Academia.eduAcademia.edu

Hakan Özkan Dr Tezi

T.C. İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ FELSEFE VE DİN BİLİMLERİ ANABİLİM DALI DOKTORA TEZİ DİN EĞİTİMİ AÇISINDAN KURÂN-I KERİM’DE İTAAT KAVRAMI Hakan ÖZKAN 2502160518 TEZ DANIŞMANI Prof. Dr. Hamit ER İSTANBUL - 2022 ÖZ DİN EĞİTİMİ AÇISINDAN KURÂN-I KERİM’DE İTAAT KAVRAMI Hakan ÖZKAN İtaat, hem bireysel ve toplumsal hayat hem de aile ve devlet için vazgeçilmez bir olgudur. Bu aynı zamanda insanın tüm yaşamıyla ilgili hüküm ve mesajlar içeren İslamiyet’te de doğru anlaşılması ve uygulanması gereken temel bir kavramdır. İnsanın huzur ve mutluluğunu etkileyen, kime, nasıl ve hangi ölçüde itaat edileceği meselesi; dinin temel konularından biridir. Doğru itaat, dünya hayatı için olduğu kadar ahiret hayatı için de önem arz etmektedir. Bu çalışma, Allah’a, Hz. Peygambere, ulü’l-emre, anne ve babaya, eşe ve şeytana itaati; teorik bir yaklaşımla, din eğitimi bağlamında ve Kurân-ı Kerim’deki ayetler temelinde incelemeyi amaçlamaktadır. Üç bölümden oluşan çalışmanın birinci bölümünde itaatin kavramsal çerçevesi ve itaat ile yakın anlamlı kelimeler; ikinci bölümde itaat türleri, itaat kültürü ve unsurları, itaat edilenler, itaati kolaylaştıran ve zorlaştıran faktörler, itaatin geçerlilik şartları ile itaatin dünyevi ve uhrevi sonuçları; üçüncü bölümde itaat kavramının din eğitimi ile ilişkisi, irade, özgürlük, sorumluluk ve ahlak temelinde açıklanmaktadır. Bu çalışma, inanç ve eylemin birlikteliğiyle hakiki itaatin gerçekleşeceği hipotezi üzerine kurulmuştur. Vahiy ve peygamber, teori ve pratik dengesini kurmakta, insanın huzuru ve mutluluğu için yolunu aydınlatmaktadır. Teorik çerçeveli bu çalışmada veri toplama, toplanan verilerin konuyla ilişkisinin kurulması ve bilginin sınıflandırılmasıyla Kurân-ı Kerim merkezli bir yol izlenmiştir. Anahtar Kelimeler: İtaat, İman, Salih Amel, İrade, İnsanın Özgürlüğü, Sorumluluk ii ABSTRACT THE CONCEPT OF OBEDIENCE IN THE HOLY QURAN WITHIN THE CONTEXT OF RELIGIOUS EDUCATION Hakan ÖZKAN Obedience is an essential phenomenon for both individuals and society as well as family and state. It is also an essential term to be understood and applied correctly in Islam which contains rules and messages that concern people’s lives. The question of ‘to whom, how, and to what extent should one obey’ affects a person’s peace and tranquility, therefore, is a fundamental topic in religion. Proper obedience is important not just for life on earth but also for the afterlife. This study examines the obedience to the God, to the prophet, to those in authority (ulu-l-amr), to parents, to spouse, and to the devil. It aims to investigate the topic in the context of religious education using a theoretical approach that is based on the verses in the Holy Quran. First of the three chapters of this study focuses on the conceptual framework of the term ‘obedience’ and terms that are near-synonymous to it. The second chapter deals with types of obedience, the obedience culture and its elements, factors that ease or obstruct the obedience, the validity conditions of the obedience, and the earthly and aethereal results of the obedience. The third chapter discusses the relevance of obedience with religious education in regard to the terms freewill, liberty, responsibility, and ethics. This study was established upon the hypothesis that true obedience could be possible with unity in belief and action. The revelations and the prophet provide a balance for the theory and practice and illuminate the road to peace and tranquility. This study followed a Quran-based approach in its theoretical research, data accumulation, data association, and classification of knowledge. Keywords: Obedience, Faith, Good Deed, Freewill, Liberty, Responsibility iii ÖNSÖZ İtaat, hayatın öncelikli ve değişmez konularından biridir. Beşeri, insan yapan, şeytanı ilahi rahmetten uzaklaştıran, itaat konusundaki tavırdır. İnsanlar her dönemde belirli varlıklara itaat etmiştir; değişen sadece itaat edilenler ve itaatin kapsamı olmaktadır. Dini ve dünyevi işlerimizde kaçınılmaz olan, kulluk, huzur ve sosyal hayatın temel dayanağı itaat; tüm kâinat için söz konusudur. İnsan dışındaki tüm varlıklar Allah’ın hükmüne boyun eğmekte, gönülden bir mecburiyetle 1 O’na itaat etmektedir. Akıl ve irade, insana sorumluluk yüklemekte; birey, rabbine kulluk ve itaatine göre ahiret hayatında mükafat veya ceza görmektedir. Tezin esası, özgür irade ve sorumlulukla ilintili itaattir. Hayatın ve din eğitiminin temel kavramlarından biri olarak itaat, insan var olduğu günden itibaren güncelliğini korumaktadır. Tezin amacı, Kurân-ı Kerim’i ve hadisleri temel alarak itaat kavramının anlamını ortaya koymak; itaat edilmesi ve edilmemesi gerekenleri, itaati kolaylaştıran ve zorlaştıran hususları tespit etmek, itaatin şartlarını ve geçerlilik ölçüsünü, dünyevi ve uhrevi sonuçlarını belirlemek ve itaat konusunu din eğitimi çerçevesinde açıklamaktır. Çalışma, nitel araştırmalarda kullanılan bir yöntem olan doküman, literatür tarama ve analizi yöntemiyle hazırlanmıştır. Din, bireysel ve sosyal düzenlemelere tabi olan insanın kişiliğinin oluşumuna, sosyal statü ve üyelikler kazanmasına yardımcı olmaktadır. Şeytan ile ilk insan Hz. Adem’in hikayesinin temelinde itaat vardır. Her şey, insanın ilahi misyonunu gerçekleştirmesine yardımcı olmak için; insan da Allah’a kulluk için, yaratılmıştır.2 Doğru ve şartları belirlenmiş olan itaat her iki dünyada insana mutluluk vermektedir. Tevhidi, sadece bilmek ve anlamak iman kabul edilemeyeceği gibi; İslamiyet de salih amel ve itaat olmaksızın imanı tek başına yeterli görmemektedir. Kurân-ı Kerim’de itaat gerçeği sıklıkla tekrar edilmektedir. Kulluğun, bireysel ve sosyal düzenin temini doğru itaat ile mümkündür. Risaletin amacı, Allah’ın varlığını kabul ettirmekten ziyade, dinin hükümlerine itaat edilmesini sağlamaktır. 3 Kurân-ı Kerim’de iman edenler ile salih amel işleyenlerin birlikte zikrediliyor olması, inanç odaklı teslimiyetle 1 2 3 Fussilet Suresi, 11 Casiye Suresi, 13 Celaleddin Vatandaş, Yol Ayrımı, İstanbul, Pınar Yayınları, 2015, s. 87 iv birlikte itaatin önemini ortaya koymaktadır. İslam dini; hayatın öncesini ve sonrasını bir ve bütüncül bir bakış açısıyla imanın konusu yapmakta, iman olmadan salih ameli, salih amel olmadan da imanı tek başına muteber kabul etmemektedir. Çalışmada öncelikle itaatin kavramasal çerçevesi, yakın anlamlı olan kelimeler ele alınmaktadır. İkinci bölümde itaatin türleri, itaat kültürü ve unsurları, itaati istenenler ve yasaklananlar, itaati kolaylaştıran ve zorlaştıran faktörler, itaatin geçerlilik şartları ile dünyevi ve uhrevi sonuçları değerlendirilmektedir. Üçüncü ve son bölümde, irade, hürriyet ve sorumlululuklar kapsamında insanın itaati incelenmekte; din eğitimi açısından itaat kavramı nasıl ele alınmalı, çerçevesi ve ölçüsü ne olmalı, hangi temele oturmalı, topluma nasıl anlatılmalı, uyma eyleminin hangi durumlara bağlı olduğu, bireyin ve toplumun itaat ile kendini nasıl dönüştüreceği, şahsiyetin oluşumunda itaatin yeri ve önemi nedir gibi temel sorulara, Kurân-ı Kerim’de övülen ve itaatleriyle insanlığa rehber olan sahabenin örnekliğinde cevaplar aranmaktadır. Çalışmanın başından itibaren ilgisini, desteğini ve değerli katkılarını esirgemeyen kıymetli hocam ve tez danışmanım Prof. Dr. Hamit ER’e çok teşekkür ederim. Destek ve değerlendirmeleriyle çalışmanın nihayete erdirilmesinde katkı sunan hocalarım Doç. Dr. Ayşe Zişan FURAT’a ve Prof. Dr. Ahmet KOÇ’a müteşekkirim. Ayrıca imkan bulduğum her fırsatta danıştığım, görüş ve fikirlerinden istifade ettiğim diğer hoca ve arkadaşlarıma da teşekkür ederim. Onların rehberliği ve destekleri sayesinde bu çalışmayı tamamlamış bulunmaktayım. Yetişmemde emeği geçen anne ve babama, sabır ve anlayışıyla beni destekleyen değerli eşime, çalışma süresince sorumluluklarını yerine getirerek yük hafifleten saadet kaynağı çocuklarıma içtenlikle teşekkür ederim. İstanbul - 2022 Hakan ÖZKAN v İÇİNDEKİLER ÖZ ................................................................................................................................ ii ABSTRACT ............................................................................................................... iii ÖNSÖZ ....................................................................................................................... iv KISALTMALAR LİSTESİ ...................................................................................... ix GİRİŞ .......................................................................................................................... 1 BİRİNCİ BÖLÜM.................................................................................................... 10 İTAAT KAVRAMI .................................................................................................. 10 1. 1. İtaatin Kavramsal Çerçevesi........................................................................ 10 1. 2. İtaat Kelimesinin Sözlük Anlamı ................................................................ 16 1. 3. İtaat Kelimesinin Terim Anlamı ................................................................. 18 1. 4. İtaatle Yakın Anlamlı Kelimeler ................................................................. 20 1. 4. 1. İttiba ........................................................................................................ 21 1. 4. 2. İ’tisam ..................................................................................................... 22 1. 4. 3. İbadet ....................................................................................................... 24 1. 4. 4. Kunut ....................................................................................................... 28 1. 4. 5. İslam ........................................................................................................ 29 İKİNCİ BÖLÜM ...................................................................................................... 32 KURÂN-I KERİM’DE İTAAT ............................................................................... 32 2. 1. İtaatin Anlam Çerçevesi ............................................................................... 32 2. 2. Tabii İtaat ...................................................................................................... 35 2. 3. İradi İtaat .......................................................................................................... 38 2. 4. Mutlak İtaat ...................................................................................................... 41 2. 5. Mukayyet İtaat .............................................................................................. 45 2. 6. Sahabenin İtaat Anlayışı .............................................................................. 48 2. 7. İtaat Kültürü ve Unsurları ........................................................................... 51 2. 7. 1. Otoritenin Belirlenmesi ............................................................................ 55 2. 7. 2. Fıtrat ve Adalet ......................................................................................... 64 2. 7. 3. Zorlama...................................................................................................... 71 2. 7. 4. Niyet ve İhlas ............................................................................................. 74 2. 7. 5. İstişare ve Muhasebe ................................................................................ 78 vi 2. 7. 6. Güç Yetirme ve Sorumluluk .................................................................... 83 2. 7. 7. İtidal ........................................................................................................... 91 2. 7. 8. Devamlılık ................................................................................................ 101 2. 8. İtaat Edilenler ............................................................................................. 104 2. 8. 1. Yaratıcı .................................................................................................... 105 2. 8. 2. Hz. Peygamber............................................................................................ 122 2. 8. 3. Ülü’l-Emr .................................................................................................... 134 2. 8. 4. Ebeveyn ....................................................................................................... 144 2. 8. 5. Eş ................................................................................................................. 153 2. 8. 6. Şeytan .......................................................................................................... 157 2. 9. İtaati Kolaylaştıran Faktörler ....................................................................... 166 2. 9. 1. İman ............................................................................................................. 167 2. 9. 2. Salih Amel ................................................................................................... 175 2. 9. 3. Mükafat Umma .......................................................................................... 185 2. 9. 4. Ceza Kaygısı ............................................................................................... 189 2. 9. 5. Nasihat......................................................................................................... 193 2. 9. 6. İlim............................................................................................................... 199 2. 9. 7. Dua............................................................................................................... 204 2. 10. İtaati Zorlaştıran Faktörler ........................................................................ 209 2. 10. 1. Heva ........................................................................................................... 210 2. 10. 2. Dünya Sevgisi............................................................................................ 215 2. 10. 3. Zan ............................................................................................................. 222 2. 10. 4. Haset .......................................................................................................... 227 2. 10. 5. Gelenek ...................................................................................................... 233 2. 11. İtaatin Geçerlilik Şartları ............................................................................ 243 2. 11. 1. İman ........................................................................................................... 244 2. 11. 2. Salih Amel ................................................................................................. 244 2. 11. 3. İhlas ........................................................................................................... 245 2. 12. İtaatin Dünyevi Sonuçları ........................................................................... 246 2. 12. 1. Düzen ......................................................................................................... 246 2. 12. 2. Disiplin ...................................................................................................... 251 2. 12. 3. Güven ve Huzur........................................................................................ 253 vii 2. 13. İtaatin Uhrevi Sonucu .................................................................................. 256 2. 13. 1. Cennet ....................................................................................................... 258 2. 13. 2. Cehennem ................................................................................................. 261 ÜÇÜNCÜ BÖLÜM ................................................................................................ 265 3. DİN EĞİTİMİ AÇISINDAN KURÂN-I KERİM’DE İTAAT ....................... 265 3. 1. Din Eğitimi ...................................................................................................... 265 3. 2. Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Dersi Müfredatında İtaat Kavramı ............ 274 3. 3. İtaat Oluşumuna Katkı Sunan Nefs ve İrade Eğitimi ................................ 277 3. 4. İtaat Çerçevesinde İrade ve Kudret ............................................................. 281 3. 5. İtaat Açısından İnsanın Özgürlüğü ve Sorumluluğu .................................. 286 3. 6. İtaate Konu Olan İmtihan, İnsanın Özgürlüğü ve İlahi Bilgi Sorunsalı ... 299 3. 7. İnanç ve Eylemin Tezahürü: Ahlak ............................................................. 303 3. 8. İnanç ve Eylem Uyuşmazlığı: Nifak ............................................................. 312 3. 9. İtaatin Zorunlu Aracı: Akıl ........................................................................... 314 3. 10. İtaatin Denge Unsuru: Kalp ........................................................................ 318 3. 11. İtaatin Fıtrat Unsuru: Vicdan ..................................................................... 322 3. 12. İtaatte Yöntem(sizlik): Taklid..................................................................... 324 SONUÇ .................................................................................................................... 327 KAYNAKÇA .......................................................................................................... 336 ÖZGEÇMİŞ ............................................................................................................ 422 viii KISALTMALAR LİSTESİ AGE : Adı Geçen Eser BSK : Baskı CC : Celle celalühü C : Cilt ÇEV : Çeviren ED : Editör HZ : Hazreti RA : Radıyallahü anh SAV : Sallallahü aleyhi ve sellem S : Sayı/Sayfa THK : Tahkik Eden TY : Tarih Yok VD : Ve Diğerleri YY : Yayın Yeri/Yılı Yok DKAB : Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi ix GİRİŞ Din, insanla birlikte var olmuş; varlığını kesintisiz olarak sürdürmektedir. İnsanın, yaratıcıyla ve evren(dekiler)le ilişkisini belirleyen, dünyevi ve uhrevi mutluluğun kaynağını ve ilkelerini açıklayan din, teslimiyeti ve itaati içermektedir. Akıl, irade, bilgi ve eğitim, insanı diğer varlıklar içerisinde ayrıcalıklı ve üstün bir konuma yükseltmektedir. Doğumdan ölüme giden süreçte sürekli bir öğrenme ve gelişim ile karşı karşıya olan insan, vahye muhatap olarak yeryüzünün halifeliğini üstlenmiştir. Güçlü ve zayıf yönlerini birlikte barındıran, irade ve sorumluluk sahibi insan için hayatın anlamlandırılması önem arz etmektedir. İnsanda iyilik ve kötülük düşüncesi potansiyel olarak mevcuttur. Din, zıtlıklar arasında fıtratla uyumlu, aşırılıklardan uzak, dengeli bir hayat oluşturulmasına kaynaklık ve rehberlik etmektedir. Öğrenme ve öğretme yeteneği bulunan, irade sahibi insan, sosyal bir varlık olarak toplum içerisinde doğmakta ve yaşamaktadır. Sürekli bir öğrenmeye açık olan insanın, bireysel ve toplumsal yaşamını düzenleyebilmesi ve mutlu olabilmesi, birtakım kuralların varlığına ve uygulanmasına bağlıdır. Hak ve sorumluluklar, hayatın dengesini oluşturmakta; insan, hür iradesiyle yönettiği tercihlerinin sorumluluğunu üstlenmektedir. İnsanın kendisine, diğer insanlara, çevreye ve yaratıcısına karşı sorumlulukları bulunmaktadır. Dünyevi ve uhrevi sorumluluklar, otorite ve itaat kavramlarını çağrıştırmaktadır. İtaat kelimesi doğru anlaşılmadığında ve doğru uygulanmadığında, insanın esareti ve mutsuzluğu artmaktadır. Doğru anlaşılan ve doğru uygulanan itaat, insanın hayatına canlılık, mutluluk ve özgürlük katmaktadır. Otoritenin ve kuralın bulunmadığı yerde kaos oluşmakta, itaatsizlik düzensizliğe sebep olmaktadır. Düşünce, kavramlar aracılığıyla üretilmekte, iletilmekte; içinden çıktığı bağlam içerisinde kimlik kazanmaktadır. Kavramlar bir şeyi tanımlamanın vazgeçilmez araçlarıdır. İnsan, kavramlara göre düşünmektedir. Yöneten ve yönetilen ilişkisi sonucu ortaya çıkan, güç ve makam itibariyle aşağıdan yukarıya doğru gerçekleşen itaat; din ve din eğitimi açısından önemli ve merkezi kavramlardan biridir. Din, insana düşünce, duygu, eylem ve ahlak bütünlüğü oluşturan; bireyin hayatı anlamlandırmasına katkı sağlayan içerik sunmaktadır. Hayatın öncesi ve sonrasıyla 1 ilişkisinin kurulması, insana ve hayata değer katmaktadır. Varoluşsal kaygının, ilahi bilgi ve rehberlik olmadan giderilmesi olası değildir. İnsan, sahip olduğu düşünce ve değerlere göre hayatı inşa etmekte; doğasına uygun, aklını ve kalbini ikna/tatmin eden doğru bir inanca ihtiyaç hissetmektedir. Kelime ve kavramlar, varlığı anlamada insana rehberlik etmekte; sahip olunan düşünce ve inançlar yaşam biçimine etki etmektedir.1 Kelime ve kavramların kendi habitatı bulunmaktadır; kendi ortamında bulunmayan veya anlamı tahrif edilenler, kast edildikleri manaları ihtiva edememekte, istenen çağrışımı yapamaz hale gelmektedir. İnsan hayatının her safhasında yer alan itaat kavramı, bireyin dünya ve ahiret hayatındaki huzur ve saadetini etkilemektedir. Kime, nasıl itaat edileceği, çalışmanın ve aslında insanın odak noktasıdır. İnanç ve eylem boyutuyla hayatın içerisinde yer alan dinin pasif ve etkisiz hale getirilmesi, nefsin ilahlaştırılmasına ve insanın süfli emellerinin tutsağı haline gelmesine zemin hazırlamaktadır. Çıkar, tüketim ve eğlence merkezli bakış açısı, hedonizmi, hümanizmi ve narsizmi bireysel ve toplumsal boyutuyla tetiklemektedir. Din eğitiminden beklenen, seküler ve beşeri dünya görüşlerine karşı, insanın fıtratına uygun, ilahi irade ve buyrukları esas alan, bilinçli ve hür iradeye dayalı, yaratıcıya iman ve itaat anlayışını pekiştiren ve yaygınlaştıran araştırma ve çalışmalar yapmasıdır. İmanın, amel ve ve ahlak ile ilişkisinin sağlamlaştırılması, ilim ve ihlas ile, bilginin içselleştirilmesiyle mümkün olabilmektedir. İnancın eylem ve ahlak ile bağı kurulamadığında, teori ve pratik dengesi sağlanamadığında, dinin bireysel ve toplumsal etkisi zayıflamaktadır. Kendisini, çevresini ve en önemlisi yaratıcısını unutan, ahiret hayatı yokmuş gibi davranan; ilahi irade ve istekleri, sınırsız sorumsuzluk ve özgürlük hayaliyle değiştiren dünyaperestlerin varlığı, bunların insana ve dine verdiği zararın boyutları, araştırmanın önemini ortaya koymaktadır. Yanlış düşünen ve eyleyen insanının yolu, tarihsel süreç içerisinde ilahi bilgi ve elçiler aracılığıyla aydınlatılmıştır. Son ilahi kitap olan Kuran-ı Kerim, tüm zamanlara ve tüm insanlığa hitap etmekte; yaratıcıya kulluk ile insanın tüm bağımlılıklardan ve süfli esaretlerden kurtulacağını, ilahi iradeye ve isteklere uygun hareket ettiğinde hakiki özgürlüğe ve mutluluğa kavuşacağını, 1 İbrahim Kalın, Açık Ufuk: İyi, Doğru ve Güzel Düşünmek Üzerine, İstanbul, İnsan Yayınları, 2021, 63, 97 2 bildirmektedir. Beşeri ve ilahi düzenin vaatleri, düşünceleri ve uygulamaları birbiriyle örtüşmemekte; kutsal buyruklara boyun eğmeyenler, sanal bir mutluluk peşinde nefsin köleliğine talip olmaktadır. Din, insanıın zihniyetini ve nefsiyetini şekllendirmekte, bireyin aklına ve kalbine hitap etmekte, hayata anlam kazandırmaktadır. 2 İnsanlar yaratılışı gereği zayıftır; psikolojik ve fizyolojik ihtiyaçlarını karşılamak ve zayıflıklarını üstünlüğe çevirebilmek için toplum içerisinde yaşamaktadır. İnsan, toplumun sahip olduğu kural ve âdetlere bazen bilinçsizce tabi olmakta; kitle psikolojisinin yönlendirmesiyle, akıl ve iradesini devre dışı bırakarak, toplumda saygın ve kabul edilmiş şahsiyet olabilmek için hak ve hakikati araştırmadan geleneğe ve atalarına uyabilmektedir. 3 İnsanın, biyolojik yönüyle fiziki çevreye uyması gereken kanunlar olduğu gibi, toplumsal çevresine uyum sağlamak için uyması gereken kurallar da vardır.4 Düzen ve uyum, her varlık için önemli olduğu gibi insan için de vazgeçilmezdir; düzensiz ve uyumsuz hayatın sürdürülmesi mümkün olmamakta, insanın hem çevresiyle hem de tabiat ile sünnetullah çerçevesinde hareket etmesi gerekmektedir. 5 İnsan, toplumu; toplum, kural ve otoriteyi gerektirmekte; hak ve sorumluluklar adalet dengesinde buluşarak düzen kurulmaktadır. İslam düşüncesinde ilmin inanca, inancın eyleme, eylemin ahlaka evrilmesi öngörülmektedir. Hayata yansımayan düşünce ve duygular itibar görmemektedir. Dinin, eğitimin ve din eğitiminin en temel problemlerinden biri, teori ve pratik dengesinin kurulamaması, düşünce ve eylemin içselleştirilememesidir. Seküler dünya görüşlerinin dini ve ilkelerini hayattan uzaklaştırmaya çalışması, temelsiz bir yapı oluşturma gayretine matuftur. İslamiyet, insanın içgüdülerini ve fiziksel ihtiyaçlarını yok saymadan, onları bastırmadan, doğasına ve ilahi iradeye uygun bir şekilde çözümlemektedir. 2 3 4 5 Muhammed Müctehid Şebusteri, Hermenötik Kuran ve Sünnet, İstanbul, Mana Yayınları, 2012, s. 315-317 Çiğdem Kağıtçıbaşı, Zeynep Cemalcılar, Dünden Bugüne İnsan ve İnsanlar -Sosyal Psikolojiye Giriş-, 16. Bsk., İstanbul, Evrim Yayınevi, 2014, s. 275 Osman Özkul, Kültür ve Küreselleşme Kültür Sosyolojisine Giriş, İstanbul, Açılım Kitap, 2008, s. 45; Fazlurrahman, Ana Konularıyla Kurân, Çev.: Alpaslan Açıkgenç, Ankara, Ankara Okulu Yayınları, 2016, s. 45 Mustafa İslamoğlu, Kurân Neslinin İnşası İçin Pasif İyiden Aktif İyiye, 9. Baskı, İstanbul, Düşün Yayıncılık, 2013, s. 120-125; İbrahim Kalın, Barbar Modern Medeni: Medeniyet Üzerine Notlar, 2. Özel Bsk., İstanbul, İnsan Yayınları, 2019, s. 144 3 Araştırmanın problemi; yaratıcıya ihtiyaç hissetmeme ve özgürlük düşüncesiyle nefsin arzu ve isteklerine mutlak itaati öneren, insanın yaratıcıya kul olmasına ve itaat etmesine rıza göstermeyen, kutsalı değiştirmeye çalışan, modernist seküler dünya görüşüyle yaygın hale gelen, yanlış ve sağlıksız itaat anlayışıdır. Haz ve hız odaklı gelişmeler, insana sınırsız ve sorumsuz bir özgürlük alanı oluşturmakta; mutluluk vadeden düşünce, oluşum ve uygulamalar, insanın bağımlılıklarını, esaretini, huzursuzluğunu ve pişmanlıklarını artırabilmektedir. Dijitalleşen, sosyal ağlar ile etkileşimini artıran modernizm; sanal dünyadan başlayarak düşünce ve ahlaka ilişkin gerçek hayattaki her türlü kural ve sınırların kaldırılmasını, sorumluluk üstlenmeyen, sınırsız özgürlüklük anlayışıyla eğlence endeksli bir yaşamı önermektedir. Araştırmada cevabı aranan diğer sorular şunlardır:  İnsan, kime, nasıl itaat etmelidir?  Kader ve özgürlük arasında itaat nasıl anlaşılmalı, hangi temelde ele alınmalıdır?  İtaati kolaylaştıran ve zorlaştıran faktörler nelerdir?  İtaat kültürü ve unsurları, itaatin dünyevi ve uhrevi sonuçları, nelerdir?  Din eğitimi bağlamında itaat nasıl değerlendirilmelidir?  Vahiy merkezli irade ve itaat, eğitimiyle birlikte modellenmebilir mi? Her dinde ve özelde İslamiyet’te mevcut olan itaatin, şartları ve ölçüsü vardır; tahrifatın, istismarın ve pişmanlıkların önlenmesi, itaatin doğru öğre(n/t)ilmesine ve doğru uygulanmasına bağlıdır. Birey ve toplum açısından önemli olan, Allah’ın varlığı-yokluğu hatta kâinatın sahibi olması değildir; asıl mesele kime, nasıl kulluk yapılacağıdır. Tezin esası, özgür irade ve sorumlulukla ilintili olan itaattir. Hayatın ve din eğitiminin temel kavramlarından biri olarak itaat, insan var olduğu günden itibaren uygulaması olan güncel bir konudur. Çalışma, vahiy ekseninde oluşturulan inancın, yaratıcıya itaat ile olgunlaştırılacağı hipotezi üzerine kurulmuştur. Bu bağlamda; iman, salih amel, itaat ve ahlak arasında karşılıklı bir ilişki ve etkileşim olduğu kabul edilmektedir. Araştırmanın konusu; insan, din, eğitim ve din eğitimi ile ilişkili olduğundan, alana 4 katkı sağlamakla birlikte, din eğitimi alanında ve disiplinlerarası yapılacak sonraki çalışmalara kaynaklık etmeyi hedeflemektedir. Araştırmanın konusu, Din Eğitimi Açısından Kurân-ı Kerim’de İtaat Kavramıdır. Çalışmada; İslamiyet’te konu edilen itaat ele alınmış, diğer dinlerin itaat anlayışına yer verilmemiştir. Araştıma; Kurân-ı Kerim’de açıklanan Allah’a itaat, Hz. Peygambere itaat, ulü’l-emre itaat, anne ve babaya itaat, eşe itaat ve şeytana itaat ile sınırlandırılmıştır. Konu, din eğitimi açısından incelenmiş; çalışmanın amacına katkı sunduğu oranda diğer disiplinlerden yararlanılmıştır. Üç bölümden oluşan bu çalışmanın merkezinde; fıtrata uygun, mutlak ve doğru bir otorite belirleme ihtiyacından; doğru belirlenmeyen mutlak otoritenin, belirli bir amaç için yaratılan insanı yanlış yola götürmesinden; dinin hükümlerinin kabulünden sonra inananlar için tercih hakkının kalmamasından; insanın kendi yaptıklarından ve gücüyle sınırlı bir şekilde sorumlu olmasından; bilinçsizce, inceleme ve araştırma yapmadan, körü körüne uygulanacak yanlış itaatin sorumluluğunun bireye ait olduğundan; sorumlulukta ve cezada şahsilik ilkesinin geçerli olduğundan, başkasının suç ve cezasına ortak olunmamasından; bahseden ayetler bulunmaktadır.6 Bu çalışmanın amacı; vahiy temelli bir itaat kültürünün oluşmasına dayanak oluşturmak, modern seküler dünya görüşünün önerdiği arzu ve haz odaklı sorumsuz özgürlük anlayışının yerine; akıl, hür irade ve ilahi bilgiyle desteklenmiş, fıtrat ile uyumlu, sorumlu özgürlük ve itaat anlayışının oluşturulmasına katkı sunmak, insanın yaratıcıya itaat ile huzur ve mutluluk duymasına yardımcı olmak, ilahi öğretilerin rehberliğinde kime/nasıl itaat edileceğinin kriterlerini tespit etmek, itaatin şartlarını ve geçerlilik ölçüsünü, dünyevi ve uhrevi sonuçlarını belirlemek, itaati kolaylaştıran ve zorlaştıran hususları, din eğitimi çerçevesinde açıklamaktır. Bu çalışma, Allah’a, Hz. Peygambere, ulü’l-emre, anne ve babaya, eşe ve şeytana itaati; teorik bir yaklaşımla, din eğitimi bağlamında ve Kurân-ı Kerim’deki ayetler temelinde incelemeyi amaçlamaktadır. Araştırmada; irade, hürriyet ve sorumluluklar kapsamında insanın itaati incelenmekte; din eğitimi açısından itaat kavramı nasıl ele alınmalı, çerçevesi ve ölçüsü ne olmalı, hangi temele oturmalı, topluma nasıl anlatılmalı, uyma eyleminin hangi durumlara bağlı olduğu, bireyin ve 6 Tevbe Suresi, 31; Furkan Suresi, 27-30, 43; Kıyamet Suresi, 36; Haşr Suresi, 7, 19; Nisa Suresi, 59, 65; Ahzab Suresi, 36, 66-68; Enam Suresi, 116; Araf Suresi, 54; Yusuf Suresi, 106; Bakara Suresi, 170 5 toplumun itaat ile kendini nasıl dönüştüreceği, şahsiyetin oluşumunda itaatin yeri ve önemi nedir gibi temel sorulara, Kurân-ı Kerim’de övülen ve itaatleriyle insanlığa rehber olan sahabenin örnekliğinde cevaplar aranmakta, vahiy merkezli irade ve itaat, eğitimiyle birlikte modellenmeye çalışılmaktadır. Çalışmanın bir diğer amacı; nefse, şeytana ve dünya hayatının aldatmacalarına karşı, fıtrat desteğiyle güçlendirilmiş insanın gelişimini ve olgunlaşmasını sağlayacak vahiy merkezli teorik bir zemin oluşturmaktır. Dünya hayatında ve ahiret hayatında huzuru ve başarıyı hedefleyen İslamiyet, insanın ilahi bilgi ve eğitimle amacına ulaşabileceğini bildirmektedir. Yaratıcıya iman ve itaat ile hayata anlam katacak olan inasanın, hayata kuşatıcı ve bütüncül bakması; bireyin kendisiyle, çevresiyle ve yaratıcısıyla ilişkisini doğru bir şekilde oluşturması, gerekmektedir. Çalışma, nitel araştırmalarda kullanılan bir yöntem olan kavram analizi, doküman, literatür tarama ve analizi yöntemiyle hazırlanmıştır. Nitel araştırma; hermenötik yaklaşıma dayanmakta, bilgiye doğrudan erişme imkanı sunmakta; bağlam ve olgu arasında betimleme, sentez ve genelleme yapılmasını kolaylaştırmaktadır.7 Nitel araştırma yöntemlerinden biri olan doküman, literatür tarama ve analizi; araştırılan ve incelenen olgu hakkındaki tüm materyallerin, bilgi ve belgelerin tasnif edilmesini, değerlendirilmesini, analiz edilmesini, betimlenmesini ve yorumlanmasını içermektedir.8 Doküman tarama modeli, konu veya olay hakkındaki bilgi ve belgelerin detaylı bir şekilde incelenmesi ve yorumlanması sürecini kapsamaktadır. Literatür taraması, okuyucuya daha önceden yapılan çalışmaları değerlendirme, sonuçları karşılaştırma ve sonradan yapılacak çalışmalarla ilgili farkındalık oluşturma imkanı sunmaktadır. Doküman tarama modelinde, konu veya olgu kendi vakıası içerisinde, herhangi bir ekleme ve değiştirme yapılmaksızın mütalaa edilmektedir.9 Doküman ve literatür tarama yönteminde, hangi belgelerin kullanıldığının tespiti, araştırılan konu ve olgu ile yakından ilgilidir.10 Literatür taraması; araştırmaya konu olan kavram veya olgunun çok yönlü incelenmesini, kuramsal alt yapısının hazırlanmasını ve benzer Şener Büyüköztürk, Sosyal Bilimler İçin Veri Analizi El Kitabı, Ankara, Pegem Akademi Yayıncılık, 2011, s. 22 8 Niyazi Karasar, Bilimsel Araştırma Yöntemleri, Ankara, Nobel Yayınları, 2002, s. 94 9 Niyazi Karasar, a.g.e., s. 77 10 Ali Yıldırım, Hasan Şimşek, Sosyal Bilimlerde Nitel Araştırma Yöntemleri, 2. Bsk., Ankara, Seçkin Yayıncılık, 2000, s. 140-141 7 6 araştırmalarla karşılaştırma yapılmasını içermektedir. Literatür tarama yönteminde özgün kitap ve makaleler, ana ve birincil kaynağı; araştırma konusuyla ilgili yapılan diğer çalışmalar ikincil kaynağı oluşturmaktadır. 11 Din Eğitimi Açısından Kuran-ı Kerim’de İtaat Kavramı isimli çalışmada, kavram analizi, doküman, literatür tarama ve analizi yöntemi kullanılmış; araştırmayla ilgili bilgi ve belgeler detaylıca incelenerek tahlil edilmiştir. Arşatırmada, eğitim, din eğitimi, din psikolojisi, din felsefesi, din sosyolojisi, psikoloji, sosyoloji, kamu yönetimi alanındaki çalışmalardan yararlanılmıştır. Çalışmada; Kurân-ı Kerim’den ve hadislerden, konuya kaynaklık teşkil edecek kitaplardan, hakemli dergilerde yayımlanan makalelerden, doktora ve yüksek lisans tezlerinden yararlanılmıştır. Araştırmada birincil kaynak Kuran-ı Kerim ve hadislerdir. Sözlükte birincil kaynak; İbni Manzur’un Lisanü’l-Arab, Ragıb el-İsfehani’nin Müfredat adlı eserleridir. Araştırmada yararlanılan başlıca eserler hakkında aşağıdaki açıklamaların yapılması mümkündür. Mütefekkir, alim ve üçüncü Diyanet İşleri Reisi olan Ahmed Hamdi Akseki’nin İslâm Fıtrî Tabiî ve Umumî Bir Dindir isimli kitabı; dinin mahiyetini ve insanlık için zaruretini, fıtrat ile ilişkisini, vahyin akıl ile ilişkisini; dinin, vicdan ve ahlâk ile ilişkisini, İslam’ın inanç, ibadet, amel ve ahlâk yönlerini, bireysel ve toplumsal boyutlarını detaylı bir şekilde ele alan önemli bir eserdir. İslamiyet hakkında hazırlanan kitap ve makalelere kaynaklık eden kapsamlı eser, konumuz olan itaat ile yakın ilişkisi nedeniyle önemli bilgiler içermektedir. İsmail Karagöz’ün Kur’ân’da Dört Kavram: İbadet, İtaat, İcabet, İttiba isimli kitabında; her kavramın sözlük ve terim anlamları, kavramların Allah ile ilişkisi ve Kurân-ı Kerim’den örneklerle anlatılmakta, istenen ve istenmeyen uyma eylemi hakkında özlü bilgiler verilmektedir. Ayhan Öz’ün Din Eğitimi ve Birey Oluşun İmkanı isimli kitabı; benlik bilincinin oluşumu, birey olma, gelişim dönemlerinde din eğitimi ve birey oluş, dinin ve modern insanın anlam arayışı, itaat, özgürlük ve sorumluluk, fıtrat, akıl, irade, ahlak, birey-toplum diyalektiği konularını din eğitimi açısından değerlendirilmektedir. Celaleddin Vatandaş’ın Tevhid ve Değişim isimli kitabı; tevhidin hakikatini, rab ve ilah kavramlarının otorite ile ilişkisini, vahiy, risalet ve itaat gerçeğini, inkarın 11 Şenel Büyüköztürk, a.g.e., s. 43-44 7 ve şirkin itikadi ve ameli boyutlarını, bilginin kaynağını, sorumluluğu ve vahyin gelenekle mücadelesini ele almaktadır. Murat Sülün’ün Kurân-ı Kerim Açısından İman-Amel İlişkisi isimli kitabında; farklı disiplinlerin iman-amel ilişkisine bakışı, iman ve amelin sözlük ve terim anlamları ile kavramların zihinsel, duygusal ve davranışsal boyutları, kavramların ilişkisi ve birbirlerini etkileme boyutları detaylıca değerlendirilmektedir. Çalışmada yararlandığımız diğer başlıca kaynaklar; Recep Özkan, Bayram Polat’ın İtaat Kültürü ve Din ile aynı yazarlara ait Toplumsal Bir Değer Olarak Otorite, Mehmet Salmazzem’in Kur’an’a Göre “Sınırsız İtaat” Problemi, Mahsum Aytepe’nin Fıtrat Kavramı Bağlamında İnsanın Orta Yolu Bulma Potansiyeli, Furat Akdemir’in Kurân’da İtaat Kavramı ve Peygambere İtaatin Mahiyeti makaleleri ile; Cemal Ağırman’ın Sünnette İtaat, M. Doğan Karacoşkun’un PsikoSosyal Açıdan İman (Dini İnanç)-Amel (Dini Davranış) İlişkisi, Münür Tezcan’ın Kur’an’da İnsanın İç Denetimi adlı doktora tezleridir. Din eğitimi açısından Kuran-ı Kerim’de itaat kavramı isimli bu çalışma; giriş, üç bölüm ve sonuçtan oluşmaktadır. Giriş kısmında, araştırmanın problemi, amacı, önemi, sınırlılıkları, metod ve kaynakları hakkında bilgi verilmiştir. Çalışmanın birinci bölümünde; itaatin, kavramsal çerçevesi, sözlük ve terim anlamı açıklanmıştır. İtaatle yakın anlam ilişkisi bulunan ittiba, i’tisam, ibadet, kunut ve İslam kelimeleri de bu bölümde incelenen diğer başlıklardır. Sözlükte itaat kelimesinin; gönüllü olarak uymak ve isteyerek yapmak anlamlarının öne çıktığını belirtmek gerekmektedir. İtaatin terim anlamı; Allah’ın emir ve yasaklarına boyun eğmek, onlara uygun davranmaktır. İtaatin sözlük ve terim anlamıyla yakın ilişkisi dikkat çekmektedir. Çalışmanın ikinci bölümünde; sözlük ve terim anlamlarıyla kavramsal çerçevesi oluşturulan itaatin, mahiyeti, tabii ve iradi itaat, mutlak ve mukayyet itaat, sahabenin itaat anlayışı, itaat kültürü ve unsurları: otorite, fıtrat ve adalet, zorlama, niyet ve ihlas, istişare ve muhasebe, güç yetirme ve sorumluluk, itidal, devamlılık, itaat edilenler: yaratıcı, Hz. Peygamber, ülü’l-emr, ebeveyn, eş, şeytan, itaati kolaylaştıran faktörler: iman, salih amel, mükafat umma, ceza kaygısı, nasihat, ilim, dua, itaati zorlaştıran faktörler: heva, dünya sevgisi, zan, haset, gelenek, itaatin geçerlilik şartları: iman, salih amel, ihlas, itaatin dünyevi sonuçları: düzen, disiplin, güven ve huzur, itaatin uhrevi sonuçları: cennet ve cehennem açıklanmıştır. 8 Çalışmanın üçüncü bölümünde; din eğitimi, nefs ve irade eğitimi, irade ve kudret, insanın özgürlüğü ve sorumluluğu, imtihan, ilahi bilgi ve insanın özgürlüğü, ahlak, nifak, akıl, kalp, vicdan ve taklit başlıkları incelenmiştir. Sonuç bölümünde, araştırmanın genel bir değerlendirmesi yapılmış, çalışmadan elde edilen sonuçlar ve öneriler paylaşılmıştır. 9 BİRİNCİ BÖLÜM İTAAT KAVRAMI 1. 1. İtaatin Kavramsal Çerçevesi Kavramlar, doğası gereği tanımlamayı ve sınırlamayı gerektirmektedir. Her kavramın taşıdığı bir anlam vardır; kavram kaybedildiğinde anlam da yok olmaktadır. Anlamın kaybolması, değerleri ve ölçüyü değiştirmektedir. Kavram, muhteva hakkında bilgi vermekte; yanlış idrak ve düşünceyi engellemektedir. İnsan, hayat hakkında sahip olduğu anlayışa göre şahsiyetini ve davranışlarını belirlemektedir. İnanç; insan ve hayat hakkında, hayatın öncesi, sonrası ve hayatın bunlarla ilişkisi hakkında bilgi veren külli bir fikirdir. İtaat, dini içeriği bulunan bir kavram olmakla birlikte hayatın tüm alanlarında yaygındır. Kelimeler semboldür, nesneleri olduğu gibi gösteren ayna değildir; harita, temsil ettiği ölçeği yansıttığı kadar, kelimeler de delalet ettiği manaya işaret etmektedir. 1 Kavramlar, bir şeyi tanımlamanın en önemli araçları, insanlararası iletişimin vazgeçilmez köprüleridir. 2 İnsan, kelime ve kavramlarla düşünmekte, konuşmakta ve iletişim kurmakta; kelime, kalıp; kavram, muhteva olarak değerlendirilebilmektedir. 3 Dini kavramlarda zihinsel öğrenme kadar duygusal ve pratik boyuta da dikkat etmek gerekmektedir.4 Vahyin muhatabı olan ilk nesilde dünya ve ahiret hayatı arasındaki zihinsel ayrım bulunmamaktadır; onlar, ahiret hayatından tamamen bağımsız bir dünya veya dünya hayatından tamamen bağımsız bir ahiret tasavvur etmemişlerdir. Dini kavramak, hayata yansımadığı sürece iman kabul edilmemektedir. “Ölümü ve hayatı hanginizin daha güzel amel edeceğini sınamak üzere yaratan O’dur.”5 ve “İnsanlar inandık demekle imtihan edilmeden bırakılacaklarını mı zannederler” 6 ayetlerini birlikte değerlendirdiğimizde iman ile salih amel birlikteliğinin önemi daha iyi 1 2 3 4 5 6 Şahin Uçar, Varlığın Mana ve Mazmunu, İstanbul, İz Yayıncılık, 1995, s. 20 Celaleddin Vatandaş, Tevhid ve Değişim, s. 203 Cavit Sunar, “Din Nedir?”, Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, C.: 10, S.: 1, 1963, s. 65 Ahmet Arslan, Felsefeye Giriş, İstanbul, Vadi Yayınları, 2002, s. 21 Mülk Suresi, 2 Ankebut Suresi, 2 10 anlaşılmaktadır. İmtihan edilmek; irade ve kudret sahibi olmak, emre ve nehye muhatap olmak, sorumluluk üstlenmek demektir. Emirlere uygun davranmak veya itaatsizlik, amelin salih veya fasid olmasıyla ilgilidir. Kuran-ı Kerim, bir işin makbul olması için iki şart öngörmektedir: Amelin salih olması ve yaratıcıya hiçbir şeyi ortak koşmamak. 7 Allah’a zatında veya sıfatlarında ortak koşmak, şirktir. Niyet halis olmadığında, bir iş Allah’ın rızası için yapılmadığında, dinen herhangi bir değeri bulunmamaktadır. İslamiyet’te bedenin ve ruhun aynı istikamete yönelmesi, bir ve bütün olarak yaratıcıya itaat etmesi, önem arz etmektedir. Peygamber ve kitap gönderilmesinin hikmeti, insanlara Allah’ın varlığını bildirmekten daha çok O’na hakkıyla kulluk edilmesine öncülük etmektir. Yaratıcının varlığını kabul etmekle birlikte, o yaratıcının hayata müdahale etmesine, emir ve yasaklar belirlemesine razı olunmaması, teslimiyet ve itaat düşüncesiyle örtüşmemektedir. Göklerin ilahı olanın yeryüzünde de hakim olması kaçınılmazdır. “Onların çoğu ancak ortak koşarak Allah’a iman ederler”8 ayeti, imanın şirk ile yer değiştirebileceğini, insanlardan bazılarının iman ile şirki karıştırabileceğini, haber vermektedir. “Biz bunlara ancak bizi Allah’a yaklaştırsınlar diye tapıyoruz”9 ayeti, Müşriklerin Allah’a ortak koşma gerekçesini açıklamaktadır. Allah’a aracılarla ulaşabileceğini düşünenler, O’nu kendisini tanıttığı gibi anlamak yerine diğer canlı varlıklara benzettikleri için dalalete düşmektedir. Allah, insana özel bir değer vermiş, akıl ve iradesiyle onu yeryüzünün halifesi yapmıştır. İnsan, rabbine kulluk için yaratılmış, 10 kime, nasıl kulluk yapılacağı vahiyle açıklanmıştır. Hz. Adem ile insanlara ulaştırılan ilahi mesaj, Hz. Muhammed ile tamamlanmıştır.11 Nefis, heva ve dünyadaki iktidardan pay isteme dürtüsü, insanın yaratıcıya boyun eğmesine engel olabilmektedir. “Eğer yeryüzündekilerin çoğuna uyarsan seni Allah yolundan saptırırlar. Onlar ancak zanna uyuyorlar ve onlar sadece yalan uyduruyorlar.”12, "Deki, pis ile temiz bir değildir, pis-kötü olanın çokluğu hoşuna gitse de. Öyle ise ey akıl sahipleri Allah'tan korkunuz ki kurtuluşa eresiniz.” 13 ayetleri insanların, çoğunluk 7 Kehf Suresi, 110 Yusuf Suresi, 106 9 Zümer Suresi, 3 10 Zariyat Suresi, 56 11 Ali İmran Suresi, 164; Taha Suresi, 134 12 Enam Suresi, 116 13 Maide Suresi, 100 8 11 yerine, hakka ve hakikate uymalarını tavsiye etmektedir. Hayrı ve şerri, helali ve haramı belirleme yetkisi yaratıcıya aittir; yetkinin kime verildiği ve otoritenin kim olduğu itaat açısından önem arz etmektedir. Helali ve haramı belirleme yetkisine sahip olan, bunlar arasındaki derece farkını ve öncelik sırasını belirlemeye de yetkilidir. "Deki, eğer babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, hısım akrabanız, kazandığınız mallar, kesada uğramasından korktuğunuz ticaret, hoşlandığınız meskenler, size Allah'tan, Resulünden ve Allah yolunda cihattan daha sevgili ise, artık Allah emrini (azabını) getirinceye kadar bekleyin. Allah fasıklar topluluğunu hidayete erdirmez." 14 ayetinde sevgi sıralaması ve ölçüsündeki yanlışlık, günah olarak zikredilmektedir. İnsanın her konuda ölçülü olması gerekmektedir. “İnsanlardan kimi de Allah’tan başka şeyleri O’na eş tutuyorlar da onları Allah’ı sever gibi seviyorlar. Oysa iman edenlerin Allah sevgisi daha kuvvetlidir”15 ayeti, en fazla sevgiyi mabudun hak ettiğini ifade etmektedir. Sevgi, itaati gerektirmekte; insan, sevgisini sarf ettiği varlığa itaat etmektedir. 16 Allah’ı sever gibi sevmek, Allah için sevmekten farklıdır 17 ve şirktir. 18 İman, sevgiyle birlikte itaat ve teslimiyet gerektirmektedir. 19 Zorlamayla kabul edilen bir inancın değeri olmadığı gibi20, sevgi ve gönül rızası olmaksızın itaat de anlamını yitirmektedir. İnsanların amelleri, niyetlerine göre değer kazanmaktadır.21 İslam’ın hükümlerine uygun bir iş, Allah’ın rızasını elde etme gayesiyle yapıldığında sevap değeri kazanabilmektedir. Kafirlerin güzel amelleri, Müslüman olduğu halde İslam’a uygun olmayan eylemler ve Allah’ın rızasını kazanma niyetiyle yapılmayan işler, sevap değeri kazanmamaktadır. 14 15 16 17 18 19 20 21 Tövbe Suresi, 24 Bakara Suresi, 165 Nadim Macit, Kurân ve Hadise Göre Şirk ve Müşrik Toplum, Konya, Damla Matbaacılık ve Ticaret, 1992, s. 239 Nadim Macit, a.g.e., s. 239 Bakara Suresi, 165 Nisa Suresi, 60, 65 Bakara Suresi, 256 Ebu Abdillah Muhammed b. İsmail b. İbrahim el-Cufi el-Buhari, el-Camiu’s-Sahih, C.: I-VIII, İstanbul, Çağrı Yayınları, 1992, Bedü’l-Vahiy, 1, İman, 41; Ebu İsa Muhammed b. İsa b. Sevre (Yezid) et-Tirmizi, el-Camiu’s-Sahih, C.: I-V, İstanbul, Çağrı Yayınları, 1992, Fedailu’l-Cihad, 16; Ebu Abdirrahman Ahmed b. Şuayb b. Ali en-Nesai, Sünen, C.: I-VIII, İstanbul, Çağrı Yayınları, 1992, Taharet, 60, Talak, 24, Eyman, 19; Ebu Abdillah Muhammed b. Yezid Mace el-Kazvini, Sünenü İbni Mace, C.: I-II, İstanbul, Çağrı Yayınları, 1992, Zühd, 26; Ebu Abdillah Ahmed b. Muhammed b. Hanbel eş-Şeybani el-Mervezi, Müsned, C.: I- VI, İstanbul, Çağrı Yayınları, 1982, 25, 43 12 Tüm kâinat için bir organizasyon ve yönetimden bahsetmek mümkündür. Sorunların çözümü, güven ve huzur içerisinde birlikte yaşayabilmek için otoritenin tesis edilmesine ve kurallara ihtiyaç vardır. Herkesin kendi otorite ve doğrularının olması, kural tanımadan bunları uygulamaya çalışması, kaos oluşturmaktadır. Sosyal nizamın devamlılığı, toplumun bütünlüğü, otoriteye ve itaat esasına dayanmaktadır.22 “Müminler ancak o kimselerdir ki; Allah anıldığı zaman kalpleri ürperir. Onun ayetleri kendilerine okunduğu zaman (bu) onların imanlarını artırır. Onlar sadece Rablerine tevekkül ederler. ”23 ayeti; itaat ve salih amelle birlikte imanın artabileceğine, isyan ve günahlarla imanın azalabileceğine işaret etmektedir. İtaat, imanın meyvesidir. Mümin, inandığı gibi yaşamadığında iman azalmakta; itaat ve salih ameller bireyi Allah’a yaklaştırmakta, iman ve takvayı artırmaktadır. Akıl ve özgür irade sahibi insanın hayatı, tercihlerden ibarettir; iman ve küfür, itaat ve isyan, hayır ve şer, bireye imtihan için sunulan, mükafat veya cezaya konu olan alternatiflerdir.24 İtaat kelimesi Kurân-ı Kerim’de üç ayette taat şeklinde, yedi yerde isim olarak, diğer yerlerde fiil olmak üzere seksen beş yerde geçmektedir. Kırk iki ayette de aynı kökten gelen ve güç yetirmek anlamında kullanılan istitaat kavramı yer almaktadır. 25 Kurân-ı Kerim’de itaat kelimesine yakın anlamda kullanılan ittiba, İslam ve ibadet kelimeleri birlikte değerlendirildiğinde, itaatin İslam’ın temel kavramlarından biri olduğunu söylemek mümkündür.26 Temelde inkiyat, boyun eğmek, emri kabul ederek hükmünü icra etmek 27 anlamına gelen itaatte esas olan gönüllülüktür, rıza ile tabi olmaktır. 28 İtaat kelimesi genellikle bir emre uyulması için kullanılmaktadır ve bu uyma, iradeye dayalı olmak durumundadır.29 Boyun eğmek; şeklen yapılan zorunlu bir teslimiyetin ötesinde, içinde herhangi bir sıkıntı duymaksızın deruni bir kabul ile 22 23 24 25 26 27 28 29 Manzuriddin Ahmed, Kurân’da Anahtar Siyasi Kavramlar, İslam’da Siyaset Düşüncesi, Çev.: Kazım Güleçyüz, İstanbul, İnsan Yayınları, 1995, s. 98 Enfal Suresi, 2 Nisa Suresi, 13-14 Muhammed Fuad Halil b. Ahmed, el-Mucemu’l Müfehres li Elfazi’l Kurâni’l Kerim, Kahire, Daru’l Hadis, 1996, s. 528-530 Ömer Mahir Alper, “İtaat”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, C.: I-XLIV, İstanbul, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, 2001, No: 23, s. 444-445 Muhammed Salahi, Kamus-i Osmani, C.: I-IV, İstanbul, Mahmud Bey Matbaası, 1313, No: 1, s. 378 Muhammed Salahi, a.g.e., No: 2, s. 115-120 Ebu Hilal el-Hasen b. Abdillah b. Sehl el-Askeri, el-Furuku’l-Lugaviyye, Thk.: Muhammed İbrahim Selim, Kahire, Daru-l İlim ve-s Sekafe, t.y., s. 221; Ebu’l-Feyz Muhammed Murteza ezZebidi, Tacu-l Arus min Cevahiri-l Kamus, Thk.: Muhakkiklerden Bir Grup, C.: I-XL, t.y., Darul Hidaye, t.y., No: 21, s. 461-462 13 uymaktır. “Hayır! Rabbine andolsun ki onlar, aralarında çıkan çekişmeli işlerde seni hakem yapıp, sonra da verdiğin hükme içlerinde hiçbir sıkıntı duymaksızın, tam bir teslimiyetle boyun eğmedikçe iman etmiş olmazlar.” 30 İman etmesi için kimse zorlanmamakta; 31 iman ettikten sonra birey, dinin emir ve yasaklarından sorumlu olmakta, ilahi öğretilerde tercih hakkı bulunmamaktadır. 32 “Allah ve resülü bir iş hakkında hüküm verdikleri zaman, hiçbir mümin erkek ve hiçbir mümin kadın için kendi işleri konusunda tercih kullanma hakları yoktur. Kim Allah'a ve resülüne karşı gelirse şüphesiz ki o apaçık bir şekilde sapmıştır.”33 İmanın mücerret bilgiden ibaret olmadığının ifadesi olan bu ayetlerde teslimiyet ve itaat vurgusu yapılmakta; itaatin bilinçli, halis bir niyetle ve emre uygun olması talep edilmektedir. İtaatin sevgi temelli isteğe bağlı olması esas olmakla birlikte, korkuya bağlı olarak da gerçekleşebilmektedir.34 Peygamberlerin kıssalarının anlatıldığı ayetlerdeki “Artık Allah’tan korkun ve bana itaat edin”35 emri, ceza korkusuyla yaratıcıya itaatin imkanına işaret etmektedir. İtaat ve teslimiyet sadece davranışları değil, öncesinde düşünce ve duyguları kapsamakta; düşünce ve duygu olgunlaşmadan doğru eylemler gerçekleşmemektedir. İslamiyet, insanı ve hayatı bir bütün olarak değerlendirmektedir. İman, İslam’a göre düşünmeyi, hissetmeyi ve eylemeyi gerektirmektedir. İtaat; üst konumda bulunanın, yaptırım gücü ve emir verme yetkisi bulunanın emrine uymaktır; üstün, alta itaati söz konusu değildir. Kurân-ı Kerim’deki kullanımıyla genel olarak itaat; hayat ve otorite sahibi varlıklara yöneliktir; somut olmayan olgu ve durumlar için bu kelime kullanılmamakta, onun yerine ittiba kelimesi kullanılmaktadır.36 Kurân-ı Kerim, tevhide aykırı olduğundan şeytana, hevaya itaat etmeyi yasaklamaktadır.37 İtaat kelimesinin canlı varlıklar için kullanılması, güç ve otoriteyi içerisinde barındırdığına dair bir işaret sayılabilmektedir; zira güç ve otorite canlı varlıklarda bulunmaktadır.38 İtaat kelimesi, insanın Allah ile olan ilişkisinde söz 30 31 32 33 34 35 36 37 38 Nisa Suresi, 65 Bakara Suresi, 256 Rasim Özdenören, Hadislerin Işığında Hz. Muhammed, İstanbul, İz Yayıncılık, 2018, s. 87 Ahzab Suresi, 36 Ebu Hilal el-Askeri, a.g.e., s. 184 Şuara Suresi, 150 Hamza Sadan, “Mekki ve Medeni Ayetlerin Semantik Çerçevesi: İtaat ve İttiba Kavramları Örneği”, Kayseri, Erciyes Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Doktora Tezi, 2017, s. 41 Sad Suresi, 26; Kıyame Suresi, 25 Sadan, a.g.e., s. 44 14 konusu olduğu gibi insanlar arasındaki ilişkilerde de kullanılmakta, bu yönüyle ibadet kelimesinden ayrılmaktadır; ibadet kelimesi sadece Allah ile insan arasındaki bir durumu açıklamaktadır.39 İradesi bulunmayan varlıklar, Allah’a gönülden zorunlu bir itaat ile teslimiyet göstermektedir. “Sonra duman halinde olan göğe yöneldi, ona ve yeryüzüne: İsteyerek veya istemeyerek, gelin! dedi. İkisi de isteyerek geldik dediler”40 “Göklerde ve yerde olanların hepsi ister istemez Allah’a secde ederler” 41 İnsanın amelini değerli kılan, tersi mümkün olduğu halde; itaat kelimesinin zorlama olmaksızın isteyerek yapma anlamına da uygun olarak, iradesiyle Allah’ın emir ve yasaklarına uymasıdır. İnsanın meleklerden üstün hale gelmesi, iman ve itaatiyle mümkündür; insan, iman ve itaat etmediğinde hayvanlardan daha değersiz olmaktadır. 