkili ve uzman kimse olduğu anlaşılmaktadır.998
İnsanların bir araya gelerek düzenli ve cemiyet halinde yaşaması zaruridir. 999
Adaletin tesisi, hükümlerin infazı, ülke sınırlarının korunması, vergilerin toplanması
ve düzenin sağlanması gibi birçok hayır ve maslahatın gerçekleşmesi, devletin ve
imamın
varlığına
bağldır.
1000
“Hepiniz
çobansınız,
güttüklerinizden
sorumlusunuz.”1001 nebevi öğretisinden hareketle; toplumun en alt kademesinden en
üst katmanına kadar, sorumlu olduğu insanlar hakkında hak ve yetki sahibi olanların
ülü’l-emr kapsamında mütalaa edilmesi mümkün hale gelmektedir. Hadiste geçen rai
kelimesi lügatte, güvenilen, koruyan, idaresi altındakileri gözeten ve onların iyiliğini
isteyen anlamındadır.1002 Yönetici, Allah’a karşı sorumlu olduğunu unutmadan, dinin
belirlediği sınırları dikkate alarak halkın hayrı ve rafahı için çalışan, emaneti
korumakla mükellef olan kimsedir. 1003 Devlet başkanı, dinde olmayan yeni bir şey
ortaya koymamakta,1004 helal ve haramı değiştirmemektedir; onun görevi İslamiyet’i
en güzel şekilde uygulamaktır. Halkın ülü’l-emre itaati mutlak olmadığı gibi,
yöneticinin hak ve yetkileri de mutlak değildir; İslam ve maruf ile sınırlı ve
kayıtlıdır. 1005 Ülü’l-emre itaati emreden ayetin 1006 nüzul sebebi tefsirlerde şöyle
açıklanmaktadır: “Hz. Peygamber bir gruba (seriyye) askeri görev vermiş, başlarına
997
998
999
1000
1001
1002
1003
1004
1005
1006
Nisa Suresi, 83
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır, a.g.e., No: 2, s. 1403
İbni Haldun, a.g.e., No: 1, s. 554-555
Sadüddin Mesud b. Ömer Taftazani, Şerhu’l-Akaid: Kelam İlmi ve İslam Akaidi, Çev.:
Süleyman Uludağ, İstanbul, Dergah Yayınları, 1982; s. 82; Bağdadi, a.g.e., s. 271; Abdulkadir
Udeh, İslam ve Siyasi Durumumuz, Çev.: M. Beşir Eryarsoy, İstanbul, Pınar Yayınları, 1989, s.
33; Roger Garaudy, İslam ve İnsanlığın Geleceği, Çev.: Cemal Aydın, İstanbul, Pınar Yayınları,
1990, s. 125
Buhari, Nikah, 81, 90, Ahkam, 1, Cuma, 11, Cenaiz, 33, İstikraz, 20, İtk, 17, 19, Vesaya, 9; Müslim,
İmare, 20; Ebu Davud, İmare, 1
İbni Manzur, a.g.e., No: 14, s. 325-326; Zebidi, a.g.e., No: 10, s. 152; Cevheri, a.g.e., No: 6, s.
2358-2359
Seyyid Ebu’l Ala Mevdudi, Hilafet ve Saltanat, Çev.: Ali Genceli, İstanbul, Hilal Yayınları, 1972,
s. 71
Buhari, İtisam, 2, Büyu, 60, Sulh, 5; Müslim, Akdiyye, 17, 18; Ebu Davud, Sünnet, 5, İbni Mace,
Mukaddime, 2
Muhammed Esed, İslam’da Yönetim Biçimi, Çev.: M. Beşir Eryarsoy, İstanbul, Yöneliş Yayınları,
1995, s. 92; J. Cavid İkbal, “İslam’da Devlet Kavramı”, İslami Siyaset Teorisi ve Sorunlar,
Çev.: Halim Sırçancı, İstanbul, Ekin Yayınları, 1997, s. 58; Seyyid Abdullah Cemaleddin, İslamda
İdari Siyaset, Thk.: A. Kadir Kabakçı, Çev.: Erol Bayraktar, İstanbul, Hira Yayınları, t.y., s. 3637
Nisa Suresi, 59
136
da Abdullah b. Huzafe’yi geçirmişti. Abdullah bir sebeple öfkelenmiş, emri
altındakilere odun toplayıp yakmalarını, ateş olunca da içine girmelerini emretmişti.
Emri alanlar tereddüt içinde kaldılar. Bir kısmı “Komutana (ülü’l-emre) itaat edilir”
diye ateşe girmeye teşebbüs ediyorlar, bir kısmı ise “bu itaatin, buyruğun meşru
olmasına bağlı bulunduğunu” düşünerek onları engelliyorlar, “Biz ateşten kaçarak
Peygambere katıldık” diyorlardı. Bu çekişme devam ederken ateş söndü, seferden
dönünce durumu Resulullah’a arzettiler. “Ateşe girseydiler kıyamete kadar ondan
kurtulup çıkamazlardı. İtaat ancak meşru emre olur” buyurdu.”1007 Ayet, nüzul sebebi
ile birlikte değerlendirildiğinde; her şeyden evvel Müslüman’ın ilahi öğretilerle
mukayyet olduğunu, itaat edenin de edilenin de hak ve sorumlulukları bulunduğunu,
insanın hür iradesi ve tercihlerinden mesul olduğunu, her bir insan tekinin öncelikle
kendi yaptıklarından hesaba çekileceğini, doğru ve ölçüleri belirlenmiş itaatin huzur
ve kurtuluşa vesile olduğunu, ifrat ve tefrit ile dengesi bozulmuş yanlış itaatin her iki
dünyada hüsrana sebep olacağını, vahye göre muhasebe edilmeyen mukayyet itaatin
istismara konu olabileceğini, akıl, düşünce ve iradenin dinin anlaşılması ve
uygulanmasındaki rolünün mühim olduğunu, söylememiz mümkündür.
Adalet, 1008 emanet, 1009 istikamet, 1010 Allah’ın indirdikleriyle hükmetmek, 1011
istişare,1012 sorumluluk,1013 iyilik ve takvada yardımlaşmak,1014 muhasebe1015 Kurân-ı
Kerim’de yönetimin temel ilkeleri olarak zikredilmektedir. Kurân-ı Kerim’de ülü’lemr ile ilgili iki ayet olsa da, hadislerde daha detaylı açıklamalar bulunmaktadır. “Kim
bana itaat ederse şüphesiz Allah’a itaat etmiş, kim de emirime itaat ederse kuşkusuz
bana itaat etmiş olur. Kim bana karşı gelirse şüphesiz Allah’a karşı gelmiş, kim de
emirime karşı gelirse kuşkusuz bana karşı gelmiş olur”,1016 “Dinleyin ve itaat edin!
Üzerinize tayin olunan vali/yönetici, başı siyah kuru üzüm gibi Habeş’li bir köle olsa
1007
1008
1009
1010
1011
1012
1013
1014
1015
1016
Buhari, Megazi, 59, Ahkam, 5; Müslim, İmare, 39
Nahl Suresi, 90; Nisa Suresi, 58, 135; Enam Suresi, 152; Maide Suresi, 9; Araf Suresi, 29; Hadid
Suresi, 25; Sad Suresi, 26, Şura Suresi, 15, ; A. Selçuk Özçelik, İslam Hukukuna Göre Devlet ve
Fert Münasebetleri, İstanbul, Fakülteler Matbaası, 1955, s. 548; Abdulhalık Mustafa Nevin, İslam
Siyasi Düşüncesinde Muhalefet, Çev.: Vecdi Akyüz, İstanbul, İz Yayınları, 1990, s. 94
Nisa Suresi, 58
Hud Suresi, 12; Şura Suresi, 15; Tövbe Suresi, 119; Ahzab Suresi, 70
Nisa Suresi, 60, 65, 105; Maide Suresi, 45, 49-50; Ahzab Suresi, 36
Ali İmran Suresi, 159; Şura Suresi, 38
İsra Suresi, 34
Maide Suresi, 2; Mümtehine Suresi, 12
Ali İmran Suresi, 104
Buhari, Cihad, 109, Ahkam, 1; Müslim, İmare, 32, 33; Nesai, Beyat, 27, Cihad, 39
137
bile, sizin aranızda Allah’ın kitabını uyguladığı müddetçe dinleyin ve itaat edin.”,1017
“Müslüman bir kimseye, kendisine masiyet (Allah’a isyan, günah hususlar)
emredilmediği müddetçe, hoşlandığı ve hoşlanmadığı (her) hususta (İslam devleti
yöneticisini) dinleyip ona itaat etmesi gerekir. Eğer masiyet emredilirse, ne dinlemek
vardır, ne de itaat!”,1018 “Allah'a isyan konusunda yaratılmışlara itaat edilmez.",1019
“Biz Allah resulüne kolaylıkta olsun zorlukta olsun, gönlümüzün hoşuna giden
hususlarda olsun, hoşa gitmeyen hususlarda olsun… dinleyip itaat etmeye… biat
ettik.”, 1020 “İmam, kalkandır; onun arkasında savaşılır onunla (düşmana karşı)
korunulur.”, 1021 “Her kim elini itaatten çekerse kıyamet gününde Allah’a hiçbir
hücceti olmadığı halde kavuşur. Her kim boynunda bir biat olmadığı halde ölürse, bir
nevi cahiliye ölümü üzere ölmüş olur.”,1022 “Allah, bir kula bir halkın başına geçmeyi
nasib eder de, öldüğünde sorumluluğundaki bu halkı aldatmış olarak ölürse, ona
Cenneti haram kılar.”,1023 “Ebu Zer anlatıyor: "Ey Allah'ın Resulü! dedim, beni memur
tayin etmez misin?" Bu sözüm üzerine, elini omuzuma vurdu ve sonra da: "Ey Ebu
Zer, sen zayıfsın, memurluk ise bir emanettir. (Hakkını veremediğin taktirde) kıyamet
günü rüsvaylık ve pişmanlıktır. Ancak kim onu hak ederek alır ve onun sebebiyle
üzerine düşen vazifeleri eksiksiz eda ederse o hariç" buyurdu.", 1024 “Allah’ın
gölgesinden başka hiçbir gölgenin bulunmadığı Kıyamet Günü’nde Allah’ın
gölgesinden faydalanacak yedi sınıf vardır, adil imam…,1025 "Size emirlerinizin en
hayırlıları kimlerdir, en şerirleri kimlerdir haber vereyim mi? Onların en hayırlıları
sizlerin sevgisine mazhar olanlar, sizleri sevenlerdir; lehlerinde hayırla dua edersiniz,
onlar da size hayır dua ederler. Ümeranızın şerirleri de sizin buğz ettiklerinizdir, onlar
da size buğz ederler, siz onlara lanet edersiniz, onlar da size lanet ederler.” 1026
Hadisler; topluma liderlik etmek ve onları yönetmek üzere yönetici atanmasının
gerekliliğini, ülü'l-emrin İslam ile yönetme sorumluluğunun bulunduğunu, insanların
1017
1018
1019
1020
1021
1022
1023
1024
1025
1026
Buhari, Ahkam, 4, Ezan, 54, 56; Müslim, İmare, 37; Nesai, Beyat, 27
Buhari, Ahkam, 4, Cihad, 108; Müslim, İmare, 38; Tirmizi, Cihad, 29; Ebu Davud, Cihad, 86;
Nesai, Beyat, 34; İbni Mace, Cihad, 40
Müslim, İmare, 38
Buhari, Ahkam, 43, Fiten, 2; Müslim, İmare, 41, 42; Nesai, Biat, 1-4
Buhari, Cihad, 109; Müslim, Salat, 88, İmare, 43; Ebu Davud, Cihad, 151; Nesai, Beyat, 30
Müslim, İmare, 58
Buhari, Ahkam, 8; Müslim, İman, 227, İmare, 21
Müslim, İmaret, 17; Ebu Davud, Vesaya, 4; Nesai, Vesaya, 10
Buhari, Ezan, 36, Zekat, 16, Rikak, 24, Hudud, 19; Müslim, Zekat, 91; Tirmizi, Zühd, 53; Nesai,
Kudat, 2
Tirmizi, Fiten, 77
138
ülü'l-emre itaatinin gerekli olduğunu ve itaatin İslam ile kayıtlı olduğunu mutlak
olmadığını, ülü'l-emre itaatin Allah’a ve resulüne itaatin gereği ve bir parçası
olduğunu, hatırlatmaktadır.
Mutlak anlamda emretme yetkisi Allah’a aittir; 1027 resule itaat, Allah’a itaattir.
Ülü’l-emre itaat, Allah ve resulüne iman ve itaatin bir neticesidir. Allah’a ve rsulüne
itaat, mutlak; ülü’l-emre itaat, mukayyettir. Ülü’l-emre itaati emreden ayette 1028
resulün tekil, emir sahiplerinin çoğul olması, ülü’l-emrin sadece devlet başkanı ile
sınırlandırılmadığına işaret etmektedir. Ayetin devamında, herhangi bir konuda ihtilaf
edildiğinde meselenin Allah’a ve resulüne arz edilmesi emri, Allah’a ve resulüne
itaatin mutlak olduğuna, ülü’l-emre itaatin mukayyet olduğuna delalet etmektedir.
Ülü’l-emre itaati emreden Nisa Suresi’nin 59. ayetinden önce, emnaetlerin ehline
verilmesinin ve adaletle hükmedilmesin emredilmesi, ülü’l-emre itaat konusu ile
yönetim ilkelerinin ilişkisini hatırlatmaktadır.1029 İslam tarihine bakıldığında, ilk halife
Ebu Bekir’in “Ben Allah’a ve resulüne itaat ettiğim sürece bana itaat ediniz, isyan
edersem bana hiçbir şekilde itaat etmeniz gerekmez.” 1030 sözü, ülü’l-emre itaatin,
Allah’a ve resulüne itaat ile mukayyet olduğu hakikatini ifade etmekte; hakimlerin,
hata gördüklerinde hükümdarların aleyhine karar vermeleri de bu manayı
pekiştirmektedir.1031
İnsanlığın dini tarihine bakıldığında, şirkin genelde insanların iyi niyetlerle ihdas
ettiği bidatlerden ortaya çıktığı görülmektedir. 1032 İnsanlar, İslam’ın belirlediği
ölçüden uzaklaştığında, ülü’l-emre itaatte de sapmalar meydana gelebilmektedir.
Hahamların ve rahiplerin rab edinilmesinden bahseden ayet 1033 ehli kitabın dindeki
tahrifatının yanlış itaatle gerçekleştiğini açıklarken, 1034 Müslümanları aynı hataya
düşmekten sakındırmakta; helal ve haramı belirleme yetkisinin mülk ve otorite
sahibine ait olduğunu, bu yetki kime verilirse onun rab kabul edildiğini
1027
1028
1029
1030
1031
1032
1033
1034
Araf Suresi, 54
Nisa Suresi, 59
Nisa Suresi, 58
Muhammed Hamidullah, İslam Peygamberi, Çev.: Salih Tuğ, C.: I-II, İstanbul, İrfan Yayınevi,
1980, No: II, s. 1181; Mustafa Asım Köksal, İslam Tarihi: Hz. Muhammed (a.s.) ve İslamiyet,
Mekke Devri, Medine Devri, C.: I-XI, İstanbul, Şamil Yayınevi, 1981, No: 11, s. 92
Muhammed Hamidullah, İslam’a Giriş, s. 174-175
Abdurrahman Azzam, Ebedi Risalet, Çev.: Hüsnü Erdem, İstanbul, Sönmez Matbaacılık, 1962, s.
66
Tövbe Suresi, 31
Ebu Cafer Muhammed b. Cerir et-Taberi, Camiu’l-Beyan an Te’vili Ayi’l-Kur’an, C.: I-XV, 3.
Bsk., Beyrut, Darü’l-Kütübi’l-İlmiyye, 1968, No: 14, s. 210; Tirmizi, Tefsir, 44
139
göstermektedir. 1035 Papazların rab olarak kabulünde, şefaat anlayışı da belirleyici
olmaktadır. 1036 Mümin, vahye tabi ve onunla kayıtlıdır; bireysel işlemlerinde ilahi
öğretilerle mükellef olduğu gibi devlet başkanına itaatte de aynı şekilde dinin
hükümlerine uymakla yükümlüdür. Halife, İslam ile hükmettiğinde ona itaat etmek;
Allah’ın va resulünün hükümleri dışındakilere davet ettiğinde, onu muhasebe etmek
Müslümaların vazifesidir.
inanırlar.”,
1038
1037
“Onların çoğu Allah'a ancak ortak koşarak
“Eğer yeryüzündekilerin çoğuna uyarsan seni Allah yolundan
saptırırlar. Onlar ancak zanna uyuyorlar ve onlar sadece yalan uyduruyorlar.”,1039 “De
ki: "Ben de ancak sizin gibi bir insanım, (Ne var ki) bana, ‘Sizin ilahınız ancak bir tek
ilahtır" diye vahyolunuyor. Kim Rabbine kavuşmayı umuyorsa yararlı bir iş yapsın ve
Rabbine ibadette kimseyi ortak koşmasın."1040 ayetleri ve “Ümmetim hakkında en çok
korktuğum şey, Allah’a ortak koşmalarıdır. Ben, güneşe, aya ve puta tapacaklarını
söylemiyorum. Fakat Allah rızası dışında yapılan amelleri ve gizli arzuları kast
ediyorum.” 1041 hadisi, insanlar inanmış olsa da kulluk ve itaatte Allah’ın rızasını
gözetmeksizin eylemde bulunabileceğini haber vermekte ve onları uyarmaktadır.
İtaatin konusu ve kapsamı tahrif edildiğinde, insanlar dinde aldanabilmekte, din
adına aldatılabilmektedir. “Şüphesiz Allah kafirlere lanet etmiş ve onlara alevli bir ateş
hazırlamıştır. Onlar, orada ebedi olarak kalacaklardır. Hiçbir dost, hiçbir yardımcı
bulamayacaklardır. Yüzlerinin ateşte bir yandan bir yana döndürüleceği gün, "Keşke
Allah'a ve Resüle itaat edeydik" diyecekler. Yine şöyle diyecekler: "Ey Rabbimiz! Biz
önderlerimize ve büyüklerimize itaat ettik de bizi yoldan saptırdılar." "Ey Rabbimiz!
Onlara iki kat azap ver ve onları büyük bir lanete uğrat."1042 ayetleri, din adına aldatan
ve aldananların hazin sonlarından haberler vermekte, itaatin doğru anlaşılmasının ve
anlatılmasının önemine işaret etmektedir.
İslamiyet, Hristiyanlık’ta olduğu gibi insanın dünyasını maddi ve manevi alan
olarak ayırmamakta; kâinatın her alanında tevhit ilkesinin geçerli olduğunu beyan
1035
1036
1037
1038
1039
1040
1041
1042
Nadim Macit, a.g.e., s. 165; Muhammed Hamidullah, İslam’a Giriş, s. 92
Enver Baytan, Hristiyanlık Üzerine Tetkikler II Uluhiyet Peygamberlik ve Amentü, İstanbul,
Ahmet Sait Matbaası, 1966, s. 41; George Barker, Onun İzinde Hristiyanlık ve Laiklik Tarihi,
İstanbul, Zafer Matbaası, 1985, s. 85-86
Seyyid Ebu’l Ala Mevdudi, Hilafet ve Saltanat, s. 75
Yusuf Suresi, 106
Enam Suresi, 116
Kehf Suresi, 110
İbni Mace, Zühd, 21
Ahzab Suresi, 64-68
140
ederek, insanı ve hayatı bir ve bütün olarak değerlendirmektedir. 1043 Din, insan
hayatının her alanını doğrudan etkilemekte, 1044 bireysel ve toplumsal meşruiyet
ölçekleri sunmaktadır.1045 Kurân-ı Kerim, bireysel ve toplumsal hayatın içinde ve aktif
haldedir. 1046 Hristiyanlık’ta görülen kilise-devlet çatışması, Allah’tan başka bir
otoritenin kabul edilmediği ve ruhban sınıfının bulunmadığı İslamiyet’te yoktur.1047
Dinin hükümleri, bireysel olduğu kadar toplumsal emir ve yasakları da kapsamaktadır.
İslam alimlerince dinin gayesi olarak kabul edilen; akıl, din, can ve malın muhafaza
edilmesi; zulmün ortadan kaldırılması, adaletin tesis edilmesi ancak devlet otoritesiyle
mümkün olabilmektedir. İnsanların, kargaşadan uzak, bir düzen içerisinde
yaşayabilmesinin teminatı devlettir.1048 İslam’da ruhban sınıfı ile insanlara tahakküm
eden ruhani bir otorite bulunmamakta; insan, aklı ve hür iradesiyle eylemde
bulunabilmektedir. 1049 İslamiyet’te ülü’l-emre itaatin ölçüsü; Kurân-ı Kerim ve
sünnettir. Ülü’l-emre itaat, yanlış anlaşıldığında ve kötü uygulandığında, kula ibadet
haline dönüşebilmektedir.
İmam Eşari, Ehli Sünnet alimlerinin çoğunun ülü’l-emre itaatin gerekliliği
hususunda icma ettiğini bildirmektedir. 1050 İslam alimleri devlet başkanında olması
gereken şartları; Müsülüman olmak, baliğ ve akıllı olmak, hür ve adil olmak, içtihat
yapabilecek bilgiye sahip olmak, sağlıklı olmak, halkı yönetme ve gözetmede ileri
görüşlü ve iradeli olmak, Kureyş kabilesine mensup olmak şeklinde saymaktadır. 1051
Halifelikte Kureyşli olmayı, zorunlu bir şart değil, tercih sebebi kabul edenler vardır.
İslamiyet, belli bir şahsı ülü’l-emr olarak tayin etmemekte; halife olma şartlarını
taşıyan herkes bu göreve talip olabilmektedir. Yöneticinin hak ve yetkileri olduğu gibi,
1043
1044
1045
1046
1047
1048
1049
1050
1051
Erol Güngör, İslam’ın Bugünkü Meseleleri, İstanbul, Ötüken Yayınları, 1983, s. 51; Nur Vergin,
Din ve Devlet İlişkileri, Din Toplum ve Siyasal Sistem, İstanbul, Bağlam Yayınları, 2000, s. 110
Erol Güngör, Türk Kültürü ve Milliyetçilik, İstanbul, Ötüken Neşriyat, 1995, s. 175-176;
Muhammed Hamidullah, İslam’a Giriş, s. 57
Mustafa Aydın, Değişim Sosyalojisi, İstanbul, Açılım Kitap, 2015, s. 544-545
Ahmet İnan, Çağdaş Eğemenlik Teorisi ile Kurân’ın Hakimiyet Kavramının Karşılaştırılması,
Ankara, Etüt Yayınları, 1999, s. 31
Sönmez Kutlu, “İmam Maturidi’ye Göre Diyanet-Siyeset Ayrımı ve Çağdaş Tartışmalarla
Mukayesesi”, İslamiyat, C.: 8, S.: 2, 2005, s. 55
Mehmet Niyazi, İslam Devlet Felsefesi, İstanbul, Ötüken Yayınları, 1999, s. 25; Muhammed
Gazali, İhya-u Ulumi’d Din, C.: I-III, Çev.: Ahmet Serdaroğlu, Ankara, Bedir Yayınları, 1974,
No: 1, s. 503; Mehmet Salmazzem, a.g.e., s. 183
Ahmed Hamdi Akseki, İslam Dini, Ankara, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları, 1975, s. 20
Ebü’l-Hasen el-Eşari, el-İbane, Çev.: Ramazan Biçer, İstanbul, Gelenek Yayınları, 2010, s. 153
Ebü’l-Hasen Ali b. Muhammed b. Habib el-Basri el-Maverdi, Ahkamü’s-Sultaniyye, Kuveyt,
Darü İbn-i Kuteybe, 1989, s. 5
141
sorumlulukları da bulunmaktadır. Devlet başkanının kendisi de diğer Müslümanlar
gibi İslam’ın hükümlerinden sorumludur; yaratıcıya kullukta herhangi bir ayrıcalığı
bulunmamakta, lider olduğundan mesuliyeti artmaktadır. İmamet, dinin korunması ve
işlerin yürütülmesi için ikame edilen bir kurumdur.1052 Emirlik; halkın ve halifenin
karşılıklı rızası ve tercihine dayalı bir sözleşmedir. Halife, İslam’ın hükümlerini
uygulayan ve yaratanın davetini cihana taşıyandır; hilafet, beşeri bir sistemdir, ilahi
bir devlet değildir. İslam tarihi incelendiğinde, beşeri olan devlet sisteminin bir
neticesi olarak, bireysel insani hatalara da rastlanabilmektedir. Ehli Sünnet alimleri,
aynı anda bir halifenin varlığını zorunlu görmektedir.
1053
Üç kişiyle yapılan
yolculukta, tevhit esasına uygun olarak, birinin yönetici belirlenmesini tavsiye eden
İslamiyet, devlet yöneticisinin de tek olmasını emretmektedir.1054 Kadının ülü’l-emr
olması, İslam’ın ilk dönemlerinden itibaren değişik şekillerde yorumlanmaktadır.
Peygamberlerin hepsinin erkek olması, Müslümanların tarihi tecrübesi, görevin
hususiyeti, mahremiyet ve dini liderlik bakımından, kadının halife olamayacağını
söyleyenler çoğunluktadır. 1055 Kadının seçme hakkına sahip olmasında ve devlet
başkanlığı hariç diğer görevlere atanmasında, ihtilaf bulunmamaktadır.
İslam alimleri, devlet başkanının dine muhalif söz ve eylemlerinde kendisine itaat
edilmeyeceğini söylemekle birlikte, bu durumda nasıl hareket edileceği ile ilgili farklı
görüşler belirtmişlerdir. 1056 İslamiyet, ülü’l-emre sınırsız bir hükmetme yetkisi
vermediği gibi halkın ona koşulsuz itaat etmesini de emretmemektedir. 1057 Kurân-ı
Kerim’de insanın başıboş ve sorumsuz olarak yaratılmadığı, 1058 yönetici ve halkın
belirli hak, yetki ve sorumlulukları bulunduğu hatırlatılmaktadır. 1059 “Onlar öyle
kimselerdir ki, şayet kendilerine yeryüzünde imkan ve iktidar versek, namazı dosdoğru
kılar, zekatı verir, iyiliği emreder ve kötülüğü yasaklarlar. Bütün işlerin akıbeti Allah'a
1052
1053
1054
1055
1056
1057
1058
1059
Maverdi, a.g.e., s. 5; İbni Haldun, a.g.e., No: 1, s. 481
Maverdi, a.g.e., s. 7-9
Müslim, İmare, 46, 59, 60, 61; Ebu Davud, Fiten, 1; Nesai, Beyat, 25; İbni Mace, Fiten, 9
Bekir Topaloğlu, İslam’da Kadın, İstanbul, Yağmur Yayınları, 1973, s. 273; Abdullah b. Ömer b.
Süleyman ed-Demici, el-İmametü’l-Uzma İnde Ehli’s-Sünne ve’l-Cemaa, Riyad, y.y., 1987, s.
243-247
Nevzat Kösoğlu, Devlet, İstanbul, Ötüken Yayınları, 1997, s. 117-118
Mehmet Salmazzem, a.g.e., s. 184; Fehmi Cedan, Çağdaş Arap Dünyasında İslami Yönetim
Tartışmaları, Çev.: Mehmet Yolcu, İstanbul, Yöneliş Yayınları, 1989, s. 30; Abdulkadir Udeh,
a.g.e., s. 33
Fazlurrahman, Ana Konularıyla Kurân, s. 35
Kıyamet Suresi, 36; Kehf Suresi, 48; İsra Suresi, 71; Zilzal Suresi, 7-8
142
aittir.”
1060
mükelleftir.
İnsanlar, bulunduğu mevkinin sorumluluğunu yerine getirmekle
1061
Ülü’l-emre itaat, imamın meşru olması ve marufu emretmesi
durumunda muteberdir ve gereklidir.
1062
Halife, İslam’ın öngördüğü şartları
taşımıyorsa veya masiyeti emrederse ona itaat edilmemektedir; devlet başkanına
kayıtsız ve şartsız bir teslimiyet ve itaat söz konusu değildir.1063 Ülü’l-emre itaatin
günah kabul edildiği durumlar, isyan etmeyi gerektirmemekte;1064 halktan, nasihat ile
yöneticiyi muhasebe etmesi, denetlemesi ve yöneticiyle olan ahdine riayet etmesi
istenmektedir. Ehli sünnete göre; devlet başkanı, halkı İslam ile yönetmeye devam
ettiği sürece, kendisinde bazı yanlışlar bulunsa da sabretmek ve hakkı tavsiye etmek
gerekmektedir.1065
Hem ilahi hem beşeri itaatte; sevgi ve samimiyet, mükellefin gücü ile orantılı olma,
devamlılık, kolaylık ve itidal prensipleri önem arz etmektedir. “Hz. Peygamber,
Mekke’nin fethinden sonra İslam’a davet amacıyla Halid b. Velid’i, 350 kişilik bir
ordunun komutasında Beni Cezime kabilesi üzerine gönderdi. 18 kabile mensubunun
“Dinimizi değiştirdik” sözleriyle Müslüman olduklarına ikna olmayan Halid b. Velid,
onların öldürülmesini emretti. Bunun üzerine Süleymoğulları, ellerindeki esirleri
öldürdüler. Fakat başta Abdullah b. Ömer ve Ebu Huzeyfe’nin azatlısı Salim olmak
üzere ensar ve muhacirler bu emre karşı çıktılar; İslamiyet’i kabul ettiklerini
söyleyerek onları serbest bıraktılar. Bu haber Medine’ye ulaşınca Hz. Peygamber çok
üzüldü, “Allah’ım! Ben Halid’in yaptıklarından beriyim” dedi ve Hz. Ali’yi Cezime
kabilesine gönderip öldürülenlerin diyetlerini ödedi. Hz. Peygamber, Abdullah b.
Ömer’e de “Neden karşı geldin” dememiştir.” 1066 Dini uygulama ve tebliğ etme
yükümlülüğü herkes için geçerlidir; yönetici hata yaparsa kendisinin de uyarılması
gerekmektedir. “Kim bir kötülük görürse, onu eliyle değiştirsin. Şayet eliyle
değiştirmeye gücü yetmezse, diliyle değiştirsin. Diliyle değiştirmeye de gücü
1060
1061
1062
1063
1064
1065
1066
Hac Suresi, 41
Maruf Devalibi, İslam’da Devlet ve İktidar, Çev.: M. Said Hatiboğlu, İstanbul, Dergah Yayınları,
1985, s. 70
Maverdi, a.g.e., s. 5; Muhammed Ebu Zehra, İslam’da Siyasi ve İtikadi Mezhepler Tarihi, Çev.:
Ethem Ruhi Fığlalı, Osman Eskicioğlu, İstanbul, Yağmur Yayınların, 1970, s. 38-39; Ejder
Okumuş, Meşruiyet Ekseninde Din ve Devlet, İstanbul, Pınar Yayınları, 2003, s. 185
Abdülkerim Zeydan, İslam’da Fert ve Devlet Münasebetleri, İstanbul, Kayıhan Yayınları, 1978,
s. 149-150; Abdulhalık Mustafa Nevin, İslam Siyasi Düşüncesinde Muhalefet, Çev.: Vecdi
Akyüz, İstanbul, İz Yayınları, 1990, s. 183-185
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır, a.g.e., No: 2, s. 535
Abdulhalık Mustafa Nevin, a.g.e., s. 184
Buhari, Ahkam, 35
143
yetmezse, kalbiyle düzeltme cihetine gitsin ki, bu imanın en zayıf derecesidir.”1067
hadisinde zikredilen “münker gördüğünde” ifadesi, kötülüğü her kim işlerse
değiştirilmesini emretmektedir.
Hz. Peygamber, ülü’l-emre itaati önemle vurgulamaktadır: “Kim bana itaat
ederse, Allah'a itaat etmiş olur. Kim de bana isyan ederse Allah'a isyan etmiş olur.
Emire itaat eden, bana itaat etmiş olur, kim emire isyan ederse bana isyan etmiş
olur.”,1068 “Dinlemek ve itaat etmek her Müslümanın üzerine düşen bir görevdir.”,1069
“Başınıza kafası zeytin gibi simsiyah Habeşli bir köle dahi seçilse dinleyin ve itaat
edin.”1070 Ülü’l-emre itaatin resule ve nihayetinde Allah’a itaat kabul edilmesi, emri
ilk veren mutlak otoriteye iman, sadakat ve teslimiyetin gereğidir. Halifeye marufta
itaat,
dünyevi
maslahatlar
bakımından
zaruret,
Allah’a
kulluk
bilinciyle
değerlendirildiğinde sevap, kabul edilmektedir. İslamiyet’te Allah için yapılan her
meşru iş kıymetlidir;1071 tevhit inancı gereği dünyadaki hiçbir niyet ve eylem, inanç ve
itaatten bağımsız değildir.
2. 8. 4. Ebeveyn
İnsan, sosyal bir varlık olarak yaratıldığından, 1072 toplum içerisinde yaşamak
zorundadır.1073 Arapça’da ehl, âl, aile ve üsra kelimeleri ile ifade edilen aile; insanlık
tarihi kadar eski 1074 ama eskimeyen evrensel bir kurum, 1075 beşerin fıtratında yer
alan1076 hayat ve huzur merkezi,1077 toplumun temeli ve ayrılmaz bir parçası, dünyayı
1067
1068
1069
1070
1071
1072
1073
1074
1075
1076
1077
Müslim, İman, 78; Tirmizi, Fiten, 11; Nesai, İman, 17
Buhari, Cihad, 109, Ahkam, 1; İtisam, 2; Müslim, İmaret, 32, 33; Ebu Davud, Cihad, 163; Nesai,
Büyu, 30; İbni Mace, Mukaddime, 1, Cihad, 39
Buhari, Ahkam, 4
Buhari, Ahkam, 4
Enam Suresi, 160
Hucurat Suresi, 13; Mehmet Bahçekapılı, “Biyopsikososyal Açıdan Dinin Engellilik ve Farklı
Sağlık Problemleri Üzerindeki Etkisi”, Türkiye Din Eğitimi Araştırmaları Dergisi, S.: 1, 2016,
s. 37
Ali Coşkun, Sosyal Değişme ve Dini Normlar, İstanbul, Değerler Eğitimi Merkezi Yayınları,
2005, s. 35; Fatma Asiye Şenat, Olgu İle Algı Arasında İtaat, Konya, Çizgi Kitabevi, 2016, s. 215
Yümni Sezen, Sosyolojide ve Din Sosyolojisinde Temel Bilgiler ve Tartışmalar, İstanbul, İFAV
Yayınları, 1990, s. 127-138
Ülfet Görgülü, Hayatın Tekrarı Yok, Ankara, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları, 2019, s. 321
Ahmet Yaman, Ahlak ve Hukuk Ekseninde Aile Hayatımız, Ankara, Diyanet İşleri Başkanlığı
Yayınları, 2015, s. 13
Peter L. Berger, Dinin Sosyal Gerçekliği, Çev.: Ali Coşkun, İstanbul, İnsan Yayınları, 1993, s.
195; Ali Rıza Temel, Mutlu Bir Yuva Nasıl Kurulur, Nasıl Korunur?, İstanbul, Harf Yayınları,
144
imar etmenin ve yaşanılır kılmanın aracıdır. 1078 Her toplum, kendi kültürünü ve
sürekliliğini muhafaza için, genellikle evlilik yoluyla,1079 aile oluşturagelmektedir.1080
Tanımı üzerinde uzlaşı sağlanamamış, muhtevası sınır tanımayan aile 1081 genel
anlamıyla; evlilik, kan ve süt bağıyla birbirine bağlı bulunanların oluşturduğu, 1082
üyelerinin birbirlerine karşı hak ve sorumlulukları bulunan 1083 yasal, ekonomik ve
sosyal bir kurum, 1084 şahsiyetlerin oluşturulduğu karakter okuludur. 1085 İnsanların
biyolojik, psikolojik, sosyal, ekonomik ve dini ihitiyaçları aile aracılığıyla
karşılanabilmekte,1086 sükunet yuvasında bireyler kendini daha sağlıklı geliştirmekte
ve gerçekleştirmektedir. 1087 Toplumun değerleri, din, 1088 dil, kültür ve gelenekleri
ailede öğrenilmekte, öğretilmekte, görünmekte; 1089 cemiyet ve aile birbirlerini
etkilemektedir. 1090 Hak, yetki ve sorumlumlulukların oluştuğu, toplumun en küçük
1078
1079
1080
1081
1082
1083
1084
1085
1086
1087
1088
1089
1090
2006, s. 19; Rum Suresi, 21; Nevzat Tarhan, Evlilik Psikolojisi, İstanbul, Timaş Yayınları, 2006,
s. 87
Ahmet Yaman, İslam Aile Hukuku, İstanbul, İfav Yayınları, 2015, s. 18
Zekiye Demir, Aile Huzuru, Ankara, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları, 2008, s. 12; Abdülaziz
Hatip, Mutlu Bir Aile İçin, İstanbul, Rağbet Yayınları, 2005, s. 9
Mustafa E. Erkal, Sosyoloji (Toplumbilimi), 5. Baskı, İstanbul, Der Yayınları, 1993, s. 88
Ahmet Yaman, İslam Aile Hukuku, İstanbul, İFAV Yayınları, 2008, s. 17
Mehmet Birekul, F. Mehmet Yılmaz, Peygamber Günlerinde Sosyal Hayat ve Aile, Konya,
Yediveren Yayınları, 2001, s. 101
Bakara Suresi, 228; Nisa Suresi 20-21; Talak Suresi, 7
Hayreddin Karaman, Aile İlmihali, İstanbul, Timaş Yayınları, 2011, s. 90; Gordon Marshall,
Sosyoloji Sözlüğü, Çev.: Osman Akınhay, Derya Kömürcü, Ankara, Bilim ve Sanat Yayınları,
2009, s. 233; İbrahim Ethem Özgüven, Ailede İletişim ve Yaşam, Ankara, PDREM Yayınları,
2001, s. 1; Bakara Suresi, 187; Nisa Suresi, 21, 34
Kemalettin Erdil, Aile Okulu, Ankara, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, 1991, s. 21; Ayla Oktay,
Yaşamın Sihirli Yılları: Okul Öncesi Dönem, İstanbul, Epsilon Yayıncılık, 2004, s. 147
Hikmet Yazıcı, “Evliliğin Niteliği Olarak Evlilikte Bireyselleşme ve Bütünleşme”, Toplum ve
Sosyal Hizmet Dergisi, C.: 30, S.: 2, 2019, s. 606; Mahmut H. Akın, “Türkiye’de Muhafazakârlığın
Direnme Odağı Olarak Aile”, Aile Sosyolojisi Yazıları, Ed.: Mustafa Aydın, İstanbul, Açılım
Kitap, 2014, s. 221; Mustafa Aydın, Kurumlar Sosyolojisi, İstanbul, Açılım Kitap Yayıncılık,
2015, s. 35; Zeki Arslantürk, Tayfur Amman, Sosyoloji, İstanbul, Çamlıca Yayınları, 2000, s. 307308; Hayati Hökelekli, Çocuk, Genç, Aile Psikolojisi ve Din, İstanbul, Dem Yayınları, 2009, s.
173; İsmail Doğan, Sosyoloji Kavramlar ve Sorunlar, İstanbul, Sistem Yayıncılık, 1996, s. 194195; Mustafa Köylü, “Ailede Din Eğitimi ”, Din Eğitimi, Ed.: Mustafa Köylü, Nurullah Altaş, 6.
Bsk., İstanbul, Ensar Neşriyat, 2016, s. 312-314
Önal Sayın, Aile Sosyolojisi Ailenin Toplumdaki Yeri, İzmir, Ege Üniversitesi Yayınevi, 1990,
s. 2; Kurtman Ersanlı ve Melek Kalkan, Evlilik İlişkilerini Geliştirme, Ankara, Nobel Yayınları,
2008, s. 1; Emin Köktaş, Türkiye’de Dini Hayat, İstanbul, İşaret Yayınları, 1993, s. 141
Mualla Selçuk, Çocuğun Eğitiminde Dini Motifler, Ankara, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları,
1991, s. 150; Yurdagül Memedoğlu, Erişkin Bireyin Kendilik Bilinci, İstanbul, Dem Yayınları,
2005, s. 64; Zeynep Kaya, Türk Toplumunda İnanç Gelişimi ve Din Eğitimi, İstanbul, Dem
Yayınları, 2015, s. 48
Atalay Yörükoğlu, Çocuk Ruh Sağlığı, İstanbul, Özgür Yayın, 2003, s. l25; M. Faruk Bayraktar,
“Ailenin Eğitim Görevi”, Din Eğitimi Araştırmaları Dergisi, S.: 2, 1995, s. 117; Bayraktar
Bayraklı, İslam’da Eğitim, İstanbul, Bayraklı Yayınları, 2012, s. l34; Haluk Yavuzer, Çocuk ve
Suç, İstanbul, Remzi Kitapevi, 1996, s. 125-126
Kerim Buladı, İslam Işığında Ailede Huzurlu Yaşam, İstanbul, Hayat Yayınları, 2013, s. 60
145
sosyal birimi olan ailede1091 kazanılan bilgi ve değerler, bireyim tüm hayatına etki
etmektedir.1092 Kurân-ı Kerim, ilk insan ve ilk peygamber Hz. Adem’in eşiyle dünyaya
gönderildiğini haber vermektedir. 1093 İnsan, yalnız yaratılmamış, fıtraten ötekine
muhtaçtır. 1094 Allah, insan neslinin devamına, aile kurumunun aracılık etmesini
istemektedir. 1095 Tüm dinler, ailenin sağlam temeller üzerine kurulmasına önem
göstermektedir.1096 İslamiyet’te evlilik, sağlam bir misak,1097 çocuklar; övgü ve sevinç
kaynağı, 1098 dünya hayatının süsü 1099 ve imtihan 1100 olarak nitelendirilmektedir.
Ailenin; biyolojik ihtiyaç, 1101 psikolojik ihtiyaç, 1102 neslin devam ettirilmesi, 1103
yardımlaşma, 1104 kültürü aktarma, ekonomik ve sosyalleşme gibi temel görevleri
bulunmaktadır.1105 İslamiyet, bireyin aile kurmasını tavsiye ve teşvik etmektedir.1106
Arapça’da ebeveyn kelimesinin tekili eb, baba anlamına gelmektedir; ebeveyn
anne ve babayı birlikte ifade eden bir kavramdır.1107 Aile binasının mimarı olan anne
ve babaya 1108 itaat etmek, ihsanda bulunmak, iyi muamele etmek ve onların gönül
rızasını almak, İslam’a göre farzdır;1109 onlara asi olmak, büyük günahtır.1110 Anne ve
1091
1092
1093
1094
1095
1096
1097
1098
1099
1100
1101
1102
1103
1104
1105
1106
1107
1108
1109
1110
Abdurrahman Dodurgalı, Eğitim Sosyolojisi, İstanbul, İFAV Yayınları, 1995, s. 105; Hüseyin
Ağca, Ailede Eğitim, 4. Basım, Ankara, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, 2006, s. 5
Mehmet Ali Seven, Ali Osman Engin, “Türkiye’de Kadının Eğitimi Alanındaki Eşitsizlikler”,
Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, C.: 9, S.: 1, 2007, s. 178
Bakar Suresi, 35; Maide Suresi, 27; Araf Suresi, 19; Taha Suresi, 117-119; Hücurat Suresi, 13;
Ahmet Yaman, İslam Aile Hukuku, İstanbul, İFAV Yayınları, 2008, s. 17
İshak Özgel, “Sosyolojik Tefsir Bağlamında “Yalnızlık Sorunu” Karşısında Kurân”, EKEV
Akademi Dergisi-Sosyal Bilimler, C.: 18, S.: 59, 2014, s. 338
Abdurrahman Dodurgalı, “Kurân’ı Kerime Göre Çocuk Eğitimi”, Marmara Üniversitesi Sosyal
Bilimler Enstitüsü Yüksek Lisans Tezi, 1984, s. 17; İbrahim Ethem Özgüven, Ailede İletişim ve
Yaşam, Ankara, Pegem Yayınları, 2001, s. 2
Abdurrahman Kurt, Aile ve Din, Din Sosyolojisi, Ankara, Grafiker Yayınları, 2012, s. 299; Ümit
Meriç, İslam’da Aile Hz. Peygamber ve Aile Hayatı, İstanbul, Ensar Neşriyat, 2006, s. 171;
Nevzat Tarhan, Son Sığınak Aile, s. 21
Nisa Suresi, 21
Ali İmran Suresi, 14; Sebe Suresi, 34-35; Furkan Suresi, 74
Kehf Suresi, 46
Ali İmran Suresi, 14; Enfal Suresi, 28; Tegabün Suresi, 14-15; Münafikun Suresi, 9; Hadid Suresi,
20
Nisa Suresi, 25
Rum Suresi, 21
Nisa Suresi, 1; Jules Payot, İrade Terbiyesi III Mutluluğun Fethi, s. 98
Enis Ahmed, Kadın ve Sosyal Adalet, Çev.: Murat Çiftkaya, İstanbul, Beyan Yayınları, t.y., s. 8182; Bakara Suresi, 187; Maide Suresi, 2
Mahmut Tezcan, Eğitim Sosyolojisine Giriş, s. 143-145; M. Faruk Bayraktar, “Ailenin Eğitim
Görevi”, s. 118
Nur Suresi, 32
Vecdi Akyüz, “Ebeveyn”, T. D. V. İslam Ansiklopedisi, No: 3, s. 101-103; Ragıb, a.g.e., s. 60
Doğan Cüceloğlu, İçimizdeki Çocuk, İstanbul, Remzi Kitabevi, 2017, s. 75
Bakara Suresi, 83; Nisa Suresi, 36; Enam Suresi, 4, 151; İsra Suresi, 23-25; Ankebut Suresi, 8;
Lokman Suresi, 14; Ahkaf Suresi, 15
Buhari, Eyman, 16
146
babaya itaat, Kurân-ı Kerim’de ihsan ve birr kelimeleriyle emredilmektedir. İhsan
kelimesi, hüsn kökünden türetilmiş ve sözlükte güzel olmak, iyilik etmek, davranışı
güzelleştirmek, nimet sunmak anlamında kullanılmaktadır; 1111 kötülüğün zıddıdır.
Genel olarak ihsan; başkasına iyilik etmek ve yapılan işi güzel yapmak şeklinde iki
farklı mana için kullanılmaktadır.1112 İhsan kelimesi itaat manasını barındrmaktadır,
fakat her itaatte ihsan bulunmayabilir; İslamiyet, ebeveyne ihsan ile itaat edilmesini
emretmektedir.
Çocukların ebeveyne itaatinden önce, anne babanın çocuklarına karşı
yükümlülüklerinin ele alınması, daha uygun olacaktır. Din ve toplum; taşıdığı
sorumluluk ve karşıladığı ihtiyaçlar nedeniyle aileye büyük önem vermektedir. Çocuk;
yaratıcının ihsan ettiği büyük bir nimet; 1113 ahirette hesabı verilecek kıymetli bir
emanettir.1114 Çocuklarla övünmenin aldanmaya sebep olması, tüm insanlar için ortak
bir zaaftır.1115 İslamiyet’te ahlakı güzel bir evlat, sadaka-i cariye ve kıymetli bir miras
kabul edilmektedir.1116 Canlılar içerisinde bebekliği en uzun süren varlık insandır.1117
Çocuklar, gelişimini tamamlayabilmesi için ebeveyninin ilgi, sevgi ve tecrübesine
muhtaçtır. 1118 Çocukların duygusal ve eğitim boyutlarıyla ilgilenilmediğinde onlar
sadece büyütülmüş olmakta, yetiştirilmiş olmamaktadır. 1119 Ebeveynin, çocuğuna
karşı yükümlülüğü, eş seçimiyle başlamaktadır. Çocuğun aileden kalıtımsal olarak
alacağı bazı özellikler nedeniyle eş seçimi önem arz etmektedir. 1120 Ebeveyn,
çocuklarının değer ve kişilik özelliklerinde birinci derece referans kaynağıdır. 1121
Ebeveynin çocuklarına karşı diğer sorumluluğu; bebeklerine yaşam hakkı
1111
1112
1113
1114
1115
1116
1117
1118
1119
1120
1121
İbni Manzur, a.g.e., No: 13, s. 115; Ezheri, a.g.e., No: 2, s. 57
Mustafa Çağrıcı, “İhsan”, T. D. V. İslam Ansiklopedisi, No: 21, s. 544-546
Kasas Suresi, 9; Furkan Suresi, 74
Adil Fethi Abdullah, Beni Ne Zaman Dinleyeceksiniz, Çev.: Ayhan Çakıroğlu, İstanbul, Beka
Yayınları, 2008, s. 13; Mehmet Reşat Şavlı, İslam’da Çocuk Terbiyesi, İstanbul, Ensar Yayınları,
2018, s. 88; Taha Suresi, 132; Şura Suresi, 49-50; Tahrim Suresi, 6
İbrahim Canan, “Kurân’da Çocukla İlgili Meseleler”, Atatürk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi
Dergisi, S.: 8, 1998, s. 5
Müslim, Vasiyye, 14; Tirmizi, Ahkam, 36; Ebu Davud, Vesaya, 14; C. Gotthilf Salzman, Nerede
Hata Yaptık?, Çev.: Zeki Karakaya, İstanbul, Etüt Yayınları, 2004, s. 12
Hüseyin Yılmaz, Din Eğitimi ve Sosyal Barış, İstanbul, İnsan Yayınları, 2003, s. 129
Şuayip Özdemir, “Çocuğun Din Eğitiminde Ailenin Rolü”, Din Eğitimi Araştırmaları Dergisi,
C.: 9, 2002, s. 115
Nevzat Tarhan, Son Sığınak Aile, İstanbul, Nesil Yayınları, 2014, s. 191
Abdurrahman Dodurgalı, Ailede Din Eğitimi, İstanbul, Timaş Yayınları, 2010, s. 180; M. Faruk
Bayraktar, İslâm Eğitiminde Öğretmen-Öğrenci Münasebetleri, İstanbul, İFAV Yayınları, 1994,
s. 113
Mevlüt Kaya, “Ailede Anne-Baba Tutumlarının Çocuğun Kişilik ve Benlik Gelişimindeki Rolü”,
Ondokuz Mayıs Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, C.: 9, S.: 9, 1997, s. 199
147
sağlamaları,1122 rızık endişesi veya başka sebeplerle onu öldürmemesi1123 ve helal rızık
ile geçimlerini temin etmesidir.1124 Kişiliğe ve davranışlara iyi veya kötü istikamette
yön verme ihtimali nedeniyle, 1125 çocuğun isminin güzel seçilmesi de ebeveynin
sorumluluğu kapsamında mütalaa edilmektedir. 1126 Anne ve babanın parçası olan
çocukların 1127 bakımı, gözetilmesi ve eğitimi, ebeveynin önemli görevlerinden
biridir.1128 Çocuk, düşünce ve davranışlarıyla kendisine örnek alabileceği model bir
ebeveyne ihtiyaç hissetmektedir. 1129 Anne ve baba, çocuklarının yetiştirilmesinde
birinci derecede1130 ortak sorumluluk sahibidir.1131 Vicdan ve toplumla uyumlu olma
hali olarak tanımlanan ahlak,1132 bir öğrenme işidir;1133 çocuklarına karşı merhametli,
hoşgörülü ve güven verici olmak, onları terbiye etmenin ideal bir yoludur. 1134
Çocuklar, sözden çok, davranışları örnek alma eğilimindedir. 1135 Cinsiyet ayrımı
yapmaksızın çocuklara karşı adil olmak,1136 onları sevmek ve yaratılış gayesine uygun
olarak onları yetiştirmek 1137 anne babanın asli görevleri arasında sayılmaktadır.
“Çocuğun güzelce terbiye edilmesi, çocuğun anne babası üzerindeki haklarından
biridir.”,1138 “Bir baba, çocuğuna güzel ahlaktan daha üstün bir miras bırakamaz.”1139
1122
1123
1124
1125
1126
1127
1128
1129
1130
1131
1132
1133
1134
1135
1136
1137
1138
1139
Fatma Asiye Şenat, a.g.e., s. 79
Enam Suresi, 140, 151; İsra Suresi, 31; Mümtehine Suresi, 12; Tekvir Suresi, 8-9; İbrahim Turan,
“Günümüz Aile Problemleri Çerçevesinde Kurân’da Ebeveyn-Çocuk İlişkisi”, Ondokuz Mayıs
Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, S.: 35, 2013, s. 80
Kasas Suresi, 77
İbrahim Canan, Allah’ın Çocuklara Bahşettiği Haklar, İstanbul, Timaş Yayınları, 2005, s. 68
Ebu Davud, Edep, 69
Buhari, Fedailü’s-Sahabe, 12, 16
Bakara Suresi, 233; Enam Suresi, 140; Talak Suresi, 6; İsra Suresi, 24; Taha Suresi, 132; Tahrim
Suresi, 6; Atalay Yörükoğlu, Çocuk Ruh Sağlığı, İstanbul, Özgür Yayınları, 1998, s. 93
Ahmet Önkal, Resulullah’ın İslam’a Davet Metodu, İstanbul, Kitap Dünyası Yayınları, 2000, s.
415; Halit Ertuğrul, Örnek Hayatıyla Herkesin Öğretmeni Hz. Muhammed (a.s.m.), İstanbul,
Nesil Yayınları, 2013, s. 171; Yusuf Alpaydın, Hatice Ayar, Arife Gümüş, Çocukların Dini
Gelişiminde Ebeveynlerin Rolü: Beklentiler ve Zorlanma Alanları, İstanbul, İlke Yayınları,
2015, s. 3
Mehmet Aydın, İslam Dini İlmihali, Konya, Hibaş Yayınları, 1984, s. 342
Haluk Yavuzer, Ana-Baba ve Çocuk, İstanbul, Remzi Kitabevi, 2016, s. 29;
Erol Göngür, Değerler Psikolojisi, Amsterdam, Hollanda Türk Akademisyen Vakfı Yayınları,
1993, s. 52-63
Mustafa Çağrıcı, İslam Düşüncesinde Ahlak, İstanbul, Dem Yayınları, 2006, s. 32-33
Bayraktar Bayraklı, “Kurân-ı Kerim’e Göre Ailede Çocuk Eğitimi”, Tartışmalı İlmi Toplantılar
Dizisi: İslam'da Aile ve Çocuk Terbiyesi (II), İbrahim Canan v. d., İstanbul, Ensar Neşriyat, 2005,
s. 180; Yıldız Kuzgun, “Ana-Baba Tutumlarının Bireyin Kendini Gerçekleştirme Düzeyine Etkisi”,
Hacettepe Sosyal ve Beşeri Bilimler Dergisi, C.: 5, S.: 1, 1973, s. 57
Hatice Kübra Ergin, Çocuklarda Din Eğitimi, İstanbul, Kalbi Kitaplar, 2012, s. 61-69
Nahl Suresi, 58-59; Zuhruf Suresi, 17; Tekvir Suresi, 8-9; Buhari, Hibe, 13; Müslim, Hibat, 3, 13;
Ebu Davud, Büyu, 83
Tahrim Suresi, 6; Taha Suresi, 132; Tirmizi, Birr, 33
Buhari, Cuma, 11; Ebu Davud, İmaret, 1, Salat, 26; İbni Mace, Edep, 3
Tirmizi, Birr, 33
148
Çocuğu sevmenin özü, onu birey olarak kabul etmek ve değer vermektir. 1140
Ebeveynin kendi ihtiyaçlarına rağmen çocuklarını yetirştirmek için maddi ve manevi
fedakarlıkta bulunması, yaratıcının kendilerine ilham ettiği fıtri bir sevgi ve şefkat
sebebiyle mümkün olabilmektedir.1141 Cahiliye dönemi ve modern dönem şekliyle de
olsa çocuklar arasında cinsiyet ayrımı yapılması, İslam’ın ve insanlığın hoş
karşılamayacağı kötü bir davranıştır.1142
Çocukların, anne ve babası üzerinde hakları bulunduğı gibi onlara karşı
sorumlulukları ve marufta itaat etme yükümlülüğü vardır. Ebeveyni, küçüklüğünde
kendisine nasıl güzel muamelede bulundu ise, 1143 çocukların da her dönemde ve
özellikle yaşlılık süreçlerinde onlara iyi davranması, onların maddi ve manevi
ihtiyaçlarını
karşılaması
gerekmektedir.
1144
Çocuğun
ebeveynine
karşı
sorumluluklarında farklılık bulunmasa da, Kurân-ı Kerim’de ve hadislerde, annenin
yaşadığı zorluk ve sıkıntılar nedeniyle çocuk üzerinde daha fazla hak sahibi olduğu
belirtilmektedir.1145 “Rabbin, kendisinden başkasına asla ibadet etmemenizi, anayababaya iyi davranmanızı kesin olarak emretti. Eğer onlardan biri, ya da her ikisi senin
yanında ihtiyarlık çağına ulaşırsa, sakın onlara "öf!" bile deme; onları azarlama; onlara
tatlı ve güzel söz söyle. Onlara merhamet ederek tevazu kanadını indir ve de ki:
"Rabbim! Tıpkı beni küçükken koruyup yetiştirdikleri gibi sen de onlara acı.” 1146
ayetleri, çocukların ebeveynlerine güzellikle muamele etmesini, saygı göstermesini ve
onları azarlamamasını emretmektedir.1147 Her ne kadar yaşlılığın getirdiği bir takım
zorluklar bulunsa da, çocukların ebeveynine karşı isyan etmeden sabırlı davranmaları,
onların gönüllerini almaları, İslamiyet’te ibadet kabul edilmektedir. 1148 “İnsana da,
anne babasına iyi davranmasını emrettik. Annesi onu her gün biraz daha güçsüz
düşerek karnında taşımıştır. Onun sütten kesilmesi de iki yıl içinde olur. (İşte onun
1140
1141
1142
1143
1144
1145
1146
1147
1148
Ahmet Koç, Okul Çağı Çocuklarının Ailede Din Eğitimi, İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi
Dergisi, S.: 17, 2008, s. 150
Beyza Bilgin, İslam ve Çocuk, Ankara, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları, 2003, s. 37
M. Zeki Duman, Kurân’ı Kerim’de Adab-ı Muaşeret, İstanbul, İpek Yayınları, 2002, s. 138
M. Sait Şimşek, Kurân’ın Ana Konuları, İstanbul, Beyan Yayınları, 1999, s. 214
İsra Suresi, 23-24; Bakara Suresi, 215; Ülfet Görgülü, a.g.e., s. 354
Lokman Suresi, 14-15; Ahkaf Suresi, 15; Nesai, Cihad, 6; İbni Mace, Cihad, 24
İsra Suresi, 23-24
İbrahim Sarıçam, Hz. Muhammed ve Evrensel Mesajı, Ankara, Diyanet İşleri Başkanlığı
Yayınları, 2003, s. 244; M. Tayyib Okiç, İslamiyet’te Kadın Öğretimi, Ankara, Diyanet İşleri
Başkanlığı Yayınları, 1978, s. 13
Saffet Sancaklı, “Hadislerde Yaşlılık Olgusunun Değerlendirilmesi”, Manevi Sosyal Hizmetler,
Ed.: Ali Seyyar, İstanbul, Rağbet Yayınları, 2008, s. 381
149
için) insana şöyle emrettik: "Bana ve anne babana şükret. Dönüş banadır."1149 Evlat
sevgisi, insanın genlerinde vardır. Temiz fıtratını muhafaza etmiş olanlar, anne
babasına saygılı olmaya meyyaldir.1150
İman edenlerin düşünmeleri için, üç büyük dinde saygı duyulan Hz. İbrahim’in
kıssası, babası ile kavminin putlara tapması, Kurân-ı Kerim’de farklı yerlerde
anlatılmaktadır.1151 Putperest olan babası, rabbini inkar etmiş ve kendisini tehdit etmiş
olsa da Hz. İbrahim ona hikmetle ve yumuşaklıkla hitap etmiş ve hidayeti için rabbine
dua etmiştir. Hz. İbrahim’in oğlu Hz. İsmail de Kurân-ı Kerim’de halim bir çocuk
olarak nitelendirilmekte; 1152 babasına itaat ve teslimiyetiyle inananlara rol model
olarak sunulmaktadır. İslamiyet, kişinin anne ve babası iman etmemiş olsa da saygı ve
hizmeti hak ettiğini öğütlemektedir. “Kitapta İbrahim'i de an. Gerçekten o, son derece
dürüst bir kimse, bir peygamber idi. Hani babasına şöyle demişti: "Babacığım!
İşitmeyen, görmeyen ve sana bir faydası olmayan şeylere niçin tapıyorsun?"
"Babacığım! Doğrusu, sana gelmeyen bir ilim bana geldi. Bana uy ki seni doğru yola
ileteyim." "Babacığım! Şeytana tapma! Çünkü şeytan Rahman'a isyankar
olmuştur." "Babacığım! Doğrusu ben, sana, çok esirgeyici Rahmâa tarafından bir
azabın dokunmasından, böylece şeytana bir dost olmandan korkuyorum." Babası, "Ey
İbrahim! Sen benim ilahlarımdan yüz mü çeviriyorsun? Eğer vazgeçmezsen, mutlaka
seni taşa tutarım. Uzun bir süre benden uzaklaş!" dedi. İbrahim şöyle dedi: "Esen kal!
Senin için Rabbimden af dileyeceğim. Şüphesiz O, beni nimetleriyle kuşatmıştır."
"Sizi ve Allah'tan başka taptıklarınızı terk ediyor ve Rabbime ibadet ediyorum.
Rabbime ibadet etmekle de mutsuz olmayacağımı umuyorum."1153, “Ey iman edenler!
Kendinizi ve ailenizi, yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun. O ateşin başında
gayet katı, çetin, Allah'ın kendilerine verdiği emirlere karşı gelmeyen ve kendilerine
emredilen şeyi yapan melekler vardır.”1154 ayetleri, iman edenlerin, aile üyelerinden
başlayarak hakkı tebliğ ve temsil ile görevli olduğunu, sorumluluk taşıdığını
1149
1150
1151
1152
1153
1154
Lokman Suresi, 14
Abdurrahman Dodurgalı, a.g.e., 32
Şuara Suresi, 69-76; Enbiya Suresi, 51-54; Yasin Suresi, 6; Zümer Suresi, 15; Şura Suresi, 45; Nuh
Suresi, 26-27; Meryem Suresi, 41-48; Enam Suresi, 74; Saffat Suresi, 85; Zuhruf Suresi, 26;
Mümtehine Suresi, 4
Saffat Suresi, 101-102
Meryem Suresi, 41-48
Tahrim Suresi, 6
150
hatırlatmaktadır. Anne ve babanın çocuğunu ateşten koruması, onu eğitmesi ve çocuğa
hakkı tavsiye etmesi şeklinde açıklanmaktadır.1155
“Ey iman edenler! Eşlerinizden ve çocuklarınızdan size düşman olabilecekler
vardır. Onlardan sakının. Ama affeder, hoş görüp vazgeçer ve bağışlarsanız şüphe yok
ki Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir. Mallarınız ve çocuklarınız ancak
birer imtihandır; Allah katında ise büyük bir mükafat vardır.”,1156 “Ey iman edenler!
Mallarınız ve evlatlarınız sizi, Allah'ı zikretmekten alıkoymasın. Her kim bunu
yaparsa, işte onlar ziyana uğrayanların ta kendileridir.”,1157 “O gün ki ne mal fayda
verir ne oğullar! Allah'a arınmış bir kalp ile gelen başka.”1158 ayetleri, eş ve çocukların
insanı Allah’a kulluk ve itaat etmesini engellediğinde, imtihan ve fitneye
dönüşebileceğini haber vermekte ve uyarmaktadır. Anne ve babaya itaat, Allah’ın emir
ve
yasaklarıyla kayıtlıdır; hiçbir irade,
yaratıcının buyruklarına alternatif
oluşturmamaktadır. 1159 Ebeveynin talepleri, İslam’ın bildirdikleriyle örtüşmediği
durumlarda kendilerine itaat edilmesi yasaklanmaktadır. “Sa’d b. Ebi Vakkas’ın
annesi, oğlunun Müslüman olduğunu duyunca çok sinirlenip, kendisine karşı saygısını
ve bağlılığını bildiğinden, onu İslam dîninden döndürebilmek için; “Allah’ın, sana
hısım ve akraba ile ilgilenmeyi, anne-babaya daima iyilik etmeyi emrettiğini söyleyen,
sen değil misin?” dedi. Sa’d da; “Evet!” dedi. Bunun üzerine annesi asıl maksadını
bildirmek için şöyle söyledi: “Ya Sa’d! Vallahi, sen Muhammed’in getirdiklerini inkar
etmedikçe, ben açlık ve susuzluktan helak oluncaya kadar ağzıma bir şey
almayacağım.” Sa’d, annesine düşkün olduğu halde kendisine itaat etmemiştir.
Annesinin yiyip içmediğini ve bunda inat ettiğini görünce, şöyle dedi: “Ey Anne!
Senin yüz canın olsa ve her birini İslamiyeti bırakmam için versen, ben yine dinimden
vaz geçmem. Artık ister ye, ister yeme!” Annesi Sa’d’ın dinine bağlılığını görünce
şaşırdı, çaresiz kaldı. Yemeye ve içmeye tekrar başladı. Sa’d bin Ebi Vakkas ile annesi
arasında geçen bu hadiseden sonra Allah, evladın anne ve babaya hangi hallerde tabi
olacağını; “Biz insana, ana ve babasına iyilikte bulunmasını tavsiye ettik. Bununla
beraber, hakkında bilgi sahibi olmadığın (ilah tanımadığın) bir şeyi bana ortak koşmak
için sana emrederlerse, artık onlara (bu hususta) itaat etme! Dönüşünüz ancak banadır.
1155
1156
1157
1158
1159
Buhari, Tefsir, Tahrim Suresi, 3
Tegabün Suresi, 14-15
Münafikun Suresi, 9
Şuara Suresi, 88-89
Nisa Suresi, 65; Ahzab Suresi, 36
151
Ben de yaptığınızı (amellerinizin karşılığını) size haber vereceğim.” 1160 ayetiyle
açıklamış oldu.”1161
Çocuk; anne ve babası iman etmemiş olsa bile, onların meşru isteklerini, insani
ihtiyaçlarını karşılamakla yükümlüdür. Ebeveyn, farz olan işleri yasakladığında,
haramı emrettiğinde anne babaya itaat, günah sayılmaktadır. Hz. Peygamberin baldızı
olan Esma, Müşrik olan annesi kendisini ziyarete geldiğinde kendisiyle görüşüp
görüşemeyeceğini sorduğunda, Allah’ın elçisi ona annesiyle ilgilenmesini tavsiye
etmiştir. 1162 Çocuklar, her talebe boyun eğmesi beklenen birer asker değildir. 1163
Ebeveynin görevi; İslam’ın kendilerine verdiği hak ve saygınlığı, çocukları için zulüm
ve fitneye dönüştürmeksizin, dünya ve ahirette ailesini huzura kavuşturması,
kötülüklerden korumasıdır. Çocuklara zor gelen ve yapmaktan hoşlanmadığı işlerin
onlara teklif edilmesi, aile saadetine zarar verdiği gibi hakkın yerinde kullanılmaması
sonucunu doğurmaktadır. “Kolaylaştırınız, zorlaştırmayınız!”
1164
nebevi ikazı,
çocuklara yapılan tekliflerde itidal ve rıfk ile muamele etmeyi gerektirmektedir.
Birrü’l-valideyn terkibiyle ifade edilen anne babaya iyilik yapma, ihsan ile itaat
etmek, hadislerde sıklıkla hatırlatılmaktadır. 1165 “Rabbin hoşnutluğu anne babanın
hoşnutluğuna bağlıdır. Rabbin öfkesi ise, anne babanın öfkesine bağlıdır.”, 1166
“Cennet, annelerin ayakları altındadır.”,1167 “Resulullah bir gün: Büyük günahların en
ağırını size haber vereyim mi? diye üç defa sordu. Biz de: Evet, ya Resulallah! dedik.
Hz. Peygamber: Allah’a şirk koşmak, ana-babaya itaatsizlik etmek! buyurduktan
sonra, yaslandığı yerden doğrulup oturdu ve; İyi dinleyin, bir de yalan söylemek ve
yalancı şahitlik yapmak! buyurdu. Bu sözü o kadar çok tekrar etti ki, daha fazla
üzülmesini istemediğimiz için, keşke sükut buyursalar da yorulmasalar, diye arzu
ettik.”, 1168 “Bir şahıs, Resulullaha gelerek: Kendisine en iyi davranmam gereken
kimdir? diye sordu. Resulullah: Annen! buyurdu. O sahabi: Ondan sonra kimdir? diye
sordu. Hz. Peygamber: Annen! buyurdu. Sahabi tekrar: Ondan sonra kim gelir? diye
1160
1161
1162
1163
1164
1165
1166
1167
1168
Lokman Suresi, 15
İbrahim Hatiboğlu, “Sa’d b. Ebu Vakkas”, T. D. V. İslam Ansiklopedisi, No: 35, s. 371-374
Buhari, Hibe, 29; Mümtehine Suresi, 8; Tirmizi, Birr, 3
Mustafa Sıbai, Aile Ahlakımız, Çev.: Abdusselam Porsnak, İstanbul, Beka Yayınları, 2008, s. 69
Buhari, İlim, 12, Cihad, 164; Müslim, Eşribe, 70-71
Buhari, Edep, 1; Müslim, İtk, 25, Birr, 9, 10; Ebu Davud, Edep, 119-120; Tirmizi, Birr, 8
Tirmizi, Birr, 3
Nesai, Cihad, 6; İbni Mace, Cihad, 24
Buhari, Şehadat, 10, Edep, 6, İstiaan, 35, İstitabe, 1; Müslim, İman, 143
152
sordu. Allah Resulü yine: Annen! buyurdu. Sahabi tekrar: Sonra kim gelir? diye
sorunca Resul-i Ekrem bu sefer: Baban! cevabını verdi.” 1169 Hadisler; İslam’ın
öğretilerine uygun olduğu taktirde, ebeveynin isteklerine itaat etmenin farz, asi
olmanın haram olduğuna, işaret etmektedir. Anne ve babanın rızası, cennet
anahtarlarından biridir; onların istekleri vahiy ile kayıtlı ve sınırlıdır. Ebeveyni teklif
etmiş olsa da, Allah’ın ve resulünün bildirdiklerine aykırı düşünce ve isteklere uymak
günahtır. “Ailene namazı emret ve kendin de ona devam et. Senden rızık istemiyoruz.
Sana da biz rızık veriyoruz. Güzel sonuç Allah'a karşı gelmekten sakınanlarındır.”1170
ayeti, anne ve babanın, çocuklarının maddi ihtiyaçlar kadar manevi ihtiyaçlarından da
sorumlu olduğunu hatırlatmaktadır. Mümin, emanetlerine ve ahitlerine riayet
edendir.1171
2. 8. 5. Eş
Kadının eşine itaati; ülü’l-emre itaatte, ebeveyne itaatte olduğu gibi meşru ve
maruf olan ile sınırlı ve kayıtlıdır. İslam’a göre aile; neslin devamına ve kişinin
huzuruna vesiledir;1172 bireyi kötülüklerden alıkoyan bir sığınaktır.1173 “Nikah benim
sünnetimdendir. Kim benim sünnetimi uygulamazsa benden değildir. Evleniniz, ben
diğer ümmetlere karşı sizin çokluğunuzla iftihar ederim.” 1174 Evlilik kurumundaki
iletişim, hayır ve güzellikte yardımlaşmak, ahiret cennetini dünyaya taşıma amacına
matuftur. Toplulukların sevk ve idaresi için mesul bir reisin bulunması zaruridir.1175
İslamiyet’te ailenin yöneticiliği erkeğe verilmekte; kadının eşine itaat etmesi
emredilmektedir. “Erkekler, kadınların koruyup kollayıcılarıdırlar. Çünkü Allah
insanların kimini kiminden üstün kılmıştır. Bir de erkekler kendi mallarından
harcamakta (ve ailenin geçimini sağlamakta)dırlar. İyi kadınlar, itaatkardırlar.” 1176
1169
1170
1171
1172
1173
1174
1175
1176
Buhari, Edeb, 2; Müslim, Birr, 1
Taha Suresi, 132
Müminun Suresi, 8
Rum Suresi, 21; Nahl Suresi, 72; Nur Suresi, 32
Ebu Davud, Nikah, 1; İbni Mace, Nikah, 1
İbni Mace, Nikah, 1
Muhammed Kutub, Muhammed Kutub, İslam’ın Etrafındaki Şüpheler, Çev.: Ali Özek, İstanbul,
Tuğra Neşriyat, 1991, s. 172
Nisa Suresi, 34
153
Ayette geçen “kavvam” kelimesi sözlükte, ayağa kalkmak, yükselmek anlamlarına
gelmektedir.1177 Kavvam; bir şeyi koruyup gözeten, muhafaza eden ve ihtiyaçlarını
karşılayan demektir. 1178 Erkeğin yönetici olması, onun kadına tahakküm etmesi ve
zorbalık yapması değildir; bilakis yöneticilik, istişare ve yardımlaşmayla aile
sorumluluklarının paylaşılmasını ve yönetilmesini kolaylaştıran bir araçtır.1179
Erkek ve kadının farklı tabiatta yaratılmış olması, ailede ve toplumda aldığı
sorumluluklar nedeniyle, İslamiyet’te aile yöneticiliği, Allah tarafından erkeğe
verilmiş; kocaya, aile ilişkilerinde kadına göre nisbi bir üstünlük tanınmıştır. 1180
Ayette bahsedilen yöneticilik, ontolojik, tabii bir üstünlük değildir; hak ve
sorumlulukların gerektirdiği görev dağılımına işaret eden bir niteliktir.1181 İçgüdü ve
fizyolojik ihtiyaçları, insani özellikleri ve yaratıcıya kul olması yönünden kadın ile
erkek arasında herhangi bir fark yoktur. Yaratıcının erkek ve kadın için belirlediği
statü ve hükümlere rıza göstermek, iman ve teslimiyetin gereği olan itaat
kapsamanında değerlendirilmektedir. “Allah'ın, kiminizi kiminize üstün kılmaya
vesile yaptığı şeyleri (haset ederek) arzu edip durmayın. Erkeklere kazandıklarından
bir pay vardır. Kadınlara da kazandıklarından bir pay vardır. Allah'tan, onun lütfunu
isteyin. Şüphesiz Allah her şeyi hakkıyla bilendir.”1182 Üç kişinin yolculuğa çıkması
durumunda aralarında yönetici tayin etmelerini isteyen 1183 İslamiyet, toplumun
temelini oluşturan aile için maslahat gereği yönetici belirlemesi doğal ve kaçınılmaz
bir durumdur. Karı-koca arasındaki ilişki, her şeyden önce sevgi, saygı ve hoşgörüye
dayalı bir ilişkidir; eşler arasında zorbalık söz konusu değildir. Ailede genetik bir rol
dağılımı yapıldığında, dış işlerin erkekte, iç işlerin kadının kontrolünde olduğu
söylenebilmektedir.1184 Kavvam kelimesi, gözetip kollamak ve ihtiyaçları karşılamak
manasında kullanılmaktadır. 1185 Yöneticilik; tahakküm etme hakkı vermediği gibi,
1177
1178
1179
1180
1181
1182
1183
1184
1185
İbni Manzur, ag.e., s. 497
İbni Manzur, ag.e., s. 497; Ragıb, a.g.e., s. 1243
Muhammed Kutub, İslam’ın Etrafındaki Şüpheler, s. 173-174
Saffet Köse, Geneteğiyle Oynanmış Kavramlar ve Aile Medeniyetinin Sonu, Konya, Mehir
Vakfı Yayınları, 2015, s. 149; Hacı Mehmet Günay, “Nüşuz”, T. D. V. İslam Ansiklopedisi, No:
33, s. 303-304; Mustafa Öztürk, Cahiliyeden İslamiyet’e Kadın, Ankara, Ankara Okulu Yayınları,
2012, s. 113; Bakara Suresi, 233; Nisa Suresi, 34; Talak Suresi, 6; Buhari, Nafakat, 1-4; Müslim,
Hac, 147; İbni Mace, Nikah, 3; Ebu Davud, Nikah, 40
Fazlurrahman, Ana Konularıyla Kurân, s. 93-96
Nisa Suresi, 32
Ebu Davud, Cihad, 80
Nevzat Tarhan, Evlilik Psikolojisi, İstanbul, Timaş Yayınları, 2013, s. 131
Ragıb, a.g.e., s. 416
154
sorumluluk ve temsil gerektirmektedir. İslami gelenekte bir topluluğun efendisi, onlara
hizmet
edendir;
1186
kocanın
ailedeki
yöneticiliği,
sorumluluk
temelinde
değerlendirilmektedir. İslamiyet, kocaya verilen yöneticilik hakkı ve yetkisinin,
tahakküm aracı olarak kullanılmasına müsaade etmemektedir. Eşler, evlilikte
birbirlerinin ortağı veya işçisi değildir; birbirlerine huzur ve güç veren birer arkadaş
ve sığınaktır. Ailede yöneticilik sorumluluğunun erkeğe, annelik gibi saygın ve üstün
bir statünün kadına verilmesi; dinin, fıtrata, adalete ve hikmete uygunluğunu
göstermektedir.
Ailede eşlerin hakları ve sorumlulukları bulunmaktadır. İnkarı mümkün olmayan
hakikat 1187 şeklinde açıklanan hak kelimesi; sorumluluk, borç, vazife, yükümlülük,
mutabakat anlamlarını içermektedir. 1188 Istılahi kullanımda hak kelimesi, yetki ve
ayrıcalık anlamlarıyla açıklanmaktadır. 1189 Sorumluluğun terim anlamı; bireyin,
yükümlü olduğu ve yaptığı şeylerden mükafat veya ceza görmesidir. 1190 İnsanlar
arasındaki ilişkilerde birinin hakkı, diğerinin sorumluluğunu ifade ettiğinden; hak ve
sorumluluk kavramları, madalyonun farklı yüzlerini temsil etmektedir.
1191
İslamiyet’te birey, sahip olduğu nimet ve imkanlardan sorumlu tutulmaktadır. 1192
“Rabbinin senin üzerinde hakkı vardır. Nefsinin senin üzerinde hakkı vardır. Ailenin
senin üzerinde hakkı vardır. Şu halde her hak sahibine hakkını ver!”1193 kutlu mesajı
ile Hz. Peygamber, hakları ve sorumlulukları birlikte değerlendirmekte ve
hatırlatmaktadır.
“Kadınların, yükümlülükleri kadar meşru hakları vardır. Yalnız erkeklerin kadınlar
üzerinde bir derece farkı vardır.”1194 İnsanı yaratan ve onu en iyi şekilde tanıyan Allah,
hak ve sorumlulukları adalet ve hikmetle dağıtmaktadır. İnsanlar arasında cinsiyet, ırk
ve renk nedeniyle herhangi bir üstünlük bulunmamakta; Kurân-ı Kerim, üstünlüğün
1186
1187
1188
1189
1190
1191
1192
1193
1194
İsmail b. Muhammed Acluni, Keşfü’l-Hafa ve Müzilü’l-İlbas, C.: I-II, Halep, y.y., 1749, No: 1, s.
49
Cürcani, a.g.e., s. 89
İbni Manzur, a.g.e., s. 332-333
Ali Bardakoğlu, “Hak”, T. D. V. İslam Ansiklopedisi, No: 15, s. 139-151
Ömer Nasuhi Bilmen, Fıkıh İlmi ve İslam Hukuku Terimler Sözlüğü, Haz.: Abdullah Kahraman,
İstanbul, Nizamiye Akademi, 2016, s. 141
Hasan Hacak, “İslam Hukukunun Klasik Kaynaklarında Hak Kavramının Analizi”, Marmara
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Doktora Tezi, 2000, s. 84
Nahl Suresi, 93; Bakara Suresi, 119; Buhari, Ahkam, 1
Buhari, Savm, 51
Bakara Suresi, 228
155
takva ile olduğunu beyan etmektedir. 1195 Eşlerin hak ve sorumlulukları, yaratılış
özellikleri ve ilahi öğretilerle belirlenmekte; kimseye taşıyamayacağı bir sorumluluk
verilmemektedir.1196 Ailedeki ilişkiler; sevgi, saygı, itidal, istişare ve hüsnü müamele
ile devam ettiği taktirde, eşler arasında bağlılık ve yardımlaşma artmaktadır. Aile
üyelerine iyi davranılması, maddi ve manevi ihtiyaçlarının karşılanması, dinin emri
olduğu gibi Hz. Peygamberin de konuya ilişkin birçok tavsiyesi bulunmaktadır.
“Aranızda en iyiniz, ailesine en iyi şekilde davrananınızdır. Ben de ailesine karşı en
iyi davrananlarınız arasındayım.”,1197 “Size kadınlara iyi davranmanızı salık veririm,
çünkü onlar sizin gözetiminiz altındadırlar.”, 1198 “Bir adam Resulullah’a sorar:
Kocanın karısına karşı vazifeleri nelerdir? Hz. Peygamber cevap verir: Yediğinden
yedir. Giydiğinden giydir. Yüzüne vurma. Ona karşı kötü konuşma.”,1199 “Eşlerinize
(zevceler) karşı yükümlülükleriniz vardır ve eşlerinizin de sizlere karşı yükümlülükleri
bulunmaktadır.”1200 İnsanlığa örnek olmak üzere gönderilen Hz. Muhammed,1201 aile
hayatında da en güzel örnektir. Hz. Peygamber eşleriyle sohbet etmekte, oyunlar
oynayarak şakalaşmakta, ev işlerinde eşlerine yardımcı olmakta ve onlarla istişareler
yaparak hayatın, hak ve sorumluluklarıyla müşterek olduğunu göstermektedir.1202
Ailede kadının sorumlulukları; eşinin ve çocuklarının haklarını gözetmek, evliliğe
sadık kalmak ve kocasının meşru işteklerini gücü yettiğince yerine getirmektir.1203
Evlilik hayatında karı koca arasında anlaşmazlık ve tartışmalar yaşanabilmektedir.
İslamiyet, hayatın tüm safhalarını içeren kapsamlı ve insan merkezli bir dindir. 1204
Eşler arasında yaşanabilecek sorunların, Kurân ve sünnet rehberliğinde çözümlenmesi
istenmektedir. Kurân-ı Kerim, kadının geçimsiz davranması halinde, aile kurumunun
dağılmasını önlemek üzre sıralı alternatif çözümler önermektedir. “Allah’a en
sevimsiz gelen meşru iş boşanmadır.”1205 Boşanma, en son ve sevimsiz çözüm olmakla
1195
1196
1197
1198
1199
1200
1201
1202
1203
1204
1205
Hücürat Suresi, 13
Bakara Suresi, 286
Buhari, Nikah, 93; İbni Mace, Nikah, 51
Tirmizi, Radaat, 11; İbni Mace, Nikah, 3
Ebu Davud, Nikah, 42; İbni Mace, Nikah, 3
Tirmizi, Radaat, 11
Ahzab Suresi, 21
Buhari, Megazi, 63, Ahkam, 51, Şurut, 15, Ezan, 44; Müslüm, Fezailu’s-Sahabe, 8, 11; Tirmizi,
Kıyamet, 45
Hayreddin Karaman, Mukayeseli İslam Hukuku, C.: I-III, İstanbul, Nesil Yayınları, 1996, No: 1,
s. 333; Halil Cin, İslam ve Osmanlı Hukunda Evlenme, Konya, Selçuk Üniversitesi Yayınları,
1988, s. 182; Nisa Suresi, 34; İbni Mace, Nikah, 5; Nesai, Nikah, 14
Muhammed Hamidullah, İslam’a Giriş, s. 117
Ebu Davud, Talak, 3; İbni Mace, Talak, 1
156
birlikte; İslamiyet, insanın ve ailenin durumuna göre ayrılığa izin vermektedir. Evlilik
sözleşmesinin huzur ve sükunetle devam etmesi için, boşanma safhasına gelmeden
önce Allah, önleyici tedbirlerin uygulanmasını tavsiye etmektedir. Kurân-ı Kerim, karı
kocanın birbiriyle iyi geçinmesini, birbirlerine eziyet etmemelerini öğütlemektedir.1206
İslamiyet’te, kişinin kendisine, ailesine ve çevresindekilere şiddet uygulaması
yasaklanmaktadır. “Mümin, başkasıyla hoş geçinen ve kendisiyle hoş geçinilen kişidir.
İnsanlarla güzel geçinmeyen ve kendisiyle güzel geçinilmeyen kimsede hayır
yoktur.”1207 Mümin, insanlarla ilişkilerinde ve özellikle aile ilişkilerinde hayır umulan,
kendisinden
emin
olunan
kimsedir.
Kurân-ı
Kerim’de
kıssası
anlatılan
peygamberlerden bazılarının babası, eşi ve çocuğunun iman etmediği; aile bağının kan
ile değil inanç bağı ile kurulduğu anlatılmaktadır.1208 Ailesinden iman etmemiş olanlar
bulunsa bile peygamberler ailelerine karşı son derece müşfik davranmışlardır.
Peygamberlerin hayatları, inananlar için örnektir. Her topluluk ve organizasyonda bir
yöneticinin bulunması zaruridir. 1209 İslamiyet’te ailenin yöneticiliği, insanı en iyi
tanıyan yaratıcısının emriyle erkeğe verilmektedir. Kadın, erkeğe karşı sorumludur ve
kocasının meşru isteklerine itaat etmesi gerekmektedir. Eşinin İslam’a uygun olmayan
isteklerine kadının itaat etme zorunluluğu bulunmamaktadır.
2. 8. 6. Şeytan
İnsan; halife,1210 mükerrem1211 ve mükellef bir varlık olarak, yeryüzünü imar
ve ıslah sorumluluğuyla yaratılmıştır. Allah, insanların dünya ve ahiret saadeti için
elçiler ve kitaplar göndermiş; hayrı ve şerri, hak ve hakikati, dünya hayatında itaat
edilecekleri ve itaat edilmesi yasaklananları açıklamıştır. İnsanlığın karşı karşıya
olduğu sorunların çözümü, ihtiyaçlarının karşılanması, aşkın bir varlığın hidayeti ve
1206
1207
1208
1209
1210
1211
Nisa Suresi, 19
Ahmed b. Hanbel, 225
Hud Suresi, 45-46, 81; Müminun Suresi, 27; Araf Suresi, 83; Hicr Suresi, 59-60; Şuara Suresi, 170171; Neml Suresi, 57; Ankebut Suresi, 32-33; Saffat Suresi, 134-135; Tahrim Suresi, 10; Tövbe
Suresi, 23; Tur Suresi, 21; Mücadele Suresi, 22
Muhammed Kutub, İslam’ın Etrafındaki Şüpheler, Çev.: Ali Özek, İstanbul, Tuğra Neşriyat,
1991, s. 172
Bakara Suresi, 30
İsra Suresi, 70
157
rehberliğiyle mümkündür. Beşerin gücü, imkanları ve ömrü sınırlıdır; 1212 ilahi
öğretiler olmadan insanın dünyada ve ahirette mutluluğa ulaşması mümkün değildir.
Allah, göndermiş olduğu son kitap ve peygamber ile, şeytanın insanoğluna düşman
olduğunu, onun hile ve tuzaklarını açıklamıştır. İlahi rahmetten kovulmuş bir asi olan,
varlığıyla dünyayı imtihan sahnesine dönüştüren şeytan, insanın rabbiyle olan ahdini
ve ilişkisini bozmak istemektedir.
Şeytan; uzaklaşmak, haktan ve hayırdan ayrılmak, muhalefet etmek, 1213
öfkeden helak olacak duruma gelmek 1214 manasındadır. Şeytan, sözlük anlamına
uygun olarak, haktan ve rabbinden uzaklaşmış bir asidir.1215 Kurân-ı Kerim’de şeytana
nispetle kullanılan iblis kelimesi; umutsuz kalmak, pişman olmak, söyleyeceği bir şey
olmadan şaşırıp kalmak anlamındaki iblas kelimesinden türemiştir.1216 Şeytan; cin ve
insanlardan kötülükte öncü olan, haddi aşan 1217 şerir varlıklar için kullanılan cins
isimdir. 1218 Kurân-ı Kerim’de şeytanın cin taifesinden olduğu bildirilmekte; 1219
meleklerden olduğuyla ilgili farklı görüşler de bulunan şeytan için Kurân-ı Kerim’de
iblis,
1220
tağut,
1221
vesvas,
1222
hannas
1223
ve garur
1224
gibi farklı isimler
kullanılmaktadır. “Allah'ın kendilerine verdiği emirlere karşı gelmeyen ve kendilerine
emredilen şeyi yapan melekler vardır.”
1225
ayeti, meleklerin, rablerine isyan
etmediğini açıkladığından; şeytanın melek olma ihtimali kalmamaktadır. Allah’a
kullukta meleklerin örnek alınacak özellikleri vardır. 1226 Kurân-ı Kerim’de Hz.
Adem’in
yaratılmasından
önce
şeytanın
geçmişi
hakkında
fazla
bilgi
bulunmamakta;1227 şeytanın cinsi ve fiziki varlığından öte, düşüncesine ve eylemlerine
dikkat çekilmektedir. Şeytan, Allah’ı gereği gibi takdir edememiş, âlemlerin rabbinin
1212
1213
1214
1215
1216
1217
1218
1219
1220
1221
1222
1223
1224
1225
1226
1227
Jules Payot, İrade Eğitimi II İrade Gücü ve Çalışma, İngilizce’den Çev.: Derya Öztürk, İstanbul,
Flipper Yayıncılık, 2020, s. 10
Ragıb, a.g.e., s. 454;
Firuzabadi, a.g.e., s. 665
Süleyman Gülek, İnsan Gerçeği Ve İslâmi Hayât, İstanbul, Rağbet Yayınları, 2005, s. 472-476
İbni Manzur, a.g.e., s. 29; Ragıb, a.g.e., s. 60
Cevheri, a.g.e., No: 2, s. 524
İbni Manzur, a.g.e., s. 238; Ragıb, a.g.e., s. 454;
Kehf Suresi, 50
Bakara Suresi, 34; Araf Suresi, 11; Kehf Suresi, 50; İsra Suresi, 61
Nisa Suresi, 60
Nas Suresi, 4-6
Nas Suresi, 4-6
Lokman Suresi, 33; Hadid Suresi, 14
Tahrim Suresi, 6
Ömer Aydın, Kurân-ı Kerim’de İman-Ahlak İlişkisi, İstanbul, İşaret Yayınları, 2007, s. 110
Lütfullah Cebeci, Kurân-ı Kerim’e Göre Cin-Şeytan, Konya, İstişare Yayınları, 1989, s. 120
158
hükmüne rıza göstermemiş; 1228 varlığın dışıyla içini kavrayamadığından yanlış bir
kıyasla yaratıcının hükmüne karşı kendi tercihinde ısrarcı olmuş, 1229 kendi dinini
oluşturmayı tercih etmiştir. Hayrı ve şerri, hakkı ve hakikati, yaratıcıdan daha iyi ve
çok bildiğini iddia etmek, ilahlığa soyunmaktır; şeytan buna öncülük etmiştir.
Melekler, iyinin ve güzelin;1230 şeytan ise kötünün sembolüdür;1231 melek hayrı telkin
ederken, şeytan kötülük için vesvese vermektedir. 1232 Şeytan; Allah’ın yaratıcı ve
rabliğine inandığı halde, 1233 Hz. Adem’e secde emri karşısında kibirlenerek isyan
etmiş,1234 Allah’ın rahmetinden kovulduğunda, insanoğluna haset ederek düşmanlıkla
onu fıtratından uzaklaştırmak üzere yemin etmiş,1235 ümitsizlik girdabında profesyonel
bir şerir olmuştur.1236
Kurân-ı Kerim’de şeytan, iblis kelimesiyle beraber toplam seksen sekiz yerde
geçmektedir. Kötülüğün kaynağı olan şeytan,1237 insanın en tehlikeli, sinsi ve azgın
düşmanıdır.
1238
Şeytanı nankörlüğe götüren, itaatsizliği; itaatsizliğinin nedeni
kibridir; 1239 bu durum, böbürlenmeyle inkara giden yolun ilk örneğidir. 1240 “Ameli
kendisini geri bırakan kimseyi nesebi ilerletmez.” 1241 hadisi, üstünlüğün yapısal
olmaktan ziyade fonksiyonelliğine dikkatleri çekmektedir. Şeytanın itaatsizliği,
tanrılık iddiasında bulunmadığı halde haddini bilmediğinden büyüklenmesi, Allah’ın
rahmetinden kovulması, günahta ısrarı, insanoğlunu kıskanması ve kandırması,
düşmanlığı, intikam hırsı, kışkırtması, dost görünerek sinsice yaklaşması ve yalan yere
vaatte bulunması, Kurân-ı Kerim’de insanlara ibret olmak üzere sıklıkla
anlatılmaktadır. İmanın bilgi olmadığı, itaat ve samimi teslimiyetle isptalanması ve
1228
1229
1230
1231
1232
1233
1234
1235
1236
1237
1238
1239
1240
1241
Ahmed Hamdi Akseki, a.g.e., s. 272; Nisa Suresi, 172-173; Enam Suresi, 93; Araf Suresi, 12, 36,
40, 48; Nahl Suresi, 22-23; Furkan Suresi, 21; İsra Suresi, 61; Sad Suresi, 76
Ali Ünal, a.g.e., s. 218-219
Kehf Suresi, 50; Taha Suresi, 116; Tahrim Suresi, 6
Jeffrey Burton Russel, Mephistopheles Modern Dünyada Şeytan, Çev.: Nuri Plümer, İstanbul,
Kabalcı Yayınları, 2001, s. 11
Cağfer Karadaş, Zaman ve Mekan İçinde İnsan ve Kaderi, Bursa, Emin Yayınları, 2009, s. 125
Hicr Suresi, 36; Sad Suresi, 79; Araf Suresi, 12
Bakara Suresi, 34; Hicr Suresi, 31
Mustafa Tunçer, Kurân’da Cin ve Şeytan, İstanbul, Rağbet Yayınları, 2015, s. 177
Adil Çiftçi, Fazlurrahman İle İslam’ı Yeniden Düşünmek, Ankara, Kitabiyat Yayınları, 2000, s.
206
Araf Suresi, 16-17; Nisa Suresi, 60, 118, 120; Enfal Suresi, 48; Meryem Suresi, 83; Nahl Suresi,
63; Ankebut Suresi, 38; Hicr Suresi, 39-40; İsra Suresi, 64
Araf Suresi, 22; Fatır Suresi, 6; Yusuf Suresi, 5; Zuhruf Suresi, 62
Mehmet Vehbi Şahinalp, “Kurân-ı Kerimde “Mütref” Kavramı ve İlişkili Olduğu Diğer
Kavramlar”, Harran Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, C.: 23, S.: 23, 2010, s. 72
Yümni Sezen, Kurân Işığında İnsan, Akıl ve Toplum, İstanbul, İz Yayıncılık, 2014, s. 160
Müslim, Zikir, 38
159
desteklenmesi gerektiği, şeytan örneğinde müşahede edilmektedir. Şeytan; asidir,1242
nankördür,1243 aldatıcıdır,1244 hile ve güzellemeyle saptırandır,1245 insana dost görünen
düşman,1246 hayasız1247 kötü bir arkadaştır.1248 Şeytanın ilk ve en büyük günahı, kibir
göstermesidir. 1249 Şeytanın isyanı ve lanete uğraması Kurân-ı Kerim’de şöyle
anlatılmaktadır: “Andolsun, sizi yarattık. Sonra size şekil verdik. Sonra da meleklere,
"Adem için saygı ile eğilin" dedik. İblisten başka hepsi saygı ile eğildiler. O, saygı ile
eğilenlerden olmadı. Allah, "Sana emrettiğim zaman seni saygı ile eğilmekten ne
alıkoydu?" dedi. (O da) "Ben ondan hayırlıyım. Çünkü beni ateşten yarattın. Onu ise
çamurdan yarattın" dedi. Allah, "Şimdi in aşağı oradan. Çünkü senin orada büyüklük
taslamak haddine değil! Hemen çık! Çünkü sen aşağılıklardansın" dedi. Şeytan dedi
ki: "(Öyle ise) bana insanların tekrar diriltilecekleri güne kadar süre ver." Allah da,
"Sen süre verilenlerdensin" dedi. Şeytan dedi ki: "(Öyle ise) beni azdırmana karşılık,
yemin ederim ki, ben de onları saptırmak için senin dosdoğru yolunun üzerinde elbette
oturacağım." "Sonra (pusu kurup) onlara önlerinden, arkalarından, sağlarından ve
sollarından sokulacağım ve sen onların çoğunu şükreden (kimse)ler bulamayacaksın."
Allah dedi ki: "Yerilmiş ve kovulmuş olarak çık oradan. Andolsun, onlardan sana kim
uyarsa sizin, hepinizi cehenneme doldururum." "Ey Adem! Sen ve eşin cennette kalın.
Dilediğiniz yerden yiyin. Fakat şu ağaca yaklaşmayın. Yoksa zalimlerden olursunuz."
Derken şeytan, kendilerinden gizlenmiş olan avret yerlerini onlara açmak için
kendilerine vesvese verdi ve dedi ki:(Öyle ise, yasak ağacın meyvesinden yiyin ki
melek olasınız yahut cennette ebediyyen kalasınız)" Rabbiniz size bu ağacı ancak,
melek olmayasınız, ya da (cennette) ebedi kalacaklardan olmayasınız, diye yasakladı.
"Şüphesiz ben size öğüt verenlerdenim" diye de onlara yemin etti. Bu suretle onları
kandırarak yasağa sürükledi. Ağaçtan tattıklarında kendilerine avret yerleri göründü.
Derhal üzerlerini cennet yapraklarıyla örtmeye başladılar. Rableri onlara, "Ben size bu
ağacı yasaklamadım mı? Şeytan size apaçık bir düşmandır, demedim mi?" diye
1242
1243
1244
1245
1246
1247
1248
1249
İsra Suresi, 61
İsra Suresi, 26-27
Nisa Suresi, 120; İsra Suresi, 64; Lokman Suresi, 33
Nisa Suresi, 60
Bakara Suresi, 268; Yusuf Suresi, 5; İsra Suresi, 53; Taha Suresi, 117; Zuhruf Suresi, 62; Fatır
Suresi, 6
Bakara Suresi, 68, 169; Nur Suresi, 21
Bakara Suresi, 169; Nisa Suresi, 38; Araf Suresi, 27, 30
Bakara Suresi, 34; Araf Suresi, 12; Sad Suresi, 75
160
seslendi. Dediler ki: "Rabbimiz! Biz kendimize zulüm ettik. Eğer bizi bağışlamaz ve
bize acımazsan mutlaka ziyan edenlerden oluruz." Allah dedi ki: "Birbirinizin düşmanı
olarak inin (oradan). Size yeryüzünde bir zamana kadar yerleşme ve yararlanma
vardır." Allah dedi ki: "Orada yaşayacaksınız, orada öleceksiniz ve oradan (mahşere)
çıkarılacaksınız."1250
İnsan, yükselmek üzere dünyaya indirilen bir varlıktır; kendisine verilen akıl,
irade ve ilahi bilgi ile gelişim göstermesi ve rabbine boyun eğmesi istenmektedir.
Rabbine ibadet edenlere vesveseyi çoğaltan şeytanın, 1251 insana musallat olması,
sağdan, soldan, aşağıdan ve yukarıdan yaklaşarak insanı sırat-ı müstakimden
alıkoymaya çalışması; her insanın farklı yönlerden zaafiyet gösterebildiğini ve
şeytanın bu yönlerden fısıldamalarıyla onu ayartmak istediğini göstermektedir. Dünya
hayatındaki imtihan sistemi, iyi (insan) ve kötünün (şeytan) mücadelesiyle sürmekte
ve bireyin şeytana karşı geliştireceği tedbirlerle gelişmektedir.1252
Vesvese; gizli ses, kuruntu, işkil, 1253 kalbe atılan şer düşünce demektir. 1254
Vesvesenin Istılahi anlamı; insanın hatırına gelen, nefsinde gizli bir ses duyuyormuş
gibi hissedilen fısıltıdır; gizli ses bireyi hayra sevk ediyorsa buna ilham
denilmektedir. 1255 “Şeytan, insanın vücudunda kanın dolaştığı gibi dolaşır.” 1256
hadisinde ifade edilen kandaki dolaşımı, iblisin insana sürekli vesevese vermesi
şeklinde anlamak mümkündür. Kalp kime râm olursa, onunla birliktelik kurmakta;
birey kötülük yapar ve şerre yönelirse şeytan kalpte kendine yer bulmaktadır. 1257
Allah’ın hükümranlığını tanımayanlar, şeytanın adımlarını takip etmektedir. 1258
Şeytan, insanın dışında bir etkendir; nefis gibi değildir.1259 Nefis, insanın kötü düşünce
ve duygularının kaynağıdır; şeytan, insana verdiği vesvese ile akıl ve iradeyi olumusz
etkileyerek nefse de etki etmektedir.1260 Kalbi iman ile dolu olan ve rabbine tevekkül
1250
1251
1252
1253
1254
1255
1256
1257
1258
1259
1260
Araf Suresi, 11-25
Hayati Aydın, “Kurân Açısından Şeytanın Etkisi Bağlamında Vesvese ve Şüphe”, İslami
Araştırmalar Dergisi, C.: 15, S.: 4, 2002, s. 537
Nevzat Tarhan, İnanç Psikolojisi, İstanbul, Timaş Yayınları, 2014, s. 44
Hayati Aydın, “Kurân Açısından Şeytanın Etkisi Baglamında Vesvese ve Şüphe”, İslami
Araştırmalar Dergisi, C.: 15, S.: 4, 2002, s. 537
Ragıb, a.g.e., s. 522
Ragıb, a.g.e., s. 522
Buhari, İtikaf, 11
Mehmet Aydın, İlahi Dinlerde Şeytan İnancı ve Anlayışı, Konya, Palet Yayınları, 2018, s. 137
Bayraktar Bayraklı, İnsanlığın Vebası Şirk, İstanbul, Düşün Yayıncılık, 2015, s. 119
Celal Kırca, Kurân ve Fen Bilimleri, İstanbul, Marifet Yayınları, 2005, s. 356
Hayati Aydın, “İd, Ego ve Süper Ego Bağlamında Bilimsel Verilerin Kur’ân’ın İlgili Kavramlarıyla
Karşılaştırılması”, Akademik Araştırmalar Dergisi, C.: 5, S.: 18, 2003, s. 115-130, 126
161
edenler, ümitsizliğe ve şeytanın eline düşmemektedir. 1261 İnsanoğlunun saadet
düşmanı olduğu halde, insanların şeytana itaat etmesi ve köle olması hem manidar hem
de şeytanın aldatmadaki ustalığını gösteren önemli bir vakıadır. İnsan için en büyük
aldanma, kendisini aldatmasıdır.1262 “Kadınlar, oğullar, yük yük altın ve gümüş, salma
atlar, davarlar ve ekinler gibi nefsin şiddetle arzuladığı şeyler insana süslü gösterildi.
Bunlar dünya hayatının geçimliğidir. Oysa asıl varılacak güzel yer ancak Allah'ın
katındadır.”1263 Dünya nimetlerinin esiri olmak, fıtrattan ve yaratıcıdan uzaklaşmaya,
nefsine ve şeytana köleliğe sebep olmaktadır.1264
“İnsanların hepsi Allah'ın huzuruna çıkacak ve güçsüzler büyüklük taslayanlara
diyecek ki: "Şüphesiz bizler size uymuştuk, şimdi siz az bir şey olsun Allah'ın
azabından bizi koruyabilecek misiniz?" Onlar da, "Eğer Allah bizi doğru yola
eriştirseydi biz de sizi doğru yola eriştirirdik. Şimdi sızlansak da, sabretsek de bizim
için birdir. Artık bizim için hiçbir kurtuluş yoktur" derler. İş bitirilince şeytan da
diyecek ki: "Şüphesiz Allah size gerçek olanı söz verdi. Ben de size söz verdim ama
yalancı çıktım. Zaten benim sizi zorlayacak bir gücüm yoktu. Ben sadece sizi
çağırdım, siz de hemen bana geliverdiniz. O halde beni kınamayın, kendinizi kınayın.
Artık ben sizi kurtaramam, siz de beni kurtaramazsınız. Şüphesiz ben, daha önce sizin,
beni Allah'a ortak koşmanızı kabul etmemiştim. Şüphesiz, zalimlere elem dolu bir azap
vardır." 1265 ayetleri; yanlış teslimiyetin, İslam’ın belirlediği ölçülerin dışına çıkmış
olan itaatin, şeytana uymanın, hüsranla sonuçlanacağını haber vermektedir. İmtihanın
kuralları ve tarafları önceden açıklanmış olduğundan, sorumluluğun şeytana
yüklenmesi doğru değildir; zaafiyet gösteren, iradesine hakim olamayan, insanın
kendisidir. Şeytan, kendi kudreti olmadığı halde, insanın zaaflarını harekete geçirerek,
onun ümitsizliği ve şaşkınlığından yararlanarak iradesinden, heva ve hevesinden güç
devşirmektedir. 1266 Şeytan, Allah’a kulluktan alıkoymak için her insana farklı
kuruntular vermekte; peygamberlerin dışında kimse bundan emin olamamaktadır.1267
Kurân-ı Kerim, insanın en büyük düşmanının, kendini aldatan ve nefsine zulmeden
1261
1262
1263
1264
1265
1266
1267
Sadık Kılıç, Kurân’da Günah Kavramı, Konya, Hibaş Yayınevi, 1984, s. 210-211
Bakara Suresi, 6-9, 18
Ali İmran Suresi, 14
Recep Ardoğan, Kurân ve İnsan Psikolojisi, Ankara, İlkadım Yayınevi, 1998, s. 105
İbrahim Suresi, 21-22
Bakara Suresi, 268; Nisa suresi, 120; Lokman Suresi, 33; Fazlurrahman, Ana Konularıyla Kurân,
s. 191
Fazlurrahman, Ana Konularıyla Kurân, s. 52-54
162
insanın kendisi olduğunu haber vermekte;1268 şeytanın vesvesesinden kurtulmak için
Allah’a sığınmasını ve takvalı olmasını tavsiye etmektedir.1269
Hayat, tercihlerden ibarettir; hayır ve şer, güzel ve çirkin insana açıklanmakta;
insan, akıl ve iradesini kullanarak yaptıklarının ve yapmadıklarının sorumluluğunu
yüklenmektedir. Vahiy aracılığıyla iyilikler ve kötülükler açıklanmakta; iman edip
salih amel işleyenlerin cennete gideceği, inkar eden ve kötülük yapanların cehenneme
gideceği beyan edilmektedir.1270 Kul; rabbine itaat ettiğinde şeytandan uzaklaşmakta;
yaratıcıya asi olduğunda şeytana yaklaşmaktadır. Doğaya, taşa ve putlara, kendi
nefsine tapanlar olduğu gibi, şeytan, insanı bazen Allah ile de aldatabilmektedir. “Ey
insanlar! Allah’ın verdiği söz gerçektir. Dünya hayatı sakın sizi aldatmasın, o aldatma
ustası da Allah hakkında sizi kandırmasın.” 1271 ayetinde belirtilen aldatma ustası,
şeytan olarak tefsir edilmektedir ki o da “Allah nasıl olsa bağışlar” telkinleriyle,
insanları günaha sevk edebilmektedir.
“Ey iman edenler! Şeytanın adımlarına uymayın. Kim şeytanın adımlarına
uyarsa, bilsin ki o hayasızlığı ve kötülüğü emreder. Eğer Allah'ın size lütfu ve
merhameti olmasaydı sizden hiçbiriniz asla temize çıkamazdı. Fakat Allah, dilediği
kimseyi tertemiz kılar. Allah hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.” 1272 Şeytanın
adımları; Allah’ın yolunun dışındaki yollar, 1273 bozguncuların yolu, 1274 heva, 1275
vahyin dışandakilere tabi olan atalar 1276 ve tağut 1277 şeklinde açıklanabilmektedir.
Şeytan; insanı rabbine kulluktan alıkoymak üzere kullarını,
1278
dostlarını,
1279
askerlerini 1280 ve taratftarlarını 1281 kullanmakta; insanoğlunun zaaflarıyla, irade
zayıflığı ve takva noksanlığıyla etki ve gücünü artırmaktadır.1282
1268
1269
1270
1271
1272
1273
1274
1275
1276
1277
1278
1279
1280
1281
1282
İlhami Güler, Allah’ın Ahlâkîliği Sorunu, Ankara, Ankara Okulu Yayınları, 2000, s. 67
Araf Suresi, 200-201
Şaban Haklı, “Kötülük Problemi, Yaklaşımlar ve Eleştiriler”, Hitit Üniversitesi İlahiyat Fakültesi
Dergisi, C.: 1, S.: 2, 2002, s. 196-197
Fatır Suresi, 5
Nur Suresi, 21
Enam Suresi, 153
Araf Suresi, 142
Kasas Suresi, 50
Lokman Suresi, 21
Nisa Suresi, 60
Yasin, 60
Nisa Suresi, 38
İsra Suresi, 64; Nahl suresi, 99; Şuara Suresi, 95; Hicr suresi, 42; İsra Suresi, 65; Sad Suresi, 83
Mücadele Suresi, 19
Fazlurrahman, Ana Konularıyla Kurân, s. 191
163
Kâinatta lüzumsuz hiçbir varlık olmadığına göre, 1283 şeytanın varlığında da
hikmet vardır; 1284 her varlık diğerleriyle bağlantılıdır. 1285 Düşünce tarihinde teodise
olarak adlandırılan, özellikle ateistler tarafından yanlış kanaatlerle beslenen kötülük
meselesi,1286 İslam’a göre murad-ı ilahi olarak değerlendirilmektedir. Şer gibi görünen
hayır, hayır gibi görünen şer olabilmekte; 1287 kötülük sayesinde, iyilik ve iyiler
bilinebilmektedir. 1288 İyilik ve kötülük (hüsn ve kubh) meselesinde Müslüman
düşünürler; dünyada mutlak iyinin mümkün olmadığını, aksi durumda hayatın cennete
dönüşeceğini, düzenin değişmez bir gerçeği olarak kötülüğün varlığını, kabul
etmektedir.
1289
Allah, dilediğini hakkıyla yapmakta,
1290
yaptıklarından mesul
tutulmamaktadır.1291 Kelamcılar, şeytanın yaratılmasını, sorumluluk, zıtlar ve esma-i
ilahi açısından açıklamaya çalışmaktadır. 1292 “Eşya zıddıyla kaimdir.” 1293 Kötülük
olmasaydı, hayat anlamını yitirir, imtihan sırrı kaybolurdu.1294 Allah her şeyi hayır için
yaratmıştır;
şer, varlıkların
yaratılış
amacı
dışında kullanıldığında ortaya
çıkmaktadır.1295 Çift yönlü bir varlık olan insanın, ilahi hidayet rehberliğinde cennete
giden yolu bulması mümkün olduğu gibi, nefsini ilah edinerek şeytana köle olması da
mümkündür; tercih, karar ve sorumluluk, akıl ve iradesiyle bireye ait olmaktadır.1296
İnsan; temiz ve günahsız olarak yaratılmış; akıl ve iradesi sebebiyle diğer
canlılardan üstündür.1297 Hata yapma potansiyeli bulunduğu halde rabbine kulluk ve
itaat etmesi, yeryüzüne halife olarak gönderilen insanı meleklerden değerli hale
getirmektedir. İnsanı değerli kılan, meleklerin aksine, itaatini bilinçle ve iradesiyle
1283
1284
1285
1286
1287
1288
1289
1290
1291
1292
1293
1294
1295
1296
1297
Sad Suresi, 27; Ahmed Hamdi Akseki, a.g.e., s. 64
Mehmet Yavuz Şeker, Dikkat Şeytan Var, İstanbul, Işık Yayınları, 2013, s. 25
Heinz Heimsoeth, Felsefenin Temel Disiplinleri, Çev.: Takıyeddin Mengüşoğlu, İstanbul, Remzi
Kitabevi, 1986, s. 111; Fazlurrahman, Ana Konularıyla Kurân, s. 35
Cafer Sadık Yaran, Kötülük ve Teodise: Batı ve İslam Din Felsefesinde “kötülük problemi” ve
Teistik Çözümler, İstanbul, Vadi Yayınları, 1997, s. 10; Necip Taylan, İslam Düşüncesinde Din
Felsefeleri, İstanbul, İstanbul Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Yayınları, 1994, s. 97;
Mehmet S. Aydın, Din Feslsefesi, Ankara, Selçuk Yayınları, 1992, s. 147
Bakara Suresi, 216
Hayati Aydın, Kurânda İnsan Psikolojisi, İstanbul, Timaş Yayınları, 2001, s. 36; Osman Özkul,
Kültür ve Küreselleşme Kültür Sosyolojisine Giriş, s. 167
İbrahim Kalın, Barbar Modern Medeni: Medeniyet Üzerine Notlar, s. 174-175
Hud Suresi, 107
Enbiya Suresi, 23
Seyyid Sabık, el-Akaidül-İslamiyye, Çev.: Hanifi Akın, İstanbul, Karınca & Polen Yayınları,
2010, s. 178
İbrahim Kalın, a.g.e., s. 53
Muhsin Demirci, Kurân’ın Ana Konuları, s. 136-137
Mustafa Çağrıcı, İslam Düşüncesinde Ahlak, İstanbul, Dem Yayınları, 2016, s. 207
Yümni Sezen, Kurân Işığında İnsan, Akıl ve Toplum, s. 117
Fazlurrahman, Ana Konularıyla Kurân, s. 47; Erdoğan Pazarbaşı, Kurân ve Medeniyet, s. 107
164
gerçekleştirmesidir. “Eğer dileseydik, içinizden yeryüzünde sizin yerinize geçecek
melekler yaratırdık.”, 1298 “Eğer siz günah işlemeseydiniz, Allah sizi yok eder ve
yerinize günah işleyip sonra kendisinden af dileyen bir topluluk yaratırdı.”,1299 “Ey
insanlar! Siz Allah'a muhtaçsınız. Allah ise her bakımdan sınırsız zengin olandır,
övülmeye hakkıyla layık olandır. Eğer Allah dilerse sizi giderir ve yeni bir halk getirir.
Bu Allah'a göre zor bir şey değildir. Hiçbir günahkar başka bir günahkarın yükünü
yüklenmez. Günah yükü ağır olan kimse, (bir başkasını), günahını yüklenmeye
çağırırsa, ondan hiçbir şey yüklenilmez, çağırdığı kimse yakını da olsa. Sen ancak,
görmedikleri halde rablerinden için için korkanları ve namaz kılanları uyarırsın. Kim
arınırsa ancak kendisi için arınmış olur. Dönüş ancak Allah'adır.”1300 ayetleri ve hadis,
insanoğlunun günah işleme ihtimaline, suç ve cazanın şahsiliğine işaret etmektedir.
“Allah size kolaylık diler, zorluk dilemez.”, 1301 “Allah bir kimseyi ancak gücünün
yettiği şeyle yükümlü kılar. Onun kazandığı iyilik kendi yararına, kötülük de kendi
zararınadır.”, 1302 “Her insan hata eder, hata edenlerin en hayırlıları ise tövbe
edenlerdir.” 1303 ayetler ve hadisten, İslam’ın fıtrat dini olduğu, insanın günah
işeleyebileceği anlaşılmaktadır. Af ve istiğfardan bahseden kutsal buyruklar, günaha
teşvik etmemekte; hata yapanların ümit kesmeden rabbine iltica etmesini
öğütlemektedir. Şeytan, günahlardan temizlenmenin mümkün olmadığı kuruntusuyla
insanları hak yoldan saptırabilmektedir. Tövbe kapısının kapalı olduğu yalanını
fısıldayan şeytan, insanın rabbine dönüşünü engellemeye çalışmakta, onu kendisine
köle yapmak istemektedir.
Şeytana
tapınma,
ona
ibadet
etme
ve
kutsama
anlamında
değerlendirilmemektedir; şeytana kulluk yapmak, ona bütünüyle teslim olmak, itaat
etmek ve onun adımlarını takip etmektir. 1304 Şeytana itaat, Allah’a itaatsizliktir;
şeytana itaat cehenneme, Allah’a itaat cennete, götürmektedir.1305 İnsanı cennetinden
eden sinsi düşman şeytan, onun tekrar ana yurduna dönmesini istememektedir. Kibirli,
gururlu, asi ve inatçı olan şeytan; insana yol gösterecek, itaati hak edecek konumda
1298
1299
1300
1301
1302
1303
1304
1305
Zuhruf Suresi, 60
Müslim, Tövbe, 2; Tirmizi, Cennet, 2, Daavat, 99
Fatır Suresi, 15-18
Bakara Suresi, 185
Bakara Suresi, 286
İbni Mace, Zühd, 30
Meryem Suresi, 44; Nur Suresi, 21
Zuhruf Suresi, 36-40; Nas Suresi, 1-6
165
değildir. “Ey iman edenler! Size hayat verecek şeylere sizi çağırdığı zaman, Allah'ın
ve Resûlü'nün çağrısına uyun ve bilin ki, Allah kişi ile kalbi arasına girer. Yine bilin
ki, onun huzurunda toplanacaksınız.” 1306 Şeytana uyanlar, cennetini kaybetmekte;
rabbiyle yaptığı misaka sadık kalanlar, kurtuluşa ermektedir.1307
2. 9. İtaati Kolaylaştıran Faktörler
Dinler, insanları fıtratına yaklaştırmak ve kötülüklerden korumak üzere
gönderilmiştir.1308 Din duygusunun kaynağı konusunda farklı düşünceler olsa da,1309
inanç; beşer için ihtiyaçtır, insanın ayrılmaz bir parçasıdır.1310 İnsanoğlu, yaratıldığı
ilk günden itibaren vahye muhatap olmuştur. Din kelimesinin, boyun eğmek,
bağlanmak ve itaat etmek 1311 anlamları düşünüldüğünde; Allah’ın insanları hidayet
etmek üzere vahye muhatap kılması daha anlaşılır hale gelmektedir. Yaratıcının
kelamı ve elçilerin kutlu mesajları unutulduğunda, fesat yaygınlaşmaktadır. Beşer üstü
mutlak bir gücün yönlendirmesi olmaksızın insanın, akıl, bilgi ve tecrübesiyle kendine
doğru bir istikamet belirlemesi ve onu sürdürmesi olası değildir. İnsanı birey olarak
sorumluluklarıyla olgunluğa ve rabbine ulaştıran yol, 1312 vahiy ile bildirilmektedir.