42 Şeytanın ebedi cehennemle cezalandırılması, insanoğlunun cennet nimetlerinden uzaklaşarak dünya imtihanına tabi tutulması, itaatle ilgili bir meseledir.43 Hayatın başlangıcında itaat söz konusu olduğu gibi, sonunda da itaate göre karşılık hazırlanmıştır. “Kim zerre miktarı hayr işlerse onu görür, kim de zerre miktarı şer işlerse onu görür.”44 İtaat kelimesi ‫ كره‬kelimesinin zıt anlamlısı olarak, bir şeyi gönül rızasıyla, isteyerek yapmak şeklinde kullanılmaktadır. İtaat kelimesinin dört ayette ‫سمعنا‬ fiilinden sonra yer alması; şuursuz bir teslimiyetten daha çok, bilinçli bir anlayış ve uymanın önemine işaret etmektedir.45 Kelimenin türevlerinden olan ‫ \ستطاعة‬kavramı; yapılacak işin muhatabın gücüyle sınırlı olma, onun gücünü aşmama özelliği öne çıkmaktadır. İtaat kelimesinin, kendisiyle yakın anlamda kullanılan ‫ \تبع‬kelimesinden farkı; itaat kelimesinin bir talep olarak kullanılmasıdır. ‫ \تباع‬uyma anlamı daha çok zorlama ve bir emir olmaksızın bir yolu, insanı model alarak ona uygun davranmak şeklinde kullanılmaktadır. İtaat edenin de edilenin de ayrı sorumlulukları bulunmaktadır. İnsanın kime, nasıl ve ne ölçüde itaat edeceği, dünya ve ahiret konumunu ve huzurunu etkilemektedir. 39 40 41 42 43 44 45 Ebu Hilal el-Askeri, a.g.e., s. 221 Fusssilet Suresi, 11 Ra’d Suresi, 15 Furkan Suresi, 44 Bakara Suresi, 30 Zilzal Suresi, 7-8 Bakara Suresi, 285; Nisa Suresi, 46; Maide Suresi, 7; Nur Suresi, 51 15 İtaat kavramı, farklı toplum, din ve düşünce sistemleri için farklı anlamlar ihtiva etmektedir. Cahiliye döneminde Araplar, haksız da olsa akraba ve kabilesinin yanında yer almak istemiş, kan bağına çok önem vermiştir.46 Çölde hayatta kalmak için ölçüsüz itaat kültürü gelişmiş, gelenekler tabu haline gelmiş ve topluma egemen olmuştur. İslam ile birlikte itaatin sınırları ve ölçüsü belirlenmiş; kime nasıl itaat edileceği açıklanmıştır. Allah’a ve resulüne itaat ile ülü’l-emr’e, eşe, anne ve babaya itaat etmenin özellikleri farlılık arz etmektedir. İnsan, kendisini yaratan, yaşatan ve her türlü nimetle kuşatan rabbine karşı nankörlük etmeden, iman ve itaatle teslimiyet gösterdiğinde; haddini ve hesabını bildiğinde, her iki dünyada huzura ve başarıya ulaşabilmektedir. “Ey kullarım! Eğer öncekileriniz, sonrakileriniz, insanlarınız ve cinleriniz, sizden en takva sahibi bir adamın kalbi üzere olsalar, (bu tutumları) benim mülküme hiçbir şey katmaz/arttırmaz. Ey kullarım! Eğer öncekileriniz, sonrakileriniz, insanlarınız ve cinleriniz sizden en fasık bir adamın kalbi üzere olsalar, (bu tutumları) benim mülkümden hiçbir şey eksiltmez."47 kutsi hadisi, insanların iman ve itaatine, Allah’ın ihtiyacı olmadığını; kulluğa ihtiyacı olanın, sınırlı ve bağımlı mahlukat olduğunu haber vermektedir. 1. 2. İtaat Kelimesinin Sözlük Anlamı ‫ طوع‬mastarından türetilen ‫ اطاعة‬kelimesi; boyun eğmek, emri kabul ederek hükmü icra etmek anlamında kullanılmaktadır.48 Birine uymak,49 birini takip etmek,50 yumuşak davranmak, 51 mani olmamak, isteyerek yapmak, gönülden boyun eğmek, ibadet yapmak, uygun görmek, kabul etmek, 46 47 48 49 50 51 52 53 52 yardımcı olmak, 53 gönüllü olarak Celalaeddin Vatandaş, Tevhid ve Değişim, İstanbul, Pınar Yayınları, 2006, s. 30 Müslim, Birr, 35; İbni Mace, Zühd, 30; Tirmizi, Kıyame, 48 Muhammed Salahi, a.g.e., No: 1, s. 378 Ebu’l Huseyn Ahmed b. Faris b. Zekeriyya, Mu’cem Mekayisı’l-Luğa, Thk.: Abdusselam Muhammed Harun, C.: I-IV, Beyrut, Daru’l-Ciyl, t.y., No: 3, s. 1256 Ebu Nasr b. İsmail b. Hammad el-Cevheri, es-Sıhah, Tacu’l-Luğa ve Sıhahu’l-Arabiyye, Thk.: Ahmed Abdulgafur Attar, C.: I-VI, Kahire, Kitabu’l-Arabi, 1956, No: 3, s. 1256 Ebu’l-Fadl Cemaluddin Muhammed b. Mükerrem İbni Manzur, Lisanu’l-Arab,C.: I-XV, Beyrut, t.y., No: 6, s. 241 İbni Manzur, a.g.e., No: 6, s. 240-242 Carullah Ebu'l-Kasım Mahmud b. Ömer ez-Zemahşeri, el-Keşşaf an Hakaiki't-Tenzil ve Uyuni'lEkavil fi Vücuihi't-Te'vil, C.: I-IV, Beyrut, Daru'l-Fikr, 1397/1977, s. 398 16 emredilen bir şeyi yerine getirmek 54 anlamları, sözlüklerde kullanılmaktadır. Emredilmese de bir eylem söz konusu olduğunda bu fiilin kullanılabileceğini söyleyen de vardır.55 Şerif Cürcani ise bu kelimenin isteyerek tabi olma anlamında sadece Allah dışındaki varlıklar için söz konusu olabileceğini ifade etmektedir, zira insanlar istemese de O’nun kurallarına boyun eğmektedir.56 Kâinat için belirlenmiş kanunlar ile dini kurallar birbirinden ayrılmaktadır. İnsanlar ve diğer canlılar, yaşam için gerekli olan kanunlara uymak dışında bir seçeneğe sahip değildir. Dini kurallar, insanlar için hayır ve şerri, helal ve haramı belirlemekte, insanlar itaatle sorumlu tutulmaktadır. İtaat kelimesinin aslı olan ( ‫ط و ع‬-) çeşitli kalıplarda ve farklı anlamlarda kullanılmaktadır. Dil bilginlerinin çoğunluğuna göre hem müteaddi (nesne alan/geçişli) hem de lazım (nesne almayan/geçişsiz) fiil olarak kullanılmaktadır.57 ‫طا ع‬ ‘nın ifal babındaki kullanımı ve anlamı hemen hemen aynıdır, boyun eğmek anlamındadır; insan ve diğer varlıklar için bu kelime kullanılabilmektedir. ‫ طا ع‬ile َ boyun ‫ ا طا ع‬arsındaki fark olarak dil bilginleri şöyle bir açıklama yapmaktadır: ‫ع‬ َ ‫طا‬ eğmek anlamına gelirken, ‫ أطاع‬emri yerine getirmek anlamında kullanılmaktadır. 58 ‫ع‬ kelimesi ‫ وافق‬ile aynı manaya karşılık gelmekte, “görüşüne katıldı, birisine َ ‫طاو‬ َ muvafakat etti, birisinin görüşüne katılmakla ona itaat etti” anlamındadır. 59 Taat kelimesinin istifal babındaki kullanımı “güç yetirmek, bir şey için takati olmak” anlamında kullanılmaktadır.60 Bu kalıptaki kullanımın insana özel olduğunu söyleyen dil bilginleri vardır.61 İnfial ve müfaale babında kelime kök anlamıyla uyumludur.62 Tefil babında; boyun eğdirmek, itaat ettirmek, cesaretlendirmek, kolaylaştırmak, yardım etmek gibi anlamlar için kullanılmaktadır.63 “Nefsi onu kardeşini öldürmeye 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 Zebidi, a.g.e., No: 21, s. 461-462; Mecduddin Muhammed b. Yakub el-Firuzabadi, Besairu Zevi’tTemyiz fi Letaifi’l Kitabi’l Aziz, Thk.: Muhammed Ali Neccar, C.: I-V, Kahire, 1387, No: 3, s. 519 İbni Manzur, a.g.e., No: 6, s. 241 Şerif Cürcani, a.g.e., s. 140 Ebu Mansur Muhammed b. Ahmed b. Ezher el-Ezheri el-Herevi , Tehzibü’l -Lüga, Thk.: Muhammed Avd Merab, C.: I-VIII, Beyrut, Darü İhyai’t-Türasi’l-Arabi, 2001, No: 3, s. 66; Cevheri a.g.e., No: 3, s. 1255; Ragıb Ebu’l-Kasım el-Hüseyin b. Muhammed el-İsfehani, el-Müfredat fî Garibi’l-Kur’an, Thk.: Safvan Adnan Ed-Davudi, Beyrut, Daru’l-Kalem- Ed-Daru’ş-Şamiyye, 1412, s. 529. Ezheri, a.g.e., No: 3, s. 66; İbni Manzur, a.g.e., No: 6, s. 240 Cevheri, a.g.e., No: 3, s. 1255; İbni Manzur, a.g.e., No: 6, s. 240; Zebidi, a.g.e., No: 21, s. 461-462 Cevheri, a.g.e., No: 3, s. 1255; İbni Manzur, a.g.e., No: 6, s. 240; Zebidi, a.g.e., No: 21, s. 462 Ragıb, a.g.e., s. 530; Zebidi, a.g.e., No: 21, s. 464 Zebidi, a.g.e., No: 21, s. 462 Ezheri, a.g.e., No: 3, s. 66 17 teşvik etti, onu cesaretlendirdi” ayeti bu kullanıma örnektir. 64 Tefa’ul babındaki anlamı ise; kendine zorunlu olmayan bir şeyi kendi isteğiyle yapmak, kendini itaat etmeye zorlamak, farz olmayan bir şeyi gönüllü ve nafile olarak yapmaktır.65 “Kim isteyerek bir hayır yaparsa, o kendisi için yapılmış bir hayırdır” ayetindeki kullanım bu manadadır. 66 İtaat eyleminin ismi olan “taat” ise, 67 daha çok verilen emri kabullenme durumunda kullanılmaktadır.68 Kurân-ı Kerim’de taat kelimesi üç yerde geçmektedir.69 İtaat kelimesinin sözlüklerdeki yaygın kullanımında aşağıdaki manalar öne çıkmaktadır: a-Boyun Eğmek: ‫الورق‬ َ ‫ َجراد قَد أَطا‬-Yaprakların kendisine itaat ettiği çekirgeler- yani َ ‫ع لَه‬ yapraklar çekirgelerin kendilerini yemesine boyun eğmiş, engel olmamıştır.70 b-İsteyerek Yapmak: Bu manada irade sahibi bir varlık söz konusu olmaktadır. ‫جاء‬ ‫ فالن طاءعا‬-Falan adam isteyerek (zorlama olmaksızın) geldi.71 c-Gönüllü Olarak Uymak: ‫“ لسانه ال يطوعه اى اليتابعه‬Dili ona itaat etmiyor, yani ona uymuyor”72 Söz dinleme, alınan emre uyma ve emre uygun davranma anlamları da itaat kelimesinin diğer yaygın kullanımlarını göstermektedir.73 1. 3. İtaat Kelimesinin Terim Anlamı İsyanın zıddı olarak; emirde vacip veya mendup, nehiyde haram veya mekruh farkı gözetmeksizin, emredileni yapmak, nehyedilenden kaçınmak şeklinde tarif 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 Maide Suresi, 30 Ezheri, a.g.e., No: 3, s. 66; Ragıb, a.g.e., s. 530; Zebidi, a.g.e., No: 21, s. 464; Cevheri, a.g.e., No: 3, s. 1255 Bakara Suresi, 184 İbni Manzur, a.g.e., No: 6, s. 240; Zebidi, a.g.e., No: 21, s. 461-462; Firuzabadi, a.g.e., No: 3, s. 519 Ragıb, a.g.e., s. 529 Nisa Suresi, 81; Nur Suresi, 53; Muhammed Suresi, 21 İbni Manzur, a.g.e., No: 6, s. 240 Zebidi, a.g.e., No: 21, s. 462; Cevheri, a.g.e., No: 3, s. 1255 İbni Manzur, a.g.e., No: 6, s. 240 Ferit Develioğlu, Osmanlıca-Türkçe Ansiklopedik Lugat, Ankara, Doğuş Matbaası, 1970, s. 560; Mustafa Nihat Özön, Osmanlıca-Türkçe Sözlük, 6. Basım, İstanbul, İnkılap-Aka Kitabevleri, 1979, s. 404; D. Mehmet Doğan, Büyük Türkçe Sözlük, 11. Basım, İstanbul, İz Yayınları, 1996, s. 565; M. Ali Ağakay, Türkçe Sözlük, 5. Basım, Ankara, T. T. K. Basımevi 1969, s. 384 18 edilen74 itaat; terim olarak genel anlamda Allah’ın emir ve yasaklarına boyun eğmek, onları kabullenmek anlamına gelmektedir. Kelam terimi olarak itaat, Ehli Sünnete göre “emre muvafakat etmek”, Mutezileye göre ise “iradeye muvafakat etmek” anlamında kullanılmaktadır. 75 İtaatin zıddı olan isyan; emre muhalefet etmek veya nehye muvafakat etmek şeklinde açıklanmaktadır.76 İtaat, muhtevası geniş olan bir terimdir; itaat edilene göre kapsamı farklılaşmaktadır. Allah’a itaat, ibadet ve kulluk manası kazanırken; peygambere, emir sahiplerine, eşe, anne ve babaya itaat, farklı bir boyut ve içerik kazanmaktadır. Ebu Hilal el-Askeri; "İbadet, boyun eğmenin en ileri derecesi olduğundan ancak nimet ihsan etme hususunda en yüce makamda olan zat buna layıktır. Bunun için Allah’tan başkasına ibadet etmek uygun değildir. Taat ise, makamca kendisinden yüksekte olan birinin isteğine uygun hareket etmektir. Hem insanlara hem de Allah'a taat söz konusu iken, ibadet sadece Allah'a yapılır.” 77 açıklamasıyla taat ile ibadet arasındaki farkı açıklamaktadır. İtaat, beraberinde sevgiyi, sevgi de emrin gereğini yerine getirmeyi zorunlu kılmaktadır. Allah’ın rızası için yapılmayan işler, itaat değeri kazanmamaktadır. İtaat, “iradeye uygun hareket etme” manası taşıdığından; emirden habersiz gerçekleşen eylem, emre uygunluk olsa bile itaat kabul edilmemektedir.78 Bilinç, irade ve niyet söz konusu olursa eylem, itaat niteliği kazanabilmektedir. Şeytanın vesvesesi ve davetine uyanlar, her ne kadar şeytana itaat etmeyi kastetmeseler de zımnen ona tabi olmuş, onun isteklerine boyun eğmiş kabul edilmektedir. 79 Aslolan gönüllülük olsa da isteyerek veya istemeyerek, yetkili birinin emrine uymak itaattir. İtaatin söz konusu edilmesi halinde emredenin ve emre icabet edenin olması zaruridir. Üstün alta itaati 74 75 76 77 78 79 Ebu Mansur Abdülkahir b. Tahir et-Temimi Bağdadi, Usulu’d-Din, İstanbul, y.y., 1990, s. 25; Ebu Bekir Muhammed b. Ahmed b. Ebu Sehl Serahsi, Usulu’s-Serahsi, İstanbul, y.y., 1990, s. 111, Ebu’l Fadl Şihabuddin Ahmed b. Ali b. Muhammed b. Hacer el-Askelani, Fethu’l-Bari bi Şerhi Sahihi’l-Buhari, Beyrut, y.y., 1402, s. 95; Bedruddin Ebu Muhammed Mahmud İbn Ahmed, Umdetü’l-Kari Şerhu Sahihi’l-Buhari, Mısır, y.y., 1392/1972, s. 107; Muhammed Ali b. Ali Tehanevi, Keşşafü Istılahati’l-Fünun Ve’l-Ulum, Thk.: Ali Dahruc, Beyrut, y.y., 1996, s. 915 Bağdadi, a.g.e., s. 251; Ebu Abdillah Muhammed b. Ömer Fahreddin Razi, Mefatihu’l-Gayb Tefsiru’l-Kebir, Beyrut, y.y., 1934, s. 143; Şerif Cürcani, a.g.e., s. 140, Tehanevi, a.g.e., No: 2, s. 914 Bağdadi, a.g.e., s. 252 Ebu Hilal el-Askeri, a.g.e., 182 Ebu Hilal el-Askeri, a.g.e., s. 182 Ebu Hilal el-Askeri, a.g.e., s. 183 19 mümkün olmadığından otorite, gücünü yukarıdan aşağıya doğru uygulamakta;80 üst, alta emir vermekte veya rica etmektedir.81 Allah, insana her türlü nimeti vermiş, elçi ve kitap göndererek hak yolu göstermiş ve kendisine kulluk edilmesini emretmiştir. Yaratıcıya iman ve itaat edenler cennetle müjdelenmiş, isyan edenler cehennem ile uyarılmıştır. İnsan, aciz olarak yaratıldığından kendisinden güçlü olana boyun eğmekte, fıtratı gereği yüce bir varlığa tapınma ihtiyacı hissetmektedir. 82 İnsan, kendisini yaratan ve yaşatan rabbine itaat etmediğinde, kendi nefsi dahil başkaca bir çok varlığı ilah zannederek ona itaat edebilmekte, dünya ve ahiret hüsranını yaşamaktadır.83 İslamiyet’te, imansız bir itaat yoktur; Allah’a ilk itaat, O’na imandır. İtaat, mutlak (sınırsız) ve mukayyet (sınırlı) olarak farklı anlam ve uygulamalar içermektedir. Tüm varlıklar, yaratıcının hayatın sürekliliği ve düzeni için var ettiği kurallara boyun eğmek zorundadır. “Onlar Allah’ın dininden başkasını mı arıyorlar! Oysa göklerdekiler ve yeryüzündekiler isteyerek veya istemeyerek hep O’na boyun eğmişlerdir ve O’na döndürüleceklerdir.” 84 Mahlukatın, hayatın zaruri kanunlarına tabi olması mutlak itaat olarak adlandırılmaktadır. Akıl ve irade ile tezyin edilen insan, emanet ve sorumluluk yüklenmekte, imtihana tabi tutulmaktadır. İslamiyet’te mutlak itaat, sadece Allah için ve dini hüküm içeren konularda O’nun elçisi Hz. Muhammed için geçerlidir. 1. 4. İtaatle Yakın Anlamlı Kelimeler Örtülü kelimenin manasını ortaya çıkarmanın en iyi yolu, benzer anlamı olan kelimeleri bir araya getirmek, kıyaslayarak benzerlik ve farklılıklarını ortaya çıkarmaktır.85 Her kelimenin kendine has manası vardır; başka kelime ve kavramlarla olan ilişki nedeniyle izafi anlamlar kazanarak anlam kayması yaşansa da asıl mana değişmemektedir.86 İtaat kelimesi ittiba, i’tisam, ibadet, kunut ve İslam kelimeleriyle 80 81 82 83 84 85 86 Recep Özkan, Bayram Polat, “Toplumsal Bir Değer Olarak Otorite”, Journal Of World Of Turks, C.: 9, No: 3, 2017, s. 114 Serahsi, a.g.e., No: 1, s. 111 Recep Özkan, Bayram Polat, “İtaat Kültürü ve Din”, Journal Of World Of Turks, C.: 8, No: 3, 2016, s. 142 Hüseyin K. Ece, İslam’ın Temel Kavramları, İstanbul, Beyan Yayınları, 2000, s. 322 Ali İmran Suresi, 83 Toshihiko Izutsu, Kurân’da Allah ve İnsan, Çev.: Süleyman Ateş, İstanbul, AÜİF Yayınları, s. 62 Toshihiko Izutsu, Kurân’da Allah ve İnsan, s. 21 20 yakın anlamlıdır. Kurân-ı Kerim’de itaat kelimesi yerine bu kelimeler de kullanılmaktadır. 1. 4. 1. İttiba “ ‫ ” ِّات َباع‬kelimesinin kökü “ ‫ ” تبع‬dır; takip etmek, arkasından veya birlikte gitmek, izlemek, uymak, peşine düşmek, peşinden yürümek gibi anlamları vardır. 87 Tabi olmak; bedenle takip etme, izleme şeklinde veya emre, buyruğa itaat etmekle olmaktadır. 88 İfal babında ( ‫ ) أَتبع‬izlemek, yetişmek, yakalamak anlamlarına gelmektedir. 89 İftial babında ( ‫) اتَّبع‬, kök kelime gibi, birlikte gitmek, bir adamın arkasından gitmek anlamlarına gelmektedir. “ ‫ ” تبع‬ve ‫‘ اتَّبع‬nın aynı anlama geldiğini söyleyen dil bilginleri vardır. 90 Tefa’ul babındaki kullanımında kelime, bir şeyin peşinden aralıklarla başka bir şeyin gelmesi, birinin başka bir kişinin hizasında veya peşinden takip etmesi anlamı kazanmaktadır.91 “ ‫ ” تبع‬kökünden türetilen kelimeler Kurân-ı Kerim’de 160 ayette, 13’ü isim 158’i fiil olmak üzere toplam 171 kez kullanılmaktadır.92 En çok kullanılan fiil “ ‫” اتَّبَ َع‬ dır.93 Kurân-ı Kerim’deki 171 kullanımdan 116 tanesi Mekki ayetlerdedir ki bu da kullanımın yaklaşık 2/3’sine tekabül etmektedir.94 Mekke’de Müşrik bir topluma hitap eden ayetlerde zanna, hevaya ve nefse tabi olunması şeklindeki kullanım, kelimenin sözlük anlamıyla da uyumludur. Mekke döneminde vahyedilen ayetlerde peygamberlere95 ve vahye96 ittiba emredilirken; hevaya,97 bozguncu ve bilmeyenlerin yoluna, 98 Şeytanın adımlarına, 99 zanna 100 tabi olmak yasaklanmaktadır. Medeni 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 İbni Manzur, a.g.e., No: 8, s. 27; Firuzabadi, a.g.e., No: 2, s. 293; Zebidi, a.g.e., No: 20, s. 372; Halil b. Ahmed, a.g.e., No: 2, s. 78 Ragıb, a.g.e., 162; Firuzabadi, a.g.e., No: 2, s. 293 Ezheri, a.g.e., No: 2, s. 167 Ezheri, a.g.e., No: 2, s. 167 Ezheri, a.g.e., No: 2, s. 167 Hamza Sadan, a.g.e., s. 95 Hamza Sadan, a.g.e., s. 96 Hamza Sadan, a.g.e., s. 96 Araf Suresi, 158; Meryem Suresi, 43; Yasin Suresi, 20-21; Taha Suresi, 90 Enam Suresi, 106; Yunus Suresi, 109; Casiye Suresi, 18; Araf Suresi, 3; Zümer Suresi, 55; Enam Suresi, 153; Enam Suresi, 155; Lokman Suresi, 15; Nahl Suresi, 123 Enam Suresi, 150; Şura Suresi, 15; Sad Suresi, 26 Araf Suresi, 142; Yunus Suresi, 89 Enam Suresi, 142 Yunus Suresi, 31; Necm Suresi, 28; Enam Suresi, 148; Yunus Suresi, 66 21 surelerde ittiba kelimesi 55 defa kullanılmaktadır. 101 Bu surelerde vahye, 102 ve Allah’ın indirdiğine 103 ittiba emredilirken; Şeytanın adımlarına, 104 hevaya 105 uymak yasaklanmaktadır. Tabi olunan varlık veya nesnenin durumuna göre olumlu ve olumsuz manalar için kullanılan ittiba kelimesi, Kurân-ı Kerim’de yer alan önemli kavramlardan biridir. İttiba kelimesi, itaat kelimesi yerine kullanılan en yakın anlamlı kelimedir. İttiba ile itaat kelimesinde gönülden ve isteyerek yapmak esas olduğundan her iki kelime birbiriyle benzeşmektedir. İtaat kelimesi somut varlıklar Allah ve resulü için kullanılırken; ittiba kelimesi, hem somut hem de heva, nefis ve zan gibi soyut kelimelerle kullanılabilmekte ve bu yönüyle birbirlerinden ayrışmaktadır. Diğer bir ayrışma yönü, itaat; otorite sahibi üstün emrine dışsal bir zorunluluk nedeniyle alt konumununda bulunanın uyması iken; ittiba’da ast üst farkı gözetmeksizin daha çok ikna olunarak içten gelen bir dürtüyle emre uyma söz konusudur. Otoritenin olduğu yerde yaptırım; olmadığı yerde rıza, bireysel insiyatif bulunmaktadır. Emir ve talep neticesinde uyma eylemi gerçekleşiyorsa itaat; emir olmaksızın kendiliğinden içsel bir dürtüyle yapılan uyma söz konusu ise ittiba olarak adlandırılmaktadır. Buna göre her itaat aynı zamanda bir ittiba iken, her ittiba itaat anlamı taşımamaktadır. Kurân-ı Kerim’de “Allah’a itaat edin” emri zikredilmesine rağmen, Allah lafzına izafe edilen ittiba kelimesi bulunmamaktadır. 1. 4. 2. İ’tisam Asame fiilinden türetilen i’tisam kelimesinin sözlükte bir şeye el ile yapışıp tutmak ve tehlikeden korunmak, tutunmak, sımsıkı sarılmak, sığınmak, korumak ve korunmak gibi anlamları vardır. 106 İsmet; men etmek, engellemek, korumak anlamında kullanılmaktadır. İsmet kelimesini Allah’ın, kulu şerden koruması, onu kişiden uzaklaştırması şeklinde yorumlayan dil bilginleri vardır. 107 Kişi Allah’ın 101 102 103 104 105 106 107 Hamza Sadan, a.g.e., s. 134 Ahzab Suresi, 32 Bakara Suresi, 170 Bakara Suresi, 208; Nur Suresi, 21; Bakara Suresi, 168 Maide Suresi, 48-49; Nisa Suresi, 135; Maide Suresi, 77 Cevheri, a.g.e., No: 5, s. 1986-1987; Ragıb, a.g.e., s. 340; İbni Manzur, a.g.e., No: 12, s. 403-406 Halil b. Ahmed Ebu Abdurrahman el-Ferahidi, Kitabü’l-Ayn, Thk: Mehdi el-Mahzumi, y.y., Daru Mektebeti’l-hilal, y.y., C.: I-VIII, No: 1, s. 313 22 lütfuyla günahtan sakındığında “i’tesamtü billahi” denilmektedir.108 Peygamberlerin günahtan korunması anlamındaki sıfat, ismettir. Elçilik görevinde eksiklik ve hata olmaması için nebiler Allah tarafından korunmakta, günah işlememektedir; onlar örnektir, yanlışa konu olmamaktadır. İ’tisam; tutunmak, temessük etmek, sımsıkı sarılmak manası itibariyle itaat kavramıyla yakından ilişkilidir. İtaat etmek, emre sımsıkı sarılmak ve tutunmakla mümkün olmaktadır. İ’tisam kelimesi Kurân-ı Kerim’de beş yerde geçmektedir. “Toptan Allah’ın ipine sarılın, ayrılmayın. Allah’ın size olan nimetini anın.” 109 Ayetindeki “Allah’ın ipi” çoğu defa Kurân-ı Kerim olarak açıklanmakta; “Kurân semadan yeryüzüne uzatılmış Allah’ın ipidir.” 110 hadisi bu mana için delil kabul edilmektedir. Ayette Allah’ın ipine “toptan” sarılın ifadesi; bireysel olarak iman ve itaat ile Allah’a yönelmenin yeterli olmadığına; iyiliğin emredilmesi ve kötülüğün nehyedilmesiyle hayır ve hakikatte birleşmiş bir topluluğun zorunluluğuna, işaret etmektedir. Talep edilen, toplumun bütünüyle dine ve kitaba sarılmasıdır. Elmalılı Hamdi Yazır, tefsirinde bu ayete ilişkin yaptığı açıklamada, tehlikeli bir yolun kenarında bulunan bir ip veya kuyuya düşeni çıkarmak üzere sarkıtılan bir ip olduğunda, ona tüm imkan ve hırsıyla tutunması gereken bir toplum örneğinden bahsetmektedir.111 Hayata tutunmak olarak isimlendirebileceğimiz bu durum farklı bir ayette zikredilmektedir. “Ey iman edenler, hayat verecek şeylere sizi çağırdığı zaman Allah ve Resulü’ne uyun.”112 Çocuğun korku anında anne ve babasına sarılması gibi, insanın dünya ve ahiret korkularından emin olmak için de vahye sarılması gerekmektedir. Tutunma ve sımsıkı sarılma, düşme söz konusu olduğunda gündeme gelebilecek bir kavramdır. Cennetten dünyaya düştüğü kabul edilen insanın olgunlaşması ve tekrar ana yurduna yükselmesi için ilahi öğretilere ve Allah’ın ipine sarılması gerekmektedir. Peygamberler yoldan çıkmış olan insanlığa rehber olarak gönderilmektedir. Doğru yola ileten, huzur ve mutluluk içeren, Allah’tan insanlara 108 109 110 111 112 İbni Manzur, a.g.e., No: 12, s. 403 Ali İmran Suresi, 101, 103; Hac Suresi, 78; Nisa Suresi, 174-175 Müslim, Akdiye, 10; Tirmizi, Sevabü-l Kurân, 14; Menakıb, Fedailü-s Sahabe, 32; Ahmed b. Hanbel, Müsned, 14 Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır, Hak Dini Kurân Dili, Sad.: İsmail Karaçam, Emin Işık, Nusrettin Bolelli, Abdullah Yücel, İstanbul, Azim Dağıtım, y.y., C.: I-X, No: 2, s. 406 Enfal Suresi, 24 23 gönderilen son ilahi ip İslamiyet’tir. “Şüphe yok ki, ikiyüzlüler ateşin en dibine atılacaklar ve sen onlara yardım edemeyeceksin. Ancak tövbe edenler, dürüst ve erdemlice yaşayanlar, Allah’a sımsıkı sarılanlar ve ona yürekten inanıp bağlananlar hariç”113 1. 4. 3. İbadet ‫( عبد‬abd) kelimesi sözlükte; hür veya köle olsun insan anlamında, hukuki anlamda hür olmayan ve hür birinin mülkü olan kişi yani köle anlamında kullanılmaktadır. 114 ‫( عبد‬abd) kelimesi hür ve köle için kullanılmaktadır. Hür olan insan için kullanıldığında, yaratan ve nimetlerle yaşatan rabbin ihsanına muhtaç anlamı düşünülmektedir. Hür olan insanın rabbine bağlılığı ve muhtaçlığı, kölenin efendisine olan ihtiyacı ve bağımlılığından daha fazladır. 115 Kurânı Kerim’de, hürriyeti olmayan köle anlamıyla abd kelimesi dört yerde geçmektedir. 116 Diğer kullanımlar sözlük manasıyla da uyumlu olarak hür veya köle ayrımı olmaksızın mutlak insan anlamındadır. İnsan, rabbi karşısında abd’dir; ilah ile mahlukun sınırlarını belirlemek açısından bu kavram oldukça önemlidir. İnsan, yaratılmış ve aciz bir varlık olduğunu anladığında, rabbine boyun eğmesi gerektiğini fark etmekte, O’na itaat etmektedir. Kendini bilen (bulan)117, rabbini bilmektedir. Abid, Allah’ı tek ilah kabul eden müvahhid anlamına gelmektedir.118 ( ‫ ) ع ب د‬fiilinden mastar olan ibadet119, itaatle yakın anlamlıdır. Temel anlamı itaat120 olmak üzere, boyun eğmek ile beraber itaat,121 tevazu göstermek,122 zilletini 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 Nisa Suresi, 145-146 Cevheri, a.g.e., No: 2, s. 502; Ragıb, a.g.e., s. 542; İbni Manzur, a.g.e, No: 3, s. 270; Zebidi, a.g.e., No: 8, s. 331 Mustafa İslamoğlu, İman: İnsanın Saadeti, 17. Baskı, İstanbul, Düşün Yayıncılık, 2007, s. 107; Fazlurrahman, Ana Konularıyla Kurân, Çev.: Alpaslan Açıkgenç, Ankara, Ankara Okulu Yayınları, 2016, s. 31 Bakara Suresi, 178, 221; Nahl Suresi, 75; Nur Suresi, 32 İbrahim Kalın, Açık Ufuk: İyi, Doğru ve Güzel Düşünmek Üzerine, İstanbul, İnsan Yayınları, 2021, s. 102 İbni Manzur, a.g.e.,No: 3, s. 271; Zebidi, a.g.e., No: 8, s. 330 Zebidi, a.g.e., No: 8, s. 330 Cevheri, a.g.e., No: 2, s. 503; İbni Manzur, a.g.e., No: 3, s. 271; Firuzabadi, a.g.e., No: 1, s. 308; Zebidi, a.g.e., No: 8, s. 331; İbni Faris, a.g.e., No: 3, s. 642; Zebidi, a.g.e., No: 8, s. 331; İbni Manzur, a.g.e., No: 3, s. 273 Cevheri, a.g.e., No: 2, s. 503; İbni Manzur, a.g.e., No: 3, s. 273; Zebidi, a.g.e., No: 8, s. 330 24 açığa vurmak, 123 ilah edinmek, 124 rabbine boyun eğerek teslim olmak, emrine bağlanmak125 gibi manalar için kullanılmaktadır. Abd ister hür ister köle olsun, insan anlamına gelirken126; ubudiyet kul, köle anlamına gelmektedir.127 Ragıb el-İsfehani ubudiyeti; gurur ve kibir göstermeden kendini alçaltmak; ibadeti ise bunun daha ileri safhası olarak açıklamaktadır.128 İnsanın, acizliğini izhar etmesi, yaratıcıya sığınma ihtiyacı hissetmesi, kulluğun başlangıç noktasıdır. Zemahşeri, bu manayı; “boyun eğmeyi ve tezellülü yani kendini küçük görmeyi en güzel ifade eden kelime abd kelimesidir” 129 sözleriyle açıklamaktadır. Elmalılı Hamdi Yazır, ibadeti; niyetle bağlantılı olduğunda sevap kazanılan ve Allah’a yakınlık ifade eden özel itaat olarak tarif etmektedir. 130 İbadet; Allah’a yakınlık anlamında kurbet, O’na boyun eğme anlamında itaat kelimeleriyle yakın anlamlıdır;131 itaat kelimesinde olduğu gibi güç ve otorite sahibi bir varlık karşısında boyun eğmektir. Mevdudi’nin ibadet tarifi; itaat etmek, tevazu göstermek, isyan etmeksizin boyun eğmektir; o kadar ki kişi onu kendisine dilediği gibi hizmetçi kılar,132 şeklindedir. İbadet; halis bir niyet ve bilinçle Allah’ın emrine uygun yapılan itaat ve kurbettir.133 İbadet kavramı; mükellefin, nefsinin arzusu hilafına, rabbini yüceltmek için yaptığı fiil;134 yüce bir varlığın azametini kabul ederek, kendi arzu ve isteklerinden vazgeçmesi, mutlak bir itaatle ona boyun eğmesi135 olarak da tarif edilmektedir. İbadet en genel anlamıyla, verilen nimetlere karşı insanın şükür niyetiyle rabbine boyun eğmesi, güç ve otorite sahibi olarak Allah’ın tüm buyruklarını yerine getirmesidir.136 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 Ragıb, a.g.e., s. 542 İbni Manzur, a.g.e., No: 3, s. 273; Zebidi, a.g.e., No: 8, s. 331 İbni Manzur, a.g.e., No: 3, s. 273 İbni Manzur, a.g.e., No: 3, s. 273; Firuzabadi, a.g.e., No: 1, s. 308; Zebidi, a.g.e., No: 8, s. 328 Zebidi, a.g.e., No: 8, s. 330 Ragıb, a.g.e., s. 542 Zemahşeri, a.g.e., No: 1, s. 62 Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır, a.g.e., No: 1, s. 101 Ferhat Koca, “İbadet”, T. D. V. İslam Ansiklopedisi, C.: I-XLIV, İstanbul, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, 1999, No: 19, s. 241 Ebu’l-Ala Mevdudi, Kurân’a Göre Dört Terim, Çev.: Osman Cilacı-İsmail Kaya, İstanbul, Beyan Yayınları, 1983, s. 89-90 İsmail Karagöz, Kur’an’a Göre İnsana Verilen Değer ve Görev, İstanbul, Çelik Yayınevi, 1996, s. 72 Şerif Cürcani, a.g.e., s. 189; Ömer Nasuhi Bilmen, Büyük İslam İlmihali, İstanbul, Bilmen Yayınları, t.y., s. 42 Yusuf el-Kardavi, İbadet, Anlamı – Psikolojisi – Hikmetleri, Çev.: Hüsameddin Cemal, İstanbul, y.y., 1974, s. 40 Ömer Özsoy, İlhami Güler, Konularına Göre Kur’an (Sistematik Kur’an Fihristi), Ankara, Fecr Yayınevi, 2005, s. 345 25 Günümüzde anlam daralması yaşayan kavramlardan biri olan ibadet, aslında İslam’ın her bir emridir. “De ki: Şüphesiz benim namazım da, diğer ibadetlerim de, yaşamam da, ölümüm de alemlerin Rabbi olan Allah içindir” 137 ayetinden hareketle İslam alimleri “Salih niyet, âdetleri ibadete çevirir”138 sözüyle mübah olan şeylerin bile halis bir niyetle ibadete dönüşebileceğini ifade etmektedir. İbadet kavramı Kurân-ı Kerim’de dokuz yerde masdar (ibadet) olarak,139 on iki yerde ismi fail (abid) olarak,140 yüz yirmi üç yerde fiil, yüz kırk üç yerde isim şeklinde yer almaktadır. 141 Bu kullanımların çoğu Mekki surelerdedir. 142 İbadet kavramı Kurân-ı Kerim’de genel itibariyle tevhit, itaat ve kulluk anlamında kullanılmaktadır.143 İbadet kavramı, itaat gibi zorunlu (teshir) ve ihtiyari olmak üzere iki farklı boyutuyla değerlendirilmektedir. İnsan dışındaki varlıklar, zorunlu olarak yaratıcının hükmüne râm olurken (teshir); insan, kendi akıl ve iradesiyle isteyerek ibadet ve itaat etmektedir. Allah’a ibadet, Kurân-ı Kerim’de övülürken, O’nun dışındaki varlıklara kulluk, şirk ve küfür olarak yasaklanmaktadır. İbadet; mükellef olanlardan yerine getirmesi istenen sorumluluklardır.144 “Ey insanlar! Sizi ve sizden öncekileri yaratan Rabbinize ibadet edin ki, Allah’a karşı gelmekten sakınasınız.”145 ayetindeki kullanımında olduğu gibi ibadet; Allah’a gönül rızasıyla boyun eğmek ve emirlerine itaat etmek anlamındadır. “Ben cinleri ve insanları, ancak bana ibadet etsinler diye yarattım”146 ayeti de benzer bir kullanıma örnektir. İnsan, ibadet için yaratılmış olduğundan, kavramın doğru anlaşılması önem arz etmektedir. İbadet; zamanı ve ritüeli belli olan sistematik, tanımlı bir şekilden ibaret olmayıp; samimiyetle ve doğru bir niyetle her daim Allah’a 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 Enam Suresi, 162 Davut Aydüz, “İslam'da İbadet ve İbadet - Amel İlişkisi”, Yeni Ümit Dergisi, S.: 60, 2003, s. 4048. Nisa Suresi, 172; Araf Suresi, 260; Yunus Suresi, 29; Kehf Suresi, 110; Meryem Suresi, 65-82; Enbiya Suresi, 19; Mümin Suresi, 60; Ahkaf Suresi, 6 Bakara Suresi, 38; Tövbe Suresi, 112; Enbiya Suresi, 53-73-84-106; Mü’minun Suresi, 47; Zuhruf Suresi, 81; Tahrim Suresi, 5; Kafirun Suresi, 3-5 M. Fuad Abdülbaki, a.g.e., s. 546 Zekeriya Pak, Kurân’da Kulluk, İstanbul, Kayıhan Yayınları, 1999, s. 71 Hüseyin b. Muhammed Damağani, Kamusu’l Kurân, Beyrut, Darü’l ilmu lil Melayin, 1983, s. 315; Süleyman İbn Salih Karavi, El-Vucuh ve’n-Nezair fil-Kurân-il Kerim, Riyad, y.y., 1990, s. 471-472 Muhammed Esed, Yolların Ayrılış Noktasında İslam, Çev.: Hayreddin Karaman, İstanbul, İz Yayıncılık, 2015, s. 24 Bakara Suresi, 21 Zariyat Suresi, 56 26 yönelmek, her işi ilahi öğretilere uygun yapmaktır. İnanç, amel ve ahlaki düzeyde örnekleri bulunan her iş, Allah’a yakınlaşmak gayesiyle yapıldığında ibadet olarak sevaba konu olabilmektedir. “Sana ölüm gelinceye kadar Rabbine ibadet et”147 ayeti, düşünce, duygu ve davranışlarıyla ilahi öğretilere uygun hareket etmeyi ibadet sayan manayı desteklemektedir. Dinde, zorunluluğu ve belirli şartları bulunan ibadetlere ilaveten vahyin asıl amacı, insanın yaşam tarzını düzenlemesi, rabbiyle kesintisiz irtibat kurmasıdır. “Hem ben, ne diye beni yaratana ibadet etmeyeyim. Oysa siz de yalnız O’na döndürüleceksiniz.”148 ayeti, ibadetin fıtriliğine işaret etmektedir.149 İbadet kelimesi fıtrat ile beraber düşünüldüğünde, insanın ilk yaratılışı ve bozulmamış saf hali olarak anlaşılabilmektedir. 150 Fıtrat, insanın davranışlarını etkileme potansiyeline sahip olmakla birlikte, zorunlu olarak değiştirmemektedir.151 “Kıyamet gününde, biz bundan habersizdik, demeyesiniz diye Rabbin, Ademoğullarından, onların bellerinden zürriyetlerini çıkardı, onları kendilerine şahit tuttu ve dedi ki: ‘Ben sizin Rabbiniz değil miyim? (Onlar da):Evet (buna) şahit olduk,’ dediler. Yahut daha önce babalarımız Allah’a ortak koştu, biz de onlardan sonra gelen bir nesildik (onların izinden gittik). Batıl işleyenlerin yüzünden bizi helak edecek misin? dememeniz için (böyle yaptık).152 ayeti, insanlık tarihinin özeti sayılabilecek olan ibadet ve itaatin fıtriliğini ve insanın verdiği sözü hatırlatması bakımından önem arz etmektedir. Batılı tarihçi Plutarkhos bu konuda şöyle der: “Dünyayı gezip dolaşınız. Edebiyatsız, kanunsuz, servetsiz şehirler bulabilirsiniz. Fakat muhabbetsiz, mabutsuz, duasız, kurbansız bir tek şehir, hiçbir vakitte görülmemiştir. Yeryüzü en tenha köşelerine, bucaklarına kadar ibadet tezahürlerinden hiçbir zaman hali kalmamıştır”153 İbadetin makbul olması için; iman, ihlas, işin yalnızca Allah emrettiği için ve emre uygun şekilde yapılması, gerekmektedir. İtaat, ibadete göre daha genel bir kavramdır, ibadet sadece Allah için yapılmaktadır; “falan falana itaat etti” 147 148 149 150 151 152 153 Hicr Suresi, 99 Yasin Suresi, 23 Osman Necati, Kurân ve Psikoloji, Çev.: Hayati Aydın, Ankara, Fecr Yayınları, 1998, s. 38 -39 Hayati Hökelekli, Din Psikolojisi, Ankara, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, 1993, s. 124 Muhsin Demirci, Kurânın Ana Konuları, İstanbul, M. Ü. İ. F. V. Yayınları, 2010, s. 117-118 Enam Suresi, 79 M. Asım Köksal, Dini ve Ahlaki Sohbetler, Ankara, T. D. V. Yayınları, 1994, s. 1-7 27 denilebildiği halde, “falan falana ibadet etti” denilmemektedir.154 Bu kapsamda her ibadetin itaat olduğunu, fakat her itaatin ibadet olmadığını söyleyebiliriz. Kutsallık ve tazim var ise ibadet kelimesi; bunun dışında sevgi ve korkuya dayalı boyun eğme durumu için itaat kavramı kullanılmaktadır. 1. 4. 4. Kunut Kunut kelimesinin akla gelen ilk anlamı “dua” olmakla birlikte; sözlükte; itaat etmek, namaz, dua, huşu, namazda kıyamda durmak, namazda dua etmek,155 kulluğu ikrar etmek, sükut etmek, içinde isyan olmadan itaat etmek 156 anlamları için kullanılmaktadır. Kunut kelimesine hudu halinde itaat etmek, itaatten ayrılmamak157 denildiği gibi, asıl anlamının itaat olduğunu söyleyenler de vardır. 158 Din alanında doğru olan her şey için de kunut denilmektedir. 159 Ayrıca Allah’a karşı tevazu göstermek, 160 ibadet etmek, 161 düşmana beddua etmek, 162 kadının kocasına itaat etmesi,163 cihadı uzatmak ve hacca devam etmek164 anlamları için kullanılmaktadır. Kunut’un aslı, kıyam ederek Allah’a dua ve ibadet etmektir. Gerçekte ayakta olmasa da niyet ile kaim olacağından başka taatler için de bu kelime kullanılmaktadır.165 Kunut kelimesinin terim anlamı, sözlük anlamından farklı değildir. Kunut; taat, huşu ile kanatları indirmek, uzun süre ayakta durmak, sessizce durmak ve organların hareketsizliğidir.166 Fıkıh terimi olarak kunut; dua etmek, taatte bulunmak, herhangi bir şerden kurtulmak ya da hayrı elde etmek için namazda Allah’a sığınmak 167 anlamında kullanılmaktadır. Hz. Peygamberin farklı uygulamalarını örnek alan 154 155 156 157 158 159 160 161 162 163 164 165 166 167 Tehanevi, a.g.e., No: 2, s. 915. Tehanevi, a.g.e., No: 2, s. 1342 İbni Manzur, a.g.e., No: 2, s. 73; Zebidi, a.g.e., No: 3, s. 109; İbni Faris, a.g.e., No: 5, s. 31; Firuzabadi, a.g.e., No: 1, s. 154; Ezheri, a.g.e., No: 8, s. 60 Ragıb, a.g.e., s. 413 İbni Manzur, a.g.e., No: 2, s. 73-74; Halil b. Ahmed, a.g.e., No: 5, s. 129; Cevheri, a.g.e., No: 1, s. 261; Ragıb, a.g.e.,s. 415; Firuzabadi, a.g.e., No: 1, s. 154; Zebidi, a.g.e., No: 3, s.109 İbni Faris, a.g.e., No: 5, s. 31 Firuzabadi, a.g.e., No: 1, s. 154; Zebidi, a.g.e., No: 5, s. 46-47 İbni Manzur, a.g.e., No: 2, s. 73-74; Zebidi,, a.g.e., No: 5, s. 46-47 Firuzabadi, a.g.e., No: 1, s. 154; Zebidi, a.g.e., No: 5, s. 46-47 İbni Manzur, a.g.e., No: 2, s. 73-74; Zebidi, a.g.e., No: 5, s. 46-47 Firuzabadi, a.g.e., No: 1, s. 154; Zebidi, a.g.e., No: 5, s. 46-47 İbni Manzur, a.g.e., No: 2, s. 73-74 Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır, a.g.e., No: 2, s. 423 Muhsin Koçak, “Kunut”, T. D. V. İslam Ansiklopedisi, No: 26, s. 380 28 mezhepler; sabah namazı, vitir namazı ve diğer namazlarda kunut yapılabileceğine hükmetmektedir. Kunut kelimesinin asıl anlamının taat olduğu, taat olarak isimlendirilen tüm görevlerin yerine getirilmesi 168 anlamına geldiği ifade edilmektedir. Kurân-ı Kerim’de kunut kelimesi farklı şekillerde on üç defa kullanılmakta; öncelikli kullanım itaat etmek, boyun eğmek manasındadır.169 Kunut kelimesi Kurânı Kerimde Allah ve resulüne itaat, 170 kadının kocasına itaati 171 şeklinde de kullanılırken, diğer kullanımlar mutlak boyun eğme anlamındadır. 1. 4. 5. İslam S-L-M harflerinin terkibinden oluşan kök kelime, istisnaları bulunsa da sıhhat ve afiyet anlamı taşımaktadır. 172 Silm/selm kelimesi; sulh, barış, gizli ve açık belalardan uzak olma anlamı taşımaktadır.173 Slm kelimesinin ifal babındaki kullanımı İslam; itiraz etmeden emre boyun eğmek, İslam dinine girmek, dini Allah’a has kılmak, Allah’ın hükmüne razı olmak, Allah’ın emrine teslim olmak, itaat ve emrini kabul hususunda O’na boyun eğmek, doğrudan ayrılmamak, kurtuluşa ermek, afetlerden kurtulmak, teslim olmak (geçişsiz fiil haliyle), teslim etmek (geçişli fiil haliyle), barış yapmak gibi manaları barındırmakta;174 asıl olarak, itaat etmek ve boyun eğmek anlamındadır.175 İslam kelimesinin Kurân-ı Kerim’deki kullanımları, insanın içtenlikle Allah’a dayanması ve kendisini O’nun iradesine teslim etmesi manalarını ifade etmektedir.176 İslam kelimesinin sözlük anlamındaki itaat mutlak olsa da, örfteki kullanımda sadece doğruya ve hakka uyma söz konusudur; yanlışa ve kötüye boyun eğme 168 169 170 171 172 173 174 175 176 Ebu Cafer Muhammed b. Cerir, Camiu’l-Beyan an Tevil’l-Kurân, C.: I-XV, Beyrut, Daru’l-Fikr, 1408/1988, No: 2, s. 568-572 Bakara Suresi, 216, 238; Ahzab Suresi, 31; Rum Suresi, 26 Ahzab Suresi, 31 Nisa Suresi, 34 İbni Faris, a.g.e., No: 3, s. 90-91; Bakara Suresi, 71; Şuara Suresi, 89 Halil b. Ahmed, a.g.e., No: 7, s. 266; İbni Faris, a.g.e., No: 3, s. 90-91; Cevheri, a.g.e., No: 5, s. 1951; Ragıb, a.g.e.,s. 239; İbni Manzur, a.g.e., No: 12, s. 293; Zebidi, a.g.e., No: 16, s. 345 Cevheri, a.g.e., No: 5, s. 1952-1953; Ragıb, a.g.e., s. 239-241; İbni Manzur, a.g.e., No: 12, s. 293; Tehanevi, a.g.e., No: 1, s. 696-697; Halil b. Ahmed, a.g.e., No: 7, s. 276; İbni Faris, a.g.e., No: 3, s. 90-91; Zebidi, a.g.e., No: 16, s. 345 Ragıb, a.g.e., s. 240-241; Tehanevi, a.g.e., No: 1, s. 696 Toshihiko Izutsu, Kurân’da Allah ve İnsan, s. 188 29 şeklindeki bir teslimiyet İslam’a aykırıdır. 177 Aynı kökten olan selam kelimesinde esenlik ve kurtuluş anlamı da olduğundan Kurân-ı Kerim’de “Daru-s Selam” şeklinde Cennete isim olmaktadır.178 Ölüm, ihtiyarlık, hastalık ve diğer sıkıntılardan kurtuluş yurdu olarak yapılan bu isimlendirme, kelimenin sözlük anlamıyla da uyumludur.179 Kurân’ın isimlendirmesiyle Selam olan Allah, noksan sıfatlardan münezzeh olarak insanları her iki dünyada kurtuluş ve esenliğe çıkaran ve bu yolu peygamber ve kitap göndererek onlara kolaylaştırandır. 180 Yaratıcı, dünya hayatı için belirlemiş olduğu nizam ile kâinatı insanın emrine müsahhar kılmaktadır.181 Kurân-ı Kerim’de İslam kelimesi masdar isim şeklinde sekiz yerde geçmekte, birçok ayette aynı kökten isim ve fiiller de bulunmaktadır. 182 Kurân-ı Kerim’de İslam’dan önce vahyedilen dinlerin hepsine İslam denildiği gibi, son hak din olarak özel bir isimlendirmeye tabi tutulması nedeniyle Hz. Muhammed’e indirilen dine de İslam denilmektedir.183 Kurân-ı Kerim’de hak din olarak zikredilen İslam’dan başka hiçbir dinin kabul edilmeyeceği açıklanmaktadır. 184 Kurân-ı Kerim’de İslam, kelimenin sözlük anlamıyla uyumlu olarak boyun eğme ve bağlanma manasına gelecek şekilde kullanılmaktadır. “Size azap gelip çatmadan önce Rabbinize dönün, O'na teslim olun sonra size yardım edilmez.” 185 İslam, yaratıcının emrettiği gibi yaşamak, doğru istikamette gayret göstermektir.186 Kurân-ı Kerim’de İslam kelimesi; şirkin zıddı olarak kullanılmaktadır.187 “De ki: Gökleri ve yeri yoktan var eden, yedirdiği halde yedirilmeyen Allah'tan başkasını dost mu edineceğim?! De ki: Bana Müslüman olanların ilki olmam emredildi ve sakın Müşriklerden olma (denildi).”188 İslam kelimesi, küfrün de zıddıdır. “(Peygamberler) size, melekleri ve peygamberleri ilahlar edinin, diye de emretmez. Siz Müslüman 177 178 179 180 181 182 183 184 185 186 187 188 Mustafa Sinanoğlu, “İslam”, T. D. V. İslam Ansiklopedisi, No: 23, s. 1-2 Yunus Suresi, 25 İbni Manzur, a.g.e., No: 12, s. 296 Haşr Suresi, 23; Ali İmran Suresi, 164 İbrahim Suresi, 33; İbrahim Kalın, Barbar Modern Medeni: Medeniyet Üzerine Notlar, 2. Özel Bsk., İstanbul, İnsan Yayınları, 2019, s. 144 M. Fuad Abdülbaki, a.g.e., s. 421 Ali İmran Suresi, 84-85; Ali İmran Suresi, 19; Maide Suresi, 3; Tehanevi, a.g.e., No: 1, s. 696-697 Ali İmran Suresi, 85 Zümer Suresi, 54 İhsan Süreyya Sırma, Müslümanların Tarihi, C.: I-V, İstanbul, Beyan Yayınları, 2014, No: 2, s. 169 Toshihiko Izutsu, Kurân'da Dini ve Ahlaki Kavramlar, Çev: Selahattin Ayaz, İstanbul, Pınar Yayınları, 1991, s. 254 Enam Suresi, 14 30 olduktan sonra hiç size kafirliği emreder mi?”,189 “Muhsin olarak kendisini Allah'a teslim eden kimse, gerçekten en sağlam kulpa yapışmıştır. Zaten bütün işlerin sonu Allah'a varır. Kim de küfre düşerse, onun küfrü seni üzmesin.”190 İlk dönem İslam alimleri, İslam kelimesini iman kelimesiyle yakın anlamlarda kullanmaktadır. İmam Maturidi (v.333-944) İslam’ı “Kişinin kendini bütünüyle Allah’a teslim etmesi, sadece ve tamamıyla O’na kulluk edip ortak koşmaması”191 şeklinde tarif etmektedir. Cibril hadisindeki iman ve İslam tanımlamalarından hareketle; imanın tasdik, İslam’ın ise kabul edilen hükümlere itaat etmek olduğunu söyleyebiliriz. İslam’ı genel bir tanımla; Allah’ın emirlerini bilmek ve onları uygulamak; nehiylerini tanımak, onlardan kaçınmak ve onları yok etmekten ibarettir şeklinde açıklamak mümkündür. 189 190 191 Ali İmran Suresi, 80 Lokman Suresi, 22-23 Ebu Mansur Muhammed b. Mahmud el-Maturidi, Kitabü-t Tevhid, Tahk.: Fethullah Huleyf, İstanbul, Ofset Baskı, 1979, s. 394 31 İKİNCİ BÖLÜM KURÂN-I KERİM’DE İTAAT 2. 1. İtaatin Anlam Çerçevesi Kabiliyet bakımından önemli bir mevkie haiz, kâinatın özü olan insan;1 hayattaki konumunu belirlemek ve bir bakış açısı kazanmak için, kendisinin de parçası olduğu alemi tanıma ve anlama arzusu içerisindedir. 2 Taşıdığı özellikler itibariyle varlık aleminde en kıymetli konumda yer alan insanı, varlığın ilk sebebine, hayatın asıl sahibine ulaştırmayan bilgi, noksan kabul edilmektedir. 3 Dünya ve ahiret arasında dengeli ve uyumlu bir düzen öngören İslam; insanın doğal tüm ihtiyaçlarını karşılayan hayat nizamıdır. ayırmamaktadır. 5 4 İslamiyet, dünya ile ahireti, din ile hayatı birbirinden Allah, Mekke’de inanç, Medine’de sosyal hayat değerleri belirlemiş;6 insanın hayatta ihtiyacı olan tüm ilkeler kitap ve elçi aracılığıyla insanlığa sunulmuştur. Kâinatta hiçbir varlık emaneti yüklenmezken, halifelik ve yeryüzünü imar etme sorumluluğunu insan üstlenmiştir. 7 Akıl, bilgi ve iradesiyle diğer canlılardan farklı ve üstün olan insan,8 ilahi bilgiye muhatap olmuştur. İtaat, dini bir kavram olmakla birlikte, birçok alanda oldukça yaygın bir kullanıma sahiptir. 9 İman ve ibadetin, sosyal hayat ve evrenin temeli itaate dayanmaktadır. 10 İtaat, kişilerarası etkileşim ve toplumsal hayatın düzenini sağlamada önemli bir rol 1 Nadim Macit, a.g.e., s. 430 Yusuf İmamoğlu, Niçin İslam, İstanbul, Mana Yayınları, 2008, s. 9-10 3 Emin Işık, Kime Kulsun, İstanbul, Tuti Kitap, 2016, s. 19 4 Ahmed Hamdi Akseki, İslam Fıtri Tabii ve Umumi Bir Dindir, Ankara, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları, 2018, s. 35-36 5 Ahmed Hamdi Akseki, a.g.e., s. 39 6 Ali Murat Daryal, İslam’ın Doğuş ve İlk Yayılışının Psiko-Sosyal Açıdan Tahlili, İstanbul, Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Yayınları, 1989, s. 130 7 Ahzab Suresi, 72; Fazlurrahman, Ana Konularıyla Kurân, s. 53 8 Ebu Mansur Muhammed b. Mahmud el-Maturidi, Kitabü-t Tevhid, s. 5, 10, 80, 100; Mahsum Aytepe, “Fıtrat Kavramı Bağlamında İnsanın Orta Yolu Bulma Potansiyeli”, Şarkiyat İlmi Araştırmalar Dergisi, C.: 10, S.: 1, 2018, s. 230 9 Selim Özarslan, “Kelam Açısından İtaat Kavramı ve Çerçevesi”, Diyanet İlmi Dergi, C.: 54, S.: 1, 2018, s. 109 10 İsmail Karagöz, İtaat Kavramı, s. 41 2 32 oynamaktadır.11 İtaatte esas olan gönüllülüktür; iradi olmayan uyma eylemine kıymet verilmemektedir. Kâinat düzeninin sağlanmasında ilahi yasalara boyun eğen mahlukat gibi, 12 insanların da kendi aralarında bir yönetim ve itaat dengesi oluşturması zaruridir. 13 İnsan, akıl ve iradesiyle tabiattan farklı olarak seçim yapma ve özgür iradesini kullanma potansiyeline sahiptir; bu aynı zamanda insana takva ile altından kalkabileceği eşsiz bir sorumluluk vermektedir.14 Din; emir ve tavsiyeleriyle inananın zihniyetini ve şahsiyetini şekillendirmekte; bireysel ve sosyal hayatta pratiklerin uygulanmasını istemektedir. 15 Bilinç, irade ve niyet söz konusu olursa eylem, itaat niteliği kazanabilmektedir. İtaat sevgiyi, sevgi de itaati zorunlu kılmakta; ihlas ile yapılmayan işler itaat değeri kazanamamaktadır. Kurân-ı Kerim’de itaat edilmesi emredilenler; Allah, Hz. Muhammed, ülü-l emr, eş ve ebeveyn şeklinde sınıflandırılmaktadır. Kötülüğün sembolü olan şeytan; rabbine asi olduğundan ona itaat edilmesi yasaklanmıştır. Tabi olunan varlığa göre içeriği değişen itaat; tabii, iradi, mutlak ve mukayyet şeklinde farklı bir boyut ve anlam kazanmaktadır. İnsan, sosyo-kültürel bir varlıktır; çevresiyle ünsiyet kurduğunda insan olmaktadır. 16 Toplumsal bir yaşamın parçası olan insan için itaat, dün olduğu gibi bugün de vardır, hayat devam ettiği sürece de var olmaya devam edecektir.17 Allah’a kul olmak büyük bir şereftir. 18 Kurân-ı Kerim, maddeyi her şeyin ölçüsü haline getirmeyi, ona bağımlılığı yasaklamaktadır. 19 Kurân-ı Kerim, seçilmiş değerli bir varlık olan insanı, meşru olmayan bağımlılıklarından vaz geçerek, hakikate ve gerçek özgürlüğe çağırmaktadır; rabbine boyun eğmeyenler ihtiraslarının kölesi olmakta, hem cinsine tapar duruma gelebilmektedir.20 Akıl ve irade sahibi insan, diğer canlılardan 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 Recep Özkan, Bayram Polat, a.g.e., s. 142-143; Yusuf Emre, Asım Yapıcı, “Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Vatandaşlarının Değer Yönelimleri”, Turkish Studies International Periodical For The Languages, Literature and History of Turkish or Turkic, C.: 10, S.:2, 2015, s. 335 Fussilet Suresi, 11 Mehmet Salmazzem, a.g.e., s. 183 Fazlurrahman, Ana Konularıyla Kurân, s. 47, 61, 62 Jürgen Habermas, Bilgi ve İnsansal İlgiler, Çev.: Celal A. Kanat, İstanbul, Küyerel Yayaınları, 1997, s. 27-29; Ejder Okumuş, Meşruiyet Ekseninde Din ve Devlet, İstanbul, Pınar Yayınları, 2003, s. 128 Mustafa Akçay, “İnsanlığın Ortak Dini Temeli: Fıtrat”, Sakarya Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, C.: 13, S.: 23, 2011/1, s. 143 Recep Özkan, Bayram Polat, a.g.e., s. 147 Münafikun Suresi, 8 Ali İmran Suresi, 14 August Comte, Pozitivizm İlmihali, Çev.: Peyami Erman, İstanbul, M. E. B. Yayınları, 1986, s. 7273; Friedrich Nietzsche, Zerdüşt Böyle Diyordu, Çev.: Osman Derinsu, İstanbul, Varlık Yayınları, 33 farklı olarak inkar ve isyan edebilme potansiyeline sahiptir. İnsan, varoluşsal bir sorgulamayla, Allah’ın varlığına, birliğine ve kudretine muttali olabilmektedir. Akıl, bir yaratıcının varlığını idrak edebilir fakat O’na nasıl bağlanacağını ve itaat edeceğini kavrayamaz, vahiy ve elçiler bu ilişkiyi tanımlamak için gönderilmiştir. İslamiyet, insanı ontolojik açıdan tanımlayıp kâinat içerisindeki konumunu belirlemekle kalmamış, onun var oluş amacını da ortaya koymuştur. Allah’ın vahiy ile açıkladığı kutsal bilgiler olmadan, kulluk ve itaati tanımlamak, uygulamak muhaldir; insan, rabbinin nimetlerine nasıl şükredeceğini, sınırları belli olan akıl ve tecrübesiyle kavrayamamaktadır. Peygamberler, insanlara Allah’ın yaratıcı olduğu hakikatini bildirmekten öte, O’na nasıl kulluk yapılacağını bildirmek için gönderilmiştir. Kurân-ı Kerim, insanın sahip olduğu güç ve potansiyelini takva istikametinde kullanmasını istemektedir. En kamil insan, fıtratını ve ahdini bozmayandır; ahdini unutanlar değerini kaybetmekte ve fıtrattan uzaklaşmaktadır. Dil bilginleri ve İslam alimleri, üstlendiği sorumluluğu veya kendisinden alınan sözü unutması sebebiyle insan kelimesinin nisyan kökünden türetilmiş olabileceğini söylemektedir. Din, teslimiyettir; hayat hakkındaki düşünce, duygu ve eylemlerin rabbin istekleriyle düzenlenmesidir. İnsanın değeri, Allah’a teslimiyetle doğru orantılı olarak artmaktadır. 21 Salih amel, imanın dışa yansımasıdır.22 Nasıl ki iman etmek, amel olmaksızın tek başına makbul değilse; iman olmadan doğru işlerin yapılmasının da ahirette kıymeti bulunmamaktadır.23 İtaatte, emredici olan otorite, gücünü yukarıdan aşağıya doğru uygulamakta, üstün alta itaati söz konusu olmamaktadır.24 İnsan, acziyetini ve ihtiyacını fark ederek mutlak ve aşkın varlık olan rabbine boyun eğmekte; dünya ve ahiretteki huzuru için peygamberlerin davetine icabet etmektedir. Yaratanın emir verme, yönetme yetkisi de vardır, O sadece var eden, sonrasında kâinatı ve insanı kendi haline bırakan değildir.25 Bilgi, iman ve İslam, birbirlerini tamamlayan farklı içerikli mündemiç kavramlardır. Allah’ın, insan üzerindeki tasarruf yetkisinin alınarak, sadece hizmet eden bir yaratıcı 21 22 23 24 25 1972, s. 110-121; Nadim Macit, Kurân ve Hadise Göre Şirk ve Müşrik Toplum, Konya, Damla Matbaacılık ve Ticaret, 1992, s. 71-72; Muhammet Altaytaş, a.g.e., s. 37 Takıyyuddin Ebu’l-Abbas Ahmed b. Teymiyye el-Harrani, Kulluk, İstanbul, Pınar Yayınları, 2008, s. 39 Toshihiko Izutsu, Kurân'da Dini ve Ahlaki Kavramlar, s. 269 Celaleddin Vatandaş, Esenlik Yurdunun Çağrısı, İstanbul, Pınar Yayınları, 2004, s. 192 Recep Özkan, Bayram Polat, Toplumsal Bir Değer Olarak Otorite, s. 114 Muhammet Altaytaş, a.g.e., s. 33 34 olarak sınırlandırılması akla ve İslam’a uygun değildir. “(Yahudiler) Allah'ı bırakıp, hahamlarını; (Hristiyanlar ise) rahiplerini ve Meryem oğlu Mesih'i rab edindiler. Oysa, bunlar da ancak, bir olan Allah'a ibadet etmekle emrolunmuşlardır. Ondan başka hiçbir ilah yoktur. O, onların ortak koştukları her şeyden uzaktır.”26 ayetinin de işaret ettiği gibi helal ve haramı belirleyen, rab olarak kabul edilmektedir. İnsan için temel problem, yaratıcının varlığı yokluğu, hatta kâinatın sahibi olup olmadığı değildir; asıl mesele kime ne kadar, nasıl kulluk yapılacağı, itaat edileceği, mutlak yetkilerin kimde olacağıdır. 27 Hz. Peygamber, dinin, Allah için, O’nun kitabı ve elçisi için, Müslümanların yöneticileri ve onların umumu için samimiyet, 28 olduğunu ifade etmektedir. İnsandan beklenen, dinin emir ve yasaklarına vakıf olması, gücü nispetinde ihlasla itaat etmesidir. 29 İmanın göstergesi, salih ameldir, itaatlerdir. Müslüman, rabbiyle bağını ibadetlerle pekiştiren, samimiyetini gösterendir. 2. 2. Tabii İtaat Kurân-ı Kerim, insan ve kâinat kitabının tefekkürle okunmasını istemektedir. Kudret sahibi bir yaratıcının eseri olan bu evren, yerli yerindelik ve mükemmelliğe sahiptir.30 Tüm mahlukat, ikrar etsin veya etmesin, rabbini tanıma ve kulluk vasfıyla yaratılmıştır.31 Allah, yarattığı her mahluk için en uygun yaşam koşullarını o varlığın genetiğine kodlamıştır. 32 Her şey insan için, 33 insan ise Allah için yaratılmıştır. 34 26 27 28 29 30 31 32 33 34 Tövbe Suresi, 31 Ahmet Y. Özütoprak, Dini Doğru Anlamak, İstanbul, Pınar Yayınları, 1997, s. 54; Muhammet Altaytaş, a.g.e., s. 20; Celaleddin Vatandaş, Yol Ayrımı, s. 87; İbrahim Kalın, a.g.e., s. 26 Buhari, İman, 42; Müslim, İman, 95 Bakara Suresi, 286 Abdurrahman Kurt, İslam’ın İlk Döneminde İmanın Toplumsal Yansıması, İstanbul, Emin Yayınları, 2009, s. 102; Mülk Suresi, 3-4; Secde Suresi, 7; Ali İmran Suresi, 190-191; Yunus Suresi, 5; Rad Suresi, 3-4; Gaşiye Suresi, 17-20 Takıyyuddin Ebu’l-Abbas Ahmed b. Teymiyye el-Harrani, Kulluk, İstanbul, Pınar Yayınları, 2008, s. 61 Celaleddin Vatandaş, Yol Ayrımı, s. 187 Bakara Suresi, 29; İbrahim Suresi, 32-34; İsra Suresi, 70; Nahl Suresi, 12, 14; Lokman Suresi, 20, 29; Casiye Suresi, 13; Hac Suresi, 36-37; Zuhruf Suresi, 15; Araf Suresi, 31, 54; Rad Suresi, 2; Ankebut Suresi, 61; Fatır Suresi, 13; Zümer Suresi, 5; Kasas Suresi, 77; Neml Suresi, 86; Erdoğan Pazarbaşı, Kurân ve Medeniyet, İstanbul, Pınar Yayınları, 1996, s. 107 Zariyat Suresi, 56; Muhammed Gazali, Tevhid ve Ledün Risalesi, Çev.: Serkan Özburun, Yusuf Özkan Özburun, İstanbul, Furkan Basın Yayın, 1995, s. 41 35 Kâinatın yaratılması da bir gayeye matuftur; boş ve amaçsız değildir.35 Evrendeki tüm varlıkların amacı, insanın hilafet misyonuna ve emanet sorumluluğuna yardımcı olmaktadır.36 Âlemdeki nizam ve gaye kadar, mevcut nimet ve güzellikler de insanı düşünmeye ve imana yönlendirmektedir. 37 İnsanın yaratılmasıyla kâinat anlam ve değer kazanmaktadır. Eşref-i mahlukat olan insanın 38 davranışları incelendiğinde, zorunlu ve ihtiyari farklı iki boyut olduğu görülmektedir. Belirli bir amaca ulaşmak için, özgürce tercih edilen, kasıtlı ve iradeli davranışlardan sorumlu tutulan insan; rabbine itaat ederse ilahi mükafata, isyan ederse ilahi cezaya muhatap olmaktadır.39 İnsanın bir de zorunlu itaat halleri vardır; dünyaya gelmesi, cinsiyeti, ırkı, fiziksel özellikleri ve ömrü bunlara örnektir;40 hayatın imtihan sırrına uygun olan bu konularda tercih hakkı olmadığı için insan bu hallerinden sorumlu da değildir. Kâinatın düzeni için takdir edilen kanunlara uyma zorunluluğu, fizyolojik yapısı itibariyle, inanan ve inanmayan her insan için geçerlidir.41 Tabii itaat; irade dışı, hür irade olmadan, yapısı itibariyle kendiliğinden meydana gelen itaattir. Allah’a teslimiyetin tabii ve iradi olmak üzere iki biçimi vardır; tabii olanda bir yönüyle insan dahil tüm kâinat O’nun iradesine boyun eğmiş durumdadır. 42 Allah, fiziksel ve toplumsal kanunlarla kâinatı belirli bir sistem ile yönetmektedir43 ki Kurân-ı Kerim buna sünnetullah demektedir. Sünnetullah; Allah’ın yaratma ve yönetmesinde süregelen ve değişmeyen uygulama ve nizamdır;44 kavram, süreklilik içermektedir. 45 İnsanın emrine müsahhar kılınan dünya, belirli bir düzen 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 Sad Suresi, 27; Enbiya Suresi, 16; Ali İmran Suresi, 191; İbrahim Suresi, 19; Nahl Suresi, 3; Ankebut Suresi, 44; Yunus Suresi, 5; Enam Suresi, 73; Casiye Suresi, 42; Tegabün Suresi, 3; Ahkaf Suresi, 3; Rum Suresi, 8 Bedrettin Çetiner, Kurân-ı Kerim’de Mesuliyet (Kaynağı, Sınırları, Sonuçları), İstanbul, Ensar Neşriyat, 2006, s. 54 Mehmet S. Aydın, İslam’ın Evrenselliği, İstanbul, Ufuk Kitapları Yayınları, 2000, s. 126 İsra Suresi, 70; Tin Suresi, 4 Zilzal Suresi, 7-8; Teftâzânî, Kelam İlmi ve İslam Akaidi: Şerhu’l-Akâid, Çev.: Süleyman Uludağ, İstanbul, Dergah Yayınları, 1982, s. 198-222; Ebu’l Muîn en-Nesefi, Tebsıratü’l-edille fi Usul’d-din, Nşr.: Hüseyin Atay, Şaban Ali Düzgün, C.: I-II, Ankara, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayıınları, 2003, No:2, s. 173 Gürbüz Deniz, a.g.e., s. 22; Muhammet Altaytaş, Çağdaş İnkarcılık, İstanbul, Ensar Neşriyat, 2007, s. 15 Celaleddin Vatandaş, Yol Ayrımı, s. 193 Celaleddin Vatandaş, Tevhid ve Değişim, s. 66 Said Hakim, Rabbanî Yol ve Sünnetullah, İzmir, İnsan Yayınları, 1997, s. 78 İlyas Çelebi, “Sünnetullah”, T. D. V. İslam Ansiklopedisi, No: 38, s. 159-160 Ömer Özsoy, Sünnetullah-Bir Kur'ân İfadesinin Kavramlaşması-, Ankara, Fecir Yayınları, 1994, s. 53 36 içerisinde kendisine verilen görevi ifa etmektedir; kâinat, tesadüfi veya kaos değildir;46 evrende anlamsızlık ve rastlantı yoktur, her şey girift bir örgü içinde birbiriyle alakalıdır.47 “O ki, birbiri ile ahenktar yedi göğü yaratmıştır. Rahman olan Allah'ın yaratışında hiçbir uygunsuzluk göremezsin. Gözünü çevir de bir bak, bir bozukluk görebiliyor musun? Sonra gözünü, tekrar tekrar çevir bak; göz (aradığı bozukluğu bulmaktan) aciz ve bitkin halde sana dönecektir.” 48 Sokrates’ten beri kabul edilen âlemin gayeli ve birbiriyle ilintili oluşu; nizamı âlem ve ibda delili olarak İslam alimleri ve batılı teologlar tarafından Allah’ın varlığına delil olarak kullanılmaktadır.49 Kâinat; ister istemez Allah’a itaat etmekte, O’na borçlu ve muhtaçtır; 50 O’nun belirlediği kanuna, sünnetullaha boyun eğmektedir.51 İslam’a göre Allah ve kâinat ontolojik bakımdan birbirinden farklıdır; fakat yaratılış ve düzen bakımından aralarında sıkı bir bağ vardır; her şey yaratıcının bilgisi, iradesi ve kudretiyle hareket etmektedir.52 Kâinatın kendisi ve devam eden nizam, tüm mahlukatın belirli bir amaç için var edildiğini ve mutlak hakikati çağrıştırmaktadır.53 “Tüm mahlukat, mahiyetini idrak edemesek ve açıklayamasak da, şuurlu bir insan gibi, kendi durumu ve kabiliyetine göre Allah’a inkıyat halindedir. 54 Kurân-ı Kerim, kâinatın yaratılışından ve diğer varlıklardan bahsederken hak ve ölçü tabirlerini kullanmaktadır.55 Evrendeki her şey için bir ölçü, gaye ve süreklilik vardır.56 İnsan, hikmet nazarıyla kâinata baktığında, sanata ve sanatkara hayranlığı artmakta; egosu 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 İsmail Raci el-Faruki, Tevhidin Düşünce ve Hayata Yansıması, Çev.: Dilaver Yardım, İstanbul, İnsan Yayınları, 1987, s. 24; Mülk Suresi, 3; Fazlurrahman, Ana Konularıyla Kurân, s. 45-46 Mustafa Akçay, a.g.e., s. 144; Aydın Topaloğlu, Ateizm Çıkmazı, Ankara, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları, 2019, s. 22; İbrahim Kalın, a.g.e., s. 94 Mülk Suresi, 3-4 Bekir Topaloğlu, İslam Kelamcıları ve Filozoflarına Göre Allah’ın Varlığı, Ankara, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları, 1970, s. 57-57, 107-109; Mehmet Aydın, Din Felsefesi, İzmir, Dokuz Eylül Üniversitesi Yayınları, 1987, s. 53-56 Takıyyuddin Ebu’l-Abbas Ahmed b. Teymiyye el-Harrani, Kulluk, s. 61 Ali İmran Suresi, 83; Rad Suresi, 13; Nur Suresi, 41; Sad Suresi, 18; Enbiya Suresi, 79; Hadid Suresi, 1; Saf Suresi, 1; Haşr Suresi, 1; Cuma Suresi, 1; Tegabün Suresi, 1; Nur Suresi, 41; İsra Suresi, 44; Bakara Suresi, 116; Rum Suresi, 26 Fazlurrahman, İslamiyet ve İktisadi Adalet Meselesi, Çev.: Yusuf Ziya Kavakçı, Erzurum, Atatürk Üniversitesi Yayınları, 1976, s. 15 Hüseyin Aydın, İlim Felsefe ve Din Açısından Yaratılış ve Gayelilik (Teleoloji), Ankara, DİB Yayınları, 2012, s. 127-132 Nadim Macit, a.g.e., s. 434; Yaşar Ünal, “Resul’e İtaat Meselesi”, Toplum Bilimleri Dergisi, C.: 6, S.: 11, 2012, s. 172; Furat Akdemir, “Kurân’da İtaat Kavramı ve Peygambere İtaatin Mahiyeti”, Kelam Araştırmaları Dergisi, C.: 11, S.: 1, 2013, s. 431; Mehmet Salmazzem, “Kur’an’a Göre “Sınırsız İtaat” Problemi”, Akademik Sosyal Araştırmalar Dergisi, C.: 5, S.: 59, 2017, s. 180; Hac Suresi, 18; İsra Suresi, 44 Enam Suresi, 96-97; Rum Suresi, 25, 48 Nadim Macit, a.g.e., s. 438 37 bulunmayan evrenin sessiz çığlık şeklindeki tespihatı, kulluğa ilham olmaktadır. “Yedi gök, yer ve bunların içinde bulunanlar Allah'ı tespih ederler. Her şey O'nu hamd ile tespih eder. Ancak, siz onların tespihlerini anlamazsınız. O, halim'dir (hemen cezalandırmaz, mühlet verir), çok bağışlayandır.” 57 , “Görmedin mi ki şüphesiz, göklerde ve yerde olanlar, güneş, ay, yıldızlar, dağlar, ağaçlar, hayvanlar ve insanların birçoğu Allah'a secde etmektedir. Birçoğunun üzerine de azap hak olmuştur. Allah kimi alçaltırsa ona saygınlık kazandıracak hiçbir kimse yoktur. Şüphesiz, Allah dilediğini yapar.”58 ayetleri, keyfiyetini idrak edemesek de kâinatın vecd ile rabbine secde ettiğini haber vermektedir. Allah, kâinata bir nizam koymuş, tüm mahlukata bir görev vermiştir, 59 hiçbir şey boşa yaratılmamıştır; canlı cansız her şey tam bir teslimiyetle O’nun iradesine otomatik boyun eğmiştir ve her şey O’na bağımlıdır.60 Emirlere itaat etmesi nedeniyle kâinatın da Müslüman olarak nitelendirilmesi mümkündür. 61 Alternatif bir rolü bulunmayan insan dışındaki mahlukat, Allah’ın iradesi ve takdiri dışına çıkmamaktadır.62 2. 3. İradi İtaat İnsan doğası karmaşık bir yapıya sahip olmakla birlikte, ruh ve beden uyumu neticesinde şuurlu bir varlık olarak hayatını sürdürmektedir. 63 Allah, kâinatın en anlayışlı muhatabı olan insana kitap ve peygamber göndermekle ihsanda bulunmuş, selim akıl ve fıtratla hakikate ulaşmasına yardımcı olmuş, huzur ve saadetini kolaylaştırmıştır. İnsan, aciz, mümkün ve sınırlı bir varlık olarak kendisinden güçlü ve aşkın bir varlığa boyun eğmeye meyillidir.64 Kendi sınır ve kabiliyetlerinin farkına 57 58 59 60 61 62 63 64 İsra Suresi, 44 Hac Suresi, 18 İsmail Karagöz, “İtaat Kavramı”, Diyanet İlmi Dergi, C.: 35, S.: 4, 1999, s. 48 Fazlurrahman, Ana Konularıyla Kurân, s. 46, 115; Mustafa İslamoğlu, İman İnsanın Saadeti, s. 107 Fazlurrahman, Ana Konularıyla Kurân, s. 46; Ali İmran Suresi, 83; İsra Suresi, 44; Hadid Suresi, 1; Haşr Suresi, 1; Saf Suresi, 1;; Rad Suresi, 15; Nahl Suresi, 49; Hac Suresi, 18; Rahman Suresi, 6; Araf Suresi, 206; Enbiya Suresi, 19 Celaleddin Vatandaş, Yol Ayrımı, s. 193; Yaşar Ünal, a.g.e., s. 172; Fussilet Suresi, 11; Ali İmran Suresi, 83; Nahl Suresi, 3; Yasin Suresi, 82 Şerafeddin Gölcük, Kurân’da İnsanın Değeri, İstanbul, Pınar Yayınları, 1983, s. 27 Recep Özkan, Bayram Polat, İtaat Kültürü ve Din, s. 142 38 varan insan, rabbiyle sağlıklı bir iletişim kurabilmekte, takvasını artırabilmektedir.65 Hidayet ve dalaleti idrak edebilecek güç ve yetenekle yaratılan, ilahi mesaj ile yolu aydınlanan insan66 için doğru ve fıtrata uygun teslimiyet, Allah için olan kulluktadır. Allah’tan başkasına boyun eğme, insanı özgürlüğe götürmemekte, arzu ve isteklerin kölesi haline getirmektedir.67 “İnsanın iktidarı, mutlak hür olmayı gerektirmediği gibi, hayat ve kâinatı izah etmeye de yetmez.”68 İradi itaat, zorlama olmaksızın insanın hür iradesine konu olan itaattir. İnsan dışındaki mahlukat, zorunlu itaat kapsamındayken; akıl ve irade sahibi insan, tercih hakkıyla diğer varlıklardan ayrılmaktadır.69 Özgür tercihleri ile insan kime kulluk ve itaat edeceğini belirlemektedir. Varlığa anlam katan, insanlığı gerçek medeniyete ulaştıran, ilahi dinlerdir.70 Yaşanmayan değerler zamanla kuvvetini kaybedeceğinden, teori ve pratik dengesinin sağlanması zaruridir. Beşeriyet tarihi incelendiğinde, insanların kendi kuvvetlerinin üstünde bir varlığa tazimde bulunduğuna şahit olunmaktadır. İbadetler, esas olarak tüm dinlerde mevcuttur;71 değişiklik mabudda ve şekildedir.72 İslamiyet’te ibadet, diğer bazı dinlerde olduğu gibi bedene eziyet etmek için değildir; maksat, Allah’ı hatırlamak ve O’na iltica etmektir; Allah ile ilişki, belirli düşünce, duygu ve davranışlarla tezahür etmektedir.73 Dinin hükümlerini uygulamak üzere öğrenen sahabenin itaat hassasiyeti, din eğitimi açısından incelenmesi ve değerlendirilmesi gereken önemli mesajlar içermektedir. Allah, insanlığa elçi ve rehber olarak Hz. Muhammed’i, O’na arkadaş olarak da sahabeyi seçmiştir. Sahabenin dini öğrenmek ve öğretmek üzere gösterdiği gayret ve dikkat, dinin anlaşılmasına ve sonraki nesillere aktarılmasına yardımcı olmuştur. İslam, pratikleri olan, hayatın içindeki bir dindir; duygu, düşünce ve davranışlar, insanın tüm ihtiyaçları bir bütün olarak İslam’ın konusudur. İnsan, derdi kadar büyüktür sözü, sahabenin İslam ile yüceldiğini hatırlatmaktadır. Onlar 65 66 67 68 69 70 71 72 73 Fazlurrahman, İslami Yenilenme Makaleler I, Çev.: Adil Çiftçi, Ankara, Ankara Okulu Yayınları, 2004, s. 31; Mahsum Aytepe, a.g.e., s. 239 Ramazan Altıntaş, Kurân’da Hidayet ve Dalalet, İstanbul, Pınar Yayınları, 2003, s. 393 Muhammet Altaytaş, a.g.e., s. 37 Nadim Macit, a.g.e., s. 79 Fazlurrahman, Ana Konularıyla Kurân, s. 61-62 Nadim Macit, a.g.e., s. 441 Saffet Sancaklı, “Hz. Peygamber’in İbadetlerde Öngördüğü İtidal ve Kolaylık Anlayışı”, Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, C.: 9, S.: 9, 2000, s. 378 Ahmed Hamdi Akseki, a.g.e., s. 367 Mehmet Toplamacıoğlu, Din Sosyolojisi, Ankara, Ankara Üniversitesi Yayınları, 1963, s. 178 39 anlayamadıkları hüküm ve ayetleri Hz. Peygamber ile paylaşmış, soru(n)larına cevap aramıştır. “Göklerdeki her şey, yerdeki her şey Allah'ındır. İçinizdekini açığa vursanız da, gizleseniz de Allah sizi, onunla sorguya çeker de dilediğini bağışlar, dilediğine azap eder. Allah'ın gücü her şeye hakkıyla yeter.”74 Bu ayetin muhtevası sahabeye ağır geldiğinden Hz. Peygamberden açıklama istemişlerdir: “Ey Allah’ın elçisi! Namaz, oruç, cihad, sadaka (zekat) gibi gücümüzün yettiği amellerle yükümlü kılındık (bunlara bir diyeceğimiz yok). Şimdi ise size bu ayet geldi; buna uymaya gücümüz yetmez!” demişlerdir. Resulullah “Sizden önceki iki kitabın tabileri gibi siz de ‘Duyduk ve uymadık’ mı diyeceksiniz? Oysa ‘Duyduk, itaat ettik. Senin bağışlamanı dileriz ey rabbimiz, gidiş sanadır’ demeniz gerekir” buyurmuş, onlar da aynen böyle söylemişler, bu cümleyi tekrarladıkça dilleri de buna alışmıştır.75 Ayette insanların sadece davranışlarından değil, dışa yansımayan duygu ve düşüncelerden de hesap verileceği anlaşıldığından, sahabe telaşlanmış ve bu düşüncelerini Hz. Peygamber ile paylaşmışlardır. Sonradan “Allah’ın hiçbir kimseyi gücünün yetmediği bir şeyle yükümlü kılmayacağı”76 ayeti nazil olduğunda sahabe rahatlamıştır. Benzer bir durum, “İman edip de imanlarına zulmü (şirki) bulaştırmayanlar var ya; işte güven onların hakkıdır. Doğru yolu bulmuş olanlar da onlardır.”77 ayetinin vahyedilmesinden sonra da yaşanmıştır. Müslümanlar, zulümden uzak durmanın anlamını düşünerek telaşa kapılmış; bunun üzerine Resulullah, ayete şu şekilde açıklık getirmiştir: “Bu sizin düşündüğünüz zulüm değildir. Burada Lokman’ın oğluna hitaben söylediği “Sevgili oğlum! Allah’a ortak koşma; çünkü O’na ortak koşmak kesinlikle çok büyük bir haksızlıktır” 78 mealindeki ayette geçen zulüm kastedilmiştir” 79 Dinin yaşanabilir olması, insana ve hayata uygunluğu, sahabe tarafından test edilmiştir. Hz. Peygamber, “Yürüyen Kurân” olarak insan-ı kamilin zirvesini temsil ederken, sahabe de İslam’ı hayata tatbik eden en başarılı toplum olarak sonradan gelenlere örneklik teşkil etmiş; ayetin ifadesiyle “Allah onlardan, onlar da Allah’tan razı olmuştur.”80 74 75 76 77 78 79 80 Bakara Suresi, 284 Müslim, İman, 199 Bakara suresi, 286 Enam Suresi, 82 Lokman Suresi, 13 Buhari, Enbiya, 41 Tövbe Suresi, 100 40 Dinde zorlama yoktur,81 insanın herhangi bir dine girmesi için zorlanması kabul edilmemektedir; fakat “Allah ve resulü bir iş hakkında hüküm verdikleri zaman, hiçbir mümin erkek ve hiçbir mümin kadın için kendi işleri konusunda tercih kullanma hakları yoktur. Kim Allah'a ve resulüne karşı gelirse şüphesiz ki o apaçık bir şekilde sapmıştır.” 82 ayeti, Müslüman olduktan sonra bireyin dinin hükümleri ile mükellef olduğunu ihtar etmektedir. İnsan dışındaki varlıkların, kâinattaki görevini, rolünü değiştirme imkanı yoktur. Akıl, idrak ve irade sahibi tek varlık olan insanın, inkar ve kötülükle maruf alternatif bir yolu olduğu halde rabbine kul olmayı tercih etmesi, bu yönüyle çok değerlidir. İnsan, hayat tarzını ve referansını kendisi belirlemekte; fıtratıyla uyumlu veya ters olanı özgür iradesiyle seçebilmektedir .83 İnsan, rabbinden gelen vahye tabi olarak, O’nun iradesine boyun eğdiğinde; fizyolojik anlamda kayıtsız şartsız teslim olduğu iradeye bağlanmış olmakta, birliği ve bütünlüğü sağlamış, fıtratı ve kendi varlığında tevhidi gerçekleştirmiş olmaktadır.84 2. 4. Mutlak İtaat İnsan zekasıyla, yaratılış gerçeği ve varlıkların gerçek sebepleri anlaşılamamaktadır.85 İnsanlığın ilk, en devamlı ve en derin tecrübelerinden biri olan din;86 duygu ve davranışları yönlendirme potansiyeliyle, hayatın en temel meselesi olarak, tarihi, sosyolojik ve kültürel bir gerçekliktir. 87 İlk insanla var olmuş, hayat sürekliliğinde devam edecek olan din ;88 insana kendi mahiyetini, hayatı, öncesini ve sonrasını, varlık gayesini, hayrı ve şerri, hidayet ve saadet yollarını temin eden ve 81 82 83 84 85 86 87 88 Bakara Suresi, 256; Yunus Suresi, 99; Nurullah Altaş, İsmail Arıcı, “Din Eğitiminin Bilimselleşme Süreci ”, Din Eğitimi, Ed.: Mustafa Köylü, Nurullah Altaş, 6. Bsk., İstanbul, Ensar Neşriyat, 2016, s. 64 Ahzab Suresi, 36 Celaleddin Vatandaş, Yol Ayrımı, s. 193 Celaleddin Vatandaş, Yol Ayrımı, s. 193 August Comte, a.g.e., s. 16; Şahbenderzade Filipeli Ahmet Hilmi, Allah’ı İnkar Mükün Mü?, İstanbul, Çağrı Yayınları, 1979, s. 52-53 Ninian Smart, “Din ve İnsan Tecrübesi”, Çev.: Ali İhsan Yitik, Dokuz Eylül Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, C.: 7, İzmir, 1992, s. 423 İbrahim Kaplan, “Din, Fıtrat ve Akl-ı Selim İlişkisi Üzerine”, Çukurova Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, C.: 17, S.: 2, 2017, s. 62; Muhammet Altaytaş, a.g.e., s. 29; Hayati Hökelekli, Din Psikolojisine Giriş, İstanbul, Dem Yayınları, 2015, s. 31 Kürşat Demirci, Dinlerin Dejenerasyonu, İstanbul, İnsan Yayınları, 1996, s. 26 41 öğreten bir sistemdir.89 İslamiyet, insanın maddi ve manevi tüm ihtiyaçlarına karşılık veren umumi bir dindir.90 İnsan, özgürlük adına bazen kendini tanrılaştırırken, bazen de kendine tanrılar edinmektedir.91 İman ve ibadetin, beşeri ve sosyal düzenin, huzur ve saadetin temeli, itaate dayanmaktadır.92 İslamiyet, insanın halifelik ve yeryüzünü imar sorumluluğunu yerine getirmesini, yeryüzünde adil ve toplumsal bir düzen kurulmasını istemektedir.93 Mutlak kelimesi; mukayyetin zıddı, genel, sınırsız, hiçbir kayıt ve şarta bağlı olmayan, istisnasız gibi manalar ifade etmekte; 94 içerisinde kesinlik anlamı barındırmaktadır. İnsan, sınırlı ve zayıf bir varlıktır; 95 kendisine verilen akıl ve muhakeme yeteneğine rağmen varlık ötesine muttali olamamakta; yaratıcıyla nasıl bir iletişim kuracağını, hayatın anlamını, eksiksiz ve hakiki bilgiyi araştırmaktadır. İnsanın aradığı kurtarıcı bilgi, yaratıcı tarafından peygamberlere vahiy yoluyla aktarılmakta ve beşeriyetin yolu aydınlanmaktadır. Peygamberlerin görevi, insana fıtratını hatırlatmak, yaratıcıya kulluk yolunda ilahi öğretileri ve örnekliği sunmaktır.96 İslam’da mutlak itaat, sadece Allah ve Hz. Muhammed için geçerlidir; başka herhangi bir varlığa mutlak itaat edilmemektedir. “Ey iman edenler! Allah'a itaat edin. Peygamber'e itaat edin ve sizden olan ulu'l-emre (idarecilere) de. Herhangi bir hususta anlaşmazlığa düştüğünüz takdirde, Allah'a ve ahiret gününe gerçekten inanıyorsanız, onu Allah ve Resulüne arz edin. Bu, daha iyidir, sonuç bakımından da daha güzeldir”97 ayetinde itaat, herhangi bir kayıt ve şart belirtilmeksizin ve sadece Allah ve resulüyle sınırlı olarak, “itaat edin” mutlak emir kipiyle zikredilmektedir. Ayetin devamında, herhangi bir konuda ihtilafa düşülmesi halinde konunun sadece Allah’a ve resulüne arz edilmesi emri, dinde asıl kaynağın Kurân ve sünnet olduğunu, mutlak itaatin Allah ve resulü için geçerli olduğunu, göstermektedir. Allah’a ve resulüne itaat, Kurân-ı 89 90 91 92 93 94 95 96 97 Ahmed Hamdi Akseki, a.g.e., s. 71 Ahmed Hamdi Akseki, a.g.e., s. 419 Nadim Macit, a.g.e., s. 101 İsmail Karagöz, Kurân’da Dört Kavram: İbadet, İtaat, İcabet, İttiba, 3. Bsk., Ankara, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, 2005, s. 113 Fazlurrahman, Ana Konularıyla Kurân, s. 79 Zebidi, a.g.e., No: 6, s. 426; Şerif Cürcani, a.g.e., s. 194; Tehanevi, a.g.e., No: 2, s. 921-924; İbni Manzur, a.g.e., No: 10, s. 225; Cevheri, a.g.e., No: 4, s. 204-205 Nisa Suresi, 28; Enfal Suresi, 66 Maide Suresi, 67, 99; Araf Suresi, 157; Nahl Suresi, 36, 44; İbrahim Suresi, 4 Nisa Suresi, 59 42 Kerim’de yirmi ayette beraber zikredilmektedir. 98 Hadislerde peygambere itaat, Allah’a itaatin doğal bir gereği olarak emredilmektedir. İnsanın aşkın bir varlık ile iletişim kurabilmesi ancak vahiy yoluyla mümkün olabilmektedir; peygamberler, Allah’ın emir ve yasaklarını insanlara ulaştıran ve en güzel şekilde uygulayan seçkin insanlardır. Onların günahtan korunması, tebliğ ve temsil ettikleri dinin doğruluğunun garantisidir. Peygamberlerin günah işlemesi risaletle çelişir, tebliğe de zarar verir. “Battığı zaman yıldıza andolsun ki, arkadaşınız (Muhammed haktan) sapmadı ve azmadı. O, nefis arzusu ile konuşmaz. (Size okuduğu) Kurân ancak kendisine bildirilen bir vahiydir.” 99 ayetleri Hz. Muhammed’in söz ve eylemlerinin ilahi yönlendirmeye endeksli olduğunu, sadece vahye tabi olduğunu, 100 nefsani bir düşüklük taşımadığını bildirmektedir. Peygambere itaat, Allah’a itaat kapsamında değerlendirildiğinden mutlaktır; diğer tüm itaatler bu iki ana kaynağa ve ölçüye uygunluk ile kayıtlıdır. İnsan, doğal olarak farklı niteliklere sahip olsa da yetki ve konumu itibariyle sınırsız mutlak itaati hak etmemektedir. 101 Sınırsız itaatte, ön kabul olduğundan sorgulama yapılmamakta, mutlak teslimiyet bulunmaktadır. Allah ve resulünün dışındakilere mutlak itaat, insanı doğru yoldan uzaklaştırmaktadır. 102 Yaratana ve elçisine mutlak itaat, dinen ve aklen anlaşılır bir durumdur. Hüküm belirleme yetkisi, kâinatı ve insanı yoktan var eden ve yaşatanındır.103 “O, kullarının üstünde mutlak hakimiyet sahibidir.”104 Gönülden, isteyerek teslim olma anlamına uygun olarak Kurân-ı Kerim’de dört yerde itaat kavramının ‫س ِّمعنَا‬ َ ile kullanılmış olması,105 bu eylemin bilinçli bir şekilde olması gerektiğini çağrıştırmaktadır. Fıtrat ve imanın doğal bir gereği olarak itaat, Allah için kullanıldığında kulluk ve ibadet kavramları öne çıkmaktadır. Allah’ın elçisi olması nedeniyle peygambere itaat de Kurân-ı Kerim’de emredilmekte; resule itaat 98 99 100 101 102 103 104 105 Ali İmran Suresi, 32; Nisa Suresi, 13, 59, 69; Maide Suresi, 92; Enfal Suresi, 1, 20, 46; Tövbe Suresi, 71; Nur Suresi, 52, 54; Ahzab Suresi, 33, 66, 71; Muhammed Suresi, 33; Fetih Suresi, 17; Hucurat Suresi, 14; Mücadele Suresi, 19; Tegabün Suresi, 12 Necm Suresi, 1-4 Ahkaf Suresi, 9; Araf Suresi, 203 Mehmet Salmazzem, a.g.e., s. 177 Mehmet Salmazzem, a.g.e., s. 177 Furat Akdemir, a.g.e., s. 430 Enam Suresi, 61 Bakar Suresi, 285; Nisa Suresi, 46; Maide Suresi, 7; Nur Suresi, 51 43 Allah’a itaat ile ilişkilendirilmektedir.106 “Peygamber size ne verdiyse onu alın, neyi de size yasak ettiyse ondan vazgeçin. Allah'a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz, Allah'ın azabı çetindir.” 107 ayeti; peygamberin Allah adına yalan ve haksız bir şey söylemeyeceğini, din konusunda Allah’tan her ne getirdiyse mutlak bir itaatle kendisine tabi olunmasını emretmektedir. Peygambere itaat, Allah’a itaatin bir parçasıdır, mutlak ve zorunludur. "Kim bana itaat etmişse mutlaka Allah'a itaat etmiştir. Kim de bana isyan etmiş ise, mutlaka Allah'a isyan etmiştir. Kim emire itaat ederse mutlaka bana itaat etmiş olur. Kim de emire isyan ederse mutlaka bana isyan etmiş olur”108 “Biz her peygamberi sırf, Allah'ın izni ile itaat edilmek üzere gönderdik. Eğer onlar kendilerine zulmettikleri zaman sana gelseler de Allah'tan günahlarının bağışlamasını dileseler ve Peygamber de onlara bağışlama dileseydi, elbette Allah'ı tövbeleri çok kabul edici ve çok merhametli bulacaklardı. Hayır! Rabbine andolsun ki onlar, aralarında çıkan çekişmeli işlerde seni hakem yapıp, sonra da verdiğin hükme içlerinde hiçbir sıkıntı duymaksızın, tam bir teslimiyetle boyun eğmedikçe iman etmiş olmazlar.”109 “Andolsun, biz elçilerimizi açık mucizelerle gönderdik ve beraberlerinde kitabı ve mizanı (ölçüyü) indirdik ki, insanlar adaleti yerine getirsinler.” 110 ayetlerinden peygamberlerin itaat edilmek üzere gönderildiği; söz ve fiilleriyle örneklik teşkil ettiği anlaşılmaktadır. “Kim peygambere itaat ederse, Allah'a itaat etmiş olur. Kim yüz çevirirse (bilsin ki) biz seni onlara bekçi göndermedik.” 111 ayeti peygamberlerin görevlerinin baskı ve zorlama olmaksızın, tebliğ olduğunu insanlara hatırlatmaktadır. Peygamberler Allah’ın mesajlarını ileten bir elçidir, bekçi veya vekil değildir; 112 Hz. Muhammed, insanların iman etmesini şiddetle arzuladığı halde 113 hiçbir zorlama yapmamıştır, inanan da inanmayan da kendi istekleriyle hareket etmişlerdir. 114 Peygamber ve kitapların gönderilmesinin hikmeti, adaletin yerleşmesine, hakikatin oluşmasına öncülük etmektir.115 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 Nisa Suresi, 59-65; Nisa Suresi, 80; Nisa Suresi, 13-14; 106 Nisa Suresi, 69/80; Maide Suresi, 92; Enfal Suresi, 20/24; Nur Suresi, 51-54; Ahzab Suresi, 36; Muhammed Suresi, 33; Fetih Suresi, 17; Hucurat Suresi, 14; Tegabün Suresi, 12 Haşr Suresi, 7 Buhari, Ahkam, 1, Cihad, 109; Müslim, İmaret, 33; Nesai, Bey'at, 27 Nisa Suresi, 64-65 Hadid Suresi, 25 Nisa Suresi, 80 Ahmet Akbulut, Nübüvvet Meselesi Üzerine, Ankara, Birleşik Yayıncılık, 1992, s. 61 Yusuf Suresi, 103 Furat Akdemir, a.g.e., s. 430 Muhammed Kutub, Düzeltilmesi Gereken Kavramlar, s. 42 44 Allah ve resulü dışındaki varlıklara itaat etmek bir kayıt ve şarta tabidir. Hayrı ve şerri, helali ve haramı belirleme yetkisi yaratana aittir. Müslümanın Allah ve resulünün hükümlerine gönülden, isteyerek, herhangi bir sıkıntı duymaksızın her yönüyle teslim olması ve uyması gerekmektedir. 116 Sorumluluk, tercih hakkını gerektirmektedir; ahiret hayatına anlam kazandıran, insanın hür iradesiyle eylemde bulunmasıdır. 117 Diğer canlılardan farklı olarak insanın ihtiyaçları çok çeşitli ve komplekstir.118 İnsanın içgüdü ve organik ihtiyaçlarının karşılanması kadar önemli olan, bu doyumun niteliğidir. Allah ve resulüne mutlak itaat, dinin tahrifini önleyen bir ilkedir. Allah ve resulünün dışında itaat edilecek olanların her biri bu iki kaynağa uygunluğuyla değer ifade edebilmektedir. Aldanmanın ve istismarın önlenmesini teminen din eğitiminde, mutlak itaatin Allah ve resulü dışında hiçbir varlık için söz konusu edilemeyeceğinin vurgulanması önem arz etmektedir. 2. 5. Mukayyet İtaat Mukayyet; herhangi bir kayıt ve şarta tabi olan anlamında, mutlak kelimesinin mana ve mefhum olarak zıddıdır.119 Mukayyet itaat; kayıt ve şarta tabi olan, belirli ölçüleri olan itaattir. Ulu’l-emre itaat; eşin itaati ve ebveyne itaat gibi, Allah ve resulü dışındaki her itaat bu kapsamda değerlendirilmektedir. Mukayyet itaatler, İslam’a uygunlukla kayıtlıdır.120 İslamiyet, Allah’ın yolundan saptıran kişilere ve zümrelere itaati yasaklamıştır.121 İnsanın Allah’a karşı ilk görevi iman etmektir, diğerleri mantıki bir silsile ile birbirini takip eden unsurlardır, parçaları birbirine bağlayan tevhittir.122 Tevhit; “Allah’tan başka ilah olmadığına inanmak ve tanıklık etmektir.”123 Din en temelde hayat rehberidir; imanın ve itaatin kapsamı ve şartları yaratıcı tarafından belirlenmektedir. Kişiye göre din ve itaat belirlenemez, aksi taktirde nefis ilahlaştırılmış olmaktadır. Kurân-ı Kerim, hayatın merkez kuvvetidir; vahiy, kültürel 116 117 118 119 120 121 122 123 Nisa Suresi, 65 Bedrettin Çetiner, a.g.e., s. 62 Nadim Macit, a.g.e., s. 249 İbni Manzur, a.g.e., No: 3, s. 373; Tehanevi, a.g.e., No: 2, s. 921; Şerif Cürcani, a.g.e., s. 201 Nisa Suresi, 59; Lokman Suresi, 14-15 Enam Suresi, 115; Furkan Suresi, 27-29; Kalem Suresi, 7-14; Ahzab Suresi, 66-68 Fazlurrahman, Ana Konularıyla Kurân, s. 41-42 İsmail Raci Faruki, Tevhit, Çev.: Dilaver Yardım, Latif Boyacı, İstanbul, İnsan Yayınları, 2006, s. 20 45 bir unsura indirgenerek özne olmaktan çıkarıldığında, dönüştürücü özelliğini kaybetmektedir.124 Sekülerizmin etkisiyle modern kültür, tabii ve tarihsel bir olgu olan dini ve duygusunu yok edemediyse de, dinin hayatla ilişkisini tahrif etmekte, ürettiği yeni kutsallıklarla dinin etkinliğini altüst etmektedir.125 Deizm, duyarsızlığı ve dinden kaçışı çağrıştırmaktadır.126 İnanmak yerine bilmeyi öne çıkaran deizmin127 arkasında; hızlı kültürel değişim neticesinde yaratıcı ile irtibatın kesilmesi, dünyevileşme, inançlarıyla doğru orantılı hayat sürdürememe eğilimi olduğu açıktır. 128 Modern seküler hayat, mutlak iradeyi, varlık olarak reddetmese de, Allah’ın dışlandığı ve hayata müdahalesinin kısıtlandığı bir düşünce ve hayat tarzı inşa etmektedir.129 İnsanın kendi kurguladığı dünyaya, yaratıcının girmesine müsaade etmemesi, cahiliye dönemi müşrik inancını çağrıştırmaktadır ki onlar da hayat ile hayatın kaynağı arasında bir ilişki kurmayı düşünmemişlerdir.130 İslam’da Allah ve resulüne mutlak itaat emredildiğinden, Müslüman olduktan sonra hükümler konusunda kişinin tercih hakkı kalmamaktadır. 131 “Emrolunduğun gibi dosdoğru ol” 132 ve “(Ey Muhammed!) Biz sana Kitabı (Kurân'ı) hak olarak indirdik ki, insanlar arasında Allah'ın sana öğrettikleri ile hüküm veresin. Sakın hainlerin savunucusu olma.”133 ayetlerinde, hayatın, vahye uygun olma zorunluluğu haber verilmektedir. En yüce mertebe olan kulluk, insanların en üstünü olan Hz. Muhammed’in örnekliğiyle insanlığa sunulmuştur.134 “O, hanginizin daha güzel amel yapacağını sınamak için ölümü ve hayatı yaratandır. O, mutlak güç sahibidir, çok bağışlayandır.” 135 ayetinde “en çok amel” yerine “en güzel amel” ifadesinin kullanılmış olması, nicel bir itaatten daha çok nitel olana dikkat çekmektedir. Amellerin kabulü, ihlas ile yapılmasına ve İslam’a uygun olmasına bağlıdır. Müslüman, kulluğunu ve işlerini en güzel şekilde yapmaya talip olandır. İfrat ve tefrit kapsamında konu değerlendirildiğinde; dine aykırı bir biçimde ölçüsüz, itaatte aşırı 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 Celaleddin Vatandaş, Yol Ayrımı, s. 78-79 Muhammet Altaytaş, a.g.e., s. 37 Selçuk Kütük, a.g.e., s. 8 Muhammet Altaytaş, a.g.e., s. 32 Selçuk Kütük, a.g.e., s. 9-10 Celaleddin Vatandaş, Yol Ayrımı, s. 13 Muhammet Altaytaş, a.g.e., s. 32-33 Ahzab Suresi, 36 Hud Suresi, 112 Nisa Suresi, 105 Kalem Suresi, 4 Mülk Suresi, 2 46 gitmek uygun olmadığı gibi;136 kulluktan geri kalmak da doğru değildir. Allah, dini zorluk olması için göndermemiştir,137 fıtrata uygun olan İslam, insanlar için rahmet ve kolaylıktır. “Resulullah, askeri bir birliği, başlarına Medineli bir Müslümanı komutan tayin ederek göreve yolladı ve komutanlarını dinleyip itaat etmelerini istedi. Görev müddeti içinde birlik mensupları bir meselede komutanlarını kızdırdılar. Komutan odun toplatıp bir ateş yaktırdı. Daha sonra da "Hz. Peygamber beni dinlemenizi ve bana itaat etmenizi size emretmedi mi" diye sordu. Onlar "Evet, emretti" dediler. Bunun üzerine komutan; "O halde, haydi şu ateşe girin" emrini verdi. Beklenmedik bu emir karşısında herkes birbirine bakmaya başladı. İçlerinden bir kısmı emre uymayı düşündü ise de diğerleri "Biz ateşten kaçıp Resulullah'a sığındık (şimdi nasıl ateşe gireriz)" dediler. Onlar bu halde değerlendirme yaparken komutanın kızgınlığı geçti. Ateş söndürüldü, emir geri alındı. Döndüklerinde olay Hz. Peygambere anlatıldı, O anlamsız emre uymayı düşünenlere hitaben "Eğer o ateşe girseydiniz, kıyamete kadar o halde kalırdınız" buyurdu. Diğerlerini tasvip ve takdir ettikten sonra sözlerini şöyle bitirdi: "Allah'a isyan olan yerde kula itaat yoktur. İtaat ancak meşru olanda gerekir.”138 Kulluk ve itaatte keyfilik olmaz, yaratıcı her şey için bir ölçü belirlediği139 gibi itaat için de bir ölçü belirlemiştir ki o da tüm itaatlerde Allah ve resulüne uymaktır. Kelime-i şehadette Hz. Muhammed’in öncelikle kul olarak zikredilmesi, kulluğun mertebesini ve uygulanabilirliğini göstermektedir. Hz. Muhammed’in kulluktan sonra, peygamber olarak imanın şartı olması, diğer insanlardan farkını ve üstünlüğünü göstermektedir. 140 İstikamet, kullukta daim ve dengeli olmayı gerektirmektedir. İnsanlara din olarak İslam’ı seçen Allah, iman ve itaat için ölçüyü insana bırakmamış; en kamil insan ile beşeriyetin yolunu ve ufkunu aydınlatmıştır. 136 137 138 139 140 Buhari, Nikah, 1; Müslim, Nikah, 5 Taha Suresi, 2-3 Buhari, Meğazi, 59, Ahkam, 4, Ahbaru’l-Ahad, 1; Müslim, İmare, 39-40; Ebu Davud Süleyman b. El-Eş’as b. İshak es-Sicistani el-Ezdi, Sünenü Ebu Davud, C.: I-V, İstanbul, Çağrı Yayınları, 1992, Cihad, 88; Nesai, Beyat, 24; İbni Mace, Cihad, 40 Talak Suresi, 3 Kehf Suresi, 110 47 2. 6. Sahabenin İtaat Anlayışı İlk Müslümanların İslam’ı nasıl anladığı ve uyguladığı konumuz açısından önem arz etmektedir; onlar Kurân ve sünnette övgüye mazhar olmuş, seçilmiş özel bir topluluktur. Hz. Peygamber, fert olarak dinin ilk uygulayıcısı olduğu gibi, sahabe de toplum olarak İslam’ı ilk tatbik eden nesildir. Din, sahabenin rivayetleri ve uygulamalarıyla sonraki nesillere aktarılmıştır. Evrensel dinlerde birey kadar toplum da önemlidir. 141 İnsanlar karşılıklı etkileşimlerle ve zamanla farklılaşmakta, yeni değer ve normlar kazanarak değişebilmektedir. 142 Değişmeyen bir toplum tahayyül edilemez;143 değişim, toplumlar için kaçınılmaz ve evrensel bir fenomendir.144 Sadece kalpte gizli kalan bilgi ve niyet, iman için yeterli değildir; onun doğrulanması gerekmektedir. 145 Kurân-ı Kerim’de iman edip salih amel işleyenler terkibi, bu birlikteliğe vurgu yapmaktadır. Din; iman, amel ve niyetle birbirlerini tamamlayan; hayatın tüm yönlerini kuşatan bir sistemdir; 146 sahih bir niyet olmadan amelin de kıymeti olmamaktadır. Din, insanı hem bireysel hem sosyal açıdan etkisi altına almakta; ona hayat hakkındaki duygu ve davranışlarını belirleyen bir zihniyet kazandırmaktadır. 147 Hayatın anlamlandırılmasına kılavuzluk ederek insana kimlik kazandıran din;148 kültürü kendi şemsiyesi altına alarak korumakta, verdiği eğitim ve bakış açısıyla değerleri kuşaktan kuşağa aktarmaktadır.149 İslam, işlevsiz bilgi yığını değildir; hayata hakim olması gereken mutlak hakikattir.150 Muaz b. Cebel, ilim ile 141 142 143 144 145 146 147 148 149 150 Hans Freyer, Din Sosyolojisi, Çev.: Turgut Kalpsüz, Ankara, Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Yayınları, 1964, s. 32-38; Baykan Sezer, Toplum Farklılaşmaları ve Din Olayı, İstanbul, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yayınları, 1981, s. 222-223 Ejder Okumuş, a.g.e., s. 85; Barlas Tolan, Toplum Bilimlerine Giriş, Ankara, Adım Yayınları, 1991, s. 277; Mahmut Tezcan, Eğitim Sosyolojisine Giriş, Ankara, Ankara Üniversitesi Eğitim Fakültesi Yayınları, 1981, s. 135 Ejder Okumuş, a.g.e., s. 85 Barlas Tolan, a.g.e., s. 279; Ejder Okumuş, Toplumsal Değişme ve Din, s. 20-21; Mümtaz Turhan, Kültür Değişmeleri, İstanbul, M. E. B. Yayınları, 1969, s. 57 Muhammed Kutub, Biz Müslüman Mıyız?, 2. Baskı, İstanbul, Ağaç Yayınları, 2005, s. 15-16; Ankebut Suresi, 2 Hayati Hökelekli, Din Psikolojisine Giriş, s. 110-111 Ejder Okumuş, a.g.e., s. 68-69; Şerif Mardin, Din ve İdeoloji, İstanbul, İletişim Yayınları, 1992, s. 30; Amiran Kurtkan Bilgiseven, Din Sosyolojisi, İstanbul, Filiz Kitabevi, 1985, s. 138,344; Joachim Wach, Din Sosyolojisi, Çev.: Ünver Günay, İstanbul, İfav Yayınları, 1995, s. 82-85 Hayati Hökelekli, Din Psikolojisine Giriş, s. 33 Davut Dursun, Yönetim-Din İlişkileri Açısından Osmanlı Devleti’nde Siyaset ve Din, İstanbul, İşaret Yayınları, 1989, s. 42-43 Celaleddin Vatandaş, Tevhid ve Değişim, s. 67 48 amel ilişkisini şöyle açıklamaktadır: “Bilgi eylemin önderidir, eylem ona bağlıdır.”151 Allah’ın birliğine inanmak yeterli değildir; önemli olan hayatın her alanında istikamet üzere yaşamaktır. 152 Yaratıcının varlığını kabul etmek yeterli olsaydı, İblis kazananlardan olurdu.153 Salih amel olmadan, kamil bir imandan söz edilememektedir. “Ey iman edenler! Allah'a, Peygamberine, Peygamberine indirdiği kitaba ve daha önce indirdiği kitaba iman edin.” 154 ayeti, müminlere iman etmelerini emretmesiyle çok manidardır. İmanın, amel ile, amelin ilim ile sürekli güncellenmesi ve desteklenmesi gerekmektedir. İmanın içten güdülenmeyle birlikte itaate dönüşmesi, artırılması ve tüm boyutlarıyla bireyin hayatında görünür olması önem arz etmektedir. Sahabe, ashab gibi sahabi kelimesinin çoğuludur.155 Sözlükte “bir kişiyle birlikte bulunmak, arkadaş ve dost olmak” anlamında, sohbet kelimesinden türemiş bir kelimedir.156 Sahabenin kim olduğuyla ilgili İslam alimlerinin farklı görüşleri vardır. Müslüman olarak Hz. Peygamberle sohbete mülaki olan ve iman üzere vefat edenler, genellikle sahabe kabul edilmektedir.157 Kurân-ı Kerim ve sünnete şahitlik etmiş bir nesil olarak sahabe, İslam’ın doğru anlaşılması ve yaşanması için hayati öneme sahiptir. Kurân-ı Kerim’de “İnsanlık için ortaya çıkarılmış en hayırlı ümmet” 158 , “Böylece, sizler insanlara birer şahit (ve örnek) olasınız ve Peygamber de size bir şahit (ve örnek) olsun diye sizi orta bir ümmet yaptık.” 159 ve “Allah’ın kendilerinden, kendilerinin de Allah’tan razı olduğu ve ebedi kalacakları cennetin onlar için hazırlandığı160” bildirilerek övülen sahabe; imanı ve takvasıyla insanlık için en değerli ve örnek topluluktur. Allah’ın onlardan razı olması ve onların Allah’tan razı olma niteliği, insanlık tarihinde sahabeden başka hiçbir topluluğa verilmediğinden; sonraki dönemlerde insanlar onlara ihsan ile tabi olarak üstünlük sağlayabilmektedir.161 Şirk hayatının karanlığından vahyin nuruyla aydınlığa kavuşan sahabe, günahsız ve masum 151 152 153 154 155 156 157 158 159 160 161 Takıyyuddin Ebu’l-Abbas Ahmed b. Teymiyye el-Harrani, Bir İslam Kurumu Olarak Hisbe, Çev.: Vecdi Akyüz, İstanbul, İnsan Yayınları, 1989, s. 121 Roger Garaudy, İslam’ın Vadettikleri, Çev.: Salih Akdemir, İstanbul, Pınar Yayınları, 1984, s. 271 Celaleddin Vatandaş, Tevhid ve Değişim, s. 122 Nisa Suresi, 136 Şemseddin Sami, Kamus-i Türki, İstanbul, Enderun Kitabevi, 1989, s. 818 Mehmet Efendioğlu, “Sahabe”, T. D. V. İslam Ansiklopedisi, No: 35, s. 491-500 İyade Kubeysi, Sahabetü Resulillah Fil Kitab ve’s Sünne, Dimeşk, y.y., 1986, s. 33-79 Ali İmran Suresi, 110 Bakar Suresi, 143 Tövbe Suresi, 100 Tövbe Suresi, 100 49 olmadığı halde, samimiyeti, fedakarlığı ve en güzel teslimiyetleriyle hayırda önden gidenlerden olmuşlardır. Allah, insanlar içerisinden rahmet elçisi olarak Hz. Muhammed’i; O’na arkadaş ve destek olmak üzere de sahabeyi seçmiştir. Hadislerde “insanlığın ve ümmetin en hayırlıları” 162 olarak vasfedilen sahabe; kulluk ve teslimiyetiyle bireysel ve toplumsal anlamda insanlığa liderlik etmiştir. 163 Kurân-ı Kerim’de ve hadislerde övgüye mazhar olan sahabenin 164 bu ilahi görev nedeniyle faziletine erişmek, sonraki nesiller için mümkün olmamaktadır. 165 İslam alimleri, dinin ilk uygulayıcıları sahabenin güvenilirliği ve adaletinde ittifak etmiştir.166 Tabiun ve sonraki nesil, rivayetlerinin sıhhati bakımından bir incelemeye tabi ise de; sahabe, masumiyet söz konusu edilmeksizin, genel anlamda Allah ve resulünün gözetiminde olduğundan adaletli ve emin kabul edilmektedir. Onlar, İslam’ın doğru yol olduğunu bilmekle yetinmemiş, o yolda istikamet üzere yürümüşlerdir. 167 Her varlık, sahip olduğu kabiliyete göre bir vazife üstlenmektedir. Allah, insana güvenmekte, emaneti, akıl ve irade sahibi olduğundan ona tevdi etmektedir. İman ve emniyet aynı kökten gelmektedir; selim ve temiz bir yaratılışa sahip, üstün kabiliyetlerle donatılmış insan, kendisine güvenilerek verilen emanet sorumluluğunu taşımaya muktedirdir. İslam medeniyetinin kurucu nesli sahabenin,168 Hz. Peygamberi model alarak eski dinini ve hayatını değiştirmesi, vahiyle birlikte önder bireyler ve topluluk olması, din eğitimi açısından incelenmesi ve değerlendirilmesi gereken konulardan biridir. Vahiy ile birlikte değişen ve dönüşen sahabe, iman, itaat ve ahlak temelinde kulluğun zirvesine çıkmıştır. Dinin insanı ve hayatı nasıl dönüştürdüğünü konu edinenlerin, asrı saadet dönemini öncelikle ve özellikle incelemesi gerekmektedir. Sahabe; kulluk, teslimiyet, samimiyet, ihlas, sadakat ve fedakarlık gibi temel konularda insanlığa ve özellikle Müslümanlara örneklik oluşturmaktadır. Onlar öyle bir nesildir ki, 162 163 164 165 166 167 168 Buhari, Fezailü Ashabin- Nebi, 1; Müslim, Fezailüs-Sahabe, 210-215 Kemal Sandıkçı, İslam Medeniyetinin Kurucu Nesli-Sahabe II, İstanbul, İSAV Yayınları, 2015, s. 23 Bakara Suresi, 143; Enfal Suresi, 74; Haşr Suresi, 8-9; Buhari, Fezailü Ashabi’n-Nebi, 1; Müslim, Fezailü’s-Sahabe, 211-212 Mehmet Efendioğlu, a.g.e., s. 10 Ebü’l-Fazl Celalüddin Abdurrahman b. Ebi Bekir es-Süyuti, Tedribü’r-ravi fi Şerhi Takribi’nNevevi, Thk.: Abdulvehhab Abdullatif, 2. Baskı, Beyrut, Daru İhyai’s-Sünneti’n-Nebeviyye, 1979, s. 308 Celaleddin Vatandaş, Yol Ayrımı, s. 267 Kemal Sandıkçı, a.g.e., s. 23 50 sonrakilerin değeri onlara ne kadar benzedikleriyle ölçülmektedir.169 İslam’ın doğru anlaşılması ve yaşanması konusunda ilahi bir misyonu üstlenmiş olan bu topluluk için öncelik, Allah ve resulünün ölçüleri olmuş; iman mayası ile baştan aşağıya topyekün bir dönüşüm gerçekleşmiştir.170 İslamiyet’te bireysel kabul edilen ibadetler bile fertte başlamakta toplumda sonuçlanmakta;171 Allah ile kul arasındaki ilişkiler, hayata yön veren dinanizm halini almaktadır.172 Sahabe, iman konusunda öncü oldukları gibi, itaat konusunda da önder ve örnektir; onlar, dünya ve ahiret hayatını bir ve bütün kabul ederek dini en güzel şekilde uygulamışlardır.173 Öğrenme konusunda sahabe; hakikatleri inceleyerek doğru bir kavrayışla vakıayı araştırmak, konu ile ilgili İslami delilleri toplamak ve bu bilgiler çerçevesinde duruma uygun hükmü belirlemek şeklinde bir metod takip etmişlerdir. Örnek nesil, İslam’ı kültürlenmek için değil; uygulamak için öğrenmişlerdir.174 İlahi hitaba göre düşünen ve ona uygun yaşayan sahabe hata yapmaktan korunmuş değildir. İslam’ı tebliğ ve beyan kapsamında Hz. Muhammed’in yaptıkları ve yasakladıkları, mutlak itaat kapsamında değerlendirilmekte ve uygulanmaktadır. Vahyin ve dinin açıklanması dışında kalan dünyaya ait işleri sahabe tefrik etmiştir. Dine ve dünyaya ait olan konuların tespiti, öncelikle bilgi ve içtihat gerektirmektedir; hata yaptıklarında Hz. Peygamber onları uyarmaktadır. Resule itaat, Allah’a itaat sayılmaktadır.175 Dinin doğru anlaşılması için; Allah’ı hakkıyla tanımak,176 resulüne tabi olmak177 ve sahabeyi örnek almak gerekmektedir. Sahabe örnek alınırken de ölçü yine dinin esaslarıdır. 2. 7. İtaat Kültürü ve Unsurları Çok boyutlu ve karmaşık varlığı nedeniyle insanı, onun bireysel ve sosyal hayatını tanımlamak çok zor, hatta imkansızdır.178 Cismi küçük, eylem kapasitesi büyük olan 169 170 171 172 173 174 175 176 177 178 Tövbe Suresi, 100; Mehmet Lütfi Arslan, Genç Peygamber ve Genç Dostları, İstanbul, Erkam Yayınları, 2016, s. 38 Muhammet Altaytaş, a.g.e., s. 12 Mustafa Aydın, İslam’ın Tarih Sosyolojisi, s. 119 Muhammed Hamidullah, İslam’a Giriş, Çev.: Kemal Kuşçu, Ankara, Nur Yayınları, 1965, s. 151 Ahmet Y. Özütoprak, a.g.e., s. 170 Ahmet Y. Özütoprak, a.g.e., s. 12 Nisa Suresi, 80 Zümer Suresi, 67 Ali İmran Suresi, 31 Celaleddin Vatandaş, Esenlik Yurdunun Çağrısı, s. 17 51 insan, maddi ve manevi arzularını tatmin ederek huzur bulabilmektedir.179 Din, insana hayatı anlamlandırma imkanı sağlayan en önemli boyuttur;180 sosyal bir kurum olduğu gibi aynı zamanda sosyal bir kuvvettir.181 Din olgusu, insanlıkla yaşıttır;182 insan var olduğu sürece yaşamaya devam edecektir. 183 Dinlerin en temel olgusu tanrı tasavvurudur; ilah mefhumu olmayan bir din ve toplum yoktur.184 İslamiyet, insanın organik ihtiyaçlarını ve içgüdülerini, ruhani ve cismani tüm eğilimlerini birlikte değerlendiren tabii bir dindir. 185 Peygamber ve kitapların amacı, Allah’ın varlığını insanlara kabul ettirmekten daha çok, vahyin istediği şekilde yaşamalarını sağlamaktır.186 Halifelik ve yeryüzünü imar ile görevli beşer için ictimai hayat doğal bir zorunluluktur; aksi durumda insanlar varlığını sürdüremezler. 187 İnsan, neslini muhafaza edebilmek için hayatını korumakta; çevresel faktörlere uyum sağlayarak yaşamaktadır. 188 İslamiyet, kendinden önceki dinler ile sonradan ortaya çıkması muhtemel din iddialarını hükümsüz kılmakta;189 Kurân-ı Kerim, insanın Allah ile olan ilişki hatalarına ve yorumlarına işaret ederek onu doğru yola hidayet etmektedir.190 Peygamber ve kitap gönderilmesindeki hikmet, bozulan tevhidi, asli hüviyetine kavuşturmak, tahrifatı düzeltmektir; 191 insanın unuttuğu ahdini ve sorumluluğunu hatırlatmaktır. 179 180 181 182 183 184 185 186 187 188 189 190 191 Ahmed Hamdi Akseki, a.g.e., s. 452; Nadim Macit, a.g.e., s. 322 Mustafa Aydın, İslam’ın Tarih Sosyolojisi, İstanbul, Pınar Yayınları, 2015, s. 15; Selçuk Kütük, a.g.e., s. 141; Mehmet Bahçekapılı, “Biyopsikososyal Açıdan Dinin Engellilik ve Farklı Sağlık Problemleri Üzerindeki Etkisi”, Türkiye Din Eğitimi Araştırmaları Dergisi, S.: 1, 2016, s. 2021, 37 İsmail Hakkı Baltacıoğlu, Allah Nedir?, Ankara, Ayyıldız Matbaası, 1961, s. 13 Ahmed Hamdi Akseki, a.g.e., s. 171; Abdurrahman Kurt, İslam’ın İlk Döneminde İmanın Toplumsal Yansıması, s. 17-18; Muhammed Abdullah Draz, Din ve Allah İnancı, s. 91; Ekrem Sarıkçıoğlu, Başlangıçtan Günümüze Dinler Tarihi, İstanbul, Otağ Yayınları, 1983, s. 19; Nadim Macit, a.g.e., s. 213; Tümer Günay, Abdurrahman Küçük, Dinler Tarihi, Ankara, Ocak Yayınları, 1977, s. 1 Muhammet Altaytaş, a.g.e., s. 21 Mustafa Aydın, İslam’ın Tarih Sosyolojisi, s. 69 Ahmed Hamdi Akseki, a.g.e., s. 452-453 Celaleddin Vatandaş, Yol Ayrımı, s. 87; Muhammet Altaytaş, a.g.e., s. 20; Ahmet Y. Özütoprak, a.g.e., s. 54 Ebu Zeyd Abdurrahman b. Muhammed b. Haldun, Mukaddime, Çev.: Arslan Tekin, C.: I-II, İstanbul, İlgi Kültür Sanat Yayıncılık, 2017, No: 1, s. 126-127 Alexis Carrel, Hayat Hakkında Düşünceler, Çev.: Cahit Begenç, İstanbul, Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları, 1988, s. 49-50; Mahsum Aytepe, a.g.e., s. 236 İbrahim Kaplan, a.g.e., s. 62 Hüseyin Atay, Kurân’ın Reddettiği Dinler, Ankara, Atay Yayınevi, 1999, s. 39 Şaban Ali Düzgün, “Kurân’ın Tevhid Felsefesi”, Kelam Araştırmaları Dergisi, C.: 3, S.: 1, 2005, s. 4 52 Arapça’da sekâfe kelimesiyle ifade edilen kültürün, kapsadığı alanın geniş olması ve farklı bakış açıları nedeniyle 160’tan fazla tanımı yapılmakta; 192 herkesçe uzalaşılan net bir tanımı bulunmamaktadır. 193 Genel anlamıyla kültür; insanların toplumsal yaşamlarında tarihsel süreçte ürettikleri maddi ve manevi değerlerin bütünü olarak tanımlanmaktadır.194 İslamiyet’te odak kavramlardan biri olan itaat, Kurân ve sünnet bütünlüğü içerisinde değerlendirilmektedir. Din ve ibadetin, beşeri ve sosyal düzenin, huzur ve saadetin temeli itaate dayanmaktadır.195 Dinin iki temel kaynağı olan Kurân ve sünnetin bildirdiklerinden ve özellikle sahabe hayatındaki uygulamalardan itaate ilişkin genel prensipler ve itaat kültürü belirlenebilmektedir. Her dinde ortak bir unsur olarak var olan ibadetler,196 İslamiyet’te de mevcuttur. İtaat kavramı sözlüklerde, boyun eğme, söz dinleme, alınan emre göre hareket etme, tabi olma şeklinde tanımlandığından; emir verenin uyanlardan çeşitli yönlerden üstün olduğu, itaatin otorite sahibinin bildirdiği şekilde olması gerektiği çıkarılabilmektedir.197 İlahi öğretilerin ışığında onun ilk muhatapları, inananlar için itaatin mahiyetini ve uygulamasını içeren doğru, sağlam ve köklü bir itaat kültürü sunmaktadır. İslamiyet, ilahi olması sebebiyle varlığın doğasına uygun, eksiksiz ve tevhidi bir dindir; 198 fert ve toplum hayatının tüm alanlarıyla ilgili ilkeler belirlemektedir. 199 Kurân-ı Kerim, referansını Allah’tan almayan her türlü itaate karşı çıkmakta; onun zulüm ve fesat kaynağı olduğunu, sorumluluk kapsamında onunla mücadele etmenin gerekliliğini tavsiye etmektedir.200 İnsan, fıtratı gereği, kendisine iyilik yapana ihsanda bulunmaya meyillidir. 201 İnsan, kendisini yaratan ve sayısız nimet veren rabbine borcunu, kulluk ve itaatle ödeyebilmektedir. 202 Din kelimesinin semantiği incelendiğinde, borç anlamına gelen deyn sözcüğüyle bağlantısı kurulabilmekte; 192 193 194 195 196 197 198 199 200 201 202 Erdoğan Pazarbaşı, Kurân ve Medeniyet, İstanbul, Pınar Yayınları, 1996, s. 22 Cemil Meriç, Kültürden İrfana, İstanbul, İnsan Yayınları, 1986, s. 14 Orhan Hançerlioğlu, Toplumbilim Sözlügü, İstanbul, Remzi Kitabevi, 1969, s. 250 İsmail Karagöz, Kurân’da Dört Kavram İbadet, İtaat, İcabet, İttiba, s. 113 Kerim Yavuz, “Din Psikolojisinin Araştırma Alanları”, Atatürk Ü.I.F. Dergisi, Sayı: 5, 1982, s. 88; Hüseyin Peker, Din Psikolojisi, Samsun, Sönmez Matbaa ve Yayınevi, 1993, s. 23 Recep Özkan, Bayram Polat, a.g.e., s. 140 Yusuf İmamoğlu, a.g.e., s. 139 Ramazan Altıntaş, “İmam-ı Maturi’de Din-Siyaset İlişkileri”, Milel ve Nihal, C.:7, S.: 2, 2010, s. 54; Hayati Hökelekli, Din Psikolojisine Giriş, s. 33 Şinasi Gündüz, a.g.e., s. 32 Rahman Suresi, 60 Seyyid Ebu’l Ala Mevdudi, Gelin Müslüman Olalım, İstanbul, Pınar Yayınları, 2006, s. 37 53 dindarlık, yaratıcıya borçlu olma bilinci şeklinde açıklanabilmektedir.203 “Bugün sizin için dininizi kemale erdirdim. Size nimetimi tamamladım ve sizin için din olarak İslam'ı seçtim.”204 ayeti diğer nimetler gibi İslam’ın da insanlık için büyük bir lütuf olduğunu beyan etmektedir. İslamiyet; tüm zaman ve mekanlarda varlığını devam ettirebilecek içeriğe sahip büyük bir dindir.205 İnsan için mutlak özgürlükten bahsedilemez; onun için anlamlı ve faydalı olan, hangi itaatin doğru olduğudur. 206 İnsan, doğasıyla baş başa bırakıldığında, istikametini bulmakta, rabbine boyun eğmektedir. “İyilik, yüzlerinizi doğu ve batı taraflarına çevirmeniz(den ibaret) değildir. Asıl iyilik, Allah'a, ahiret gününe, meleklere, kitap ve peygamberlere iman edenlerin; mala olan sevgilerine rağmen, onu yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışa, (ihtiyacından dolayı) isteyene ve (özgürlükleri için) kölelere verenlerin; namazı dosdoğru kılan, zekatı veren, antlaşma yaptıklarında sözlerini yerine getirenlerin ve zorda, hastalıkta ve savaşın kızıştığı zamanlarda (direnip) sabredenlerin tutum ve davranışlarıdır. İşte bunlar, doğru olanlardır. İşte bunlar, Allah'a karşı gelmekten sakınanların ta kendileridir.” 207 ayetinde geçen “birr” kelimesi, hadiste “ahlak güzelliği” olarak açıklanmaktadır. 208 Özden yoksun, biçimsel ritüellerle dindarlığa ulaşılamayacağını vurgulayan bu ayet; ibadet kastı ve halis niyetle iman ve doğru işlerin birbirini tamamlaması gerektiğine dikkat çekmektedir. İslam ve insan; birbirleriyle anlam kazanan bütünün parçaları gibidir; ikisi de birbirinde hayat bulmaktadır. 209 İnsanın Allah katındaki değeri, rabbine kulluk ve itaatiyle ölçülebilmektedir.210 Bireyin Allah katındaki değeri, onun Allah’a verdiği değerden anlaşılabilmekte; O’na iman ve itaat edenlere dünyada ve ahirette mükafatlar vadedilmektedir.211 İslam’ın ana kaynakları ve tarihi incelendiğinde, itaatle ilgili tecessüm etmiş kültür ögeleri; otorite, fıtrat ve adalet, zorlama, niyet ve ihlas, istişare ve muhasebe, güç yetirme ve sorumluluk, itidal ve devamlılık şeklinde maddeleştirilebilmektedir. 203 204 205 206 207 208 209 210 211 Abdurrahman Kurt, a.g.e., s. 176 Maide Suresi, 3 Mustafa Aydın, Moderniteye Dışarıdan Bakmak, 2. Baskı, İstanbul, Açılımkitap, 2014, s. 115 Yusuf İmamoğlu, a.g.e., s. 214-215 Bakara Suresi, 177 Müslim, Birr, 14-15; Tirmizi, Zühd, 52 Celaleddin Vatandaş, Yol Ayrımı, s. 260-261 Nadim Macit, a.g.e., s. 242 Maide Suresi, 66; Nur Suresi, 55; Cin Suresi, 16 54 2. 7. 1. Otoritenin Belirlenmesi Hayatı ve ölümü yaratan Allah,212 insanı başıboş bırakmamıştır.213 Kâinatın en mükemmel varlığı insanın, evrende kendi başına bırakılması hikmete aykırıdır. 