Diğer bazı din ve düşünce sistemlerinin aksine İslamiyet, insanın doğuştan günahsız
olduğunu kabul etmektedir.1313 Din; düşünce ve uygulama boyutlarıyla insana hitap
eden, hayatı anlamlandırabilecek öğretilerden ibarettir. 1314 İnsanı diğer varlıklardan
ayıran akıl; irade ve seçme hürriyetini gerektirmektedir. 1315 Yaratana verilen söze
sadık kalmak, başlangıçtaki saf ve asli halini devam ettirmek isteyenlerin, öncelikle
1306
1307
1308
1309
1310
1311
1312
1313
1314
1315
Enfal Suresi, 24
Bakara Suresi, 257
Bayraktar Bayraklı, İslam'da Eğitim, s. 20
Hüseyin Peker, Din Psikolojisi, Samsun, Aksiseda Matbaası, 2000, s. 107
Hüseyin Peker, Din ve Ahlak Eğitiminin Psikolojik ve Metodik Esasları, Samsun, Eser Matbaası,
1991,s. 15
Ragıb, a.g.e., s. 323
İrfan Başkurt, Kurân Açısından Din Eğitiminde Adalet Ölçü Denge-Sırat-ı Müstakim-,
İstanbul, İşaret Yayınları, 2001, s. 52
Tin Suresi, 3; Muhiddin Okumuşlar, Fıtrattan Dine (Din Fıtrat Eğitim İlişkisi), Konya,
Yediveren Kitap, 2002, s. 38
Ebu Nasr Farabî, Kitabu'l-Huruf, Çev.: Ömer Türker, Ekrem Demirli, İstanbul, Türkiye Yazma
Eserler Kurumu Başkanlığı Yayınları, 2015, s. 70; Abdurrahman Kurt, İslam’ın İlk Döneminde
İmanın Toplumsal Yansıması, s. 71; Selçuk Kütük, a.g.e., s. 141; Veysel Güllüce, Kur’ân-ı
Kerîm’de Ahiret İnancının Temelleri, Erzurum, Ekev Yayınları, 2001, s. 1
Yakub b. İshak Kindi, Felsefe Risaleleri, Çev.: Mahmut Kaya, İstabul, İz Yayınları, 1994, s. 15
166
kendi varlığını idrak etmesi gerekmektedir. İslamiyet, insanın kâinattaki konumunu ve
sorumluluklarını belirlemektedir.1316 Rabbine kulluk yapmak üzere yaratılan insanın
hayat yolunu aydınlatacak bilgiler, kutlu elçi ve kitaplar ile ulaştırılmıştır. İnsana
doğuştan verilen akıl, irade ve bilinç ile, bir yaratıcının varlığı idrak edilebilse de;
Allah tarafından belirlenen hayır ve şer, fazilet ve rezilet, emir ve yasaklar ilahi
mesejlar olmadan bilinememekte; vicdan ve ahlak ile hissedilebilenler yetersiz
kalmaktadır. Allah, insanın imtihanını kolaylaştırmak, huzur ve saadetini temin etmek
üzere, fıtrat ile kendisine bağışlanan imkan ve kabiliyetlerine ilave olarak, peygamber
ve kitap göndermiştir. 1317 İnsanın kendini tanımasıyla, varlık ve ötesi hakkında
muhakeme yapabilmesi mümkün olabilmektedir. İman, salih amel, mükafat umma,
ceza kaygısı, nasihat, ilim, dua bireyin rabbine itaatini kolaylaştırmaktadır.
2. 9. 1. İman
Din, beşeriyetle doğmuştur;1318 insan, doğası gereği dine yatkındır.1319 Dindarlık
içgüdüsü fıtridir. 1320 Evrensel ve ebedi bir içgüdü olan din düşüncesi, kendisi ilkel
veya modern de olsa insanın olduğu her yerde mevcuttur;1321 insanlık bu ihtiyaçtan
vâreste değildir. 1322 İnsan; akıl ve irade sahibi olduğundan öncelikle düşünen,
sonrasından inanan, 1323 hatta yaşamak için inanmak zorunda olan bir varlıktır. 1324
Dinin özü inanç olmakla birlikte, akıl ve kalp ile tasdik edilen bilginin içselleştirilmesi
1316
1317
1318
1319
1320
1321
1322
1323
1324
Abdullah Kahraman, İslam Hukukunda Değişim ve İbadetler, İstanbul, Ensar Yayınları, 2012, s.
30
Ahmed Hamdi Akseki, a.g.e., s. 17-18; Bakara Suresi, 151
Osman Pazarlı, Din Psikolojisi, İstanbul, Remzi Kitabevi, 1982, s. 31
Maurice Barbier, Modern Batı Düşüncesinde Din ve Siyaset, Çev.: Özkan Gözel, İstanbul,
Kaknüs Yayınları, 1999, s. 86-90, 160-163
Ahmed Hamdi Akseki, a.g.e., s. 17-18; Muhammed Kutub, İnsan Psikoljisi Üzerine Etüdler, s.
273
Ahmed Hamdi Akseki, a.g.e., s. 171; Abdurrahman Kurt, İslam’ın İlk Döneminde İmanın
Toplumsal Yansıması, s. 17-18; Muhammed Abdullah Draz, Din ve Allah İnancı, s. 91; Ekrem
Sarıkçıoğlu, Başlangıçtan Günümüze Dinler Tarihi, İstanbul, Otağ Yayınları, 1983, s. 19; Nadim
Macit, a.g.e., s. 213; Tümer Günay, Abdurrahman Küçük, Dinler Tarihi, Ankara, Ocak Yayınları,
1977, s. 1
Behlül Tokur, “Dindarlık Sorunu: Psikolojik Bir Tahlil”, Atatürk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi
Dergisi, S.: 41, 2014, s. 214, 257; Seyyid Ebu’l Ala Mevdudi, İslami Kavramlar, Çev.: Süleyman
Akyüz, 12. Baskı, İstanbul, Pınar Yayınları, 2016, s. 10
Mevlüt Özler, İslâm Düşücesinde Tevhid, İstanbul, Rağbet Yayınları, 2005, s. 24; İlhami Güler,
İman Ahlâk İlişkisi, Ankara, Ankara Okulu Yayınları, 2003, s. 19; Hülya Alper, İmanın
Psikolojik Yapısı, İstanbul, Rağbet Yayınları, 2007, s. 155-156
Yılmaz Özakpınar, İnsan İnanan Bir Varlık, İstanbul, Ötüken Neşriyat, 1999, s. 15-16
167
için, teslimiyet ve itaat istenmektedir. Önemi ve hayata etkisine binaen inanmış
olanlara bile emredilen iman,1325 hayata anlam yükleyen, insanı felaha kavuşturan bir
nimettir. İnsanlar, imtihan sırrına uygun olarak,1326 inanç hürriyetine sahiptir;1327 iman
konusunda zorlanmamaktadır. İman, yaratıcıya itaatin ilk ve en önemli basamağıdır.
Hayata dair duygu, düşünce ve eylemleri, inanç şekillendirmektedir. Kurân-ı Kerim
kendini bilmeyi, rabbe ulaştıran yol şeklinde tanımlamaktadır. 1328 Allah’ı unutmak,
dünyada ve ahirette unutulmak ile karşılık görmektedir.1329 Din ve hayat, birbirinden
ayrıştırılamamakta, iman ve istikamet bir bütün oluşturmaktadır.1330 Allah’ın rızası ve
emri gözetilerek ilahi öğretilere uygun olarak yapılan her şey İslamiyet’te ibadet kabul
edilmektedir. Dinin kabulü akla dayandırılsa da hükümleri vahye tabidir.1331 Allah, her
şeyi hak ve hikmet ile mükemmel yaratmıştır;1332 mahlukatın kâinat içerisinde ayrı bir
vazifesi vardır. Mükerrem bir varlık olarak yaratılan insanın, kendisine, eşine, ailesine,
çevresine ve rabbine karşı sorumlulukları vardır. Müslümanın dünya hayatındaki nihai
gayesi, Allah’ı razı etmektir.1333 İnsanın beşer olarak her ihtiyacı fıtratında mevcuttur;
din, bu ihtiyaçların disipline edilmesine ve doğru düzenlenmesine rehberlik
etmektedir.1334
İman; emin olmak, güven vermek, güven duymak, itimat, kanaat, gönülden
benimsemek, bir şeye şüphesiz kesin olarak inanmak, tasdik etmek anlamlarına
gelmektedir; küfür, inkar ve hıyanetin zıttıdır. 1335 İman kelimesi, gönül rahatlığı,
doğrulama ve güvenme anlamları da içermektedir. 1336 İman kelimesinin inanmak
anlamından sonraki en kuvvetli anlamı, güvendir. 1337 İmanın tasdik anlamındaki
1325
1326
1327
1328
1329
1330
1331
1332
1333
1334
1335
1336
1337
Nisa Suresi, 136
Hud Suresi, 7; Mülk Suresi, 2; Ankebut Suresi, 3
Bakara Suresi, 256; Kehf Suresi, 29
Zariyat Suresi, 21
Haşr Suresi, 19; Taha Suresi, 123-127
Ahmed Hamdi Akseki, a.g.e., s. 39-44
Ahmed Hamdi Akseki, a.g.e., s. 17-18; Fatır Suresi, 24; İsra Suresi, 15; Maide Suresi, 48
Hicr Suresi, 85; Furkan Suresi, 2; Yasin Suresi, 39, 42; Zuhruf Suresi, 11; Ahkaf Suresi, 3; Kamer
Suresi, 49; Müminun Suresi, 18; Talak Suresi, 3
İsmail Raci Faruki, İslam ve Diğer İnançlar, Çev.: Ejder Okumuş, İstanbul, İnsan Yayınları, 2011,
s. 172-173
Ahmet Koç, Kurân’da İnsan ve Hz. Muhammed, Din Eğitimi Açısından Bir Yaklaşım,
İstanbul, Rağbet Yayınları, 2005, s. 105
İbni Manzur, a.g.e., No: 13, s. 21-26; Ragıb, a.g.e., s. 143; Cevheri, a.g.e., No: 5, s. 2071-2072;
Zebidi, a.g.e., No: 9, s. 124-126; Cürcani, a.g.e., s. 34; Ezheri, a.g.e., No: 14, s. 5010-516
Murat Sülün, Kurân-ı Kerim Açısından İman Amel İlişkisi, İstanbul, Ekin Yayınları, 2000, s. 78
Yıldız Kızılabdullah, “Esma-i Hüsna’dan Bir İsim: “el-Mümin”: Din Öğretimine Konu Edilmesi ve
Uygulama Örneği”, Fırat Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, S.: 14/1, 2009, s. 244
168
kullanımı, iradi bir muhakeme ve araştırma sonucundaki kabule işaret etmektedir.1338
Türkçe’de iman yerine kullanılan inanç kelimesi, herhangi bir hükmün tamamen veya
kısmen kabulü veya reddi veya ondan şüphe edilmemesi anlamındadır; 1339 farklı
anlamları
olsa
ve
felsefi
literatürde
ayrıştırılsa da
1340
birbirinin
yerine
kullanılmaktadır.1341 Kanaat kelimesi de iman ve bilgiyi içermektedir.1342
İman; insanın rabbiyle, diğer insanlarla ve kâinat ile ilişkisini fark etmesi,
yaratıcısına güven ve teslimiyetle endişe ve korkularından kurtulması ve huzura
kavuşmasıdır.1343 İmanın hakikati; kalp ile tasdik, dil ile ikrar, uzuvlarla ameldir.1344
İmanın Istılah anlamı, Hz. Peygamberin Allah’tan getirdiklerinin hak ve doğru
olduğuna inanmaktır.1345 İman kelimesi Kurân-ı Kerim’de sekiz yüzden fazla yerde
geçmektedir.1346 İnanma eylemi, zihinsel bir çabayla gerçekleşmekte;1347 bilgi, bilinçli
bir tasdik ile imana dönüşmektedir. İman için bilgi gerekli ise de tek başına yeterli
görülmemektedir; şeytanın ve firavunun iman etmemesi bilgi eksikliğinden ziyade,
rabbine boyun eğmemesi ve büyüklenmesi nedeniyledir. 1348 İnsanın yaratılışındaki
gaye ve hikmet, Allah’a kulluktur.1349 “Andolsun biz, her ümmete, "Allah'a kulluk
edin, tâğuttan kaçının" diye peygamber gönderdik. Allah onlardan kimini doğru yola
iletti, onlardan kimine de (kendi iradeleri sebebiyle) sapıklık hak oldu.”,1350 İyiliğe
karşılık iyilik yapmak, insani bir tavırdır. “İyiliğin karşılığı, yalnız iyiliktir.” 1351
Bilinçli ibadet, imanı artırmaktadır; salih amelin terki, imanı ve etkisini
1338
1339
1340
1341
1342
1343
1344
1345
1346
1347
1348
1349
1350
1351
Mahmut Ay, “Kelam’da Akıl İman İlişkisi: Temel Teolojik Yaklaşımlar”, Ankara Üniversitesi
İlahiyat Fakültesi Dergisi, C.: 52, S.: 1, 2011, s. 55
Hüseyin Peker, Din Psikolojisi, s. 71
Hülya Alper, İmanın Psikolojik Yapısı, İstanbul, Rağbet Yayınları, 2007, s. 30
Hasan Kayıklık, “Psikolojik Açıdan İnanç, İman ve Şüphe”, Ankara Üniversitesi İlahiyat
Fakültesi Dergisi, S.: 46/1, 2005, s. 134
Habil Şentürk, Din Psikolojisi, İstanbul, Esra Yayınları, 1997, s. 183
Ragıb, a.g.e., s. 143
Ragıb, a.g.e., s. 144; Ragıb Isfahani, İnsan İki Hayat İki Saadet (Tafsilü’n-Neşeteyn ve
Tahsilu’s-Saadeteyn), Çev.: Mevlüt F. İslâmoğlu, İstanbul, Pınar Yayınları, 1996, s. 26;
Beyazizade Ahmed Efendi, İmam-ı Azam Ebu Hanife’nin İtikadi Görüşleri, Çev.: İlyas Çelebi,
İstanbul, İFAV Yayınları, 2000, s. 19; Saim Yeprem, Mâtürîdî’nin Akide Risalesi ve Şerhi,
İstanbul, İFAV Yayınları, 2000, s. 93
Şerafettin Gölcük, Süleyman Toprak, Kelam, Konya, Tekin Kitabevi, 1991, s. 101; Cihad Tunç,
“İslam Dinine Göre Hidayet ve Dalalet”, Erciyes Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, S.: 6,
1988, s. 42
Mustafa Sinanoğlu, “İman”, T. D. V. İslam Ansiklopedisi, No: 22, s. 212-214
Abdurrahman Kasapoğlu, Kurân’da İman Psikolojisi, İstanbul, Yalnızkurt Yayınları, 1997, s. 67
Bakara Suresi, 34; Sad Suersi, 74; Kasas Suresi, 39
Zariyat Suresi, 56; Ahmed Hamdi Akseki, a.g.e., s. 221
Nahl Suresi, 36
Rahman Suresi, 60
169
zayıflatmaktadır.1352 Beşerin, yaratana karşı ilk vazifesi, İslam’ın en değerli ameli olan
iman, 1353 itaatten ibarettir. İslamiyet’in ilk yıllarında Mekke’de vahyedilen ayetler,
tevhit
inancının
temellerini
oluştururken;
Medine’de
vahyedilen
ayetler,
Müslümanlara imanlarını hatırlattıktan sonra emir ve yasaklara riayet etmelerini
öğütlemektedir. İman olmadan, yaratıcıya kulluk mümkün değildir; hak ve hakikatin
kabulü öncelik arz etmektedir. İtaatin ilk adımı ve kulluğu kolaylaştıran unsur,
imandır. İmanın hakikatinin anlaşılması ve salih ameller ile tasdik edilmesi, rabbe
kulluğun göstergesidir.
1354
İman etmediği halde İslam’ın hükümlerini farklı
gerekçelerle uygulayanlara mümin denilmemekte; iman, itaatin ön şartı ve aslı kabul
edilmektedir.1355 İman; zihinsel, duygusal ve davranışsal boyutları bulunan kapsamlı
ve girift bir yapıdır.1356
İnsan, zorunlu olarak kendi varlığının ve kâinatın varoluşunun anlam hesabını
yapmaktadır. 1357 Amaçsız, eylemde bulunmayan insan, özgürce ve bilinçle hayata
anlam verme ihtiyacı hissetmektedir; 1358 bu duygunun bastırılması, görmezden
gelinmesi insanı huzursuz etmekte, boşluğa düşürmektedir.
1359
Hayatın doğru
anlamını bulamayanlarda nevroz görülmektedir. 1360 Kendisini ve rabbini tanıyan,
evreni ve hayatı anlamlandıran birey, sorumluluğunun bilinciyle dinamik bir dünya
görüşü kazanmaktadır. 1361 İman; iradenin fıtratı tercih etmesidir. 1362 Din, bireye ve
anlam arayışına kaynak ve rehber olmaktadır.1363 İman bir bütündür, parçalanma kabul
etmemektedir. 1364 İmandaki bütünlük bozulduğunda, din, fonksiyonlarını yerine
1352
1353
1354
1355
1356
1357
1358
1359
1360
1361
1362
1363
1364
Ahmed Hamdi Akseki, a.g.e., s. 371; Takıyyuddin Ebu’l-Abbas Ahmed b. Teymiyye el-Harrani,
İman Üzerine, s. 87-88
Nadim Macit, a.g.e., s. 10
Nadim Macit, a.g.e., s. 10
Rasim Özdenören, Hadislerin Işığında Hz. Muhammed, s, 61-63
Nurgül Bulut, “Allah İnancı-Ahlak İlişkisi: Din Eğitimi Bağlamında Bir İnceleme”, İstanbul
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Doktora Tezi, 2020, s. 27
Erich Fromm, Kendini Savunan İnsan, Çev.: Necla Arat, İstanbul, Say Yayınları, 1994, s. 125
Seyyid Ahmed Arvasi, İnsan ve İnsan Ötesi, İstanbul, Burak Yayınevi, 1990, s. 67; Olivier
Reboul, Eğitim Felsefesi, Çev.: Işın Gürbüz, İstanbul, İletişim Yayınları, 1991, s. 34
Victor E. Frankl, İnsanın Anlam Arayışı; Çev.: Selçuk Budak, İstanbul, Okuyan Us Yayınları,
2018, s. 110-114
Kemal Sayar, Olmak Cesareti, İstanbul, İz Yayıncılık, 1997, s. 112
K. G. Saiyidain, İkbal’in Eğitim Felsefesi, Çev.: Necmettin Tozlu, Ankara, Ankara Okulu
Yayınları, 2003, s. 31, 32, 41, 42
Mustafa İslamoğlu, Hayatın Yenidan İnşası İçin, İstanbul, Denge Yayınları, 2005, s. 41
Mustafa Köylü, “Ruh Sağlığı ve Din: Batı Toplumu Açısından Bir Değerlendirme”, Ondokuz
Mayıs Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, C.: 23, S.: 23, 2007, s. 86
Fazlurrahman, Ana Konularıyla Kurân, s. 44; Mustafa Aydın, İlk dönem İslam Toplumunun
Şekillenişi, İstanbul, Pınar Yayınları, 1991, s. 72
170
getiremez hale gelmektedir. İmanda, kesinlik, gönülden tasdik ve teslimiyet vardır;
iman, şüphe ve zan barındırmamaktadır. İman ilkeleri, hayattaki gaye ve hedefleri
kapsayan değerler bütünüdür.1365 Birey, akıl ve iradesini kullanarak tefekkür ettiğinde
ilahi mesajlar kendisine rehberlik etmekte; 1366 iman etmeden önce yapılan salih
ameller, kişinin hidayetine vesile olabilmektedir. 1367 İlim; iman, amel ve ahlakı
çağ(rışt)ırdığı gibi; salih iş ve güzel ahlak da zamanla ilim ve iman ile buluşabilmekte
ve bütünleşebilmektedir; bilinenle amel edilmesi, bilinmeyenlerin öğretilmesine vesile
olmakta; hiçbir şey karşılıksız bırakılmamaktadır.1368 İmansızlık, en büyük ve ebedi
hüsrandır. “(Ey Muhammed!) De ki: "Amelce en çok ziyana uğrayan; iyi iş yaptıklarını
sandıkları halde dünya hayatındaki çabaları kaybolup giden kimseleri size haber
verelim mi?" Onlar, Rab'lerinin âyetlerini ve O'na kavuşacaklarını inkar eden, böylece
amelleri boşa çıkan, o yüzden de kıyamet gününde amelleri için bir terazi
kurmayacağımız
Peygamberlerimi
kimselerdir. İşte
alay
konusu
böyle.
İnkar
yapmaları
etmeleri,
yüzünden
âyetlerimi
onların
ve
cezası
cehennemdir. Şüphesiz, inanıp yararlı işler yapanlara gelince onlar için, içlerinde
ebedi kalacakları Firdevs cennetleri bir konaktır. Oradan ayrılmak istemezler.” 1369
Allah, iman edenlerden günahı olanları dilerse bağışlayacağını bildirmektedir; fakat
inkar edenler ebedi olarak cehennemde kalmaktadır. “Şüphesiz Allah, kendisine ortak
koşulmasını asla bağışlamaz. Bunun dışında kalan (günah) ları ise dilediği kimseler
için bağışlar. Allah'a şirk koşan kimse, şüphesiz büyük bir günah işleyerek iftira etmiş
olur.” 1370 İnananlar, dünya hayatında günah işlese de yaratıcının bağışlamasıyla
kurtuluşu ümit edebilmektedir. Dünya hayatında iman etmediği halde dine uygun
güzel işler yapanlar için ahirette kurtuluş imkanı bulunmamaktadır. Ahirette
kurtuluşun ilk ve temel şartı imandır; iman, insanı rabbine kulluğa yönlendirmektedir.
“(Münâfıklar), "Allah'a ve peygambere inandık ve itaat ettik" derler. Sonra da
onların bir kısmı bunun ardından yüz çevirirler. Halbuki onlar inanmış
değillerdir. Aralarında hüküm vermesi için Allah'a (Kur'an'a) ve peygambere
1365
1366
1367
1368
1369
1370
James W. Fowler, “İman Bilincinin Evreleri”, Çev.: Ali Ulvi Mehmedoğlu, Marmara Üniversitesi
İlahiyat Fakültesi Dergisi, S.: 19, 2000, s. 90
Şaban Ali Düzgün, Allah, Tabiat ve Tarih, Ankara, Lotus Yayınevi, 2005, s. 130-131
Buhari, Zekat, 24; Edep, 16; Müslim, İman, 194-196
Hacı Bayram Başer, Şeriat ve Hakikat, İstanbul, Klasik Yayınları, 2017, s. 159; Ebû Talîb elMekkî, Kalplerin Azığı, Çev.: Muharrem Tan, C.: I-IV, İstanbul, İz Yayıncılık, 2004, No: 2, s. 35
Kehf Suresi, 103-108
Nisa Suresi, 48
171
çağırıldıkları zaman, bir de bakarsın ki içlerinden bir grup yüz çevirmektedir. Ama
gerçek (verilen hüküm) kendi lehlerinde ise, boyun eğerek ona gelirler. Kalplerinde
bir hastalık mı var, yoksa şüphe ve tereddüde mi düştüler? Yoksa Allah ve Resûlünün
kendilerine karşı zulüm ve haksızlık edeceğinden mi korkuyorlar? Hayır, işte onlar asıl
zalimlerdir. Aralarında hüküm vermek için Allah'a (Kur'an'a) ve Resülüne davet
edildiklerinde, mü'minlerin söyleyeceği söz ancak, "işittik ve iman ettik" demeleridir.
İşte onlar kurtuluşa erenlerin ta kendileridir. Kim Allah'a ve Resülüne itaat eder,
Allah'tan korkar ve O'na karşı gelmekten sakınırsa, işte onlar başarıyı elde edenlerin
ta kendileridir.”1371, “İnsanlardan öylesi de vardır ki, Allah'a kıyıdan kenardan kulluk
eder. Eğer kendisine bir hayır dokunursa gönlü onunla hoş olur. Şayet başına bir
kötülük gelirse gerisin geri (küfre) dönüverir. O dünyayı da kaybetmiştir, ahireti de.
İşte bu apaçık ziyanın ta kendisidir.”1372 ve “İnsan ise; Rabbi onu deneyip de kendisine
ikramda bulunduğunda, ona bol bol nimetler verdiğinde, "Rabbim bana ikram etti" der.
Ama onu deneyip rızkını daraltınca da, "Rabbim beni aşağıladı" der.” 1373 ayetleri,
Allah’a şartlı kulluk eden bazı insanlardan bahsetmektedir. Dinde esas olan gönüllü
teslimiyet ve itaatir, dinde zorlama bulunmamaktadır.1374 Tüm mahlukat, kâinattaki
görevini ifa edecek imkan ve kabiliyette yaratılmakta; insan doğuştan sahip oldukları
kadar sonradan elde edeceği kazanımlar ile de diğer canlılardan ayrışmakta ve üstün
bir konuma yükselmektedir.
1375
İman; bilinçli bir kabul ile rabbin iradesine,
hükümlerine rıza göstermek ve teslim olmaktır; zorlama, şart ve şüphe kabul
etmemektedir. Merkezde yer alan iman, hayatın tüm yönlerine değer ve anlam
kazandırmakta; düşünce, duyugu ve eylemler, bu kaynaktan beslenmektedir.1376 İman,
dayanak noktası olduğunda insan, sorunlarına çözüm üretebilmekte, huzur ve mutluluk
ile yaşayabilmektedir. İman, salih amel ve itaatlerle bireyi iyiliğe yönlendirmekte,
kötülükten alıkoymakta; özdenetim sağlamaktadır.
1371
1372
1373
1374
1375
1376
Nur Suresi, 47-52
Hac Suresi, 11
Fecr Suresi, 15-16
Ali Ulvi Mehmedoğlu, “Din, Dindarlık ve Değerler”, İstanbul Sabahattin Zaim Üniversitesi
Sosyal Bilimler Dergisi, , C.: 1, S.: 2, Bahar-2013, s. 177; Nurullah Altaş, İsmail Arıcı, “Din
Eğitiminin Bilimselleşme Süreci ”, Din Eğitimi, Ed.: Mustafa Köylü, Nurullah Altaş, 6. Bsk.,
İstanbul, Ensar Neşriyat, 2016, s. 64
Suzan Yıldırım, “Yaşanmış Olaylar Bağlamında Dini Danışmanlığa Konu Olan Aile İçi Sorunlar:
Bursa ve İzmir Örneği”, Süleyman Demirel Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Doktora
Tezi, 2019, s. 40-41
Mehmet Paçacı, Kur’an ve Ben Ne Kadar Tarihseliz, Ankara, Ankara Okulu Yayınları, 2000, s.
12; Ali Şeriati, İnsan, s. 106
172
Allah’a iman, Allah’ı hakkıyla tanımayı1377 ve O’na ait olan sıfat ve yetkileri başka
herhangi bir varlık ile paylaşmamayı gerekli kılmaktadır. 1378 İman; özgür iradeyle
gerçekleşen bir tercih, fıtratı hatırlama, rabbe bağlılık, şükür, vefa ve sadakattir.1379
İman, mükerrem varlık olan biricik insana önemli bir değer ve hayati bir bağlılık
vermektedir.1380 Allah’a iman, diğer inanç konularının kendisine bağlı olduğu esas ve
temel sütundur; o olmadan diğer iman unsurlarının ayakta durması mümkün
değildir. 1381 Sütün mayalanması, sütün tüm zerrelerle bütünleşerek onu yoğurda
çevirmesi gibi; iman da insanın tüm düşünce ve eylemlerine sirayet ederek onu
dönüştürmeyi ve ona kimlik kazandırmayı hedeflemektedir; iman, hayatın bölünmüş
bir alanı olmayı kabul etmemektedir.1382 İman, sorumlulukları bitirmemekte; aksine
her şey onunla başlamaktadır.
1383
Kuran-ı Kerim, imanın bilinçli bir eyleme
dayandırılmasını, sevgi ve rızaya dayalı olmasını, emretmektedir. 1384 “Her kim de
inanılması gerekenleri inkar ederse bütün işlediği boşa gider. Ahirette de o, ziyana
uğrayanlardandır.”1385 ayeti, iman olmadan yapılanların ahirette değer görmeyeceğini,
hakikatin ve itaatin başlangıcının iman olduğunu haber vermektedir. 1386 İman
başlangıçtır fakat son değildir.
Kurân-ı Kerim’de Allah’tan bahseden ayetlerin geneli, Allah’ın kâinat ve insan ile
ilişkilerini açıklayan sıfatlarıyla ilgilidir. 1387 Hayatı anlamak ve anlamlandırmakla
görevli insan,1388 varlığıyla aslen değerlidir, mükerremdir.1389 Allah, insanın cismani
ve ruhani varlığını en güzel şekilde yaratmakta ve ona kâinatta üstün bir statü
1377
1378
1379
1380
1381
1382
1383
1384
1385
1386
1387
1388
1389
Zümer Suresi, 67; Hac Suresi, 74
Mustafa İslamoğlu, Alemlerin Rabbi Allah (c.c.) Bilmek-Tanımak-Anlamak, İstanbul, Denge
Yayınları, 2006, s. 31
Mustafa İslamoğlu, Alemlerin Rabbi Allah (c.c.) Bilmek-Tanımak-Anlamak, İstanbul, Denge
Yayınları, 2006, s. 32-34
Yener Öztürk, Yeni Bir Yorumla İslâm İnanç Esasları, İstanbul, Işık Yayınları, 2003, s. 21
Mehmet Paçacı, Kur’an ve Ben Ne Kadar Tarihseliz, s. 12
Muhammet Altaytaş, Çağdaş İnkarcılık, s. 12
Mustafa İslamoğlu, İman İnsanın Saadeti, s. 33
Nisa Suresi, 65; Ahzab Suresi, 36
Maide Suresi, 5
Talip Özdeş, “Ahlak-Vahiy İlişkisi ve Kur’an’da İman-Ahlak-Amel Bütünlüğü”, Cumhuriyet
Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, C.: 10, S.: 2, 2006, s. 14-15
Necip Taylan, Düşünce Tarihinde Tanrı Sorunu, İstanbul, Ayışığı Kitabevi, 1998, s. 40
Bekir Onur, Gelişim Psikolojisi: Yetişkinlik, Yaşlılık, Ölüm, 5. Bsk., Ankara, İmge Yayınları,
2000, s. 382
İsra Suresi, 70; Tin Suresi, 4; Muhammed Abdullah Draz, Sorumluluk (İslâm’ın İnsana Verdiği
Değer), Çev.: Nureddin Demir, İstanbul, Kayıhan Yayınları, 2004, s. 48; İlhami Güler, İtikattan
İmana, Ankara, Ankara Okulu Yayınları, 2009, s. 129
173
vermektedir.1390 İslamiyet; bireysel ve sosyal gerçekliği ve fıtrata uygunluğuyla tüm
ihtiyaçlara cevap verebilecek evrensel bir dindir;1391 teori ve pratiği, düşünce, duygu
ve davranışı bir bütün olarak içinde barındırmaktadır. 1392 “İman 60 küsur şubedir;
bunlardan en yükseği “Allah’tan başka ilah olmadığı” sözüdür; en aşağısı ise insanlara
eziyet veren şeyleri yoldan kaldırıp atmaktır. Haya da imandan bir şubedir.”1393 hadisi,
İslam inancının insanı, hayatı, ibadeti bir bütün olarak değerlendiridiğini; ilahi rıza için
ve yaratıcının emirlerine uygun olarak yapılan her eylemin itaat kabul edildiğini
göstermektedir. İnsan ve din, bireysel ve toplumsal yönleri itibariyle ortak özellikler
göstermektedir.1394 Din; insana hayattaki konumunu, sosyal bağlarını, eşya ve olaylar
karşısındaki tutum ve tavırlarını belirleyen bir zihniyet kazandırmaktadır. 1395 İman,
insanın rabbine teslimiyetini artırmakta, şüphe ve parçalanma kabul etmemektedir.
İslam’ın kabulü, hükümlerine tabi olmayı ve yaratıcıya itaat etmeyi gerektirmektedir.
Din eğitimi açısından değerlendirildiğinde, İslamiyet’in vahiy sürecinde uygulandığı
gibi, iman etmemiş olanlara öncelikle iman bilgilerinin sunulması, yaratıcı ve
peygamber hakkında bilgiler verilmesi önem arz etmektedir. Dinin doğru tanıtılması
ve doğru anlaşılması, kabulünü ve uygulanmasını kolaylaştırmaktadır. Mekke
döneminde vahyedilen ayetlerin iman konularını öncelemesi, Medine döneminde
indirilen ayetlerin imanı hatırlatarak uygulama konularını içermesi, insanlara
önceliklerini ve eğitim yöntemini göstermektedir. İman edenlerin muhatap olduğu
iman edin emri,1396 imanın ilim, amel ve ahlak ile canlandırılması ve güçlendirilmesi
anlamını içermektedir. İman, hayat boyu devam eden ve yaratıcıya kulluğu
kolaylaştıran başlangıçtır.
1390
1391
1392
1393
1394
1395
1396
Muhsin Demirci, Kur’ân’a Göre İnsan ve Sorumlulukları, İstanbul, Ensar Yayınları, 2010, s. 4748
Hasan Onat, “İslam’da Yeniden Yapılanma Üzerine”, Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi
Dergisi, Özel Sayı, Cumhuriyetin 75. Yıldönümüne Armağan, 1999, s. 201
Peter L. Berger, Dinin Sosyal Gerçekliği, Çev.: Ali Coşkun, İstanbul, İnsan Yayınları, 1993, s. 29;
Osman Pazarlı, Din Psikolojisi, İstanbul, Remzi Kitabevi, 1982, s. 31, 42, 52, 59; Hayati Hökelekli,
Din Psikolojisi, Ankara, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, 1993, s. 73-78; Joachim Wach, Din
Sosyolojisi, Çev.: Ünver Günay, İstanbul, İFAV Yayınları, 1995, s. 61; Mehmet Taplamacıoğlu,
Din Sosyolojisi, Ankara, Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Yayınları, 1983, s. 176-192
Buhari, İman, 3; Müslim, İman, 57; İbni Mace, Mukaddime, 9
Veysel Uysal, Din Psikolojisi Açısından Dini Tutum, Davranış ve Şahsiyet Özellikleri, İstanbul,
İFAV Yayınları, 1996, s. 4. 10, 15, 20
Ejder Okumuş, Meşruiyet Ekseninde Din ve Devlet, İstanbul, Pınar Yayınları, 2003, s. 69; Şerif
Mardin, Din ve İdeoloji, İstanbul, İletişim Yayınları, 1992, s. 30
Nisa Suresi, 136
174
2. 9. 2. Salih Amel
Amel; iş, fiil hareket, faaliyet anlamlarına gelmektedir; 1397 bir işin duyu
organlarıyla ortaya çıkarılmasıdır. 1398 Canlı ve cansız varlıkların her yaptığına fiil
denildiği halde, sadece canlıların kasıtlı yaptıkları işlere amel denilmektedir.1399 Amel,
irade ve niyetin bağlı olduğu bilinçli bir aksiyondur;1400 duygu, düşünce, söz ve fiilin
her biri amel kapsamındadır. Dini inanç ve düşünceyle dışa yansıyan davranışlara amel
denilmektedir.1401 İnsanın amelleri, kendisinde var olan hayır ve şer potansiyelinden
aktive ettiğine göre salih (güzel) veya seyyie (kötü) olarak sınıflandırılmaktadır. İnkar
edenlerin dünya hayatında yaptığı iyiliğe ve güzel işlere insani değer verilse de; Kurânı Kerim, karşılık görülecek asıl yerin âhiret olduğunu, gerçek mükafatı ve cezayı
verecek olanın Allah olduğunu açıklamaktadır. Salih kelimesi; iyi olmak, düzeltmek,
her türlü fesaddan âri olmak, uygun olmak anlamlarına gelmektedir.1402 Salih amel,
ilahi emir ve yasaklara uygun hareket etmektir;1403 ibadet kavramında olduğu gibi salih
amel de beden ve kalbe ait tüm eylemleri kapsamaktadır.1404
Kurân-ı Kerim’de iman edip salih amel işleyenler terkibi elli iki yerde
geçmektedir.
1405
Salih amel genel anlamıyla, İslam’ın emrettiklerini yapmak,
yasaklarından kaçınmaktır. Farklı bir tanımlama yapılacak olursa; dinin yapılmasını
tavsiye ettiği, sevap kaznmaya vesile olan eylemlere;1406 dünyada ve ahirette insanı
huzur ve başarıya ulaştıracak işlere 1407 salih amel denilmektedir. Toshihiko Izutsu
salih ameli, imanın dışa yansıması olarak tanımlamaktadır. 1408 İman ile salih amel
arasında organik bir bağ bulunmakta; inanç itaati, itaat inancı kuvvetlendirmekte ve
1397
1398
1399
1400
1401
1402
1403
1404
1405
1406
1407
1408
Musa Bilgiz, “Kurân’da Amellerin Değer Yönünden Mukayesesi”, Atatürk Üniversitesi İlahiyat
Fakültesi Dergisi, S.: 20, 2003, s. 135
İbni Manzur, a.g.e., No: 11, s. 474-475; Zebidi, a.g.e., No: 30, s. 56
İbni Manzur, a.g.e., No: 11, s. 474-478; Ragıb, a.g.e., s. 348
Ömer Dumlu, Kurân’da Salah Meselesi, Ankara, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları, 2009, s. 37;
Murat Sülün, Kurân-ı Kerim Açısından İman-Amel İlişkisi, İstanbul, Ensar Neşriyat, 2005, s.
158-159
M. Doğan Karacoşkun, “Psiko-Sosyal Açıdan İman (Dini İnanç)-Amel (Dini Davranış) İlişkisi”,
Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Doktora Tezi, 1998, s. 13
İbni Manzur, a.g.e., No: 2, s. 514; Cürcani, a.g.e., s. 143; Ragıb, a.g.e., s. 489-490
Hasan Elik, Muhammed Coşkun, Tevhit Mesajı, İstanbul, Fikir Yayıncılık, 2013, s. 781
Zekeriya Pak, Kur’an’da Kulluk, İstanbul, Kayıhan Yayınları, 1999, s. 75
Mevlüt Eren, “Kurân’da Bilgi-Amel(Eylem) İlişkisi”, Diyanet İlmi Dergi, C.: 43, S.: 2, 2007, s.
139
Süleyman Uludağ, “Amel”, T. D. V. İslam Ansiklopedisi, No: 3, s. 13-16
Murat Sülün, a.g.e., s. 158-166
Toshihiko Izutsu, Kurân'da Dini ve Ahlaki Kavramlar, s. 269
175
olgunlaştırmaktadır. Salih amel bir yönüyle inancın temsili, tasdiki ve tezahürüdür; her
ikisi birbirine değer ve güç katmaktadır. “Görmeyenle gören, karanlıklarla aydınlık,
gölge ile sıcak bir olmaz. Dirilerle ölüler de bir değildir. Allah dilediğine elbette
işittirir; ama sen kabirlerdekilere de işittirecek değilsin!”1409 ayetleri, iman ve salih
amelin değerini göstermesi bakımından önem arz etmekte; ilim, iman ve salih amel,
insana hayat, ferahlık ve aydınlık veren bir misalle anlatılmaktadır.1410 Bir eylemin
salih olmasının ilk ve temel şartı, mümin olarak yapılmasıdır. İnkarcıların yaptıkları
işlerden güzel olanlar olsa da onlara “salih amel” denilmemekte; ahirette o işlerin
kendilerine faydası olmamaktadır. “Rablerini inkar edenlerin durumu şudur: Onların
işleri, fırtınalı bir günde rüzgarın şiddetle savurduğu küle benzer. (Dünyada)
kazandıkları hiçbir şeyin (ahirette) yararını görmezler. İşte bu derin sapıklıktır.”,1411
“İnkar edenlere gelince; onların amelleri ıssız bir çöldeki serap gibidir. Susamış kimse
onu su sanır. Yanına geldiğinde hiçbir şey bulamaz. (Tıpkı bunun gibi kâfir de hesap
günü amellerinden bir şey bulamaz). Ancak Allah'ı yanında bulur da Allah onun
hesabını tastamam görür. Allah hesabı çabuk görendir. Yahut (inkarcıların küfür
içindeki halleri) derin bir denizdeki karanlıklar gibidir. (Bir deniz ki) onu dalga üstüne
dalga kaplıyor, üstünde de bulutlar var. Karanlıklar üstüne karanlıklar. İnsan elini
çıkarsa neredeyse onu bile göremez. Kime Allah nur vermezse, onun için nur diye bir
şey yoktur.”1412
Ragıb Isfahani’ye göre imanın hakikati; kalp ile tasdik, dil ile ikrar, uzuvlarla
ameldir. 1413 İman ile onun hayata yansıyan tezahürleri, tasdiki ve tahakkuku olan
ameller arasında kuvvetli bir bağ bulunmaktadır.1414 İnsanlar, inanmak ve yaşamakla
mükellef tutulmaktadır; salt iman yeterli görülmemektedir.1415 Yaratıcıyla iman bağı
oluşturan inanır, ibadet ve salih amellerle inancını pekiştirmekte, ahlak ile dinini
içselleştirmektedir.1416 Kurân-ı Kerim, ısrarla iman ve salih amel kavramını birlikte
1409
1410
1411
1412
1413
1414
1415
1416
Fatır Suresi,
Mikdat Yalçın, İman ve Ahlakın Hayati Değerleri, İstanbul, Hikmet Yayınları, 1981, s.102-106
İbrahim Suresi, 18
Nur Suresi, 39-40
Ragıb, a.g.e., s. 144; Ragıb Isfahani, İnsan İki Hayat İki Saadet (Tafsilü’n-Neşeteyn ve
Tahsilu’s-Saadeteyn), Çev.: Mevlüt F. İslâmoğlu, İstanbul, Pınar Yayınları, 1996, s. 26
Abdurrahman Kurt, İslam’ın İlk Döneminde İmanın Toplumsal Yansıması, s. 33
Rad Suresi, 16; Ankebut Suresi, 2, 61, 63; Lokman Suresi, 25; Zümer Suresi, 38; Zuhruf Suresi, 87
İrfan Başkurt, “Din ve Ahlak Eğitiminde Yeni Arayışlar ve Bakış Açıları”, İstanbul Üniversitesi
İlahiyat Fakültesi Dergisi, S.: 6, 2002, s. 100
176
kullanmaktadır; ibadetsiz ve salih amelsiz pasif iman değerli görülmemektedir. 1417
Allah’a iman etmek, ilahi öğretilere itaat etmek üzere söz vermektir.1418 Bilgi, eylemin
önderidir; iman, salih ameli gerektirmektedir. 1419 İman ve amel birbirinden farklı
olmakla birlikte birbirlerini tamamlayan parçalardır.1420 Din; sadece inanç ve dünya
görüşü ortaya koymakla yetinmemekte; davranış standartları belirlemekte ve onların
eyleme geçirilmesini istemektedir.1421 Cahiliye döneminde putlara tapmayan, pasif iyi
olarak bilinen Haniflerin düşünce ve hayat tarzına müdahale etmeyen Müşrikler,
inancın eyleme dönüşmesinin öğütleyen Kurân-ı Kerim’e ve Hz. Peygambere karşı
çıkmışlardır. Hayata yansıması olmayan Haniflerin düşüncesi, Müşriklerin yaşam
şekline uygun olmadığı halde, onlar için tehdit oluşturmamıştır. Kuran-ı Kerim,
Allah’ın, göklerin ve yerin ilahı olduğunu,
1422
dinin salt bireysel hükümler
içermediğini, iyilik ve kötülük, adalet ve zulüm konularının belirleyicisinin yaratıcı
olduğunu, kulluk için yaratılan insanın rastgele ibadet ve itaat edemeyeceğini ihtar
etmektedir.1423
Kurân-ı Kerim’de, İslam’ın vahyedilmesinden önceki dönem için cahiliye1424
kavramının kullanılması; mutlak manada bilgisizlikten öte, inanç ve yaşamda zulmün
hakim olması nedeniyledir. 1425 İnsanlar, yaratıcının tek olmasından öte, hak ve
hakikati belirleme yetkisinin kendisinde olduğu rabbin ve ilahın tek olduğu gerçeğine
davet edilmiş, Müşrikler de bu duruma itiraz etmiştir.1426 Her insanın; duygu, düşünce
ve davranışlarını belirleyen bir inancı, hayat tarzı ve dini vardır. Din; salt inançlardan
ibaret değildir, insanın tutum ve pratikler bütününü ifade etmektedir. 1427 Etimolojik
olarak ameli içermese de iman, eylem, sorumluk ve imtihanı beraberinde
1417
1418
1419
1420
1421
1422
1423
1424
1425
1426
1427
Muhammed Hamidullah, İslam’a Giriş, s. 82-83
Abdullah Cevdet, Fünun ve Felsefe, Konya, Çizgi Kitabevi, 2009, s. 264
Celaleddin Vatandaş, Tevhid ve Değişim, s. 67; İbrahim Kalın, Barbar Modern Medeni:
Medeniyet Üzerine Notlar, s. 186
A. Saim Kılavuz, İman-Küfür Sınırı, s. 47
E. William Paden, Kutsalın Yorumu, Çev.: Abdurrahman Kurt, Bursa, Sentez Yayınları, 2008, s.
99
Zuhruf Suresi, 84
Kehf Suresi, 26; Maide Suresi, 49-50; Celaleddin Vatandaş, Tevhid ve Değişim, s. 27
Ali İmran Suresi, 154; Maide Suresi, 50; Ahzab Suresi, 33; Fetih Suresi, 26
Seyyid Ebu’l Ala Mevdudi, Tarih Boyunca Tevhid Mücadelesi ve Hz. Peygamberin Hayatı,
Çev.: Ahmed Asrar, İstanbul, Pınar Yayınları, 1985, s. 289-292; Yusuf Kerimoğlu, Kelimeler ve
Kavramlar, İstanbul, İnkılab Yayınları, 1990, s. 62; Toshihiko Izutsu, Kurân’da Allah ve İnsan,
s. 190; Seyyid Kutup, Yoldaki İşaretler, İstanbul, Dünya Yayınları, 1992, s. 22-23, 102, 199
Mustafa İslamoğlu, İman İnsanın Saadeti, s. 154
Stanley M. Honer, Thomas C. Hunt, Felsefeye Çağrı, Çev. Hasan Ünder, Ankara, İmge Yayınları,
1996, s. 210
177
getirmektedir. Mekke’li Müşriklerin kelime-i tevhidi kabule yanaşmamaları, anlamnı
idrak
ettikleri
hakikatin
kendilerine
göstermemelerinden kaynaklanmaktadır.
1428
yükleyeceği
sorumluluklara
rıza
İslamiyet’te ibadet, diğer dinlerde
olduğu/anlaşıldığı gibi hayattan kopuk ritüeller değildir; aksine hayatla iç içedir.
“Herkes kazandığına karşılık bir rehindir. Ancak ahiret mutluluğuna eren kimseler
başka. Onlar cennetlerdedirler. Birbirlerine suçlular hakkında sorular sorarlar ve
dönüp onlara şöyle derler: "Sizi Sekar'a (Cehenneme) ne soktu?" Onlar şöyle derler:
"Biz namaz kılanlardan değildik." "Yoksula yedirmezdik." "Batıla dalanlarla birlikte
biz de dalardık." "Ceza gününü de yalanlıyorduk." "Nihayet ölüm bize gelip çattı."1429
ayetleri, iman ve amelin ayrılmaz bir bütün olduğunu, ilahi rıza için insanı salih amele
yönlendirenin iman olduğunu, imanın salih amel ile değerli olduğunu, itaat ve
teslimiyetin hayatın tüm alanlarını kapsadığını, vurgulamaktadır. Kurân-ı Kerim’de
bireyin kendine yönelik yaptğı iyilikler hasenat ile, başkalarına sirayet eden iyilikler
salihat kelimesiyle, açıklanmaktadır.1430 Eylemleri; bilerek, irade, seçim ve muhakeme
sonucunda ortaya çıkan iradi fiil1431 ve insan kontrolü olmaksızın bilinçsiz oluşan fiil
ıztırari (refleks) olarak ikiye ayıran Ahmet Hamdi Akseki, istemsiz verilen tepkilerden
ve
oluşan
eylemlerden
insanın
sorumlu
olmadığını
vurgulamaktadır.
1432
Antropomorfist tanrı tasavvuruyla tevhitten uzaklaşan ve Allah’ı gereği gibi takdir
edemeyen 1433 Müşriklerin1434 yaptığı gibi, bilimsel ve felsefi bir düzlemde Allah’ın
varlığının ve hatta birliğinin kabulü, İslamiyet’te yeterli görülmemekte; 1435 Kurân-ı
Kerim, dinin tüm alanlarda hayata yansımasını istemektedir.1436 Bir işin salih amel
olarak değer kazanabilmesi; İslam’ın ilkelerine uygunlukla, Allah’ın rızası
gözetilerek, O’nun emrine uyma niyetiyle yapılmasına bağlıdır.1437 İslam’ın gayesi,
1428
1429
1430
1431
1432
1433
1434
1435
1436
1437
Bakara Suresi, 214; Ali İmran Suresi, 179; Ankebut Suresi, 2-3
Müddessir Suresi, 38-47
Mustafa İslamoğlu, Kurân Neslinin İnşası İçin Pasif İyiden Aktif İyiye, s. 10
A. Saim Kılavuz, Anahatlarıyla İslâm Akâidi ve Kelâm’a Giriş, 10. Bsk., İstanbul, Ensar
Neşriyat, 2004, s. 152
Ahmet Hamdi Akseki, Ahlâk Dersleri, 2. Bsk., İstanbul, Üçdal Neşriyat, 1968, s. 65; Hayrettin
Karaman, Mukayeseli İslam Hukuku, No: 1, s. 148
Enam Suresi, 91
Ahmet Öz, Kur’an’ın Önerdiği Vasat Ümmet, İstanbul, Çıra Yayınları, 2011, s. 84
Rad Suresi, 16; Ankebut Suresi, 61, 63; Lokman Suresi, 25; Zümer Suresi, 38; Zuhruf Suresi, 87
Hud Suresi, 112; Roger Garaudy, İslam’ın Vadettikleri, s. 271
Metin Ocak, Kurân’da İhsan ve Muhsin Kavramları, İstanbul, İnkılap Yayınları, 1999, s. 17-18;
Hüseyin Polat, “Kurân-ı Kerim’de İhsan Kavramına Filolojik Bir Yaklaşım”, İnönü Üniversitesi
İlahiyat Fakültesi Dergisi, C.: 3, S.: 2, 2012, s. 121; Mustafa Yüce, “İnanç-Ahlak İlişkisi
178
yeryüzünü imar ve ıslah etmek, hayatı güzelleştirmektir.1438 “Onlar cehennemde, "Ey
Rabbimiz! Bizi buradan çıkar ki dünyada iken işlemekte olduğumuzdan başka ameller,
salih ameller işleyelim" diye bağrışırlar. (Onlara şöyle denilir:) "Sizi, düşünüp öğüt
alacak kimsenin düşünüp öğüt alabileceği kadar yaşatmadık mı? Size uyarıcı da
gelmişti. Öyle ise tadın azabı. Çünkü zalimler için hiçbir yardımcı yoktur." 1439
Peygamber ve kitap gönderildikten sonra, insana düşünmek ve hakikati bulmak üzere
yeterli bir süre verilmiş olması, rabbine karşı mazeretini ortadan kaldırmaktadır.
İbadetler bireysel ve sosyal hayat ile iç içedir;1440 bireyin takvası, kendisini ve
çevresini etkilemektedir. 1441 Hristiyan düşüncenin aksine İslamiyet’te, maddi ve
manevi, ruhi ve bedeni, dini ve dünyevi ayrımı yapılmamaktadır; her şey birbiriyle
bağlantılıdır,1442 ayrılık yerine tevhit ilkesi benimsenmektedir.1443 Kurân-ı Kerim’deki
hükümler dünyaya yöneliktir, insanı ve hayatı kuşatmaktadır; bununla birlikte dünyevi
ve seküler değildir. İslamiyet’te, dünyevileşmeye ve sekülerleşmeye olumlu
bakılmamaktadır. 1444 Dini, hayatın dışına iten, arzu ve isteklerini kendine rehber
edinen modern seküler insan; kâinattaki ilahi işaretleri ibret ve hikmetle değil, tabiat
döngüsündeki doğal hadiseler olarak değerlendirmektedir. 1445 İslamiyet’te Allah’ın
her emri, salih amel niteliği taşımaktadır. Salih amellerin en faziletlisi Kurân-ı
Kerim’de, Allah’a şirk koşmadan iman etmek şeklinde;1446 hadislerde ise muhatabın
durumuna göre, açıklanmaktadır. “De ki: "Şüphesiz, Allah çirkin işleri emretmez.”1447
1438
1439
1440
1441
1442
1443
1444
1445
1446
1447
Bağlamında İman, İslam ve İhsan Kavramları”, Dicle Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, C.:
15, C.: 2, 2013, s. 129-130
Hud Suresi, 61; Ahmet Koç, İhvan-ı Safa’nın Eğitim Felsefesi, İstanbul, Marmara Üniversitesi
İlahiyat Fakültesi Yayınları, 1999, s. 18; Fazlurrahman, Ana Konularıyla Kurân, s. 133
Fatır Suresi, 37
Hüseyin Atay, Osmanlılarda Yüksek Din Eğitimi, İstanbul, Dergah Yayınları, 1983, s. 29
İsa Yüceer, Kelam Fırkalarında Yöntem, Konya, Tablet Yayınları, 2007, s. 359
Muhammed Kutub, İnsan Psikoljisi Üzerine Etüdler, s. 94; Mustafa Akçay, a.g.e., s. 144; Aydın
Topaloğlu, Ateizm Çıkmazı, Ankara, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları, 2019, s. 22; Muhammed
Hamidullah, İslam’a Giriş, s. 96-97; İbrahim Kalın, a.g.e., s. 94; İbrahim Kalın, Akıl ve Erdem:
Türkiye’nin Toplumsal Muhayyilesi, s. 74-76
Erol Güngör, İslam’ın Bugünkü Meseleleri, İstanbul, Ötüken Yayınları, 1991, s. 58-59; Harun
Han Şirvani, İslam’da Siyasi Düşünce ve İdare, Çev.: Kemal Kuşçu, İstanbul, İrfan Yayınları,
1965, s. 176; Huriye Tevfik Mücahid, Farabi’den Abduh’a Siyasi Düşünce, Çev.: Vecdi Akyüz,
İstanbul, İz Yayınları, 1995, s. 43; Hulusi Yazıcıoğlu, Bir Din Politikası Laiklik, İstanbul, İFAV
Yayınları, 1993, s. 194-196
S. Nakib Attas, İslam, Sekülerizm ve Geleceğin Felsefesi, Çev.: M. Erol Kılıç, İstanbul, İnsan
Yayınları, 1995, s. 52-53; M. Nakib el-Attas, İslam ve Laisizm, Çev.: Selahattin Ayaz, İstanbul,
Pınar Yayınları, 1994, s. 42
Muhammet Altaytaş, Çağdaş İnkarcılık, s. 37-38
Kehf Suresi, 110; Toshihiko Izutsu, Kurân'da Dini ve Ahlaki Kavramlar, s. 311
Araf Suresi, 28
179
Kelamcılar arasında amelin imandan bir parça olup olmaması ihtilaflı olsa da,
birbirlerinden ayrılamayacak halde girift bir halde olduğu söylenebilmektedir. 1448
İman ve salih amel kavramları Kurân-ı Kerim’de ikiz kavram şeklinde yan yana,
gölgenin sureti takip ettiği gibi beraber geçmektedir;1449 fakat aynı şey değildir. İman,
salih amelin kabulü için ön şarttır; salih amel, imanı canlı tutan bir motivdir.1450 İman;
kalbin, duyguların ve davranışların konusunu oluşturmaktadır.
1451
“Suçlular
Rablerinin huzurunda boyunlarını büküp, "Rabbimiz! (Gerçeği) gördük ve işittik.
Artık şimdi bizi (dünyaya) döndür ki, salih amel işleyelim. Biz artık kesin olarak
inanmaktayız" dedikleri vakit, (onları) bir görsen! Eğer dileseydik herkese hidayetini
verirdik. Fakat benim, "Andolsun, cehennemi hem cinlerden hem de insanlardan
dolduracağım" sözüm gerçekleşecektir. (Onlara şöyle denilecek:) "O halde bu
gününüze kavuşmayı unutmanıza karşılık azabı tadın. Biz de sizi unuttuk. Yapmakta
olduklarınıza karşılık ebedi azabı tadın." Bizim âyetlerimize ancak, kendilerine bu
âyetlerle öğüt verildiği zaman secdeye kapanan, kibirlenmeksizin Rablerine hamd
ederek tespih edenler inanırlar. Onlar, korkarak ve ümid ederek Rablerine ibadet
etmek için yataklarından kalkarlar. Kendilerine rızık olarak verdiğimiz şeylerden de
Allah için harcarlar. Hiç kimse, yapmakta olduklarına karşılık olarak, onlar için
saklanan göz aydınlıklarını bilemez. Hiç mümin fasık gibi olur mu? Bunlar (elbette)
eşit olmazlar. İman edip salih amel işleyenlere gelince, onlar için, yapmakta
olduklarına karşılık bir mükafat olarak Me'vâ cennetleri vardır. Fasıklık edenlere
gelince, onların barınağı ateştir. Oradan her çıkmak istediklerinde oraya döndürülürler
ve onlara, "Yalanlamakta olduğunuz ateş azabını tadın" denir.”,1452 “İnkar edenler için
ise cehennem ateşi vardır. Öldürülmezler ki ölsünler. Kendilerinden cehennem azabı
da hafifletilmez. İşte biz her nankörü böyle cezalandırırız. Onlar cehennemde, "Ey
Rabbimiz! Bizi buradan çıkar ki dünyada iken işlemekte olduğumuzdan başka ameller,
salih ameller işleyelim" diye bağrışırlar. (Onlara şöyle denilir:) "Sizi, düşünüp öğüt
alacak kimsenin düşünüp öğüt alabileceği kadar yaşatmadık mı? Size uyarıcı da
1448
1449
1450
1451
1452
Toshihiko Izutsu, Kurân'da Dini ve Ahlaki Kavramlar, s. 269
Toshihiko Izutsu, Dini ve Ahlaki Kavramlar, s. 269
Nadim Macit, a.g.e., s. 10
İlhami Güler, “İman ve İnkarın Ahlaki ve Bilişsel (Kognitif) Temelleri”, İslamiyat, C.: 1, S.: 1,
1998, s. 10
Secde Suresi, 12-20
180
gelmişti. Öyle ise tadın azabı. Çünkü zalimler için hiçbir yardımcı yoktur."1453 ayetleri,
dünya hayatındayken iman ve salih amelin kıymetli olduğunu, ölüm sonrasında
yeniden güzel iş yapmaya imkan verilmeyeceğini, iyilik yapanlara mükafat, kötülük
yapanlara ceza verileceğini haber vermektedir. “İnsan için ancak çalıştığı
vardır. Şüphesiz onun çalışması ileride görülecektir. Sonra çalışmasının karşılığı
kendisine tastamam verilecektir. Şüphesiz en son varış Rabbinedir.”1454 Allah, ahiret
hayatında amellerin karşılığını adaletle vermekte; kimseye zulmedilmemektedir.1455
“İnsan için ancak çalıştığı vardır.” 1456 ayeti, imanın aktif hale getirilmesini
istemektedir. İman, kalbin amelini; İslam, azaların amelini göstermektedir.1457 İslam,
Allah tarafından kemale ulaştırılmış ve razı olunmuş bir dindir. 1458 İslam, kendine
yeten bir dindir; insanların arzu ve isteklerinin, tecrübelerinin bir parçası veya toplamı
değildir; risalet, kutlu elçinin öğrettiği ve gösterdiği şeklin kendisidir. 1459 Kulluk
imtihanının sırrına uygun olarak eşit imkanlarla donatılan insan,1460 öncelikle iman,
sonrasında inandığı ile amel etmekle mükelleftir.1461 İbadet, hayatı bütünüyle kuşatan
ve hayat boyu süregelen bir adanma, teslimiyet ve hizmettir. 1462 Kurân-ı Kerim’in
genelinde görülen iman ve salih amel birlikteliği; atıl ve pasif kalmış ütopik inancın
makbul olmadığını, eyleme dönüştürülen ve hayatın tüm alanlarında aftif hale getirilen
inancın talep edildiğini göstermektedir.1463 İman; akıl, kalp ve dil ile ilişkilendirilse de
fiili bir durumu ifade eden fasıklığın zıddı olarak ilahi kelamda zikredilmesi, imanın
insanın tüm eylemlerine kaynak ve dayanak oluşturduğunu; amel ile münasebetini
göstermektedir. 1464 İstikamet ile itaat arasında yakın bir ilişki mevcuttur; dil ve
düşünce bozulduğunda hakikat bunlardan nasibini almaktadır.1465 İbadet ve itaatler ile
kul rabbiyle iletişim kurmakta ve huzur bulmakta, 1466 sorumluluk/şükran duygusu
1453
1454
1455
1456
1457
1458
1459
1460
1461
1462
1463
1464
1465
1466
Fatır Suresi, 36-37
Necm Suresi, 39-42
Yunus Suresi, 44; Fussilet Suresi, 46; Zümer Suresi, 70; Casiye Suresi, 15, 22; Ahkaf Suresi, 19;
Zilzal Suresi, 7-8; Şerafeddin Gölcük, Kur’an ve İnsan, s. 272
Necm Suresi, 39
Muhammed Kutub, Düzeltilmesi Gereken Kavramlar, s. 90
Maide Suresi, 3; Ali İmran Suresi, 19
Rasim Özdenören, Yeniden İnanmak, İstanbul, İz Yayıncılık, 2015, s. 82-83
Mülk Suresi, 23
Rasim Özdenören, Yeniden İnanmak, s. 105-106
Seyyid Ebu’l Ala Mevdudi, Gelin Müslüman Olalım, s. 112
Ömer Aydın, a.g.e., s. 46
Secde Suresi, 18; Mümin Suresi, 58
İbrahim Kalın, a.g.e., s. 47
Maide Suresi, 35; Rad Suresi, 28
181
oluşturmakta, inancını kuvvetlendirmekte,1467 ahlakını güzelleştirmekte1468 ve hayata
anlam katmaktadır. 1469 İbadetler; sağladığı iç huzur ile insanın benlik kontrolü
yapmasına, rabbiyle bağını kurmasına, hayatını disipline etmesine, kötülüklerden
uzaklaşmasına, yardımcı olmaktadır.
Salih ameller, günlük hayatın kenarında Allah’ı anmak ile sınırlı değildir;
gündelik yapılan her işin İslam’a uygun ve halis bir niyetle yapılmasıdır.1470 Mağarada
mahsur kaldıklarında, ilahi rıza için yapmış oldukları salih amelleri söyleyen ve bu
vesileyle kurtulan üç kişiyle ilgili hadis; 1471 ihlas ile yapılan amellerin, ahiretteki
sıkıntılardan kurtarmasına ilave olarak, dünya meşakkatlerini de giderdiğine işaret
etmektedir. Mevcudat, hareket esasıyla canlılığını korumaktadır; 1472 insanın hayata
tutunabilmesi ve yaşam gayesini gerçekleştirebilmesi için de düşüncelerini aktive
etmeye ihtiyacı vardır. 1473 İnsan, mesuliyet getirir endişesiyle düşünmekten geri
durabilmekte; akıl ve iradesine rağmen sorumluluklarını başka varlıklara havale
edebilmektedir. İmanın hareketi ameldir; hareketsiz, durgun suyun yosun tutması gibi,
amelsiz iman, bulanık hale gelebilmektedir. “Göklerde ve yerde bulunanlar, (her şeyi)
O'ndan isterler. O, her an yeni bir ilahi tasarruftadır.” 1474 ayeti, yaratıcının kâinata
iradesi, ilmi ve kudretiyle her an nüfuz ettiğini, alemin muhtaç olduğunu ve kandi
haline bırakılmadığını hatırlatmaktadır. “Öyleyse, bir işi bitirince diğerine koyul.”1475
ayeti, insana dünya hayatındaki sorumluluklarını düşünerek sürekli bir faaliyette
bulunmasını, hayırda yarışmasını öğütlemektedir.
Yaratıcının varlığını kabul eden her dinde, ahiret inancı mevcuttur.1476 İnsanın
huzur ve saadetini hedefleyen İslamiyet’te dünya, ahiretin tarlası olarak kabul
edilmektedir. Ahiret hayatı; amellerin disipline edilmesini, hayatın düzen içerisinde
devam etmesini sağlayan en temel inançtır.1477 İnsan, yaptığı zerre miktarı hayır ve
1467
1468
1469
1470
1471
1472
1473
1474
1475
1476
1477
Ali İmran Suresi, 174; Enfal Suresi, 2; Hicr Suresi, 99; Fetih Suresi, 4; Müddessir Suresi, 31
Ankebut Suresi, 45
Münür Tezcan, a.g.e., s. 283-303
Seyyid Ebu’l Ala Mevdudi, Gelin Müslüman Olalım, s. 116
Buhari, Büyu, 98, İcare, 12, Hars ve’l-Müzarea, 13, Enbiya, 53, Edep, 5; Müslim, Zikir, 100
Enbiya Suresi, 33; Musa Bilgiz, a.g.e., s. 127
Takiyettin Mengüşoğlu, a.g.e., s. 92
Rahman Suresi, 29
İnşirah Suresi, 6-7
Seyyid Kutub, Kurân’da Kıyamet Sahneleri, Çev.: Süleyman Ateş, İstanbul, Beka Yayıncılık,
2016, s. 21
Ethem Ruhi Fığlalı, Çağımızda İtikadi İslam Mezhepleri, İstanbul, Selçuk Yayınları, 1986, s. 20;
Temel Yeşilyurt, Mehmet Taşdelen, “Ahiret İnancının Pratik Yansımaları”, Kelam Araştırmaları
Dergisi, C.: 10, S.: 2, 2012, s. 59
182
şerrin hesabını ahirette verecek;
1478
amel defterleri kendisine eksiksiz teslim
edilecektir.1479 Dini düşünce ve eylemlerin temeli, Allah inancına dayanmaktadır.1480
İnsanın doğasına uygun olan, iman ve salih ameldir; inkar ve fasid işler, beşerin
fıtratına uygun değildir.1481
Dindarlığın benlik gelişimine katkısını inceleyen farklı çalışmaların çoğunda,
iki değişken arasında anlamlı ve doğrusal bir ilişki tespit edilmiştir. 1482 Zihin ve
kalplerde kalarak hayata aksetmeyen fikir ve hakikatler ne kadar yüce olsa da kıymeti
bulunmamaktadır.
1483
Bilmek,
inancın
oluşumu
için
önemlidir,
inanmak
kıymetlidir; 1484 fakat ibadete ve eyleme dönüşmeyen akide ve dindarlık eksiktir,
zayıftır. 1485 İnsanı hedef alan Kurân-ı Kerim’de, 1486 varlığı ve birliği ispat ve itiraf
edilmiş Allah inancının yeterli olmadığı;1487 yaratıcının emir ve yasaklarının kabulüyle
O’na itaat edilmesi, önemle vurgulanmaktadır. 1488 Allah’ın aşkın bir varlık olması
nedeniyle yeryüzündeki işlerle ilgilenmeyeceğinin iddia edilmesi, yanlış bir ilah
algısına örnektir; Allah, alemlerin rabbidir, gökyüzünde söz sahibi olduğu gibi
yeryüzünün de hakimidir. Tevhit ilkesi gereği, her şeyin Allah ile bağlantısı vardır.
Kurân-ı Kerim, insanın boş yaratılmadığını, 1489 varoluştan sonra kendi haline terk
edilmediğini,
yaratıcının
insana
şah
damarından
daha
yakın
olduğunu
hatırlatmaktadır. 1490 Peygamberler, kendilerine vahyedilen dinleri tebliğ etmekle
görevli oldukları kadar, insanlara açıkladıkları kutsal mesajlara uygun bir hayat
yaşamak ile de sorumlu tutulmaktadır.1491
1478
1479
1480
1481
1482
1483
1484
1485
1486
1487
1488
1489
1490
1491
Zilzal Suresi, 7-8
İsra Suresi, 14; Kehf Suresi, 49; Kıyame Suresi, 13-15; Hakka Suresi, 19-29
İsmail Faruki, Tevhit, İstanbul, İnsan Yayınlarıi, 2006, s. 13; Mustafa Acar, Allah’a İmanın
Ahlaki Boyutu, İstanbul, Kitap Dünyası Yayınları, 2017, s. 150
İbrahim Coşkun, İslam Dşüncesinde İnkar Problemi, İstanbul, Tekin Kitabevi, 2000, s. 6
Murat Yıldız, “Üniversite Öğrencilerinin Benlik Tasarımlarının Dinsel Yönelim Biçimleri ve Bazı
Demografik Değişkenler Açısından İncelenmesi”, İslami Araştırmalar Dergisi, S.: 19/3, 2006, s.
508
Ahmed Hamdi Akseki, a.g.e., s. 365
Gürbüz Deniz, Anlam ve Varlık Boyutuyla İnsan, Ankara, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları,
2017, s. 21
Emin Işık, a.g.e., s. 50
Fazlurrahman, Ana Konularıyla Kurân, s. 31
Yunus Ekin, a.g.e., s. 127-129
Halife Keskin, İslam Düşüncesinde Allah-Alem İlişkisi, İstanbul, Beyan Yayınları, 1996, s. 60
Fazlurrahman, Ana Konularıyla Kurân, s. 39; Nadim Macit, a.g.e., s. 69
Sinan Öge, Allah’tan Aleme İlahi Fiiller, Ankara, Araştırma Yayınları, 2009, s. 350; Bakara
Suresi, 186; Enfal Suresi, 24; Lokman Suresi, 16; Mücadele Suresi, 7; Hadid Suresi, 54
Araf Suresi, 6
183
Salih amel, Allah’ın rızasını gaye edinen davranışlardır; işlerin ihsan ile
yapılması, amele güzellik katmaktadır. 1492 Üstün bir ahlak üzere gönderilen Hz.
Peygamber, 1493 canlı bir Kurân olarak, salih ameli bildirmek ve göstermek üzere beşer
için ideal bir yaşam standartı oluşturmuştur.1494 Kulluk için güzel olan amel, ihlaslı ve
doğru olandır. İhlas, yapılanın Allah için olmasını; doğruluk ise sünnete uygun
olmasını gerektirmektedir.1495 Müslüman, sadece iman ile sorumlu değildir, inancını
yaşamakla da mükelleftir;1496 iman salt bilme ve zihni bir hal değildir, teslimiyet ve
itaat gerektirmektedir.1497 “Siz Kitabı (Tevrat'ı) okuyup durduğunuz halde, kendinizi
unutup başkalarına iyiliği mi emrediyorsunuz? (Yaptığınızın çirkinliğini) anlamıyor
musunuz?” 1498 Bilgi ve kabul, eylem ve sorumlulukları beraberinde getirmektedir.
İman, birkaç kelimenin telaffuzundan ibaret değildir; tevhit inancının gereklerinin
bilinçli kabulü ve onlara itaattir.1499 Akıl, kalp ve beden ile yapılabilen, hayatın tüm
alanlarıyla ilgili olan salih ameller,1500 Allah’ın rızasını kazanmak amacıyla ve O’nun
emrine bağlanma kastı ile yapıldığında, sevap değeri kazanmaktadır. İmandan sonra
salih amel ile başlayan uygulama safhası, insanı rabbine yakınlaştıran vesilelerle1501
hayat boyu devam etmekte ve her biri yaratıcıya itaati kolaylaştırmaktadır. Eğitimde
önemli ilkelerden biri; teori ve pratik dengesinin sağlanması, bilginin yüzeysel ve
soyut kalmaması, içselleştirilmesi ve hayata aktarılmasıdır. Salih amel, teori kabul
edebileceğimiz imanın içselleştirilerek hayatta aktive edilmesidir, yaratıcıya itaatin
uygulama boyutunu göstermektedir.
1492
1493
1494
1495
1496
1497
1498
1499
1500
1501
Turan Koç, İslam Estetiği, İstanbul, İsam Yayınları, 2008, s. 15
Kalem Suresi, 4
Mehmet Aydın, Din Felsefesi, İzmir, Dokuz Eylül Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Vakfı Yayınları,
1999, s. 126
Celaleddin Vatandaş, Esenlik Yurdunun Çağrısı, İstanbul, Pınar Yayınları, 2004,s. 153
Ahmed Hamdi Akseki, a.g.e., s. 365
Muhammet Koçak, “İslam Düşüncesinde Varlık ve Yaşam Değeri Açısından İnsan”, Atatürk
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Doktora Tezi, 2015, s. 261
Bakara Suresi, 44
Seyyid Ebu’l Ala Mevdudi, İslam’a İlk Adım, Çev.: Serdar Güzey, İstanbul, İnkılab Yayınları,
2008, s. 93
Muhammed Hamidullah, İslam’a Giriş, s. 117
Nusrettin Yılmaz, “Andragojik Açıdan Bir Değer Olarak Salih Amel”, Çukurova Üniversitesi
İlahiyat Fakültesi Dergisi, C.: 20, S.: 2, 2020, s. 678
184
2. 9. 3. Mükafat Umma
İnsanı eyleme yönlendiren içsel ve dışsal güdüleri vardır. 1502 İyiliklere
mükafat, kötülüklere ceza verilmesi, dünya hayatının temel uygulaması ve insanın
beklentisidir.
1503
Mükafat;
armağan,
ödül
ve
iyiliğin
karşılığı
olarak
tanımlanmaktadır. 1504 Mükafat; istenen işin yapılmasını, pekişmesini ve tekrarını
teşvik etmek için uyandırılan haz hissidir; 1505 eyleme sevk eden bir faktördür. 1506
Mükafatın; maddi, manevi, içsel, dışsal, bireysel ve toplumsal gibi farklı türleri ve
boyutları bulunmaktadır. Amacı ve hedefi basit de olsa insan, ideallerini
gerçekleştirmeye çalışmaktadır. İnsanın dünya hayatında gerçek amacının ne
olduğunu sorgulaması ve fıtratına uygun makul ve tatminkar bir cevap bulması önem
arz etmektedir. Allah, insan için hem dünyada hem de ahirette hedef belirlemekte, her
iki dünyada huzurlu ve mutlu bir yaşamın bilgi ve rehberliğini sunmaktadır. İnsanı,
hayata bağlayan, yaşamın anlamı ve yaptıklarının karşılığını görme ümididir. Mükafat,
varlıkların ihtiyaç ve kabiliyetleriyle uyumludur; varlıkların mükafatlandırılmasındaki
şekli farklılık, fıtri farklılıklarının neticesidir. 1507 Dünyevi ödüller geçici, uhrevi
mükafat kalıcıdır.1508
Emanet ve hilafet sorumluluğu üstlenen insan, sahip olduğu nimetlerden,
yaptıklarından ve yapmadıklarından hesaba çekilecektir. 1509 İnsan, rabbine itaati
oranında ahirette değer ve karşılık görecektir. “Ey iman edenler! Allah’a itaatsizlikten
sakının. Herkes yarın için ne hazırladığına baksın! (Evet) Allah’a itaatsizlikten
sakının; şüphesiz Allah yapıp ettiklerinizden tamamen haberdardır. Allah’ı unutan, bu
yüzden Allah’ın da onlara kendilerini unutturduğu kimseler gibi olmayın. İşte onlar
gerçekten yoldan çıkmışlardır.” 1510 İnsan, özgür iradesiyle kime itaat ediyorsa,
1502
1503
1504
1505
1506
1507
1508
1509
1510
Muammer Demirel, “Osmanlı Modern Mekteplerinde Mükafat”, Türk Tarih Eğitimi Dergisi, C.:
2, S.: 1, 2013, 62-75, s. 63
Musa Bilgiz, a.g.e., s. 138
İbni Manzur, a.g.e., No: 1, s. 139
Mehmet Emin Ay, Din Eğitimi ve Öğretiminde Mükafat ve Ceza, Bursa, Uludağ Üniversitesi
Basımevi, 1993, s. 19-20; Fikret Kanad, Pedagoji, Ankara, Ulus Basımevi, 1937, s. 61
Yaşar Fersahoğlu, Kurân`da Zihin Eğitimi, İstanbul, Marifet Yayınları, 1996, s. 79
Seyyid Ebu’l Ala Mevdudi, İslami Kavramlar, s. 16-17
Jules Payot, İrade Eğitimi II İrade Gücü ve Çalışma, s. 27
Tekasür Suresi, 8; Zilzal Suresi, 7-8
Haşr Suresi, 18-19
185
karşılığını ondan beklemektedir. 1511 Allah, insanı dünya hayatındaki tercihlerinde
serbest bırakmakta;
1512
ahirette insana amellerinin hesabını sormaktadır.
1513
Kötülüklerin cezası dengiyle verilirken, mükafata konu olan sevap ve iyilikler, ahirette
fazlasıyla karşılık görmektedir. 1514 Salih amellere, fazlasıyla ödül verilmesi, iyilik
yapılmasını ve tekrarını teşvik etmekte;1515 itaati artırmaktadır. Ahiret hayatı, dünyada
yapılanlara ilahi adalet ile karşılığın verileceği bir yerdir. Müslüman, asli ve yitik
yurdu cennete ulaşmak için dünyada çalıştığı halde asıl gayesi ve başarısı Allah’ın
rızasını kazanmaktır.
1516
İnsanın Allah katındaki değeri, takvasıyla doğru
orantılıdır.1517
İnsan dışındaki hiçbir varlıkta ölüm fikri bulunmamaktadır.1518 Dünya hayatını
anlamlı kılan, geçmiş ve gelecek tasavvurudur. İnsanın fıtri arzularından biri,
mükemmele ulaşma isteğidir.1519 Kurân-ı Kerim, ebedi hayatın karşılığının dünyadaki
eylemlere bağlı olduğunu; hayır ve hakikat yolunda harcananların ebedi saadeti
hazırladığını haber vermektedir. Gayb, Allah’ın sırrıdır; Allah’ın bildirdği gayba iman
etmek, kulun görevidir.1520 Ecel ile süresi belirlenmiş olan dünya hayatının her anını
rabbiyle irtibat halinde geçirenler, ölümü vuslat, ahireti mükafat görmekte ve rabbin
nimetlerine özlem duymaktadır. İslam akidesindeki hesap düşüncesi, insanın
sorumluluk bilincini artırmakta, ümit ve emelini desteklemektedir; adalet düşüncesi,
insanı dünya hayatından sonra var edilecek bir hayat tasavvuruna sevk etmektedir.1521
“Yoksa kötülük işleyenler, kendilerini, inanıp salih amel işleyenler gibi kılacağımızı;
hayatlarının ve ölümlerinin bir olacağını mı sanıyorlar? Ne kötü hüküm
veriyorlar! Allah, gökleri ve yeri, hak ve hikmete uygun olarak, herkese kazandığının
1511
1512
1513
1514
1515
1516
1517
1518
1519
1520
1521
Emin Işık, a.g.e., s. 56
Fussilet Suresi, 40
Yasin Suresi, 54
Nisa Suresi, 49, 77; İsra Suresi, 71; Yasin Suresi, 54; Zilzal Suresi, 7-8; Enam Suresi, 153, 160;
Mümin Suresi, 40; Nur Suresi, 38; Bakara Suresi, 261; Rahman Suresi, 60; Sebe Suresi, 37-38;
Musa Bilgiz, a.g.e., s. 132
Abdurrahman Dodurgalı, Ailede Din Eğitimi, s. 96; H. Fikret Kanad, Kısaltılmış Pedagoji,
Ankara, Milli Eğitim Basımevi, 1966, s. 83
Fazlurrahman, Ana Konularıyla Kurân, s. 169; Nadim Macit, a.g.e., s. 7
Nadim Macit, a.g.e., s. 242
Erol Göka, Ölme: Ölümün ve Geride Kalanların Psikolojisi, İstanbul, Timaş Yayınları, 2009,
s. 54
Muhammed Kutub, İnsan Psikoljisi Üzerine Etüdler, s. 457
Rasim Özdenören, Yeniden İnanmak, s. 105
Hüseyin Atay, Kurân’a Göre İman Esasları, s. 77
186
karşılığı verilsin diye yaratmıştır. Onlara zulm edilmez.”1522 Kurân-ı Kerim, hak ve
hakikate teslimiyetin sonucunun, felah ve esenlik olduğunu haber vermektedir.1523 Bu
bölümde kastedilen mükafat, ahiret hayatında Allah’ın ihsan edeceğini vadettiği
mükafattır; dünya hayatına ait olan mükafat değildir.
Hidayet ve istikamet, vahyin rehberliğiyle mümkündür. “"Allah'a itaat edin,
peygambere itaat edin" de. Eğer yüz çevirirseniz bilin ki ona yüklenen sorumluluğu
ancak ona ait; size yüklenen görevin sorumluluğu da yalnızca size aittir. Eğer ona itaat
ederseniz doğru yola erersiniz. Peygambere düşen ancak apaçık bir tebliğdir. Allah,
içinizden, iman edip de salih ameller işleyenlere, kendilerinden önce geçenleri egemen
kıldığı gibi onları da yeryüzünde mutlaka egemen kılacağına, onlar için hoşnut ve razı
olduğu dinlerini iyice yerleştireceğine, yaşadıkları korkularının ardından kendilerini
mutlaka emniyete kavuşturacağına dair vaadde bulunmuştur. Onlar bana kulluk eder
ve bana hiçbir şeyi ortak koşmazlar. Artık bundan sonra kimler inkâr ederse, işte onlar
fasıkların ta kendileridir. Namazı dosdoğru kılın, zekatı verin, Resüle itaat edin ki size
merhamet edilsin.”1524 ayetleri, ancak Allah ve resulüne itaat ile hidayetin mümkün
olduğunu, her iki dünyada kurtuluşu haber vermektedir. “Eğer, o memleketlerin
halkları iman etseler ve Allah'a karşı gelmekten sakınsalardı, elbette onların üstüne
gökten ve yerden nice bereketler (in kapılarını) açardık. Fakat onlar yalanladılar, biz
de kendilerini işledikleri günahlarından dolayı yakalayıverdik.”, 1525 “Erkek veya
kadın, kim mümin olarak iyi iş işlerse, elbette ona hoş bir hayat yaşatacağız ve onların
mükafatlarını yapmakta olduklarının en güzeli ile vereceğiz.” 1526 ayetleri, Allah’ın
ahiret mükafatı yanında, sevdiklerine dünya hayatında da güzelliklerle karşılık
vereceğini haber vermektedir.
İnanç veya amel ile ilgili Kurân-ı Kerim’deki her kavramın ahiret hayatı ile
ilişkisi bulunmaktadır.1527 Dünya hayatı ve insanın amelleri, ahiret inancı ile anlam
kazanmaktadır. 1528 İslam’da Allah ve ahiret inancı, birbirini tamamlamaktadır. 1529
1522
1523
1524
1525
1526
1527
1528
1529
Casiye Suresi, 21-22
Ali İmran Suresi, 195; Maide Suresi, 85; Kehf Suresi, 46; Meryem Suresi, 76; Rad Suresi, 29
Nur Suresi, 54-56
Araf Suresi, 96
Nahl Suresi, 97
Mehmet Paçacı, Kurân’da ve Kitab-ı Mukaddes’te Ahiret İnancı, İstanbul, Nun Yayınları, 1994,
s. 137
Abdulgani Abdulmaksut, “İbni Sina’da Ölümsüzlük-Hulud Problemi ve Mead’ı Anlamasına Olan
Etkisi”, Çev.: Selim Özarslan, Fırat Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, S.: 4, 1999, s. 149
Yener Öztürk, İmkanı ve Lüzumu Açısından Ahiret İnancı, İstanbul, Işık Yayınları, 2002, s. 209
187
İnsanın geleceğe dair ümitlerini canlı tutmak ve onu salih amellere yönlendirmek için
Kurân-ı Kerim’de ahiret sahneleri canlandırılmakta,1530 büyük hesap günü için hazırlık
yapılması emredilmekte, 1531 insanın amelleri kayıt altına alınmakta, Allah’ın onları
bildiği haber verilmektedir. Allah’a itaat, insanın kendi iyiliği içindir;1532 O’nun buna
ihtiyacı bulunmamaktadır.1533 Ahiretteki mükafat, dünya hayatındaki duygu, düşünce
ve beklentilerin çok üzerindedir. “Yüce Allah, "Ben salih kullarım için cennette hiçbir
gözün görmediği, hiçbir kulağın işitmediği ve hiçbir insanın hayal edemeyeceği
birtakım nimetler hazırladım.”1534 “Hiç kimse kendi ameliyle cennete girmez. Siz de
mi ya Resulallah!” diye sorulduğunda, “Evet ben de, meğer ki Rabbim beni rahmetinin
kucağına almış olsun.” hadisi, salt amel ile Cennete girmenin mümkün olmadığını,
Allah’ın rahmetiyle insanın kurtuluşa erebilebileceğini beyan etmektedir.1535
İnsanın hak ve hakikat yolundaki mücadelesinde sınır bulunmamakta; insan,
en güzele ulaşma arzusundadır. “Ancak tövbe edip de inanan ve salih amel işleyenler
başka. Allah işte onların kötülüklerini iyiliklere çevirir. Allah çok bağışlayandır, çok
merhamet edendir.”1536 ayeti, kötülüklerden tövbe edildiğinde Allah’ın dilerse onları
iyiliğe çevireceğini müjdelemektedir. İnsanı hayata bağlayan ve harekete geçiren,
beklentileridir. Kötülüklerin silinmesi tek başına büyük bir ihsan iken, onların iyiliğe
çevrilmesi, Allah’ın mağfiretini ve merhametini gösteren en büyük müjdelerden
biridir. “İnsanoğlu vefat edince şu üç şeyden başka ameli sona erer: Devam eden
sadaka (sadaka-i cariye), faydalanılan ilim ve kendisine hayır dua eden sâlih evlat.”1537
hadisi, hayat ile ahiretin bağını, ölümün irtibatı koparmadığını, insanın imar
faaliyetinin boyutunu ve yaratıcının insana desteğini göstermektedir. İnsan, rabbiyle
yakınlık kurmak üzere iman ve salih amellerini vesile edindiği gibi; Allah da insanın,
asli vatanı olan cennete dönmesi için ona yardım etmekte ve imkanlar sunmaktadır.
Sünnetullahın gereği olan ve akıl için doğal kabul edilen ölüm, insan için korku verici
bir vakıadır. 1538 “Sizi boşuna yarattığımızı ve bize tekrar döndürülmeyeceğinizi mi
1530
1531
1532
1533
1534
1535
1536
1537
1538
İzzet Derveze, Kurân Cevap Veriyor, İstanbul, Yöneliş Yayınları, 1998, s. 317
Ömer Faruk Yavuz, Kurân ve Kıyamet, İstanbul, Marifet Yayınları, 1997, s. 233
Fatır Suresi, 15
İhlsa Suresi, 2; Seyyid Ebu’l Ala Mevdudi, Gelin Müslüman Olalım, s. 96
Buhari, Bedü’l-Halk, 8; Müslim, Cennet, 2
Buhari, Merda, 19; Müslim, Sıfatü’l-Münafikîn, 71
Furkan Suresi, 70
Tirmizi, Ahkam, 36; Nesai, Vesaya, 8
Necati Üner, Stres ve Dini İnanç, Ankara, T. D. V. Yayınları, 1985, s. 16-17
188
sandınız?" 1539 Ahiret inancı, gerçek mükafat yurdudur; birey dünya hayatında
karşılaştığı zorlukların sonrasında adaletle karşılık göreceğine inandığında, yaşamın
sıkıntılarına sabır göstermekte ve ahiret inancıyla teselli bulabilmektedir.
Kurân-ı Kerim’de salih amellerin mükafatının ahirette verileceği bildirilse de,
cennet hayatının dünyaya yansıyan farklı boyutları da bulunmaktadır. Dünyaya ait
mükafat beklentisi yaratıcıya itaati artırabildiği gibi; ilahi rızayı gaye edinmeyen amel,
nifak tehlikesini de barındırmaktadır. Ahiret nimetleri yanında, dünya hayatında ihsan
edileceği vadedilen mükafatlar; güzel bir hayat ve bereketli bir rızık, Allah’ın nusreti
ve yeryüzünde hakimiyettir.1540
Kurân-ı Kerim’de insanın uzun yaşam isteğinden bahsedilmektedir.1541 Dünya
nimetlerinin cazibesi ve insanın şimdiye olan bağlılığı, ahireti unutturabilmektedir.
Güç ve kalıcılığı sembolize eden, insan tabiatındaki narsizmin ifadesi olan ölümsüzlük
düşüncesi, 1542 insana ümit vermekte ve hayata olan bağlılığını artırmaktadır. 1543 .
İnsanın ödül ve mükafat ile iyiliğe teşvik edilmesi, ceza ile korkutmaktan daha etkili
bir yöntemdir. 1544 Dünya hayatında ve eğitimde uygulanan yöntemlerden biri olan
mükafatlandırma, insanın benliğini oluşturabilmesi ve geliştirebilmesi açısından önem
arz etmekte; bireyin potansiyelini ve hayata bağlılığını artırmakta, üretkenliğe katkı
sunmaktadır. Durağanlık ve rutinin aksine, dengesi kurulmuş, eylem ve birey ile
uyumlu mükafatlandırma, eğitimde ve hayatta insanları motive etmekte; yaratıcıya
itaati artırmaktadır.
2. 9. 4. Ceza Kaygısı
Arapça’da ceza kelimesi, iyi ve kötü eylemlerin tam ve yeterli karşılığını vermek
anlamında kullanılmaktadır.1545 Tükçe’de ceza kelimesi, iyi ve kötü karşılık,1546 yanlış
hareketler sonucunda uygulanan müeyyide, 1547 olumsuz davranışın engellenmesine
1539
1540
1541
1542
1543
1544
1545
1546
1547
Müminun Suresi, 115
Nahl Suresi, 97; Araf Suresi, 96; Nur Suresi, 55; Tur Suresi, 25-28
Bakara Suresi, 96
Hayati Hökelekli, Ölüm, Ölüm Ötesi Psikolojisi ve Din, İstanbul, Dem Yayınları, 2008, s. 75
Halis Ayhan, Din Eğitimi ve Öğretimi, Ankara, D.İ.B. Yayınları, 1984, s. 141
H. Fikret Kanad, a.g.e., s. 83
İbni Manzur, a.g.e., No: 14, s. 146; Ragıb, a.g.e., s. 195
Ferit Develioğlu, a.g.e., s. 139
D. Mehmet Doğan, a.g.e., s. 166
189
yönelik negatif bir uyarıcı1548 olarak tanımlanmaktadır. İnsan, çoğu kere duygularının
yönlendirmesi ve güdülemesiyle davranışlarını belirlemekte;
1549
sevdiklerine
yaklaşmakta, hoşlanmadıklarından uzaklaşmaktadır.1550 Toplumsal düzenin temini ve
yürütülmesi için gerekli olan otorite;
1551
uygun davranışlara mükafat, uygun
olmayanlara ceza belirlemektedir. Din; hayatın kendisi, öncesi ve sonrasıyla ilgili
insanlara bütüncül fikirler vermekte, insanı aydınlatmayı amaçlamakta,
1552
insanlararası ilişkileri düzenlemekte ve bireyin kâinat ve yaratıcıyla bağını kurmasına
yardımcı olmaktadır.1553 İnsan; Allah’ın kendisine yakın olduğunu, yaptıklarından ve
yapmadıklarından haberdar olduğunu, dünya hayatının göstergeleriyle hesaba
çekileceğini
bilinç
seviyesinde
idrak
ederse,
kulluk
mertebesinde
yükselebilmektedir.1554 Kurân-ı Kerim, insanın, rabbine kulluk için yaratıldığını,1555
eylemlerinden sorumlu olduğunu
1556
ve ahirette hesaba çekileceğini
1557
haber
vermekte; Allah’a kulluk yapılmadığında dünya ve ahiret hayatına ilişkin korku ifade
eden kelime ve sahnelere yer vermektedir.1558 İnsanı ve hayatı konu edinen İslamiyet,
ilahi mesajlar ile belirlenen kurallara uygun hareket edilmediğinde, bireysel ve
toplumsal cezalar öngörmektedir. Eski dinlerin muhatabı olan kavimlerin
peygamberlerini inkar etmeleri durumunda dünya hayatında yaşanan toplu helak ve
azaplar yerine İslamiyet’te manevi cezalar bulunmaktadır.
Korku, hoşa gitmeyen bir durumla karşılaşma veya arzu edilen bir şeyin
kaybedilmesiyle ilgili kaygıdır. 1559 Korku, temel ve kaçınılmaz bir duygu olarak,
insanın varlığını veya ruhunu tehdit eden tehlikelere karşı refleksidir. 1560 Hayatın
1548
1549
1550
1551
1552
1553
1554
1555
1556
1557
1558
1559
1560
Ziya Selçuk, Eğitim Psikolojisi, Ankara, Nobel Yayınevi, 2007, s. 148
Mualla Selçuk, Çocuğun Eğitiminde Dini Motifler, s. 48; Clifford T. Morgan, Psikolojiye Giriş,
Çev.: Hüsnü Arıcı v. d., Ankara, H. P. B. Yayınları, 1995, s. 213
M. Şekip Tunç, Terbiye Bakımından Psikoloji Dersleri, İstanbul, İstanbul Üniversitesi Edebiyat
Fakültesi Yayınları, 1947, s. 54
Ali Fuat Başgil, Din ve Laiklik, İstanbul, Yağmur Yayınları, 1985, s. 173
Erol Güngör, İslam’ın Bugünkü Meseleleri, s. 113; Veysel Güllüce, Kur’ân-ı Kerîm’de Ahiret
İnancının Temelleri, Erzurum, Ekev Yayınları, 2001, s. 1
Öznur Özdoğan, “İnsanı Anlamaya Yönelik Bir Yaklaşım: Pastoral Psikoloji”, Ankara
Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, S.: 47 (2), 2006, s. 131-132
Seyyid Ebu’l Ala Mevdudi, Gelin Müslüman Olalım, s. 119
Zariyat Suresi, 56
Müddessir Suresi, 38
Zilzal Suresi, 7-8
Ali Yılmaz, “Kur’an’a Göre İnkarın Psikolojik Tezahürleri”, Atatürk Üniversitesi İlahiyat
Fakültesi Dergisi, S.: 20, 2003, s. 103
Cürcani, a.g.e., s. 90
Arthur T. Jersild, Çocuk Psikolojisi, Çev.: Gülseren Günçe, Ankara, Ankara Üniversitesi Eğitim
Fakültesi Yayınları, 1976, s. 373, 407
190
muhafazası için zaruri olan korku, insan davranışlarını da şekillendirmektedir. 1561
Kurân-ı Kerim, can, mal ve rızık korkusuna işaret etmektedir. 1562 Kaygı, tehlike
beklentisinin oluşturduğu tedirginlik, usdışı korkudur.1563 Ceza kaygısından beklenen,
insanın rabbiyle sağlıklı ve sürekli bir ilişki kurması, sevgiyle O’na teslim olmasıdır.
İnsanın, rabbine, kendisine, diğer insanlara ve kâinata karşı sorumlulukları
bulunmakta; sorumlulukların yerine getirilmediği durumlar için İslamiyet cezalar
öngörmektedir. Cezanın, işlenen suçla orantılı olması gerekmektedir. 1564 Cezalar;
caydırıcılığıyla düzeni sağlamak, kötü davranışları engellemek ve eğitime destek
olmak gibi fonksiyonlar üstlenmektedir.1565 İnsanın korku ve kaygıları onu rabbine
yaklaştırıyorsa hayırlı ve faydalı; rabbinden ve emirlerinden uzaklaştırıyorsa
zararlıdır. Korku ve kaygılar, konusuna ve içeriğine göre değer kazanmaktadır. Kurânı Kerim, insanın sevgi ve korku duygusunu eğitmekte; gerçekten korkulmaya ve saygı
gösterilmeye layık olanın Allah olduğunu haber vermektedir. Korku, insanın rabbine
itaatini artıran bir duygudur.
Allah, ilahi emirlere uymayanların cezası olan ahiretteki azabın, ruh ve bedenin
hisssedeceği boyutta olduğunu haber vermektedir. 1566 İnkar edenler, ebedi olarak
Cehennemde kalacak;1567 müminler, günahlarının karşılığını gördükten sonra oradan
çıkarılacaktır.1568 Günahın cezası, dünyada,1569 kabirde1570 ve ahirette1571 olmak üzere
üç safhada gerçekleşmektedir. 1572 İslamiyet’te kötü amellerin tam ve gerçek cezası
ahirette olmakla birlikte; adam öldürmek, 1573 hırsızlık yapmak, 1574 iftira atmak, 1575
1561
1562
1563
1564
1565
1566
1567
1568
1569
1570
1571
1572
1573
1574
1575
Hayati Aydın, Kurân’da İnsan Psikolojisi, s. 92-96
Kasas Suresi, 33, 57; Yunus Suresi, 83; İsra Suresi, 31
Selçuk Budak, Psikoloji Sözlüğü, Ankara, Bilim ve Sanat Yayınları, 2000, s. 437, 469
Şura Suresi, 40
M. Faruk Bayraktar, a.g.e., s. 224-225; M. Faruk Bayraktar, “Eğitimde Disiplin, Ceza ve Dayak
Üzerine”, Din Eğitimi Araştırmaları Dergisi, S.: 1, 1994, s. 98; Şamil Dağcı, İslâm Ceza
Hukukunda Şahıslara Karşı Müessir Fiiller, Ankara, DİB Yayınları, 1999, s. 33-34
Bakara Suresi, 131, 161-162; Ali İmran, 77; Nisa Suresi, 55-56; Saffat Suresi, 67-68; Gafır Suresi,
72; İnsan Suresi, 4, 13; Mümin Suresi, 71; Kehf Suresi, 19, 29; Hac Suresi, 19; İbrahim Suresi, 1617; Nebe Suresi, 25; Furkan Suresi, 13
Fetih Suresi, 5; Beyyine Suresi, 6-8; Gafir Suresi, 76
Buhari, Tevhit, 19, 31, 36, 37; Müslim, İman, 332, 334
Araf Suresi, 84; İsra Suresi, 103; Ankebut Suresi, 40; Tövbe Suresi, 35, 85
Müminun Suresi, 99-100, Mümin Suresi, 46; Nuh Suresi, 25; Buhari, Cenaiz, 85; Müslim, Cennet,
67, 68
Nisa Suresi, 145; Nahl Suresi, 88
Yusuf Şevki Yavuz, “Azap”, T. D. V. İslam Ansiklopedisi, No: 4, 302-309
Bakara Suresi, 178; Nisa Suresi, 92-93; Maide Suresi, 32
Maide Suresi, 38
Nur Suresi, 2
191
zina etmek 1576 gibi bazı suçların, türü ve insana yönelen boyutu nedeniyle dünya
hayatında da karşılığı olduğu bildirilmektedir. Ahirette insanın vücut organları kendi
yaptıklarına şahitlik etmektedir, 1577 din, dünya hayatının takva ve ihsan boyutunda
yaşanmasını istemektedir.1578 Kurân-ı Kerim; dünya hayatını tercih ederek rabbinden
gafil bir yaşam sürenlerin pişmanlığının fayda vermeyeceğini, Allah’ın insanın
iyiliklerine ihtiyacı olmadığını, insanın muhtaç olduğunu, yaratıcının iman ve itaatten
razı olduğunu, küfre ve isyana rıza göstermediğini, herkesin bireysel hesap vereceğini,
hiçbir günahkârın başka bir günahkârın yükünü yüklenmeyeceğini, Allah’ın
gönderdiği peygamber ve kitap ile emir ve yasaklarını bildirdiğinden insanın ahirette
mazeret beyan edemeyeceğini, nankörlük sebebiyle amel defterinde yer alan
kötülüklerin cezasız kalmayacağını, haber vermektedir.1579
İnsanda baskın olan iki duygu korku ve ümittir; 1580 beşer, korku ve ümit
arasında 1581 kaygısal bir yaşam sürmektedir. 1582 İman etmeyenler ve isyan edenler,
cehennem azabıyla korkutulmaktadır. İnsanlar, kurallara sadece cezalardan korktuğu
için saygı göstermemektedir; suçun kime karşı işlendiğiyle ilgili suçluluk duygusu
insanın davranışlarını disipline edebilmektedir. 1583 Kurân-ı Kerim, insanı maddi ve
manevi yönüyle birbirinden ayırmamaktadır; ahiret hayatındaki mükafat ve ceza,
insanın sadece ruhi ve manevi boyutuyla sınırlı değildir; lezzeti ve elemi hissedecek
olan bizatihi şahıs olarak insandır.1584 İnsan, kısa vadede netice alabileceği işlere daha
fazla değer verebilmekte, uzun vadeli işleri ihmal edebilmektedir.1585
İnsanoğlunun yarını olarak takdim edilen ahiret hayatının
1586
hesap ve
cezasından korkanlar, rabbine ümit besleyerek itaatini artırmaktadır. Din eğitimi
açısından konu değerlendirildiğinde; ceza kaygısının hayatı disipline eden bir yönünün
bulunduğu söylenebilmektedir. Kural ve ceza belirlenmediğinde, bireysel ve
1576
1577
1578
1579
1580
1581
1582
1583
1584
1585
1586
Nur Suresi, 4
Fussilet Suresi, 19-24
Fazlurrahman, Ana Konularıyla Kurân, s. 196-171
Naziat Suresi, 37-39; Zümer Suresi, 6-10, 71-74; İnsan Suresi, 2-5; Kıyamet Suresi, 14-15
Muhammed Kutub, İnsan Psikoljisi Üzerine Etüdler, s. 105
Araf Suresi, 56
Soren Kierkegaard, Kaygı, Çev.: Türker Armaner, İstanbul, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları,
2004, s. 65
Erich Fromm, Sahip Olmak ya da Olmak, Çev.: Aydın Arıtan, İstanbul, Arıtan Yayınevi, 1997,
s. 211
Fazlurrahman, Ana Konularıyla Kurân, s. 177-178
Seyyid Ebu’l Ala Mevdudi, Gelin Müslüman Olalım, s. 171; Ömer Çelik, Teşbih, Temsil ve
Tasvirler Işığında Kur’an’da İnsan, İzmir, Işık Akademi Yayınları, 2010, s. 62
Haşr Suresi, 18
192
toplumsal hayatta aksama ve düzensizlikler görülebilmektedir. Otorite ve kuralların
bulunmadığı yerde kaos hakim olmaktadır. İnsan, sadece hemcinslerine karşı değil,
çevreye ve rabbine karşı da sorumlulukları bulunan bir canlıdır. Başıboş ve amaçsız
yaratılmayan insanın, eylemleri nedeniyle hesap vermesi, iyiliklerine karşılık mükafat,
kötülüklerine karşılık ceza görmesi, adaletin gereğidir; insanı doğru yola iletmeye
yöneliktir.
2. 9. 5. Nasihat
Nasihat; bir şey saf, halis olmak, bozukluk ve kötülükten uzak bulunmak,
başkasının iyiliğini istemek anlamlarıyla kullanılan Arapça’daki nush kelimesinden
türetilmiş kelimedir. 1587 İnsanların hata ve kusurunu gidermek için gayret etmek;
iyiliği özendirmek ve kötülükten sakındırmak üzere öğüt vermek anlamında kullanılan
nasihat, Kurân-ı Kerim’de on iki yerde geçmektedir.1588 Samimi ve içtenlikle yapılan
tövbe için nasuh kelimesi kullanılmaktadır. 1589 Kurân-ı Kerim’de nasihat kelimesi
kullanılmadan öğüt ve tavsiye içeren ayetler de mevcuttur.1590 İslamiyet’in emri bil
maruf ve nahyi anil münker emri, irşad ve nasihate odaklanarak bireysel ve toplumsal
iyileşmeyi gaye edinmektedir. 1591 Bireyin olduğu kadar toplumun iyiliğini de
önemseyen İslamiyet, hayrın ve hakikatin yaygınlık kazanması kadar kötülüğün
önlenmesine de odaklanmaktadır. 1592 Peygamberlerin görevi insanlara doğru yolu
göstermek ve onlara güzel bir örneklikle rehberlik etmektir. 1593 Kurân-ı Kerim’de
anlatılan peygamber kıssaları, o döneme ve toplumlara özel bir durumu ifade etmekten
öte, örnek olarak bugüne ve geleceğe ışık tutmaktadır. Üsve-i hasene olan Hz.
Peygamberin
1587
1588
1589
1590
1591
1592
1593
1594
1594
öğretilerinin çoğu, hutbe ve vaazlar ile sahabe ve insanlığa
Mustafa Çağrıcı, “Nasihat”, T. D. V. İslam Ansiklopedisi, No: 32, s. 408-409
Mustafa Çağrıcı, “Nasihat”, T. D. V. İslam Ansiklopedisi, No: 32, s. 408-409; İbni Manzur, a.g.e.,
s. 615-617; Ragıb, a.g.e., s. 479
Tahrim Suresi, 8; İbni Manzur, a.g.e., s. 615
Reyhan Keleş, “Türk Edebiyatında Nasihat”, Atatürk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları
Enstitüsü Dergisi, S.: 44, 2010, s. 186
Ali İmran Suresi, 104
Esra Hacımüftüoğlu, “Kur’an-ı Kerim’in İrşad Üslubu”, Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler
Enstitüsü Doktora Tezi, 2010, s. 29
Bakara Suresi, 151; Yusuf el-Karadavi, Sünneti Anlamada Yöntem, Çev.: Bünyamin Erul,
Kayseri, Rey Yayınları, 1998, s. 51
Ahzab Suresi, 21
193
ulaşmıştır.1595 “Sen (sade Kurân ile) öğüt ver! Çünkü gerçekten öğüt müminlere fayda
verir.”1596 İnsanın en büyük zaaflarından biri kabul edilen unutkanlığa karşı en etkili
çözüm, hatırlamak ve hatırlatmaktır; birey, rabbiyle olan misakını ve fıtratını
unuttuğunda ona hak ve hakikatin, nimetlerin hatırlatılması gerekmektedir.1597
Nasihat, salt bilgi aktarmak değildir; çoğu kere bilinen gerçeğin hal diliyle veya
dokunaklı ve etkili bir şekilde, Allah’ın rızası dışında herhangi bir karşılık
gözetilmeksizin muhataba hissettirilmesidir. 1598 Menfaat temin etmek üzere nasihat
edilmesi, istenen etkiyi oluşturmamaktadır. 1599 İnsan, mutlak hakikati ve kendi
gerçeğini unutursa gaflete ve atalete teslim olmaktadır. Tercih hakkı verilmiş irade
sahibi yegane varlık olan insan, doğru bir seçim yapamadığında hayata anlam
vermekte zorlanmakta; kul olduğunu hatırladığında kendini motive edebilmekte,
günahlardan uzaklaşabilmektedir.
1600
İslamiyet, insanın bireysel ve toplumsal
ihtiyaçlarına fıtratıyla uyumlu çözümler üretmektedir. İnsan, melek olmadığı gibi
şeytan da değildir; 1601 iyilik ve kötülük potansiyeli bulunan, 1602 iki durum arasında
gelgitler yaşayan,1603 akıl ve irade sahibi mesul bir varlıktır.1604 Allah’a kulluk, beşeri
yüceltirken; başkalarına kölelik, alçaltmaktadır.1605 İdeal olan, sürekli ibadet bilinciyle
yaşamak olsa da insan bazen hataya ve gaflete düşebilmektedir; insanı farklı ve üstün
kılan da düşme ve yükselme potansiyelinin bulunması; niyeti, doğru yolda olma
iradesi ve gayretidir. İslamiyet, insanın özüyle, sözüyle, eylemesiyle; akıl, kalp, ruh ve
beden birlikteliğiyle doğru yolda bulunmasını istemektedir.
Değişkenlik göstermek, eğitim ve gelişimin de imkanını göstermektedir.1606
Asr suresinde, iman edip salih amel işleyenlerden hakkı ve sabrı tavsiye edenlerin
dışındaki herkesin zararda olduğu vurgulanmaktadır. İslamiyet, insanın bireysel iyiliği
1595
1596
1597
1598
1599
1600
1601
1602
1603
1604
1605
1606
Abdulfettah Ebu’l Gudde, Bir Eğitimci Olarak Hz. Muhammed (s.a.s) ve Öğretim Metodları,
Çev.: Enbiya Yıldırım, Ankara, Takdim Yayınları, 2019, s. 189-190
Zariyat Suresi, 55
Abdurrahman Çetin, Kur’an İlimleri ve Kur’an-ı Kerîm Tarihi, 2. Bsk., İstanbul, Dergâh
Yayınları, 2012, s. 327
Süleyman Uludağ, İslam’da İrşad, İstanbul, Marifet Yayınları, 1992, s. 59; Furkan Suresi, 57
Abdullah Özbek, Bir Eğitimci Olarak Hz. Muhammed, İstanbul, Esra Yayınları, 1994, s. 227
Osman Necati, Kurân ve Psikoloji, s. 189
M. Sait Şimşek, Yaratılış Olayı, İstanbul, Beyan Yayınları, 1998, s. 118
Murat Sülün, Kur’ân Ne Diyor? Biz Ne Anlıyoruz?, İstanbul, Ensar Neşriyat, 2015, s. 50-51
Hilmi Ziya Ülken, Eğitim Felsefesi, 2. Bsk., İstanbul, Ülken Yayınları, 2001, s. 56
Fazlurrahman, Ana Konularıyla Kurân, s. 47
Celaleddin Vatandaş, Esenlik Yurdunun Çağrısı, s. 155
Bayraktar Bayraklı, Kur’an’da Değişim, Gelişim ve Kalite Kavramları, İstanbul, İFAV
Yayınları, 1999, s. 145
194
ve pasif iyilik ile yetinmemekte; toplumu ve tüm insanlığı hayra ve hakikate tabi
olmaya davet etmektedir. Hadiste anlatılan kurtuluş gemisi metaforu, 1607 insanların
yaratıcısına kullukta ortak sorumluluğu olduğunu, bencil bir tavrın tüm topluma
sirayet edecek fitne olduğunu ve toplumu ifsad edeceğini hatırlatmaktadır.1608 “Din
nasihattır. Biz kime (yahut kim için) diye sorduk o da Allah’a, Kitabına, resulüne,
Müslümanların (meşru) idarecilerine ve bütün Müslümanlara dedi.” 1609 hadisinda,
samimiyetle ve ihlas ile Allah’a verilen sözlere uygun davranmanın gerekliliği
anlatılmaktadır. Müslümanın Müslüman üzerindeki haklarından biri, kendisi öğüt
istediğinde ona nasihat etmesidir.
1610
Nasihatin adabı; müjdelemek, nefret
ettirmemektir.1611 Hz. Peygamber, kendisinden öğüt isteyenlerin durumuna göre farklı
nasihatler yapmakta; 1612 son nasihati kabul edilen Veda Hutbesi, insan hakları
beyannamesi olarak kabul edilmektedir.1613
Dinin önemli fonksiyonları bulunmakta ve insanlar için faydalı hükümler
içermektedir. 1614 İnsanlığın yolunu aydınlatmak, hak ve hakikati göstermek üzere
gönderilen hidayet kitabı Kurân-ı Kerim, 1615 insanın rabbine kulluk yapmasını
isterken, dinin çok boyutlu içeriğine uygun olarak, bireyin kendisine, diğer insanlara
ve çevresine karşı sorumluluklarını hatırlatmakta; kişinin tevhit ilkesi uyarınca hayatı
istikamet ve güzel ahlak ile yaşamasını öğütlemektedir.1616 Hz. Peygamber, Muaz b.
Cebel’e hitaben; “Muaz! Allah’ın kulları üzerindeki hakkının ne olduğunu bilir
misin?” diye sordu. Muaz: “Allah ve Resulü bilir.” dedi. Hz. Peygamber şöyle devam
etti: “Allah’ın kulları üzerindeki hakkı, ona ibadet etmeleri ve hiçbir şeyi ona ortak
koşmamalarıdır. Peki, bu görevlerini yerine getiren kulların Allah’ın üzerindeki
haklarının ne olduğunu bilir misin?” Muaz: “Allah ve Resulü bilir.” dedi. Hz.
Peygamber: “Onların
1607
1608
1609
1610
1611
1612
1613
1614
1615
1616
Allah
üzerindeki
hakları,
Allah’ın
onlara
azap
Buhari, Şeriket, 6
Enfal Suresi, 25
Buhari, İman, 42; Müslim, İman, 95
Müslim, Selam, 5
Buhari, Edeb, 80
Buhari, Edeb, 76
Vehbi Ünal, Peygamberimizin Veda Hutbesi, İstanbul, Rağbet Yayınları, 2006, s. 149
Celaleddin Vatandaş, Esenlik Yurdunun Çağrısı, s. 37
Kerim Buladı, “Kur‘an Kendisini Nasıl Tanıtır”, Diyanet İlmi Dergi, S.: 37/4, (Ekim-Kasım-Aralık
2001), s. 9
Bakara Suresi, 177; İbrahim Kutluay, “Güzel Ahlaka Dönüştürülemeyen ve Âdetleşen İbadetler
Sorunu: Hadisler Bağlamında Bir İnceleme”, Geçmişten Geleceğe Ahlak, Ed.: Asife Ünal, Bartın,
Eflal Matbaacılık, 2015, s. 315
195
etmemesidir.” diye cevap verdi.
1617
hadisi, nasihate ve din eğitimine örnek
verilmektedir. Soru ve cevap tekniğinin kullanımıyla muhatabın dikkatinin
yoğunlaşması sağlanmış, sonrasında mesaj açık bir ifadeyle aktarılmıştır. Allah ile
insan arasındaki en doğal ilişki; yaratıcının insanları hidayete yönlendirecek elçi ve
kiaplar göndermesiyle beşerin yolunu aydınlatması;
1618
insanın da dağların
üstlenmekten çekindeği sorumluluğu ve emaneti yüklenmesi, 1619 şeklinde ortaya
çıkmaktadır. 1620 “Ey insan! Seni yaratan, şekillendirip ölçülü yapan, dilediği bir
biçimde seni oluşturan cömert Rabbine karşı seni ne aldattı?”1621 ayetiyle yaratıcının
sorduğu soruya her insan farklı bir cevap ile nefsine yaptığı haksızlığı itiraf
edebilmektedir. İnsanın kendi muhasebesini yaparak farkına vardığı hata ve eksikler,
en etkili nasihat olabilmektedir. “Zalim de olsa mazlum da olsa kardeşine yardım
et.” Bunun üzerine birisi, “Ey Allah"ın Resûlü! Eğer mazlum ise yardım ederim, ancak
zalimse ona nasıl yardım edeceğim?” dedi. Resûlullah buyurdu ki, “Onu zulümden
uzaklaştırırsın veya onun zulmüne engel olursun. İşte bu ona yapacağın yardımdır.”1622
hadisi, her durumda müminlerin dayanışma içinde ve hayır etkileşiminde olmasını
öğütlemektedir. “Siz, insanlar için çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz. İyiliği emreder,
kötülükten men eder ve Allah'a iman edersiniz. Kitap ehli de inansalardı elbette
kendileri için hayırlı olurdu. Onlardan iman edenler de var. Ama pek çoğu fasık
kimselerdir.”1623 ayeti, nasihat elçilerinden oluşacak bir topluluğun zorunluluğundan
bahsetmektedir. Müminlerin farkı ve üstünlüğü, tüm insanların hayrı ve hidayeti için
seferber olması; iyiliği emredip kötülükten alıkoymasıyla ilgilidir; emr-i bi’l-maruf ve
nehy-i ani’l-münker görevi dinin hayata yansıması açısından önem arz etmektedir.1624
Kötülüğü emretmek, iyilikten alıkoymak, münafıkların özelliği olarak Kurân-ı
Kerim’de anlatılmaktadır. 1625 Modernizm ve sekülerizm günümüzde, özgürlük ve
çağdaşlık kavramlarını kullanarak, haz ve menfaat odaklı, sorumluluğu olmayan,
1617
1618
1619
1620
1621
1622
1623
1624
1625
Buhari, Cihad, 46; İstizan, 30; Rikak, 37; Tevhid, 1; Ebu’l-Huseyn Müslim b. el-Haccac b. Müslim
el-Kuşeyri, el-Camiu’s-Sahih, C.: I-III, İstanbul, Çağrı Yayınları, 1992, İman, 48-51; Tirmizi,
İman, 18; İbni Mace, Zühd, 35; Ahmed b. Hanbel, No: III, 260-261
İsra Suresi, 15
Ahzab Suresi, 72; Haşr Suresi, 21
Mehmet EvKurân, Ahlak, Hakikat ve Kimlik, Ankara, Araştırma Yayınları, 2013, s. 63
İnfitar Suresi, 6-8
Buhari, İkrah, 7
Ali İmran Suresi, 110
Maide Suresi, 62, 63; M. Hayri Kırbaşoğlu, Ahir Zaman İlmihali, Ankara, Otto Yayınları, 2011,
s. 231
Maide Suresi, 78-79; Tövbe Suresi, 67
196
hesapsız, konforlu (!) bir yaşam vadetmekte; insanları ahlaki yaşamdan
uzaklaştırmakta, faydalı söz ve davranışları değersizleştirebilmektedir. 1626 İnsandan
başka hiçbir varlık, kendisi için takdir edilen sınırı aşındırmamaktadır; sınırda durmak,
takdire rıza göstermek; haddi aşmak ise hilkati bozmaktır. 1627 Hadislerde Hz.
Peygamberden nasihat isteyenlerin durumlarına özel farklı öğütler aldıkları
bildirilmektedir. İnsan için en önemli nasihat, eksikliğini hissettiği konularla ilgili
olanlardır. Kızgın olan için en iyi nasihat “öfkelenme”; bekar olan için “evlenin”; anne
ve babası yaşlı veya hasta olan için “ebeveynine ihsan ile güzel davran” uyarısı
olabilmektedir. İslam hukukunda konu edilen ilmihal, nasihatler için de geçerlidir.
İlmihal, halin ilmi demektir; şartlar hangi bilgi, davranış ve düşünceye önem
verilmesini gerektiriyorsa kişiye onun hikmetle iletilmesi ve hissettirilmesi
gerekmekte; nasihat o zaman etkili olabilmektedir. Şeytan, insana hangi yönden
yaklaşıyor ise, onun tespit edilmesi ve o yön(d)e tedavi uygulanması önem arz
etmektedir.
“Doğru bir yola çağıran kimse, ona tâbî olanların ecirleri kadar kendisi de ecir
alır. Bu, tâbî olanların ecrinden bir sey eksiltmez. Kötü bir yola davet eden kimse de,
ona tâbî olanların günahlarından hiç bir sey eksiltmez”1628 hadisi, hayra vesile olanın
onu yapan gibi olduğunu haber vermektedir. Nemelazımcılık, toplumun ahlaki
kalkınmasını ifsad eden bir düşüncedir; bunun panzehiri, insanların dertleriyle
dertlenmek, insanlara faydalı olmak ve hayra rehberlik etmektir. İslamiyet; kötülük
yapanlarla,
kötülüğün
yapılmasına
tepkisiz
kalanların
günahkar
olduğunu
bildirmektedir.1629 İyilik ve kötülük insana bildirildikten sonra Allah, insanı herhangi
bir konuda zorlamamaktadır, irade ve tercih insana ait olmaktadır.1630 İnsanın kendi
nefsinde karşılık bulmayan hakikat, başkalarına çoğu kere fayda vermemektedir.