214 Tabii itaat bahsinde açıkladığımız üzere, aslında tüm kâinat yaratıcıya teslim olmuş, bu anlamıyla Müslüman’dır. Kendisine seçim hakkı verilen insan; nereden geldiğini, niçin var edildiğini ve nereye gittiğini öğrenmek ve buna uygun yaşamak durumundadır. İnsan için en temel sorular bunlardır, bu soruları fıtratına uygun, doğru bir şekilde çözerse, istikametini bulması zor olmamaktadır. İnsan zayıf yaratılmıştır,215 acizdir, kendisinden daha bilgili ve daha güçlü bir varlığa sığınma ihtiyacı hissetmektedir;216 kime teslim olursa onda teselli bulmaktadır. Kendi sınırlarını bilen akıllı insan,217 tüm kâinata hayat veren ve nimetleriyle yaşatan Allah’a boyun eğerek, diğer varlıklara köle olmaktan kurtulabilmektedir. Farklı tanımları olmakla birlikte otorite; güç, kuvvet, emretme, boyun eğdirme, itaat ettirme hakkı veya gücü, siyasi ve idari güç gibi farklı anlamlara gelmektedir.218 Otorite; fiziksel bir zorlama olmaksızın, boyun eğene belirli bir davranış şeklini kabul ettirebilecek gücü elinde bulundurmaktır; 219 inanç, düşünce ve davranış alanında hükmü kesin olan ve kanaatleri etkileme vasfını içeren bir unsurdur.220 Dünya ve ahiret saadeti, yardımlaşma ve dayanışma ile gerçekleştiğinden, işlerin düzen içerisinde yürütülmesini teminen insanlar otoriteye ihtiyaç hissetmektedir. 221 Her nerede bir yaşam alanı varsa, kaçınılmaz olarak otoritenin varlığından söz edilebilmekte; otorite olmadan istikrar ve düzenden bahsedilememektedir. 222 Toplumların ve kültürel 212 213 214 215 216 217 218 219 220 221 222 Mülk Suresi, 2 Kıyamet Suresi, 36; İbrahim Kalın, Barbar Modern Medeni: Medeniyet Üzerine Notlar, s. 144 Nadim Macit, a.g.e., s. 258 Nisa Suresi, 28 Recep Özkan, Bayram Polat, İtaat Kültürü ve Din, s. 142 Jules Payot, İrade Terbiyesi III Mutluluğun Fethi, İngilizce’den Çev.: Derya Öztürk, İstanbul, Flipper Yayınları, 2020, s. 108 Recep Özkan, Bayram Polat, Toplumsal Bir Değer Olarak Otorite, s. 109-110 Murat Pazarbaş, “Liderlik Ve Otorite: Lise Öğrencilerinin Liderlik ve Otorite Algısı Üzerine Bir Araştırma”, Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Doktora Tezi, 2012, s. 79 Mustafa Alıcı, Yahudi-Hristiyan Geleneğinde Dini Otorite, Dini Otorite, İstanbul, Ensar Neşriyat, 2006, s. 44 Recep Özkan, Bayram Polat, Toplumsal Bir Değer Olarak Otorite, s. 111 Şener Aksu, “Geleceğin Otoritesi Açısından Ulus Devletler”, II. Uluslararası Sosyal Bilimciler Kongresi, 2008, s. 893; Recep Özkan, Bayram Polat, Toplumsal Bir Değer Olarak Otorite, s. 120 55 kurumların muhafazası ve işlevselliği açısından otorite büyük önem arz etmektedir.223 Toplumun kültürel yapısına, inanç ve hukuk kurallarına göre, otoritenin fonksiyonu olumlu veya olumsuz bir nitelik kazanabilmektedir.224 Otorite, insana hayatta ihtiyaç hissettiği kuvvetli bir manevi dayanak sağlamaktadır.225 Otorite kavramı, meşruiyetle ilintilidir. Yaptırım gücü olan din, hukuk, gelenek gibi benimsenen değerler sistemine uygunluk olarak tanımlanan meşruiyet; İslamiyet’te, mensuplarının zihninde ve gönlündeki otoriteyle niyet ve eylemlerinin uygunluğunu hedeflemektedir.226 Sistemin meşruluğu, düzenin geçerliliğini sağlayacağından; 227 öncelik, kaynak sorunudur. Hilkate ve akla uygun, hakkı temsil eden ilahi bir kaynak, otorite olmaya en uygun olandır. Toplumu başta zihniyet olmak üzere birçok yönden etkisi altına alan din;228 sadece bireysel değil, aynı zamanda sosyal bir olgudur; dinin akidevi, ibadet ve muamelat gibi farklı yönleri vardır.229 Bir hayat tarzı olarak dinin kendine özgü bir mantığı, aşkın boyutları, insanı ve toplumu etkilemede bir gücü vardır.230 İnsan gibi dinin de salt ferdi boyutunun ele alınması, tarihi ve sosyolojik hakikatlerle uyuşmamaktadır. 231 Tüm ilahi dinler ve İslamiyet’te otoritenin kaynağı vahye dayandırılmakta; yaratıcı, insanlara mesajlar göndererek kendisine itaat edilmesini istemekte, kendisine kulluk edenlere hem dünyada hem de ahirette mükafat vadetmektedir.232 İslamiyet’te hayrı ve şerri, iyiliği ve kötülüğü belirleyen, değer ve ölçü takdir eden yegane varlık Allah’tır; O, hükmünde ortak kabul etmemektedir.233 Richard Sennett,, Otorite, Çev.: Kamil Durand, İstanbul, Ayrıntı Yayınları, 2011, s. 13 Recep Özkan, Bayram Polat, Toplumsal Bir Değer Olarak Otorite, s. 109 225 Ahmet Yayla, “Eğitim Öğretim Sistemimizin Otorite Ve Sorumluluk Açısından Değerlendirilmesi (İlk Ve Orta Dereceli Okullarda)”, Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yüksek Lisans Tezi, 1995, s. 12 226 Bilal Aybakan, İbrahim Kafi Dönmez, “Meşru”, T. D. V. İslam Ansiklopedisi, No: 29, s. 378-383 227 Max Weber, Toplumsal ve Ekonomik Örgütlenme Kuramı, Çev.: Özer Ozankaya, Ankara, İmge Yayınları, 1995, s. 56 228 Joachim Wach, a.g.e., s. 17-30 229 Mehmet Taplamacıoğlu, Din Sosyolojisi, Ankara, Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Yayınları, 1983, s. 176-192; Ünver Günay, Din Sosyolojisi Dersleri, Kayseri, Erciyes Üniversitesi Yayınları, 1993, s. 167-183; Bertrand Russel, Din İle Bilim. Çev.: Akşit Göktürk, İstanbul, Say Yayınları, 1994, s. 12 230 Peter L. Berger, Dini Kurumlar, Toplumbilimi Yazıları, Çev.: Adil Çiftçi, izmir, Anadolu Yayınları, 1999, s. 71-136 231 Veysel Uysal, Din Psikolojisi Açısından Dini Tutum, Davranış ve Şahsiyet Özellikleri, İstanbul, İfav Yayınları, 1996, s. 4-10, 15, 20 232 Recep Özkan, Bayram Polat, İtaat Kültürü ve Din, s. 144-147 233 Bakara Suresi, 177, 220; Maide Suresi, 3, 4, 8; Ali İmran Suresi, 134-135; Fethi Kerim Kazanç, Gazzali Öncesi Ehli Sünnet Kelamında Ahlâk Düşüncesi, Ankara, Ankara Okulu Yayınları, 2007, s. 262 223 224 56 “Dikkat edin, yaratmak da, emretmek de yalnız O'na mahsustur. Alemlerin rabbi olan Allah'ın şanı yücedir.” 234 Ayetin açık ifadesiyle, yaratan aynı zamanda yönetendir. Uluhiyet, egemenliği gerektirmektedir; otoritesi olmayan ilahtan söz edilememektedir.235 “Allah, birbiriyle çekişen ortak sahipleri bulunan bir (köle) adam ile, yalnızca bir kişiye ait olan bir (köle) adamı örnek verdi. Bu iki adamın durumu hiç bir olur mu? Hamd Allah'a mahsustur. Hayır, onların çoğu bilmiyorlar.”236 ve “Ayrı ayrı ilahlar mı daha iyidir, yoksa mutlak hakimiyet sahibi olan tek Allah mı?" 237 ayetlerinde birden fazla ilah benimseyenlerin fıtrata ve akla uygun hareket etmediği bildirilmektedir. İlah; birey ve toplum hayatını yönetip kontrol eden, tasarrufta bulunan otoritedir,238 O, kâinatın düzenini sağladığı gibi, insanlara da yol gösterendir. İnsanlar, sevdiği ve değer verdiği varlık için yaşamakta ve fedakarlık yapmaktadır. İslamiyet, otoriteyi Hristiyanlık’ta olduğu gibi ilahi ve dünyevi şeklinde ayrıştırmamaktadır; mülkün tek sahibi olan Allah, yalnız insanların değil, kâinattaki tüm varlıkların itaat ettiği mutlak güç ve otoritedir; O, mülkünde dilediği gibi tasarrufta bulunmaktadır. 239 Modern insan, özgürleşmek adına, ilahi ve mutlak otoriteyi hayattan kovma cüretini göstermekte, haddi aşmaktadır.240 Kurâni ifadeyle insanın kendini Allah’tan bağımsız, müstağni kılması, O’na ihtiyacı olmadığını varsayması, halifelik ve emanet sorumluluğundan kaçınması, tarihsel ve ibretlik bir vakıadır.241 Allah’ı unutmak, bireysel ve toplumsal şahsiyeti yok etmektedir; bireyi güçlendirecek olan şey, Allah’ı hatırlamaktır.242 Pozitivist düşünce; hayatı düzenleyen yaratıcı yerine insanı ikame etmek istemekte, 243 Allah yerine insanın hakimiyetini kurgulamaktadır.244 İnsan gücü ve iradesini, olduğundan fazla genişleten bu düşünce, bilimi kutsallaştırmaktadır. İlahi din dışındaki mana ve değerler, insana huzur vermediği gibi, toplumsal bir bütünlük oluşumunu da zayıflatmaktadır.245 İslamiyet, 234 235 236 237 238 239 240 241 242 243 244 245 Araf Suresi, 54 Ahmet Y. Özütoprak, a.g.e., s. 40; Şura Suresi, 21 Zümer Suresi, 29 Yusuf Suresi, 39 Celalaeddin Vatandaş, Tevhid ve Değişim, s. 28 Şinasi Gündüz, a.g.e., s. 19; Recep Özkan, Bayram Polat, Toplumsal Bir Değer Olarak Otorite, s. 122 Celaleddin Vatandaş, Yol Ayrımı, s. 15 Fazlurrahman, Ana Konularıyla Kurân, s. 64 Fazlurrahman, Ana Konularıyla Kurân, s. 67 August Comte, a.g.e., s. 20; Gürbüz Deniz, a.g.e., s. 21 François Gregoire, Büyük Ahlak Doktrinleri, Çev.: Cemal Süreya, İstanbul, Varlık Yayınları, 1981, s. 88 Amiran Kurtkan Bilgiseven, Din Sosyolojisi, İstanbul, Filiz Kitabevi, 1985, s. 126 57 tevhid inancının barındırdığı ilkelerle fertte psikolojik bir tatmin, toplumda sosyal bütünleşme sağlamış;246 insanın kolayca benimseyip uygulayabileceği fıtratla uyumlu bir dindir.247 Hiçbir varlık boş yere, eğlence için gayesiz yaratılmamıştır;248 insanın bu âlemdeki konumu, onun merkeziliği ve sorumluluğunun boyutunu göstermektedir.249 İnsana kıymet verilmesi, onun kutsal emaneti ve sorumluluğunu üstlenmiş olmasındandır.250 Kurân’ı Kerim’in eleştirdiği ve değişmesi için mücadele ettiği temel konu, ilahi iradeye aykırı olan otorite ve iktidar anlayışlarıdır.251 “İslami anlayışta otorite, insanın bağımsızlık duygularını engelleyen, bastıran bir yapıdan çok, onları besleyen ve insanı özgürleştiren bir mahiyet taşır.” 252 Müslüman, rab olarak Allah’tan, din olarak da İslam’dan razı olandır; Mümin, İslam’ın hükmüne aykırı bir hüküm ve ölçü belirlemeyendir. “Andolsun biz, her ümmete, "Allah'a kulluk edin, tağuttan kaçının" diye peygamber gönderdik. Allah onlardan kimini doğru yola iletti, onlardan kimine de (kendi iradeleri sebebiyle) sapıklık hak oldu. Şimdi yeryüzünde dolaşın da peygamberleri yalanlayanların sonunun ne olduğunu görün.”253 İslam, mutlak itaatin Allah ve resulü için olduğunu, bunun da Kurân’a ve sünnete uymakla gerçekleşeceğini haber vermektedir. 254 Yaratan aynı zamanda hüküm koyma yetkisine sahip olan, yönetendir.255 Deistlerin inandığı tanrı, kâinatı yaratmakta ve kendi haline bırakmaktadır; insana mesaj göndermeyen bu tanrı inancının sorunlu olduğu açıktır.256 Kurân-ı Kerim, tevhid ve egemenlik konularını önemle vurgulamaktadır. 257 Kişi Müslüman olduğu halde hayrı ve şerri, helali ve haramı belirleme yetkisini Allah’tan başkasına verdiğinde, imanla irtibatı kesilmiş 246 247 248 249 250 251 252 253 254 255 256 257 Amiran Kurtkan Bilgiseven, a.g.e., s. 191 Ali Bardakoğlu, İslam Işığında Müslümanlığımızla Yüzleşme, İstanbul, Kuramer Yayınları, 2017, s. 56 Fazlurrahman, Ana Konularıyla Kurân, s. 39; Nadim Macit, a.g.e., s. 69 Nadim Macit, Kurân ve Hadise Göre Şirk ve Müşrik Toplum, Konya, Damla Matbaacılık ve Ticaret, 1992, s. 69 Ahzab Suresi, 72; Gürbüz Deniz, a.g.e., s. 25 Şinasi Gündüz, a.g.e., s. 20; Zuhruf Suresi, 84-85; Müminun Suresi, 71 Turgay Gündüz, “İslam Eğitim Sisteminde Gençlik Dönemi Din ve Ahlak Eğitimi (Kuramsal Yaklaşım)”, Uludağ Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Doktora Tezi, 2002, s. 197 Nahl Suresi, 36 Şinasi Gündüz, a.g.e., s. 20-21 Araf Suresi, 54 Selçuk Kütük, a.g.e., s. 67 Muhammed Kutub, Düzeltilmesi Gereken Kavramlar, İstanbul, Risale Yayınları, 2008, s. 20-22 58 olmaktadır.258 İnsan, imtihan gereği dinini seçme konusunda özgürdür;259 fakat İslam’ı tercih ettikten sonra dinin belirlediği hükümleri kabulle, kurallara uymakla, yükümlüdür.260 “(Ey Muhammed!) Sana indirilen Kurân'a ve senden önce indirilene inandıklarını iddia edenleri görmüyor musun? Tağut'u tanımamaları kendilerine emrolunduğu halde, onun önünde muhakeme olmak istiyorlar. Şeytan da onları derin bir sapıklığa düşürmek istiyor.”261 “Aralarında, Allah'ın indirdiği ile hükmet. Onların arzularına uyma ve Allah'ın sana indirdiğinin bir kısmından (Kurân'ın bazı hükümlerinden) seni şaşırtmalarından sakın. Eğer yüz çevirirlerse, bil ki şüphesiz Allah, bazı günahları sebebiyle onları bir musibete çarptırmak istiyor. İnsanlardan birçoğu muhakkak ki yoldan çıkmışlardır. Onlar hala cahiliye devrinin hükmünü mü istiyorlar? Kesin olarak inanacak bir toplum için, kimin hükmü Allah'ınkinden daha güzeldir?”262 ayetleri mutlak otoritenin Allah olduğunu, samimi müminin Allah ve resulüne teslimiyetini, hatırlatmakta; ilahi mesaj ve hükümlerin dışında istek ve tercihte bulunanların imanlarını iddia olarak gö(ste)rmektedir. 263 “Abdullah b. Ömer’in haber verdiğine göre: Hz. Peygamber Muaz’ı Yemen’e göndermek istediği zaman Muaz bineğine bindi ve Resulullah yanında yürüyor ve ona öğütte bulunuyordu: “Muaz şefkatli bir kardeş olarak sana vasiyet ediyorum. Allah’a karşı takvalı ol. ” Hüküm verme konusunda Hz. Peygamber Muaz’a şu soruyu sormuştur: Bir mesele ile karşılaşırsan ne yaparsın? Allah’ın kitabındaki hükümlere bakarak hüküm veririm. Ya bu meselenin cevabı Allah’ın kitabında yoksa ne yaparsın? O zaman Resulullah’ın sünnetine bakarak hüküm veririm. Ya bu meselenin cevabı, Resulullah’ın sünnetinde de yoksa ne yaparsın? Hiç tereddüt etmeden içtihad ederim. Bunun üzerine Resulullah Muaz’ın göğsüne vurdu. Sonra dedi ki: “Allah Resulünün elçisini, Resulullah’ın razı olacağı işe muvaffak kılan Allah’a hamdolsun.” 264 Bu hadis, İslamiyet’te otoritenin kaynağını ve hüküm belirlemenin metodunu açıkça beyan etmektedir. 258 259 260 261 262 263 264 Ahzab Suresi, 36; Nisa Suresi, 60, 65 Bakara Suresi, 256 Rasim Özdenören, Hadislerin Işığında Hz. Muhammed, s. 87 Nisa Suresi, 60 Maide Suresi, 49-50 Mehmet Salmazzem, a.g.e., s. 185 Tirmizi, Ahkam, 3; Ebu Davud, Akdiyye, 11 59 Çamurdan yaratılmış, kendisine ruh üflenerek yüceltilmiş saygıdeğer bir varlık olan insanın, yaratılışı itibariyle sevme ve sevilme arzusu vardır. 265 İtaat sevgiye dayalıdır; insan, rabbine zorunluluktan değil, nimetlerine şükür duygusuyla kulluk etmektedir. Sevgi ve ihlas olmadan itaat, anlamını yitirmektedir. Otoritenin Allah olduğu kabul edilerek, nefsin arzu ve isteklerine boyun eğmek, günah kapsamında değerlendirilmektedir. İnsan, melek olmadığından rabbine verdiği sözün her an bilincinde olmayabilir, hata edebilir, bu insani bir durumdur. Hatasının farkına vardıktan sonra pişmanlıkla yapılan tövbe, rabbin karşısında acziyetin ifadesi, büyük bir kulluk göstergesidir; tövbe hali, Allah’ı ziyadesiyle memnun etmektedir. “Eğer siz günah işlemeseydiniz, Allah sizi helak eder ve yerinize, günah işleyip, peşinden tövbe eden kullar yaratırdı.”266 “Her insan hata eder, hata edenlerin en hayırlsı ise tövbe edip rabbinden bağışlanma dileyendir.”267 Bu hadisler, günah işlemenin beşeri bir durum olduğuna, tövbe ile olgunlaşmanın imkanı ve gerekliliğine işaret etmektedir; günaha teşvik etmemektedir. İnsan, hata yapma potansiyeliyle yaratılmıştır; 268 bireyin günahtan sonra af dileyerek pişmanlıkla rabbine iltica etmesi kıymetlidir. Gaflet krizi, tövbe ile birlikte öze dönüş ve yaratıcıyla irtibatın kurulması ve sağlamlaştırılması fırsatına dönüşebilmektedir. “Yine onlar, çirkin bir iş yaptıkları, yahut nefislerine zulmettikleri zaman Allah'ı hatırlayıp hemen günahlarının bağışlanmasını isteyenler ki Allah'tan başka günahları kim bağışlar- ve bile bile, işledikleri (günah) üzerinde ısrar etmeyenlerdir.”269 Şirk; Allah’ın zatında, sıfat ve fiillerinde eşi ve ortağı olduğunu kabul etmektir.270 İnsan, aşkın bir varlık olan Allah’ı hakkıyla takdir edemediğinde, 271 tanrıları kendilerine benzeterek şirke düşebilmektedir. 272 İnsanlar, kendilerini yaratıcıya ulaştıracak, aracılık edecek tanrılar tasavvur etmişlerdir.273 Tevhid, kâinatı madde ve mana diye bölmeden bir ve bütün şeklinde; şirk ise dağınık, parçalanmış ve zıt kutuplar 265 266 267 268 269 270 271 272 273 Selçuk Kütük, Deizm, İstanbul, Bir Yayıncılık, 2019, s. 189 Müslim, Tövbe, 9 Tirmizi, Kıyame, 49; İbni Mace, Zühd, 30, 34 Şems Suresi, 8 Ali İmran Suresi, 135 Mustafa Sinanoğlu, “Şirk”, T. D. V. İslam Ansiklopedisi, No: 39, s. 193-198; Ahmet Saim Kılavuz, İman ve Küfür Sınırı, İstanbul, Marifet Yayınları, 1990, s. 75; Ebu’l-Kasım Carullah Mahmud b. Ömer b. Muhammed Zemahşeri, Esasü’l-Belağa, Beyrut, y.y., 1992, s. 328 Zümer Suresi, 67 Macit Gökberk, Felsefe Tarihi, İstanbul, Remzi Kitabevi, 1980, s. 27 Zümer Suresi, 3; Ekrem Sarıkçıoğlu, “Kurân’a Göre Müşrikler ve Putperestler”, İslami Araştırmalar Dergisi, S.: 27, 1986, s. 27 60 olarak, ahenksiz bir kalabalık gibi, görmektir.274 Hayrı ve şerri belirleme yetkisinde ortaklık, ibadette ortaklıktan farklı değildir; her ikisi de şirktir. 275 Putçuluk, aklın tembelliği ve vahiyden uzaklaşmadır; 276 puta tapınmada sosyolojik faktörler ve gelenekler, fert üzerinde oldukça etkilidir.277 Kurân-ı Kerim, Allah’a iftira kabul ettiği şirki, 278 çirkin görerek reddetmektedir. 279 Kurân’ın ilk ayetlerine Müşriklerin “Başımıza büyük bir şey geldi” 280 sözleriyle tepki göstermesi, hakkı ve batılı tanıdıklarına, İslamiyet’in hayata müdahil olduğunu anladıklarına ve Allah’ın mutlak otorite oluşuna razı olmadıklarına işaret etmektedir. Vahyin gönderiliş amacı, üst ve ilahi otorite olarak Allah’ın kabul edilmesi ve O’nun isteklerine mutlak itaat edilmesidir. Dini öğretiler; hak-batıl, hayır-şer, iyi-kötü ayrışmasına dayalı inanç ve davranışları kapsamaktadır. 281 Eksiksiz bir din, kendi iktidarı için güç ister; gücün paylaşılmasını kabul etmez. 282 İslamiyet, Allah’tan başka ilah ve otorite kabul etmemektedir; uluhiyetin bir parçasının Allah’tan başka bir varlığa izafe edilmesi Kurân terminolojisinde şirktir.283 Temelde aynı sebeplere dayanıyor olsa da, zamana ve topluma göre değişiklik gösteren, şirki somutlaştıran, putlardır. 284 Allah’ın indirdikleriyle hükmetmeyenleri Kurân-ı Kerim kafir, 285 zalim, 286 fasık 287 olarak nitelendirmektedir. Sevgide aşırı gidilerek otoritenin başkalarıyla paylaşılması da apaçık bir sapmadır. “İnsanlar arasında Allah'ı bırakıp da ona ortak koşanlar vardır. Onları, Allah'ı severcesine severler. Müminlerin Allah'a olan sevgisi daha güçlü bir sevgidir. Zulmedenler azaba uğrayacakları zaman bütün kuvvetin Allah'ın olduğunu 274 275 276 277 278 279 280 281 282 283 284 285 286 287 Ali Şeriati, a.g.e., s. 97; Fazlurrahman, Ana Konularıyla Kurân, s. 44 Mehmet Yolcu, Kurân'da İnkar Psikolojisi, İstanbul, Çıra Yayınları, 2004, s. 67-68 Nadim Macit, a.g.e., s. 332 Nadim Macit, a.g.e., s. 88 Yunus Ekin, Kurân’a Göre İnançsızlık, İzmir, Işık Yayınları, 2001, s. 45 Müddessir Suresi, 5 Muhammed b. İshak, Siyretü İbni İshak, Çev.: Sezai Özel, Nşr.: Muhammed Hamidullah, İstanbul, y.y., 1998, s. 261; İsmail b. Ömer b. Kesir, el-Bidaye ve’n-Nihaye, Çev.: Mehmet Keskin, İstanbul, y.y., 1994, No: 3, s. 40; Muhammed b. Cerir et-Taberi, Tarihu’l-Ümem ve’l-Mülük, Çev.:Z. Kadiri Ugan, A. Temir, İstanbul, y.y., 1966, No: 2, s. 1-11 Şinasi Gündüz, a.g.e., s. 26 Seyyid Ebu’l Ala Mevdudi, a.g.e., s. 230 Yusuf İmamoğlu, a.g.e., s. 164-165 Celaleddin Vatandaş, Tevhid ve Değişim, s. 110; Muhammet Altaytaş, a.g.e., s. 21 Maide Suresi, 44 Maide Suresi, 45 Maide Suresi, 47 61 ve Allah'ın azabının pek şiddetli olduğunu bir bilselerdi.”288 Allah için sevmek, Allah’ı sever gibi sevmekten farklıdır. Allah, kendilerine itaat edilmek üzere peygamberler göndermiştir;289 Hristiyanlar Hz. İsa’yı, Yahudiler Hz. Üzeyir’i aşırı sevmelerinden dolayı ilahlaştırmışlardır. “De ki: "Eğer babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, aşiretiniz, kazandığınız mallar, kesada uğramasından korktuğunuz bir ticaret ve beğendiğiniz meskenler size Allah'tan, peygamberinden ve onun yolunda cihattan daha sevgili ise, artık Allah'ın emri gelinceye kadar bekleyin! Allah fasık topluluğu doğru yola erdirmez." 290 ayeti; insanın dünyada sevebileceği, kendisine sevdirilen nesnelerin 291 Allah ve resulünden daha sevimli olması halinde, imani bir tehlike oluşturacağını, ilahi otoritenin sarsılacağını, hatırlatmaktadır. Rab kelimesi, cahiliye döneminde kral anlamında kullanılmış olsa da, sözlükte itaat olunan efendi, malik anlamındadır. 292 Rab, terbiye etmek anlamının yanında, yardım ederek yol gösteren, koruyan gözeten, her şeye hakim olan, yaratan ve efendi manalarını da içermektedir.293 Rablik, Allah’a mahsustur; dinin, din gününün, dünya ve ahiretin, velhasıl tüm mevcudatın yegane sahibi O’dur, O’nun bir ortağı bulunmamaktadır. 294 Yaratma ve sahiplik anlamında eşi ve benzeri olmadığı gibi; mabud olmasında da ortağı yoktur. Müşriklerin iddia ettiği gibi O sadece göklerin ilahı değildir; yer ve gök tüm mevcudat Allah’ın tasarrufu altındadır. Günümüzde yapılan anket çalışmaları, insanların büyük çoğunluğunun yüce bir tanrıya inandığını göstermektedir; asıl sorun yaratıcının hakkıyla takdir edilmemesi ve O’na karşı sorumluluğun yerine getirilmemesidir. 295 Kurân-ı Kerim’de 976 yerde geçen rab kelimesi daha çok Allah’ın özel ismi olarak zikredilmektedir.296 Alemlerin rabbi olan Allah, din olarak İslam’dan razı olmaktadır. Kurân-ı Kerim ve sünnet, İslam’ın ana kaynakları ve ölçüleridir. Tevhid; hayatın her alanında Allah’ı ilah kabul etmektir;297 288 Bakara Suresi, 165 Nisa Suresi, 64 290 Tövbe Suresi, 24 291 Ali İmran Suresi, 14 292 Askeri, a.g.e., s. 180-181; İbni Manzur, a.g.e., No: 1, s. 466; Firuzabadi, a.g.e., no: 3, s. 112; Ragıb, a.g.e., s. 336 293 İbni Manzur, a.g.e., No: 1, s. 399-403; Ragıb, a.g.e., s. 184; İbni Faris, a.g.e., no: 2, s. 381 294 Fatiha Suresi, 1-3 295 Muhammet Altaytaş, a.g.e., s. 19 296 M. Fuad Abdülbaki, a.g.e., s. 285-296; Şuara Suresi, 80; Enam Suresi, 164; Ali İmran Suresi, 7980 297 Amiran Kurtkan Bilgiseven, İslamiyet’in Kültürel Özellikleri ve İslami Kavramlar, İstanbul, Filiz Kitabevi, 1989, s. 12 289 62 otorite, ortaklık ve parçalanma kabul etmemektedir. 298 Uluhiyet bir ve bütündür, İslam’da politeizm, çoktanrıcılık yoktur; otoritenin birden fazla olması kaos oluşturmaktadır. 299 İman, yaratıcının mutlak otorite olarak kabul edilmesiyle oluşmakta, O’na itaat ile kuvvetlenmektedir. Sosyal ve toplumsal değişimler aniden ortaya çıkmamakta, bir süreç neticesinde görünmektedir.300 Günümüzde modernizm ve sekülerizmin etkisiyle hayat, algı, ölçü ve kutsal değişmektedir.301 Özgürlük ve haz odaklı yaşama alışkanlığı edinen insanlar, kendilerini din ve değerlerden azade kılmaktadır. Hayata bakış açısının ve yaşam tarzının farklılaşması neticesinde ateizm ve deizm toplumda tartışılır hale gelmektedir. İnandığı değerleri hayatına yansıtmayanlara dinin herhangi bir faydası olmamakta; bu yönüyle deizm, cahiliye dönemi müşrik inancını anımsatmaktadır.302 Sahabenin diğer insanlardan üstünlüğü, yakıni imanı ve tereddütsüz itaatleriydi. İmanın kuru bir bilgi ve yük olarak kalması, düşünülmesi, doğru değildir. “Tevrat'la yükümlü tutulup da onunla amel etmeyenlerin durumu, ciltlerle kitap taşıyan eşeğin durumu gibidir. Allah'ın ayetlerini inkar eden topluluğun hali ne kötüdür! Allah, zalimler topluluğunu hidayete erdirmez.”303 ayetinde, bildiği halde kendilerine vahyedilenlere uymayanlar, kitap yüklü eşeğe benzetilmekte ve kınanmaktadır. İslamiyet, hâl ve aksiyon dinidir; bilgi, davranış ve ahlaka dönüştüğünde faydalı olmakta, imanın nabzı amel ile atmaktadır. Allah’ın, yaratıcı ve hüküm belirleyici otorite olduğunu kabul eden mümin, dinin kural ve ölçüleriyle kayıtlı hale gelmektedir. 304 “Aralarında hüküm vermek için Allah'a ve Resulüne davet edildiklerinde, müminlerin söyleyeceği söz ancak, "işittik ve itaat ettik" demeleridir. İşte onlar kurtuluşa erenlerin ta kendileridir.” 305 İnsanın mutluluğu; öncelikle hayatı için doğru bir otorite belirlemesine, sonrasında gücü nispetinde itaat etmesine, bağlıdır. 298 299 300 301 302 303 304 305 Yusuf İmamoğlu, a.g.e., s. 162 Yusuf İmamoğlu, a.g.e., s. 162; Enbiya Suresi, 22; İsra Suresi, 42-43 Selçuk Kütük, a.g.e., s. 35 Muhammet Altaytaş, a.g.e., s. 36-37 Muhammet Altaytaş, a.g.e., s. 32-33 Cuma Suresi, 5 Rasim Özdenören, Hadislerin Işığında Hz. Muhammed, s. 87 Nur Suresi, 51 63 2. 7. 2. Fıtrat ve Adalet İnsanın ihtiyaçları, temel özellikleri ve doğası, toplumsal şartlar değişse de, yaratıldığı ilk günden bugüne değişmemiştir, değişmeyecektir.306 İlk insanın organik ihtiyaçları ve içgüdüleriyle bugünün insanı arasında herhangi bir fark bulunmamaktadır. İnsan kendisi için doğru olanı öğrenmek istiyorsa, öncelikle kendi doğasını bilmelidir;307 o tek boyutlu bir varlık değildir.308 Kurân-ı Kerim’de insanın yaratılmasıyla ilgili toprak ve ruhtan bahsedilmekte; 309 bedeniyle, içinde yaşadığı dünyaya bağlı olan insan, ruhuyla ilahi âleme bağlıdır; yaratıcısıyla ilişkisini sağlayan da bu ruhi yönüdür. 310 İbadet, tüm mevcudatın iştirak ettiği bir aktivitedir. İnsan, rabbiyle yapmış olduğu sözleşme ile hayatın öncesi, hayat ve sonrası arasında bir bağ kurmaktadır. Allah, insanlar arasından seçtiği elçiler vasıtasıyla mesajlarını iletmektedir. İnsan da kendisine ihsan edilen akıl ve duyu organlarıyla iradesini kullanarak bu mesajları bilgiye dönüştürmekte, sorumluluk üstlenerek ulaştığı sonuçlarla hayatına yön vermektedir. ‫ فطر‬kelimesi sözlükte; yarmak, ikiye ayırmak, tabiat, yaratmak, bir şeyi örneği olmaksızın ilk defa var etmek, bir şeyi herhangi bir işe elverişli şekilde var etmek, inşa etmek anlamına gelmektedir. 311 Fıtrat ise; yaratma, yaratılış biçimi-hâli, belirli yetenek ve yatkınlığa sahiplik, karakter, mizaç, tabii eğilim, içgüdü, hilkat, huy, cibilliyet, tabiat ve huy anlamlarındadır. 312 Fıtrat; mahiyeti itibariyle, insanın öncesinde var olan ve eylemlerini yönlendiren özgün hususiyettir.313 Matüridi, fıtratı; “insanın Allah’ı tanıma yeteneği, imtihana tabi tutulma istidadı ve akli istidadıyla başbaşa kaldığında Allah’ın rububiyetini kabul etmesi” 314 şeklinde açıklamaktadır. Kurân-ı Kerim’de on dokuz yerde f-t-r- kökünden türemiş fiil ve isimler 306 307 308 309 310 311 312 313 314 Mahsum Aytepe, a.g.e., s. 245 Yusuf İmamoğlu, a.g.e., s. 110 Mustafa Akçay, a.g.e., s. 144; Hayati Hökelekli, Din Psikolojisine Giriş, s. 33 Enam Suresi, 2; Taha Suresi, 55; Hac Suresi, 5; Müminun Suresi, 12; Secde Suresi, 7; Hicr Suresi, 28-29; Sad Suresi, 71-72 İsmail Çetin, John Locke’da Tanrı Anlayışı, Ankara, Vadi Yayınları, 1995, s. 166 Zebidi, a.g.e., s. 326; Ragıb, a.g.e., s. 381 İbni Manzur, a.g.e., No: 5, s. 55; Ragıb, a.g.e., s. 381; Cevheri, a.g.e., No: 2, s. 781 Sadık Kılıç, Fıtratın Dirilişi, İstanbul, Nehir Yayınları, 1991, s. 13 Ebu Mansur Muhammed bin Muhammed Maturidi, Te’vilatü’l-Kurân, Thk.: Ali Haydar Ulusoy, Bekir Topaloğlu, İstanbul, Mizan Yayınevi, 2008, C.: I-XVIII, No: 11, s. 185-186 64 geçmektedir. 315 İslam alimleri, Kurân-ı Kerim’deki fıtrat kavramından hareketle insanın imkan ve sınırlarını değerlendirmiş, farklı yorumlar ortaya koymuşlardır.316 Alimlerin birçoğu Kurân-ı Kerim’de ve sünnette kullanılan fıtrat kelimesinin “İslam” anlamına geldiğini ileri sürmektedir. Bazı alimler fıtrattan; insanın a piriori Allah bilgisi ile donatılmış olarak yaratılmasını, iman ve inkara istidatlı yaratılışı ve psikogenetik bir kodlamayla doğuştan dine kabiliyetli yaratılışı anlamışlardır. 317 Her insanda doğuştan marifetullah, iyilikten memnuniyet, kötülükten nefret gibi fıtri duygular mevcuttur;318 peygamberlerin asli görevi, kalplerdeki fıtri şifrenin ikna ile çözümlenmesine yardımcı olmaktır.319 Yaratılışla insana verilen doğruyu ve yanlışı ayırt etme, dine yöneliş gibi sezgisel yetenekler,320 psikolojide temel duygu, eğilim ve içgüdü olarak tanımlanmaktadır. 321 Bazı psikologlar, insanda gözlemlenen dini yönelişe istinaden, bunun insan ruhunda var olan evrensel bir keyfiyet olduğunu kabul etmekte, 322 bazıları insanın dine karşı yetenekli ve elverişli olmadığını, gerçek anlamda dini bir istidadın bulunmadığını söylemektedir.323 Vahyin işaret ettiklerine324 bakıldığında, fıtratullahın, nötr halinden öte, insanın marifetullaha yakın müspet bir kabiliyet olduğu anlaşılmaktadır.325 Aydınlanma Çağı’nın önemli isimlerinden Jean Jacques Rousseau, insanın iyi olarak doğduğunu, doğuştan gelen bir ahlaksızlık olmadığını, iyi halin insanlar tarafından sonradan bozulduğunu söylemektedir. 326 Freudizm olarak adlandırılan ve insanın hiçbir tanrı fikrine sahip olmadığı, kendi zaaflarından ve engellenmelerinden, tatminsizlikten doğan, bir yanılsama ve sapma olarak, gerçek dışı bir olgu şeklinde kabul edilen din yaklaşımı; arkeolog ve etnologlar 315 316 317 318 319 320 321 322 323 324 325 326 Hayati Hökelekli, “Fıtrat”, T. D. V. İslam Ansiklopedisi, No: 13, s. 47-48 Yaşar Kurt, “Kurân’da Fıtrat Kavramı”, Din Bilimleri Akademik Araştırma Dergisi, C.: 5, S.: 2, 2005, s. 76; Mustafa Akçay, a.g.e., s. 156 Mustafa Akçay, a.g.e., s. 156 Murat Sülün, Kur’ân Ne Diyor? Biz Ne Anlıyoruz?, İstanbul, Ensar Neşriyat, 2015, s. 43-44, 50 Fazlur Rahman, Ana Konularıyla Kur’an, s. 60 Rum Suresi, 30 Celal Kırca, Kur’ân ve İnsan, İstanbul, Marifet Yayınları, 1996, s. 2 Hayati Hökelekli, a.g.e., s. 87 Antoine Vergote, “Çocuklarda Din”, Çev.: Erdoğan Fırat, Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, C.: 22, S.: 1, 1978, s. 315; Kerim Yavuz, Çocukta Dini Duygu ve Düşüncenin Gelişmesi, Ankara, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları, 1983, s. 107 Rum Suresi, 30; Buhari, Cenâiz, 79, 80, 93; Müslim, Kader, 23, 24, 25; Ebû Davud, Sünnet, 17; Tirmizi, Kader, 5. Hülya Alper, İmanın Psikolojik Yapısı, 3. Baskı, İstanbul, Rağbet Yayınları, 2013, s. 168 Jean Jacques Rousseau, Emil Yahut Terbiyeye Dair, Çev.: Hilmi Ziya Ülken, Ali Rıza Ülgener, Selahattin Güzey, İstanbul, Türkiye Yayınevi, 1966, s. 8 65 tarafından şiddetle eleştirilmektedir. 327 İnsanın, dünyaya bomboş bir levha (tabula rasa) olarak gelmediği, doğuştan itibaren dini bir istidadının bulunduğu, ruhen yabancı olmadığı bu inancı kabullenmeye istekli olduğu, birçok bilim adamı tarafından ortaya konulmaktadır. 328 İnsanın biyolojik gelişmeleri, dindar bir kişilik oluşturmasına elverişlidir; 329 Von Monakow’a göre ise insanda bulunan dört içgüdüden biri dini içgüdüdür.330 İnanma, insanın varlık temeline kök salmıştır; insan, inançtan mahrum yaşayamaz; 331 inancı ortadan kaldırmak, insanı yok etmektir. 332 İnsan, bu özelliği nedeniyle; düşünen, duyan, dileyen ve inanan varlık olarak tarif edilmektedir. 333 Antropoloji, arkeoloji, sosyoloji ve dinler tarihi alanında yapılan çalışmalar, din duygusunun, doğuştan sahip olunan temel bir özellik olduğunu, 334 sonradan oluşmadığını kanıtlamaktadır.335 Genetik bilim ve nöropsikoloji alanında yapılan yeni araştırmalar da, insan beyninde dini inanç oluşturma potansiyeline sahip bir gen olduğunu ortaya koymaktadır.336 "Hem ben, ne diye beni yaratana kulluk etmeyeyim. Oysa siz de yalnızca ona döndürüleceksiniz."337, “De ki: "Her şeyin Rabbi o iken ben başka bir Rab mı arayayım?”338 ayetleri, inkar ve isyanın değil, iman ve itaatin doğal bir eylem olduğunu ortaya koymaktadır. Kurân-ı Kerim, insanın fıtratına aykırı hareket etmesi nedeniyle karada ve denizde fesat çıktığını haber vermektedir.339 Pierre Debray Ritzen, Freud Skolastiği, Çev.: A. Fikret Gökdemir, A. Çetin Ertürk, Ankara, TDV Yayınları, 1991, s. 249; P. Aleksandroviç Sorokin, Çağdaş Sosyoloji Kuramları, Çev.: M. Münir Reşit Öymen, Ankara, Kültür Bakanlığı Yayınları, 1994, s. 99-100; Hilmi Ziya Ülken, Tarihi Maddeciliğe Reddiye, İstanbul, Yağmur Yayınları, 1976, s. 135 328 Pierre Bovet, Din Duygusu ve Çocuk Psikolojisi, Çev.: Selahattin Odabaş, Türkiye İş Bankası Yayınları, Ankara, 1958, s. 136; Antoine Vergote, a.g.e., s. 315; Osman Pazarlı, Din Psikolojisi, 3. Baskı, İstanbul, Remzi Kitabevi, 1982, s. 33; Kerim Yavuz, a.g.e., s. 39-43; Mualla Selçuk, Çocuğun Eğitiminde Dini Motifler, Ankara, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, 1991, s. 40 329 Jersild Smith, Çocuk Psikolojisi, Çev.: İbrahim N. Özgür, Ankara, Ankara Üniversitesi Eğitim Fakültesi Yayınları, 1979, s. 218; Osman Pazarlı, a.g.e., s. 94 330 Pierre Debray Ritzen, a.g.e., s. 76 331 Mustafa Akçay, a.g.e., s. 154 332 Takiyyettin Mengüşoğlu, İnsan Felsefesi, İstanbul, Remzi Yayınevi, 1988, s. 203 333 Ali Fuat Başgil, Din ve Laiklik, İstanbul, Yağmur Yayınları, 1977, s. 68 334 Hilmi Ziya Ülken, a.g.e., s. 65; Mehmet Emin Ay, Çocuklarımıza Allah’ı Nasıl Anlatalım, Ankara, Timaş Yayınları, 1987, s. 1 335 Muhammed Abdullah Draz, Din ve Allah İnancı, Çev.: Bekir Karlığa, İstanbul, Bir Yayınları, 1987, s. 90-91 336 Hayati Hökelekli, Din Psikolojisine Giriş, s. 102 337 Yasin Suresi, 22 338 Enam Suresi, 164 339 Seyyid Hüseyin Nasr, İnsan ve Tabiat, Çev.: Nabi Avcı, İstanbul, Yeryüzü Yayınları, 1982, s. 1518; Rum Suresi, 41 327 66 İnsanın ve diğer varlıkların yaratılış özelliklerini belirleyen Allah’tır; İslam’ın fıtrata uygunluğu, din ve yaratılış kaynağının aynı olması nedeniyledir.340 İnsan, aklını kullanarak vicdanı ile başbaşa kaldığında tevhid hakikatini kavramakta, rabbine boyun eğmektedir. İslamiyet; tek bir ilah inancı, akla ve insan yaşamına uygunluğu, bireysel sorumluluğu ve özgür iradeyi esas alması itibariyle doğal; diğer dinler yapay, kabul edilmektedir.341 Kendisini ilah gören Firavun bile, ölümü hissettiğinde “iman ettim” diyerek fıtratındaki tevhidi izhar etmektedir. 342 “Muhakkak biz insana doğru yolu gösterdik. İnsan ya inanarak şükreder veya nankörlük/kafirlik eder” 343 ayetinde insanın fıtraten hayra veya şerre yönelebileceği, akıl ve iradesiyle sorumluluk üstlenebileceği hatırlatılmaktadır.344 İnsan hangi yola yönelirse Allah o yolu kendisine açmaktadır. 345 Kişinin niyeti ve tercihleri, yönelimlerini belirlemektedir. 346 “Kim, Allah'tan bir yol gösterme olmaksızın kendi nefsinin arzusuna uyandan daha sapıktır.” 347 ayeti, insanın akıl ve düşünceyle rabbini bulsa da, kulluk için ilahi rehberliğe ihtiyaç duyduğunu göstermektedir. Mümkün varlık olan insanın bilgisi izafi, mutlak ve aşkın varlık olan Allah’ın bilgisi ise mutlaktır.348 “(Resulüm!) Sen yüzünü hanif olarak dine, Allah insanları hangi fıtrat üzere yaratmış ise ona çevir. Allah’ın yaratışında değişiklik bulunmaz. Dosdoğru din budur. Fakat insanların çoğu bilmezler.” 349 Ayette zikredilen fıtratın, hayır ve şer karşısında nötr değil, iyiliğe eğilimli olduğu; çevresel şartlar değişse bile insan yaratılışının esas değeri ve niteliği olduğu söylenebilmektedir. 350 Fıtrat, insana bazı avantajlar sağlasa da yaratıcıya kulluk için bir zorlama söz konusu değildir; insan dilediği gibi hareket etmektedir.351 Peygamberlerin gönderiliş amacı, insanın fıtratındaki özellikleri hatırlatarak,352 hayra 340 341 342 343 344 345 346 347 348 349 350 351 352 Yusuf İmamoğlu, a.g.e.,s. 142; Gürbüz Deniz, a.g.e., s. 25 Mustafa Ünverdi, “İmanda Taklit ve Tahkik”, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Doktora Tezi, 2009, s. 90-92 Yunus Suresi, 90 İnsan Suresi, 3 Hasan Dam, “Farabi”, Klasik İslam Eğitimcileri, Ed.: Mustafa Köylü, Ahmet Koç, İstanbul, Rağbet Yayınları, 2016, s. 52 Leyl Suresi, 5, 10 Selçuk Kütük, a.g.e., s. 147 Kasas Suresi, 50 Selçuk Kütük, a.g.e., s. 91; Bakara Suresi, 216 Rum Suresi, 30 Ragıb, el-Müfredat fî Garibi’l-Kur’an, s. 133; Mahsum Aytepe, a.g.e., s. 232-233 Mahsum Aytepe, a.g.e., s. 233 Araf Suresi, 172-173 67 rehberlik etmektir.353 İnsanın rabbiyle misakınının anlatıldığı ayet,354 insan ve hayatın öncesiyle, hayat ve sonrası arasındaki ilişkinin kurulmasına yardımcı olmakta, ışık tutmakta ve insanın rabbinden haberdar olarak yaratıldığına delil sayılmaktadır. 355 Fıtrat, ilk insandan günümüze değişmemiştir ve değişmeyecektir; fıtratın en önemli özelliği sabitliğidir.356 İslamiyet; insanın ihtiyaçlarını, onları yok saymadan, tamamen de keyfe göre serbest bırakmaksızın, dengeli bir şekilde nasıl karşılanacağını açıklamakta; 357 manevi kurtuluşun, ilahi öğretilere uygun maddi hayat ile gerçekleştirileceğini öğretmektedir.358 Ruh ve beden, madde ve mana gibi birçok farklı yönü bulunan insanın ihtiyaçlarının ne şekilde karşılanacağı, huzur ve mutluluk için belirleyici olmaktadır. İslam’ın hedefleri toplum ile gerçekleşse de ferde yönelik bir hitabı da vardır;359 o Mekke’de vahyedilmiş olsa da tüm insanlara ve zamanlara hitap etmektedir, onun toplumüstü bir iddiası vardır. 360 İslamiyet, sosyal düzenin yokluğunda da herhangi bir aracıya ihtiyaç hissetmeden bireysel olarak hayata aktarılabilen kamil bir dindir.361 Batılı tarihçi ve ahlakçı Plüterhos, “Dünyayı gezip dolaşınız. Edebiyatsız, kanunsuz, servetsiz şehirler bulabilirsiniz. Fakat muhabbetsiz, mabutsuz, duasız, kurbansız bir tek şehir, hiçbir vakitte görülmemiştir. Yeryüzü en tenha köşelerine, bucaklarına kadar ibadet tezahürlerinden hiçbir zaman hali kalmamıştır”362 sözleriyle, fıtratın varlığına işaret etmektedir. İnsan, içgüdüsel olarak kendisinden güçlü ve üstün olana boyun eğmektedir.363 İnsan için iman, tabii; küfür, ârızi bir durumdur.364 Modern seküler insan; yaratıcıya 353 354 355 356 357 358 359 360 361 362 363 364 Bakara Suresi, 2; İsra Suresi, 9 Araf Suresi, 172 Mustafa Akçay, Çağdaş Dünyada İnsan ve Dini Sorumluluğu: Fetret Ehli Örneği, İstanbul, Işık Yayınları, 2002, s. 75 Rum Suresi, 30 Yusuf İmamoğlu, a.g.e., s. 155; Ejder Okumuş, Din ve Toplumsal Çatışma, İstanbul, İnsan Yayınları, 2017, s. 233 Muhammed Esed, Yolların Ayrılış Noktasında İslam, Çev.: Hayreddin Karaman, İstanbul, Bahar Yayınları, 1969, s. 20 Mustafa Aydın, İslam’ın Tarih Sosyolojisi, s. 33 Amiran Kurtkan Bilgiseven, a.g.e., s. 9-14 Roger Garaudy, Yaşayanlara Çağrı, Çev.: Cemal Aydın, Nuri Aydoğmuş, İstanbul, Pınar Yayınları, 1986, s. 251 M. Asım Köksal, Dini ve Ahlaki Sohbetler, C. I-III, Ankara, TDV Yayınları, No: 1, s. 2-7 Recep Özkan, Bayram Polat, İtaat Kültürü ve Din, s. 142 Bakara Suresi, 30-37; Ali İmran Suresi, 19; Celaleddin Vatandaş, Tevhid ve Değişim, s. 96; Yümni Sezen, İslam’ın Sosyolojik Yorumu, İstanbul, İz Yayınları, 2004, s. 143; Sezai Karakoç, İslam, 21. Baskı, İstanbul, Diriliş Yayınları, 2020, s. 14, 22 68 hayatta yer vermemekte, kendisini her şeye gücü yeten ve her şeyi bilen kabul ederek dünyada cenneti inşa etmek istemekte, fakat yeryüzünü cehenneme çevirmektedir.365 İman, insan için fıtri bir temayüldür; amel ve itaat de imanın gereği ve tamamlayıcı bir cüzüdür. İman ve amel aynı ayetlerde tekrar edildiği gibi, farklı ayetlerde yalnız olarak da zikredilmektedir; bu da her iki kavram arasında sıkı bir ilişki olmasına rağmen tamamen aynı şey olmadıklarını göstermektedir. 366 “Biz Allah'ın boyasıyla boyanmışızdır. Boyası Allah'ınkinden daha güzel olan kimdir? Biz ona ibadet edenleriz" (deyin).”367 ayeti, doğal ve halis boyanın fıtrat, yaratılışa uygun karakter olduğuna işaret etmektedir.368 İslam’da her doğan çocuk, kendisine verilen yetilerle yaratıcıyı bulma potansiyeline sahiptir. “Her doğan çocuk fıtrat üzere doğar, sonra anasıyla babası onu Yahudi veya Hristiyan yapar.”369 Anne ve babası insanı tabiatından uzaklaştırmadığı sürece, insanın, rabbine kulluk etmesi mukadderdir. 370 Yaratılış hikmetinin ve hakikatinin anlaşılması, vahyin idrakine bağlıdır. “Hakka yönelen bir kimse olarak yüzünü dine çevir. Allah'ın insanları üzerinde yarattığı fıtrata sımsıkı tutun. Allah'ın yaratmasında hiçbir değiştirme yoktur. İşte bu dosdoğru dindir. Fakat insanların çoğu bilmezler.”371, “Şüphesiz Allah katında din İslam'dır.”372, “Kim İslam'dan başka bir din ararsa, (bilsin ki o din) ondan kabul edilmeyecek ve o ahirette hüsrana uğrayanlardan olacaktır.”373 ayetleri, insanın doğuştan temiz ve dini kabule meyyal yaratıldığını; insanın İslam’dan sorumlu olduğunu hatırlatmaktadır. Peygamber ve kitap gönderilmesi, insanın değişebilme potansiyeliyle ilgilidir. Dindarlık içgüdüsü olan insan, inancını anlamlandırma ve akli temele dayandırma ihtiyacı hissetmektedir. 374 Dinin doğruluğu, fıtrat ve aklı selim uygunluğuna; 375 insanın sınırları ve imkanlarını tanımaya bağlıdır. 376 İslamiyet, fıtratla uyumludur; kimseye 365 366 367 368 369 370 371 372 373 374 375 376 Celaleddin Vatandaş, Yol Ayrımı, s. 83-84 Müminun Suresi, 51, 100; Tövbe Suresi, 102; Furkan Suresi, 71; Sevde Suresi, 12; Ahkaf Suresi, 15; Fatır Suresi, 10; Yunus Ekin, a.g.e., s. 133 Bakara Suresi, 138 Ahmed Hamdi Akseki, a.g.e., s. 443 Buhari, Cenaiz, 80, 93; Müslim, Kader, 6; Ahmed b. Hanbel, No: 2, 275 Araf Suresi, 172 Rum Suresi, 30 Ali İmran Suresi, 19 Ali İmran Suresi, 85 İbrahim Kaplan, a.g.e., s. 80 İbrahim Kaplan, a.g.e., s. 67; Şaban Ali Düzgün, Din, Birey ve Toplum, Ankara, Akçağ Yayınları, 1997, s. 24 69 gücünün üstünde bir sorumluluk yüklememektedir.377 İçgüdülerin ve uzvi ihtiyaçların karşılanmasında dinin hükümleri esastır; aşırılık ve gevşeklik kabul edilmemektedir. İslam’da ruhbanlık ve din adamı grubu olmadığı gibi, 378 ifrat ve tefrit de yoktur; insanın sosyal yönü dikkate alınarak toplumsal bir din şeklinde vahyedilen İslamiyet, münzevi hayatı tasvib etmemektedir.379 Dinin emir ve ilkelerine aykırı olacak şekilde, kişinin kendi tasavvur ettiği dindarlık duygusuyla itaatte aşırıya gitmesi yasaklanmaktadır.380 Adalet kelimesinin türetildiği adl fiili; denk olmak, birbirine eşit olmak, her şeyi yerli yerine koymak, hakkı gerçeği ortaya çıkarmak, insaf etmek, işte ve ibadette doğru olmak, hakkaniyet ve ölçüye uymak gibi pek çok manayı içine almaktadır.381 Adalet; davranış ve hükümde doğru olmak, hakka göre hüküm vermek, eşit olmak gibi manalara gelen mastar bir kelimedir. 382 İnsan, İslam ile beşeriyetin kemaline ulaşmaktadır; İslam’a göre adaletin dayanağı ve ölçüsü hakkaniyettir, adalet de ancak hakka uymakla sağlanmaktadır.383 Dinin uygulanması, mahza adalettir. Allah’ın emir ve yasakları uygulanmadığında adaletten bahsedilememektedir. İnsanı yaratan, onun ihtiyaçlarını en iyi şekilde bilen Allah, beşerin fıtratına en uygun hayat tarzını din haline dönüştürmekte ve bu hayat modelinin dışındaki şekillerin insana huzur vermeyeceğini beyan etmektedir. 384 İlmiyle zihnini terbiye eden insan, ibadet ve taatleriyle de kalbini ve nefsini terbiye etmekte ve kemale ulaşmaktadır.385 Hiç kimse bir aldatmaca ile uzun bir müddet aldatılamaz; zamanla şeytanın vesvesesi, fıtrat tarafından anlaşılmaktadır.386 377 378 379 380 381 382 383 384 385 386 Bakara Suresi, 286 Hadid Suresi, 27; Salih Akdemir, “Rahip G. Basetti-Sani’nin Hz. İsa ile İlgili Bazı Kur’an Ayetlerini Yorumlaması ve Müslüman Hristiyan Diyaloğuna Çağrısı Üzerine”, Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, C.: 26, 1983, s. 183-201 Saffet Sancaklı, a.g.e., s. 383 Buhari, Nikah, 1; Müslim, Nikah, 5 Zebidi, a.g.e., No: 3, s. 581 Mustafa Çağrıcı, “Adalet”, T. D. V. İslam Ansiklopedisi, No: 1, s. 341-343 Araf Suresi, 159, 181; Mustafa Çağrıcı, a.g.e., s. 341-343 Zuhruf Suresi, 36; Taha Suresi, 124 Gürbüz Deniz, a.g.e., s. 44; Rad Suresi, 28; Hac Suresi, 54; Şuara Suresi, 89; Saffat Suresi, 84; Kaf Suresi, 33; Naziat Suresi, 40-41 Yusuf İmamoğlu, a.g.e., s. 210; İsra Suresi, 81 70 2. 7. 3. Zorlama İkrah, sözlükte istememek, rıza göstermemek demektir; kişiyi razı olmadığı bir işe zorlamaktır. 387 Kurân-ı Kerim’de kırk yerde kerh kökünün farklı türevleri geçmektedir. 388 İkrah şeklinde geçen ayetlerde; insanların inanmaya zorlanmasının uygunsuzluğu ile dinde zorlamanın olmadığı,389 kadınların mirasa konu edilmesinin çirkinliği,390 kalbin imanla dolu olduğunda inkara zorlananların söylediklerinin inanca zarar vermediği, 391 baskı altında işlenen günahlarda Allah’ın bağışlayıcı olduğu vurgulanmaktadır. 392 Kurân-ı Kerim, imanın zorla kabul ettirilmesinin doğru olmadığını, peygamberlerin böyle bir sorumluluk ve yetkisinin olmadığını hatırlatmaktadır. 393 Din tercihinde zorla(n)ma ve kabul edilen dinin kendi uygulamalarında zorla(n)ma olmak üzere konunun iki farklı boyutu bulunmaktadır. Kâinatta akıl, idrak ve irade sahibi tek varlık olan insana iyi ve kötüyü tercih etme hakkı verilmesi, yaratıcının imtihan hikmetine uygundur. Tercihleri sebebiyle ahirette hesap verecek insanın, herhangi bir dini tercih etmeye zorlanması doğru değildir. İtaatin, isteyerek, gönülden tabi olma anlamı vardır. Kullukta esas olan, insanın kendisine verilen nimetlere sevgi temelinde şükretmesi ve yaratıcısının buyruklarına teslim olmasıdır. Allah’ın elçisi, bazı geceler ayakları şişinceye kadar namaz kılar, Allah'ı zikrederdi. Aişe: "Ey Allah'ın Elçisi! Allah senin gelmiş geçmiş bütün günahlarını bağışladığı halde, neden hala kendini bu kadar zorluyorsun?" diye sual edince: "Şükreden bir kul olmayayım mı?"394 cevabını vermiş ve Allah’ı razı etmenin ve O’ndan razı olmanın anlam ve derinliğine işaret etmiştir. Sevgi ve ihlas olmadan itaat, anlamını yitirmektedir. İnsan dışındaki varlıklar, iradesi olmaksızın hüsnü kabul ile yaratana boyun eğmektedir. İman, tercih meselesidir; insan hür iradesiyle seçim yaptığından mükafat ve cezaya konu olmaktadır. 395 “Dinde zorlama yoktur. Çünkü 387 388 389 390 391 392 393 394 395 İbni Faris, a.g.e., s. 923; Şerif Cürcani, a.g.e., s. 48; İbni Manzur, a.g.e., No: 13, s. 534; Zebidi, a.g.e., No: 9, s. 408; Ezheri, a.g.e., No: 6, s. 12 Ali Bardakoğlu, “İkrah”, T. D. V. İslam Ansiklopedisi, No: 22, s. 30-37; Ahmet Küçük, “Kurân’da İkrah Kavramı ve Dinde Zorlama Meselesi”, Marife Dergisi, S.: 2, Yıl: 9, 2009, s. 27 Bakara Suresi, 256; Yunus Suresi, 99 Nisa Suresi, 19 Nahl Suresi, 106 Ali Bardakoğlu, “İkrah”, T. D. V. İslam Ansiklopedisi, No: 22, s. 30-37 Mehmet Salmazzem, a.g.e., s. 180; Yunus Suresi, 99 Buhari, Rikak, 20 Recep Özkan, Bayram Polat, a.g.e., s. 147 71 doğruluk sapıklıktan iyice ayrılmıştır. O halde kim tağutu tanımayıp Allah'a inanırsa, kopmak bilmeyen sapasağlam bir kulpa yapışmıştır. Allah, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.”396 ve “Artık sen öğüt ver! Sen ancak bir öğüt vericisin. Sen, onlar üzerinde bir zorba değilsin.” 397 ayetleri, insanların iman etmesi için zorlanamayacağını açıklamaktadır. Allah katında makbul olan iman ve itaat, akıl ve irade sahibi insanın özgür seçimiyle oluşandır. 398 Fıtrat ve ilahi mesajlar, hakikatin keşfini kolaylaştırmakta, insanın yolunu aydınlatmaktadır. İnsan yaptıklarından sorumlu399 ve ona karşı rehindir. 400 İnsanın yaratılması, cinsiyeti, milliyeti, aile ve akrabası gibi tercihte bulunamadığı belirli alanlar vardır ve bunlardan sorumlu değildir. Sorumluluk; ilahi hitap karşısında, insanın hür iradesiyle yaptıkları ve yapmadıklarıyla sınırlıdır. “Eğer Rabbin dileseydi, yeryüzünde bulunanların hepsi elbette topyekün iman ederlerdi. Böyle iken sen mi mümin olsunlar diye, insanları zorlayacaksın?”401 ve “Sen ne kadar şiddetle arzu etsen de insanların çoğu inanacak değillerdir.” 402 ayetleri; Allah’ın, insanların iman ve itaatini istese ve razı olsa da, kulun kendi iradesi olmaksızın bunun gerçekleşmeyeceğini; imanın, insanın hür iradesiyle oluştuğunu, beyan etmektedir. Allah, hakikatin önündeki engellerin kaldırılmasını murad etmekte; aydınlığın ve kurtuluşun yol haritasını hazırlamaktadır.403 İmanın öncesinde bulunmayan zorunluluk, teslimiyet sonrasında değişmektedir. “Allah ve Resulü bir işe hüküm verdiği zaman, inanmış bir erkek ve kadına o işi kendi isteklerine göre seçme hakkı yoktur. Her kim Allah ve Resulüne karşı gelirse, apaçık bir sapıklığa düşmüş olur.” 404 ve “Hayır, Rabbine andolsun ki aralarında çıkan anlaşmazlık hususunda seni hakem kılıp sonra da verdiğin hükümden içlerinde hiçbir sıkıntı duymaksızın (onu) tam manasıyla kabullenmedikçe iman etmiş olmazlar.”405 ayetleri; Müslümanın, İslam’ın hükümleriyle kayıtlı olduğunu ve kendisinden itaat istendiğini beyan etmektedir. “Allah bir kimseyi ancak gücünün yettiği şeyle yükümlü kılar. Onun kazandığı iyilik kendi yararına, kötülük de kendi zararınadır. (Şöyle 396 397 398 399 400 401 402 403 404 405 Bakara Suresi, 256 Gaşiye Suresi, 21-22 Mehmet Salmazzem, a.g.e., s. 180 İsra Suresi, 36 Müddessir Suresi, 38 Yunus Suresi, 99 Yusuf Suresi, 103 İbrahim Kalın, a.g.e., s. 62-63 Ahzab Suresi, 36 Nisa Suresi, 65 72 diyerek dua ediniz): "Ey Rabbimiz! Unutur, ya da yanılırsak bizi sorumlu tutma! Ey Rabbimiz! Bize, bizden öncekilere yüklediğin gibi ağır yük yükleme. Ey Rabbimiz! Bize gücümüzün yetmediği şeyleri yükleme! Bizi affet, bizi bağışla, bize acı! Sen bizim mevlamızsın. Kafirler topluluğuna karşı bize yardım et."406 ayeti, dinin insan doğasına uygunlukla, gücünün üzerinde bir sorumluluk yüklemediğini hatırlatmaktadır. Her iyilik ve güzelliğin kaynağı olan Allah, peygamberler aracılığıyla doğru yolu insanlara göstermiştir. İslam’a göre Allah ve resulü, her şeyden daha fazla sevilmeyi ve mutlak itaati hak etmektedir.407 İslamiyet’i tercih ettikten sonra hiçbir şey olmamış gibi davranmak doğru değildir. 408 İslamiyet, insanın kendisiyle, diğer insanlarla ve rabbiyle olan ilişkilerini düzenleyen;409 bireyin düşünce, duygu ve eylem boyutlarını tevhit esasıyla birbirine bağlayan, kontrol eden ve yönlendiren külli bir sistemdir. Müslümanı itaate zorlayan amil, takva duygusu ve sorumluluk bilincidir. “Kalbi imanla dolu olduğu halde zorlanan kimse hariç, inandıktan sonra Allah'ı inkar eden ve böylece göğsünü küfre açanlara Allah'tan gazap iner ve onlar için büyük bir azap vardır.”410 ayetinde iman edenlerin kalbi mutmain iken zorlanması halinde söyleyecekleri küfür sözünün imanlarına zarar vermeyeceği hatırlatılmaktadır. İman ve itaatte aslolan ihlas, gönül rızası ve teslimiyettir. İnsan, aklı ve iradesiyle diğer varlıklardan seçkindir; özgür tercihleriyle sorumluluk üstlenmektedir. Rab ve din seçiminde özgür olduğu halde, Müslüman olduktan sonra İslam’ın hükümlerini uygulamakla yükümlüdür. “Biz, Kurân'ı sana, güçlük çekesin diye değil, ancak Allah'tan korkanlara bir öğüt olsun diye indirdik” 411 ayeti, dinin insanlara mutedil hayat rehberi olarak herhangi bir zorluk yüklemediğini; bireyin gücü nispetinde kulluk ile görevli olduğunu bildirmektedir. 406 407 408 409 410 411 Bakara Suresi, 286 Tövbe Suresi, 24 Rasim Özdenören, Hadislerin Işığında Hz. Muhammed, s. 87 Muhammed İkbal, İslam’da Dini Tefekkürün Yeniden Teşekkülü, Çev.: Sofi Huri, İstanbul, Kırkambar Kitaplığı, 2002, s. 28 Nahl Suresi, 106 Taha Suresi, 2 73 2. 7. 4. Niyet ve İhlas İbadetin ruhu sayılan niyet; sözlükte, yönelmek, ciddiyet ve kararlılık göstermek anlamlarına gelmektedir.412 Niyet; bilinçli bir şekilde kalbin bir şeye karar vermesidir. Niyet ve samimiyet, hayata ve davranışlarımıza anlam katmaktadır. Allah ile bağ kurma vesilesi olan ibadetleri413 âdetlerden ayıran en temel unsur, niyettir.414 İnsanın rabbiyle, kendisiyle ve diğer insanlarla olan ilişkilerinde niyet önemlidir; samimiyet, bireye ve topluma huzur ve güven vermektedir. Ameller, niyetlere göre değer kazanmakta; niyet, amelin de önüne geçebilmektedir. Meşru sebeplerle yerine getirilemeyen bazı ameller, niyet sebebiyle, yapılmış gibi sevap kazandırabilmektedir. “Biz bu kitabı sana gerçeğin bilgisi olarak indirdik; öyleyse içten bir inanç ve bağlılık göstererek sadece Allah’a ibadet et. Bilinmeli ki halis dindarlık yalnız Allah için olanıdır. Allah’tan başka şeyleri kendilerine koruyucu kabul edenler, -ki “sadece bizi Allah’a yaklaştırsınlar diye onlara tapıyoruz” diyorlar- ayrılığa düştükleri konularda Allah onların arasında hükmünü verecektir. Yalancı ve inkâra saplanmış kimseyi Allah kesinlikle doğru yola yöneltmez.”415 ayeti, kulluk ve itaatte ortaklık olmayacağına, otorite sahibine sevgi ve ihlas ile teslimiyetin gerekliliğine, işaret etmektedir. “Ameller niyetlere göredir. Herkese niyet ettiği şey vardır.” 416 hadisi, İslam’da yapılan işten önce niyetin öncelikli ve değerli olduğunu; 417 niyetin, eylem üzerindeki etki ve kapasitesini belirlediğini, haber vermektedir. 