“Usulü olmayanın vusulü olmaz” kelam-ı kibarından mülhem; ölçüsüz, gelişigüzel ve
1626
1627
1628
1629
1630
Cafer Sadık Yaran, “Ahlakî Müeyyide: Çoklu, Güçlü, İlkeli”, Ahlak ve Müeyyide, Ed.: Ömer
Türker, Ankara, Nobel Akademik Yayımcılık, 2017, s. 178
Rasim Özdenören, Yeniden İnanmak, s. 58
Müslim, İlim, 16; Ebu Davud, Sünnet, 6, Tirmizi, Sevabü’l-Kurân, 14; İbni Mace, Sıyam, 54
Buhari, Halku Efali’l İbad, 105,106; Müslim, İman, 78; Tirmizi, Fiten, 11, 26; Nesai, İman, 17;
İbnü Mace, Fiten, 20; Ebu Davud, Salat, 242
Fussilet Suresi, 40; Sayın Dalkıran, Aklın Büyük Yanılgısı Tanrılaştırma, İstanbul, Yedirenk
Kitapları, 2004, s. 109; Ali Şeriati, İslam Sosyolojisi Üzerine, Çev.: Kamil Can, İstanbul, Düşünce
Yayınları, 1980, s. 85; Fazlurrahman, Ana Konularıyla Kurân, s. 57-58
197
ulu orta yapılan nasihatlerin fayda yerine tepkiselliğe, inatlaşmaya ve isyana sebep
olabildiği gözlemlenmektedir.1631
İslamiyet, özdenetim olarak adlandırılan nefis muhasebesini/murakabesini
emretmekte ve öncelemektedir.
1632
Nasihat; kendini gözlemleyemeyen insana,
dışarıdan bir bakışla değerlendirme yapmasına imkan sağlayan önemli bir
mekanizmadır. “İyilik ve takva (Allah'a karşı gelmekten sakınma) üzere yardımlaşın.
Ama günah ve düşmanlık üzere yardımlaşmayın. Allah'a karşı gelmekten sakının.
Çünkü Allah'ın cezası çok şiddetlidir.”,1633 “Sizden her kim bir kötülük görürse, eğer
gücü yetiyorsa eliyle düzeltsin. Yetmezse, diliyle düzeltsin. Onu da yapamazsa, hiç
olmazsa kalbiyle buğz etsin. Fakat bu, imanın en zayıf mertebesidir.” 1634 ayet ve
hadisi, iyilikte yardımlaşmanın önemini, insanların gücü oranında kötülükle mücadele
etmesini, daha fazlasına imkanı varken az olanla yetinmemesini, imanın en zayıf
derecesinin kötülükten nefret etmek olduğunu, haber vermektedir. Yenileme ve
yenilenme, asli formata dönüş ile mümkün olabilmektedir. İnsan, nefsine ve sahip
olduğu nimetlere aldanabilmektedir; rabbi ile irtibatını sağladığında, eksiklerinin
farkına
vardığında,
kendini
yenilemekte
ve
kemalat
yolunda
gelişim
gösterebilmektedir. Rabbini unutanların unutulduğu gerçeğinden hareketle insanın
rabbiyle olan misakını canlı tutması, gaflet halinde nasihat ile kendini ve ahdini
hatırlaması, Allah’a itaatini kolaylaştırmaktadır. Din eğitimi açısından konu
değerlendirildiğinde; bireyin nasihate kendisinden başlamasının, muhataba hikmet ve
tatlı dil ile en güzel şekilde yaklaşılmasının, kâlden öte hâl ile iletişim kurulmasının,
en yakınlarından başlanarak insanlığa ulaşılmasının, insanlara az ve öz, ihtiyacı olanın
aktarılmasının, usulün asıldan öncelikli olduğunun, sevdirerek nefret ettirmeden
bilgilendirme yapılmasının, zorlamadan ve korkutmadan müjdeleyerek nasihat
edilmesinin, önemli olduğu söylenebilmektedir.
1631
1632
1633
1634
Ayhan Öz, a.g.e., s. 277
Hamdi Kızıler, Tasavvufta Karakter Eğitimi, Ankara, İlahiyat Yayınları, 2017, s. 153-154
Maide Suresi, 2
Müslim, İman, 78; Tirmizi, Fiten, 11; Nesai, İman, 17; İbnü Mace, Fiten, 20; Ebu Davud, Salat,
242
198
2. 9. 6. İlim
İlim; sözlükte, cehaletin zıddı, bilmek, öğrenmek, yakin, tasdik, tasavvur,
marifet, hakikatle uyumlu kesin inanç, bir şeyin mahiyetini idrak etmek
anlamlarındadır.
1635
İlmin çok farklı tanımları olmakla birlikte,
1636
terazinin
kefelerinde yer alan bilen ile bilginin denkliği ve ilişkisi olarak da açıklanmaktadır.1637
İmam Gazali’ye göre ilim, eşyayı olduğu gibi tanımak ve bilmektir.1638 İnsan, ilimle
birlikte önce kendisini sonra kâinatı öğrenmektedir.1639 Türkçe’de ilim; deney, delil ve
tecrübeye dayanarak tefekkür ile elde edilen bilgidir. 1640 İlim ile bilgi aynı tanımı
içermektedir.1641 Istılahta ilim; bir şeyin aslına, zatına taalluk eden hakikatini, gerçek
değerini idrak etmektir. 1642 İlim; nakli, akli ve tecrübi yollarla elde edilmekte; 1643
insanın itibarını ve derecesini yükseltmekte, 1644 değerini ortaya çıkarmaktadır. 1645
Bilgi, eyleme dayanak oluşturmakta ve salih amellerle insanı manen melekler
seviyesine yükseltmektedir.1646 Kurân-ı Kerim, ilmin ibadetten üstün olduğuna işaret
etmektedir.1647
Aristoteles, Metafizik isimli meşhur eserine “Bütün insanlar doğal olarak
bilmek ister.”1648 cümlesiyle başlamaktadır. İnsanın yetkinliği, benliğini oluşturması
ve olgunluğu ilim iledir. Varlık aleminde seçkin bir görevle gönderilen insana verilen
1635
1636
1637
1638
1639
1640
1641
1642
1643
1644
1645
1646
1647
1648
İbni Manzur, a.g.e., No: 12, s. 416-422; Cürcani, a.g.e., s. 262; Cevheri, a.g.e., No: 5, s. 1990-1991;
Zebidi, a.g.e., s. 405; Ragıb, a.g.e., s. 348-350
Hanefi Özcan, Mâturîdî’de Bilgi Problemi, İstanbul, İFAV Yayınları, 1993, s. 135-136; Halife
Keskin, İslâm Düşüncesinde Bilgi Teorisi, İstanbul, Beyan Yayınları, 1997, s. 19-50
Nihat Keklik, Türk İslam Felsefesi Açısından Felsefenin İlkeleri, İstanbul, İstanbul Üniversitesi
Edebiyat Fakültesi Yayınları, 1987, s. 201; Yusuf Kenan Atılgan, “İslam Düşüncesinde İlmin
Kaynağı, İmkânı ve Sınırları”, Muş Alparslan Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, S.: 1/2, 2013,
s. 194
Necip Taylan, Gazzâlî’nin Düşünce Sisteminin Temelleri: Bilgi - İman - Mantık, İstanbul,
Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Yayınları, 1989, s. 32
Ayhan Songar, İnsan ve Din, İstanbul, Kubbealtı Neşriyat, 1986, s. 47-48
Nahl Suresi, 78; Ferit Develioğlu, a.g.e., s. 513; D. Mehmet Doğan, a.g.e., s. 462
Meryem Canan Ceylan, “Süleyman Ateş ile Bilgi- Bilim ve Bazı Kavramlar Üzerine”, Kitap
Dergisi, S.: 83, 1996, s. 15-16
Cürcani, a.g.e, s. 155; .Ragıb, a.g.e., s. 880
Hüseyin Atay, Osmanlılarda Yüksek Din Eğitimi, İstanbul, Dergah Yayınları, 1983, s. 15
Mücadele Suresi, 11
Bayraktar Bayraklı, Mukâyeseli Eğitim Felsefesi Sistemleri, İstanbul, Sidre Yayıncılık, 2002, s.
211
Bayraktar Bayraklı, Mukâyeseli Eğitim Felsefesi Sistemleri, s. 31
Bakara Suresi, 30-33; Ali İmran Suresi, 7; Zümer Suresi, 9
Aristoteles, Metafizik, Çev.: Ahmet Arslan, Sosyal Yayınları, İstanbul, 1996, 41
199
en önemli nimetler akıl 1649 ve bilgidir. 1650 İnsan, Allah’ın ihsan ettiği bilgi ile
meleklerin üstünde yer edinmekte ve değer kazanmakta;1651 sahip olduğu bilgi ona
rehberlik ettiğinde düşmesini engellemektedir.1652 Bilginin doğru ve sağlam olması,
insanı başarıya ulaştırmaktadır.1653 Bilginin kaynakları; sağlam duyular, akıl ve doğru
haber olarak kabul edilmektedir. 1654 Kurân-ı Kerim; emirlerle birlikte, insanı ikna
etmek üzere deliller getirmekte, kıssalar anlatmakta ve düşünmeyi öğütlemektedir.1655
İlahi kelam, en büyük hakikat ve bilgi kaynağıdır fakat bilgi yığını değildir; hayata
yön veren hidayet rehberidir. 1656 İnsanın bilgisi sınırlıdır, nisbidir; bilgi, aktive
edildiğinde ve içselleştirildiğinde fayda sağlamaktadır. 1657 Akıl ve vicdan aktif ve
aktüel olmadığında işlevselliğini kaybetmektedir. “Hakkında kesin bilgi sahibi
olmadığın şeyin peşine düşme. Çünkü kulak, göz ve kalp, bunların hepsi ondan
sorumludur.”1658 İnsanın; uymak, kaçınmak ve hesap vermek mümkün olabilmesi için,
kabul ettiği ve reddettiği fikirleri bilmesi, tanıması gerekmektedir.1659 Bilgi; niyet ve
irade ile bilinç düzeyine ulaştırıldığında değerli hale gelmekte; araçsallaştırıldığında
önemini yitirmektedir.1660 İnsan, bilmediği değerleri uygulayamamaktadır; bilgi sahibi
olduktan sonra da hayatına yön vermesi ve bildiklerini uygulaması önem arz
etmektedir. 1661 İlim ve amel arasında sebep ile eser arasındakine benzer bir ilişki
bulunmakta; biri diğerini gerektirmekte, birbirlerini tamamlamaktadır. 1662 Cehalet,
İslam’ın en büyük düşmanıdır. Bilgi, beraberinde ilgi ve sevgiyi beslemektedir.
İslamiyet’in hayata yansıması, bilgi ve anlayışla doğru orantılıdır. İnsan, yaratıcısını
hakkı ile tanımadığında, kulluğun nasıl yapılacağını bilememekte; ilahi öğretilere
1649
1650
1651
1652
1653
1654
1655
1656
1657
1658
1659
1660
1661
1662
Zeki Duman, Kurân ve Müslümanlar, Ankara, Fecr Yayınları, 2010, s. 172
Muhammed Kutub, İnsan Psikoljisi Üzerine Etüdler, s. 43
Bakara Suresi, 30-34; Emin Işık, a.g.e., s. 36-39; Muammer İpek, “Kur’an’a Göre İnsanın Yaratılış
Hikmeti ve Sorumluluğu”, Ekev Akademi Dergisi, S.: 57, 2013, s. 439
Muhsin Demirci, Kurân’ın Temel Konuları, s. 91
Abdurrahman Dodurgalı, İbn Sînâ Felsefesinde Eğitim, İstanbul, Marmara Üniversitesi İlahiyat
Fakültesi Yayınları, 1995, s. 40-141
Gülşen Ökten, “Kur’an’a Göre Bilginin Kaynakları”, Necmettin Erbakan Üniversitesi İlahiyat
Fakültesi Dergisi, S.: 39, 2015, s. 205-228
Muhammed Hamidullah, İslam’a Giriş, s. 57
Ankebut Suresi, 43; Abdurrahman Çetin, Örneklerle Peygamberimiz, İstanbul, Ensar Yayınları,
2013, s. 25
Şerafeddin Gölcük, Kur’an’da İnsanın Değeri, s. 48
İsra Suresi, 36
Rasim Özdenören, Yumurtayı Hangi Ucundan Kırmalı, İstanbul, İz Yayıncılık, 2019, s. 17-18
İbrahim Kalın, a.g.e., s. 94
Seyyid Ebu’l Ala Mevdudi, Gelin Müslüman Olalım, s. 39
Kasım Turhan, Kelâm ve Felsefe Açısından İnsan Fiilleri, İstanbul, İFAV Yayınları, 2003, s. 1314
200
uygun hareket etme imkanı kalmamaktadır. İslamiyet, uygulamayla bütünlük arz eden
bir inaç sistemidir.1663 İlim, ilahi rızaya uygun işler yapılmasına yardımcı olmakta;
insanın ameli, ilmiyle örtüşmediğinde cehalet vasfından kurtulamamaktadır. 1664
İnsanın içselleştirmediği ve onunla kendisini dönüştürmediği bilgi ve düşünce
eksiktir.1665
İslamiyet akla ve bilime önem vermekte, Kurân-ı Kerim, bilgi ve bilginlerin
güç ve faziletinden bahsetmektedir;
1666
fakat asıl olan, düşünce ve bilgiyi
içselleştirmek, bilgiyi amel ve ahlak ile bilinç düzeyine çıkarabilmektir. 1667 Salt bilgi
depolamak, kültür ve birikimini artırmak, insanı kemale ulaştırmamaktadır; bilginin
eyleme, kâlin hâle dönüşmesi önem arz etmektedir. Amelin kılavuzu olan ilim;
sahibine itibar, olgunluk, feraset, edep ve ahlak kazandırmakta; kendisiyle amil olanı
Allah’a yaklaştırmaktadır.1668 İmanın, amelin, itaatin ve ahlakın temelinde bilgi yer
almaktadır; ilim olmaksızın iman, inanç olmaksızın amel, itaat olmaksızın ahlakın
oluşması ve gelişmesi zordur.
İslamiyet’in ilim nazariyesinde, onu özümseme ve uygulama niyeti aşikardır.
Akıl ve kalp, okuma eyleminin araçları olduğunda;1669 ilim, irfan ile bütünleştiğinde
insan gelişim gösterebilmekte ve her iki dünyada değer kazanmakta, kâinat imar ve
ıslah edilmektedir.1670 İslam’a göre ilim, imanı ve takvayı desteklemektedir; ilim ve
iman, akıl ve vahiy birbirlerinin karşıtı veya alternatifi değildir.1671 İslamiyet’te iman
pasif bir yargı değildir, bir değerle bağ kurmaktır ve eylem gerektirir; 1672 amel de
inancın pratiğe dökülmesidir.
1663
1664
1665
1666
1667
1668
1669
1670
1671
1672
1673
1673
İlim ile hikmet arasında çok yakın bir ilgi
Seyyid Ebu’l Ala Mevdudi, Gelin Müslüman Olalım, s. 118-119
Muhammed Fatih Kesler, Konulu Tefsir Örnekleri, Ankara, Akçağ Yayınları, 2002, s. 24
İbrahim Kalın, a.g.e., s. 98
Zümer Suresi, 9; Mücadele Suresi, 11
Rasim Özdenören, Yeniden İnanmak, s. 140; Nurettin Turgay, “Kur’an ve Çalışma”, Diyanet İlmi
Dergi, S.: 35, 1999, s. 72
Ahmet Koç, “İhvân-ı Safâ”, Klasik İslam Eğitimcileri, Ed.: Mustafa Köylü, Ahmet Koç, s. 105
Celaleddin Vatandaş, Yol Ayrımı, s. 28
Ramazan el-Butî, Kurân’da İnsan ve Medeniyet, İstanbul, Risale Yayınları, 1987, s. 38; Celal
Kırca, Kurân ve Bilim, İstanbul, Marifet Yayınları, 1996, s. 220-221; Fazlurrahman, Ana
Konularıyla Kurân, s. 100
Murtaza Mutahhari, Kur’an’da İnsan-İman ve Ahiret, Çev.: M. Selahaddin Silahtar, Ankara,
Endişe Yayınları, 1990, s. 27-29; İsmail Şık, “İmam Maturidi ve Maturidilik”, Kelam I: Kelam
Tarihi/Kelam Okulları, Ed.: İsmail Şık, Nail Karagöz, İbrahim Kaplan, İsmail Yürük, Ankara,
Gece Kitaplığı Yayınları, 2017, s. 209; Mehmet Tozluyurt, “Kur’an’da Gelenek Kavramı”, Ankara
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yüksek Lisans Tezi, 2007, s. 62
Hilmi Ziye Ülken, Bilgi ve Değer, Ankara, Kürsü Yayınları, t.y., s. 360-366; İbrahim Kalın,
Barbar Modern Medeni: Medeniyet Üzerine Notlar, s. 186
Mustafa Aydın, İslam’ın Tarih Sosyolojisi, s. 92
201
bulunmaktadır; ilim, bilmeyi; hikmet anlamayı ifade etmektedir.
1674
Şeytanın
aldatmasından, gaflet ve ataletten insanı kurtaracak olan ilimdir, bilinçtir.
Modernitenin ürettiği, hiçbir şeyden referans almak zorunda olmayan, her şeyin
referansı olan mutlak seküler bilgi, inancı anlamsız bulmaktadır.1675 Kurân-ı Kerim,
Allah’ın
insana
öğrettiği
hakiki
bilginin,
mutlak
ve
kaynak
olduğunu
bildirmektedir. 1676 Meleklerin saygı secdesi, insana öğretilenlerle ilgilidir; insanı
yücelten bilgisidir.1677 “Ameller niyetlere göredir. Herkese niyet ettiği şey vardır.”1678
hadisi, amelin niyet ile, niyetin ilim ile anlam kazandığına işaret etmektedir. 1679
Bireyden istenen, vicdanı ve duyguları harekete geçiren, hayata yansıyan faydalı
bilgidir; 1680 donuk ve zihinlerde mahkum olan ilim, insanın misyonuna hizmet
etmemektedir.1681 İnsan, bilgiye muhtaçtır; kendisini ve rabbini tanımlamadan kâinata
doğru bir değer yüklemesi mümkün olamamaktadır.1682 Bilinçli eylemler belirli bir
amaca yöneliktir; 1683 insanın düşünce ve davranışlarına anlam yüklemesi ilim ile
mümkün olabilmektedir. İnsan, sahip oldukları ve yetenekleriyle sınırlı bir varlıktır;
kendi hakikatini ve hayatın anlamını kavrayabilmesi için kendisine doğru ve yanlışın
bildirilmesi gerekmektedir.
1684
Allah, insana ihitiyacı olan bilgileri kitap ve
peygamber aracılığıyla göndermiş, 1685 onu dünya ve ahiretin saadetinden haberdar
1674
1675
1676
1677
1678
1679
1680
1681
1682
1683
1684
1685
Muhammet Altaytaş, “İslami İnanç ve Değerlere Yöneltilen Eleştirilerin Niteliği-Turan Dursun,
Erdoğan Aydın Örneği-“, Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yüksek Lisans Tezi,
2001, s. 57
Mustafa Aydın, Moderniteye Dışarıdan Bakmak, s. 41-42
Bakara Suresi, 30-33
Bakara Suresi, 30-34; Araf Suresi, 11; Fazlurrahman, Ana Konularıyla Kurân, s. 70; M. Sait
Şimşek, Kurân’ın Ana Konuları, İstanbul, Beyan Yayınları, 2001, s. 236-237; Mustafa Erdem,
Hazreti Âdem (İlk İnsan), Ankara, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, 2003, s. 139-140; Zahir b.
Awad el-Elmaî, Kurân’da Tartışma Metotları, Çev.: Ercan Elbinsoy, İstanbul, Pınar Yayınları,
1984, s. 45; İsmail Karagöz, Kur’an’a Göre İnsana Verilen Değer ve Görev, İstanbul, Çelik
Yayınevi, 1996, s. 53; Hüseyin Certel, Kur’an’da İnsan, s. 65-66
Buhari, Bedü’l-Vahy, 1
Sadreddin Konevî, Miftahu’l Gayb (Tasavvuf Metafiziği), Çev.: Ekrem Demirli, İstanbul,
Türkiye Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı Yayınları, 2014, s. 334.
Muhammed Kutub, İslâm’da Ferd ve Cemiyet, Çev.: Mehmet Süslü, İstanbul, Hikmet Yayınları,
1979, s. 305; Ahmed Kalkan, “Esas Öğretmen Anne ve Baba & Gerçek Eğitim Yuvası Aile”, Vuslat
Eğitim ve Kültür Dergisi, S.: 27, 2003, s. 22-28
İbrahim Kalın, a.g.e., s. 23
Ali Şeriati, İnsan, s. 43; Selçuk Coşkun, Bir Eğitimci Olarak Hz. Peygamber'in İnsan Anlayışı,
Erzurum, Ekev Yayınları, 1996, s. 12; Gürbüz Deniz, Anlam ve Varlık Boyutuyla İnsan, Ankara,
DİB Yayınları, 2015, s. 19
Yaşar Fersahoğlu, Kur’an’da Zihin Eğitimi, İstanbul, Marifet Yayınları, 1996, s. 13
Durmuş Özbek, Saduddin Teftazanî ve Nübüvvet Görüşü (Peygamberlere İsnat Edilen
Günahlar ve Cevapları), Konya, Sebat Ofset, 2006, s. 126
Muhammed Abduh, Tevhid Risâlesi, Çev.: Sabri Hizmetli, Ankara, Fecr Yayınları, 1986, s. 128
202
etmiştir.1686 İlahi bilgi olmadan, sınırlı bilgi ve yeteneklerle insanın adil ve ahlaki bir
düzen oluşturması ve sürdürmesi mümkün değildir; ebedi saadedet, vahyin
aydınlığındadır.1687
Bilgi, insanı yüceltmekte 1688 ve sorumluluk vermektedir. 1689 Kurân-ı Kerim,
hakkı batıldan ayıran, yaratılış gayesi olan kulluğun hakikatini anlatan ilahi bir kitaptır;
vahyin odak noktasında insan bulunmaktadır. 1690 Her düşünce kendi sistematiği ile
değerlendirilmektedir. İslamiyet, kendi zihniyeti ve metoduyla hikmeti ve hükümleri
anlaşılan; insana hidayeti ve rehberliğiyle istikamet belirleyen bir dindir. 1691 Bilgi,
eyleme dönüşüyorsa kıymet arz etmekte; satırlardan sadırlara nüfuz ettiğinde insan
varoluşsal bir anlam kazanabilmektedir. 1692 “Bilgi olmadan amel gerçekleşmez.
Bunun tersi de doğrudur.”1693 İnsan, akıl ve tecrübesiyle ulaşamayacağı gayb bilgisine
vahiy ile ulaşabilmektedir. Bilgi, kesin tasdik ve bağlılıkla bir araya geldiğinde imana
dönüşmektedir.1694 Kurân-ı Kerim, insanın algı sahasında bulunan nesneler üzerinden
düşünmesini; kesin bilgiyle birlikte şüpheden, önyargılarından kurtularak hakikate
ulaşmasını tavsiye etmektedir. Önyargılar, insanın düşüncesini belirli bir yönde
yoğunlaştırdığından farklı ihtimalleri değerlendirmesine izin vermemekte ve kişiye
hata yaptırmakta, hakikat karşısında gözü kör, kulağı sağır etmektedir.1695 İslamiyet,
öğrenildiğinde yaşanabilmektedir; bunun tersi de hakikati açıklamaktadır. 1696 İlim,
ameli çağırmakta, uygulama ile değer ve güç kazanmaktadır.1697 Kurân-ı Kerim, hak
ve hakikati insanlara bildirmekte, akıl ve bilginin kullanılarak yeryüzünün imar ve
1686
1687
1688
1689
1690
1691
1692
1693
1694
1695
1696
1697
Nûreddîn es-Sâbûnî, Mâtürîdiyye Akaidi, Çev.: Bekir Topaloğlu, Ankara, DİB Yayınları, 1991,
s. 103
M. Saim Yeprem, Mâtürîdî’nin Akîde Risâlesi ve Şerhi, İstanbul, İFAV Yayınları, 2000, s. 32
Bakara Suresi, 30-33
İbarhim Kalın, a.g.e., s. 58
Emrullah Yüksel, “İslam’ın İnsandan Ne İstediğini Anlamaya Çalışmak”, İstanbul Üniversitesi
İlahiyat Fakültesi Dergisi, S.:4, 2012, s. 20
Rasim Özdenören, Yeniden İnanmak, s. 102
İbrahim Kalın, a.g.e., s. 24
Taha Abdurrahman, Amel Sorunsalı: Bilim ve Düşüncenin Pratik Temelleri Üzerine Bir
Araştırma, Çev.: Tahir Uluç, İstanbul, Pınar Yayınları, 2021, s. 23
Takıyyuddin Ebu’l-Abbas Ahmed b. Teymiyye el-Harrani, İman Üzerine, İstanbul, Pınar
Yayınları, 2006, s. 168
Zuhruf Suresi, 31; Sad Suresi, 8; Muhammed Vehbi Dereli, Tefsirde Yanılgı Sebepleri ve
Bunlardan Korunma Yolları, Ankara, Fecr Yayınları, 2009, s. 232; İbrahim Yıldız, “Kur’an’a
Göre İnsanlaraın Yanılgıları”, Uludağ Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Doktora Tezi,
2018, s. 180-181
Rasim Özdenören, Kafa Karıştıran Kelimeler, İstanbul, İz Yayıncılık, 2019, s. 17
Bayraktar Bayraklı, İslam'da Eğitim, s. 166
203
ıslahıyla birlikte halifelik misyonunun gerçekleştirilmesini istemektedir; 1698 bunun
yolu ilim öğrenmekten geçmektedir. Tefekkür ve öğrenmek, salih eyleme
götürdüğünde insanı “kitap yüklü eşek”1699 olmaktan kurtarmakta; bilgi, her durumda
kurtuluş anlamına gelmemektedir. 1700 İnsan, yüklendiği misyon itibariyle mahlukat
içerisinde en saygın varlıktır;1701 kendisi gibi bilgisi de gelişime müsaittir.1702 Kurân-ı
Kerim’in ilk hitabının oku olması, ilme verilen değeri göstermesi bakımından önem
arz etmektedir. Tüm bilimler ve disiplinler insanla ilgili ve onun içindir.1703 Hayat,
ilimle anlam kazanmaktadır. İnsanın, yaratıcısına ibadet edebilmesi için öncelikle
O’nu tanıması gerekmektedir. Allah’a itaat ve kulluk ilimle mümkün olmaktadır;
yaratıcısını ve İslamiyet’i bilmeyenler aldanabilmektedir. İlim, hayatı kolaylaştırdığı
gibi insanın rabbine itaatini de kolaylaştırmaktdır.
2. 9. 7. Dua
Dua; kültürel, biçim ve içerik farklılıkları gösterse de tüm dinlerin ortak
paydası; 1704 insanlığın vazgeçilmez en eski kültürel mirasıdır. 1705 Dua; istemek,
çağırmak,
yardım
talep
etmek,
yönelmek,
ibadet
etmek
anlamında
kullanılmaktadır.1706 Dua; bir şeye yönelmeye teşvik,1707 niyaz,1708 Allah’a rağbet1709
olarak da ifade edilmektedir. Istılahi anlamıyla dua, insanın rabbine karşı aczini itiraf
ederek sevgi ve hürmetle O’ndan yardım istemesidir.1710 Dua, salt niyaz ve talebin
1698
1699
1700
1701
1702
1703
1704
1705
1706
1707
1708
1709
1710
Musa Bilgiz, “Kur’an’da Bilgi ve Düşünce Üretimi”, İnsan ve Toplum Bilimleri Araştırmalar
Dergisi, S.: 3, s. 53-86; Muhammed Fatih Kesler, Kurân-ı Kerim’e Göre Doğru Düşüncenin
Engelleri, Ankara, Akçağ Yayınları, 2015, s. 32
Cuma Suresi, 5
İbrahim Kalın, a.g.e., s. 44, 177
Fazlurrahman, Ana Konularıyla Kurân, s. 68; Fazlurrahman, Bilginin İslamileştirilmesi: Bir
Cevap & İslâmî Bilimde Metodoloji Sorunu, Çev.: Mevlüt Uyanık, Ankara, Fecr Yayınları, 1993,
s. 133
Recep Doğan, “Kur’an’a Göre İnsanın Evrendeki Yeri”, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler
Enstitüsü Doktora Tezi, 2008, s. 79
Ekrem Demirli, İslam Metafiziğinde Tanrı ve İnsan, İstanbul, Kabalcı Yayıncılık, 2012, s. 238
Erkan Yaman ve Yunus Emre Temiz, “Dua Ölçeği’nin Geliştirilmesi: Geçerlik ve Güvenirlik
Çalışması”, Değerler Eğitimi Dergisi, C.: 12, S.: 28, 2014, s. 195
Metin Tahsin Bulut, İslami Dua Öğretisi, İstanbul, Basiret Yayıncılık, 1994, s. 108
Osman Cilacı, “Dua”, T. D. V. İslam Ansiklopedisi, No: 9, s. 529-530; İbni Manzur, a.g.e., No: 2,
s. 1387; Ragıb, a.g.e., s. 169
Ragıb, a.g.e., s. 170; Yusuf Suresi, 33; Yunus Suresi, 25
Cevheri, a.g.e., No: 6, s. 2337
İbni Manzur, a.g.e., No: 2, s. 1385; Zebidi, a.g.e., No: 38, s. 46; Firuzabadi, a.g.e., No: 4, s. 322
Osman Cilacı, a.g.e., No: 9, s. 529-530
204
ötesinde, tanrının ilahlık ve rablik gerçekliğine sığınmaktır; 1711 fikren ve hissen
yaratıcıyla vasıtasız iletişim kurmak,1712 dil, kalp ve eylemle Allah’a yönelmektir.1713
Evrensel bir niteliği bulunan dua, tüm inasanlar tarafından farklı şekillerde icra
edilmektedir.1714 Dua, ümitsizliğin panzehiri, büyük bir ibadettir; tüm dinlerde ilahın
rızasını kazanmak için yapılmaktadır.
1715
Mümin, kendi iradesi ve gayretiyle
sorumluluğunu yerine getirdikten sonra Allah’a yönelmekte ve Allah’tan istemektedir.
İslamiyet’te, bireyin sorumluluklarını bütünüyle rabbine havale etmesi uygun değildir.
Kurân-ı Kerim, insanın rabbine iltica etmesini emrettiğinden dua, itaat kapsamında
değerlendirilmektedir. 1716 Kurân-ı Kerim, insanın kendisine, ebeveynine ve tüm
müminlere dua etmesini tavsiye etmektedir. 1717 Dua ile zıt anlamlı olan kelimeler;
küfür, istiğna ve istikbar olarak sayılabilmektedir. Küfür; gizlemek, örtmek,
yalanlamak ve nankörlük etmek anlamlarında kullanılmaktadır. 1718 İstiğna; insanın
kendisini zengin görerek, herhangi bir şeye ihtiyaç duymaması, gücüne sonsuz
güvenmesidir. 1719 İstikbar; küçüklüğün zıddıdır, kişinin kendisini büyük görmesi,
büyüklük taslamasıdır. 1720 Yaratıcıya muhtaçlığın tezahürü olan, insanın ihtiyaç ve
taleplerini rabbine ulaştırma vesilesi olan dua, bireyi Allah’a yaklaştırmakta, kulluk ve
itaate destek olmaktadır.
İnsan, isteklerine karşılık gelmektedir. Allah, insanlara dua etmesini
emretmekte ve dua edene icabet edeceğini vadetmektedir. İnsanın rabbiyle olan
ilişkisinin belirtisi olan dua, Kurân-ı Kerim’de sıklıkla yer almakta ve insana dualar
öğretilmektedir.1721 İlahi kelam, dua ile başlamakta ve dua ile bitmekte; insanın her
zaman ve durumda dua ile rabbine yönelmesi istenmektedir. İstemek verilmişse,
1711
1712
1713
1714
1715
1716
1717
1718
1719
1720
1721
Pierre Marinier, Dua Üzerine Düşünceler (Psikofizyolojik Sebepleri ve Sonuçları), Çev.: Sadık
Kılıç, İzmir, Nil Yayınları, 1990, s. 1-3
Alexis Carrel, Dua, Çev.: M. Alper Yücetürk, İstanbul, Yağmur Yayınları, 1991, s. 37; Osman
Cilacı, Psiko- Sosyal Açıdan İlâhi Dinlerde Duâlar, Konya, Arı Matbaası, 1982, s. 19-20
Seyfettin Yazıcı, İnananların Güç Kaynağı Dua, Ankara, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları,
1999, s. 9
Mustafa Tekin, Ziyaret Fenomeni Çerçevesinde Dua ve Sosyal Sorunlar, İstanbul, Pınar
Yayınları, 2008, s. 33
Osman Cilacı, Psiko- Sosyal Açıdan İlâhi Dinlerde Duâlar, s. 32
Mümin Suresi, 60
İbrahim Suresi, 41; Haşr Suresi, 10; Tövbe Suresi, 103
İbni Manzur, a.g.e., No: 5, s. 144
Toshihiko Izutsu, Dini ve Ahlaki Kavramlar, s. 204-205
İbni Faris, a.g.e., No: 5, s. 153; Ragıb, a.g.e., s. 697
Hasan Kayıklık, “Kur’an’daki Dualar Üzerine Psikolojik Bir Değerlendirme”, Çukurova
Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, C.:1, S.: 1, 2001, s. 135
205
verilmek istenmiştir özdeyişi, duanın anlamı, önemi ve insanın rabbiyle etkileşimine
işaret etmektedir. İnsanın kendi çabasıyla elde edebileceği bir şeyi Allah’a havale
ederek, irade ve gayret göstermeden kaderci bir zihniyetle netice beklemesi doğru
değildir; sorumluluk bilinciyle örtüşmemektedir. 1722 Duada, irade ve eylem içiçe
bulunmaktadır; 1723 dua, salt söylem değildir. “Dua, Allah’a yöneltilmiş bir taleptir.
Eylem duanın organlardaki halidir.” 1724 İnsan, rabbinden istemeye ve aczini idrake
yönlendirilmektedir. İnsanın aczini ve ihtiyacını bilerek rabbine yönelmesi, hakiki
duadır, ibadettir. 1725 Kurân-ı Kerim; acziyetini idrak ile yetinen, salt dua eden ve
sorumluluktan kaçanların davranışlarını eleştirmekte; akıl, irade ve eylemin dua ile
birlikte faal olmasını öğütlemektedir.
1726
İnsanın, duadan önce imkanlarını
değerlendirerek cüzi iradesinin sınırlarını zorlaması gerekmektedir.1727
Dua; ibadetin özü, rahmet kaplarının anahtarıdır.1728 Dua, yaratıcıyı anmanın,
kulun acziyetini bildirmesinin ve O’na sığınmanın en güzel ifadesidir, samimiyettir.
"Ey Allahım! Fayda vermeyen ilimden, huşu duymayan kalpten, işitilmeyen (kabul
görmeyen) duadan ve doymayan nefisten sana sığınırım."1729 nebevi duası, ilmin ve
duanın yaratıcı ile ilişkisini göstermektedir. İnsan, varlığıyla değerlidir, maddi ve
manevi yönüyle mükerremdir; 1730 ruhi ve süfli eğilimleriyle insandır; sürekli aynı
yöne meyletmemektedir, yükselmesi ve alçalması imkan dahilinde olmakla birlikte
Allah iyilerin yardımcısıdır.1731 İnsan dışındaki tüm varlıklar yaratıcıya mutlak itaat
halindedir;
1722
1723
1724
1725
1726
1727
1728
1729
1730
1731
insana verilen seçme hürriyeti, onun için üstünlük
ve risk
Alexis Carrel, Dua, s. 195 : Ali Şeriati, Dua, Çev.: Kerim Güven, İstanbul, Bir Yayınları, 1985, s.
34, 156; Saadettin Özdemir, Korunmaya Muhtaç Gençlerin Din Öğretimi İhtiyaçları, Isparta,
Tuğra Ofset, 2002, s. 103
Şuara Suresi, 61; Ali Şeriati, Dua, s. 169
Mustafa İslamoğlu, Kurân Neslinin İnşası İçin Pasif İyiden Aktif İyiye, s. 12
Selçuk Kütük, a.g.e., s. 165; Metin Tahsin Bulut, İslami Dua Öğretisi, İstanbul, Basiret Yayıncılık,
1994, s. 42
Ali Şeriati, Dua, s. 143; Ayhan Öz, Din Eğitimi ve Birey Oluşun İmkanı, 2. Baskı, Ankara, Eski
Yeni Yayınları, 2020, s. 226
Nurettin Topçu, Var Olmak, İstanbul, Dergah Yayınları, 2018, s. 90
Tirmizi, Tefsir Sure, 40, Daavat, 1; Ebu Davud, Salat, 358; İbni Mace, Dua, 1
Müslim, Zikir, 73; Nesai, İstiaze, 21
İsra Suresi, 70; Tin Suresi, 4; Muhammed Abdullah Draz, Sorumluluk (İslâm’ın İnsana Verdiği
Değer), Çev.: Nureddin Demir, İstanbul, Kayıhan Yayınları, 2004, s. 48; İlhami Güler, İtikattan
İmana, Ankara, Ankara Okulu Yayınları, 2009, s. 129; Ali Seyyar, “Manevi Sosyal Hizmetlerin
İslami Çerçevesi”, Dini Danışmanlık ve Din Hizmetleri, Ed.: Nurullah Altaş, Mustafa Köylü, 2.
Bsk., İstanbul, Ensar Neşriyat, 2015, s. 129
Muhammed Kutub, İnsan Psikoljisi Üzerine Etüdler, s. 74-75; Fazlurrahman, Ana Konularıyla
Kurân, s. 57-58
206
oluşturmaktadır.1732 Dua, sevgi ve güven anlamlarını içermektedir; insan, sevdiğine ve
güvendiğine yönelmektedir. Sevgi ve nefret birbirine düşman ikizlerdir; 1733 insan
sevmediğinden uzaklaşmaktadır. Allah’ın dışındaki varlıklara dua edilmesi
yasaklanmaktadır. 1734 Duanın yalnızca Allah’a sunulması, başka varlıklardan dua
niyetiyle herhangi bir şey istenmemesi önem arz etmektedir.1735 Dua; ilahi irade ve
takdire rıza göstermek ve Allah’ın kudreti karşısında aczin itirafıyla boyun
eğmektir.1736 İlahi öğretiler,1737 her durumda inanç ve kararlılıkla Allah’a yönelmenin
gerekliliğine işaret etmektedir. Dua, insanın fizyolojik ihtiyaçları gibi bir ihtiyaçtır.1738
Duadan imtina etmek kibirlenmek, Allah ile bağı zayıflatmaktır.1739 Dua ibadet, ibadet
dua olarak tanımlanmaktadır.1740
Duanın bir başka anlamı; insanın günah işlediğinde hatasını fark etmesi, günahı
nedeniyle pişman olması ve rabbinden bağışlanma istemesidir. Ehli Sünnet alimlerine
göre, günah işlemek, insanı İslam’dan çıkarmamaktadır. Günahlar, insanı rabbinden
uzaklaştırmaktadır. Yapılan duanın mutlaka bir karşılığı olmaktadır. Ömür sürecinde
kabul edilen dualar olduğu gibi, ahirette günahlara keffaret olmak üzere ertelenen
dualar da olabilmektedir. İnsanın duası kabul olmadığında rabbinden yüz çevirmesi
doğru olmadığı gibi, 1741 icadet edilen duadan sonra kişinin itaatten uzaklaşması da
doğru değildir.1742 Ümitsizlik, büyük bir çöküştür, inkarla eşdeğerdir;1743 dua, her şeye
yeniden başlamanın mümkün olduğunu hatırlatmaktadır. Umudunu yitirenlerin,
kaybedecek başka bir şeyi bulunmmaktadır; hayatı anlamlı hale getiren, bireye
1732
1733
1734
1735
1736
1737
1738
1739
1740
1741
1742
1743
Fazlurrahman, Ana Konularıyla Kurân, s. 61-62; Murtaza Mutahhari, Adl-i İlahi, Çev.: Hüseyin
Hatemi, İstanbul, İşaret Yayınları, 1988, s. 210-213
Jose Ortega Gasset, Sevgi Üstüne, Çev.: Yurdanur Salman, İstanbul, Yapı Kredi Yayınları, 1997,
s. 12
Rad Suresi, 14
Fatiha Suresi, 5; Enam Suresi, 71; Araf Suresi, 197; Yunus Suresi, 22; Rad Suresi, 36; İsra Suresi,
56, 67; Fatır Suresi, 14; Ankebut Suresi, 65; Lokman Suresi, 32; Cin Suresi, 20
Cihad Tunç, “İslam Dininde Zikir ve Dua”, Erciyes Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, S.: 5,
1988, s. 37
Bakara Suresi, 186; Müslim, Zikir, 48
Pierre Marinier, a.g.e., s. 1; Sıtkı Gülle, “Kur’an’ı Kerim’de Dua”, EKEV Akademi Dergisi, S.:18,
2004, s. 125-126
Adil Bebek, Din ve Düşünce Açısından Dua, İstanbul, Rağbet Yayınları, 1998, s. 63
Necmettin Şahinler, Duayı Yaşamak, İstanbul, İnsan Yayınları, 2012, s. 20
Fecr Suresi, 15-16
Ankebut Suresi, 65-66
Yusuf Suresi, 87
207
yeniden güven duygusu aşılayan, ümitsizliğin zıddı, inançtır.1744 Tövbe içerikli dua;
insanın yaptıklarına pişmanlığını göstermekte, insanı itaate yönlendirmektedir.
Dua, dini duygu ve düşüncenin ifadesidir.1745 Dua; belirli zaman ve mekanlar
ile sınırlı değildir, ümitsizlik, karamsarlık, sabırsızlık ve boş değildir. 1746 Dua,
konjöktüre bağlı olarak agnostik ve ateistlerin bile fıtri ihtiyacı olabilmektedir. 1747
Yeryüzünü imar ve ıslah ile sorumlu olan insan, başını göklere, yüceliklere çevireceği
yerde, çoğu kere bakışlarını yere dikmekte ve düşüklüklere talip olmaktadır. 1748
Hatasının farkına vardıktan sonra pişmanlıkla yapılan tövbe “özeleştiridir”;1749 rabbin
karşısında acziyetin ve pişmanlığın itirafıdır, büyük bir kulluk göstergesidir. “Eğer siz
günah işlemeseydiniz, Allah sizi helak eder ve yerinize, günah işleyip, peşinden tövbe
eden kullar yaratırdı.”,1750 “Her insan hata eder, hata edenlerin en hayırlsı ise tövbe
edip rabbinden bağışlanma dileyendir.”,1751 “Kulunun tövbe etmesinden dolayı Allah
Teâlâ’nın duyduğu memnuniyet, sizden birinin ıssız çölde kaybettiği devesini bulduğu
zamanki sevincinden çok daha fazladır.”1752 Bu hadisler, insanı günah işlemeye teşvik
etmemekte; beşer olarak insanın hata yapmaya müsait olduğunu, hata yaptığında
rabbinden ümit kesmemesi gerektiğini, rabbine yönelmesini, öğütlemektedir. Din
eğitimi açısından konu değerlendirildiğinde; duanın da din gibi insani bir ihtiyaç
olduğunu, yaratıcının insana yakın olduğunu ve dua ile bireye karşılık verdiğini,
insanın rabbiyle sürekli iletişim kurmasının bir aracı olan duanın Kurân-ı Kerim’de
tavsiye edildiğini ve öğretildiğini, sözlü ve fiili duanın birlikte yapılmasını, ibadetin
özünün dua ve yöneliş olduğunu, duanın yaratıcıya itaati hatırlattığını ve artırdığını,
dua içermeyen bir dinin olmadığını, maddi ve manevi tüm ihtiyaçlar için Allah’a
yönelmenin huzur ve teselli verdiğini, duanın insana kendini hatırlama ve özdenetim
1744
1745
1746
1747
1748
1749
1750
1751
1752
M. Haluk Özbay, Şenol Göka, Her Halde İnsan, Ankara, Kesit Yayınları, 2004, s. 184; Soren
Kierkegaard, Ölümcül Hastalık Umutsuzluk, Çev.: Mehmet Mukadder Yakupoğlu, İstanbul,
Ayrıntı Yayınları, 2001, s. 146
Mehmet Soysaldı, Kur’an’da Dua, İstanbul, Şule Yayınları, 1999, s. 20
Emre Dorman, 101 Soruda Kur’an Dini Konularda En Çok Merak Edilen Sorular, İstanbul,
İstanbul Yayınevi, 2021, s. 156
Abdülkerim Bahadır, İnsanın Anlam Arayışı ve Din, İstanbul, İnsan Yayınları, 2002, s. 147
Seyyid Ebu’l Ala Mevdudi, Modern Çağda İslami Meseleler, Çev.: Yusuf Işıcık, Konya, Hayra
Hizmet Vakfı Yayınları, 1980, s. 50; Muhammed Abdullah Draz, İslam’ın İnsana Verdiği Değer,
Çev.: Nureddin Demir, İstanbul, Kayhan Yayınları, 1983, s. 75-76
Mustafa İslamoğlu, Kurân Neslinin İnşası İçin Pasif İyiden Aktif İyiye, s. 91
Müslim, Tövbe, 9
Tirmizi, Kıyame, 49; İbni Mace, Zühd, 30, 34
Buhari, Daavat, 4; Müslim, Tövbe, 1, 7, 8; Tirmizi, Kıyamet, 49
208
imkanı sunduğunu, duanın insanlararası yardımlaşmaya ve kaynaşmaya vesile
olacağını, din eğitiminde duadan yararlanılabileceğini, söyleyebiliriz.
2. 10. İtaati Zorlaştıran Faktörler
Rabbine kulluk yapmak üzere yaratılan, akıl ve irade sahibi, vahye muhatap
mükerrem bir varlık olan insan, ya rabbine kulluk ile insanı-ı kamil olmaya
yönelmekte, ya da arzu ve ihtiraslarının peşinden giderek nefsine köle olmayı tercih
etmektedir. Dünya hayatında insanın yaratıcısına itaat etmesini kolaylaştıran imkan ve
kabiliyetler mevcut olmakla birlikte, insanı varoluş amacından uzaklaştıran, rabbine
itaati zorlaştıran faktörler de bulunmaktadır. Kurân-ı Kerim’de insanlar iman ve küfür
haline göre birbirinden kesin çizgilerle ayrıştırılmaktadır. 1753 Kendisine iyilik ve
kötülük yolları bildirilen insanın, iman ve itaat ile rabbine kulluk yapması; küfür ve
isyandan uzaklaşarak cennetini kazanması istenmektedir. Dünya hayatı, kötü ile değil,
iyi ile yarış yapma alanı ve imtihanıdır.1754 İslamiyet, insanın hem diğer iyilerle hem
de kendisiyle sürekli daha iyisini ve güzelini yapma gayreti içerisinde olmasını
istemektedir. Şeytan, insanları hak yoldan saptırmak üzere rabbinden izin ve mühlet
alarak, türlü vesvese ve aldatmacalarla insanı yitik cennetinden uzaklaştırmaya
çalışmaktadır. “Ey insan! Seni yaratan, şekillendirip ölçülü yapan, dilediği bir biçimde
seni oluşturan cömert Rabbine karşı seni ne aldattı?”1755 ayeti, rabbine karşı insanı
aldatan sebeplerin düşünülmesini, bireye verilen nimet ve imkanlarla şeytanın
tuzaklarına karşı mücadele edilmesini öğütlemektedir. İnsanın rabbine itaat etmesini
zorlaştıran psikolojik ve sosyolojik faktörler; heva, dünya sevgisi, zan, haset ve
gelenek olarak sayılabilmektedir.
1753
1754
1755
Toshihiko Izutsu, Kurân'da Dini ve Ahlaki Kavramlar, s. 249; Hüseyin Atay, Kur’an’a Göre
İman Esasları, s. 3; Ekin, Kur’an’a Göre İnançsızlık, s. 99, 125; A. Saim Kılavuz, İman Küfür
Sınırı, s. 55
Mülk Suresi, 2
İnfitar Suresi, 6-8
209
2. 10. 1. Heva
Heva; kötü isteğe olan yöneliş, şehevi arzu ve hayvani içgüdülerden doğan tabii
eğilim olarak tanımlanmaktadır.1756 İnsani zaafların itici gücü ve kötülüğün kaynağı
olan heva,1757 şeytana fırsatlar sunmakta, akıl ve vicdanı devre dışı bırakarak insanı
süfli emellerine tutsak etmektedir. 1758 Kurân-ı Kerim’de heva kelimesi yirmi sekiz
yerde ve tamamı olumsuz anlamda geçmektedir. 1759 İnsan dışındaki varlıkların,
hayatlarıyla ilgili herhangi bir tercih hakkı olmadığı halde, insan her an yol ayrımında,
karar aşamasındadır.1760 İnsan sadece biyolojik ihtiyaçlarından ibaret değildir; hayatın
devamı için araç olanların amaç haline getirilmesi, insanın yaratılış gayesiyle
bağdaşmamaktadır.
1761
İnsan, fıtratı gereği iyilik ve güzellikten hoşlanmakta;
İslamiyet, hazların amaç haline getirilmesine, arzu ve keyiflerin insanı esir almasına
karşı çıkmaktadır. Nefsin süfli arzu ve isteklerini kutsayan, keyif ve zevkini amaç ve
ölçü edinen, sadece kendi hak ve hukukunu gözetmekte; başkalarının ve daha da
önemlisi yaratanın isteklerini önemsememektedir.
1762
Nefsin isteklerini dinin
ölçülerinin dikkate almadan tatmin peşinde koşanlar, gaflete ve atalete sürüklenmekte
ve yaratılış gayesini unutmaktadır.
1763
İnsanın yaratılışında var olan zayıflık;
fizyolojik, psikolojik ve manevi boyutların tamamında kendini göstermekte; 1764 o
zafiyet, hata, aşırılık ve aldanma şeklinde tezahür etmektedir.1765
Aldanmanın temelinde; insanın rabbini hakkıyla takdir edememesi ve ilahını
unutması vardır.1766 İnsanlar, yaratıcının varlığını kabülden ziyade, bu inancın isterleri
üzerinde
düşünmediği
zulmetmektedir.
1756
1757
1758
1759
1760
1761
1762
1763
1764
1765
1766
1767
1767
ve
gereklerini
yerine
getirmediği
için
kendilerine
Yaratıcının hakkıyla bilinmemesi, insanın kendi doğasını
Ragıb, a.g.e., s. 796; Cürcani, a.g.e., s. 258; Toshihiko Izutsu, Kur’an’da Dinî ve Ahlâkî
Kavramlar, s. 191
Hayati Aydın, Kur’an’da İnsan Psikolojisi, s. 204
Yaşar Düzenli, Kur’an Işığında Evrensel Dengeler ve İnsan, İstanbul, İFAV Yayınları, 2000, s.
246-247
Mustafa Çağrıcı, “Heva”, T. D. V. İslam Ansiklopedisi, No: 17, s. 246-276
Şems Suresi, 8-10; Celaleddin Vatandaş, Yol Ayrımı, s. 211
Aydın Topaloğlu, a.g.e., s. 145
Nadim Macit, a.g.e., s. 39
Nadim Macit, a.g.e., s. 274
Kerim Buladı, Kur’ân’ın Anlaşılmasında Anahtar Kavramlar, İstanbul, Kayıhan Yayınları,
2015, s. 106
Bayraktar Bayraklı, İslâm’da Eğitim, s. 117
Abdurrahman Kurt, İslam’ın İlk Döneminde İmanın Toplumsal Yansıması, s. 128
Muhammet Altaytaş, Çağdaş İnkarcılık, s. 19
210
tanımamaktan ileri gelmektedir. Allah’ı hatırlamak, şahsiyet oluşumuna katkı
sağlamaktadır.
İman,
insana
savrulmalarından korumaktadır.
sorumluluk
1768
vermekte;
bireyi
ifrat
ve
tefrit
Dinin kendisini veya hükümlerini, dünyevi
menfaatlerine engel görenler, pragmatist bir yaklaşım sergileyebilmekte ve isyan
edebilmektedir. Hayatın anlamını idrakten uzak bir şekilde, yaratıcıyı salt kendisine
hizmetle görevli sayan benmerkezciler, ontolojik konumunu belirleyememektedir.1769
“Kadınlar, oğullar, yük yük altın ve gümüş, salma atlar, davarlar ve ekinler gibi nefsin
şiddetle arzuladığı şeyler insana süslü gösterildi. Bunlar dünya hayatının geçimliğidir.
Oysa asıl varılacak güzel yer ancak Allah'ın katındadır. De ki: "Size, onlardan daha
hayırlısını haber vereyim mi? Allah'a karşı gelmekten sakınanlar için Rableri katında,
içinden ırmaklar akan, içinde ebedi kalacakları cennetler, tertemiz eşler ve Allah'ın
rızası vardır." Allah, kullarını hakkıyla görendir.”1770 ayetleri, insanın dünya hayatına
ait isteklerini sıralamakta, içgüdü ve ihtiyaçlarını dinin emir ve yasaklarına uygunlukla
çözümleyenlere kurtuluş müjdesi vermektedir. İslamiyet, imtihan anlamıyla1771 insana
verilmiş olan dünya nimeti ve güzelliklerine karşı değildir; yanlışlık, insanın ahiret
hayatını unutarak nefsin istekleri doğrultusunda ihtiyaçlarını karşılamasıdır. Arzu ve
hazlar, derinliği olmayan, sınırsız, geçici ve kolay tüketilebilir duygulardır; insanın
huzur ve mutluluğu, ontolojik olarak kendisinden daha yüksek bir varlığa bağlanması
ve adanmasıyla mümkün olabilmektedir.1772
Modern seküler insan, yaratıcısıyla ilişkisinde kendisini bağımsız ve üstün bir
varlık olarak tanımladığı için, rabbiyle bağlarını koparmakta ve evrende yalnızlığa
mahkum olmaktadır. 1773 Kurân-ı Kerim’de, heva kelimesiyle yakın anlamlı olan
istiğna kelimesi kullanılmaktadır. İstiğna; dünyevileşmenin neticesi olarak kendini
Allah’a ve hakikate muhtaç olmaktan uzak görme, kendisine verilen nimetleri
kendinden bilme, halini ifade etmektedir.1774 Tekasür kelimesi de Kurân-ı Kerim’de
heva kelimesine yakın anlamıyla kullanılmaktadır. İlahi öğretilerden bağımsız, hırsla,
1768
1769
1770
1771
1772
1773
1774
Nadim Macit, a.g.e., s. 281
Derya Ensarioğlu, “Dini Yaşantıda İsyan ve Teslimiyet Duygularının Rolü”, Marmara
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yüksek Lisans Tezi, 2010, s. 36
Ali İmran Suresi, 14-15
Necati Kara, Bir İletişim Aracı Olarak Kur’ân’da Beden Dili, 3. baskı, İstanbul, Ensar Neşriyat,
2015, s. 151
İbrahim Kalın, a.g.e., s. 172
Osman Özkul, Kültür ve Küreselleşme Kültür Sosyolojisine Giriş, s. 160
Leyl Suresi, 8-11
211
mal ve evlat çokluğunda yarışmak, çoklukla övünmek anlamında kullanılan tekasür,
dünyevileşmeyi çağrıştırmakta ve yasaklanmaktadır.1775 İnsanda bulunan üstünlükler
nedeniyle böbürlenmek, övünme yarışına girmek 1776 anlamında kullanılan tefahür,
hevaya bağımlılığı artırmaktadır. 1777 Hazcılık olarak çevirisi yapılan hedonizm,
insanın amacının ve tek ölçüsünün hazza ulaşmak olduğu varsayımına dayanmakta;
hazzı, hayatın merkezine koymaktadır.1778 Narsist bir kişiliğe sahip olan hedonistler,
zevk ve haz peşinde, başkalarını kendi menfaatleri için kullanmaktan çekinmemekte,
ilahi öğretileri sevmemektedirler.1779 İnsanın fıtratındaki haz alma duygusunun sınırı
aşılırsa, bu duygu azalmakta veya tamamen bitmektedir.1780 İyiyi ve kötüyü kendisine
sağladığı keyif ile belirleyen zevkperestlerin, sonu gelmez eğlence ve haz tutkularını
karşılama isteği, susuzluğun deniz suyu içilerek giderilmeye çalışılmasına
benzetilmektedir.1781
“Hiper-modernite çağında hakikat ve doğru diye bir şey yoktur; sadece tercihler
vardır. Daha iyi ya da daha kötü diye bir şey yoktur; sadece farklılık(lar) vardır. Her şey bir
tercih, seçme hürriyeti, farklı tarzlar ve yaşam biçimleri olarak meşrulaştırılabilir. Çağın
mottosu “carpe diem”dir: Gününü gün et, anın tadını çıkar!”1782
Hep daha fazlasının ve keyiflisinin peşinde olanlar, dünya hayatında
istediklerine ulaşamadığında tatmin ve huzur bulamamaktadır.1783 Biyolojik varlığın
devamını sağlayacak karın tokluğunun sağlanması mümkün olduğu halde, zevk ve sefa
peşinde koşanların ihtiraslarını tatmin etmek kolay olmamaktadır.1784 Allah, hakiki ve
ebedi lezzet ve nimetleri cennette iman eden ve salih amel işleyenelere hazırlamıştır;
dünya hayatının salt eğlence yurdu olarak benimsenmesi realiteyle ve hakikatle
1775
1776
1777
1778
1779
1780
1781
1782
1783
1784
Tekasür Suresi
Ragıb, a.g.e., s. 484
Hadid Suresi, 20
Berna Kesmen, “Gençlerdeki Hazcılığa (Hedonizm) Psikolojik ve Manevi Yaklaşım”, Ankara
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yüksek Lisans Tezi, 2012, s. 7
Büşra Küp, “Psikolojik Bir Olgu Olan Hazzın Ertelenmesi ve İslam Dinindeki Yeri”, Erciyes
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yüksek Lisans Tezi, 2019, s. 21
Mustafa Merter, Nefs Psikolojisi ve Rüyaların Dili, Psikolojinin Üçüncü Boyutu, İstanbul,
Kaknüs Yayınları, 2014, s. 360-361
Büşra Küp, a.g.e., s. 23
İbrahim Kalın, a.g.e., s. 137
Mustafa Merter, Dokuz Yüz Katlı İnsan: Tasavvuf ve Benötesi Psikolojisi, İstanbul, Kaknüs
Yayınları, 2006, s. 433-436
Emre Dorman, İnsanlar Uyurlar Ölünce Uyanırlar, İstanbul, İstanbul Yayınevi, 2011, s. 68
212
örtüşmemektedir.
1785
Tevhit ilkesi gereğince insan, varlık ile beraber bütün
olmaktadır; varlık, insanın kendisinden ibaret değildir. 1786 Hedonizm; narsizmi,
yalnızlığı, öfkeyi, kaygı ve depresyonu tetiklemekte, insani ve ahlaki değerleri yok
etmektedir. 1787 İnsan, fiziki yapısı ve ruhi boyutuyla insandır; dünyevileşme, onun
biyolojik ve ruhi tabiatına aykırıdır.1788 Din, insanın hayatından çıkartıldığında hayat
anlamını
kaybetmekte;
insan,
boşluğa
düşmektedir.
İnsan,
yaratıcısından
uzaklaştığında akıl tanrılaştırılabilmektedir. 1789 Nefsin isteklerini karşılamak için
gayret ve fedakarlık gösterildiği halde, iman ve ibadet gibi fıtri olan ihtiyaçların ihmal
edilmesi, insanın aldanmışlığını ortaya koymaktadır. “En tehlikeli aldatma, kendi
kendini aldatmadır.”1790 Günaha meyil ve ahiret düşüncesinden bağımsız, dünyaya ait
isterlerin odağında bulunan nefis ve heva, insanı hüsrana sürüklemektedir.1791 Kurânı Kerim, insana zayıf yönlerini hatırlatarak,1792 düşünmesini, arzu ve isteklerinin esiri
olmadan ilahi öğretilere göre onları disipline etmesini, gelişim göstermesini
istemektedir.1793 Nefsin isteklerini kontrol edebilenler âleme efendi olmakta; hevasına
tabi olanlar dünyanın kölesi olmaktadır.1794
Her şeyin merkezine insanı koyan hümanizma, özgürlük vaadiyle insanı en
kalın zincirlerle tutkularının esiri yapmaktadır. Her şeyin ölçüsü insan yapıldığında,
Allah’a kul olması gereken varlığın yerine asi bir insan geçmektedir.1795 İslamiyet’te
insan, rabbine kulluk bilinci ve itaati nispetinde değerini artırırken, hümanizmanın
hedefi, üretken düşüncesini yok ederek insanı arzu ve istekleriyle isyana teşvik
1785
1786
1787
1788
1789
1790
1791
1792
1793
1794
1795
Mustafa Köylü, “Kur’an ve Ruh Sağlığı”, Dini Danışmanlık ve Din Hizmetleri, Ed.: Nurullah
Altaş, Mustafa Köylü, 2. Bsk., İstanbul, Ensar Neşriyat, 2015, s. 56
İbrahim Kalın, a.g.e., s. 67
Jean M. Twenge, “Ben” Nesli, Bugünün Gençleri Niçin Bu Kadar Öz Güvenli ve İddialı Fakat
Bir O Kadar da Depresif ve Kaygılı?, Çev.: Esra Öztürk, İstanbul, Kaknüs Yayınları, 2013, s. 8
Emre Dorman, Teolojik ve Felsefi Açıdan Din Ahlak İlişkisi, İstanbul, İstanbul Yayınevi, 2019,
s. 35-40
Carl Gustav Jung, Keşfedilmemiş Benlik, Çev.: Baroş İlhan, İstanbul, İlhan Yayınevi, 1999, s. 90,
97
Mustafa İslamoğlu, Kurân Neslinin İnşası İçin Pasif İyiden Aktif İyiye, s. 142
R. Blachere, “Nefs Kelimesinin Kur’an’da Kullanılışı Hakkında Bazı Notlar”, Çev.: Sadık Kılıç,
Atatürk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, S.: 5, 1982, s. 192
Nisa Suresi, 28; Rum Suresi, 54
Ebû Bekir er-Râzî, Felsefe Risâleleri, Çev.: Mahmut Kaya, İstanbul, Türkiye Yazma Eserler
Kurumu Başkanlığı Yayınları, 2016, s. 94
Şeyh ed-Darkavi, Bir Mürşidin Mektupları, Çev.: İbarhim Kalın, İstanbul, İnsan Yayınları, 1995,
s. 18
Muhammed Kutub, Çağdaş Fikir Akımları III Sekülerizm/ Rasyonalizm/ Yurtseverlik/
Milliyetçilik/ Hümanizm/ Ateizm, Çev. M. Beşir Eryarsoy, 3. Bsk., İstanbul, İşaret Yayınları,
1993, s. 337-340
213
etmektir. 1796 Yaratana kul olmayı reddedenler, kendi nefsine tapınmayı özgürlük
zannetmektedir. 1797 Modern insan, özgürleşmek adına, ilahi ve mutlak otoriteyi
hayattan kovma cüretini göstermekte, haddi aşmaktadır.1798 Kurâni ifadeyle insanın
kendini müstağni kılması, halifelik ve emanet sorumluluğundan kaçınması, tarihsel ve
ibretlik bir vakıadır; bu durum cehaletten beslenmekte ve bunun haklılık yönü
bulunmamaktadır.1799 Pozitivist ve modern düşünce; hayatı düzenleyen yaratıcı yerine
insanı ikame etmek istemekte,1800 Allah yerine insanın hakimiyetini kurgulamakta;1801
bireye, varlığın dışında ve üstünde yarı tanrısal bir güç izafe etmektedir. 1802 İnsanın
bilgi, irade ve gücü sınırlıdır; hümanizm, insanın imkan ve kabiliyetlerini olduğundan
fazla genişleterek kendini kutsamakta, kendine esir etmektedir.
1803
Yaratanın,
mahlukat üzerinde tasarruf yetkisi vardır, otorite bölünme ve sınır kabul
etmemektedir. 1804 Modern kültür, din ile dünyanın birbirinin karşısında olduğunu,
birine yaklaşıldıkça diğerinden uzaklaşıldığını savunmaktadır.1805 İslamiyet’te dünya
ve ahiret hayatı birbirinin alternatifi veya karşıtı değildir; madde ve maneviyatı
birleştiren, birbirine bağlı kesintisiz bir süreçtir. 1806 Müslüman, hayatının tüm
alanlarında ilahi öğretileri benimsemiş ve onlara tabi olan kimsedir; din, hayatın belirli
bölümleri ve yönleriyle sınırlandırma kabul etmemektedir.1807
İslamiyet; Allah’ın kitabı ve elçisiyle bildirilenlerin hak ve hakikat olduğunu
kabul etmek, kayıtsız şartsız teslimiyetle Allah ve resulüne itaat etmektir. 1808
“Kendisine âyetlerimizi verdiğimiz halde onlardan sıyrılıp da şeytanın kendisini
peşine taktığı, bu yüzden de azgınlardan olan kimsenin haberini onlara
1796
1797
1798
1799
1800
1801
1802
1803
1804
1805
1806
1807
1808
Rasim Özdenören, Yumurtayı Hangi Ucundan Kırmalı, s. 62-63; Nadim Macit, a.g.e., s. 64-65;
Friedrich Nietzsche, Zerdüşt Böyle Diyordu, s. 101
Rasim Özdenören, Yumurtayı Hangi Ucundan Kırmalı, s. 66; Muhammet Altaytaş, Çağdaş
İnkarcılık, s. 43
Celaleddin Vatandaş, Yol Ayrımı, s. 15
Fazlurrahman, Ana Konularıyla Kurân, s. 64; Yunus Ekin, a.g.e., s. 149-150
August Comte, a.g.e., s. 20; Gürbüz Deniz, a.g.e., s. 21
François Gregoire, Büyük Ahlak Doktrinleri, s. 88
İbrahim Kalın, a.g.e., s. 101
Nadim Macit, a.g.e., s. 65-66, 101
Fazlurrahman, Ana Konularıyla Kurân, s. 44
Mustafa Aydın, Moderniteye Dışarıdan Bakmak, s. 99
Seyyid Ebu’l Ala Mevdudi, Gelin Müslüman Olalım, s. 70; Mustafa Aydın, Moderniteye
Dışarıdan Bakmak, s. 117; Muhammet Altaytaş, a.g.e., s. 40; Muhammed Kutub, İnsan Psikoljisi
Üzerine Etüdler, s. 92-94
Seyyid Ebu’l Ala Mevdudi, Gelin Müslüman Olalım, s. 92; Celaleddin Vatandaş, Esenlik
Yurdunun Çağrısı, s. 159-161
Seyyid Ebu’l Ala Mevdudi, Gelin Müslüman Olalım, s. 76-77
214
anlat. Dileseydik o âyetlerle onu elbette yüceltirdik. Fakat o dünyaya saplanıp kaldı da
kendi heva ve hevesine uydu. Onun durumu köpeğin durumu gibidir: Üzerine varsan
da dilini sarkıtıp solur; kendi haline bıraksan da dilini sarkıtıp solur. İşte bu,
âyetlerimizi yalanlayan toplumun durumudur. Şimdi onlara bu olayları anlat ki
düşünsünler.”1809 İnsan, ilahi yüceliğini kaybedince, arzularının esiri olmaktadır.1810
“Biz insanı bir sıkıntı ve zorluk içinde (olacak ve bunlara göğüs gerecek
şekilde)
yarattık. İnsanoğlu,
kendisine
kimsenin
güç
yetiremeyeceğini
mi
sanıyor?” 1811 ayeti, insanın imtihanında başarı elde etmesi için gayrete ihtiyacı
olduğunu, kibir ve gururla nefsin isteklerine teslim olmaması gerektiğini haber
vermektedir. Hevasına tabi olanlar, bencillikleri ve hesapsız yaşamlarıyla kendi
nefsine zulmetmekte, Allah’ı ve ahireti unutmaktadır.
1812
İnsanın fizyolojik
ihtiyaçlarının ve içgüdülerinin, bireyin arzu ve isteklerine göre karşılanması; dünyaya
bağlılığı artırmakta, insanı yaratıcıya itaatten uzaklaştırmaktadır. Din eğitimi ve itaat
açısından konu değerlendirmesi yapıldığında; insanların alışkanlık edinme ve onları
yönetme kabiliyetinin irade eğitimiyle sağlıklı geliştirilmesinin, itaat kelimesinin
anlam ve içeriğinin doğru anlaşılmasının, kime ve nasıl itaat edileceğinin doğru
belirlenmesinin, önem arz ettiği söylenebilmektedir.
2. 10. 2. Dünya Sevgisi
İnsan, kutsal bir emanet yüklenerek, yeryüzünü imar ve ıslah etmek üzere
görevlendirilmiş mükerrem bir varlıktır.
1813
İslamiyet’te dünya hayatı bizatihi
kıymetlidir; insan bu dünyada yaşamakta ve ahiretini burada kazanmaktadır. Fıtrata
uygun, mutedil bir din olan İslamiyet; Hint öğretilerinde olduğu gibi dünyanın terk
edilmesini veya hedonizmin bakış açısıyla dünya hayatının haz ve eğlence merkezli
tek amaç haline getirilmesini uygun görmemektedir. Şeytan; haset ve hırs ile insanı
dünyaya bağlamak istemektedir. Dünya hayatının cazibesi, 1814 uzak görülen ahiret
1809
1810
1811
1812
1813
1814
Araf Suresi, 175-176
Abdurrahman Kurt, İslam’ın İlk Döneminde İmanın Toplumsal Yansıması, s. 134
Beled Suresi, 4-5
Araf Suresi, 51; Taha Suresi, 124-126
Hud Suresi, 61; Fazlurrahman, Ana Konularıyla Kurân, s. 133
Bakara Suresi, 95-96; Ali İmran Suresi, 14; Rad Suresi, 26; Yunus Suresi, 23
215
hayatını unutturmakta ve insanı aldatmaktadır. 1815 Dünyevileşme neticesinde insan,
yaratıcısıyla bağlantısını kesmekte ve deizm örneğinde olduğu gibi dinden veya
öğretilerinden kaçmaktadır.1816 Dinsiz ve inançsız yaşamak, insan için oldukça zordur;
hakka karşı tepkisiz kalmak, hakikat yokmuş gibi davranmak, insanı anlam boşluğuna
sürüklemektedir.1817
Sevgi, hayat boyu devam eden fıtri bir eğilimdir. 1818 İslamiyet, doğal olan
duygu ve içgüdülerin vahyin aydınlığında yönlendirilmesini, ölçülü hareket edilmesini
istemektedir. 1819 “Bir şeye karşı duyulan ölçüsüz sevgi, gözünü kör, kulağını sağır
eder.”1820 Allah’ın yasaklarının insana süslü gösterilmesi şeytanın tuzağıdır; seküler
hayat tarzı bu süslemeyi önemsemektedir. 1821 “Ey iman edenler! Mallarınız ve
evlatlarınız sizi, Allah'ı zikretmekten alıkoymasın. Her kim bunu yaparsa, işte onlar
ziyana uğrayanların ta kendileridir.”
1822
ayeti, aile ve malın, nimeti veren
unutulduğunda imtihana ve fitneye dönüşebilmektedir. 1823 “Ne mallarınız ne de
çocuklarınız, sizi bizim katımıza daha çok yaklaştıran şeylerdir! Ancak iman edip salih
amel işleyenler başka. İşte onlar için işlediklerine karşılık kat kat mükafat vardır. Onlar
cennet köşklerinde güven içindedirler.”, 1824 “Mallar ve evlatlar, dünya hayatının
süsüdür. Baki kalacak salih ameller ise, Rabbinin katında, sevap olarak da ümit olarak
da daha hayırlıdır.” 1825 ayetleri, ailenin Allah’a yaklaştıran vesile olabileceğine,
hayatın tüm alanlarında ilahi öğretilere uygun hareket etmenin değeri ve önemine,
işaret etmektedir.
İnsanın, varlığa ve dünya metaına bakışı, kendi varlığına atfettiği değer ile
ilişkilidir. 1826 Nimetlerin kaynağı ve veriliş amacı unutulduğunda, insanın ufku
daralmakta, geçici dünya hayatının nimetleri kalıcı ahiret nimetlerine tercih
1815
1816
1817
1818
1819
1820
1821
1822
1823
1824
1825
1826
Ali İmran Suresi, 185
Selçuk Kütük, a.g.e., s. 9
Aydın Topaloğlu, Ateizm Çıkmazı, s. 28-29
Celal Kırca, İlimler ve Yorumlar Açısından Kur’an’a Yönelişler, İstanbul, Marifet Yayınları,
2009, s. 242
Bakara Suresi, 165; Nisa Suresi, 135; Tövbe Suresi, 24; İnsan Suresi, 8; Fecr Suresi, 20; Adiyat
Suresi, 8
Ebu Davud, Edeb, 116
Beşir Çelik, “Tezyîn Kavramı Çerçevesinde Kur‟ân‟a Göre Kötü Amellerin Cazip Görünmesi”,
Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yüksek Lisans Tezi, 2015, s. 120, 210
Münafikun Suresi, 9
Enfal Suresi, 28; Tegabün Suresi, 15
Sebe Suresi, 37
Kehf Suresi, 46
Ayhan Öz, a.g.e., s. 238
216
edilebilmektedir. İslamiyet, insana verilen dünya nimetlerinin, şükür ve itaati
artırmasını istemekte; şımarıklık ve bozgunculukla refahının ardına düşmesini ve
arzularının esiri olmasını yasaklamaktadır.
1827
“Dünyevileşme, dünya-ahiret
dengesinin dünya lehine bozulması, ahsen-i takvim üzere yaratılan insanın esfel-i
safiline düşüş serüvenidir.”
1828
Gayba inanmak, hazırın inkarı anlamına
gelmemektedir; bunun tersi de doğrudur. 1829 Ahiretten vazgeçip dünya hayatına
çakılıp kalmak, ebedi mutluluğu dünyada aramaya benzetilmektedir.1830 Dünya hayatı
peşin, ahiret hayatı uzak görünmektedir; geçici olanın kalıcı olana tercihi, insanın
aceleci yaratılmasıyla ilişkilendirilmektedir. “Ey insanlar! Şüphesiz Allah'ın vaadi
gerçektir. Sakın dünya hayatı sizi aldatmasın. Sakın çok aldatıcı (Şeytan) Allah
hakkında sizi aldatmasın.” 1831 İnsanoğlunun ebedilik arzusu, bencilliği ve hırsları;
ahiretin ve hesabın unutularak özüne yabancılaşmasına, yalnızlaşmasına, dünya
hayatına dalmasına ve geçici menfaatlerin kalıcı olanlara tercih edilmesine sebep
olabilmektedir. Maddi ve manevi yönden zamanın verimli kullanılması, önceliklere
göre hareket edilmesi, insanın fıtratında yer alan acelecilikle olmaktadır; faydalıdır ve
insana katkı sağlamaktadır.1832 “İnsan hayra dua eder gibi şerre dua eder. İnsan çok
acelecidir.” 1833 İnsan, hayır ve şer belli olmadan, düşünmeksizin hızla ve öfkeyle
hareket ettiğinde hata yapabilmektedir, teenni ile hareket ettiğinde zararları
önleyebilmektedir. Acelecilik, hayırda ve şerdeki durumlar için farklı hükümler
içermektedir; hayırda acele etmek dinde övülürken, şerre sebebiyet veren ve
ölçüsüzlüğü barındıran acelecilik yerilmektedir. Bıçağın hayır ve şer için kullanımında
kazandığı değer gibi acelecilik de çoğu kere muhtevaya göre farklı anlam ve değer
kazanmaktadır.
İslamiyet, dünya ve ahiret hayatını, amellerini birbirinden ayırmamaktadır;
insan dünya için yaşarken aynı zamanda ahiretini de inşa etmektedir. 1834 Allah ile
irtibatı kurulmuş ve İslam’ın emirlerine uygun her iş ibadete dönüşmekte; ilahi rızaya
1827
1828
1829
1830
1831
1832
1833
1834
Hud Suresi, 116; Sebe Suresi, 34-35
Ahmet Yıldırım, Din, Dünyevileşme ve Zühd, Ankara, Ankara Okulu Yayınları, 2014, s. 103
Sezai Karakoç, İnsanlığın Dirilişi, 39. Bsk., İstanbul, Diriliş Yayınları, 2021, s. 145
Tövbe Suresi, 38
Fatır Suresi, 5
Kerim Buladı, Kurân’da Nankörlük Kavramı, 2. Bsk., İstanbul, Pınar Yayınları, 2015, s. 56;
Ahmet Koç, Kur’an’da İnsan ve Hz. Muhammed, İstanbul, Rağbet Yayınları, 2005, s. 104
İsra Suresi, 11
Kasas Suresi, 77; Muhammed Kutub, İnsan Psikoljisi Üzerine Etüdler, s. 305
217
matuf yapılan her doğru iş kazançlı olmaktadır. İslamiyet, ahiret yurdu için dünyanın;
dünya için ahiret hayatının feda edilmesini istememekte, bütünlük içerisinde
birbirlerini tamamlamasını ve geliştirmesini hedeflemektedir;1835 dünya ilk, ahiret son
hayattır.1836 “De ki: "Allah'ın, kulları için yarattığı zîneti ve temiz rızkı kim haram
kılmış?"1837 ayeti, ahiret hayatı için dünyadan uzaklaşmanın uygun olmadığını, inziva
hayatına rıza gösterilmediğini beyan etmektedir.
Azim, insanın hayata bağlanması ve yeryüzünün imar ve ıslahı için gereklidir;
hak ve hukuk tanımaksızın dünyaya aşırı hırs ve tamah ile yönelmek, insanı olumsuz
etkilemektedir. İnsan, dünya hayatının süsüne ve kendi üstünlüğüne aldanarak gaflete
düşebilmekte, haddi aşarak rabbine muhtaçlığını görmezden gelebilmektedir. 1838
İnsan, dünya hayatının devamı için aile kurmak ve mal kazanmak istemekte, Allah
dilediği gibi vermektedir.1839 Dünya hayatının süsü olan malın ve evladın çokluğu,1840
bazen insanın nimeti vereni unutmasına, her şeyi kendinden bilmesine ve aldanmasına
sebep olabilmekte; Kurân-ı Kerim, insanoğlunu nimetleri verenin unutulmaması için
uyarmaktadır. 1841 “Siz geçici dünya menfeatini istiyorsunuz, halbuki Allah ahireti
(kazanmanızı) istiyor. Allah mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir.”,1842
“Âdemoğlunun iki vadi dolusu malı olsa, muhakkak bir üçüncüsünü ister.”,1843 “İnsan
yaşlansa bile onun şu iki duygusu hep genç kalır: Çok kazanma hırsı ve çok yaşama
arzusu.” 1844 ayet ve hadisleri, insanda doğuştan var olan mal sevgisinin kontrol
edilmediğinde nefsin ihtiraslar peşinde helak olacağına ve ahlaki bir çok soruna neden
olacağına işaret etmektedir.1845 Uzun yaşam isteği (tûl-i emel) insanın dünyaya ahiret
hayatı yokmuş gibi sarılmasına ve hırsla mala düşkünlük göstermesine sebep
1835
1836
1837
1838
1839
1840
1841
1842
1843
1844
1845
Bakara Suresi, 201; Nisa Suresi, 134; Araf Suresi, 156; Kasas Suresi, 77; Gürbüz Deniz, a.g.e., s.
16; Muhammed Kutub, İnsan Psikoljisi Üzerine Etüdler, s. 172; Muhammed Hamidullah,
İslam’a Giriş, s. 79
Duha Suresi, 4
Araf Suresi, 32
Toshihiko Izutsu, Kurân’da Allah ve İnsan, s. 116; Mehmet Sait Reçber, ‘Realizm, Din ve
Dünyevileşme’, İslâmiyât, C.: 4, S.: 3, 2001, s. 21
Bakara Suresi, 212, 247; Rad Suresi, İsra Suresi, 6; Şuara Suresi, 132; Nuh Suresi, 12; 26; Kasas
Suresi, 82; Rum Suresi, 37; Zümer Suresi, 52; Müddessir Suresi, 12-13
Kehf Suresi, 46
Kasas Suresi, 78; Münafikun Suresi, 9; Müminun Suresi, 55-56; Taha Suresi, 131
Enfal Suresi, 67
Buhârî, Rikâk, 10; Müslim, Zekât, 116, 119; Tirmizî, Menâkıb 32, 64
Buhârî, Rikâk, 5; Müslim, Zekât, 115
Yusuf Macit, “Psiko-Sosyal Açıdan Karun Kıssası”, Dinbilimleri Akademik Araştırma Dergisi,
C.: 13, S.: 3, 2013, s. 48
218
olabilmektedir. İstiğna hali, insanın yaratıcısından uzaklaşmasını, kendini mutlak
yeterli gördüğünden büyüklenmesini ve isyanını göstermektedir. 1846 İnsan, sahip
olduğu nimetler ile yaratıcının bağını kuramadığında, kendisine ve dünyaya yönelişi
artmakta, Allah’a itaatten uzaklaşmaktadır.1847
İnsanın, varlık ve yokluk ile imtihanı farklı olabilmektedir; günümüzde
modernizmin de etkisiyle din sekülerleştirilmeye çalışılmakta; sekülerizm, din halini
almaktadır. 1848 İnsanı, yaratıcıya ihtiyacı olmayan ve kendine yeten bir canlı kabul
ederek, Allah’ın hayata müdahil olmadığını, hayatta yeri olmadığını iddia etmek
şirktir, insanın kendini aldatmasıdır.
1849
İnsan, rabbine bağımlı ve muhtaç
olduğunu1850 idrak ettiğinde, saygı ve şükran ile Allah’a kul olmaya yönelmektedir.1851
Fıtrat dini İslamiyet’te; dünya ile ahiret hayatının birbirinden ayrı olmadığı, birini
kazanırken diğerini kaybetmek gerekmediği, insanın rabbine kulluk ve yeryüzünü
imar ve ıslah ile görevli olduğu, dünyevileşme (ahiret hayatını düşünmeksizin yaşama)
ve uhrevileşme (dünya hayatını düşünmeksizin yaşama) olmadan dengenin korunması,
kabul edilmektedir.1852 Kurân-ı Kerim; dünyanın nimetlerinin ve meşru ziynetlerinin
haram kılınmasını;1853 ahiret hesabının unutularak dünyanın esiri haline gelinmesini,
yasaklamaktadır.1854 Dünyanın kendisi ve nimetleri bizatihi kötü değildir;1855 bilakis
Allah’ın isim ve sıfatlarının tecelligahıdır.1856 Hak ve hayır yolunda olanlar için dünya
1846
1847
1848
1849
1850
1851
1852
1853
1854
1855
1856
Alak Suresi, 6-8
Naziat Suresi, 37-41; Buhari, Rikak, 4, Zekat, 47, Cuma, 28, Cihad, 37, Rikak, 7; Müslim, Zekat,
123; Nesai, Zekat, 81
Sabiha Ateş Alpat, Modernizmin Kurbanları, İstanbul, Beka Yayınları, 2012, s. 129-132
Abese Suresi, 18-32; Mustafa İslamoğlu, Alemlerin Rabbi Allah (c.c.) Bilmek-TanımakAnlamak, s. 43-44; Muhammet Altaytaş, Çağdaş İnkarcılık, s. 37-38; Selçuk Kütük, a.g.e., s. 57,
134, 135
Mustafa İslamoğlu, İman İnsanın Saadeti, s. 107; Fazlurrahman, Ana Konularıyla Kurân, s. 31
Muhammet Altaytaş, Çağdaş İnkarcılık, s. 20
Kasas Suresi, 77; Süleyman Gümrükçüoğlu, “İmtihan ve Dünyevileşmee”, Türkoloji
Araştırmaları, C.: 10, S.: 2, 2015, s. 418; Burhan İşliyen, “Kur’an-ı Kerim Açısından
Dünyevileşme Sebepleri ve Sonuçları”, Sivas Cumhuriyet Üniversitesi Sosyal Bilimler
Enstitüsü Doktora Tezi, 2018, s. 89
Araf Suresi, 32
Süleyman Karacelil, Büyük Tehlike: Dünyevîleşme, İstanbul, Nesil Yayınları, 2008, s. 11;
Mustafa Tekin, “Değişen Dindarlığın Dünyevîleşme Boyutu”, Eski Yeni: Üç Aylık Düşünce
Dergisi, S.: 10, 2009, s. 18; Ramazan Altıntaş, “İslamî Anlayışa Göre “el-Hayâtü‘d-Dünyâ”
Kavramını Yorumlama Biçimleri”, Cumhuriyet Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, C.: 7,
S.: 1, 2003, s. 144
Ahmet Yıldırım, a.g.e., s. 91
Yusuf Suresi, 44; Nur Suresi, 41; Fussilet Suresi, 37, 53; Hacı Önen, “Kur'an'da Dünya Kavramı
ve Dünyevileşme”, Harran Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yüksek Lisans Tezi, 2004,
s. 45-46; Şehmus Demir, “Kur’an’ın Dünya Hayatına Bakışı ve Dünya Âhiret Münasebeti”,
Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yüksek Lisans Tezi, 1995, s. 23-25; Bünyamin
219
hayatı faydalı, isyan ve şer peşinde koşanlar için zararlı olabilmektedir; dünyaya
değerini veren insanın bakış açısı ve yaşam tarzıdır.1857 Dünya hayatı, ilahi öğretiler
perspektifiyle değerlendirildiğinde Allah’a yaklaşmaya engel değildir; insan, dünya
hayatında yitik yurdu cenneti kazanmak için çabalamaktadır.1858 Seküler bir hayatın
yansıması olarak, sorumsuz bir özgürlük anlayışıyla ölümün ve sonrasının
düşünülmemesi; insanın dünya hayatına bağlılığını artırmakta, ahiret hayatıyla ilgili
inanç ve bağlarını zayıflatmaktadır.
1859
Kurân-ı Kerim;
1860
insanın rabbini
unutmaması ve fıtratını değiştirmemesi için, dünya hayatının geçici ve aldatıcı yönüne
vurgu
yapmakta;
uyarmaktadır.
1861
ahiretin
hayal
olarak
görülmemesi
konusunda
insanları
Ahiret ve hesap gününü düşünmeyenlerin rabbiyle iletişimi
zayıflamakta, yaratıcıya itaati azalmaktadır.
“Ey iman edenler! Allah'ın ve Peygamberinin önüne geçmeyin. Allah'a karşı
gelmekten sakının. Şüphesiz, Allah hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.”1862 Dünya
sevgisi, iktidar hırsıyla haktan yüz çevirmenin gerekçesi olabilmektedir. Batıl
sistemlerini devam ettirmek isteyenler, hakkın iktidarında sömürü düzenlerinin
yıkılacağını bildiğinden, ilahi ölçülere boyun eğmemektedir. Mekkeli Müşrik
liderlerin İslamiyet’e karşı çıkmaları; iktidar hırsı, sömürü düzeninin devamını
istemeleri ve haset ile açıklanabilmektedir.1863 Kurân-ı Kerim; Firavun’un iktidarına,
Bel’am’ın bilgisine, Karun’un servetine, güvenerek dünyevileşme neticesinde
aldandığını, nimetleri veren rabbini unuttuğunu, hak ve hakikat yolunda imkanlarını
kullanmadıklarını haber vermekte ve Allah’a kulluk için değerlendirilmeyen
nimetlerin fitneye sebep olabileceğini hatırlatmaktadır.1864 “İnsanın eşyaya kul olması,
1857
1858
1859
1860
1861
1862
1863
1864
Açıkalın, “Kur’an’da Dünya Hayatına Verilen Değer”, Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler
Enstitüsü Doktora Tezi, 2005, s. 120-154
Yunus Suresi, 7-8; Dilaver Selvi, “Kur‘an ve Sünnette Dünya Lanetlenmiş Midir?”, İhya
Uluslararası İslam Araştırmaları Dergisi, C.:1, S.: 2, 2015, s. 99
İsmail Raci Faruki, “Ümmetin Varlık Sebebi Üzerine”, Çev.: Osma Bilen, İslamiyat, C.: 8, S.: 2,
2005, s. 133-146
Erol Çetin, İnancın İman Hayatına Yansıması Bağlamında Deizm Eleştirisi, Kahramanmaraş,
İksad Yayınevi, 2018, s. 26
Celaleddin Vatandaş, Esenlik Yurdunun Çağrısı, s. 29-30
Ali İmran Suresi, 185; Enam Suresi, 32; Secde Suresi, 14; Hadid Suresi, 20; Ramazan el-Buti,
Kur’an’da İnsan ve Medeniyet, Çev.: Resul Tosun, İstanbul, Risale Yayınları, 2007, s. 54
Hücürat Suresi, 1
Ahmet Y. Özütoprak, Dini Doğru Anlamak, s. 132-138
İlhami Güler, Politik Teoloji Yazıları, Ankara, Kitabiyat, 2002, s. 15; İlhami Güler, “Dünyanın
Başına Gelen Derin Sapkınlık: Dünyevileşme”, İslamiyat, C.: 4, S.: 3, 2001, s. 43-45
220
kula kul olmasından daha vahim bir sapmadır.”1865 Dünya hayatını tek gaye edinen ve
her alanda imkan ve gücünü dünyaya yoğunlaştıranlar, ahireti yok sayarak hesap
vermeyecek gibi yaşama telaşındadır. 1866 Hayatı, dünyadan ibaret görenler için 1867
ahiret, hüsran ve pişmanlığa tekabül etmektedir. Ahiret hayatı unutulduğunda,
dengesiz ve hesapsız bir yaşam sürme isteği artmaktadır. 1868 İnsanın nihai amacı,
gelişim ile birlikte kamil bir insan olmaktır. 1869 İslamiyet, fıtrat ve denge dinidir;
Kurân-ı Kerim, insan için hem dünya hayatının hem ahiret hayatının nimet ve
güzelliklerini vadetmektedir. Allah’ın vadettiklerini kazanmak için, O’na ibadet ve
itaat etmek gerekmektedir. “Şüphesiz bize kavuşacağını ummayan ve dünya hayatına
razı olup onunla yetinerek tatmin olan kimseler ile âyetlerimizden gafil olanlar var ya
işte onların kazanmakta oldukları günahlar yüzünden, varacakları yer ateştir.” 1870
Dünya hayatı lehine dengenin bozulması dünyevileşme tehdidi içermekte, gafletle
birlikte insanı esfel-i safiline sürüklemektedir. 1871 Dünya hayatının değersiz ve
önemsiz görülmesi, dünya hayatının isterleri düşünülmeden insanın tüm boyutlarıyla
ahirete yönelmesi, dini ruhbanlaştırmakta ve münzevi bir boyuta indirgemektedir ki
İslamiyet’te bu durum yasaklanmaktadır. İnsanın ihtiyaçlarının ilahi öğretilere göre
çözümlenmesi, Allah’a itaat anlamı içermektedir.
İslamiyet’in ölçüsü; dünyayı yok saymamak, evvel hayatta kaybolmamak,
halifelik misyonuna uygun hareket etmektir. 1872 “İnsanların en hayırlısı, insanlara
faydalı olandır.” 1873 hadisi, insanlarla birlikte olmayı, yeryüzünün imar ve ıslahına
katkı sunulmasını emretmektedir. Mümin, ilahi ölçülere hassasiyet göstererek dünya
hayatının zinetinden istifade edebildiği gibi, eylemlerinde Allah’ın rızasını gözeten,
denge sahibi insandır. Bir nesnenin istenen kuvvetle tutulması için dayanak noktasına
ihtiyaç hissedilen kaldıraç kanunu misaliyle söylenecek olursa, dünya hayatı için ahiret
hayatının, ahiret hayatı için dünya hayatının feda edilmesi istenmemektedir; dengeli
1865
1866
1867
1868
1869
1870
1871
1872
1873
Mustaf İslamoğlu, İsrailoğullarından Ümmet-i Muhammed’e Yahudileşme Temayülü, 15.
Baskı, İstanbul, Denge Yayınları, 2006, s. 219
Süleyman Karacelil, Büyük Tehlike: Dünyevileşme, İstanbul, Nesil Yayınları, 2008, s. 11
Mustafa Tekin, “Sekülerlik Kutsanmak İsteniyor”, Eski Yeni, S.: 13, 2009, s. 8
Enam Suresi, 29-39; Mümin Suresi, 34-37; Casiye Suresi, 24
Gürol Irzık, Ayşe Buğra, İnsan Doğası, İnsan İhtiyaçları ve İktisat Sosyal Bilimleri Yeniden
Düşünmek, İstanbul, Metis Yayınları, 1998, s. 38
Yunus Suresi, 7-8
Ahmet Yıldırım, a.g.e., s. 95
İbrahim Kalın, a.g.e., s. 91
Buhari, Megazi, 38
221
ve ilahi rızaya uygun yaşanan hayatın bütünlüğü, her iki hayatın birlikteliği önem arz
etmektedir.1874 Ahiret hayatını yok sayan veya unutanlar, nefsinin arzu ve isteklerine
uymakta, dünyevi değerlerin ve zevkin peşinde koşmakta, geçici ve araç olan dünyayı
tek amaç haline getirmekte, rabbinin rızasına ve dinine uygun davranmamaktadır.1875
Kurân-ı Kerim’de dünyanın kendisi değil, insanın yanlış hayat tarzı yerilmektedir. 1876
Allah’ın
unutulmasının
karşılığı,
dünya
hayatında
insana
kendisinin
unutturulmasıdır. 1877 Din eğitimi ve itaat açısından değerlendirme yapıldığında;
halifelik ve yeryüzünün imarı görevini üstlenen insanın dünya hayatını önemsemesi,
ahiret hayatının dünya hayatında kazanıldığı bilincine ulaşılması, mutlak otoritenin ve
helal-haramın değiştirilmemesi, fıtrat ve denge dini İslamiyet’in hayata bakışının
doğru anlaşılması, dünya ve ahiret hayatına bakışta ifrat ve tefritten kaçınılması,
çalıştığının karşılığını alabilecek olan insana 1878 bir iş bittikten sonra diğerine
başlamayı ve Allah’a yönelmeyi emreden ilahi hitap1879 gereği gaflet ve ataletin dinde
yeri olmadığının öğretilmesi, gerektiği söylenebilmektedir.
2. 10. 3. Zan
Zan kelimesi sözlükte, sanmak, zannetmek, kesin bilgiye ulaşmak anlamında
kullanılmaktadır.
1880
Zan, mahiyeti bilinemeyen konuda tahmin yapmak, akıl
yürütmektir.1881 Kesin olmayan kanaat, aslı ve dayanağı olmayan düşünce, kuruntu,
sanı, şek ve kuşku amlamlarını barındıran zan kelimesi, 1882 Kurân-ı Kerim’de
türevleriyle birlikte yetmiş yerde geçmekte; 1883 doğru olmayan ilim, doğruluğu
1874
1875
1876
1877
1878
1879
1880
1881
1882
1883
Sezai Karakoç, İnsanlığın Dirilişi, s. 145
Meryem Suresi, 59; Kıyamet Suresi, 20-21; Ali İmran Suresi, 14-15; Mümin Suresi, 39; Ala Suresi,
17; Nisa Suresi, 77; Tövbe Suresi, 38; Enam Suresi, 32; Yusuf Suresi, 109; Nahl Suresi, 30; İsra
Suresi, 21; Duha Suresi, 4; İnsan Suresi, 27
Ahmet Coşkun, “Kur’an-ı Kerim’in Dünya ve Ahirete Bakışı”, Erciyes Üniversitesi İlahiyat
Fakültesi Dergisi, S.: 4, 1987, s. 276-277
Haşr Suresi, 19; Gaşiye Suresi, 23-24
Necm Suresi, 39
İnşirah Suresi, 7-8
İbni Manzur, a.g.e., No: 9, s. 196-198; Ezheri, a.g.e., No: 3, s. 2253-2254
Ragıb, a.g.e., s. 472
Hanifi Özcan, Epistemolojik Açıdan İman, İstanbul, Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi
Yayınları, 1992, s. 44; Muhammed Fatih Kesler, Kur’ân-ı Kerîm’e Göre Doğru Düşüncenin
Engelleri, Ankara, Akçağ Yayınları, 2015, s. 24
Mustafa Çağrıcı, “Zan”, T. D. V. İslam Ansiklopedisi, No: 44, s. 120-122
222
mümkün olan ilim ve doğruluk ihtimali yüksek ilim 1884 şeklinde üç farklı anlamda
kullanılmaktadır.
1885
Anlamlandırma, önemli bir zihinsel falliyettir;
1886
insan,
kendisini ve hayat ile ilişkisini doğru bir şekilde kurabilirse, batıla ve şüpheye tabi
olmamakta, kötü zannı onu meşgul etmemektedir. Din, insana ve hayata anlam
yükleyen bir yaşam biçimidir.
1887
İnanç, insanlara özgü ve insanın bigane
kalamayacağı mutlak bir gerçekliktir. 1888 Her varlık gibi insan da özünü açığa
çıkarmak, imkan ve kapasitesini gerçekleştimek için var edilmekte; tercihleri, insanı
tanımlamaktadır. 1889 Hakkın inşası, batılın imhasını; tevhit, Allah’ın dışındaki tüm
ilahların reddini, sadece Allah’a kul olmayı gerektirmektedir. 1890 Hayatın anlam
arayışından yaratıcı çıkarıldığında, insana doğru ve tatmin edici bir cevap ve hedef
bulmak mümkün olmamaktadır; insan, yeryüzünde terk edilmiş, sahipsiz bir varlık
değildir.1891 Profan zihniyet, insanın kul olmasını hatta yaratılmış olmasını kabulde
zorlanmaktadır; bu bakış açısına göre insan, dünyaya amaçsız gönderilen bir
varlıktır.1892 Seküler düşünce, yaratılmış ve kul olmayı, insanın saygınlığını zedeleyen
bir nitelik olarak görmektedir.
Zan, haktan bir şey ifade etmemekte,
1893
insana fazladan mesuliyetler
yüklemektedir.1894 “Zan, zihnimizdeki varsayımların dış dünyaya yansıtılmasıdır.”1895
Zihni ve düşünmeyi hatadan koruyan bilim ve mantık, akıl yürütme ve muhakemeye
kurallar getirmekte, insanın düşünce yanlışını önlemek istemektedir. 1896 Kurân-ı
Kerim, akletmeye, düşünmeye dikkkat çekmekte ve kâinat hakkında düşünmenin
önemini örneklerle bildirmektedir.1897 Hayatın kendisi, öncesi ve sonrasıyla ilgili en
1884
1885
1886
1887
1888
1889
1890
1891
1892
1893
1894
1895
1896
1897
Nisa Suresi, 157; Enam Suresi, 116; Yunus Suresi, 66; Kasas Suresi, 38; Bakara Suresi, 45, 46,
249; Kehf Suresi, 53
Osman Necati, Kurân ve Psikoloji, s. 131
Abdulkuddüs Bingöl, “İletişim Bağlamında Mantık ve Dil”, Ankara İlahiyat Fakültesi Dergisi,
C.: 40, S.: 1, 1999, s. 109
Robert H. King, Tanrının Anlamı, Çev.: Temel Yeşilyurt, İstanbul, İnsan Yayınları, 2001, s. 1617; Selçuk Kütük, a.g.e., s. 141
Muhammet Altaytaş, Çağdaş İnkarcılık, s. 29
Selçuk Kütük, a.g.e., s. 146-147
Mustafa İslamoğlu, Alemlerin Rabbi Allah (c.c.) Bilmek-Tanımak-Anlamak, s. 37-38
Selçuk Kütük, a.g.e., s. 144; Hayati Hökelekli, Din Psikolojisine Giriş, s. 59-60
Rasim Özdenören, Yeniden İnanmak, s. 113
Necm Suresi, 28
İsra Suresi, 36
İbrahim Kalın, a.g.e., s. 123
İbrahim Emiroğlu, Ana Hatlarıyla Klasik Mantık, Bursa, Asa Kitabevi, 1999, s. 286-287
Enam Suresi, 75-79; Enbiya Suresi, 57-67; Saffat Suresi, 88-96
223
doğru bilgi, vahiy aracılığıyla insana bildirilmektedir.1898 Kesin bilgi ve tasdik olan
inanç, zan ve şüphe barındırmamakta; müctehidler, fıkhi konularda zanna dayalı
deliller ile amel edilmesine müsaade etmektedir. İnsan, sebepsiz hareket etmemekte;
doğru veya hatalı da olsa eylemlerinin bir amacı bulunmaktadır.1899 Tarihte ilk zan,
şeytana aittir; o, rabbinin secde emrine, ateşin topraktan üstün olduğu zannı nedeniyle
itaat etmemiş, insana karşı düşmanlığı devam etmektedir. Müşriklerin ilah hakkındaki
yanlış inancı ve zanları, onları rablerinden uzaklaştırmıştır. Allah’a yaklaştırsın diye
aracı yapılan putlar,1900 insanı rabbinden uzaklaştırmaktadır. “Peygamberleri dedi ki:
"Gökleri ve yeri yaratan Allah hakkında şüphe mi var? (Halbuki) O, günahlarınızı
bağışlamak ve sizi belli bir zamana kadar ertelemek için sizi (imana) çağırıyor. Onlar,
"Siz de bizim gibi sadece birer insansınız. Bizi babalarımızın taptıklarından alıkoymak
istiyorsunuz. Öyleyse bize apaçık bir delil getirin" dediler.” 1901 Kâinat ve insanın
kendisi en büyük delil olduğu halde, Allah’ın varlığının inkarı Kurân-ı Kerim’de
hayret ve ihtarla karşılanmaktadır. “Boş yere yaratıldığınızı ve bize geri
döndürülmeyeceğinizi mi sandınız”
1902
Kulluk, insanoğlunun üstünlüğü
1903
ve
kaderidir.1904 Tevhit inancı, Allah’ın birliğinde olduğu gibi diğer alanlarda da kendini
gösteren temel bir ilkedir.1905 Kurân-ı Kerim, insanın algı sahasının dışında kalan konu
ve varlıklar hakkında bilgiler vermektedir. İnsan, akıl ve vahiy işbirliğiyle, ilahi
öğretileri doğru olarak anlamlandırabilmekte; gayb ile ilgili konularda akıl ve vahiy
işbirliğiyle zanna ve hataya düşmekten kendini koruyabilmektedir.
“Şeytan onlara yaptıklarını süslü göstermiş ve böylece onları yoldan çıkarmış.
Bu yüzden de onlar doğru yolu bulamıyorlar."1906 ayeti, zannın kaynaklarından birinin
şeytan olduğunu hatırlatmaktadır. “Eğer yeryüzündekilerin çoğuna uyarsan seni Allah
yolundan saptırırlar. Onlar ancak zanna uyuyorlar ve onlar sadece yalan
uyduruyorlar.” 1907 İnsanı aldatan kuruntulardan biri, diğer insanların düşüncesi,
1898
1899
1900
1901
1902
1903
1904
1905
1906
1907
Veysel Güllüce, Kur’ân-ı Kerîm’de Ahiret İnancının Temelleri, Erzurum, Ekev Yayınları, 2001,
s. 1
İbrahim Gürses, “Önyargının Nedenleri”, Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, C.: 14,
S.: 1, 2005, s. 145
Zümer Suresi, 3
İbrahim Suresi, 10
Müminun Suresi, 115
Fazlurrahman, Ana Konularıyla Kurân, s. 61-62
Emin Işık, a.g.e., s. 11-12
Amiran Kurtkan Bilgiseven, İslamiyet’in Kültürel Özellikleri ve İslami Kavramlar, s. 12
Neml Suresi, 24
Enam Suresi, 116
224
durumu ve davranışları olabilmektedir. Çevresindeki insanların herhangi bir
müdahalesi olmaksızın, tek kalmama, fikren ve fiilen yalnızlaşmama isteğiyle
çoğunluğa uyma davranışı göstermek, sosyolojide tabii karşılanmaktadır. 1908 Birey,
çoğunluğa; kalabalıklar zanna tabi olmaktadır; İslamiyet insanın vahye, kesin bilgiye
tabi olmasını istemekte, ahirette tek tek hesap verileceğini hatırlatmaktadır. 1909
İslamiyet; çoğunluğun, hakikat için tek başına ölçü ve delil olmadığını, başkalarının
yaptıkları hatanın bireyi sorumluluktan kurtaramayacağını, insanın sadece kendisini
kandıracağını haber vermektedir.
İnsanın, yaratıcı ve ilah tasavvurunu hayatından çıkarması kolay değildir.1910
İnsan, aciz bir varlıktır; tabiat olayları veya sosyal çevre bireye çaresizlik ve
mahrumiyet duygularını yaşatmakta, onun inanç ile bağlantı kurmasına zemin
hazırlamaktadır.1911 İnsanın darlıkta ve zor şartlarda rabbine yöneldiği, bolluk ve rahat
dönemlerinde gaflete düşebileceği ilahi ikaza konu olmaktadır.1912 İnsandan beklenen,
tüm hayatı süresince her şartta rabbine teslim olması ve itaat etmesidir. 1913 “Hz.
Peygamber şöyle buyurmuştur: “Yüce Allah şöyle buyurur: "Ben, kulumun benim
hakkımdaki zannı ne ise öyleyim. Beni andığında onunla beraberim. O beni kendi
başına anarsa, ben de onu kendi başıma anarım. O beni bir topluluk içinde anarsa, ben
de onu o topluluktan daha hayırlı bir topluluk içinde anarım. O bana bir karış
yaklaşırsa, ben ona bir arşın yaklaşırım. O bana bir arşın yaklaşırsa, ben ona bir kulaç
yaklaşırım. O bana yürüyerek gelirse, ben ona koşarak gelirim!"”1914 hadisi, güzel zan
ile Allah’a yaklaşmanın önemine, insanın duygu, düşünce ve davranışlarında kötü
zandan uzak durmasının gerekliliğine, işaret etmektedir.
Dünya hayatında verilen mal ve evlat, bazen insanın nimeti kendinden
bilmesine ve ilahi rıza için çalışmadığı halde ahirette benzer mükafat ile karşılacağını
zannetmesine sebep olabilmektedir.1915 İnkar edenlerin ve günahkarların cezalarının
1908
1909
1910
1911
1912
1913
1914
1915
Nuray Sakallı, Sosyal Etkiler, Kim Kimi Nasıl Etkiler?, 5. Bsk., Ankara, İmge Kitabevi, 2016, s.
32; İbrahim Yıldız, “Kur’an’a Göre İnsanlaraın Yanılgıları”, s. 178
Enam Suresi, 94, 164; İsra Suresi, 15; Fatır Suresi, 18; Zümer Suresi, 7; Necm Suresi, 38
Aydın Topaloğlu, a.g.e., s. 119
Sigmund Freud, Uygarlık Din ve Toplum, Çev.: Selçuk Budak, Ankara, Öteki Yayınevi, 1997, s.
206-208
Zümer Suresi, 49
Enam Suresi, 162
Buhari, Tevhid, 15; Müslim, Zikir, 21
Bakara Suresi, 48; Ali İmran Suresi, 10; Sebe Suresi, 34-35; Müminun suresi, 55-56; Meryem
Suresi, 77, 80; Taha Suresi, 131; Zümer Suresi, 49; Abese Suresi, 33-37; Hümeze Suresi, 3
225
ahirete ertelenmesi, o insanların doğru yolda olduğunu, ahirette de müreffeh bir yaşam
süreceklerini zannetmelerine; şeytanın vesvesesine sebep olabilmektedir.1916 “Onların
çoğu Allah'a ancak ortak koşarak inanırlar.”1917 ayeti, birtakım insanların Allah’ın zatı
ve sıfatlarıyla ilgili hususları başka varlıklara atfettiğinden, zannı nedeniyle şirke
düştüğünü ve imandan uzaklaştığını haber vermektedir. Zanların en kötüsü, Allah
hakkında olanıdır; O, kendisini nasıl tanıtıyorsa insanların o şekilde inanmalarını
istemektedir. Şirke konu olan putlarda ve kutsanan varlıklarda insana fayda veya zarar
verebilecek üstün güçlerin olduğunun,
olduğunun
1919
1918
onların Allah’ın huzurunda şefaatçi
zannedilmesi, yanılgıya sebep olmakta ve insanı hakikatten
uzaklaştırmaktadır. Yahudi ve Hristiyanların kendilerini Allah’ın biricik, sevgili, emir
ve yasaklardan muaf, ayrıcalıklı ve üstün kulları olarak kabul (zan) etmesi, dünya ve
ahirette huzur ve mutluluk içerisinde olacaklarını düşünmelerine sebep olmakta ve bu
durum Kurân-ı Kerim’de yalanlanmaktadır. 1920 Allah hakkında, gayb ile ilgili
konularda, dinin inanç ve hükümleri hakkında bilgisizce yapılan zanlar, bireyin din ve
yaratıcı algısını değiştirmekte, O’na itaati zayıflatmaktadır.
İslamiyet; insanların arzuları, istekleri ve zanlarına göre değiştirildiğinde vahiy
dini olmaktan çıkmaktadır. Tüm dinlerin dünya ile ilgili bir görüşü vardır fakat bunlar
her zaman müspet olmamıştır.1921 Dinden olmadığı halde dindenmiş gibi kabul edilen
bidatler; İslam adına zanda bulunmak, dini tahrif etmek ve dinden sapmaktır. Birey,
doğru
bir
Allah
inancıyla
ve
vahyi
rehber
edinerek
tevhid
hakikatini
kavrayabilmektedir; sezgi ve zan İslam’ı yansıtmamaktadır. 1922 Kaynağı ilahi olan
dinin hakikati, beşer üstü bir bilgilendirmeyle öğrenilerek yaşanabilmektedir. Yaratıcı
ve din hakkında vahye dayanmayan kuruntu ve zan, insanı Allah’a kulluktan
uzaklaştırmaktadır.
1916
1917
1918
1919
1920
1921
1922
Ali İmran Suresi, 178; Enam Suresi, 58; Hud Suresi, 8, 32, 103-104; Nahl Suresi, 61; Enbiya Suresi,
38; İbrahim Suresi, 42; Nuh Suresi, 3; Şuara Suresi, 187; Ankebut Suresi, 4, 29; Ahkaf Suresi, 22;
Taha Suresi, 129
Yusuf Suresi, 106
Nisa Suresi, 117; Hud Suresi, 54; Meryem Suresi, 81; Sebe Suresi, 41; Yasin Suresi, 74; Zuhruf
Suresi, 19
Yunus Suresi, 18; Zümer Suresi, 3
Maide Suresi, 18; Bakara Suresi, 80, 94, 111; Tövbe Suresi, 30; Hadid Suresi, 29; Cuma Suresi, 6
Max Weber, Sosyoloji Yazıları, Çev.: Taha Parla, İstanbul, Hürriyet Vakfı Yayınları, 1986, s. 257
Celaleddin Vatandaş, Tevhid ve Değişim, s. 243
226
2. 10. 4. Haset
Haset, sözlükte dilemek, temenni etmek anlamındadır.1923 Istılahta haset, haset
edilende bulunan maddi veya manevi imkan ve nimetin elden çıkmasını arzulama,
kıskanma, çekememezlik eğilimi ve huzursuzluk halidir.1924 Haset, sevapları yok eden
bir günah olduğu gibi, cehalet ve tamahkarlıkla birleşen çekememezlik nedeniyle
insanın içini kemiren bir duygu ve hastalıktır. 1925 İnsan, dürtüsel duygulara sahip
hayvanlardan farklı olarak yüce duygulara ulaşabilecek potansiyele sahiptir. 1926 Tutku,
insanın faydalı şeylere ulaşmasına yardım etmekte; akıl, duygu ve davranışları
dengelemektedir. 1927 İnsan, duygularını tanıma ve kontrol ile duygu dengesini
muhafaza ederek huzur bulmaktadır.1928
Hasetin temelinde kibir, kendini beğenme ve hırs bulunmaktadır. Hakkın
iradesine ve adaletine rıza göstermeyen, üstünlüğün yapı ve kök ile olduğunu zanneden
şeytan, 1929 Allah’ın rahmetinden kovulmakta ve insanoğluna kıskançlık nedeniyle
haset ve düşmanlık etmektedir. Farklı tabiatta olanlar ülfet etmediğinden birbirinden
uzaklaşabilmektedir.1930 Haset, gıbta etmekten farklıdır. Gıpta etmek; imrenmek ve
özenmek anlamına gelmektedir. 1931 Gıbta eden kimse, gıpta edilenin sahip olduğu
nimetin zayi olmasını temenni etmemektedir; benzer nimetin kendisi için de
verilmesini edilmesini istemektedir. İslamiyet’te, amel edilen ilim ve Allah yolunda
harcanan mal, gıpta edilmeye değer bulunmaktadır. 1932 Haset ise, başkasında olan
nimetin kıskançlık nedeniyle kendisine geçmesini istemek ve bunun için gayret
1923
1924
1925
1926
1927
1928
1929
1930
1931
1932
Ragıb, a.g.e., s. 169
İbni Manzur, a.g.e., s. 148; Cürcani, a.g.e., s. 87; İsmail Karagöz, Dini Kavramlar Sözlüğü,
Ankara, DİB Yayınları, 2015, s. 234
Kemal Sayar, Ruh Hali, İstanbul, Timaş Yayınları, 2014, s. 52
Nevzat Tarhan, Duyguların Psikolojisi ve Duygusal Zekâ, İstanbul, Timaş Yayınları, 2016, s. 29
İbnü’l-Cevzî, Ebü’l-Ferec, Teblîs-i İblîs -Şeytanın Ayartması-, Çev.: Savaş Kocabaş, 2. Bsk.,
İstanbul, Elif Yayınları, 2005, s. 39
Yaşar Fersahoğlu, Din Eğitimi ve Öğretiminde Duygu Eğitimi, İstanbul, Çamlıca Yayınları,
1998, s. 27; Gaye Özdemir Yaylacı, Kariyer Yaşamında Duygusal Zekâ ve İletişim Yeteneği,
İstanbul, Hayat Yayınları, 2008, s. 60; Süleyman Pak, “Kurânın Duyguları Eğitmesi Bağlamında
Öfkenin Kontrolü Meselesi ” Cumhuriyet Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, S.: 16/1, 2012,
s. 71
Abdulkerim el-Kuşeyrî, Letâifu’l-İşârât, Çev.: Mehmet Yalar, C.:I-VI, İstanbul, İlk Harf
Yayınları, 2013, No: 5, s. 72
Yunus Ekin, a.g.e., s. 201
Zebidi, a.g.e., s. 503; İbni Manzur, a.g.e., s. 3208; Ezheri, a.g.e., s. 59
Buhari, İlim, 15; Zekat, 5
227
etmektir. 1933 İslamiyet’te haset yasaklanmakta; 1934 belirli durumlarda gıbta etmek
övülmekte ve teşvik edilmektedir.1935
Kıskançlık; nefret, intikam ve düşmanlıktan beslenmekte;
1936
insan,
başkalarını kendisinden üstün gördüğünde haset ortaya çıkmakta, 1937 sahip olduğu
nimetlere
sevinerek
çekmektedir.
1938
şükredeceğine
başkalarında
bulunanlar
nedeniyle
acı
Haset, kibirden beslenmekte, kibirli insan başkalarını küçük
görmekte, onlara değer vermemektedir; kibirli olan, kendisinden üstün olanları
hazmedemediğinden kıskançlık göstermektedir.
1939
İnsanın tabiatında iyilik ve
güzelliklere sahip olma eğilimi bulunmakta;1940 İslamiyet, bu ihtiyacın karşılanırken
başkalarına zarar verilmesini yasaklamaktadır. Mahlukatın sahibi ve yöneticisi olan,
nimet ve güzellikleri veren Allah’ın zenginliği vermekle tükenmemektedir. İslamiyet,
haset edenin niyetini düzeltmesini ve başkalarının elindekilerinin yok olmasını
istemekten öte kendisine de benzer nimetlerin verilmesini istemesinin daha uygun bir
davranış olacağını kabul edilmektedir. İnsanı hasete götüren etmenlerin başında hırs
gelmektedir. Hırs; şiddetli istek, aşırı tutku, elde etmek için yoğun çaba göstermek,
açgözlülük şeklinde açıklanmaktadır.1941 “Hz. Peygamber; Tekâsür sûresini okurken
şöyle buyurmaktadır: Âdemoğlu, benim malım, benim malım der. Ey Âdemoğlu!
Acaba yiyip tükettiğinden, giyip eskittiğinden ve sadaka verip biriktirdiğinden başkası
senin malın mıdır?”1942 Hadiste dünya nimetlerinin geçiciliği, hayır ve salih amellerin
kalıcılığı farklı bir üslup ile anlatılmaktadır. “Haset etmekten sakınınız. Biliniz ki,
ateşin odunu yok ettiği gibi haset de iyilikleri yok eder.”,1943 “Şunu iyi bilin ki, insan
vücudunda küçük bir et parçası vardır. Eğer bu et parçası iyi olursa, bütün vücut iyi
olur; bozulursa bütün vücut bozulur. İşte bu et parçası kalptir.”1944 hadislerii, kalbin
sadece fizyolojik anlamda bir organdan ibaret olmadığını, insanın duygu, düşünce ve
1933
1934
1935
1936
1937
1938
1939
1940
1941
1942
1943
1944
Ragıb, a.g.e., s. 125; Şerif Cürcani, a.g.e., s. 92; Cevheri, a.g.e., s. 232
Adem Dölek, “Hadisler Işığında Haset Hastalığı ve Psikoterapi” Harran Üniversitesi İlahiyat
Fakültesi Dergisi, S.: 10/4, 2002, s. 41
Osman Pazarlı, İslam’da Ahlak, İstanbul, Remzi Yayınları, 1993, s. 277-278
Celal Kırca, Kurân ve İnsan, İstanbul, Marifet Yayınları, 1996, s. 212-213
Özcan Köknel, Ailede ve Toplumda Ruh Sağlığı, İstanbul, Hür Yayınları, 1981, s. 155
Bertrand Russel, Mutluluk Yolu, Çev.: Nurettin Özyürek, İstanbul, Varlık Yayınları, 1988, s. 48
Kadir Polater, “Kur’an Açısından Kibir Sorunu ve Sonuçları”, Cumhuriyet Üniversitesi İlahiyat
Fakültesi Dergisi, C.: 17, S.: 1, 2013, s. 63-88.
Fussilet Suresi, 49
İbni Manzur, a.g.e., No: 7, s. 11; Ragıb, a.g.e., s. 148; Cürcani, a.g.e., s. 710
Müslim, Zühd, 3
Ebu Davud, Edeb, 44; İbni Mace, Zühd, 22
Buhari, İman, 39; Müslim, Müsakat, 107-108
228
davranış boyutlarına sirayet eden bir içeriğe sahip olduğunu vurgulamaktadır. Kalp,
her türlü duygunun merkezidir. 1945 “Allah'ın rahmeti sayesinde sen onlara karşı
yumuşak davrandın. Eğer kaba, katı yürekli olsaydın, onlar senin etrafından dağılıp
giderlerdi. Artık sen onları affet. Onlar için Allah'tan bağışlama dile. İş konusunda
onlarla müşavere et. Bir kere de karar verip azmettin mi, artık Allah'a tevekkül et, (ona
dayanıp güven). Şüphesiz Allah, tevekkül edenleri sever.” 1946 ayeti, kalp ameli ile
itaatin bağını gösteren önemli bir delildir. Duygular, düşünce ve davranışlar gibi
eğitildiğinde, insanın gelişmesine yardımcı olmaktadır.
Kurân-ı Kerim’de şeytanın Hz. Adem’i,1947 Kabil’in Habil’i,1948 kardeşlerinin
Hz. Yusuf’u, 1949 inkarcıların peygamberleri, 1950 Müşriklerin Hz. Peygamberi ve
müminleri kıskanmaları;1951 inananların ibret alması ve hakikate teslim olmaları için
sıklıkla anlatılmaktadır. Kibir ve kıskançlıkları nedeniyle, Allah’ın rahmeti ve lütfu
olan peygamberliğin kendilerine verilmesi gerektiğini düşünenler, istekleri
gerçekleşmediğinde vahye düşman olma ve hakikatle mücadele etme yolunu tercih
etmiştir.1952 Şeytanın sapmasına neden olan kibir; nimeti vereni unutarak, herhangi bir
konuda insanın kendisini başkalarının yanında ve hatta Allah’ın katında üstün ve
ayrıcalıklı
görmesi,
kendini
beğenmesi,
zihinsel
bir
yanılgıya
düşmesi,
şımarmasıdır.1953 İslam’a göre insanın sosyal ve ekonomik durumu, fiziksel özellikleri
ve nesebi, övünme vesilesi yapılmamaktadır; 1954 asıl üstünlük takva ile ortaya
çıkmaktadır. Psikolojik rahatsızlık olan haset, 1955 hakkı inkara, 1956 yalanlamaya, 1957
1945
1946
1947
1948
1949
1950
1951
1952
1953
1954
1955
1956
1957
Abdülbaki Güneş, Kalp Kavramının Semantik Analizi, Van, Ahenk Yayınları, 2003, s. 57
Ali İmran Suresi, 159
Bakara Suresi, 30-38; Araf Suresi, 11-25; Hicr Suresi, 26-44; İsra Suresi, 61-65; Kehf Suresi, 50;
Taha Suresi, 115-123; Sad Suresi, 71-85
Maide Suresi, 27-30; Ramazan Yazçiçek, Haset, İstanbul, Ekin Yayınları, 2014, s. 59
Yusuf Suresi, 4-14; Abdurrahman Kasapoğlu, Kur’ân’ın Psikolojik Atlası 5, Malatya, Kendini
Bilmek Yayınları, 2010, s. 528
Araf suresi, 60, 66, 75, 76, 90; Hud Suresi, 27; İsra Suresi, 16; Müminun Suresi, 24, 33, 64; Sebe
Suresi, 34; Zuhruf Suresi, 23; Vakıa Suresi, 45
Zuhruf Suresi, 31-32; Bakara Suresi, 105
Mehmet Ali Kapar, Hz. Muhammed’in Müşriklerle Münasebetleri, Konya, Esra Yayınları,
1993, s. 116
Kerim Buladı, Kur’an’ın Anlaşılmasında Anahtar Kavramlar, s. 323
Macit Fahri, İslâm Ahlâk Teorileri, Çev.: M. İskenderoğlu, A. Arızan, İstanbul, Litera Yayıncılık,
2004, s. 239
Ahmet Uyanık, “Kur’an’da Haset Kavramı”, İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü
Yüksek Lisans Tezi, 2019, s. 203
Bakara Suersi, 34
Araf Suresi, 146
229
gizlemeye1958 ve tahrife1959 sebep olabilmektedir. Haset, insanı zulme,1960 ifsada,1961
çatışmaya 1962 rabbine isyana sevk edebilmektedir. Maddi ve manevi, bireysel ve
toplumsal zararları olan hasetten korunmak için insanın öncelikle tevazu sahibi olması;
Allah’ın iradesine ve takdirine rıza göstermesi, Allah’a dua etmesi ve O’na sığınması,
gerekmektedir. Kuvvetli bir aşağılık duygusuyla oluşan kıskançlık,1963 insanı felakete
sürüklemektedir.
Allah’ın
iradesine
ve
hükmüne
rıza
göstermemek,
1964
kibirlenmek, 1965 hırs göstermek, 1966 kavmiyetçilik, 1967 cimrilik, 1968 düşmanlık, 1969
şeytanın vesvesesi ve dünya sevgisi, insanı hasete yönelten amillerdir. “Kıskançlığın
bazısını Allah sever, bazısını da çirkin görür, Allah’ın hoşlandığı kıskançlık,
kötülüğün kuvvetle muhtemel olduğunda gösterilen tepkidir. Allah’ın hoşlanmadığı
kıskançlık da, kötülük belirtisi olmadığı yerde gösterilen tepkidir.” 1970 hadisi,
kıskançlığın niyete göre farklı değerlendirildiğini; duygu, düşünce ve eylemin
bütünlüğünü, göstermektedir. “Onlardan çoğunun günahta, düşmanlıkta, haram
yemede birbirleriyle yarıştıklarını görürsün. Yapmakta oldukları şey ne kötüdür!”1971
ayeti günahta yarışmayı yasaklamaktadır. İnsandan beklenen iyilikte ve takvada
yardımlaşması, 1972 rabbe kulluk yolunda gayret göstermesidir. 1973 Statükoyu temsil
eden ve gücü elinde bulunduran yönetici zümreler, peygamberlerin bildirdiği
hakikatler ile iktidarları sarsıldığında, halkın gerçeklere ulaşmasını engellemekte ve
hileye başvurmaktadır.1974 İnsanlara tahhakküm eden ve sömüren zalimler, hakkı ve
halkı küçümsemekte, düzenlerinin bozulmasını istememektedir.
1958
1959
1960
1961
1962
1963
1964
1965
1966
1967
1968
1969
1970
1971
1972
1973
1974
1975
1975
Kendini
Bakara Suresi, 146
Bakara Suresi, 100
Enam Suresi, 10; Rad Suresi, 32; Hicr Suresi, 10-11; Enbiya Suresi, 36-41; Zuhruf Suresi, 7;
Mutaffifin Suresi, 29-32
Bakara Suresi, 205; Araf Suresi, 127; Hud Suresi, 85; Fecr Suresi, 9-14; Yusuf Suresi, 70-73
Bakara Suresi, 213; Ali İmran Suresi, 19; Şura Suresi, 14
Alfred Adler, Yaşama Sanatı, Çev.: Kamuran Şipal, İstanbul, Say Yayınları, 1992, s. 97
Nisa Suresi, 54; Zuhruf Suresi, 32
Bakara Suresi, 34; Araf Suresi, 12-13; Hud Suresi, 27
Maide Suresi, 27-30
Bakara Suresi, 91
Nisa Suresi, 37; Müslim, Birr, 56
Ali İmran Suresi, 118-120
Ebu Davud, Cihad, 140; İbni Mace, Nikâh, 56; Nesai, Zekat, 66
Maide Suresi, 62
Maide Suresi, 2
Ali İmran Suresi, 133
İbrahim Çelik, Kur’an’da Peygamberlere Karşıt Güçler, Bursa, Kişisel Yayınlar, 2001, s. 149
Murat Kayacan, Kur’an’da Peygamberler ve Karşı Tavırlar, İstanbul, Ekin Yayınları, 2016, s.
159; Ali Galip Gezgin, “Kur’ân’da ‘Mutraf’ Kavramı Üzerine”, Süleyman Demirel Üniversitesi
İlahiyat Fakültesi Dergisi, S.: 20, 2008/1, s. 47-88
230
olduğundan büyük gören ve nefsine aşırı güvenenler, duygu ve düşüncelerine ters
herhangi bir söylemle karşılaştıklarında, savunma ve refleks olarak onu reddetme veya
görmezden gelme eğilimi gösterebilmektedir.1976
Vahye muhatap olan, yeryüzünü imar ve ıslah etmek üzere emanet ve hilafet
görevini üstlenen insan; hayır, doğruluk ve iyilikten beslenmekte ve sorumluluklarını
ifa etmektedir.1977 İyilik ve kötülük yapma potansiyeli bulunduğundan, insanın amel
ve itaatinin değeri artmaktadır.1978 “İnsanlar (başlangıçta tevhit inancına bağlı) tek bir
ümmet idiler; sonra ayrılığa düştüler. Eğer (azabın ertelenmesiyle ilgili olarak ezelde)
Rabbinden bir söz geçmiş olmasaydı, ayrılığa düştükleri hususlarda aralarında derhal
hüküm verilir (işleri bitirilir)di.”,1979 “İnsanlar tek bir ümmetti. Allah, müjdeciler ve
uyarıcılar olarak peygamberler gönderdi ve beraberlerinde, insanların anlaşmazlığa
düştükleri şeyler konusunda, aralarında hüküm vermek üzere kitapları hak olarak
indirdi. Kendilerine apaçık âyetler geldikten sonra o konuda ancak; kitap verilenler,
aralarındaki kıskançlık yüzünden anlaşmazlığa düştüler. Bunun üzerine Allah iman
edenleri, kendi izniyle, onların hakkında ayrılığa düştükleri gerçeğe iletti. Allah
dilediğini doğru yola iletir.”,1980 “Size bir iyilik dokunursa, bu onları üzer. Başınıza bir
kötülük gelse, ona sevinirler.” 1981 ayetleri, insanlar ve toplumlar arasında haset ve
kıskançlık olabileceğini, sadece iyilik ve güzelliklerin örnek alınmasını, salık
vermektedir.
1982
Yahudi
ve
Hristiyanların
bilginleri,
Hz.
Muhammed’in
peygamberliğini bildiği halde, haset ve kıskançlıkları nedeniyle hakkı inkar etmiş,
İslamiyet’i kabul edenlerin kendileri gibi inkara dönmelerini arzu etmiştir. Kibrin ve
kendini beğenmenin en büyüğü Allah’a karşı gösterilendir; bildiği ve gördüğü halde
hak ve hakikatin kibir nedeniyle inkar edilmesi insanı her iki dünyada hüsrana
götürmektedir.1983
1976
1977
1978
1979
1980
1981
1982
1983
Çiğdem Kağıtçıbaşı, Zeynep Cemalcılar, Dünden Bugüne İnsan ve İnsanlar -Sosyal Psikolojiye
Giriş-, s. 207
Şevki Saka, Yabancılaşma Karşısında Kur’an, Ankara, Fecir Yayınları, 1997, s. 214-215
Ali Akdoğan, Sosyal Ahlak, İstanbul, Pınar Yayınları, 2008, s. 102
Yunus Suresi, 19
Bakara Suresi, 213
Ali İmran Suresi, 120
Nisa Suresi, 89; Ali İmran Suresi, 100
Nisa Suresi, 172-173; Enam Suresi, 93; Araf Suresi, 36, 40, 75-76; Müddessir Suresi, 23
231
Kibir ve bencilliğin temelinde, insanı sahte bir üstünlüğe götüren değersizlik
ve kendinden nefret etme duygusunun olduğu da söylenmektedir.
1984
İblis’in
şeytanlığa gidişi, üstünlük duygusu nedeniyledir. Hadislerde de haset yasaklanmakta;
kalbin, selim olması emredilmektedir. “Birbirinize kin tutmayınız, haset etmeyiniz, sırt
dönmeyiniz ve ilginizi kesmeyiniz. Ey Allah’ın kulları, kardeş olunuz.”, 1985 “Bir
insanın kalbinde iman ile haset bir arada bulunmaz.”, 1986 “Size geçmiş milletlerin
hastalığı sirayet etti. Bu, haset ve buğzdur. Bu kazıyıcıdır. Bilesiniz, kazıyıcı derken
saçı kazır demiyorum. O dini kazıyıcıdır.”
1987
İslamiyet; insanın düşünce ve
davranışlarını eğittiği ve yönlendirdiği gibi, duygularını da disipline etmektedir.1988
“İnsanların en faziletlisi kimdir? sorusuna Allah’ın resulü: Her temiz kalpli ve doğru
sözlü olandır, buyurdu. Sahabe, Doğru sözlüyü biliyoruz. “Kalbi temiz olmak nedir?”
diye sordular. Hz. Peygamber: O, tertemiz, onda günah, başkaldırma, aldatma ve haset
olmayan kalptir.” buyurdu.,1989 “Bir sürüye salınan iki aç kurdun sürüye verdiği zarar,
kişinin mal ve şeref hırsıyla dinine verdiği zarardan daha fazla değildir.”, 1990
“Şüphesiz Allah sizin dış görüşünüze ve mallarınıza bakmaz. Ama O sizin kalplerinize
ve amellerinize bakar.”1991 İslamiyet, bedenin eylemlerine değer verdiği kadar kalbin
amelleriyle de ilgilenmekte ve önem vermektedir. Kalbin ameli, bedenin eylemine
galip gelebilmektedir. “Allah'ın, kiminizi kiminize üstün kılmaya vesile yaptığı şeyleri
(haset ederek) arzu edip durmayın. Erkeklere kazandıklarından bir pay vardır.
Kadınlara da kazandıklarından bir pay vardır. Allah'tan, onun lütfunu isteyin. Şüphesiz
Allah her şeyi hakkıyla bilendir.”,1992 “Yoksa, insanları; Allah'ın lütfundan kendilerine
verdiği şey dolayısıyla kıskanıyorlar mı?” 1993 ayetleri hasetin günah olduğunu ve
insanın huzursuzluğuna sebep olduğunu haber vermektedir. Haset; insanın huzurunu
bozmakta, insanlararası ilişkilere ve topluma zarar vermekte, sevaplarını yok
etmektedir. Hasetin temelinde, Allah’ın iradesine rıza göstermeme temayülü
1984
1985
1986
1987
1988
1989
1990
1991
1992
1993
Rollo May, Kendini Arayan İnsan, Çev.: Kerem Işık, İstanbul, Okyanus Yayınları, 2017, s. 9394, 97; Ayhan Öz, a.g.e., s. 246
Buhari, Edeb, 57, 58, 62; Müslim, Birr, 23, 24, 28, 30, 32
Nesai, Cihad, 8
Tirmizi, Sıfatu’l-Kıyame, 56
Mustafa Çağrıcı, İslam Ahlakı, İstanbul, Ensar Neşriyat, 1985, s. 111
İbni Mace, Zühd, 24
Tirmizi, Zühd, 43; Ebu Davud, Edeb, 52
Müslim, Birr, 33; İbni Mace, Zühd, 9
Nisa Suresi, 32
Nisa Suresi, 54
232
bulunmakta; bu düşünce bireyin rabbiyle ilişkisini bozmakta ve O’na itaatini
zorlaştırmaktadır.
2. 10. 5. Gelenek
Din olgusu, insanlıkla yaşıttır;1994 insan, var olduğu sürece, inanmaya devam
edecektir. 1995 İslam’dan önce insanların yaratıcı olarak Allah’ı bildikleri, Kurân-ı
Kerim’de anlatılmaktadır.1996 İslamiyet’in, vahiy ekseninden uzaklaştırılarak, hayatın
dışında kültürel formda, kutsal bir nesne olması, dinin gerçeğiyle örtüşmemektedir.
Gelenek; toplumsal istikrarı ve devamlılığı sağlayan, nesilden nesile aktarılan bilgi,
düşünce, alışkanlık ve kültürel mirası, birikimi ifade etmektedir;1997 görenek ve âdet
kelimeleriyle eş anlamlıdır. 1998 İnsan, varlığını korumak ve devam ettirmek için,
kazanımlarını muhafaza etmek durumundadır.1999 Gelenek; hakikatine bakılmaksızın
geçmişle ilişkilendirilmekte, genel kabul ve devamlılık özellikleriyle insanları ve
toplumsal davranış kalıplarını etkileyebilmektedir.2000 Din; insan ve hayat hakkındaki
külli düşüncelerle yaşama anlam katmakta, insanın tüm ilişkilerini düzenleyen ilkeler
barındırmakta,
2001
sosyal normların oluşmasına katkı sunmaktadır.
2002
Birey,
çevresinden öğrendiği duygu, zihinsel ve bedensel eylem kalıplarını zamanla
içselleştirmekte; gelenek, doğrusu ve yanlışıyla toplumun omurgası haline
1994
1995
1996
1997
1998
1999
2000
2001
2002
Ahmed Hamdi Akseki, a.g.e., s. 171; Abdurrahman Kurt, İslam’ın İlk Döneminde İmanın
Toplumsal Yansıması, s. 17-18; Muhammed Abdullah Draz, Din ve Allah İnancı, s. 91; Ekrem
Sarıkçıoğlu, Başlangıçtan Günümüze Dinler Tarihi, İstanbul, Otağ Yayınları, 1983, s. 19; Nadim
Macit, a.g.e., s. 213; Tümer Günay, Abdurrahman Küçük, Dinler Tarihi, Ankara, Ocak Yayınları,
1977, s. 1
Muhammet Altaytaş, a.g.e., s. 21
Ankebut Suresi, 61-63; Zümer Suresi, 38; Lokman Suresi, 25
Kadir Canatan, “Gelenek, Din ve Modernite”, Bilgi ve Hikmet Dergisi, S.: 9, 1995, s. 22; Ünver
Günay, Din Sosyolojisi, 11. Bsk., İstanbul, İnsan Yayınları, 2012, s. 28
Rene Guenon, Niceliğin Egemenliği ve Çağın Alametleri, Çev.: Mahmut Kanık, İstanbul, İz
Yayınları, 2004, s. 265
Yümni Sezen, Sosyolojide Temel Bilgiler ve Tartışmalar, s. 70
Gordon Marshall, Sosyoloji Sözlüğü, s. 258
Ünver Günay, Din Sosyolojisi, s. 615; Veysel Güllüce, Kur’ân-ı Kerîm’de Ahiret İnancının
Temelleri, Erzurum, Ekev Yayınları, 2001, s. 1; Erol Güngör, Kültür Değişmesi ve Milliyetçilik,
10. Bsk., İstanbul, Ötüken Neşriyat, 1996, s. 87
İbarhim Gürses, Dindarlık ve Kişilik, Bursa, Emin Yayınları, 2009, s. 104; Doğan Cüceloğlu,
Yeniden İnsan İnsana, 14. Bsk., İstanbul, Remzi Kitabevi, 1997, s. 95; Çiğdem Kağıtçıbaşı, Yeni
İnsan ve İnsanlar, 10. Bsk., İstanbul, Evrim Yayınları, 1999, s. 122
233
gelmektedir.2003 İslamiyet; kendinden önceki bazı uygulamaları aynen devam ettirmiş,
bazılarını değiştirmiş, bazılarını kaldırmıştır.2004
İnsan, sosyal bir varlıktır; 2005 fizyolojik ve psikolojik ihtiyaçları nedeniyle
topluluk içerisinde yaşamaya meyyaldir, 2006 günümüze kadar etkileşimle bir arada
yaşayagelmektedir.2007 Birey ve cemiyet, inci ve onun dizildiği ip gibi bütünlük arz
etmektedir,2008 birbirlerine alternatif veya düşman değildir. Toplum; ortak bir kültürü
paylaşan, aynı kanunlara bağlı, sosyal ihtiyaçların karşılanması için bilinçli bir şekilde
etkileşen,
aynı
tanımlanabilmektedir.
gayeye
2009
yönelmiş
Amaçsız
bir
insanların
araya
birlikteliği
gelen
insanlar,
şeklinde
toplum
sayılmamaktadır.2010 İnsan, sosyal bir çevrede dünyaya gelmekte ve varlığıyla sosyal
hayatın bir parçası haline dönüşmekte ve etkileşim kurmaktadır.2011 Fıtrat ile dünyaya
gelen
çocuk,
2012
çevresinin
ve
toplumun
düşünce,
duygu
ve
davarnış
alışkanlıklarından etkilenmekte ve kendi şahsiyetini oluşturmaktadır. 2013 Sosyal ve
ekonomik bağlılık, güven duyma, başkaları tarafından kabul ve değer görme,
geleceğinin güvence altına alınması gibi faktörler bireylerin toplum içerisinde yaşama
arzusuna temel oluşturmaktadır. 2014 İnsanlık tarihi, yapıları farklı olmakla birlikte,
düzeni sağlamak ve işleri yürütmek için, tüm kültürlerde itaat eden ve edilenlerin
2003
2004
2005
2006
2007
2008
2009
2010
2011
2012
2013
2014
Mustafa Armağan, Gelenek, İstanbul, Ağaç Yayınları, 1992, s. 15-28
Esad Kılıçer, İslam Fıkhında Rey Taraftarları, Ankara, D.İ.B. Yayınları, 1994, s. 15; Ahmet
Emin, Fecru’l-İslam, Kahire, y.y., 1975, s. 226–227; Mehmet Erdoğan, İslam Hukukunda
Ahkâmın Değişmesi, İstanbul, M. Ü. İ. F. V. Yayınları, 1994, s. 35
Hucurat Suresi, 13; Mehmet Bahçekapılı, “Biyopsikososyal Açıdan Dinin Engellilik ve Farklı
Sağlık Problemleri Üzerindeki Etkisi”, Türkiye Din Eğitimi Araştırmaları Dergisi, S.: 1, 2016,
s. 37
Sulhi Dönmezer, Toplumbilim, 12. Bsk., İstanbul, Beta Yayınları, 1999, s. 97; İbni Haldun,
Mukaddime, s. 213
Ünver Günay, Din Sosyolojisi Dersleri, s. 4; Özcan Köknel, İnsanı Anlamak, İstanbul, Altın
Kitaplari, 1997, s. 134
Muhammed İkbal, Esrar ve Rumuz, Çev.: Ali Nihat Tarlan, İstanbul, Timaş Yayınları, 2017, s.
109
Joseph Fichter, Sosyoloji Nedir, Çev.: Nilgün Çelebi, Ankara, Atilla Kitabevi, 1996, s. 73; Şaban
Ali Düzgün, Din, Birey ve Toplum, Ankara, Akçağ Yayınları, 1997, s. 56; Ünver Günay, Din
Sosyolojisi, İstanbul, İnsan Yayınları, 2008, s. 19; Halis Ayhan, Türkiye’de Din Eğitimi, İstanbul,
Dem Yayınları, 2004, s. 16
Ünver Günay, Din Sosyolojisi Dersleri, s. 4
Edward Hallet Carr, Tarih Nedir, Çev.: Mistek Gizem Gürtürk, İstanbul, İletişim Yayınları, 1991,
s. 40; Feriha Baymur, Genel Psikoloji, 11. Bsk., İstanbul, İnkilâp Kitapevi, 1994, s. 271
Buhârî, Cenâiz, 79, 80, 93; Müslim, Kader, 23, 24, 25; Ebû Dâvûd, Sünnet, 17; Tirmizî, Kader, 5
Suat Cebeci, Din Eğitimi Bilimi ve Türkiye’de Din Eğitimi, s. 28-29; İbrahim Özdemir, Münir
Yükselmiş, Çevre Sorunları ve İslam, Ankara, DİB Yayınları, 1995, s. 63
Feriha Baymur, a.g.e., s. 71
234
olduğunu göstermektedir.2015 Gelenekler, insanın tarihi kadar eskiye uzanmaktadır.2016
Eskilerin olgun ve üstün olduğu inancı, geleneğin sürekliliğini sağlamaktadır. 2017
Gelenekler, toplumdan mutlak itaat beklemektedir; statükocular sorgulamaya, yeniliğe
ve değişime karşı çıkmakta hatta nefret etmeketedir. 2018 “İçlerinden ileri gelenler,
"Gidin, ilahlarınıza tapmaya devam edin. İşte bu istenen şeydir. Biz bunu son dinde
(en son dinî inanışlarda) duymadık. Bu ancak bir uydurmadır. O zikir (Kur'an)
içimizden ona mı indirildi?" diyerek kalkıp gittiler. Hayır, onlar benim Zikrimden
(Kur'an'dan) şüphe içindedirler. Hayır, henüz azabımı tatmadılar.”2019 ayeti, toplumun
önde gelenlerinin insanları hakikat elçilerine karşı kışkırttıklarını ve statükolarını
korumak için gerçeği gizlemeye ve yalanlamaya çalıştıklarını haber vermektedir.
Nüfuz sahibi olanlar, ilk anda reddettikleri fikirler toplumda benimsenmeye
başlayınca, tahrif etme, küçümseme, ambargo uygulama gibi farklı yöntemlerle hakkın
sesini ve soluğunu kesmeye çalışmaktadır.
Cehalet, arzu ve isteklere uyma, dünya menfaatini gözetme, gücün etkisi,
özenti, insanı taklite yöneltmektedir.2020 "Resulullah ile birlikte Huneyn'e çıktık. Biz
henüz küfürden yeni dönmüştük. Müşriklerin, dibinde gölgelenip, silahlarını da bunun
dallarına astıkları bir ağaçları vardı. Buna "Zat-ı Envat" denilirdi. İşte biz de bu ağacın
olduğu yere geldik. Burada Resulullaha "Bize müşriklerin bu Zat-ı Envatları gibi bir
yer tayin et (biz de burada gölgelenip silahlarımızı onun dalına asalım)" dedik. Bunun
üzerine Resulullah şöyle buyurdu: "Allahu Ekber! Varlığım elinde olan Allah'a yemin
ederim ki, şu sözünü ettiğiniz âdetler tıpkı, İsrailoğullarının Hz. Musa’ya: "Ey Musa!
Onların ilahları gibi, bize bir ilah yap!" demelerine benziyor. Hz. Musa: "Gerçekten
siz cahil bir toplumsunuz. Şüphesiz bunların içinde oldukları din yıkılmıştır ve
tapmakta oldukları da batıldır. Allah sizi alemlere üstün kılmışken, ben, size Allah'tan
başka bir ilah mı arayayım?" dedi.” 2021 Gelenekçilik; eskilerin yüceltilmesidir;
2015
2016
2017
2018
2019
2020
2021
Mehmet Salmazzem, a.g.e., s. 178
Dücane Cündioğlu, Kurân, Dil ve Siyaset Üzerine Söyleşiler, İstanbul, Kitabevi Yayınları, 1998,
s. 50
Mustafa Armağan, Gelenek, s. 19-20
Mustafa Armağan, Gelenek, s. 20; Gustave Le Bon, Kitleler Psikolojisi, s. 60
Sad Suresi, 6-8
Süleyman Kaya, “Kur’an’a Göre Taklit Kavramı”, Sakarya Üniversitesi Sosyal Bilimler
Enstitüsü Yüksek Lisans Tezi, 1996, s. 40-51
Tirmizi, Fiten, 2180, Araf Suresi, 138-140
235
geçmişin, istikrar ve doğruluk sembolü kabul edilmesidir.2022 Kurân-ı Kerim’de mele’
ifadesiyle kavramlaşan, toplumu kendi zulüm iktidarları ve düşünceleri ekseninde
yöneten lider grup, hak ve hakikate direnenlerin başında gelmektedir. Otorite ve
menfaatlerinin zarar göreceğini düşündüklerinden, peygamberlere ilk ve en kuvvetli
direnç, bu yönetici zümre ve çıkar çevrelerinden gelmiştir. “Dediler ki: "Bizi
atalarımızı üzerinde bulduğumuz yoldan döndüresin de yeryüzünde hakimiyet (devlet)
ikinizin eline geçsin diye mi bize geldin? Biz ikinize de inanmıyoruz.",2023 “Onlara,
"Allah'ın indirdiğine (Kuran'a) ve Peygambere gelin" denildiğinde onlar,
"Babalarımızı üzerinde bulduğumuz din bize yeter" derler. Peki ya babaları bir şey
bilmiyor ve doğru yolu bulamamış olsalar da mı? Ey iman edenler! Siz kendinizi
düzeltin. Siz doğru yolda olursanız yoldan sapan kimse size zarar veremez. Hepinizin
dönüşü Allah'adır. O zaman Allah size yaptıklarınızı haber verecektir.,”
2024
“Kendilerine, "Allah'ın indirdiğine uyun" denildiği zaman, "Hayır, biz babalarımızı
üzerinde bulduğumuz şeye uyarız" derler. Şeytan kendilerini cehennem azabına
çağırıyor olsa da mı? Kim iyilik yaparak kendini Allah'a teslim ederse, şüphesiz en
sağlam kulpa tutunmuştur. İşlerin sonu ancak Allah'a varır. Kim inkar ederse, onun
inkarı seni üzmesin. Onların dönüşleri ancak bizedir. Biz de onlara yaptıklarını haber
veririz. Allah göğüslerin içindekini (kalplerde olanı) hakkıyla bilendir. Biz onları
(dünyada) biraz yararlandırırız. Sonra da onları ağır bir azaba sürükleriz.” 2025
Toplumun gelenek ve düşüncelerine, doğruluğu araştırılmadan körü körüne tabi
olmak; nefsin isteklerine boyun eğmek, sorumluluktan kaçmak, insana üstünlük
sağlayan nimetlerden akıl ve iradeyi doğru kullanmamak, anlamı taşımaktadır.
Önyargılar; imanı, düşünmeyi ve yeni bir bakış açısını;2026 mutlak hakikatin kendisiyle
oluştuğu iddiası, değişim ve gelişmeyi, engelleyebilmektedir. 2027 “Dediler ki: "Ey
Şuayb! Babalarımızın taptığını, yahut mallarımız hakkında dilediğimizi yapmayı terk
etmemizi sana namazın mı emrediyor. Oysa sen gerçekten yumuşak huylu ve aklı
başında bir adamsın."2028 ayeti, geleneğe taassup derecesinde bağlı olan bir toplumun
2022
2023
2024
2025
2026
2027
2028
Ali Yaşar Sarıbay, Türkiye’de Modernleşme Din ve Parti Politikası, MSP Örnek Olayı,
İstanbul, Alan Yayınları, 1985, s. 40
Yunus Suresi, 78
Maide Suresi, 104-105
Lokman Suresi, 21-24
İlhami Güler, İman ve İnkarın Ahlaki ve Bilişsel (Kognitif) Temelleri, s. 6-24
Şaban Ali Düzgün, Din, Birey ve Toplum, s. 91
Hud Suresi, 87
236
akıllı insan tanımının farklı olduğunu, peygamber bile olsa kendi örf ve âdetlerine
aykırı davrandığında onun akılsızlıkla itham edilebildiğini göstermektedir.
Gelenekçi toplumun değer yargıları, atalardan tevarüs edilenlere uygunlukla
ölçülmekte ve belirlenmektedir.
2029
Doğruyu her ne olursa olsun toplumun
değerleriyle özdeş hale getirenler, düşünerek ilahi hakikate ulaşma ve birey olma
erdeminden uzaklaşmakta, sorumluluklarını çevresine havale etme kolaycılığına
düşmekte, kendini meşrulaştırmaktadır. 2030 Geçmişe ve atalara hayranlık, ilim ve
hakikatten beslenmediğinde, İslam’a da zarar verebilmektedir.2031 Delil ve mantıksal
çıkarımlara rağmen, bir tarafa olan aşırı sevgi, bağlılık ve menfaat nedeniyle kesin
bilginin kabul edilmemesi ve körü körüne bağlanma ve inanma taassup olarak
tanımlanmakta; 2032 bilinçsiz taklit, gerçeğin anlaşılmasını engellemekte ve kişiyi
hataya sürüklemektedir. 2033 Kurân-ı Kerim, insanları diğer canlılardan ayıran aklın
işlevsel hale getirilmesini, mahlukat üzerinde düşünerek yaratıcıya ve hakiki bilgiye
ulaşılmasını emretmekte;2034 atalara bağlılık, onları taklit ve taassup nedeniyle aklın
köreltilmesini eleştirmekte;2035 doğruluğu araştırılmadan taklit edilen yanlış geleneğin
toplumları yıkıma sürüklediğini açıklamaktadır.2036 İtaat, gönüllülüğü içerse de akıl ve
doğru bilgi ile desteklenmesi gerekmektedir. Kurân-ı Kerim, araştırılmadan, genel
kabul ile hayata uyarlanan gelenekçi zihniyeti eleştirmekte;2037 düşünmeyi ve doğru
bilgiyi tavsiye etmekte, itaatte bilinçsiz taklitin zararını haber vermektedir.2038
İslamiyet, hakkın ve adaletin uygulanmasını istemektedir; öncekilerin hayat
anlayışı tek başına doğru bir kaynak kabul edilmemektedir.
2039
Geçmişte ve
günümüzde vahyin ve bilimin kabul edemeyeceği bir takım inanç ve uygulamaların,
2029
2030
2031
2032
2033
2034
2034
2035
2036
2037
2038
2039
Orhan Atalay, Bilinç ve Put, Van, Bilge Adam Yayınları, 2007, s. 113
Ayhan Öz, a.g.e., s. 233
M. Said Hatiboğlu, Müslüman Kültürü Üzerine, Ankara, Kitabiyat Yayınları, 2004, s. 223
Nevzat Tarhan, Toplum Psikolojisi, 2. Bsk., İstanbul, Timaş Yayınları, 2010, s. 103
H. Mahmut Çamdibi, Şahsiyet Terbiyesi ve Gazali, s. 180
Hüseyin Atay, “Allah’ın Halifesi: İnsan”, Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, C.: 18,
1970, s. 76; Vahdettin Başçı, “Akıl ve Vahiy Yönünden Doğru Düşünme”, Atatürk Üniversitesi
İlahiyat Fakültesi Dergisi, S.:13, 1997, s. 211
Muhammet Koçak, a.g.e., s. 183; Vahdettin Başçı, “Akıl ve Vahiy Yönünden Doğru Düşünme”,
Atatürk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, S.:13, 1997, s. 211
Bakara Suresi, 171; Maide Suresi, 104; Enbiya Suresi, 52-54; Lokman Suresi, 21-22
Bayraktar Bayraklı, Kur’an’da İçsel-Sosyal-Maddi Çevre Kavramları, İstanbul, Bayraklı
Yayınları, 2009, s. 29
Celaleddin Vatandaş, Hz. Muhammed’in Hayatı ve İslam Daveti: Mekke Dönemi, 8. Bsk.
İstanbul, Pınar Yayınları, 2012, s. 284-285
Lokman Suresi, 21-24
Casiye Suresi, 24-32
237
atalardan tevarüs edilen gelenek şeklinde hayat bulması, insanın akıl ve iradesini yok
saymaktadır. Tercihlerinden sorumlu olan ve ahirette hesap verecek olan insanın,
inanç ve pratiklerini sağlam ve güvenilir bir kaynaktan elde etmesi gerekmektedir.
İnsana verilen emanet ve hilafet sorumluluğuyla İslamiyet, ahlaka dayalı birey ve
toplum inşa etmek istemekte; 2040 atalarının batıl dinini araştırmadan taassupla
geleneklere sarılanlar, hakikate karşı çıkmaktadır.
“İnkâr edenler şöyle dediler: “Biz ne bu Kur’an’a inanırız ne de bundan
öncekilere!” Sen o zalimleri rablerinin huzurunda, tutuklanmış halde birbirlerine söz
atarlarken bir görsen! Horlananlar büyüklük taslayanlara şöyle derler: “Siz
olmasaydınız, hiç kuşkusuz biz iman ederdik.” Büyüklük taslayanlar hor görülenlere,
“Size doğru yol gösterildikten sonra sizi ondan biz mi çevirdik? Hayır, günah
işleyenler sizsiniz” derler. Hor görülenler büyüklük taslayanlara şöyle cevap verirler:
“Bilâkis! Bize Allah’ı inkâr etmemizi ve O’na ortaklar koşmamızı telkin ederken gece
gündüz yaptığınız aldatmadan ibaretti.” Sonunda azabı görünce için için yanarlar. Biz
de inkârcıların boyunlarına halkalar geçiririz. Onlar ancak yapıp ettiklerinin karşılığını
görürler. ”2041 İslamiyet’te hakkın yegane kaynağı, Kurân-ı Kerim’de olağanüstü bir
olay olarak belirtilen vahiydir; 2042 ilahi bilgi karşısında tüm insanların oluşturacağı
batıl düşünce koalisyonunun, hakikatten zerre kadar nasibi bulunmamakta; müstekbir
ve müstazafların karşılıklı suçlamaları kendi sorumluluklarını kaldırmamaktadır.
“Sizler karış karış, arşın arşın sizden öncekilerin yolunu izleyeceksiniz/onların
inançları ve yaşayışlarını ölçü edineceksiniz. İnsanın giremeyeceği küçük bir
keler/kertenkele deliğine girecek olsalar, siz de onları takib edeceksiniz.” Sorduk: "Ya
Resulallah! (İzlerini takib edeceğimiz bu topluluklar) Yahudiler ve Hristiyanlar mı
olacak?" şöyle buyurdu: “Ya başka kimler olacaktı?”2043 Bilinçsiz ve ölçüsüz bir itaat
ve bağlılık, insanı hüsrana ve zillete götürmektedir. Toplumsal kabul ve değerler
öylesine
baskın
davranabilmekte,
2040
2041
2042
2043
ve
kuşatıcıdır
içselleştirmediği
ki,
birey iradesini
örfleri
kullanmakta
bilinçsizce
otomatik
çekimser
olarak
Fazlurrahman, Ana Konularıyla Kurân, s. 68; M. Zeki İşcan, “Kur’ân-ı Kerîm’de Emânet
Kavramı ve Bu Çerçevede Hz. Peygamber’in Örnek Oluşu”, Ekev Akademi Dergisi, S.: 1 (1),
1997, s. 135
Sebe Suresi, 31-36
Abdulgaffar Aslan, Kur’an’da Vahiy, Ankara, Ankara Okulu Yayınları, 2000, s. 46
Buhari, Enbiya, 50; Müslim, İlim, 6; İbni Mace, Fiten, 17
238
uygulayabilmektedir. 2044 Fert ve topluluklar tefekkür etmediğinde, bilinçsiz bir
tabiiyetle, ön kabüllerle hareket ederek, âdet ve geleneklere körü körüne itaat
ettiklerinde, atalarını kutsar duruma gelebilmektedir.2045 Hz. Peygamberin amcası Ebu
Talib, hakikati bildiği halde, kavminin kınamasından korktuğu için atalarının dinini
terk edememiştir. 2046 Değişim, geçmişine taassup derecesinde bağımlı olanlara zor
gelmektedir.2047 Kurân-ı Kerim, toplulukların, dil ve renk farklıklarıyla2048 birbirlerini
tanıma ve kaynaşma vesilesi olduğuna işaret etmekte;2049 onlara delilsiz, bilinçsizce
ve mutlak bir şekilde itaat edilmemesini 2050 tavsiye etmektedir.
“Kalabalığın olduğu yerde güvenlik vardır; çoğunluğun inandığı şey tabii ki doğru
olmalıdır; çoğunluğun istediği şey peşinden gitmeye değer, gerekli ve dolayısıyla iyi olmalıdır.
Kalabalığın çıkarttığı gürültüde istekleri kaba kuvvetle elde etme gücü yatar, hepsinden tatlısı
ise, çocukluğun ülkesine, ana şefkatinin cennetine, dertsiz, tasasız ve sorumsuz bir dünyaya
yavaşça ve hiç acı çekmeden girivermektir. Düşünmek ve halletmek yukarıdakilerin yapacağı
işlerdir, her sorunun cevabı hazırdır; tüm ihtiyaçlar yerine getirilir. Kitle insanının gördüğü
çocukluk düşleri o kadar gerçek dışıdır ki, bu cennetin bedelini kim ödüyor diye sormak aklına
gelmez. Hesap dengesi daha üst bir politik veya sosyal otoriteye bırakılır, o da bu görevi
istekle üstlenir, çünkü gücünü daha da artıracaktır. Otoritenin gücü ne kadar artarsa birey o
kadar zayıflar ve çaresizleşir.”2051
Birey, toplumun düşünce ve değer yargılarını yansıtmakta, sahip olduğu
fikirlerle hayatına yön vermektedir. Toplum, bireylerin toplamı anlamına
gelmemektedir; toplum bireyden, birey toplumdan etkilenmektedir.
2052
“İnsan
toplumun, toplum da insanın ürünüdür.”2053 Grup bilinci, tanınırlığı ve güvenilirliği
pekiştirmektedir; birey, grup içerisinde kendisini iyi, doğru ve güvende hissetmekte,
2044
2045
2046
2047
2048
2049
2050
2051
2052
2053
Mustafa E. Erkal, Sosyoloji (Toplumbilimi), s. 27
Nadim Macit, a.g.e., s. 264
Müslim, İman, 39, 42
Nadim Macit, a.g.e., s. 266
Rum Suresi, 22
Hucurat Suresi, 13
Tövbe Suresi, 11, 24; Maide Suresi, 8
Carl Gustav Jung, a.g.e., s. 86
Gönül İçli, Sosyolojiye Giriş, Ankara, Anı Yayınları, 2002, s. 42; Şaban Ali Düzgün, Din, Birey
ve Toplum, s. 66
Peter L. Berger, Dinin Sosyal Gerçekliği, Çev.: Ali Coşkun, İstanbul, İnsan Yayınları, 1993, s. 29;
Henri Bergson, Ahlâk ile Dinin İki Kaynağı, Çev.: Mehmet Karasan, Ankara, M.E.B. Yayınları,
1962, s. 254
239
itaate meyletmektedir. 2054 Din, doğal ve sosyal bir gerçekliktir; toplumla içiçe
geçmektedir. 2055 Ataların üstün olduğu düşüncesi, geleneği sürekli bir miras haline
getirmektedir. 2056 Kuran-ı Kerim; gelenekleri taklit ve atalara itaat konusunda
inceleme ve araştırma yapılmasını, akıl ve irade sahibi insanın ilahi bilgi ile
desteklendiği halde delilsiz ve bilinçsiz bir şekilde geleneğe ve atalara uymasının
yanlış olduğunu haber vermektedir. 2057 Yaratıcıyla bağı doğru kurulan itaat faydalı
olmaktadır; geçmiş insanların bilgi ve davranışlarına körü körüne bağlılık insanı
topluma yakınlaştırsa da yaratıcısından uzaklaştırmaktadır.
Kurân-ı Kerim, insanların çoğunluğunun ölçü olmadığını,2058 akıl ve fıtrat ile
uyumlu ilahi öğretilerin insana rehberlik edeceğini ve huzur vereceğini haber
vermektedir. “Allah meleklere şöyle emreder: "Zulmedenleri, eşlerini ve Allah'ı
bırakıp da tapmakta olduklarını toplayın, onları cehennemin yoluna koyun ve onları
tutuklayın.
Çünkü
yardımlaşmıyorsunuz?"
onlar
sorguya
denir. Hayır,
çekileceklerdir.
onlar
Onlara,
bugün
"Ne
teslim
diye
olmuş
kimselerdir. Birbirlerine yönelip sorarlar (çekişirler). Şöyle derler: "Siz bize sağdan
gelirdiniz. Bize haktan yana görünürdünüz." Diğerleri de onlara şöyle derler: "Hayır,
siz zaten mü'min kimseler değildiniz." "Bizim, sizin üzerinizde hiçbir hakimiyetimiz
yoktu. Hatta siz azgın bir kavimdiniz." "Artık Rabbimizin sözü (azap) bizim
hakkımızda gerçekleşti. Biz onu mutlaka tadacağız." "Evet, biz sizi saptırdık. Çünkü
biz de sapkın kimselerdik." Artık onlar o gün azapta ortaktırlar. İşte biz suçlulara böyle
yaparız. Çünkü onlar, kendilerine, "Allah'tan başka hiçbir ilah yoktur" denildiği zaman
inanmayıp büyüklük taslıyorlardı. "Biz, deli bir şair için ilahlarımızı mı terk
edeceğiz?" diyorlardı. Hayır, öyle değil. O, hakkı getirmiş, (önceki) peygamberleri de
tasdik etmiştir. Şüphesiz siz mutlaka elem dolu azabı tadacaksınız. Siz ancak
işlediklerinizin karşılığı ile cezalandırılırsınız.
2059
ayetleri, aldatan ve aldanan
sapkınların karşılıklı mazeretlerinin geçerli olmadığını, özgür iradeyle yapılan
tercihlerden her iki grubun sorumlu olduğunu, teslimiyet ve itaatlerinin hesaba dahil
2054
2055
2056
2057
2058
2059
Gordon W. Allport, Birey ve Dini, Çev.: Bilal Sambur, Ankara, Elis Yayınları, 2004, s. 43-44
Yümni Sezen, Sosyoloji Açısından Din, İstanbul, M. Ü. İ. F. A. V. Yayınları, 2013, s. 78, 79, 84,
111, 112
Mustafa Armağan, Gelenek, s. 19
Lokman Suresi, 21; Zuhruf Suresi, 20-24; Enam Suresi, 116; Yusuf Suresi, 106
Enam Suresi, 116; Yusuf Suresi, 106
Saffat Suresi, 24-39
240
olduğunu haber vermektedir. Toplum, kendi varlığını ve uygulamalarını devam
ettirmek için insanların kurallara uymasını ve her yönden kendisine benzemesini
isteyebilmektedir. 2060 Geleneği ve istikrarı savunan egemen ve elit sınıflar, kendi
çıkarları için kayıtsız şartsız teslimiyet isteyebilmektedir. 2061 İnsan, içinde yaşadığı
toplumun geleneklerinden etkilenmekte; örfler, duygu, düşünce ve davranışları
şekillendirmektedir.2062 Geleneğin hakim olduğu toplumlarda birey, aklını, iradesini
ve sorumluluklarını üstlere havale ettiğinden, kaygısız, konforlu ve güven içerisinde
yaşayabilmektedir.2063
“Şüphesiz Allah kâfirlere lanet
etmiş ve
onlara alevli bir
ateş
hazırlamıştır. Onlar, orada ebedi olarak kalacaklardır. Hiçbir dost, hiçbir yardımcı
bulamayacaklardır. Yüzlerinin ateşte bir yandan bir yana döndürüleceği gün, "Keşke
Allah'a ve Resül'e itaat edeydik" diyecekler. Yine şöyle diyecekler: "Ey Rabbimiz! Biz
önderlerimize ve büyüklerimize itaat ettik de bizi yoldan saptırdılar." "Ey Rabbimiz!
Onlara iki kat azap ver ve onları büyük bir lanete uğrat.",2064 “Kim, Allah'a karşı yalan
uyduran veya onun âyetlerini yalanlayanlardan daha zalimdir? İşte onlara kitaptan
(kendileri için yazılmış ömür ve rızıklardan) payları erişir. Sonunda kendilerine melek
elçilerimiz, canlarını almak için geldiğinde, "Hani Allah'ı bırakıp tapınmakta
olduğunuz şeyler nerede?" derler. Onlar da, "Bizi yüzüstü bırakıp kayboldular" derler
ve kâfir olduklarına dair kendi aleyhlerine şahitlik ederler. Allah şöyle der: "Sizden
önce gelip geçmiş cin ve insan toplulukları ile birlikte ateşe girin." Her topluluk
(arkasından gidip sapıklığa düştüğü) yoldaşına lanet eder. Nihayet hepsi orada
toplandığı zaman peşlerinden gidenler, kendilerine öncülük edenler için, "Ey
Rabbimiz! Şunlar bizi saptırdılar. Onlara bir kat daha ateş azabı ver" derler. Allah der
ki: "Her biriniz için bir kat daha fazla azap vardır. Fakat bilmiyorsunuz." Öncekiler
sonrakilere, "Sizin bize karşı bir üstünlüğünüz yoktur. Artık kazanmış olduğunuz
şeylere karşılık, azabı tadın" derler. Âyetlerimizi yalanlayanlar ve o âyetlere uymayı
kibirlerine yediremeyenler var ya, onlara göklerin kapıları açılmaz. Onlar, deve iğne
2060
2061
2062
2063
2064
İbrahim Yıldız, “Kur’ân-ı Kerîm’de Atalar Geleneği ve İnanca Etkisi”, Kahramanmaraş Sütçü
İmam Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, C.: 13, S.: 26, 2015, s. 180-181
İlhami Güler, “Tarih ve Tarih-Dışı Arasında Gelenek”, Muhafazakar Düşünce Dergisi, C.: 1, S.:
3, 2005, s. 129-130
Ruth Benedict, Kültür Örüntüleri, Çev.: Mustafa Topal, Ankara, Öteki Yayınları, 1998, s. 24-25
Ayhan Öz, a.g.e., s. 121
Ahzab Suresi, 64-68
241
deliğinden geçinceye kadar cennete de giremezler! Biz suçluları işte böyle
cezalandırırız. Onlar için cehennem ateşinden döşek, üstlerinde de cehennem
ateşinden örtüler var. İşte biz zalimleri böyle cezalandırırız.”, 2065 “Bütün insanları
kendi önderleriyle birlikte çağıracağımız günü hatırla. (O gün) her kime kitabı
sağından verilirse işte onlar kitaplarını okurlar ve kıl kadar haksızlığa
uğratılmazlar. Kim bu dünyada körlük ettiyse ahirette de kördür, yolunu daha da
şaşırmıştır. Onlar, sana vahyettiğimizden başkasını bize karşı uydurman için az kalsın
seni ondan şaşırtacaklardı. (Eğer böyle yapabilselerdi) işte o zaman seni dost
edinirlerdi. Eğer biz sana sebat vermiş olmasaydık az kalsın onlara biraz
meyledecektin. İşte o zaman sana, hayatın da, ölümün de katmerli acılarını tattırırdık.
Sonra bize karşı kendine hiçbir yardımcı bulamazdın.”2066 Ayetler; sorumluluklarını
ve günahlarını başkalarına yüklemek isteyenlerin, ilahi iradeyi, kitap ve elçinin
açıklamalarını yok sayanların, hevasına tabi olup hesabı unutanların, kibir, haset ve
bilinçsiz/delilsiz itaatleri nedeniyle doğru yoldan sapanların, hak yerine batıla
uyanların, aklını ve bilgilerini kullanmayanların, cezadan kurtulamayacağını haber
vermektedir. Herkes kendi yaptığının hesabını vermekte, kimse başkasının suçunu ve
sorumluluğunu üstlenmemektedir. İtaat doğru anlaşılmadığında, kime nasıl itaat
edileceği doğru kaynaktan öğrenilmediğinde insan hataya düşebilmektedir.
Kurân-ı Kerim, geleneğin bilinçsiz bir şekilde savunulmasına ve körü körüne
ona tabi olunmasına karşı çıkmakta; insanlara düşünmelerini ve bilgilerinin kaynağını
gözden geçirmelerini emretmektedir. 2067 Beşeri boyutta sosyal doğrular; zamana,
topluma ve hatta kişiye göre değişebilmektedir. 2068 Yaratıcının muradı, kitap ve
peygamberler aracılığıyla insanlara ulaştırılmıştır. Vahiy ve sonradan oluşan kültür
arasında fark bulunabileceğinden, bunlar arasında ayrım yapılması gerekmektedir.2069
Geleneği kutsayan topluluklardaki örf ve âdetlerin doğruluğu ve kuvveti, kaynağının
meçhullüğü ve tarihselliğiyle doğru orantılıdır; tarih ne kadar eski ve bilinmez ise
gelenekler o kadar itibar görmektedir. 2070 İnsanların çoğunun yanlış yapmayacağı,
“hata olsaydı tarihsel süreçte düzeltilirdi” anlayışına dayanan gelenekselcilik, bilginin
2065
2066
2067
2068
2069
2070
Araf Suresi, 37-41
İsra Suresi, 71-75
Bakara Suresi, 170; Maide Suresi, 104; Kehf Suresi, 5
Yusuf İmamoğlu, Niçin İslam, İstanbul, Mana Yayınları, 2008, s. 132
Şaban Ali Düzgün, Çağdaş Dünyada Din ve Dindarlar, Ankara, Lotus Yayınları, 2012, s. 25
Erol Güngör, Kültür Değişmesi ve Milliyetçilik, s. 90
242
tecrübe edildiği zannıyla vahyi veya doğru bilgiyi kabule yanaşmamaktadır; onlara
göre vahiy henüz tecrübe edilmemiş bilgi seviyesindedir.2071 “İnsanlar arasında, hiçbir
bilgisi, yol göstericisi ve aydınlatıcı bir kitabı olmadan Allah hakkında tartışıp duranlar
vardır.” 2072 ayeti, insanlara verilen akıl ve ilahi bilgi ile düşünmenin ve doğruya
ulaşmanın mümkün olduğu hatırlatılmaktadır. Kuran-ı Kerim, kendilerini aklamak
için atalarına ve hatta yaratıcıya sorumluluklarını havale eden gelenekçileri
eleştirmektedir.2073
İslamiyet, duygu ve davranışlarda mutedil olmayı öğütlemektedir. Müslüman,
değer yargılarını ilahi ilkelere göre belirlemektedir. Yahudi ve Hristiyanların, haham
ve papazlarını rab edinmeleri, onlara haddinden fazla değer vermesi ve sevgi
göstermesinden kaynaklanmaktadır; onlar, dini liderlerinin her dediğini körü körüne
rablerinin isteğini önemsemeden kabul ederek uyguladığından, onları ilah seviyesine
yükseltmiş olmaktadır. 2074 Âdetlere ve atalara körü körüne bağlılıkta, sorumluluğu
devretme, kendini üstün görme düşünce ve duygusu ön plandadır. 2075 Hakikat
karşısında atalarının yanılmaz olduğunun kabulü, insanın kendi zannı ve aldanmasıdır.
Akıl ve iradesiyle mahlukat içerisinde saygın bir yer edinen insan, doğruluğunu
araştırmadan mutlak bir itaatle ataların geleneğine tabi olduğunda, üstünlüğünü
kaybetmekte, hüsrana uğramaktadır. Bilinç ve ölçü olmadan geleneğe tabi olmak,
insanı Allah’a itaatten uzaklaştırmakta ve rabbe kulluğu zorlaştırmaktadır.
2. 11. İtaatin Geçerlilik Şartları
Her sistemin bir kuralı olduğu gibi, hayat hakkında en kapsamlı bakış açısına
sahip dinlerin ve özellikle İslamiyet’in insana ve kâinata ilişkin değer yüklemeleri ve
hükümleri bulunmaktadır. Sınırlar ve ölçüler aşıldığında, kurumsal bir yapıdan ve
birliktelikten bahsetmek mümkün olmamaktadır. İnsanı muhatap alarak vahyedilen
2071
2072
2073
2074
2075
Enbiya Suresi, 24; Neml Suresi, 64; Ahkaf Suresi, 4; İbrahim Yıldız, “Kur’an’a Göre İnsanların
Yanılgıları”, s. 152
Lokman Suresi, 20
Zuhruf Suresi, 20-21
Tövbe Suresi, 31
Nadim Macit, a.g.e., s. 265
243
kitaplar, peygamberlerin hayatlarıyla birlikte, insanlığa hidayet kaynağı olarak
sunulmaktadır. Allah’a mutlak itaat; iman, salih amel ve ihlası gerektirmektedir.
2. 11. 1. İman
İman; emin olmak, bir şeye şüphe etmeksizin inanmak demektir.2076 Istılahta
iman, Allah’ı, Hz. Muhammed’i ve O’na vahyedilenleri kalp ile tasdik etmek ve dil ile
söylemektir. 2077 İman kelimesi, emanet ve emniyet ile aynı kökten gelmekte ve
içerikleri örtüşmektedir. Allah’a itaat, iman ile başlamaktadır. İnsanın en önemli
sorumluluğu, rabbini bilmesi ve O’na inanmasıdır. Akıl ve irade sahibi insana, imhitan
hikmetine uygun olarak, iman ve inkar imkanı verilmiş olsa da Allah iman ve itaatten
hoşlanmaktadır. 2078 İman olmaksızın, Allah’ın rızasına uygun iş yapılamamaktadır.
Amellere değer katan imandır; inkar edenler güzel işler yapsa da ahirette bunun
onlardan kabul edilmeyeceği haber verilmektedir.2079 İslamiyet; iman, salih amel ve
ihlas ile bireye şahsiyet kazandırmaktadır. Kurân-ı Kerim, en üstün insanı takva
ölçüsüyle belirlemektedir;2080 takvanın başlangıcı iman, zirvesi ihlas ile yapılan salih
amellerdir. İman hakkında detaylı bilgi, bu çalışmanın itaati kolaylaştıran faktörler
bahsinde yer alan iman başlığında açıklanmıştır.
2. 11. 2. Salih Amel
İmanın göstergesi salih amellerdir. Salih amel; iman ettikten sonra Allah’ın
emrine uygun olarak halis bir niyetle yapılan doğru işlerdir. İman ile onun hayata
yansıyan tezahürleri, tasdiki ve tahakkuku olan ameller arasında kuvvetli bir bağ
bulunmaktadır. 2081 İnsanlar, inanmak ve yaşamakla mükellef tutulmakta; salt iman
2076
2077
2078
2079
2080
2081
Ragıb, a.g.e., s. 35-36; Ezheri, a.g.e., s. 117; Cevheri, a.g.e., s. 2071; Zebidi, a.g.e., s. 124-126
Şerafettin Gölcük-Süleyman Toprak, Kelam, Konya, Selçuk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi
Yayınları, 1988, s. 87-89; Murat Sülün, İman-Amel İlişkisi, İstanbul, Ekin Yayınları, 2000, s. 65122
Zümer Suresi, 7
Maide Suresi, 5; Araf Suresi, 147; Ahzab Suresi, 19
Hücürat Suresi, 13
Abdurrahman Kurt, İslam’ın İlk Döneminde İmanın Toplumsal Yansıması, s. 33
244
yeterli görülmemektedir.
2082
“İnsanlar, "İnandık" demekle imtihan edilmeden
bırakılacaklarını mı zannederler.” 2083 Varlık dünyasında, iradesini kullanma yetisi
bulunan, idrak, sorumluluk ve emanet verilmiş tek varlık insandır.
2084
Hz.
Peygamberin tüm günahları bağışlandığı halde ibadetlere düşkün olması, şükreden bir
kul olma gayretiyle açıklanmıştır.2085 İman, sevgiyi; sevgi de itaati gerektirmektedir;
aksi halde bu tasdik iddiadan öteye geçememektedir.2086 Zorlamayla kabul edilen bir
inancın değeri olmadığı gibi, 2087 sevgi ve gönül rızası olmadan itaat de anlamsız
olmaktadır. Din; sadece soyut bir inançla yetinmemekte, pratikte görünmek
istemektedir.
2088
“İnancı idrak edilebilir ve yaşanabilir bir hayat biçimine
dönüştürmediğimiz müddetçe iman da hayat da eksik kalır.”2089 Salih amel hakkında
detaylı bilgi, bu çalışmanın itaati kolaylaştıran faktörler bahsinde yer alan salih amel
başlığında açıklanmıştır.
2. 11. 3. İhlas
İhlas, dinin özüdür. Kurân-ı Kerim, ibadette ve kullukta samimiyeti
emretmektedir. İman ve itaatlerin kabulü, ihlas ile yapılmasına bağlıdır. Şirk ve
riyadan uzak, Allah’ın emri gereği ve emre uygun şekilde, O’nun rızasını kazanmak
için yapılanlar ahirette mükafata konu olmaktadır. “İhlas kendini Allah’a isbat etmek,
nifak kendini insanlara isbat etmektir.”2090 Dinde ihlasla yapılan az amel, samimiyet
olmadan yapılan çok işten hayırlı sayılmaktadır. Kulluk ve sevgi birbirini
tamamlamakta, sevgisiz kulluk, ibadetsiz sevgi olmamaktadır.2091 “Din samimiyettir”,
“Kim için?” diye sorulması üzerine, “Allah için, O’nun kitabı için ve O’nun elçisi için,
Müslümanların yöneticileri ve onların umumu için” 2092 hadisi, insanın İslam ile
2082
2083
2084
2085
2086
2087
2088
2089
2090
2091
2092
Rad Suresi, 16; Ankebut Suresi, 2, 61, 63; Lokman Suresi, 25; Zümer Suresi, 38; Zuhruf Suresi, 87
Ankebut Suresi, 2
Enbiya Suresi, 23; Zuhruf Suresi, 44; Selçuk Kütük, a.g.e., s. 13
Buhari, Tefsir-ü Sure, 2; Müslim, Münafikin, 81
Nisa Suresi, 60, 65
Bakara Suresi, 256
Lord Nortbourne, Modern Dünyada Din, Çev.: Şehabettin Yalçın, İstanbul, İnsan Yayınları, 1995,
s. 13
İbrahim Kalın, a.g.e., s. 144
Mustafa İslamoğlu, Kurân Neslinin İnşası İçin Pasif İyiden Aktif İyiye, s. 132
Nadim Macit, a.g.e., s. 450
Buhari, İman, 42; Müslim, İman, 95; Ebu Davud, Edep, 59
245
kazanımlarına içtenlikle sahip çıkmasını öğütlemektedir. Gösteriş için yapılan işlerin
Allah katında hiçbir değeri bulunmamaktadır. İnsan, kendisini rabbine beğendirmeye
çalıştığında olgunlaşmakta, ilahi rızaya uygun eylemlere yönelmektedir. İhlas
hakkında detaylı bilgi, bu çalışmanın itaat kültürü ve unsurları bahsinde yer alan niyet
ve ihlas başlığında açıklanmıştır.
2. 12. İtaatin Dünyevi Sonuçları
Allah’a ibadet, kulluk bilinci ve ihlas ile yapılmaktadır. Müslüman, rabbinin
rızasını kazanmak için yaptığı işlerden dünyevi bir kazanç beklememektedir. İlahi
rızanın dışındaki her beklenti, İslamiyet’te riya olarak değerlendirilmekte; riya, küçük
şirk kabul edilmektedir. 2093 İnanan, dünyevi kazançlarını düşünmeden salih amel
yaptığında, ilahi rahmet ile dünya hayatına ait bir takım kazanımlar da tahakkuk
etmektedir. Salih amelde asıl olan, Allah’ın rızası ve ahiret kazançları olmakla birlikte
itaatin dünyavi sonuçları; düzen, disiplin, güven ve huzur olarak gerçekleşmektedir.
2. 12. 1. Düzen
İnsan için ideal olan, istikrarlı bir hayat yaşamaktır; kişi belirsizlik içinde rahat
edememektedir. 2094 Bir arada yaşama zorunluluğu diğer canlılar için olduğu kadar
insan için de zaruridir;2095 canlılar, içgüdüsel olarak önderin otoritesi altında yaşamayı
tercih etmektedir.2096 Sosyal bir varlık olan insan2097 için ictimai hayat, tercihten öte
doğal bir zorunluluktur. 2098 Din; bireyin hayatını şekillendirdiği, disipline ederek
düzen sağladığı gibi; toplum içerisindeki bütünlüğü sağlamaya da katkı
2093
2094
2095
2096
2097
2098
Müslim, Zühd, 46; Tirmizi, Hudut, 24; İbni Mace, Fiten, 16
Osman Özkul, Kültür ve Küreselleşme Kültür Sosyolojisine Giriş, İstanbul, Açılım Kitap, 2008,
s. 55; Muhammed Kutub, İnsan Psikoljisi Üzerine Etüdler, s. 104
Ayhan Öz, a.g.e., s. 67
Gustave Le Bon, Kitleler Psikolojisi, s. 106
Hucurat Suresi, 13; Gürbüz Deniz, a.g.e., s. 13-14; Mehmet Şanver, Kurân’da Tebliğ ve Eğitim
Psikolojisi, İstanbul, Pınar Yayınları, 2001, s. 63; Ejder Okumuş, a.g.e., s. 64; Mehmet Bahçekapılı,
“Biyopsikososyal Açıdan Dinin Engellilik ve Farklı Sağlık Problemleri Üzerindeki Etkisi”,
Türkiye Din Eğitimi Araştırmaları Dergisi, S.: 1, 2016, s. 37
Ebu Zeyd Abdurrahman b. Muhammed b. Haldun, a.g.e., s. 125
246
sunmaktadır.2099 Toplumdaki düzensizliğe karşı din, bütünleştirme işleviyle düzen ve
motivasyon
sağlamaktadır.
2100
Toplum
düzenindeki
her
bozukluk,
bireyi
etkilemektedir. 2101 Adalet ve hakkaniyet gibi sağlam temellere dayalı olmayan
toplumlar dağılmakta, etkileri uzun sürmemektedir.2102 Hakikate bağlı bir yaşam tercih
edildiğinde düzeni pekiştiren din, toplum hidayetten ayrıldığında sapkınlarla doğal bir
çatışma
yaşamaktadır.
İnsanlara,
doğru
yolu
göstermek üzere
gönderilen
peygamberler, hak yoldan uzaklaşmış olanlar tarafından düzeni bozmakla itham
edilmiştir. İslamiyet; tevhit, 2103 adalet, 2104 hoşgörü 2105 ve kardeşlik 2106 değerleriyle
insanları hayırda birleştirmekte; iyiliği emredip kötülükten sakındırmasıyla da düzeni
muhafaza etmektedir.2107
Emile Durkheim’e göre, düzenleyicilik ve bütünleştiricilik, dinlerin iki önemli
özelliğidir. 2108 Dinlerin, toplumsal organizasyon işlevleri bulunmaktadır, bireyin
benzer duygu ve düşüncelere sahip insanlarla aidiyet hissi yaşaması bu fonksiyonun
tezahürüdür; dinin, toplumun yapısını korumak ve devam ettirmek gibi işlevleri,
sosyal durumu ve düzeni muhafaza etme anlamı taşımaktadır. 2109 Barış ve huzur
içerisindeki toplumun kültürü gelişmekte, zenginleşmektedir.
2110
Toplumların
gelişiminde dinin birleştirici rolü etkili olmaktadır. Kültür ve sosyalleşme olarak
tanımlanabilecek olan dinin toplumu yapılandırması, eski insan topluluklarından
günümüze kadar devam edegelmektedir.2111 Dinin, gruba kimlik kazandırmak, kültürü
aktarmak ve devam ettirmek, sosyal kontrolü sağlamak gibi toplumu düzenleme
görevleri bulunmakta;2112 dinler, bireyin ve toplumun kendini tanıma ve tanıtma aracı
2099
2100
2101
2102
2103
2104
2105
2106
2107
2108
2109
2110
2111
2112
Ayhan Öz, a.g.e., s. 83
Yümni Sezen, Sosyoloji Açısından Din, İstanbul, İFAV Yayınları, 1988, s. 38
Muhammed Kutub, İnsan Psikoljisi Üzerine Etüdler, s. 385
R. M. Maclver, H. Page Charles, Cemiyet, Çev.: Amiran Kurtkan, İstanbul, M.E.B. Yayınları,
1971, s. 38-39
Bakara Suresi, 163; Nisa Suresi, 87
Ali İmran Suresi, 21; Nisa Suresi, 58
Bakara Suresi, 109; Nur Suresi, 22
Nisa Suresi, 1; Araf Suresi, 189
Ömer Aslan, Kur’ân ve Hoşgörü, Ankara, İlahiyat Yayınları, 2005, s. 13
Mustafa Köylü, “Ruh Sağlığı ve Din Eğitimi”, Din Eğitiminde Çağdaş Konular, Ed.: Mustafa
Köylü, 2. Bsk., İstanbul, DEM Yayınları, 2014, s. 306
Ejder Okumuş, a.g.e., s. 75-76; Peter L. Berger, Kutsal Şemsiye-Dinin Sosyolojik Teorisinin Ana
Unsurları, Çev.: Ali Coşkun, İstanbul, Rağbet Yayınları, 2015, s. 88, 108; Sulhi Dönmezer,
Toplumbilim, Çev.: Ünsal Oskay, İstanbul, Beta Yayınları, 1984, s. 341
İbrahim Agâh Çubukçu, Milli Kültür Unsurlarımız Üzerinde Genel Görüşler, Ankara, Atatürk
Kültür Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Atatürk Kültür Merkezi Yayınları, 1990, s. 73
Muhammed Hamidullah, İslam’a Giriş, s. 75
Yümni Sezen, Kültür ve Din Türk-İslam Örneği, İstanbul, İz yayıncılık, 2015, s. 24
247
olmakta; 2113 din ve kültür arasında farklı seviyelerde etkileşim yaşanmaktadır. 2114
İslamiyet’in bireyden istekleri olduğu gibi, toplumdan ve otoriteden de talepleri
bulunmaktadır. 2115 Din; toplumsal yapıyı ve etkilerini geçici ve yüzeysel olarak
etkilememekte; sürekli ve köklü bir şekilde değiştirmektedir.2116 Değişim, evrensel bir
fenomen olarak devam eden ve kaçınılmaz bir olgudur; toplumlar da değişimden
vâreste değildir.2117
“İslam düşünce geleneğinde varlık tasavvuru bölünmüş ve parçalanmış bir tablo arz
etmez. Var olmak ile bilmek, düşünmek ile erdemli olmak, varlıklar üzerinde tasarruf sahibi
olmak ile sorumluluk üstlenmek iç içe geçmiş süreçlerdir.”2118
“Her şey, her şeyi etkiler.”2119 İnsan sosyal bir varlıktır;2120 hayat, ilişkiler ile
bağlantılı olarak devam etmektedir.2121 Şüphesiz kâinatta hak ve hikmet ile oluşturulan
ve devam eden mükemmel düzen,2122 rabbine kulluk yapmak üzere yaratılan insana
hizmet etmektedir.2123 İnsanın ve evrenin yaratılış gayesi ve hikmeti, düzenin ve planlı
yaşamın teminatıdır. 2124 Kâinatta düzeni sağlayan ilahi bir tertip ve hiyerarşi
bulunmakta; 2125 insan, halifelik misyonuyla bu düzeni devam ettirme mesuliyeti
2113
2114
2115
2116
2117
2118
2119
2120
2121
2122
2123
2124
2125
Baykan Sezer, Toplum Farklılaşmaları ve Din Olayı, İstanbul, İstanbul Üniversitesi Edebiyat
Fakültesi Yayınları, 1981, s. 32
Bhikhu Parekh, Çokkültürlülüğü Yeniden Düşünmek, Çev.: Bilge Tanrıseven, Ankara, Phonix
Yayınları, 2002, s. 189
Muhammed Hamidullah, İslam’a Giriş, s. 86-87
Ünver Günay, Din Sosyolojisi, İstanbul, İnsan Yayınları, 1988, s. 328-329; Tom B. Bottomore,
Toplumbilim, s. 313
Barlas Tolan, Toplum Bilimlerine Giriş, Ankara, Adım Yayınları, 1991, s. 279; Ejder Okumuş,
Toplumsal Değişme ve Din, s. 20-21; Mümtaz Turhan, Kültür Değişmeleri, İstanbul, M. E. B.
Yayınları, 1969, s. 57
İbrahim Kalın, Barbar Modern Medeni: Medeniyet Üzerine Notlar, s. 167
Nurullah Altaş, “Küreselleşme, Çokkültürcülük ve Din Eğitimi”, Din Eğitiminde Çağdaş
Konular, Ed. Mustafa Köylü, 2. Bsk., İstanbul, DEM Yayınları, 2014, s. 34
Hucurat Suresi, 13; Mehmet Bahçekapılı, “Biyopsikososyal Açıdan Dinin Engellilik ve Farklı
Sağlık Problemleri Üzerindeki Etkisi”, Türkiye Din Eğitimi Araştırmaları Dergisi, S.: 1, 2016,
s. 37
Şaban Ali Düzgün, Sarp Yokuşun Eteğinde İnsan, Ankara, Lotus Yayınları, 2012, s. 10
Hicr Suresi, 85; Furkan Suresi, 2; Yasin Suresi, 39, 42; Zuhruf Suresi, 11; Ahkaf Suresi, 3; Kamer
Suresi, 49; Müminun Suresi, 18; Talak Suresi, 3; Mustafa Aydın, Moderniteye Dışarıdan
Bakmak, s. 47; İlhami Güler, İman Ahlâk İlişkisi, Ankara, Ankara Okulu Yayınları, 2003, s. 31
Bakara Suresi, 22, 29; Enam Suresi, 99; Araf Suresi, 10, 26; Yunus Suresi, 5; Zuhruf Suresi, 1014; Mülk Suresi, 15; Nebe Suresi, 6-16; Abese Suresi, 23-32
Aydın Topaloğlu, a.g.e., s. 133-134
Muhammed Gazali, Hakikat Bilgisine Yükseliş (Me’aricü’l-Kuds), İstanbul, İnsan Yayınları,
1995, s. 127
248
taşımaktadır. Yönetici ve kurallar, toplumsal karmaşayı önlemeye ve gidermeye
yardımcı olmaktadır.2126
Yaratıcıya isnad edildiğinde anlam bulan ve iyi olan kâinat, insana
bırakıldığında ifsad edilmektedir. 2127 İnsan ve kâinatın mahiyeti anlaşılamadığında
fıtrat bozulmakta; 2128 dünyaya tahakküm, keyfiyet ve zorbalık hakim olmakta; 2129
materyalizmin etkisiyle insan diğerini ve değerini düşürmektedir.
2130
İnsanın
doğasında bağımlılık temayülü bulunmaktadır;2131 bağlandığı ve tabi olduğu fikir ve
duygularıyla hayatı anlamlı yaşamak2132 ve o düzende huzur bulmak istemektedir.2133
Bağımlılık ve hürriyet arasında çok hassas bir denge bulunmaktadır; insan, ilahi
öğretilerle sınırları çizildiğinde huzur ve ve denge sağlayabilmektedir. 2134 Kurân-ı
Kerim, bireysel huzur ve kurtuluş reçetesi sunduğu gibi, toplumsal boyutta sosyoekonomik adil bir düzeni de emretmektedir.2135 Tevhid inancı, Allah’ın vahdaniyetini
ifade ettiği gibi inananların birlikteliğini de emretmektedir. 2136 Allah’ın isimleri,
yaratıcının varlığını ispat etmekten öte, hayata müdahil olduğunu ispat eder
niteliktedir.2137 İnsanı aldatan en büyük etken, Allah’ın yanlış tasavvurudur. “Allah,
birbiriyle çekişen ortak sahipleri bulunan bir (köle) adam ile, yalnızca bir kişiye ait
olan bir (köle) adamı örnek verdi. Bu iki adamın durumu hiç bir olur mu? Hamd
Allah'a mahsustur. Hayır, onların çoğu bilmiyorlar.” 2138 Toplumda söz sahibi olan
yönetici, zengin ve makam sahiplerinin ekonomik ve sosyal düzendeki menfaatlerinin
zarar göreceği, düzenin bozulacağı endişesi, hakkı bildiği ve itiraf ettiği halde ona
2126
2127
2128
2129
2130
2131
2132
2133
2134
2135
2136
2137
2138
Ayhan Öz, a.g.e., s. 205
Jean Jacques Rousseau, Emile, Çev.: Yaşar Avunç, İstanbul, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları,
2011, s. 5
Alexis Carrel, Bilinmeyen İnsan, Çev.: Masuh Baydar, İstanbul, Semih Lütfi Kitabevi, 1959, s. 34
Friedrich Schiller, Bir Eğitim Ülküsü Olarak Ruh Yüceliği, Çev.: Ahmet Aydoğan, İstanbul, Say
Yayınları, 2010, s. 19
Mehmet Kaplan, Nesillerin Ruhu, İstanbul, Dergah Yayınları, 2010, s. 86
Mustafa İslamoğlu, İman İnsanın Saadeti, s. 107; Fazlurrahman, Ana Konularıyla Kurân, s. 31
Selam Yusufoğlu, Süheyla Yalçınkaya, Kur'an ve Sünnet Işığında Çocuk Terbiyesinin Şifreleri,
İstanbul, Yılmaz Basın Yayınları, 2011, s. 18-19; M. Sait Şimşek, Kurân’ın Ana Konuları, s. 225226; Muhammed Abduh, Tevhid, Çev.: Sabri Hizmetli, Ankara, Fecr Yayınları, 1986, s. 116
Muhammed Kutub, İnsan Psikoljisi Üzerine Etüdler, s. 159-161; Selçuk Kütük, a.g.e., s. 141
Muhammed Kutub, İnsan Psikoljisi Üzerine Etüdler, s. 370-373
Haşr Suresi, 7; Mearic Suresi, 24-25; Hud Suresi, 87; Fecr Suresi, 25-20; Nisa Suresi, 135;
Fazlurrahman, Ana Konularıyla Kurân, s. 79
Selahattin Parladır, “Toplum Yapısında Bütünlük Sağlanması Bakımından Kültürel ve Dini
Değerlerin Önemi”, Din Öğretimi Dergisi, S.: 12-13, 1987, s. 28; Mustafa Erdem, İslam ve Milli
Bütünlük, Tartışılan Değerler Açısından Türkiye, Ankara, TDV Yayınları, 1996, s. 232
Mustafa İslamoğlu, Alemlerin Rabbi Allah (c.c.) Bilmek-Tanımak-Anlamak, s. 54-55
Zümer Suresi, 29
249
yanaşmalarına müsaade etmemekte, çıkarları ağır basmaktadır. 2139 Batıl düzene tek
başına da olsa karşı duranlar, hak ve hakikatin yanında saf tutanlar akılsızlıkla itham
edilmekte, her türlü baskıya maruz kalabilmektedir.2140
Kurân-ı Kerim’de toplumdan, yöneticiler (mele’) ve yönetilenler (müstazaf)
olarak bahsedilmektedir. Aralarındaki fikir birliğiyle öne çıkan, gönüllerde saygınlık
uyandıran topluluk anlamındaki mele’, 2141 toplumun önde gelenleri, yöneticileri,
zenginleri, nüfuz sahiplerini temsil etmekte;2142 şımarıklık ve mutlak yetkinlik haliyle
büyüklük taslamaları, halkı olumsuz etkilemeye çalışmaları, hak sözcülerine önyargılı
davranmaları ve onları dışlamaları nedeniyle Kurân-ı Kerim’de eleştirilmektedir.2143
Düzen sahipleri, dünya nimetleri vaadi, baskı ve tehdit ile otoritelerine itaat edilmesini
istemektedir.2144 “İnkâr edenler iman edenlere, ‘Yolumuza uyun da sizin günahlarınızı
biz yüklenelim’ derler. Hâlbuki onların günahlarından hiçbir şey yüklenecek
değillerdir. Şüphesiz onlar kesinlikle yalancılardır.” 2145 Hak ve hakikate, bilgiye
dayanmayan delil ve akıl yürütmeler, bilinçsizce kabul edildiğinde ve uygulamaya
konulduğunda, batıl ve zulmün devamına kapı aralanmış olmakta; insan, yaratıcıya
itaatten uzaklaşmaktadır.
Hakka ve hakikate aykırı kurgulanmış olan sistemler, zulüm ve düzensizlik
üzerine bina edilmiştir ve yıkılmaya mahkumdur.2146 Toplumun değerlerine yabancı
olanlar, toplumdan uzaklaşmaktadır.2147 Modern çağda din, toplumsal düzeni sağlama
aracı olarak vicdani bir öğretiye indirgenmekte, hayatı anlamlı hale getiren bir değer
olarak kabul edilmemektedir. 2148 Dini açıklamalar, hayatın meseleleri hakkında
2139
2140
2141
2142
2143
2144
2145
2146
2147
2148
Yunus Suresi, 78; Hud Suresi, 87; Kasas Suresi, 57; Neşet Çağatay, İslâm Öncesi Arap Tarihi ve
Cahiliye Çağı, Ankara, Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Yayınları, 1957, s. 142; İbrahim
Yıldız, “Kur’ân-ı Kerîm’de Atalar Geleneği ve İnanca Etkisi”, s. 197; Ahmet Baydar, Kur’an
Açısından Korku ve Büyü, İstanbul, Beyan Yayınları, 1999, s. 16; Ramazan Altıntaş, Kurân’da
Hidayet ve Dalalet, s. 187
Araf Suresi, 66, Hud Suresi, 27, 91; Sad Suresi, 62; Nermi Uygur, Kuram-Eylem Bağlamı,
İstanbul, Yapı Kredi Yayınları, 1996, s. 61-62
Ragıb, a.g.e., s. 473
Bakara Suresi, 246; Araf Suresi, 60, 75, 88, 103, 127; Hud Suresi, 27, 38, 97; Yusuf Suresi, 43;
Şuara Suresi, 34; Neml Suresi, 29, 32; Kasas Suresi, 20, 38; Sad Suresi, 6; Yunus Suresi, 75; Zuhruf
Suresi, 46
Bakara Suresi, 246; Araf Suresi, 66; Hud Suresi, 27; İbrahim Suresi, 21; Sebe Suresi, 31, 34; Mümin
Suresi, 26
Ahmet Önkal, Rasûlüllah’ın İslâm’a Davet Metodu, s. 101
Ankebut Suresi, 12
İsra Suresi, 81
Adem Akıncı, “İnsanın Anlam Arayışında Din Temeline Dayalı Ahlaki Değerler ve Ahlak Eğitimi”,
Tabula Rasa, Yıl: 4, S.: 12 (Eylül-Aralık), 2004, s. 25
İbrahim Kalın, a.g.e., s. 26
250
çözümlemeler içermektedir; inananlar, dinin emir ve yasaklarından hareketle
oluşturdukları duygu, düşünce ve davranış kalıplarını, bireysel ve toplumsal alanlarda
göstermek istemektedirler.2149 İslamiyet’te dünya ve aihiret, maddi ve manevi ayrımı
bulunmamakta; insan ve hayat bir bütün olarak değerlendirilmektedir.2150 Bireysel ve
toplumsal hükümleri ihtiva eden İslamiyet’te din ve hayat bir bütündür, birbirinden
ayrılmamaktadır. 2151 İslamiyet, bireyin ferdi yönünü ve toplumsal yönünü ihmal
etmemekte, birini diğerine feda etmemektedir; her ikisinin varlığını kabul etmekte,
değer vermekte, bütün olarak birbirlerini tamamlamalarını ve geliştirilmesini
istemektedir.2152
2. 12. 2. Disiplin
Evrensel dinlerde fert önemli olduğu kadar cemaat de önem arz etmektedir;2153
biri diğerini ikame etmektedir. İnsan dışındaki varlıkların zorunlu itaati neticesinde
kâinatta huzur ve düzen hakimdir; hayat için elverişli olan imkan ve ortam sünnetullah
ile devam etmektedir.2154 Kâinat, yaratanın belirlediği kanunlara itaat ile Müslüman
sayılmaktadır. Tüm mahlukat, kabul etsin veya etmesin, rabbini tanıma ve kulluk
vasfıyla yaratılmaktadır. 2155 Allah, yarattığı her mahluk için en uygun yaşam
koşullarını, o varlığın genetiğine kodlamaktadır.2156 Her şey insan için,2157 insan ise
2149
2150
2151
2152
2153
2154
2155
2156
2157
Jürgen Habermas, Bilgi ve İnsansal İlgiler, Çev.: Celal A. Kanat, İstanbul, Küyerel Yayınları,
1997, s. 27-29; Ejder Okumuş, a.g.e., s. 128
Hayati Hökelekli, Din Psikolojisine Giriş, s. 33
Ahmet Uğur, Osmanlı Siyaset-Nameleri, Kayseri, Erciyes Üniversitesi Yayınları, 1992, s. 18
Bakara Suresi, 201; Nisa Suresi, 134; Araf Suresi, 156; Kasas Suresi, 77; Gürbüz Deniz, a.g.e., s.
16; Muhammed Kutub, İnsan Psikoljisi Üzerine Etüdler, s. 172; Muhammed Hamidullah,
İslam’a Giriş, s. 79
Yümni Sezen, Sosyoloji Açısından Din, s. 42-44; Hans Freyer, Din Sosyolojisi, Çev.: Turgut
Kalpsüz, Ankara, Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Yayınları, 1964, s. 32-38; Baykan Sezer,
Toplum Farklılaşmaları ve Din Olayı, İstanbul, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi
Yayınları, 1981, s. 222-223
Seyyid Ebu’l Ala Mevdudi, İslam’a İlk Adım, s. 10-11; Mustafa Aydın, Moderniteye Dışarıdan
Bakmak, s. 47; Celaleddin Vatandaş, Yol Ayrımı, s. 187-193
Takıyyuddin Ebu’l-Abbas Ahmed b. Teymiyye el-Harrani, Kulluk, İstanbul, Pınar Yayınları, 2008,
s. 61
Celaleddin Vatandaş, Yol Ayrımı, s. 187
Bakara Suresi, 29; İbrahim Suresi, 32-34; İsra Suresi, 70; Nahl Suresi, 12, 14; Lokman Suresi, 20,
29; Casiye Suresi, 13; Hac Suresi, 36-37; Zuhruf Suresi, 15; Araf Suresi, 31, 54; Rad Suresi, 2;
Ankebut Suresi, 61; Fatır Suresi, 13; Zümer Suresi, 5; Kasas Suresi, 77; Neml Suresi, 86; Erdoğan
Pazarbaşı, Kurân ve Medeniyet, İstanbul, Pınar Yayınları, 1996, s. 107
251
Allah için yaratılmıştır.2158 Kâinatın yaratılması bir gayeye matuftur, boş ve amaçsız
değildir. 2159 Evrendeki varlıkların amacı, insanın hilafet misyonuna ve emanet
sorumluluğuna yardımcı olmaktadır. 2160 Namaz, vaktin disipline edilmesine; oruç,
nefsin arzu ve isteklerinin kontrol edilmesine; zekat, toplumda ekonomik dengenin
kurulmasına ve yardımlaşmanın süreklilik kazanmasına; hac, inananlar için istişare
zemini
hazırlamasına
ve
toplu
ibadetlerini
disipline
etmesine,
örnek
gösterilebilmektedir. İbadetler, belirli formlarla sınırlandılrılmadan hayatın geneline
yaygınlaştırıldığında ve ihsan şuuruyla ifa edildiğinde bireyin rabbiyle ilişkilerini
düzenlediği gibi diğer insanlara ve çevreye karşı sorumlulukların disipline edilmesine
yardımcı olmaktadır.2161 Ahiret hayatı, mükafat ve cezaya konu olduğundan, dünya
hayatının ve insanlararası ilişkilerin disipline edilmesine katkı sunmaktadır. Modern,
otonom ve özgür birey, ilahi öğretilerle kendini sınırlamanın irade ve tercihlere, çağın
ruhuna aykırı olduğunu düşünmekte olduğundan; Allah’a kul olmanın, nefsi ve süfli
değerlere kölelikten değerli olduğunu anlayamamakta, rabbine teslimiyet ve
adanmışlık gösterememektedir.2162
Alemdeki nizam ve gaye kadar, mevcut nimet ve güzellikler de insanı
düşünmeye ve imana yönlendirmektedir.2163 İnsanın yaratılmasıyla kâinat anlam ve
değer
kazanmaktadır.
sürdürülebilmekte;
2164
Hayat,
sünnetullaha
uygun
hareket
etmekle
mahlukat, her bakımdan Allah’a muhtaç haldedir.
2165
Sokrates’ten beri kabul edilen alemin gayeli ve birbiriyle ilintili oluşu düşüncesi;2166
nizamı alem ve ibda delili olarak İslam alimleri ve batılı teologlar tarafından Allah’ın
varlığına delil olarak kullanılmaktadır. 2167 Kâinat; ister istemez Allah’a itaat eder,
2158
2159
2160
2161
2162
2163
2164
2165
2166
2167
Zariyat Suresi, 56; Muhammed Gazali, Tevhid ve Ledün Risalesi, Çev.: Serkan Özburun, Yusuf
Özkan Özburun, İstanbul, Furkan Basın Yayın, 1995, s. 41
Sad Suresi, 27; Enbiya Suresi, 16; Ali İmran Suresi, 191; İbrahim Suresi, 19; Nahl Suresi, 3;
Ankebut Suresi, 44; Yunus Suresi, 5; Enam Suresi, 73; Casiye Suresi, 42; Tegabün Suresi, 3; Ahkaf
Suresi, 3; Rum Suresi, 8
Bedrettin Çetiner, Kurân-ı Kerim’de Mesuliyet (Kaynağı, Sınırları, Sonuçları), İstanbul, Ensar
Neşriyat, 2006, s. 54
Lütfi Şentürk, “İslamda İbadet Kavramı ve Namaz”, Diyanet İlmi Dergi, C.: 33, S.: 3, 1997, s. 20
İbrahim Kalın, a.g.e., s. 164-165
Mehmet S. Aydın, İslam’ın Evrenselliği, İstanbul, Ufuk Kitapları Yayınları, 2000, s. 126
Bakara Suresi, 255
Fatır Suresi, 15
İbrahim Kalın, Akıl ve Erdem: Türkiye’nin Toplumsal Muhayyilesi, s. 74-76
Bekir Topaloğlu, İslam Kelamcıları ve Filozoflarına Göre Allah’ın Varlığı, Ankara, Diyanet
İşleri Başkanlığı Yayınları, 1970, s. 57-57, 107-109; Mehmet Aydın, Din Felsefesi, İzmir, Dokuz
Eylül Üniversitesi Yayınları, 1987, s. 53-56
252
O’na borçlu ve muhtaçtır;2168 Allah, kâinata bir nizam koymuş, tüm mahlukata bir
görev vermiştir; 2169 hiçbir şey boşa yaratılmamıştır, canlı cansız her şey tam bir
teslimiyetle O’nun iradesine otomatik boyun eğmiştir ve her şey O’na bağımlıdır.2170
Allah’ın mülkünü kullanma yetkisi insana verilse de, bu yetki O’nun hükümleriyle
kayıtlıdır, sınırsız değildir.2171 Evren insana, insana evrene emanettir; insan rabbiyle
ilişkisini unutarak sorumsuz ve dengesiz bir şekilde tabiata yöneldiğinde denizde ve
karada fesat çıkmaktadır.2172 İnsan, kendi nefsiyle, diğer insanlarla ve doğa ile uyumlu
yaşamak durumundadır. İslamiyet; insanın kendisiyle, diğer insanlarla, çevresiyle ve
en önemlisi rabbiyle olan ilişkilerini düzenleyen ve disipline eden mükemmel bir
sistemdir.2173 Vahyin amacı, yaratıcının ispat edilmesinden daha çok, Allah inancına
göre insanın yaşam sürmesine rehberlik etmektir.2174 Birey, Allah’a itaat ile hayatını
disipline edebilmekte, her iki dünyada huzur ve mutluluğa ulaşabilmektedir.
2. 12. 3. Güven ve Huzur
Kâinat, insanın güven ve huzur içerisinde hayat sürmesi için gerekli olan tüm
fiziksel ihtiyaçları; dinler, bireysel ve toplumsal kural ve ölçüleri karşılamaktadır.
Sünnetullah, insanın halife ve emanet sorumluğunu tüm boyutlarıyla ifa etmesine
yardımcı olmaktadır. İnsanın; maddi, manevi, bedeni ve ruhi ihtiyaçları ve içgüdüleri
bulunmaktadır. Maslow; insanın ihtiyaçlar piramidinde en temelde fizyolojik
ihtiyaçlarının bulunduğunu, sonrasında bilişsel, duyuşsal, psikolojik ve sosyal
ihtiyaçları olduğunu belirtmektedir.2175 İnsan, kâinat içerisindeki mevkisini idrak ile
aşkın bir varlığa bağlanmak ve güvenmek fıtratında ve meylindedir. İrade ve kudret
2168
2169
2170
2171
2172
2173
2174
2175
Takıyyuddin Ebu’l-Abbas Ahmed b. Teymiyye el-Harrani, Kulluk, s. 61
İsmail Karagöz, “İtaat Kavramı”, Diyanet İlmi Dergi, C.: 35, S.: 4, 1999, s. 48
Fazlurrahman, Ana Konularıyla Kurân, Çev: Alpaslan Açıkgenç, Ankara, Ankara Okulu
Yayınları, 2016, s. 46, 115; Mustafa İslamoğlu, İman İnsanın Saadeti, s. 107
Celalaeddin Vatandaş, Tevhid ve Değişim, s. 37
Seyyid Hüseyin Nasr, İnsan ve Tabiat, Çev: Nabi Avcı, İstanbul, Yeryüzü Yayınları, 1982, s. 1518; Rum Suresi, 41
Muhammed Hamidullah, İslam’a Giriş, s. 147; Muhammed İkbal, İslam’da Dini Tefekkürün
Yeniden Teşekkülü, Çev.: Sofi Huri, İstanbul, Kırkambar Kitaplığı, 2002, s. 28
Muhammet Altaytaş, “İslami İnanç ve Değerlere Yöneltilen Eleştirilerin Niteliği-Turan Dursun,
Erdoğan Aydın Örneği-“, Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yüksek Lisans Tezi,
2001, s. 76
Abraham Maslow, İnsan Olmanın Psikolojisi, Çev.: Orhan Gündüz, İstanbul, Kuraldışı Yayınları,
2001, s. 162
253
sahibi yüce varlık, insanın korku ve endişelerini yatıştırmakta, ona huzur ve güven
vermektedir. İnsan, hayatı anlamak, anlamlı hale getirmek istemekte, ontolojik
sorgulamalar, mutlak ve aşkın varlık ile bağlantı kurulmasına vesile olmaktadır.2176
Birey, hayatın öncesi ve sonrasıyla irtibatını kuramadığında soru(n)ları artmakta ve
karamsarlığa kapılmaktadır.2177
İlahi bilginin otoritesi, iman ile kabul edilebilmektedir;2178 büyük dinler insana
sorumluluk yükleyen düşünceyi kabul ve teşvik etmektedir. 2179 Birey, misyonunu
gerçekleştirmek üzere özgür olmakla birlikte, öncelikle yaratıcısına, sonrasında
kendisine, tüm insanlığa ve kâinata karşı sorumludur. İnsanın en temel ihtiyaçlarından
biri, güvenliktir.2180 Bireyin amacı, huzur ve mutluluktur; İslamiyet her iki dünyada
güzellikler vadetmektedir. 2181 İnsan, güvende olmadığında huzuru kaçmaktadır.
İnsanın toplum içerisinde ve devlet organizasyonunda yaşama sebebi, güvenlik kaygısı
ve emniyet duygusudur. Din; insanların can, mal, din, akıl ve neslini koruma altına
almaktadır.
2182
İslamiyet, toplum ve devlet yapısıyla adalet, güven ve huzur
vadetmektedir. Benliğin gelişimi ve her türlü olgunluk, güvenle sağlanmaktadır.2183
İnsanlarda iman ve yaratıcıya kulluk bilinci olmaksızın salt hukuk kurallarıyla güven
ve huzurun tesis edilmesi, razı olunan bir hayatın yaşanması, ebedi mutluluğa
ulaşılması, zor görünmektedir.2184
Allah, kâinatı mükemmel bir düzen ve uyum içerisinde yaratmış ve
yönetmektedir. İnsanın bu dünyada güven ve huzur içerisinde yaşaması, kâinat için
var edilen kanunlara uyması ile mümkündür. “İnsanların kendi işledikleri (kötülükler)
sebebiyle karada ve denizde bozulma ortaya çıkmıştır. Dönmeleri için Allah,
yaptıklarının bazı (kötü) sonuçlarını (dünyada) onlara tattıracaktır”2185 ayetinde ifade
edilen, insanın yaptıkları ile meydana gelen olumsuzlukları, maddi ve manevi
2176
2177
2178
2179
2180
2181
2182
2183
2184
2185
Abdulkerim Bahadır, İnsanın Anlam Arayışı ve Din, İstanbul, İnsan Yayınları, 2002, s. 141
Veysel Güllüce, Kur’ân-ı Kerîm’de Ahiret İnancının Temelleri, Erzurum, Ekev Yayınları, 2001,
s. 1
Paul Tillich, İmanın Dinamikleri, Çev.: Fahrullah Terkan, Salih Özer, Ankara, Ankara Okulu
Yayınları, 2000, s. 41
Michael Peterson, William Hasker, Bruce Reichenbach, David Basinger, Çev.: Rahim Acar, Akıl
ve İnanç/Din Felsefesine Giriş, İstanbul, Küre Yayınları, 2006, s. 446
Kureyş Suresi, 1-4
Bakara Suresi, 201; Muhammed Hamidullah, İslam’a Giriş, s. 79
Ali Pekcan, İslâm Hukukunda Gaye Problemi, İstanbul, Rağbet Yayınları, 2003, s. 88-94
Abraham Maslow, İnsan Olmanın Psikolojisi, s. 61
Saffet Köse, “Hukuk Mu Ahlak Mı? -İslâm Nokta-i Nazarından Din-Ahlak-Hukuk İlişkisi
Bağlamında Bir İnceleme”, İslam Hukuku Araştırmaları Dergisi, S.: 17, 2011, s. 34-35
Rum Suresi, 41
254
boyutlarıyla düşünmek mümkündür. Bozulmaların kaynağı, insanın haddini aşması ve
rabbinin emirlerine kayıtsız kalmasıdır. Bireysel ve toplumsal olarak itaat, hayat için
kaçınılmazdır. İnsan topluluklarının barış ve anlaşma halinde yaşaması esastır. 2186
İtaat kelimesi insanlık tarihi boyunca dışadönük (dıştan güdümlü) ve baskıya dayalı
olduğu şeklinde olumsuz değerlerle anılır olsa da, olumlu karşılanmaktadır.2187 Düzen
ve otorite olmadığında can ve mal güvenliğini tesis etmek mümkün olmamaktadır.
İnsanın en temel ihtiyacı, emniyet ve huzurdur.
İslamiyet; insanın, rabbiyle, kendisiyle, diğer insanlarla ve kâinat ile olan
ilşkisini, tevhit ilkesine uygun olarak birbiriyle bağlantılı bir şekilde düzenleyen
evrensel bir dindir. 2188 “Allah, içinizden, iman edip de salih ameller işleyenlere,
kendilerinden önce geçenleri egemen kıldığı gibi onları da yeryüzünde mutlaka
egemen kılacağına, onlar için hoşnut ve razı olduğu dinlerini iyice yerleştireceğine,
yaşadıkları korkularının ardından kendilerini mutlaka emniyete kavuşturacağına dair
vaadde bulunmuştur. Onlar bana kulluk eder ve bana hiçbir şeyi ortak koşmazlar. Artık
bundan sonra kimler inkâr ederse, işte onlar fasıkların ta kendileridir.” 2189 ayeti,
bireysel ve toplumsal mesuliyetlerin ilahi öğretilere göre düzenlenmesi halinde dünya
ve ahirette güven ve huzura ulaşılacağını vadetmektedir. Modernizm, insanı
özgürleştirme vaadiyle arzularının esiri haline getirmekte, bireyin hürriyetiyle güven
ve huzur dengesini bozmaktadır.2190 Ağacın orman ile olan ilişkisi gibi; insan, birey
olarak kendi kıymeti ve özellikleri olan müstakil bir varlık iken aynı zamanda
toplumun ayrılmaz bir parçasıdır; 2191 toplum, fertlerin toplamından daha fazlasını
ifade etmektedir.2192 Madde ve mana, dünya ve ahiret ilişkisinde olduğu gibi, birey ve
toplum da birbirlerinin alternatifi değil, tamamlayıcısıdır.2193 Milletler, sahip oldukları
inanç, değer ve idealleriyle tanımlanmakta ve farklılaşmaktadır.2194 “Ey iman edenler!
2186
2187
2188
2189
2190
2191
2192
2193
2194
Bakara Suresi, 208; Enfal Suresi, 61
Erich Fromm, İtaatsizlik Üzerine, Çev: Ayşe Sayın, İstanbul, Kariyer Yayınları, 2001, s. 10-13
Yusuf Kardavi, İslâm Hukuku Evrensellik-Süreklilik, Çev.: Yusuf Isıcık, Ahmet Yaman,
İstanbul, Marifet Yayınları, 1999, s. 211; Muhammed Hamidullah, İslam’a Giriş, s. 96-97;
Muhammed İkbal, İslam’da Dini Tefekkürün Yeniden Teşekkülü, Çev.: Sofi Huri, İstanbul,
Kırkambar Kitaplığı, 2002, s. 28
Nur Suresi, 55
Cevat Özyurt, “Modernleşme Ve Küreselleşme Bağlamında Varoluşun Topluluksal Dinamikleri”,
Muhafazakar Düşünce Dergisi, C.: 1, S.: 2, 2004, s. 20-21
Yumni Sezen, Sosyolojide ve Din Sosyolojisinde Temel Bilgiler ve Tartışmalar, s. 62
Manuel De Landa, Çizgisel Olmayan Tarih, Çev.: Ebru Kılıç, İstanbul, Metis Yayınları, 2006, s.
345
Ayhan Öz, a.g.e., s. 67
Muzaffer Şerif-Carolyn W. Şerif, Sosyal Psikolojiye Giriş, Çev.: Mustafa Atakay, Aysun Yavuz,
255
Allah'a ve Peygamber'e hainlik etmeyin. Bile bile kendi (aranızdaki) emanetlerinize
de hainlik etmeyin.”2195 İnsan, rabbine kulluk yapmak, yeryüzünü imar ve ıslah etmek
üzere emaneti yüklenmiş halifedir;2196 misyonunu ifa etmesiyle her iki dünyada güven
ve huzura kavuşabilmektedir.2197 Allah’ın sınırlarını çiğneyen ve ona isyan edenler,
ahirette huzur ve gün içerisinde olamamaktadır.2198 Allah’a iman ve itaat edenler için
ahirette korku ve hüzün bulunmamakta; güvenli ve huzurlu bir hayat bulunmaktadır.
Beşerin iman ve itaatine Allah’ın ihtiyacı yoktur; fakat insanoğlunun kulluğa
ihtiyacı vardır.2199 “Biliniz ki, kalpler ancak Allah'ı anmakla huzur bulur.”2200 Allah’a
kulluk yapmak, içsel ve dışsal, bireysel ve toplumsal, dünya ve ahiret boyutlarıyla
insana huzur ve güven vermektedir. Psikolojik ve sosyolojik huzurun kaynağı,
yaratıcının emir ve yasaklarına bağlılıktır. Dünyadaki korku ve tehlikeler, insanın
imtihanı olabilmekte; birey, ilahi öğretilere bağlılığıyla yaratıcının rızasına, güven ve
huzura kavuşabilmektedir.
2. 13. İtaatin Uhrevi Sonucu
Varlığı idrak olunamayan şeyi yok saymak, inkar etmek doğru değildir. 2201
Ahiret inancı, yaratıcının varlığının kabul edildiği tüm din ve düşünce sistemlerinde
mevcuttur. 2202 İnsanın, aşkın bir varlığa rab olarak bağlanmasında, yok olmaktan
kurtulma korkusu ve ebedi hayata ilişkin ümidi vardır. 2203 Kurân-ı Kerim, ahiret
hayatına ilişkin haberleri, dünyevi mesuliyetleri ertelemek için değil; insanın varoluş
gayesini hatırlatmak ve tercihlerini olumlu yönde etkilemek için açıklamaktadır.2204
C.: I-II, İstanbul, Sosyal Yayınları, 1996, No: 2, s. 497
2195
Enfal Suresi, 27
2196
Abdülbaki Güneş, Kurân Kıssaları ve Medeniyetlerin İnşası, İstanbul, Gündönümü Yayınları,
2005, s. 69
2197
Bakara Suresi, 201; Araf Suresi, 156; Nahl Suresi, 122; Muhammed Hamidullah, İslam’a Giriş, s.
79; Kenan Gürsoy, Bir Evrensel Projemiz Var mı?, İstanbul, Etkileşim Yayınları, 2006, s. 73
2198
Nisa Suresi, 13-14
2199
Selçuk Kütük, a.g.e., s. 163; Fazlurrahman, Ana Konularıyla Kurân, s. 74; Galip Türcan,
Kur’an’da Ahiret İnancı, Ankara, Aziz Andaç Yayınları, 2006, s. 72
2200
Rad Suresi, 28
2201
Toshihiko İzutsu, İslam'da Varlık Düşüncesi, 3.Bsk., İstanbul, İnsan Yayınları, 1993, s. 44
2202
Bekir Topaloğlu, “Ahiret”, T. D. V. İslam Ansiklopedisi, No: 1, s. 543-548
2203
Bekir Topaloğlu, “Cennet”, T. D. V. İslam Ansiklopedisi, No: 7, s. 376-386
2204
Muhammet Altaytaş, “İslami İnanç ve Değerlere Yöneltilen Eleştirilerin Niteliği-Turan Dursun,
Erdoğan Aydın Örneği-”, Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yüksek Lisans Tezi,
2001, s. 132; Ali İmran Suresi, 14-15; Kasas Suresi, 83; İsra Suresi, 72; Şura Suresi, 36-38
256
Ahirette insan, eylemlerinden hesaba çakilecek; yaptığı ve yapmadıklarına göre
mükafat veya ceza görecektir.2205 Akıl ve irade sahibi insan, vahye muhatap olmakta,
emanet ve sorumluluk yüklenmektedir.2206 Hakikate ulaşmanın yolu, aklı kullanmak
ve vahye tabi olmaktan geçmektedir;
2207
beşerin, rabbiyle irtibatı vahiy ile
kurulmaktadır.2208
İslamiyet; insanın kendi özüne ve hayatın hakikatine vakıf olmasını, rabbinin
emir ve yasaklarına riayet etmesini istemektedir.2209 İlahi emir ve yasaklar, insanın
huzur ve saadetini temin etmektedir. Bireysel ve toplumsal kurallar, adaletin tecellisi
için zaruridir; düzenin devamlılığı açısından ödül ve ceza sistemi vazgeçilmezdir.
Dünya hayatının her aşamasında geçerli ve uygulanmakta olan ödül ve ceza sisteminin,
ilahi adalet ile ahiret hayatında uygulanması, dünya hayatındaki sorumlulukların
ifasına yardımcı olmaktadır. 2210 Ahiretin varlığı ve inancı, insanın olgunlaşma
sürecine katkı sunmaktadır. 2211 İnsanın tüm eylemlerininin kayıtlı olduğu amel
defterinde yazılı olanlara2212 bedenin organlarının şahitlik edecek olması,2213 insanın
ölmeden önce kendisiyle hesaplaşmasına ve sorumlu davranmasına yardımcı
olmaktadır. Ahiret inancı olmadan, Allah’a iman tamamlanmamakta;2214 dünya hayatı
bu akideyle değer bulmakta; sorumluluk hissi, ahiret inancıyla canlı tutulmaktadır.2215
İnsan, dünya hayatındaki eylemleriyle ahiret hayatındaki yerini hazırlamaktadır.
Kurân-ı Kerim’de yetmiş iki yerde ceza, yüz atmış yerde mükafat kelimesinin
geçmesi; Allah’ın rahmetinin gazabını geçtiğine, mesajda cezadan çok mükafat
2205
2206
2207
2208
2209
2210
2211
2212
2213
2214
2215
Ali İmran Suresi, 30; İbrahim Suresi, 51; Mümin Suresi, 17; Zilzal Suresi, 7-8; Emre Dorman,
“Deizm ve Eleştirisi: Tarihsel ve Teolojik Bir Yaklaşım”, Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler
Enstitüsü Doktora Tezi, 2009, s. 346
Furkan Suresi, 44; İsra Suresi, 36; Vahdettin Başçı, “Akıl ve Vahiy Yönünden Doğru Düşünme”,
Atatürk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, S.: 13, 1997, s. 211
Ebû Mansur Maturidi, Kitabu’t-Tevhid Tercümesi, Çev.: Bekir Topaloğlu, Ankara, Türkiye
Diyanet Vakfı Yayınları, 2002, s. 4; İzmirli İsmail Hakkı, İslam Dini ve Tabii Din, İzmir, İzmir
İlahiyat Fakültesi Yayınları, 1998, s. 61-62; Bakara Suresi, 213
Abdullatif el-Harputi, Tenkîhu’l Kelâm Fî Akâid-i Ehli’l İslâm, Çev.: İbrahim Özdemir, Fikret
Karaman, Elazığ, Türkiye Diyanet Vakfı Elâzığ Şubesi Yayınları, 2000, s. 226
İsmail Karagöz, Kur’an’a Göre İnsana Verilen Değer ve Görev, s. 57
Ömer Dumlu, Kur’ânda Bazı Kavramlara Bakış, İzmir, Anadolu Yayınları, 1999, s. 209
Hüseyin Atay, Kur’ân’a Göre İman Esasları, s. 78-79
Kehf Suresi, 49
Fussilet Suresi, 20
Yener Öztürk, İmkanı ve Lüzumu Açısından Kur’ânda Âhiret, İstanbul, Işık Yayınları, 2001, s.
39; Rad Suresi, 5
Yakup Çiçek, Fahrettin Yıldız, Kurân’da Terimler ve Kavramlar: ALLAH, İstanbul, Bir
Yayıncılık, 1985, s. 85
257
öngören bir üslup kullanıldığına, işaret sayılmaktadır.2216 Kurân-ı Kerim, insana nüfuz
edebilmek için etkili ve dikkat çekici bir üslup kullanmaktadır; 2217 ahiret hayatıyla
ilgili ayetler, müttakiler için müjdeleyici; inkar ve isyan edenler için korkutucudur.2218
Ahiret hayatı, gayb alemine ilişkin bir konu olmasına rağmen, Kurân-ı Kerim mucize
beyanıyla o sahneleri canlandırmakta ve muhatabını etkileyerek düşünmeye sevk
etmektedir.2219 İnsanın dünya hayatındaki maddi ve ruhi birlikteliği ahiret hayatında
da devam edecektir; ödül ve mükafatın hissedilmesi ancak ruh ve beden birlikteliği ile
mümkün olabilmektedir.2220
2. 13. 1. Cennet
Cennet kelimesi sözlükte, gizledi, görülmeyecek şekilde üzerini örttü
demektir.2221 Ahirette inananların ebedi istirahatgahı olan cennetin sözlük anlamıyla
ilişkisi,
benzersiz
açıklanmaktadır.
2222
nimetlerin
insan
idrakinden
gizlenmiş
olmasıyla
Cennet, yeşillikleri ve ağaçları bulunan bahçe şeklinde
tanımlanmaktadır.2223 Dünya hayatında, insanların Allah’a olan bağlılığı ve itaati aynı
seviyede olmadığından, ahiretteki ve cennetteki karşılıkları aynı olmamaktadır. 2224
Kurân-ı Kerim, iman edip salih amel işleyenlerin cennete gireceğini bildirmektedir.2225
İman ile birlikte, Allah ve resulünün buyruklarına uygun, ilahi rıza için yapılan salih
2216
2217
2218
2219
2220
2221
2222
2223
2224
2225
Araf Suresi, 156; M. Emin Ay, Din Egitiminde Mükafat ve Ceza, İzmir, Nil Yayınları, 1994, s.
61; Muhammed Kutub, İslam’ın Etrafındaki Şüpheler, s. 222
Mehmet Paçacı, Kur’ân’da ve Kitab-ı Mukaddes’te Âhiret İnancı, İstanbul, Nûn Yayıncılık,
1994, s. 93
İzzet Derveze, Kur’ân Cevap Veriyor, Çev.:, Abdullah Baykal, İstanbul, Yöneliş Yayınları, 1988,
s. 312-315; Seyyid Kutub, Kur’ânda Kıyâmet Sahneleri, s. 13
Şadi Eren, Kur’ân’da Gayb Bilgisi, İzmir, Işık Yayınları, 1995, s. 223
Turan Koç, Ölümsüzlük Düşüncesi, İstanbul, İz Yayıncılık, 2005, s. 135
İbni Manzur, a.g.e., No: 13, s. 94; Ragıb, a.g.e., s. 95
M. Süreyya Şahin, “Cennet”, T. D. V. İslam Ansiklopedisi, No: 7, s. 374-376
Ömer Kara, Kur’an’da Metafizik Bir Âlem: Cennet, İstanbul, Ragbet Yayınları, 2002, s. 63
Bekir Topaloğlu, “Cennet”, T. D. V. İslam Ansiklopedisi, No: 7, s. 376-386; Nisa Suresi, 96; Enfal
Suresi, 4; Fatır Suresi, 18
Bakara Suresi, 25; Nisa Suresi, 57; Kehf Suresi, 107; Rum Suresi, 15; Lokman Suresi, 8; Secde
Suresi, 19; Casiye Suresi, 30; Buruc Suresi, 11; Osman Cilacı, İlahi Dinlerde Cennet İnancı,
İstanbul, Beyan Yayınları, 1991, s. 20-21
258
ameller insanı cennete ulaştırmaktadır. 2226 Cennet kelimesi, Kurân-ı Kerim’de yüz
kırk yedi yerde kullanılmaktadır.
Kurân-ı Kerim cenneti, maddi ve manevi nimetlerin sunulduğu, müminlerin
mükafat yurdu olarak sunmaktadır. 2227 Cennet nimetlerini; huzur, 2228 konfor 2229 ve
ebedilik
2230
şeklinde özetlemek mümkündür.
2231
“Daima sağlıklı olup asla
hastalanmayacaksınız, sonsuza kadar yaşayıp ölmeyeceksiniz, gençliğinizi koruyup
hiçbir zaman ihtiyarlamayacaksınız, sürekli nimetler içinde olacak ve güçlükle
karşılaşmayacaksınız” 2232 İmam Maturidi’ye göre, Kurân-ı Kerim’de cennet ve
nimetlerine ilişkin ifade ve üslup, insanın psikolojik ve epistemolojik hakikatleriyle
uyumludur.2233 Cennet, insanın ana yurdudur; beşerin yükselişini temsil etmektedir.
Kurân-ı Kerim’de cennet isimleri; adn, firdevs, naim, gurfe, daru’s-selam, cennetü’lmeva ve cennetü’l-huld olarak zikredilmektedir. İnsan için cennette maddi ve manevi
ödül ve lezzetler hazırlanmaktadır. “Canlarının istediği ve gözlerinin hoşlandığı her
şey oradadır. Siz orada ebedî olarak kalacaksınız.” 2234 Mümin için en büyük ödül
rabbinin rızasını ve sevgisini kazanmaktır; salih ameller O’nu memnun etmek için
yapılmaktadır. 2235 Allah sevgisi; inananlar için tüm sevgilerin üstündedir, 2236 onları
takvaya sevk etmektedir.2237 Kurân-ı Kerim, muhatabı olan insanı etkileyebilmek için
onun hissiyatını ve vicdanını harekete geçiren kendine ait özel bir dil ve üslup
2226
2227
2228
2229
2230
2231
2232
2233
2234
2235
2236
2237
İsmail Karagöz, Âyet ve Hadislerin Işığında Sevgi ve Dostluk, Ankara, Diyanet İşleri Başkanlığı
Yayınları, 2002, s. 133; İlyas Çelebi, İslâm’ın İnanç Esasları, İstanbul, Türkiye Diyanet Vakfı
İSAM Yayınları, 2009, s. 15
Ahmet Saim Kılavuz, İslam Akaidi ve Kelam'a Giris, İstanbul, Ensar Neşriyat, 1997, s. 228;
Şerafeddin Gçlcük, Süleyman Toprak, Kelam, Tarih, Ekoller, Problemler, Konya, Tekin
Kitabevi, 2001, s. 490; Fikret Karaman, Dini Kavramlar Sözlüğü, Ankara, Diyanet İşleri
Başkanlığı Yayınları, 2006, s. 96; Şinasi Gündüz, Din ve İnanç Sözlüğü, Ankara, Vadi Yayınları,
1998, s. 80
Araf Suresi, 43; Hicr Suresi, 47; Fecr Suresi, 27; Meryem Suresi, 62; Rad Suresi, 23-24; İbrahim
Suresi, 23; Yunus Suresi, 10
Fussilet Suresi, 31; Furkan Suresi, 16; Secde Suresi, 17; Rahman Suresi, 54-76; İnsan Suresi, 1516
Bakara Suresi, 25, 82; Ali İmran Suresi, 15; Nisa Suresi, 57, 122; Hud Suresi, 108; Cafer Kaysıcı,
Kur’ân-ı Kerim’de Mükâfat ve Ceza, Konya, Hüner Yayınevi, 2006, s. 307
Bekir Topaloğlu, “Cennet”, T. D. V. İslam Ansiklopedisi, No: 7, s. 376-386
Müslim, Cennet, 22
Adil Bebek, “Cennet Meyveleri Örneginde Ahiret Hayatına Kelami Bir Bakış”, Fırat Üniversitesi
İlahiyat Fakültesi Dergisi, S.: 10/2, 2005, s. 9
Zuhruf Suresi, 71
Muhammed Oman Necati, Kur’ân ve Psikoloji, Çev.: Hayati Aydın, Ankara, Fecr Yayınları, 2017,
s. 68
Tövbe Suresi, 24
Muhammed Osman Necati, Hadis ve Psikoloji, Çev.: Mustafa Işık, Ankara, Fecr Yayınları, 2016,
s. 66
259
kullanmaktadır.2238 Ayetlerde cennet ve cehennem sahneleri art arda zikredilmekte;
ümitleri korku, hüzünleri ebedi lezzetler takip etmektedir.2239 “Kitabı sağından verilen;
"Alın, kitabımı okuyun, doğrusu bir hesaplaşma ile karşılaşacağımı umuyordum" der.
Artık o, meyveleri sarkmış, yüksek bir bahçede, hoş bir yaşayış içindedir. Onlara şöyle
denir: "Geçmiş günlerde, peşinen işlediklerinize karşılık afiyetle yiyiniz içiniz."2240
Ahiret hayatına iman eden ve dünya hayatında hesap gününü düşünerek rabbine takva
ile yaklaşanlara verilecek amel defteri, onlar için sevinç kaynağı olmaktadır. Kuran-ı
Kerim; cehennemden uzaklaşmanın en büyük kurtuluş olduğunu, cennet nimetlerinin
dünya hayatında yaratıcının emir ve yasaklarına itaat edenler için hazırlandığını ve
insana huzur vereceğini haber vermekte, insanoğlunu hayır ve hasenata davet ve teşvik
etmektedir. 2241
İyiliğe ulaşmak; iman, itaat, ihlas gerektirmektedir. “Hayır, öyle değil! Kim
"ihsan" derecesine yükselerek özünü Allah'a teslim ederse, onun mükâfatı Rabbinin
katındadır. Artık onlara korku yoktur, onlar üzülmeyeceklerdir.”, 2242 “Doğruluktan
ayrılmayınız. Doğruluk sizi birre (iyiliğe)¸ o da sizi cennete ulaştırır. Kişi doğru olur
ve dâimâ doğru iş yaparsa Allah katında sıddîklardan yazılır. Yalandan sakınınız.
Yalan da insanı günaha¸ o da cehenneme götürür. Kişi durmadan yalan söyler ve yalan
üzere iş yaparsa Allah katında yalancılardan yazılır.”2243 Allah, hak ve hikmet ile en
güzel şekilde yaratmış olduğu hayatta 2244 insanı imtihan etmekte, eylemlerine göre
bireye karşılık vermektedir. Yaratan, insanın hayatta tabi olacağı bilgi ve kuralları
kendisine bildirmekte, insanoğlunun yolunu aydınlatmaktadır. Akıl ve iradesini,
rabbini razı etmek üzere değerlendirenlere vadedilen cennet, insanın ebedi mutluluk
yurdudur. Allah’a iman ve itaat, cennet kapısının anahtarıdır.
2238
2239
2240
2241
2242
2243
2244
Mehmet Yolcu, Kur’ân’ın Zihniyeti Değiştirmesi, İstanbul, Eylül Yayınları, 2003, s. 271
Suphi Salih, Ölümden Sonra Diriliş, Çev.: Şerafeddin Gölcük, İstanbul, Kayıhan Yayınevi, 1987,
s. 1
Hakka Suresi, 19-24
Ali İmran Suresi, 185; Nahl Suresi, 97; Tur Suresi, 17-20; Nisa Suresi, 13, 124, 134; Müminun
Suresi, 1; Naziat Suresi, 40-41
Bakara Suresi, 116
Buhari¸ Edeb¸ 69; Müslim¸ Birr¸ 105; Ebu Davud¸ Edeb¸ 80
Hicr Suresi, 85; Furkan Suresi, 2; Yasin Suresi, 39, 42; Zuhruf Suresi, 11; Ahkaf Suresi, 3; Kamer
Suresi, 49; Müminun Suresi, 18; Talak Suresi, 3
260
2. 13. 2. Cehennem
İmtihan için yaratılan ve eylemlerinden hesap verecek olan insana2245 iyilik ve
kötülük bildirilmiş, hayır ve şerde özgürce tercihini kullanmasına fırsat verilmiştir.
İnsan, özgür tercihleriyle yükselmekte veya alçalmaktadır. 2246 Cehennem kelimesi
sözlükte, dipsiz, derin kuyu anlamındadır. 2247 Cehennem, insanın dünya hayatında
şeytana ve hevasına bağlılığının neticesi, alçalmanın yurdudur; cennetin karşıtıdır.