418 Hadis kitaplarına genellikle “niyet hadisi” olarak şöhret bulan bu hadis ile başlanması, niyetle eğitim arasındaki irtibatı göstermekte;419 her işin niyet ile başladığını hatırlatmaktadır. Niyet, Allah’ın rızasını kazanmak olduğunda, âdetler bile ibadete dönüşebilmektedir.420 412 413 414 415 416 417 418 419 420 İbrahim Kafi Dönmez, “Niyet”, T. D. V. İslam Ansiklopedisi, No: 33, s. 169-172 Maide Suresi, 35; Abdurrahman Kasapoğlu, Namaz-Oruç Psikolojisi, İstanbul, Çıra Akademi Yayınları, 2016, s. 237 Faruk Karaca, “Dini Pratikler, Nefs Muhasebesi ve Allah Şuuru”, Ekev Akademi Dergisi, C.:1, S.: 4, s. 116 Zümer Suresi, 2-3 Buhari, Bedü’l-Vahy, 1 Ahmed Hamdi Akseki, a.g.e., s. 400; Muhammed Gazali, Fatihatü’l-Ulum, Kahire, el-Matbaatü’lHüseyniyyeti’l-Mısriyye, 1322, s. 8 Mustafa İslamoğlu, Kurân Neslinin İnşası İçin Pasif İyiden Aktif İyiye, 9. Baskı, İstanbul, Düşün Yayıncılık, 2013, s. 150 Ramazan Ayvalı, “‘Ameller Niyetlere Göredir’ Hadisi Hakkında Birkaç Söz”, Necmettin Erbakan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, C.: 4, S.: 4, 1997, s. 88 Hüseyin Peker, a.g.e., s. 67 74 İhlas; sözlükte saflaşmak, arınmak manasındaki halas kelimesinden türtilmiştir; bir şeyi, içine karışmış ve değerini düşürmüş olan başka şeylerden temizleyip arındırmak, saf hale getirmek, kurtulmak, samimiyet göstermek demektir.421 İhlasın terim anlamı; gösterişten uzak durmak, dini Allah’a has kılmaktır; 422 bir işin sadece Allah için yapılması, şirk ve riyadan uzak olması, başka kimsenin isteğinin aranmaması, ibadetin yalnız Allah’a has kılınmasıdır.423 İhlas, itaatin özüdür;424 içte ve işte samimiyet ve doğruluktur. “O, hanginizin daha güzel amel yapacağını sınamak için ölümü ve hayatı yaratandır. O, mutlak güç sahibidir, çok bağışlayandır.” 425 ayetindeki güzel amel; dinin kurallarına uygun ve halis niyetle yapılan iştir. İbedetlerin özü ihlastır, dinin emir ve yasaklarına uygun olduğu halde Allah’ın rızası dışında bir gaye için yapılanlara sevap verilmemektedir. “De ki: "Ben de ancak sizin gibi bir insanım, (Ne var ki) bana, ‘Sizin ilahınız ancak bir tek ilahtır" diye vahyolunuyor. Kim Rabbine kavuşmayı umuyorsa yararlı bir iş yapsın ve Rabbine ibadette kimseyi ortak koşmasın." 426 Allah’ın rızası kastedilmeden yapılan her amel merduttur, hadislerde bu durum riya ve şirk olarak ifade edilmektedir.427 Salt iyi niyetle, amel olmaksızın netice alınamayacağı gibi; amelini niyetiyle güzelleştirmeyenlere de mükafat verilmemektedir.428 Müslüman olmayanın, ameli de niyeti de değer görmemektedir.429 Niyet; amelin özü olması, Allah’a yakınlık kastı taşıması, eksiksiz tam bir amel olması ve etkisi nedeniyle amelden üstün kabul edilmektedir.430 İnsan, dünyevi veya uhrevi amaçlar için eylemde bulunabilmektedir; davranışlara değer katan, Allah’a yakınlaşma gayesine matuf olanlardır. Eylem süreci; zihin ve davranış temelinde gerçekleşmektedir. 431 İbadetlerin şekil şartı yerine 421 422 423 424 425 426 427 428 429 430 431 Süleyman Ateş, “İhlas”, T. D. V. İslam Ansiklopedisi, No: 21, s. 535-537 İbni Manzur, a.g.e., No: 6, s. 26; Cevheri, a.g.e., No: 3, s. 1037 Zeki Tan, Kurân’a Göre Toplumun Yapılanmasında İlim ve Alimin Rolü, İstanbul, Özgü Yayınları, 2010, s. 282; Yusuf el-Karadavi, Niyet ve İhlâs, İstanbul, Nida Yayıncılık, 2014, s. 69 Ekrem Keleş, “Şeytanın Kapsama Alanı Dışında Kalanlar”, Diyanet Aylık Dergi, S.: 278, 2014, s. 13 Mülk Suresi, 2 Kehf Suresi, 110 İbni Mace, Zühd, 21; Fiten, 16 Yusuf el-Karadavi, Niyet ve İhlâs, s. 31 Abdurrahman el-Cezîrî, Dört Mezhebe Göre İslam Fıkhı, Çev.: Mehmet Keskin, C.: I-IV, İstanbul, Çağrı Yayınları, 1993, No: I, s. 79 Taha Abdurrahman, Amel Sorunsalı: Bilim ve Düşüncenin Pratik Temelleri Üzerine Bir Araştırma, Çev.: Tahir Uluç, İstanbul, Pınar Yayınları, 2021, s. 30-31 Nurettin Topçu, Psikoloji, İstanbul, Kurtulmuş Matbaası, 1954, s. 156 75 getirilirken, ibadetin ruhunun gözardı edilmemesi gerekmektedir.432 İslamiyet, iç ve dış birlikteliğine ve doğruluğuna, iç güzelliklerinin dışa yansımasına, inancın eyleme ve ahlaka dönüşmesine, samimiyete önem vermektedir. Âdeti, ibadetten ayıran ölçü bilinçtir; bilincin eşlik etmediği ibadetler, kişide istenen etkiyi doğurmamakta, hedefe ulaştırmamaktadır.433 Niyette; irade, şuur, gaye, yönelim ve sorumluluk anlamları öne çıkmaktadır.434 “Onların (kestiğiniz kurbanların) ne etleri ne de kanları Allah'a ulaşır; fakat O'na sadece sizin takvanız (Allah'a karşı gösterdiğiniz ihlas ve samimiyetiniz) ulaşır.”435 ayeti ve “Allah sizin suretlerinize ve mallarınıza bakmaz, ancak kalplerinize ve amellerinize bakar”436 hadisinin işaret ettiği gibi önemli olan ihlas ve samimiyettir. İnsanın ameli, niyetine göre karşılık görmektedir. 437 Niyet, ameli; amel de niyeti desteklemektedir. “Kulum benin hakkımda nasıl zanda bulunursa ona öyle muamele yaparım”438 kutsi hadisinde insanın rabbine karşı niyet ve duygularının da kendisi için lehte veya aleyhte değerlendirileceği bildirilmektedir. Dinde ihlasla yapılan az amel, samimiyet olmadan yapılan çok işten hayırlıdır. Taatlerin sevap değeri kazanması, bireyin her durumda Allah’ın rızasını gözetmesine bağlıdır. İmam Gazali’nin, niyetin amel için değil, amelin niyet için gerekli olduğu tespiti,439 deruni bir manaya işaret etmektedir. Amelin geçerliliğini sağlayacak niyetten öte, niyetin kendisinin amel ile doğrulanması ve desteklenmesi önem arz etmektedir; aslolan niyettir, amel değildir. Ameldeki hata veya eksiklik niyet ile tamamlanabilse de niyetteki hata veya eksiklik amel ile tamamlanamamaktadır. Gösteriş için ya da desinler diye yapılan işlerin Allah katında hiç bir değeri yoktur; ameli ihya eden ihlastır, samimiyettir. İhlas ve takva; Allah’ın rızası için eylemeyi, nefsin kötülüklerden arındırılmasını, gerektirmektedir. Müslüman olmadan önce yapılan amellerin itaat kapsamında değerlendirilip değerlendirilemeyeceği, kelamcılar arasında tartışmalıdır. 440 “Hakim b. Hizam: Ya 432 433 434 435 436 437 438 439 440 Muhammed Kutub, Düzeltilmesi Gereken Kavramlar, s. 147-148 Selçuk Kütük, a.g.e., s. 167 Muhammed Muhdi Gündüz, “Niyet Kavramının Din Eğitimi Açısından İncelenmesi (Gazzali Örneği), Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Doktora Tezi, 2017, s. 144 Hac Suresi, 37 Müslim, Birr, 34 Muhammed Gazali, Niyet ve İhlas, Çev.: Vanlı Mustafa Efendi(Farsça’dan Osmanlıca’ya), Osman Yolcuoğlu(Osmanlıca’dan Günümüz Türkçe’sine), 5. Baskı, İstanbul, Gelenek Yayıncılık, 2017, s. 53 Buhari, Tevhid, 15, 35; Müslim, Tövbe, 1; Zikir, 2, 19, Tirmizi, Zühd, 51; Daavat, 131; Ahmed b. Hanbel, 106 Muhammed Gazali, Niyet ve İhlas, s. 58 Selim Özarslan, a.g.e., s. 108 76 Resulallah! Benim cahiliye devrinde sadaka vermek, köle azat etmek yahut akrabaya yardım etmek suretiyle ibadet görevimi yerine getirdiğim bazı işlerim var. Bunlarda bana ecir var mı, diye sordu. Resulullah cevap verdi: Sen eskiden yaptığın hayırlarla Müslüman oldun.” 441 Sahabe, İslam öncesindeki salih amelin de zayi olmasını istememiştir. Hz. Peygamberin Müslüman olmadan ölen amcası Ebu Talip ile Hılfu’lFudul Cemiyeti’nin kurucularından Abdullah b. Cüdan örnekleri; İslam öncesi yapılan her salih amelin, ihtidanın mayalanmasına vesile olmadığını göstermektedir. 442 Bu örnekler, İslam’dan önceki amellerin, Allah’a ulaşma iradesi ve gayretiyle sürdürülmesi halinde hidayete vesile olabileceği şeklinde yorumlanabilmektedir. “Kulumu bana yaklaştıran şeyler arasında en çok hoşuma gideni, ona farz kıldığım şeyleri eda etmesidir. Kulum bana nafile ibadetlerle yaklaşmaya devam eder, sonunda sevgime erer. Onu bir sevdim mi artık ben onun işittiği kulağı, gördüğü gözü, tuttuğu eli, yürüdüğü ayağı (aklettiği kalbi, konuştuğu dili) olurum. Benden bir şey isteyince onu veririm, benden sığınma talep etti mi onu himayeme alır, korurum. Ben yapacağım bir şeyde, mümin kulumun ruhunu kabzetmedeki tereddüdüm kadar hiç tereddüte düşmedim: O ölümü sevmez, ben de onun sevmediği şeyi sevmem.”443 Bu kutsi hadis, insanın hangi ibadetlerle Allah’ın sevgisini kazanacağını ve hangi tür ibadetlerle O’na yaklaşacağını, öncelikleri haber vermektedir. İnsan, rabbine yaklaşmak için samimiyetle güzel işler yaptığında, Allah onun gayretine karşılık vermektedir. "Allah diyor ki: Ben, kulumun benim hakkımda yaptığı zanna göreyim. O, beni zikretti mi onunla beraberim. Eğer o beni nefsinde zikrederse ben de onu onunkinden daha hayırlı bir cemaat içerisinde zikrederim. O bana bir karış yaklaşırsa ben ona bir zira yaklaşırım, o bana bir zira yaklaşırsa ben ona bir kulaç yaklaşırım. O bana yürüyerek gelirse ben ona koşarak giderim."444 441 442 443 444 Müslim, İman, 55 Müslim, İman, 91; Ramazan Altıntaş, Kurân’da Hidayet ve Dalalet, s. 218 Buhari, Rikak, 38 Buhari, Tevhid, 50; Müslim, Zikir, 2; Tirmizi, Da'avat, 142 77 2. 7. 5. İstişare ve Muhasebe Sosyal bir varlık olan insanın 445 topluluklar halinde yaşaması, tanışması, kaynaşması ve yardımlaşması, sosyal ve psikolojik temeli bulunan446 bir realitedir.447 İnsanın bir anlamı olan ünsiyet, kişilerarası etkileşimi ifade etmektedir. 448 İbni Haldun’a göre insan o kadar aciz ve zayıftır ki, tek başına yaşasa kendisine yetebilecek gıdaya bile ulaşamayabilir. 449 “Ey insanlar, siz fakirsiniz (muhtaçsınız), Allah ise müstağnidir (ihtiyaçsızdır)” 450 ayetinden, toplumsal işbölümüyle bir takım eksikleri tamamlanan insanın yine de ihtiyaçlarının devam ettiği anlaşılmaktadır. 451 Kâinatın “Ey insanlar! Şüphe yok ki, biz sizi bir erkek ve bir dişiden yarattık ve birbirinizi tanımanız için sizi boylara ve kabilelere ayırdık. Allah katında en değerli olanınız, O'na karşı gelmekten en çok sakınanınızdır. Şüphesiz Allah hakkıyla bilendir, hakkıyla haberdar olandır.”452 ayeti, insanların bir arada yaşaması ve belli bir takım kurallarla cemiyetin düzeninin sağlanması gerektiğine işaret etmektedir. “İnsan tab’an medenidir.”, birlikte yaşayarak ihtiyaçlarını tam olarak karşılayabilmektedir.453 Varlığı gibi bilgisi de sınırlı olan insan, 454 doğruya erişebilmek için bilgi ve tecrübesi daha fazla olanlara danışmaktadır. 455 İnsanın nihai amacı, kalkınma ile birlikte kamil bir insan olmaktır.456 İnsanların birbirlerinin görüşlerine başvurma ve ortak bir görüş belirleme isteklerine istişare; görüş alış verişinde bulunan topluluğa şura denilmektedir.457 İstişare; en saf ve doğru kararı verebilmek için ilim ve ihtisas 445 446 447 448 449 450 451 452 453 454 455 456 457 Hucurat Suresi, 13; Gürbüz Deniz, a.g.e., s. 13-14; Mehmet Şanver, a.g.e., s. 63; Naci Kula, “Bakıma Muhtaç Kişilere Yönelik Sosyal Hizmetler ve Dini Değerler”, Dini Danışmanlık ve Din Hizmetleri, Ed.: Nurullah Altaş, Mustafa Köylü, 2. Bsk., İstanbul, Ensar Neşriyat, 2015, s. 180 Thomas Hobbes, Leviathan, Çev.: Semih Lim, İstanbul, Yapı Kredi Yayınları, 1995, s. 94, 127; Nadim Macit, Kurân ve Hadise Göre Şirk ve Müşrik Toplum, Konya, Damla Matbaacılık ve Ticaret, 1992, s. 36; Ejder Okumuş, a.g.e., s. 64 Gürbüz Deniz, a.g.e., s. 13-14 Ebu Zeyd Abdurrahman b. Muhammed b. Haldun, a.g.e., s. 125 Fatır Suresi, 15 Abdurrahman Kurt, a.g.e., s. 199 Hucurat Suresi, 13 Ahmed Hamdi Akseki, a.g.e., s. 117; Ebu Zeyd Abdurrahman b. Muhammed b. Haldun, a.g.e., s. 125 Muhammet Altaytaş, a.g.e., s. 30 Recep Aslan, “İstişarenin Önemi ve Hz. Peygamber’in Uygulamalarından Örnekler”, Muş Alparslan Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, C.: 2, S.: 1, 2014, s. 224 Gürol Irzık, Ayşe Buğra, İnsan Doğası, İnsan İhtiyaçları ve İktisat Sosyal Bilimleri Yeniden Düşünmek, İstanbul, Metis Yayınları, 1998, s. 38 Ragıb, a.g.e., s. 396 78 sahibi insanlarla yapılan görüş alışverişidir; arı kovanından bal almaya benzetilmektedir. 458 İstişareden maksat, hata ihtimalini en aza indirmek, doğruya isabet etmektir.459 Şura, bir şeyi açığa çıkarmak, göstermek, danışmak, görüş almak demektir.460 “İş konusunda onlarla müşavere et. Bir kere de karar verip azmettin mi, artık Allah'a tevekkül et, (ona dayanıp güven). Şüphesiz Allah, tevekkül edenleri sever.”461 “Onların işleri aralarında müşavere iledir.”462 Bu ayetlerdeki emirler genel olduğundan, hayatın tüm alanlarında, her hayırlı işte istişare emredilmektedir. 463 Müslüman bir toplumun karar alma yönteminde istişarenin olduğu aşikardır. İslam alimleri; inanç, ibadet ile Kurân-ı Kerim ve sünnette hükmü kesinleşmiş konularda istişare ve içtihad yapılamayacağında ittifak etmişlerdir. 464 İstişarenin, ictihad kavramıyla birlikte değerlendirilmesi gerekmektedir. Dinin bazı hükümleri kesinlik ifade ederken, yeni ortaya çıkan durumlar için ictihad ile hükümler belirlenebilmektedir. İslamiyet’te kesin hüküm bildiren konuların istişareye açılması, otoriteye ortak olmak, hüküm verme yetkisini paylaşmak anlamı taşıdığından, yasaklanmaktadır. “Şüphesiz helal bellidir. Haram da bellidir. Fakat bu ikisi arasında (helal veya haram olduğu açıkça belli olmayan) birtakım şüpheli şeyler vardır ki, pek çok kimse onları bilemez. Şüpheli şeylerden kaçınan bir kimse, dinini ve haysiyetini korumuş olur. Şüpheli şeylerden sakınmayan bir kimse ise, zamanla harama düşer. Tıpkı sürüsünü başkasına ait bir arazinin etrafında otlatan çoban gibi ki, sürünün bu araziye girme tehlikesi vardır. Dikkat edin! Her padişahın girilmesi yasak bir arazisi vardır. Unutmayın ki, Allah’ın yasak arazisi de haram kıldığı şeylerdir.”465 Hudeybiye Anlaşması, ilk anda Müslümanların aleyhine görünse de, vahiy ile anlaşmanın yapılması istenmektedir. Sahabe savaşmaya hatta gerekirse can vermeye niyetli olsalar da, Allah’ın iradesi anlaşma yapılmasına yöneliktir. Dinin talep ettiğinden daha fazlasını yapmaya gücü yetse de Müslümanın ilahi hükme rıza göstermesi, teslim 458 459 460 461 462 463 464 465 Recep Aslan, a.g.e., s. 224; Mahmud Babilli, İslam’da Şura, Çev.: Nihat Armağan, Kemal Çobanbeyli, İstanbul, Fikir Yayınları, 1973, s. 27 Mahmut Babilli, a.g.e., s. 27; Ahmet Bozkurt, “İslam Hukuku Açısından Bir Prensip Olarak Şura ve İstişare”, Bartın Üniversitesi İslami İlimler Fakültesi Dergisi, C.: 6, S.: 11, 2019, s. 39 İbni Faris, a.g.e., s. 226; Osman Tekin, Kurân’da Şura Kavramı, İstanbul, Gündönümü Yayınları, 2012, s. 21 Ali İmran Suresi, 159 Şura Suresi, 38 Recep Aslan, a.g.e., s. 225 Ahmet Bozkurt, a.g.e., s. 40; Abidin Sönmez, Şura ve Resulullah’ın Müşaveresi, İstanbul, İnkılap Yayınları, 2015, s. 18 Buhari, İman, 39 79 olması gerekmektedir. “Savaş, hoşunuza gitmediği halde, size farz kılındı. Olur ki, bir şey sizin için hayırlı iken, siz onu hoş görmezsiniz. Yine olur ki, bir şey sizin için kötü iken, siz onu seversiniz. Allah bilir, siz bilmezsiniz.”466 Gayb bilgisine de sahip olan Allah, insan için belirlediği emir ve yasakların gerçek mahiyetini ancak kendisinin bileceğini, insanın acizlik ve sınırlılıkla malul olduğundan bunların hikmetini bilemeyeceğini ifade etmektedir. Ebu Hureyre’nin bildirdiğine göre, Hz. Peygamberden daha fazla arkadaşlarıyla istişare eden kimse yoktu. 467 İstişare edilen kişi, kendisine güvenilen kişi olduğundan, 468 danışmada hakkı söylemesi esastır. İstişare; sorumluluk, ehliyet ve ittiba gerektirmektedir. 469 İslam’da her yönetici yönettiklerinden sorumlu olduğundan, 470 dine aykırı ve halkın aleyhine kararlar alınmaması gerekmektedir. 471 İnananların, ilahi emir ve yasaklara itaat etmesi için, öncelikle o hükümlerin dini hükmünü tespit etmesi gerekmektedir. Bilmediği veya yeni karşılaştığı durumlar için bilenlere danışması, doğruluğu varsa itaat etmesi, aksi durumda itaat etmemesi gerekmektedir. İtaatin yanlış uygulamasının engellenmesi için, konunun doğru bir şekilde anlaşılması, dini hükmün uygunluğunun tespit edilmesi önem arz etmektedir. Dine uygun olmayan konularda, insanların hata yapanları uyarması dini literatürde muhasebe olarak adlandırılmaktadır. Muhasebe, dış denetim görevidir. İnsanların öncelikle iç denetim mekanizmalarını çalıştırması, bilmediği konularda bilenlerle istişare etmesi, hata yapanları muhasebe etmesi ve denetlemesi, doğru ve sağlıklı itaat için önemlidir. İstişare ve muhasebe, birbirini tamamlayan, toplumun her iki yönünü temsil eden kavramlardır. Yönetici, yönetiminden sorumlu olduklarıyla kararları istişare edeceği gibi, yönetilenler de alınan ve uygulanan kararların dine uygunluğunu kontrol ederek denetim görevini yapabilmektedir. “İyilik ve takva (Allah'a karşı gelmekten sakınma) üzere yardımlaşın. Ama günah ve düşmanlık üzere yardımlaşmayın. Allah'a karşı gelmekten sakının. Çünkü Allah'ın cezası çok şiddetlidir.”472 ve “Andolsun zamana ki, 466 467 468 469 470 471 472 Bakara Suresi, 216 Tirmizi, Cihad, 34 Tirmizi, Edep, 57; Ebu Davud, Edep, 114; İbni Mace, Edep, 37 Recep Aslan, a.g.e., s. 229; Ali Galip Gezgin, “Kurân’da ve Türk Geleneğinde Şura”, Süleyman Demirel Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, S.: 4, 1997, s. 229 Buhari, Cuma, 11 Celal Yeniçeri, Asr-ı Saadette Devlet Bütçesi, Bütün Yönleriyle Asr-ı Saadette İslam, İstanbul, Beyan Yayınları, 1994, s. 254; Recep Aslan, a.g.e., s. 229 Maide Suresi, 2 80 insan gerçekten ziyan içindedir. Ancak, iman edip de salih ameller işleyenler, birbirlerine hakkı tavsiye edenler, birbirlerine sabrı tavsiye edenler başka (Onlar ziyanda değillerdir).”473 ayetlerinde hakkı tavsiye etmenin, hayırda yardımlaşmanın önemi vurgulanmaktadır. Toplum, yöneticisi ve yönetilenlerle bir bütündür; devlet başkanı hak ve adalet ile yönettiğinde halkın yöneticiye itaat borcu olduğu gibi, toplumun da yapılan işlerin hakikate uygunluğunu denetleme sorumluluğu bulunmaktadır. İktidarda bir eğrilik gördüğünde halkın onu beyan etmesi, yöneticinin de söylenen hakka tabi olması, İslam’ın insanlara kazandırdığı büyük bir erdemdir ki bu etkileşim, istikameti sağlamaktadır. “Sizden, hayra çağıran, iyiliği emreden ve kötülükten men eden bir topluluk bulunsun. İşte kurtuluşa erenler onlardır.”474 ayeti yönetici ve topluma bazı sorumluluklar yüklemektedir. “Allah’ın sınırlarını gözetenlerle çiğneyenler bir geminin kısımlarını kura ile aralarında pay eden ve kurada bir bölümüne geminin üst kısmı, diğer bölümüne de geminin alt kısmı düşen kişilere benzerler. Geminin altındakiler su alacakları zaman yukarıdakilere uğrayıp suyu oradan temin etmektedirler. Bir ara alttakiler: ‘Biz suyun kendi payımıza düşen kısmını geminin altını delerek temin etsek de yukarıdakilere hiçbir sıkıntı vermesek olmaz mı?’ diye sordular.” Hz. Peygamber: “Üsttekiler, alttakilerin böyle yapmasına ses çıkarmazlarsa gemidekilerin hepsi ölür. Onların ellerini tutar (ve böyle yapmalarına engel olurlarsa) kendileri de onlar da kurtulur.” dedi.475 hadisi, toplumun bir bütün olduğunu, ayrıştırılamayacağını, yöneten veya yönetilenlerin herhangi bir hatasında sonuçtan birlikte etkileneceklerini, ifade etmektedir. Kurtuluş gemisinde yolculuk yapan üst kattakilerin devlet otoritesini sağlayan yöneticiler olduğunu düşünürsek, onların görevi ve sorumluluğu halkın ihtiyaçlarını karşılamaktır. Toplumun mesuliyeti de, ihtiyaçlarını kimseye zarar vermeksizin meşru yollardan karşılamaya çalışmak ve bütüncül yapıyı muhafaza etmektir. Toplum için öngörülen bu bakış açısını büyütmek ve dünya için düşünmek de mümkündür. Aynı ülke sınırları içerisinde tek millet olarak yaşanmıyor olsa da, aynı hava teneffüs edilmekte ve aynı kaynaklardan yararlanılmaktadır. Bütüncül bir bakış açısıyla çevreye duyarlı olmak, fıtratı ve tabiat dengesini korumak, bireysel ve toplumsal görevlerimiz arasında sayılmaktadır. “İnsanların kendi işledikleri (kötülükler) sebebiyle karada ve denizde 473 474 475 Asr Suresi, 1-3 Ali İmran Suresi, 104 Buhari, Kitabü’ş-Şerike, 6 81 bozulma ortaya çıkmıştır. Dönmeleri için Allah, yaptıklarının bazı (kötü) sonuçlarını (dünyada) onlara tattıracaktır.” 476 Yeryüzünü imar etmekle görevlendirilen insan, diğer canlılara ve kâinata karşı sorumluluklarını unuttuğunda veya yok saydığında, mevcudatın dengesi bozulmaktadır. Kutsal buyruklara itaat, öncelikle onların doğru anlaşılmasına ve olaylarla hükümlerin bağının doğru kurulmasına bağlıdır. Doğru anlaşılmayan ve bağı doğru kurulmayan ilahi emir ve yasaklar, itaatin sıhhatini olumsuz etkilemektedir. Doğru anlaşıldığında ve uygulandığında insanı rabbine yaklaştıracak olan ilahi öğretiler, istişare ve muhasebe denetim mekanizmaları kullanılmadığında yanlış anlama ve uygulamalara sebebiyet verebilmekte, itaatin yönünü ve içeriğini değiştirmektedir. İstişare ve muhasebe, emri bil maruf nehyi anil münker ile nasihat kavramlarıyla da yakından ilgilidir. İslam’da iyiliği emretmek ve kötülükten alıkoymak, fert ve toplumun görevleri arasında sayılmaktadır. 477 İnsanın, hata yaptığında kendisine doğruyu gösterecek bilginlere, topluluğa ihtiyacı vardır.478 “Sizden her kim bir kötülük görürse, eğer gücü yetiyorsa eliyle düzeltsin. Yetmezse, diliyle düzeltsin. Onu da yapamazsa, hiç olmazsa kalbiyle buğz etsin. Fakat bu, imanın en zayıf mertebesidir.” 479 hadisi Müslümanın münkere tepkisiz kalamayacağını, muhasebe görevini ihmal edemeyeceğini ihtar etmektedir. İnsanın dünyadaki görevi, Allah’a kul olmaktır; kendine başka ilahlar bulmak, kendini ilah yerine koymak, bencil ve dar görüşlü hedefler için nefsine köle olmak bireyin yaratılış amacıyla uyumlu değildir. 480 Allah, insana rehberlik etmek üzere peygamber ve kitap göndermişse de kişi bazen şeytana ve nefsine uyabilmektedir. Dinin ikame edilmesi ve bozulmadan devamı, kötülüklerin önlenmesine bağlıdır. Hata yaptığında insanın uyarılması ve doğruya yönlendirilmesi onun iyiliği içindir. “Siz Kitabı okuyup durduğunuz halde, kendinizi unutup başkalarına iyiliği mi emrediyorsunuz? (Yaptığınızın çirkinliğini) anlamıyor musunuz?”481 ayetinde kişinin öncelikle kendisini düzeltmesi istenmektedir. Toplumu bir bütün olarak kabul eden 476 477 478 479 480 481 Rum Suresi, 41 Ramazan Altıntaş, İmam-ı Maturi’de Din-Siyaset İlişkileri, s. 56 Ali İmran Suresi, 104; Tövbe Suresi, 71 Müslim, İman, 78; Tirmizi, Fiten, 11; Nesai, İman, 17; İbnü Mace, Fiten, 20; Ebu Davud, Salat, 242 Fazlurrahman, Ana Konularıyla Kurân, s. 133; Muhammet Altaytaş, a.g.e., s. 37 Bakara Suresi, 44 82 İslamiyet, kötülüğün yayılma potansiyeline karşı refleks geliştirmektedir. Kâinattaki görev ve sorumluluklarını yerine getirirken insanın hata yapma ihtimaline karşı çevresindekilerle istişareye açık olması, muhasebe etme ve edilme erdemini koruması, dinin ve toplumun korunması için önem arz etmektedir. İnsanın, rabbine ve buyruklarına karşı itaati, dinin emrettiği istişare ve muhasebeyle denetlenebilmekte, hatalar bu mekanizmalarla düzeltilebilmektedir. 2. 7. 6. Güç Yetirme ve Sorumluluk İnsan; hayatı, sahip oldukları, anlayışı, bakış açısı ve gücü gibi birçok konuda sınırlıdır. Zayıf yaratılan insan, kendisinden daha güçlü ve yüce bir varlığa bağlanmak istemektedir.482 Dindarlık içgüdüsü olarak adlandırabileceğimiz bu yetisi onu aşkın bir varlığa kulluk ve itaat etmeye sevk eder ki bu onun fıtratıdır.483 İnsan, Allah’a veya başka bir varlığa kulluktan kaçamaz; aradaki fark bir kişinin ibadet edip diğerinin etmemesinden ziyade, itaat edilen mabuttur.484 Zaman ve mekan değişikliğine göre, Allah’ın dışında kulluk yapılan ilahlar farklılaşmaktadır.485 Andolsun, biz insanoğlunu şerefli kıldık. Onları karada ve denizde taşıdık. Kendilerini en güzel ve temiz şeylerden rızıklandırdık ve onları yarattıklarımızın birçoğundan üstün kıldık.”486 ayeti, insanın üstün bir varlık olarak en güzel surette 487 yaratıldığını beyan etmektedir. Allah’a kulluk ve yeryüzünü imar ile görevlendirilen insan, yaratıcısını hakkıyla takdir edemez ise,488 aşağıların aşağısına inmekte,489 mahlukatı doğru idrak edememektedir.490 “(Ey Muhammed!) Biz Kurân'ı sana sıkıntı çekesin diye değil, ancak (Allah'ın azabından) korkacaklara bir öğüt (bir uyarı) olsun diye indirdik.” 491 ayeti, İslam’ın insanlara zorluk değil, hatırlatma ve rahmet olduğunu bildirmektedir. Kem âlât ile kemâlâtın olmayacağı hakikatinden mülhem, Allah’a kulluk için yaratılan insana, bu görevi îfâ 482 483 484 485 486 487 488 489 490 491 Recep Özkan, Bayram Polat, İtaat Kültürü ve Din, s. 142 Ahmed Hamdi Akseki, a.g.e., s. 370-371 Muhammed Kutub, Çağdaş Fikir Akımları I Demokrasi, 3. Baskı, İstanbul, İşaret Yayınları, 1993, 26 Muhammed Kutub, a.g.e., s. 26 İsra Suresi, 70 Tin Suresi, 4 Zümer Suresi, 67 Tin Suresi, 5 Yunus Ekin, a.g.e., s. 153 Taha Suresi, 2-3 83 edebilmesi için gerekli biyolojik-psikolojik donanım ve gereçlerin verilmemesi düşünülemez.492 Acz kelimesinin karşıtı olan istitâat, insanın eylemin gerçekleşmesini sağlayan vasıtaları kullanarak ihtiyari fiilleri meydana getirmesini mümkün kılan güç olarak tanımlanmaktadır. 493 Kurân-ı Kerim’de kırk iki yerde fiil kalıbında geçen istitâat kavramından anlaşıldığına göre, insan, sınırlı bir güce sahiptir.494 İnsanın sorumluluğu ve imtihanı da bu güç yetirmeyle ilgilidir ve bu noktada başlamaktadır. Vasat ile aşırılıklar arasında bir arayışa konu olan insan; ilahi ilkelere teslim olduğu dönemlerde itidali ve huzuru bulmakta; son ilahi din olan İslamiyet de insanı hayatın içinde ve fıtratına uygun bir şekilde değerlendirmektedir.495 İnsanın potansiyelini bilen Allah, adaleti gereği kimseyi gücü yetmeyeceği bir şeyle sorumlu tutmamaktadır. “Biz her peygamberi sırf, Allah'ın izni ile itaat edilmek üzere gönderdik.” 496 ve “O halde, gücünüz yettiği kadar Allah'a karşı gelmekten sakının.”497 ayetlerinden insan gücünü aşan hususlarda yaratıcının teklifte bulunmayacağı anlaşılabilmektedir. Allah, insandan melek olmasını beklememekte, ilahi rahmet sebebiyle insana gücüyle sınırlı bir kulluk teklif edilmektedir.498 “Eğer siz hiç günah işlemeseydiniz, Allah Teala sizi helak eder ve yerinize, günah işleyecek (fakat tövbeleri sebebiyle) mağfiret edeceği kimseler yaratırdı."499 hadisi, insanların hata yapmasının mukadder olduğunu, fakat her durumda rabbe yönelerek kemale ulaşabileceğini hatırlatmaktadır. İnsanın itaat sorumluluğu, gücüyle ve imkanlarıyla sınırlıdır. İnsanın gücü ve sorumluluğu meselesi; “münkeri gördüğünüzde elinizle, dilinizle değiştirin” 500 hadisiyle değerlendirildiğinde; imkanların ve gücün tümüyle ve üst sınıra kadar öncelikle kullanılmasını ve itaatin bu şartlarda gerçekleştirilmesini gerektirmektedir. Büyük bir ayrıcalık olan sorumluluk, kâinatta sadece insana verilmektedir. 501 İnsanın kendine karşı sorumluluğu olduğu gibi, topluma karşı, tabiata karşı ve en 492 493 494 495 496 497 498 499 500 501 Mustafa Akçay, a.g.e., s. 145; Zariyat Suresi, 56; Nahl Suresi, 78; Ahkaf Suresi, 26 Yusuf Şevki Yavuz, “İstitaat”, T. D. V. İslam Ansiklopedisi, No: 23, s. 399-400 Yusuf Şevki Yavuz, a.g.e., s. 399-400 Mahsum Aytepe, a.g.e., s. 237 Nisa Suresi, 64 Tegabün Suresi, 16 Muhammed Kutub, Düzeltilmesi Gereken Kavramlar, s. 111 Müslim, Tövbe, 9; Tirmizi, Daavat, 105 Müslim, İman, 78; Tirmizi, Fiten, 11; Nesai, İman, 17; İbnü Mace, Fiten, 20; Ebu Davud, Salat, 242 Ahzab Suresi, 72 84 önemlisi kendisini yaratana karşı sorumlulukları vardır. Beklentilerin karşılanmasında doğru bir başlangıç için, mutlak hakikat olan Allah’tan gelen bilgiye ihtiyaç vardır. İnsan sadece aklıyla yaratıcıyı bulabilmekte, hayatın anlamını ve kurallarını ilahi mesaj olmadan idrak edememektedir.502 “"Allah'a itaat edin, peygambere itaat edin" de. Eğer yüz çevirirseniz bilin ki ona yüklenen sorumluluğu ancak ona ait; size yüklenen görevin sorumluluğu da yalnızca size aittir. Eğer ona itaat ederseniz doğru yola erersiniz. Peygambere düşen ancak apaçık bir tebliğdir.”503 ve “Hakkında kesin bilgi sahibi olmadığın şeyin peşine düşme. Çünkü kulak, göz ve kalp, bunların hepsi ondan sorumludur.”504 ayetlerinden, güç yetirme ve sorumluluk dengesine ulaşmak mümkündür. Allah, insanı verdiği nimetlerden hesaba çekmektedir, herkes sahip olduğu güç ve imkanlarla imtihan olunmaktadır. Yaratılıştan gelen bazı avantajlara rağmen, sorumlulukların yerine getirilebilmesi için Allah, insana ihsanda bulunmuş; peygamber ve kitap göndermiş, insanın yolunu aydınlatmıştır. İnsan, kaynaklarını ve yeteneklerini doğru kullandığında meleklerden üstün olabilmekte; sorumluluklarını unuttuğunda ve rabbine itaat etmediğinde beşer seviyesinin altına düşmektedir. 505 “Ümmetimden biri konuşmadıkça veya fiile dökmedikçe nefsinde düşündüklerinden Allah vaz geçmiştir.”506 Sorumluluk, insanın gücüyle orantılı ve sınırlıdır; İslam, akıl sağlığı yerinde olmayanara, buluğa ermemiş olan çocuklara sorumluluk yüklememektedir.507 Kurân-ı Kerim’in vahyedildiği dönemde bazı Müşrikler, gönderilen peygamberin melek olması gerektiğini söylemektedir. “İnsanlara hidayet (Kurân) geldikten sonra onların iman etmelerine ancak, "Allah bir beşeri mi peygamber olarak gönderdi?" demeleri engel olmuştur. De ki: "Eğer yeryüzünde, (insanlar yerine), yerleşip dolaşan melekler olsaydı, elbette onlara gökten bir melek peygamber indirirdik." 508 Dünya hayatının imtihan olduğu açıklandıktan sonra, insan için ancak örnek alabileceği ve güç yetirebileceği, kendisi gibi bir beşerin elçi olarak gönderilmesi gerektiği ortaya 502 503 504 505 506 507 508 Selçuk Kütük, a.g.e., s. 90-91 Nur Suresi, 24 İsra Suresi, 36 Kınalızade Ali Çelebi, Ahlak-ı Alai, İstanbul, Klasik Yayınları, 2007, s. 47-94 Buhari, Itk, 6; Talak, 11; Eyman, 15; Müslim, İman, 201, 202; Ebu Davud, Talak, 15; Tirmizi, Talak, 8; Nesai, Talak, 22; İbni Mace, Talak, 14, 16 Ebu Davud, Hudud, 17 İsra Suresi, 94-95 85 çıkmaktadır. İdeal peygamber, insan ve örnek alınabilir olandır. 509 Birbirlerini anlamaları için beşeriyete rehber olarak insan gönderilmesi akla ve hikmete daha uygundur.510 Gerçek bilginin, doğru model ve eylemle hayata intibakı, en az doğru bilgi kadar önemlidir. 511 “Andolsun, Allah, müminlere kendi içlerinden; onlara ayetlerini okuyan, onları arıtıp tertemiz yapan, onlara kitap ve hikmeti öğreten bir peygamber göndermekle büyük bir lütufta bulunmuştur. Oysa onlar, daha önce apaçık bir sapıklık içinde idiler.”512 Kurân-ı Kerim, insanlara sadece bilgi paketi şeklinde sunulmamış, Hz. Peygamber ile modellenmiş ve doğru bilginin hayata uygulanabilirliği gösterilmiştir.513 Allah’ın, peygamber olarak bir insan göndermesi; vahiy dilinin, vahiy gönderilen topluluğun diliyle aynı olması; insanın itaate güç yetirmesini ve ilahi öğretilerden sorumlu olmasını sağlamak içindir. Örnek alınamayacak bir varlık türünden olan veya gönderildiği toplum ile aynı dili konuşamayan bir peygamber; insanların kendilerine itaat etmesi için rehber ve örnek olamamakta; insanların itaat için gücünü ve sorumluluğunu aşmaktadır. Mesuliyet, insanın gücü ve imkanlarıyla orantılıdır. 514 Eğer ümmetime meşakkat verecek olmasaydım, onlara her namazda misvak kullanmalarını emrederdim” 515 hadisi, Hz. Peygamberin, ümmetine olan düşkünlüğüne, dinin kolaylaştırıcılığına ve teklifin güçle sınırlı olduğuna işaret etmektedir. “Kolaylaştırın, zorlaştırmayın! Müjdeleyin, nefret ettirmeyin!” 516 hadisi, dinin insani ve kolaylık yönünü açıklamaktadır. İslamiyet’te azimet ve ruhsat içeren hükümler vardır; kişi kendi durumuna göre bunlardan biri ile amel edebilmektedir.517 “Ey iman edenler! Size açıklandığı takdirde sizi üzecek olan şeylere dair soru sormayın. Eğer Kurân indirilirken bunlara dair soru sorarsanız size açıklanır. (Halbuki) Allah onları bağışlamıştır. Allah çok bağışlayandır, halimdir (hemen cezalandırmaz, mühlet verir.) Sizden önceki bir millet o tür şeyleri sordu da sonra o yüzden kafir oldu.”518 “ayetleri, açıklandığı zaman insanlara zorluk verecek 509 510 511 512 513 514 515 516 517 518 Ahmed Hamdi Akseki, a.g.e., s. 467-473 Nadim Macit, a.g.e., s. 254 Celaleddin Vatandaş, Yol Ayrımı, s. 256-257 Ali İmran Suresi, 164 Celaleddin Vatandaş, Yol Ayrımı, s. 280-281 Bakara Suresi, 286; Talak Suresi, 7; Nisa Suresi, 28 Buhari, Mevakit, 24; Müslim, Taharet, 42 Buhari, Megazi, 61; Müslim, Cihat, 6 Ahmed Hamdi Akseki, a.g.e., s. 433 Maide Suresi, 101-102 86 şeylerin sorulmasını yasaklamakta, teşride dinin kolaylaştırıcılığını ve dinin uygulanabilirliğini göstermektedir. Kurân-ı Kerim’e göre bilgi, uygulanmak için öğrenilmektedir; hayata yansımayan bilgi faydasızdır. 519 İslam’da kolaylık esastır; güçleştirmek, nefret ettirmek, onun yüksek gayesini anlamamaktır.520 Kelamcılar, Allah’ın adalet ve merhametini değerlendirerek, “Teklif-i mâ lâ yutâk caiz değildir/Güç yetirilemeyen işin, insana teklifi caiz değildir” ilkesini benimsemiştir. 521 “Allah’a en sevimli din, kolay olanıdır” 522 hadisinde dinde kolaylığın bulunduğu ifade edilmektedir. İnsanın gücünün üstünde bir şey istenmemesi, bireysel farklılıklar için de geçerlidir; sorumluluk güç ve imkanla orantılıdır. 523 Zekat ve kurban gibi ibadetler, belirli bir mala sahip olanlar için mecburidir; o mala sahip olmayanlar için zorunluluk bulunmamaktadır. İslam’da oruç için mutedil bir zaman dilimi öngörülmektedir; diğer dinlerdeki gibi insana eziyet etme ve tahammül sınırlarını aşma söz konusu değildir. 524 “Sizden her kim bir kötülük görürse, eğer gücü yetiyorsa eliyle düzeltsin. Yetmezse, diliyle düzeltsin. Onu da yapamazsa, hiç olmazsa kalbiyle buğz etsin. Fakat bu, imanın en zayıf mertebesidir.” 525 hadisi, insanların gücü oranında kötülükle mücadele etmesi gerektiğini, daha fazlasına imkanı varken az olanla yetinemeyeceğini, itaatin güç ve sorumlulukla ilintili olduğunu, öğütlemektedir. “Göklerdeki her şey, yerdeki her şey Allah'ındır. İçinizdekini açığa vursanız da, gizleseniz de Allah sizi, onunla sorguya çeker de dilediğini bağışlar, dilediğine azap eder. Allah'ın gücü her şeye hakkıyla yeter.” 526 ayeti vahyedildiğinde, güç yetiremeyecekleri bir sorumlulukla karşılaştıklarını zanneden sahabeye Hz. Peygamber: İşittik ve itaat ettik demelerini 519 520 521 522 523 524 525 526 Ahmet Y. Özütoprak, a.g.e., s. 175 Ahmed Hamdi Akseki, a.g.e., s. 431-432 Bakara Suresi, 286; Saduddin Mesud b. Ömer Taftazani, Şerhu-l Akaid: Kelam İlmi ve İslam Akaidi, Çev.: Süleyman Uludağ, 2. Baskı, İstanbul, y.y., 1982, s. 182 Buhari, İman, 29 Yusuf İmamoğlu, a.g.e., s. 154 Bakara Suresi, 187; Kadir Albayrak, Ermeni, Süryani ve Keldani Kiliseleri, Yaşayan Dünya Dinleri, Ankara, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları, 2016, s. 144; Kasım Kocaman, “Din Eğitimi Açısından Kurân’ın Dünya Hayatına Bakışı”, Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Doktora Tezi, 2012, s. 165 Müslim, İman, 78; Tirmizi, Fiten, 11; Nesai, İman, 17; İbnü Mace, Fiten, 20; Ebu Davud, Salat, 242 Bakara Suresi, 284 87 tavsiye etmiştir. 527 Daha sonrasında vahyedilen “Allah bir kimseyi ancak gücünün yettiği şeyle yükümlü kılar.”528 ayeti sahabenin düşüncesine açıklık getirmiştir. Dinde herhangi bir zorlama/zorluk yoktur; 529 itaat maruftadır. 530 Çocuklar ile delilerin akıl ve rüşt yeterliliği olmadığından dini sorumlulukları da bulunmamaktadır. “Uyanıncaya kadar uyuyandan, baliğ oluncaya kadar çocuktan, aklı başına gelene kadar aklı gidenden kalem kaldırılmıştır.”, 531 “Masiyet işlemesi emredilmedikçe Müslüman, istesin istemesin, sevsin ya da sevmesin dinleyip itaat etmek zorundadır. Günah işlemesi emredildiği zaman ne dinler ne de itaat eder.”,532 “Din kolaylıktır.”533 ve “Sizler zorlaştırıcı değil, kolaylaştırıcı olarak gönderildiniz.” 534 hadislerinden İslamiyet’in, insanlara gücünün yetmediği, fıtrata uygun olmayan herhangi bir şey teklif etmediği anlaşılmaktadır. Nefis, insana kötülüğü emrettiğinden,535 dinin emir ve yasakları kişiye zor gelebilmektedir. Zorluk, dinin kendisinden değil; kişinin arzu ve isteklerine boyun eğmesinden, gafletten kaynaklanmaktadır. “Sabrederek ve namaz kılarak (Allah'tan) yardım dileyin. Şüphesiz namaz, Allah'a derinden saygı duyanlardan başkasına ağır gelir.” 536 ayetinde namazın ağırlığı ve zorluğu, emrin bizatihi kendisiyle ilgili değildir; rabbine boyun eğmeyenlerin ruh halini yansıtan bir tasvirdir. Dindarlık düzeyine göre farz ibadetler bazı insanlar için az ve hafif kalırken, kimine fazla ve ağır gelebilmektedir; bu durum kulluk bilinci ve yaratıcıya muhabbetle ilgilidir. Allah’a karşı takvalı olan ve ilahi rızayı önemseyenler için dinin emri ve yasakları zor değildir; vahiy, itaate elverişli ve bireyin gücüyle orantılıdır. Rabbine imanı ve itaati zayıf olanlar için dinin hükümleri zor gelebilse de bu zorluk ilahi hükmün kendisinden kaynaklanmamakta, bireyin nefsine ve şeytana yenik düşmesiyle oluşan yapay bir zorluğa işaret etmektedir.537 “Hiçbir günahkar, başka bir günahkarın yükünü yüklenmez. Günah yükü ağır olan kimse, (bir başkasını), günahını yüklenmeye çağırırsa, ondan hiçbir şey yüklenilmez, 527 528 529 530 531 532 533 534 535 536 537 Müslim, İman, 199 Bakara Suresi, 286 Bakara Suresi, 284; Taha Suresi, 2 Buhari, Ahkam, 4, Megazi, 59; Müslim, İmare, 39 Buhari, Hudud, 22; Talak, 11; Ebu Davud, Hudud, 17 Buhari, Ahad, 1; Nesai, Beyat, 34 Buhari, İman, 29; Nesai, İman, 28 Buhari, Vudu, 58, Edeb, 80; Ebu Davud, Taharet, 136; Tirmizi, Taharet, 112, Nesai, Taharet, 47, Miyah, 3 Yusuf Suresi, 53 Bakara Suresi, 45; Nisa Suresi, 142-143 Bakara Suresi, 45; Nisa Suresi, 142-143 88 çağırdığı kimse yakını da olsa. Müslüman, Allah’a isyanın olmadığı emirlere uymakla mükelleftir.” 538 ve “ Onlar gelip geçmiş bir ümmettir. Onların kazandıkları kendilerinin, sizin kazandıklarınız sizindir. Siz onların yaptıklarından sorumlu tutulacak değilsiniz.” 539 ayetleri, insanın kendi yaptıklarından sorumlu olduğunu, başkasının vebalini yüklenmeyeceğini beyan etmektedir.540 İslamiyet, Hristiyanlıktaki asli günah nazariyesini reddetmekte; 541 her doğan çocuğun günahsız olduğunu, mükellefiyet çağına kadar bu masumiyetin devam etttiğini kabul etmektedir. 542 “İşlerinizde ifrat ve tefrite kaçmayın, mutedil ve doğru olun; bilin ki sizden hiçbir kimse ameli sayesinde kurtuluşa eremez.” nebevi hitabına ashab, “Ya Resulallah, siz de mi?" derler. Bunun üzerine Hz. Peygamber: “Evet, Allah Teala rahmetiyle ve lütfuyla kuşatmazsa ben de kurtulamam.”543 hadisi, ifrat ve tefrite kaçmadan, itidali benimsemeye sevk etmekte; salih ameller konusunda ne kadar titiz davranılsa da Müslümanı cennete götürecek olanın, Allah’ın tevfiki ve mağfireti olduğunu hatırlatmaktadır. 544 İslam’ın emirlerine itaat, güç ve imkanlarla sınırlı olduğundan; insanın kendine eziyet ederek ibadete yönelmesi, var olan gücünü itaat için kullanmaması, doğru değildir. İbadetten usandırmamak, fitneye sebep olmamak için namazda imam olanın, cemaate namazı hafif kıldırması ve uzatmaması tavsiye edilmektedir. 545 “Din kolaylıktır. (İbadetlerim tam ve eksiksiz olsun diyerek kendisini zora sokup) dine galip gelmek isteyen kimse, ona yenik düşer. O halde, orta yolu tutun, ifrat ve tefritten kaçının ve en iyiyi yapmaya çalışın, o zaman size müjdeler olsun; günün başlangıcından, sonundan ve bir miktar da geceden faydalanın.”,546 “Dinde aşırılıktan sakının. Muhakkak ki sizden öncekileri dinde aşırılığa gitmek helak etmiştir.”547 Hz. Peygamber, amelin artmasıyla farz olabilir düşüncesiyle bazı nafile ibadetlere ara vermiş, 548 haram olmayan iki konuda kolay olanı tercih etmiştir. 549 Bir gün Hz. 538 539 540 541 542 543 544 545 546 547 548 549 Fatır Suresi, 18 Bakara Suresi, 134 Ahmed Hamdi Akseki, a.g.e., s. 458 Fazlurrahman, Ana Konularıyla Kurân, s. 55 Ahmed Hamdi Akseki, a.g.e., s. 458-459 Müslim, Sıfatü’l-Münafikın, 72 Araf Suresi, 43; Ramazan Altıntaş, Kurân’da Hidayet ve Dalalet, s. 224 Buhari, Ezan, 63; Müslim, Salat, 178, 179 Buhari, İman, 29 Nesai, Menasikü’l-Hac, 217 Buhari, Mevakıt, 24 Ebu Davud, Edep, 4 89 Nebi mescide girince mescidin iki sütununa bağlanmış bir ip gördü de: “Bu nedir?” diye sordu. Sahabeler: “Bu Zeynep’in ipidir. Namaz kılar, yorulduğunda veya gevşeklik hissettiğinde ona tutunur” dediler. Bunun üzerine Hz. Nebi “O ipi çözün. Sizden biriniz zinde olduğunda (nafile) namaz kılsın, yorulduğu veya gevşeklik hissettiğinde otursun” buyurdu. 550 “Hanzala el-Üseydi anlatmaktadır: Ebu Bekir ile karşılaştım. Bana, Nasılsınız Hanzala dedi, Hanzala münafık oldu dedim. Sübhanallah! Ne diyorsun? Resulullah yanındayken bize cehennemden, cennetten söz edince gözümüzle görürcesine yaşarız. Yanından ayrılınca eş, çocuk ve dünya malına dalar ve çoğunu unuturuz dedim. Ebu Bekir, biz de aynı şeyi yaşıyoruz dedi. Ben ve Ebu Bekir Resulullah'ın yanına gittik. Hanzala münafık oldu ya Resulallah dedim. Resulullah, Bu nasıl olur? buyurdu. Siz bize cehennemden, cennetten söz edince gözümüzle görürcesine yaşarız. Yanınızdan ayrılınca eş, çocuk ve dünya malına dalar ve çoğunu unuturuz dedim. O, nefsim elinde olan Allah'a yemin ederim, benim yanımdayken Allah'ı andığınız hale devam etseydiniz melekler yatağınız ve yollarda sizinle tokalaşırdı. Ancak ey Hanzala bir saat böyle, bir saat öyle buyurdu." 551 Hadisler; ruhen ve bedenen, düşünce, duygu ve eylem boyutunda, insanın gücünü aşan itaatlerden sorumlu olmadığını; yaratıcıya itaat konusunda dinin emirleri ile insanın gücü arasında denge kurulması gerektiğini hatırlatmaktadır. Hayatta uygulanmayan hükümlerin değeri olmadığından İslamiyet, mükafat ve cezanın adil olması için insanlara ancak güçlerinin yeteceği işleri teklif etmektedir. Kutsal buyruklar, insanın içgüdülerini ve uzvi ihtiyaçlarını en uygun şekilde karşılamaktadır; bunların görmezden gelinmesi, bastırılması veya ölçüsüz bir şekilde tümüyle serbest bırakılması doğru/mümkün değildir. Dinin, insanın doğasına uygun olarak belirlemiş olduğu bu çözümler, insan için nimet ve kolaylıktır, zorluk içermemektedir. “Her kim yevmi kıyamette sıkı bir muhasebeye tutulursa azab olunur yahut helak olur” 552 hadisi, ümit ve korku arasında yaşanmasını, insana yüklenen halifelik sorumluluğuna uygun olarak güç yettiğince yaratıcıya kulluk yapılmasını, hatırlatmaktadır. Allah’ın rahmeti olmadan ameller cennet için yeterli değildir; 550 551 552 Buhari, Teheccüd, 18; Müslim, Salatü’l-Misafirin, 219; Ebu Davud, Tatavvu, 18; İbni Mace, İkame, 184; Nesai, Kıyamü’l-Leyl, 17 Müslim, Tövbe, 12; Tirmizi, Sıfatü’l-Kıyame, 59; İbni Mace, Zühd, 28 Buhari, İlim, 36; Rikak, 49 90 Müslüman, ümitsizlik ve tembelliğe düşmeden gayretle çalışarak kurtuluşu aramakla sorumludur. 2. 7. 7. İtidal Din, insan ile birlikte var olmuş ve onunla devam etmektedir. 553 Din; insanın yapısındaki aşırılıkları törpüleyen, kâinattaki yerini tespit ederek fert ve toplum ilişkisini doğru bir istikamette tutan önemli bir müessesedir.554 Hiçbir noksan sıfatı olmayan Allah, hayrı ve şerri insana vahiy aracılığıyla bildirrmektedir.555 İslamiyet, en son ve kamil din olarak, beden ile ruhu, madde ile manayı, dünya ile ahireti birbirinden ayırmadan, insanı ve hayatı bütüncül bir bakış açısıyla ele almaktadır.556 İnsan, dünya ve ahireti kazanabilecek potansiyelde yaratılmıştır; İslamiyet’te dünyayı kazanmak için ahireti, ahireti kazanmak için dünyayı feda etmek gerekmemektedir.557 Yapılan her işte Allah’ın rızasının ve emrinin gözetilmesi önem arz eder; ahiretin güzelliği, dünyadaki gayret iledir.558 İtidal kelimesi adl kökünden mastardır. İki aşırılık arasında orta hal olarak açıklayabileceğimiz itidal, 559 İslam’ın belirgin özelliklerinden biridir. İlahi emirle belirlenen durumu ifade eden itidal, “ortalama yol” değildir. 560 Dünya ile ahiret, madde ile mana, fert ile toplum arasındaki denge, birbirlerinin hakkının doğru bir ölçüde verilmesiyle sağlanmaktadır. İnsan, kendisinde bulunan zıt eğilimleri denge ve bütünlük içerisinde yönetebildiğinde, orta yola ulaşabilmektedir.561 “Şüphesiz biz her şeyi bir ölçü ile yarattık.”, 562 “Rahman'ın bu yarattıklarında bir düzensizlik bulamazsın.”563 ayetleri, düzen ve dengenin sadece insan ile sınırlı olmadığını, tüm 553 554 555 556 557 558 559 560 561 562 563 Nadim Macit, a.g.e., s. 213; Muhammed Hamidullah, İslam’a Giriş, Çev.: Cemal Aydın, Ankara, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, 2017, s. 18 İbni Haldun, a.g.e., s. 283 İnsan Suresi, 3; Beled Suresi, 8 Yusuf İmamoğlu, a.g.e., s. 195-196 Bakara Suresi, 201; Nisa Suresi, 134; Araf Suresi, 156; Kasas Suresi, 77; Gürbüz Deniz, a.g.e., s. 16 Gürbüz Deniz, a.g.e., s. 17 Mustafa Çağrıcı, “İtidal”, T. D. V. İslam Ansiklopedisi, No: 23, s. 456-457 Rasim Özdenören, Hadislerin Işığında Hz. Muhammed, s. 191 Mahsum Aytepe, a.g.e., s. 230 Kamer Suresi, 49 Mülk Suresi, 3 91 kâinatta geçerli olduğunu vurgulamaktadır. Âlemler, yaratıcının belirlediği nizam ve ölçü ile varlıklarını sürdürmektedir. Kullukta denge, ifrat ve tefritten uzaklaşmayla sağlanabilmektedir. “Sınırı aşan her şey zıddına dönüşür.” 564 İslamiyet; en son ve kamil bir din olarak inançta, ibadet ve amellerde, aslında hayatın her alanında ölçülü ve dengeli olmayı gözeten, fıtrata uygun bir sitemdir. Aşırılıkların zıddı olarak itidal kelimesi gibi vasat kelimesi de kullanılmaktadır. Vasat, iki tarafı birbirine eşit olanın ortası anlamındadır. 565 İslamiyet’te her türlü aşırılık bidat, sapma olarak değerlendirilmektedir. Zamanın, mekanın ve şartların değişmesiyle insanın ibadet ihtiyacı yok olmadığı gibi, ibadetlerde değişme de olmamaktadır. 566 Dinimiz gerçekleştirilmesi mümkün olmayan itaatleri emretmediği gibi, insanı hayvan derecesine indiren yaklaşımları da reddetmektedir. İnsan, melek değildir; akıl ve irade sahibi, iyiliğe ve kötülüğe meyli olan,567 vahye muhatap olmuş şerefli bir mahluktur. Beşer, düşünce ve davranışlarıyla meleklerin derecesine yükselebileceği gibi, hayvanlardan daha aşağı seviyeye de düşebilmektedir; 568 ölçü, ilahi öğretilere bağlılıktır. Kurân-ı Kerim, hayatı sadece bu dünyadan ibaret görenlerin,569 dünyaya tapma derecesinde aşırı değer veren maddecilerin, sapma içerisinde olduklarını ve hüsrana uğrayacaklarını, haber vermektedir.570 İslam’ın kendisi dengedir, normal bir tavırdır; artı ve eksi yöndeki her aşırılık ise sapmadır.571 “(Ey Muhammed!) Sana da o Kitabı (Kurân'ı) hak, önündeki kitapları doğrulayıcı, onları gözetici olarak indirdik. Artık Allah'ın indirdiği ile aralarında hükmet ve sana gelen haktan ayrılıp da onların arzularına uyma. Sizden her biriniz için bir şeriat ve bir yol koyduk. Eğer Allah dileseydi elbette sizi tek bir ümmet yapardı. Fakat verdiği şeylerde sizi imtihan etmek için ümmetlere ayırdı. Öyle ise iyiliklerde yarışın. Hepinizin dönüşü Allah'adır. O zaman anlaşmazlığa düşmüş olduğunuz şeyleri size bildirecektir.”572 ayeti, her bir ümmet için şeriat ve metod belirlendiğini, kulluk 564 565 566 567 568 569 570 571 572 İbrahim Kalın, a.g.e., S. 60 Ragıb, a.g.e., S. 522 Saffet Sancaklı, a.g.e., S. 379 Mahsum Aytepe, a.g.e., S. 246; Nasıruddin Tusi, Ahlak-ı Nasıri, Çev.: Anar Gafarov, Zaur Şükürov, İstanbul, Litera Yayınları, 2007, s. 43 Furkan Suresi, 44; Mahsum Aytepe, a.g.e., S. 236; Nasıruddin Tusi, Ahlak-ı Nasıri, Çev.: Anar Gafarov, Zaur Şükürov, İstanbul, Litera Yayınları, 2007, s. 41, 42 Enam Suresi, 29 Zuhruf Suresi, 51; Kasas Suresi, 78; Enbiya Suresi, 11-13; Kehf Suresi, 34-36 Mustafa Çağrıcı, “İtidal”, T. D. V. İslam Ansiklopedisi, No: 23, s. 456-457 Maide Suresi, 48 92 için bunlara itaat edilmesi gerektiğini hatırlatmaktadır. “Böylece, sizler insanlara birer şahit (ve örnek) olasınız ve Peygamber de size bir şahit (ve örnek) olsun diye sizi orta bir ümmet yaptık. Her ne kadar Allah'ın doğru yolu gösterdiği kimselerden başkasına ağır gelse de biz, yönelmekte olduğun ciheti ancak; Resule tabi olanlarla, gerisin geriye dönecekleri ayırd edelim diye kıble yaptık. Allah imanınızı boşa çıkaracak değildir. Şüphesiz, Allah insanlara çok şefkatli ve çok merhametlidir.” 573 ayetinde Müslümanların “orta ümmet” olduğu vurgulanmaktadır. Tarih boyunca inanç, ibadet ve değerlerde ifrat ve tefrit yaşanmıştır; Hristiyanlar ve Yahudiler’in aşırılıkları Kurân-ı Kerim’de ayrıca ve sıklıkla zikredilmektedir. 574 İnsanı ruha indirgeyen Hristiyanlık ile bireyin ruhi yönünü ihmal eden Yahudilik arasında esasta bir fark yoktur; her ikisi de insanın bir boyutunu diğerine feda etmektedir, ölçüsüzdür.575 “Orta yolu tutunuz, amellerinizi mükemmelleştirmeye ve Allah´a yakın olmaya gayret ediniz.” 576 hadisi, ifrat ve tefritten uzak, itidal üzere yaşamayı tavsiye etmektedir. İslamiyet’te bireyin kendini geliştirmesi, tamamlaması için gerekli olan ibadet, belirli ritüellerle sınırlı değildir; ilahi teklife uygun, Allah’ın rızası umulan beşeri ve sosyal her faaliyet ibadet telakki edilmektedir.577 İnsanla beraber doğan din,578 fıtri bir histir, hayatın levazımındandır; dün olduğu gibi, varlığını insanla beraber devam ettirmektedir. 579 İnsan, hiçbir zaman dinsiz ve ibadetsiz yaşamadığı gibi; 580 bireyin aşkın bir varlığa sığınma ihtiyacı nedeniyle Allah her dönem topluluklara peygamber göndermiştir. 581 Müslüman için ibadetsiz bir hayat düşünülemez; 582 Allah’a itaatte ölçü, Kurân-ı Kerim ve Hz. Peygamberin sünnetidir. 583 “Kim, kendisine hidayet (doğru yol) besbelli olduktan sonra peygambere karşı çıkar, müminlerin yolundan başkasına uyarsa, onu yöneldiği yolda bırakırız ve cehenneme sokarız. Orası ne kötü 573 574 575 576 577 578 579 580 581 582 583 Bakara Suresi, 143 Saffet Sancaklı, a.g.e., s. 380; Maide Suresi, 73, 77; Nisa Suresi, 171; Tövbe Suresi, 30 Ahmet Çelebi, Mukayeseli Dinler Açısından Yahudilik, Çev.: Ahmet M. Büyükçınar, Ö. Faruk Harman, İstanbul, Kalem Yayınevi, 1978, s. 277; Aliya İzzetbegoviç, Doğu Batı Arasında İslam, Çev.: Salih Şaban, İstanbul, Yarın Yayınları, 2011, s. 250; Mahsum Aytepe, a.g.e., s. 242 Buhari, Rikak, 18 Selçuk Kütük, a.g.e., s. 163 Ekrem Sarıkçıoğlu, a.g.e., s. 19 Ahmed Hamdi Akseki, a.g.e., s. 171-174 Takiyettin Mengüşoğlu, a.g.e., s. 203; Ahmet Hamdi Akseki, a.g.e., s. 134-135; Ömer Nasuhi Bilmen, Muvazzah İlm-i Kelam, İstanbul, Fethi Demir Matbaası, 1955, s. 76-77; Günay Tümer, Abdurrahman Küçük, Dinler Tarihi, 4.Baskı, Ankara, Ocak Yayınları, 2002, s. 1 Ahmed Hamdi Akseki, a.g.e.,s. 237; Nahl Suresi, 213; Fatır Suresi, 24; İsra Suresi, 15 Saffet Sancaklı, a.g.e., s. 379 Şinasi Gündüz, a.g.e., s. 21 93 bir varış yeridir.” 584 İslam’ın emirleri, insanın tabiatıyla ve hayatın gerçekleriyle uyumludur; ilahi hükümlerde aşırılık ve bozulma olmadığında, bireyin rabbine itaatinde zorluk yoktur, itaatte orta yol hakimdir. Yaratıcıya itaat konusunda insandan melek olması beklenmediği gibi şeytanlaşması da dengeli ve doğru değildir. İnsan, kendisinde var olan takva ve fücur potansiyeliyle değerlidir; aklını ve hür iradesini rabbine itaat yönünde dengeli olarak kullandığında değerini de artırmaktadır. Hakikatten sapmalar genellikle ilk anda çok masum ve küçüktür; sonrasında yanlışlığın nerede ve nasıl son bulacağı çoğu zaman bilinememektedir. 585 Putlara tapma geleneğinin, salih insanları yâd etme ve öğüt alma düşüncesiyle, onlar adına mezar yeri edinmeyle başlamış olması manidardır.586 Her insanın değil, ancak ilimde ve hünerde üstün olanların putlaştırılması tarihi gerçeği, yozlaşmanın iyi niyetlere dayandırıldığını göstermektedir. 587 İnsan, tarihin her döneminde yine insana tâbi olmuştur; tâbi olunan kişi ya ilahi mesaj taşıyan bir elçidir, ya da değildir; tek fark budur.588 Dünyada hiçbir kimse taşa, taş olarak tazimde bulunmamış;589 insan, kutsala daima bir şekil vermiş, 590 onu somutlaştırıp şahıslaştırmıştır. 