Cehennem; inkar edenlerin ebedi, ganahkarların süreli olarak ceza göreceği ateş
yurdunun, azap yerinin ve hapishanenin adıdır. 2248 Kurân-ı Kerim’de cehennem
kelimesi yetmiş yerde geçmektedir; cehennem isimleri; sakar, sair, cahim, leza,
hutame ve haviye olarak farklı şekillerde zikredilmektedir. Cehennem, suçluların ceza
ve azap göreceği yerdir; Allah’ın rahmetinden ve sevgisinden mahrum kalmak ise en
büyük talihsizliktir. “Allah katında bundan daha kötü bir karşılığın bulunduğunu size
haber vereyim mi?” de, Allah kime lanet ve gazab ederse, kimlerden maymunlar,
domuzlar ve şeytana kullar kılarsa, işte onlar yeri en kötü ve doğru yoldan en çok
sapmış olanlardır.”2249
Ceza, suçların önlenmesi için tedbir niteliğindedir, asıl ve amaç değildir;
toplumsal hayatın sürekliliği, adalet ve huzur içerisinde yaşamak için otorite tarafından
mükafat ve ceza öngörülmesi doğaldır, zaruridir. İnsanların kişilikleri birbirinden
farklı olduğundan kurallara itaat etme bilinci geliştirebilmesi de farklılık
göstebilrmektedir; insanların bir kısmı severek ve mükafat umuduyla, bir kısmı
korkutularak ceza kaygısıyla, hareket edebilmektedir.
2250
Allah, insanlara
zulmetmemekte, kişinin dünya hayatındaki suç ve günahları nedeniyle kötülüklerine
ahirette karşılık vermektedir. Amel defterlerinin dağıtıldığı günde hesap sorucu olarak
nefsin yeterli olması,2251 bireyin kendi eylemlerine dikkati çekmektedir. “Allah, bir
milleti doğru yola eriştirdikten sonra, sakınacakları şeyleri onlara açıklamadıkça,
2245
2246
2247
2248
2249
2250
2251
Enam Suresi, 112
Mehmet Yaşar Soyalan, Kur’ân ve İnsan, Ankara, Ankara Okulu Yayınları, 1999, s. 111-116
İbni Manzur, a.g.e. s. 525
İbni Manzur, a.g.e., s. 525; Ragıb, a.g.e., s. 102; Ö. Süleyman Aşkar, El-Cennetü ve’n-Nar, 6.
Bsk., Amman-Ürdün, Daru’n-Nefais, 1995, s. 13; Fikret Karaman, a.g.e., s. 87
Maide Suresi, 60
Münür Tezcan, “Kur’an’da İnsanın İç Denetimi”, Erciyes Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü
Doktora Tezi, 2019, s. 40
İsra Suresi, 14
261
sapıklığa düşürmez. Allah şüphesiz her şeyi bilir.”,2252 "Rablerini inkar edenler için
cehennem azabı vardır. Ne kötü varılacak yerdir orası! Oraya atıldıklarında, onun
kaynarken çıkardığı korkunç uğultuyu işitirler. Neredeyse cehennem öfkeden
çatlayacaktır! Oraya her bir topluluk atıldıkça oranın bekçileri onlara, "Size bir uyarıcı
gelmemiş miydi?" diye sorarlar. Onlar da şöyle derler: "Evet, bize bir uyarıcı gelmişti.
Fakat biz onu yalanlamış ve ‘Allah hiçbir şey indirmemiştir. Siz ancak büyük bir
sapıklık içindesiniz' demiştik." Yine şöyle derler: "Eğer kulak vermiş veya aklımızı
kullanmış olsaydık, şu alevli ateştekilerden olmazdık." 2253 ayetleri, ilahi adalette,
rehberlik ve bilgi olmadan, imtihan ve karşılığın olmayacağını vurgulamaktadır. “Eğer
Allah, insanları zulümleri yüzünden hemen cezalandırsaydı, yeryüzünde hiçbir canlı
bırakmazdı. Fakat onları belirli bir süreye kadar erteler. Ecelleri geldiği zaman ise ne
bir an geri kalabilirler, ne de öne geçebilirler.”2254 Dünya hayatı imtihan yurdudur, suç
özelinde istisnaları olsa da ceza ve mükafat ahiret hayatına mahsustur. İslam
düşüncesinde, sorumluluk ve ceza bireyseldir; kimse bir başkasının suçunu
yüklenmemektedir. “Senin rabbin hep bağışlayıcıdır ve merhamet sahibidir; şayet
yaptıkları yüzünden onları (hemen) cezalandıracak olsaydı, onlara azabı çarçabuk
verirdi. Fakat kendilerine tanınmış belli bir süre vardır ki, artık bundan öte kaçıp
kurtulacakları bir sığınak bulamayacaklardır.”, 2255 “Eğer Allah insanlara, onların
hemen hayra kavuşmayı istedikleri gibi, şerri de acele verseydi, elbette onların
ecellerine hükmolunurdu. İşte biz, bize kavuşmayı ummayanları, kendi azgınlıkları
içinde bocalar halde bırakırız.”2256 ayetleri, ilahi rahmet nedeniyle cezalandırmanın
ahirete ertelenebildiğini, suçların ertelenmesi tövbe ile fırsata çevrilmediğinde, isyan
ve pişmanlıklarının artmasına paralel olarak cezanın da artacağını, haber vermektedir.
“Cennet size ayakkabınızın bağından daha yakındır; Cehennem de öyledir.”2257 hadisi,
akıl ve iradesini doğru kullanmayan ve vahye tabi olmayanların ahiretteki kötü sonunu
kendisinin kolayca hazırladığını haber vermektedir. İnsan, cennet ve cehheneme;
iyiliğe ve kötülüğe aynı uzaklıkta olmasına rağmen, kendi eylemeleri akıbetini
hazırlamaktadır.
2252
2253
2254
2255
2256
2257
Tövbe Suresi, 115
Mülk Suresi, 6-10
Nahl Suresi, 61
Kehf Suresi, 58
Yunus Suresi, 11
Buhari, Rikak, 29
262
“Ey iman edenler! Allah'a itaat edin, Peygambere itaat edin. Amellerinizi boşa
çıkarmayın. İnkar eden, Allah yolundan alıkoyan, sonra da inkarcılar olarak ölenler
var ya, Allah onları asla bağışlamayacaktır.”,2258 “Ateşin karşısında durdurulup da,
"Ah, keşke dünyaya geri döndürülsek de Rabbimizin âyetlerini yalanlamasak ve
mü'minlerden olsak" dedikleri vakit (hallerini) bir görsen! Hayır, (bu yakınmaları)
daha önce gizlemekte oldukları şeyler onlara göründü (de ondan). Eğer çevrilselerdi
elbette kendilerine
yasaklanan şeylere
yine
döneceklerdi. Şüphesiz
onlar
yalancıdırlar. Derler ki: "Hayat ancak dünya hayatımızdır. Artık biz bir daha
diriltilecek de değiliz." Rab'lerinin huzurunda durduruldukları vakit (hallerini) bir
görsen! (Allah) diyecek ki: "Nasıl, şu (dirilmek) gerçek değil miymiş?" Onlar, "Evet,
Rabbimiz'e andolsun ki, gerçekmiş" diyecekler. (Allah), "Öyleyse inkar etmekte
olduğunuzdan dolayı tadın azabı!" diyecek. Allah'ın huzuruna çıkmayı yalanlayanlar
gerçekten ziyana uğramıştır. Nihayet onlara ansızın o saat (kıyamet) gelip çatınca
bütün günahlarını sırtlarına yüklenerek, "Hayatta yaptığımız kusurlardan ötürü vay
halimize!" diyecekler. Dikkat edin, yüklendikleri günah yükü ne kötüdür!”2259 ayetleri,
insanın unutkanlığını, gaflete ve hevasına düşkünlüğünü hatırlatmaktadır. Ölüm,
insanın dünya hayatından ahiret hayatına geçişini sağlamaktadır; 2260 cennet ve
cehennemden bahseden ayetler, insanın hayretini ve korkularını harekete
geçirmektedir.2261 Cehennemde yiyecek, içecek2262 ve kıyafetler2263 azabın bir parçası
olmakta; cehennemden bahseden ayetlerde insanın pişmanlığı2264 vurgulanmaktadır.
“Şüphesiz âyetlerimizi inkar edenleri biz ateşe atacağız. Derileri yanıp döküldükçe,
azabı tatmaları için onların derilerini yenileyeceğiz. Şüphesiz, Allah mutlak güç
sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir.”2265 ayeti, cehennem azabının, insanın ruh ve
beden birlikteliğiyle gerçekleşeceğini haber vermektedir.
“O gün zalim, parmaklarını ısırır “Eyvah!” der, “keşke o Peygamberle birlikte
bir yol tutsaydım! Eyvah! Keşke falanı dost edinmeseydim! Vallahi bana gelen öğütten
2258
2259
2260
2261
2262
2263
2264
2265
Muhammed Suresi, 33-34
Enam Suresi, 27-31
Ömer Rıza Doğrul, Kur’ân Nedir, Ankara, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları, 1967, s. 22
Celal Kırca, Kur’ân ve İnsan, İstanbul, Marifet Yayınları, 1996, s. 74
İbrahim Suresi, 16; Hakka Suresi, 36-37; Nebe Suresi, 24-26; Sad Suresi, 57; Saffat Suresi, 62-65;
Vakıa Suresi, 92-93; Duhan Suresi, 43-46; Gaşiye Suresi, 6-7; Müzzemmil Suresi, 12-13
İbrahim Suresi, 50; Hac Suresi, 19; Vakıa Suresi, 41-45
Fatır Suresi, 37; Ahzab Suresi, 66-68; Şuara Suresi, 102; Sad Suresi, 61; Zuhruf Suresi, 77; Furkan
Suresi, 13; Nebe Suresi, 40; Mümin Suresi, 49
Nisa Suresi, 56
263
(Kur’ândan) beni o uzaklaştırdı. Zaten şeytan, insanı işte böyle uçuruma sürükleyip
sonra da yüzüstü, yalnız bırakır.”,2266 “Ateşin içinde birbirleriyle tartışırlarken, zayıf
olanlar, büyüklük taslayanlara, "Biz size uymuş kimselerdik. Şimdi şu ateşin bir
kısmını üzerimizden kaldırabilir misiniz?" derler. Büyüklük taslayanlar ise şöyle
derler: "Biz hepimiz ateşin içindeyiz. Şüphesiz Allah kullar arasında (böyle) hüküm
vermiştir." 2267 ayetleri, dünya hayatında rabbini tanımayan ve yaşamlarını O’nun
dinine göre düzenlemeyenlerin,
akıl
ve irade sahibi
olmalarına
rağmen
sorumluluklarını başkalarına havale edenlerin, hevasına esir olan ve nefislerine
zulmedenlerin, kibir ve gururla insanları haksız düzenlerine tabi kılanların,
nankörlükleri nedeniyle çetin bir azaba uğratılacağını ihtar etmektedir.
“Eğer yeryüzünde bulunan her şey tümüyle ve onlarla beraber bir o kadarı da
zulmedenlerin olsa, kıyamet günü kötü azaptan kurtulmak için elbette onları verirlerdi.
Artık, hiç hesap etmedikleri şeyler Allah tarafından karşılarına çıkmıştır.”, 2268
“Cehennem bekçisine şöyle feryat ederler: Malik! Ne olur, tükendik artık! Rabbin
canımızı alsın, bitirsin işimizi!” O da: “Ölüp kurtulmak yok, ebedî kalacaksınız
burada” der.”2269 ayetleri, Allah’ı ve hak din İslam’ı inkar edenlerin ebedi cehennemde
kalacağını; feryat, ızdırap ve fidyelerinin ebedi azap sonucunu değiştirmeyeceğini
haber vermektedir. “İnsan için ancak çalıştığı vardır.”, 2270 “De ki: "Çalışın, yapın.
Yaptıklarınızı Allah da, Rasûlü de, mü'minler de göreceklerdir. Sonra gaybı da,
görülen âlemi de bilen Allah'ın huzuruna döndürüleceksiniz. O da size bütün yapmakta
olduğunuz şeyleri haber verecektir." 2271 ayetleri, insanın hür iradesiyle yaptığı
eylemlerinin neticesine göre karşılık göreceğini; dünyanın, ahiretin tarlası olduğunu
haber vermektedir. Allah’a iman ve itaat, insanı cehennemden uzaklaştırmakta,
cennete yaklaştırmaktadır.
2266
2267
2268
2269
2270
2271
Furkan Suresi, 27-29
Mümin Suresi, 47-48
Zümer Suresi, 47
Zuhruf Suresi, 77
Necm Suresi, 39
Tövbe Suresi, 105
264
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
3. DİN EĞİTİMİ AÇISINDAN KURÂN-I KERİM’DE
İTAAT
3. 1. Din Eğitimi
Mahlukat içerisinde en değerli olanı insandır; 1 insan, yaratılış ve düşünce
açısından üstün görülmekte, 2 Kurân-ı Kerim’in hedefinde insan bulunmaktadır. 3
Tekvin sıfatının en fazla tecelli ve tezahür ettiği insan,4 mahiyeti itibariyle bedenen ve
ruhen en güzel şekilde yaratılmakta, 5 akıl ve bilgi gücüyle donatılmakta, vahiy ile
kendisine görev bilgilendirmesi yapılmaktadır. 6 Akıl ve bilgi kabiliyetiyle kâinat
kitabını okuma imkanı elde eden insan, eşyayı kendi hizmetinde kullanabilmekte,
maddeden manaya yol bulabilmekte ve yeryüzünün halifeliği gibi7 büyük ve önemli
görev ve imtiyazlar kazanabilmektedir. 8 Borç, boyun eğme ve yükümlülüğü yerine
getirme anlamlarında kullanılan din; 9 şeriate boyun eğmek, itaat etmek; 10 Allah’ın
peygamber aracılığıyla insanlara bildirdiği hakikat ve ilahi kanundur.11 Din; inanç ve
ibadet boyutları bulunan, insanlara dünya görüşü ve hayat tarzı sunan, gönülden
bağlılığı gerektiren mukaddes bir kurumdur.12
İsra Suresi, 70
Süleyman Kaya, Kur’an’da İmtihan, İstanbul, İnsan Yayınları, 2003, s. 64
3
Ramazan el-Butî, Kurân’da İnsan ve Medeniyet, s. 41; Seyyid Kutup, Din Bu, Çev.: Furkan
Hocaoğlu, 5. Baskı, İstanbul, Özgün Yayıncılık, 1999, s. 39
4
Sadık Kılıç, Tarihselcilik ve Akılcılık Bağlamında Kur’an’ı Anlama Sorunu, İstanbul, İhtar
Yayınları, 1999, s. 10
5
Tin Suresi, 5; İsra Suresi, 70; Müminun Suresi, 12-14; Secde Suresi, 7-8; İnfitar Suresi, 7-8
6
Hayrani Altıntaş, İslam’ın Gerçek Yüzü, Ankara, Ankara Üniversitesi Yayınları, 2005, s. 143-146
7
Bakara Suresi, 30-33; İsra Suresi, 70; Fatır Suresi, 39; Sad Suresi, 26
8
Şevki Saka, Yabancılaşma Krşısında Kur’an, Ankara, İrşad Kitaplığı, 1997, s. 111; Aysel Zeynep
Tozduman, İslam Ve Batı Gözüyle İnsan, İstanbul, Seha Neşriyat, 1991, s. 194
9
Yıldız Kızılabdullah, “Kavramsal Çerçeve: Eğitim, Öğretim ve Din”, Din Eğitimi El Kitabı, Ed.:
Recai Doğan, Remziye Ege, 3. Bsk., Ankara, Grafiker Yayınları, 2015, s. 49
10
Ragıb, a.g.e., s. 322
11
Cürcani, a.g.e., s. 105
12
Nurullah Altaş, İsmail Arıcı, “Din Eğitiminin Bilimselleşme Süreci ”, Din Eğitimi, Ed.: Mustafa
Köylü, Nurullah Altaş, 6. Bsk., İstanbul, Ensar Neşriyat, 2016, s. 62
1
2
265
M. Hamdi Yazır dini; “akıl sahiplerini hüsn-i ihtiyarlarıyla bizzat hayır ve nimete
sevkeden bir vaz’ı ilâhî, şeriat ve millet, beşerin ihtiyârî fiillerinin hayır ve saadet gayesine
doğru cereyanını temin eden bir yol, bir kanun, bir âmil-i manevî”13 olarak tanımlamaktadır.
Eğmek kökünden gelen,14 maarif, tedip, tedrisat, talim ve terbiye kelimeleriyle
karşılanan ve birçok tanımı yapılan eğitim,
15
en genel ifadeyle; “Bireyin
davranışlarında kendi yaşantısı yoluyla kasıtlı olarak istendik değişme meydana
getirme sürecidir.”
16
İnsan, dünyaya geldiği andan itibaren eğitim sürecinin
içerisinde; 17 eğitme ve eğitilme kabiliyetine sahip, tekamül edebilen bir varlıktır. 18
“Eğitim, hem bir oluş hem de bir sonuçtur. Hem bir tecrübe konusu hem de intibak
yoludur.” 19 Eğitim; önceden belirlenen kurallarla, belli amaçlara göre bireye bilgi,
duygu,
davranış
kazandırma,
değiştirme
ve
geliştirme
süreci
olarak
da
tanımlanabilmekte; 20 bireyin topluma uyum sağlama yolu kabul edilmektedir. 21
Doğuştan insana verilen düşünme ve öğrenme yeteneği, eğitime temel oluşturmakta;
insan, sürekli gelişim göstermektedir. Eğitim, fizyolojik ihtiyaçlar gibi yaşamsal bir
ihtiyaçtır; 22 itaatte olduğu gibi eğitimde de bilinç ve irade önem arz etmektedir.
Mümkün bir varlık olan insan, tüm ihtiyaçlarını birlikte değerlendirerek her anlamda
gelişim peşindedir.23 Beşeriyetten insanlığa giden yolda maddi ve manevi bütünlüğün
korunarak benliğin ve şahsiyetin oluşmasına yardımcı olmak, eğitimin ve din
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır, a.g.e., No: 1, s. 83-145
Yıldız Kızılabdullah, “Kavramsal Çerçeve: Eğitim, Öğretim ve Din”, Din Eğitimi El Kitabı, Ed.:
Recai Doğan, Remziye Ege, 3. Bsk., Ankara, Grafiker Yayınları, 2015, s. 41
Halis Ayhan, Eğitime Giriş ve İslamiyetin Eğitimimize Getirdiği Değerler, İstanbul, Damla
Yayınevi, 1982, s. 12; Mahmut Tezcan, Eğitim Sosyolojisine Giriş, s. 4
Selahattin Ertürk, Eğitimde Program Geliştirme, 8. Bsk., Ankara, Meteksan Baskı,1994, s. 12;
Mehmet Zeki Aydın, Din Öğretiminide Yöntemler, 9. Bsk., İstanbul, Nobel Akademik Yayıncılık,
2015, s. 5
Bertrand Russel, Eğitim Üzerine, Çev.: Nail Bezel, İstanbul, Say Yayınları, 1996, s. 61
Veysel Karani Altun, “Din Eğitimi Açısından İnsanın Yetkinliği (Sadreddin-i Konevi Örneği)”,
Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Doktora Tezi, 2020, s. 30-31
Halis Ayhan, Eğitime Giriş ve İslamiyetin Eğitimimize Getirdiği Değerler, s. 14
Abdurrahman Dodurgalı, Eğitim Sosyolojisi, s. 9-12; Mehmet Zeki Aydın, Din Öğretiminde
Yöntemler, Ankara, Nobel Yayın Dağıtım, 2007, s. 5; Selahattin Ertürk, Eğitimde Program
Geliştirme, s. 12; Nurettin Fidan, Münire Erden, Eğitim Bilimine Giriş, İstanbul, Alkım Yayınevi,
1998, s. 12; N. Kemal Önder, Öğretimde Program İlke ve Yöntemler, İstanbul, Arı Basımevi,
1980, s. 23-24
Fatma Varış, Eğitim Bilimine Giriş, Ankara, Ankara Üniversitesi Basımevi, 1978, s. 110
Mehmet Yaşar Soyalan, Kur’ân ve İnsan, s. 77
Gürbüz Deniz, İnsan Hürriyyetinin Metafizik Temelleri, İstanbul, Litera Yayıncılık, 2010, s. 141;
Beyza Bilgin, “Din Eğitiminin Genel Eğitimdeki Yeri”, Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi
Dergisi, C.: 24, S.: 1, 1990, s. 470
266
eğitiminin amaçları arasında sayılmaktadır. 24 Ülkemizde eğitim kelimesi yerine
sıklıkla maarif, tedip, talim, terbiye ve tedrisat kelimeleri kullanılmaktadır.25 Terbiye
kelimesi sözlükte, bir şeyi yetiştirmek, çocuk veya ekini büyütmek, kemale erdirmek,
ıslah etmek, gözetmek, sorumluluğunu yüklenmek, geliştirmek anlamlarına
gelmekte; 26 rehberlik, karşılıklı etkileşim ve ahlaki gelişim manalarını içermekte; 27
öteden beri eğitim kelimesi yerine kullanılmakta;28 eğitim kelimesinden daha geniş bir
muhtevaya sahip olduğu ifade edilmektedir.29
“Yetişme ve gelişme bütün canlılarda görülürse de terbiye daha çok insan hakkında
kullanılan, onun bedenî, zihnî, ahlâkî gelişmesini ve olgunlaşmasını sağlamayı ifade eden bir
terim haline gelmiştir. Bu faaliyetin önemi, ilkeleri, metotları, etkileri ve hedefleri gibi
konulardan bahseden disipline de terbiye ilmi veya kısaca terbiye denilmiştir.”30
İslamiyet, insanın sahip olduğu akıl ve iradeyle, yeryüzünde kendisinden
beklenen hedeflere ulaşmak için ruhi ve bedeni imkanlarını kullanmasını istemektedir.
Bireyin doğuştan varolan kabiliyet ve potansiyelinin geliştirilmesi ve yönlendirilmesi
anlamındaki terbiye ile her insan eğitilebilir durumdadır;31 fıtrat uyumlu ve dengeli bir
yaşam için eğitim şarttır. 32 Allah, insanı bilgi sahibi olabilecek potansiyel ve
donanımlarla var etmekte; bilgisiyle kendisini geliştirmesini istemektedir. İnsan
kelimesi, nisyan ve üns kökleri dikkate alınarak açıklanmaktadır.33 Nisyanın unutmak;
24
25
26
27
28
29
30
31
32
33
Bülent Çelikel, “Din Eğitiminin Psikolojik Temelleri Üzerine Bir Değerlendirme”, EKEV
Akademi Dergisi, S.: 58, 2014, s. 544
Saffet Bilhan, Eğitim Felsefesi, Kavram Çözümlemesi, Ankara, Ankara Üniversitesi Eğitim
Fakültesi Yayınları, 1991, s. 51
İbni Manzur, a.g.e., No: 4, s. 307; Mustafa Öcal, Din Eğitimi ve Öğretiminde Metodlar, Ankara,
Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, 2007, s. 23; Serdar Mutçalı, Arapça-Türkçe Sözlük, İstanbul,
Dağarcık Yayınları, 1995, s. 303
Abdurrahman Şeref, Ahlak İlmi, Çev.: Mevlüt Uyanık, Akyol Aygün, Ankara, Elis Yayınları, 2012,
s. 20; Muhammed Ali Sadat, İslam Ahlakı, Çev.: Cemil Sönmez, Van, Bilge Adam Yayınları, 2005,
s. 18
Turgay Gündüz, İslam, Gençlik ve Din Eğitimi, s. 23
Bedi'i Ziya Egemen, Terbiye İlminin Problemleri ve Terbiye Felsefesi, Ankara, Ankara
Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Yayınları, 1965, s. 4
Ziya Kazıcı, Halis Ayhan, “Talim ve Terbiye”, T. D. V. İslam Ansiklopedisi, No: 39, s. 515-523
Bakara Suresi, 195; Nisa suresi, 28; Enam Suresi, 68-69; Nahl Suresi, İsra Suresi, 9-11; 78; Dehr
Suresi, 3; Tahrim Suresi, 6; Beled Suresi, 10; Tin Sures, 3-5; M. Faruk Bayraktar, İslâm Eğitiminde
Öğretmen-Öğrenci Münasebetleri, s. 24-25; Ayhan Öz, a.g.e., s. 147; Abdurrahman Dodurgalı,
“Kur’an’a Göre Eğitimin Gücü”, Din Eğitimi Araştırmaları Dergisi, S.: 3, 1996, s. 120
Mustafa Ergün, İnsan ve Eğitimi, Ankara, Ocak Yayınları, 1993, s. 61
İlhan Ayverdi, Misalli Büyük Türkçe Sözlük, C.: I-III, İstanbul, Kubbealtı Neşriyat, No: 1, 2005,
s. 1416
267
üns kelimesinin uyum, kaynaşma ve yakınlık anlamı bulunmaktadır. 34 İnsan, hem
rabbi ile hem de insanlarla ünsiyet kurmaktadır.35 Rabbiyle olan ahdini unutması ve
genel bir özellik olarak unutma hali nedeniyle insanın nisyan kelimesinden türetildiği
de söylenmektedir. İnsanın üns kelimesinden türetilmesi, onun sosyal boyutu
düşünüldüğünde diğer insanlarla ve çevreyle uyum sağlaması şeklinde açıklanmakta;36
başarılı bir uyum, öğrenmeyle mümkün olmaktadır.37 İnsanın, kendisine, rabbine ve
çevresine karşı sorumlulukları bulunmakta, görevlerini saygı ve sevgi ile ifa
edebildiğinde her iki dünyada huzur bulmaktadır. 38 İnsanın yüklendiği emanet ve
halifelik görevleri, onu yücelttiği oranda sorumluluk yüklemekte, varlığının en temel
alanını oluşturmaktadır. 39 Kurân-ı Kerim, insanın halife ve kul olmasını; iki temel,
üstün ve farklı yönünü vurgulamaktadır.40 Yeryüzünü imar ve ıslah ile görevlendirilen
mükerrem varlık, kendi haline ve başıboş bırakılmamaktadır. 41 Ebu Hayyan etTevhidi’nin ifadesiyle; “İnsan, insanlığını kendisine mesele edinendir.” 42 Değere
dönüşmeyen, ahlak ile bütünleşmeyen bilgi, insanın kendi özüne dönmesine yardımcı
olamamaktadır.43 İslamiyet’te eğitimin hem ilmi hem de ameli boyutu bulunmaktadır;
Kurân-ı Kerim, bireyin aklına, kalbine ve nefsine yönelik mesajlarıyla insanı
eğitmekte, eylemlerini fıtratıyla uyumlu hale getirerek olgunlaşmasına yardımcı
olmaktadır.44 Amel ile bütünlüğü ve sadakati sağlanmış, ahlaki yetkinliği oluşturulmuş
olan ilim, faydalı ilim olarak kavramsallaştırılmaktadır.45
Din eğitimi; bir disiplin ve bilim dalı olmanın yanında din eğitimi faaliyeti
olarak farklı iki anlamda kullanılmaktadır. 46 Eğitim ve din eğitiminin nihai hedefi,
34
35
36
37
38
39
40
41
42
43
44
45
46
İbni Manzur, a.g.e., No: 1, s. 80; Cevheri, a.g.e., No: 3, s. 909; Zebidi, a.g.e., No: 8, s. 187-189
Şakir Gözütok, İslam Medeniyetinde Eğitim Felsefesi, İstanbul, Ensar Yayınları, 2019, s. 77
Hayati Aydın, Kur’an’da Psikolojik İkna, İstanbul, Timaş Yayınları, 2001, s. 175
Nuray Senemoğlu, Gelişim, Öğrenme ve Öğretim, Ankara, Gazi Kitapevi, 2002, s. 92
Fahri Demir, İslam Ahlakı, Ankara, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları, 1997, s. 20; Hüseyin Emin
Sert, Kur’ân’da İnsan Tipleri Ve Davranışları, İstanbul, Bilge Yayıncılık, 2004, s. 307-309
İlhan Kutluer, İlim ve Hikmetin Aydınlığında, İstanbul, İz Yayıncılık, 2001, s. 28-29
Yümni Sezen, Kurân Işığında İnsan, Akıl ve Toplum, s. 31-33
Tarık Suresi, 4; Ali İmran Suresi, 191; Kıyame Suresi, 36; Mülk Süresi, 2; Mustafa Köylü, “Kur’an
ve Ruh Sağlığı”, Dini Danışmanlık ve Din Hizmetleri, Ed.: Nurullah Altaş, Mustafa Köylü, 2.
Bsk., İstanbul, Ensar Neşriyat, 2015, s. 67; İbrahim Kalın, Barbar Modern Medeni: Medeniyet
Üzerine Notlar, s. 144
İbrahim Halil Üçer, “İnsan İnsanın Emanetidir”, Diyanet Aylık Dergi, S.: 318, 2017, s. 13-15
Bakara Suresi, 44; Nurettin Topçu, Var Olmak, İstanbul, Dergah Yayıları, 2018, s. 25
Bayraktar Bayraklı, İslam'da Eğitim, s. 187-277
Taha Abdurrrahman, Dini Amel ve Aklın Yenilenmesi, Çev. Mehmet Emin Güleçyüz, 2. Bsk.
İstanbul, Pınar Yayınları, 2021, s. 197
Mehmet Şevki Aydın, Din Eğitimi Bilimi, Kayseri, Kimlik Yayınları, 2017, s. 87
268
insanın ve toplumun yetkinleştirilmesine; 47 bireyin fıtratının korunmasına, benliğin
oluşturulmasına ve çevreye uyum sağlanmasına yardım ve rehberlik etmektir.48 Din
eğitimi; insanın zihinsel, duygusal ve davranışsal gelişimi dikkate alınarak dini
bilgilerin bireye aktarılması ve dini bilinçlenmenin sağlanması süreci olarak
tanımlanmaktadır. 49 “Din eğitimi, bireyin dînî davranışlarında kendi yaşantıları
yoluyla ve kasıtlı olarak istendik değişme meydana getirme sürecidir.” 50 İnsanda
eğitilmesi hedeflenen unsurların akıl, kalp ve nefis olduğu kabul edilmektedir.51 İnanç,
insanı iyiliğe sevk eden ve kötülükten uzaklaştıran külli bir sistem; 52 insanın tüm
benliğiyle ilahi kudreti kabul etmesi ve gönülden teslim olmasıdır. 53 Din, bireyin
kişisel hayatına yön verdiği ve disipline ettiği gibi toplumsal hayatın düzeni ve
devamlılığı da dinden ve eğitimden etkilenmektedir.54 Din, insanın tüm ihtiyaçlarını
karşılamak ve ilişkilerini düzenlemek üzere gönderilen ilahi esaslardır; 55 din, insanın
kendini gerçekleştirmesine yardımcı ve rehber olmaktadır.56 İnsanı meşgul eden ve
hayatına yön verecek soruların cevapları dinde mevcuttur.57 Hayatın değer ve amacını
belirleme çabası, anlam arayışı, insanın fıtri bir yönelimidir; din bu sorulara cevap
vermektedir.58 Kâinatı yoktan var eden ve yöneten Allah, bilginin gerçek sahibidir;
O’nun ilmi her şeyi kuşatmaktadır.59
Din ve eğitim, insanlıkla yaşıttır; medeniyetlerin kuruluşu ve çöküşü bu iki
olguya verilen değerle orantılıdır. 60 İslamiyet, ilmi ve ilim sahiplerini övmekte,
47
48
49
50
51
52
53
54
55
56
57
58
59
60
Hasan Dam, “Farabi”, Klasik İslam Eğitimcileri, Ed.: Mustafa Köylü, Ahmet Koç, s. 58-65
İ. Ethem Başaran, Eğitim Bilimine Giriş, Ankara, Ekinoks Yayınları, 2007, s. 56-76; Bedii Ziya
Egemen, Terbiye İlminin Problemleri ve Terbiye Felsefesi, Ankara, Ankara Üniversitesi İlahiyat
Fakültesi Yayınları, 1965, s. 8
Hüseyin Yılmaz, Din Eğitimi ve Sosyal Barış, s. 70
Cemal Tosun, Din Eğitimi Bilimine Giriş, Ankara, Pegem Akademi Yayınları, 2010, s. 23
Kerim Yavuz, Çocukta Dini Duygunun ve Düşüncenin Gelişimi, s. 29; Kerim Yavuz, Çocuğun
Dünyası ve Gelişme, İstanbul, Çocuk Vakfı Yayınları, 1992, s. 30
Ahmet Önkal, Rasûlullah’ın İslam’a Davet Metodu, 8. Basım, Konya, Esra Yayınları, 1993, s. 43
Kerim Yavuz, Çocuk ve Din, İstanbul, Çocuk Vakfı Yayınları, 1994, s. 115
Feyyat Gökçe, Değişim Sürecinde Devlet ve Eğitim, Ankara, Eylül Yayınları, 2000, s. 94-95
Zekiyyüddin Şaban, İslam Hukuk İlminin Esasları, Çev.: İbrahim Kafi Dönmez, Ankara, Türkiye
Diyanet Vakfı Yayınları, 1990, s. 176
Hasan Onat, Türkiye’de Din Anlayışında Değişim Süreci, Ankara, Ankara Okulu Yayınları, 2003,
s. 9; Ayhan Öz, a.g.e., s. 83
Beyza Bilgin, Mualla Selçuk, Din Öğretimi Özel Öğretim Yöntemleri, 4. Bsk., Ankara, Gün
Yayınları, 1999, s. 39
Ahmet Nedim Serinsu, Kur’an ve İnsanın Anlam Arayışı, Din Öğretimine Yeni Yaklaşımlar,
Ankara, MEB Yayınları, 2000, s. 115; Adem Akıncı, “İnsanın Anlam Arayışında Din Temeline
Dayalı Ahlaki Değerler ve Ahlak Eğitimi”, Tabula Rasa, Yıl: 4, S.: 12, Eylül-Aralık 2004, s. 23
Bakara Suresi, 30-33, 255; Lokman Suresi, 34
Turgay Gündüz, “İslam Eğitim Sisteminde Gençlik Dönemi Din ve Ahlak Eğitimi (Kuramsal
Yaklaşım)”, s. 211
269
bilginin hayata yansımasını istemektedir.61 Din eğitiminin amacı, insanda doğuştan
var olan potansiyelin ve iyiliğin geliştirilmesi, rabbe kullukta ve ahlaki tavırda bireyin
gelişmesi, insan-ı kamilin yetişmesidir.62 Hz. Peygamber, vahyin ekseninde eğitim ve
öğretim faaliyeti yürütmekte, dini sahabeye anlatmaktadır.63 Kurân-ı Kerim, eğitimle
ilgili temel prensipleri; eğitimin imkanı ve gücünün kabulü, 64 doğum öncesinden
başlayan ve ölüme kadar devam eden bir süreç olması,65 bilenlerle bilmeyenlerin bir
olmadığı, 66 insanın ve kâinatın bütüncül değerlendirilmesi ve farklılıkların ele
alınması 67 şeklinde açıklamakta; tedricilik, kıssa anlatımı, soru ve cevap ile akıl
yürütme, sevdirme ve korkutma, ödül ve ceza68 gibi eğitimle ilgili farklı yöntemleri69
önermektedir.70 Yapılan araştırmalar, bütün eğitim alanlarında tek bir alan için yeterli
tek bir öğretim yönteminin olmadığını göstermektedir.71 Din ve din eğitimi, insanın
benliğini oluşturması, rabbine ve fıtratına yakınlaşması, olgunlaşması için temel bir
kaynaktır. 72 İslamiyet, eğitimin niçin ve nasıl olmalı sorularına cevaplar vermekte,
insanı tüm boyutlarıyla ve her iki dünya için hazırlamaktadır. 73 “Andolsun, insanı biz
yarattık ve nefsinin ona verdiği vesveseyi de biz biliriz, çünkü biz ona şah damarından
daha yakınız.”, 74 “Allah, Adem'e bütün varlıkların isimlerini öğretti. Sonra onları
meleklere göstererek, "Eğer doğru söyleyenler iseniz, haydi bana bunların isimlerini
bildirin" dedi.” 75 ayetleri, Allah’ın ilk, en üst ve gerçek öğretici olduğunu, 76 insanı
61
62
63
64
65
66
67
68
69
70
71
72
73
74
75
76
Bakara Suresi, 44; Tövbe Suresi, 122; Meryem Suresi, 43; Fatır Suresi, 28; Zümer Suresi, 9; Cuma
Suresi, 5; Alak Suresi, 1-5
Hud Suresi, 112; Cuma Suresi, 5; Saf Suresi, 2-3; Bakara Suresi, 44; Saffet Bilhan, Din Eğitimin
Amacı, Ankara, İlahiyat Vakfı Yayınları, 1981, s. 96
Zeki Salih Zengin, “Başlangıçtan Cumhuriyet Dönemine Din Eğitimi”, Din Eğitimi, Ed.: Mustafa
Köylü, Nurullah Altaş, 6. Bsk., İstanbul, Ensar Neşriyat, 2016, s. 23
Bakara Suresi, 286; Maide Suresi, 4; Tövbe Suresi, 122; Alak Suresi, 1-5
Ali İmran Suresi, 38; Araf Suresi, 189; Nahl Suresi, 78
Zümer Suresi, 9; Fatır Suresi, 28; Ankebut Suresi, 43; Hac Suresi, 54
Kaf Suresi, 16; Fatır Suresi, 32
Enfal Suresi, 74; Tövbe Suresi, 72; Enam Suresi, 160; Araf Suresi, 40
Furkan Suresi, 32; İsra Suresi, 106; Bakara Suresi, 219; Nisa Suresi, 43; Maide Suresi, 90
Lokman Yıldırım, “Kur’an’ı Kerimde Geçen Eğitimle İlgili Ayetlerin Bazı Çağdaş Müfessirlere
Göre Yorumu”, Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yüksek Lisans Tezi,
2014, s. 82-109
Tekin Çelikkaya, Zafer Kuş, “Sosyal Bilgiler Öğretmenlerinin Kullandıkları Yöntem ve Teknikler”,
Ahi Evran Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, C.: 22, S.: 2, 2009, s. 743
Ayhan Öz, a.g.e., s. 201-202
Turgay Gündüz, “İslam Eğitim Sisteminde Gençlik Dönemi Din ve Ahlak Eğitimi (Kuramsal
Yaklaşım)”, s. 50-58
Kaf Suresi, 16
Bakara Suresi, 31
Mehmet Şevki Aydın, “İslam Eğitim Geleneğinde Öğretmenlik”, Erciyes Üniversitesi İlahiyat
Fakültesi Dergisi, S.: 11, 2001, s. 60
270
yakinen bilen yaratıcı gerçeğini ve insanın eğitime açık oluşunu haber vermektedir.
Din eğitimi; dinden gelen bilgilerle, eğitim biliminin verilerini birleştirerek insanların
ilahi öğretilere uygun birey olarak yetişmelerine katkı sağlayacak çalışmalar
yapmaktadır.77 Din eğitimi, dünya hayatına ilişkin bakış açısı ve çözümler sunarken,
hayatın öncesi ve sonrasıyla ilgili açıklama yapmakta, insanın ufkunu ve sınırlarını
genişletmektedir.78 Din eğitimi, ailede başlamakta, ahlak, ibadet ve itaat gibi sağlam
temeller ailede atılmaktadır.79 İslam din eğitimi, bireyin kendisini, rabbini ve kâinatı
tanımasını ve eylemlerini bu anlayışla yönlendirmesini,80 fıtratını korumasını ve ona
yönelmesini amaçlamakta;81 bireyi çevrenin olumsuz etkilerinden koruyarak anlam
arayışının canlı ve dinamik olmasına katkı sunmakta;82 iyi insanın yetişmesini gaye
edinmektedir.83
Kurân-ı Kerim’in ve din eğitiminin temel hedefi, olgun insan yetiştirmek,84 her
iki dünya mutluluğu kazandırmak;85 insanı mutlak hakikate, özgürlüğe, mutlak iyilik
ve adalete ulaştırmaktır.86 İslamiyet, bireyin tüm boyıtlarını esas alan, dengeli, tevhidi
ve kuşatıcı bir içerik sunmaktadır. Genelde dinlerin, özelde İslam’ın yetiştirmek
istediği insan ile eğitimin hedeflediği insan benzerlik göstermekte; aralarında zıtlık
bulunmamaktadır. 87 Dünya nimetleri emrine müsahhar kılınan,
77
78
79
80
81
82
83
84
85
86
87
88
88
hidayeti için
Cemal Tosun, Din Eğitimi Bilimine Giriş, Ankara, Pegem Akademi Yayıncılık, 2005, s. 71
Ahmet Koç, “Düşünen İnsan Yetiştirmede Din Eğitiminin Rolü”, Din Eğitimi Araştırmaları
Dergisi, S.: 6, 1999, s. 78; Veysel Güllüce, Kur’ân-ı Kerîm’de Ahiret İnancının Temelleri,
Erzurum, Ekev Yayınları, 2001, s. 1
Fahri Kayadibi, Din Eğitimi Dersleri, İstanbul, İstanbul Üniversitesi Yayınları, 2006, s. 98;
Mehmet Zeki Aydın, Ailede Çocuğun Ahlak Eğitimi, 6.Baskı, Ankara, Nobel Yayınları, 2008, s.
8; Musa Bilgiz, Hayırlı Çocuk Yetiştirmenin Temel İlkeleri, İstanbul, Beyan Yayınları, 2006, s.
19
Şakir Gözütok, İslam Medeniyetinde Eğitim Felsefesi, s. 58
Mahmut Çamdibi, Din Eğitiminde İnsan ve Hayat, İstanbul, Çamlıca Yayınları, 2003, s. 87
Bayraktar Bayraklı, İslamda Eğitim Anlayışı, İstanbul, Bayraklı Yayınları, 2009, s. 106; Beyza
Bilgin, Eğitim Bilimi ve Din Eğitimi, Ankara, Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Yayınları,
1988, s. 28- 29
Ahmet Koç, “İhvân-ı Safâ”, Klasik İslam Eğitimcileri, Ed.: Mustafa Köylü, Ahmet Koç, s. 118;
Ömer Çam, “Din, Dil, Kültür ve Eğitim”, Din Eğitimi Araştırmalar Dergisi, S.: 1, 1994, s. 1
Muhammed Kutub, İslam Terbiye Metodu ve Ahlak Sistemi, s. 19
Bakara Suresi, 201
Yusuf Suresi, 39; Zümer Suresi, 29; Nevzat Ayasbeyoğlu, İslamiyetin Eğitimimize Getirdiği
Değerler ve K. Kerim’in Eğitim ile İlgili Ayetlerinin Tahlili, İstanbul, MEB Yayınları, 1968, s.
26
Hasan Ali Koçer, Eğitiminin Bütünlüğü İçinde Din Eğitiminin Yeri, Ankara, İlahiyat Vakfı
Yayınları, 1981, s. 20
Lokman Suresi, 20; Casiye Suresi, 13; Erdoğan Pazarbaşı, Kur’ân ve Medeniyet, s. 106
271
peygamber ve kitap gönderilen insan,
89
rabbini hakkıyla takdir ederek ilahi
buyruklarını öğrenmeye ve uygulamaya çalıştığında, yaratana kul olmanın
özgürlüğünü, huzur ve mutluluğu hissetmekte; ilahi rızayı kazanma idealiyle hayatına
anlam ve değer katmaktadır. 90 Eğitim, insanın ruhi cephesine yönelmektedir. 91 Din
eğitiminde öğrenme, ruhi kabiliyetlerin bütünü ile birlikte değerlendirilmektedir. 92
Kendini ve haddini bilenin, rabbini bileceği kabul edilmektedir. 93 Kurân-ı Kerim,
yaratıcıya iman ve itaat edilmesini, ihsanda ve takvada istikrarı emretmektedir.
Bayraktar
Bayraklı,
takvayı
“manevi
bağışıklık
sistemi”
şeklinde
kavramsallaştırmaktadır.94 Şekilsel bir boyutu olduğu halde, ibadetlerde asıl olan öz
ve içeriktir; formel ve nicel yön, tamamlayıcı bir unsurdur.95 “İman sayıya, niceliğe,
biçime ve formaliteye indirgendiğinde, en dindar gibi görünen kişi bile, inancın özünü
yitirir.” 96 Eğitim, talim ve terbiye; insana salt bilgi vermenin ötesinde, kadim
gelenekte olduğu gibi akla ve kalbe yönelmek; ilim, amel ve ahlak bütünlüğüne
ulaşmaktır.97
İnanç, ibadet, ahlak, bilgi, düşünce, duygu ve eylemin kaynağı olan Kurân-ı
Kerim,98 din kitabı olduğu kadar ilahi bir eğitim kitabıdır; pedagojiyle ilgili ilke ve
metodlarını açıkça sıralamasa da ayetlerin derinlemesine incelemesinden evrensel
kurallara ulaşmak mümkün olabilmektedir.99 İslam eğitiminde gaye, insanı olgunluğa
ulaştırmak, yaratıcıya itaat yolunu göstermek, 100 iyiliğe yönlendirmek, 101 mutlak
89
90
91
92
93
94
95
96
97
98
99
100
101
İsmail Cerrahoğlu, Kur’an’ı Kerim’den Öğütler, Ankara, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları,
1991, s. 158
Enam Suresi, 162
Mustafa Usta, “Mevlana Celaleddin-i Rumi”, Klasik İslam Eğitimcileri, Ed.: Mustafa Köylü,
Ahmet Koç, s. 417
Halis Ayhan, Eğitim Bilimine Giriş, İstanbul, Şule Yayınları, 1995, s. 27; Hüseyin Yılmaz, Din
Eğitimi ve Sosyal Barış, İstanbul, İnsan Yayınları, 2003, s. 71
Ayhan Öz, a.g.e., s. 10
Bayraktar Bayraklı, Yeni Bir Anlayışın Işığında Kur’ân Tefsiri, C.: I-XXI, İstanbul, Bayraklı
Yayınları, 2005, No: 1, s. 238
Ayhan Öz, a.g.e., s. 222
Vefa Taşdelen, Kierkegaard’da Benlik ve Varoluş, Ankara, Hece Yayınları, 2004, s. 255
Nakıb el-Attas, Modern Çağ ve İslami Düşünüşün Problemleri, İstanbul, İnsan Yayınları, 1989,
s. 190
Murat Demirkol, “Seyyid Hüseyin Nasr’a Göre Ezeli Hikmet ve Geleneksel İslam”, Ankara
Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, C.: 51, S.: 2, 2010, s. 282
Hacı Ali Demirlek, “Kur’an-ı Kerim’de Teşvik ve Sakındırma Metodu”, Selçuk Üniversitesi Sosyal
Bilimler Enstitüsü Yüksek Lisans Tezi, 1997, s. 1-2
Mahmut Çamdibi, Din Eğitiminin Temel Meseleleri, İstanbul, Marmara Üniversitesi İlahiyat
Fakültesi Yayınları, 1994, s. 44
Muhammed Kutub, İslam Terbiye Metodu ve Ahlak Sistemi, Çe.: Ali Özek, İstanbul, Hisar
Yayınları, 1977, s. 19
272
hakikate ve mutluluğa kavuşturmaktır. 102 İslamiyet, bütünüyle insanın fıtratına ve
şahsiyetine uygundur;103 Kurân-ı Kerim, insanın fıtratıyla uyumlu bir eğitim-öğretim
metodu takip etmektedir.104 Hz. Peygamber, yeryüzünün en olgun ve iyi insanlarını
vahiy eğitimi ile yetiştirendir.105 Kurân-ı Kerim; ikna ve motive edici bilgiyle aklı ve
kalbi işlevsel hale getiren bir yöntemi tercih etmekte;106 insanda zihinsel, duygusal,
bilişsel ve davranışsal değişimi hedeflemektedir. 107 Allah, insanın üstünlüklerini,
zaafları ile birlikte değerlendirmekte; her insanı kendi gücü nispetinde dinden sorumlu
tutmaktadır.108 İnsan yavrusu, kendi kendine yeterliği düşünüldüğünde evrenin en aciz
varlığı olsa da; 109 akıl, bilgi, düşünce donanımı, dünyayı imar ve ıslah etme
potansiyeliyle gücünü zirveye çıkarabilmektedir.110
İnsanın ne’liği, eğitimin içerik ve yönünü belirlemektedir.111 İnsanın maddi ve
manevi yönü olduğu gibi, eğitimin de ilgilenmesi ve geliştirmesi istenen aynı iki
boyutuna vurgu yapılmaktadır. 112 İslam eğitiminin ilkelerini; tevhid, 113 gayelilik,114
süreklilik, 115 zorunluluk, 116 evrensellik, hürriyet 117 ve sorumluluk, 118 merhamet, 119
bireysel farklılıklar, 120 denge 121 olarak maddeleştirilebilmektedir. Psikolojide hiçbir
102
103
104
105
106
107
108
109
110
111
112
113
114
115
116
117
118
119
120
121
Nevzat Ayesbeyoğlu, İslamiyetimize Getirdiği Değerler ve Kurân-ı Kerimin Eğitim ile İlgili
Ayetlerinin Tahlili, İstanbul, M. E. B. Yayınları, 1991, s. 26
Bayraktar Bakraklı, İslam’da Eğitim, s. 190
Mehmet Şanver, a.g.e., s. 217
Seyyid Muhammed Nakıb Attas, İslami Eğitim, Çev.: Ali Çaksu, İstanbul, Endülüs Yayınları,
1991, s. 88
Mustafa Köylü, Psiko-Sosyal Açıdan Dini İletişim, Ankara, Ankara Okulu Yayınları, 2006, s.
178-185
Yaşar Fersahoğlu, Kurân’da Zihin Eğitimi, s. 635
Abbas Mahmut Akkad, Kurân Felsefesi, Çev.: Ahmed Demirci, Ankara, Nur Dağıtım, 1975, s. 64
Karl Jaspers, Felsefeye Giriş, Çev.: Mehmet Akalın, İstanbul, Dergah Yayınları, 1981, s. 77
Yümni Sezen, Sosyolojide ve Din Sosyolojisinde Temel Bilgiler ve Tartışmalar, s. 46
Ahmet Cevizci, Eğitim Felsefesi, İstanbul, Say Yayınları, 2018, s. 241
Abdurrahman Dodurgalı, “İbni Sina”, Klasik İslam Eğitimcileri, Ed.: Mustafa Köylü, Ahmet Koç,
s. 192-193
Bakara Suresi, 31
Zariyat Suresi, 56
Tahrim suresi, 6; Buhari, İlim, 10; Tirmizi, Birr ve’s-Sıla, 33; İbni Mace, Edeb, 3, Mukaddime, 10
Buhari, İlim, 24; Müslim, İlim, 8-12; İbni Mace, İlim, 17
Bakara Suresi, 253, 286; Maide Suresi, 48; Şuara Suresi, 4; Yunus Suresi, 99; Enam Suresi, 35,
107, 112, 137, 149; Nahl Suresi, 9
Müzzemmil Suresi, 19
Enam Suresi, 154, 157; Yunus Suresi, 57-58; Nahl Suresi, 64, 89; Neml suresi, 77; Lokman Suresi,
3; Turgay Gündüz, a.g.e., s. 58-66
İsra Suresi, 84
Bakara Suresi, 201-202
273
şey tek bir sebebe indirgenememekte; 122 doğuştan gelen özellikler, 123 çevresel
faktörler 124 ve bireyin iradesi insanın yönelimlerini etkilemektedir. Kurân-ı Kerim,
beşer 125 ve abd 126 olarak isimlendirdiği insanın en güzel biçimde yaratılmasından,
sonra aşağıların aşağıya çevrilmesinden bahsederken,127 iyiliğin doğuştan geldiğine,
bozulmanın arıziliğine ve eğitimin imkanına işaret etmektedir. 128 “Allah, Âdem’e
bütün varlıkların isimlerini öğretti.” 129 ayeti, insanoğluna kitap ve peygamber
gönderilmesi; akıl, irade ve beşeri özelliklerin verilmesi, insanın eğitilebilir nitelikte
yaratıldığının kanıtları olarak sayılmaktadır. Fıtri özellikler, eğitim ve çevresel
faktörlerin tamamı insanın karakter inşasında etkili olmakta; bunların etki oranları
bilinmemektedir.130 Din eğitiminde itaat konusunun, kaza ve kader inancı, özgürlük
ve irade konularıyla çok yakın ilişkisi bulunmakta; bu kavramların yanlış anlaşılması,
birey oluşu ve kulluğu zorlaştırmaktadır.131
3. 2. Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Dersi Müfredatında İtaat
Kavramı
2018 yılında hazırlanan Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Dersi 4-8 ve 9-12. sınıflar
öğretim programının hedeflediği kök değerler; adalet, dostluk, dürüstlük, öz denetim,
sabır, saygı, sevgi, sorumluluk, vatanseverlik ve yardımseverliktir. 132 2018 yılında
hazırlanan Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Dersi 4-8. sınıflar öğretim programının
amaçları aşağıdaki gibi açıklanmaktadır:
“İlkokulu tamamlayan öğrencilerin gelişim düzeyine ve kendi bireyselliğine uygun
olarak ahlaki bütünlük ve öz farkındalık çerçevesinde, öz güven ve öz disipline sahip, gündelik
122
123
124
125
126
127
128
129
130
131
132
Hüseyin Emin Sert, a.g.e., s. 22-23
Clifford T. Morgan, Psikolojiye Giriş, Çev.: Hüsnü Arıcı ve Diğerleri, Ankara, H. P. B. Yayınları,
1995, s. 31; Necati Kara, Bir İletişim Aracı Olarak Kur’ân’da Beden Dili, s. 134
Nilüfer Voltan Acar, Çocukla İletişim, İstanbul, MEB Yayınları, 1998, s. 159
Ali İmran Suresi, 47, 49
Nisa Suresi, 28
Tin Suresi, 3-5
Bayraktar Bayraklı, İslam’da Eğitim, İstandul, Düşün Yayıncılık, 2015, s. 107
Bakara Suresi, 31
Alexis Carrel, İnsan Denen Meçhul, s. 300
Ayhan Öz, a.g.e., s. 165-166
MEB, DKAB 4-8 Öğretim Programı, 2018, s. 3
274
hayatta ihtiyaç duyacağı temel düzeyde sözel, sayısal ve bilimsel akıl yürütme ile sosyal
becerileri ve estetik duyarlılığı kazanmış, bunları etkin bir şekilde kullanarak sağlıklı hayat
yönelimli bireyler olmalarını sağlamak,”133
2018 yılında hazırlanan Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Dersi 4-8. Sınıflar
Öğretim Programıyla öğrencilerin; dini ve ahlaki kavramları tanımaları, ahlaki
değerleri tanımaları ve bunları içselleştirmeleri amaçlanmaktadır. 134 2018 yılında
hazırlanan Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Dersi (İlkokul 4 ve Ortaokul 5, 6, 7 ve 8.
Sınıflar) ve (Ortaöğretim 9, 10, 11 ve 12. Sınıflar) Öğretim Programlarının Anahtar
Kavram listelerinde itaat kavramı yer almamaktadır. 135 DKAB öğretim programı;
betimleyici, mezhepler üstü bir yaklaşımı ve dinler açılımlı bir öğretim modelini
benimsemektedir. 136 DKAB dersinin 6. Sınıf öğretim programının anahtar kavram
listesinde, irade ve itaat kavramlarıyla ilintili bağımlılık kavramı yer almaktadır.137
Gençlik dönemlerinde özgürlük düşüncesinin yaygın olması nedeniyle, öğrencilere
irade eğitiminin verilmesi, doğru ve sağlıklı itaat anlayışının öğretilmesi,
bağımlılıkların azaltılmasına, itaat konusundaki yanlış düşünce ve uygulamaların
önlenmesine, katkı sunması beklenmektedir. DKAB dersi 11. Sınıf öğretim
programlarının anahtar kavram listesinde yer alan istismar, dini düşünce, duygu ve
değerler yanlış anlaşıldığında ve uygulandığında yaşanan olumsuzluklara işaret
etmektedir.138 Şeytanın da insanı Allah ile aldatabilme özelliği; kelime ve kavramların,
anlayış ve uygulamaların doğru ve sağlıklı olmasının önemini göstermektedir. Din ve
dine ilişkin kavramlar kaynağından doğru ve sağlıklı bir şekilde öğre(n/t)ilmediğinde,
insanlara, topluma ve dine zarar verebilmektedir. DKAB dersi 6. Sınıf öğretim
programlarının anahtar kavram listesinde yer alan bağımlılık ile139 7. Sınıf listesinde
yer alan davranış kavramlarının 140 irade kavramıyla ilişkilendirilmesi önem arz
etmektedir. İtaat kavramı, 2018 yılında hazırlanan DKAB öğretim programlarında
açıkça ele alınmasa da farklı kavramlarla ilişkilendirilebilmekte, amaç ve yeterliklerde
MEB, DKAB 4-8 Öğretim Programı, 2018, s. 1
MEB, DKAB 4-8 Öğretim Programı, 2018, s. 8
135
MEB, DKAB 4-8 Öğretim Programı, 2018, s. 1-47; MEB, DKAB 9-12 Öğretim Programı, 2018,
s. 1-42
136
MEB, DKAB 4-8 Öğretim Programı, 2018, s. 8
137
MEB, DKAB 4-8 Öğretim Programı, 2018, s. 28
138
MEB, DKAB 9-12 Öğretim Programı, 2018, s. 21
139
MEB, DKAB 4-8 Öğretim Programı, 2018, s. 28
140
MEB, DKAB 4-8 Öğretim Programı, 2018, s. 34
133
134
275
örtük bir şekilde işlenmektedir. İnanç, ibadet ve ahlakın değerlendirildiği bir program,
zımnen itaat kavramını da açıklamış olmaktadır. DKAB öğretim programı;
betimleyici, mezhepler üstü bir yaklaşımı ve dinler açılımlı bir öğretim modelini
benimsediğinden, anahtar kavram listesinde itaat kavramına yer verilmediği
düşünülmektedir.
Bencillik, insanın sorumluluktan kaçmasına sebep olmakta, herkesi ve her şeyi
kendi menfaati için kullanma eğilimine yöneltmektedir.141 Bencilleşen insanlar; özüne
yabancılaşmakta, yalnızlaşmakta, kendini aldatmakta ve dünya hayatına aldanmakta,
nefsine zulmetmektedir. 142 İslamiyet, insanın fıtratına vurgu yapmakta, iyilikte
yardımlaşılmasını, hakkın tavsiye edilmesini emretmektedir; egosantrik yaşam
felsefesine karşı insana sorumluluk ve paylaşma bilinci kazandırmaktadır.143 Kurân-ı
Kerim, insanlar arasındaki farkların üstünlük değil imtihan ve yardımlaşma vesilesi
olduğunu, asıl üstünlüğün takva ile olduğunu bildirmekte ve bencillik yerine
dayanışmayı emretmektedir. 144 Birey olmanın bileşenleri; bilinç, irade, gayelilik,
anlamlılık, sorumluluk, özgürlük, eylemliliktir; ezcümle, özne olmaktır. 145 İnsan,
doğuştan sahip olduğu yetenek ve imkanlarını eğitimle geliştirmekte ve var
olmaktadır.146
İnsanın, maddi ve manevi boyutu, beşeri zaafları ve eğilimleri eğitim ile
değerlendirilmeye ve bireyin tüm yönleri geliştirilmeye çalışılmaktadır. İslamiyet,
bireysel ve toplumsal olarak insanların eğitimini önemsemekte ve emretmektedir.147
Eğitimde aklın ürettiği bilimsel bilgi ile vahiy birbiriyle çelişmemekte, mücadele
etmemektedir. İnsanın potansiyeli ve yetenekleri sabit değildir, sürekli bir değişim ve
gelişim halindedir; insanoğlu sosyalleşerek kültür ve medeniyetler oluşturmaktadır.
Doğum ile başlayan eğitim, olumlu gelişimi ifade eden bir süreçtir. İmtihan gereği
141
142
143
144
145
146
147
Nevzat Tarhan, Duyguların Dili, İstanbul, Timaş Yayınları, 2010, s. 143
Haşr Suresi, 18-19; Burhan İşliyen, a.g.e., s. 179-181
Muhammet Çakmak, “Yabancılaşma Kavramı Üzerine Bazı Değerlendirmeler ve Kur‘an‘ın
Yabancılaşma Kavramına Bakışı”, Fırat Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, S.: 1, 1996, s.
308
Enam Suresi, 165; Zuhruf Suresi, 32; İshak Özgel, “Sosyolojik Tefsir Bağlamında “Yalnızlık
Sorunu” Karşısında Kur‘ân”, EKEV Akademi Dergisi - Sosyal Bilimler, C.: 18, S.: 59, 2014, s.
340
Ayhan Öz, a.g.e., s. 20
Takiyettin Mengüşoğlu, Felsefi Antropoloji, İstanbul, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi
Yayınları, 1971, s. 42
Ali İmran Suresi, 104, 110; Alak Suresi, 1-5; Buhari, Melahim, 17; Müslim, İman, 78; Tirmizi,
Fiten, 11; İbni Mace, Fiten, 20
276
insanlar, fiziksel yapıları, cinsiyetleri, ırkları, mizaçları ve yetenekleri farklı olarak
yaratılmaktadır. İnsanı diğer varlıklardan üstün kılan özellikleri; aklı, irade ve
sorumluluk sahibi olması, iyilik ve kötülük yapabilme potansiyeli, düşünmesi, bilgi
üretebilmesi,
temyiz
etmesi,
konuşması,
okuması
ve
yazması
olarak
açıklanmaktadır. 148 Kendisine verilen bilgi ile meleklerin secdesine mazhar olan
insan, 149 beyan, idrak ve şuur ile konuşma ve yazma yeteneğiyle 150 bilgi ve
birikimlerini artırmakta, gelişim gösterebilmektedir. “De ki: "O, sizi yaratan ve size
kulaklar, gözler ve kalpler verendir. Ne kadar da az şükrediyorsunuz!”151 İtaat, hayatın
ve dinin temel bir konusu olarak, insanın doğru bilmesi ve uygulaması gereken odak
kavramlardan biridir. Doğru itaat insanı dünyada ve ahirette iyiliğe ve güzelliğe
ulaştırırken, yanlış itaat her iki dünyada insanı mutsuz ve pişman etmektedir.
3. 3. İtaat Oluşumuna Katkı Sunan Nefs ve İrade Eğitimi
Nefs kelimesi Arapça’da, kişi, varlık, beden, ruh, heva ve arzu, bir şeyin zatı,
hakikati, tamamı, cevheri anlamlarına gelmektedir.152 Psikolojide içgüdü, benlik, self
ve ego kavramları nefs kelimesi yerine kullanılmaktadır. 153 Nefs; insanın biyolojik
ihtiyaçlarının, duyularının ve insani özelliklerinin kaynağıdır; 154 bireyin arzu ve
isteklerini organize etmektedir.155 Kurân-ı Kerim’de nefs kelimesi; Allah’ın zatı,156
cevher ve öz,157 kişi,158 beden,159 ruh ve can,160 iç161 anlamlarıyla kullanılmaktadır.
148
149
150
151
152
153
154
155
156
157
158
159
160
161
Erdoğan Pazarbaşı, Kur’ân ve Medeniyet, s. 117; Musa Bilgiz, Kur’an’da Bilgi, İstanbul, İnsan
Yayınları, 2003, s. 230
Bakara Suresi, 30-33
Rahman Suresi, 1-4; Nahl Suresi, 78; Alak Suresi, 1-5
Mülk Suresi, 23
Ragıb, a.g.e., s. 730; İbni Manzur, a.g.e., No: 3, s. 688-689; Cevheri, a.g.e., No: 3, s. 984
Büşra Küp, a.g.e., s. 77; Robert Frager, Sufi Psikolojisinde Gelişim, Denge ve Uyum, Kalp, Nefs
ve Ruh, Çev.: İbrahim Kapaklıkaya, İstanbul, Gelenek Yayınları, 2011, s. 70
İzzet Er, Sosyal Gelişme ve İslâm, 3. Bsk., İstanbul, Rağbet Yayınları, 1999, s. 133
Halis Ayhan, Eğitim Bilimine Giriş, İstanbul, Şule Yayınları, 1997, s. 147
Ali İmran Suresi, 28, 30; Maide Suresi, 116; Enam Suresi, 12, 54; Taha Suresi, 41
Nisa Suresi, 1; Enam Suresi, 98; Araf Suresi, 189; Zümer Suresi, 6
Bakara Suresi, 48, 123, 281; Enam Suresi, 70, 164; Hud Suresi, 105; İbrahim Suresi, 51; Enbiya
Suresi, 35
Ali İmran Suresi, 145, 185; Enbiya Suresi, 35
Nahl Suresi, 111
Araf Suresi, 205; Yusuf Suresi, 68; Ahzab Suresi, 37; Taha Suresi, 67
277
İslam alimleri nefsin, bedene ve ruha yönelik farklı ve zıt eğilimleri barındıran
iki boyutundan bahsetmektedir.162 “Nefis, rabbimin acıyıp koruması dışında, daima
kötülüğü emreder.”163 ayeti, nefsin her ne kadar iyiliğe ve kötülüğe meyli bulunsa da
eğitilmediğinde ve kontrol edilmediğinde kötülüğe çağıran yönünün öne çıkacağına
işaret etmektedir.
164
Tasavvuf, kötülüğü emreden nefisle mücadele için, nefis
muhasebesi, öz disiplin ve empati araçlarından yararlanmayı önermektedir. 165 “Nefse
ve onu düzgün bir biçimde şekillendirip ona kötülük duygusunu ve takvasını
(kötülükten sakınma yeteneğini) ilham edene andolsun ki, nefsini arındıran kurtuluşa
ermiştir. Onu kötülüklere gömüp kirleten kimse de ziyana uğramıştır.”,166 “Cennetin
etrafı, nefsin hoşuna gitmeyen ve sevilmeyen şeylerle, cehennemin etrafı da
şehvetlerle çevrilidir.”,167 “Akıllı kişi kendisini hesaba çeken ve ölümden sonrası için
çalışandır. Âciz kişi ise arzularına uyup bir de Allah’tan (bağışlanma) umandır.”168
ayeti ve hadisleri, akıl ve vahiy uyumuna, haz ve isteklerin geçici ve aldatıcılığına
dikkat çekmekte ve ahiret hesabını hatırlatmaktadır. Nefsin; kötülüğü emreden,
kendini kınayan ve Allah’ın rızası ile mutmain olmuş dereceleri bulunmaktadır; birey,
nefsini tanır ve ilahi öğretilerle onu eğiterek disipline edebilirse beşer yönünü
geliştirebilmektedir. Hz. Peygamber, günahları af edilmiş olsa da “Nefislerimizin
şerlerinden Allah’a sığınırız.”169 beyanıyla, nefis tehlikesine işaret etmektedir. Nefsin
levvame aşamasında birey, yaptıkları hataları fark etmekte ve pişmanlıkla kendini
düzeltme ihtiyacı hissetmekte, manevi boyutun ve vicdanın etkisiyle kendini
kınamakta, itminan seviyesine yaklaşmaktadır.170 Nefsin mütmain olduğu mertebede
birey, Allah’tan razı olmakta, dünyanın ziynetlerinden daha fazlasına sahip olma
arzusundan kurtulmaktadır. 171 Nefsi raziyye ve marziyye makamı, en üst makam
olarak kamil insana işaret etmektedir; bu mertebede birey rızay-i ilahinin verdiği
Hayati Hökelekli, Din Psikolojisi, s. 23
Yusuf Suresi, 53
164
Haris b. Esed el-Muhasibi, er-Riaye: Nefs Muhasebesinin Temelleri, Çev.: Şahin Filiz, Hülya
Küçük, 3. Bsk., İstanbul, İnsan Yayınları, 2009, s. 427
165
Robert Frager, Kalp, Nefs ve Ruh, Sufi Psikolojisinde Gelişim, Denge ve Uyum, Çev.: İbrahim
Kapaklıkaya, İstanbul, Gelenek Yayınları, 2005, s. 29
166
Şems Suresi, 7-10
167
Buhari, Rikak, 28; Müslim, Cennet, 1; Ebu Davud, Sünnet, 22; Tirmizi, Cennet, 21; Nesai, Eyman,
3
168
Tirmizi, Sıfatü’l-Kıyame, 25
169
Ebu Davud, Nikah, 31, 32; Tirmizi, Nikah, 17
170
Kıyamet Suresi, 2; Fecr Suresi, 27-28; Büşra Küp, a.g.e., s. 80
171
Kemal Sayar, Sufi Psikolojisi, İstanbul, İnsan Yayınları, 2004, s. 24-25
162
163
278
tatmin duygusuyla dünyaya ait rollerinden sıyrılmaktadır.
172
İyilik ve kötülük
potansiyeli taşıyan tek varlık insandır, diğer varlıklardan istenmeyen nefis terbiyesi,
insanın akıbeti için önem arz etmektedir.173 Farabi, insanın varoluş gayesinin mutluluk
olduğunu belirtmektedir. 174 İslamiyet, hakiki mutluluk için, nefsin mutlak özgür
bırakılması yerine, fıtrat ve ilahi öğretilerle terbiye edilmesini tavsiye etmektedir.
İrade kelimesi meşiet ile eş anlamlı ve aynı muhtevaya sahip olarak sözlükte,
dilemek, istemek, arzulamak, meyletmek, nefsin yapılmasına hükmettiği şeyi
gerçekleştirmek istemesi ve ona yönelmesi anlamında kullanılmaktadır. 175 Terim
olarak irade; nefsin yapılmasına karar verdiği işi, herhangi bir yönde zorunluluk
bulunmaksızın, gerçekleştirmek istemesi ve ona yönelmesidir; düşünme, muhakeme,
seçme ve bağlanma süreçlerini kapsamaktadır.
176
Ragıb el-İsfahani iradeyi; arzu,
ihtiyaç ve ümitten müteşekkil bir kuvvet olarak açıklamaktadır.177 İrade, niyetli eylem
yapma gücü, kararlarını özgürce seçme yetisidir.178 İrade, tercihi gerektirmekte, tercih
ihtiyar kelimesini çağrıştırmaktadır.
İrade eğitimi sözlükte, bir işin yapılmasını veya yapılmamasını kararlaştırma,
uzun vadeli hedeflere ulaşmak içim kısa vadeli hazlara karşı koyabilme gücü, istenci
şeklinde tanımlanmaktadır. 179 İslamiyet, diğer dinlerin aksine, içgüdü ve fizyolojik
ihtiyaçların bastırılmasını veya engellenmesini değil, eğitilmesini ve fıtrata uygun
çözümlenmesini önermektedir. Üstün niteliklerle donatılmış olan insanın zayıflıkları
da bulunmaktadır; birey, sahip olduğu ruhani ve manevi kabiliyetlerle dengeyi
sağlamak ve kendini geliştirmek zorundadır.180 “İnsan nefsinin iki gücü vardır: Biri
bilme diğeri yapma gücüdür.”
181
Çocukluk yıllarında haz ertelemesi eğitimi
almayanlar, ergenlik veya olgunluk dönemlerinde ilahi öğretilere uyma, ibadetleri
yapma ve kulluk bilinciyle hareket edebilme ve itaat konusunda zaafiyet
172
173
174
175
176
177
178
179
180
181
Fecr Suresi, 28; Hayati Hökelekli, İslam Psikolojisi Yazıları, İstanbul, Dem Yayınları, 2017, s. 38
William C. Chittick, Tasavvuf; Kısa Bir Giriş, Çev.: Turan Koç, İstanbul, İz Yayıncılık, 2003, s.
109
Farabi, es-Siyasetü’l-Medeniyye, Çev. Mehmet Aydın, Abdülkadir Şener, M. Rami Ayas, İstanbul,
Kültür Bakanlığı Yayınları, 1980, s. 40
İbni Manzur, a.g.e., No: 3, s. 188-191; Cevheri, a.g.e., No: 2, s. 478; Ragıb, a.g.e., s. 206; Zebidi,
a.g.e., No: 1, s. 292
Mustafa Çağrıcı, Hayati Hökelekli, “İrade”, T. D. V. İslam Ansiklopedisi, No: 22, s. 380-384
Ragıb, a.g.e., s. 206
Necati Öner, İrade Hürriyeti, s. 23
Türk Dil Kurumu, Türkçe Sözlük, Ankara, Türk Dil Kurumu Yayınları, 2005, s. 978
Hayrani Altıntaş, İnsan ve Psikoloji, Ankara, Kültür Bakanlığı Yayınları, 1989, s. 273-274
Veysel Karani Altun, a.g.e., s. 61
279
gösterebilmektedir.182 Kurân-ı Kerim’de kıssaları anlatılan kavimlerin hayatları, haz
ertelemesi imtihanına örnek oluşturacak niteliktedir; onlar kendilerine yasaklanan
şeylerden uzaklaşmayı başaramadığında ilahi ikaz ve azaba muhatap olmuşlardır.
Sabır; musibetler karşısında isyan etmeden, kulun üzüntü ve ihtiyaçlarını
Allah’a arz etmesidir. 183 Sabretmenin yolu, irade eğitiminden, nefse hakimiyetten
geçmektedir. İslamiyet’te oruç ibadeti, şehevi ve nefsi arzu ve isteklerin, Allah rızası
için belirli bir süre ertelenmesini gerektirmekte ve insanı irade eğitimine
alıştırmaktadır; tüm ibadetlerde benzer eğitimin zihinsel, duygusal ve davranışsal
boyutlarına şahit olunmaktadır. Allah’ın isteklerine göre yaşamak isteyen müminler,
ahirette yaptıklarının karşılığını alma inancıyla dünya hayatına ait süfli hazlarını
erteleyebilmeyi; ruhbanlık ve zevkperestliğin aşırı uçlar olduğunu, içgüdüleri yok
etmek veya tamamen serbest bırakmak yerine dengeyle bu duyguları yönetmenin
gerekliliğini, dünya hayatında helal olanların keyfe kafi olacağını, gerçek mükafat ve
lezzetlerin cennette olduğunu, kabul etmektedir.184
Nefs; akıl, kalp, irade ve vicdan ile birlikte anlam kazanmakta;185 insan, sahip
olduğu bu yeteneklerle düşünce üretebilmekte, muhakame yapabilmekte ve
yeryüzünde sorumluluk üstlenebilmektedir. Hakikati arama vasıtası, eylemin ve
bilginin kaynağı olan düşünme;186 insanın arzu ve isteklerine yön vermekte, onu diğer
canlılardan üstün kılmakta187 ve onun en bariz vasfı olmaktadır.188 İnsanın iç dünyası
henüz tam anlamıyla bilinmese de; 189 nefsin ve iradenin eğitilmesiyle doğru itaate
zemin hazırlanacağı söylenebilmektedir. Özgür tercihleriyle dünya ve ahiret
hayatındaki konumunu ve değerini belirleme imkanına sahip yegane varlık olan insan;
rabbinin istekleriyle nefsini ve iradesini eğittiğinde yücelmekte, nefis ve iradesine ölçü
olarak süfli arzularını esas aldığında alçalmaktadır. İslamiyet, çocukların küçük
yaşlardan itibaren yaratıcısıyla ilişkisinin kurulmasını, hayat sürecinde irtibatın canlı
182
183
184
185
186
187
188
189
Hatice Kübra Tongar, Fıtrat Pedagojisi, İstanbul, Hayy Kitap, 2017, s. 88
Mustafa Çağrıcı, “Sabır”, T. D. V. İslam Ansiklopedisi, No: 35, s. 337-339
Büşra Küp, a.g.e., s. 70-76
Ali Seyyar, İnsan ve Toplum Bilimleri Sözlüğü, İstanbul, Değişim Yayınları, 2007 s. 688
Ahmet Koç, “Düşünen İnsan Yetiştirmede Din Eğitiminin Rolü”, Din Eğitimi Araştırmaları
Dergisi, S.: 6, 1999, s. 74; Vahdettin Başçı, “Akıl ve Vahiy Yönünden Doğru Düşünme”, Atatürk
Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, S.:13, 1997, s. 211
Hüseyin Atay, “Allah’ın Halifesi: İnsan”, Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, C.: 18,
1970, s. 76
Hamit Er, “Kur’ân’a Göre Düşünen İnsan Yetiştirme”, Din Eğitimi Araştırmaları Dergisi, S.: 8,
2001, s. 177
Alexis Carrel, İnsan Denen Meçhul, s. 11-13
280
tutulmasını istemekte; bireyin, ibadet ve itaatlerle nefsini ve iradesini doğru
yönetmesini önemsemektedir.
3. 4. İtaat Çerçevesinde İrade ve Kudret
İnsanın, zihinsel, duyuşsal ve davranışsal yönelimlerinin temelinde ve
başlangıcında irade mevcuttur. 190 İnsanın ameline ahlaki kıymet takdir edilerek
mükafata ve cezaya konu olabilmesi, hür irade ile mümkündür. 191 İrade ile oluşan
eylemler, bir işin yapılması veya yapılmaması şeklinde farklı tezahür etmektedir.192 Rv-d fiilinin ifal formundaki masdarı olan irade; talep etmek, en iyi olanı seçmek,
kastetmek, emretmek, harekete geçme yeteneği ve gücü sözlük anlamlarını
içermektedir.193 Zihinsel veya bedensel herhangi bir eylemin bilinçli ve muhakeme
neticesinde yapılması veya yapılmaması olarak tanımlanan iradenin 194 hukuki sonuç
doğurması, kasıt ve yönelme ile gerçekleşmektedir.195 Uygunluğu düşünülen eyleme
yönelmek, niyet etmek, planlamak ve karar vermek manalarını içeren irade kavramı196
Kurân-ı Kerim’de hem Allah’a hem de insana nisbet edilerek yüz otuz dokuz yerde
geçmektedir. 197 İradesine hakim olan birey ve toplumlar üretmekte, iradesi zayıf
olanlar taklite ve tüketime yönelmektedir.198 Kendisine, iradesine hakim olamayanlar,
esarete mahkum olmaktadır.
199
“İrade; farkındalık, özdenetim ve özsaygıyı
beraberinde getirir.” 200 İrade ile yakın anlamda kullanılan azim kelimesi sözlükte;
kastetmek, ısrarla istemek, kesin karar vermek, irade ve bir işte gösterilen ciddiyet
anlamlarına gelmektedir. 201 Azim kelimesi ıstılahta; hedefe ulaşmak için kalbin
190
191
192
193
194
195
196
197
198
199
200
201
Yaşar Aydınlı, Farabi’de Tanrı-İnsan İlişkisi, İstanbul, İz Yayıncılık, 2000, s. 85-86; Nurten
Gökalp, İnsan Felsefesi, Ankara, Nobel Akademik Yayıncılık, 2014, s. 29; Şerafeddin Gölcük,
Kur’an ve İnsan, Konya, Esra Yayınları, 1996, s. 265; Berat Sarıkaya, Genler Müdahale-İlahi
Kader İlişkisi, İstanbul, Pınar Yayınları, 2014, s. 90-103
Ahmed Hamdi Akseki, İslam Fıtri Tabii ve Umumi Bir Dindir, s. 308
Hüseyin Certel, Kur’an’da İnsan, s. 27-28
İbni Manzur, a.g.e., No: 3, s. 187-191; Ragıb, a.g.e., s. 212; Cevheri, a.g.e., No: 2, s. 478
M. Saim Yeprem, İrâde Hürriyeti ve İmam Mâtürîdî, İstanbul, İFAV Yayınları, 1997, s. 27
Cürcani, a.g.e., s. 10-11; Hayreddin Karaman, Anahatlarıyla İslam Hukuku, İstanbul, Ensar
Neşriyat, 2010, No: 3, s. 33
Ragıb, a.g.e., s. 212
Mustafa Çağrıcı, Hayati Hökelekli, “İrade”, T. D. V. İslam Ansiklopedisi, No: 22, s. 380-384
Nurettin Topçu, Türkiye’nin Maarif Davası, Haz.: Ezel Erverdi, İsmail Kara, İstanbul, Dergah
Yayınları, 2017, s. 22
Fikret Kanat, Pedagoji Tarihi, İstanbul, Milli Eğitim Basımevi, 1948, s. 133
Ayhan Öz, a.g.e., s. 280
İbni Manzur, a.g.e., No: 12, s. 399; Cevheri, a.g.e., No: 5, s. 1985; Zebidi, a.g.e., No: 30, s. 88
281
istemesi, 202 nefsani isteklere uymaksızın iradede kararlılık ve sebat göstermek 203
şeklinde tanımlanmaktadır.
İhtiyar kelimesi sözlükte; seçmek, üstün tutmak, iki şeyden birini tercih etmek,
temiz ve hayırlı olanı talep etmek anlamlarında kullanılmaktadır; cebrin karşıtıdır.204
İhtiyar; zorlama ve baskı olmaksızın, insanın hür düşünce ve kararıyla kendisi için en
doğru ve iyi olana yönelmesidir. 205 Kâinatta, seçme özgürlüğüne sahip tek varlık
insandır; diğerleri gönülden zorunlu 206 bir hayat ve itaat içerisindedir. 207 Allah
dileseydi insanları hakikat etrafında toplayabilir ve tek ümmet yapabilirdi;208 akıl ve
irade verilen insanın imtihanında tercihlerinden sorumlu tutulabilması için insana
bireysel iradesiyle seçme hakkı tanınmakta, o herhangi bir şeye zorlanmamaktadır.209
İnsanı diğer tüm canlılardan ayıran ve üstün kılan yön, iradesi ve tercihleridir;
imtihanı, mükafatı ve cezayı anlamlı ve adaletli kılan da bilgiye ulaşma aleti olan aklı
ve tercihlerine yön veren iradesidir. 210 Kurân-ı Kerim, Allah’ın mutlak kudretini,
hakimiyetini ve adaletini, insanın özgür irade ve sorumluluğunu birlikte kabul
etmektedir.211 İradenin Allah’a ve insana nisbet edildiği ayetlerin, Allah’ın, irade, ilim
ve kudret sıfatlarını sınırlandırmadan insanın özgürlüğü ve sorumluluğunu ortaya
çıkaracak şekilde tefsir edilmesi önem arz etmektedir.212 “Şüphesiz ki, bir kavim kendi
durumunu değiştirmedikçe Allah onların durumunu değiştirmez.” 213 ayeti ve tövbe
ayetleri; insan, rabbine yöneldiğinde Allah’ın merhamet edeceğini ve özgür irade ve
sorumluluklarıyla insanın mükafat ve cezaya konu olduğunu haber vermektedir.
202
203
204
205
206
207
208
209
210
211
212
213
İbni Manzur, a.g.e., No: 12, s. 401-402
Hayati Aydın, “Kur’an’da İrâde-Azm ve Tevekkül”, Tasavvuf: İlmî ve Akademik Araştırma
Dergisi, C.: 8, S.: 3, 2008, s. 64
İbni Manzur, a.g.e., No: 4, s. 266; Cevheri, a.g.e., No: 2, s. 652; Zebidi, a.g.e., No: 11, s. 242-243
Abdullah Namlı, “Kader İnancının Dini Temelleri”, Necmettin Erbakan Üniversitesi Sosyal
Bilimler Enstitüsü Doktora Tezi, 2017, s. 23
Fussilet Suresi, 11
Rasim Özdenören, Hadislerin Işığında Hz. Muhammed, s. 156
Maide Suresi, 48; Hud Suresi, 118; Nahl Suresi, 93; Şura Suresi, 8
Kehf Suresi, 29; İsra Suresi, 7; Fussilet Suresi, 46; Casiye Suresi, 15; İnsan Suresi, 2-3; Rum Suresi,
41; Şems Suresi, 7-8; Beled Suresi, 10; Abdullah Emin Çimen, Niçin Helâk Oldular, İzmir,
Akademi Yayınları, 2008, s. 53
Ömer Ferit Kam, Dini Felsefi Sohbetler, Sadeleştiren: S. Hayri Bolay, Ankara, DİB Yayınları,
1987, s. 137; Hüseyin Atay, “Allah’ın Halifesi: İnsan”, Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi
Dergisi, C.: 18, 1970, s. 76; Vahdettin Başçı, “Akıl ve Vahiy Yönünden Doğru Düşünme”, Atatürk
Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, S.:13, 1997, s. 211
Mustafa Çağrıcı, Hayati Hökelekli, “İrade”, T. D. V. İslam Ansiklopedisi, No: 22, s. 380-384
Ahmet Naim Babanzade, İslam Ahlakının Esasları, Notlarla Sadeleştiren: Recep Kılıç, Ankara,
TDV Yayınları, 1995, s. 30-33
Rad Suresi, 11
282
Kurân-ı Kerim; iradenin ve gayretin önemini, Allah’ın iyilikle ve iyilerle beraber
olduğunu ve insanı hayır yolunda desteklediğini haber vermektedir.214
İslamiyet’in ilk yıllarında gündeme gelmeyen ve tartışılmayan irade ve
özgürlük konusu, siyasi düşüncelerin etkisiyle, kelam ekollerinin oluşumuna sebep
olmuştur. Kurân-ı Kerim; insanın hayat imtihanında ihtiyaç hissedeceği tüm imkan ve
kabiliyetlerle donatıldığını, dinde zorlama olmadığını, 215 özgür irade ve tercihlerle
hayatın ve hesabın anlam kazandığını, peygamber ve ilahi bilgi gönderilmeden
kimseye ceza verilmediğini,216 haber vermektedir. “Allah Teâlâ iyilik ve kötülükleri
takdir edip yazdıktan sonra bunların iyi ve kötü oluşunu şöyle açıkladı: Kim bir iyilik
yapmak ister de yapamazsa, Cenâb-ı Hak bunu yapılmış mükemmel bir iyilik olarak
kaydeder. Şayet bir kimse iyilik yapmak ister sonra da onu yaparsa, Cenâb-ı Hak o
iyiliği on mislinden başlayıp yedi yüz misliyle, hatta kat kat fazlasıyla yazar. Kim bir
kötülük yapmak ister de vazgeçerse, Cenâb-ı Hak bunu mükemmel bir iyilik olarak
kaydeder. Şayet insan bir kötülük yapmak ister sonra da onu yaparsa, Cenâb-ı Hak o
fenalığı sadece bir günah olarak yazar.”, 217 “Allah Teâlâ sizin bedenlerinize ve
yüzlerinize değil, kalplerinize bakar.”218 hadisleri, irade, niyet ve yönelimin önemine
vurgu yapmaktadır. İrade; niyet ve eylem birlikteliğini içermekte; İslamiyet, iradesi ve
eylemleri doğru insanlar yetişmesini istemektedir.219
Sahip olduğu akıl ve ruh ile maddi ve manevi alemde yetkinleşme imkanı
bulunan insan;220 düşünen, tercihte bulunan ve iradesini eyleme çevirebilen seçkin bir
varlıktır. Muhtevasının zenginliği nedeniyle neliği hakkında cevap aranan insanın221
eylemleri ve sorumluluğu, gücüyle sınırlıdır; 222 eylem, iradeyi; 223 irade, kudret ve
sorumluluğu zorunlu kılmaktadır. Kurân-ı Kerim’e göre, insan eylemlerinde hürdür;224
214
215
216
217
218
219
220
221
222
223
224
Ankebut Suresi, 69; Necm Suresi, 39-41
Bakara Suresi, 256
Nisa Suresi, 165; Taha Suresi, 134
Buhari, Rikak, 31; Müslim, İman, 207, 259
Müslim, Birr, 33
Ahmet Abay, “Kur’an’da Kişilik Eğitimiyle İlgili İlkeler”, Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler
Enstitüsü Doktora Tezi, 2011, s. 98-99
A. Cressy Morrisson, İnsan, Kâinat ve Ötesi Müsbet İlim Yönünden, İstanbul, Hareket Yayınları,
1972, s. 109-114
Mehmet Kaplan, Nesillerin Ruhu, İstanbul, Dergah Yayınları, 2010, s. 68
Bakara Suresi, 286
Dücane Cündioğlu, Hz. İnsan, İstanbul, Kapı Yayınları, 2010, s. 28
Nisa Suresi, 110-111; Yunus Suresi, 108; Kehf Suresi, 29; İsra Suresi, 7; İnsan Suresi, 29-31;
Müddessir Suresi, 35-37; Hüseyin Certel, Kur’an’da İnsan, s. 27-28
283
iyilik veya kötülük işleme kabiliyeti kendisine verilse de225 insandan beklenen bilinçli
bir yönelişle rabbine iman ve itaat etmesidir. 226 Rabbine kulluk yapmak üzere
yaratılan, kendisine akıl, irade ve bunları kullanma kudreti ihsan edilen insan için
önemli olan, akıbetini belirleyecek olan, potansiyelini nasıl ve hangi yönde
kullandığıdır.227 İnsanı, diğer canlılardan ve hatta birbirlerinden ayıran, değerli kılan,
ruhi kuvveti, iradesidir.228 Allah, emir ve yasaklarını kitap ve peygamber aracılığıyla
bildirmekte, ilahi bilgilendirme yaptıktan sonra insanın iradesini kullanması için onu
özgür bırakmakta ve eylemlerinden sorumlu tutmaktadır. 229 İrade, özgürlük ve
mesuliyet kavramlarıyla birlikte değer kazanmakta; 230 iradeye tekil yaklaşımlar,
ferdiyete zarar vermektedir. Varoluş hakkında farkındalığı bulunan, iradi eylemlerini
doğru yöneten insanlar, verimli ve mutlu olmaktadır. 231 “Kim, kendisine hidayet
(doğru yol) besbelli olduktan sonra peygambere karşı çıkar, müminlerin yolundan
başkasına uyarsa, onu yöneldiği yolda bırakırız ve cehenneme sokarız. Orası ne kötü
bir varış yeridir.”232 ayeti, insanın cüzi (kendi) iradesiyle eyleme yönelmesi halinde,
külli (Allah’ın) iradenin onu serbest bıraktığını, herhangi bir yön(d)e zorlamadığını
haber vermektedir. Bireysel özgür seçimin imkanı, toplumsal boyutta da geçerlidir.233
Gerçek hayatın şahitliğiyle sabittir ki hiç kimse iyi veya kötü olmaya zorlanmamakta,
herkes özgürce hareket etmektedir.234
Kudret; gücü yetmek, ölçmek, tayin etmek, kanun koymak, dilediğinde
yapmak veya yapmamaktır.235 Kelam ilminde, insanın bir işi yapma veya yapmama
gücüne sahip olması anlamında kullanılan kudret kelimesi236 yerine takat, istitaat, güç
ve kuvvet kelimleri de kullanılmaktadır.237 Teklifte şart kabul edilen istitaat, insanın
225
226
227
228
229
230
231
232
233
234
235
236
237
İsra Suresi, 15; Kehf suresi, 29; İnsan Suresi, 3; Şems Suresi, 7-10
Bakara Suresi, 21
Şerafeddin Gölcük, Kur’an’da İnsanın Değeri, s. 90; Şerafeddin Gölcük, Kur’an ve İnsan, s. 269
Ali Fuad Başgil, Gençlerle Başbaşa, 22. baskı, İstanbul, Yağmur Yayınları, 1988, s. 24
Mustafa Said Yazıcıoğlu, Maturidi ve Nesefi’ye Göre İnsan Hürriyeti Kavramı, İstanbul, Milli
Eğitim Bakanlığı Yayınları, 1997, s. 95
Ayhan Öz, a.g.e., s. 169; Abdullah Ulvan, İslam’da İnanç Hürriyeti, Çev.: İsmail Kaya, Konya,
Uysal Kitabevi, 1950, s. 30-31
Abraham Maslow, İnsan Olmanın Psikolojisi, s. 8
Nisa Suresi, 115
Rad Suresi, 11
Mustafa Akçay, “İmanın Oluşumunda Fıtratın Rolü”, Sakarya Üniversitesi İlahiyat Fakültesi
Dergisi, S.: 1, 1996, s. 294
235
İbni Manzur, a.g.e., No: 5, s. 74; Cürcani, a.g.e., s. 151
Nûreddin es-Sabuni, Mâtürîdiyye Akaidi (el-Bidaye fi Usuli’d-Din), Çev.: Bekir Topaloğlu,
Ankara, DİB Yayınları, 2005, s. 107
Cürcani, a.g.e., s. 13; Şerafeddin Gölcük, İslam Akaidi, Konya, Esra Yayınları, 1997, s. 228
284
bir şeyi yapma veya terk etme gücüdür.238 İnsan, iradesini kullanırken cebir altında
bulunmadığı gibi, faili mutlak da değildir. Yaratıcının fıtrata uygun yaşam teklifiyle,
şeytanın haddi aşan vesvesesi arasında insan, iradesini özgürce kullanabilmekte; doğru
kararlarıyla yücelmekte, yanlış yönelimleriyle alçalabilmektedir. Sorumluluğunu
başkalarına havale ederek hür iradesini kullanmayanların, benlik ve şahsiyet sahibi
olması mümkün değildir.239 İnsanın eylemlerinin, ilahlık vasfı gereği Allah tarafından
bilinmesi zarureti, bireyin irade, güç ve özgürlüğünü sınırlandırmamaktadır; 240
hürriyet, insanın kaderidir. 241 “Kudret olmadan emir; irade olmadan kudret; tercih
olmadan irade olmaz.”242
Kurân-ı Kerim’de insanın eşya ile ilişkisi, boyun eğdirme ve hizmetine sunma
amlamında teshir, temkin ve tezlil kavramlarıyla açıklanmaktadır.243 Teshir; emrine
vermek, kullanımına vermek, boyun eğdirmek, hükmü altına almak, hizmetine
sunmak, itaat ettirmek, ücretsiz iş yaptırmak, bir şeyi zorla yaptırmak anlamlarında
kullanılmaktadır.
244
Her şey insana göre ve onun için; insan ise Allah için
yaratılmıştır;245 teshir ilkesi inanan, inanmayan tüm insanlar için geneldir, özel bir din,
ırk veya gruba mahsus değildir. 246 Kâinatın, insanın emrine müsahhar kılınması,
insana yeryüzünde dilediği gibi tasarrufta bulunma hakkı vermemekte; 247 teshir,
insanın yeryüzündeki misyonunu gerçekleştirmesine yardımcı ve destek olmaktadır.248
Mahlukatın, insanın emrine müsahhar kılınması onun ve görevinin yüceliğini
238
239
240
241
242
243
244
245
246
247
248
Mustafa Said Yazıcıoğlu, “İslam Kelamında Önemli Bir Mesele: İstitaat”, İslami Araştırmalar,
S.: 1, 1986, s. 51
Vefa Taşdelen, Kierkegaard’da Benlik ve Varoluş, Ankara, Hece Yayınları, 2004, s. 101
Ayhan Öz, a.g.e., s. 221
Ömer Naci Soykan, “Varoluş Yolunun Ana Kavşağında: Korku ve Kaygı Kierkegaard ve
Heidegger’de Bir Araştırma”, Doğu Batı Düşüncesi Dergisi, S.: 6 (Kaygı Özel Sayısı), Yıl: 2,
1999, s. 61
Taha Abdurrahman, Dinin Ruhu: Sekülerizmin Sığlığından İlahi Sözleşme ve Emanet
Paradigmasının Enginliğine, Çev.: Soner Gündüzöz, İstanbul, Pınar Yayınları, 2021, s. 732
Fatih Açık, “Kur’an’ı Kerim’de İrade Hürriyeti ve Sorumluluk Çerçevesinde İnsan Hayatı”,
Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yüksek Lisans Tezi, 2007, s. 3
İbni Manzur, a.g.e., No: 4, s. 352; Zebidi, a.g.e., No: 3, s. 360
245
Bakara Suresi, 29; İbrahim Suresi, 32-34; İsra Suresi, 70; Nahl Suresi, 12, 14; Lokman Suresi,
20, 29; Casiye Suresi, 13; Hac Suresi, 36-37; Zuhruf Suresi, 15; Araf Suresi,54; Rad Suresi, 2;
Ankebut Suresi, 61; Fatır Suresi, 13; Zümer Suresi, 5; Erdoğan Pazarbaşı, Kurân ve Medeniyet, s.
107; Şaban Ali Düzgün, Sosyal Teoloji: İnsanın Yeryüzü Serüveni, Ankara, Lotus Yayınevi,
2010, s. 117-118
Muhammet Koçak, “İslam Düşüncesinde Varlık ve Yaşam Değeri Açısından İnsan”, Atatürk
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Doktora Tezi, 2015, s. 225
Şaban Ali Düzgün, Sosyal Teoloji, s. 117-118
Veli Ulutürk, Kur’an-ı Kerim Allah’ı Nasıl Tanıtıyor?, s. 63
285
göstermekte;249 mevcudatın, insana emanet olduğunu hatırlatmaktadır. Kurân-ı Kerim,
salih bir niyet ve irade olmaksızın yapılanları ve iradesini kullanmayanları
kınamaktadır. 250 Kader; bireyin irade ve eylemini devre dışı bırakmadan insanın
rabbiyle etkileşim kurmasını ifade etmektedir;251 her şeyi yaratıcıya havale eden ve
alın
yazısına
bağlayan
anlayış
insanı
pasifize
etmekte,
sorumluluklarını
unutturmaktadır.252 Din, eğitim ve din eğitimi; iradesi ve kudreti bulunan insanı konu
edinmektedir. İman, itaat ve gelişim, irade ve güce sahip insandan beklenmektedir.
3. 5. İtaat Açısından İnsanın Özgürlüğü ve Sorumluluğu
Özgürlük; dış etkilerden bağımsız olmaktır; bağlı, köle, zorlanmış ve
engellenmiş olmama halini ifade etmektedir; hürriyet kelimesinin eş anlamlısıdır.253
Özgürlük, en basit tanımla, istediğini yapabilme serbestisidir. 254 Özgürlük, insanın
kendisini belirlemesi, denetlemesi, yönlendirmesi ve düzenlemesi durumunu ifade
etmektedir. 255 Özgürlük, kanunsuzluk ve başıboşluk anlamı içermemektedir. 256
Arapça’daki hürriyet kavramı, özgürlük, soyluluk, nefsin arzularından kurtulma;
kanuni hakların korunması ve onları kullanma serbestliği anlamlarında kullanılan
kapsamı geniş bir terimdir. 257 Hürriyet ıstılahta, insanın kendi iradesiyle isteklerini
belirlemesi, tercih yaparak karar verebilmesi ve zorlamanın (cebir) olmaması
demektir.258 Özgürlük, kompleks bir kavramdır;259 modern dönemin algısında nefsin
her istediğini herhangi bir sınır tanımaksızın yapması olarak anlaşılabildiği gibi dini
bir tasavvurda bireyin rabbin emirlerine teslimiyetini de ifade etmektedir. Sınırların
insanı koruyan ve engelleyen farklı yönleri vardır; özgürlüğün anlamı sınırları
249
250
251
252
253
254
255
256
257
258
259
Araf Suresi, 10; İbrahim Suresi, 33; Nahl Suresi, 12; Hac Suresi, 65; Lokman Suresi, 20; Casiye
Suresi, 25; Rad Suresi, 2; Zuhruf Suresi, 12-14; Yasin Suresi, 71-73; Mülk Suresi, 15
Ayhan Öz, a.g.e., s. 175
Necdet Subaşı, Sınırları Yoklamak, İstanbul, Ötüken Yayınları, 2007, s. 96
Ayhan Öz, a.g.e., s. 221
İbni Manzur, a.g.e., No: 2, s. 829; Ragıb, a.g.e., s. 377
Harun Mustafa Töle, “Immanuel Kant’ta Özgürlük ve Sorumluluk İlişkisi”, Pamukkale
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yüksek Lisans Tezi, 2009, s. 6
Ahmet Cevizci, Felsefe Sözlüğü, Bursa, Ekin Yayınları, 1997, s. 667
Kıyamet Suresi, 35-36; Fazlurrahman, Ana Konularıyla Kurân, s. 90
Mustafa Çağrıcı, “Hürriyet”, T. D. V. İslam Ansiklopedisi, No: 18, s. 502-505
M. Saim Yeprem, İrade Hürriyeti ve İmam Matüridi, İstanbul, Şamil Yayınevi, 1980, s. 26
Faruk Vural, “Kurân-ı Kerim Perspektifinden Düşünce ve Özgürlüğü”, EKEV Akademi Dergisi,
C.: 19, S.: 63, 2015, s. 72; Elif Akgün, “Özgürlük Kavramının Felsefe Tarihindeki Gelişimi”,
Akdeniz Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yüksek Lisans Tezi, 2009, s. 1
286
kaldırmaktan değil, belirlemekten geçmektedir; özgürlükle esaret arasında ince bir
çizgi bulunmaktadır. 260 İslamiyet’te özgürlük, varoluşsal boyutuyla insanı diğer
varlıklardan ayıran önemli ve asli bir unsurdur; hürriyetin olmadığı yerde insandan söz
edilememektedir. Gazzali’ye göre beşer, hürriyet ve ilimle insan olmaktadır.261 Allah’ı
akıl, irade ve bilinçle arayan ve anan tek varlık insandır; 262 hür iradeyle yaratıcıya
kulluk yapılması, insanı tabiat alemindeki diğer varlıklardan ayrı ve üstün bir konuma
taşımakta, bireyi özgürleştirmektedir.263
İnsanların çoğu, özgürlükle mutluluğu, tutsaklıkla bedbahtlığı birbirine
yakıştırmaktadır. 264 Özgürlüğün sınırlarının belirlenmesi, bireyi esir alan varlık ve
düşüncelerin neler olduğunun doğru bir şekilde tanımlanması, önem arz etmektedir.
Yeryüzünde iyilik ve kötülük yapan insanların bulunması, bireyin seçimlerinde hür
olduğuna, dilemesiyle eylemlerinin hayra veya şerre konu olabileceğine, delil
sayılmaktadır. Hikmetsiz bir iş yapmayan, abesle iştigal etmeyen Allah’ın, insanlara
peygamber ve kitap göndermesi, iradelerinde özgür olduğunu ve insanların
eğitilebileceğini göstermektedir. “O, yaptığından dolayı sorgulanamaz fakat onlar
sorgulanırlar.” 265 İnsan, özgür iradesiyle yaptığı seçim ve eylemlerinden mesuldür,
ahirette eylemlerinden hesap vermektedir. 266 İnsanın hürriyeti sonsuz ve sınırsız
değildir; ateizmin, insanı yaratıcısının irade ve yönetiminden soyutlamayı hedeflediği
mutlak özgürlük, insanın özüne yabancı, hakikate aykırıdır; bireye mutluluk
getirmemektedir. Sorumsuz özgürlük anlayışıyla insan, özüne yabancılaşmakta, hayat
kaosa sürüklenmektedir.
“Özgürlük, canının
istediğini
değil, doğru olanı
yapmaktır.” 267 Sorumluluk; temyiz ehliyetine sahip bireyin özgür iradesi ve kendi
isteğiyle yaptığı eylemler için geçerlidir.268 İnsan özgür olmasaydı, diğer canlılar gibi
zorunlu ve tek yönde hareket ederdi; hayat bu şekilde aynı istikamette devam
260
261
262
263
264
265
266
267
268
Ayhan Öz, a.g.e., s. 160-161
Mahmut Çamdibi, Din Eğitiminde İnsan ve Hayat, İstanbul, Çamlıca Yayınları, 2003, s. 58-59;
Bülent Çelikel, “Fazlur Rahman’ın Geleneksel İslami Eğitim Eleştirisi”, Dokuz Eylül Üniversitesi
İlahiyat Fakültesi Dergisi, S.: 27, 2008, s. 137
İbarhim Kalın, a.g.e., s. 79
Saffet Köse, İbadetten Kulluk Şuuruna, İstanbul, Erkam Yayınları, 2016, s. 83
Taha Abdurrrahman, Dini Amel ve Aklın Yenilenmesi, Çev. Mehmet Emin Güleçyüz, 2. Bsk.
İstanbul, Pınar Yayınları, 2021, s. 186
Enbiya Suresi, 23
Zizal Suresi, 7-8; Fazlurrahman, Ana Konularıyla Kur’an, s. 116
Mustafa İslamoğlu, Kurân Neslinin İnşası İçin Pasif İyiden Aktif İyiye, s. 95
Sulhi Dönmezer, Cezai Mesuliyetin Esası, İstanbul, İstanbul Üniversitesi Yayınları, 1949, s. 20
287
etmediğine göre, insanın irade hürriyetine sahip olduğu anlaşılmaktadır. 269 İnsanın
irade hürriyeti bulunduğundan, sorumluluk almakta, mükafat ve cezaya konu
olmaktadır. Hayatın imtihan olması,270 kazanmanın ve kaybetmenin mümkün olmasını
gerektirmektedir. İnsan; iradesiz, sorumluluğu olmayan, kendi haline bırakılmış bir
varlık değildir. 271 Özgürlüğün, kuralsızlık olarak anlam bulduğu günümüz modern
dünyasından farklı olarak İslamiyet, sorumlulukla dengelenmiş bir özgürlüğü
benimsemekte; bireyin hevasını ilah edinmesi ile benliği ve iradeyi yok eden, insanın
saygınlığını zedeleyen zorlama ve katı kuralcılığı, yasaklamaktadır.
272
Kuralsızlık,
kaosa ve düzensizliğe evrilmektedir; otorite, ölçü ve kuralın olmadığı yerde kimse
özgürlüğünü kullanamamakta, efendi olmaya çalışan insan köleleşmekte, düzen ve
huzur bozulmaktadır.273 Kurân-ı Kerim’in, insanın ve toplumun huzuru ve barışı için
belirlediği hukuki ve sosyal düzenlemeler; hürriyeti zedelememekte bilakis hakları,
hürriyeti ve düzeni güvence altına almaktadır.274
Kelamcılar hürriyet meselesini, insanın eylemlerinde mutlak irade karşısındaki
durumu ve sınırı açısından incelemekte; yaratıcıya kul olmanın, şahsi hürriyetten
feragat anlamı taşıyıp taşımadığını tartışmaktadır.
275
Tabii itaat bahsinde
değerlendirdiğimiz veçhile; belirli konularda mahlukatın, yaratıcısının mutlak
iradesine tabi olduğu, seçme irade ve hürriyetinin olmadığı, sünnetullah olarak
adlandırılan bir alanın varlığı, tartışılmaz bir gerçektir. İnsan, doğum zamanını, yerini,
ailesini, ırkını, rengini kendisi seçememekte, tabii bir itaat ile rabbine teslim olmakta
ve bu alandaki sonuçlardan mesul tutulmamaktadır. İrade hürriyeti; kelam ilminde
ihtiyar kelimesiyle yoğun olarak tartışılmış; kelami meseleleri akıl ve felsefe
perspektifinden ilk defa yorumlayan Mutezile276 tam bir irade özgürlüğünü ve mutlak
sorumluluğu savunurken, Cebriyye insanın özgürlüğünü ve bireysel (cüzi)
269
270
271
272
273
274
275
276
Lütfullah Cebeci, Kurân-ı Kerim’e Göre Cin-Şeytan, s. 229
Mülk Suresi, 2
Ali Şeriati, Kendini Bilmek, Çev.: Selim Naci Karaarslan, Ankara, Endişe Yayınları, 1990, s. 1719, 57
Ayhan Öz, a.g.e., s. 265-266
Necip Bilge, Hukuk Başlangıcı-Hukukun Temel İlkeleri, 5. Bsk., Ankara, Turhan Kitabevi,
1986, s. 28-29
Zekeriya Pak, a.g.e., s. 270
Ebu’l-Vefa Taftazani, Kelam İlminin Bellibaşlı Meseleleri, Çev.: Şerafeddin Gölcük, İstanbul,
Kayıhan Yayınları, 1980, s. 157-176; Şerafeddin Gölcük, Kelam Açısından İnsan ve Fiilleri,
İstanbul, Kayıhan Yayınları, 1979, s. 67-101
Kemal Işık, Mu’tezile’nin Doğuşu ve Kelami Görüşleri, Ankara, Ankara Üniversitesi İlahiyat
Fakültesi Yayınları, 1967, s. 7
288
sorumluluğunu temelden reddetmiş;277 Eşariyye ve Mâtürîdiyye’nin oluşturduğu Ehli sünnet ise aşırı bulduğu bu iki görüş arasında orta bir yol olarak “kesb” düşüncesiyle
sınırlı sorumluluğu geliştirmiştir.278
Hürriyetin en temel anlamı, köle olmamaktır.
279
“Tanrı’yı öldürme”
düşüncesiyle insanın efendiliğini tasarlayan Nietzsche, özgürlüğe sınır tanımamakta,
tüm otorite ve iradeleri yok saymaktadır.280 İnsan, rabbine kul olduğunda yücelmekte
ve başkalarına esir olmaktan kurtulmaktadır; kişinin özgürlüğü, rabbine kulluktadır.281
İnsanın efendisi arttıkça mutsuzluğu da o nispette artmaktadır. 282 Kurân-ı Kerim,
kurtuluşa ve pişmanlığa götüren yolları insana anlatmakta; 283 ilahi rehberlik için
peygamberler gönderildiğini,284 insanın akıl, irade ve yeteneklerini kullanarak her iki
dünyada mutluluğa kavuşabileceğini hatırlatmaktadır. 285 Tüm dinler, inananlarına
mutululuğu barındıran bir hayat standartı vadetmektedir.286 İnsanın doğuştan gelen
fiziksel ihtiyaçlarını karşılaması zaruridir; bu ihtiyaçların yaşamın amacı haline
getirilmesi veya ilahi emir ve yasakları görmezden gelerek karşılanması insana zarar
vermekte, onu mutsuzluğa sürüklemektedir. İnsan dışındaki varlıkların, yaratılışı
gereği kendi varlığını ileri ve üstün bir noktaya taşıması olası değildir; onlar insana
hizmet etmeye ve onun yaşamını kolaylaştırmaya adanmışlardır. 287 İnsan, diğer
varlıklardan farklı olarak ölüm gerçeğini idrak ettiği halde, ölüm yokmuş gibi
yaşamayı tercih edebilmektedir.288
277
278
279
280
281
282
283
284
285
286
287
288
İrfan Abdülhamid Fettah, T. D. V. İslam Ansiklopedisi, No: 7, s. 205
Mustafa Çağrıcı, “Hürriyet”, T. D. V. İslam Ansiklopedisi, No: 18, s. 502-505; Taha
Abdurrahman, Dinin Ruhu: Sekülerizmin Sığlığından İlahi Sözleşme ve Emanet
Paradigmasının Enginliğine, Çev.: Soner Gündüzöz, İstanbul, Pınar Yayınları, 2021, s. 739; Arif
Aytekin, Ehl-i Sünnet İnanç Esasları, İstanbul, Bereket Yayınları, 2011, s. 76; Macit Fahri, İslam
Ahlak Teorileri, Çev.: Muammer İskenderoğlu, Atilla Arkan, İstanbul, Litera Yayıncılık, 2004, s.
83-84
İbni Manzur, a.g.e., No: 4, s. 177
Friedrich Nietzsche, Böyle Buyurdu Zerdüşt, Çev.: Turan Oflazoğlu, İstanbul, Milli Eğitim
Bakanlığı Yayınları, 1989, s. 7, 29, 83, 96, 334, 335
Fatiha Suresi, 5; Zümer Suresi, 29
Zümer Suresi, 29; Etienne de La Boetie, Gönüllü Kulluk Üzerine Söylev, Çev.: Mehmet Ali
Ağaoğulları, 4. Bsk., İstanbul, İmge Kitabevi, 2014, s. 18
Hacı Ali Demirlek, “Kur’an-ı Kerim’de Teşvik ve Sakındırma Metodu”, Selçuk Üniversitesi
Sosyal Bilimler Enstitüsü Yüksek Lisans Tezi, 1997, s. 4; S. Muhammed Hüseyin Tabatabaî,
İslam’da Kurân, Çev.: Ahmed Erdinç, İstanbul, Bir Yayınları, 1988, s. 13-18
Nisa Suresi, 165; Enam Suresi, 130; İsra Suresi, 15; Fatır Suresi, 24
İsmail Karagöz, Kur’an’a Göre İnsana Verilen Değer ve Görev, s. 15
Mustafa Köylü, “Ruh Sağlığı ve Din Eğitimi”, Din Eğitiminde Çağdaş Konular, Ed. Mustafa
Köylü, 2. Bsk., İstanbul, DEM Yayınları, 2014, s. 291
Seyyid Ebu’l Ala Mevdudi, İslami Kavramlar, s. 25-26
Rasim Özdenören, Hadislerin Işığında Hz. Muhammed, s. 74-75
289
Her yönüyle sınırlı bir varlık olan insanın, sınırsız bir özgürlük hayali, fıtratıyla
örtüşmemektedir; özgürlük, sınır belirlemeyi zorunlu kılmaktadır. 289 Sınırsız bir
özgürlük düşüncesi, modern felsefede insanın ilahlaştırılmasına aracılık etmekte;
insanı nihilizme ve karamsarlığa sürüklemektedir. 290 İnsan; mutlak özgür olmadığı
gibi, mutlak mahkum da değildir; yaratıcı, fıtratını ve sorumluluğunu belirlediği
insandan, hür iradesiyle hareket etmesini istemektedir. Tercihlerini ve sonuçlarını
bilerek hareket edenlerin özgürlüğünden bahsedilebilmektedir.291 İnsan, seçimlerinde
özgürdür, tercihlerine göre karşılık görmektedir. Her özgür insan, anlamlı bir hayatı
tercih etmese de; anlamlı bir hayat için özgürlük kaçınılmazdır.
292
İnsanın
bireyselleşmesi, ruhen yükselmesi ve ahlaken olgunlaşması; düşünce, irade ve eylem
özgürlüğüyle mümkün olabilmektedir.
293
Toplumlar gücünü özgürlüklerinden
almakta; 294 insan, anlamlı bir hayat ile hakiki özgürlüğe sahip olabilmektedir. 295
Kurân-ı Kerim, insanın düşünmesini, muhakemeyle doğru kararlar vermesini
emretmekte, inanç konusunda onu serbest bırakmaktadır. İnanç özgürlüğü; zorlama
olmaksızın bireyin istediği dine ve düşünceye inanmasıdır. 296 Hayır ve şer insana
tanıtılmakta,297 bireye hür iradesiyle farklı seçenekler arasında tercih yapma imkanı
verilmektedir.298 İnsanda fıtri olarak bulunan özgürlük ve bağımsızlık arzusu kontrol
ve disipline edilmediğinde, kibir ve istiğna haline dönüşmekte, insanı her iki dünyada
hüsrana sürüklemektedir.299 Dünya hayatında özgür ve sorumsuz olduğunun kabulü,
kuralların bulunmadığı serbest bir yaşam tarzına, mükafat ve cezaya konu olan ahiret
hayatının inkarına sebep olabilmektedir. 300 Hayatın nihai anlamını öğreten din, 301
289
290
291
292
293
294
295
296
297
298
299
300
301
Ayhan Öz, a.g.e., s. 162-163
Necati Öner, İnsan Hürriyeti, s. 49-50; Kenan Gürsoy, Ekzistans ve Felsefe Üzerine Görüşler,
Ankara, Akçağ Yayınları, 1988, s. 30-31
Eric Fromm, Sevginin ve Şiddetin Kaynağı, Çev.: Yurdanur Solman, Nalan İçten, İstanbul, Payel
Yayınları, 1994, s. 133
İbrahim Kalın, Barbar Modern Medeni: Medeniyet Üzerine Notlar, s. 160-161
Abdülbaki Güneş, “Kurân Işığında Düşünce İnanç ve İfade Hürriyeti”, Fırat Üniversitesi İlahiyat
Fakültesi Dergisi, C.: 10, S.:1, 2005, s. 2
Temel Şen, İslam’da Fikir ve İnanç Hürriyeti, İstanbul, Beyan Yayınları, 2017, s. 70
İbrahim Kalın, a.g.e., s. 162-163
Temel Şen, İslam’da Fikir ve İnanç Hürriyeti, s. 41
Şems Suresi, 8
Beled Suresi, 10; Necati Öner, İnsan Hürriyeti, Ankara, Selçuk Yayınları, 1982, s. 57-58
Kenan Sevinç, İnançsızlık Psikolojisi, İstanbul, Çamlıca Yayınları, 2017, s. 101; Hayati Hökelekli,
Din Psikolojisi, s. 171
Sad Suresi, 27; Müminun Suresi, 115; Kıyame Suresi, 36; Beled Suresi, 5-7
Ali Bardakoğlu, İslam Işığında Müslümanlığımızla Yüzleşme, İstanbul, Kuramer, 2019, s. 58
290
insanın müteal bir varlıkla duygusal, bilişsel ve fiziksel iletişim kurmasıdır. 302
İslamiyet, emir ve yasaklar içerse de ihsan, irfan ve hikmet merkezli ahlaki bir eğitimi
barındırmaktadır. Din, ahlak ve vicdana güç ve manevi temel kazandıran kaynaktır.303
İnsan, yaratıcısını ve dinini inkar ederek özgürleşeceğini düşündüğünde hata etmekte,
heva ve arzularının tutsağı haline gelebilmektedir. Allah, insanı özgür iradeyle
yaratmakta, akıl ve bilgi ile bireyin potansiyelini artırmakta ve kendisinden kulluk ve
itaat beklemektedir. Sorumluluğu bulunmayan mutlak özgürlük anlayışı, insanın
rabbiyle bağını zayıflatmakta, O’na itaatten uzaklaştırmaktadır.
Din, insanlık için bir hayat tarzı sunmakta; beşerin başıboş yaratılmadığını ilan
etmektedir. 304 Hayır’ı olmayanın evet’inin kıymeti bulunmamaktadır; 305 tercihleri
bulunan varlığın iyiliği veya kötülüğünden bahsedilebilmektedir. İlahi öğretiler,
insanın irade ve seçim hürriyetine müdahale etmese de hayatın imtihan sırrına uygun
olarak belirlenen haramlar ile nefsin isteklerine sınırlar koymaktadır; bu iki durum
birbirinden farklıdır. Dünya hayatında insanın özgür iradesiyle iyi veya kötüye
yönelme serbestisinin bulunmasıyla, ilahi dinin insanın kendi maslahatı için kural ve
ölçü belirlemesi arasında fark vardır.306 “Şüphesiz biz onu (ömür boyu yürüyeceği)
yola koyduk. O bu yolu ya şükrederek ya da nankörlük ederek kateder.” 307 ayeti,
özgürlüğün bilgi ile ilişkişine işaret etmektedir. Allah, insana ihtiyacı olan bilgiyi
ulaştırmakta, sorumluluklarını yerine getirmesine imkan sağlayacak maddi ve manevi
yeteneklerle donatmakta ve onu irade ve eylemlerinde özgür bırakmaktadır. “O halde
kıyamet gününde ateşe atılan mı, yoksa güven içinde gelen kimse mi daha iyidir?
Dilediğinizi yapın. Şüphesiz o, yaptıklarınızı hakkıyla görmektedir.”308 ayeti, insanın
özgürlüğünü ve sorumluluğunu “dilediğinizi yapın” beyanıyla açıklamakta;
“dilediğimi yapın” denilmemektedir.
302
303
304
305
306
307
308
Musa Bilgiz, Kur’an Açısından Vicdan ve Değeri, İstanbul, Beyan Yayınları, 2007, s. 39
Ünal Kılıç, “Hz. Peygamber’in Ahlâk’ı ve Güzel Ahlâka Verdiği Önem”, Cumhuriyet
Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, C.:13, S.: 1, 2009, s. 89; Ali Bardakoğlu, İslam Işığında
Müslümanlığımızla Yüzleşme, s. 44
Kıyamet Suresi, 37
Ahmet Akbulut, “Allah’ın Takdiri Kulun Tedbiri”, Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi
Dergisi, C.: 33, S.: 1, 1994, s. 140
Necati Öner, İnsan Hürriyeti, s. 71; Nisa suresi, 111; Enam Suresi, 104; Yunus Suresi, 108; İsra
Suresi, 15; Neml Suresi, 40; Ankebut Suresi, 6; Lokman Suresi, 12; Zümer Suresi, 41; Fussilet
Suresi, 46
İnsan Suresi, 3
Fussilet Suresi, 40
291
“Özgürlük, etiğin ontolojik koşuludur.” 309 İnsan, seçimleri ve eylemleriyle
özgür olduğunu göstermekte; 310 birey, seçim ve irade hürriyetiyle anlam ve değer
kazanmaktadır. 311 Kâinatta var olan zıtlıklar, 312 insan için de geçerlidir; birey,
kendisinde bulunan zıtlıkları akıl, irade, vicdan ile dengelemeye çalışmaktadır. 313
İnsan, içgüdüsel olarak kendisinde var olan iyilik ve kötülük potansiyelinden hangi
yönünü geliştirir ve desteklerse, merkeze onu almakta ve onu sürdürmektedir. Birey,
İslam’ı tercih ettikten sonra kendisinden itaat ve iyilik beklenmesi doğaldır. 314
Sorumluluk, iman ile tamamlanmamakta, imanın salih amellerle desteklenmesi
gerekmektedir. Her sözleşmenin şartları ve yükümlülükleri bulunmaktadır; kendisini
İslam ile kayıt altına alan ve rabbiyle ahdini tazeleyenler, hak ve sorumluluklarını
öğrenmek ve gereğini ifa ile mesuldür. Hürriyet, kurallılığı ve bu kurallara itaati de
zorunlu kılmakta;315 ahlaken terbiye edilenler gerçek özgürlüğe ulaşabilmektedir.316
“Olur ki, bir şey sizin için hayırlı iken, siz onu hoş görmezsiniz. Yine olur ki, bir şey
sizin için kötü iken, siz onu seversiniz. Allah bilir, siz bilmezsiniz.”317 ayeti, insanın
sahip olduğu donanım ile kavrayamacağı hikmet ve faydaların, ilahi emir ve
yasaklarda saklı olduğunu; bireyin duygu ve düşüncesinin bu hikmet ile
örtüşmeyebileceğini haber vermektedir.
Akıl, ilahi bilgi perspektifiyle iyi ve kötüyü ayırt edebilmekte; insan, kendi
iradesi ve özgür seçimleri doğrultusunda bilinçli bir şekilde hareket etmekte,
şahsiyetini oluşturmakta, benliğini gerçekleştirmekte ve bunlardan sorumlu
tutulmaktadır. 318 Kanunlara itaat etmek, soyut hükümlere boyun eğmenin ötesinde,
otoriteye bağlılığı ve devlete teslimiyeti ifade etmektedir; insanın sünnetullaha itaati
de fıtrat kanunlarına boyun eğmenin ötesinde, yaratıcı ve kudret sahibi ilaha teslimiyet
309
310
311
312
313
314
315
316
317
318
Michel Foucault, Özne ve İktidar, Çev.: Işık Ergüden, Osman Akınhay, İstanbul, Ayrıntı
Yayınları, 2000, s. 225
Necati Öner, İnsan Hürriyeti, s. 15
Ömer Ferit Kam, Dini Felsefi Sohbetler, s. 138
İbrahim Kalın, a.g.e., s. 53
Ahmet Koç, Kurân’da İnsan ve Hz. Muhammed, Din Eğitimi Açısından Bir Yaklaşım, s. 87;
Şerafettin Gölcük, Din ve Toplum, Konya, Esra Yayınları, 2000, s. 205
Rasim Özdenören, Hadislerin Işığında Hz. Muhammed, s. 87
Ayhan Öz, a.g.e., s. 167
Friedrich Schiller, Bir Eğitim Ülküsü Olarak Ruh Yüceliği, s. 43
Bakara Suresi, 216
Asım Yapıcı, İslam’da Tövbe ve Dini Yaşayıştaki Rolü, İstanbul, Beyan Yayınları, 1997, s. 310;
Temel Yeşilyurt, “Kur’an Işığında İnsanın Bireysel Sorumluluğu (Günah ve Sevap)”, Fırat
Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, C. : 10, S.: 1, 2005, s. 42
292
anlamı taşımaktadır.319 Eylem, özgürlüğün tamamlayıcısıdır; 320 edilgin tutumlardan,
üretken bir enerji çıkmamaktadır.321 Kurân-ı Kerim’de özgürlük konusu; mesuliyet,
yükümlülük ve müeyyide temellerine dayandırılan ahlaki bir konu olarak
işlenmektedir. 322 “İnkar tutsaklık, inanç özgürlüktür.” 323 İlahi rıza ile örtüşmeyen
maddi ve bedeni istekler, ebedi ve hakiki özgürlüğü engellemekte, insanı esarete
mahkum etmektedir.324
Sorumluluk; insanın yükümlülüklerini yerine getirmesi, kendi eylemlerinin
sonuçlarını üstlenmesi, 325 akıl ve iradesine dayalı gerçekleştirdiği işleri nedeniyle
niyet ve kasdına göre değerlendirilmesidir.326 Sorumluluk yetkiyi; yetki, sorumluluğu
zorunlu kılmakta; bunların tersi de hakikati ifade etmektedir.327 İnsanın sorumluluğu;
gücüyle sınırlı, orantılı ve değişim göstermektedir.328 İnsanın, öncelikle kendine karşı
sorumluluğunun farkına varması, sonra başkalarına karşı sorumluluklarına dikkat
etmesi gerekmektedir.329 İnsanlar ahirette Allah’a karşı birey olarak tek başına hesap
vermektedir; 330 kimse başkasının sorumluluğunu yüklenmemektedir. 331 İyilik ve
kötülükte başkalarına öncü ve örnek olanlar kendi hisselerini artırmakta, tabi olanların
sorumlulukları azalmamaktadır. 332 “Rabbinin senin üzerinde hakkı vardır. Nefsinin
senin üzerinde hakkı vardır. Ailenin senin üzerinde hakkı vardır. Şu halde her hak
sahibine hakkını ver!”333 kutlu mesajı ile Hz. Peygamber hakları ve sorumlulukları
birlikte değerlendirmekte; insanın öncelikle rabbine karşı, sonra sırasıyla kendisine,
319
320
321
322
323
324
325
326
327
328
329
330
331
332
333
Seyyid Ebu’l Ala Mevdudi, İslami Kavramlar, s. 13
Fatma Bayraktar, “Dua-Kader İlişkisi”, Ankara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü Doktora
Tezi, 2007, s. 157
Ernst Cassier, İnsan Üstüne Bir Deneme, Çev.: Nejla Arat, İstanbul, Remzi Kitabevi, 1980, s. 92
Muhammed Abdullah Draz, Kurân Ahlakı, Çev.: Emrullah Yüksel, Ünver Günay, İstanbul, İz
Yayınları, 1993, s. 3; Filiz Şahin, Ahlakın Akli ve İnsani Temeli, Konya, Çizgi Kitabevi, 1998, s.
64
Sezai Karakoç, Diriliş Neslinin Amentüsü, 110. Bsk., İstanbul, Diriliş Yayınları, 2021, s. 8
Nurettin Topçu, İsyan Ahlakı, s. 164
Ahmet Cevizci, Felsefe Sözlüğü, s. 786; Yener Özen, Sorumluluk Eğitimi, Ankara, Gece
Kitaplığı, 2014, s. 15
Adil Bebek, Maturidi’de Günah Problemi, İstanbul, Rağbet Yayınları, 1998, s. 59; Salih Yalın,
“Ahmet Hamdi Akseki’de Ahlaki Sorumluluk”, Erciyes Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü
Dergisi S.: 38, 2015, s. 212
Muhammed Abdullah Draz, Kurân Ahlakı, s. 105
Bakara Suresi, 286
Bedia Akarsu, Max Scheler Felsefesinde Kişi Kavramı ve İnsan Olma Sorunu, İstanbul, İnkılap
Yayınları, 1998, s. 104- 105
Bakara Suresi, 281; Enam Suresi, 94
Zümer Suresi, 41
Ankebut Suresi, 12-13; Neml Suresi, 89-90
Buhari, Savm, 51, 55
293
ailesine ve çevresine karşı sorumlu olduğunu bildirmektedir. 334 Bir şeyin hakkının
verilmesi,
maksadına
uygun
kullanımla
ilgilidir;
aksi,
zulüm
olarak
isimlendirilmektedir. 335 Sınırsız bir özgürlük peşinde olanlar, insan ile hayvan
arasındaki sınırın kaldırılmasına kadar işi götürmekte;336 fıtri benliği zedelemektedir.
Nefsine
hakim
olamayan
özgür
insan,
başka
varlıkların
kontrolü
altına
girebilmektedir.337
Sorumluluk, Arapça’da teklif kelimesine karşılık gelmekte; birine bir işi
gerekli, farz kılmak;338 içeriğinde zorluk bulunan bir işin fayda sağlama veya zararı
giderme amacıyla emir veya yasaklama şekliyle muhataba bildirmek 339 anlamında
kullanılmaktadır. İnsanın yetkisinde bulunan eylemlerinin sonuçlarını üstlenmesi,
hayatın devamlılığı ve ahiret hayatındaki mükafat ve cezaya konu olabilmesi için
zaruridir. 340 Arapça’da sormak, istemek manasında kullanılan seele kelimesinden
türetilen mesuliyet de sorumluluk anlamı içermektedir. Istılahta mesuliyet, insanın
yapması ve uyması gereken kurallar karşısındaki tutumu nedeniyle hesap verme ve
onların sonuçlarını üstlenme halidir.341 Teklif, kaynağına göre şeri ve akli (vicdani)342
olmak üzere ikiye ayrılmakta; ilahi kaynaklı teklif şeri, insan fıtratının yüklediği teklif
akli olarak isimlendirilmektedir.343
Kurân-ı Kerim’de insanın olumlu ve olumsuz özelliklerinden bahsedilmekte ve
bu yapısal durum insanda “ahlaki gerginlik alanı” oluşturmaktadır. 344 Çatışmalarla
mücadele etmek üzere insan, savunma mekanizmaları geliştirmekte ve özsaygısını,
şahsiyetini korumaya çalışmaktadır. 345 Savunma sistemleri, bireyin hakikatlerden
334
335
336
337
338
339
340
341
342
343
344
345
Lokman Çilingir, Ahlak Felsefesine Giriş, Ankara, Elis Yayınları, 2003, s. 20; Necmettin Tozlu,
Eğitimden Felsefeye-1: Eğitim Felsefesi Eğitim Üzerine Düşünceler ve İnsandan Devlete
Eğitim, Bayburt, Bayburt Üniversitesi Yayınları, 2014, s. 276
Rasim Özdenören, Hadislerin Işığında Hz. Muhammed, s. 187
Gotthold Ephraim Lessing, İnsan Soyunun Eğitimi, Çev.: Ahmet Aydoğan, İstanbul, Say
Yayınları, 2011, s. 33
Mehmet Tözlüyurt, “Allah İnsan İlişkisinin Aşamaları”, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler
Enstitüsü Doktora Tezi, 2014, s. 152
İbni Manzur, a.g.e., No: 5, s. 3916
Ragıb, a.g.e., s. 761; İbni Manzur, a.g.e., No: 10, s. 359; Cevheri, a.g.e., No: 4, s. 1560
Zariyat Suresi, 56; Kıyame Suresi, 36; Müminun Suresi, 115
Murat Sülün, “Kur’ân’da Mes’ûliyetin Kavramsal Çerçevesi”, Kur’ân-ı Kerim’de Mes’ûliyet,
Murat Sülün v. d., İstanbul, İSAV, 2006, s. 20
Müslim, Birr, 14
Erkan Yar, Müslüman Kelamında Teklif ve Sorumluluk, Ankara, Ankara Okulu Yayınları, 2017,
s. 26-30; Nurullah Kayışoğlu, a.g.e., s. 7
Fazlurrahman, Ana Konularıyla Kurân, s. 63
Özcan Köknel, İnsanı Anlamak, s. 118
294
kaçmasına, fatalist anlayışta olduğu gibi sorumluluklarını başkalarına yüklemesine,
yansıtmasına ve psikolojik rahatsızlıklara sebep olabilmektedir.346
“İslamiyet’e göre hürriyet, öyle insanın kullanıp kullanmamakta serbest olduğu veya
kanun koyucunun istediği zaman verip istediği zaman kısabileceği siyasi bir hak değildir.
Hürriyet, Müslümana kabul ettiği din ve rehber tanıdığı ahlak tarafından verilmiş bir
vazifedir. Çünkü bütün Müslümanlar doğruyu bilmeye ve tatbik etmeye mecburdurlar.”347
İnsan, emaneti yüklenmekte;348 eylemi de önceleyen ahlaki bir sorumluluğu
benimsemektedir. 349 Her varlığın, kendi hakikatiyle uyumlu bir işlevi bulunmakta;
mahiyet, kullanım alanını belirlemektedir.350 İnsanın sorumluluğu, temyiz kudreti ile
ortaya çıkmaktadır; akıl, irade ve kudret sahibi olanlar ve büluğa erenler İslamiyet’te
mükellef
kabul
edilmekte;
akıl
hastaları
ve
çocuklardan
sorumluluk
kaldırılmaktadır.351 Kader ve tevekkülün, insanın sorumluluğunu Allah’a havale etme
gerekçesi yapılması doğru değildir.352
“En büyük sorumluluk, en büyüğe karşı sorumluluktur. Bir yerde sorumluluk varsa
tercih vardır, tercih varsa irade vardır. İrade varsa akıl vardır.”353
Allah, herkese gücü nispetinde sorumluluk verdiğini, 354 herkesin kendi
eylemlerinden sorumlu olduğunu, başkalarının günah ve sorumluluklarının
yüklenilemeyeceğini,355 iyilik ve kötülüğe öncü ve destek olanların onları yapanların
346
347
348
349
350
351
352
353
354
355
Halis Özgü, Şahsiyet, İstanbul, Özgü Yayınları, 1969, s. 218; Engin Gençtan, Çağdaş İnsanda
Normaldışı Davranışlar, Ankara, Ankara Üniversitesi Eğitim Fakültesi Yayınları, Ankara, 1978,
s. 174
Said Halim Paşa, “İslamlaşmak”, Türkiye’de İslamcılık Düşüncesi 1, Haz.: İsmail Kara, İstanbul,
Risale Yayınları, 1986, s. 115-116
Ahzab Suresi, 72;
Nurettin Topçu, İsyan Ahlakı, s. 22
İbrahim Kalın, a.g.e., s. 64-65
Bakara Suresi, 173; Nahl Suresi, 106; Nur Suresi, 59; Mustafa Sinanoğlu, “Teklif”, T. D. V. İslam
Ansiklopedisi, No: 40, s. 385-387; Şaban Ali Düzgün, “İnsanın Yetkinliğini Teolojik Olarak
Temellendirmenin İmkanı”, Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, C.: 46, S.: 2, s. 14
Nurullah Kayışoğlu, “Bireysel Sorumluluk ve Teolojik Temelleri”, Ankara Üniversitesi Sosyal
Bilimler Enstitüsü Doktora Tezi, 2010, s. 131
Mustafa İslamoğlu, Kurân Neslinin İnşası İçin Pasif İyiden Aktif İyiye, s. 12
Bakara Suresi, 233, 286; Enam Suresi, 152; Araf Suresi, 42; Buhari, Savm, 42; Müslim, İman, 199
Enam Suresi, 84, 164; Fatır Suresi, 18; Zümer Suresi, 41; Necm Suresi, 38-39; Müddessir Suresi,
18
295
amelinden kesinti olmaksızın kendi hisselerince karşılık göreceğini
356
haber
vermektedir. Günaha sebep olanların ahirette ceza görmesi, başkasının cezasını
çekmek olarak değerlendirilmemekte, sorumluluğu bireysellikten çıkarmamaktadır.357
İnanç, insan için hem bir ihtiyaca hem de fıtrata tekabül etmektedir. İnsanın kendi
eylemlerini yönetebilmesi; irade, duygu ve düşüncesine hakim olmasına bağlıdır;358
varlığının ve sorumluluğunun bilincine varanlar, öncelikle kendisine ve çevresine
faydalı olabilmektedir.359
“Bilme sorumluluğu, yapma mesuliyetini de beraberinde getirir.”360 Yaratıcıya
kulluk gayesiyle yaratılan insanın hedefini gerçekleştirmesini sağlayacak potansiyel,
yetenek, bilgi, akıl ve irade ile donatılması zaruridir.361 Dünyadaki mutluluklar, az da
olsa çaba ve zorluk gerektirdiği gibi;362 ahiret mutluluğu için de gayret ve fedakarlık
zaruridir. İnsan, rabbine yöneldiğinde 363 ve O’na yaklaşmayı gaye edindiğinde, 364
kendine
iyilik
yapmakta,
huzur
ve
mutluluğun
kapılarını
aralamaktadır.
Sorumluluklar, insanın şartlarına göre artma ve azalma eğilimi gösterebilmekte, belirli
durumlarda düşebilmektedir.365 Birey ve toplum, doğru ve yanlışı, kendi sınırlarına
göre tespit etmektedir;366 kendisi gibi aklı, bilgisi, tecrübesi ve muhakemesi sınırlı olan
insanın hakikate erişebilmesi, ilahi destek ile mümkün olabilmektedir. İslamiyet,
tevhit inancıyla insanı özgürleştirmektedir; tek yaratıcı ve tek otorite olarak Allah’a
iman edildiğinde insanın sahte bağımlılıkları son bulmakta, aşkın ve ebedi varlığa
teslimiyetle birey hakiki özgürlüğüne kavuşmakta, batıl tanrıların esaretinden
356
357
358
359
360
361
362
363
364
365
366
Nisa Suresi, 85; Ankebut Suresi, 13
Muhsin Demirci, Kurân’ın Temel Konuları, s. 151
Mustafa İslamoğlu, Kurân Neslinin İnşası İçin Pasif İyiden Aktif İyiye, s. 25
Recep Kaymakcan, Hasan Meydan, Ahlak Değerler ve Eğitimi, İstanbul, Değerler Eğitim
Merkezi, 2014, s. 260
İbrahim Kalın, a.g.e., s. 44s
Hacer Şahinalp, “Kur’an’da Din Hürriyeti”, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü
Doktora Tezi, 2009, s. 128
Jules Payot, İrade Terbiyesi, İngilizce’den Çev.: Derya Öztürk, 2. Bsk., İstanbul, Flipper
Yayınları, 2021, s. 22
Ahmet Özalp, “Davud el- Kayseri’de İnsan Kavrayışı”, Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler
Enstitüsü Yüksek Lisans Tezi, 2014, s. 69
Nihat Keklik, Allah- Kâinat ve İnsan, İstanbul, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yayınları,
1967, s. 129-130
Saffet Köse, “Kur’ân-ı Kerim’e Göre Ferde Mesuliyet Yükleyen ve Bunu Düşüren Faktörler”,
Kur’an-ı Kerim’de Mesuliyet, Murat Sülün v. d., İstanbul, İSAV, 2006, s. 80
Jon Nuttal, Ahlak Üzerine Tartışmalar: Etiğe Giriş, Çev.: Abdullah Yılmaz, İstanbul, Ayrıntı
Yayınları, 1997, s. 32
296
kurtulmaktadır.
367
Rabbiyle olan sözleşmesini hatırlayan ve yeryüzündeki
sorumluluklarının farkında olanlar, O’na kulluk için ilahi öğretilere itaat etmekte,
yaratıcıya kulluk ile özgürleşmektedir. Çocukların rüşt, delilerin akıl yeterliliği
olmadığından dini sorumlulukları da bulunmamaktadır.368 Sorumluluk bilinci, insanın
hayatını kuşatan İslam’ın temel umdelerinden biridir; mesuliyetler idrak edilerek
hakkıyla yerine getirildiğinde insanın kendisine ve çevresine değer katmakta, ihmal
edildiğinde birey kendisine ve çevresine zulmetmektedir.369 “Var olmak ciddi bir iştir.
Düşünerek ve hesap vererek var olmak ise daha ciddi bir iştir.”370
İnsanın, zorunlu olarak iyilik veya kötülük yapması, dünya ve ahiret hayatının
anlamıyla örtüşmemektedir. İnsan hayatı karşıtlık ilkesine göre devam etmektedir;
iyilik, kötülük, hayat, ölüm, sağlık, hastalık, huzur ve mutsuzluk hepsi bir arada
bulunmaktadır. “Musa, "Rabbimiz her şeye hilkatini (yaratılış özelliklerini) veren,
sonra onlara yol gösterendir" dedi.”, 371 “O, yaratıp şekillendiren, âhenk veren ve
düzene koyandır. O, (her şeyi) ölçüyle yapıp yönlendirendir.”, 372 “Nefse ve onu
düzgün bir biçimde şekillendirip ona kötülük duygusunu ve takvasını (kötülükten
sakınma yeteneğini) ilham edene andolsun ki, nefsini arındıran kurtuluşa ermiştir. Onu
kötülüklere gömüp kirleten kimse de ziyana uğramıştır.”373 ayetleri, evrenin olduğu
gibi insanın da yaratılış amacına uygun içerik ve potansiyelde yaratıldığını haber
vermektedir. Zaafları ve yetenekleriyle insan, eylemlerinde özgür olduğu ve tercih
yapabildiği için değer kazanmakta; fıtratına yabancılaşmadan iyiliğe yöneldiğinde
doğru olan asli hilkatine dönmekte374 ve mutlu olmaktadır.375 Birey, hayatın anlamını
idrak edemediğinde, hakiki sorumluluklarını unuttuğunda; kendilik bilincini avutmak
üzere başkalarına bağlanma, hevaya tabi olma, dünyaya dalma gibi refleksler
gösterebilmektedir.376 İtaat, özgür iradeyle değer kazanmakta, sorumluluk bilinciyle
367
368
369
370
371
372
373
374
375
376
Zekeriya Pak, a.g.e., s. 272; Salih Akdemir, “Hristiyan Kaynaklara ve Kur’an-ı Kerim’e Göre Hz.
İsa”, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Doktora Tezi, 1992, s. I; Sadık Kılıç,
Fıtratın Dirilişi, s. 128-129
Buhari, Hudud, 22; Talak, 11; Ebu Davud, Hudud, 17
Abdulkerim Ersan, “Bireysel ve Toplumsal Sorumluluk Açısından “Hepiniz Çobansınız” Hadisi
(Tahriç ve Değerlendirme)”, Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yüksek Lisans
Tezi, 2008, s. 295
İbrahim Kalın, a.g.e., s. 10
Taha Suresi, 50
Ala Suresi, 2-3
Beled Suresi, 7-10
H. Mahmut Çamdibi, Din Eğitiminde İnsan ve Hayat, İstanbul, Çamlıca Yayınları, 2003, s. 87
Lütfullah Cebeci, Kurân’da Şer Problemi, Ankara, Akçağ Yayınları, 1985, s. 142
Ayhan Öz, a.g.e., s. 193-195
297
mükafata konu olmaktadır. Mesuliyetin olduğu yerde mecburiyet, mecburiyetin
olduğu yerde mesuliyet bulunmamaktadır.
İnsan, diğer canlılardan farklı olarak, var olan ve varlığının ve ölümün farkında
olandır;
377
“metakognüsyon genleri” ile varoluşu, anlamı, yeniliği ve zamanı
sorgulayabilen, düşünerek hayat ile ilgili kendisine hedef belirleyebilen tek canlıdır.378
İnsandan beklenen, evreni ve hayatı anlamlı hale getirmesi ve kendi mutluluğu için
ilahi rızaya uygun bir yaşam sürmesidir. “Hiç kuşkusuz biz insanı zahmetli bir hayat
için yarattık.”
379
ayetinden hareketle, insanoğlunun yüklendiği sorumluluklar
nedeniyle dünya hayatının zor bir imtihan olduğunu, sahip olunan yetenek ve ilahi
öğretilerin rehberliğiyle bireyin imtihanının kulluk ve itaat ile kolaylaşacağını, insanın
mutluluğa erişebileceğini, söylemek mümkündür. Hayat, eylem ile anlamını
bulmakta;380 sorumluluk üstlenenler, birey olabilmektedir.381 "Hem ben, ne diye beni
yaratana kulluk etmeyeyim. Oysa siz de yalnızca ona döndürüleceksiniz.",382 “De ki:
"Her şeyin Rabbi o iken ben başka bir Rab mı arayayım?”383 ayetleri, insanın kudret
sahibi bir yaratıcıya boyun eğmesinin doğal olduğunu haber vermektedir; arızi ve
irrasyonel olan inkar ve nankörlüktür. 384 İnsan, kendisine verilen ve azaltılan
nimetlerle imtihan edilmekte;385 hayat, var oluş ve tükenişlere konu olabilmektedir.
Akıl, irade ve sorumluluk sahibi bir varlık olan insan, robot gibi zorunlu ve belirli
davranışlar sergilememekte, özgür tercihleriyle hayatını sürdürmektedir. İnsanı
meleklerden farklı ve üstün kılan, hür iradesiyle rabbine itaat etmesi, yüklenmiş
olduğu ilahi sorumlulukları herhangi bir zorlama olmaksızın yerine getirmesidir.
377
378
379
380
381
382
383
384
385
Erol Göka, Ölme: Ölümün ve Geride Kalanların Psikolojisi, İstanbul, Timaş Yayınları, 2009,
s. 54
Nevzat Tarhan, Duyguların Dili, İstanbul, Timaş Yayınları, 2008, s. 54
Beled Suresi, 4
Muhammed İkbal, Esrar ve Rumuz, s. 72
Abraham Maslow, İnsan Olmanın Psikolojisi, s. 225
Yasin Suresi, 22
Enam Suresi, 164
Bakara Suresi, 170-171; Maide Suresi, 58; Mehmet Aydın, “Allah’ın Varlığına İnanmanın
Akliliği”, s. 18
Bakara Suresi, 155
298
3. 6. İtaate Konu Olan İmtihan, İnsanın Özgürlüğü ve İlahi
Bilgi Sorunsalı
İmtihan kelimesi sözlükte; denemek, tetkik etmek, kuyunun toprak ve
çamurunu çıkarmak, birini deneyerek imtihan etmek, elbiseyi yıpratmak, kalbin
niyetini anlamak, birini bir şeyden alıkoymak gibi anlamlara gelmektedir.
386
İmtihandan bahsetmek için ceza ve mükafatın olması zaruridir.387 İnsan, kaçınılmaz
bir sebep tarafından engellenenler hariç, yaptıklarında özgürdür, onlardan mesuldür;
insanın ve hayatın gerçeği bu hakikatten ibarettir.388 İnsan, yaratıcı tarafından bilinen
kader ile hayatına yön vermeye, özgür olduğu kesbi alanlarda sorumluluklarını ifa
etmeye çalışmakta; kadere iman ederek kaderciliğe teslim olmadan iradesini
kullanmakta; 389 özgürlük hayaliyle yaratıcıyı rededen bir görüşten uzak durması
gerekmektedir. 390 İradeleri olmadığından insan dışındaki varlıklar için hesap söz
konusu edilmemektedir. Her şeyin zorla yaptırıldığının kabulü, imtihan hikmetini
ortadan kaldırmakta; insanın ve hayatın anlamını yitirmesine sebep olamaktadır.
Allah’ın peygamber ve kitap göndermesi, insana doğru yolu göstermeye ve hesap
günündeki itiraz hakkının ortadan kaldırılmasına yöneliktir.391 Kurân-ı Kerim, insan
için zorunluluktan değil, çift kutuplu potansiyel ve serbestlikten bahsetmekte; 392
beşere,
Allah’tan
bağımsız
müstakil
bir
güç
veya
mutlak
bir
acziyet
atfedilmemektedir. 393 İnsanın sorumluluğu, sadace tercihte bulunabildiği ve hür
olduğu alanlarla sınırlıdır; mesuliyetlerin yaratıcıya havale edilmesi, insanın ve
hayatın denge ve düzenini sarsmakta, realiteyle örtüşmemektedir.
386
387
388
389
390
391
392
393
İbni Manzur, a.g.e., No: 13, s. 401, 402; Cevheri, a.g.e., No: 6, s. 2201; Zebidi, a.g.e., No: 9, s. 341342
Seyyid Ebu’l Ala Mevdudi, Tevhid Mücadelesi, s. 301
Muhammed Abdullah Draz, Kurân Ahlakı, s. 97
İbrahim Kalın, a.g.e., s. 106-107
Abdullah Draz, Kurân’a Giriş, Çev.: Salih Akdemir, Ankara, Kitabiyat, 2000, s. 62
Araf Suresi, 164
Ali Şeriati, İnsan, s. 14 ; Ömer Özsoy, a.g.e., s. 113
Muhammed Abdullah Draz, Kurân’ın Anlaşılmasına Doğru, Çev. Salih Akdemir, Ankara, Mim
Yayınları, 1983, s. 81
299
Kurân-ı Kerim, Allah’ın sınırsız bilgisine ve kudretine işaret etmektedir. 394
Allah’ın ilim, irade ve takdiri, kelam ilminde üç farklı görüşle açıklanmaktadır. 395
Cebriye; Allah’ın bilgisi, iradesi ve takdiri birlikte düşünüldüğünde insanın ihtiyari
eyleminin
ve
fonksiyonunun
kalmadığını;
yaratıcının
ilmi
bilgisizliğe
dönüşemeyeceğinden, insanın kendi hür iradesiyle Allah’ın ezeli ilminin dışına
çıkamayacağını savunmaktadır.
396
Cebriye’nın görüşünün tam aksini savunan
Mutezile’nin hürriyetçi anlayışına göre; insanın fiileri, Allah’ın ilim, irade ve
takdirinden hiçbir şekilde etkilenmemekte; birey, sınırsız bir hürriyetle müstakil
hareket edebilmektedir.397 Eşari ve Maturidi kelamcıların savunduğu üçüncü görüş,
birbirine zıt bu iki görüşün arasını “kesb” teorisiyle bulmaya çalışmakta; Allah’ın
sıfatlarını sınırlandırmadan, insanın hürriyetine ve cüzi iradesine değer veren bir görüş
vücut bulmaktadır.398 İnsanın doğuştan kazandığı cinsiyeti, ailesi, fiziksel özellikleri
gibi kendi seçimi dışında yüklendiği nitelikler konusunda herhangi bir seçimi ve kastı
olmadığından, bu konular imtihanın bir parçası olarak değerlendirilmemekte ve bu
kategoriye ait özelliklerden hesaba çekilmeyeceği kabul edilmektedir.
Kelam ilminde incelenen konulardan biri, Allah’ın bilgisinin insanların
davranışlarına etkisi ve bireyin özgürlüğüdür. İlk dönem filozofları hariç tüm filozoflar
ve kelam alimleri, Allah’ın alim olduğunda ittifak etmişlerdir. 399 Bir iş yapmaya
kabiliyetli olmak, onu yapmama özgürlüğünü de içermektedir.
400
İslamiyet’te
özgürlük, sorumlulukla birlikte değerlendirilmektedir; özgürlüğü olmayan sorumluluk
doğru olmadığı gibi, sorumluluk gerektirmeyen özgürlük de muteber kabul
edilmemektedir. 401 Varoluşsal gayesinden uzak olanların birey olması ve kendini
394
395
396
396
397
398
399
400
401
Enam Suresi, 59; Mülk Suresi, 13-14; Hadid Suresi, 4-5
Muhammed Ebu Zehra, a.g.e., s. 117-255; Bekir Topaloğlu, Kelam İlmi Giriş, İstanbul, Damla
Yayınları, İstanbul, 1981, s. 283-287; Ethem Ruhi Fığlalı, Çağımızda İtikadi İslam Mezhepleri,
s. 54-83
Mustafa Sabri Efendi, İnsan ve Kader (Mevkıfu’l-Beşer Tahte Sultani’l-Kader), Çev.: İsa
Doğan, İstanbul, Kültür Basın Yayın Birliği, 1989, s. 68, 77, 82
Şerafeddin Gölcük, Kelam Açısından İnsan ve Fiilleri, İstanbul, Kayıhan Yayınları, 1979, s. 167;
M. Saim Yeprem, İrade Hürriyeti ve İmam Matüridi, s. 198
Mustafa Sabri Efendi, a.g.e., s. 31, 68; Şerafeddin Gölcük, Kelam Açısından İnsan ve Fiilleri, s.
167
Mustafa Sabri Efendi, a.g.e., s. 68-73; Macit Fahri, İslam Ahlak Teorileri, Çev.: Muammer
İskenderoğlu, Atilla Arkan, İstanbul, Litera Yayıncılık, 2004, s. 83-84
Fahreddin Razi, Muhassal, Çev.: Hüsetin Atay, Ankara, Kültür Bakanlığı Yayınları, 2002, s. 171;
Bakara Suresi, 29; Ali İmran Suresi, 29, 119
Ömer Özsoy, İlhami Güler, Konularına Göre Kur’an: Sistematik Kur’an Fihristi, s. 37
Sezai Karakoç, İnsanlığın Dirilişi, s. 147-149
300
gerçekleştirmesi mümkün olmamaktadır. 402 Rabbiyle aidiyetini tanımlamayanların
özü gürleşmemekte, yerini ve haddini doğru tanımlamadığı için çürümektedir. 403
İnsanın zorla inanmasının kıymeti bulunmamaktadır; birey özgür iradesiyle ve bilinçli
bir şekilde rabbine kul olduğunda, tercihi değer kazanmaktadır.404 Ödül verme veya
cezalandırma, hür iradeyle yapılan eylemler için geçerlidir; hayatın imtihan için
yaratılmış olması, tek alternatifi imkansız kılmaktadır. 405 İmtihan, tercih hakkını
gerektirmekte; iman ve inkar hür iradeyle karşılık bulmaktadır. Hidayet elçisi
peygamberler, hakikati insanlara açıklamış fakat iman etmeleri için onları
zorlamamıştır.
406
İnsanlar arasında farklı tercihlerin, yönelimlerin ve inkarın
gözlemlenmesi, insanın özgür bir iradeye sahip olduğunun en açık delilidir. İnsanın,
iradesiyle yaptığı işlerde genellikle bir amaç bulunmaktadır;407 istek ve irade olmadan
insan harekete geçmemektedir.408 İnsan, özgürlük için bir şeyle irtibatını kopardığında
başka şeylere köle olmakta; tüm bağlarını kopardığını zannedenler arzularındaki
kayıtsızlığa bağlanmaktadır.409
Kurân-ı Kerim, herkesin kendi yaptıklarından sorumlu olduğunu, başkasının
günahını üstlenmeyeceğini beyan etmektedir; 410 sorumluluğun bireyselliği temel
ilkedir.411 Sorumluluk ve hürriyet, madalyonun farklı yüzleridir; biri diğeri olmadan
uzun süre kalamamakta, değer kazanamamaktadır. 412 İnsanlara peygamber ve kitap
gönderilmesi, Kurân-ı Kerim’de anlatılan kıssalar, bireyin toplumda edilgen
olmadığını, 413 aklını ve iradesini işlevsel hale getirebileceğini, sorumluluk sahibi
402
403
404
405
406
407
408
409
410
411
412
413
Immanual Kant, Eğitim Üzerine, Çev.: Ahmet Aydoğan, İstanbul, Say Yayınları, 2007, s. 34
Mustafa İslamoğlu, Kurân Neslinin İnşası İçin Pasif İyiden Aktif İyiye, s. 94-95
Beyza Bilgin, “İslam ve Hristiyanlığın Din Pedagojisi: Birbirimizde Neler Öğrenebiliriz?”,
Kültürel Çeşitlilik ve Din, Ed.: Remziye Yılmaz, Ankara, Sinemis Yayınları, 2005, s. 124
Muhammed İhsan Oğuz, a.g.e., s. 41
Bakara Suresi, 256; Nahl Suresi, 106; Kehf Suresi, 29; Şura Suresi, 3-4; Ğaşiye Suresi, 21-22;
Abdurrahman Ateş, Kur’an’a Göre Dinde Zorlama ve Şiddet Sorunu, İstanbul, Beyan
Yayıncılık, 2002, s. 80
Mehmet Kenan Şahin, Ahlâkın Felsefî ve Dinî Temelleri, I. Kant, Mu’tezile ve Eş’âriyye’nin
Mukayeseli Tahlili, Ankara, Yayınevi Yayınları, 2014, s. 26; Takiyyettin Mengüşoğlu, İnsan
Felsefesi, s. 152-153, 168-169, 288
Jules Payot, İrade Terbiyesi, s. 41
Erich Fromm, Özgürlükten Kaçış, Çev.: Şemsa Yeğin, İstanbul, Payel Yayınları, 1993, s. 46
Bakara Suresi, 134; Enam Suresi, 164; İsra Suresi, 15; Fatır Suresi, 18; Zümer Suresi, 7; Necm
Suresi, 39-41
Ahmet Küçük, “Kur’an’da Toplumsal Sınanma ve Sonuçları”, Selçuk Üniversitesi Sosyal
Bilimler Enstitüsü Doktora Tezi, 2006, s. 108
Fazlurrahman, Ana Konularıyla Kurân, s. 91
Ejder Okumuş, Kurân’da Toplumsal Çöküş, İstanbul, İnsan Yayınları, 1995, s. 76
301
olduğunu göstermektedir.414 İnsan, ilahi bilgiyle açıklanan hakikatin aydınlığında akıl
ve iradesiyle yol alabilmekte, 415 yeryüzünü imar ve ıslah edebilmektedir. 416 Dünya
hayatı insanın imtihanıdır; yaratıcının her şeyi bilmesi, insanın irade hürriyetine,
sorumluluklarını yerine getirmesine ve itaatine engel olmamaktadır. Her şey emek
istemektedir;417 hayrı ve iyiliği bilmek, bulmak, kabul etmek yeterli görülmemekte;
irade ve samimi bir yönelişle hakikatin uygulanması gerekmektedir. Hayatını
anlamlandıran insan, amaç ve hedeflerini belirlemekte, bireysel ve toplumsal yaşamını
şekillendirmektedir. İnsanın, rabbiyle kurduğu ilişki, varoluşsal kaygısını gidermekte
ve bireye değer katmaktadır.418
İnsanın hakikatten uzaklaşmasına sebep olan; ilahi bilginin zorlaması, şeytanın
doğru işleri bozması değildir; özgür iradeyle eyleme dökülen tercihlerdir. 419 Allah
adildir, insanın aleyhine herhangi bir şey yapmamaktadır.420 Her işi hikmet ile yapan
Allah, insanı, başıboş, anlamsız ve oyun olarak yaratmamıştır. 421 İnsan, akarsuyun
üzerinde sürüklenen bir dal parçası misali bir hayat sürmediği gibi; başıboş bırakılmış,
kendi haline terk edilmiş, sorumsuz bir varlık da değildir. İnsanın aldandığı veya
aldatıldığı konulardan biri kaderdir. Kader meselesi doğru anlaşılmadığında, insanın
imanı ile inkarı, itaati ile isyanı eşitlenmektedir. İlahi bilgi, akıl ve hür irade ile
desteklenen ve değerlenen insanın, imtihan için yaratıldığı dünya hayatında
sorumluluk üstlenmesi ve rabbine kulluk için yeteneklerini kullanması, gerekmektedir.
İnsan, ilahi bilgiden habersizdir, gaybı bilmemektedir. Allah’ın bilgisi; bireyin itaatine
koşul veya engel olmadığı gibi, insanın eylemlerine zorunluluk getirmemekte, dünya
hayatının imtihan niteliğini değiştirmemektedir.
414
415
416
417
418
419
420
421
Erdoğan Pazarbaşı, “Kur’ân’daki Tarihî Anlatımlarda Maddî Varlık ve Etkinlik İlişkisi”, EKEV
Akademi Dergisi, S.: 13, 2002, s. 106; Muhammed Kutup, Kur'ân'ı Nasıl Okuyalım, Çev.: Bekir
Karlıga, İstanbul, Bir Yayıncılık, 1983, s. 51
Bakara Suresi, 170-171; Müminun Suresi, 80; Rum Suresi, 24, 28; Casiye Suresi, 5; Hucurat Suresi,
4; Hadid Suresi, 17; Haşr Suresi, 14; Hüseyin Atay, “Allah’ın Halifesi: İnsan”, Ankara
Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, S.: 18 (1), 1970, s. 75
Erdoğan Pazarbaşı, Kur’ân ve Medeniyet: Doğuşu-Gelişimi- Çöküşü, İstanbul, Pınar Yayınları,
1996, s. 139
Mehmet Dinç, Bırakma Kendini, 3. Baskı, İstanbul, Aşinakitap, 2017, s. 21
Yurdagül Mehmedoğlu, Erişkin Bireyin Kendilik Bilinci, İstanbul, DEM Yayınları, 2005, s. 111
İbrahim Suresi, 22; Araf Suresi, 201-202
Nisa Suresi, 40; Hasan Elik, İnsan Eksenli Din, İstanbul, İFAV Yayınları, 2011, s. 85; Muhammed
Oğuz İhsan, İslam’da Kaza ve Kader, İstanbul, Oğuz Yayınları, 1993, s. 43
Müminun Suresi, 115; Kıyamet Suresi, 36
302
3. 7. İnanç ve Eylemin Tezahürü: Ahlak
Ahlak; seciye, huy, tabiat manasına gelen hulk kelimesinin çoğuludur; eylem
halinde herhangi bir zorlama olmaksızın, kendiliğinden ortaya çıkan ve nefiste
yerleşen bir meleke,422 faazilet kurallarıdır. İnsanın iyi ve kötü olarak tanımlanmasına
sebep olan manevi nitelikleri, huyları ve bunların etkisiyle oluşan iradeli davranışlar
bütününe; 423 toplumda yerleşik alışkanlıklara, inanç ve değerler bütününe ahlak
denilmektedir. 424 Yaratma kelimesiyle aynı kökten geliyor olması, ahlakın fıtrata
yönelik içeriğine işaret etmektedir.425 Ahlak ile eş ve yakın anlamlı kullanılan edep,426
ahlaka göre daha geniş bir muhtevaya sahiptir. 427 Ahlak ilmi; maddi ve manevi
vazifeleri öğreten, kötülükleri ve onlardan korunma yollarını gösteren, bireyin duygu,
düşünce ve eylemlerinin iyiliğini ve kötülüğünü, doğruluğunu ve yanlışlığını konu
alan, inceleyen ve her iki dünyanın huzuruna rehberlik eden bir bilim, 428 iyilik
sanatıdır. 429 Dinlerin ortak amacı, insanın olgunlaşmasını ve ahlaken gelişmesini
sağlamaktır.430 İslamiyet, hayatın tüm alanlarını kuşattığı gibi insanın tüm eylemleri,
ahlakın kapsamına dahil edilmektedir.431 Kelamcılar, bilgi temelinde ortaya çıkan ve
meleke
halinde
insanın
tabiatına
yerleşen
davranışları
ahlak
kapsamında
değerlendirmektedir.432 Kurân-ı Kerim, insanın sorumluluğu ve ahlaki olgunluğundan
422
423
424
425
426
427
428
429
430
431
432
İbni Manzur, a.g.e., No: 10, s. 85-92; Cürcani, a.g.e., s. 89; M. Yaşar Kandemir, Örneklerle İslam
Ahlakı, İstanbul, Nesil Yayınları, 1979, s. 24
Mustafa Çağrıcı, “Ahlak”, T. D. V. İslam Ansiklopedisi, No: 2, s. 1-9
Doğan Özlem, Etik Ahlak Felsefesi, İstanbul, İnkılap Yayınları, 2004, s. 13-17
Ayhan Öz, a.g.e., s. 176
Mustafa Çağrıcı, “Edep”, T. D. V. İslam Ansiklopedisi, No: 10, s. 412-414
Recep Kılıç, “İslam Ahlakının Tanımı ve Kapsamı”, İslam Ahlakı Temel Konular Güncel
Yorumlar, Ed.: Muhammet Şevki Aydın, Ahmet Hadi Adanalı, İstanbul, DİB Yayınları, 2014, s.
20-21
Hamit Er, “Kınalızade Ali Efendi”, Klasik İslam Eğitimcileri, Ed.: Mustafa Köylü, Ahmet Koç,
s. 610; Jon Nuttall, Ahlak Üzerine Tartışmalar: Etiğe Giriş, s. 15; Mustafa Rahmi, Ahlak,
İstanbul, Matbaa-i Amire, 1342, s. 3; Ali Seyyidi, Ahlak-ı Dinî ve Vezaif-i İslamiyye, Dersaadet,
Kanaat Matbaası, 1329, s. 3-4; İbni Sina, Uyûnu’l-Hikme, Nşr.: Abdurrahman Bedevi, Lübnan,
y.y., 1980, s. 16
Alexis Bertrand, Ahlak Felsefesi, Sad.: Hayrani Altıntaş, Ankara, Seba Yayınları, 1999, s. 1
Nurettin Topçu, İslam ve İnsan, İstanbul, Hareket Yayınları, 1969, s. 15
Mehmet Kenan Şahin, a.g.e., s. 25
Mehmet Kenan Şahin, a.g.e., s. 23; Nasîruddin Tusî, Ahlak-ı Nâsırî, Çev.: Anar Gafarov, Zaur
Şükürov, İstanbul, Litera Yayıncılık, 2007, s. 81; Adudüddin el-Îcî, Ahlak-u Adudüddin, Çev.:
İlyas Çelebi, Ankara, TDV Yayınları, 2015, s. 39; İbn Miskeveyh, Tehzibü’l Ahlak, Çev.:
Abdulkadir Şener, İlyas Kayaoğlu, Cihat Tunç, İstanbul, Büyüyen Ay Yayınları, 2013, s. 49;
Kınalızâde Ali Efendi, Ahlak-ı Alâ’î, Hz.: Mustafa Koç, İstanbul, Türkiye Yazma Eserler Kurumu
Başkanlığı Yayınları, 2014, s. 194
303
sıklıkla bahsetmektedir. 433 Ahlakilik, ferdi bir tercihten öte insanlığın ortak görevi
kabul edilmektedir.434 İnsana ait bir özellik olan ahlak,435 iyi ve kötü ahlak şeklinde
sınıflandırılmakta, eğitimle ahlaki değişim ve gelişim sağlanabilmektedir. İnsanın
ahlaken olgunlaşması için, rabbiyle iletişim ve yakınlık kurmasına, O’nu sürekli
hatırda tutmasına ve itaat etmesine bağlıdır.
“Din dışında bir ahlâk tesisine teşebbüs etmek, hoşlandıkları bir bitkiyi yeniden
toprağa ekmek isteyen çocukların onu köksüz bir halde koparıp, sonra da o haliyle toprağa
dikmelerine benziyor. Köksüz bitki olmadığı gibi, dinî temeli olmayan gerçek ve uygulanabilir
bir ahlâk da olamaz.”436
Ahlakın kaynağı farklı disiplinlerde incelenmekte; insanı içeriden etkileyecek
olanlar vicdan, kalp, nefs, akıl ve fayda dahili faktörler; dışarıdan etkileyecek olanlar
tanrı, din, hukuk ve gelenek ise harici faktörler, olarak değerlendirilmektedir.437 İyi ve
kötü, hayır ve şer vahiy ile bildirilmekte; insan, salt akıl ve tecrübesiyle mutlak
doğruya ve güzel ahlaka erişememektedir.
438
İslamiyet’in hayata yansıyan
görüntülerinden ibaret olan ahlakın temelinde, tüm zamanlara ve insanlara hitap eden
vahiy bulunmaktadır.439 Yaratıcı ve O’nun öğretileriyle ilişkilendirilmemiş eylemler,
bizatihi güzel olsa da, ahirette mükafat kazandırmamaktadır. Ahlaki ilkelerin bizatihi
kendisinin iyi ve güzel olması nedeniyle Allah’ın bunları emretmiş olması veya
Allah’ın iradesi ve emretmesi nedeniyle ahlakın güzel olması meselesi kelam ilminde
tartışılmaktadır. Ahlaki ilkeler, şeytanın ve nefsin evhamıyla kişiye zor ve sevimsiz
görünebilmektedir. İlahi öğretilerin ve ahlakın kaynağı ve içeriği aynıdır; ahlaki
433
434
435
436
437
438
439
Fazlurrahman, İslam ve Çağdaşlık, Çev.: Alparslan Açıkgenç, M. Hayri Kırbaşoğlu, Ankara,
Ankara Okulu Yayınları, 2002, s. 223
Ali Bardakoğlu, “Günümüz İslam Toplumlarında İnsan Onurunun Zedelenmesi Sorununa İçeriden
Bakış”. Hz. Peygamber ve İnsan Onuru, Ali Bardakoğlu v. d., Ankara, DİB Yayınları, 2013, s.
17
Erol Güngör, Ahlak Psikolojisi ve Sosyal Ahlak, İstanbul, Ötüken Yayınları, 1998, s. 11
Lev Nikolayeviç Tolstoy, Din Nedir, s. 93
Hilmi Ziya Ülken, Ahlak, Ankara, Doğubatı Yayınları, 2016, s. 273-274; Hümeyra Özturan, “İdeal
Bir Müeyyide Teorisi Nasıl Olabilir?”, Ahlak ve Müeyyide, Ed.: Ömer Türker, Ankara, Nobel
Akademik Yayıncılık, 2017, s. 143-148
Muhammed Gazzali, el-İktisad fi’l-İ’tikad, Çev.: Kemal Işık, Ankara, Ankara Üniversitesi İlahiyat
Fakültesi Yayınları, 1971, s. 119-120
Hüseyin Karaman, “İslam Ahlakının Kaynakları”, İslam Ahlakı Temel Konular Güncel
Yorumlar, Ed.: Muhammet Şevki Aydın, Ahmet Hadi Adanalı, İstanbul, DİB Yayınları, 2014, s.
52; İbrahim Hakkı Aydın, “Seküler Ahlak Bağlamında Din-Ahlak İlişkisi”, Atatürk Üniversitesi
İlahiyat Fakültesi Dergisi, S.: 35, 2011, s. 12-13
304
ilkelere uymamak, Allah’a itaatin dışına çıkma anlamı taşımaktadır. 440 İlahi bilgi
dışındaki değer ve ölçüler zamana, mekana, topluma ve şartlara göre değişkenlik
gösterebilmekte, sabitesi bulunmamaktadır. 441 Vicdan, akıl ve tecrübe gibi insan
merkezli kaynaklar, ahlak için yetersiz kalabilmektedir.442 “Allah güzeldir, güzelliği
sever.” 443 hadisi, iyiliğin ve güzelliğin kaynağının Allah olduğunu, güzelliği ve
çirkinliği belirleme yetkisinin yaratıcıda olduğunu hatırlatmaktadır.
Ahlak; sorumluluk ve bilinç kavramlarını çağrıştıran, 444 bireyde başlayan
toplumsal bir vakıadır.445 Hal ile anlam kazanan ahlakta bireydeki söylem ve eylem
tutarsızlığı, özümsenmeyen değerlerlerden kaynaklanmaktadır.446 Anlam kavramının
manasının işlev ve faydaya evrildiği günümüzde nihilizm ve deizm insana alternatif
olarak sunulmaktadır. 447 “Sen elbette üstün bir ahlâka sahipsin.” 448 ayeti ve Hz.
Aişe’nin bir soru münasebetiyle Hz. Peygamber’in ahlâkının Kurân olduğunu
bildirdiği hadis 449 birlikte değerlendirildiğinde, ahlakın kaynağının ilahi olduğu
söylenebilmektedir. 450 İslam’ın temel inancı olan ahiret hayatı, ahlak düzeninin de
temelini oluşturmaktadır.451 Ahiret (hesap) günü, dünya hayatında erdemli yaşamın
teminatı, insanların oto kontrolünü sağlayan düşüncenin esasıdır. Hesap verme
düşüncesi, bedenin yaptıklarına şahitlik edecek olması ve amel defteri tasvirleri;452
bireyin eylemlerinde dikkatli olmasına, ahlaken olgunlaşmasına destek olmaktadır.
Allah’ın rızasının gaye edinilmesi ve dinin hükümlerine uyulması neticesinde
kendiliğinden oluşan ve belirginleşen ahlak; beşeri, insan mertebesine ulaştırmakta;
440
441
442
443
444
445
446
447
448
449
450
451
452
Mehmet S. Aydın, Kant’ta ve Çağdaş İngiliz Felsefesinde Tanrı Ahlak İlişkisi, Ankara, TDV
Yayınları, 1991, s. 220
Erol Güngör, Değerler Psikolojisi Üzerine Araştırmalar, İstanbul, Ötüken Yayınları, 2000, s. 27
Hümeyra Özturan, Ahlak Felsefesinin Temel Problemleri, Ankara, Nobel Akademik Yayıncılık,
2015, s. 65-74
Müslim, İman, 147
Nurettin Topçu, İsyan Ahlakı, İstanbul, Dergah Yayınları, 2016, s. 35
Mustafa Gündüz, Ahlak Sosyolojisi, Ankara, Anı Yayınları, 2005, s. 177; Mehmet Bulut,
“Sosyolojik Açıdan Ahlak ve Ahlak Eğitimi”, Din Öğretimi Dergisi, C.: 32, S.:1, 1992, s. 99
Ayhan Öz, a.g.e., s. 241-242
İbrahim Kalın, a.g.e., s. 135-136
Kalem Suresi, 4
Müslim, Salatü’l-Müsafirin, 139; Tirmizi, Birr, 69; Nesai, Kıyamü’l-Leyl, 2; İbni Mace, Ahkam,
14
Erdoğan Köycü, “Ahlâki Sorunlara Hadislerden Bazı Çözüm Önerileri”, Uluslararası Kültürel ve
Sosyal Araştırmalar Dergisi, S.: 4, 2018, s. 113
Hac Suresi, 1-2; Kaf Suresi, 10-11; Yasin Suresi, 77-82; Tarık Suresi, 5-8; Toshihiko Izutsu,
Kur’an’da Tanrı ve İnsan, Çev.: M. Kürşad Atalar, İstanbul, Pınar Yayınları, 2012, s. 141
İsra Suresi, 14; Hakka Suresi, 19-32; Nur Suresi, 24; Kıyamet Suresi, 7-15; Enbiya Suresi, 47;
Yasin Suresi, 65
305
nefs terbiyesi, itaat ve din eğitimi ile olgunlaşmaktadır. Namazın insanı kötülüklerden
arındırması ve uzaklaştırması, 453 Hz. Peygamberin ahlakının Kurân olması, 454 “Bir
kimse yalan söylemeyi ve yalanla iş görmeyi bırakmazsa, o kimsenin yemesini
içmesini terk etmesine Allah'ın ihtiyacı yoktur."455 hadisi, tezin de içeriğini oluşturan
iman ve itaatin ayrılmaz bütünlüğüne, imanın amele dönüşmesi gerektiğine, ahlakın
İslami hükümlerle içiçe olduğuna, iman-itaat-ahlak arasında doğrusal bir ilişki
bulunduğuna, işaret etmektedir. Doğuştan gelen ahlaki değerlerlerin varlığı kabul
edilse de, ilim ve amel ile ahlakın olgunlaşması ve eğitilmesi önem arz etmektedir.
Ahlakın, ameli bir eğitim olduğunu, İslamiyet’in hayata yansıtılmış hali olduğunu
söylemek mümkündür.456 “Kötülüğün seni üzüyor, iyiliğin de sevindiriyorsa artık sen
müminsin.”457 Yaratıcıya iman ve itaat, bireyin hayatında ahlak olarak görünmektedir.
Dinin belirlediği ahlak ilkeleri olduğu gibi kanunların düzenlediği toplumsal kurallar
da mevcuttur. İnsan, vicdan ve hayâ faziletiyle de iyilikler hakkında kanaat
oluşturabilmektedir. İnsanın, kendisine karşı bedeni ve ruhi, maddi ve manevi, rabbine
karşı, diğer insanlara karşı ve çevreye karşı ahlaki sorumlulukları bulunmaktadır.
“Kıyamet gününde insan şu beş şeyden hesaba çekilmedikçe rabbinin huzurundan bir
yere ayrılamaz: Ömrünü nerede ve nasıl geçirdiğinden, gençliğini nerede
yıprattığından, malını nereden kazanıp nerede harcadığından, bildiği ile amel edip
etmediğinden.”, 458 “Müslüman, dilinden ve elinden diğer Müslümanların zarar
görmediği
kimsedir.”
459
hadisleri,
insanın
kendisine
ve
çevresine
karşı
sorumluluklarını ve ahlaki ilkeleri hatırlatmaktadır.
Tasavvufta nefis terbiyesi olarak kavramsallaştırılan ahlak eğitimi; ilahi
öğretilerle bireyin zihinsel, duygusal ve davranışsal eylemlerinin disipline edilmesini,
güzel davranışların meleke haline dönüştürülmesini, şahsiyet oluşturulmasını, amaç
edinmektedir, dinden bağımsız değildir. “(Ey Muhammed!) Kitaptan sana
vahyolunanı oku, namazı da dosdoğru kıl. Çünkü namaz, insanı hayasızlıktan ve
kötülükten alıkor. Allah'ı anmak (olan namaz) elbette en büyük ibadettir. Allah
453
454
455
456
457
458
459
Ankebut Suresi, 45
Müslim, Salatü’l-Müsafirin, 139; Tirmizi, Birr, 69; Nesai, Kıyamü’l-Leyl, 2; İbni Mace, Ahkam,
14
Tirmizi, Savm, 16
Hasan Dam, “Farabi”, Klasik İslam Eğitimcileri, Ed.: Mustafa Köylü, Ahmet Koç, s. 52
Tirmizi, Sıfatü’l-Kıyame, 49
Tirmizi, Sıfatü’l-Kıyame, 1
Buhari, İman, 4, 5
306
yaptıklarınızı biliyor.” 460 ayeti, namaz ile insanın diğer davranışları arasında bağ
kurmaktadır. Namaz ve diğer ibadetlerin gün içerisindeki farklı vakitlere yayılması,
namazın bittikten sonra başlaması, kulluk bilincinin hayatın tüm boyutlarına erişme
ve ahlaki bir gelişim hedeflediğini göstermektedir. İbadet ve ahlak arasında, iman ve
salih amel arasında olduğu gibi, derin, destekleyici ve organik bir ilişki mevcuttur, biri
diğerini beslemektedir. Peygamberler, insanlar için ideal ve seçkin örneklerdir; onların
örnek alınması insanı olgunlaştırmakta, yaratıcıya itaate teşvik etmektedir.
Modernizm, anlam ve muhtevadan yoksun bir özgürlük tasavvuruyla, kuralsızlığı ölçü
haline getirmekte, ahlakı önemsizleştirmektedir.461 Postmodernizmle birlikte teolojik
temelden uzaklaştırılan ahlak, insan merkezli bir hal almaktadır.462 Aklın ve vicdanın
enerjisiyle keşfedilebilecek ahlaki normlar bulunsa da İslamiyet, ahlakın iman ve itaat
ile içselleştirilmiş yönüne vurgu yapmaktadır. “Her ahlak, imanla belirlenmiş ve
imanda tamamlanmıştır”463 Ahlak, dinin hükümlerinin uygulanması, bireyin rabbine
itaati neticesinde oluşan görüntülerden ibarettir. “Görmedin mi Allah güzel bir sözü
nasıl misal getirdi? (Güzel bir söz), kökü sağlam, dalları göğe yükselen bir ağaç
gibidir. Bu ağaç Rabbinin izniyle her zaman meyvesini verir. Öğüt alsınlar diye Allah
insanlara misaller getirir.”464 ayetinde örneği verilen kökü sağlam olan ağaç imana,
göğe yükselerek sürekli meyve veren dallar, salih amel, itaatler ve güzel ahlaka
benzetilmektedir. Ahlakın zirve numunesi Hz. Peygamber; ideal kulluk, Allah’ı görür
gibi ibadet etmektir, ihsandır. 465 İhsan, işin en güzel haliyle yapılmasını; 466 kulun
rabbiyle
sürekli
bağ
kurmasını,
murakabe
halinde
hesap
sorumluluğunu
unutmamasını; 467 iman, amel, ihlas ve ahlak bütünlüğünü ifade etmektedir. İman,
ihsan ve istikamet sahibi olanlar, inançtan aldığı hidayet ve bilinçle eylemlerinde
dikkat ve rikkat üzere hareket etmekte, edep ve ahlak ile hayatını güzelleştirmekte,
kötü ve çirkin işlerden uzaklaşmaktadır.468 “Allah, gözlerin hain bakışını ve kalplerin
460
461
462
463
464
465
466
467
468
Ankebut Suresi, 45
İbrahim Kalın, Akıl ve Erdem: Türkiye’nin Toplumsal Muhayyilesi, s. 80-81
Derda Küçükalp, Politik Nihilizm: Nietzscheci Bir Tartışma, İstanbul, Alfa Aktüel, 2005, s. 80
Gustave Mensching, Dini Sosyoloji, Çev.: Mehmet Aydın, Konya, Din Bilimleri Yayınları, 1994,
s. 90
İbrahim Suresi, 24-25
Buhari, İman, 37
İbni Manzur, a.g.e., No: 12, s. 115-116
Hakim Tirmizî, Kalbin Anlamı, Çev.: Ekrem Demirli, İstanbul, Hayy Kitap, 2006, s. 65
Ömer Aydın, Kur’an-Kerim’de İman Ahlak İlişkisi, İstanbul, İşaret Yayınları, 2007, s. 42-51;
Mustafa Sönmez, “İmanın Ahlaki Yaptırım Gücü”, Sakarya Üniversitesi İlahiyat Fakültesi
Dergisi, C.: 13, S.: 23, 2011, s. 133
307
gizlediğini bilir.” 469 ayeti, Allah’ın her şeyi bildiğini, O’na hiçbir şeyin gizli
kalmadığını 470 ; insan yaratıcıyı görmese de O’nun kendisini gördüğünü bilerek ve
düşünerek hareket etmesi gerektiğini, beyan etmektedir. İman, itaat ve ahlak içiçedir;
sürekli
etkileşim
halindedir;
iman,
yaratıcıya
itaati
artırmakta
ahlakı
güzelleştirmektedir.
Ahlakın, bilgi ve uygulama şeklinde iki safhası bulunmaktadır. Önceden İslam
alimlerinin marifet-i nefs ve hikmet-i ameliye diye nitelendirdikleri ahlakın bilgi ve
uygulamasını ifade eden kavramların yerine günümüzde nazari ahlak ve ameli ahlak
terimleri kullanılmaktadır.471 ”Müminlerin iman bakımından en olgun olanları, ahlâkı
en iyi olanlarıdır.”, 472 “Müslüman, dilinden ve elinden insanların selâmette olduğu
kişidir. Mümin ise insanların canları ve malları konusunda (kendilerine zarar
vermeyeceğinden) emin oldukları kişidir.”,473 “Zandan sakının! Zira zan, yalanın ta
kendisidir. Birbirinizin sözlerine kulak kabartmayın. Birbirinizin özel hâllerini
araştırmayın. Birbirinizle üstünlük yarışı içine girmeyin. Birbirinize haset etmeyin.
Birbirinize kin beslemeyin. Birbirinize sırt çevirmeyin. Ey Allah"ın kulları! Kardeş
olun!”
474
hadisleri, imanın salih amel ve ahlak ile bütünleşmesinin önemini
göstermekte;
ahlakın
dinden
bağımsız
olmadığına,
itaat
ile
arttığına
ve
belirginleştiğine işaret etmektedir. Toğrağı âdem yapan; beden ve ruh, kalp ve akıl,
irade ve kudret, hürriyet ve teslimiyet, sevgi ve korku, iman ve ibadet, ilim ve amel,
ihlas ve gayret, ahlak ve vicdan birlikteliğidir. İnsan tüm nitelikleriyle yaratıcısında
buluştuğunda ilahi ruhun hakkını vermekte, yeryüzündeki ödev ve sorumluluklarını
yerine getirebilmekte, şahsiyetini oluşturabilmekte, maddi ve manevi gelişimini
sürdürebilmektedir. “Ben, güzel ahlakı tamamlamak üzere gönderildim.”
475
hadisindeki “tamamlamak üzere” ifadesinden, insanoğlunun yaratılıştan asgari bir
ahlaka sahip olduğu, Hz. Peygamberin onu tamamladığı anlaşılabilmektedir. Hakim b.
Hizam’ın bildirdiği; “'Ey Allah'ın Resulü, cahiliye devrinde sadaka vermek, köle azat
469
470
471
472
473
474
475
Mümin Suresi, 19
Mücadele Suresi, 7; Taha Suresi, 7
M. Yaşar Kandemir, Örneklerle İslam Ahlakı, s. 31; Yunus Ekin, “İslam Ahlakı Açısından
Lokman Suresi’nin Tefsiri”, Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yüksek Lisans
Tezi, 1994, s. 122
Tirmizi, Rada, 11
Nesai, İman, 8
Müslim, Birr, 28
Malik b. Enes, Muvatta, Hüsnü’l-Hulk, 8
308
etmek, sıla-i rahim yapmak gibi -kulluk adına yaptığım hayırlar var; bana bunlardan
bir sevap gelecek mi?’ dedim." “Sen zaten, daha önce yaptığın bu iyiliklerin hayrına
Müslüman olmuşsun.' dedi.”476 hadisi; İslamiyet öncesinde insanın iyiliğe ve ahlaka
örnek güzel davranışlar sergileyebileceğine, ahlakın her daim bir güzelliğe vesile
olabileceğine işaret etmektedir. Kişinin Müslüman olmadan önce üstün ahlaka dair
örnek davranışlarına şahid olunsa da, iman ile sonuçlanmayan eylemler itaat olarak
kabul edilmediğinden ahirette karşılığı bulunmamaktadır. İnsana dünya ve ahiret
hayatında değer katan; imanı, dinin hükümlerine itaati ve güzel ahlakıdır. “Müflis
kimdir bilir misiniz?” Ashabdan söz alan biri, “Bizim aramızda müflis, malı mülkü
olmayan kimsedir.” dedi. Bu cevap üzerine Resûlullah şöyle buyurdu: “Asıl
müflis, kıyamet gününde kıldığı namaz, tuttuğu oruç ve verdiği zekatla gelir. Ancak
dünyada iken şuna sövmüş, buna iftira atmış, ötekinin malını yemiş, berikinin kanını
dökmüş, bir başkasını da dövmüştür. (Bunların karşılığı olarak) iyiliklerinden alınıp
hak sahiplerine verilir. Hesabı görülmeden iyilikleri biterse, mağdur ettiği
insanların günahlarından alınarak bunun üzerine yüklenir, sonra da cehenneme atılır.”
hadisi; iman, salih amel, itaat ve ahlakın bütünlüğünü; ahiret hayatının dünyada
kazanıldığını; düşünce, duygu ve davranışlar için dini bir perspektifin bulunduğunu;
ilahi ve beşeri değer yargılarının farklı olabileceğini; din eğitiminde soru ve cevap,
kavramsallaştırma, canlandırma ve tasvir etme yöntemleriyle öğretimin imkanını, ilahi
adalette ibadet ve ahlak ayrımı yapılmaksızın her birinin karşılığının bulunduğunu ve
kimseye haksızlık yapılmayacağını; hayatın tüm alanlarıyla ilgili dinin hükümlerinin
bulunduğunu ve her haklıya hakkının teslim edileceğini; göstermektedir. İslamiyet,
bireysel olduğu kadar toplumsal ahlaka ilişkin de hükümler içermekte; 477 birey,
rabbiyle ilişkisinde ibadetlerine önem verdiği kadar, insanlararası ilişkilerdeki ahlak
ve kurallara dikkat etmesi gerekmektedir.
Şahsiyet, mizaç, karakter ve kişilik kavramları, ahlak ile yakından ilişkilidir;
ahlak gibi hem doğuştan getirilen hem de sonradan kazanılan ve geliştirilen
özelliklerin toplamından meydana gelmektedir. 478 İnsanın doğuştan sahip olduğu
yetenek
476
477
478
ve
özelliklerin
geliştirilip
geliştirilemeyeceği
öteden
beri
Buhari, Zekat, 24; Edep, 16; Müslim, İman, 194-196
Ahzab Suresi, 70-71; Ali İmran Suresi, 104; Şaban Ali Düzgün, Çağdaş Dünyada Din ve
Dindarlar, s. 19
Hayati Hökelekli, “Şahsiyet”, T. D. V. İslam Ansiklopedisi, No: 38, s. 297-298
309
tartışılagelmektedir. 479 Hz. Peygamberin öncülüğünde ve rehberliğinde, sahabenin
hayatındaki değişim ve dönüşüm, insanın değişebileceğine yeterli bir delil
sayılmaktadır.480 İmanın artıp azalmasının imkan dahilinde olması gibi birey doğuştan
sahip olduğu imkan ve yeteneklerini geliştirme istidadına sahiptir. İnsan, yeteneklerini
geliştiremediğinde ve ahlakını olgunlaştıramadığında, hayatın ve imtihanın anlamı
kalmamakta, insan umutsuzluğa mahkum olmaktadır. İnsan, doğuştan sahip olduğu
yetenek ve özelliklerini geliştiremediğinde, eğitim ve din, anlamını yitirmektedir.
Karakterin değişmezliğini savunmak, yanlıştır; 481 bu düşünce, insanın doğası ve
gerçeğiyle bağdaşmamaktadır. Kişilik; “Bireyin, iç ve dış çevresiyle kurduğu, diğer
bireylerden ayırt edici, tutarlı ve yapılaşmış bir ilişki biçimi”, 482 “bütün bedensel
özelliklerin, içgüdülerin, dürtülerin, eğilimlerin ve kazanılmış deneyimlerin
bütünüdür.”483 şeklinde tanımlanabilmektedir. “Mizaç, şahsiyetin bir parçasıdır. Bu
sebeple şahsiyet (kişilik), mizaç ve karakterle yakından ilgili olmakla beraber, daha
genel bir kavramdır.”484
“Kişilik, kalıtım ile getirilen özellikler ile çevrenin kişiye kazandırdığı özelliklerin
tümüdür. İnsanın duygu, tutum ve davranışlarının örgütlenmiş, kalıplaşmış, alışkanlık haline
gelmiş bütünüdür. Kişilik kavramı, bir insanı başkalarından ayıran özelliklerin tümünü,
çevresine uyum sağlamak için geliştirdiği davranış biçimini belirtir.”485
İnsanın yapısını ifade eden kelimeler, mizaç, şakile, tabiat ve cibilliyettir.
Kişilik ile din arasında bir ilişki bulunmakta;486 insan, sahip olduğu inanç, düşünce ve
ilkelere göre hayatını sürdürmektedir. 487 İslamiyet, insana kimlerle beraber olması
gerektiğini haber verdiği gibi, düşmanlarını ve uzak durması gerekenleri de
479
Nurullah Altaş, İsmail Arıcı, “Din Eğitiminin Bilimselleşme Süreci ”, Din Eğitimi, Ed.: Mustafa
Köylü, Nurullah Altaş, 6. Bsk., İstanbul, Ensar Neşriyat, 2016, s. 61
480
Abdulfettah Ebu’l Gudde, Bir Eğitimci Olarak Hz. Muhammed (s.a.s) ve Öğretim Metodları,
Çev.: Enbiya Yıldırım, Ankara, Takdim Yayınları, 2019, s. 19
Jules Payot, İrade Terbiyesi, s. 33
Doğan Cüceloğlu, İnsan ve Davranışı, İstanbul, Remzi Kitabevi, 1992, s. 404
Özcan Köknel, Kaygıdan Mutluluğa Kişilik, İstanbul, Altın Kitaplar Yayınevi, 1985, s. 19
Halis Ayhan, Eğitim Bilimine Giriş, s. 164
Atalay Yörükoğlu, Gençlik Çağı Ruh Sağlığı ve Ruhsal Sorunları, Ankara, Türkiye İş Bankası
Kültür Yayınları, 1986, s. 71
İbrahim Gürses, Kölelik ve Özgürlük Arasında Din, Bursa, Arasta Yayınları, 2001, s. 80
Rene Descartes, Metot Üzerine Konuşma, Çev.: Mehmet Karasan, Ankara, Milli Eğitim
Basımevi, 1962, s. 20-21
481
482
483
484
485
486
487
310
bildirmektedir; yakınlık ve beraberlik dostluğu pekiştirmektedir.488 “De ki: "Herkes
kendi yapısına uygun (istidadına göre) işler görür. Rabbiniz, en doğru yolda olanı daha
iyi bilir.”,489 “Herkes ne için yaratılmışsa ona yatkındır.”490 ayeti ve hadisi, her insanın
sahip olduğu inanç, ahlak, tabiat, duygu ve düşünce ile bireysel hareket ettiğine işaret
etmektedir. İnsanın şahsiyetinin oluşumunda, biyolojik ve psikolojik faktörlerin, sosyo
kültürel çevrenin, ailenin ve eğitimin payı bulunmaktadır; bu faktörler tek başına
bireyin şahsiyetini belirlememektedir.491 Din eğitimcilerinin görevi, insanın mizacını
tanıdıktan sonra kötü yönleri düzeltmeye çalışmak, bedenin ve ruhun isteklerini
dengelemektir. 492 Beden ve ruh arasında uyumsuzluk ve çatışma bulunmamakta;
olgun insan, rabbine itaatle kendini geliştirmekte, beden ve ruh arasındaki dengeyi
sağlayabilmektedir. İnsan; akıl, kalp ve nefis denge ve bütünlüğünü sağlayarak olgun
bir şahsiyete sahip olabilmekte; üç merkez ayrıştırıldığında onların faaliyet alanları
daralmaktadır.
493
İnanç, duygu ve eylem bütünlüğü, şahsiyetin dengesini ve
bütünlüğünü sağlamaktadır.
494
Dine uygun hayat yaşamanın, özellikle gençlik
döneminde bireyin kendisini ve hayatı anlamlandırmasına katkı sunduğuna dair birçok
araştırma bulunmaktadır.495 İnsanın gerçek benliği ve ideal benliği arasındaki mesafe
açıldığında, kaygı ve mutsuzluk artmakta, birey bunalıma girebilmektedir.496 İnsanda
var olan potansiyel güç, kendisini ve rabbini tanımasına, hayatı anlamlandırmasına,
huzur ve saadetine rehber ve yardımcı olmaktadır; birey, akıl ve iradesini gelişim ve
olgunlaşma
etmektedir.
için
497
değerlendirmediğinde,
kendisine
haksızlık
ve
saygısızlık
Yaratıcıya itaat, ahlakı; ahlak da itaati desteklemektedir. Dinin
hükümleri ahlaktan bağımsız değildir; ilahi emir ve yasaklara itaat edenler, aynı anda
ahlaki bir eylemde bulunmuş olmaktadır.
488
489
490
491
492
493
494
495
496
497
Bayraktar Bayraklı, Kurân’a Göre Kiminle?, İstanbul, Düşün Yayıncılık, 2018, s. 11
İsra Suresi, 84
Buhari, Tefsir, 3, 5, 7; Müslim, Kader, 8
M. Osman Necati, Kurân ve Psikoloji, s. 192-193
Mehmet Şanver, Kurân’da Tebliğ ve Eğitim Psikolojisi, s. 53-54
Bayraktar Bayraklı, Kur’an’da Değişim, Gelişim ve Kalite Kavramları, s. 185
Neda Armaner, Din Psikolojisine Giriş I, s. 72, 124, 126; Mehmet Şanver, Kur’ân’da Tebliğ ve
Eğitim Psikolojisi, s. 102
Akif Hayta, “İbadetler ve Ruh Sağlığı”. Gençlik, Din ve Değerler Psikolojisi, Ed. Hayati
Hökelekli, İstanbul, DEM Yayınları, 2006, s. 140
George Kerschensteiner, Karakter Kavramı ve Terbiyesi, Çev.: H. Fikret Kanad, Ankara, Örnek
Matbaası, 1954, s. 137
Saffet Köse, “İslam Hukukunda İnsan Onuruna Dayalı Bazı Hükümler”. Hz. Peygamber ve İnsan
Onuru, Ali Bardakoğlu v. d., Ankara, DİB Yayınları, 2013, s. 119-120
311
3. 8. İnanç ve Eylem Uyuşmazlığı: Nifak
Nifak kelimesi, geçmek, bir kapıdan girip diğer kapıdan çıkmak, tünel, gizli
yol, tükenmek, yok olmak kök anlamlarıyla kullanılmaktadır. 498 “Sözlükte “(tarla
faresi) yuvasına girmek; (bir kimse) olduğundan başka türlü görünmek” anlamındaki
nifâk masdarından türemiş bir sıfat olan münâfık kelimesi; “inanmadığı halde
kendisini mümin gösteren” kimse demektir. Kelimenin, “tarla faresinin bir tehlike
anında kaçmasını sağlamak üzere yuvası için hazırladığı birden fazla çıkış noktasının
birinden girip diğerinden çıkması” biçimindeki kök mânasından hareketle münafık,
“dinin bir kapısından girip diğerinden kaçan çifte şahsiyetli kimse” olarak da
tanımlanmıştır.”499 Kalben inanmadığı halde, diliyle inandığını söylemek nifaktır.500
Kurân-ı Kerim; biri halis münafık, 501 diğeri şüpheleri nedeniyle zihin karışıklığı
bulunan, iradesi zayıf, dünyevi menfaatlerine göre İslamiyet’e bağlılık gösteren,
imandan çok küfre yakın olan 502 iki farklı tipteki münafıktan bahsetmektedir. 503
Nifakın, itikadi ve ameli iki farklı boyutu bulunmaktadır. Dinin öğretilerinin sadece
ibadet boyutunu önemseyen, diğer alanlarda kutsal buyruklar yerine hayatın seyrine
göre düşünen ve eyleyen inanırların; dini ve itaati doğru anlamlandıramadığı ve
şahsiyet ikileminde olduğu, söylenebilmektedir.504
Nifak; söz ve eylemin, öz ve niyet ile uyuşmazlığıdır. 505 İslam’ın insandan
talebi; özünün, sözünün doğru ve ahlaklı olması, eylemlerinin kendisini
doğrulamasıdır.506 “Bedevîler "İman ettik" dediler. De ki: "İman etmediniz. (Öyle ise,
"iman ettik" demeyin.) "Fakat boyun eğdik" deyin. Henüz iman kalplerinize girmedi.
Eğer Allah'a ve Peygamberine itaat ederseniz, yaptıklarınızdan hiçbir şeyi eksiltmez.
498
499
500
501
502
503
504
505
506
Ragıb, a.g.e., s. 1474; Hasan Kurt, İslam İnancına Göre Nifak ve Münafık, İstanbul, Nesil
Yayınları, 2004, s. 25
Hülya Alper, “Nifak”, T. D. V. İslam Ansiklopedisi, No: 31, s. 565-568; Ragıb, a.g.e., s. 650;
Hasan Kurt, İslam İnancına Göre Nifak ve Münafık, s. 29-30
Cürcani, a.g.e., s. 206
Bakara Suresi, 8-14
Nisa Suresi, 137, 143; Tövbe Suresi, 44-45; Ali İmran Suresi, 167; Hac Suresi, 11
Hülya Alper, “Nifak”, T. D. V. İslam Ansiklopedisi, No: 31, s. 565-568
Mustafa Tekin, “Yeni Seküler ve Dinsel Formlar”, Toplumsal Değişim, Ed.: Berkehan Kıran,
İstanbul, İnsan ve Medeniyet Hareketi, 2016, s. 345
Seyyid Kutub, İslam Düşüncesi 2, Çev.: Hasan Fehmi Ulus, İstanbul, Beka Yayınları, 2014, s. 336
Halil Ekşi, Neriman Karatekin, Perese Değerler Eğitimi Öğretmen Kitabı; Doğruluk, İstanbul,
Edam Yayınları, 2013, s. 14
312
Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir." 507 Menfaatleri örtüştüğünde dine
sarılan, imtihana tabi olduğunda dini ve sahibini arzularına benzetmeye çalışan
münafıklar Kurân-ı Kerim’de çift karakterli, içten pazarlıkçı, yalancı, ikiyüzlü, özüyle
sözü birbirine uymayan, hilekar, kişiliksiz ve kararsız olarak nitelendirilmektedir.508
Münafıklık alametleri hadiste, yalan söylemek, sözünde durmamak, emanete hıyanet
etmek ve anlaşmazlık halinde haksızlığa meyletmek şeklinde özetlenmektedir. 509
Kelam ilminde münafığın konumu değerlendirilmekte; dünyada imanını açıkladığı
sürece Müslüman muamelesi göreceği, ahirette her şeyi bilen Allah’ın huzurunda
kalplerde gizlenenler açığa çıkacağından İslamiyet’i inkarı nedeniyle kafirlerle aynı
muameleye tabi olacağında görüş birliğine varılmaktadır.510
İnanç ve eylemde kendini gösterebilen nifak, iman ve itaat için en büyük
tehdittir; riyaya ve nifaka götüren sebeplerin başında gelmektedir. “Onlara
“Yeryüzünde düzeni bozmayın” denildiğinde, “Hayır, biz yalnızca ıslah edenleriz”
derler. Biline ki, gerçekten bozanlar onların ta kendileridir, ama farkında
olmuyorlar. Onlara “Diğer insanlar gibi siz de iman edin” denildiğinde, “Akılsızların
inandıkları gibi biz de inanalım mı?” derler. Biline ki, asıl akılsızlar onlardır, fakat
bilmezler. İman edenlerle karşılaşınca “inandık” derler, şeytanlarıyla baş başa
kaldıklarında ise “Biz sizinleyiz, biz yalnızca alay etmekteyiz” derler. Asıl onlarla alay
eden ve azıp saparak dolaşmalarına izin veren Allah’tır. Doğruya karşılık sapkınlığı
satın alanlar işte onlardır. Bu sebeple ticaretleri kâr etmemiş ve doğru yolu da
bulamamışlardır.”
511
ayetleri,
münafıkların
kibrinden,
ifsad
ediciliğinden,
nankörlüğünden, inançsızlığa giden ahlaki hallerinden, ikiyüzlülüğünden, haber
vermektedir. Din, dünyevi bir amaç ve çıkar için kullanılarak araşsallaştırıldığında,
riya ve nifaka sebep olmakta; bireyi ihlas ve samimiyetten uzaklaştırmakta, iman ve
itaate yabancılaştırmaktadır. Nifakın ve riyanın panzehiri, itaat, ihlas ve samimiyettir.
Birey; akıl, bilgi ve iradesini kullanarak hakikatin peşine düştüğünde, ilahi yardım
kendisine ulaşmakta, yaratıcıya kulluk ve itaate yönelmekte, nifak ve riyadan
uzaklaşmaktadır.
507
508
509
510
511
Hucurat Suresi, 14
Bakara Suresi, 8-20; Nisa Suresi, 142-143; Tövbe Suresi, 67-69; Hac Suresi, 11; Münafikun Suresi,
1; Hadid Suresi, 13-14
Buhari, İman, 24, Mezalim, 17; Müslim, İman, 107-108
Hülya Alper, “Nifak”, T. D. V. İslam Ansiklopedisi, No: 31, s. 565-568
Bakara Suresi, 11-16
313
3. 9. İtaatin Zorunlu Aracı: Akıl
Akıl, sözlükte; engellemek, bağlamak, tutmak, tutunmak, korumak, kavramak,
anlamak, idrak, zeka, meleke, düşünme, görüş, ilim, irade anlamlarına gelmektedir.512
Istılahta akıl; insanın diğer canlılardan üstünlüğünü sağlayan kudret, 513 maddi
olmayan cevher514 olarak tanımlanmaktadır. İnsan, salt biyolojik varlık olarak kabul
edilmemektedir; o, aynı zamanda düşünce varlığıdır.515 Akıl; engellemek, bağlamak,
tutmak, kayıt altına almak, sağlam kale, yüksek bir yere sığınmak, ilim elde etmeye
yarayan güç, doğruyu yanlıştan ayırma yeteneği, 516 insanı diğer canlılardan ayıran
temel özellik, idrak kabiliyeti, temyiz, düşünme, muhakeme ve mukayese yapabilme,
hüküm verme, bilme ve kavrama gücü ya da yeteneği, duyularla kavranamayan
şeylerin kendisiyle kavrandığı düşünme yetisi gibi anlamlar için kullanılmaktadır.517
Türkçe’de us kelimesiyle ifade edilen akıl, insanın eylemlerine anlam ve sorumluluk
katan üstün ve mucizevi bir kabiliyet;518 beşeri bilgi kazanım aracı519 ve insanı diğer
canlılardan ayıran temel, fıtri bir özelliktir.
Akıl, mutluluğun teminatı iman ve itaate aracılık etmektedir.520 Üstünlük aracı
olan akıldan daha önemlisi, onu doğru ve gerektiği gibi kullanmaktır. 521 Akla
kılavuzluk edecek olan bilgi ve inançtır; 522 aklın Kurân-ı Kerim’de isim yerine fiil
olarak kullanılması, mahiyetinden öte, sürekli etkinlik ve dinanizmle işlevsel olma
512
513
514
515
516
517
518
519
520
521
522
İbni Manzur, a.g.e., No: 15, s. 458-460
İbni Manzur, a.g.e., No: 15, s. 459
Ragıb, a.g.e., s. 511
Farabi, İdeal Devlet, Çev.: Ahmet Arslan, İstanbul, Vadi Yayınları, 1997, s. 75-76; Nurten Gökalp,
a.g.e., s. 28
Rene Descartes, Metot Üzerine Konuşma, s. 4
İbni Manzur, a.g.e., No: 11, s. 458-466; Ragıb, a.g.e., s. 341-342; Cevheri, a.g.e., No: 4, s. 17691772; Cürcani, a.g.e., s. 196; Hüseyin Atay, “Allah’ın Halifesi: İnsan”, Ankara Üniversitesi
İlahiyat Fakültesi Dergisi, C.: 18, 1970, s. 76; Vahdettin Başçı, “Akıl ve Vahiy Yönünden Doğru
Düşünme”, Atatürk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, S.:13, 1997, s. 211; Abdülbaki
Güneş, Kur’an’da İşlevsel Akla Verilen Değer: Akıl Kavramının Semantik Analizi, Van,
Ahenk Yayınları, 2003, s. 14
Süleyman Hayri Bolay, “Akıl”, T. D. V. İslam Ansiklopedisi, No: 2, s. 238-242; Abdulmecit Okcu,
Kur’ân’a Göre Evrenin İnsana Musahhar Kılınışı, Erzurum, Salkımsöğüt Yayınları, 2009, s.
41-43
Ahmed Yüksel Özemre, Vahye Göre Akıl, İstanbul, Şule Yayınları, 2006, s. 112
Oliver Leaman, Orta Çağ İslam Felsefesine Giriş, Çev.: Turan Koç, Kayseri, Rey Yayınları, 1992,
s. 117
Zeki Salih Zengin, “İslam Din Eğitiminin Tarihsel Gelişimi: İslam’da Eğitim ve Öğretim”, Din
Eğitimi El Kitabı, Ed. Recai Doğan, Remziye Ege, 3. Bsk., Ankara, Grafiker Yayınları, 2015, s.
18
Nihat Keklik, Türk İslam Felsefesi Açısından Felsefenin İlkeleri, s. 188
314
gerekliliğini çağrıştırmaktadır. 523 Kurân-ı Kerim’de, ulü kelimesiyle izafe edilerek
kullanılan ulü’l-elbab kelimesi, akıl yerine kullanılmakta; akıl sahipleri anlamındadır.
“Allah'ın izni olmadıkça, hiçbir kimse iman edemez. Allah, çirkinliği iman
etmeyenlerin üzerine koyar.”, 524 “Şüphesiz, yeryüzünde yürüyen canlıların Allah
katında en kötüsü, akıllarını kullanmayan (gerçeği görmeyen) sağırlar, dilsizlerdir.”,525
“Yeryüzünde gezip dolaşmadılar mı ki, düşünecek kalpleri, işitecek kulakları olsun?
(Dolaştılar, ama ibret almadılar). Çünkü gerçekte gözler değil, göğüslerdeki kalpler
(kalp gözleri) kör olur.” 526 ayetleri, aklın hakikate ulaşmak için kalp ile birlikte
çalıştığını,
aklını
kullanmayanların
temize
çıkamayacağını,
sorumluluktan
kurtulamayacağını haber vermektedir. Akıl, ilahi bilgiyi anlamaya ve uygulamaya
yönelik çalıştırıldığında, birey rabbiyle iletişimini artırmakta, itaate yönelmektedir.527
“Akıllı kişi, nefsine hakim olan ve ölümden sonrası için çalışandır. Aciz kişi ise
arzularına uyup buna rağmen Allah’tan, iyilikler temenni eden (olmayacak şeylerin
beklentisi içine giren) kimsedir.”
528
hadisi, kötülüğe esir olanların aklını
kullanamadığını, gerçek akıl sahiplerinin batıla mahkum olmayacağını; zihinsel
olgunluğun ruhi kemalata yardımcı olduğunu haber vermektedir.
529
Akıl, kalp ile
birlikte; nefsin terbiye edilmesine, ahlaki eylemlere yardımcı olduğunda, yaratıcıya
itaatte kılavuzluk rolü üstlenebilmektedir.
Kurân-ı Kerim, aklı, zihin ve kalbin birlikte yürüttüğü bir faaliyet olarak
tanımlamakta; salt zihni bir eylemle sınırlandırmamaktadır. 530 Modern rasyonalist
düşüncenin aksine İslamiyet, akıl ile kalbin birlikteliğine ve yardımlaşmasına vurgu
yapmaktadır. Kalp ve akıl birbirlerinin alternatifi ve düşmanı olmadığı gibi düşünce
ve duygu alanlarında tamamlayıcı bir rol üstlenmektedirler. 531 “Kur’an’ı okuyup
düşünmezler mi? Yoksa kalpler üzerinde kilitleri mi var?”, 532 “Yeryüzünde hiç
dolaşmıyorlar mı ki ibret almış kalplere yahut işitmiş kulaklara sahip olsunlar! Şu bir
523
524
525
526
527
528
529
530
531
532
Bakara Suresi, 44, 73, 76, 242; Ali İmran Suresi, 65; Enam Suresi, 32, 151; Araf Suresi, 169; Yunus
Suresi, 10; Hüseyin Certel, Kur’an’da İnsan, Isparta, Tuğra Matbaası, 2000, s. 24
Yunus Suresi, 100
Enfal Suresi, 22
Hac Suresi, 46
Muhammed Kutub, Çağdaş Konumuz, Çev.: Salih Uçan, İstanbul, Dünya Yayınları, 1987, s. 166
Tirmizi, Sıfatü’l-Kıyame, 25; İbni Mace, Zühd, 31
İbrahim Kalın, a.g.e., s. 115-116
Araf Suresi, 179; Ayhan Öz, a.g.e., s. 158-159
İbrahim Kalın, a.g.e., s. 109-111
Muhammed Suresi, 24
315
gerçek ki gözler körleşmez, fakat göğüslerdeki kalpler körleşir.”533 ayetleri, akıl ve
kalbin, madde ve mananın eylem birlikteliği ve bütünlüğüne; aklın kaynağının kalp
olduğuna işaret etmektedir. 534 Gazali; akıl, kalp, nefs ve ruhun birbiriyle iletişim
halinde olduğunu, insanın eylemesinde kollektif hareket edildiğini bildirmektedir.535
Ayette akıl ve vahiy birlikteliğine vurgu yapan “kalp ile düşünmek”,536 kalbin işlerinin
duygu ile sınırlı olmadığına, zihinsel ve davranışsal boyutları bulunduğuna, madde ile
mananın etkileşimine de537 işaret etmektedir. Akıl; kalp ve diğer organlarla birlikte
çalışmaktadır. İnsan; yaratıcı, kâinat ve hayat ile ilişkisini akıl vasıtasıyla kurmakta,
anlamlandırmakta ve sürdürmektedir. 538 Vahiy ve akıl birbiriyle çelişmemekte,
birbirini tamamlamaktadır; akıl, şehadet aleminde aktif ve üretken olabilmekte,
metafizik (gayb) aleminde vahyin rehberliğinde hareket etmekte, ona itaat
etmektedir.539
“İnanç adına aklı köreltmek de, akıl adına inancı terk etmek de büyük bir sapmadır.
Birini diğerine feda etmek yerine ikisini birden kanat yapıp gök kubbemizi seyr ü temaşa etmek
daha anlamlı bir davranış olur.”540
İnsan düşüncesi hareketsiz, donuk kaldığında bilgi üretememekte, temyiz
vasfını kaybetmekte; 541 yeryüzündeki sorumluluklarını yerine getirememektedir.
“Hakkında kesin bilgi sahibi olmadığın şeyin peşine düşme. Çünkü kulak, göz ve kalp,
bunların hepsi ondan sorumludur.”542 ayeti, nimet ile sorumluluğun oluştuğunu, aklın
en büyük nimet olduğunu vurgulamaktadır. İnsanı insan yapan,543 arzu ve isteklerini
yönlendiren, ona cennet ve cehennem yolunu açan aklıdır, bilginin oluşumuna katkı
533
534
535
536
537
538
539
540
541
542
543
Hac Suresi, 46
Taha Abdurrahman, Bilgi Ahlaktan Ayrıldığında, 2. Bsk., Çev.: Abdi Keskinsoy, İstanbul, Pınar
Yayınları, 2020, 42; Muammer Esen, “İman Kavramı Üzerine”, Ankara Üniversitesi İlahiyat
Fakültesi Dergisi, C.: 49, S.: 1, 2008, s. 83
Muhammed Gazali, İhya, No: 3, s. 8
Muhammed Suresi, 24
Münür Tezcan, a.g.e., s. 172
Atilla Arkan, “Kindi ve İbni Rüşd'de İnsan Tasavvuru”, İslam Araştırmaları Dergisi, S.: 12, 2004,
s. 35
Yasin Pişgin, “Kur’an’a Göre Akıl ve Akılcılığın Kur’an Tefsirine Etkisi”, Ankara Üniversitesi
Sosyal Bilimler Enstisüsü Doktora Tezi, 2008, s. 50-61
İbrahim Kalın, a.g.e., s. 132
M. Osman Necati, Kur’ân ve Psikoloji, Çev.: Hayati Aydın, Ankara, Fecr Yayınevi, 1998, s. 13
İsra Suresi, 36
Ekrem Demirli, İslam Metafiziğinde Tanrı ve İnsan, s. 274
316
sağlayan düşünme yetisidir.544 Aklın görev ve fonksiyonları, mahiyetinden daha fazla
önem arz etmekte;545 akıl, diğer duyu organlarını yönetmektedir.546 Dinde teklifin ilk
şartı akıldır; insan akıl ile kulluk basamaklarında yükselebilmekte; Kurân-ı Kerim
akletmeye ve düşünmeye teşvik etmektedir. 547 “Şayet kulak vermiş veya aklımızı
kullanmış olsaydık, şimdi şu alevli cehennemin mahkûmları arasında olmazdık!” diye
de ilâve ederler. Böylece günahlarını itiraf etmiş olurlar. O alevli ateşin mahkûmları
artık rahmetten mahrumdurlar.”
548
Aklını kullanmayanlar, başkaları tarafından
kullanılabilmekte; akılsız itaat ve teslimiyet, istismara konu olabilmektedir.549 İnsan,
aklını ve muhakeme yeteneğini kullanmaksızın nefsin heva ve arzularına tabi
olduğunda insani üstünlüğünü koruyamamakta, değerini düşürmektedir. 550 İnsanı
diğer canlılardan ayıran ve üstün kılan, aklın bizatihi varlığından öte aktif olarak
kullanılmasıdır. Rasyonalizmde mekanik, hesabi bir düşünme biçimine dönüşen ve
sınırları belirlenmeyen aklı, her alanda tek rehber kabul etmek doğru görünmemekte;
bu durum hakikati yozlaştırmaktadır. 551 Mahlukattaki sınırlılık ilkesi, akıl için de
geçerlidir; her nesne, kendi kullanım alanında değerlendirildiğinde sıhhatli neticeler
vermektedir.552 Akıl, vahyin önünde, ilahi öğretileri dışlayan tek hakikat olamayacağı
gibi; dinin anlaşılmasında devre dışı bırakılması da doğru değildir; akıl ve vahiy,
Allah’a ve resulüne itaatte insana destek olmak üzere sunulmuş iki nimettir. Vahiy
olmadan salt akıl ile insan doğruya ve huzura ulaşamayacağı gibi,
553
aklını
kullanmadan ilahi öğretileri anlaması ve hayatta aktive edebilmesi mümkün
değildir. 554 Akıl ve kalbin işbirliğiyle, ilahi öğretiler doğru anlaşılabilmekte ve
544
545
546
547
548
549
550
551
552
553
554
Mehmet Yaşar Soyalan, Kur’an ve İnsan, Ankara, Araştırma Yayınları, 1999, s. 222; Hüseyin
Atay, “Allah’ın Halifesi: İnsan”, Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, C.: 18, 1970, s.
76
Muhammet Koçak, a.g.e., s. 183; Vahdettin Başçı, “Akıl ve Vahiy Yönünden Doğru Düşünme”,
Atatürk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, S.:13, 1997, s. 211
Yunus Suresi, 42
Bakara Suresi, 164, 171, 242; Enfal Suresi, 22; Yunus Suresi, 42, 100; Müminun Suresi, 80; Kasas
Suresi, 60; Neml Suresi, 62; Ankebut Suresi, 63; Nur Suresi, 61; Rum Suresi, 21, 28; Casiye Suresi,
5; Hadid Suresi, 17; Haşr Suresi, 14; Mülk Suresi, 10
Mülk Suresi, 10-11
Emre Dorman, 101 Soruda Kur’an Dini Konularda En Çok Merak Edilen Sorular, s. 398
Lokman Çilingir, Pratik Aklın Doğal Diyalektiği, Ankara, Elis Yayınları, 2005, s. 50
İbrahim Kalın, a.g.e., s. 103-104
İbrahim Kalın, a.g.e., s. 103-109
Mustafa Köylü, “Kur’an ve Ruh Sağlığı”, Dini Danışmanlık ve Din Hizmetleri, Ed.: Nurullah
Altaş, Mustafa Köylü, 2. Bsk., İstanbul, Ensar Neşriyat, 2015, s. 72
Roger Garaudy, İslam ve İnsanlığın Geleceği, Çev.: Cemal Aydın, İstanbul, Pınar Yayınları,
2011, s. 105
317
uygulanabilmektedir. 555 Aklın sınırlarının bilinmesi ve kendi alanında kullanılması,
insanın yaratıcısına itaatinde kolaylık sağlamaktadır.
3. 10. İtaatin Denge Unsuru: Kalp
Arapça’da kalb, bir halden başka bir hale dönme, değişme, tersine dönme
manalarına gelmektedir. 556 Kalp, akıl ile beraber verilerin bilgiye dönüştürüldüğü,
inanç ve çeşitli duygular için merkezdir;557 eylemlerin yürütme organıdır.558 Merkez,
iç, öz ve esas anlamları verilen kalp, 559 vücutta kan dolaşımını sağlayan bir organ
olmanın ötesinde; dini bağlamda bilgi ve düşüncenin kaynağı veya aracıdır; insanın
idrak eden tarafı olduğundan vahye muhataptır, sorumludur.560 Kalp ile akıl arasında
anlamaya yönelik bir ilişki bulunmaktadır, fakat bu bağlantı henüz bilinmemektedir;561
akıl dimağda olsa da etki alanı kalptir.562
Dinin önemli eylemleri kalp ile ilgilidir; 563 insan, salt akıl ve kalp ile
tanımlanamamakta, sınırlandırılamamaktadır.564 “Vücutta bir et parçası vardır; o iyi
olursa bütün beden iyi, kötü olursa bütün beden kötü olur, bu et parçası kalptir”,565
“Allah sizin şeklinize ve malınıza değil kalbinize bakar”566 hadisleri ve selim kalpten
bahseden ayet,567 kalbin işlerinin bedenin işlerinden önemli olduğuna; şeytanın insanı
hak yoldan çıkarmak için öncelikle kalbe yöneldiğine, kalbin maddi ve manevi
555
556
557
558
559
560
561
562
563
564
565
566
567
Bakara Suresi, 73, 242, Ali İmran Suresi, 18; Enbiya Suresi, 10; Nur Suresi, 61; Rum Suresi, 28,
61; Hadid Suresi, 17; Yusuf Suresi, 2; Zuhruf Suresi, 3
Ragıb, a.g.e., s. 411; Cevheri, a.g.e., No: 1, s. 204
Mevlüt Uyanık, İslâm Bilgi Felsefesinde Kalbin Anlaması Gazzâlî Örneği, Ankara, Araştırma
Yayınları, 2005, s. 82
Abdurrahman Kasapoğlu, Kur’an’da Kişilik Psikolojisi, İstanbul, İzci Yayınları, 1997, s. 65-66
İbni Manzur, a.g.e., No: 1, s. 685; Ragıb, a.g.e., s. 411; Cevheri, a.g.e., No: 1, s. 204
Süleyman Uludağ, “Kalb”, T. D. V. İslam Ansiklopedisi, No: 24, s. 229-232; Araf Suresi, 179;
Hac Suresi, 46; Kaf Suresi, 37
Celal Kırca, Kur’an ve İnsan, s. 312
Şerafeddin Gölcük, Kur’an ve İnsan, s. 39-40
Nahl Suresi, 108; Tövbe Suresi, 64; Araf Suresi, 179; Hac Suresi, 46; Bakara Suresi, 260; Rad
Suresi, 28
Robert Frager, Kalp, Nefs ve Ruh, Sufi Psikolojisinde Gelişim, Denge ve Uyum, s. 31
Buhari, İman, 39; Müslim, Müsakat, 107
Müslim, Birr, 32; İbni Mace, Zühd, 9
Şuara Suresi, 89
318
merkezi rolüne,568 iyilik veya kötülüğün üssü olduğuna,569 işaret etmektedir. Gazali,
kendisiyle vücudun iyiliği ve kötülüğüne hamledilen kalp hadisini570 tevilinde; kalbi
krala, vücudun azalarını onun asker ve yardımcılarına benzetmektedir.
571
“Yeryüzünde gezip dolaşmadılar mı ki, düşünecek kalpleri, işitecek kulakları olsun?
(Dolaştılar, ama ibret almadılar). Çünkü gerçekte gözler değil, göğüslerdeki kalpler
(kalp gözleri) kör olur.” 572 ayeti, aklın kalp ile birlikte düşündüğünde insanın
kendisine ve hakikate yabancılaşmayacağını beyan etmektedir.573 Kurân-ı Kerim’de
kalp kelimesi yerine; fuad, sadr ve elbab kelimeleri de kullanılmaktadır. Sezme ve bir
şeyin mahiyetini kavrama gücü anlamındaki bu kelimelerle, insanın iç alemi ve gönül
dünyası kastedilmektedir. 574 Yaratıcının nazargahı olan kalp Kurân-ı Kerim’de,
kilitli, 575 taşlaşan, 576 perdelenmiş, 577 hasta, 578 dağınık, 579 mühürlü, 580 günahkar, 581
inkarcı, 582 cahil, 583 arzulara dalan, 584 paslı, 585 gafil, 586 ikiyüzlü 587 gibi olumsuz
özellikleriyle beraber; iman ile süslü, 588 selim, 589 sükunete ermiş, 590 mutmain, 591
568
569
570
571
572
573
574
575
576
577
578
579
580
581
582
583
584
585
586
587
588
589
590
591
Musa Bilgiz, Kur’an Açısından Vicdan ve Değeri, s. 56; Ahmet Koç, Kurân’da İnsan ve Hz.
Muhammed, s. 168-169
Enfal Suresi, 2, 10, 63; Hadid Suresi, 16, 27; Hac Suresi, 35; Müminun Suresi, 60; Ali İmran
Suresi, 103, 126; Rad Suresi, 8, 28; Fetih Suresi, 4; Bakara Suresi, 74; 97, 260; Maide Suresi,
113; Hac Suresi, 32, 54; Kasas Suresi, 86; Sebe Suresi, 48; Kehf Suresi, 14; Hucurat Suresi, 7;
Tevbe Suresi, 45, 77, 110
Buhari, İman, 39; Müslim, Müsakat, 107
Muhammed Gazali, Ravdatu’t-Talibin ve Umdetü’s-Salikin, Mecmuatü Resaili’l-İmamü’lGazali, Beyrut, Daru’l-Kutubi’l-İlmiyye, 1994, s. 32
Hac Suresi, 46
İbrahim Kalın, a.g.e., s. 111-112
Süleyman Hayri Bolay, “Akıl”, T. D. V. İslam Ansiklopedisi, No: 2, s. 238-242
Nisa Suresi, 155; Muhammed Suresi, 24
Bakara Suresi, 24; Ali İmran Suresi, 159; Zümer Suresi, 22; Hadid Suresi, 16
Bakara Suresi, 88; Enam Suresi, 25; Kehf Suresi, 57; Fussilet Suresi, 5
Bakara Suresi, 10; Enfal Suresi, 49; Tövbe Suresi, 125; Hac Suresi, 53; Nur Suresi, 50; Ahzab
Suresi, 12, 32
Haşr Suresi, 14
Araf Suresi, 101; Tövbe Suresi, 87, 93; Yunus Suresi, 74; Rum Suresi, 56; Gafir Suresi, 35; Casiye
Suresi, 23
Bakara Suresi, 283
Nahl Suresi, 22
Müminun Suresi, 63
Enbiya Suresi, 1-3
Mutaffifin Suresi, 14
Kehf Suresi, 22
Tövbe Suresi, 77
Enfal Suresi, 2; Hucurat Suresi, 7, 14
Şuara Suresi, 88-89
Fetih Suresi, 4, 18, 26
Bakara Suresi, 260; Maide Suresi, 112-113; Enfal Suresi, 9-10; Rad Suresi, 28; Nahl Suresi, 106
319
tövbe eden, 592 hidayete eren, 593 yumuşak, 594 Allah korkusu ile titreyen 595 ve
akleden596 şeklinde olumlu yönleriyle de geçmektedir.597 Kalplerinde hastalık598 veya
eğrilik 599 bulunanlar, kalbi katılaşanlar 600 ve mühürlenenler 601 hak ve hakikati
anlayamamaktadır.602 “Ey kalbleri değiştiren, evirip çeviren Allah, kalbimi dinin ve
taatin üzerine sabit kıl” 603 hadisi, kalplerin değişken olduğunu; “Kalbde iki dürtü
vardır, biri melekten, diğeri şeytandandır” 604 hadisi, kalbin ve insanın iyilik ve
kötülüğe eğilimli olduğunu haber vermektedir. “Kul, bir hata işlediğinde kalbinde
siyah bir nokta belirir. Şayet o, günahı terk eder, bağışlanma diler, tövbe edip Allah’a
dönerse kalbi cilalanır. Eğer bunları yapmaz, günah ve hataya devam ederse siyah
nokta büyür ve neticede bütün kalbini kaplar. İşte Allah’ın “Yaptıkları yüzünden
kalpleri pas tutanlar”605 diye beyan ettiği kimseler bunlardır.”606 hadisinden hareketle;
iyilik ve kötülüklerin kalp merkezinde toplandığını; duygu, düşünce ve eylemlerin her
birinin birbiriyle iletişim halinde olduğunu; Allah’a yönelen insanın temiz fıtratına
yaklaşacağını, her şeyin bir sınırı olduğu gibi kalbin de kötülükleri barındırmada bir
sınırının olduğunu, imanın, salih amel ve itaat ile artacağını, günah ve isyan ile
azalacağını; söylememiz mümkündür. 607 İnanç ve niyet gibi önemli eylemlerin
merkezi olan kalbin saf ve selim olması, salih amel ve itaatlerin kabulü ve artması için
önem arz etmektedir. Kalp, akıl, vicdan ve nefsin mahiyeti ve kullanım alanları
birbirinden farklıdır; aslolan bunların birbirleriyle uyum ilişkisini kurmaktır, birini
diğerinin yerine ikame etmek değildir.608
592
593
594
595
596
597
598
599
600
601
602
603
604
605
606
607
608
Rum Suresi, 31; Sad Suresi, 24; Kaf Suresi, 33
Tegabün Suresi, 11
Ali İmran Suresi, 159; Zümer Suresi, 23
Enfal Suresi, 2; Müminun Suresi, 60-61
Araf Suresi, 179; Hac Suresi, 46
Şamil Duran, “Kur’an-ı Kerim’de İnsan ve Özelliklerinin Din Eğitimi Açısından
Değerlendirilmesi”, İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yüksek Lisans
Tezi, 2019, s. 73-76
Bakara Suresi, 10; Maide Suresi, 52; Enfal Suresi, 49; Tövbe Suresi, 125; Hac Suresi, 53; Ahzab
Suresi, 12; Muhammed Suresi, 20, 29
Ali İmran Suresi, 7; Tövbe Suresi, 117
Bakara Suresi, 74; Maide Suresi, 13; Hac Suresi, 53; Zümer Suresi, 22; Hadid Suresi, 16
Bakara Suresi, 7; Enam Suresi, 46; Casiye Suresi, 23
Mutaffifin Suresi, 14; Buhari, İman, 39; Müslim, Müsakat, 107; İbni Mace, Fiten, 14
Tirmizi, Daavat, 89, 124
Tirmizi, Tefsirü’l-Kurân, 2, 35
Mutaffifin Suresi, 14
Tirmizi, Tefsirü’l Kurân, 83
Murat Sülün, Kurân-ı Kerim Açısından İman Amel İlişkisi, İstanbul, Ekin Yayınları, 2000, s.
259-340
İbrahim Kalın, a.g.e., s. 65
320
Maddi ve manevi boyutuyla hayati önemde bir organ olan kalbin, 609 itaatle
ilgili en önemli işlevi sevgidir. Sevilen varlığı taklit etmek ya da onunla özdeşleşmek
insan için daha kolay olmaktadır.610 İman ve itaatte aslolan, sevgi, içtenlik ve gönülden
teslimiyettir. Sevgi genel olarak; insanı beğenilen ve haz veren varlığa karşı
sürükleyen ve şiddetiyle tüm duyguları harekete geçiren kuvvetli bir duygudur. 611
Sevgi, insanın değer verdiği ve güzel kabul ettiği varlığa karşı duygulanma hali olarak
da tanımlanabilmektedir. 612 Sevgi, iyilikle eşdeğerdir; 613 insan, öncelikle kendisini
sevmekle başlamakta, sonra sevgisini çevreye yöneltmektedir; fakat insandan asıl
beklenen kendisine sevme imkanı ve tüm nimetleri veren rabbini sevmesi, maddi
sevgilerden ilahi aşka ulaşabilmesidir. Müminin nihai amacı olan Allah sevgisi,
Allah’a ve resulüne itaatte itici bir güç olmaktadır. 614 Kurân-ı Kerim’de sevgi
kelimesi, hubb, vüdd kelimleriyle geçmektedir. Muhabbet, hubb kelimesinden
türetilmiş, hem Allah’a hem de insana izafe edilmektedir. “Sevdiğiniz şeylerden Allah
için harcamadıkça asla iyiliğe eremezsiniz.”, 615 “Amellerin en üstünü Allah için
sevmektir”,616 “Allah’a yemin ederim ki, Müslüman olmadıkça cennete giremezsiniz.
Birbirinizi sevmedikçe de tam anlamıyla Müslüman olamazsınız.” 617
Ayet ve
hadisler, insanı doğru yolu sevk edecek olanın, ilahi sevgi ve ondan meydana gelen
sevgiler olduğuna işaret etmektedir. Kalp, akıl ve vahiy ile işbirliği yaptığında; insanın
eylemeleri yaratıcıya itaat anlamı taşımakta, ilahi rızaya yönelmektedir. Kalp, İslam’ın
emrettiği güzel duygu ve eylemlerin odağı olduğunda insanın takvası artmakta,
yaratıcıya itaati artmakta, kötü düşünce ve eylemlerden uzaklaşmaktadır. Din eğitimi
ve itaat açısından değerlendirme yapıldığında; kalbin akıldan bağımsız olmadığını,
ilahi rehberlikle kalp ve vicdanın temiz bir fıtrata işaret ettiğini, itaat konusunda kalbin
kendisinin ve eylemlerinin merkezi bir rol üstlendiğini, sevgi ve korkunun artıp
609
610
611
612
613
614
615
616
617
Münür Tezcan, a.g.e., s. 176-177
Çiğdem Kağıtçıbaşı, İnsan ve İnsanlar, s. 172-173
Osman Pazarlı, Din Psikolojisi, s. 164
Asım Yapıcı, İslam’da Tövbe ve Dini Yaşayıştaki Rolü, İstanbul, Beyan Yayınları, 1997, s. 223
Hayati Hökelekli, Ailede, Okulda, Toplumda Değerler Psikolojisi ve Eğitimi, İstanbul, Timaş
Yayınları, 2011, s. 83
Ali İmran Suresi, 31; Osman Necati, Kur’an ve Psikoloji, s. 74
Ali İmran Suresi, 92
Nesai, Sünnet, 2
İbni Mace, Mukaddime, 9, Edeb, 11
321
azalması gibi merkezi kalp olan imanın da artıp azalabileceğini, 618 söylememiz
mümkündür.
3. 11. İtaatin Fıtrat Unsuru: Vicdan
Sözlükte; bulmak, üzülmek, zenginleşmek anlamında kullanılan vecd
kelimesinden masdar olan vicdan;619 iyi ve kötünün, hayır ve şerrin ayrıştırılmasına
yardımcı olan duygu ve kanaatler; 620 davranışlarla ilgili bilgi ve eğilimlere dayalı
muhakemedir.621 Düşünürlerin ve düşünce sistemlerinin farklı bakış açıları nedeniyle
üzerinde çok fazla tanımın yapıldığı vicdan 622 ıstılahta insanın içindeki ahlaki
otoritesi, ahlaki eylemlerine hüküm veren yetenek olarak tanımlanmaktadır.623 Kurânı Kerim’de vicdan kelimesi geçmemekte, insanın iradi eylemlerini ahlak ölçülerine
göre denetleyen, iyilikten sevinç, kötülükten ıstırap duyan bir melekeye işaret
edilmekte; 624 fıtrat, 625 şuur,
626
nefis 627 ve kalb-i selim 628 vicdanı çağrıştırmaktadır.
Vicdan kelimesi hadislerde güzel işlerin kalbe huzur vermesi, kötülüklerin rahatsız
etmesi şeklinde açıklanmaktadır.629 “Müftüler sana fetva verseler de sen yine kalbine
danış”630 hadisi, insanda var olan iyi ve kötüyü ayırt etme gücüne işaret etmektedir.
Vicdan, eğitimle desteklenerek insanın özdenetimini sağlayan güçlü bir otorite halini
alabilmektedir. Birey, iç dünyası ile etkileşimi neticesindeki öğrenmelerle nefsini
tezkiye ve terbiye edebilmekte;631 rabbine itaatte vicdanından yararlanabilmektedir.
618
619
620
621
622
623
624
625
626
627
628
629
630
631
Enfal Suresi, 2; Fetih Suresi, 4
Osman Demir, “Vicdan”, T. D. V. İslam Ansiklopedisi, No: 43, s. 100-102
Ahmet Hamdi Akseki, İslâm Dini -İtikat, İbadet, Ahlâk-, 32. Bsk., Ankara, Nur Yayınları, 1983,
s. 8; M. Kemal Atik, Ali Bardakoğlu, Celal Kırca, Selahattin Polat, Ali Toksarı, İslami Kavramlar,
Ankara, Sema Gençlik Vakfı Yayınları, 1997, s. 730-731
Beyza Bilgin, Mualla Selçuk, Din Öğretimi Özel Öğretim Yöntemleri, s. 122
Zübeyir Saltuklu, Vicdan, Erzurum, Fenomen Yayıncılık, 2017, s. 13
Ragıb, a.g.e., s. 528; Osman Demir, “Vicdan”, T. D. V. İslam Ansiklopedisi, No: 43, s. 100-102
Nisa Suresi, 17-18; Maide Suresi, 38-39; Nahl Suresi, 119; Osman Demir, “Vicdan”, T. D. V. İslam
Ansiklopedisi, No: 43, s. 100-102
Rum Suresi, 30
Bakara Suresi, 12
Şems Suresi, 7-10
Şuara Suresi, 89
Müslim, Birr, 14, 15
Darimi, Büyu, 3
Muhammed Gazali, Yol, Bilgi ve Varlık, İstanbul, Sufi Kitap, 2010, s. 56
322
Kurân-ı Kerim’de tasvir edilen ahiret manzaraları, cennet ve cehennem sahneleri;
insanı vicdan yoluyla iç denetime davet etmektedir.632
İnsan kendi eylemlerini ve başkalarının davranışlarını öncelikle vicdanıyla
muhasebe etmesi gerekmektedir.633 “Artık insan, mazeretlerini sayıp dökse de kendine
kendisi tanıktır.” 634 ayetindeki “basira: tanık” kelimesi, özdenetim yapan vicdan
olarak yorumlanabilmektedir. İnsanın iç denetimi, dış denetiminden önemli ve
önceliklidir; nefsini denetleyen ve onun süfli arzularına boyun eğmeyenler yaratıcının
isteklerine gönülden ve kolaylıkla itaat edebilmektedir. “İyi olan şey, gönlü huzura
kavuşturan, kalbin mutmain olduğu şeydir. Günah ise sana fetva verseler (onaylasalar)
bile kalbi huzursuz eden, içinde kuşku bırakan şeydir.”635 Vicdan, iyiliği ve güzelliği
tanıma imkanına sahip olsa da, ilahi bilgi olmaksızın akıl gibi tek başına hak ve
hakikate ulaşması olası değildir.636 Vicdan, eğitim, kültür ve çevre şartlarından olumlu
veya olumsuz etkilenebilmektedir.637 Allah’a iman ve itaat, vicdanı aydınlatmaktadır.
Bireyin huzurunu temin edecek doğru kararlar için, fıtrata dayalı selim bir kalp ve
vicdana ihtiyaç vardır.638 Eğitimsiz, nefsi duyguların ve hırsının esiri olmuş vicdan,
sağlıklı ve doğru karar verememektedir.639 “Sözü dinleyip de onun en güzeline uyanlar
var ya, işte onlar Allah'ın hidayete erdirdiği kimselerdir. İşte onlar akıl sahiplerinin ta
kendileridir.”640 ayeti, insan için dinlemenin önemini, hak ve hakikate bağlanmanın
kıymetini göstermektedir. İnsan, söylenilenleri dinin öğrettiği akıl ve vicdan
süzgecinden geçirdikten sonra hür iradesiyle eyleme yöneldiğinde, taassup ve taklite
düşmemektedir. “Her kim şan ve şeref istiyorsa bilsin ki, şan ve şeref bütünüyle
Allah'a aittir. Güzel sözler ancak ona yükselir. Salih ameli de güzel sözler yükseltir.”641
ayeti, güzel sözü kabul etmekle beraber ona tabi olmanın zorunluluğuna, iman ile
amelin ayrılmaz birlikteliğine işaret etmektedir. Hak ve güzel söz, eylem ile
632
633
634
635
636
637
638
639
640
641
Nebe Suresi, 21; Fecr Suresi, 14
Erol Güngör, Ahlâk Psikolojisi ve Sosyal Ahlâk, İstanbul, Ötüken Neşriyat, 1998, s. 57
K
Ebû Muhammed Abdullah b. Abdirrahmân b. el-Fazl ed-Dârimî, Thk.: Fevvaz Ahmed Zemrili,
Halid es-Seb’al Alemi, C.: I-II, Beyrut, y.y., 1987, No: 1, Kitabü’l-Büyu, 2
Ahmet Hamdi Akseki, İslâm Dini -İtikat, İbadet, Ahlâk-, s. 8
Ahmet Hamdi Akseki, İslâm Dini -İtikat, İbadet, Ahlâk-, s. 8
Turgay Gündüz, Kur’an’da Korku Motifi -İnzar Kavramına Eğitimbilimsel Yaklaşım-,
İstanbul, Düşünce Kitabevi Yayınları, 2004, s. 77
Hüsameddin Erdem, Ahlâka Giriş, Konya, Alperen Kitabevi, 1994, s. 98-99
Zümer Suresi, 18
Fatır Suresi, 10
323
taçlandırılmakta; vicdanda gizli olan iyilik ve güzellikler iman ve itaat ile değer
kazanmaktadır. Din eğitimi ve itaat açısından değerlendirme yapıldığında; tek başına
vicdanın
insanı
temize
çıkaramayacağını,
vahiy ile
desteklenen
vicdanın
değerleneceğini ve itaat için yol gösterebileceğini, 642 ilahi bilgi ve yönlendirme
olmadığında vicdanın sesiyle şeytanın vesvesesinin birbirine karıştırılabileceğini,
söylememiz mümkündür.