591 İlahi mesajları önemsemeyen fert ve toplumların sadece putları değişmekte, düşünce ve hayat tarzları aynı kalmaktadır.592 “Rabbin Âdemoğulları’ndan -onların sırtlarından- zürriyetlerini alıp bunları kendileri hakkındaki şu sözleşmeye şahit tutmuştu: Ben sizin rabbiniz değil miyim? “Elbette öyle! Tanıklık ederiz” dediler. Böyle yaptık ki kıyamet gününde, “Bizim bundan haberimiz yoktu” demeyesiniz.”593 ayetinin tefsirinde İmam Maturidi, fıtratın, tevhidi barındırdığını söylemektedir.594 Her kavme bir peygamber 584 585 586 587 588 589 590 591 592 593 594 Nisa Suresi, 115 Celaleddin Vatandaş, Yol Ayrımı, s. 97 Muhammed Ali es-Sabuni, (Kur'ân Işığında) Peygamberlik ve Peygamberler, Çev.: Suat Cebeci, Bilal Delice, İstanbul, Kültür Basın Yayın Birliği (Dilek Matbaası), 1984, s. 181-182 Günay Tümer, Biruni’ye Göre Dinler ve İslam Dini, Ankara, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları, 1989, s. 148; Ebü’l-Feth Tacüddin (Lisanüddin) Muhammed b. Abdilkerim b. Ahmed eş-Şehristani, Milel ve’n-Nihal, y.y., Beyrut, t.y., s. 193 Nadim Macit, a.g.e., s. 265-268 Ekrem Sarıkçıoğlu, a.g.e., s. 29 Herve Rousseau, Dinler (Tarihi ve Sosyal İncelemeler), Çev.: Osman Pazarlı, İstanbul, Remzi Kitabevi, 1970, s. 39 Celaleddin Vatandaş, Tevhid ve Değişim, s. 94 Nadim Macit, a.g.e., s. 265; Muhammet Altaytaş, a.g.e., s. 21 Araf Suresi, 172 Ebû Mansûr Muhammed b. Muhammed b. Mahmûd el-Mâtürîdî es-Semerkandî, Te’vilatü’lKurân, Neşr: Ertuğrul Boynukalın, Kontrol: Bekir Topaloğlu, C.: I-XVII, İstanbul, Mizan Yayınevi, 2006, No: 6, s. 106-107 94 gönderildiğinden, 595 tevhidin asıl, şirkin ârızi olduğu; fıtrat bozulmadığı veya unutulmadığı sürece insanın faziletinin rezilete hakim olacağı, kâinat kitabının okunmasıyla tevhit hakikatine ulaşılacağı, 596 söylenebilmektedir. Kurân-ı Kerim’in insanları sürekli düşünmeye, akletmeye yönlendirmesi; inancın dogmatik bir şekle değil, kesin bilgiye dayanmasına yönelik önemli bir vurgudur.597 İtidal kavramı incelenirken ifrat ve tefrit kelimelerine değinmek gerekmektedir. İfrat ve tefrit, normalin altında veya üstünde olan aşırılıktır; bu yönüyle aslında insan fıtratına da ters düşmektedir. 598 İfrat; acele etmek, aşırı gitmek, haddi aşmak demektir.599 Aşırılık, maddi ve manevi boyutta gerçekleşebilmektedir; insanın maddi boyutunun ihmal edilmesinden kaynaklanan ruhbanlık veya aşırı maneviyatçılık, dünyadan el etek çekme, inziva ve mahrumiyetle sonuçlanmakta ve İslamiyet bunları uygun görmemektedir.600 Dinin sınırları, ifrat ve tefrit ile aşı(ndırı)labilmektedir;601 İslamiyet’te aslolan itidal ve istikamettir. “Kalbini bizi anmaktan gafil kıldığımız, boş arzularına uymuş ve işi hep aşırılık olmuş kimselere boyun eğme.” 602 Dünyevi zevklerden uzaklaşmayı ibadet sayan ruhbanlık, Uzak Doğu dinleri ve Hristiyanlık’ta yaygındır; insanın maddi yönünü yok sayan bu taassup, psikolojik bozukluk ve patolojik eğilimlere sebep olmakta, maddi ilerlemeyi sekteye uğratmakta, özellikle Uzak Doğu toplumlarının sömürülmesine kapı aralamaktadır. 603 “Ey iman edenler! Allah'ın size helal kıldığı iyi ve temiz nimetleri (kendinize) haram etmeyin ve (Allah'ın koyduğu) sınırları aşmayın. Çünkü Allah haddi aşanları sevmez.”604 ayeti, yaratıcının yasakları olduğunu fakat nimetlerden yüz çevirerek haddi aşmamayı ihtar etmektedir. “Enes b. Malik şöyle anlatmaktadır: Hz. Peygamberin nafile ibadetlerini öğrenmek üzere, sahabeden üç kişilik bir grup, Peygamber hanımlarının evlerine geldiler. 595 596 597 598 599 600 601 602 603 604 Nahl Suresi, 36; Nisa Suresi, 84; Enam Suresi, 89; Yunus Suresi, 74 Bakara Suresi, 30-37; Ali İmran Suresi, 19; Celaleddin Vatandaş, Tevhid ve Değişim, s. 96; Yümni Sezen, İslam’ın Sosyolojik Yorumu, İstanbul, İz Yayınları, 2004, s. 143; Seyyid Kutub, Fi Zilali'lKur'an, Çev.: Salih Uçan, Vahdettin İnce, Mehmet Yolcu, Lütfullah Bender, C.: I-X, İstanbul, Dünya Yayıncılık, t.y., No:4, s. 453-454; Bekir Topaloğlu, Allah İnancı, İstanbul, İsam Yayınları, 2006, s. 32-33 Ömer Mahir Alper, İslam, Akıl ve Hakikat, s. 40; İbrahim Kaplan, a.g.e., s. 77 Saffet Sancaklı, a.g.e., s. 379 İbni Manzur, a.g.e., No: 7, s. 369 Mahsum Aytepe, a.g.e., s. 243 Rasim Özdenören, Hadislerin Işığında Hz. Muhammed, s. 187 Kehf Suresi, 28 Mahsum Aytepe, a.g.e., s. 243-244; Marc Ferro, Sömürgecilik Tarihi, Çev.: Muna Cedden, Ankara, İmge Kitabevi, 2001, s. 343 Maide Suresi, 87 95 Kendilerine O’nun ibadetleri anlatılınca, onlar bunu azımsadılar ve “Allah'ın Resulü kim, biz kimiz? Onun geçmiş ve gelecek tüm günahları bağışlanmıştır” dediler. İçlerinden biri: “Bundan böyle ben ömrümün sonuna kadar, geceleri uyumaksızın namaz kılacağım” dedi. Bir diğeri: “Ben de hayatım boyunca gündüzleri oruç tutacağım ve oruçsuz gün geçirmeyeceğim” dedi. Üçüncü sahabi de: “Ben de sağ olduğum sürece kadınlardan uzak kalacak ve asla evlenmeyeceğim” diye söz verdi. Bir müddet sonra Hz. Peygamber onların yanına geldi ve kendilerine şunları söyledi: “Siz şöyle şöyle diyormuşsunuz, öyle mi? Sizi uyarıyorum! Allah'a yemin ederim ki, sizin Allah'tan en çok korkanınız ve O'na en saygılı olanınız benim. Buna rağmen bazen oruç tutuyor, bazen tutmuyorum. Geceleri hem namaz kılıyor hem de uyuyorum. Kadınlarla da evleniyorum. Her kim benim sünnetimden yüz çevirirse benden değildir.”, 605 “İnsanın rabbine, kendine, ailesine ve çevresine karşı sorumlulukları vardır ve kişi her hak sahibine hakkını vermelidir.”, 606 “Az da olsa devamlı olan ibadetlerin makbul olması”, 607 Hz. Nebi, insanlara hitap ederken, ayakta duran bir adam gördü ve onun kim olduğunu sordu. Ashâb: O, Ebu İsrâîl’dir. Güneşte durmayı, oturmamayı, gölgelenmemeyi, konuşmamayı ve sürekli oruç tutmayı adamıştır, dediler. Bunun üzerine Hz. Nebi: “Ona söyleyiniz! Konuşsun, gölgelensin, otursun ve orucunu tamamlasın” buyurdu.”, 608 “Dini hayatta aşırıya gitmekten sakının. Zira sizden önceki ümmetler aşırı dini davranışları yüzünden helak olmuşlardır.” 609 hadisleri, insana dengeli, kutsal buyrukları ölçü belirleyen bir hayatın fıtri ve zaruri olduğunu, itaatte dinin içeriğine uygun olmayan aşırılıkların kabul edilmediğini ve dengenin ve ölçünün bozulmaması gerektiğini, hatırlatmaktadır. Dinde ölçüleri ve ilkeleri belirleyen Allah’tır; kurallarla oynamak hükmü değiştirmektir, haddi aşmaktır, sapkınlıktır. İman ile amel ikiz kardeştir; bunlardan biri diğeri ile ikame olmaktadır.610 Amel, imanın mahiyetini değil, kemalini etkilemektedir.611 İbadet; beşeri acziyetin ve ihtiyacın, yaratana arz edilmsidir. Doğru tek, batıl ise çok çeşittir; hak ile batıl 605 606 607 608 609 610 611 Buhari, Nikah, 1; Müslim, Nikah, 5 Tirmizi, Zühd, 2337 Buhari, İman, 32 Buhari, Eyman, 31; Ebu Davud, Eyman, 39 Nesai, Menasik, 217; İbni Mace, Menasik, 63 Zeynüddin Muhammed Abdürrauf b. Tacil-arifin b. Nuriddîn Ali el-Münavi, Feyzu’l-Kadir Şerhu’l Camiu-s Sağır, C.: I-III, Beyrut, y.y., 1972, No: 3, s. 188 Nadim Macit, a.g.e., s. 215 96 arasındaki yakınlık, batılı hak yapmayacağı gibi, hakkı da batıl yapmamaktadır. 612 Müslüman, hak ile batılı bilen, hakka sahip çıktığı gibi, batılı da aynı kararlılıkla reddedendir. 613 “(Sözlerinizde ve davranışlarınızda ileri gidip) haddi aşanlar helak olmuşlardır.” 614 Peygamber, tebliğde ve temsilde örnektir; dinin önermediği bir şeklide kulluk yapılamamaktadır. 615 İnsan hayatının devamı ve mutluluğu denge esasına dayandığı gibi; birey, itaatlerde de dinin belirlediği ölçüye riayet ettiğinde başarı ve huzura kavuşabilmektedir. İslamiyet, din adına dünyayı, dünya için dinin terk edilmesine razı olmamaktadır.616 Aşırılık; ilahi iradenin ölçüsünü aşmak, nefsini ilah edinmeye götüren arzu ve isteklerin kontrol edilememesidir. 617 Doğadaki her canlı kendi sınırları içerisinde hayatlarını idame ettirmekte ve aşırılık göstermemektedir; insan, irade ve tercih yeteneğiyle sınırları aşabilen, ifrat ve tefrite yönelebilen yegâne varlıktır. 618 Allah, insanın kendisine zarar vermesine müsaade etmediği gibi onun başkalarına zarar vermesine de izin vermemektedir; insana verilen emanet ve yetki, yeryüzünün imarı ve ıslahıdır, zulüm ve ölçüsüz davranışlarla yıkmak ve bozmak değildir.619 Tefrit ise ifratın zıddı, bırakma, boş geçirme, söz ve işlerde gevşeklik ve ihmal göstermektir. 620 Talep edilen bir işte aşırılık uygun görülmediği gibi; yapılması gereken bir şeyi yapmamak, onu ihmal etmek de ters yönden aşırılıktır ve uygun görülmemektedir. “Kıyamet gününde insan şu beş şeyden hesaba çekilmedikçe Rabbinin huzurundan bir yere ayrılamaz: Ömrünü nerede ve nasıl geçirdiğinden, gençliğini nerede yıprattığından, malını nereden kazanıp nerede harcadığından, bildiği ile amel edip etmediğinden.”621 hadisi, iman ve amel bütünlüğüne, kullukta gayrete işaret ve teşvik etmektedir. “İnsan ölünce üç şey dışında ameli kesilir: Sadaka-i cariye (faydası kesintisiz sürüp giden sadaka), kendisinden faydalanılan ilim ve kendisine dua 612 613 614 615 616 617 618 619 620 621 Ebu Hamid Muhammed b. Muhammed b. Muhammed b. Ahmed el-Gazzali, el-Munkız MinedDalal, Çev.: Ahmet Suphi Fırat, İstanbul, Şamil Yayınları, 1978, s. 60 Ahmet Y. Özütoprak, a.g.e., s. 251 Müslim, İlim, 7 Muhammed Kutub, Düzeltilmesi Gereken Kavramlar, s. 146-147 Saffet Sancaklı, a.g.e., s. 384 Zehra Yıldız Orhan, “Hadislere Göre Dinde İtidal”, Sosyal Bilimler Dergisi, Yıl: 6, S.: 37, 2019, s. 508 Mahsum Aytepe, a.g.e., s. 244 Bedrettin Çetiner, a.g.e., s. 52 İbni Manzur, a.g.e., No: 7, s. 369 Tirmizi, Sıfatü’l-Kıyame, 1 97 eden hayırlı evlat.” 622 hadisi, kişinin ölümünden sonra da devam edecek iyilikleri haber vermekle insanın ufkunu genişletmekte, hedefini büyütmektedir. Tefrit bir yönüyle tembelliktir, amele kayıtsız kalmaktır. “İnsanlardan öylesi de vardır ki, Allah'a kıyıdan kenardan kulluk eder. Eğer kendisine bir hayır dokunursa gönlü onunla hoş olur. Şayet başına bir kötülük gelirse gerisin geri (küfre) dönüverir. O dünyayı da kaybetmiştir, ahireti de. İşte bu apaçık ziyanın ta kendisidir.”623 ve “İnsan ise; Rabbi onu deneyip de kendisine ikramda bulunduğunda, ona bol bol nimetler verdiğinde, "Rabbim bana ikram etti" der. Ama onu deneyip rızkını daraltınca da, "Rabbim beni aşağıladı" der.” 624 ayetleri, Allah’a şartlı kulluk eden insanların durumundan haber vermektedir. Yaratıcıya kulluğu, dünya hayatındaki rahat ve refaha endeksleyenler, nimet varsa itaat eden, imtihana tabi tutulduğunda insan statüsünü küçümseyen, yaratıcıya rol belirleyenler; dünyada cennet hayatı istemekte, verilmediğinde isyan etmektedir. “Müminin durumu ne hoştur! Her hali kendisi için hayırlıdır. Bu durum sadece mümine mahsustur. Başına güzel bir iş geldiğinde şükreder; bu onun için hayır olur. Başına bir sıkıntı geldiğinde ise sabreder; bu da onun için hayır olur”625 hadisi, dengeli mümin hayatını tasvir etmektedir. Sapma konusunda bir başka aşırılık da dünyaya ve onun nimetlerine hor bakan, Allah’ın sunmuş olduğu güzellikleri kendilerine haram kılan, hayatla irtibatını koparan mistik bir yaşama sarılan çilekeşlerdir. Her şey insan için yaratılmıştır; 626 dünya nimetlerinin mutlak kötü olduğu söylemi doğru değildir.627 İslamiyet, insanın beşer yönünü ihmal etmemekte, gücünün üstünde teklifte bulunmamaktadır.628 İnsan, beşer olarak ve beşer kalmak üzere yaratılmıştır; melek veya şeytan olması onun fıtratına aykırıdır.629 İnsanın aşırılığa meyletmemesi ve vasata ulaşması için akıl ve iradesinin yetersizlikleri Allah tarafından ilahi rehberlikle kendisine bildirilmiştir. 630 Kuran-ı Kerim, dünya nimetlerinin helal ve temiz olanlarından faydalanılmasını, ölçünün 622 623 624 625 626 627 628 629 630 Müslim, Vasiyet, 14 Hac Suresi, 11 Fecr Suresi, 15-16 Müslim, Zühd, 64 Bakara Suresi, 29; İbrahim Suresi, 32-34; İsra Suresi, 70; Nahl Suresi, 12, 14; Lokman Suresi, 20, 29; Casiye Suresi, 13; Hac Suresi, 36-37; Zuhruf Suresi, 15; Araf Suresi, 54; Rad Suresi, 2; Ankebut Suresi, 61; Fatır Suresi, 13; Zümer Suresi, 5; Erdoğan Pazarbaşı, Kurân ve Medeniyet, İstanbul, Pınar Yayınları, 1996, s. 107 Muhammet Altaytaş, a.g.e., s. 39-40 Muhammed Kutub, a.g.e., s. 63 Muhammed Kutub, a.g.e., s. 85 Mahsum Aytepe, a.g.e., s. 246 98 bozulmamasını öğütlemektedir. 631 “Ey iman edenler! Cuma günü namaz için ezan okunduğunda Allah'ı anmaya koşun. Alışverişi bırakın, bilseniz bu sizin için daha hayırlıdır. Namaz bitince yeryüzüne dağılın ve Allah'ın lütfundan rızkınızı isteyin.”632 ayetinde Allah, Cuma namazından hemen sonra insanların yeryüzüne dağılarak rızklarını aramalarını istemekte; bu durum, ibadet ve dünya dengesinin korunması gerektiğine yorumlanmaktadır. “Allah'ın sana verdiği şeylerde ahiret yurdunu ara. Dünyadan da nasibini unutma. Allah'ın sana iyilik yaptığı gibi sen de iyilik yap ve yeryüzünde bozgunculuk isteme. Çünkü Allah bozguncuları sevmez." 633 ayeti ise itidalin zirvesidir. İslamiyet, uzlet hayatını tasvip etmediği gibi dünya hayatına dalarak ahiret yurdunu ihmal etmeyi de benimsememektedir. İnsan, rabbine kulluk etmek ve yeryüzünü imarla görevlendirilmektedir. İslamiyet’te dünya ve ahiret hayatı birbirinin alternatifi değildir; birbirine bağlı, kesintisiz bir süreçtir. 634 Modern kültür, evreni birbirinin zıddı olarak din ve dünya şeklinde ikiye ayırmakta; bu düşünceye göre insan hangi birine yaklaşırsa diğerinden uzaklaşmış olmaktadır.635 İslam’daki tevhid inancı, hayatın bölünmesini, 636 ruh-beden, madde-mana ayrımını kabul etmemekte; 637 dünyevileşme ve sekülerizmi reddetmektedir. 638 Ahireti kazanmak için dünyanın, dünyayı elde etmek için ahiretin dışlanması doğru değildir; bireyden istenen itidal üzere yaratıcıya itaat etmektir. Aşırılık, bir bakımdan dine ekleme yapmak, kendi arzu ve isteğine göre dini değiştirmek olarak değerlendirilmektedir. Allah’ın rızası, emirleriyle kaimdir; ilahi öğretilerin izin vermediği farklılıklar, hükme ekleme yapmaktır, bidattir, merduttur. Hz. Peygamberin bir duasında denge hayatı şöyle tasvir ve talep edilmektedir: “Allah’ım! Dinimi kamil eyle, o işimin özü, esasıdır. Dünyamı da mamur eyle, hayatım onunladır. Ahiretimi güzel eyle, dönüşüm onadır. Her hayra yönelişte yaşantımı daim eyle, her şerre yönelişte de bana ölümü kaim eyle!”639 631 632 633 634 635 636 637 638 639 Maide Suresi, 87-88 Cuma Suresi, 9-10 Kasas Suresi, 77 Seyyid Ebu’l Ala Mevdudi, a.g.e., s. 70; Muhammet Altaytaş, a.g.e., s. 40 Mustafa Aydın, a.g.e., s. 99 Ejder Okumuş, a.g.e., s. 146 Hulusi Yazıcıoğlu, Bir Din Politikası Laiklik, İstanbul, İfav Yayınları, 1993, s. 194-196 Seyyid Muhammed Nakıb Attas, İslam, Sekülerizm ve Geleceğin Felsefesi, Çev.: M. Erol Kılıç, İstanbul, İnsan Yayınları, 1995, s. 52-53; Seyyid Muhammed Nakıb Attas, İslam ve Laisizm, Çev.: Selahaddin Ayaz, İstanbul, Pınar Yayınları, 1994, s. 42 Müslim, Zikr, 71 99 “İnsanın ilah değil halife, efendi değil emanet sahibi, ifsad değil ıslah ve muhafaza edici olarak gören bir varlık tasavvuru ve dünya görüşü yer ile gök, insan ile tabiat, “teshir” ile “hilafet”, nimet ile emanet arasındaki dengeyi kurabilir. Kur’an’da sıkça geçen “Yeryüzünde fesadı önleyin!” çağrısı (Bakara, 2/11; A’raf, 7/56; Hud, 11, 116 vd.) hem kozmik hem de ahlaki ve sosyal anlamda fesadın, çürümenin ve çöküşün önlenmesini ifade eder.”640 İnsanın huzuru için en uygun hayat tarzı Allah tarafından din olarak gönderilmiştir. Her dinde bir ölçü ve kuraldan bahsetmek mümkündür; din seçme hürriyetine sahip olan insanın, kabul ettiği İslam’ı dilediği gibi yaşaması mümkün değildir. “İnsan, kendisinin başıboş bırakılacağını mı zanneder.”641 İnsan, Allah’ın razı olacağı dinle sorumlu olduğu gibi, İslamiyet’i kabul ettikten sonra da o dinin kurallarına uymakla yükümlüdür; 642 dinde ifrat ve tefrit yoktur. “Onlar, harcadıklarında ne israf ne de cimrilik edenlerdir. Onların harcamaları, bu ikisi arası dengeli bir harcamadır.” 643 ayeti, aşırılıkların tasvip edilmediğini öğretmektedir. Allah’ın resulü, “Allah’ım! Bana doğruluk, itidal ve hidayet ver”644 duasıyla itidalin önemine işaret etmektedir. Dünya ve ahiret hayatı arasındaki uyumu ve dengeyi hatırlatan bir ayet şöyledir: “Rabbimiz, bize dünyada da iyilik ver, ahirette de. Bizi cehennem azabından koru!” 645 İslam’ın her emri kişi için fazilet, itidal ve normal bir tavırdır; bundan fazlalık yönünde sapma ifrat, eksiklik yönünde sapma da tefrit olarak isimlendirilmektedir; İslamiyet’te hepsi aşırılıktır, merduttur.646 İslamiyet’te işlerin önemini ve sırasını belirleyen de otorite sahibi olan yaratıcıdır. Önceliklerin değiştirilmesi de başka bir aşırılık ve sapmadır. Yaratan ile mahlukat arasındaki ontolojik farklılığı görmezden gelerek, ilahı kul seviyesine düşürmek, kulu ilah seviyesine çıkarmak, büyük bir haksızlık ve çelişkidir. 647 Kulluk ve itaatte itidal; Hz. Peygamberin dini anlattığı ve uyguladığı ölçüyle sağlanmaktadır. İlahi emir ve yasaklara herhangi bir ekleme ve çıkarma yapmak, dindeki ve insandaki dengeyi bozmakta, itaati sekteye uğratmaktadır. 640 641 642 643 644 645 646 647 İbrahim Kalın, Barbar Modern Medeni: Medeniyet Üzerine Notlar, s. 152 Kıyamet Suresi, 36 Ahzab Suresi, 36 Furkan Suresi, 67 Nesai, Zinet, 122 Bakara Suresi, 201 Mustafa Çağrıcı, İtidal”, T. D. V. İslam Ansiklopedisi, No: 23, s. 456-457 Nadim Macit, Kurân ve Hadise Göre Şirk ve Müşrik Toplum, Konya, Damla Matbaacılık ve Ticaret, 1992, s. 36 100 2. 7. 8. Devamlılık İnsanın kendinden güçlü bir varlığa sığınma ihtiyacı fıtridir. 648 İnsanın rabbine karşı ilk ve temel görevi imandır. İslamiyet, kuru bir nazariyeden ibaret değildir; hayatın her alanıyla ilgili hükümler belirlemektedir. Hayata aktarılmayan inanç, zaafa uğramaktadır. İmanın hak ettiği değeri bulabilmesi, zihinlere ve gönüllere hapsedilmeksizin, pratiğe yansıtılmasını gerektirmektedir.649 İnsan, sürekli bir gelişim ve değişim süreci içerisindedir. 650 Değişim, sürekliliği; devamlılık, değişimi gerektirmektedir. 651 İnsan ve kâinat, hareketle birlikte hayatiyetini sürdürmektedir; donukluk ve değişmezlik normal değildir. İbadet, hayat boyu devam eden bir iletişim ve faaliyettir.652 Allah’a karşı sevgi, saygı ve bağlılığı gösteren her türlü düşünce, duygu ve davranış olarak tanımlanan ibadet, kulluğun en büyük göstergesi, insanın rabbiyle kurduğu iletişimin dış dünyaya akseden tezahürleridir. 653 İnsan, anlam arayışını tanrının varlığıyla temellendirmektedir; yaratıcı dışlandığında, diğer canlılardan farklı olarak hayat için hedef belirlemek kolay ve mümkün olmamaktadır. 654 Kendisini yaratana ve nimetleriyle yaşatana kul olmayanlar, kendi arzu ve isteklerine boyun eğmekte ve nefsinin esiri olmaktadır. İbadetler, insanın rabbiyle olan ilişkisini canlı tutmakta ve kuvvetlendirmektedir. Diğer dinlerden farklı olarak İslamiyet’te ibadetler daha kapsamlıdır.655 Kurân-ı Kerim’in tanımlamasıyla ibadet; belirli bir zaman ve mekan ile sınırlandırılmaksızın, Allah ile irtibatın sürekli canlı tutulmasını, yaşamın her anında ve alanında rabbe teslimiyeti ifade etmektedir.656 İnsan, hayatın akışı içerisinde kulluğunu unutabilmektedir; birey, günah işledikten sonra tövbe, dua ve iltica ile rabbine yönelmesi halinde kemalat yolculuğu devam etmektedir. İnsan kelimesinin 648 649 650 651 652 653 654 655 656 Recep Özkan, Bayram Polat, a.g.e., s. 142; Muhammed Kutub, İnsan Psikoljisi Üzerine Etüdler, s. 273; Ahmed Hamdi Akseki, a.g.e., s. 17-18 Kerim Yavuz, “Din Psikolojisinin Araştırma Alanları”, Atatürk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, Sayı 5, 1982, s. 103 Hayati Hökelekli, Din Psikolojisine Giriş, s. 105 İbrahim Kalın, Barbar Modern Medeni: Medeniyet Üzerine Notlar, s. 178-179 Seyyid Ebu’l Ala Mevdudi, a.g.e., s. 112-113 Hayati Hökelekli, Din Psikolojisi, Ankara, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, 1993, s. 211 Selçuk Kütük, a.g.e., s. 144; Hayati Hökelekli, Din Psikolojisine Giriş, s. 59-60 Celaleddin Vatandaş, Yol Ayrımı, s. 231 Celaleddin Vatandaş, Yol Ayrımı, s. 231 101 nisyan kökünden türediğini söyleyenler vardır; 657 insanın nankörlüğü ve vurdumduymazlığı nisyan olarak değerlendirilebilmektedir. 658 “Kim doğru yolu bulmuşsa, ancak kendisi için bulmuştur; kim de sapıtmışsa kendi aleyhine sapıtmıştır. Hiçbir günahkar, başka bir günahkarın günah yükünü yüklenmez. Biz, bir peygamber göndermedikçe azap edici değiliz.” 659 ayeti, insanın tüm yaptıklarının lehte veya aleyhte kendisi için olduğunu vurgulamaktadır. Allah’ın resulü, bazı geceler ayakları şişinceye kadar namaz kılar, Allah'ı zikrederdi. Hz. Aişe: "Ey Allah'ın Elçisi! Allah senin gelmiş geçmiş bütün günahlarını bağışladığı halde, neden hala kendini bu kadar zorluyorsun?" diye sual edince: "Şükreden bir kul olmayayım mı?" cevabını vermiştir.660 Kulluk, insana verilen nimetlerin bir şükür, vefa ifadesidir. Allah, kulluk ile görevlendirdiği insana herhangi bir ödül vadinde bulunmamış olsaydı bile nimetlere şükür ifadesi olarak yine de kendisi övülmeye, ibadet edilmeye layık bir varlıktır.661 Kişi, Allah’ın varlığını, sürekli O’nun huzurunda ve gözetiminde olduğunu, ibadetler vasıtasıyla hissetmektedir. 662 Sürekli tekrar eden taat ve zikirler, kişide itminan ve huzur sağlamakta, kulluk bilincini sağlamlaştırmakta, bilişsel ve davranışsal dengeye ve itidale yardımcı olmakta, özdenetime vesile olmakta, iyilikleri çoğaltırken kötülükleri yok etmektedir. 663 Yaratıcıya bağlılığın göstergesi olan ibadetler bu yönüyle insana külfet değil, şükrün ifası için fırsat ve zemin hazırlamaktadır.664 İnsan, hayatın sıkıntı ve tehlikelerine karşı acziyetini idrak edip rabbine ibadetler vasıtasıyla yaklaştığında yükü hafiflemekte, gönlü sürura kavuşmaktadır. 665 Dinin temeli olan iman, ibadetlerle beslenmediğinde kuvvetlenmemektedir. 666 İbadetler, düşünce yapısını ve davranışları etkilediğinden 657 658 659 660 661 662 663 664 665 666 Ragıb, a.g.e., s. 150 Gürbüz Deniz, a.g.e., s. 14; Furkan Suresi, 18; Zümer Suresi, 8 İsra Suresi, 15 Buhari, Rikak, 20 Selçuk Kütük, a.g.e., s. 186 Mehmed Bayraktar, İslam İbadet Fenomenolojisi, Ankara, Akçağ Yayınları, 1987, s. 1 Hayati Hökelekli, a.g.e., s. 241-242; Erol Güngör, Değerler Psikolojisi, Amsterdam, Hollanda Türk Akademisyenler Birliği Vakfı Yayınları, 1993, s. 54; Eyüp Şimşek, “İbadet Fenomenine Din Eğitimi Açısından Bir Yaklaşım”, Oş Devlet Üniversitesi İlahiyat Fakültesi İlmi Dergisi, S.: 5, 2004, s. 140 Hüseyin Certel, “İslami İbadetlerin Psiko-Sosyal İşlevleri”, Ekev Akademi Dergisi, C.:1, S.: 3, s. 150 Osman Pazarlı, a.g.e., s. 195 Nureddin Topçu, “Dini Hayatın Psikolojik Temelleri”, İslam Mecmuası, C.: 1, S.: 4, 1956, s. 13 102 kişilik oluşumunda büyük bir öneme sahiptir; fıtrattaki iyi yönleri geliştirmektedir.667 Süreli olan ibadetler zaman mefhumunun oluşmasına, vaktin doğru değerlendirilmesine ve kişiyi disipline etmeye yardımcı olmaktadır. Bireysel kazanımlara ek olarak ibadetlerin sosyal hayata ilişkin faydaları da vardır. Birliktelik şuuru kazandıran itaatler, kişinin rabbiyle olduğu kadar toplumla ilişkilerini kurması ve kuvvetlendirmesi bakımından da önemlidir. 668 Dinin kendisinden beklenen fonksiyonları yerine getirebilmesi, itaatlerin az da olsa devamına bağlıdır. Allah, insanın belirli gün ve saatlerdeki işlerini değil; hayatın başından sonuna kadar kulluk faaliyetlerini görmek üzere imtihan etmektedir.669 “Ey Muhammed! De ki: "Şüphesiz benim namazım da, diğer ibadetlerim de, yaşamam da, ölümüm de alemlerin Rabbi Allah içindir." 670 ayeti, kulluğun belirli ibadetlerle sınırlandırılmamasını, hayatın bizahi kendisinin Allah’ın buyruklarına göre düzenlenmesini hatırlatmaktadır. “Sana ölüm gelinceye kadar Rabbine ibadet et.”, 671 “(İbadetlerinizde ve işlerinizde) ifrat ve tefritten sakının! Şunu iyi bilin ki, (Allah'ın rahmetiyle muamelesi olmadıkça) hiç kimse yapmış olduğu amellerle Cennet'e giremez. Allah katında amellerin en makbul olanı, az da olsa devamlı olanıdır.”672 Ayet ve hadiste, ibadetleri zamanla sınırlandırmanın uygun olmadığı açıklanmaktadır. Dünya hayatında hür iradeye dayalı kulluk ve itaat anlamlıdır, makbuldür; ahiret hayatında zorlayıcı etkenler hakim olduğundan insan tekrar rabbine boyun eğecek olsa da bu teslimiyetin faydası olmayacaktır.673 Kulluk bilinciyle donatılan ve sürekliliği bulunan ibadetler, kişinin Allah ile ilişkisini canlı tutmakta, hatayı azaltmakta, günah sonrası rabbe dönüşe ve pişmanlığa vesile olmaktadır.674 “Hayır, insan kendini yeterli gördüğü için mutlaka azgınlık eder” 675 ayeti insanın ibadetlerden uzaklaştığında rabbiyle olan irtibatının kesileceğini ve kendine yeterlik algısına kapıldığında azgınlaşabileceğini 667 668 669 670 671 672 673 674 675 Neda Armaner, Din Psikolojisine Giriş I, Ankara, Ayyıldız Matbaası, 1980, s. 72-73; Hayati Hökelekli, a.g.e., s. 241 Hayati Hökelekli, a.g.e., s. 245-246; Mehmed Toplamacıoğlu, Din Psikolojisi, Ankara, Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Yayınları, 1975, s. 191-197 Mülk Suresi, 2; Yusuf İmamoğlu, a.g.e., s. 140 Enam Suresi, 162 Hicr Suresi, 99 Buhari, Rikak, 18; Libas, 43; Müslim, Sıyam, 177; Ebu Davud, Tatavvu, 27 Mehmet Salmazzem, a.g.e., s. 180; Nahl suresi, 87; Zümer Suresi, 54 Sami Şekeroğlu, “Mâtürîdî’de Ahlak Problemi”, Dokuz Eylül Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Doktora Tezi, 2007, s. 111 Alak Suresi, 6-7 103 ihtar etmektedir. 676 İnsanın ibadeti terk etmesi, yaratıcıyla bağını koparması, yalnızlaşmasıdır.677 “Her kim de benim zikrimden (Kurân'dan) yüz çevirirse mutlaka ona dar bir geçim vardır. Bir de onu kıyamet gününde kör olarak haşrederiz." O da şöyle der: "Rabbim! Dünyada gören bir kimse olduğum halde, niçin beni kör olarak haşrettin?" Allah, "Evet, öyle. Ayetlerimiz sana geldi de sen onları unuttun. Aynı şekilde bugün de sen unutuluyorsun" der. Haddi aşan ve rabbinin ayetlerine inanmayanları işte böyle cezalandırırız. Şüphesiz ahiret azabı daha şiddetli ve daha kalıcıdır.”678 ayetleri, itaatleri terk edenlerin karşılaşacağı muameleyi hatırlatmaktadır. “Peygamber, "Ey Rabbim! Kavmim şu Kurân'ı terkedilmiş bir şey haline getirdi" dedi.” 679 ayeti, peygamberin ahiretteki şikayetinin, kulluk bilincinden uzaklaşarak Kurân-ı Kerim’i terk edenlerle ilgili olduğunu hatırlatmaktadır. İman, cennetin anahtarı, salih amel ve taatler ise o anahtarın dişleri, Allah’ın rızasına vesilelerdir. “Herkes kazandığına karşılık bir rehindir.” 680 ayeti, cennet ve cehennemin dünya hayatında kazanıldığını hatırlatmakta, insanı rabbine kul olmaya ve aksatılmayan ibadetlere davet etmektedir.681 2. 8. İtaat Edilenler İtaat, kâinatın vazgeçilmez bir kanunudur. Doğru ve şartları belirlenmiş olan itaat, insana mutluluk vermektedir. Salt bilgi ve idrak iman kabul edilemeyeceği gibi, İslamiyet, iyi niyeti de tek başına yeterli görmemektedir. Risaletin amacı insanlara Allah’ın varlığını hatırlatmaktan ziyade, dinin hükümlerine itaat ederek yaşamalarını sağlamaktır. 682 Kurân-ı Kerim’de iman edenler ile salih amel işleyenlerin birlikte zikrediliyor olması, teslimiyet ve itaatin önemini ortaya koymaktadır. Alemlerin rabbine kulluk için yaratılan insanın, 683 iyilik ve kötülük yapma potansiyeli vardır. Temiz yaratılışına ilaveten ilahi mesaj ve elçilerle yolu aydınlanan insan, akıl ve iradesini doğru kullandığında, kendisine verilen nimetlere şükrederek 676 677 678 679 680 681 682 683 Muhammet Altaytaş, a.g.e., s. 44 Selçuk Kütük, a.g.e., s. 167 Taha Suresi, 123-127 Furkan Suresi, 30 Müddessir Suresi, 38 Yunus Suresi, 25 Celaleddin Vatandaş, Yol Ayrımı, İstanbul, Pınar Yayınları, 2015, s. 87 Zariyat Suresi, 56 104 rabbine itaat etmektedir. Benliğinin farkına varan, yaratıcısıyla ahdini unutmayan, ibadetlerle rabbine sürekli şükreden, ahiret hayatına iyiliklerle yatırım yapan, takva ve ihsan ile istikamet bulan, tüm ilişkilerinde hak ve hakikati gözeten, edep ve ahlakıyla şahsiyetini olgunlaştıran, dünya ve ahiret hayatında huzur ve saadete ulaşmaktadır.684 Birey ve toplum için önemli olan, yaratıcının varlığı, yokluğu hatta kâinatın sahibi olması değildir; asıl mesele kime, nasıl kulluk yapılacağıdır.685 Dinde ve din eğitiminde itaatin olumlu bir değer olarak kabulü, itaatin zeminine ve içeriğine bağlıdır. İnsan, bağımlı ve muhtaç bir varlıktır.686 İslam’a göre; yaratan, yaşatan, insana şah damarından daha yakın olan687 mutlak otorite ve kaninatı yöneten Allah, ihtiyaçları bilen ve en doğru şekilde çözümleyendir. Gerçek huzur ve mutluluk, Allah’a kulluk ile elde edilmektdir; yaratıcıya kulluktan yüz çevirmek, büyük bir hüsran ve pişmanlıktır. Kurân-ı Kerim’de Allah kendisine, resulüne, 688 ülü’l-emre, 689 anne ve babaya, 690 eşe 691 itaat edilmesini emretmektedir. Allah ve resulüne itaatin mutlak; diğer sayılanlara itaatin maruf emirle sınırlı ve mukayyet olduğunu belirtmek gerekmektedir. 692 İnsanın düşmanı olan şeytana itaat ise yasaklanmıştır. 2. 8. 1. Yaratıcı Din, insanlara belirli bir yaşam amacı ve standartı kazandıran kurumların başında gelmektedir. 693 Hayatın öncesi ve sonrasına ait hakikat arayışında olan insan,694 aidiyet sorularına makul ve kuşatıcı bir cevap bulması halinde gerçek huzura 684 685 686 687 688 689 690 691 692 693 694 Yusuf Kardavi, İman ve Hayat, Çev.: Abdülvahap Öztürk, İstanbul, Hilal Yayınları, 1979, s. 180; M. Osman Necati, Kurân ve Psikoloji, Çev.: Hayati Aydın, Ankara, Fecr Yayınları, s. 206-208; Süleyman Toprak, Ahirete İman, Ankara, DİB Yayınları, 2014, s. 25-26 Ahmet Y. Özütoprak, a.g.e., s. 54; Muhammet Altaytaş, a.g.e., s. 20; Celaleddin Vatandaş, Yol Ayrımı, s. 87 Mustafa İslamoğlu, İman İnsanın Saadeti, s. 107; Fazlurrahman, Ana Konularıyla Kurân, s. 31 Kaf Suresi, 16 Nisa Suresi, 59, 13, 14, 69, 80; Maide Suresi, 92; Enfal Suresi, 20, 24; Nur Suresi, 52, 54; Ahzab Suresi, 36; Muhammed Suresi, 33; Fetih Suresi, 17; Hucurat Suresi, 14; Tegabün Suresi, 12 Nisa Suresi, 59 İsra Suresi, 23; Ankebut Suresi, 8; Lokman Suresi, 14; Ahkaf Suresi, 15 Nisa Suresi, 34 Selim Özarslan, a.g.e., s. 97 Erich Fromm, Psikanaliz ve Din, Çev.: Şükrü Alpagut, İstanbul, Kabalcı Yayınevi, 1990, s. 31 Erich Fromm, Sağlıklı Toplum, Çev.: Yurdanur Salman, İstanbul, Payel Yayınları, 1990, s. 51 105 kavuşabilmektedir. Dinin, insan ve kâinat hakkında ortaya koyduğu temel ilkeler, insanüstü bir kaynağa ihtiyaç gösterir, kişisel çabayla elde edilememektedir.695 Sadece maddeyi ve dünyayı önceleyen materyalist yaklaşım ile salt maneviyatı önemseyen ruhban anlayışı gibi bütünü gözardı eden parçacı yaklaşımlar, insanı mutlu edememektedir. 696 İnsan, yartıcısını inkar etse veya ortak koşsa da mahluk olması yönünden rabbine kuldur; bu onun doğal bir sıfatıdır. Kâinattaki tüm varlıklar ve bir yönüyle insan, Allah’a zorunlu olarak itaat etmektedir. O, sadece yaratan değil, yöneten ve hükmedendir; dünyayı ve insanları kendi haline bırakmamaktadır.697 Allah, özel bir gaye için yarattığı insanı, görevine uygun yetenek ve imkanlarla donatmıştır. 698 İradi itaat, imtihan gayesiyle uyumlu olarak sadece insan için söz konusu edilmektedir. İnsanın ilk görevi, rabbiyle misakını hatırlayarak,699 ahdine bağlı kalması ve O’nunla iman bağı kurmasıdır; iman temeldir, amelden önce gelmektedir. Temeli olmayan bina olamayacağı gibi imansız bir amelin de kıymeti bulunmamaktadır. 700 İnanç; duygu, düşünce ve davranışa dönüştüğünde değer kazanabilmektedir. 701 İnanç, itaatin temeli olduğundan, imanda aklın ve kalbin mütmain olması istenmektedir. Tüm varlıkları en güzel surette yaratan,702 hayatlarının devamı için ihtiyacı olan her imkanı sunan703 ve rızıklarını teminat altına alan704 engin merhamet sahibi rabbe itaatin gönülden olması esastır; İslamiyet’te bilinçsiz bir boyun eğme kabul edilmemektedir.705 Kulluğun ilk basamağı imandır; yaratıcıya kulluk, büyük bir onurdur. Allah’ın varlığını veya rububiyetini inkar edenler, başka bir varlığı veya kendi nefsini ilah edinmekte, yaratıcıya itaat etmemektedir. İyiliğe güzellikle mukabele etmek, insanın genlerinde vardır. İnsan kendisine iyilik yapana ihsan ile karşılık vermek istemektedir. 695 696 697 698 699 700 701 702 703 704 705 Wilhelm Barthold, Mehmed Fuad Köprülü, İslam Medeniyeti Tarihi, Ankara, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları, 1984, s. 81 Yusuf İmamoğlu, a.g.e., s. 15 Muhammet Altaytaş, a.g.e., s. 33; Hüseyin Doğan, “Abdülkâhir el-Bağdâdî’nin Tanrı-Âlem Anlayışı”, İslam Araştırmaları Usûl Dergisi, S.: 18, 2012, s. 48 Hüseyin Peker, a.g.e., s. 36 Araf Suresi, 172-173 Ali Arslan Aydın, İslam İnançları ve Felsefesi, Ankara, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları, t.y., s. 60; Zümer Suresi, 65 Arthur T. Jersild, Çocukk Psikolojisi, Çev.: Gülseren Günce, Ankara, Ankara Üniversitesi Eğitim Fakültesi Yayınları, 1979, s. 369 Müminun Suresi, 14; Secde Suresi, 7; Tegabün Suresi, 3; Tin Suresi, 4 İbrahim Suresi, 14; Taha Suresi, 50 Hud Suresi, 6; Nahl Suresi, 112 Nisa Suresi, 65; Ahzab Suresi, 36 106 Hayatı ve kendisi için gerekli tüm nimetleri yaratan ve sürdüren yaratıcıya şükretmek, iman gibi tabiidir; imansızlık, akıl dışıdır.706 İnsan, tatmin edilemeyen metafiziksel bir içgüdüye sahiptir;707 din, insan şuurunu besleyen ve tatmin eden bir gayedir.708 İnanç, insanın fani hayatına ölümsüzlük katmaktadır.709 İnsan, bilinç düzeyine eriştiği anda ilk sorumluluğunu yüklenmekte;710 ibadet ve taatleriyle Allah’ın sevgisine ve rızasına yaklaşmaktadır. Niyet, samimiyet ve ihlas, kulluğun vazgeçilmez ögeleridir. Müslümanın gerçek gayesi, Allah’ın rızasıdır.711 Kurân-ı Kerim’in konu merkezinde Allah vardır, tüm kavram ve kelimelerin odak noktası Allah’tır;712 kitabın başından sonuna, Mekki surelerde daha fazla olmak üzere, insanlara anlatılan hakikat, kulluktur.713 Allah’a itaat, en yalın anlamıyla O’nun emirlerine uymak ve yasaklarından kaçınmaktır. İtaatin ön şartı, inanç ve idraktir. Sadece Allah için yapılan itaatler, ibadet olarak isimlendirilmektedir. Allah’ın itaat edilmesini emrettiği kişilere tabi olmak da Allah’a itaat sayılmaktadır. “Ey insanlar! Sizi ve sizden öncekileri yaratan Rabbinize ibadet edin ki, Allah'a karşı gelmekten sakınasınız.”714 ayeti tüm insanlara hayrı ve hakikati bildirmekte, sevgi ve bilinçle yaratıcıya ibadeti tavsiye etmektedir. İtaatte ölçü, yaratıcının emridir; kişiyi rabbine yakınlaştıran ve kutsal buyruklara uygun olan her niyet ve amel, itaat telakki edilmektedir. Allah’a itaatin; iman ve niyet gibi inanç boyutları olduğu gibi, amele yansıyan pratik tezahürleri de bulunmaktadır. İman; kişinin duygu ve düşüncelerine yer ettiği halde eyleme dönüşmezse, eksik ve işlevsiz kalmış olur. 715 İtaat, teslimiyet anlamıyla değerlendirildiğinde; düşünce, duygu ve eylemlerde Allah’tan gelen vahye tabi olmak anlamı öne çıkmaktadır. “Fakat Allah, 706 707 708 709 710 711 712 713 714 715 Mehmet Aydın, “Allah’ın Varlığına İnanmanın Akliliği”, İslami Araştırmalar Dergisi, S.: 2, 1986, s. 18 Alan Watts, Benlik Tabusu, Çev.: Ayhan Sargüney, İstanbul, Güncel Yayınları, 1996, s. 118-119 Muhammed İkbal, İslam’da Dini Düşüncenin Yeniden Doğuşu, Çev.: N. Ahmet Asrar, İstanbul, Birleşik Yayınları, 1984, s. 241-242 Lev Nikolayeviç Tolstoy, İtiraflarım, Çev.: Kemal Aytaç, İstanbul, Furkan Yayınları, 1994, s. 7677 Abdülkerim Bahadır, İnsanın Anlam Arayışı ve Din, İstanbul, İnsan Yayınları, 2002, s. 17-21; “Hayatın Anlam Kazanmasında Psiko-Sosyal Faktörler ve Din”, Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, S.: 6, 2000, s. 187 Seyyid Muhammed Nakıb Attas, Modern Çağ ve İslam Düşünüşünün Problemleri, Çev.: Mahmut Erol Kılıç, İstanbul, İnsan Yayınları, 1989, s. 98-100 Toshihiko Izutsu, Kurân’da Allah ve İnsan, s. 93 Zekeriya Pak, a.g.e., s. 71 Bakara Suresi, 21 Neda Armaner, İnanç ve Hareket Bütünlüğü Bakımından Din Terbiyesi, İstanbul, Milli Eğitim Basımevi, 1967, s. 46-47 107 size imanı sevdirmiş ve onu gönüllerinize güzel göstermiş; inkarı, fasıklığı ve (İslam'ın emirlerine) karşı çıkmayı da çirkin göstermiştir. İşte bunlar doğru yolda olanların ta kendileridir.” 716 ayeti, İslam’a ve kulluğa karşı sevginin de Allah’ın yardımıyla ve başarıya ulaştırmasıyla oluştuğunu haber vermektedir. Kuran-ı Kerim, inanan bireyin aleyhinde veya istenmeyen bir durum da olsa, ilahi hükme rıza göstermesini ve teslim olmasını öğütlemektedir.717 “Tanrı olmasaydı her şey mübah olurdu.”718 Kuran-ı Kerim, kâinatın ve insanın sahipsiz ve kuralsız olmadığına/olamayacağını, yapılanların hesabının verileceği bir hayatın zorunluluğunu, ahiret hayatının inkarıyla dünya hayatının amacını ve değerini kaybedeceğini, haber vermektedir. Yaratıcı, mahlukatın hilkatinde kendi varlığını ortaya çıkarmakta;719 huzur, sekinet, kanaat ve aşk, insanı rabbine ulaştıran vasıtalar olabilmektedir.720 “İman edip de imanlarına zulmü (şirki) bulaştırmayanlar var ya; işte güven onların hakkıdır. Doğru yolu bulmuş olanlar da onlardır.”721 ayeti, imanın esas olmakla birlikte tek başına yeterli olmadığını, uluhiyette ortaklığın kabul edilemeyeceğini, beyan etmektedir. İbadetler, kulluğun ana vasfıdır, inancın tezahüdür. Allah ile beraber başka ilah ve otorite kabul etmek, insanoğlunun en sık yaptığı hatalardan biridir. 722 İnsanların bir kısmı mecburiyet karşısında itiraf ettiği Allah’ın varlığını ve birliğini pratikte unutabilmekte, hatta ona kayıtsız kalabilmektedir. 723 Peygamberler tarihi, tevhide davetten ibarettir. “Senden önce gönderdiğimiz bütün peygamberlere, "Şüphesiz, benden başka hiçbir ilah yoktur. Öyleyse bana ibadet edin" diye vahyetmişizdir.”724 Yaratıcı veya hüküm belirleyen otorite olarak birden fazla ilah edinmek şirktir, zulümdür, küfürdür. 725 “Allah'ın kadrini gereği gibi bilemediler.” 726 ayeti insanların, zatında ve sıfatlarında rabbini hakkıyla idrak edemediklerini bildirmektedir. Yaratıcıya yetersizlik isnat etme ve iftira 716 717 718 719 720 721 722 723 724 725 726 Hücürat Suresi, 7 Bakara Suresi, 216 Jean Paul Sartre, Varoluşçuluk (Existentialism), Çev.: Asım Bezirci, İstanbul, Say Yayınları, 1996, s. 71 Jennifer Trusted, Fizik ve Metafizik, Çev.: Seval Yılmaz, İstanbul, İnsan Yayınları, 1995, s. 170 Alexis Carrel, İnsan Denen Meçhul, Çev.: Refik Özdek, İstanbul, Timaş Yayınları, 2000, s. 169 Enam Suresi, 82 Mevlüt Özler, İslam Düşüncesinde Tevhid, İstanbul, Nun Yayıncılık, 1995, s. 21; Yunus Ekin, a.g.e., s. 50-51 Yunus Ekin, a.g.e., s. 50-51 Enbiya Suresi, 25 Maide Suresi, 72-73; Tövbe Suresi, 31; Lokman Suresi, 13 Enam Suresi, 91; Hac Suresi, 74; Zümer Suresi, 67 108 anlamı taşıyan şirkin 727 temeli; insanın tevhitten yüz çevirmesi, nefsinin arzu ve isteklerine köle olmasıdır.728 İnanmak yerine bilmeyi öne çıkaran deizm,729 bir saat misali evreni kurup kendi haline bırakan ilah anlayışıyla, 730 ateizme kapı aralamaktadır.731 Yaratıcının, insanı yarattıktan sonra kendi haline bıraktığını savunan deizm, peygambere ve ilahi kaynaklı bilgiye ihtiyaç olmadığını iddia etmekte, beşerin Allah’a kulluğunu ve itaatini değersizleştirmektedir. Sevgi, güvenme ve bağlanma, insanın en temel duyguları olarak kabul edilmektedir. Aşkın bir varlığa bağlanmak, sevgi kadar doğal bir ihtiyaçtır; 732 duygulanma da öğretilmemektedir, tabiidir. Bağlanma; teslimiyetle birlikte inancın araştırılması, öğrenilmesi ve yaşanması süreçlerini de kapsamaktadır. 733 Çocuğun himaye edilme ve bağlanma eğiliminin, kendisinde var edilen dini duygu ve yaşayışı uyandıran nüvelerden biri olduğu kabul edilmektedir. 734 Amaçsız eylemde bulunmayan insan, özgürce ve bilinçle hayata anlam verme ihtiyacı hissetmektedir;735 bu duygunun bastırılması, görmezden gelinmesi insanı huzursuz etmekte, boşluğa düşürmektedir. 736 Vahye muhatap olan insanın hilkati bozulmadığında yaratıcısına kolaylıkla teslim olabilmektedir. 737 Kâinattaki her şey insan için yaratılmıştır; 738 nimetler, insanın ya dini ya da dünyası için faydalıdır. Cehalet ve gaflet hali dışında insan, rabbine kul olduğu gerçeğini benimsemektedir. Fazilete, hayra ve güzelliklere teslim olan insan, kâinatı seyrederek tefekkür ettiğinde kudret sahibi mükemmel 727 728 729 730 731 732 733 734 735 736 737 738 Bayraktar Bayraklı, İnsanlığın Vebası Şirk, İstanbul, Düşün Yayıncılık, 2015, s. 23-25 Ali Ünal, Kur’an’da Temel Kavramlar, İzmir, Nil Yayınları, 1999, s. 371 Muhammet Altaytaş, a.g.e., s. 32 Muhammet Altaytaş, a.g.e., s. 33 Mehmet S. Aydın, Din Felsefesi, İstanbul, Selçuk Yayınları, 1992, s. 170-178 Alexis Carrel, İnsanlar Uyanın, Çev.: Leyla Yazıoğlu, İstanbul, Arif Bolat Kitabevi, 1965, s. 172 Ayhan Öz, a.g.e., s. 219-220; Mualla Selçuk, “Din Öğretim Özgürleştiren Bir Süreç Olabilir Mi?”. Din Öğretiminde Yeni Yaklaşımlar, Mualla Selçuk v. d., İstanbul, Milli Eğitim Basımevi, 2000, s. 215 Yurdagül Konuk, Okul Öncesi Çocuklarda Dini Duygunun Gelişimi ve Eğitimi, Ankara, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, 1994, s. 14 Seyyid Ahmed Arvasi, İnsan ve İnsan Ötesi, İstanbul, Burak Yayınevi, 1990, s. 67; Olivier Reboul, Eğitim Felsefesi, Çev.: Işın Gürbüz, İstanbul, İletişim Yayınları, 1991, s. 34 Victor E. Frankl, İnsanın Anlam Arayışı; Çev.: Selçuk Budak, İstanbul, Okuyan Us Yayınları, 2018, s. 110-114 Mehmet Pamak, İslami Şahsiyet ve Toplumsal Değişim, İstanbul, Buruç Yayınları, 1995, s. 27 Bakara Suresi, 29; İbrahim Suresi, 32-34; İsra Suresi, 70; Nahl Suresi, 12, 14; Lokman Suresi, 20, 29; Casiye Suresi, 13; Hac Suresi, 36-37; Zuhruf Suresi, 15; Araf Suresi,54; Rad Suresi, 2; Ankebut Suresi, 61; Fatır Suresi, 13; Zümer Suresi, 5; Erdoğan Pazarbaşı, Kurân ve Medeniyet, İstanbul, Pınar Yayınları, 1996, s. 107 109 varlığı bulabilmektedir. 739 İnsan ya gerçek bir ilaha ya da sahte tanrılara kulluk yapmakta ama mutlaka bir güce boyun eğmektedir. Hilkat ile gelen dindarlık, kişinin üzerinde sürekli ve olumlu bir katkı sağlayarak hayata anlam katmakta; 740 topluca yapılan ibadetler sosyalleşmeyi desteklemektedir.741 İtaat; akıl ve irade sahibi insan için kaçınılmaz bir davranış tarzı olmakla birlikte, itaatin objesini seçme konusunda insan serbest bırakılmıştır; evrende bu özgürlüğe sahip yegane varlık insandır ve bu özgürlük insana daha fazla sorumluluk yüklemektedir.742 İyi ve kötü eylemlerinden hesap verebilmesi için insanın hürrriyeti sorumlulukla dengelenmekte; 743 sorumluluk, ahlaki olgunluğu kapsamaktadır. 744 Dinin toplumsal bir boyutu bulunsa da İslamiyet’te genel sorumluluk bireyseldir.745 İnsan, rabbine kulluk yolunu tercih etmediğinde, mahlukatın boyunduruğu ve etkisi altına girmekte, hür olduğunu zannederken kendi nefsine mahkum olmaktadır. 746 Mahlukatın tabii bir zorunlulukla Allah’a itaat ettiği evrende, insandan da bilinçli olarak itaat etmesi istenmektedir.747 Descartes iradeyi, gerçeklere bağlı olarak tercih yapmak şeklinde tanımlamaktadır; 748 insan da bu tercih hakkını kullanarak istikametini belirlemektedir. “Ve doğrusu insana da kendi (emek ve) çabasından başkası yoktur.”749 İnsanın başarısını belirleyen unsur zekadan çok irade ve çabadır;750 kulluk ve yeryüzünü imar ile görevli insanın gayreti, Allah’ın kendisine ihsan ettiği büyük bir emanettir. 751 “Dinde zorlama yoktur.” 752 İslamiyet, insanların baskı ve 739 740 741 742 743 744 745 746 747 748 749 750 751 752 Necip Taylan, İslam Düşüncesinde Din Felsefeleri, İstanbul, Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Yayınları, 1994, s. 117 Abdülkerim Bahadır, a.g.e., s. 75 Ali Ulvi Mehmedoğlu, Kişilik ve Din, İstanbul, Dem Yayınları, 2004, s. 81 Selim Özarslan, a.g.e., s. 98; Gürbüz Deniz, a.g.e., s. 25 Gülgün Yanbastı, Kişilik Kuramları, İzmir, Ege Üniversitesi Yayınları, 1990, s. 246; Turgay Gündüz, İslam, Gençlik ve Din Eğitimi, Bursa, Düşünce Kitabevi Yayınları, 2000, s. 80; Nurettin Topçu, İsyan Ahlakı, Çev: Mustafa Kök, Musa Doğan, İstanbul, Dergah Yayınları, 2002, s. 97 Bedia Akarsu, Max Scheler Felsefesinde Kişi Kavramı ve İnsan Olma Sorunu, İstanbul, İnkılap Yayınları, 1998, s. 103 Bakara Suresi, 286; İsra Suresi, 15; Buhari, Nikah, 91, Hudut 19; Müslim, Zekat, 91; İmaret, 20; Ebu Davud, İmaret, 1, 13; Tirmizi, Cihad, 27 Mehmet Bayraktar, İslam İbadet Fenomenolojisi, Ankara, Akçağ Yayınları, 1987, s. 15 Selim Özarslan, a.g.e., s. 98 H. Mahmut Çamdibi, Şahsiyet Terbiyesi ve Gazali, İstanbul, İFAV Yayınları, 1994, s. 57 Necm Suresi, 39 Halis Özgü, Şahsiyet, İstanbul, Özgü Yayınları, 1969, s. 31 M. Aziz Lahbabi, İslam Şahsiyetçiliği, Çev.: Hüseyin Hatemi, İstanbul, İşaret Yayınları, 2003, s. 86 Bakara Suresi, 256 110 zorlamayla kulluğa yönelmesini uygun görmediği gibi, süfli emellerle faniliğe köle olmasına da rıza göstermemektedir.753 Hakikat arayışı, ilk insandan günümüze devam etmektedir, yeni değildir. 754 İdealleri ve değerleri uğruna yaşayabilen ve ölebilen insan 755 için uluhiyet ve hayatı anlamlandırma konusu, öncelikle cevap aranan temel bir soru(n)dur.756 İnsan, yaratılış gayesini gerçekleştirmeye uygun bir ortam, imkan ve yetenek ile donatılmakta;757 bilgi ve haikikat arayışı, iman ile tatmin edilebilmektedir. Başıboş ve pasif şekilde yaratılmamış olan insan, kâinatın mutlak efendisi değildir.758 Kendini bilen mümin insanın bedeninde ve ruhunda bir canlılık meydana gelmekte,759 hayatını ilgilendiren her konuda imanının gereği kayıtsız ve şartsız olarak Allah’a itaat etmektedir. “De ki: "Hak, Rabbinizdendir. Artık dileyen iman etsin, dileyen inkar etsin."760 ve “Şüphesiz biz onu (ömür boyu yürüyeceği) yola koyduk. O bu yolu ya şükrederek ya da nankörlük ederek kateder.” 761 ayetleri insanın sorumlu ama hür olduğunu, köle olmadığını; tercihleri neticesinde hesap vereceğini açıklamaktadır. Yaratıcının inkarı, insanı özgürleştirmemekte, bireyi daha değersiz, varlıkların kölesi haline getirmektedir.762 Dinde (dini tercih etmede) zorlama yoktur; 763 Müslüman olduktan sonra kuralsız ve sınırsız yaşamak da söz konusu değildir.764 Kişinin özgürlüğünü ve haklarını kullanabilmesi için hayatta bazı kuralların olması kaçınılmazdır. 765 Toplumsal huzur ve adalet için kural ne kadar gerekli ise; insanı ve hayatı anlamlandıran dinde kuralların ve itaatin olması da o kadar zaruri ve anlaşılası bir durumdur. İman edenin görevi, dini öğretilere teslim olmak ve istikamet üzere 753 754 755 756 757 758 759 760 761 762 763 764 765 Veli Ulutürk, Kurân’a Göre Zulüm Kavramı, Konya, İstişare Yayınları, 1990, s. 64 Alexis Carrel, Başarının Sırları, Çev.: Refik Özdek, İstanbul, Yağmur Yayınları, 1973, s. 185 Victor E. Frankl, İnsanın Anlam Arayışı, Çev.: Selçuk Budak, Ankara, Öteki Yayıncılık, 1993, s. 90 Selçuk Kütük, a.g.e., s. 141 İsmail Raci el-Faruki, Luis Lamia el-Faruki, İslam KültürAtlası, Çev.: Mustafa Okan Kibaroğlu, Zerrin Kibaroğlu, İstanbul, İnkılap Yayınları, 1999, s. 92 Muhammed Abdullah Draz, İslam’ın İnsana Verdiği Değer, Çev.: Nureddin Demir, İstanbul, Kayıhan Yayınları, 1993, s. 62 Murtaza Mutahhari, Kurân’da İnsanlık Öğretisi, Çev.: Ahmet İyinam, İstanbul, Ağaç Kitabevi Yayınları, 2009, s. 81 Kehf Suresi, 29 İnsan Suresi, 3 Gustave Le Bon, Kitleler Psikolojisi, Çev.: Selahattin Demirkan, 4. Baskı, İstanbul, Yağmur Yayınları, 1979, s. 81 Bakara Suresi, 256 Ahzab Suresi, 36 Nezip Bilge, Hukuk Başlangıcı: Hukukun Temel İlkeleri, Ankara, Turhan Kitabevi Yayınları, 1986, s. 28-29 111 yaşamaktır.766 “Ben kendisinden korkulup itaat edilmeye ve ortak koşulmamaya en layık olanım. Benden korkup şirk koşmayarak itaat edeni mağfiret etmeye de en layık olan benim.”767 kutsi hadisinde, nimetleri karşısında sevgiyi ve itaati hak edenin Allah olduğu açıklanmaktadır. İslamiyet’te Allah’a itaat mutlaktır; sadece belirli alan ve ibadetlerle sınırlı değildir, O’na itaat zamana ve mekana göre değişiklik göstermemekte, hayatın her alanını kuşatmaktadır. Allah, kadir-i mutlaktır,768 la yüseldir,769 dilediğini emretme ve yasaklama hak, irade ve gücüne sahiptir.770 İradi itaat kapsamında insana iman etmesi için herhangi bir zorlama yapılmamakta;771 kişi dilerse fıtrat kaynaklı potansiyelini kullanarak iman etmekte, isterse nefsine boyun eğerek inkar edebilmektedir. 772 Peygamberler, insanın yaratılış gereği ihtiyaç hissettiği her arayışa cevap vermek üzere gönderilen elçilerdir. 773 Rabbine teslim olan kulun imanı, amelde görünür hale gelmekte;774 Kurân-ı Kerim, inanç, ibadet ve ahlak konularına ağırlık vermektedir.775 “Kıyamet gününde, biz bundan habersizdik, demeyesiniz diye Rabbin, Ademoğullarından, onların bellerinden zürriyetlerini çıkardı, onları kendilerine şahit tuttu ve dedi ki: ‘Ben sizin Rabbiniz değil miyim? (Onlar da):Evet (buna) şahit olduk,’ dediler. Yahut daha önce babalarımız Allah’a ortak koştu, biz de onlardan sonra gelen bir nesildik (onların izinden gittik). Batıl işleyenlerin yüzünden bizi helak edecek misin? dememeniz için (böyle yaptık).”776 ayeti, insanın fıtratında yaratıcısına kulluk olduğunu haber vermektedir. Allah, insanı, hakkı kabul ve idrak ile tevhide kabiliyetli bir potansiyelde yaratmıştır; iman kabiliyeti, kesbi değil vehbidir. “Ben cinleri ve insanları, ancak bana ibadet etsinler diye yarattım.”777 ve “(Ey Muhammed!) Şüphesiz biz o Kitabı sana hak olarak indirdik. Öyle ise sen de dini Allah'a has kılarak O'na 766 767 768 769 770 771 772 773 774 775 776 777 Lev Nikolayeviç Tolstoy, Hayat Üzerine Düşünceler, Çev.: Ahmet Midhat Rifotof, İstanbul, Furkan Yayınları, 1994, s. 48 İbni Mace, Zühd, 35 Bakara Suresi, 109, 148, 259, 284; Ali İmran Suresi, 26, 29, 165 Enbiya Suresi, 23 Hud Suresi, 107 Mehmet Salmazzem, a.g.e., s. 179; Muhammet Altaytaş, a.g.e., s. 12 Celal Kırca, Kurân ve İnsan, İstanbul, Marifet Yayınları, 1996, s. 22 Murtaza Mutahhari, Fıtrat, Çev.: Cafer Kırım, İstanbul, Akademi Yayınları, 1992, s. 160-161 Muhammed Gazali, İslam’ın Manevi Boyutu, Çev.: Oktay Yılmaz, İstanbul, Şura Yayınları, 1999, s. 50 Muhsin Demirci, Kurân’ın Ana Konuları, s. 21 Enam Suresi, 79 Zariyet Suresi, 56 112 kulluk et.”778 ayetlerinde insanların sadece Allah’a kulluk yapmaları istenmektedir. “Ey iman edenler! Kendinizi ve ailenizi, yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun. O ateşin başında gayet katı, çetin, Allah'ın kendilerine verdiği emirlere karşı gelmeyen ve kendilerine emredilen şeyi yapan melekler vardır.” 779 ayeti, meleklerin isyan etmediğini, inkar tercihinin sadece insana ait olduğunu bildirmektedir.780 Küfür ve inkar, itikadi ve ameli olmak üzere iki türlüdür. İtikadi küfür; yaratıcıyı, elçisini, dini veya onun hükümlerinden herhangi birini inkar etmektir. Ameli küfür ise; İslam’ın emir ve yasaklarını küçümsemek veya dinin hükümlerine razı olmamak, helal ve haramı değiştirmektir. İslam’da aşırılık yasaklanmakta, itidal tavsiye edilmekte; her şeyin değeri, yaratıcının takdir ettiği nispettedir. 781 Kurân-ı Kerim; Hristiyanların Hz. İsa ile Meryem’i, 782 Yahudileri’in Hz. Uzeyr’i, 783 ehl-i kitabın din adamlarını784 aşırı sevgileri nedeniyle ilahlaştırdığından bahsetmekte ve sevgide aşırıya kaçanları yermektedir. Her müminin gayesi olan Allah sevgisi ve rızası, aynı zamanda Allah’a ve resulüne itaate sevk eden güçlü bir amildir. 785 Müslüman, rabbini hem sevmekte, hem de O’ndan (O’na mahcup olmaktan) korkmakta; hayatını korku ve ümit arasında dengelemektedir. Korkulan şeyden uzaklaşmak esas olduğu halde, insan rabbinden korksa da yine O’na sığınmakta ve yakınlık kurmaktadır. İnsan, stres içerisindedir; devamlılığında, insan davranışlarının 786 hayatın muhafazası ve şekillenmesinde korkunun da rolü bulunmaktadır. 787 Cehennemin varlığı, Allah’ın gazabı ve ahirette hesap vermek, insanı korkuya,788 bu korkular da yaratıcıya itaate ve teslimiyete sevk etmektedir.789 Eğitimde korku, normal ve dengeli olarak kanalize edildiğinde olumlu sonuçlar 778 779 780 781 782 783 784 785 786 787 788 789 Zümer Suresi, 2 Tahrim Suresi, 6 Lütfullah Cebeci, Kurân-ı Kerim’e Göre Melekler, Kayseri, İstişare Yayınları, 1989, s. 20-24 Bakara Suresi, 165 Maide Suresi, 116 Tövbe Suresi, 30 Tövbe Suresi, 31 Osman Necati, a.g.e., s. 74 Hüseyin Peker, Dini İnanç ve Stres İlişkisi, Milli Eğitim Bakanlığı Din Öğretimi Dergisi, S.: 38, 1993, s. 53 Hayati Aydın, Kurân’da İnsan Psikolojisi, İstanbul, Timaş Yayınları, 2001, s. 90 Belma Özbaydar, Din ve Tanrı İnancının Gelişmesi Üzerine Bir Araştırma, İstanbul, Çıdan Yayınları, 1970, s. 7 Yunus Suresi, 62, 65; Beyyine Suresi, 7-8 113 alınabilmektedir. 