3. 12. İtaatte Yöntem(sizlik): Taklid
Taklid kelimesinin kökü kılade; gerdanlık, tasma anlamına gelmektedir. 643
Taklid sözlükte, suyu bir kapta toplamak, hayvanın boynuna yular takmak, kılıç
kuşanmak gibi manalar için kullanılmaktadır; 644 tahkikin zıddıdır. Taklid, insanın
kendi akıl ve muhakemesi yerine başkalarının kanaatlerine, hükümlerine tabi
olmasıdır.645 Taklid, farklı anlamların ortak noktası, aklın hapsedilmesi, farklı inanç
ve düşüncelerin bir zihinde toplanması ve bilinçsizce takip edilmesidir. 646 Kurân-ı
Kerim; çoğunluğa, 647 atalara ve geleneğe bilinçsiz ve delilsiz uymak, 648 sözde din
bilginlerine tabi olmak,649 hevanın ve batıl düşüncelerin peşinden gitmek650 şeklindeki
taklidin her türlüsünü reddetmektedir.
Birey, kendi bilgisizliğini ve yetersizliğini çoğunluğa bilinçsizce uyarak
problemlerine çözüm üretebilmekte ve tatmin olabilmektedir. 651 Birey, çoğunluğa
uymayı kural, ahlaki tavır olarak kabul etmeye başladığında, irade ve bilinç
kaybolmakta;652 ahlak, itaat ile özdeşleşmektedir.653 Birey, irade ve sorumluluklarını
642
643
644
645
646
647
648
649
650
651
652
653
İsmail Karagöz, Din ve Vicdan Özgürlüğü, Ankara, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları, 2007, s.
30-31
Hüseyin Atay, İslam Gerçeği, Ankara, Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Yayınları, 1995, s.
37
İbni Manzur, a.g.e., No: 12, s. 172-173; Ragıb, a.g.e., s. 682
İbrahim Kalın, a.g.e., s. 123
İbrahim Paçacı, Dini Kavramlar Sözlüğü, Ankara, D.İ.B. Yayınları, 2007, s. 630-631
Enam Suresi, 116; Maide Suresi, 100
Bakara Suresi, 170; Maide Suresi, 104; Araf Suresi, 28; Yunus Suresi, 10; Hud Suresi, 109; Enbiya
Suresi, 52-54; Lokman Suresi, 21; Saffat Suresi, 69; Zuhruf Suresi, 22-25
Araf Suresi, 3; Tövbe Suresi, 31
Enam Suresi, 119; Araf Suresi, 179; Yunus Suresi, 36, 42-43; Hac Suresi, 46; Ahkaf Suresi, 26;
Muhammed Suresi, 14; Zuhruf Suresi, 20; Necm Suresi, 23, 27-28; Kalem Suresi, 36-41
Eric Hoffer, Kesin İnançlar, Çev.: Erkıl Günur, İstanbul, Tur Yayınları, 1980, s. 125-126
Nurettin Topçu, İsyan Ahlakı, s. 21
Rollo May, Kendini Arayan İnsan, s. 179
324
topluma havale ettiğinde, konfor elde deceği hayatına karşılık liderlerin kendisi
üzerindeki tahakkümüne zemin hazırlamakta; 654 gruba bağımlı olarak özgürlük ve
sorumluluktan kaçmaktadır.655 Kurân-ı Kerim; akıl ve iradenin kullanılmadığı taklidin
insan için faydalı olmadığını, itaat eyleminin bilinç, bilgi, irade ve muhakeme
gerektirdiğini, itaat edileceklerin doğru olmaması/anlaşılmaması durumunda bireyin
hakikate ulaşamayacağını ve ahirette pişman olacağını, haber vermektedir.656
Model alma ve taklid birbirinden farklı eylemlerdir; birinde idrak ve bilinç ön
plandayken, diğerinde rastgele tekrar söz konusudur. Taklid ve örnek alma, kişinin
öğrenmesi ve sosyalleşmesine, yeni düşünce ve davranışlar kazanmasına etki eden
önemli bir süreç657 olmakla birlikte; akıl ve iradenin faal veya atıl olması durumlarında
neticeler farklılaşmaktadır. Akıl, irade ve sorumluluğun terki ve başkasına devri ile
yapılan uyma işlemi dinde uygun görülmemektedir. İslamiyet; akıl, irade ve
sorumluğun aktive edilerek Hz. Peygamberin örnek alınmasını emretmektedir. İnanç
ve ibadetlerde, Müslümanın veya gayri müslimin taklidi gibi taklidde farklı seçenekler
ve farklı hükümler bulunmaktadır; taklidde ölçü, Kurân’a ve sünnete uygunluktur.
İslamiyet, inanç ve ibadet konularında başka dinlerin veya düşüncelerin taklid
edilmesini uygun görmemektedir.658 İslam hukukçuları, dini konularda bilgisi yetersiz
olanların, inceleme ve araştırma yaparak müctehidlerin görüşlerini taklid etmelerinde
bir sakınca bulunmadığını ifade etmektedir. 659 Dinin içeriğine zarar verecek, fıkıh
usulüne uygun olmayan taklid, inanırı doğru yola ulaştıramayacağı gibi yaratıcıya
itaatten uzaklaştırabilmektedir. Taklidin içeriğini ve şartlarını belirleyen dinin
kendisidir; doğru taklid yaratıcıya bağlılığı itaati artırmakta, yanlış olanı
azaltmaktadır.
Bilinçli veya bilinçsiz şekiller içermekle birlikte taklid genellikle şuursuz
olarak ve değişime kapalı toplumlarda görülmektedir.660 İslamiyet, temelde Kurân-ı
Kerim ve sünnetten çıkarılan hükümlerin uygulanmasıyla kıyamete kadar geçerliliğini
ve güncelliğini muhafaza etmektedir. İslam hukukunda ictihad terimiyle karşılığını
654
655
656
657
658
659
660
İsmail Doğan, Sivil Toplum/ Ondan Bizde De Var, İstanbul, Sistem Yayıncılık, 2000, s. 7, 13
Engin Geçtan, İnsan Olmak, İstanbul, Metis Yayınları, 2008, s. 57; Erich Fromm, Psikanaliz ve
Din, Çev.: Elif Erten, İstanbul, Say Yayınları, 2017, s. 57
Zuhruf Suresi, 20-24
Kerim Yavuz, a.g.e., s. 146
Fatiha Suresi, 7; Bakara Suresi, 120, 135; Ebu Davud, Libas, 5
Hüseyin Algül v.d., İlmihal I: İman ve İbadetler, İstanbul, Divantaş Yayınevi, 1998, s. 46
Gustav Le Bon, Kitleler Psikolojisi, s. 137; Eric Hoffer, Kesin İnançlar, s. 127
325
bulan bu uygulama, Hrisitiyanlığın reform hareketinden farklılıklar göstermektedir.
Hristiyanlıktaki reformlar, dindeki tahrifatın içselleştirilmesiyle ilişkilendirilmekte;
İslamiyet’teki tecdit uygulaması bunun tam tersine, dinin bidatlerden arındırılmasına
yöneliktir.661 Fijili yerlilerin, kabile şefiyle birlikte dağa tırmanma hikayesinde, şefin
sendeleyerek yere düştüğünü gördüğü halde yere düşmeyen bir yerliye, onun kendisini
şeften üstün gördüğünü düşündüğü için yere düşmediğini söyleyerek diğerlerinin
saldırması, 662 taklidin hakikatini ve boyutunu göstermesi bakımından önem arz
etmektedir. İnsanın kendisine verilen akıl ve muhakeme yeteneğiyle çalışması,
üretmesi, aklını ve iradesini başkalarına teslim etmeksizin taklidden sakınması birey
oluşunu desteklemektedir.
663
Din eğitimi ve itaat açısından değerlendirme
yapıldığında; İslamiyet’in, ilim yoluyla Kurân’ı ve sünneti doğru anlayabilecek ve
uygulayabilecek seviyeye ulaşılmasını teşvik ettiğini, dini bilgi yeterli olmadığında
ilahi öğretilere uygun olarak müctehidlerin taklid edilmesinin mümkün olduğunu,
farklı din ve düşüncelerden alınacak inanç ve ibadetleri taklid etmenin yasaklandığını,
insanların muhakeme ve ilim yönünden farklı olduğunu, bilmeyenlerin bilenlere hak
ve hakikatte bilinçli ve doğru itaat etmesinin ve bilginleri taklid etmesinin önemli
olduğunu, salih insanların itaat ölçülerine dikkat edilerek taklid edilebileceğini, şeytan
ve kötü insanlara itaat edilmediği gibi taklid edilmesinin yasaklandığını,
yasaklananların itaatte ve taklidde niyet, irade ve doğru eylemin fark oluşturduğunu,
söylememiz mümkündür.
661
662
663
Rasim Özdenören, Hadislerin Işığında Hz. Muhammed, s. 82
Jules Payot, İrade Eğitimi II İrade Gücü ve Çalışma, s. 9
Numan Aruç, “İbn Rüşd”, Klasik İslam Eğitimcileri. Ed.: Mustafa Köylü, Ahmet Koç, s. 366
326
SONUÇ
İnsan; aklı, iradesi, özgürlüğü ve sorumluluğuyla evrendeki tüm varlıklardan
farklı ve değerlidir. İtaat, içgüdüleri ve fizyolojik ihtiyaçları değişmeyen insanın
bireysel ve toplumsal yaşamı, dünya ve ahiret hayatı için odak kavramlardan biridir.
İtaat kavramı; kamu yönetimi, psikoloji, sosyoloji, fıkıh, hadis, tefsir, tasavvuf gibi
birçok alanda araştırma konusu olmakta; kavram, din eğitimi açısından da önem arz
etmektedir. Tarihi, psikolojik, sosyolojik, teolojik, postmodernist ve seküler bakış
açıları
itaat
kavramına
farklı
anlamlar
yükleyebilmekte,
itaatin
içeriğini
değiştirebilmektedir. İtaat, toplumlar ve dinler için de farklı manaları çağrıştırmakta,
tarihsel
süreçte devletlerin
ve dinlerin
itaat
kavramına
yüklediği
anlam
değişebilmektedir.
İtaatin sözlük anlamı, boyun eğmek ve uymaktır. İtaat kelimesi; sevgi
temelinde, üst konumda bulunanın emrine gönülden bilinçli bir şekilde uyma,
isteyerek yapma anlamı içermektedir. İtaatin terim anlamı; Allah’ın emir ve
yasaklarına boyun eğmek, gönülden teslim olmaktır. Kurân-ı Kerim’de itaat
kelimesine yakın anlamıyla, emirlere uyma, bağlılık ve teslimiyet manası içeren ittiba,
i’tisam, ibadet, kunut ve İslam kelimeleri bulunmaktadır.
İslamiyet’te itaat kavramı; kelimenin sözlük anlamıyla uyumlu olarak, insanın
yaratıcısına gönülden ve kendi isteğiyle boyun eğmesi, O’nun emir ve yasaklarına
uyması anlamı taşımaktadır. İtaatin fıtrat ile ilişkisi bulunmakta; insan, rabbine
bağlanma ve uyma eğiliminde yaratılmaktadır. Doğuştan var olan inanma kabiliyeti,
aile ve eğitim desteğiyle gelişmekte; akıl, irade ve ilahi bilgi ile olgunlaşmakta, itaat
ile bireyin kişiliğine yerleşmektedir. İtaatin, fıtrattan gelen psikolojik bir boyutu
olduğu gibi, insanların birlikte yaşama zorunluluğundan kaynaklanan toplumsal bir alt
yapısı da bulunmaktadır. Aile içerisindeki ilişkilerin temelinde de itaat vardır.
İtaatin, tabii (zorunlu) ve iradi (isteğe bağlı) şekli bulunmakta; içeriği,
hükümleri ve sonuçları, bu boyutuna göre değişmektedir. Tabii (zorunlu) itaat; bir
yönüyle insan dâhil tüm varlıkların Allah’a teslim olmasını ve itaat etmesini ifade
etmektedir. Kâinattaki tüm varlıklar, kendi işleyişi ve keyfiyetiyle ilahi iradeye boyun
eğmekte, insanın ilahi misyonunu gerçekleştirmesine yardımcı olmaktadır. İnsan,
fiziksel özellikler gibi zorunlu itaati gerektiren konularda sorumluluk taşımamaktadır.
327
İnsanın sorumluluğu, iradi itaate konu olan eylemleriyle ilgilidir. İtaat aynı zamanda
mutlak (genel) ve mukayyet (sınırlı) şeklinde sınıflandırılmaktadır. Mutlak itaat,
kayıtsız ve şartsız her emre uymayı ifade etmektedir. İslamiyet’te mutlak itaat sadece
Allah ve resulü için geçerlidir. Mukayyet itaat, kayda ve şarta tabi olan, ölçülü itaati
ifade etmektedir. İslamiyet’te Allah ve resulü dışındakilere yapılan itaatlerin tümü bu
kapsamda değerlendirilmektedir.
Hz. Peygamber, elçiliğiyle bireysel olarak; vahiy ile eğitilen sahabe toplumsal
olarak insanlığa örnektir. İslamiyet’in itaat kültürünü oluşturan ögelerini; otorite, fıtrat
ve adalet, zorlama, niyet ve ihlas, istişare ve muhasebe, güç yetirme ve sorumluluk,
itidal, devamlılık şeklinde değerlendirmemiz mümkündür. İslamiyet’te mutlak otorite
Allah’tır; helal ve haramı, iyiliği ve kötülüğü belirleme yetkisi O’nundur; diğer
yöneticilere vahiy ve maruf ile sınırlı itaat edilmektedir. Fıtrat, insanın doğuştan
yaratıcıya boyun eğme yeteneğine sahip olmasını; adalet, ilahi öğretilere uygunluğu
ifade etmektedir. İnsan, vahye göre eylemde bulunduğunda fıtrata ve adalete uygun iş
yapmış olmaktadır. Dinde zorlama yoktur; birey Müslüman olduktan sonra dinin
hükümlerine itaatle mükelleftir. İtaatte esas olan gönüllülük, niyet ve ihlas ile
sağlanabilmekte; Allah’ın rızası dışında yapılan işler ahirette değer görmemektedir.
İtaatte iç-öz denetim, nefis muhasebesi ile; dış denetim, nasihat, istişare ve muhasebe
ilkesiyle; ihlas ve takva, iç ve dış bütünlüğü ve birlikteliği ile, sağlanmaktadır. İnsanın
sorumluluğu ve itaati güç yetirebildikleriyle sınırlıdır. İslamiyet’te ifrat ve tefrit ile
ifade edilen aşırılıklar yasaklanmakta, itaatte itidal ve devamlılık tavsiye edilmektedir.
Kurân-ı Kerim’de itaat edilmesi emredilenler; Allah, Hz. Peygamber, ülü’lemr, ebeveyn ve eş olarak açıklanmakta; şeytana itaat edilmesi yasaklanmaktadır.
Çalışmada itaati kolaylaştıran faktörler; iman, salih amel, mükafat umma, ceza
kaygısı, nasihat, ilim ve dua şeklinde; itaati zorlaştıran faktörler; heva, dünya sevgisi,
zan, haset ve gelenek olarak listelenmiştir. Düzen, disiplin, güven ve huzur, itaatin
dünyevi sonuçları; cennet ve cehennem itaatin uhrevi sonuçları olarak açıklanmıştır.
Din eğitimi açısından itaat kavramı değerlendirildiğinde, itaatle ilişkisi
bulunan ve itaati etkileyen kavramların; nefs ve irade eğitimi, irade ve kudret, imtihan,
ilahi bilgi, özgürlük ve sorumluluk, ahlak, nifak, akıl, kalp, vicdan ve taklit şeklinde
listelenmesi mümkündür. Aşkın bir varlığa sığınma içgüdüsüyle doğan insanın, fıtratı
bozulmadığı sürece, aklını ve iradesini doğru kullandığında, aile, eğitim ve ilahi bilgi
328
desteğiyle, yaratıcıyı bulması, O’na inanması ve itaat etmesi zor olmamaktadır. Fıtrat,
insanın rabbine ulaşmasını kolaylaştırsa da kulluk için herhangi bir zorlama
yapmamaktadır. İtaat, insanın gücü ve imkânlarıyla sınırlıdır; sorumluluk insanın
gücüyle orantılıdır. Bireyin güç ve imkanına göre sorumluluk azalabildiği gibi artması
da mümkündür. İslamiyet’te Allah’a ve resulüne itaat mutlaktır (genel), itaatte
herhangi bir kayıt, şart ve sınır bulunmamaktadır. Ülü’l-emre, ebeveyne ve eşe itaat
mukayyettir (sınırlı), uyma eylemi ilahi emir ve yasaklara tabidir; dinin hükümleri
itaatin çerçevesini oluşturmaktadır. Kurân-ı Kerim, insanın düşmanı olan şeytana itaati
yasaklamaktadır.
İnsan, temiz bir fıtratla ve günahsız olarak dünyaya gelmektedir. Doğduğunda
bilgisi sınırlı olsa da sahip olduğu yetenek ve imkânlarla bireyin maddi ve manevi
boyutuyla eğitilmesi ve kendini geliştirmesi mümkündür. İnsan, toplumsal hayat
sürecinde
kültür
ve
gelenek
yoluyla
itaati
öğrenebilmekte
ve
eğitimle
öğretebilmektedir. İnsanda var olan nefis, piskolojide ve tasavvufta çok tartışılsa da,
Kurân-ı Kerim’in işaret ettiği gibi nefsin çift yönlü bir tabiatının olduğu, bireyin
iradesiyle iyiliğe veya kötülüğe yöneldiği söylenebilmektedir. Nefsin mutlak kötü
veya iyi olduğunu söylemek zordur; nefsin ilahi öğretilerle disipline ve terbiye
edilmesi önem arz etmektedir. İnsan, yaratıcının bilgisine ve gayb ile ilgili konulara
vakıf değildir. Bireyin eylemlerinde yaratıcının bilgisi zorlayıcı değildir. İnsan, hür
iradesiyle tercihlerini belirleme kudretine sahiptir. Hayatın imtihan olması, insanın
vahye muhatap olması, cennet ve cehennemin varlığı, bireyin eylemlerinde seçim
hakkı olduğuna işaret etmektedir.
İnsan; akıl ve hür iradesini doğru kullandığında, ilahi öğretilere itaat ettiğinde,
hayatın dengesini kurabilmekte, hakiki kurtuluşa ermektedir. İslamiyet, itidali
önemsemektedir; hata yapma potansiyeli ve iradeye dayalı itaati nedeniyle diğer
canlılardan farklı ve üstün olan insan; yüklendiği sorumluluğa uygun davrandığında,
inancını tasdiklemiş ve ispat etmiş olmaktadır. İman, bireye inandığı varlıkla iletişim
kurma, sevgi ve güven ile bağlanma imkânı sunmaktadır. İtaat, doğru anlaşıldığında
ve uygulandığında insanın doğasına uyum sağlamakta; bireysel ve toplumsal hayata
huzur ve düzen katmaktadır. İtaat, hâlin kâli desteklemesi, bireyin takva yolunda
ilerlemesi, içselleştirilen imanın ahlaka yansımasıdır. İtaat, din ve eğitim ile
geliştirilebilmekte; teori ve pratik dengesiyle ahlaka dönüşebilmektedir. Kurân-ı
329
Kerim, itaatin zihinsel, duygusal ve davranışsal boyutlarına işaret etmekte, imanın
salih amel ile kuvvetleneceğini haber vermektedir. Yaratıcıyla iman ve itaat bağının
kurulması; nefsin süfli isteklerinin kontrol edilmesine, onların kutsal buyruklarla
terbiye edilmesine yardımcı olmaktadır.
Modernist seküler dünya görüşü, insanın yaratıcıya kul olmasına ve itaat
etmesine rıza göstermemekte; yaratıcıya ihtiyaç hissetmeme ve özgürlük düşüncesiyle
nefsin arzu ve isteklerine mutlak itaati önermekte, kutsalı değiştirmeye çalışmaktadır.
Narsizmin etkisiyle nefsini, aklını, bilgisini ve tecrübesini her şeyin üstünde gören
modern seküler insan, rabbinden uzaklaştıkça özgürleştiğini düşünmekte, süfli
isterlerinin esiri olmakta ve yaratıcıyla bağını koparmaktadır. Sorumsuz özgürlük
anlayışı, günümüzde yaygınlaşmakta; birey, diğer insanların yaşam sınırlarını ihlal
etse de egoist bakış açısının etkisiyle bireysel özgürlüğünü, haz odaklı yaşamı
savunabilmektedir.
Çalışmada değerlendirilen ayetlerden, hadislerden ve hayatın vakıasından
mülhem, insanların ilahi iradeye itaat konusunda farklı yaklaşımlar sergilediği
görülmektedir. Nimet ve külfet durumuna göre rabbine kulluk yapanlar, parçalı/şartlı
itaat edenler ile her durumda yaratıcıya yönelenler ve her durumda rabbine itaatsizlik
edenler olabilmektedir. İnancını içselleştiremediğinden ahlaka yansıtamayanlar, iman
ile itaatin, hayat ile hayatı verenin bağını kuramayanlar, her dönemde olduğu gibi
günümüzde de varlığını sürdürmektedir. Süreli veya olay özelinde yaşanan itaatsizlik,
beşer olma niteliğiyle ilişkilendirilebilmekte; isyanın süresiz ve genel olması, itaat
bağının çözülmesine sebep olmaktadır. Kulluk ve ibadetlerin ahlaki ilkelerden farklı
olmadığının, dünya ve ahirete ilişkin eylemlerin ilahi rızada kesiştiğinin fark edilmesi
gerekmektedir. Allah, insanın sahip olduğu yetenekleri kullanarak ilahi bilgilerle
kendisini olgunlaştırmasını, madde ve mana, beden ve ruh, dünya ve ahiret dengesini
kurmasını, hayatını disipline etmesini ve kutsal buyruklarla düzenlemesini, eğitimin
imkanlarından yararlanarak hayırda ve güzellikte yardımlaşmasını, kaderciliğe ve
tembelliğe
teslim
olmadan
hür
iradesiyle
yeryüzündeki
sorumluluklarını
gerçekleştirmesini, istemektedir.
Çalışmada itaat kavramı din eğitimi perspektifinden Kurân merkezli olarak
incelenmiştir. Bu çalışmanın amacı; vahiy temelli bir itaat kültürünün oluşmasına
dayanak oluşturmak, modern seküler dünya görüşünün önerdiği arzu ve haz odaklı
330
sorumsuz özgürlük anlayışının yerine; akıl, hür irade ve ilahi bilgiyle desteklenmiş,
fıtrat ile uyumlu, sorumlu özgürlük ve itaat anlayışının oluşturulmasına katkı sunmak,
insanın yaratıcıya itaat ile huzur ve mutluluk duymasına yardımcı olmak, ilahi
öğretilerin rehberliğinde kime/nasıl itaat edileceğinin kriterlerini tespit etmektir.
Bu çalışma neticesinde ulaşılan sonuçlar, aşağıda maddeler halinde
açıklanmıştır.
1. İman ve amel her ne kadar farklı kavram ve parça olsalar da istenen faydayı
sağlayacak olan, bütünlüktür; inanç ve uygulamanın birlikteliğidir,
içselleştirilmiş düşünce ve duygulardır. Salt bilgi ve inanç, yetersiz olduğu
gibi, inançtan bağımsız amel de kabul edilmemektedir.
2. Kâinat, yaratıcıya karşı tabii ve mutlak itaat içerisindedir; insan, akıl ve hür
iradesiyle Allah’a iradi bir itaat göstermiş olduğundan, diğer varlıklardan
üstün görülmektedir. Hür irade ve bireysel mesuliyet, kadercilik ve
sorumsuzluk ile çelişmekte; insan, yeryüzünün halifesi olarak iyiliği veya
kötülüğü kendisi tercih etmektedir.
3. İnsanlar, Allah’a ve resulüne mutlak itaat ile mükelleftir; bunların dışındaki
her itaat vahiy ve maruf ile kayıtlıdır. Allah’a itaat konusunda öncü ve
örnek insan Hz. Peygamberdir, O’na itaat edilmeden Allah’a kulluk
mümkün değildir. Allah ve resulü dışında kendilerine itaat edilmesi
emredilenler de dinin hükümlerinden sorumludur; yönetimi altındakilere
maruf dışında bir şey emir ve teklif edememektedir. Taassup, körü körüne
ve
bilinçsizce
itaat
tasvip
edilmemektedir;
yöneticinin
istişare,
yönetilenlerin muhasebe etmesi, doğru itaat için esastır; istişare ve
muhasebe toplumsal kontrolü ve dış denetimi sağlamaktadır.
4. İnsanın, şeytan dâhil hiçbir kimseye suç isnadında bulunmaya, mazeret
üretmeye, hakkı bulunmamaktadır; herkes kendi eylemlerinin hesabını
verecektir. Kitap ve peygamber gönderildikten sonra ilahi öğretileri
bilmemek, öğrenmemek mazeret olmadığı gibi bilenlerin bildiklerini
uygulamaması ayrı bir sorguya tabi tutulmakta ve sorumluluk artmaktadır.
331
5. Günah işlemek, küfür olarak değerlendirilmemektedir; imanın artması veya
azalması salih amellere bağlı olduğundan isyan ve nankörlük bireyi
rabbinden uzaklaştırmaktadır. İtaat, imanı etkilemektedir. Kurân-ı
Kerim’de övülen sahabe, Allah’a ve resulüne itaatin toplumsal boyuttaki
örnekleridir; insan olarak hata yapmış olsalar da dinin ilk uygulayıcıları
olmaları ve kulluktaki üstün gayretleri nedeniyle ideal ve örnek bir
toplumdur.
6. İtaat konusunda en mühim mesele otoritedir; insan hangi varlığı mutlak
otorite kabul ediyorsa ona kulluk yapmakta ve itaat etmektedir. Allah’ın
zati ve subuti sıfatlarının herhangi bir varlığa isnad edilmesi şirk kabul
edilmektedir.
7. İnsanın yaratılışında rabbine kulluk meyli bulunmaktadır. Din tercihinde
zorlama yoktur; kişi Müslüman olduktan sonra Allah’ın ve resulünün
bildirdiklerinde
tercih
hakkı
bulunmamaktadır,
teslimiyet
bunu
gerektirmektedir.
8. Ameller, niyetlere göredir; ilahi öğretilere uygun olduğunda âdetleri
ibadete çevirmek ihlas ve niyet ile mümkün olabilmektedir. Niyet, iman
olmaksızın tek başına sonuç vermediği gibi; amel, iman ve niyetle bağ
kurmadığında da uhrevi mükâfata konu olamamaktadır.
9. Allah, hiçbir kimseye gücünün üstünde sorumluluk yüklememektedir;
insan, gücü yettiklerinden mesul olmakta; uygulama, vahye uygun
olduğunda, kolaylaştırma teşvik edilmektedir. İslamiyet, ifrat ve tefriti
yasaklamaktadır; kulluk ve itaatte asıl olan itidaldir. Yaratıcıya itaatte ölçü,
ilahi öğretilerdir.
10. Sorumluluk mevkiinde bulunanların, hâlin ilmine vakıf olma zarureti
nedeniyle, itaat konusunu doğru anlamaları, uygulamaları ve anlatmaları
önem arz etmektedir. Birey ve toplumun sağlıklı kalkınması, ahirette huzur
bulması, itaatin doğru anlaşılmasına ve uygulanmasına bağlıdır.
11. Birey ve toplumun karakter oluşumunda itaatin önemli bir yeri vardır;
sahabe, doğru bir itaat anlayışı ve uygulamasıyla tüm insanlığa örnek
şahsiyet ve toplum haline gelmişken; cahiliye âdet ve geleneklerini,
332
büyüklerinin ve önderlerinin bâtıl fikir ve uygulamalarını tevârüs eden
müşrikler, kötü örnek olmaktadır.
12. Kulluk ve tâatlerde devamlılık önem arz etmektedir; şeytan, öncesinde
rabbine ibadet ettiği halde kibir ve nankörlüğüyle itaatini terk etti, ilahi
rahmetten uzaklaştırıldı. Nefis terbiyesi ve irade eğitimi, kulluk ve itaate
giden yolu açmakta ve kolaylaştırmaktadır. Kâinat içerisindeki yerini ve
değerini idrak edenler, yaratıcıyla ve çevresiyle doğru ve sağlıklı bir
iletişim kurabilmektedir.
13. İtaatte esas olan, sevgi ve gönüllülüktür; itaatin kâlden hâle, ilimden amele,
amelden ahlâka dönüşmesi ve ilâhi öğretilerin içselleştirilmesi önem arz
etmektedir. Şeytanın insanlar üzerinde tahakküm kurması ve kötülüğe
zorlaması söz konusu değildir; o, vesvese ile insanın zaaflarını
kullanmakta; insan, vahiy, akıl ve iradesine rağmen arzularına teslim
olduğunda(n), sorumluluk kendisine ait olmaktadır.
14. Allah’a itaati kolaylaştıran faktörler olduğu gibi zorlaştıranlar da vardır;
tercih ve yönelim insana ait olmaktadır. Yaratıcıya itaatin dünyevi ve
uhrevi birçok sonucu bulunmaktadır; din, dünya ve ahiret hayatının
mutluluğuna çağırmaktadır. Yaratıcıya itaat, süfli arzu ve bağımlılıklardan
kurtarmakla insanı özgürleştirmekte; şeytana veya diğer varlıklara mutlak
teslimiyet insanı köleleştirmekte, bireyin hakiki özgürlüğünü elinden
almaktadır.
Bu çalışmada elde edilen sonuçlar dikkate alınarak aşağıdaki öneriler
yapılabilmektedir.
1. Din eğitimcilerinin, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı ile aile için şiddeti
önlemeye yönelik irade eğitimi ve itaat eğitimi içerikleriyle ortak çalışma
ve projeleri hazırlaması/desteklemesi.
2. Din eğitimcilerinin, Adalet Bakanlığı ile toplumsal şiddeti ve suçları
önlemeye yönelik irade eğitimi ve itaat eğitimi içerikleriyle ortak çalışma
ve projeleri hazırlaması/desteklemesi.
333
3. Din
eğitimcilerinin,
Gençlik
ve
Spor
Bakanlığı
ile
gençlerin
bağımlılıklarıyla mücadele konusunda irade eğitimi ve itaat eğitimine
yönelik ortak çalışma ve projeleri hazırlaması/desteklemesi.
4. Sahih itaate zemin hazırlaması için faydalı olacağı öngörülen “İtaat-İrade
Eğitimi” ismiyle ortaöğretimde ve imam hatip okullarında seçimlik bir ders
planlanması.
5. İlahiyat/İslami İlimler Fakülteleri’nde “İtaat-İrade Eğitimi” ismiyle
seçimlik ders oluşturulmasının teşvik edilmesi.
6. Diyanet İşleri Başkanlığı’nın haftalık Cuma Hutbesine konu olmak üzere
“İtaat-İrade Eğitimi” başlık ve içeriğiyle hutbe hazırlanması; halkın, konu
ve kavram hakkında vaaz ve hutbe ile bilgilendirilmesi.
7. Sürekli eğitim yapan ve yazın faaliyet gösteren Kurân Kurslarının eğitim
müfredatına “İtaat-İrade Eğitimi” dersinin eklenmesi ve öğrencilerin
bilgilendirilmesi.
8. Diyanet İşleri Başkanlığı’nca, teşkilata bağlı Aile İrşat ve Dini Rehberlik
Büro Çalışanlarına ve Danışanlarına; kadının kocasına itaati, çocukların
anne ve babaya itaati konularında periyodik seminerler verilmesi.
9. Diyanet İşleri Başkanlığı’nın her yıl Ramazan Ayı için belirlediği temanın,
uygun görülen bir yılda “İtaat ve İrade” olarak belirlenmesi ve bir ay
süresince halka itaat edilmesi gerekenler, yasaklananlar, ölçüler ve sınırlar
hakkında konferans, seminer ve vaaz verilmesi.
10. Diyanet İşleri Başkanlığı’nın her yıl Mevlid-i Nebi Haftası için belirlediği
temanın, uygun görülen bir yılda “Hz. Peygambere İtaat” olarak
belirlenmesi ve bir hafta süresince halka konferans, seminer ve vaaz
verilmesi.
11. Huzurun ve mutluluğun kaynağı olacak doğru itaatin, irade eğitiminin,
cezaevlerinde görevli vaizlerce konu edinilmesi, bilinç ve farkındalık
oluşturulması. Manevi sosyal hizmet kapsamında cezaevlerindeki madde
bağımlılarına, nefsine ve iradesine mahkûm olanlara, İrade Eğitimi
içeriğiyle eğitim verilmesi ve irşad faaliyeti yürütülmesi/desteklemesi.
12. Huzurun ve mutluluğun kaynağı olacak doğru itaatin, irade eğitiminin,
sağlık kuruluşlarında görevli vaizlerce konu edinilmesi, bilinç ve
334
farkındalık oluşturulması. Manevi sosyal hizmet kapsamında sağlık
kuruluşlarındaki madde/teknoloji bağımlılarına, nefsine ve iradesine hâkim
olamayan hastalara, İrade Eğitimi içeriğiyle eğitim verilmesi ve irşad
faaliyeti yürütülmesi/desteklemesi.
13. Manevi sosyal hizmet kapsamında bakıma muhtaç kişilere hizmet
verenlere, ebeveyne/eşe itaat konularında bilgi verilmesi, yaşanan zorluk
ve sıkıntıların hafifletilmeye çalışılması/desteklemesi.
14. Yeşilay’ın, bağımlılıklarla mücadele kapsamında irade eğitimi ve itaat
eğitimi içerikleriyle seminerler vermesi.
15. İtaat ve irade eğitimi konularında, din eğitimcileri, din psikologları, din
sosyologları ve diğer alan paydaşlarıyla ortak çalışma ve projelerin
planlanması/desteklemesi.
Mutlak itaat Allah ve resulü için geçerlidir; diğer tüm itaatler maruf ile
kayıtlıdır; ölçülü ve sınırlıdır. İtaati emredilenler olduğu gibi, yasaklananlar da vardır.
İnsan, dünyevi ve uhrevi sonuçlarını hesap ederek, itaati kolaylaştıran faktörlere
yöneldiğinde, nefsine ve iradesine zor gelen engelleri aşabilmesi kolaylaşmaktadır.
Din eğitiminde itaat konusu, temel bir kavram olarak ele alınmayı, sınırları doğru ve
net bir şekilde çizilmeyi hak etmekte; Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi ders konularında
itaat kavramına yer verilmesi önem arz etmektedir. İtaatin kavram olarak ders
konularına eklenmesine ilaveten, irade eğitimi ismiyle bir ders oluşturulması, sahih
itaate zemin hazırlaması için faydalı olacaktır. Duygu, düşünce ve inancın hayata
yansıması olan eylemleri disipline ve koordine eden irade, itaat için önem arz
etmektedir. Çalışma, nihailik iddiası taşımamakta; din eğitimi alanında ve
disiplinlerarası yapılacak sonraki çalışmalara kaynaklık etmeyi hedeflemektedir.
335
KAYNAKÇA
“Kur’an’da Kişilik Eğitimiyle İlgili İlkeler”, Atatürk
Abay, Ahmet:
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Doktora
Tezi, 2011.
Tevhid Risâlesi, Çev.: Sabri Hizmetli, Ankara, Fecr
Abduh, Muhammed:
Yayınları, 1986.
Abdulhalık, Mustafa Nevin:
İslam Siyasi Düşüncesinde Muhalefet, Çev.: Vecdi
Akyüz, İstanbul, İz Yayınları, 1990.
“İbni Sina’da Ölümsüzlük-Hulud Problemi ve Mead’ı
Abdulmaksut, Abdulgani:
Anlamasına Olan Etkisi”, Çev.: Selim Özarslan, Fırat
Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, S.: 4, 1999, s.
279-314.
Amel Sorunsalı: Bilim ve Düşüncenin Pratik
Abdurrahman, Taha:
Temelleri Üzerine Bir Araştırma, Çev.: Tahir Uluç,
İstanbul, Pınar Yayınları, 2021.
Amel Sorunsalı: Bilim ve Düşüncenin Pratik
Abdurrahman, Taha:
Temelleri Üzerine Bir Araştırma, Çev.: Tahir Uluç,
İstanbul, Pınar Yayınları, 2021.
Bilgi Ahlaktan Ayrıldığında, 2. Bsk., Çev.: Abdi
Abdurrahman, Taha:
Keskinsoy, İstanbul, Pınar Yayınları, 2020.
Dini Amel ve Aklın Yenilenmesi, Çev. Mehmet Emin
Abdurrahman, Taha:
Güleçyüz, 2. Bsk. İstanbul, Pınar Yayınları, 2021.
Dinin
Abdurrahman, Taha:
Ruhu:
Sekülerizmin
Sığlığından
İlahi
Sözleşme ve Emanet Paradigmasının Enginliğine,
Çev.: Soner Gündüzöz, İstanbul, Pınar Yayınları, 2021.
Allah’a İmanın Ahlaki Boyutu, İstanbul, Kitap
Acar, Mustafa:
Dünyası Yayınları, 2017.
Acluni,
İsmail
b.
Keşfü’l-Hafa ve Müzilü’l-İlbas, C.: I-II, Halep, y.y.,
Muhammed:
1749.
Açık, Fatih:
“Kur’an’ı Kerim’de İrade Hürriyeti ve Sorumluluk
Çerçevesinde İnsan Hayatı”, Ankara Üniversitesi
Sosyal Bilimler Enstitüsü Yüksek Lisans Tezi, 2007.
336
Açıkalın, Bünyamin:
“Kur’an’da
Dünya
Hayatına
Verilen
Değer”,
Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü
Doktora Tezi, 2005.
Adler, Alfred:
Yaşama Sanatı, Çev.: Kamuran Şipal, İstanbul, Say
Yayınları, 1992.
Ağakey, M. Ali:
Türkçe Sözlük, 5. Basım, Ankara, T. T. K. Basımevi
1969.
Ağca, Hüseyin:
Ailede Eğitim, 4. Basım, Ankara, Türkiye Diyanet
Vakfı Yayınları, 2006.
Ağırman, Camal:
“Sünnette İtaat”, Marmara Üniversitesi Sosyal
Bilimler Enstitüsü Doktora Tezi, 1995.
Ahmed Efendi, Beyazizade:
İmam-ı Azam Ebu Hanife’nin İtikadi Görüşleri,
Çev.: İlyas Çelebi, İstanbul, İFAV Yayınları, 2000.
Ahmed, Enis:
Kadın ve Sosyal Adalet, Çev.: Murat Çiftkaya,
İstanbul, Beyan Yayınları, t.y.
Ahmed, Manzuriddin:
Kurân’da Anahtar Siyasi Kavramlar, İslam’da
Siyaset Düşüncesi, Çev.: Kazım Güleçyüz, İstanbul,
İnsan Yayınları, 1995.
Akarsu, Bedia:
Max Scheler Felsefesinde Kişi Kavramı ve İnsan
Olma Sorunu, İstanbul, İnkılap Yayınları, 1998.
Akbulut, Ahmet:
“Allah’ın
Takdiri
Kulun
Tedbiri”,
Ankara
Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, C.: 33, S.: 1,
1994, s. 129-156.
Akbulut, Ahmet:
Nübüvvet
Meselesi
Üzerine,
Ankara,
Birleşik
Rolü”,
Sakarya
Yayıncılık, 1992.
Akçay, Mustafa:
“İmanın
Oluşumunda
Fıtratın
Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, S.: 1, 1996, s.
273-294.
Akçay, Mustafa:
“İnsanlığın Ortak Dini Temeli: Fıtrat”, Sakarya
Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, C.: 13, S.: 23,
2011/1, s. 143-170.
337
Akçay, Mustafa:
Çağdaş Dünyada İnsan ve Dini Sorumluluğu:
Fetret Ehli Örneği, İstanbul, Işık Yayınları, 2002.
Akdemir, Furat:
“Kurân’da İtaat Kavramı ve Peygambere İtaatin
Mahiyeti”, Kelam Araştırmaları Dergisi, C.: 11, S.:
1, 2013, s. 425-442.
Akdemir, Salih:
“Hristiyan Kaynaklara ve Kur’an-ı Kerim’e Göre Hz.
İsa”, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü
Doktora Tezi, 1992.
Akdemir, Salih:
“Rahip G. Basetti-Sani’nin Hz. İsa ile İlgili Bazı
Kur’an
Ayetlerini
Yorumlaması
ve
Müslüman
Hristiyan Diyaloğuna Çağrısı Üzerine”, Ankara
Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, C.: 26, 1983,
s. 183-201.
Akdemir, Salih:
“Tarih Boyunca ve Kurân-ı Kerim’de Kadın”, İslami
Araştırmalar Dergisi, C.: 10, S.: 4, 1997, s. 249-258.
Akdoğan, Ali:
Sosyal Ahlak, İstanbul, Pınar Yayınları, 2008.
Akgün, Elif:
“Özgürlük Kavramının Felsefe Tarihindeki Gelişimi”,
Akdeniz Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü
Yüksek Lisans Tezi, 2009.
Akın, Mahmut H.:
“Türkiye’de Muhafazakârlığın Direnme Odağı Olarak
Aile”, Aile Sosyolojisi Yazıları, Ed.: Mustafa Aydın,
İstanbul, Açılım Kitap, 2014.
Akıncı, Adem:
“İnsanın Anlam Arayışında Din Temeline Dayalı
Ahlaki Değerler ve Ahlak Eğitimi”, Tabula Rasa, Yıl:
4, S.: 12 (Eylül-Aralık), 2004, s. 23-34.
Akkad, Abbas Mahmut:
Kurân Felsefesi, Çev.: Ahmed Demirci, Ankara, Nur
Dağıtım, 1975.
Akseki, Ahmed Hamdi:
Ahlâk Dersleri, 2. Bsk., İstanbul, Üçdal Neşriyat,
1968.
Akseki, Ahmed Hamdi:
İslâm Dini -İtikat, İbadet, Ahlâk-, 32. Bsk., Ankara,
Nur Yayınları, 1983.
338
Akseki, Ahmed Hamdi:
İslam Dini, Ankara, Diyanet İşleri Başkanlığı
Yayınları, 1975.
Akseki, Ahmed Hamdi:
İslam Fıtri Tabii ve Umumi Bir Dindir, Ankara,
Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları, 2018.
Aksu, Şener:
“Geleceğin Otoritesi Açısından Ulus Devletler”, II.
Uluslararası Sosyal Bilimciler Kongresi, 2008.
“Ebeveyn”, T. D. V. İslam Ansiklopedisi, No: 3, s.
Akyüz, Vecdi:
101-103.
Kurân’da Siyasi Kavramlar, İstanbul, Kitabevi,
Akyüz, Vecdi:
1998.
Kurân’da
Albayrak, Halis:
İnsan-Gayb
İlişkisi,
İstanbul,
Şule
Yayınları, 1993.
Ermeni, Süryani ve Keldani Kiliseleri, Yaşayan
Albayrak, Kadir:
Dünya Dinleri, Ankara, Diyanet İşleri Başkanlığı
Yayınları, 2016.
Algül, Hüseyin, Hayrettin,
İlmihal I: İman ve İbadetler, İstanbul, Divantaş
Karaman, Ali, Bardakoğlu,
Yayınevi, 1998.
H. Yunus, Apaydın, İbrahim
Kafi, Dönmez,
Mehmet,
Erkal,
Ömer
Faruk,
Harman,
Ahmet
Selim,
Klavuz, Süleyman, Uludağ,
İrfan, Yücel:
Alıcı, Mustafa:
Yahudi-Hristiyan Geleneğinde Dini Otorite, Dini
Otorite, İstanbul, Ensar Neşriyat, 2006.
Birey ve Dini, Çev.: Bilal Sambur, Ankara, Elis
Allport, Gordon W.:
Yayınları, 2004.
Alpaydın,
Yusuf,
Ayar, Arife Gümüş:
Hatice
Çocukların Dini Gelişiminde Ebeveynlerin Rolü:
Beklentiler ve Zorlanma Alanları, İstanbul, İlke
Yayınları, 2015.
Alper, Hülya:
“Nifak”, T. D. V. İslam Ansiklopedisi, No: 31, s. 565568.
339
İmanın Psikolojik Yapısı, 3. Baskı, İstanbul, Rağbet
Alper, Hülya:
Yayınları, 2013.
Alper, Ömer Mahir:
“İslam, Akıl ve Hakikat”, Milel ve Nihal, C.: 7, S.: 5,
2010, s. 39-72.
“İtaat”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi,
Alper, Ömer Mahir:
C.: I-XLIV, İstanbul, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları,
2001, No: 23, s. 444-445.
Altaş,
Nurullah,
Arıcı:
İsmail
“Din Eğitiminin Bilimselleşme Süreci ”, Din Eğitimi,
Ed.: Mustafa Köylü, Nurullah Altaş, 6. Bsk., İstanbul,
Ensar Neşriyat, 2016.
Altaş, Nurullah:
“Küreselleşme, Çokkültürcülük ve Din Eğitimi”, Din
Eğitiminde Çağdaş Konular, Ed. Mustafa Köylü, 2.
Bsk., İstanbul, DEM Yayınları, 2014.
Altaytaş, Muhammet:
“İslami İnanç ve Değerlere Yöneltilen Eleştirilerin
Niteliği-Turan Dursun, Erdoğan Aydın Örneği-“,
Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü
Yüksek Lisans Tezi, 2001.
Altaytaş, Muhammet:
Çağdaş İnkarcılık, İstanbul, Ensar Neşriyat, 2007.
Altınköprü, Tuncel:
Şahsiyet Analizi, İstanbul, Altın Köprü Yayınları,
1980.
Altıntaş, Hayrani:
İnsan ve Psikoloji, Ankara, Kültür Bakanlığı
Yayınları, 1989.
Altıntaş, Hayrani:
İslam’ın Gerçek Yüzü, Ankara, Ankara Üniversitesi
Yayınları, 2005.
Altıntaş, Ramazan:
“İmam-ı Maturi’de Din-Siyaset İlişkileri”, Milel ve
Nihal, C.:7, S.: 2, 2010, s. 53-66.
Altıntaş, Ramazan:
“İslamî
Kavramını
Anlayışa
Göre
Yorumlama
“el-Hayâtü‘d-Dünyâ”
Biçimleri”,
Cumhuriyet
Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, C.: 7, S.: 1,
2003, s. 129-160.
Altıntaş, Ramazan:
İslam Düşüncesinde İşlevsel Akıl, İstanbul, Pınar
Yayınları, 2003.
340
Altıntaş, Ramazan:
Kurân’da Hidayet ve Dalalet, İstanbul, Pınar
Yayınları, 2003.
Altun, Veysel Karani:
“Din Eğitimi Açısından İnsanın Yetkinliği (Sadreddini Konevi Örneği)”, Marmara Üniversitesi Sosyal
Bilimler Enstitüsü Doktora Tezi, 2020.
Ardoğan, Recep:
Kurân ve İnsan Psikolojisi, Ankara, İlkadım
Yayınevi, 1998.
Aristoteles:
Metafizik, Çev.: Ahmet Arslan, Sosyal Yayınları,
İstanbul, 1996.
Arkan, Atilla:
“Kindi ve İbni Rüşd’de İnsan Tasavvuru”, İslam
Araştırmaları Dergisi, S.: 12, 2004, s. 27-54.
Armağan, Mustafa:
Gelenek, İstanbul, Ağaç Yayınları, 1992.
Armaner, Neda:
Din Psikolojisine Giriş I, Ankara, Ayyıldız Matbaası,
1980.
Armaner, Neda:
İnanç ve Hareket Bütünlüğü Bakımından Din
Terbiyesi, İstanbul, Milli Eğitim Basımevi, 1967.
Arslan, Ahmet:
Felsefeye Giriş, İstanbul, Vadi Yayınları, 2002.
Arslan, İhsan:
“Kurân-ı Kerim’e Göre Hz. Peygamber ve Mucize”,
Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi, C.: 10, S.:
50, 2017, s. 882-903.
Arslan, Mehmet Lütfi:
Genç Peygamber ve Genç Dostları, İstanbul, Erkam
Yayınları, 2016.
Arslantürk, Zeki, Tayfur
Sosyoloji, İstanbul, Çamlıca Yayınları, 2000.
Amman:
Arvasi, Seyyid Ahmed:
İnsan ve İnsan Ötesi, İstanbul, Burak Yayınevi, 1990.
Aslan, Abdulgaffar:
Kur’an’da Vahiy, Ankara, Ankara Okulu Yayınları,
2000.
Aslan, Ömer:
Kur’ân ve Hoşgörü, Ankara, İlahiyat Yayınları, 2005.
Aslan, Recep:
“İstişarenin
Önemi
Uygulamalarından
ve
Örnekler”,
Hz.
Peygamber’in
Muş
Alparslan
341
Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, C.: 2, S.: 1,
2014, s. 223-241.
Aşkar, Ö. Süleyman:
El-Cennetü ve’n-Nar, 6. Bsk., Amman-Ürdün,
Daru’n-Nefais, 1995.
Atalay, Orhan:
Bilinç ve Put, Van, Bilge Adam Yayınları, 2007.
Atay, Hüseyin:
“Allah’ın Halifesi: İnsan”, Ankara Üniversitesi
İlahiyat Fakültesi Dergisi, C.: 18, S.:1, 1970, s. 7180.
Atay, Hüseyin:
İslam Gerçeği, Ankara, Ankara Üniversitesi İlahiyat
Fakültesi Yayınları, 1995.
Atay, Hüseyin:
İslam’ın İnanç Esasları, Ankara, A.Ü.İ.F. Yayınları,
1992.
Atay, Hüseyin:
Kurân’a Göre İman Esasları, Ankara, Ajans Türk
Matbaası, 1961.
Atay, Hüseyin:
Kurân’a Göre İslam’ın Temel Kuralları, Ankara,
Gelişim Yayınları, 1981.
Atay, Hüseyin:
Kurân’ın Reddettiği Dinler, Ankara, Atay Yayınevi,
1999.
Atay, Hüseyin:
Osmanlılarda Yüksek Din Eğitimi, İstanbul, Dergah
Yayınları, 1983.
Ateş Alpat, Sabiha:
Modernizmin Kurbanları, İstanbul, Beka Yayınları,
2012.
Ateş, Abdurrahman:
Kur’an’a Göre Dinde Zorlama ve Şiddet Sorunu,
İstanbul, Beyan Yayıncılık, 2002.
Ateş, Ali Osman:
Kurân ve Hadislere Göre Şeytan, İstanbul, Beyan
Yayınları, 1995.
Ateş, Süleyman:
“İhlas”, T. D. V. İslam Ansiklopedisi, No: 21, s. 535537.
Atılgan, Yusuf Kenan:
“İslam Düşüncesinde İlmin Kaynağı, İmkânı ve
Sınırları”, Muş Alparslan Üniversitesi Sosyal
Bilimler Dergisi, S.: 1/2, 2013, s. 191-214.
342
Atik,
M.
Kemal,
Ali
Bardakoğlu, Celal Kırca,
Selahattin
Polat,
İslami Kavramlar, Ankara, Sema Gençlik Vakfı
Yayınları, 1997.
Ali
Toksarı:
İslam ve Laisizm, Çev.: Selahaddin Ayaz, İstanbul,
Attas, S. Nakıb:
Pınar Yayınları, 1994.
İslam, Sekülerizm ve Geleceğin Felsefesi, Çev.: M.
Attas, S. Nakıb:
Erol Kılıç, İstanbul, İnsan Yayınları, 1995.
İslami Eğitim, Çev.: Ali Çaksu, İstanbul, Endülüs
Attas, S. Nakıb:
Yayınları, 1991.
Modern Çağ ve İslam Düşünüşünün Problemleri,
Attas, S. Nakıb:
Çev.: Mahmut Erol Kılıç, İstanbul, İnsan Yayınları,
1989.
Çocuklarımıza Allah’ı Nasıl Anlatalım, Ankara,
Ay, M. Emin:
Timaş Yayınları, 1987.
Din Egitiminde Mükafat ve Ceza, İzmir, Nil
Ay, M. Emin:
Yayınları, 1994.
Din Eğitimi ve Öğretiminde Mükafat ve Ceza,
Ay, M. Emin:
Bursa, Uludağ Üniversitesi Basımevi, 1993.
“Kelam’da Akıl İman İlişkisi: Temel Teolojik
Ay, Mahmut:
Yaklaşımlar”,
Ankara
Üniversitesi
İlahiyat
Fakültesi Dergisi, C.: 52, S.: 1, 2011, s. 49-68.
Ayasbeyoğlu, Nevzat:
İslamiyet’in Eğitimimize Getirdiği Değerler ve K.
Kerim’in Eğitim ile İlgili Ayetlerinin Tahlili,
İstanbul, MEB Yayınları, 1968.
Aybakan,
Bilal,
İbrahim
“Meşru”, T. D. V. İslam Ansiklopedisi, No: 29, s.
Kafi Dönmez:
378-383.
Aydın, Ali Arslan:
İslam İnançları ve Felsefesi, Ankara, Diyanet İşleri
Başkanlığı Yayınları, t.y.
Aydın, Hayati:
“İd, Ego ve Süper Ego Bağlamında Bilimsel Verilerin
Kur’ân’ın İlgili Kavramlarıyla Karşılaştırılması”,
343
Akademik Araştırmalar Dergisi, C.: 5, S.: 18, 2003,
s. 116-130.
Aydın, Hayati:
“Kur’an’da İrâde-Azm ve Tevekkül”, Tasavvuf: İlmî
ve Akademik Araştırma Dergisi, C.: 8, S.: 3, 2008, s.
53-77.
Aydın, Hayati:
“Kurân
Açısından
Şeytanın
Etkisi
Baglamında
Vesvese ve Şüphe”, İslami Araştırmalar Dergisi, C.:
15, S.: 4, 2002, s. 537-542.
Aydın, Hayati:
Kur’an’da
Psikolojik
İkna,
İstanbul,
Timaş
Yayınları, 2001.
Aydın, Hüseyin:
İlim Felsefe ve Din Açısından Yaratılış ve Gayelilik
(Teleoloji), Ankara, DİB Yayınları, 2012.
Aydın, İbrahim Hakkı:
“Seküler Ahlak Bağlamında Din-Ahlak İlişkisi”,
Atatürk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, S.:
35, 2011, s. 1-23.
Aydın, Mehmet S.:
Din Felsefesi, İstanbul, Selçuk Yayınları, 1992.
Aydın, Mehmet S.:
İslam’ın Evrenselliği, İstanbul, Ufuk Kitapları
Yayınları, 2000.
Aydın, Mehmet S.:
Kant’ta ve Çağdaş İngiliz Felsefesinde Tanrı Ahlak
İlişkisi, Ankara, TDV Yayınları, 1991.
Aydın, Mehmet Şevki:
“İslam Eğitim Geleneğinde Öğretmenlik”, Erciyes
Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, C.: 19, S.: 11,
2001, s. 59-74.
Aydın, Mehmet Şevki:
Din Eğitimi Bilimi, Kayseri, Kimlik Yayınları, 2017.
Aydın, Mehmet Zeki:
Ailede Çocuğun Ahlak Eğitimi, 6.Baskı, Ankara,
Nobel Yayınları, 2008.
Aydın, Mehmet Zeki:
Din Öğretiminde Yöntemler, 9. Bsk., İstanbul, Nobel
Akademik Yayıncılık, 2015.
Aydın, Mehmet:
“Allah’ın Varlığına İnanmanın Akliliği”, İslami
Araştırmalar Dergisi, S.: 2, 1986, s. 12-21.
Aydın, Mehmet:
Din Felsefesi, İzmir, Dokuz Eylül Üniversitesi İlahiyat
Fakültesi Vakfı Yayınları, 1999.
344
Aydın, Mehmet:
İlahi Dinlerde Şeytan İnancı ve Anlayışı, Konya,
Palet Yayınları, 2018.
Aydın, Mehmet:
İslam Dini İlmihali, Konya, Hibaş Yayınları, 1984.
Aydın, Mustafa:
Değişim Sosyolojisi, İstanbul, Açılım Kitap, 2015.
Aydın, Mustafa:
İlk dönem İslam Toplumunun Şekillenişi, İstanbul,
Pınar Yayınları, 1991.
Aydın, Mustafa:
İslam’ın Tarih Sosyolojisi, İstanbul, Pınar Yayınları,
2015.
Aydın, Mustafa:
Kurumlar
Sosyolojisi,
İstanbul,
Açılım
Kitap
Yayıncılık, 2015.
Aydın, Mustafa:
Moderniteye Dışarıdan Bakmak, 2. Baskı, İstanbul,
Açılımkitap, 2014.
Aydın, Ömer:
Kur’an-Kerim’de İman Ahlak İlişkisi, İstanbul,
İşaret Yayınları, 2007.
Aydınlı, Abdullah:
“Sünnetin Geçmişte ve Günümüzde İhmali Meselesi”,
Atatürk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, S.:
8, 1998, s. 281-302.
Aydınlı, Yaşar:
Farabi’de
Tanrı-İnsan
İlişkisi,
İstanbul,
İz
Yayıncılık, 2000.
Aydüz, Davut:
“İslam'da İbadet ve İbadet - Amel İlişkisi”, Yeni Ümit
Dergisi, S.: 60, 2003, s. 40-48.
Ayhan, Halis:
Din Eğitimi ve Öğretimi, Ankara, D.İ.B. Yayınları,
1984.
Ayhan, Halis:
Eğitim Bilimine Giriş, İstanbul, Şule Yayınları, 1997.
Ayhan, Halis:
Eğitime Giriş ve İslamiyet’in Eğitimimize Getirdiği
Değerler, İstanbul, Damla Yayınevi, 1982.
Ayhan, Halis:
Türkiye’de Din Eğitimi, İstanbul, Dem Yayınları,
2004.
Aytekin, Arif:
Ehl-i Sünnet İnanç Esasları, İstanbul, Bereket
Yayınları, 2011.
345
“Fıtrat Kavramı Bağlamında İnsanın Orta Yolu Bulma
Aytepe, Mahsum:
Potansiyeli”, Şarkiyat İlmi Araştırmalar Dergisi, C.:
10, S.: 1, 2018, s. 230-248.
Ayvalı, Ramazan:
“‘Ameller Niyetlere Göredir’ Hadisi Hakkında Birkaç
Söz”, Necmettin Erbakan Üniversitesi İlahiyat
Fakültesi Dergisi, C.: 4, S.: 4, 1991, s. 85-93.
Misalli Büyük Türkçe Sözlük, C.: I-III, İstanbul,
Ayverdi, İlhan:
Kubbealtı Neşriyat, No: 1, 2005.
“Kadınların İdareciliği Konusundaki Rivayete Tarihsel
Azimli, Mehmet:
Bağlamda
Eleştirel
Bir
Yaklaşım”,
İslami
Araştırmalar Dergisi, C.: 15, S.: 3, 2002, s. 417-422.
Azzam, Abdurrahman:
Ebedi Risalet, Çev.: Hüsnü Erdem, İstanbul, Sönmez
Matbaacılık, 1962.
Babanzade, Ahmet Naim:
İslam Ahlakının Esasları, Notlarla Sadeleştiren:
Recep Kılıç, Ankara, TDV Yayınları, 1995.
İslam’da Şura, Çev.: Nihat Armağan, Kemal
Babilli, Mahmud:
Çobanbeyli, İstanbul, Fikir Yayınları, 1973.
Bağdadi,
Ebu
Mansur
Usulu’d-Din, İstanbul, y.y., 1990.
Abdülkahir b. Tahir etTemimi:
Bahadır, Abdülkerim:
“Hayatın
Anlam
Kazanmasında
Psiko-Sosyal
Faktörler ve Din”, Selçuk Üniversitesi Sosyal
Bilimler Enstitüsü Dergisi, S.: 6, 2000, s. 185-234.
Bahadır, Abdülkerim:
İnsanın Anlam Arayışı ve Din, İstanbul, İnsan
Yayınları, 2002.
Bahçekapılı, Mehmet:
“Biyopsikososyal Açıdan Dinin Engellilik ve Farklı
Sağlık Problemleri Üzerindeki Etkisi”, Türkiye Din
Eğitimi Araştırmaları Dergisi, S.: 1, 2016, s. 16-44.
Baltacıoğlu, İsmail Hakkı:
Allah Nedir?, Ankara, Ayyıldız Matbaası, 1961.
Barbier, Maurice:
Modern Batı Düşüncesinde Din ve Siyaset, Çev.:
Özkan Gözel, İstanbul, Kaknüs Yayınları, 1999.
346
İslam
Bardakoğlu, Ali:
Işığında
Müslümanlığımızla
Yüzleşme,
İstanbul, Kuramer Yayınları, 2017.
Bardakoğlu, Ali:
“Günümüz İslam Toplumlarında İnsan Onurunun
Zedelenmesi
Sorununa
İçeriden
Bakış”.
Hz.
Peygamber ve İnsan Onuru, Ali Bardakoğlu v. d.,
Ankara, DİB Yayınları, 2013.
“Hak”, T. D. V. İslam Ansiklopedisi, No: 15, s. 139-
Bardakoğlu, Ali:
151.
“İkrah”, T. D. V. İslam Ansiklopedisi, No: 22, s. 30-
Bardakoğlu, Ali:
37.
Onun İzinde Hristiyanlık ve Laiklik Tarihi,
Barker, George:
İstanbul, Zafer Matbaası, 1985.
Toplum Bilimlerine Giriş, Ankara, Adım Yayınları,
Barlas, Tolan:
1991.
Barthold,
Wilhelm,
İslam Medeniyeti Tarihi, Ankara, Diyanet İşleri
Mehmed Fuad, Köprülü:
Başkanlığı Yayınları, 1984.
Başaran, İ. Ethem:
Eğitim Bilimine Giriş, Ankara, Ekinoks Yayınları,
2007.
Başçı, Vahdettin:
“Akıl ve Vahiy Yönünden Doğru Düşünme”, Atatürk
Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, S.:13, 1997,
s. 209-221.
Başer, Hacı Bayram:
Şeriat ve Hakikat, İstanbul, Klasik Yayınları, 2017.
Başgil, Ali Fuat:
Din ve Laiklik, İstanbul, Yağmur Yayınları, 1985.
Başgil, Ali Fuat:
Gençlerle Başbaşa, 22. baskı, İstanbul, Yağmur
Yayınları, 1988.
Başkurt, İrfan:
“Din ve Ahlak Eğitiminde Yeni Arayışlar ve Bakış
Açıları”, İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi
Dergisi, S.: 6, 2002, s. 69-100.
Başkurt, İrfan:
Kurân Açısından Din Eğitiminde Adalet Ölçü
Denge-Sırat-ı Müstakim-, İstanbul, İşaret Yayınları,
2001.
347
Baydar, Ahmet:
Kur’an Açısından Korku ve Büyü, İstanbul, Beyan
Yayınları, 1999.
Baymur, Feriha:
Genel Psikoloji, 11. Bsk., İstanbul, İnkilâp Kitapevi,
1994.
Bayraklı, Bayraktar:
“Kurân-ı Kerim’e Göre Ailede Çocuk Eğitimi”,
Tartışmalı İlmi Toplantılar Dizisi: İslam'da Aile ve
Çocuk Terbiyesi (II), İbrahim Canan v. d., İstanbul,
Ensar Neşriyat, 2005.
Bayraklı, Bayraktar:
İnsanlığın Vebası Şirk, İstanbul, Düşün Yayıncılık,
2015.
Bayraklı, Bayraktar:
İslam’da
Eğitim
Anlayışı,
İstanbul,
Bayraklı
Yayınları, 2009.
Bayraklı, Bayraktar:
İslam’da
Eğitim,
Batı
Eğitim
Sistemiyle
Mukayeseli, İstanbul, Dergah Yayınları, 1980.
Bayraklı, Bayraktar:
İslam’da Eğitim, İstanbul, Bayraklı Yayınları, 2012.
Bayraklı, Bayraktar:
Kur’an’da Değişim, Gelişim ve Kalite Kavramları,
İstanbul, İFAV Yayınları, 1999.
Bayraklı, Bayraktar:
Kur’an’da İçsel-Sosyal-Maddi Çevre Kavramları,
İstanbul, Bayraklı Yayınları, 2009.
Bayraklı, Bayraktar:
Kurân’a Göre Kiminle?, İstanbul, Düşün Yayıncılık,
2018.
Bayraklı, Bayraktar:
Mukâyeseli Eğitim Felsefesi Sistemleri, İstanbul,
Sidre Yayıncılık, 2002.
Bayraklı, Bayraktar:
Yeni Bir Anlayışın Işığında Kur’ân Tefsiri, C.: IXXI, İstanbul, Bayraklı Yayınları, 2005.
Bayraktar, Fatma:
“Dua-Kader İlişkisi”, Ankara Üniversitesi, Sosyal
Bilimler Enstitüsü Doktora Tezi, 2007.
Bayraktar, M. Faruk:
“Ailenin Eğitim Görevi”, Din Eğitimi Araştırmaları
Dergisi, S.: 2, 1995, s. 117-142.
Bayraktar, M. Faruk:
“Eğitimde Disiplin, Ceza ve Dayak Üzerine”, Din
Eğitimi Araştırmaları Dergisi, S.: 1, 1994, s. 97-107.
348
Bayraktar, M. Faruk:
Eğitiminde
İslâm
Öğretmen-Öğrenci
Münasebetleri, İstanbul, İFAV Yayınları, 1994.
Bayraktar, Mehmet:
İslam
İbadet
Fenomenolojisi,
Ankara,
Akçağ
Yayınları, 1987.
Baysal, Sıddık:
“Ulu’l-Emr Kavramı”, Ankara Üniversitesi Sosyal
Bilimler Enstitüsü Yüksek Lisans Tezi, 2006.
Baytan, Enver:
Hristiyanlık
Üzerine
Tetkikler
II
Uluhiyet
Peygamberlik ve Amentü, İstanbul, Ahmet Sait
Matbaası, 1966.
Bebek, Adil:
“Cennet Meyveleri Örneğinde Ahiret Hayatına Kelami
Bir Bakış”, Fırat Üniversitesi İlahiyat Fakültesi
Dergisi, S.: 10/2, 2005, s. 1-18.
Bebek, Adil:
Din ve Düşünce Açısından Dua, İstanbul, Rağbet
Yayınları, 1998.
Bebek, Adil:
Maturidi’de Günah Problemi, İstanbul, Rağbet
Yayınları, 1998.
Bedruddin Ebu Muhammed
Umdetü’l-Kari Şerhu Sahihi’l-Buhari, Mısır, y.y.,
Mahmud, İbn Ahmed:
1392/1972.
Benedict, Ruth:
Kültür Örüntüleri, Çev.: Mustafa Topal, Ankara,
Öteki Yayınları, 1998.
Berger, Peter L.:
Dini Kurumlar, Toplumbilimi Yazıları, Çev.: Adil
Çiftçi, İzmir, Anadolu Yayınları, 1999.
Berger, Peter L.:
Dinin Sosyal Gerçekliği, Çev.: Ali Coşkun, İstanbul,
İnsan Yayınları, 1993.
Berger, Peter L.:
Kutsal Şemsiye-Dinin Sosyolojik Teorisinin Ana
Unsurları, Çev.: Ali Coşkun, İstanbul, Rağbet
Yayınları, 2015.
Bergson, Henri:
Ahlâk ile Dinin İki Kaynağı, Çev.: Mehmet Karasan,
Ankara, M.E.B. Yayınları, 1962.
Bertrand, Alexis:
Ahlak Felsefesi, Sad.: Hayrani Altıntaş, Ankara, Seba
Yayınları, 1999.
349
Hukuk Başlangıcı-Hukukun Temel İlkeleri, 5. Bsk.,
Bilge, Necip:
Ankara, Turhan Kitabevi, 1986.
“Din Eğitiminin Genel Eğitimdeki Yeri”, Ankara
Bilgin, Beyza:
Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, C.: 24, S.: 1,
1990, s. 469-483.
“İslam ve Hristiyanlığın Din Pedagojisi: Birbirimizde
Bilgin, Beyza:
Neler Öğrenebiliriz?”, Kültürel Çeşitlilik ve Din, Ed.:
Remziye Yılmaz, Ankara, Sinemis Yayınları, 2005.
Eğitim Bilimi ve Din Eğitimi, Ankara, Ankara
Bilgin, Beyza:
Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Yayınları, 1988.
İslam ve Çocuk, Ankara, Diyanet İşleri Başkanlığı
Bilgin, Beyza:
Yayınları, 2003.
Mualla
Bilgin, Beyza:
Selçuk,
Din Öğretimi
Özel
Öğretim
Yöntemleri, 4. Bsk., Ankara, Gün Yayınları, 1999.
Bilgiseven,
Amiran
Din Sosyolojisi, İstanbul, Filiz Kitabevi, 1985.
Kurtkan:
Bilgiz, Musa:
“Kur’an’da Bilgi ve Düşünce Üretimi”, İnsan ve
Toplum Bilimleri Araştırmalar Dergisi, S.: 3, s. 5386.
Bilgiz, Musa:
“Kurân’da Amellerin Değer Yönünden Mukayesesi”,
Atatürk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, S.:
20, 2003, s. 126-155.
Bilgiz, Musa:
Hayırlı
Çocuk
Yetiştirmenin
Temel
İlkeleri,
İstanbul, Beyan Yayınları, 2006.
Bilgiz, Musa:
Kur’an Açısından Vicdan ve Değeri, İstanbul, Beyan
Yayınları, 2007.
Bilgiz, Musa:
Kur’an’da Bilgi, İstanbul, İnsan Yayınları, 2003.
Bilhan, Saffet:
Din Eğitimin Amacı, Ankara,
İlahiyat
Vakfı
Yayınları, 1981.
Bilhan, Saffet:
Eğitim Felsefesi, Kavram Çözümlemesi, Ankara,
Ankara Üniversitesi Eğitim Fakültesi Yayınları, 1991.
Bilmen, Ömer Nasuhi:
Büyük İslam İlmihali, İstanbul, Bilmen Yayınları, t.y.
350
Fıkıh İlmi ve İslam Hukuku Terimler Sözlüğü,
Bilmen, Ömer Nasuhi:
Haz.:
Abdullah
Kahraman,
İstanbul,
Nizamiye
Akademi, 2016.
Muvazzah İlm-i Kelam, Sad.: K. İsmail Paçacı,
Bilmen, Ömer Nasuhi:
İstanbul, Fatih Enes Kitabevi, 2000.
Bingöl, Abdulkuddüs:
“İletişim Bağlamında Mantık ve Dil”, Ankara
İlahiyat Fakültesi Dergisi, S.: 9, 1999, s. 145-157.
Birekul,
Mehmet,
F.
Peygamber Günlerinde Sosyal Hayat ve Aile,
Mehmet Yılmaz:
Konya, Yediveren Yayınları, 2001.
Blachere, Regis:
“Nefs Kelimesinin Kur’an’da Kullanılışı Hakkında
Bazı Notlar”, Çev.: Sadık Kılıç, Atatürk Üniversitesi
İlahiyat Fakültesi Dergisi, S.: 5, 1982, s. 189-196.
Boetie, Etienne de La:
Gönüllü Kulluk Üzerine Söylev, Çev.: Mehmet Ali
Ağaoğulları, 4. Bsk., İstanbul, İmge Kitabevi, 2014.
Bolay, Süleyman Hayri:
“Akıl”, T. D. V. İslam Ansiklopedisi, No: 2, s. 238242.
Bovet, Pierre:
Din Duygusu ve Çocuk Psikolojisi, Çev.: Selahattin
Odabaş, Türkiye İş Bankası Yayınları, Ankara, 1958.
Bozkurt, Ahmet:
“İslam Hukuku Açısından Bir Prensip Olarak Şura ve
İstişare”,
Bartın
Üniversitesi
İslami
İlimler
Fakültesi Dergisi, C.: 6, S.: 11, 2019, s. 36-59.
Budak, Selçuk:
Psikoloji Sözlüğü, Ankara, Bilim ve Sanat Yayınları,
2000.
Buladı, Kerim:
“Kur‘an Kendisini Nasıl Tanıtır”, Diyanet İlmi Dergi,
S.: 37/4, (Ekim-Kasım-Aralık 2001), s. 5-23.
Buladı, Kerim:
İslam Işığında Ailede Huzurlu Yaşam, İstanbul,
Hayat Yayınları, 2013.
Buladı, Kerim:
Kur’ân’ın Anlaşılmasında Anahtar Kavramlar,
İstanbul, Kayıhan Yayınları, 2015.
Buladı, Kerim:
Kurân’da Nankörlük Kavramı, 2. Bsk., İstanbul,
Pınar Yayınları, 2015.
351
Bulut, Mehmet:
“Sosyolojik Açısından Ahlak ve Ahlak Eğitimi”, Din
Öğretimi Dergisi, C.: 32, S.: 1, 1992, s. 97-105.
Bulut, Metin Tahsin:
İslami Dua Öğretisi, İstanbul, Basiret Yayıncılık,
1994.
Bulut, Nurgül:
“Allah İnancı-Ahlak İlişkisi: Din Eğitimi Bağlamında
Bir İnceleme”, İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler
Enstitüsü Doktora Tezi, 2020.
Büyüköztürk, Şener:
Sosyal Bilimler İçin Veri Analizi El Kitabı, Ankara,
Pegem Akademi Yayıncılık, 2011.
Canan, İbrahim:
“Kurân’da
Çocukla
İlgili
Meseleler”,
Atatürk
Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, S.: 8, 1998, s.
5-22.
Canan, İbrahim:
Allah’ın Çocuklara Bahşettiği Haklar, İstanbul,
Timaş Yayınları, 2005.
Canan, İbrahim:
Peygamberimizin Yanılma(ma)sı Meselesi, İstanbul,
Rağbet Yayınları, 1999.
Canatan, Kadir:
“Gelenek, Din ve Modernite”, Bilgi ve Hikmet
Dergisi, S.: 9, 1995, s. 22-28.
Carr, Edward Hallet:
Tarih Nedir, Çev.: Mistek Gizem Gürtürk, İstanbul,
İletişim Yayınları, 1991.
Carrel, Alexis:
Başarının Sırları, Çev.: Refik Özdek, İstanbul,
Yağmur Yayınları, 1973.
Carrel, Alexis:
Bilinmeyen İnsan, Çev.: Masuh Baydar, İstanbul,
Semih Lütfi Kitabevi, 1959.
Carrel, Alexis:
Dua, Çev.: M. Alper Yücetürk, İstanbul, Yağmur
Yayınları, 1991.
Carrel, Alexis:
Hayat Hakkında Düşünceler, Çev.: Cahit Begenç,
İstanbul, Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları, 1988.
Carrel, Alexis:
İnsan Denen Meçhul, Çev.: Refik Özdek, İstanbul,
Timaş Yayınları, 2000.
Carrel, Alexis:
İnsanlar Uyanın, Çev.: Leyla Yazıoğlu, İstanbul, Arif
Bolat Kitabevi, 1965. Selçuk, Mualla: “Din Öğretim
352
Özgürleştiren
Bir
Süreç
Olabilir
Mi?”.
Din
Öğretiminde Yeni Yaklaşımlar, Mualla Selçuk v. d.,
İstanbul, Milli Eğitim Basımevi, 2000.
İnsan Üstüne Bir Deneme, Çev.: Nejla Arat, İstanbul,
Cassier, Ernst:
Remzi Kitabevi, 1980.
Kurân’da Şer Problemi, Ankara, Akçağ Yayınları,
Cebeci, Lütfullah:
1985.
Kurân-ı Kerim’e Göre Cin-Şeytan, Konya, İstişare
Cebeci, Lütfullah:
Yayınları, 1989.
Kurân-ı Kerim’e Göre Melekler, Kayseri, İstişare
Cebeci, Lütfullah:
Yayınları, 1989.
Din Eğitimi, Bilimi ve Türkiye’de Din Eğitimi,
Cebeci, Suat:
Ankara, Akçağ Yayınları, 1996.
Çağdaş
Cedan, Fehmi:
Arap
Dünyasında
İslami
Yönetim
Tartışmaları, Çev.: Mehmet Yolcu, İstanbul, Yöneliş
Yayınları, 1989.
Cemaleddin,
Seyyid
İslamda İdari Siyaset, Thk.: A. Kadir Kabakçı, Çev.:
Abdullah:
Erol Bayraktar, İstanbul, Hira Yayınları, t.y.
Cerrahoğlu, İsmail:
Kur’an’ı Kerim’den Öğütler, Ankara, Diyanet İşleri
Başkanlığı Yayınları, 1991.
Certel, Hüseyin:
“İslami İbadetlerin Psiko-Sosyal İşlevleri”, Ekev
Akademi Dergisi, C.:1, S.: 3, 1998, s. 149-156.
Certel, Hüseyin:
Kur’an’da İnsan, Isparta, Tuğra Matbaası, 2000.
Cevdet, Abdullah:
Fünun ve Felsefe, Konya, Çizgi Kitabevi, 2009.
Cevizci, Ahmet:
Eğitim Felsefesi, İstanbul, Say Yayınları, 2018.
Ceylan, Meryem Canan:
“Süleyman Ateş ile Bilgi- Bilim ve Bazı Kavramlar
Üzerine”, Kitap Dergisi, S.: 83, 1996, s. 15-16.
Chittick, William C.:
Tasavvuf; Kısa Bir Giriş, Çev.: Turan Koç, İstanbul,
İz Yayıncılık, 2003.
Cilacı, Osman:
“Dua”, T. D. V. İslam Ansiklopedisi, No: 9, s. 529530.
353
Cilacı, Osman:
İlahi Dinlerde Cennet İnancı, İstanbul, Beyan
Yayınları, 1991.
Cilacı, Osman:
Psiko- Sosyal Açıdan İlâhi Dinlerde Duâlar, Konya,
Arı Matbaası, 1982.
Comte, August:
Pozitivizm İlmihali, Çev.: Peyami Erman, İstanbul,
M. E. B. Yayınları, 1986.
Coşkun, Ahmet:
“Kur’an-ı Kerim’in Dünya ve Ahirete Bakışı”, Erciyes
Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, C.:5, S.: 4,
1987, s. 267-283.
Coşkun, Ali:
Sosyal Değişme ve Dini Normlar, İstanbul, Değerler
Eğitimi Merkezi Yayınları, 2005.
Coşkun, İbrahim:
İslam Düşüncesinde İnkar Problemi, İstanbul, Tekin
Kitabevi, 2000.
Coşkun, Selçuk:
Bir Eğitimci Olarak Hz. Peygamber'in İnsan
Anlayışı, Erzurum, Ekev Yayınları, 1996.
Cüceloğlu, Doğan:
İçimizdeki Çocuk, İstanbul, Remzi Kitabevi, 2017.
Cüceloğlu, Doğan:
İnsan ve Davranışı, İstanbul, Remzi Kitabevi, 1992.
Cüceloğlu, Doğan:
Yeniden İnsan İnsana, 14. Bsk., İstanbul, Remzi
Kitabevi, 1997.
Cündioğlu, Dücane:
Hz. İnsan, İstanbul, Kapı Yayınları, 2010.
Cündioğlu, Dücane:
Kurân, Dil ve Siyaset Üzerine Söyleşiler, İstanbul,
Kitabevi Yayınları, 1998.
Çağatay, Neşet:
İslâm Öncesi Arap Tarihi ve Cahiliye Çağı, Ankara,
Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Yayınları, 1957.
Çağrıcı, Mustafa, Hayati
“İrade”, T. D. V. İslam Ansiklopedisi, No: 22, s. 380-
Hökelekli:
384.
Çağrıcı, Mustafa:
“Adalet”, T. D. V. İslam Ansiklopedisi, No: 1, s. 341343.
Çağrıcı, Mustafa:
“Ahlak”, T. D. V. İslam Ansiklopedisi, No: 2, s. 1-9.
Çağrıcı, Mustafa:
“Edep”, T. D. V. İslam Ansiklopedisi, No: 10, s. 412414.
354
Çağrıcı, Mustafa:
“Heva”, T. D. V. İslam Ansiklopedisi, No: 17, s. 246276.
Çağrıcı, Mustafa:
“Hürriyet”, T. D. V. İslam Ansiklopedisi, No: 18, s.
502-505.
Çağrıcı, Mustafa:
“İhsan”, T. D. V. İslam Ansiklopedisi, No: 21, s. 544546.
Çağrıcı, Mustafa:
“İtidal”, T. D. V. İslam Ansiklopedisi, No: 23, s. 456457.
Çağrıcı, Mustafa:
“Nasihat”, T. D. V. İslam Ansiklopedisi, No: 32, s.
408-409.
Çağrıcı, Mustafa:
“Sabır”, T. D. V. İslam Ansiklopedisi, No: 35, s. 337339.
Çağrıcı, Mustafa:
“Zan”, T. D. V. İslam Ansiklopedisi, No: 44, s. 120122.
Çağrıcı, Mustafa:
İslam Ahlakı, İstanbul, Ensar Neşriyat, 1985.
Çağrıcı, Mustafa:
İslam Düşüncesinde Ahlak, İstanbul, Dem Yayınları,
2006.
Çakmak, Muhammet:
“Yabancılaşma
Kavramı
Değerlendirmeler
ve
Üzerine
Kur‘an‘ın
Bazı
Yabancılaşma
Kavramına Bakışı”, Fırat Üniversitesi İlahiyat
Fakültesi Dergisi, S.: 1, 1996, s. 301-312.
Çam, Ömer:
“Din,
Dil,
Kültür
ve
Eğitim”,
Din
Eğitimi
Araştırmalar Dergisi, S.: 1, 1994, s. 21-32.
Çamdibi, H. Mahmut:
Din Eğitiminde İnsan ve Hayat, İstanbul, Çamlıca
Yayınları, 2003.
Çamdibi, H. Mahmut:
Şahsiyet Terbiyesi ve Gazali, İstanbul, İFAV
Yayınları, 1994.
Çamdibi, Mahmut:
Din Eğitiminin Temel Meseleleri, İstanbul, Marmara
Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Yayınları, 1994.
Çelebi, Ahmet:
Mukayeseli Dinler Açısından Yahudilik, Çev.:
Ahmet M. Büyükçınar, Ö. Faruk Harman, İstanbul,
Kalem Yayınevi, 1978.
355
Çelebi, İlyas:
“Sünnetullah”, T. D. V. İslam Ansiklopedisi, No: 38,
s. 159-160.
Çelebi, İlyas:
İslam
İnancında
Gayb
Problemi,
İstanbul,
M.Ü.İ.F.Yayınları, 1996.
Çelebi, İlyas:
İslâm’ın İnanç Esasları, İstanbul, Türkiye Diyanet
Vakfı İSAM Yayınları, 2009.
“Sünnete İttiba Konusunda Farklı Eğilimler”, İslami
Çelik, Ali:
Araştırmalar Dergisi, C.: 13, S.: 1, 2000, s. 75-92.
Çelik, Beşir:
“Tezyîn Kavramı Çerçevesinde Kur‟ân‟a Göre Kötü
Amellerin Cazip Görünmesi”, Atatürk Üniversitesi
Sosyal Bilimler Enstitüsü Yüksek Lisans Tezi, 2015.
Çelik, İbrahim:
Kur’an’da Peygamberlere Karşıt Güçler, Bursa,
Kişisel Yayınlar, 2001.
Teşbih, Temsil ve Tasvirler Işığında Kur’an’da
Çelik, Ömer:
İnsan, İzmir, Işık Akademi Yayınları, 2010.
Çelikel, Bülent:
“Din Eğitiminin Psikolojik Temelleri Üzerine Bir
Değerlendirme”, EKEV Akademi Dergisi, S.: 58,
2014, s. 537-550.
Çelikel, Bülent:
“Fazlur
Rahman’ın
Dokuz
Eleştirisi”,
Geleneksel
Eylül
İslami
Üniversitesi
Eğitim
İlahiyat
Fakültesi Dergisi, S.: 27, 2008, s. 133-145.
Çelikkaya,
Tekin, Zafer,
Kuş:
“Sosyal
Bilgiler
Öğretmenlerinin
Kullandıkları
Yöntem ve Teknikler”, Ahi Evran Üniversitesi
Eğitim Fakültesi Dergisi, C.: 22, S.: 2, 2009, s. 741758.
Çetin, Abdurrahman:
Kur’an İlimleri ve Kur’an-ı Kerîm Tarihi, 2. Bsk.,
İstanbul, Dergâh Yayınları, 2012.
Çetin, Abdurrahman:
Örneklerle
Peygamberimiz,
İstanbul,
Ensar
Yayınları, 2013.
Çetin, Erol:
İnancın İman Hayatına Yansıması Bağlamında
Deizm Eleştirisi, Kahramanmaraş, İksad Yayınevi,
2018.
356
John Locke’da Tanrı Anlayışı, Ankara, Vadi
Çetin, İsmail:
Yayınları, 1995.
Fatiha’dan Nas’a Esbab-ı Nüzul I-II, C.: I-II,
Çetiner, Bedreddin:
İstanbul, Çağrı Yayınları, 2010.
Çetiner, Bedrettin:
Kurân-ı Kerim’de Mesuliyet (Kaynağı, Sınırları,
Sonuçları), İstanbul, Ensar Neşriyat, 2006.
Çiçek, Yakup, Fahrettin,
Kurân’da Terimler ve Kavramlar: ALLAH,
Yıldız:
İstanbul, Bir Yayıncılık, 1985.
Çiftçi, Adil:
Fazlurrahman İle İslam’ı Yeniden Düşünmek,
Ankara, Kitabiyat Yayınları, 2000.
Çilingir, Lokman:
Ahlak Felsefesine Giriş, Ankara, Elis Yayınları, 2003.
Çilingir, Lokman:
Pratik Aklın Doğal Diyalektiği, Ankara, Elis
Yayınları, 2005.
Niçin Helâk Oldular, İzmir, Akademi Yayınları,
Çimen, Abdullah Emin:
2008.
Çubukçu, İbrahim Agâh:
Milli
Kültür
Unsurlarımız
Üzerinde
Genel
Görüşler, Ankara, Atatürk Kültür Dil ve Tarih Yüksek
Kurumu Atatürk Kültür Merkezi Yayınları, 1990.
Dağcı, Şamil:
İslâm Ceza Hukukunda Şahıslara Karşı Müessir
Fiiller, Ankara, DİB Yayınları, 1999.
Aklın Büyük Yanılgısı Tanrılaştırma, İstanbul,
Dalkıran, Sayın:
Yedirenk Kitapları, 2004.
“Farabi”, Klasik İslam Eğitimcileri, Ed.: Mustafa
Dam, Hasan:
Köylü, Ahmet Koç, İstanbul, Rağbet Yayınları, 2016.
Damağani,
Hüseyin
b.
Kamusu’l Kurân, Beyrut, Darü’l ilmu lil Melayin,
Muhammed:
1983.
Daryal, Ali Murat:
İslam’ın Doğuş ve İlk Yayılışının Psiko-Sosyal
Açıdan Tahlili, İstanbul, Marmara Üniversitesi
İlahiyat Fakültesi Yayınları, 1989.
De Landa, Manuel:
Çizgisel Olmayan Tarih, Çev.: Ebru Kılıç, İstanbul,
Metis Yayınları, 2006.
357
Demir, Fahri:
İslam Ahlakı, Ankara, Diyanet İşleri Başkanlığı
Yayınları, 1997.
Demir, Osman:
“Vicdan”, T. D. V. İslam Ansiklopedisi, No: 43, s.
100-102.
Demir, Şehmus:
“Kur’an’ın Dünya Hayatına Bakışı ve Dünya Âhiret
Münasebeti”, Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler
Enstitüsü Yüksek Lisans Tezi, 1995.
Demir, Zekiye:
Aile Huzuru, Ankara, Diyanet İşleri Başkanlığı
Yayınları, 2008.
Demirci, Kürşat:
Dinlerin Dejenerasyonu, İstanbul, İnsan Yayınları,
1996.
Demirci, Muhsin:
Kur’ân’a Göre İnsan ve Sorumlulukları, İstanbul,
Ensar Yayınları, 2010.
Demirci, Muhsin:
Kurânın Ana Konuları, İstanbul, M. Ü. İ. F. V.
Yayınları, 2010.
Demirel, Muammer:
“Osmanlı Modern Mekteplerinde Mükafat”, Türk
Tarih Eğitimi Dergisi, C.: 2, S.: 1, 2013, 62-75.
Demirkol, Murat:
“Seyyid Hüseyin Nasr’a Göre Ezeli Hikmet ve
Geleneksel İslam”, Ankara Üniversitesi İlahiyat
Fakültesi Dergisi, C.: 51, S.: 2, 2010, s. 271-290.
Demirlek, Hacı Ali:
“Kur’an-ı Kerim’de Teşvik ve Sakındırma Metodu”,
Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü
Yüksek Lisans Tezi, 1997.
Demirli, Ekrem:
İslam Metafiziğinde Tanrı ve İnsan, İstanbul,
Kabalcı Yayıncılık, 2012.
Deniz, Gürbüz:
Anlam ve Varlık Boyutuyla İnsan, Ankara, Diyanet
İşleri Başkanlığı Yayınları, 2017.
Deniz, Gürbüz:
İnsan Hürriyyetinin Metafizik Temelleri, İstanbul,
Litera Yayıncılık, 2010.
Dereli, Muhammed Vehbi:
Tefsirde Yanılgı Sebepleri ve Bunlardan Korunma
Yolları, Ankara, Fecr Yayınları, 2009.
358
Derveze, İzzet:
Kur’ân Cevap Veriyor, Çev.:, Abdullah Baykal,
İstanbul, Yöneliş Yayınları, 1988.
Descartes, Rene:
Metot Üzerine Konuşma, Çev.: Mehmet Karasan,
Ankara, Milli Eğitim Basımevi, 1962.
Devalibi, Maruf:
İslam’da Devlet ve İktidar, Çev.: M. Said Hatiboğlu,
İstanbul, Dergah Yayınları, 1985.
Develioğlu, Ferit:
Osmanlıca-Türkçe Ansiklopedik Lugat, Ankara,
Doğuş Matbaası, 1970.
Dinç, Mehmet:
Bırakma Kendini, 3. Baskı, İstanbul, Aşinakitap,
2017.
Dodurgalı, Abdurrahman:
“İbni Sina”, Klasik İslam Eğitimcileri, Ed.: Mustafa
Köylü, Ahmet Koç, İstanbul, Rağbet Yayınları, 2016.
Dodurgalı, Abdurrahman:
“Kur’an’a Göre Eğitimin Gücü”, Din Eğitimi
Araştırmaları Dergisi, S.: 3, 1996, s. 117-150.
Dodurgalı, Abdurrahman:
“Kurân’ı Kerime Göre Çocuk Eğitimi”, Marmara
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yüksek
Lisans Tezi, 1984.
Dodurgalı, Abdurrahman:
Ailede Din Eğitimi, İstanbul, Timaş Yayınları, 2010.
Dodurgalı, Abdurrahman:
Eğitim Sosyolojisi, İstanbul, İFAV Yayınları, 1995.
Dodurgalı, Abdurrahman:
İbn Sînâ Felsefesinde Eğitim, İstanbul, Marmara
Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Yayınları, 1995.
Doğan, D. Mehmet:
Büyük Türkçe Sözlük, 11. Basım, İstanbul, İz
Yayınları, 1996.
Doğan, Hüseyin:
“Abdülkâhir el-Bağdâdî’nin Tanrı-Âlem Anlayışı”,
İslam Araştırmaları Usûl Dergisi, S.: 18, 2012, s. 3774.
Doğan, İsmail:
Sivil Toplum/ Ondan Bizde De Var, İstanbul, Sistem
Yayıncılık, 2000.
Doğan, İsmail:
Sosyoloji Kavramlar ve Sorunlar, İstanbul, Sistem
Yayıncılık, 1996.
359
Doğan, Recep:
“Kur’an’a Göre İnsanın Evrendeki Yeri”, Ankara
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Doktora
Tezi, 2008.
Doğrul, Ömer Rıza:
Kur’ân Nedir, Ankara, Diyanet İşleri Başkanlığı
Yayınları, 1967.
Dorman, Emre:
“Deizm ve Eleştirisi: Tarihsel ve Teolojik Bir
Yaklaşım”, Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler
Enstitüsü Doktora Tezi, 2009.
Dorman, Emre:
101 Soruda Kur’an Dini Konularda En Çok Merak
Edilen Sorular, İstanbul, İstanbul Yayınevi, 2021.
Dorman, Emre:
İnsanlar Uyurlar Ölünce Uyanırlar, İstanbul,
İstanbul Yayınevi, 2011.
Dorman, Emre:
Teolojik ve Felsefi Açıdan Din Ahlak İlişkisi,
İstanbul, İstanbul Yayınevi, 2019.
Dölek, Adem:
“Hadisler Işığında Haset Hastalığı ve Psikoterapi”
Harran Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, S.:
10/4, 2002, s. 39-82.
Dönmez, İbrahim Kafi:
“Niyet”, T. D. V. İslam Ansiklopedisi, No: 33, s. 169172.
Dönmezer, Sulhi:
Cezai
Mesuliyetin
Esası,
İstanbul,
İstanbul
Üniversitesi Yayınları, 1949.
Dönmezer, Sulhi:
Toplumbilim, 12. Bsk., İstanbul, Beta Yayınları,
1999.
Draz, M. Abdullah:
Din ve Allah İnancı, Çev.: Bekir Karlığa, İstanbul,
Bir Yayınları, 1987.
Draz, M. Abdullah:
İslam’ın İnsana Verdiği Değer, Çev.: Nureddin
Demir, İstanbul, Kayhan Yayınları, 1983.
Draz, M. Abdullah:
Kurân Ahlakı, Çev.: Emrullah Yüksel, Ünver Günay,
İstanbul, İz Yayınları, 1993.
Draz, M. Abdullah:
Kurân’a Giriş, Çev.: Salih Akdemir, Ankara,
Kitabiyat, 2000.
360
Draz, M. Abdullah:
Kurân’ın Anlaşılmasına Doğru, Çev. Salih Akdemir,
Ankara, Mim Yayınları, 1983.
Duman, M. Zeki:
Kurân’ı Kerim’de Adab-ı Muaşeret, İstanbul, İpek
Yayınları, 2002.
Duman, Zeki:
Kurân ve Müslümanlar, Ankara, Fecr Yayınları,
2010.
Duman, Zeki:
Vahiy Gerçeği, Ankara, Fecr Yayınları, 1997.
Dumlu, Ömer:
Kur’ânda Bazı Kavramlara Bakış, İzmir, Anadolu
Yayınları, 1999.
Dumlu, Ömer:
Kurân’da Salah Meselesi, Ankara, Diyanet İşleri
Başkanlığı Yayınları, 2009.
Duran, Şamil:
“Kur’an-ı Kerim’de İnsan ve Özelliklerinin Din
Eğitimi Açısından Değerlendirilmesi”, İzmir Katip
Çelebi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü
Yüksek Lisans Tezi, 2019.
Dursun, Davut:
Yönetim-Din
İlişkileri
Açısından
Osmanlı
Devleti’nde Siyaset ve Din, İstanbul, İşaret Yayınları,
1989.
Düzenli, Yaşar:
Kur’an Işığında Evrensel Dengeler ve İnsan,
İstanbul, İFAV Yayınları, 2000.
Düzgün, Şaban Ali:
“İnsanın
Yetkinliğini
Teolojik
Olarak
Temellendirmenin İmkanı”, Ankara Üniversitesi
İlahiyat Fakültesi Dergisi, C.: 46, S.: 2, 2005, s. 1342.
Düzgün, Şaban Ali:
“Kurân’ın Tevhid Felsefesi”, Kelam Araştırmaları
Dergisi, C.: 3, S.: 1, 2005, s. 3-21.
Düzgün, Şaban Ali:
Allah, Tabiat ve Tarih, Ankara, Lotus Yayınevi,
2005.
Düzgün, Şaban Ali:
Çağdaş Dünyada Din ve Dindarlar, Ankara, Lotus
Yayınları, 2012.
Düzgün, Şaban Ali:
Din, Birey ve Toplum, Ankara, Akçağ Yayınları,
1997.
361
Sarp Yokuşun Eteğinde İnsan, Ankara, Lotus
Düzgün, Şaban Ali:
Yayınları, 2012.
Sosyal Teoloji: İnsanın Yeryüzü Serüveni, Ankara,
Düzgün, Şaban Ali:
Lotus Yayınevi, 2010.
İslam’da Siyasi ve İtikadi Mezhepler Tarihi, Çev.:
Ebu Zehra, Muhammed:
Ethem Ruhi Fığlalı, Osman Eskicioğlu, İstanbul,
Yağmur Yayınların, 1970.
Ebu’l Gudde, Abdulfettah:
Bir Eğitimci Olarak Hz. Muhammed (s.a.s.) ve
Öğretim Metodları, Çev.: Enbiya Yıldırım, Ankara,
Takdim Yayınları, 2019.
Ebu’l Huseyn Ahmed b.
Mu’cem
Mekayisı’l-Luğa,
Faris, b. Zekeriyya:
Muhammed Harun, C.: I-IV, Beyrut, Daru’l-Ciyl, t.y.
Ebü’l-Ferec, İbnü’l-Cevzî:
Teblîs-i İblîs -Şeytanın Ayartması-, Çev.: Savaş
Thk.:
Abdusselam
Kocabaş, 2. Bsk., İstanbul, Elif Yayınları, 2005.
İslam’ın
Ece, Hüseyin K.:
Temel
Kavramları,
İstanbul,
Beyan
Yayınları, 2000.
ed-Dârimî, Ebû Muhammed
es-Sünen, Thk.: Fevvaz Ahmed Zemrili, Halid es-
Abdullah b. Abdirrahmân b.
Seb’al Alemi, C.: I-II, Beyrut, y.y., 1987.
el-Fazl:
ed-Darkavi,
Şeyh:
Mürşidin
Mektupları,
Bir
İbarhim Kalın, İstanbul, İnsan Yayınları, 1995.
Çev.:
ed-Demici,
Abdullah
b.
el-İmametü’l-Uzma İnde Ehli’s-Sünne ve’l-Cemaa,
Ömer b. Süleyman:
Riyad, y.y., 1987.
Efendi, Mustafa Sabri:
İnsan ve Kader (Mevkıfu’l-Beşer Tahte Sultani’lKader), Çev.: İsa Doğan, İstanbul, Kültür Basın Yayın
Birliği, 1989.
Efendioğlu, Mehmet:
“Sahabe”, T. D. V. İslam Ansiklopedisi, No: 35, s.
491-500.
Egemen, Bedi'i Ziya:
Terbiye İlminin Problemleri ve Terbiye Felsefesi,
Ankara,
Ankara
Üniversitesi
İlahiyat
Fakültesi
Yayınları, 1965.
362
Kurân’a Göre İnançsızlık, İzmir, Işık Yayınları,
Ekin, Yunus:
2001.
“İslam Ahlakı Açısından Lokman Suresi’nin Tefsiri”,
Ekin, Yunus:
Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü
Yüksek Lisans Tezi, 1994.
Ekşi, Halil:
Neriman
Karatekin,
Öğretmen
Kitabı;
Perese
Değerler
Doğruluk,
Eğitimi
İstanbul,
Edam
Yayınları, 2013.
el-Askelani,
Ebu’l
Fadl
Şihabuddin Ahmed b. Ali b.
Fethu’l-Bari bi Şerhi Sahihi’l-Buhari, Beyrut, y.y.,
1402.
Muhammed b. Hacer:
el-Askeri, Ebu Hilal el-
el-Furuku’l-Lugaviyye, Thk.: Muhammed İbrahim
Hasen b. Abdillah b. Sehl:
Selim, Kahire, Daru-l İlim ve-s Sekafe, t.y.
el-Buhari,
el-Camiu’s-Sahih,
Ebu
Abdillah
Muhammed b. İsmail b.
C.:
I-VIII,
İstanbul,
Çağrı
Yayınları, 1992.
İbrahim el-Cufi:
el-Buti, Ramazan:
Kur’an’da İnsan ve Medeniyet, Çev.: Resul Tosun,
İstanbul, Risale Yayınları, 2007.
el-Cevheri, Ebu Nasr b.
es-Sıhah, Tacu’l-Luğa ve Sıhahu’l-Arabiyye, Thk.:
İsmail b. Hammad:
Ahmed Abdulgafur Attar, C.: I-VI, Kahire, Kitabu’lArabi, 1956.
el-Cezîrî, Abdurrahman:
Dört Mezhebe Göre İslam Fıkhı, Çev.: Mehmet
Keskin, C.: I-IV, İstanbul, Çağrı Yayınları, 1993.
el-Elmaî, Zahir b. Awad:
Kurân’da Tartışma Metotları, Çev.: Ercan Elbinsoy,
İstanbul, Pınar Yayınları, 1984.
el-Eşari, Ebü’l-Hasen:
el-İbane, Çev.: Ramazan Biçer, İstanbul, Gelenek
Yayınları, 2010.
el-Faruki, İsmail Raci, Luis
İslam KültürAtlası, Çev.: Mustafa Okan Kibaroğlu,
Lamia el-Faruki:
Zerrin Kibaroğlu, İstanbul, İnkılap Yayınları, 1999.
el-Faruki, İsmail Raci:
Tevhidin Düşünce ve Hayata Yansıması, Çev.:
Dilaver Yardım, İstanbul, İnsan Yayınları, 1987.
363
el-Ferahidi, Halil b. Ahmed
Kitabü’l-Ayn, Thk: Mehdi el-Mahzumi, y.y., Daru
Ebu Abdurrahman:
Mektebeti’l-hilal, y.y., C.: I-VIII, t.y.
el-Harputi, Abdullatif:
Tenkîhu’l Kelâm Fî Akâid-i Ehli’l İslâm, Çev.:
İbrahim Özdemir, Fikret Karaman, Elazığ, Türkiye
Diyanet Vakfı Elâzığ Şubesi Yayınları, 2000.
el-Harrani,
Takıyyuddin
Bir İslam Kurumu Olarak Hisbe, Çev.: Vecdi
Ebu’l-Abbas
Ahmed
Akyüz, İstanbul, İnsan Yayınları, 1989.
b.
Teymiyye:
el-Harrani,
Takıyyuddin
Ebu’l-Abbas
Ahmed
İman Üzerine, İstanbul, Pınar Yayınları, 2006.
b.
Teymiyye:
el-Harrani,
Takıyyuddin
Ebu’l-Abbas
Ahmed
Kulluk, İstanbul, Pınar Yayınları, 2008.
b.
Teymiyye:
el-Herevi,
Ebu
Mansur
Muhammed b. Ahmed b.
Tehzibü’l -Lüga, Thk.: Muhammed Avd Merab, C.: IVIII, Beyrut, Darü İhyai’t-Türasi’l-Arabi, 2001.
Ezher el-Ezheri:,
el-Îcî, Adudüddin: Ahlak-u
İlyas Çelebi, Ankara, TDV Yayınları, 2015.
Adudüddin, Çev.:
Elik, Hasan, Muhammed,
Tevhit Mesajı, İstanbul, Fikir Yayıncılık, 2013.
Coşkun:
Elik, Hasan:
İnsan Eksenli Din, İstanbul, İFAV Yayınları, 2011.
el-Kazvini, Ebu Abdillah
Sünenü İbni Mace, C.: I-II, İstanbul, Çağrı Yayınları,
Muhammed b. Yezid Mace:
1992.
el-Kurtubî, Ebû Abdillâh
el-Cami’
Muhammed b. Ahmed b.
Eryarsor, C.: I-XX, 2. Bsk., İstanbul, Buruc Yayınları,
Ebî Bekr b. Ferh:
2004.
el-Kuşeyrî, Abdulkerim:
Letâifu’l-İşârât, Çev.: Mehmet Yalar, C.:I-VI,
li-Ahkami’l-Kurân,
Çev.:
M.
Beşir
İstanbul, İlk Harf Yayınları, 2013.
el-Kuşeyri,
Ebu’l-Huseyn
Müslim b. el-Haccac b.
el-Camiu’s-Sahih, C.: I-III, İstanbul, Çağrı Yayınları,
1992.
Müslim:
364
el-Maverdi,
Ebü’l-Hasen
Ali b. Muhammed b. Habib
Ahkamü’s-Sultaniyye, Kuveyt, Darü İbn-i Kuteybe,
1989.
el-Basri:
el-Mekkî, Ebû Talîb:
Kalplerin Azığı, Çev.: Muharrem Tan, C.: I-IV,
İstanbul, İz Yayıncılık, 2004.
el-Mervezi, Ebu Abdillah
Müsned, C.: I- VI, İstanbul, Çağrı Yayınları, 1982.
Ahmed b. Muhammed b.
Hanbel eş-Şeybani:
el-Muhasibi, Haris b. Esed:
er-Riaye: Nefs Muhasebesinin Temelleri, Çev.:
Şahin Filiz, Hülya Küçük, 3. Bsk., İstanbul, İnsan
Yayınları, 2009.
el-Münavi,
Zeynüddin
Muhammed Abdürrauf b.
Feyzu’l-Kadir Şerhu’l Camiu-s Sağır, C.: I-III,
Beyrut, y.y., 1972.
Tacil-arifin b. Nuriddîn Ali:
Emin, Ahmet:
Fecru’l-İslam, Kahire, y.y., 1975.
Emiroğlu, İbrahim:
Ana Hatlarıyla Klasik Mantık, Bursa, Asa Kitabevi,
1999.
Emre, Yusuf, Asım, Yapıcı:
“Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Vatandaşlarının
Değer Yönelimleri”, Turkish Studies International
Periodical For The Languages, Literature and
History of Turkish or Turkic, C.: 10, S.:2, 2015, s.
329-350.
en-Nesai, Ebu Abdirrahman
Sünen, C.: I-VIII, İstanbul, Çağrı Yayınları, 1992.
Ahmed b. Şuayb b. Ali:
en-Nesefi, Ebu’l Muîn:
Tebsıratü’l-edille fi Usul’d-din, Nşr.: Hüseyin Atay,
Şaban Ali Düzgün, C.: I-II, Ankara, Diyanet İşleri
Başkanlığı Yayıınları, 2003.
Ensarioğlu, Derya:
“Dini Yaşantıda İsyan ve Teslimiyet Duygularının
Rolü”, Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler
Enstitüsü Yüksek Lisans Tezi, 2010.
365
Er, Hamit:
“Kınalızade Ali Efendi”, Klasik İslam Eğitimcileri,
Ed.: Mustafa Köylü, Ahmet Koç, İstanbul, Rağbet
Yayınları, 2016.
Er, Hamit:
“Kur’ân’a Göre Düşünen İnsan Yetiştirme”, Din
Eğitimi Araştırmaları Dergisi, S.: 8, 2001, s. 177182.
Er, İzzet:
Sosyal Gelişme ve İslâm, 3. Bsk., İstanbul, Rağbet
Yayınları, 1999.
Erdem, Hüsameddin:
Ahlâka Giriş, Konya, Alperen Kitabevi, 1994.
Erdem, Mustafa:
Hazreti Âdem (İlk İnsan), Ankara, Türkiye Diyanet
Vakfı Yayınları, 2003.
Erdem, Mustafa:
İslam ve Milli Bütünlük, Tartışılan Değerler
Açısından Türkiye, Ankara, TDV Yayınları, 1996.
Erdil, Kemalettin:
Aile Okulu, Ankara, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları,
1991.
Erdoğan, Mehmet:
İslam Hukukunda Ahkâmın Değişmesi, İstanbul, M.
Ü. İ. F. V. Yayınları, 1994.
Eren, Mevlüt:
“Kurân’da Bilgi-Amel(Eylem) İlişkisi”, Diyanet İlmi
Dergi, C.: 43, S.: 2, 2007, s. 137-159.
Eren, Şadi:
Kur’ân’da Gayb Bilgisi, İzmir, Işık Yayınları, 1995.
Ergin, Hatice Kübra:
Çocuklarda Din Eğitimi, İstanbul, Kalbi Kitaplar,
2012.
Ergün, Mustafa:
İnsan ve Eğitimi, Ankara, Ocak Yayınları, 1993.
Erkal, Mustafa E.:
Sosyoloji (Toplumbilimi), 5. Baskı, İstanbul, Der
Yayınları, 1993.
Ersan, Abdulkerim:
“Bireysel
“Hepiniz
ve
Toplumsal
Çobansınız”
Sorumluluk Açısından
Hadisi
(Tahriç
ve
Değerlendirme)”, Marmara Üniversitesi Sosyal
Bilimler Enstitüsü Yüksek Lisans Tezi, 2008.
Ersanlı, Kurtman, Melek,
Evlilik
İlişkilerini
Kalkan:
Yayınları, 2008.
Geliştirme,
Ankara,
Nobel
366
Ertuğrul, Halit:
Örnek
Hayatıyla
Herkesin
Öğretmeni
Hz.
Muhammed (a.s.m.), İstanbul, Nesil Yayınları, 2013.
Ertürk, Selahattin:
Eğitimde Program Geliştirme, 8. Bsk., Ankara,
Meteksan Baskı,1994.
Sahabenin Sünnet Anlayışı, Ankara, TDV Yayınları,
Erul, Bünyamin:
1999.
Eryarsoy, Beşir:
İslam Devlet Yapısı, İstanbul, İşaret Yayınevi, 1988.
Esed, Muhammed:
İslam’da Yönetim Biçimi, Çev.: M. Beşir Eryarsoy,
İstanbul, Yöneliş Yayınları, 1995.
Esed, Muhammed:
Yolların Ayrılış Noktasında İslam, Çev.: Hayreddin
Karaman, İstanbul, İz Yayıncılık, 2015.
“İman Kavramı Üzerine”, Ankara Üniversitesi
Esen, Muammer:
İlahiyat Fakültesi Dergisi, C.: 49, S.: 1, 2008, s. 7991.
Kurân’da
Esen, Muammer:
Peygamberlik,
Ankara,
Araştırma
Yayınları, 2012.
es-Sabuni, Muhammed Ali:
(Kur'ân Işığında) Peygamberlik ve Peygamberler,
Çev.: Suat Cebeci, Bilal Delice, İstanbul, Kültür Basın
Yayın Birliği (Dilek Matbaası), 1984.
es-Sabuni, Nûreddin:
Mâtürîdiyye Akaidi (el-Bidaye fi Usuli’d-Din), Çev.:
Bekir Topaloğlu, Ankara, DİB Yayınları, 2005.
es-Sicistani el-Ezdi, Ebu
Sünenü Ebu Davud, C.: I-V, İstanbul, Çağrı
Davud Süleyman b. El-
Yayınları, 1992.
Eş’as b. İshak:
es-Suyuti,
Celaleddin
Sünnetin İslam’daki Yeri, Çev.: Enbiya Yıldırım,
İstanbul, Rağbet Yayınları, 2006.
Abdurrahman:
Ebü’l-Fazl
Tedribü’r-ravi fi Şerhi Takribi’n-Nevevi, Thk.:
Celalüddin Abdurrahman b.
Abdulvehhab Abdullatif, 2. Baskı, Beyrut, Daru
Ebi Bekir:
İhyai’s-Sünneti’n-Nebeviyye, 1979.
es-Süyuti,
eş-Şehristani,
Tacüddin
Ebü’l-Feth
Milel ve’n-Nihal, y.y., Beyrut, t.y.
(Lisanüddin)
367
Muhammed b. Abdilkerim
b. Ahmed:
et-Taberi,
Ebu
Cafer
Camiu’l-Beyan an Te’vili Ayi’l-Kur’an, C.: I-XV, 3.
Muhammed b. Cerir:
Bsk., Beyrut, Darü’l-Kütübi’l-İlmiyye, 1968.
et-Taberi, Muhammed b.
Tarihu’l-Ümem ve’l-Mülük, Çev.:Z. Kadiri Ugan, A.
Cerir:
Temir, İstanbul, y.y., 1966.
et-Teftâzânî
el-Guneymî,
Muhammed Ebü’l-Vefâ:
et-Tirmizi,
Ebu
Kelam İlmi ve İslam Akaidi: Şerhu’l-Akâid, Çev.:
Süleyman Uludağ, İstanbul, Dergah Yayınları, 1982.
İsa
Muhammed b. İsa b. Sevre
el-Camiu’s-Sahih, C.: I-V, İstanbul, Çağrı Yayınları,
1992.
(Yezid):
EvKurân, Mehmet:
Ahlak, Hakikat ve Kimlik, Ankara, Araştırma
Yayınları, 2013.
ez-Zebidi,
Ebu’l-Feyz
Muhammed Murteza:
Tacu-l
Arus
min
Cevahiri-l
Kamus,
Thk.:
Muhakkiklerden Bir Grup, C.: I-XL, t.y., Daru-l
Hidaye, t.y.
Carullah
el-Keşşaf an Hakaiki't-Tenzil ve Uyuni'l-Ekavil fi
Ebu'l-Kasım Mahmud b.
Vücuihi't-Te'vil, C.: I-IV, Beyrut, Daru'l-Fikr,
Ömer:
1397/1977.
Fahri, Macit:
İslam Ahlak Teorileri, Çev.: Muammer İskenderoğlu,
ez-Zemahşeri,
Atilla Arkan, İstanbul, Litera Yayıncılık, 2004.
Farabî, Ebu Nasr:
Kitabu'l-Huruf, Çev.: Ömer Türker, Ekrem Demirli,
İstanbul, Türkiye Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı
Yayınları, 2015.
Farabi:
es-Siyasetü’l-Medeniyye,
Çev.
Mehmet
Aydın,
Abdülkadir Şener, M. Rami Ayas, İstanbul, Kültür
Bakanlığı Yayınları, 1980.
Farabi:
İdeal Devlet, Çev.: Ahmet Arslan, İstanbul, Vadi
Yayınları, 1997.
Faruki, İsmail Raci:
“Ümmetin Varlık Sebebi Üzerine”, Çev.: Osma Bilen,
İslamiyat, C.: 8, S.: 2, 2005, s. 133-146.
368
Faruki, İsmail Raci:
İslam ve Diğer İnançlar, Çev.: Ejder Okumuş,
İstanbul, İnsan Yayınları, 2011.
Faruki, İsmail Raci:
Tevhit, Çev.: Dilaver Yardım, Latif Boyacı, İstanbul,
İnsan Yayınları, 2006.
Fazlurrahman:
Ana Konularıyla Kurân, Çev.: Alpaslan Açıkgenç,
Ankara, Ankara Okulu Yayınları, 2016.
Fazlurrahman:
Bilginin İslamileştirilmesi: Bir Cevap: İslâmî
Bilimde Metodoloji Sorunu, Çev.: Mevlüt Uyanık,
Ankara, Fecr Yayınları, 1993.
Fazlurrahman:
İslam ve Çağdaşlık, Çev.: Alparslan Açıkgenç, M.
Hayri Kırbaşoğlu, Ankara, Ankara Okulu Yayınları,
2002.
Fazlurrahman:
İslami Yenilenme Makaleler I, Çev.: Adil Çiftçi,
Ankara, Ankara Okulu Yayınları, 2004.
Fazlurrahman:
İslamiyet ve İktisadi Adalet Meselesi, Çev.: Yusuf
Ziya
Kavakçı,
Erzurum,
Atatürk
Üniversitesi
Yayınları, 1976.
Ferro, Marc:
Sömürgecilik Tarihi, Çev.: Muna Cedden, Ankara,
İmge Kitabevi, 2001.
Fersahoğlu, Yaşar:
Din Eğitimi ve Öğretiminde Duygu Eğitimi,
İstanbul, Çamlıca Yayınları, 1998.
Fersahoğlu, Yaşar:
Kur’an’da Zihin Eğitimi, İstanbul, Marifet Yayınları,
1996.
Fethi, Abdullah Adil:
Beni Ne Zaman Dinleyeceksiniz, Çev.: Ayhan
Çakıroğlu, İstanbul, Beka Yayınları, 2008.
Fığlalı, Ethem Ruhi:
Çağımızda İtikadi İslam Mezhepleri, İstanbul,
Selçuk Yayınları, 1986.
Fichter, Joseph:
Sosyoloji Nedir, Çev.: Nilgün Çelebi, Ankara, Atilla
Kitabevi, 1996.
Fidan, Nurettin, Münire,
Eğitim Bilimine Giriş, İstanbul, Alkım Yayınevi,
Erden:
1998.
369
Foucault, Michel:
Özne ve İktidar, Çev.: Işık Ergüden, Osman Akınhay,
İstanbul, Ayrıntı Yayınları, 2000.
Fowler, James W.:
“İman
Bilincinin
Mehmedoğlu,
Evreleri”,
Marmara
Çev.:
Üniversitesi
Ali
Ulvi
İlahiyat
Fakültesi Dergisi, S.: 19, 2000, s. 85-104.
Frager, Robert:
Kalp, Nefs ve Ruh, Sufi Psikolojisinde Gelişim,
Denge ve Uyum, Çev.: İbrahim Çev.: İbrahim
Kapaklıkaya, İstanbul, Gelenek Yayınları, 2005.
Frager, Robert:
Sufi Psikolojisinde Gelişim, Denge ve Uyum, Kalp,
Nefs ve Ruh, Çev.: İbrahim Kapaklıkaya, İstanbul,
Gelenek Yayınları, 2011.
Frankl, Victor E.:
İnsanın Anlam Arayışı; Çev.: Selçuk Budak, İstanbul,
Okuyan Us Yayınları, 2018.
Freud, Sigmund:
Uygarlık Din ve Toplum, Çev.: Selçuk Budak,
Ankara, Öteki Yayınevi, 1997.
Freyer, Hans:
Din Sosyolojisi, Çev.: Turgut Kalpsüz, Ankara,
Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Yayınları, 1964.
Fromm, Erich:
Psikanaliz ve Din, Çev.: Elif Erten, İstanbul, Say
Yayınları, 2017.
Fromm, Erich:
Sağlıklı Toplum, Çev.: Yurdanur Salman, İstanbul,
Payel Yayınları, 1990.
Fromm, Erich:
Sahip Olmak Ya da Olmak, Çev.: Aydın Arıtan,
İstanbul, Arıtan Yayınevi, 1997.
Fromm, Erich:
Sevginin ve Şiddetin Kaynağı, Çev.: Yurdanur
Solman, Nalan İçten, İstanbul, Payel Yayınları, 1994.
Garaudy, Roger:
İslam ve İnsanlığın Geleceği, Çev.: Cemal Aydın,
İstanbul, Pınar Yayınları, 2011.
Garaudy, Roger:
İslam’ın Vadettikleri, Çev.: Salih Akdemir, İstanbul,
Pınar Yayınları, 1984.
Garaudy, Roger:
Yaşayanlara Çağrı, Çev.: Cemal Aydın, Nuri
Aydoğmuş, İstanbul, Pınar Yayınları, 1986.
370
Sevgi Üstüne, Çev.: Yurdanur Salman, İstanbul, Yapı
Gasset, Jose Ortega:
Kredi Yayınları, 1997.