790 İnsan duygularınının doğru yönetilmesi, vahyin rehberliğine muhtaçtır. Sevgi ve korku, doğal bir duygu olduğu halde bu duygulara konu olacak varlıklar ve ölçüler doğru tespit edilmediğinde, insan huzursuz olmaktadır. “Ey iman edenler! Eğer küfrü imana tercih ederlerse, babalarınızı ve kardeşlerinizi bile dost edinmeyin. İçinizden kim onları dost edinirse, işte onlar, zalimlerin ta kendileridir. De ki: "Eğer babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, aşiretiniz, kazandığınız mallar, kesada uğramasından korktuğunuz bir ticaret ve beğendiğiniz meskenler size Allah'tan, peygamberinden ve onun yolunda cihattan daha sevgili ise, artık Allah'ın emri gelinceye kadar bekleyin! Allah fasık topluluğu doğru yola erdirmez.”, 791 “Canım kudret elinde olan Allah’a andolsun ki hiç biriniz beni babasından ve çocuğundan daha çok sevmedikçe tam iman etmiş olmaz”,792 “Üç haslet vardır; bunlar kimde bulunursa o kişi, imanın tadını tadar: Allah ve Resulü’nü, bu ikisinden başka her şeyden fazla sevmek. Sevdiğini Allah için sevmek. (Allah kendisini küfürden kurtardıktan sonra) küfre dönmeyi ateşe atılmak gibi çirkin ve tehlikeli görmek.”793 ayet ve hadisler, Allah ve resulünün sevgisinin tüm sevgilerden üstün tutulması gerekliliğine, imanın kalp ile tasdik dil ile ikrardan fazlasına karşılık geldiğine, inancın duygu, düşünce ve eylemlere yön verdiğine işaret etmektedir. Davranışlara yansımayan duygu ve düşüncelerin kıymeti bulunmamaktadır. “De ki: "Eğer Allah'ı seviyorsanız bana uyun ki, Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Çünkü Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir."794 ayeti, sevginin gerçek boyutunun pergambere itaat olduğunu vurgulamaktadır. “Kişi, sevdiği ile beraberdir.”795 hadisi, sevginin ulaştığı ve ulaştıracağı mertebeyi açıklamaktadır. “Cehennneme ancak şakiler girecek. Ya Resulallah, şaki kimdir? dediler. İtaatini Allah için yapmayan ve masiyeti Allah için terk etmeyendir.” 796 hadisi, tüm eylemlerin ilahi otoriteye tabi olması gerekliliğine işaret etmektedir. Takvanın zirvesi ihsandır; insan, rabbini dünyada göremese de O’nun kendisini gördüğünü bilerek, yaratıcıya ihlas ile kulluk yapılması talep edilmektedir. 790 791 792 793 794 795 796 Bayraktar Bayraklı, İslamda Eğitim, Batı Eğitim Sistemiyle Mukayeseli, İstanbul, Dergah Yayınları, 1980, s. 240 Tövbe Suresi, 23-24 Buhari, İman, 8; Müslim, İman, 69-70, Nesai, İman, 19; İbni Mace, Mukaddime, 9 Buhari, İman, 9, 14; İkrah, 1, Edep, 42; Müslim, İman, 67, 68; Tirmizi, İman, 10, Nesai, İman, 3, 4 Ali İmran Suresi, 31 Buhari, Edep, 96; Müslim, Birr, 165; Tirmizi, Zühd, 50, Deavat, 98 İbni Mace, Zühd, 35 114 Allah’ın yaratıcı ve mutlak otorite oluşu; yarattığı varlıklara inanç ve davranış ilkeleri belirleme yetkisi vermekte,797 bu hak ve yetki başka herhangi bir varlıkla da paylaşılmamaktadır.798 İnsanın en büyük özlemi olan huzurlu ve mutlu yaşam için, Allah’a kul olmak gerekmektedir. “Biliniz ki, kalpler ancak Allah'ı anmakla huzur bulur.”799 ayeti ve “Ya Bilal namaz vakti gelince ezan oku da bizi ferahlandır.”800 hadisi, Allah’ın huzurunda boyun eğme ve itaat ile gerçek ferahlık ve mutluluk elde edilebileceğini hatırlatmaktadır. İbadetlerde asıl olan gönüllülük ve bilinçtir; İslamiyet, körü körüne bir itaati uygun görmemekte, ilahi emirlerin iyi bir şekilde anlaşılması ve talep edildiği şekilde yapılmasını istemektedir.801 İslamiyet dışındaki birçok din, aklı ve sorgulamayı yasaklarken; Kurân-ı Kerim akletmeyi, tefekkür etmeyi emretmekte; düşünmeyenleri sorumlu tutmakta ve onları kınamaktadır. Kurânı Kerim’de tefekkür, tezekkür, teakkul, tedebbür gibi, aklın işlevsel olarak kullanılmasına yönelik birçok kavram zikredilmektedir. 802 İlim ve bu kelimeden türemiş kelimeler hadislerde de sıklıkla yer almakta;803 bilginin üretilerek köklü bir medeniyet kurulması talep edilmektedir.804 “Ey iman edenler! Allah'a itaat edin. Peygamber'e itaat edin ve sizden olan ulu'l-emre de. Herhangi bir hususta anlaşmazlığa düştüğünüz takdirde, Allah'a ve ahiret gününe gerçekten inanıyorsanız, onu Allah ve Resulüne arz edin. Bu, daha iyidir, sonuç bakımından da daha güzeldir.”805 ayetinde imanın bir gereği olarak Allah ve resulüne mutlak itaat edilmesi, anlaşmazlık halinde onlara müracaat edilmesi istenmektedir. Allah’a ve resulüne itaat, ancak Kuran’a ve sünnete uymak ile yerine getirilebilmektedir. Boyun eğme, vahyedilen yolda istikamet üzere gitmek ile mümkün olabilmektedir. İtaatin, emredileni yapmak, yasaklananları terk etmek şeklinde iki yönü bulunmaktadır. 806 Yasaktan kaçınmak da bir yönüyle emirdir; itaatin, ibadete 797 798 799 800 801 802 803 804 805 806 Selim Özarslan, a.g.e., s. 98; Ahmed Kalkan, Müslümanın Akaidi, İstanbul, Rağbet Yayınları, 2005, s. 170-171 Fazlurrahman, a.g.e., s. 32-33 Rad Suresi, 28 Ebu Davud, Edep, 86 Selim Özarslan, a.g.e., s. 103 Ramazan Altıntaş, İslam Düşüncesinde İşlevsel Akıl, İstanbul, Pınar Yayınları, 2003, s. 47-97 Ömer Mahir Alper, “İslam, Akıl ve Hakikat”, Milel ve Nihal, C.: 7, S.: 5, 2010, s. 41 Franz Rosenthal, Bilginin Zaferi, İslam Düşüncesinde Bilgi Kavramı, Çev.: Lami Güngören, İstanbul, Ufuk Kitapları, 2004, s. 364; Ömer Mahir Alper, “İslam, Akıl ve Hakikat”, s. 41 Nisa Suresi, 59 Haşr Suresi, 7 115 göre daha kapsamlı bir anlamı vardır. 807 Birçok ayette Allah’ın yasakladığı bir iş belirtildikten sonra itaat kelimesi ayrıca zikredilmektedir ki bu da onu yapmamayı taleptir.808 “Ey iman edenler! (Aklı örten) içki (ve benzeri şeyler), kumar, dikili taşlar ve fal okları ancak, şeytan işi birer pisliktir. Onlardan kaçının ki kurtuluşa eresiniz. Şeytan, içki ve kumarla, ancak aranıza düşmanlık ve kin sokmak; sizi Allah'ı anmaktan ve namazdan alıkoymak ister. Artık vazgeçiyor musunuz? Öyleyse Allah'a itaat edin, peygambere itaat edin ve Allah'a karşı gelmekten sakının. Şayet yüz çevirirseniz bilmiş olun ki elçimize düşen sadece apaçık tebliğdir.” 809 ayetinde yasaktan sonra itaatin ayrıca zikredilmiş olması, nehiyden kaçınmanın da bir emir olduğu şeklinde yorumlanabilmektedir. İman ile ahdini yineleyen insan, ibadetlerle ilahi bağını kuvvetlendirmekte; iman, temenni ile değil ancak kalbe yerleşmesi ve davranışının onu doğrulamasıyla ispat olmaktadır.810 “Görmedin mi Allah güzel bir sözü nasıl misal getirdi? (Güzel bir söz), kökü sağlam, dalları göğe yükselen bir ağaç gibidir. Bu ağaç Rabbinin izniyle her zaman meyvesini verir. Öğüt alsınlar diye Allah insanlara misaller getirir.”811 ayetinde örneği verilen kökü sağlam olan ağaç imana, göğe yükselerek sürekli meyve veren dallar, salih amel ve itaatlere benzetilmektedir. “Müminler ancak o kimselerdir ki; Allah anıldığı zaman kalpleri ürperir. Onun ayetleri kendilerine okunduğu zaman (bu) onların imanlarını artırır. Onlar sadece Rablerine tevekkül ederler.”,812 “Kul, bir hata işlediğinde kalbinde siyah bir nokta belirir. Şayet o, günahı terk eder, bağışlanma diler, tövbe edip Allah’a dönerse kalbi cilalanır. Eğer bunları yapmaz, günah ve hataya devam ederse siyah nokta büyür ve neticede bütün kalbini kaplar. İşte Allah’ın “Yaptıkları yüzünden kalpleri pas tutanlar”813 diye beyan ettiği kimseler bunlardır.” 814 Ayetler ve hadisten; imanın, salih amel ve itaat ile artacağını; günah ve isyan ile azalacağını söylemek mümkündür.815 Allah’a itaat, Kurân-ı Kerim’de ve hadislerde yer alan “itaat” kelimesiyle sınırlandırılmamaktadır. İtaat; farklı kelimelerle, dünyevi ve uhrevi sonuçlara ilişkin 807 808 809 810 811 812 813 814 815 Mehmet Salmazzem, a.g.e., s. 178 Ali İmran Suresi, 130-132; Maide Suresi, 91-92; Nisa Suresi, 69 Maide Suresi, 90-92 Osman Necati, a.g.e., s. 141 İbrahim Suresi, 24-25 Enfal Suresi, 2 Mutaffifin Suresi, 14 Tirmizi, Tefsirü’l-Kurân, 83 Murat Sülün, Kurân-ı Kerim Açısından İman Amel İlişkisi, İstanbul, Ekin Yayınları, 2000, s. 259-340 116 verilen haberlerden çıkarım yapılarak da tespit edilebilmektedir. Kurân-ı Kerim’de Allah’a itaat mutlak olarak zikredilmektedir. Allah’ın hiçbir şeye ihtiyacı yoktur, asıl muhtaç olan, kulluk ve itaat ile değer ve mükafat kazanacak olan insandır.816 İnsan, yaratıcının emrine uyarsa sevap ve cenneti kazanmakta; tabi olmazsa günahkar olmakta ve karşılığında ceza görmektedir. 817 “Şüphesiz biz sana apaçık bir fetih verdik. Ta ki Allah, senin geçmiş ve gelecek günahlarını bağışlasın, sana olan nimetini tamamlasın, seni doğru yola iletsin ve Allah sana, şanlı bir zaferle yardım etsin.”818 ayetiyle geçmiş ve gelecek günahlarının bağışlandığı müjdelenen Hz. Peygamberin şükreden bir kul olma niyet ve gayretiyle ibadetlere devam etmesi, itaat ile huzur bulan sorumluluk bilincinin bir tezahürüdür. İnsan kalbi, gerçek anlamda Allah’ı hatırlamakla mutmain olmaktadır.819 Gerçek mabuda kul olmayanlar, özgürleştiğini zannederek sahte ilahların kölesi haline gelmekte820 ve mutluluktan uzaklaşmaktadır. İslam’a göre gerçek hürriyet; nefsi, süfli duygu ve düşüncelerden arınmak, sahte putlardan uzaklaşmak ve hakiki mabuda kavuşmaktır. 821 Bireysel ve toplumsal huzurun kaynağı; İslam’a tabi olmak ve Allah’a itaat etmektir. 822 İnsanı harekete geçiren, onu hayata ve geleceğe bağlayan amaç ve hedefleridir; 823 iradesini doğru kullananlar, duygu geliştirebilmektedir. ve 824 düşüncelerini kontrol ederek olumlu davranışlar Birey, amacını gerçekleştirmek için çeşitli yollar takip edebilmekte, farklı duygu ve davranış örnekleri sergileyebilmektedir; 825 ilahi olan bilgi ve kaynakları tercih ettiğinde huzura ve anlam hakikatine kavuvuşabilmektedir. "Sizi boşuna yarattığımızı ve bize tekrar döndürülmeyeceğinizi mi sandınız?"826 Din 816 817 818 819 820 821 822 823 824 825 826 Selçuk Kütük, a.g.e., s. 163; Fazlurrahman, Ana Konularıyla Kurân, s. 74; Galip Türcan, Kur’an’da Ahiret İnancı, Ankara, Aziz Andaç Yayınları, 2006, s. 72 Abdullah Kahraman, İslam Hukukunda Değişim ve İbadetler, İstanbul, Ensar Yayıncılık, 2012, s. 30 Fetih Suresi, 1-2 Rad Suresi, 28 Muhammet Altaytaş, a.g.e., s. 37 Şakir Gözütok, Tasavvufta Şahsiyet Eğitimi, İstanbul, Seha Yayınları, 1996, s. 117 Nur Suresi, 52; Ahzab Suresi, 70-71 Gülgün Yanbastı, a.g.e., s. 72 -73 Suat Cebeci, Din Eğitimi, Bilimi ve Türkiye’de Din Eğitimi, Ankara, Akçağ Yayınları, 1996, s. 55 Tuncel Altınköprü, Şahsiyet Analizi, İstanbul, Altın Köprü Yayınları, 1980, s. 10 Müminun Suresi, 115 117 eğitiminin önemli görevlerinden biri, insanın ideal anlam arayışına katkı sunmak; tevhit ile iç ve dış dünya birlikteliğinin sağlamasına yardımcı ve rehber olmaktır.827 Dünyada Allah’a itaat ile huzura erenler, ahirette de mükafat kazanmaktadır.828 “Şüphesiz Allah (hiç kimseye) zerre kadar zulüm etmez. (Yapılan) çok küçük bir iyilik de olsa onun sevabını kat kat arttırır ve kendi katından büyük bir mükafat verir.”829 ve “Kim bir iyilik yaparsa ona on katı vardır. Kim de bir kötülük yaparsa o da sadece o kötülüğün misliyle cezalandırılır ve onlara zulmedilmez.”830 ayetlerindeki ihsan ile yetinmeyen Allah, merhameti ağır basarak insanın cennete giden yolunu kolaylaştırmak üzere “Ancak tövbe edip de inanan ve salih amel işleyenler başka. Allah işte onların kötülüklerini iyiliklere çevirir. Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.” 831 ayetiyle müminleri müjdelemektedir. Kötülüklerin bağışlanması bile tek başına büyük bir lütuf iken, günahların iyiliğe çevrilmesi ilahi rahmetin taşmasına işarettir. İnsan, Allah’a, O’nun elçisinin açıkladığı ve gösterdiği şekliyle kulluk edebilmektedir. 832 Rab olarak Allah’tan, din olarak İslam’dan, peygamber olarak da Muhammed’den razı olmak, dinin en temel inancıdır.833 Allah’a itaat mutlak olup, Kurân-ı Kerim’in ve sünnetin açık delilleriyle farzdır;834 Allah’a itaat etmeyenler, günahkar kabul edilmektedir. İnsanın sadece iman etmesi yeterli değildir; İslamiyet, ibadet ve itaatlerle inancın ispatını ve desteklenmesini istemektedir. Yaratıcıya itaat, belirli ibadetlerle sınırlı değildir; bireyin kendisine, çevresine karşı sorumlulukları bulunmakta, her bir eylemin ilahi rıza ve emir gözetilerek ifâsı, marifet, hikmet ve adaletle işlerin yürütülmesi gerekmektedir. 835 Allah’a itaat, samimiyet gerektirmektedir. İnsanın rabbiyle iletişimini devam ettiren, salih amellerdir. Kurân-ı Kerim’de iman edenler ifadesinden sonra güzel işler yapanlar tabirinin sıklıkla tekrar edilmesi; her ne kadar 827 828 829 830 831 832 833 834 835 Turgay Gündüz, “İslam Eğitim Sisteminde Gençlik Dönemi Din ve Ahlak Eğitimi (Kuramsal Yaklaşım)”, s. 202- 227 Nisa Suresi, 69 Nisa Suresi, 40 Enam Suresi, 160 Furkan Suresi, 70 Ahzab Suresi, 21 Müslim, İman, 56 Nur Suresi, 59; Muhammed Suresi, 33; Nisa Suresi, 80; Maide Suresi, 92; Enfal Suresi, 20, 24; Nur Suresi, 52, 54; Ahzab Suresi, 36; Tegabün Suresi, 12 Hayati Hökelekli, “Kendini Bilmek”, İslam’a Giriş: Gençliğin İslam Bilgisi, Ed.: Hayati Hökelekli, Ankara, DİB Yayınları, 2006, s. 28 118 amel, imanın bir cüzü olmasa da 836 ikisi arasındaki kuvvetli bağı göstermektedir. İbadetler, insanın asli kimliğine, hakikatine ve fıtri tecellisine şekil vermektedir.837 İslamiyet’in en bariz yönlerinden biri; ruhbanlıktan uzak, 838 insanın rabbiyle olan ilişkilerini canlı tutan ibadetlerdir. İbadetsiz bir din düşünülemez; tarihsel olarak bakıldığında da tabi olunan her dinde ilah ve ibadet mevcuttur.839 Müslüman olmak üzere Taif’ten gelen heyetin namazdan muaf tutulma şartına Allah’ın elçisi: “Rukuu olmayan dinde hayır yoktur” 840 şeklinde red cevabı vermiştir. Ebu Bekir, halife olduğunda peygamber döneminde zekat verdiği halde kendisine bunu vermekten çekinenlere karşı savaş ilan etmiş, sahabenin itirazlarına rağmen bu kararından dönmemiştir. İman konuları ayrıştırılamayacağı gibi, 841 ibadetler de imandan ayrılamamaktadır, hepsi bir ve bütündür. Allah ve resulüne itaat, imanın bir sonucu ve inançlı olmanın temel niteliğidir.842 İslamiyet’te inanç ve ibadetler kişinin duygu, düşünce ve davranışlarını bütünüyle kuşatmaktadır. 843 Her bir ibadet, insanın şahsiyetiyle ilişkili ve onun gelişimine yöneliktir. Namaz, oruç, zekat ve hac gibi her bir ibadette insanın olgunlaşması için farklı içerikler mevcuttur. İbadetler, insanın sadece rabbiyle ilişkisini kuvvetlendirmekle kalmamakta; kendisine ve diğer insanlarla olan ilişkilerine olumlu katkılar sunmaktadır. Kulluk ve ibadet şuuruyla hayatın anlamını idrak eden mümin, ahiret saadetine bu vesileyle kapı aralamaktadır.844 “Sen kitap ehli bir kavme gitmektesin. Yanlarına vardığında onları, Allah’tan başka ilah olmadığına ve Muhammed’in de Allah’ın Resulü olduğuna şehadet getirmeye davet et. Eğer bu hususta sana itaat ederlerse, Allah’ın her gün ve gecede onlara beş vakit namazı farz kıldığını kendilerine haber ver. Eğer bu hususta sana itaat ederlerse Allah’ın onların zenginlerinden alınıp, fakirlerine verilecek zekatı üzerlerine farz kılındığını onlara 836 837 838 839 840 841 842 843 844 Aliyyü’l Kari, Şerhu’l Ekber, Beyrut, Daru’l Maarif, 1984, s. 89; Ebu Mansur Muhammed b. Mahmud el-Maturidi, Akaid Risalesi, Çev.: Yusuf Ziya Yörükhan, Ankara, A.Ü.İ.F. Yayınları, 1953, s. 22 Murtaza Mutahhari, Ahlak Felsefesi, Çev.: Hasan Almaz, İstanbul, Ağaç Kitabevi Yayınları, 2010, s. 112 Hadid Suresi, 27 Hüseyin Atay, İslam’ın İnanç Esasları, Ankara, A.Ü.İ.F. Yayınları, 1992, s. 33; Bekir Topaloğlu, İslam Kelamcılarına Göre Allah’ın Varlığı (İsbat-ı Vacib), 6. Baskı, Ankara, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları, 1992, s. 127 Ebu Davud, İmaret, 26 Bakara Suresi, 85-86 Selim Özarslan, a.g.e., s. 102; Enfal Suresi, 1; Nur Suresi, 51 Muhammet Altaytaş, a.g.e., s. 12 Maide Suresi, 35-36 119 haber ver. Eğer bu hususta da sana itaat ederlerse onların mallarının en iyisini almaktan sakın. Mazlumun bedduasından sakın. Çünkü onunla Allah arasında perde yoktur.”845 hadisinde, öncelikle imanın, sonrasında iman ile bağlantılı emirlerin hatırlatılması; itaat eğitimi ve yöntemine ilişkin ipuçları vermektedir. Tevhit temelli inanç sağlam olduğunda, onun üzerine fikir ve hüküm bina etmek kolaylaşmaktadır. Hz. Peygamber ile Mekke’de tevhit temelli bir inanç oluşturulması, Medine’de insani ve ahlaki ilkelere zemin oluşturmuştur. Evveli küfür, ahiri iman olan kelime-i tevhit, kalpte merkezi bir kuvvete sahip olursa, şeytan ve nefsin isteklerini dizginleme imkanına sahip olmaktadır. 846 Ateşi anmak nasıl dili yakmıyor ise; manası ve özü kaybolmuş, sadece lafzı terennüm edilen tevhit kelimesi de kişiyi kötülükten alıkoyamamaktadır; söz kabuk, mana özdür.847 “Ey iman edenler! Yapmayacağınız şeyleri niçin söylüyorsunuz? Yapmayacağınız şeyleri söylemeniz, Allah katında büyük gazap gerektiren bir iştir.” 848 ayetleri, söylenen sözün gereğince amel edilmesini emretmektedir. Hal lisanının tasdiklemediği sözler anlamsızdır. 849 La ilahe lafzı, illallah lafzına bağlı, birbirinden ayrılmaması gereken tek bir hakikattir.850 İnsanın diğer mahlukata kıyasla daha üstün olması, ilahi teklife muhatap olmasındandır.851 “Göklerdeki ve yerdeki herkes Rahman'a kul olarak gelecektir.”852 ayeti, ahirette iman eden ve etmeyen herkesin boyun eğeceğini ihtar etmektedir; hakiki üstünlük, bu dünyada rabbini bulmak, bilmek ve O’na itaat etmektir. “İnsanlardan öylesi de vardır ki, Allah'a kıyıdan kenardan kulluk eder. Eğer kendisine bir hayır dokunursa gönlü onunla hoş olur. Şayet başına bir kötülük gelirse gerisin geri (küfre) dönüverir. O dünyayı da kaybetmiştir, ahireti de. İşte bu apaçık ziyanın ta kendisidir.”853 ayeti, bazı insanların Allah’a tereddütlü ibadet ettiğini ifade etmektedir. Müslüman, hayır ve şer kendisine isabet etse de rabbini bulan ve hükmüne rıza gösteren; her durumda kulluğa devam edendir. “İnsan ise; Rabbi onu deneyip de kendisine ikramda bulunduğunda, ona bol bol nimetler verdiğinde, "Rabbim bana 845 846 847 848 849 850 851 852 853 Buhari, Zekat, 1; Müslim, Salat, 33 Muhammed Gazali, a.g.e., s. 13-19 Muhammed Gazali, a.g.e., s. 15-16 Saf Suresi, 2-3 Muhammed Gazali, a.g.e., s. 17 Muhammed Gazali, a.g.e., s. 20 Muhammed Gazali, a.g.e., s. 25; İsra Suresi, 70 Meryem Suresi, 93 Hac Suresi, 11 120 ikram etti" der. Ama onu deneyip rızkını daraltınca da, "Rabbim beni aşağıladı" der.” 854 İnsanlar arasında en büyük imtihanlarla karşılaşanlar peygamberler olduğu halde,855 rabbe saygı ve şükürde hiç kimse onlardan daha başarılı değildir. “Müminin durumu gıbta ve hayranlığa değer. Çünkü her hali kendisi için bir hayır sebebidir. Böylesi bir özellik sadece müminde vardır: Sevinecek olsa şükreder, bu onun için hayır olur; başına bir bela gelecek olsa sabreder, bu da onun için hayır olur.” 856 Kul olduğunu unutmayanlar, verenin Allah olduğunu, kendisinin ilk sebep olmadığını idrak ederek rıza göstermektedir. Teslimiyet, imanın şartıdır; güç yetirme 857 ve denge858 itaatin ölçüleridir. “O halde, gücünüz yettiği kadar Allah'a karşı gelmekten sakının. Dinleyin, itaat edin, kendi iyiliğiniz için harcayın. Kim nefsinin cimriliğinden korunursa işte onlar kurtuluşa erenlerin ta kendileridir.”,859 “Ey iman edenler! Allah'a itaat edin, peygambere itaat edin. İşlerinizi boşa çıkarmayın.", 860 “Kim Allah'a ve resulüne itaat eder, Allah'tan korkar ve O'na karşı gelmekten sakınırsa, işte onlar başarıyı elde edenlerin ta kendileridir.” 861 ayetleri, yaratıcıya ve elçisine itaati emretmektedir. “Hem canlı hem de cansız şeyler, ayrı ve parçalı birimler olmaktan çok bir tarafta rabıti varlıkla diğer tarafta mutlak varlıkla bağlantılıdır.”862 İnsan akıl ve gönül bağı ile Allah’ın ipine sarıldığında, dünya ve ahirette huzur ve mutluluğu elde edebilmektedir. Allah ile olan bağın, mecburiyet temmelli olmaksızın muhabbet üzerine kurulması esastır. Allah’ın belirlediği ölçülere riayet edildiğinde, dünya ve ahiret hayatının kötülüklerinden korunmak, O’nun yardımına ulaşmak mümkün hale gelmektedir. İbadet ve itaatler, kulu Allah’a yaklaştırmakta; inkar ve kötülükler O’ndan uzaklaştırmaktadır. 854 855 856 857 858 859 860 861 862 Fecr Suresi, 15-16 Tirmizi, Zühd, 57 Tirmizi, Zühd, 64 Bakara Suresi, 286 Buhari, Rikak, 18 Tegabün Suresi, 16 Muhammed Suresi, 33 Nur Suresi, 52 İbrahim Kalın, Varlık ve İdrak: Molla Sadra’nın Bilgi Tasavvuru, Çev.: Nurullah Koltaş, 3. Bsk., İstanbul, Klasik Yayınları, 2021, s. 212 121 2. 8. 2. Hz. Peygamber Allah’ın varlığını idrak etmekte akıl yeterli olsa da kulluk, ilahi bilgiyle öğrenilmektedir. Zaman ve mekan içerisinde kendi yerini arayan, yeryüzünü imar ve ıslah etmek üzere kulluk ile görevlendirilen insan; yaratıcısı ile bağını kurabilmesi için bir elçiye ve vahye ihtiyaç hissetmektedir. Hayvanlar içgüdüleriyle, insan sahip olduğu düşünce ve duygularla hareket etmektedir. Kant, toplum içerisinde yaşama zorunluluğu bulunan insanın, eğitilmeye ihtiyacı olduğunu söylemektedir. 863 Peygamberler, insanın eğitilebilir olduğunu gösteren seçilmiş kutlu elçilerdir. Peygamberlik, ilim ve çalışmayla elde edilecek bir makam değildir, ilahi lütuf ve ihsanın karşılığıdır; bir diğer ifadeyle kesbi değil, vehbidir. Yaratan ve yöneten Allah ile mahlukatı arasında ontolojik bir fark vardır. İnsanlığa önder ve örnek olarak gönderilen peygamberler, hem Allah’ın sözünü, emir ve yasaklarını insanlara ulaştırmakta, hem de bu ilahi mesajların uygulamasını kendi hayatlarında pratize etmekte; öğüt ile beraber tatbikata önem vermektedir.864 Yüce Allah insanlar arasından seçtiği peygamberler aracılığıyla kendisini tanıtmış, emir ve yasaklarını bildirmiş; insanın dünya ve ahiret için ihtiyaç hissedeceği her bilgiyi onlara eksiksiz ulaştırmıştır.865 Peygamber, dini karakterize eden önemli sembollerden biridir; ümmet, onun şahsı ve mesajları etrafında kenetlenmektedir. 866 “Allah, meleklerden de elçiler seçer, insanlardan da. Şüphesiz Allah işitendir, görendir.”,867 “Eğer biz onları o Kurân'dan önce bir azap ile helak etseydik mutlaka, "Ey Rabbimiz! Keşke bize bir peygamber gönderseydin de alçalıp rezil olmadan önce ayetlerine uysaydık" derlerdi.”,868 “Biz, bir peygamber göndermedikçe azap edici değiliz.” 869 ayetleri, insanlara davetçi göndermenin hikmetini ve zaruretini açıklamaktadır. Peygambere itaat, Allah’a imanın gereği ve sonucudur. Tüm peygamberler önce Allah sevgisini ve inancını telkin 863 864 865 866 867 868 869 Halil Fikret Kanad, Pedagoji Tarihi, İstanbul, Milli Eğitim Basımevi, 1948, s. 436 Abdullah Özbek, Bir Eğitimci Olarak Hz. Muhammed (S. A. V.), Konya, Esra Yayınları, 1993, s. 215 Zeynep Canan Koçak, “Günümüz Yerleşik Peygamber Tasavvurunun Genç Zihinlerde Karşılığı”, Süleyman Demirel Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, S.: 42, 2019, s. 118 Ünver Günay, a.g.e., s. 210-212 Hac Suresi, 75 Taha Suresi, 134 İsra Suresi, 15 122 etmiştir.870 Elçinin Allah’tan getirdiği her şeye, istisnasız, kayıtsız ve şartsız inanmak gerekmektedir; din bir bütündür, ayrışma kabul etmemektedir. Peygamberler tarihi incelendiğinde, toplumların tebliğ için kendileri gibi bir insan gönderilmesini garipsedikleri hatırlanmaktadır. 871 Kurân-ı Kerim’de, inkar edenlerin Hz. Peygamberin yerine başka bir insanı elçi beklediği 872 ile insan yerine melek gönderilmesini isteyenlerin olduğu haber verilmektedir.873 “Dediler ki: "Yerden bize bir pınar fışkırtmadıkça, yahut senin hurmalardan, üzümlerden oluşan bir bahçen olup, aralarından şarıl şarıl ırmaklar akıtmadıkça, yahut iddia ettiğin gibi, gökyüzünü üzerimize parça parça düşürmedikçe, yahut Allah'ı ve melekleri karşımıza getirmedikçe, yahut altından bir evin olmadıkça, ya da göğe çıkmadıkça sana asla inanmayacağız. Bize gökten okuyacağımız bir kitap indirmedikçe göğe çıktığına da inanacak değiliz." De ki: "Rabbimi tenzih ederim. Ben ancak resul olarak gönderilen bir beşerim. İnsanlara hidayet (Kurân) geldikten sonra onların iman etmelerine ancak, "Allah bir beşeri mi peygamber olarak gönderdi?" demeleri engel olmuştur. De ki: "Eğer yeryüzünde, (insanlar yerine), yerleşip dolaşan melekler olsaydı, elbette onlara gökten bir melek peygamber indirirdik." 874 Ayetler, birtakım insanların rabbini tanımak ve O’na ulaşmak yerine, kendi arzu ve isteklerine tabi olmayı tercih ettiğini göstermektedir. İnsana en iyi örnek yine kendi cinsinden bir varlıktır; akla, maslahata uygun ve hikmetli olan budur. 875 “De ki: "Ben size, ‘Allah'ın hazineleri benim yanımdadır' demiyorum. Ben gaybı da bilmem. Size ‘Ben bir meleğim' de demiyorum. Ben sadece, bana gönderilen vahye uyuyorum." De ki: "Görmeyenle gören bir olur mu? Siz hiç düşünmez misiniz?"876 Melek veya cinlerden insana örnek bir peygamber olmamaktadır; aynı ihtiyaçları olan, benzer sorunlarla karşılaşan bir insanın peygamber olarak gönderilmesi hikmete, akla daha uygundur. “Nitekim kendi aranızdan, size ayetlerimizi okuyan, sizi her kötülükten arındıran, size kitap ve hikmeti öğreten, ayrıca bilmediklerinizi de öğreten bir peygamber gönderdik.”877 Yaratıcının 870 871 872 873 874 875 876 877 Hüseyin Atay, Kurân’a Göre İman Esasları, Ankara, Ajans Türk Matbaası, 1961, s. 62 Yunus Suresi, 2; Müminun Suresi, 32-38; Enbiya Suresi, 2-3; Furkan Suresi, 7-8, 20; Araf Suresi, 62, 68 Zuhruf Suresi, 32 Hud Suresi, 12; Zuhruf Suresi, 53; Hicr Suresi, 7; Furkan Suresi, 7, 21; Müminun Suresi, 24; Fussilet Suresi, 14 İsra Suresi, 90-95 Nadim Macit, a.g.e., s. 254 Enam Suresi, 50 Bakara Suresi, 151 123 emir ve yasakları Kurân-ı Kerim’de beyan edilirken, bunların nasıl yapılacağı sünnette açıklanmaktadır; Kurân-ı Kerim, İslam’ın düşünce ve yaşam modeli olarak Hz. Peygamberi örnek göstermektedir. 878 Allah’tan başka ilah olmadığı ikrar edildikten sonra Hz. Muhammed’in O’nun kulu ve elçisi olduğuna şehadet etmek, dinin öncelikli ve en temel inancıdır. Peygamber olmadan din anlaşılamamakta ve uygulanamamaktadır. “Andolsun, size kendi içinizden öyle bir peygamber gelmiştir ki, sizin sıkıntıya düşmeniz ona çok ağır gelir. O size çok düşkün, mü'minlere karşı da çok şefkatli ve merhametlidir.”879 ayeti, kendisine tabi olanların derdiyle dertlenen, ilahi terbiyeye mazhar olan en yüce ahlak sahibi peygamberi nitelemektedir. İddia, ispat gerektirmektedir; peygamberlik iddiasında bulunanın, muhataplarını ikna etmek üzere, nübüvvete delil olacak bir mucize göstermesi gerekmektedir. 880 Allah ile görüştüğünü, O’nun tarafından seçildiğini ve ilahi bilgileri tebliğ ile görevlendirildiğini söylemek büyük bir iddiadır; insanlar ilahi bilgileri teyid etmek üzere mucize istemekte haklıdır. “Sen de ancak bizim gibi bir beşersin. Eğer doğru söyleyenlerden isen haydi bize bir mucize getir.” 881 ayetinde Semud kavmi Hz. Salih’ten mucize istemiştir. Peygamberlerin tanınmaları için Allah onları mucizelerle desteklemiştir. Allah’ın yardımıyla her peygamber, kendi döneminde en çok bilinen ve insanların en iddialı olduğu alanlarda, onların güç yetiremeyeceği harikulade bir olayla onlara mucizeler göstermiştir. Hz. Musa sihir konusunda uzmanlaşmış olan halka âsâ mucizesiyle,882 Hz. İsa, tıp konusunda hünerli bir topluma Allah’ın izniyle yaptığı tedavi mucizesiyle,883 Hz. Muhammed de şiir, hitabet ve belağatte mahir bir kavme Kurân-ı Kerim gibi bir mucizeyle peygamberliğini ispat etmiştir. 884 “Her peygambere insanların kendilerine inanmaları için mucizeler verilmiştir. Bana verilen mucize ise, Allah’ın vahyettiği Kurân’dır.” 885 Mucize, toplumun yapısı ve algısına göre kendi dönemiyle sınırlıdır; genelde tüm insanlara, 886 özelde inananlara 887 878 879 880 881 882 883 884 885 886 887 Ahzab Suresi, 21; Bayraktar Bayraklı, a.g.e., s. 159 Tövbe Suresi, 128 İhsan Arslan, “Kurân-ı Kerim’e Göre Hz. Peygamber ve Mucize”, Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi, C.: 10, S.: 50, 2017, s. 885 Şuara Suresi, 154 Araf Suresi, 107, 117; Taha Suresi, 17-21, 65-70 Ali İmran Suresi, 49; Maide Suresi, 110 Ankebut Suresi, 51 Buhari, Fezailü’l-Kurân, 1, İtisam, 1; Müslim, İman, 239 Bakara Suresi, 185 Bakara Suresi, 97; Nahl Suresi, 64, 89; Yusuf Suresi, 111; Neml Suresi, 2 124 hakikati bildirmek üzere gönderilen Kurân-ı Kerim, kıyamete kadar insanların benzerini gitremeyeceği harikulade bir beyan ve mucizedir.888 İnkarda inat edenler, bireysel menfaat ve süfli hesaplar peşinde olanlar, toplumsal statü ve çıkarlarını kutsayanlar, ilahi işaretleri görmek ve duymak istemeyenler, peygamberlerin her mucizesine şahit olsa da hakikati görememiş, inkar etmek üzere ısrarla delil istemişlerdir.889 Mucize, önyargısı olmayan, gerçeği arayan ve aklını kullanan insanlar için, bir işaret fişeğidir. İslam’ın ana kaynakları; Kurân-ı Kerim ve sünnettir.890 İslamiyet’in temel inanç esasları Allah’a, Hz. Muhammed’e ve ahiret gününe imandır; bu üç inanç diğer tüm inanç ve amellerin esasını oluşturmaktadır. Kuran-ı Kerim; eşrefi mahlukat 891 olan insanın, Allah’a ve elçisine itaat ettiğinde değerinin artacağını; inkar ve isyan ederse esfeli safilin892 derecesine ineceğini haber vermektedir.893 Akıl, irade, düşünce ve ilim meziyetleriyle donatılmış insan teki; yüklendiği emanet, sorumluluk ve kulluk görevini hak ile hayrın öncüsü ve temsilcisi olan peygamberlerin izinden giderek bihakkın yerine getirebilmektedir. Bu seçkin makamın sahipleri, insanların hata yapmaması ve mazeret öne sürmemesi için Allah’ın yardımıyla günahlardan korunmuştur. Kurân-ı Kerim, peygamberlerin beşer olduğunu, Allah’tan vahiy aldığını ve her kötülükten korunduğunu beyan etmektedir. 894 “Senden önce de ancak kendilerine vahyettiğimiz bir takım erkekleri peygamber gönderdik. Eğer bilmiyorsanız ilim sahiplerine sorun. Biz onları yemek yemez bir beden yapısında yaratmadık. Onlar ölümsüz de değillerdi.”895 Peygamberler erkeklerden seçilmiştir ve doğaüstü özelliklere sahip değildir; Allah’ın izni ve yardımıyla peygamberliğini ispat etmek üzere mucize gösterebilmişlerdir. Peygamberler silsilesinin son halkası, 896 888 889 890 891 892 893 894 895 896 İsra Suresi, 88; Hud Suresi, 13; Yunus Suresi, 38; Bakara Suresi, 23 Hicr Suresi, 14-15 Subhi Salih, Hadis İlimleri ve Hadis Istılahları, Çev.: Yaşar Kandemir, Ankara, DİB Yayınları, 1971, s. 5-6; Hayrettin Karaman, Hadise Dair İlimler ve Hadis Usulü, İstanbul, Ensar Neşriyat, 2011, s. 44-45; Ali Osman Koçkuzu, Hadis İlimleri ve Hadis Tarihi, İstanbul, Dergah Yayınları, 1983, s. 15; Yusuf Kardavi, Sünneti Anlamada Yöntem, Çev.: Bünyamin Erul, İstanbul, Nida Yayınları, 2014, s. 54-55; Talat Koçyiğit, Hadis Istılahları, Ankara, Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Yayınları, 1967, s. 1-5 İsra Suresi, 70; Tin Suresi, 4 Tin Suresi, 5 Ali İmran Suresi, 31-32; Nisa Suresi, 64; Nahl Suresi, 36 Maide Suresi, 67; Fussilet Suresi, 6; Kehf Suresi, 110 Enbiya Suresi, 7-8 Ahzab Suresi, 40 125 âlemlere rahmet olarak gönderilen897 Hz. Muhammed, Allah’ın bildirdiği hariç, gaybi bilgiye sahip değildir.898 Peygambere itaat, vahye ve sünnete uymayı gerektirmektedir.899 Peygamberlerin insani ve dini olmak üzere farklı yönleri bulunmaktadır; hayatını idame ettirmek üzere diğer insanlar gibi yapmış oldukları, vahye konu olmayan ve tüm insanlar için ortak hususlarda resule tabi olma zorunluluğu bulunmamaktadır. Konumuz açısından asıl önemli olan ve peygambere itaat ile kastedilen, peygamberin Allah’tan vahiy olarak getirdiklerine uymaktır. Peygamberlerin görevi; Allah’tan kendisine vahyedilenleri insanlara tebliğ etmek ve onları en güzel şekilde hayatlarında tatbik ederek insanlara örnek olmaktır.900 “Peygamber size ne verdiyse onu alın, neyi de size yasak ettiyse ondan vazgeçin.”, 901 “O, nefis arzusu ile konuşmaz. (Size okuduğu) Kurân ancak kendisine bildirilen bir vahiydir.”, 902 “Sizi bir şeyden nehyettiğim zaman ondan sakınınız; size bir şey emrettiğim zaman da ondan gücünüz yettiği kadarını yapınız.”903 ayetler ve hadisten, peygamberin Allah’tan getirdiklerine mutlak bir şekilde ittiba gerektirdiği anlaşılmaktadır. Allah ve resulüne itaat mutlak olduğu için, hayatın tüm alanlarını kapsamaktadır, herhangi bir kayıt ve şart söz konusu değildir. 904 “Sünnetimden yüz çevren bizden değildir.” 905 İnananlar için düşünce, eylem ve metodda İslam’ın ölçüleri belirleyicidir.906 Kuran-ı Kerim, İslam’ın hükümlerine rıza ve teslimiyet göstermeyi emretmekte; peygambere itaat edilmeksizin Allah’ın rızasına ulaşılamayacağını beyan etmektedir. 907 İhtilafa düşülen meselede konunun peygambere arzı,908 resulün âhirete irtihalinden sonrası düşünüldüğünde, O’nun geriye bıraktığı iki temel kaynaktan biri olan sünnete tabi olma şeklinde açıklanmaktadır.909 897 898 899 900 901 902 903 904 905 906 907 908 909 Enbiya Suresi, 107 Neml Suresi, 65; İlyas Çelebi, İslam İnancında Gayb Problemi, İstanbul, M.Ü.İ.F.Yayınları, 1996, s. 64-65; Halis Albayrak, Kurân’da İnsan-Gayb İlişkisi, İstanbul, Şule Yayınları, 1993, s. 15 Necm Suresi, 3-4; Furat Akdemir, “Kurân’da İtaat Kavramı ve Peygambere İtaatin Mahiyeti”, s. 436 Muammer Esen, Kurân’da Peygamberlik, Ankara, Araştırma Yayınları, 2012, s. 45 Haşr Suresi, 7 Necm Suresi, 3-4 Buhari, İtisam, 2; Müslim, Fedail, 130, Hac, 412, Nesai, Hac, 1, İbni Mace, Mukaddime, 1 Nisa Suresi, 65 Buhari, Nikah, 116 Nisa Suresi, 59 Ahzab Suresi, 36 Nisa Suresi, 59 Ali Özek v.d., Kurân-ı Kerim ve Açıklamalı Meali, C.: V, Ankara, TDV Yayınları, 1993, No: 2, s. 86-89 126 İhtilaf edilen konunun peygambere sunulması; dünya hayatındayken Hz. Peygamberin şahsını, sonrasında O’nun sünnetini içermektedir. Peygambere itaat, İslamiyet’te müstakil bir esastır. 910 “Andolsun, Allah'ın Resulünde sizin için; Allah'a ve ahiret gününe kavuşmayı uman, Allah'ı çok zikreden kimseler için güzel bir örnek vardır.”, 911 “Sen elbette yüce bir ahlak üzeresin.” 912 ayetleri, yaratıcının istediği kulluğa ancak peygamberin örnek alınmasıyla ulaşılabileceğini hatırlatmaktadır. Allah’a ve resulüne itaatin, halis bir niyet ve idrake dayalı yüksek bir bilinç düzeyinde gerçekleştirilmesi esastır. Kurân-ı Kerim, vahye muhatap ilk nesil olan sahabenin inancını tevhit esasına uygun olarak belirginleştirmekte ve yönelimlerini istikamet üzere sürdürmesine rehberlik etmektedir. 913 Müslüman, Allah’ın emrine tabi olma bilinciyle peygambere itaat etmektedir. 914 Allah ve resulüne itaat edenlerin anlayış ve bağlılık seviyeleri birbirinden farklı olabilmektedir. 915 Müslümanlar kendi ilmi ve anlayışı oranında Kurân-ı Kerim’den ve sünnetten istifade edebilmektedir.916 İslam’ın ilk nesli olmasına ve Arap Diline hakimiyetine rağmen içtihat yapabilen sahabe, sadece ilimde ve anlayışta derinleşmiş olanlarla sınırlıdır. İslamiyet, peygamberin hayata yansıyan bir model olmasını öncelemektedir. Talep edilen; mekanik bir itaatten öte sevgi, samimiyet ve idrake dayalı bir bağlanmadır. 917 Sevilen ve takdir edilen insan ile özdeşleşmek ve benzeşmek daha kolaydır. 918 İman, gayba dair bazı hükümler de içermektedir; bunlar vahiy olmadan bilinememektedir. Ahiret hayatı, cennet, cehennem, mahşer, hesap gibi iman konularını insan, duyu organlarıyla hissederek 910 911 912 913 914 915 916 917 918 Subhi Salih, a.g.e., s. 251-267; Talat Koçyiğit, a.g.e., s. 189-191; Raşit Küçük, Kurân Sünnet İlişkisi ve Birlikteliği, Sünnetin Dindeki Yeri, İstanbul, Ensar Neşriyat, 1997, s. 126; Said Şimşek, Günümüz Tefsir Problemleri, Konya, Esra Yayınları, 1997, s. 294-295 Ahzab Suresi, 21 Kalem Suresi, 4 Ömer Nasuhi Bilmen, Muvazzah İlm-i Kelam, Sad.: K. İsmail Paçacı, İstanbul, Fatih Enes Kitabevi, 2000, s. 177; Mevlüt Özler, İslam Düşüncesinde Tevhid, İstanbul, Rağbet Yayınları, 2005, s. 47; Yunus Kaya, İlm-i Kelam, Erzurum, Uzakülke Yayınları, 2010, s. 76-77 Habil Şentürk, Psikoloji Açısından Hazreti Peygamberin İbadet Hayatı, İstanbul, Bahar Yayınevi, 1984, s. 22 Subhi Salih, a.g.e., s. 263-264; Mehmet Görmez, Sünnet ve Hadisin Anlaşılması ve Yorumlanmasında Metodoloji Sorunu, Ankara, TDV Yayınları, 1997, s. 171-182 Mehmet Görmez, a.g.e., s. 256-271; Bünyamin Erul, Sahabenin Sünnet Anlayışı, Ankara, TDV Yayınları, 1999, s. 245-251 Mevlüt Güngör, “Kurân’da Hz. Peygambere Sevgi ve Saygı”, Diyanet İlmi Dergi, Peygamberimiz Hz. Muhammed (S.A.V.)- Özel Sayı, 2001, s. 469-480 Çiğdem Kağıtçıbaşı, İnsan ve İnsanlar, İstanbul, Evrim Yayınevi, 1996, s. 172-173 127 algılayamamakta; metafizik alanda ilahi bilgiye ihtiyaç hissetmektedir. Kurân-ı Kerim, iman ve küfrün bilgiden sonra oluştuğuna işaret etmektedir.919 Yanlışın örnek oluşturmaması için, peygamberlerde hatanın olmaması elzemdir. Allah, peygamberlerini isyan etmekten, günah işlemekten ve nefsin her türlü kötülüğünden korumuştur; onlar, nübüvvetten önce ve sonra masumdurlar. Peygambere itaat, Allah’a itaat kabul edildiği için, 921 920 masumiyet zaruridir; peygamberler, risaletlerindeki tebliğde ve hükümde hatadan korunmuştur. 922 Peygamberin günah işleyebileceği düşüncesi, vahyin tümünde insanların şüpheye düşmesine sebep olacağından muhaldir.923 Tebliğ ve temsil ile görevli olan elçilerin zelle olarak tanımlanan küçük hataları onlara ve mesajlarına bir zarar vermemektedir.924 Peygamberlerin beşeri yönüne ait olan unutma ve hataları risalet göreviyle bağlantılı olmadığından koruma altında değildir. Hz. Peygamberin, diğer insanların durumuna benzer beşeri durumları olduğu gibi, diğer insanlara örnek oluşturmayan sadece kendisine mahsus halleri de vardır. Acıktığında yemek yemesi ve yorulduğunda dinlenmesi gibi beşeri özellikler tüm insanlar için ortaktır; peygamberlerin de bu konularda bir farklılığı bulunmamaktadır. Dört kadından fazlasıyla evlenmek, visal orucu gibi Hz. Peygambere mahsus olan, başkaları için caiz olmayan hükümler de mevcuttur. İslam alimleri, Hz. Peygamberin bu farklı yönlerinin hassasiyetle ayrıştırılması ve bu hükümlerin her biri için ayrı değerlendirme yapılması konusunda ittifak etmişlerdir.925 Diğer insanlarla ortak olan, vahiy ile bildirilmeyen konularda peygambere itaat zorunlu değildir; Hz. Peygambere mahsus özel hükümlerde ise itaat yasaklanmıştır. Hz. Peygambere mutlak itaat, elçilik görevi nedeniyle Allah’tan aldığı vahyedir; bu konularda sevgi, rıza, mutlak itaat ve tam bir 919 920 921 922 923 924 925 Kehf Suresi, 29; Hanifi Özcan, Epistemolojik Açıdan İman, İstanbul, M. Ü. İ. F. V. Yayınları, 1992, s. 34-35 Şerafettin Gölcük, Kelam, Konya, Tekin Kitabevi, 1991, s. 292-293; Ali Çelik, “Sünnete İttiba Konusunda Farklı Eğilimler”, İslami Araştırmalar Dergisi, C.: 13, S.: 1, 2000, s. 75-92; Fahrettin Razi, Hz. Peygamberin Masumiyeti, Çev.: Hasan Fehmi Ulus, İstanbul, Bilim Yayınları, 1986, s. 150-184 Nisa Suresi, 80; Buhari, İtisam, 2; Ebû Abdillâh Muhammed b. Ahmed b. Ebî Bekr b. Ferh el-Kurtubî, el-Cami’ li-Ahkami’l-Kurân, Çev.: M. Beşir Eryarsor, C.: I-XX, 2. Bsk., İstanbul, Buruc Yayınları, 2004, No: 5, s. 308 İbrahim Canan, Peygamberimizin Yanılma(ma)sı Meselesi, İstanbul, Rağbet Yayınları, 1999, s. 53-65 Şerafettin Gölcük, a.g.e., s. 292 Hayri Kırbaşoğlu, İslam Düşüncesinde Sünnet, Ankara, Fecr Yayınevi, 1993, s. 81-83; Mevlüt Güngör, Kurân’ın Hz. Peygamberin Sünnetine Verdiği Değer, Sünnetin Dinde Yeri, İstanbul, Ensar Neşriyat, 1997, s. 74; Raşit Küçük, a.g.e., s. 137; Mehmet Görmez, a.g.e., s. 271-309 128 teslimiyet gerekmektedir. Akla ve zamana uygunsuzluk gerekçesiyle muteber rivayetlerin yok sayılması,926 dinin temelini sarsmaktadır. Allah’ın resulünün hurma ağaçlarının aşılanmasıyla ilgili kararı,927 namazda şaşırması,928 gusül abdesti almayı unutarak namaz kıldırması929 beşeri bir eylem olarak kabul edilmektedir. Sahabe, bazı durumlarda Hz. Peygamberin emir ve yasakalarının vahiy mi kendi görüşü mü olduğunu sormuş; vahiy olduğunu öğrendiklerinde tartışmasız itaat etmiş, beşeri görüş olduğunu öğrendiğinde ise düşüncelerini paylaşmışlardır.930 Peygamberin isyanı ve günah işlemesi, aklen ve dinen mümkün değildir. “Eğer (Peygamber) bize isnat ederek bazı sözler uydurmuş olsaydı mutlaka onu kudretimizle yakalardık. Sonra da onun şah damarını mutlaka keserdik. Hiçbiriniz de bu cezayı engelleyip ondan savamazdı.”931 ayeti, Hz. Peygamberin istese de vahye müdahale edemeyeceğini ve tebliğde her türlü yanlıştan korunduğunu beyan etmektedir. Resulüllah, İslam’ı tebliğ, talim ve terbiyede başarıya ulaşmış seçkin bir peygamberdir.932 O, Allah tarafından kıyamete kadar933 insanlığın tamamına gönderilmiş934 kutlu bir elçidir. O’nun söz ve fiilerine tabi olmak dinin emri ve gereğidir.935 Peygamberler, Allah’ın kutlu elçileridir, insanlara hakkı ve hakikatı tebliğ etmişlerdir; fakat iradi itaat kavramının anlam ruhuna da uygun olarak onlar insanlar üzerinde vekil veya bekçi değildir.936 “Artık sen öğüt ver! Sen ancak bir öğüt vericisin. Sen, onlar üzerinde bir zorba değilsin. Ancak, kim yüz çevirir, inkar ederse, Allah onu en büyük azaba uğratır. Şüphesiz onların dönüşü ancak bizedir. Sonra onların sorguya çekilmesi de sadece bize aittir.” 937 ayetleri, nebilerin baskı 926 927 928 929 930 931 932 933 934 935 936 937 Hidayet Şefkatli Tuksal, Kadın Karşıtı Söylemin İslam Geleneğindeki İzdüşümleri, Ankara, Kitabiyat Yayınları, 2000, s. 51-58, 108-182; Hayri Kırbaşoğlu, “İslam’a Yamanan Sanal Şiddet”, İslamiyet, C.: 5, S.: Ocak-Mart, 2002, s. 125-132; İslam Düşüncesinde Sünnet, s. 231-295; Mehmet Azimli, “Kadınların İdareciliği Konusundaki Rivayete Tarihsel Bağlamda Eleştirel Bir Yaklaşım”, İslami Araştırmalar Dergisi, C.: 15, S.: 3, 2002, s. 417-422; Salih Akdemir, “Tarih Boyunca ve Kurân-ı Kerim’de Kadın”, İslami Araştırmalar Dergisi, C.: 10, S.: 4, 1997, s. 254 Müslim, Fedail, 139-141 Buhari, Salat, 31; Müslim, Mesacid, 90; Ebu Davud, Salat, 190 Buhari, Vudu, 34, Gusül, 17; Müslim, Hayz, 83, Mesacid, 225 Buhari, Talak, 16; Ebu Davud, Talak, 19 Hâkka Suresi, 44-47 Zeki Duman, Vahiy Gerçeği, Ankara, Fecr Yayınları, 1997, s. 193-206 Ahzab Suresi, 40 Enbiya Suresi, 107 Celaleddin Abdurrahman es-Suyuti, Sünnetin İslam’daki Yeri, Çev.: Enbiya Yıldırım, İstanbul, Rağbet Yayınları, 2006, s. 25-30 Enam Suresi, 107; Şuara Suresi, 48 Ğaşiye Suresi, 21-26 129 uygulamadığını; insanların hür iradeleriyle seçim yaptığını ve eyleme yöneldiğini haber vermektedir. Hz. Peygamberin vahye tabi sözleri, fiilleri ve onay verdikleri, itaat kapsamındadır, mutlaktır ve bağlayıcıdır. Hz. Muhammed’in sünneti, Kurân-ı Kerim’i açıklamakta ve tamamlamaktadır. 938 Kuran-ı Kerim, Allah ve resulünün sevgisinin en üstün sevgi olması gerektiğini; duygu, düşünce ve eylemde onlara tabi olunacağını hatırlatmaktadır. 939 “Bir gün Sevban yüzü sararmış, beti benzi solmuş, üzüntüsü yüzünden okunur bir halde Hz. Peygamber’in yanına gelmişti. Resulüllah ona bu halinin sebebini sorunca, Sevban: “Ey Allah’ın Resulü, ne bir hastalığım, ne bir acım var. Fakat seni görmediğim zamanlar seni özlüyor ve senin yanına gelinceye kadar şiddetli bir yalnızlık hissediyorum. Bu dünya böyle de, sonra ahireti hatırladım ve seni orada hiç görememekten korktum. Çünkü ben biliyorum; sen diğer peygamberlerle birlikte yüce mertebelere yükseltileceksin, ben cennete girersem herhalde aşağılarda, senin mertebenden daha aşağıda bir yerde olacağım. Şayet cennete giremezsem zaten ebediyen seni görmem bir daha mümkün olmayacak” dedi. Bunun üzerine Allahü Teala şu ayet-i kerimeyi indirdi:940 “Kim Allah’a ve Resule itaat ederse işte onlar, Allah’ın kendilerine lütuflarda bulunduğu peygamberler, sıddikler, şehidler ve salih kişilerle beraberdir. Bunlar ne güzel arkadaştır!” 941 Allah’a kulluk; sevgiyi, teslim olmayı, hükme rıza göstermeyi, istikameti ve resulüne tabi olmayı gerektirmektedir. Kişi, sevdiğine tabi olmakta; dünya ve ahirette ona yakınlık göstermekte; onlardan yakınlık görmek istemektedir. Kişinin güzel kabul ettiği ve değer verdiği varlığa karşı duygulanma halini ifade eden sevgi,942 hürmeti; hürmet, tabi olmayı gerektirmektedir. Allah’ı ve resulünü sevmek imandandır; kitap ve sünnette övülenleri sevmek de iman ve itaatin tezahürüdür. “Ebu Said b. El-Mualla bir gün mescitte namaz kılmaktayken Hz. Peygamberin kendisini çağırdığını, fakat hemen icabet etmediğini, namaz bittikten sonra Resulullah’ın yanına gittiğinde kendisine cevap vermemesinin sebebini sorduğunda; “Namaz kılıyordum ya Resulallah” cevabına karşılık “Peki Allahü Teala, peygamber sizi kendinize hayat verecek bir şeye davet ettiği (çağırdığı) zaman 938 939 940 941 942 Selahattin Polat, Hadis Araştırmaları, İstanbul, İnsan Yayınları, 2003, s. 310-312 Tövbe Suresi, 24 Bedreddin Çetiner, Fatiha’dan Nas’a Esbab-ı Nüzul I-II, C.: I-II, İstanbul, Çağrı Yayınları, 2010, No: 1, s. 237 Nisa Suresi, 69; Ali Özek v.d., a.g.e., No: 2, s. 91-92 Asım Yapıcı, İslam’da Tövbe ve Dini Yaşayıştaki Rolü, İstanbul, Beyan Yayınları, 1997, s. 223 130 Alllah’a ve resulüne icabet ediniz,943 buyurmadı mı?”944 sorusuna muhatap olduğunu anlatmaktadır. Bu hadis, “Peygamber size ne verdiyse onu alın, neyi de size yasak ettiyse ondan vazgeçin.” 945 ayetiyle birlikte değerlendirildiğinde; peygamberin sünnetine, emir ve yasaklarına titizlikle ve hemen uymanın gerekliliği anlaşılmaktadır. Bir işin gecikmeli yapılmasıyla, duraksamadan ve hassasiyetle ifâ edilmesi arasında önemli farklar vardır. İslam’ın anlaşılması ve uygulanması için sünnete ihtiyaç vardır; Hz. Peygamber, vahyin uygulayıcısıdır. 946 İslamiyet’in, kitap ve sünnette belirtildiği ve gösterildiği şekliyle anlaşılması ve uygulanması gerekmektedir. 947 “Peygamberin ahlakı (yaşayışı), Kurân’dan ibaretti.”948 Siyer-i nebi, vahiy bütünlüğünü sağlaması açısından ilk andan itibaren sahabe tarafından kayıt ve koruma altına alınmış ve günümüze kadar ulaştırılmıştır. 949 İslam’da inanç, bilgi boyutunda kalmaksızın duygu ve davranışa dönüşmekte ve ahlaki sahada görünmektedir.950 Ahlak, uygulamanın güzelleştirilmesi anlamını içermekte, şekilden öte, ruha hitap ve sirayet etmektedir.951 Sünnette yer alan kesin hüküm, Kurân-ı Kerim’deki beyan gibidir; kitaptaki hükümleri tasdik eden, sünneti de kabul etmiş sayılmaktadır.952 “Bana Kurân ve onunla beraber onun gibisi (sünnet) verildi.”953 hadisi, kaynağı ilahi olan Kurân-ı Kerim ve sünnet arasında ayrım yapılamayacağını vurgulamaktadır. Sünnetin de Kurân-ı Kerim gibi teşri kaynağı olduğu birçok ayetten anlaşılmaktadır.954 İslam’a göre kurtuluş imanda,955 amellerin değeri Kuran’a ve sünnete uygunluktadır. Tüm dünyaya yayılmış olmalarına rağmen Müslümanların kendilerini tek bir ümmet olarak hissetmelerinin sebebi, inanç ve amel 943 944 945 946 947 948 949 950 951 952 953 954 955 Enfal Suresi, 24 Buhari, Tefsir Sure, 1; Ebu Davud, Vitr, 15; Tirmizi, Sevabü’l-Kurân, 1; Nesai, İftitah, 26 Haşr Suresi, 7 Abdullah Aydınlı, “Sünnetin Geçmişte ve Günümüzde İhmali Meselesi”, Atatürk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, S.: 8, 1998, s. 281-302 Celaleddin Vatandaş, Tevhid ve Değişim, s. 75-76 Müslim, Müsafirin, 39; Ebu Davud, Tatavvu, 26; Nesai, Kıyamu’l-Leyl, 2 Hayati Yılmaz, Toplumsal Dönüşümde Sünnet, İstanbul, Rağbet Yayınları, 2004, s. 52-60 Recep Kılıç, Ahlakın Dini Temeli, Ankara, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, 1992, s. 163 Muhammed Hamidullah, Kurân-ı Kerim Tarihi, Çev.: Abdülaziz Hatib, Mahmut Kanık, İstanbul, Beyan Yayınları, 2005, s. 30 İmam Şafii, er-Risale, Çev.: Ubeydullah Dalar, Ankara, Nur Yayınları, t.y., s. 32-33 Ebu Davud, Sünnet, 5 Ali İmran Suresi, 32, 132; Nisa Suresi, 13, 14, 59, 64, 65, 80; Maide Suresi, 92; Enfal Suresi, 1, 13, 20, 24, 27, 46; Tövbe Suresi, 63, 71, 120; Nur Suresi, 48, 51, 52, 54; Şuara Suresi, 108, 110, 126, 131, 144, 150, 163, 179; Necm Suresi, 3-4 Ali İmran Suresi, 91; Maide Suresi, 5; Asr Suresi, 1-3 131 birlikteliğini sağlayan, ortak bir hayat tarzı geliştiren, sünnettir.956 İslam toplumunu ifade etmek üzere Ehl-i Sünnet kavramının kullanılması, sünnetin etkisini ve belirleyiciliğini gösteren önemli ve yerinde bir kullanımdır.957 “Biz o kitapta hiçbir şeyi eksik bırakmadık.”,958 “Bugün sizin için dininizi kemale erdirdim. Size nimetimi tamamladım ve sizin için din olarak İslam'ı seçtim” 959 ayetlerinden, peygamber olmadan Kurân-ı Kerim’i anlama ve uygulamanın mümkün olduğunu anlamak doğru değildir. “Bana itaat eden Allah’a itaat etmiş olur. Bana isyan eden Allah’a isyan etmiş olur.”, 960 “Sakın sizden birini, koltuğuna gerilmiş bir vaziyette, benim emrettiklerimden bir emir veya nehyettiklerimden bir yasak kendisine ulaştığında, “böyle bir şey bilmiyorum, biz Allah’ın kitabında ne bulursak ona tabi oluruz” derken bulmayayım.”, 961 “Dikkat ediniz! Allah resulünün haram kıldığı şey, Aziz ve Celil olan Allah’ın haram kıldığı şey gibidir.”962 ayet ve hadisleri, peygamberin vahiy dışında konuşmadığı ve eylemediğini hatırlatmakta; Allah’ın rızasına ulaşmak için elçisine ittiba emredilmektedir. Kitapta birçok hüküm genel bir çerçevede sunulmakta, hükümler peygamber aracılığıyla uygulama alanına aktarılmakta; peygambere itaat, Allah’a itaat sayılmaktadır. Hz. Peygamberin, Kurânı Kerim’in çerçevesini belirlediği hükümlere, tebliğ kapsamında yeni hükümler koyabileceği, ayet963 ve hadislerde964 açıklanmakta ve örneklendirilmektedir. Namaz, oruç, hac, zekat gibi bir çok ibadet bizzat Hz. Peygamber tarafından insanlara açıklanmış ve uygulaması gösterilmiştir. Kutlu elçinin tatbiki ve açıklaması olmadan yaratıcıya kulluk, dinin hayata aktarılması mümkün olmamakta; Hz. Peygambere itaat farziyetini korumaktadır. Hz. Peygamberi sevmek, iman ve itaat konusudur; 965 fakat sevginin de bir ölçüsü ve sınırı vardır. Resullerin, dinin içeriğiyle uyumlu olmayan ölçüsüz sevgi ve 956 957 958 959 960 961 962 963 964 965 Ebu’l-Ala Mevdudi, Sünnetin Anayasal Niteliği, Çev.: Nedim Asrar, İstanbul, Bengisu Yayınları, 1997, s. 23-24 Hayati Yılmaz, “Bir Hadisçinin Bireysel ve Toplumsal Eğitim Projesi, Nevevi ve Riyuazü’sSalihin’i Okumak”, Sakarya Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, C.: 8, S.: 14, 2006, s. 67-88 Enam Suresi, 38 Maide Suresi, 3 Buhari, Cihad, 109, Ahkam, 1; Müslim, İmare, 32, 33; Nesai, Beyat, 27; İbni Mace, Mukaddime, 1, Cihad, 39 Tirmizi, İlim, 10; Ebu Davud, Sünnet, 5; İbni Mace, Mukaddime, 2 Tirmizi, İlim, 10; İbni Mace, Mukaddime, 2 Araf Suresi, 157 Buhari, Hayz, 20, Tıp, 57; Müslim, Sayd, 11; Tirmisi, Taharet, 97; Savm, 67; Ebu Davud, Taharet, 104, Sünnet, 5 Buhari, İman, 8, Eyman, 3; Müslim, İman, 69, 70; Nesai, İman, 19; İbni Mace, Mukaddime, 9 132 tazim ile ilah yerine konulması, şirk ve aşırı yüceltme örneğidir, dinen yasaklanmaktadır. 966 Elçilik vasfının hafife alınması, resullerin postacı konumuna düşürülmesi de aşırılığın indirgemeci boyutuna örnektir, dinen yasaklanmaktadır.967 Elçilerin ilahlık seviyesinde aşırı yüceltilmesi ve onları değersizleşmeye matuf indirgemeci tasavvur, peygamberlerin model ve ölçü olma imkanını ortadan kaldırmakta, vahyin içeriğiyle örtüşmemektedir. Peygamber sevgisi iman konusudur; fakat bu sevgi ilahlık seviyesinde değildir.968 Hadislerde peygamberlerin aşırı övgüyle ilah seviyesine çıkartılması yasaklanmakta, vahyin önemi hatırlatılmaktadır. 969 Allah’a kulluk, O’nun zatı ve uluhiyetine yöneliktir; peygambere itaat, Allah’ın emri970 ve izniyle 971 Allah’ın rızasına ulaşmak için yapılmaktadır. İslamiyet, işlerin ihlas ve samimiyetle yapılmasını emretmektedir. 972 “"(Bazı insanlar:) "Allah'a ve Peygamber'e inandık ve itaat ettik" diyorlar; ondan sonra da içlerinden bir grup yüz çeviriyor. Bunlar inanmış değillerdir." 973 ayeti, imanın sözden ibaret olmadığını, imanın hakikatinde teslimiyet olduğunu, samimiyet ve sadakatle itaati, vurgulamaktadır. “De ki: Allah'a itaat edin; Peygamber'e de itaat edin. Eğer yüz çevirirseniz şunu bilin ki, Peygamberin sorumluluğu kendisine yüklenen (tebliğ görevini yapmak), sizin sorumluluğunuz da size yüklenen (görevleri yerine getirmeniz) dır. Eğer ona itaat ederseniz, doğru yolu bulmuş olursunuz. Peygambere düşen, sadece açık seçik duyurmaktır." 