Gazali,
Ebu
Hamid
Muhammed b. Muhammed
el-Munkız Mined-Dalal, Çev.: Ahmet Suphi Fırat,
İstanbul, Şamil Yayınları, 1978.
b. Muhammed b. Ahmed:
Gazali, Muhammed:
el-İktisad fi’l-İ’tikad, Çev.: Kemal Işık, Ankara,
Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Yayınları, 1971.
Gazali, Muhammed:
Fatihatü’l-Ulum,
Kahire,
el-Matbaatü’l-
Hüseyniyyeti’l-Mısriyye, 1322.
Gazali, Muhammed:
Hakikat Bilgisine Yükseliş (Me’aricü’l-Kuds),
İstanbul, İnsan Yayınları, 1995.
Gazali, Muhammed:
İhya-u Ulumi’d Din, C.: I-III, Çev.: Ahmet
Serdaroğlu, Ankara, Bedir Yayınları, 1974.
Gazali, Muhammed:
İslam’ın Manevi Boyutu, Çev.: Oktay Yılmaz,
İstanbul, Şura Yayınları, 1999.
Gazali, Muhammed:
Niyet ve İhlas, Çev.: Vanlı Mustafa Efendi(Farsça’dan
Osmanlıca’ya),
Osman
Yolcuoğlu(Osmanlıca’dan
Günümüz Türkçe’sine), 5. Baskı, İstanbul, Gelenek
Yayıncılık, 2017.
Gazali, Muhammed:
Ravdatu’t-Talibin ve Umdetü’s-Salikin, Mecmuatü
Resaili’l-İmamü’l-Gazali, Beyrut, Daru’l-Kutubi’lİlmiyye, 1994.
Gazali, Muhammed:
Tevhid ve Ledün Risalesi, Çev.: Serkan Özburun,
Yusuf Özkan Özburun, İstanbul, Furkan Basın Yayın,
1995.
Gazali, Muhammed:
Yol, Bilgi ve Varlık, İstanbul, Sufi Kitap, 2010.
Geçtan, Engin:
Çağdaş İnsanda Normaldışı Davranışlar, Ankara,
Ankara Üniversitesi Eğitim Fakültesi Yayınları,
Ankara, 1978.
Geçtan, Engin:
İnsan Olmak, İstanbul, Metis Yayınları, 2008.
371
Gezgin, Ali Galip:
“Kur’ân’da ‘Mutraf’ Kavramı Üzerine”, Süleyman
Demirel Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, S.:
20, 2008/1, s. 47-88.
Gezgin, Ali Galip:
“Kurân’da ve Türk Geleneğinde Şura”, Süleyman
Demirel Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, S.:
4, 1997, s. 183-207.
Ölme: Ölümün ve Geride Kalanların Psikolojisi,
Göka, Erol:
İstanbul, Timaş Yayınları, 2009.
İnsan Felsefesi, Ankara, Nobel Akademik Yayıncılık,
Gökalp, Nurten:
2014.
Gökberk, Macit:
Felsefe Tarihi, İstanbul, Remzi Kitabevi, 1980.
Gökçe, Feyyat:
Değişim Sürecinde Devlet ve Eğitim, Ankara, Eylül
Yayınları, 2000.
Gölcük,
Şerafeddin,
Kelam, Tarih, Ekoller, Problemler, Konya, Tekin
Süleyman, Toprak:
Kitabevi, 2001.
Gölcük, Şerafeddin:
Kur’an ve İnsan, Konya, Esra Yayınları, 1996.
Gölcük, Şerafeddin:
Din ve Toplum, Konya, Esra Yayınları, 2000.
Gölcük, Şerafeddin:
İslam Akaidi, Konya, Esra Yayınları, 1997.
Gölcük, Şerafeddin:
Kelam Açısından İnsan ve Fiilleri, İstanbul, Kayıhan
Yayınları, 1979.
Gölcük, Şerafeddin:
Kurân’da İnsanın Değeri, İstanbul, Pınar Yayınları,
1983.
Gölcük, Şerafeddin:
Süleyman Toprak, Kelam, Konya, Tekin Kitabevi,
1991.
Görgülü, Ülfet:
Hayatın Tekrarı Yok, Ankara, Diyanet İşleri
Başkanlığı Yayınları, 2019.
Görmez, Mehmet:
Sünnet
ve
Hadisin
Anlaşılması
ve
Yorumlanmasında Metodoloji Sorunu, Ankara,
TDV Yayınları, 1997.
Gözütok, Şakir:
İslam Medeniyetinde Eğitim Felsefesi, İstanbul,
Ensar Yayınları, 2019.
372
Tasavvufta
Gözütok, Şakir:
Şahsiyet
Eğitimi,
İstanbul,
Seha
Yayınları, 1996.
Büyük Ahlak Doktrinleri, Çev.: Cemal Süreya,
Gregoire, François:
İstanbul, Varlık Yayınları, 1981.
Niceliğin Egemenliği ve Çağın Alametleri, Çev.:
Guenon, Rene:
Mahmut Kanık, İstanbul, İz Yayınları, 2004.
İnsan Gerçeği Ve İslâmi Hayât, İstanbul, Rağbet
Gülek, Süleyman:
Yayınları, 2005.
Güler, İlhami:
“Dünyanın
Başına
Gelen
Derin
Sapkınlık:
Dünyevileşme”, İslamiyat, C.: 4, S.: 3, 2001, s. 35-58.
Güler, İlhami:
“İman ve İnkarın Ahlaki ve Bilişsel (Kognitif)
Temelleri”, İslamiyat, C.: 1, S.: 1, 1998, s. 7-24.
Güler, İlhami:
“Tarih
ve
Tarih-Dışı
Arasında
Gelenek”,
Muhafazakar Düşünce Dergisi, C.: 1, S.: 3, 2005, s.
1-50.
Allah’ın Ahlâkîliği Sorunu, Ankara, Ankara Okulu
Güler, İlhami:
Yayınları, 2000.
İman Ahlâk İlişkisi, Ankara, Ankara Okulu Yayınları,
Güler, İlhami:
2003.
İtikattan İmana, Ankara, Ankara Okulu Yayınları,
Güler, İlhami:
2009.
Güler, İlhami:
Politik Teoloji Yazıları, Ankara, Kitabiyat, 2002.
Gülle, Sıtkı:
“Kur’an’ı Kerim’de Dua”, EKEV Akademi Dergisi,
S.:18, 2004, s. 115-130.
Kur’ân-ı Kerîm’de Ahiret İnancının Temelleri,
Güllüce, Veysel:
Erzurum, Ekev Yayınları, 2001.
Gümrükçüoğlu, Süleyman:
“İmtihan
ve
Dünyevileşme”,
Türkoloji
Araştırmaları, C.: 10, S.: 2, 2015, s. 411-434.
Günay, Hacı Mehmet:
“Nüşuz”, T. D. V. İslam Ansiklopedisi, No: 33.
Günay,
Dinler Tarihi, Ankara, Ocak Yayınları, 1977.
Tümer,
Abdurrahman, Küçük:
373
Günay, Ünver:
Din
Sosyolojisi
Dersleri,
Kayseri,
Erciyes
Üniversitesi Yayınları, 1993.
Günay, Ünver:
Din Sosyolojisi, 11. Bsk., İstanbul, İnsan Yayınları,
2012.
Gündüz,
Muhammed
Muhdi:
“Niyet Kavramının Din Eğitimi Açısından İncelenmesi
(Gazzali Örneği), Marmara Üniversitesi Sosyal
Bilimler Enstitüsü Doktora Tezi, 2017.
Gündüz, Mustafa:
Ahlak Sosyolojisi, Ankara, Anı Yayınları, 2005.
Gündüz, Şinasi:
Din ve İnanç Sözlüğü, Ankara, Vadi Yayınları, 1998.
Gündüz, Turgay:
“İslam Eğitim Sisteminde Gençlik Dönemi Din ve
Ahlak
Eğitimi
(Kuramsal
Yaklaşım)”,
Uludağ
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Doktora
Tezi, 2002.
Gündüz, Turgay:
İslam, Gençlik ve Din Eğitimi, Bursa, Düşünce
Kitabevi Yayınları, 2000.
Gündüz, Turgay:
Kur’an’da
Korku
Eğitimbilimsel
Motifi
Yaklaşım-,
-İnzar
Kavramına
İstanbul,
Düşünce
Kitabevi Yayınları, 2004.
Güneş, Abdülbaki:
“Kurân Işığında Düşünce İnanç ve İfade Hürriyeti”,
Fırat Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, C.: 10,
S.:1, 2005, s. 1-36.
Güneş, Abdülbaki:
Kalp Kavramının Semantik Analizi, Van, Ahenk
Yayınları, 2003.
Güneş, Abdülbaki:
Kur’an’da İşlevsel Akla Verilen Değer: Akıl
Kavramının
Semantik
Analizi,
Van,
Ahenk
Yayınları, 2003.
Güneş, Abdülbaki:
Kurân Kıssaları ve Medeniyetlerin İnşası, İstanbul,
Gündönümü Yayınları, 2005.
Güngör, Erol:
Ahlak Psikolojisi ve Sosyal Ahlak, İstanbul, Ötüken
Yayınları, 1998.
Güngör, Erol:
Değerler Psikolojisi Üzerine Araştırmalar, İstanbul,
Ötüken Yayınları, 2000.
374
Güngör, Erol:
Değerler Psikolojisi, Amsterdam, Hollanda Türk
Akademisyen Vakfı Yayınları, 1993.
Güngör, Erol:
İslam’ın Bugünkü Meseleleri, İstanbul, Ötüken
Yayınları, 1991.
Güngör, Erol:
Kültür Değişmesi ve Milliyetçilik, 10. Bsk., İstanbul,
Ötüken Neşriyat, 1996.
Güngör, Erol:
Türk Kültürü ve Milliyetçilik, İstanbul, Ötüken
Neşriyat, 1995.
Güngör, Mevlüt:
“Kurân’da Hz. Peygambere Sevgi ve Saygı”, Diyanet
İlmi Dergi, Peygamberimiz Hz. Muhammed (S.A.V.)Özel Sayı, 2001, s. 469-480.
Güngör, Mevlüt:
Kurân’ın Hz. Peygamberin Sünnetine Verdiği
Değer, Sünnetin Dinde Yeri, İstanbul, Ensar Neşriyat,
1997.
Gürses, İbrahim:
“Önyargının
Nedenleri”,
Uludağ
Üniversitesi
İlahiyat Fakültesi Dergisi, C.: 14, S.: 1, 2005, s. 143161.
Gürses, İbrahim:
Dindarlık ve Kişilik, Bursa, Emin Yayınları, 2009.
Gürses, İbrahim:
Kölelik ve Özgürlük Arasında Din, Bursa, Arasta
Yayınları, 2001.
Gürsoy, Kenan:
Bir Evrensel Projemiz Var mı?, İstanbul, Etkileşim
Yayınları, 2006.
Gürsoy, Kenan:
Ekzistans ve Felsefe Üzerine Görüşler, Ankara,
Akçağ Yayınları, 1988.
Habermas, Jürgen:
Bilgi ve İnsansal İlgiler, Çev.: Celal A. Kanat,
İstanbul, Küyerel Yayınları, 1997.
Hacak, Hasan:
“İslam
Hukukunun
Klasik
Kaynaklarında
Hak
Kavramının Analizi”, Marmara Üniversitesi Sosyal
Bilimler Enstitüsü Doktora Tezi, 2000.
Hacı Önen,
“Kur'an'da
Dünya
Kavramı
ve
Dünyevileşme”,
Harran Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü
Yüksek Lisans Tezi, 2004.
375
Hacımüftüoğlu, Esra:
“Kur’an-ı
Kerim’in
İrşad
Üslubu”,
Atatürk
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Doktora
Tezi, 2010.
Rabbanî Yol ve Sünnetullah, İzmir, İnsan Yayınları,
Hakim, Said:
1997.
Hakkı, İzmirli İsmail:
İslam Dini ve Tabii Din, İzmir, İzmir İlahiyat
Fakültesi Yayınları, 1998.
Haklı, Şaban:
“Kötülük Problemi, Yaklaşımlar ve Eleştiriler”, Hitit
Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, C.: 1, S.: 2,
2002, s. 195-211.
Halil
b.
Ahmed,
el-Mucemu’l Müfehres li Elfazi’l Kurâni’l Kerim,
Muhammed Fuad:
Kahire, Daru’l Hadis, 1996.
Halil Cin,
İslam ve Osmanlı Hukunda Evlenme, Konya, Selçuk
Üniversitesi Yayınları, 1988.
Hamidullah, Muhammed:
İslam Peygamberi, Çev.: Salih Tuğ, C.: I-II, İstanbul,
İrfan Yayınevi, 1980.
Hamidullah, Muhammed:
İslam’a Giriş, Çev.: Cemal Aydın, Ankara, Türkiye
Diyanet Vakfı Yayınları, 2017.
Hamidullah, Muhammed:
Kurân-ı Kerim Tarihi, Çev.: Abdülaziz Hatib,
Mahmut Kanık, İstanbul, Beyan Yayınları, 2005.
Hançerlioğlu, Orhan:
Toplumbilim Sözlügü, İstanbul, Remzi Kitabevi,
1969.
Hatiboğlu, İbrahim:
“Sa’d b. Ebu Vakkas”, T. D. V. İslam Ansiklopedisi,
No: 35, s. 371-374.
Hatiboğlu, M. Said:
Müslüman Kültürü Üzerine, Ankara, Kitabiyat
Yayınları, 2004.
Hatip, Abdülaziz:
Mutlu Bir Aile İçin, İstanbul, Rağbet Yayınları, 2005.
Hayta, Akif:
“İbadetler ve Ruh Sağlığı”. Gençlik, Din ve Değerler
Psikolojisi, Ed. Hayati Hökelekli, İstanbul, DEM
Yayınları, 2006.
Heimsoeth, Heinz:
Felsefenin Temel Disiplinleri, Çev.: Takıyeddin
Mengüşoğlu, İstanbul, Remzi Kitabevi, 1986.
376
Hobbes, Thomas:
Leviathan, Çev.: Semih Lim, İstanbul, Yapı Kredi
Yayınları, 1995.
Hoffer, Eric:
Özgürlükten Kaçış, Çev.: Şemsa Yeğin, İstanbul,
Payel Yayınları, 1993.
Hoffer, Eric:
İtaatsizlik Üzerine, Çev: Ayşe Sayın, İstanbul,
Kariyer Yayınları, 2001.
Hoffer, Eric:
Kendini Savunan İnsan, Çev.: Necla Arat, İstanbul,
Say Yayınları, 1994.
Hoffer, Eric:
Kesin İnançlar, Çev.: Erkıl Günur, İstanbul, Tur
Yayınları, 1980.
Honer, Stanley M., Thomas
Felsefeye Çağrı, Çev. Hasan Ünder, Ankara, İmge
C., Hunt:
Yayınları, 1996.
Hökelekli, Hayati:
“Fıtrat”, T. D. V. İslam Ansiklopedisi, No: 13, s. 4748.
Hökelekli, Hayati:
“Kendini Bilmek”, İslam’a Giriş: Gençliğin İslam
Bilgisi, Ed.: Hayati Hökelekli, Ankara, DİB Yayınları,
2006.
Hökelekli, Hayati:
“Şahsiyet”, T. D. V. İslam Ansiklopedisi, No: 38, s.
297-298.
Hökelekli, Hayati:
Ailede, Okulda, Toplumda Değerler Psikolojisi ve
Eğitimi, İstanbul, Timaş Yayınları, 2011.
Hökelekli, Hayati:
Çocuk, Genç, Aile Psikolojisi ve Din, İstanbul, Dem
Yayınları, 2009.
Hökelekli, Hayati:
Din Psikolojisi, Ankara, Türkiye Diyanet Vakfı
Yayınları, 1993.
Hökelekli, Hayati:
Din Psikolojisine Giriş, İstanbul, Dem Yayınları,
2015.
Hökelekli, Hayati:
İslam Psikolojisi Yazıları, İstanbul, Dem Yayınları,
2017.
Hökelekli, Hayati:
Ölüm, Ölüm Ötesi Psikolojisi ve Din, İstanbul, Dem
Yayınları, 2008.
377
Irzık, Gürol, Ayşe Buğra:
İnsan Doğası, İnsan İhtiyaçları ve İktisat Sosyal
Bilimleri Yeniden Düşünmek, İstanbul, Metis
Yayınları, 1998.
el-Müfredat fî Garibi’l-Kur’an, Thk.: Safvan Adnan
Isfahani, Ragıb:
Ed-Davudi,
Beyrut,
Daru’l-Kalem-
Ed-Daru’ş-
Şamiyye, 1412.
Isfahani, Ragıb:
İnsan İki Hayat İki Saadet (Tafsilü’n-Neşeteyn ve
Tahsilu’s-Saadeteyn), Çev.: İslâmoğlu, Mevlüt F.:
İstanbul, Pınar Yayınları, 1996.
Işık, Emin:
Kime Kulsun, İstanbul, Tuti Kitap, 2016.
Işık, Kemal:
Mu’tezile’nin Doğuşu ve Kelami Görüşleri, Ankara,
Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Yayınları, 1967.
İslam'da Varlık Düşüncesi, 3.Bsk., İstanbul, İnsan
Izutsu, Toshihiko:
Yayınları, 1993.
Kur’an’da Tanrı ve İnsan, Çev.: M. Kürşad Atalar,
Izutsu, Toshihiko:
İstanbul, Pınar Yayınları, 2012.
Kurân'da
Izutsu, Toshihiko:
Dini
ve
Ahlaki
Kavramlar,
Çev:
Selahattin Ayaz, İstanbul, Pınar Yayınları, 1991.
İbn Babeveyh, Ebu Cafer el-
İ’tikadatü’l-İmamiyye, Çev.: Ethem Ruhi Fığlalı,
Kummi:
Ankara,
Ankara
Üniversitesi
İlahiyat
Fakültesi
Yayınları, 1978.
Tehzibü’l Ahlak, Çev.: Abdulkadir Şener, İlyas
İbn Miskeveyh:
Kayaoğlu, Cihat Tunç, İstanbul, Büyüyen Ay
Yayınları, 2013.
İbni Haldun, Ebu Zeyd
Arslan Tekin, C.: I-II, İstanbul, İlgi Kültür Sanat
Abdurrahman
Yayıncılık, 2017.
b.
Muhammed: Mukaddime,
Çev.:
İbni
İshak,
Muhammed:
Siyretü İbni İshak, Çev.:
Sezai Özel, Nşr.: Muhammed Hamidullah, İstanbul,
y.y., 1998.
378
İbni Kesir, İsmail b. Ömer:
el-Bidaye
Mehmet Keskin, İstanbul, y.y., 1994.
ve’n-Nihaye,
Çev.:
İbni
Manzur, Ebu’l-Fadl
Lisanu’l-Arab,C.: I-XV, Beyrut, t.y.
Cemaluddin Muhammed b.
Mükerrem:
İbni Sina:
Uyûnu’l-Hikme, Nşr.: Abdurrahman Bedevi, Lübnan,
y.y., 1980.
İçli, Gönül:
Sosyolojiye Giriş, Ankara, Anı Yayınları, 2002.
İhsan, Muhammed Oğuz:
İslam’da Kaza ve Kader, İstanbul, Oğuz Yayınları,
1993.
İkbal, J. Cavid:
“İslam’da Devlet Kavramı”, İslami Siyaset Teorisi
ve Sorunlar, Çev.: Halim Sırçancı, İstanbul, Ekin
Yayınları, 1997.
İkbal, Muhammed:
Esrar ve Rumuz, Çev.: Ali Nihat Tarlan, İstanbul,
Timaş Yayınları, 2017.
İkbal, Muhammed:
İslam’da Dini Düşüncenin Yeniden Doğuşu, Çev.:
N. Ahmet Asrar, İstanbul, Birleşik Yayınları, 1984.
İkbal, Muhammed:
İslam’da Dini Tefekkürün Yeniden Teşekkülü,
Çev.: Sofi Huri, İstanbul, Kırkambar Kitaplığı, 2002.
İmam, Şafii:
er-Risale, Çev.: Ubeydullah Dalar, Ankara, Nur
Yayınları, t.y.
İmamoğlu, Yusuf:
Niçin İslam, İstanbul, Mana Yayınları, 2008.
İnan, Ahmet:
Çağdaş Eğemenlik Teorisi ile Kurân’ın Hakimiyet
Kavramının
Karşılaştırılması,
Ankara,
Etüt
Yayınları, 1999.
İpek, Muammer:
“Kur’an’a
Göre
İnsanın
Yaratılış
Hikmeti
ve
Sorumluluğu”, Ekev Akademi Dergisi, S.: 57, 2013,
s. 435-448.
İslamoğlu, Mustafa:
Alemlerin Rabbi Allah (c.c.) Bilmek-TanımakAnlamak, İstanbul, Denge Yayınları, 2006.
379
İslamoğlu, Mustafa:
Hayatın Yenidan İnşası İçin, İstanbul, Denge
Yayınları, 2005.
İslamoğlu, Mustafa:
İman: İnsanın Saadeti, 17. Baskı, İstanbul, Düşün
Yayıncılık, 2007.
İslamoğlu, Mustafa:
İsrailoğullarından
Ümmet-i
Muhammed’e
Yahudileşme Temayülü, 15. Baskı, İstanbul, Denge
Yayınları, 2006.
İslamoğlu, Mustafa:
Kurân Neslinin İnşası İçin Pasif İyiden Aktif İyiye,
9. Baskı, İstanbul, Düşün Yayıncılık, 2013.
İslamoğlu, Mustafa:
Üç Muhammed: İki Tasavvur Bir Gerçek, 14. Baskı,
İstanbul, Denge Yayınları, 2006.
İşcan, M. Zeki:
“Kur’ân-ı Kerîm’de Emânet Kavramı ve Bu Çerçevede
Hz. Peygamber’in Örnek Oluşu”, Ekev Akademi
Dergisi, S.: 1 (1), 1997, s. 129-143.
İşliyen, Burhan:
“Kur’an-ı Kerim Açısından Dünyevileşme Sebepleri
ve Sonuçları”, Sivas Cumhuriyet Üniversitesi Sosyal
Bilimler Enstitüsü Doktora Tezi, 2018.
İzzetbegoviç, Aliya:
Doğu Batı Arasında İslam, Çev.: Salih Şaban,
İstanbul, Yarın Yayınları, 2011.
Felsefeye Giriş, Çev.: Mehmet Akalın, İstanbul,
Jaspers, Karl:
Dergah Yayınları, 1981.
Çocuk Psikolojisi, Çev.: Gülseren Günçe, Ankara,
Jersild, Arthur T.:
Ankara Üniversitesi Eğitim Fakültesi Yayınları, 1976.
Keşfedilmemiş Benlik, Çev.: Baroş İlhan, İstanbul,
Jung, Carl Gustav:
İlhan Yayınevi, 1999.
Kağıtçıbaşı,
Çiğdem,
Zeynep, Cemalcılar:
Dünden
Bugüne
İnsan
ve
İnsanlar
-Sosyal
Psikolojiye Giriş-, 16. Bsk., İstanbul, Evrim Yayınevi,
2014.
Kağıtçıbaşı, Çiğdem:
İnsan ve İnsanlar, İstanbul, Evrim Yayınevi, 1996.
Kağıtçıbaşı, Çiğdem:
Yeni İnsan ve İnsanlar, 10. Bsk., İstanbul, Evrim
Yayınları, 1999.
380
Kahraman, Abdullah:
İslam Hukukunda Değişim ve İbadetler, İstanbul,
Ensar Yayıncılık, 2012.
Kalın, İbrahim:
Açık Ufuk: İyi, Doğru ve Güzel Düşünmek Üzerine,
İstanbul, İnsan Yayınları, 2021.
Kalın, İbrahim:
Barbar Modern Medeni: Medeniyet Üzerine
Notlar, 2. Özel Bsk., İstanbul, İnsan Yayınları, 2019.
Kalın, İbrahim:
Varlık ve İdrak: Molla Sadra’nın Bilgi Tasavvuru,
Çev.: Nurullah Koltaş, 3. Bsk., İstanbul, Klasik
Yayınları, 2021.
Kalkan, Ahmed:
“Esas Öğretmen Anne ve Baba & Gerçek Eğitim
Yuvası Aile”, Vuslat Eğitim ve Kültür Dergisi, S.:
27, 2003, s. 22-28.
Kalkan, Ahmed:
Müslümanın Akaidi, İstanbul, Rağbet Yayınları,
2005.
Kam, Ömer Ferit:
Dini Felsefi Sohbetler, Sadeleştiren: S. Hayri Bolay,
Ankara, DİB Yayınları, 1987.
Kanad, Fikret:
Pedagoji, Ankara, Ulus Basımevi, 1937.
Kanad, H. Fikret:
Kısaltılmış Pedagoji, Ankara, Milli Eğitim Basımevi,
1966.
Kanad, Halil Fikret:
Pedagoji Tarihi, İstanbul, Milli Eğitim Basımevi,
1948.
Kandemir, M. Yaşar:
Örneklerle İslam Ahlakı, İstanbul, Nesil Yayınları,
1979.
Kant, Immanual:
Eğitim Üzerine, Çev.: Ahmet Aydoğan, İstanbul, Say
Yayınları, 2007.
Kapar, Mehmet Ali:
Hz. Muhammed’in Müşriklerle Münasebetleri,
Konya, Esra Yayınları, 1993.
Kaplan, İbrahim:
“Din, Fıtrat ve Akl-ı Selim İlişkisi Üzerine”,
Çukurova Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi,
C.: 17, S.: 2, 2017, s. 61-84.
Kaplan, Mehmet:
Nesillerin Ruhu, İstanbul, Dergah Yayınları, 2010.
381
Kara, Necati:
Bir İletişim Aracı Olarak Kur’ân’da Beden Dili, 3.
baskı, İstanbul, Ensar Neşriyat, 2015.
Kara, Ömer:
Kur’an’da Metafizik Bir Âlem: Cennet, İstanbul,
Rağbet Yayınları, 2002.
Karaca, Faruk:
“Dini Pratikler, Nefs Muhasebesi ve Allah Şuuru”,
Ekev Akademi Dergisi, C.:1, S.: 4, 1999, s. 113-121.
Karacelil, Süleyman:
Büyük Tehlike: Dünyevileşme, İstanbul, Nesil
Yayınları, 2008.
Karacoşkun, M. Doğan:
“Psiko-Sosyal Açıdan İman (Dini İnanç)-Amel (Dini
Davranış) İlişkisi”, Ondokuz Mayıs Üniversitesi
Sosyal Bilimler Enstitüsü Doktora Tezi, 1998.
Karadaş, Cağfer:
Zaman ve Mekan İçinde İnsan ve Kaderi, Bursa,
Emin Yayınları, 2009.
Karagöz, İsmail:
“İtaat Kavramı”, Diyanet İlmi Dergi, C.: 35, S.: 4,
1999, s. 41-53.
Karagöz, İsmail:
Âyet ve Hadislerin Işığında Sevgi ve Dostluk,
Ankara, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları, 2002.
Karagöz, İsmail:
Din ve Vicdan Özgürlüğü, Ankara, Diyanet İşleri
Başkanlığı Yayınları, 2007.
Karagöz, İsmail:
Dini Kavramlar Sözlüğü, Ankara, DİB Yayınları,
2015.
Karagöz, İsmail:
Kur’an’a Göre İnsana Verilen Değer ve Görev,
İstanbul, Çelik Yayınevi, 1996.
Karagöz, İsmail:
Kurân’da Dört Kavram: İbadet, İtaat, İcabet,
İttiba, 3. Bsk., Ankara, Türkiye Diyanet Vakfı
Yayınları, 2005.
Karakoç, Sezai:
Diriliş Neslinin Amentüsü, 110. Bsk., İstanbul, Diriliş
Yayınları, 2021.
Karakoç, Sezai:
İnsanlığın Dirilişi, 39. Bsk.,
İstanbul, Diriliş
Yayınları, 2021.
Karakoç, Sezai:
İslam, 21. Baskı, İstanbul, Diriliş Yayınları, 2020.
382
Karaman, Fikret:
Dini Kavramlar Sözlüğü, Ankara, Diyanet İşleri
Başkanlığı Yayınları, 2006.
Karaman, Hayreddin:
Aile İlmihali, İstanbul, Timaş Yayınları, 2011.
Karaman, Hayreddin:
Anahatlarıyla İslam Hukuku, İstanbul, Ensar
Neşriyat, 2010.
Karaman, Hayreddin:
Hadise Dair İlimler ve Hadis Usulü, İstanbul, Ensar
Neşriyat, 2011.
Karaman, Hayreddin:
Mukayeseli İslam Hukuku, C.: I-III, İstanbul, Nesil
Yayınları, 1996.
Karaman, Hüseyin:
“İslam Ahlakının Kaynakları”, İslam Ahlakı Temel
Konular Güncel Yorumlar, Ed.: Muhammet Şevki
Aydın, Ahmet Hadi Adanalı, İstanbul, DİB Yayınları,
2014.
Karasar, Niyazi:
Bilimsel Araştırma Yöntemleri, Ankara, Nobel
Yayınları, 2002.
Karavi, Süleyman İbn Salih:
El-Vucuh ve’n-Nezair fil-Kurân-il Kerim, Riyad,
y.y., 1990.
Kardavi, Yusuf:
İbadet, Anlamı – Psikolojisi – Hikmetleri, Çev.:
Hüsameddin Cemal, İstanbul, y.y., 1974.
Kardavi, Yusuf:
İman ve Hayat, Çev.: Abdülvahap Öztürk, İstanbul,
Hilal Yayınları, 1979.
Kardavi, Yusuf:
İslâm Hukuku Evrensellik-Süreklilik, Çev.: Yusuf
Isıcık, Ahmet Yaman, İstanbul, Marifet Yayınları,
1999.
Kardavi, Yusuf:
Niyet ve İhlâs, İstanbul, Nida Yayıncılık, 2014.
Kardavi, Yusuf:
Sünneti Anlamada Yöntem, Çev.: Bünyamin Erul,
İstanbul, Nida Yayınları, 2014.
Kari, Aliyyü’l:
Şerhu’l Ekber, Beyrut, Daru’l Maarif, 1984.
Kasapoğlu, Abdurrahman:
Kur’an’da
Kişilik
Psikolojisi,
İstanbul,
İzci
Yayınları, 1997.
383
Kasapoğlu, Abdurrahman:
Kur’ân’ın Psikolojik Atlası 5, Malatya, Kendini
Bilmek Yayınları, 2010.
Kasapoğlu, Abdurrahman:
Kurân’da İman Psikolojisi, İstanbul, Yalnızkurt
Yayınları, 1997.
Kasapoğlu, Abdurrahman:
Namaz-Oruç Psikolojisi, İstanbul, Çıra Akademi
Yayınları, 2016.
Kaya, Mevlüt:
“Ailede Anne-Baba Tutumlarının Çocuğun Kişilik ve
Benlik
Gelişimindeki
Rolü”,
Ondokuz
Mayıs
Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, C.: 9, S.: 9,
1997, s. 193-204.
Kaya, Süleyman:
“Kur’an’a
Göre
Taklit
Kavramı”,
Sakarya
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yüksek
Lisans Tezi, 1996.
Kaya, Süleyman:
Kur’an’da İmtihan, İstanbul, İnsan Yayınları, 2003.
Kaya, Yunus:
İlm-i Kelam, Erzurum, Uzakülke Yayınları, 2010.
Kaya, Zeynep:
Türk Toplumunda İnanç Gelişimi ve Din Eğitimi,
İstanbul, Dem Yayınları, 2015.
Kayacan, Murat:
Kur’an’da
Peygamberler
ve
Karşı
Tavırlar,
İstanbul, Ekin Yayınları, 2016.
Kayadibi, Fahri:
Din Eğitimi Dersleri, İstanbul, İstanbul Üniversitesi
Yayınları, 2006.
Kayıklık, Hasan:
“Kur’an’daki
Dualar
Üzerine
Psikolojik
Bir
Değerlendirme”, Çukurova Üniversitesi İlahiyat
Fakültesi Dergisi, C.:1, S.: 1, 2001, s.
Kayıklık, Hasan:
“Psikolojik Açıdan İnanç, İman ve Şüphe”, Ankara
Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, S.: 46/1,
2005, s. 134-160.
Kayışoğlu, Nurullah:
“Bireysel Sorumluluk ve Teolojik Temelleri”, Ankara
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Doktora
Tezi, 2010.
Kaymakcan, Recep, Hasan,
Ahlak Değerler ve Eğitimi, İstanbul, Değerler Eğitim
Meydan:
Merkezi, 2014.
384
Kaysıcı, Cafer:
Kur’ân-ı Kerim’de Mükâfat ve Ceza, Konya, Hüner
Yayınevi, 2006.
Kazanç, Fethi Kerim:
Gazzali Öncesi Ehli Sünnet Kelamında Ahlâk
Düşüncesi, Ankara, Ankara Okulu Yayınları, 2007.
Kazıcı, Ziya, Halis, Ayhan:
“Talim ve Terbiye”, T. D. V. İslam Ansiklopedisi,
No: 39, s. 515-523.
Keklik, Nihat:
Allah-
Kâinat
ve
İnsan,
İstanbul,
İstanbul
Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yayınları, 1967.
Keklik, Nihat:
Türk İslam Felsefesi Açısından Felsefenin İlkeleri,
İstanbul, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi
Yayınları, 1987.
Keleş, Ekrem:
“Şeytanın Kapsama Alanı Dışında Kalanlar”, Diyanet
Aylık Dergi, S.: 278, 2014, s. 10-14.
Keleş, Reyhan:
“Türk Edebiyatında Nasihat”, Atatürk Üniversitesi
Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Dergisi, S.: 44,
2010, s. 183-209.
Kerimoğlu, Yusuf:
Kelimeler ve Kavramlar, İstanbul, İnkılab Yayınları,
1990.
Kerschensteiner, George:
Karakter Kavramı ve Terbiyesi, Çev.: H. Fikret
Kanad, Ankara, Örnek Matbaası, 1954.
Keskin, Halife:
İslam Düşüncesinde Allah-Alem İlişkisi, İstanbul,
Beyan Yayınları, 1996.
Keskin, Halife:
İslâm Düşüncesinde Bilgi Teorisi, İstanbul, Beyan
Yayınları, 1997.
Kesler, Muhammed Fatih:
Konulu Tefsir Örnekleri, Ankara, Akçağ Yayınları,
2002.
Kesler, Muhammed Fatih:
Kur’ân-ı
Kerîm’e
Göre
Doğru
Düşüncenin
Engelleri, Ankara, Akçağ Yayınları, 2015.
Kesmen, Berna:
“Gençlerdeki Hazcılığa (Hedonizm) Psikolojik ve
Manevi Yaklaşım”, Ankara Üniversitesi Sosyal
Bilimler Enstitüsü Yüksek Lisans Tezi, 2012.
385
Anahatlarıyla İslâm Akâidi ve Kelâm’a Giriş, 10.
Kılavuz, A. Saim:
Bsk., İstanbul, Ensar Neşriyat, 2004.
İman ve Küfür Sınırı, İstanbul, Marifet Yayınları,
Kılavuz, A. Saim:
1990.
İslam Akaidi ve Kelam'a Giris, İstanbul, Ensar
Kılavuz, A. Saim:
Neşriyat, 1997.
“İslam Ahlakının Tanımı ve Kapsamı”, İslam Ahlakı
Kılıç, Recep:
Temel Konular Güncel Yorumlar, Ed.: Muhammet
Şevki Aydın, Ahmet Hadi Adanalı, İstanbul, DİB
Yayınları, 2014.
Ahlakın Dini Temeli, Ankara, Türkiye Diyanet Vakfı
Kılıç, Recep:
Yayınları, 1992.
Kılıç, Sadık:
Fıtratın Dirilişi, İstanbul, Nehir Yayınları, 1991.
Kılıç, Sadık:
Kurân’da Günah Kavramı, Konya, Hibaş Yayınevi,
1984.
Kılıç, Sadık:
Tarihselcilik ve Akılcılık Bağlamında Kur’an’ı
Anlama Sorunu, İstanbul, İhtar Yayınları, 1999.
Kılıç, Ünal:
“Hz. Peygamber’in Ahlâk’ı ve Güzel Ahlâka Verdiği
Önem”, Cumhuriyet Üniversitesi İlahiyat Fakültesi
Dergisi, C.:13, S.: 1, 2009, s. 79-97.
İslam Fıkhında Rey Taraftarları, Ankara, D.İ.B.
Kılıçer, Esad:
Yayınları, 1994.
Kınalızâde
Ali
Efendi,
Mustafa Koç, İstanbul, Türkiye Yazma Eserler
Ahlak-ı Alâ’î, Hz.:
Kurumu Başkanlığı Yayınları, 2014.
Kırbaşoğlu, Hayri:
“İslam’a Yamanan Sanal Şiddet”, İslamiyet, C.: 5, S.:
Ocak-Mart, 2002, s. 125-132.
Kırbaşoğlu, Hayri:
Ahir Zaman İlmihali, Ankara, Otto Yayınları, 2011.
Kırbaşoğlu, Hayri:
İslam Düşüncesinde Sünnet, Ankara, Fecr Yayınevi,
1993.
Kırca, Celal:
İlimler
ve
Yorumlar
Açısından
Kur’an’a
Yönelişler, İstanbul, Marifet Yayınları, 2009.
386
Kırca, Celal:
Kur’ân ve İnsan, İstanbul, Marifet Yayınları, 1996.
Kırca, Celal:
Kurân ve Bilim, İstanbul, Marifet Yayınları, 1996.
Kırca, Celal:
Kurân ve Fen Bilimleri, İstanbul, Marifet Yayınları,
2005.
Kızılabdullah, Yıldız:
“Esma-i Hüsna’dan Bir İsim: “el-Mümin”: Din
Öğretimine Konu Edilmesi ve Uygulama Örneği”,
Fırat Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, S.:
14/1, 2009, s. 229-244.
Kızılabdullah, Yıldız:
“Kavramsal Çerçeve: Eğitim, Öğretim ve Din”, Din
Eğitimi El Kitabı, Ed.: Recai Doğan, Remziye Ege, 3.
Bsk., Ankara, Grafiker Yayınları, 2015.
Kızıler, Hamdi:
Tasavvufta Karakter Eğitimi, Ankara, İlahiyat
Yayınları, 2017.
Kierkegaard, Soren:
Kaygı, Çev.: Türker Armaner, İstanbul, Türkiye İş
Bankası Kültür Yayınları, 2004.
Kierkegaard, Soren:
Ölümcül Hastalık Umutsuzluk, Çev.: Mehmet
Mukadder Yakupoğlu, İstanbul, Ayrıntı Yayınları,
2001.
Kindi, Yakub b. İshak:
Felsefe Risaleleri, Çev.: Mahmut Kaya, İstabul, İz
Yayınları, 1994.
King, Robert H.:
Tanrının Anlamı, Çev.: Temel Yeşilyurt, İstanbul,
İnsan Yayınları, 2001.
Koca, Ferhat:
“İbadet”, T. D. V. İslam Ansiklopedisi, C.: I-XLIV,
İstanbul, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, 1999, No:
19, s. 240-247.
Kocaman, Kasım:
“Din Eğitimi Açısından Kurân’ın Dünya Hayatına
Bakışı”, Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler
Enstitüsü Doktora Tezi, 2012.
Koç, Ahmet:
“Düşünen İnsan Yetiştirmede Din Eğitiminin Rolü”,
Din Eğitimi Araştırmaları Dergisi, S.: 6, 1999, s. 7380.
387
Koç, Ahmet:
“İhvân-ı Safâ”, Klasik İslam Eğitimcileri, Ed.:
Mustafa Köylü, Ahmet Koç, İstanbul, Rağbet
Yayınları, 2016.
Koç, Ahmet:
“Okul Çağı Çocuklarının Ailede Din Eğitimi”,
İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, S.:
17, 2008, s. 145-176.
Koç, Ahmet:
İhvan-ı Safa’nın Eğitim Felsefesi, İstanbul, Marmara
Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Yayınları, 1999.
Koç, Ahmet:
Kur’an’da İnsan ve Hz. Muhammed, İstanbul,
Rağbet Yayınları, 2005.
Koç, Ahmet:
Kurân’da İnsan ve Hz. Muhammed, Din Eğitimi
Açısından Bir Yaklaşım, İstanbul, Rağbet Yayınları,
2005.
Koç, Turan:
İslam Estetiği, İstanbul, İsam Yayınları, 2008.
Koç, Turan:
Ölümsüzlük Düşüncesi, İstanbul, İz Yayıncılık, 2005.
Koçak, Muhammet:
“İslam Düşüncesinde Varlık ve Yaşam Değeri
Açısından İnsan”, Atatürk Üniversitesi Sosyal
Bilimler Enstitüsü Doktora Tezi, 2015.
Koçak, Muhsin:
“Kunut”, T. D. V. İslam Ansiklopedisi, No: 26, s. 380.
Koçak, Zeynep Canan:
“Günümüz Yerleşik Peygamber Tasavvurunun Genç
Zihinlerde Karşılığı”, Süleyman Demirel Üniversitesi
İlahiyat Fakültesi Dergisi, S.: 42, 2019, s. 117-134.
Koçer, Hasan Ali:
Eğitiminin Bütünlüğü İçinde Din Eğitiminin Yeri,
Ankara, İlahiyat Vakfı Yayınları, 1981.
Koçkuzu, Ali Osman:
Hadis İlimleri ve Hadis Tarihi, İstanbul, Dergah
Yayınları, 1983.
Koçyiğit, Talat:
Hadis Istılahları, Ankara, Ankara Üniversitesi
İlahiyat Fakültesi Yayınları, 1967.
Konevi, Sadreddin:
Miftahu’l Gayb (Tasavvuf Metafiziği), Çev.: Ekrem
Demirli, İstanbul, Türkiye Yazma Eserler Kurumu
Başkanlığı Yayınları, 2014.
388
Konuk, Yurdagül:
Okul Öncesi Çocuklarda Dini Duygunun Gelişimi
ve Eğitimi, Ankara, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları,
1994.
Köknel, Özcan:
Ailede ve Toplumda Ruh Sağlığı, İstanbul, Hür
Yayınları, 1981.
Köknel, Özcan:
İnsanı Anlamak, İstanbul, Altın Kitapları, 1997.
Köknel, Özcan:
Kaygıdan Mutluluğa Kişilik, İstanbul, Altın Kitaplar
Yayınevi, 1985.
Köksal, M. Asım:
Dini ve Ahlaki Sohbetler, C. I-III, Ankara, TDV
Yayınları, 2008.
Köksal, M. Asım:
İslam Tarihi: Hz. Muhammed (a.s.) ve İslamiyet,
Mekke Devri, Medine Devri, C.: I-XI, İstanbul, Şamil
Yayınevi, 1981.
Köktaş, Emin:
Türkiye’de Dini Hayat, İstanbul, İşaret Yayınları,
1993.
Köse, Saffet:
“Hukuk Mu Ahlak Mı? -İslâm Nokta-i Nazarından
Din-Ahlak-Hukuk İlişkisi Bağlamında Bir İnceleme”,
İslam Hukuku Araştırmaları Dergisi, S.: 17, 2011, s.
15-49.
Köse, Saffet:
“İslam Hukukunda İnsan Onuruna Dayalı Bazı
Hükümler”. Hz. Peygamber ve İnsan Onuru, Ali
Bardakoğlu v. d., Ankara, DİB Yayınları, 2013.
Köse, Saffet:
“Kur’ân-ı Kerim’e Göre Ferde Mesuliyet Yükleyen ve
Bunu
Düşüren
Faktörler”,
Kur’an-ı
Kerim’de
Mesuliyet, Murat Sülün v. d., İstanbul, İSAV, 2006.
Köse, Saffet:
Genetiğiyle
Oynanmış
Kavramlar
ve
Aile
Medeniyetinin Sonu, Konya, Mehir Vakfı Yayınları,
2015.
Köse, Saffet:
İbadetten
Kulluk
Şuuruna,
İstanbul,
Erkam
Yayınları, 2016.
Kösoğlu, Nevzat:
Devlet, İstanbul, Ötüken Yayınları, 1997.
389
Köycü, Erdoğan:
“Ahlâki
Önerileri”,
Sorunlara
Hadislerden
Uluslararası
Bazı
Çözüm
ve
Sosyal
Kültürel
Araştırmalar Dergisi, S.: 4, 2018 s. 109-127.
“Ailede Din Eğitimi ”, Din Eğitimi, Ed.: Mustafa
Köylü, Mustafa:
Köylü, Nurullah Altaş, 6. Bsk., İstanbul, Ensar
Neşriyat, 2016.
“Kur’an ve Ruh Sağlığı”, Dini Danışmanlık ve Din
Köylü, Mustafa:
Hizmetleri, Ed.: Nurullah Altaş, Mustafa Köylü, 2.
Bsk., İstanbul, Ensar Neşriyat, 2015.
Köylü, Mustafa:
“Ruh Sağlığı ve Din: Batı Toplumu Açısından Bir
Değerlendirme”,
Ondokuz
Mayıs
Üniversitesi
İlahiyat Fakültesi Dergisi, C.: 23, S.: 23, 2007, s. 6592.
Psiko-Sosyal Açıdan Dini İletişim, Ankara, Ankara
Köylü, Mustafa:
Okulu Yayınları, 2006.
Sahabetü Resulillah Fil Kitab ve’s Sünne, Dimeşk,
Kubeysi, İyade:
y.y., 1986.
“Bakıma Muhtaç Kişilere Yönelik Sosyal Hizmetler ve
Kula, Naci:
Dini Değerler”, Dini Danışmanlık ve Din Hizmetleri,
Ed.: Nurullah Altaş, Mustafa Köylü, 2. Bsk., İstanbul,
Ensar Neşriyat, 2015.
Kurt, Abdurrahman:
Aile ve Din, Din Sosyolojisi, Ankara, Grafiker
Yayınları, 2012.
Kurt, Abdurrahman:
İslam’ın
İlk
Döneminde
İmanın
Toplumsal
Yansıması, İstanbul, Emin Yayınları, 2009.
İslam İnancına Göre Nifak ve Münafık, İstanbul,
Kurt, Hasan:
Nesil Yayınları, 2004.
Kurt, Yaşar:
“Kurân’da Fıtrat Kavramı”, Din Bilimleri Akademik
Araştırma Dergisi, C.: 5, S.: 2, 2005, s. 71-104.
Kurtkan
Bilgiseven,
Din Sosyolojisi, İstanbul, Filiz Kitabevi, 1985.
Amiran:
390
Kurtkan
Bilgiseven,
İslamiyet’in
Kültürel
Özellikleri
ve
İslami
Amiran:
Kavramlar, İstanbul, Filiz Kitabevi, 1989.
Kutlu, Sönmez:
“İmam Maturidi’ye Göre Diyanet-Siyeset Ayrımı ve
Çağdaş Tartışmalarla Mukayesesi”, İslamiyat, C.: 8,
S.: 2, 2005, s. 55-70.
Kutluay, İbrahim:
“Güzel Ahlaka Dönüştürülemeyen ve Âdetleşen
İbadetler Sorunu: Hadisler Bağlamında Bir İnceleme”,
Geçmişten Geleceğe Ahlak, Ed.: Asife Ünal, Bartın,
Eflal Matbaacılık, 2015.
Kutluer, İlhan:
İlim
ve
Hikmetin Aydınlığında, İstanbul, İz
Yayıncılık, 2001.
Kutub, Muhammed:
Biz Müslüman Mıyız?, 2. Baskı, İstanbul, Ağaç
Yayınları, 2005.
Kutub, Muhammed:
Çağdaş Fikir Akımları I Demokrasi, 3. Baskı,
İstanbul, İşaret Yayınları, 1993.
Kutub, Muhammed:
Çağdaş
Fikir
Rasyonalizm/
Akımları
III
Yurtseverlik/
Sekülerizm/
Milliyetçilik/
Hümanizm/ Ateizm, Çev. M. Beşir Eryarsoy, 3. Bsk.,
İstanbul, İşaret Yayınları, 1993.
Kutub, Muhammed:
Çağdaş Konumuz, Çev.: Salih Uçan, İstanbul, Dünya
Yayınları, 1987.
Kutub, Muhammed:
Düzeltilmesi Gereken Kavramlar, İstanbul, Risale
Yayınları, 2008.
Kutub, Muhammed:
İslam Terbiye Metodu ve Ahlak Sistemi, Çe.: Ali
Özek, İstanbul, Hisar Yayınları, 1977.
Kutub, Muhammed:
İslâm’da Ferd ve Cemiyet, Çev.: Mehmet Süslü,
İstanbul, Hikmet Yayınları, 1979.
Kutub, Muhammed:
İslam’ın Etrafındaki Şüpheler, Çev.: Ali Özek,
İstanbul, Tuğra Neşriyat, 1991.
Kutub, Muhammed:
Kur'ân'ı Nasıl Okuyalım, Çev.: Bekir Karlığa,
İstanbul, Bir Yayıncılık, 1983.
391
Kutup, Seyyid:
Din Bu, Çev.: Furkan Hocaoğlu, 5. Baskı, İstanbul,
Özgün Yayıncılık, 1999.
Kutup, Seyyid:
Fi Zilali'l-Kur'an, Çev.: Salih Uçan, Vahdettin İnce,
Mehmet Yolcu, Lütfullah Bender, C.: I-X, İstanbul,
Dünya Yayıncılık, t.y.
Kutup, Seyyid:
İslam Düşüncesi 2, Çev.: Hasan Fehmi Ulus, İstanbul,
Beka Yayınları, 2014.
Kutup, Seyyid:
Kurân’da Kıyamet Sahneleri, Çev.: Süleyman Ateş,
İstanbul, Beka Yayıncılık, 2016.
Kutup, Seyyid:
Yoldaki İşaretler, İstanbul, Dünya Yayınları, 1992.
Kuzgun, Yıldız:
“Ana-Baba
Tutumlarının
Bireyin
Kendini
Gerçekleştirme Düzeyine Etkisi”, Hacettepe Sosyal
ve Beşeri Bilimler Dergisi, C.: 5, S.: 1, 1973, s. 57-70.
Küçük, Ahmet:
“Kur’an’da Toplumsal Sınanma ve Sonuçları”, Selçuk
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Doktora
Tezi, 2006.
Küçük, Ahmet:
“Kurân’da
İkrah
Kavramı
ve
Dinde
Zorlama
Meselesi”, Marife Dergisi, C.: 9, S.: 2, 2009, s. 25-46.
Küçük, Raşit:
Kurân Sünnet İlişkisi ve Birlikteliği, Sünnetin
Dindeki Yeri, İstanbul, Ensar Neşriyat, 1997.
Küçükalp, Derda:
Politik Nihilizm: Nietzscheci Bir Tartışma, İstanbul,
Alfa Aktüel, 2005.
Küp, Büşra:
“Psikolojik Bir Olgu Olan Hazzın Ertelenmesi ve İslam
Dinindeki
Yeri”,
Erciyes
Üniversitesi
Sosyal
Bilimler Enstitüsü Yüksek Lisans Tezi, 2019.
Kütük, Selçuk:
Deizm, İstanbul, Bir Yayıncılık, 2019.
Lahbabi, M. Aziz:
İslam Şahsiyetçiliği, Çev.: Hüseyin Hatemi, İstanbul,
İşaret Yayınları, 2003.
Le Bon, Gustave:
Kitleler Psikolojisi, Çev.: Selahattin Demirkan, 4.
Baskı, İstanbul, Yağmur Yayınları, 1979.
Leaman, Oliver:
Orta Çağ İslam Felsefesine Giriş, Çev.: Turan Koç,
Kayseri, Rey Yayınları, 1992.
392
Lessing, Gotthold Ephraim:
İnsan Soyunun Eğitimi, Çev.: Ahmet Aydoğan,
İstanbul, Say Yayınları, 2011.
Kurân ve Hadise Göre Şirk ve Müşrik Toplum,
Macit, Nadim:
Konya, Damla Matbaacılık ve Ticaret, 1992.
“Psiko-Sosyal
Macit, Yusuf:
Açıdan
Karun
Kıssası(Ekonomik
Olguların tutum ve Davranışlara Etkisi)”, Dinbilimleri
Akademik Araştırma Dergisi, C.: 13, S.: 3, 2013, s.
33-68.
Maclver, R. M., H. Page
Cemiyet, Çev.: Amiran Kurtkan, İstanbul, M.E.B.
Charles:
Yayınları, 1971.
Mardin, Şerif:
Din ve İdeoloji, İstanbul, İletişim Yayınları, 1992.
Marinier, Pierre:
Dua Üzerine Düşünceler (Psikofizyolojik Sebepleri
ve Sonuçları), Çev.: Sadık Kılıç, İzmir, Nil Yayınları,
1990.
Sosyoloji Sözlüğü, Çev.: Osman Akınhay, Derya
Marshall, Gordon:
Kömürcü, Ankara, Bilim ve Sanat Yayınları, 2009.
İnsan Olmanın Psikolojisi, Çev.: Orhan Gündüz,
Maslow, Abraham:
İstanbul, Kuraldışı Yayınları, 2001.
Maturidi,
Ebu
Mansur
Akaid Risalesi, Çev.: Yusuf Ziya Yörükhan, Ankara,
Muhammed b. Mahmud:
A.Ü.İ.F. Yayınları, 1953.
Maturidi,
Kitabu’t-Tevhid Tercümesi, Çev.: Bekir Topaloğlu,
Ebu
Mansur
Muhammed b. Mahmud:
Ankara, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, 2002.
Maturidi,
Kitabü-t Tevhid, Tahk.: Fethullah Huleyf, İstanbul,
Ebu
Mansur
Muhammed b. Mahmud:
Ofset Baskı, 1979.
Maturidi,
Te’vilatü’l-Kurân, Thk.: Ali Haydar Ulusoy, Bekir
Ebu
Mansur
Muhammed b. Mahmud:
Topaloğlu, C.: I-XVIII, İstanbul, Mizan Yayınevi,
2008.
May, Rollo:
Kendini Arayan İnsan, Çev.: Kerem Işık, İstanbul,
Okyanus Yayınları, 2017.
MEB:
Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi 4-8 Öğretim
Programı, 2018.
393
MEB:
Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi 9-12 Öğretim
Programı, 2018.
Mecduddin Muhammed b.
Besairu Zevi’t-Temyiz fi Letaifi’l Kitabi’l Aziz,
Yakub, el-Firuzabadi:
Thk.: Muhammed Ali Neccar, C.: I-V, Kahire, 1387.
Mehmedoğlu, Ali Ulvi:
“Din, Dindarlık ve Değerler”, İstanbul Sabahattin
Zaim Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, , C.: 1, S.:
2, Bahar-2013, s. 173-189.
Mehmedoğlu, Ali Ulvi:
Kişilik ve Din, İstanbul, Dem Yayınları, 2004.
Mehmedoğlu, Yurdagül:
Erişkin Bireyin Kendilik Bilinci, İstanbul, DEM
Yayınları, 2005.
Mengüşoğlu, Takiyettin:
Felsefi Antropoloji, İstanbul, İstanbul Üniversitesi
Edebiyat Fakültesi Yayınları, 1971.
Mengüşoğlu, Takiyyettin:
İnsan Felsefesi, İstanbul, Remzi Yayınevi, 1988.
Mensching, Gustave:
Dini Sosyoloji, Çev.: Mehmet Aydın, Konya, Din
Bilimleri Yayınları, 1994.
Meriç, Cemil:
Kültürden İrfana, İstanbul, İnsan Yayınları, 1986.
Meriç, Ümit:
İslam’da Aile Hz. Peygamber ve Aile Hayatı,
İstanbul, Ensar Neşriyat, 2006.
Merter, Mustafa:
Dokuz Yüz Katlı İnsan: Tasavvuf ve Benötesi
Psikolojisi, İstanbul, Kaknüs Yayınları, 2006.
Merter, Mustafa:
Nefs Psikolojisi ve Rüyaların Dili, Psikolojinin
Üçüncü Boyutu, İstanbul, Kaknüs Yayınları, 2014.
Mevdudi, Seyyid Ebu’l Ala:
Gelin Müslüman Olalım, İstanbul, Pınar Yayınları,
2006.
Mevdudi, Seyyid Ebu’l Ala:
Hilafet ve Saltanat, Çev.: Ali Genceli, İstanbul, Hilal
Yayınları, 1972.
Mevdudi, Seyyid Ebu’l Ala:
İslam’a İlk Adım, Çev.: Serdar Güzey, İstanbul,
İnkılab Yayınları, 2008.
Mevdudi, Seyyid Ebu’l Ala:
İslam’da Hükümet, Çev.: Ali Genceli, Ankara, Hilal
Yayınları, 1976.
394
Mevdudi, Seyyid Ebu’l Ala:
İslami Kavramlar, Çev.: Süleyman Akyüz, 12. Baskı,
İstanbul, Pınar Yayınları, 2016.
Mevdudi, Seyyid Ebu’l Ala:
Kurân’a Göre Dört Terim, Çev.: Osman Cilacıİsmail Kaya, İstanbul, Beyan Yayınları, 1983.
Mevdudi, Seyyid Ebu’l Ala:
Modern Çağda İslami Meseleler, Çev.: Yusuf Işıcık,
Konya, Hayra Hizmet Vakfı Yayınları, 1980.
Mevdudi, Seyyid Ebu’l Ala:
Sünnetin Anayasal Niteliği, Çev.: Nedim Asrar,
İstanbul, Bengisu Yayınları, 1997.
Mevdudi, Seyyid Ebu’l Ala:
Tarih
Boyunca
Tevhid
Mücadelesi
ve
Hz.
Peygamberin Hayatı, Çev.: Ahmed Asrar, İstanbul,
Pınar Yayınları, 1985.
Morgan, Clifford T.:
Psikolojiye Giriş, Çev.: Hüsnü Arıcı v. d., Ankara, H.
P. B. Yayınları, 1995.
Morrisson, A. Cressy:
İnsan, Kâinat ve Ötesi Müsbet İlim Yönünden,
İstanbul, Hareket Yayınları, 1972.
Mutahhari, Murtaza:
Adl-i İlahi, Çev.: Hüseyin Hatemi, İstanbul, İşaret
Yayınları, 1988.
Mutahhari, Murtaza:
Ahlak Felsefesi, Çev.: Hasan Almaz, İstanbul, Ağaç
Kitabevi Yayınları, 2010.
Mutahhari, Murtaza:
Fıtrat, Çev.: Cafer Kırım, İstanbul, Akademi
Yayınları, 1992.
Mutahhari, Murtaza:
Kur’an’da İnsan-İman ve
Ahiret, Çev.:
M.
Selahaddin Silahtar, Ankara, Endişe Yayınları, 1990.
Mutahhari, Murtaza:
Kurân’da İnsanlık Öğretisi, Çev.: Ahmet İyinam,
İstanbul, Ağaç Kitabevi Yayınları, 2009.
Mutçalı, Serdar:
Arapça-Türkçe Sözlük, İstanbul, Dağarcık Yayınları,
1995.
Mücahid, Huriye Tevfik:
Farabi’den Abduh’a Siyasi Düşünce, Çev.: Vecdi
Akyüz, İstanbul, İz Yayınları, 1995.
Namlı, Abdullah:
“Kader
İnancının
Dini
Temelleri”,
Necmettin
Erbakan Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü
Doktora Tezi, 2017.
395
Nasr, S. Hüseyin:
İnsan ve Tabiat, Çev.: Nabi Avcı, İstanbul, Yeryüzü
Yayınları, 1982.
Necati, Muhammed Osman:
Hadis ve Psikoloji, Çev.: Mustafa Işık, Ankara, Fecr
Yayınları, 2016.
Necati, Muhammed Osman:
Kur’ân ve Psikoloji, Çev.: Hayati Aydın, Ankara,
Fecr Yayınları, 2017.
Nevin, Abdulhalık Mustafa:
İslam Siyasi Düşüncesinde Muhalefet, Çev.: Vecdi
Akyüz, İstanbul, İz Yayınları, 1990.
Nietzsche, Friedrich:
Böyle Buyurdu Zerdüşt, Çev.: Turan Oflazoğlu,
İstanbul, Milli Eğitim Bakanlığı Yayınları, 1989.
Niyazi, Mehmet:
İslam Devlet Felsefesi, İstanbul, Ötüken Yayınları,
1999.
Nortbourne, Lord:
Modern Dünyada Din, Çev.: Şehabettin Yalçın,
İstanbul, İnsan Yayınları, 1995.
Nuttal, Jon:
Ahlak Üzerine Tartışmalar: Etiğe Giriş, Çev.:
Abdullah Yılmaz, İstanbul, Ayrıntı Yayınları, 1997.
Ocak, Metin:
Kurân’da İhsan ve Muhsin Kavramları, İstanbul,
İnkılap Yayınları, 1999.
Okcu, Abdulmecit:
Kur’ân’a Göre Evrenin İnsana Musahhar Kılınışı,
Erzurum, Salkımsöğüt Yayınları, 2009.
Okiç, M. Tayyib:
İslamiyet’te Kadın Öğretimi, Ankara, Diyanet İşleri
Başkanlığı Yayınları, 1978.
Oktay, Ayla:
Yaşamın Sihirli Yılları: Okul Öncesi Dönem,
İstanbul, Epsilon Yayıncılık, 2004.
Okumuş, Ejder:
Din ve Toplumsal Çatışma, İstanbul, İnsan Yayınları,
2017.
Okumuş, Ejder:
Kurân’da
Toplumsal
Çöküş,
İstanbul,
İnsan
Yayınları, 1995.
Okumuş, Ejder:
Meşruiyet Ekseninde Din ve Devlet, İstanbul, Pınar
Yayınları, 2003.
396
Okumuşlar, Muhiddin:
Fıtrattan Dine (Din Fıtrat Eğitim İlişkisi), Konya,
Yediveren Kitap, 2002.
Onat, Hasan:
“İslam’da Yeniden Yapılanma Üzerine”, Ankara
Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, Özel Sayı,
Cumhuriyetin 75. Yıldönümüne Armağan, 1999, s.
197-207.
Onat, Hasan:
Türkiye’de Din Anlayışında Değişim Süreci,
Ankara, Ankara Okulu Yayınları, 2003.
Onur, Bekir:
Gelişim Psikolojisi: Yetişkinlik, Yaşlılık, Ölüm, 5.
Bsk., Ankara, İmge Yayınları, 2000.
Orhan, Zehra Yıldız:
“Hadislere Göre Dinde İtidal”, Sosyal Bilimler
Dergisi, Yıl: 6, S.: 37, 2019, s. 507-515.
Öcal, Mustafa:
Din Eğitimi ve Öğretiminde Metodlar, Ankara,
Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, 2007.
Öge, Sinan:
Allah’tan Aleme İlahi Fiiller, Ankara, Araştırma
Yayınları, 2009.
Ökten, Gülşen:
“Kur’an’a Göre Bilginin Kaynakları”, Necmettin
Erbakan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, S.:
39, 2015, s. 205-228.
Önder, N. Kemal:
Öğretimde Program İlke ve Yöntemler, İstanbul, Arı
Basımevi, 1980.
Öner, Necati:
İnsan Hürriyeti, Ankara, Selçuk Yayınları, 1982.
Önkal, Ahmet:
Resulullah’ın İslam’a Davet Metodu, İstanbul, Kitap
Dünyası Yayınları, 2000.
Öz, Ahmet:
Kur’an’ın Önerdiği Vasat Ümmet, İstanbul, Çıra
Yayınları, 2011.
Öz, Ayhan:
Din Eğitimi ve Birey Oluşun İmkanı, 2. Bsk.,
Ankara, Eski Yeni Yayınları, 2020.
Özakpınar, Yılmaz:
İnsan İnanan Bir Varlık, İstanbul, Ötüken Neşriyat,
1999.
397
Özalp, Ahmet:
“Davud el- Kayseri’de İnsan Kavrayışı”, Marmara
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yüksek
Lisans Tezi, 2014.
Özarslan, Selim:
“Kelam Açısından İtaat Kavramı ve Çerçevesi”,
Diyanet İlmi Dergi, C.: 54, S.: 1, 2018, s. 93-112.
Özbay, M. Haluk, Şenol,
Her Halde İnsan, Ankara, Kesit Yayınları, 2004.
Göka:
Özbaydar, Belma:
Din ve Tanrı İnancının Gelişmesi Üzerine Bir
Araştırma, İstanbul, Çıdan Yayınları, 1970.
Özbek, Abdullah:
Bir Eğitimci Olarak Hz. Muhammed, İstanbul, Esra
Yayınları, 1994.
Özbek, Durmuş:
Saduddin
Teftazanî
(Peygamberlere
ve
İsnat
Nübüvvet
Edilen
Görüşü
Günahlar
ve
Cevapları), Konya, Sebat Ofset, 2006.
Özcan, Hanifi:
Epistemolojik Açıdan İman, İstanbul, Marmara
Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Yayınları, 1992.
Özcan, Hanifi:
Mâturîdî’de
Bilgi
Problemi,
İstanbul,
İFAV
Yayınları, 1993.
Özçelik, A. Selçuk:
İslam
Hukukuna
Göre
Devlet
ve
Fert
Münasebetleri, İstanbul, Fakülteler Matbaası, 1955.
Özdemir, İbrahim, Münir,
Çevre Sorunları ve İslam, Ankara, DİB Yayınları,
Yükselmiş:
1995.
Özdemir, Saadettin:
Korunmaya Muhtaç Gençlerin Din Öğretimi
İhtiyaçları, Isparta, Tuğra Ofset, 2002.
Özdemir, Şuayip:
“Çocuğun Din Eğitiminde Ailenin Rolü”, Din Eğitimi
Araştırmaları Dergisi, C.: 9, 2002, s. 113-131.
Özdenören, Rasim:
Hadislerin Işığında Hz. Muhammed, İstanbul, İz
Yayıncılık, 2018.
Özdenören, Rasim:
Kafa Karıştıran Kelimeler, İstanbul, İz Yayıncılık,
2019.
Özdenören, Rasim:
Yeniden İnanmak, İstanbul, İz Yayıncılık, 2015.
398
Yumurtayı Hangi Ucundan Kırmalı, İstanbul, İz
Özdenören, Rasim:
Yayıncılık, 2019.
Özdeş, Talip:
“Ahlak-Vahiy İlişkisi ve Kur’an’da İman-Ahlak-Amel
Bütünlüğü”,
Cumhuriyet
Üniversitesi
İlahiyat
Fakültesi Dergisi, C.: 10, S.: 2, 2006, s. 5-21.
Özdoğan, Öznur:
“İnsanı Anlamaya Yönelik Bir Yaklaşım: Pastoral
Psikoloji”, Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi
Dergisi, S.: 47 (2), 2006, s. 127-141.
Özek,
Ali,
Hayreddin,
Karaman, Mustafa, Çağrıcı,
Ali,
Turgut,
Gümüş,
Kurân-ı Kerim ve Açıklamalı Meali, C.: V, Ankara,
TDV Yayınları, 1993.
Sadrettin,
İbrahim
Kafi,
Dönmez:
Özemre, Ahmed Yüksel:
Vahye Göre Akıl, İstanbul, Şule Yayınları, 2006.
Özgel, İshak:
“Sosyolojik Tefsir Bağlamında “Yalnızlık Sorunu”
Karşısında Kurân”, EKEV Akademi Dergisi-Sosyal
Bilimler, C.: 18, S.: 59, 2014, s. 331-353.
Özgü, Halis:
Şahsiyet, İstanbul, Özgü Yayınları, 1969.
Özgüven, İbrahim Ethem:
Ailede İletişim ve Yaşam, Ankara, Pegem Yayınları,
2001.
Özkan,
Recep,
Bayram,
Turks, C.: 8, No: 3, 2016, s. 139-149.
Polat:
Özkan,
“İtaat Kültürü ve Din”, Journal Of World Of
Recep,
Bayram,
“Toplumsal Bir Değer Olarak Otorite”, Journal Of
Polat:
World Of Turks, C.: 9, No: 3, 2017, s. 109-125.
Özkul, Osman:
Kültür ve Küreselleşme Kültür Sosyolojisine Giriş,
İstanbul, Açılım Kitap, 2008.
Özlem, Doğan:
Etik Ahlak Felsefesi, İstanbul, İnkılap Yayınları,
2004.
Özler, Mevlüt:
İslâm
Düşücesinde
Tevhid,
İstanbul,
Rağbet
Yayınları, 2005.
Özön, Mustafa Nihat:
Osmanlıca-Türkçe Sözlük, 6. Basım, İstanbul,
İnkılap-Aka Kitabevleri, 1979.
399
Özsoy,
Ömer,
İlhami,
Konularına Göre Kur’an (Sistematik Kur’an
Güler:
Fihristi), Ankara, Fecr Yayınevi, 2005.
Özsoy, Ömer:
Sünnetullah-Bir
Kur'ân
İfadesinin
Kavramlaşması-, Ankara, Fecir Yayınları, 1994.
Özturan, Hümeyra:
“İdeal Bir Müeyyide Teorisi Nasıl Olabilir?”, Ahlak ve
Müeyyide, Ed.: Ömer Türker, Ankara, Nobel
Akademik Yayıncılık, 2017.
Özturan, Hümeyra:
Ahlak Felsefesinin Temel Problemleri, Ankara,
Nobel Akademik Yayıncılık, 2015.
Öztürk, Mustafa:
Cahiliyeden İslamiyet’e Kadın, Ankara, Ankara
Okulu Yayınları, 2012.
Öztürk, Yener:
İmkanı ve Lüzumu Açısından Ahiret İnancı,
İstanbul, Işık Yayınları, 2002.
Öztürk, Yener:
Yeni Bir Yorumla İslâm İnanç Esasları, İstanbul,
Işık Yayınları, 2003.
Özütoprak, Ahmet Y.:
Dini Doğru Anlamak, İstanbul, Pınar Yayınları, 1997.
Özyurt, Cevat:
“Modernleşme
Ve
Küreselleşme
Bağlamında
Varoluşun Topluluksal Dinamikleri”, Muhafazakar
Düşünce Dergisi, C.: 1, S.: 2, 2004, s. 11-32.
Paçacı, İbrahim:
Dini Kavramlar Sözlüğü, Ankara, D.İ.B. Yayınları,
2007.
Paçacı, Mehmet:
Kur’an ve Ben Ne Kadar Tarihseliz, Ankara, Ankara
Okulu Yayınları, 2000.
Paçacı, Mehmet:
Kur’ân’da ve Kitab-ı Mukaddes’te Âhiret İnancı,
İstanbul, Nûn Yayıncılık, 1994.
Paden, E. William:
Pak, Süleyman:
“Kurânın Duyguları Eğitmesi Bağlamında Öfkenin
Kontrolü Meselesi ” Cumhuriyet Üniversitesi
İlahiyat Fakültesi Dergisi, S.: 16/1, 2012, s. 69-103.
Pak, Zekeriya:
Kur’an’da Kulluk, İstanbul, Kayıhan Yayınları,
1999.
400
Pamak, Mehmet:
İslami Şahsiyet ve Toplumsal Değişim, İstanbul,
Buruç Yayınları, 1995.
Parekh, Bhikhu:
Çokkültürlülüğü Yeniden Düşünmek, Çev.: Bilge
Tanrıseven, Ankara, Phonix Yayınları, 2002.
Parladır, Selahattin:
“Toplum Yapısında Bütünlük Sağlanması Bakımından
Kültürel ve Dini Değerlerin Önemi”, Din Öğretimi
Dergisi, S.: 12-13, 1987, s. 24-36.
Paşa, Said Halim:
“İslamlaşmak”, Türkiye’de İslamcılık Düşüncesi 1,
Haz.: İsmail Kara, İstanbul, Risale Yayınları, 1986.
Payot, Jules:
İrade
Eğitimi
II
İrade
Gücü
ve
Çalışma,
İngilizce’den Çev.: Derya Öztürk, İstanbul, Flipper
Yayıncılık, 2020.
Payot, Jules:
İrade Terbiyesi III Mutluluğun Fethi, İngilizce’den
Çev.: Derya Öztürk, İstanbul, Flipper Yayınları, 2020.
Payot, Jules:
İrade Terbiyesi, İngilizce’den Çev.: Derya Öztürk, 2.
Bsk., İstanbul, Flipper Yayınları, 2021.
Pazarbaş, Murat:
“Liderlik Ve Otorite: Lise Öğrencilerinin Liderlik ve
Otorite Algısı Üzerine Bir Araştırma”, Selçuk
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Doktora
Tezi, 2012.
Pazarbaşı, Erdoğan:
“Kur’ân’daki Tarihî Anlatımlarda Maddî Varlık ve
Etkinlik İlişkisi”, EKEV Akademi Dergisi, S.: 13,
2002, s. 105-123.
Pazarbaşı, Erdoğan:
Kur’ân ve Medeniyet: Doğuşu-Gelişimi- Çöküşü,
İstanbul, Pınar Yayınları, 1996.
Pazarlı, Osman:
Din Psikolojisi, 3. Baskı, İstanbul, Remzi Kitabevi,
1982.
Pazarlı, Osman:
İslam’da Ahlak, İstanbul, Remzi Yayınları, 1993.
Pekcan, Ali:
İslâm Hukukunda Gaye Problemi, İstanbul, Rağbet
Yayınları, 2003.
Peker, Hüseyin:
“Dini İnanç ve Stres İlişkisi”, Milli Eğitim Bakanlığı
Din Öğretimi Dergisi, S.: 38, 1993, s. 53-57.
401
Peker, Hüseyin:
Din Psikolojisi, Samsun, Aksiseda Matbaası, 2000.
Peker, Hüseyin:
Din ve Ahlak Eğitiminin Psikolojik ve Metodik
Esasları, Samsun, Eser Matbaası, 1991.
Peterson, Michael, William,
Çev.: Rahim Acar, Akıl ve İnanç/Din Felsefesine
Hasker,
Bruce,
Giriş, İstanbul, Küre Yayınları, 2006.
Reichenbach,
David,
Basinger:
Pişgin, Yasin:
“Kur’an’a Göre Akıl ve Akılcılığın Kur’an Tefsirine
Etkisi”,
Ankara
Üniversitesi
Sosyal
Bilimler
Enstisüsü Doktora Tezi, 2008.
Polat, Hüseyin:
“Kurân-ı Kerim’de İhsan Kavramına Filolojik Bir
Yaklaşım”, İnönü Üniversitesi İlahiyat Fakültesi
Dergisi, C.: 3, S.: 2, 2012, s. 113-133.
Polat, Selahattin:
Hadis Araştırmaları, İstanbul, İnsan Yayınları, 2003.
Polater, Kadir:
“Kur’an Açısından Kibir Sorunu ve Sonuçları”,
Cumhuriyet Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi,
C.: 17, S.: 1, 2013, s. 63-88.
Ahlak, İstanbul, Matbaa-i Amire, 1342.
Rahmi, Mustafa:
Razi,
Ebu
Muhammed
Abdillah
b.
Mefatihu’l-Gayb Tefsiru’l-Kebir, Beyrut, y.y., 1934.
Ömer
Fahreddin:
Razi, Ebû Bekir:
Felsefe Risâleleri, Çev.: Mahmut Kaya, İstanbul,
Türkiye Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı Yayınları,
2016.
Razi, Fahreddin:
Hz. Peygamberin Masumiyeti, Çev.: Hasan Fehmi
Ulus, İstanbul, Bilim Yayınları, 1986, s. 150-184
Razi, Fahreddin:
Muhassal, Çev.: Hüsetin Atay, Ankara, Kültür
Bakanlığı Yayınları, 2002.
Reboul, Olivier:
Eğitim Felsefesi, Çev.: Işın Gürbüz, İstanbul, İletişim
Yayınları, 1991.
Reçber, Mehmet Sait:
‘Realizm, Din ve Dünyevileşme’, İslâmiyât, C.: 4, S.:
3, 2001, s. 19-33.
402
Ritzen, Pierre Debray:
Freud Skolastiği, Çev.: A. Fikret Gökdemir, A. Çetin
Ertürk, Ankara, TDV Yayınları, 1991.
Rosenthal, Franz:
Bilginin Zaferi, İslam Düşüncesinde Bilgi Kavramı,
Çev.: Lami Güngören, İstanbul, Ufuk Kitapları, 2004.
Rousseau, Herve:
Dinler (Tarihi ve Sosyal İncelemeler), Çev.: Osman
Pazarlı, İstanbul, Remzi Kitabevi, 1970.
Rousseau, Jean Jacques:
Emil Yahut Terbiyeye Dair, Çev.: Hilmi Ziya Ülken,
Ali Rıza Ülgener, Selahattin Güzey, İstanbul, Türkiye
Yayınevi, 1966.
Rousseau, Jean Jacques:
Emile, Çev.: Yaşar Avunç, İstanbul, Türkiye İş
Bankası Kültür Yayınları, 2011.
Russel, Bertrand:
Din İle Bilim. Çev.: Akşit Göktürk, İstanbul, Say
Yayınları, 1994.
Russel, Bertrand:
Eğitim Üzerine, Çev.: Nail Bezel, İstanbul, Say
Yayınları, 1996.
Russel, Bertrand:
Mutluluk Yolu, Çev.: Nurettin Özyürek, İstanbul,
Varlık Yayınları, 1988.
Russel, Jeffrey Burton:
Mephistopheles Modern Dünyada Şeytan, Çev.:
Nuri Plümer, İstanbul, Kabalcı Yayınları, 2001.
Sabık, Seyyid:
el-Akaidül-İslamiyye, Çev.: Hanifi Akın, İstanbul,
Karınca & Polen Yayınları, 2010.
Sadan, Hamza:
“Mekki ve Medeni Ayetlerin Semantik Çerçevesi: İtaat
ve İttiba Kavramları Örneği”, Kayseri, Erciyes
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Doktora
Tezi, 2017.
Saiyidain, Khwaja Ghulam:
İkbal’in Eğitim Felsefesi, Çev.: Necmettin Tozlu,
Ankara, Ankara Okulu Yayınları, 2003.
Saka, Şevki:
Yabancılaşma Karşısında Kur’an, Ankara, Fecir
Yayınları, 1997.
Sakallı, Nuray:
Sosyal Etkiler, Kim Kimi Nasıl Etkiler?, 5. Bsk.,
Ankara, İmge Kitabevi, 2016.
403
Salahi, Muhammed:,
Kamus-i Osmani, C.: I-IV, İstanbul, Mahmud Bey
Matbaası, 1313.
Salih, Subhi:
Hadis İlimleri ve Hadis Istılahları, Çev.: Yaşar
Kandemir, Ankara, DİB Yayınları, 1971.
Salih, Subhi:
Ölümden Sonra Diriliş, Çev.: Şerafeddin Gölcük,
İstanbul, Kayıhan Yayınevi, 1987.
Salmazzem, Mehmet:
“Kur’an’a Göre “Sınırsız İtaat” Problemi”, Akademik
Sosyal Araştırmalar Dergisi, C.: 5, S.: 59, 2017, s.
177-190.
Saltuklu, Zübeyir:
Vicdan, Erzurum, Fenomen Yayıncılık, 2017.
Salzman, C. Gotthilf:
Nerede Hata Yaptık?, Çev.: Zeki Karakaya, İstanbul,
Etüt Yayınları, 2004.
Sami, Şemseddin:
Kamus-i Türki, İstanbul, Enderun Kitabevi, 1989.
Sancaklı, Saffet:
“Hadislerde Yaşlılık Olgusunun Değerlendirilmesi”,
Manevi Sosyal Hizmetler, Ed.: Ali Seyyar, İstanbul,
Rağbet Yayınları, 2008.
Sancaklı, Saffet:
“Hz. Peygamber’in İbadetlerde Öngördüğü İtidal ve
Kolaylık Anlayışı”, Uludağ Üniversitesi İlahiyat
Fakültesi Dergisi, C.: 9, S.: 1, 2000.
Sandıkçı, Kemal:
İslam Medeniyetinin Kurucu Nesli-Sahabe II,
İstanbul, İSAV Yayınları, 2015.
Sarıbay, Ali Yaşar:
Türkiye’de Modernleşme Din ve Parti Politikası,
MSP Örnek Olayı, İstanbul, Alan Yayınları, 1985.
Sarıçam, İbrahim:
Hz. Muhammed ve Evrensel Mesajı, Ankara,
Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları, 2003.
Sarıkaya, Berat:
Genler Müdahale-İlahi Kader İlişkisi, İstanbul,
Pınar Yayınları, 2014.
Sarıkçıoğlu, Ekrem:
“Kurân’a Göre Müşrikler ve Putperestler”, İslami
Araştırmalar Dergisi, C.: 27, S.:1, 1986, s. 26-32.
Sarıkçıoğlu, Ekrem:
Başlangıçtan Günümüze Dinler Tarihi, İstanbul,
Otağ Yayınları, 1983.
404
Varoluşçuluk (Existentialism), Çev.: Asım Bezirci,
Sartre, Jean Paul:
İstanbul, Say Yayınları, 1996.
Sayar, Kemal:
Olmak Cesareti, İstanbul, İz Yayıncılık, 1997.
Sayar, Kemal:
Ruh Hali, İstanbul, Timaş Yayınları, 2014.
Sayar, Kemal:
Sufi Psikolojisi, İstanbul, İnsan Yayınları, 2004.
Sayın, Önal:
Aile Sosyolojisi Ailenin Toplumdaki Yeri, İzmir,
Ege Üniversitesi Yayınevi, 1990.
Bir Eğitim Ülküsü Olarak Ruh Yüceliği, Çev.:
Schiller, Friedrich:
Ahmet Aydoğan, İstanbul, Say Yayınları, 2010.
Sedat, Muhammed Ali:
İslam Ahlakı, Çev.: Cemil Sönmez, Van, Bilge Adam
Yayınları, 2005.
Çocuğun Eğitiminde Dini Motifler, Ankara, Türkiye
Selçuk, Mualla:
Diyanet Vakfı Yayınları, 1991.
Selçuk, Ziya:
Eğitim Psikolojisi, Ankara, Nobel Yayınevi, 2007.
Selvi, Dilaver:
“Kur‘an ve Sünnette Dünya Lanetlenmiş Midir?”, İhya
Uluslararası İslam Araştırmaları Dergisi, C.:1, S.: 2,
2015, s. 83-108.
Gelişim, Öğrenme ve Öğretim, Ankara, Gazi
Senemoğlu, Nuray:
Kitapevi, 2002.
Otorite, Çev.: Kamil Durand, İstanbul, Ayrıntı
Sennett, Richard:
Yayınları, 2011.
Serahsi,
Ebu
Bekir
Usulu’s-Serahsi, İstanbul, y.y., 1990.
Muhammed b. Ahmed b.
Ebu Sehl:
Serinsu, Ahmet Nedim:
Kur’an ve İnsanın Anlam Arayışı, Din Öğretimine
Yeni Yaklaşımlar, Ankara, MEB Yayınları, 2000.
Sert, Hüseyin Emin:
Kur’ân’da İnsan Tipleri Ve Davranışları, İstanbul,
Bilge Yayıncılık, 2004.
Seven, Mehmet Ali, Ali
Osman Engin:
405
Sevinç, Kenan:
İnançsızlık Psikolojisi, İstanbul, Çamlıca Yayınları,
2017.
Seyyar, Ali:
“Manevi Sosyal Hizmetlerin İslami Çerçevesi”, Dini
Danışmanlık ve Din Hizmetleri, Ed.: Nurullah Altaş,
Mustafa Köylü, 2. Bsk., İstanbul, Ensar Neşriyat, 2015.
Seyyar, Ali:
İnsan ve Toplum Bilimleri Sözlüğü, İstanbul,
Değişim Yayınları, 2007.
Seyyidi, Ali:
Ahlak-ı Dinî ve Vezaif-i İslamiyye, Dersaadet,
Kanaat Matbaası, 1329.
Sezen, Yümni:
İslam’ın Sosyolojik Yorumu, İstanbul, İz Yayınları,
2004.
Sezen, Yümni:
Kurân Işığında İnsan, Akıl ve Toplum, İstanbul, İz
Yayıncılık, 2014.
Sezen, Yümni:
Kültür ve Din Türk-İslam Örneği, İstanbul, İz
yayıncılık, 2015.
Sezen, Yümni:
Sosyoloji Açısından Din, İstanbul, M. Ü. İ. F. A. V.
Yayınları, 2013.
Sezen, Yümni:
Sosyolojide ve Din Sosyolojisinde Temel Bilgiler ve
Tartışmalar, İstanbul, İFAV Yayınları, 1990.
Sezer, Baykan:
Toplum Farklılaşmaları ve Din Olayı, İstanbul,
İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yayınları,
1981.
Sıbai, Mustafa:
Aile Ahlakımız, Çev.: Abdusselam Porsnak, İstanbul,
Beka Yayınları, 2008.
Sırma, İhsan Süreyya:
Müslümanların Tarihi, C.: I-V, İstanbul, Beyan
Yayınları, 2014.
Sinanoğlu, Mustafa:
“İman”, T. D. V. İslam Ansiklopedisi, No: 22, s. 212214.
Sinanoğlu, Mustafa:
“İslam”, T. D. V. İslam Ansiklopedisi, No: 23, s. 1-2.
Sinanoğlu, Mustafa:
“Şirk”, T. D. V. İslam Ansiklopedisi, No: 39, s. 193198.
406
Sinanoğlu, Mustafa:
“Teklif”, T. D. V. İslam Ansiklopedisi, No: 40, s. 385387.
Smart, Ninian:
“Din ve İnsan Tecrübesi”, Çev.: Ali İhsan Yitik,
Dokuz Eylül Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi,
C.: 7, İzmir, 1992, s. 423-444.
Smith, Jersild:
Çocuk Psikolojisi, Çev.: İbrahim N. Özgür, Ankara,
Ankara Üniversitesi Eğitim Fakültesi Yayınları, 1979.
Songar, Ayhan:
İnsan ve Din, İstanbul, Kubbealtı Neşriyat, 1986.
Sorokin, P. Aleksandroviç:
Çağdaş Sosyoloji Kuramları, Çev.: M. Münir Reşit
Öymen, Ankara, Kültür Bakanlığı Yayınları, 1994.
Soyalan, Mehmet Yaşar:
Kur’ân ve İnsan, Ankara, Ankara Okulu Yayınları,
1999.
Soykan, Ömer Naci:
“Varoluş Yolunun Ana Kavşağında: Korku ve Kaygı
Kierkegaard ve Heidegger’de Bir Araştırma”, Doğu
Batı Düşüncesi Dergisi, S.: 6 (Kaygı Özel Sayısı), Yıl:
2, 1999, s. 35-53.
Soysaldı, Mehmet:
Kur’an’da Dua, İstanbul, Şule Yayınları, 1999.
Sönmez, Abidin:
Şura ve Resulullah’ın Müşaveresi, İstanbul, İnkılap
Yayınları, 2015.
Sönmez, Mustafa:
“İmanın
Ahlaki
Yaptırım
Gücü”,
Sakarya
Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, C.: 13, S.: 23,
2011, s. 117-141.
Subaşı, Necdet:
Sınırları Yoklamak, İstanbul, Ötüken Yayınları,
2007.
Sunar, Cavit:
“Din
Nedir?”,
Ankara
Üniversitesi
İlahiyat
Fakültesi Dergisi, C.: 10, S.: 1, 1962, s. 65-69.
Sülün, Murat:
“Kur’ân’da
Mes’ûliyetin
Kavramsal
Çerçevesi”,
Kur’ân-ı Kerim’de Mes’ûliyet, Murat Sülün v. d.,
İstanbul, İSAV, 2006.
Sülün, Murat:
Kur’ân Ne Diyor? Biz Ne Anlıyoruz?, İstanbul,
Ensar Neşriyat, 2015.
407
Kurân-ı Kerim Açısından İman-Amel İlişkisi,
Sülün, Murat:
İstanbul, Ensar Neşriyat, 2005.
İslam Hukuk İlminin Esasları, Çev.: İbrahim Kafi
Şaban, Zekiyyüddin:
Dönmez, Ankara, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları,
1990.
Şahbenderzade,
Filipeli
Allah’ı İnkar Mükün Mü?, İstanbul, Çağrı Yayınları,
Ahmet Hilmi:
1979.
Şahin, Filiz:
Ahlakın Akli ve İnsani Temeli, Konya, Çizgi
Kitabevi, 1998.
Şahin, M. Süreyya:
“Cennet”, T. D. V. İslam Ansiklopedisi, No: 7, s. 374376.
Şahin, Mehmet Kenan:
Ahlâkın Felsefî ve Dinî Temelleri, I. Kant, Mu’tezile
ve Eş’âriyye’nin Mukayeseli Tahlili, Ankara,
Yayınevi Yayınları, 2014.
Şahinalp, Hacer:
“Kur’an’da Din Hürriyeti”, Ankara Üniversitesi
Sosyal Bilimler Enstitüsü Doktora Tezi, 2009.
Şahinalp, Mehmet Vehbi:
“Kurân-ı Kerimde “Mütref” Kavramı ve İlişkili
Olduğu Diğer Kavramlar”, Harran Üniversitesi
İlahiyat Fakültesi Dergisi, C.: 23, S.: 23, 2010, s. 4979.
Şahinler, Necmettin:
Duayı Yaşamak, İstanbul, İnsan Yayınları, 2012.
Şanver, Mehmet:
Kurân’da Tebliğ ve Eğitim Psikolojisi, İstanbul,
Pınar Yayınları, 2001.
Şavlı, Mehmet Reşat:
İslam’da Çocuk Terbiyesi, İstanbul, Ensar Yayınları,
2018.
Şebusteri,
Muhammed
Hermenötik Kuran ve Sünnet, İstanbul, Mana
Müctehid:
Yayınları, 2012.
Şeker, Mehmet Yavuz:
Dikkat Şeytan Var, İstanbul, Işık Yayınları, 2013.
Şekeroğlu, Sami:
“Mâtürîdî’de
Ahlak
Problemi”,
Dokuz
Eylül
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Doktora
Tezi, 2007.
408
Şen, Temel:
İslam’da Fikir ve İnanç Hürriyeti, İstanbul, Beyan
Yayınları, 2017.
Şenat, Fatma Asiye:
Olgu İle Algı Arasında İtaat, Konya, Çizgi Kitabevi,
2016.
Şentürk, Habil:
Din Psikolojisi, İstanbul, Esra Yayınları, 1997.
Şentürk, Habil:
Psikoloji Açısından Hazreti Peygamberin İbadet
Hayatı, İstanbul, Bahar Yayınevi, 1984.
Şentürk, Lütfi:
“İslamda İbadet Kavramı ve Namaz”, Diyanet İlmi
Dergi, C.: 33, S.: 3, 1997, s. 19-28.
Şeref, Abdurrahman:
Ahlak İlmi, Çev.: Mevlüt Uyanık, Akyol Aygün,
Ankara, Elis Yayınları, 2012.
Şeriati, Ali:
Dua, Çev.: Kerim Güven, İstanbul, Bir Yayınları,
1985.
Şeriati, Ali:
İslam Sosyolojisi Üzerine, Çev.: Kamil Can, İstanbul,
Düşünce Yayınları, 1980.
Şeriati, Ali:
Kendini Bilmek, Çev.: Selim Naci Karaarslan,
Ankara, Endişe Yayınları, 1990.
Şerif, Muzaffer, Carolyn
Sosyal Psikolojiye Giriş, Çev.: Mustafa Atakay,
W., Şerif:
Aysun Yavuz, İstanbul, Sosyal Yayınları, 1996.
Şık, İsmail:
“İmam Maturidi ve Maturidilik”, Kelam I: Kelam
Tarihi/Kelam Okulları, Ed.: İsmail Şık, Nail
Karagöz, İbrahim Kaplan, İsmail Yürük, Ankara, Gece
Kitaplığı Yayınları, 2017.
Şimşek, Eyüp:
“İbadet Fenomenine Din Eğitimi Açısından Bir
Yaklaşım”, Oş Devlet Üniversitesi İlahiyat Fakültesi
İlmi Dergisi, S.: 5, 2004, s. 133-141.
Şimşek, M. Sait:
Günümüz
Tefsir
Problemleri,
Konya,
Esra
Yayınları, 1997.
Şimşek, M. Sait:
Kurân’ın Ana Konuları, İstanbul, Beyan Yayınları,
2001.
Şimşek, M. Sait:
Yaratılış Olayı, İstanbul, Beyan Yayınları, 1998.
409
Şirvani, Harun Han:
İslam’da Siyasi Düşünce ve İdare, Çev.: Kemal
Kuşçu, İstanbul, İrfan Yayınları, 1965.
Tabatabaî, S. Muhammed
İslam’da Kurân, Çev.: Ahmed Erdinç, İstanbul, Bir
Hüseyin:
Yayınları, 1988.
Taftazani, Sadüddin Mesud
Kelam
b. Ömer:
Şerafeddin Gölcük, İstanbul, Kayıhan Yayınları, 1980.
Taftazani, Sadüddin Mesud
Şerhu’l-Akaid: Kelam İlmi ve İslam Akaidi, Çev.:
b. Ömer:
Süleyman Uludağ, İstanbul, Dergah Yayınları, 1982.
Tan, Zeki:
Kurân’a Göre Toplumun Yapılanmasında İlim ve
İlminin
Bellibaşlı
Meseleleri,
Çev.:
Alimin Rolü, İstanbul, Özgü Yayınları, 2010.
Taplamacıoğlu, Mehmet:
Din Sosyolojisi, Ankara, Ankara Üniversitesi İlahiyat
Fakültesi Yayınları, 1983.
Tarhan, Nevzat:
Duyguların Dili, İstanbul, Timaş Yayınları, 2010.
Tarhan, Nevzat:
Duyguların Psikolojisi ve Duygusal Zekâ, İstanbul,
Timaş Yayınları, 2016.
Tarhan, Nevzat:
Evlilik Psikolojisi, İstanbul, Timaş Yayınları, 2013.
Tarhan, Nevzat:
İnanç Psikolojisi, İstanbul, Timaş Yayınları, 2014.
Tarhan, Nevzat:
Son Sığınak Aile, İstanbul, Nesil Yayınları, 2014.
Tarhan, Nevzat:
Toplum Psikolojisi, 2. Bsk.,
İstanbul, Timaş
Yayınları, 2010.
Taşdelen, Vefa:
Kierkegaard’da Benlik ve Varoluş, Ankara, Hece
Yayınları, 2004.
Taylan, Necip:
Düşünce Tarihinde Tanrı Sorunu, İstanbul, Ayışığı
Kitabevi, 1998.
Taylan, Necip:
Gazzâlî’nin Düşünce Sisteminin Temelleri: Bilgi İman - Mantık, İstanbul, Marmara Üniversitesi
İlahiyat Fakültesi Yayınları, 1989.
Taylan, Necip:
İslam Düşüncesinde Din Felsefeleri, İstanbul,
İstanbul Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi
Yayınları, 1994.
410
Tehanevi, Muhammed Ali
Keşşafü Istılahati’l-Fünun Ve’l-Ulum, Thk.: Ali
b. Ali:
Dahruc, Beyrut, y.y., 1996.
Tekin, Mustafa:
“Değişen Dindarlığın Dünyevîleşme Boyutu”, Eski
Yeni: Üç Aylık Düşünce Dergisi, S.: 10, 2009, s. 1420.
Tekin, Mustafa:
“Sekülerlik Kutsanmak İsteniyor”, Eski Yeni, S.: 13,
2009, s. 5-13.
Tekin, Mustafa:
“Yeni Seküler ve Dinsel Formlar”, Toplumsal
Değişim, Ed.: Berkehan Kıran, İstanbul, İnsan ve
Medeniyet Hareketi, 2016.
Tekin, Mustafa:
Ziyaret Fenomeni Çerçevesinde Dua ve Sosyal
Sorunlar, İstanbul, Pınar Yayınları, 2008.
Tekin, Osman:
Kurân’da Şura Kavramı, İstanbul, Gündönümü
Yayınları, 2012.
Temel, Ali Rıza:
Mutlu Bir Yuva Nasıl Kurulur, Nasıl Korunur?,
İstanbul, Harf Yayınları, 2006.
Tezcan, Mahmut:
Eğitim
Sosyolojisine
Giriş,
Ankara,
Ankara
Üniversitesi Eğitim Fakültesi Yayınları, 1981.
Tezcan, Münür:
“Kur’an’da
İnsanın
İç
Denetimi”,
Erciyes
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Doktora
Tezi, 2019.
Tillich, Paul:
İmanın Dinamikleri, Çev.: Fahrullah Terkan, Salih
Özer, Ankara, Ankara Okulu Yayınları, 2000.
Tirmizi, Hakim:
Kalbin Anlamı, Çev.: Ekrem Demirli, İstanbul, Hayy
Kitap, 2006.
Tokur, Behlül:
“Dindarlık Sorunu: Psikolojik Bir Tahlil”, Atatürk
Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, S.: 41, 2014,
s. 257-280.
Tolan, Barlas:
Toplum Bilimlerine Giriş, Ankara, Adım Yayınları,
1991.
Tolstoy, Lev Nikolayeviç:
Hayat Üzerine Düşünceler, Çev.: Ahmet Midhat
Rifotof, İstanbul, Furkan Yayınları, 1994.
411
Tolstoy, Lev Nikolayeviç:
İtiraflarım, Çev.: Kemal Aytaç, İstanbul, Furkan
Yayınları, 1994.
Tongar, Hatice Kübra:
Fıtrat Pedagojisi, İstanbul, Hayy Kitap, 2017.
Topaloğlu, Aydın:
Ateizm Çıkmazı, Ankara, Diyanet İşleri Başkanlığı
Yayınları, 2019.
Topaloğlu, Bekir:
İslam’da Kadın, İstanbul, Yağmur Yayınları, 1973.
Topaloğlu, Bekir:
“Ahiret”, T. D. V. İslam Ansiklopedisi, No: 1, s. 543548.
Topaloğlu, Bekir:
“Cennet”, T. D. V. İslam Ansiklopedisi, No: 7, s. 376386.
Topaloğlu, Bekir:
Allah İnancı, İstanbul, İsam Yayınları, 2006.
Topaloğlu, Bekir:
İslam Kelamcılarına ve Filozoflarına Göre Allah’ın
Varlığı (İsbat-ı Vacib), 6. Baskı, Ankara, Diyanet
İşleri Başkanlığı Yayınları, 1992.
Topaloğlu, Bekir:
Kelam İlmi Giriş, İstanbul, Damla Yayınları, İstanbul,
1981.
Topçu, Nurettin:
“Dini
Hayatın
Psikolojik
Temelleri”,
İslam
Mecmuası, C.: 1, S.: 4, 1956.
Topçu, Nurettin:
İslam ve İnsan, İstanbul, Hareket Yayınları, 1969.
Topçu, Nurettin:
İsyan Ahlakı, İstanbul, Dergah Yayınları, 2016.
Topçu, Nurettin:
Psikoloji, İstanbul, Kurtulmuş Matbaası, 1954.
Topçu, Nurettin:
Türkiye’nin Maarif Davası, Haz.: Ezel Erverdi,
İsmail Kara, İstanbul, Dergah Yayınları, 2017.
Topçu, Nurettin:
Var Olmak, İstanbul, Dergah Yayınları, 2018.
Toprak, Süleyman:
Ahirete İman, Ankara, DİB Yayınları, 2014.
Tosun, Cemal:
Din Eğitimi Bilimine Giriş, Ankara, Pegem Akademi
Yayınları, 2010.
Tozduman, Aysel Zeynep:
İslam Ve Batı Gözüyle İnsan, İstanbul, Seha Neşriyat,
1991.
412
Tozlu, Necmettin:
Eğitimden Felsefeye-1: Eğitim Felsefesi Eğitim
Üzerine Düşünceler ve İnsandan Devlete Eğitim,
Bayburt, Bayburt Üniversitesi Yayınları, 2014.
Tozluyurt, Mehmet:
“Kur’an’da Gelenek Kavramı”, Ankara Üniversitesi
Sosyal Bilimler Enstitüsü Yüksek Lisans Tezi, 2007.
Töle, Harun Mustafa:
“Immanuel Kant’ta Özgürlük ve Sorumluluk İlişkisi”,
Pamukkale Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü
Yüksek Lisans Tezi, 2009.
Tözlüyurt, Mehmet:
“Allah
İnsan
İlişkisinin
Aşamaları”,
Ankara
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Doktora
Tezi, 2014.
Trusted, Jennifer:
Fizik ve Metafizik, Çev.: Seval Yılmaz, İstanbul,
İnsan Yayınları, 1995.
Tuksal, Hidayet Şefkatli:
Kadın Karşıtı Söylemin İslam Geleneğindeki
İzdüşümleri, Ankara, Kitabiyat Yayınları, 2000.
Tuncer, Mustafa:
Kurân’da Cin ve Şeytan, İstanbul, Rağbet Yayınları,
2015.
Tunç, Cihad:
“İslam Dininde Zikir ve Dua”, Erciyes Üniversitesi
İlahiyat Fakültesi Dergisi, S.: 5, 1988, s. 31-42.
Tunç, Cihad:
“İslam Dinine Göre Hidayet ve Dalalet”, Erciyes
Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, C.: 7, S.: 6,
1989, s. 25-41.
Tunç, M. Şekip:
Terbiye Bakımından Psikoloji Dersleri, İstanbul,
İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yayınları,
1947.
Turan, İbrahim:
“Günümüz Aile Problemleri Çerçevesinde Kurân’da
Ebeveyn-Çocuk
İlişkisi”,
Ondokuz
Mayıs
Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, S.: 35, 2013,
s. 71-104.
Turgay, Nurettin:
“Kur’an ve Çalışma”, Diyanet İlmi Dergi, S.: 35,
1999, s. 71-79.
413
Kelâm ve Felsefe Açısından İnsan Fiilleri, İstanbul,
Turhan, Kasım:
İFAV Yayınları, 2003.
Kültür Değişmeleri, İstanbul, M. E. B. Yayınları,
Turhan, Mümtaz:
1969.
Ahlak-ı Nasıri, Çev.: Anar Gafarov, Zaur Şükürov,
Tusi, Nasıruddin:
İstanbul, Litera Yayınları, 2007.
Tümer,
Günay,
Dinler Tarihi, 4.Baskı, Ankara, Ocak Yayınları, 2002.
Abdurrahman, Küçük:
Tümer, Günay:
Biruni’ye Göre Dinler ve İslam Dini, Ankara,
Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları, 1989.
Türcan, Galip:
Kur’an’da Ahiret İnancı, Ankara, Aziz Andaç
Yayınları, 2006.
Türcan, Talip:
“Ülü’l-Emr”, T. D. V. İslam Ansiklopedisi, No: 42, s.
295-297.
Türk Dil Kurumu:
Türkçe Sözlük, Ankara, Türk Dil Kurumu Yayınları,
2005.
Twenge, Jean M.:
“Ben” Nesli, Bugünün Gençleri Niçin Bu Kadar Öz
Güvenli ve İddialı Fakat Bir O Kadar da Depresif
ve Kaygılı?, Çev.: Esra Öztürk, İstanbul, Kaknüs
Yayınları, 2013.
Uçar, Şahin:
Varlığın Mana ve Mazmunu, İstanbul, İz Yayıncılık,
1995.
Udeh, Abdulkadir:
İslam ve Siyasi Durumumuz, Çev.: M. Beşir
Eryarsoy, İstanbul, Pınar Yayınları, 1989.
Uğur, Ahmet:
Osmanlı
Siyaset-Nameleri,
Kayseri,
Erciyes
Üniversitesi Yayınları, 1992.
Uludağ, Süleyman:
“Amel”, T. D. V. İslam Ansiklopedisi, No: 3, s. 1316.
Uludağ, Süleyman:
“Kalb”, T. D. V. İslam Ansiklopedisi, No: 24, s. 229232.
Uludağ, Süleyman:
İslam’da İrşad, İstanbul, Marifet Yayınları, 1992.
414
Ulutürk, Veli:
Kurân’a Göre Zulüm Kavramı, Konya, İstişare
Yayınları, 1990.
Ulvan, Abdullah:
İslam’da İnanç Hürriyeti, Çev.: İsmail Kaya, Konya,
Uysal Kitabevi, 1950.
Usta, Mustafa:
“Mevlana
Celaleddin-i
Rumi”,
Klasik
İslam
Eğitimcileri, Ed.: Mustafa Köylü, Ahmet Koç,
İstanbul, Rağbet Yayınları, 2016.
Uyanık, Ahmet:
“Kur’an’da Haset Kavramı”, İstanbul Üniversitesi
Sosyal Bilimler Enstitüsü Yüksek Lisans Tezi, 2019.
Uyanık, Mevlüt:
İslâm Bilgi Felsefesinde Kalbin Anlaması Gazzâlî
Örneği, Ankara, Araştırma Yayınları, 2005.
Uygur, Mermi:
Kuram-Eylem
Bağlamı,
İstanbul,
Yapı
Kredi
Yayınları, 1996.
Uysal, Veysel:
Din Psikolojisi Açısından Dini Tutum, Davranış ve
Şahsiyet Özellikleri, İstanbul, İFAV Yayınları, 1996.
Üçer, İbrahim Halil:
“İnsan İnsanın Emanetidir”, Diyanet Aylık Dergi, S.:
318, 2017, s. 13-15.
Ülken, Hilmi Ziya:
Ahlak, Ankara, Doğubatı Yayınları, 2016.
Ülken, Hilmi Ziya:
Bilgi ve Değer, Ankara, Kürsü Yayınları, t.y.
Ülken, Hilmi Ziya:
Eğitim Felsefesi, 2. Bsk., İstanbul, Ülken Yayınları,
2001.
Ülken, Hilmi Ziya:
Tarihi Maddeciliğe Reddiye, İstanbul, Yağmur
Yayınları, 1976.
Ünal, Ali:
Kur’an’da Temel Kavramlar, İzmir, Nil Yayınları,
1999.
Ünal, Vehbi:
Peygamberimizin Veda Hutbesi, İstanbul, Rağbet
Yayınları, 2006.
Ünal, Yaşar:
“Resul’e İtaat Meselesi”, Toplum Bilimleri Dergisi,
C.: 6, S.: 11, 2012, s. 169-189.
Üner, Necati:
Stres ve Dini İnanç, Ankara, T. D. V. Yayınları, 1985.
415
Ünverdi, Mustafa:
“İmanda Taklit ve Tahkik”, Ankara Üniversitesi
Sosyal Bilimler Enstitüsü Doktora Tezi, 2009.
Varış, Fatma:
Eğitim Bilimine Giriş, Ankara, Ankara Üniversitesi
Basımevi, 1978.
Vatandaş, Celaleddin:
Esenlik Yurdunun Çağrısı, İstanbul, Pınar Yayınları,
2004.
Vatandaş, Celaleddin:
Tevhid ve Değişim, İstanbul, Pınar Yayınları, 2006.
Vatandaş, Celaleddin:
Yol Ayrımı, İstanbul, Pınar Yayınları, 2015.
Vatandaş, Celaleddin:
Hz. Muhammed’in Hayatı ve İslam Daveti: Mekke
Dönemi, 8. Bsk. İstanbul, Pınar Yayınları, 2012.
Vergin, Nur:
Din ve Devlet İlişkileri, Din Toplum ve Siyasal
Sistem, İstanbul, Bağlam Yayınları, 2000.
Vergote, Antoine:
“Çocuklarda Din”, Çev.: Erdoğan Fırat, Ankara
Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, C.: 22, S.: 1,
1978, s. 314-321.
Voltan Acar, Nilüfer:
Çocukla İletişim, İstanbul, MEB Yayınları, 1998.
Vural, Faruk:
“Kurân-ı
Kerim
Perspektifinden
Düşünce
ve
Özgürlüğü”, EKEV Akademi Dergisi, C.: 19, S.: 63,
2015, s. 72;
Wach, Joachim:
Din Sosyolojisi, Çev.: Ünver Günay, İstanbul, İFAV
Yayınları, 1995.
Watt, W. Montgomery:
Hz. Muhammed’in Mekke’si, Ankara, Bilgi Vakfı
Yayınları, 1995.
Watts, Alan:
Benlik Tabusu, Çev.: Ayhan Sargüney, İstanbul,
Güncel Yayınları, 1996.
Weber, Max:
Sosyoloji Yazıları, Çev.: Taha Parla, İstanbul,
Hürriyet Vakfı Yayınları, 1986.
Weber, Max:
Toplumsal ve Ekonomik Örgütlenme Kuramı, Çev.:
Özer Ozankaya, Ankara, İmge Yayınları, 1995.
Yalçın, Mikdat:
İman ve Ahlakın Hayati Değerleri, İstanbul, Hikmet
Yayınları, 1981.
416
Yalın, Salih:
“Ahmet Hamdi Akseki’de Ahlaki Sorumluluk”,
Erciyes Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü
Dergisi, C.: 1, S.: 38, 2015, s. 209-225.
Ahlak ve Hukuk Ekseninde Aile Hayatımız, Ankara,
Yaman, Ahmet:
Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları, 2015.
İslam Aile Hukuku, İstanbul, İFAV Yayınları, 2008.
Yaman, Ahmet:
Yaman,
Erkan,
Emre, Temiz:
Yunus
“Dua Ölçeği’nin Geliştirilmesi: Geçerlik ve Güvenirlik
Çalışması”, Değerler Eğitimi Dergisi, C.: 12, S.: 28,
2014, s. 193-219.
Yanbastı, Gülgün:
Kişilik Kuramları, İzmir, Ege Üniversitesi Yayınları,
1990.
Yapıcı, Asım:
İslam’da Tövbe ve Dini Yaşayıştaki Rolü, İstanbul,
Beyan Yayınları, 1997.
Yar, Erkan:
Müslüman Kelamında Teklif ve Sorumluluk,
Ankara, Ankara Okulu Yayınları, 2017.
Yaran, Cafer Sadık:
“Ahlakî Müeyyide: Çoklu, Güçlü, İlkeli”, Ahlak ve
Müeyyide, Ed.: Ömer Türker, Ankara, Nobel
Akademik Yayımcılık, 2017.
Yaran, Cafer Sadık:
Kötülük ve Teodise: Batı ve İslam Din Felsefesinde
“Kötülük Problemi” ve Teistik Çözümler, İstanbul,
Vadi Yayınları, 1997.
Yavuz, Kerim:
“Din Psikolojisinin Araştırma Alanları”, Atatürk
Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, Sayı 5, 1982,
s. 87-108.
Yavuz, Kerim:
Çocuğun Dünyası ve Gelişme, İstanbul, Çocuk Vakfı
Yayınları, 1992.
Yavuz, Kerim:
Çocuk ve Din, İstanbul, Çocuk Vakfı Yayınları, 1994.
Yavuz, Kerim:
Çocukta Dini Duygu ve Düşüncenin Gelişmesi,
Ankara, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları, 1983.
Yavuz, Ömer Faruk:
Kurân ve Kıyamet, İstanbul, Marifet Yayınları, 1997.
Yavuz, Yusuf Şevki:
“Azap”, T. D. V. İslam Ansiklopedisi, No: 4, 302309.
417
Yavuz, Yusuf Şevki:
“İstitaat”, T. D. V. İslam Ansiklopedisi, No: 23, s.
399-400.
Yavuzer, Haluk:
Ana-Baba ve Çocuk, İstanbul, Remzi Kitabevi, 2016.
Yavuzer, Haluk:
Çocuk ve Suç, İstanbul, Remzi Kitapevi, 1996.
Yayla, Ahmet:
“Eğitim Öğretim Sistemimizin Otorite Ve Sorumluluk
Açısından Değerlendirilmesi (İlk Ve Orta Dereceli
Okullarda)”, Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Sosyal
Bilimler Enstitüsü Yüksek Lisans Tezi, 1995.
Yaylacı, Gaye Özdemir:
Kariyer Yaşamında Duygusal Zekâ ve İletişim
Yeteneği, İstanbul, Hayat Yayınları, 2008.
Yazçiçek, Ramazan:
Haset, İstanbul, Ekin Yayınları, 2014.
Yazıcı, Hikmet:
“Evliliğin Niteliği Olarak Evlilikte Bireyselleşme ve
Bütünleşme”, Toplum ve Sosyal Hizmet Dergisi, C.:
30, S.: 2, 2019, s. 606-622.
Yazıcı, Seyfettin:
İnananların Güç Kaynağı Dua, Ankara, Diyanet
İşleri Başkanlığı Yayınları, 1999.
Yazıcıoğlu, Hulusi:
Bir Din Politikası Laiklik, İstanbul, İFAV Yayınları,
1993.
Yazıcıoğlu, Mustafa Said:
“İslam Kelamında Önemli Bir Mesele: İstitaat”, İslami
Araştırmalar, S.: 1, 1986, s. 50-53.
Yazıcıoğlu, Mustafa Said:
Maturidi ve Nesefi’ye Göre İnsan Hürriyeti
Kavramı, İstanbul, Milli Eğitim Bakanlığı Yayınları,
1997.
Yazır, Elmalılı Muhammed
Hak Dini Kurân Dili, Sad.: İsmail Karaçam, Emin
Hamdi:
Işık, Nusrettin Bolelli, Abdullah Yücel, İstanbul, Azim
Dağıtım, y.y., C.: I-X, t.y.
Yener, Özen:
Sorumluluk Eğitimi, Ankara, Gece Kitaplığı, 2014.
Yeniçeri, Celal:
Asr-ı Saadette Devlet Bütçesi, Bütün Yönleriyle
Asr-ı Saadette İslam, İstanbul, Beyan Yayınları,
1994.
Yeprem, M. Saim:
İrâde Hürriyeti ve İmam Mâtürîdî, İstanbul, İFAV
Yayınları, 1997.
418
Mâtürîdî’nin Akîde Risâlesi ve Şerhi, İstanbul,
Yeprem, M. Saim:
İFAV Yayınları, 2000.
Yeşilyurt, Temel, Mehmet,
“Ahiret
İnancının
Pratik
Yansımaları”,
Taşdelen:
Araştırmaları Dergisi, C.: 10, S.: 2, 2012, s. 55-68.
Yeşilyurt, Temel:
“Kur’an Işığında İnsanın Bireysel Sorumluluğu
Kelam
(Günah ve Sevap)”, Fırat Üniversitesi İlahiyat
Fakültesi Dergisi, C. : 10, S.: 1, 2005, s. 37-50.
Yıldırım,
Ali,
Hasan,
Sosyal Bilimlerde Nitel Araştırma Yöntemleri, 2.
Şimşek:
Bsk., Ankara, Seçkin Yayıncılık, 2000.
Yıldırım, Ahmet:
Din, Dünyevileşme ve Zühd, Ankara, Ankara Okulu
Yayınları, 2014.
Yıldırım, Lokman:
“Kur’an’ı Kerimde Geçen Eğitimle İlgili Ayetlerin
Bazı Çağdaş Müfessirlere Göre Yorumu”, Ondokuz
Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü
Yüksek Lisans Tezi, 2014.
Yıldırım, Suzan:
“Yaşanmış Olaylar Bağlamında Dini Danışmanlığa
Konu Olan Aile İçi Sorunlar: Bursa ve İzmir Örneği”,
Süleyman Demirel Üniversitesi Sosyal Bilimler
Enstitüsü Doktora Tezi, 2019.
Yıldız, İbrahim:
“Kur’an’a Göre İnsanların Yanılgıları”, Uludağ
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Doktora
Tezi, 2018.
Yıldız, İbrahim:
“Kur’ân-ı Kerîm’de Atalar Geleneği ve İnanca Etkisi”,
Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi İlahiyat
Fakültesi Dergisi, C.: 13, S.: 26, 2015, s. 175-216.
Yıldız, Murat:
“Üniversite Öğrencilerinin Benlik Tasarımlarının
Dinsel Yönelim Biçimleri ve Bazı Demografik
Değişkenler
Açısından
İncelenmesi”,
İslami
Araştırmalar Dergisi, S.: 19/3, 2006, s. 501-510.
Yılmaz, Ali:
“Kur’an’a Göre İnkarın Psikolojik Tezahürleri”,
Atatürk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, S.:
20, 2003, s. 88-125.
419
Yılmaz, Hayati:
“Bir Hadisçinin Bireysel ve Toplumsal Eğitim Projesi,
Nevevi ve Riyuazü’s-Salihin’i Okumak”, Sakarya
Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, C.: 8, S.: 14,
2006, s. 67-88.
Yılmaz, Hayati:
Toplumsal Dönüşümde Sünnet, İstanbul, Rağbet
Yayınları, 2004.
Yılmaz, Hüseyin:
Din Eğitimi ve Sosyal Barış, İstanbul, İnsan
Yayınları, 2003.
Yılmaz, Nusrettin:
“Andragojik Açıdan Bir Değer Olarak Salih Amel”,
Çukurova Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi,
C.: 20, S.: 2, 2020, s. 667-699.
Yolcu, Mehmet:
Kur’ân’ın Zihniyeti Değiştirmesi, İstanbul, Eylül
Yayınları, 2003.
Yolcu, Mehmet:
Kurân'da İnkar Psikolojisi, İstanbul, Çıra Yayınları,
2004.
Yörükoğlu, Atalay:
Çocuk Ruh Sağlığı, İstanbul, Özgür Yayın, 2003.
Yörükoğlu, Atalay:
Gençlik Çağı Ruh Sağlığı ve Ruhsal Sorunları,
Ankara, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 1986.
Yusufoğlu, Selam, Süheyla,
Kur'an ve Sünnet Işığında Çocuk Terbiyesinin
Yalçınkaya:
Şifreleri, İstanbul, Yılmaz Basın Yayınları, 2011.
Yüce, Mustafa:
“İnanç-Ahlak İlişkisi Bağlamında İman, İslam ve İhsan
Kavramları”, Dicle Üniversitesi İlahiyat Fakültesi
Dergisi, C.: 15, C.: 2, 2013, s. 111-148.
Kelam
Yüceer, İsa:
Fırkalarında
Yöntem,
Konya,
Tablet
Yayınları, 2007.
Yüksel, Emrullah:
“İslam’ın
İnsandan
Ne
İstediğini
Anlamaya
Çalışmak”, İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi
Dergisi, S.:4, 2012, s. 19-31.
Zemahşeri,
Ebu’l-Kasım
Esasü’l-Belağa, Beyrut, y.y., 1992.
Carullah Mahmud b. Ömer
b. Muhammed:
420
Zengin, Zeki Salih:
“Başlangıçtan Cumhuriyet Dönemine Din Eğitimi”,
Din Eğitimi, Ed.: Mustafa Köylü, Nurullah Altaş, 6.
Bsk., İstanbul, Ensar Neşriyat, 2016.
Zengin, Zeki Salih:
“İslam Din Eğitiminin Tarihsel Gelişimi: İslam’da
Eğitim ve Öğretim”, Din Eğitimi El Kitabı, Ed. Recai
Doğan, Remziye Ege, 3. Bsk., Ankara, Grafiker
Yayınları, 2015.
Zeydan, Abdülkerim:
İslam’da Fert ve Devlet Münasebetleri, İstanbul,
Kayıhan Yayınları, 1978.
421
ÖZGEÇMİŞ
HAKAN ÖZKAN
İstanbul İmam Hatip Lisesi’nden mezun oldu. Ankara Üniversitesi İlahiyat
Fakültesi’ni ve Anadolu Üniversitesi İktisat Fakültesi Kamu Yönetimi bölümünü
tamamladı. İstanbul Medeniyet Üniversitesi’nin “Kamu Yönetimi” yüksek lisans
programı ile “Aile Danışmanlığı ve Eğitimi” yüksek lisans programından mezun
oldu. İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Felsefe ve Din Bilimleri
Anabilim Dalı’nda "Din Eğitimi Açısından Kurân-ı Kerim’de İtaat Kavramı” başlıklı
teziyle Doktora çalışması yaptı. Din eğitimi, itaat, ailede ve kurumlarda din eğitimi,
öncelikli çalışma alanlarıdır. Yazar, evli ve üç çocuk babasıdır.
422