974 ayeti, elçilerin ve onlara uyanların sorumluluklarını ayrı ayrı zikretmektedir. Resule itaat, Allah’a imanın ve bağlılığın gereğidir; insan, rabbine ancak elçisinin bildirdiği şekilde ibadet ve itaat edebilmektedir. “Verilen söz, sorumluluğu gerektirir.”975 Kelime-i şehadet ile Allah’a verilen söz, resule itaati; Hz. Peygambere itaat ise sünnete uymayı gerektirmektedir. İlahi mesajları en iyi bilen ve uygulayan 966 967 968 969 970 971 972 973 974 975 Maide Suresi, 17; 73, 75; Meryem Suresi, 88-93 Mustafa İslamoğlu, Üç Muhammed: İki Tasavvur Bir Gerçek, 14. Baskı, İstanbul, Denge Yayınları, 2006, s. 43-45, 66-67 Tövbe Suresi, 24; Ali Osman Ateş, Kurân ve Hadislere Göre Şeytan, İstanbul, Beyan Yayınları, 1995, s. 70-71 Buhari, Enbiya, 48 Nisa Suresi, 59 Nisa Suresi, 64 Hüseyin Atay, Kurân’a Göre İslam’ın Temel Kuralları, Ankara, Gelişim Yayınları, 1981, s. 1516 Nur Suresi, 47 Nur Suresi, 54 İsra Suresi, 34 133 peygamberler, ümmetleri ve insanlık için en ideal örnek olmaktadır. Allah’a ve resulüne itaat, mutlak itaat kapsamındadır; onların belirlediği konularda müminin tercih etme hakkı yoktur,976 içlerinden herhangi bir sıkıntı duymaksızın onlara tam bir teslimiyetle teslim olması gerekmektedir.977 Kurân-ı Kerim, kulluğun zirvesinde yer alan Hz. Peygamberin üstün bir ahlaka sahip olduğunu 978 ve O’na itaat edilmesini emretmektedir. 2. 8. 3. Ülü’l-Emr Sözlükte “emir sahipleri” anlamına gelen ülü’l-emr, yönetimde yetkili ve görevli kimseleri ifade eden Kurâni bir kavramdır. 979 Dini terminolojide devlet başkanı ve otorite sahibi üst yöneticiler için kullanılan ülü’l-emr, Kurân-ı Kerim’de iki yerde geçmektedir. 980 Hadislerde ülü’l-emr kavramı yerine halife, 981 emir, 982 imam, 983 reis,984 sultan985 kelimeleri de kullanılmaktadır.986 Veliy kelimesinin, yönetmek, işin sorumluluğunu ve idaresini üstlenmek anlamı dikkate alınarak, ülü’l-emr yerine veliyyü’l-emr terkibi de kullanılmaktadır. 987 Kurân-ı Kerim, kâinatın ve olayların hakimi olmasına işaret ederek, kadiri mutlak olan Allah’ın veli olmasını çokça zikretmektedir.988 Ülü’l-emr, velayeti sebebiyle insanları yönetme yetkisine sahip bir otoritedir. Ayette geçen ülü’l-emrin, raşit halifeler ve sahabe olduğu hakkında farklı görüşler ileri sürülse de ulemanın çoğu bu kelime ile kast edilenlerin; devlet başkanı, onun 976 977 978 979 980 981 982 983 984 985 986 987 988 Ahzab Suresi, 36 Nisa Suresi, 65 Kalem Suresi, 4 Talip Türcan, “Ülü’l-Emr”, T. D. V. İslam Ansiklopedisi, No: 42, s. 295-297; Vecdi Akyüz, Kurân’da Siyasi Kavramlar, İstanbul, Kitabevi, 1998, s. 135 Nisa Suresi, 59, 83 Müslim, İmare, 61 Buhari, Cihad, 109, Ahkam, 1 Müslim, İmare, 46, Fiten, 1; Nesai, Beyat, 25; İbni Mace, Cihad, 39 Buhari, Menakıbu’l-Ensar, 26, Tefsir Sure (31), 2; Müslim, İman, 5; İbni Mace, Fiten, 25 Ebu Davud, Nikah, 19; İbni Mace, Nikah, 15 Camal Ağırman, “Sünnette İtaat”, Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Doktora Tezi, 1995, s. 238; Beşir Eryarsoy, İslam Devlet Yapısı, İstanbul, İşaret Yayınevi, 1988, s. 120125 Sıddık Baysal, “Ulu’l-Emr Kavramı”, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yüksek Lisans Tezi, 2006, s. 140; Talip Türcan, a.g.e., s. 295-297 W. Montgomery Watt, Hz. Muhammed’in Mekke’si, Ankara, Bilgi Vakfı Yayınları, 1995, s. 41 134 yetkilendirdiği yönetici ve komutanlar ile alimleri kapsadığını belirtmektedir. 989 Toplumda söz sahibi, itaat edilmesi gereken, alanında bilgin olan bu kişiler, yetki ve ehliyetleriyle diğer insanlardan ayrılmaktadır. Şii bilginlere göre ayette geçen ülü’lemr; Allah’a giden yol olarak kabul edilen imamlardır.990 Şiiler, ayette ülü’l-emr ile ilgili herhangi bir kayıt olmadığından, imamların masum olduğunu iddia etmektedir. İsmet; peygamberlerin, risalet ve tebliğ görevlerine zarar vermemek için Allah tarafından günahlardan korunmasıdır.991 İslam alimleri, risalet için ismet sıfatının bir gereklilik olduğunda ve peygamberlerin masum olduğunda icma etmektedir.992 Nisa Suresi’ndeki ayetin son kısmında yer alan “Herhangi bir hususta anlaşmazlığa düştüğünüz takdirde, Allah'a ve ahiret gününe gerçekten inanıyorsanız, onu Allah ve resulüne arz edin.”993 buyruğu; sadece Allah’a ve resulüne itaatin mutlak ve zorunlu olduğunu, diğer tüm itaatlerin maruf ile kayıtlı olduğunu, beyan etmektedir. Peygamberler dışında hiçbir kimse masum değildir. Devlet başkanının masum olması şart olmadığı gibi beşeri yönü düşünüldüğünde mümkün de değildir. Hz. Peygamberin masumiyeti, elçiliği nedeniyledir, devlet başkanı olması nedeniyle değildir. “İtaat ancak maruftadır.”, 994 “Allah’a masiyet olan hususta (kula) itaat yoktur.”, 995 “Ben ümmetimin hesabına başlarına geçecek sapık imamlardan korkarım.”, 996 hadislerindeki ölçü ve açıklamalar göstermektedir ki nebiler dışındaki her insan hata ile malüldür, günah işleyebilir, masum değildir. Ülü’l-emrin kim-liği kadar, ona nasıl itaat edileceği de önem arz etmektedir; usûl, asıldan mukaddemdir. Ehli Sünnete göre imamın adil ve ehliyet sahibi olması şarttır, ismet şart değildir; halife, içtihadında yanılabilmektedir. “Kendilerine güvenlik (barış) veya korku (savaş) ile ilgili bir haber geldiğinde onu yayarlar. Halbuki onu peygambere ve içlerinden yetki sahibi kimselere götürselerdi, elbette bunlardan, onu değerlendirip sonuç (hüküm) çıkarabilecek nitelikte olanları onu anlayıp bilirlerdi. 989 990 991 992 993 994 995 996 Ali Özek v.d., a.g.e., No: 2, s. 86-89; Seyyid Ebu’l Ala Mevdudi, İslam’da Hükümet, Çev.: Ali Genceli, Ankara, Hilal Yayınları, 1976, s. 248 İbn Babeveyh, Ebu Cafer el-Kummi, İ’tikadatü’l-İmamiyye, Çev.: Ethem Ruhi Fığlalı, Ankara, Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Yayınları, 1978, s. 109 Cürcani, a.g.e., s. 131; Zebidi, a.g.e., No: 8, s. 399 Tehanevi, a.g.e., No: 2, s. 1047-1078 Nisa Suresi, 59 Buhari, Ahkam, 4, Ahad, 1, Megazi, 59; Müslim, İmare, 39, 40; Ebu Davud, Cihat, 87, Nesai, Beyat, 34 Müslim, İmare, 39; Ebu Davud, Cihat, 87; Nesai, Beyat, 34 Tirmizi, Fiten, 51; Ebu Davud, Fiten, 1; İbni Mace, Fiten, 9 135 Allah'ın size lütfu ve merhameti olmasaydı, pek azınız hariç, muhakkak şeytana uyardınız.” 997 ayetinde zikredilen ülü’l-emrin, herhangi bir meselede söz sahibi, yetkili ve uzman kimse olduğu anlaşılmaktadır.998 İnsanların bir araya gelerek düzenli ve cemiyet halinde yaşaması zaruridir. 999 Adaletin tesisi, hükümlerin infazı, ülke sınırlarının korunması, vergilerin toplanması ve düzenin sağlanması gibi birçok hayır ve maslahatın gerçekleşmesi, devletin ve imamın varlığına bağldır. 1000 “Hepiniz çobansınız, güttüklerinizden sorumlusunuz.”1001 nebevi öğretisinden hareketle; toplumun en alt kademesinden en üst katmanına kadar, sorumlu olduğu insanlar hakkında hak ve yetki sahibi olanların ülü’l-emr kapsamında mütalaa edilmesi mümkün hale gelmektedir. Hadiste geçen rai kelimesi lügatte, güvenilen, koruyan, idaresi altındakileri gözeten ve onların iyiliğini isteyen anlamındadır.1002 Yönetici, Allah’a karşı sorumlu olduğunu unutmadan, dinin belirlediği sınırları dikkate alarak halkın hayrı ve rafahı için çalışan, emaneti korumakla mükellef olan kimsedir. 1003 Devlet başkanı, dinde olmayan yeni bir şey ortaya koymamakta,1004 helal ve haramı değiştirmemektedir; onun görevi İslamiyet’i en güzel şekilde uygulamaktır. Halkın ülü’l-emre itaati mutlak olmadığı gibi, yöneticinin hak ve yetkileri de mutlak değildir; İslam ve maruf ile sınırlı ve kayıtlıdır. 1005 Ülü’l-emre itaati emreden ayetin 1006 nüzul sebebi tefsirlerde şöyle açıklanmaktadır: “Hz. Peygamber bir gruba (seriyye) askeri görev vermiş, başlarına 997 998 999 1000 1001 1002 1003 1004 1005 1006 Nisa Suresi, 83 Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır, a.g.e., No: 2, s. 1403 İbni Haldun, a.g.e., No: 1, s. 554-555 Sadüddin Mesud b. Ömer Taftazani, Şerhu’l-Akaid: Kelam İlmi ve İslam Akaidi, Çev.: Süleyman Uludağ, İstanbul, Dergah Yayınları, 1982; s. 82; Bağdadi, a.g.e., s. 271; Abdulkadir Udeh, İslam ve Siyasi Durumumuz, Çev.: M. Beşir Eryarsoy, İstanbul, Pınar Yayınları, 1989, s. 33; Roger Garaudy, İslam ve İnsanlığın Geleceği, Çev.: Cemal Aydın, İstanbul, Pınar Yayınları, 1990, s. 125 Buhari, Nikah, 81, 90, Ahkam, 1, Cuma, 11, Cenaiz, 33, İstikraz, 20, İtk, 17, 19, Vesaya, 9; Müslim, İmare, 20; Ebu Davud, İmare, 1 İbni Manzur, a.g.e., No: 14, s. 325-326; Zebidi, a.g.e., No: 10, s. 152; Cevheri, a.g.e., No: 6, s. 2358-2359 Seyyid Ebu’l Ala Mevdudi, Hilafet ve Saltanat, Çev.: Ali Genceli, İstanbul, Hilal Yayınları, 1972, s. 71 Buhari, İtisam, 2, Büyu, 60, Sulh, 5; Müslim, Akdiyye, 17, 18; Ebu Davud, Sünnet, 5, İbni Mace, Mukaddime, 2 Muhammed Esed, İslam’da Yönetim Biçimi, Çev.: M. Beşir Eryarsoy, İstanbul, Yöneliş Yayınları, 1995, s. 92; J. Cavid İkbal, “İslam’da Devlet Kavramı”, İslami Siyaset Teorisi ve Sorunlar, Çev.: Halim Sırçancı, İstanbul, Ekin Yayınları, 1997, s. 58; Seyyid Abdullah Cemaleddin, İslamda İdari Siyaset, Thk.: A. Kadir Kabakçı, Çev.: Erol Bayraktar, İstanbul, Hira Yayınları, t.y., s. 3637 Nisa Suresi, 59 136 da Abdullah b. Huzafe’yi geçirmişti. Abdullah bir sebeple öfkelenmiş, emri altındakilere odun toplayıp yakmalarını, ateş olunca da içine girmelerini emretmişti. Emri alanlar tereddüt içinde kaldılar. Bir kısmı “Komutana (ülü’l-emre) itaat edilir” diye ateşe girmeye teşebbüs ediyorlar, bir kısmı ise “bu itaatin, buyruğun meşru olmasına bağlı bulunduğunu” düşünerek onları engelliyorlar, “Biz ateşten kaçarak Peygambere katıldık” diyorlardı. Bu çekişme devam ederken ateş söndü, seferden dönünce durumu Resulullah’a arzettiler. “Ateşe girseydiler kıyamete kadar ondan kurtulup çıkamazlardı. İtaat ancak meşru emre olur” buyurdu.”1007 Ayet, nüzul sebebi ile birlikte değerlendirildiğinde; her şeyden evvel Müslüman’ın ilahi öğretilerle mukayyet olduğunu, itaat edenin de edilenin de hak ve sorumlulukları bulunduğunu, insanın hür iradesi ve tercihlerinden mesul olduğunu, her bir insan tekinin öncelikle kendi yaptıklarından hesaba çekileceğini, doğru ve ölçüleri belirlenmiş itaatin huzur ve kurtuluşa vesile olduğunu, ifrat ve tefrit ile dengesi bozulmuş yanlış itaatin her iki dünyada hüsrana sebep olacağını, vahye göre muhasebe edilmeyen mukayyet itaatin istismara konu olabileceğini, akıl, düşünce ve iradenin dinin anlaşılması ve uygulanmasındaki rolünün mühim olduğunu, söylememiz mümkündür. Adalet, 1008 emanet, 1009 istikamet, 1010 Allah’ın indirdikleriyle hükmetmek, 1011 istişare,1012 sorumluluk,1013 iyilik ve takvada yardımlaşmak,1014 muhasebe1015 Kurân-ı Kerim’de yönetimin temel ilkeleri olarak zikredilmektedir. Kurân-ı Kerim’de ülü’lemr ile ilgili iki ayet olsa da, hadislerde daha detaylı açıklamalar bulunmaktadır. “Kim bana itaat ederse şüphesiz Allah’a itaat etmiş, kim de emirime itaat ederse kuşkusuz bana itaat etmiş olur. Kim bana karşı gelirse şüphesiz Allah’a karşı gelmiş, kim de emirime karşı gelirse kuşkusuz bana karşı gelmiş olur”,1016 “Dinleyin ve itaat edin! Üzerinize tayin olunan vali/yönetici, başı siyah kuru üzüm gibi Habeş’li bir köle olsa 1007 1008 1009 1010 1011 1012 1013 1014 1015 1016 Buhari, Megazi, 59, Ahkam, 5; Müslim, İmare, 39 Nahl Suresi, 90; Nisa Suresi, 58, 135; Enam Suresi, 152; Maide Suresi, 9; Araf Suresi, 29; Hadid Suresi, 25; Sad Suresi, 26, Şura Suresi, 15, ; A. Selçuk Özçelik, İslam Hukukuna Göre Devlet ve Fert Münasebetleri, İstanbul, Fakülteler Matbaası, 1955, s. 548; Abdulhalık Mustafa Nevin, İslam Siyasi Düşüncesinde Muhalefet, Çev.: Vecdi Akyüz, İstanbul, İz Yayınları, 1990, s. 94 Nisa Suresi, 58 Hud Suresi, 12; Şura Suresi, 15; Tövbe Suresi, 119; Ahzab Suresi, 70 Nisa Suresi, 60, 65, 105; Maide Suresi, 45, 49-50; Ahzab Suresi, 36 Ali İmran Suresi, 159; Şura Suresi, 38 İsra Suresi, 34 Maide Suresi, 2; Mümtehine Suresi, 12 Ali İmran Suresi, 104 Buhari, Cihad, 109, Ahkam, 1; Müslim, İmare, 32, 33; Nesai, Beyat, 27, Cihad, 39 137 bile, sizin aranızda Allah’ın kitabını uyguladığı müddetçe dinleyin ve itaat edin.”,1017 “Müslüman bir kimseye, kendisine masiyet (Allah’a isyan, günah hususlar) emredilmediği müddetçe, hoşlandığı ve hoşlanmadığı (her) hususta (İslam devleti yöneticisini) dinleyip ona itaat etmesi gerekir. Eğer masiyet emredilirse, ne dinlemek vardır, ne de itaat!”,1018 “Allah'a isyan konusunda yaratılmışlara itaat edilmez.",1019 “Biz Allah resulüne kolaylıkta olsun zorlukta olsun, gönlümüzün hoşuna giden hususlarda olsun, hoşa gitmeyen hususlarda olsun… dinleyip itaat etmeye… biat ettik.”, 1020 “İmam, kalkandır; onun arkasında savaşılır onunla (düşmana karşı) korunulur.”, 1021 “Her kim elini itaatten çekerse kıyamet gününde Allah’a hiçbir hücceti olmadığı halde kavuşur. Her kim boynunda bir biat olmadığı halde ölürse, bir nevi cahiliye ölümü üzere ölmüş olur.”,1022 “Allah, bir kula bir halkın başına geçmeyi nasib eder de, öldüğünde sorumluluğundaki bu halkı aldatmış olarak ölürse, ona Cenneti haram kılar.”,1023 “Ebu Zer anlatıyor: "Ey Allah'ın Resulü! dedim, beni memur tayin etmez misin?" Bu sözüm üzerine, elini omuzuma vurdu ve sonra da: "Ey Ebu Zer, sen zayıfsın, memurluk ise bir emanettir. (Hakkını veremediğin taktirde) kıyamet günü rüsvaylık ve pişmanlıktır. Ancak kim onu hak ederek alır ve onun sebebiyle üzerine düşen vazifeleri eksiksiz eda ederse o hariç" buyurdu.", 1024 “Allah’ın gölgesinden başka hiçbir gölgenin bulunmadığı Kıyamet Günü’nde Allah’ın gölgesinden faydalanacak yedi sınıf vardır, adil imam…,1025 "Size emirlerinizin en hayırlıları kimlerdir, en şerirleri kimlerdir haber vereyim mi? Onların en hayırlıları sizlerin sevgisine mazhar olanlar, sizleri sevenlerdir; lehlerinde hayırla dua edersiniz, onlar da size hayır dua ederler. Ümeranızın şerirleri de sizin buğz ettiklerinizdir, onlar da size buğz ederler, siz onlara lanet edersiniz, onlar da size lanet ederler.” 1026 Hadisler; topluma liderlik etmek ve onları yönetmek üzere yönetici atanmasının gerekliliğini, ülü'l-emrin İslam ile yönetme sorumluluğunun bulunduğunu, insanların 1017 1018 1019 1020 1021 1022 1023 1024 1025 1026 Buhari, Ahkam, 4, Ezan, 54, 56; Müslim, İmare, 37; Nesai, Beyat, 27 Buhari, Ahkam, 4, Cihad, 108; Müslim, İmare, 38; Tirmizi, Cihad, 29; Ebu Davud, Cihad, 86; Nesai, Beyat, 34; İbni Mace, Cihad, 40 Müslim, İmare, 38 Buhari, Ahkam, 43, Fiten, 2; Müslim, İmare, 41, 42; Nesai, Biat, 1-4 Buhari, Cihad, 109; Müslim, Salat, 88, İmare, 43; Ebu Davud, Cihad, 151; Nesai, Beyat, 30 Müslim, İmare, 58 Buhari, Ahkam, 8; Müslim, İman, 227, İmare, 21 Müslim, İmaret, 17; Ebu Davud, Vesaya, 4; Nesai, Vesaya, 10 Buhari, Ezan, 36, Zekat, 16, Rikak, 24, Hudud, 19; Müslim, Zekat, 91; Tirmizi, Zühd, 53; Nesai, Kudat, 2 Tirmizi, Fiten, 77 138 ülü'l-emre itaatinin gerekli olduğunu ve itaatin İslam ile kayıtlı olduğunu mutlak olmadığını, ülü'l-emre itaatin Allah’a ve resulüne itaatin gereği ve bir parçası olduğunu, hatırlatmaktadır. Mutlak anlamda emretme yetkisi Allah’a aittir; 1027 resule itaat, Allah’a itaattir. Ülü’l-emre itaat, Allah ve resulüne iman ve itaatin bir neticesidir. Allah’a ve rsulüne itaat, mutlak; ülü’l-emre itaat, mukayyettir. Ülü’l-emre itaati emreden ayette 1028 resulün tekil, emir sahiplerinin çoğul olması, ülü’l-emrin sadece devlet başkanı ile sınırlandırılmadığına işaret etmektedir. Ayetin devamında, herhangi bir konuda ihtilaf edildiğinde meselenin Allah’a ve resulüne arz edilmesi emri, Allah’a ve resulüne itaatin mutlak olduğuna, ülü’l-emre itaatin mukayyet olduğuna delalet etmektedir. Ülü’l-emre itaati emreden Nisa Suresi’nin 59. ayetinden önce, emnaetlerin ehline verilmesinin ve adaletle hükmedilmesin emredilmesi, ülü’l-emre itaat konusu ile yönetim ilkelerinin ilişkisini hatırlatmaktadır.1029 İslam tarihine bakıldığında, ilk halife Ebu Bekir’in “Ben Allah’a ve resulüne itaat ettiğim sürece bana itaat ediniz, isyan edersem bana hiçbir şekilde itaat etmeniz gerekmez.” 1030 sözü, ülü’l-emre itaatin, Allah’a ve resulüne itaat ile mukayyet olduğu hakikatini ifade etmekte; hakimlerin, hata gördüklerinde hükümdarların aleyhine karar vermeleri de bu manayı pekiştirmektedir.1031 İnsanlığın dini tarihine bakıldığında, şirkin genelde insanların iyi niyetlerle ihdas ettiği bidatlerden ortaya çıktığı görülmektedir. 1032 İnsanlar, İslam’ın belirlediği ölçüden uzaklaştığında, ülü’l-emre itaatte de sapmalar meydana gelebilmektedir. Hahamların ve rahiplerin rab edinilmesinden bahseden ayet 1033 ehli kitabın dindeki tahrifatının yanlış itaatle gerçekleştiğini açıklarken, 1034 Müslümanları aynı hataya düşmekten sakındırmakta; helal ve haramı belirleme yetkisinin mülk ve otorite sahibine ait olduğunu, bu yetki kime verilirse onun rab kabul edildiğini 1027 1028 1029 1030 1031 1032 1033 1034 Araf Suresi, 54 Nisa Suresi, 59 Nisa Suresi, 58 Muhammed Hamidullah, İslam Peygamberi, Çev.: Salih Tuğ, C.: I-II, İstanbul, İrfan Yayınevi, 1980, No: II, s. 1181; Mustafa Asım Köksal, İslam Tarihi: Hz. Muhammed (a.s.) ve İslamiyet, Mekke Devri, Medine Devri, C.: I-XI, İstanbul, Şamil Yayınevi, 1981, No: 11, s. 92 Muhammed Hamidullah, İslam’a Giriş, s. 174-175 Abdurrahman Azzam, Ebedi Risalet, Çev.: Hüsnü Erdem, İstanbul, Sönmez Matbaacılık, 1962, s. 66 Tövbe Suresi, 31 Ebu Cafer Muhammed b. Cerir et-Taberi, Camiu’l-Beyan an Te’vili Ayi’l-Kur’an, C.: I-XV, 3. Bsk., Beyrut, Darü’l-Kütübi’l-İlmiyye, 1968, No: 14, s. 210; Tirmizi, Tefsir, 44 139 göstermektedir. 1035 Papazların rab olarak kabulünde, şefaat anlayışı da belirleyici olmaktadır. 1036 Mümin, vahye tabi ve onunla kayıtlıdır; bireysel işlemlerinde ilahi öğretilerle mükellef olduğu gibi devlet başkanına itaatte de aynı şekilde dinin hükümlerine uymakla yükümlüdür. Halife, İslam ile hükmettiğinde ona itaat etmek; Allah’ın va resulünün hükümleri dışındakilere davet ettiğinde, onu muhasebe etmek Müslümaların vazifesidir. inanırlar.”, 1038 1037 “Onların çoğu Allah'a ancak ortak koşarak “Eğer yeryüzündekilerin çoğuna uyarsan seni Allah yolundan saptırırlar. Onlar ancak zanna uyuyorlar ve onlar sadece yalan uyduruyorlar.”,1039 “De ki: "Ben de ancak sizin gibi bir insanım, (Ne var ki) bana, ‘Sizin ilahınız ancak bir tek ilahtır" diye vahyolunuyor. Kim Rabbine kavuşmayı umuyorsa yararlı bir iş yapsın ve Rabbine ibadette kimseyi ortak koşmasın."1040 ayetleri ve “Ümmetim hakkında en çok korktuğum şey, Allah’a ortak koşmalarıdır. Ben, güneşe, aya ve puta tapacaklarını söylemiyorum. Fakat Allah rızası dışında yapılan amelleri ve gizli arzuları kast ediyorum.” 1041 hadisi, insanlar inanmış olsa da kulluk ve itaatte Allah’ın rızasını gözetmeksizin eylemde bulunabileceğini haber vermekte ve onları uyarmaktadır. İtaatin konusu ve kapsamı tahrif edildiğinde, insanlar dinde aldanabilmekte, din adına aldatılabilmektedir. “Şüphesiz Allah kafirlere lanet etmiş ve onlara alevli bir ateş hazırlamıştır. Onlar, orada ebedi olarak kalacaklardır. Hiçbir dost, hiçbir yardımcı bulamayacaklardır. Yüzlerinin ateşte bir yandan bir yana döndürüleceği gün, "Keşke Allah'a ve Resüle itaat edeydik" diyecekler. Yine şöyle diyecekler: "Ey Rabbimiz! Biz önderlerimize ve büyüklerimize itaat ettik de bizi yoldan saptırdılar." "Ey Rabbimiz! Onlara iki kat azap ver ve onları büyük bir lanete uğrat."1042 ayetleri, din adına aldatan ve aldananların hazin sonlarından haberler vermekte, itaatin doğru anlaşılmasının ve anlatılmasının önemine işaret etmektedir. İslamiyet, Hristiyanlık’ta olduğu gibi insanın dünyasını maddi ve manevi alan olarak ayırmamakta; kâinatın her alanında tevhit ilkesinin geçerli olduğunu beyan 1035 1036 1037 1038 1039 1040 1041 1042 Nadim Macit, a.g.e., s. 165; Muhammed Hamidullah, İslam’a Giriş, s. 92 Enver Baytan, Hristiyanlık Üzerine Tetkikler II Uluhiyet Peygamberlik ve Amentü, İstanbul, Ahmet Sait Matbaası, 1966, s. 41; George Barker, Onun İzinde Hristiyanlık ve Laiklik Tarihi, İstanbul, Zafer Matbaası, 1985, s. 85-86 Seyyid Ebu’l Ala Mevdudi, Hilafet ve Saltanat, s. 75 Yusuf Suresi, 106 Enam Suresi, 116 Kehf Suresi, 110 İbni Mace, Zühd, 21 Ahzab Suresi, 64-68 140 ederek, insanı ve hayatı bir ve bütün olarak değerlendirmektedir. 1043 Din, insan hayatının her alanını doğrudan etkilemekte, 1044 bireysel ve toplumsal meşruiyet ölçekleri sunmaktadır.1045 Kurân-ı Kerim, bireysel ve toplumsal hayatın içinde ve aktif haldedir. 1046 Hristiyanlık’ta görülen kilise-devlet çatışması, Allah’tan başka bir otoritenin kabul edilmediği ve ruhban sınıfının bulunmadığı İslamiyet’te yoktur.1047 Dinin hükümleri, bireysel olduğu kadar toplumsal emir ve yasakları da kapsamaktadır. İslam alimlerince dinin gayesi olarak kabul edilen; akıl, din, can ve malın muhafaza edilmesi; zulmün ortadan kaldırılması, adaletin tesis edilmesi ancak devlet otoritesiyle mümkün olabilmektedir. İnsanların, kargaşadan uzak, bir düzen içerisinde yaşayabilmesinin teminatı devlettir.1048 İslam’da ruhban sınıfı ile insanlara tahakküm eden ruhani bir otorite bulunmamakta; insan, aklı ve hür iradesiyle eylemde bulunabilmektedir. 1049 İslamiyet’te ülü’l-emre itaatin ölçüsü; Kurân-ı Kerim ve sünnettir. Ülü’l-emre itaat, yanlış anlaşıldığında ve kötü uygulandığında, kula ibadet haline dönüşebilmektedir. İmam Eşari, Ehli Sünnet alimlerinin çoğunun ülü’l-emre itaatin gerekliliği hususunda icma ettiğini bildirmektedir. 1050 İslam alimleri devlet başkanında olması gereken şartları; Müsülüman olmak, baliğ ve akıllı olmak, hür ve adil olmak, içtihat yapabilecek bilgiye sahip olmak, sağlıklı olmak, halkı yönetme ve gözetmede ileri görüşlü ve iradeli olmak, Kureyş kabilesine mensup olmak şeklinde saymaktadır. 1051 Halifelikte Kureyşli olmayı, zorunlu bir şart değil, tercih sebebi kabul edenler vardır. İslamiyet, belli bir şahsı ülü’l-emr olarak tayin etmemekte; halife olma şartlarını taşıyan herkes bu göreve talip olabilmektedir. Yöneticinin hak ve yetkileri olduğu gibi, 1043 1044 1045 1046 1047 1048 1049 1050 1051 Erol Güngör, İslam’ın Bugünkü Meseleleri, İstanbul, Ötüken Yayınları, 1983, s. 51; Nur Vergin, Din ve Devlet İlişkileri, Din Toplum ve Siyasal Sistem, İstanbul, Bağlam Yayınları, 2000, s. 110 Erol Güngör, Türk Kültürü ve Milliyetçilik, İstanbul, Ötüken Neşriyat, 1995, s. 175-176; Muhammed Hamidullah, İslam’a Giriş, s. 57 Mustafa Aydın, Değişim Sosyalojisi, İstanbul, Açılım Kitap, 2015, s. 544-545 Ahmet İnan, Çağdaş Eğemenlik Teorisi ile Kurân’ın Hakimiyet Kavramının Karşılaştırılması, Ankara, Etüt Yayınları, 1999, s. 31 Sönmez Kutlu, “İmam Maturidi’ye Göre Diyanet-Siyeset Ayrımı ve Çağdaş Tartışmalarla Mukayesesi”, İslamiyat, C.: 8, S.: 2, 2005, s. 55 Mehmet Niyazi, İslam Devlet Felsefesi, İstanbul, Ötüken Yayınları, 1999, s. 25; Muhammed Gazali, İhya-u Ulumi’d Din, C.: I-III, Çev.: Ahmet Serdaroğlu, Ankara, Bedir Yayınları, 1974, No: 1, s. 503; Mehmet Salmazzem, a.g.e., s. 183 Ahmed Hamdi Akseki, İslam Dini, Ankara, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları, 1975, s. 20 Ebü’l-Hasen el-Eşari, el-İbane, Çev.: Ramazan Biçer, İstanbul, Gelenek Yayınları, 2010, s. 153 Ebü’l-Hasen Ali b. Muhammed b. Habib el-Basri el-Maverdi, Ahkamü’s-Sultaniyye, Kuveyt, Darü İbn-i Kuteybe, 1989, s. 5 141 sorumlulukları da bulunmaktadır. Devlet başkanının kendisi de diğer Müslümanlar gibi İslam’ın hükümlerinden sorumludur; yaratıcıya kullukta herhangi bir ayrıcalığı bulunmamakta, lider olduğundan mesuliyeti artmaktadır. İmamet, dinin korunması ve işlerin yürütülmesi için ikame edilen bir kurumdur.1052 Emirlik; halkın ve halifenin karşılıklı rızası ve tercihine dayalı bir sözleşmedir. Halife, İslam’ın hükümlerini uygulayan ve yaratanın davetini cihana taşıyandır; hilafet, beşeri bir sistemdir, ilahi bir devlet değildir. İslam tarihi incelendiğinde, beşeri olan devlet sisteminin bir neticesi olarak, bireysel insani hatalara da rastlanabilmektedir. Ehli Sünnet alimleri, aynı anda bir halifenin varlığını zorunlu görmektedir. 1053 Üç kişiyle yapılan yolculukta, tevhit esasına uygun olarak, birinin yönetici belirlenmesini tavsiye eden İslamiyet, devlet yöneticisinin de tek olmasını emretmektedir.1054 Kadının ülü’l-emr olması, İslam’ın ilk dönemlerinden itibaren değişik şekillerde yorumlanmaktadır. Peygamberlerin hepsinin erkek olması, Müslümanların tarihi tecrübesi, görevin hususiyeti, mahremiyet ve dini liderlik bakımından, kadının halife olamayacağını söyleyenler çoğunluktadır. 1055 Kadının seçme hakkına sahip olmasında ve devlet başkanlığı hariç diğer görevlere atanmasında, ihtilaf bulunmamaktadır. İslam alimleri, devlet başkanının dine muhalif söz ve eylemlerinde kendisine itaat edilmeyeceğini söylemekle birlikte, bu durumda nasıl hareket edileceği ile ilgili farklı görüşler belirtmişlerdir. 1056 İslamiyet, ülü’l-emre sınırsız bir hükmetme yetkisi vermediği gibi halkın ona koşulsuz itaat etmesini de emretmemektedir. 1057 Kurân-ı Kerim’de insanın başıboş ve sorumsuz olarak yaratılmadığı, 1058 yönetici ve halkın belirli hak, yetki ve sorumlulukları bulunduğu hatırlatılmaktadır. 1059 “Onlar öyle kimselerdir ki, şayet kendilerine yeryüzünde imkan ve iktidar versek, namazı dosdoğru kılar, zekatı verir, iyiliği emreder ve kötülüğü yasaklarlar. Bütün işlerin akıbeti Allah'a 1052 1053 1054 1055 1056 1057 1058 1059 Maverdi, a.g.e., s. 5; İbni Haldun, a.g.e., No: 1, s. 481 Maverdi, a.g.e., s. 7-9 Müslim, İmare, 46, 59, 60, 61; Ebu Davud, Fiten, 1; Nesai, Beyat, 25; İbni Mace, Fiten, 9 Bekir Topaloğlu, İslam’da Kadın, İstanbul, Yağmur Yayınları, 1973, s. 273; Abdullah b. Ömer b. Süleyman ed-Demici, el-İmametü’l-Uzma İnde Ehli’s-Sünne ve’l-Cemaa, Riyad, y.y., 1987, s. 243-247 Nevzat Kösoğlu, Devlet, İstanbul, Ötüken Yayınları, 1997, s. 117-118 Mehmet Salmazzem, a.g.e., s. 184; Fehmi Cedan, Çağdaş Arap Dünyasında İslami Yönetim Tartışmaları, Çev.: Mehmet Yolcu, İstanbul, Yöneliş Yayınları, 1989, s. 30; Abdulkadir Udeh, a.g.e., s. 33 Fazlurrahman, Ana Konularıyla Kurân, s. 35 Kıyamet Suresi, 36; Kehf Suresi, 48; İsra Suresi, 71; Zilzal Suresi, 7-8 142 aittir.” 1060 mükelleftir. İnsanlar, bulunduğu mevkinin sorumluluğunu yerine getirmekle 1061 Ülü’l-emre itaat, imamın meşru olması ve marufu emretmesi durumunda muteberdir ve gereklidir. 1062 Halife, İslam’ın öngördüğü şartları taşımıyorsa veya masiyeti emrederse ona itaat edilmemektedir; devlet başkanına kayıtsız ve şartsız bir teslimiyet ve itaat söz konusu değildir.1063 Ülü’l-emre itaatin günah kabul edildiği durumlar, isyan etmeyi gerektirmemekte;1064 halktan, nasihat ile yöneticiyi muhasebe etmesi, denetlemesi ve yöneticiyle olan ahdine riayet etmesi istenmektedir. Ehli sünnete göre; devlet başkanı, halkı İslam ile yönetmeye devam ettiği sürece, kendisinde bazı yanlışlar bulunsa da sabretmek ve hakkı tavsiye etmek gerekmektedir.1065 Hem ilahi hem beşeri itaatte; sevgi ve samimiyet, mükellefin gücü ile orantılı olma, devamlılık, kolaylık ve itidal prensipleri önem arz etmektedir. “Hz. Peygamber, Mekke’nin fethinden sonra İslam’a davet amacıyla Halid b. Velid’i, 350 kişilik bir ordunun komutasında Beni Cezime kabilesi üzerine gönderdi. 18 kabile mensubunun “Dinimizi değiştirdik” sözleriyle Müslüman olduklarına ikna olmayan Halid b. Velid, onların öldürülmesini emretti. Bunun üzerine Süleymoğulları, ellerindeki esirleri öldürdüler. Fakat başta Abdullah b. Ömer ve Ebu Huzeyfe’nin azatlısı Salim olmak üzere ensar ve muhacirler bu emre karşı çıktılar; İslamiyet’i kabul ettiklerini söyleyerek onları serbest bıraktılar. Bu haber Medine’ye ulaşınca Hz. Peygamber çok üzüldü, “Allah’ım! Ben Halid’in yaptıklarından beriyim” dedi ve Hz. Ali’yi Cezime kabilesine gönderip öldürülenlerin diyetlerini ödedi. Hz. Peygamber, Abdullah b. Ömer’e de “Neden karşı geldin” dememiştir.” 1066 Dini uygulama ve tebliğ etme yükümlülüğü herkes için geçerlidir; yönetici hata yaparsa kendisinin de uyarılması gerekmektedir. “Kim bir kötülük görürse, onu eliyle değiştirsin. Şayet eliyle değiştirmeye gücü yetmezse, diliyle değiştirsin. Diliyle değiştirmeye de gücü 1060 1061 1062 1063 1064 1065 1066 Hac Suresi, 41 Maruf Devalibi, İslam’da Devlet ve İktidar, Çev.: M. Said Hatiboğlu, İstanbul, Dergah Yayınları, 1985, s. 70 Maverdi, a.g.e., s. 5; Muhammed Ebu Zehra, İslam’da Siyasi ve İtikadi Mezhepler Tarihi, Çev.: Ethem Ruhi Fığlalı, Osman Eskicioğlu, İstanbul, Yağmur Yayınların, 1970, s. 38-39; Ejder Okumuş, Meşruiyet Ekseninde Din ve Devlet, İstanbul, Pınar Yayınları, 2003, s. 185 Abdülkerim Zeydan, İslam’da Fert ve Devlet Münasebetleri, İstanbul, Kayıhan Yayınları, 1978, s. 149-150; Abdulhalık Mustafa Nevin, İslam Siyasi Düşüncesinde Muhalefet, Çev.: Vecdi Akyüz, İstanbul, İz Yayınları, 1990, s. 183-185 Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır, a.g.e., No: 2, s. 535 Abdulhalık Mustafa Nevin, a.g.e., s. 184 Buhari, Ahkam, 35 143 yetmezse, kalbiyle düzeltme cihetine gitsin ki, bu imanın en zayıf derecesidir.”1067 hadisinde zikredilen “münker gördüğünde” ifadesi, kötülüğü her kim işlerse değiştirilmesini emretmektedir. Hz. Peygamber, ülü’l-emre itaati önemle vurgulamaktadır: “Kim bana itaat ederse, Allah'a itaat etmiş olur. Kim de bana isyan ederse Allah'a isyan etmiş olur. Emire itaat eden, bana itaat etmiş olur, kim emire isyan ederse bana isyan etmiş olur.”,1068 “Dinlemek ve itaat etmek her Müslümanın üzerine düşen bir görevdir.”,1069 “Başınıza kafası zeytin gibi simsiyah Habeşli bir köle dahi seçilse dinleyin ve itaat edin.”1070 Ülü’l-emre itaatin resule ve nihayetinde Allah’a itaat kabul edilmesi, emri ilk veren mutlak otoriteye iman, sadakat ve teslimiyetin gereğidir. Halifeye marufta itaat, dünyevi maslahatlar bakımından zaruret, Allah’a kulluk bilinciyle değerlendirildiğinde sevap, kabul edilmektedir. İslamiyet’te Allah için yapılan her meşru iş kıymetlidir;1071 tevhit inancı gereği dünyadaki hiçbir niyet ve eylem, inanç ve itaatten bağımsız değildir. 2. 8. 4. Ebeveyn İnsan, sosyal bir varlık olarak yaratıldığından, 1072 toplum içerisinde yaşamak zorundadır.1073 Arapça’da ehl, âl, aile ve üsra kelimeleri ile ifade edilen aile; insanlık tarihi kadar eski 1074 ama eskimeyen evrensel bir kurum, 1075 beşerin fıtratında yer alan1076 hayat ve huzur merkezi,1077 toplumun temeli ve ayrılmaz bir parçası, dünyayı 1067 1068 1069 1070 1071 1072 1073 1074 1075 1076 1077 Müslim, İman, 78; Tirmizi, Fiten, 11; Nesai, İman, 17 Buhari, Cihad, 109, Ahkam, 1; İtisam, 2; Müslim, İmaret, 32, 33; Ebu Davud, Cihad, 163; Nesai, Büyu, 30; İbni Mace, Mukaddime, 1, Cihad, 39 Buhari, Ahkam, 4 Buhari, Ahkam, 4 Enam Suresi, 160 Hucurat Suresi, 13; Mehmet Bahçekapılı, “Biyopsikososyal Açıdan Dinin Engellilik ve Farklı Sağlık Problemleri Üzerindeki Etkisi”, Türkiye Din Eğitimi Araştırmaları Dergisi, S.: 1, 2016, s. 37 Ali Coşkun, Sosyal Değişme ve Dini Normlar, İstanbul, Değerler Eğitimi Merkezi Yayınları, 2005, s. 35; Fatma Asiye Şenat, Olgu İle Algı Arasında İtaat, Konya, Çizgi Kitabevi, 2016, s. 215 Yümni Sezen, Sosyolojide ve Din Sosyolojisinde Temel Bilgiler ve Tartışmalar, İstanbul, İFAV Yayınları, 1990, s. 127-138 Ülfet Görgülü, Hayatın Tekrarı Yok, Ankara, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları, 2019, s. 321 Ahmet Yaman, Ahlak ve Hukuk Ekseninde Aile Hayatımız, Ankara, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları, 2015, s. 13 Peter L. Berger, Dinin Sosyal Gerçekliği, Çev.: Ali Coşkun, İstanbul, İnsan Yayınları, 1993, s. 195; Ali Rıza Temel, Mutlu Bir Yuva Nasıl Kurulur, Nasıl Korunur?, İstanbul, Harf Yayınları, 144 imar etmenin ve yaşanılır kılmanın aracıdır. 1078 Her toplum, kendi kültürünü ve sürekliliğini muhafaza için, genellikle evlilik yoluyla,1079 aile oluşturagelmektedir.1080 Tanımı üzerinde uzlaşı sağlanamamış, muhtevası sınır tanımayan aile 1081 genel anlamıyla; evlilik, kan ve süt bağıyla birbirine bağlı bulunanların oluşturduğu, 1082 üyelerinin birbirlerine karşı hak ve sorumlulukları bulunan 1083 yasal, ekonomik ve sosyal bir kurum, 1084 şahsiyetlerin oluşturulduğu karakter okuludur. 1085 İnsanların biyolojik, psikolojik, sosyal, ekonomik ve dini ihitiyaçları aile aracılığıyla karşılanabilmekte,1086 sükunet yuvasında bireyler kendini daha sağlıklı geliştirmekte ve gerçekleştirmektedir. 1087 Toplumun değerleri, din, 1088 dil, kültür ve gelenekleri ailede öğrenilmekte, öğretilmekte, görünmekte; 1089 cemiyet ve aile birbirlerini etkilemektedir. 1090 Hak, yetki ve sorumlumlulukların oluştuğu, toplumun en küçük 1078 1079 1080 1081 1082 1083 1084 1085 1086 1087 1088 1089 1090 2006, s. 19; Rum Suresi, 21; Nevzat Tarhan, Evlilik Psikolojisi, İstanbul, Timaş Yayınları, 2006, s. 87 Ahmet Yaman, İslam Aile Hukuku, İstanbul, İfav Yayınları, 2015, s. 18 Zekiye Demir, Aile Huzuru, Ankara, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları, 2008, s. 12; Abdülaziz Hatip, Mutlu Bir Aile İçin, İstanbul, Rağbet Yayınları, 2005, s. 9 Mustafa E. Erkal, Sosyoloji (Toplumbilimi), 5. Baskı, İstanbul, Der Yayınları, 1993, s. 88 Ahmet Yaman, İslam Aile Hukuku, İstanbul, İFAV Yayınları, 2008, s. 17 Mehmet Birekul, F. Mehmet Yılmaz, Peygamber Günlerinde Sosyal Hayat ve Aile, Konya, Yediveren Yayınları, 2001, s. 101 Bakara Suresi, 228; Nisa Suresi 20-21; Talak Suresi, 7 Hayreddin Karaman, Aile İlmihali, İstanbul, Timaş Yayınları, 2011, s. 90; Gordon Marshall, Sosyoloji Sözlüğü, Çev.: Osman Akınhay, Derya Kömürcü, Ankara, Bilim ve Sanat Yayınları, 2009, s. 233; İbrahim Ethem Özgüven, Ailede İletişim ve Yaşam, Ankara, PDREM Yayınları, 2001, s. 1; Bakara Suresi, 187; Nisa Suresi, 21, 34 Kemalettin Erdil, Aile Okulu, Ankara, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, 1991, s. 21; Ayla Oktay, Yaşamın Sihirli Yılları: Okul Öncesi Dönem, İstanbul, Epsilon Yayıncılık, 2004, s. 147 Hikmet Yazıcı, “Evliliğin Niteliği Olarak Evlilikte Bireyselleşme ve Bütünleşme”, Toplum ve Sosyal Hizmet Dergisi, C.: 30, S.: 2, 2019, s. 606; Mahmut H. Akın, “Türkiye’de Muhafazakârlığın Direnme Odağı Olarak Aile”, Aile Sosyolojisi Yazıları, Ed.: Mustafa Aydın, İstanbul, Açılım Kitap, 2014, s. 221; Mustafa Aydın, Kurumlar Sosyolojisi, İstanbul, Açılım Kitap Yayıncılık, 2015, s. 35; Zeki Arslantürk, Tayfur Amman, Sosyoloji, İstanbul, Çamlıca Yayınları, 2000, s. 307308; Hayati Hökelekli, Çocuk, Genç, Aile Psikolojisi ve Din, İstanbul, Dem Yayınları, 2009, s. 173; İsmail Doğan, Sosyoloji Kavramlar ve Sorunlar, İstanbul, Sistem Yayıncılık, 1996, s. 194195; Mustafa Köylü, “Ailede Din Eğitimi ”, Din Eğitimi, Ed.: Mustafa Köylü, Nurullah Altaş, 6. Bsk., İstanbul, Ensar Neşriyat, 2016, s. 312-314 Önal Sayın, Aile Sosyolojisi Ailenin Toplumdaki Yeri, İzmir, Ege Üniversitesi Yayınevi, 1990, s. 2; Kurtman Ersanlı ve Melek Kalkan, Evlilik İlişkilerini Geliştirme, Ankara, Nobel Yayınları, 2008, s. 1; Emin Köktaş, Türkiye’de Dini Hayat, İstanbul, İşaret Yayınları, 1993, s. 141 Mualla Selçuk, Çocuğun Eğitiminde Dini Motifler, Ankara, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, 1991, s. 150; Yurdagül Memedoğlu, Erişkin Bireyin Kendilik Bilinci, İstanbul, Dem Yayınları, 2005, s. 64; Zeynep Kaya, Türk Toplumunda İnanç Gelişimi ve Din Eğitimi, İstanbul, Dem Yayınları, 2015, s. 48 Atalay Yörükoğlu, Çocuk Ruh Sağlığı, İstanbul, Özgür Yayın, 2003, s. l25; M. Faruk Bayraktar, “Ailenin Eğitim Görevi”, Din Eğitimi Araştırmaları Dergisi, S.: 2, 1995, s. 117; Bayraktar Bayraklı, İslam’da Eğitim, İstanbul, Bayraklı Yayınları, 2012, s. l34; Haluk Yavuzer, Çocuk ve Suç, İstanbul, Remzi Kitapevi, 1996, s. 125-126 Kerim Buladı, İslam Işığında Ailede Huzurlu Yaşam, İstanbul, Hayat Yayınları, 2013, s. 60 145 sosyal birimi olan ailede1091 kazanılan bilgi ve değerler, bireyim tüm hayatına etki etmektedir.1092 Kurân-ı Kerim, ilk insan ve ilk peygamber Hz. Adem’in eşiyle dünyaya gönderildiğini haber vermektedir. 1093 İnsan, yalnız yaratılmamış, fıtraten ötekine muhtaçtır. 1094 Allah, insan neslinin devamına, aile kurumunun aracılık etmesini istemektedir. 1095 Tüm dinler, ailenin sağlam temeller üzerine kurulmasına önem göstermektedir.1096 İslamiyet’te evlilik, sağlam bir misak,1097 çocuklar; övgü ve sevinç kaynağı, 1098 dünya hayatının süsü 1099 ve imtihan 1100 olarak nitelendirilmektedir. Ailenin; biyolojik ihtiyaç, 1101 psikolojik ihtiyaç, 1102 neslin devam ettirilmesi, 1103 yardımlaşma, 1104 kültürü aktarma, ekonomik ve sosyalleşme gibi temel görevleri bulunmaktadır.1105 İslamiyet, bireyin aile kurmasını tavsiye ve teşvik etmektedir.1106 Arapça’da ebeveyn kelimesinin tekili eb, baba anlamına gelmektedir; ebeveyn anne ve babayı birlikte ifade eden bir kavramdır.1107 Aile binasının mimarı olan anne ve babaya 1108 itaat etmek, ihsanda bulunmak, iyi muamele etmek ve onların gönül rızasını almak, İslam’a göre farzdır;1109 onlara asi olmak, büyük günahtır.1110 Anne ve 1091 1092 1093 1094 1095 1096 1097 1098 1099 1100 1101 1102 1103 1104 1105 1106 1107 1108 1109 1110 Abdurrahman Dodurgalı, Eğitim Sosyolojisi, İstanbul, İFAV Yayınları, 1995, s. 105; Hüseyin Ağca, Ailede Eğitim, 4. Basım, Ankara, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, 2006, s. 5 Mehmet Ali Seven, Ali Osman Engin, “Türkiye’de Kadının Eğitimi Alanındaki Eşitsizlikler”, Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, C.: 9, S.: 1, 2007, s. 178 Bakar Suresi, 35; Maide Suresi, 27; Araf Suresi, 19; Taha Suresi, 117-119; Hücurat Suresi, 13; Ahmet Yaman, İslam Aile Hukuku, İstanbul, İFAV Yayınları, 2008, s. 17 İshak Özgel, “Sosyolojik Tefsir Bağlamında “Yalnızlık Sorunu” Karşısında Kurân”, EKEV Akademi Dergisi-Sosyal Bilimler, C.: 18, S.: 59, 2014, s. 338 Abdurrahman Dodurgalı, “Kurân’ı Kerime Göre Çocuk Eğitimi”, Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yüksek Lisans Tezi, 1984, s. 17; İbrahim Ethem Özgüven, Ailede İletişim ve Yaşam, Ankara, Pegem Yayınları, 2001, s. 2 Abdurrahman Kurt, Aile ve Din, Din Sosyolojisi, Ankara, Grafiker Yayınları, 2012, s. 299; Ümit Meriç, İslam’da Aile Hz. Peygamber ve Aile Hayatı, İstanbul, Ensar Neşriyat, 2006, s. 171; Nevzat Tarhan, Son Sığınak Aile, s. 21 Nisa Suresi, 21 Ali İmran Suresi, 14; Sebe Suresi, 34-35; Furkan Suresi, 74 Kehf Suresi, 46 Ali İmran Suresi, 14; Enfal Suresi, 28; Tegabün Suresi, 14-15; Münafikun Suresi, 9; Hadid Suresi, 20 Nisa Suresi, 25 Rum Suresi, 21 Nisa Suresi, 1; Jules Payot, İrade Terbiyesi III Mutluluğun Fethi, s. 98 Enis Ahmed, Kadın ve Sosyal Adalet, Çev.: Murat Çiftkaya, İstanbul, Beyan Yayınları, t.y., s. 8182; Bakara Suresi, 187; Maide Suresi, 2 Mahmut Tezcan, Eğitim Sosyolojisine Giriş, s. 143-145; M. Faruk Bayraktar, “Ailenin Eğitim Görevi”, s. 118 Nur Suresi, 32 Vecdi Akyüz, “Ebeveyn”, T. D. V. İslam Ansiklopedisi, No: 3, s. 101-103; Ragıb, a.g.e., s. 60 Doğan Cüceloğlu, İçimizdeki Çocuk, İstanbul, Remzi Kitabevi, 2017, s. 75 Bakara Suresi, 83; Nisa Suresi, 36; Enam Suresi, 4, 151; İsra Suresi, 23-25; Ankebut Suresi, 8; Lokman Suresi, 14; Ahkaf Suresi, 15 Buhari, Eyman, 16 146 babaya itaat, Kurân-ı Kerim’de ihsan ve birr kelimeleriyle emredilmektedir. İhsan kelimesi, hüsn kökünden türetilmiş ve sözlükte güzel olmak, iyilik etmek, davranışı güzelleştirmek, nimet sunmak anlamında kullanılmaktadır; 1111 kötülüğün zıddıdır. Genel olarak ihsan; başkasına iyilik etmek ve yapılan işi güzel yapmak şeklinde iki farklı mana için kullanılmaktadır.1112 İhsan kelimesi itaat manasını barındrmaktadır, fakat her itaatte ihsan bulunmayabilir; İslamiyet, ebeveyne ihsan ile itaat edilmesini emretmektedir. Çocukların ebeveyne itaatinden önce, anne babanın çocuklarına karşı yükümlülüklerinin ele alınması, daha uygun olacaktır. Din ve toplum; taşıdığı sorumluluk ve karşıladığı ihtiyaçlar nedeniyle aileye büyük önem vermektedir. Çocuk; yaratıcının ihsan ettiği büyük bir nimet; 1113 ahirette hesabı verilecek kıymetli bir emanettir.1114 Çocuklarla övünmenin aldanmaya sebep olması, tüm insanlar için ortak bir zaaftır.1115 İslamiyet’te ahlakı güzel bir evlat, sadaka-i cariye ve kıymetli bir miras kabul edilmektedir.1116 Canlılar içerisinde bebekliği en uzun süren varlık insandır.1117 Çocuklar, gelişimini tamamlayabilmesi için ebeveyninin ilgi, sevgi ve tecrübesine muhtaçtır. 1118 Çocukların duygusal ve eğitim boyutlarıyla ilgilenilmediğinde onlar sadece büyütülmüş olmakta, yetiştirilmiş olmamaktadır. 1119 Ebeveynin, çocuğuna karşı yükümlülüğü, eş seçimiyle başlamaktadır. Çocuğun aileden kalıtımsal olarak alacağı bazı özellikler nedeniyle eş seçimi önem arz etmektedir. 1120 Ebeveyn, çocuklarının değer ve kişilik özelliklerinde birinci derece referans kaynağıdır. 1121 Ebeveynin çocuklarına karşı diğer sorumluluğu; bebeklerine yaşam hakkı 1111 1112 1113 1114 1115 1116 1117 1118 1119 1120 1121 İbni Manzur, a.g.e., No: 13, s. 115; Ezheri, a.g.e., No: 2, s. 57 Mustafa Çağrıcı, “İhsan”, T. D. V. İslam Ansiklopedisi, No: 21, s. 544-546 Kasas Suresi, 9; Furkan Suresi, 74 Adil Fethi Abdullah, Beni Ne Zaman Dinleyeceksiniz, Çev.: Ayhan Çakıroğlu, İstanbul, Beka Yayınları, 2008, s. 13; Mehmet Reşat Şavlı, İslam’da Çocuk Terbiyesi, İstanbul, Ensar Yayınları, 2018, s. 88; Taha Suresi, 132; Şura Suresi, 49-50; Tahrim Suresi, 6 İbrahim Canan, “Kurân’da Çocukla İlgili Meseleler”, Atatürk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, S.: 8, 1998, s. 5 Müslim, Vasiyye, 14; Tirmizi, Ahkam, 36; Ebu Davud, Vesaya, 14; C. Gotthilf Salzman, Nerede Hata Yaptık?, Çev.: Zeki Karakaya, İstanbul, Etüt Yayınları, 2004, s. 12 Hüseyin Yılmaz, Din Eğitimi ve Sosyal Barış, İstanbul, İnsan Yayınları, 2003, s. 129 Şuayip Özdemir, “Çocuğun Din Eğitiminde Ailenin Rolü”, Din Eğitimi Araştırmaları Dergisi, C.: 9, 2002, s. 115 Nevzat Tarhan, Son Sığınak Aile, İstanbul, Nesil Yayınları, 2014, s. 191 Abdurrahman Dodurgalı, Ailede Din Eğitimi, İstanbul, Timaş Yayınları, 2010, s. 180; M. Faruk Bayraktar, İslâm Eğitiminde Öğretmen-Öğrenci Münasebetleri, İstanbul, İFAV Yayınları, 1994, s. 113 Mevlüt Kaya, “Ailede Anne-Baba Tutumlarının Çocuğun Kişilik ve Benlik Gelişimindeki Rolü”, Ondokuz Mayıs Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, C.: 9, S.: 9, 1997, s. 199 147 sağlamaları,1122 rızık endişesi veya başka sebeplerle onu öldürmemesi1123 ve helal rızık ile geçimlerini temin etmesidir.1124 Kişiliğe ve davranışlara iyi veya kötü istikamette yön verme ihtimali nedeniyle, 1125 çocuğun isminin güzel seçilmesi de ebeveynin sorumluluğu kapsamında mütalaa edilmektedir. 1126 Anne ve babanın parçası olan çocukların 1127 bakımı, gözetilmesi ve eğitimi, ebeveynin önemli görevlerinden biridir.1128 Çocuk, düşünce ve davranışlarıyla kendisine örnek alabileceği model bir ebeveyne ihtiyaç hissetmektedir. 1129 Anne ve baba, çocuklarının yetiştirilmesinde birinci derecede1130 ortak sorumluluk sahibidir.1131 Vicdan ve toplumla uyumlu olma hali olarak tanımlanan ahlak,1132 bir öğrenme işidir;1133 çocuklarına karşı merhametli, hoşgörülü ve güven verici olmak, onları terbiye etmenin ideal bir yoludur. 1134 Çocuklar, sözden çok, davranışları örnek alma eğilimindedir. 1135 Cinsiyet ayrımı yapmaksızın çocuklara karşı adil olmak,1136 onları sevmek ve yaratılış gayesine uygun olarak onları yetiştirmek 1137 anne babanın asli görevleri arasında sayılmaktadır. “Çocuğun güzelce terbiye edilmesi, çocuğun anne babası üzerindeki haklarından biridir.”,1138 “Bir baba, çocuğuna güzel ahlaktan daha üstün bir miras bırakamaz.”1139 1122 1123 1124 1125 1126 1127 1128 1129 1130 1131 1132 1133 1134 1135 1136 1137 1138 1139 Fatma Asiye Şenat, a.g.e., s. 79 Enam Suresi, 140, 151; İsra Suresi, 31; Mümtehine Suresi, 12; Tekvir Suresi, 8-9; İbrahim Turan, “Günümüz Aile Problemleri Çerçevesinde Kurân’da Ebeveyn-Çocuk İlişkisi”, Ondokuz Mayıs Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, S.: 35, 2013, s. 80 Kasas Suresi, 77 İbrahim Canan, Allah’ın Çocuklara Bahşettiği Haklar, İstanbul, Timaş Yayınları, 2005, s. 68 Ebu Davud, Edep, 69 Buhari, Fedailü’s-Sahabe, 12, 16 Bakara Suresi, 233; Enam Suresi, 140; Talak Suresi, 6; İsra Suresi, 24; Taha Suresi, 132; Tahrim Suresi, 6; Atalay Yörükoğlu, Çocuk Ruh Sağlığı, İstanbul, Özgür Yayınları, 1998, s. 93 Ahmet Önkal, Resulullah’ın İslam’a Davet Metodu, İstanbul, Kitap Dünyası Yayınları, 2000, s. 415; Halit Ertuğrul, Örnek Hayatıyla Herkesin Öğretmeni Hz. Muhammed (a.s.m.), İstanbul, Nesil Yayınları, 2013, s. 171; Yusuf Alpaydın, Hatice Ayar, Arife Gümüş, Çocukların Dini Gelişiminde Ebeveynlerin Rolü: Beklentiler ve Zorlanma Alanları, İstanbul, İlke Yayınları, 2015, s. 3 Mehmet Aydın, İslam Dini İlmihali, Konya, Hibaş Yayınları, 1984, s. 342 Haluk Yavuzer, Ana-Baba ve Çocuk, İstanbul, Remzi Kitabevi, 2016, s. 29; Erol Göngür, Değerler Psikolojisi, Amsterdam, Hollanda Türk Akademisyen Vakfı Yayınları, 1993, s. 52-63 Mustafa Çağrıcı, İslam Düşüncesinde Ahlak, İstanbul, Dem Yayınları, 2006, s. 32-33 Bayraktar Bayraklı, “Kurân-ı Kerim’e Göre Ailede Çocuk Eğitimi”, Tartışmalı İlmi Toplantılar Dizisi: İslam'da Aile ve Çocuk Terbiyesi (II), İbrahim Canan v. d., İstanbul, Ensar Neşriyat, 2005, s. 180; Yıldız Kuzgun, “Ana-Baba Tutumlarının Bireyin Kendini Gerçekleştirme Düzeyine Etkisi”, Hacettepe Sosyal ve Beşeri Bilimler Dergisi, C.: 5, S.: 1, 1973, s. 57 Hatice Kübra Ergin, Çocuklarda Din Eğitimi, İstanbul, Kalbi Kitaplar, 2012, s. 61-69 Nahl Suresi, 58-59; Zuhruf Suresi, 17; Tekvir Suresi, 8-9; Buhari, Hibe, 13; Müslim, Hibat, 3, 13; Ebu Davud, Büyu, 83 Tahrim Suresi, 6; Taha Suresi, 132; Tirmizi, Birr, 33 Buhari, Cuma, 11; Ebu Davud, İmaret, 1, Salat, 26; İbni Mace, Edep, 3 Tirmizi, Birr, 33 148 Çocuğu sevmenin özü, onu birey olarak kabul etmek ve değer vermektir. 1140 Ebeveynin kendi ihtiyaçlarına rağmen çocuklarını yetirştirmek için maddi ve manevi fedakarlıkta bulunması, yaratıcının kendilerine ilham ettiği fıtri bir sevgi ve şefkat sebebiyle mümkün olabilmektedir.1141 Cahiliye dönemi ve modern dönem şekliyle de olsa çocuklar arasında cinsiyet ayrımı yapılması, İslam’ın ve insanlığın hoş karşılamayacağı kötü bir davranıştır.1142 Çocukların, anne ve babası üzerinde hakları bulunduğı gibi onlara karşı sorumlulukları ve marufta itaat etme yükümlülüğü vardır. Ebeveyni, küçüklüğünde kendisine nasıl güzel muamelede bulundu ise, 1143 çocukların da her dönemde ve özellikle yaşlılık süreçlerinde onlara iyi davranması, onların maddi ve manevi ihtiyaçlarını karşılaması gerekmektedir. 1144 Çocuğun ebeveynine karşı sorumluluklarında farklılık bulunmasa da, Kurân-ı Kerim’de ve hadislerde, annenin yaşadığı zorluk ve sıkıntılar nedeniyle çocuk üzerinde daha fazla hak sahibi olduğu belirtilmektedir.1145 “Rabbin, kendisinden başkasına asla ibadet etmemenizi, anayababaya iyi davranmanızı kesin olarak emretti. Eğer onlardan biri, ya da her ikisi senin yanında ihtiyarlık çağına ulaşırsa, sakın onlara "öf!" bile deme; onları azarlama; onlara tatlı ve güzel söz söyle. Onlara merhamet ederek tevazu kanadını indir ve de ki: "Rabbim! Tıpkı beni küçükken koruyup yetiştirdikleri gibi sen de onlara acı.” 1146 ayetleri, çocukların ebeveynlerine güzellikle muamele etmesini, saygı göstermesini ve onları azarlamamasını emretmektedir.1147 Her ne kadar yaşlılığın getirdiği bir takım zorluklar bulunsa da, çocukların ebeveynine karşı isyan etmeden sabırlı davranmaları, onların gönüllerini almaları, İslamiyet’te ibadet kabul edilmektedir. 1148 “İnsana da, anne babasına iyi davranmasını emrettik. Annesi onu her gün biraz daha güçsüz düşerek karnında taşımıştır. Onun sütten kesilmesi de iki yıl içinde olur. (İşte onun 1140 1141 1142 1143 1144 1145 1146 1147 1148 Ahmet Koç, Okul Çağı Çocuklarının Ailede Din Eğitimi, İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, S.: 17, 2008, s. 150 Beyza Bilgin, İslam ve Çocuk, Ankara, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları, 2003, s. 37 M. Zeki Duman, Kurân’ı Kerim’de Adab-ı Muaşeret, İstanbul, İpek Yayınları, 2002, s. 138 M. Sait Şimşek, Kurân’ın Ana Konuları, İstanbul, Beyan Yayınları, 1999, s. 214 İsra Suresi, 23-24; Bakara Suresi, 215; Ülfet Görgülü, a.g.e., s. 354 Lokman Suresi, 14-15; Ahkaf Suresi, 15; Nesai, Cihad, 6; İbni Mace, Cihad, 24 İsra Suresi, 23-24 İbrahim Sarıçam, Hz. Muhammed ve Evrensel Mesajı, Ankara, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları, 2003, s. 244; M. Tayyib Okiç, İslamiyet’te Kadın Öğretimi, Ankara, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları, 1978, s. 13 Saffet Sancaklı, “Hadislerde Yaşlılık Olgusunun Değerlendirilmesi”, Manevi Sosyal Hizmetler, Ed.: Ali Seyyar, İstanbul, Rağbet Yayınları, 2008, s. 381 149 için) insana şöyle emrettik: "Bana ve anne babana şükret. Dönüş banadır."1149 Evlat sevgisi, insanın genlerinde vardır. Temiz fıtratını muhafaza etmiş olanlar, anne babasına saygılı olmaya meyyaldir.1150 İman edenlerin düşünmeleri için, üç büyük dinde saygı duyulan Hz. İbrahim’in kıssası, babası ile kavminin putlara tapması, Kurân-ı Kerim’de farklı yerlerde anlatılmaktadır.1151 Putperest olan babası, rabbini inkar etmiş ve kendisini tehdit etmiş olsa da Hz. İbrahim ona hikmetle ve yumuşaklıkla hitap etmiş ve hidayeti için rabbine dua etmiştir. Hz. İbrahim’in oğlu Hz. İsmail de Kurân-ı Kerim’de halim bir çocuk olarak nitelendirilmekte; 1152 babasına itaat ve teslimiyetiyle inananlara rol model olarak sunulmaktadır. İslamiyet, kişinin anne ve babası iman etmemiş olsa da saygı ve hizmeti hak ettiğini öğütlemektedir. “Kitapta İbrahim'i de an. Gerçekten o, son derece dürüst bir kimse, bir peygamber idi. Hani babasına şöyle demişti: "Babacığım! İşitmeyen, görmeyen ve sana bir faydası olmayan şeylere niçin tapıyorsun?" "Babacığım! Doğrusu, sana gelmeyen bir ilim bana geldi. Bana uy ki seni doğru yola ileteyim." "Babacığım! Şeytana tapma! Çünkü şeytan Rahman'a isyankar olmuştur." "Babacığım! Doğrusu ben, sana, çok esirgeyici Rahmâa tarafından bir azabın dokunmasından, böylece şeytana bir dost olmandan korkuyorum." Babası, "Ey İbrahim! Sen benim ilahlarımdan yüz mü çeviriyorsun? Eğer vazgeçmezsen, mutlaka seni taşa tutarım. Uzun bir süre benden uzaklaş!" dedi. İbrahim şöyle dedi: "Esen kal! Senin için Rabbimden af dileyeceğim. Şüphesiz O, beni nimetleriyle kuşatmıştır." "Sizi ve Allah'tan başka taptıklarınızı terk ediyor ve Rabbime ibadet ediyorum. Rabbime ibadet etmekle de mutsuz olmayacağımı umuyorum."1153, “Ey iman edenler! Kendinizi ve ailenizi, yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun. O ateşin başında gayet katı, çetin, Allah'ın kendilerine verdiği emirlere karşı gelmeyen ve kendilerine emredilen şeyi yapan melekler vardır.”1154 ayetleri, iman edenlerin, aile üyelerinden başlayarak hakkı tebliğ ve temsil ile görevli olduğunu, sorumluluk taşıdığını 1149 1150 1151 1152 1153 1154 Lokman Suresi, 14 Abdurrahman Dodurgalı, a.g.e., 32 Şuara Suresi, 69-76; Enbiya Suresi, 51-54; Yasin Suresi, 6; Zümer Suresi, 15; Şura Suresi, 45; Nuh Suresi, 26-27; Meryem Suresi, 41-48; Enam Suresi, 74; Saffat Suresi, 85; Zuhruf Suresi, 26; Mümtehine Suresi, 4 Saffat Suresi, 101-102 Meryem Suresi, 41-48 Tahrim Suresi, 6 150 hatırlatmaktadır. Anne ve babanın çocuğunu ateşten koruması, onu eğitmesi ve çocuğa hakkı tavsiye etmesi şeklinde açıklanmaktadır.1155 “Ey iman edenler! Eşlerinizden ve çocuklarınızdan size düşman olabilecekler vardır. Onlardan sakının. Ama affeder, hoş görüp vazgeçer ve bağışlarsanız şüphe yok ki Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir. Mallarınız ve çocuklarınız ancak birer imtihandır; Allah katında ise büyük bir mükafat vardır.”,1156 “Ey iman edenler! Mallarınız ve evlatlarınız sizi, Allah'ı zikretmekten alıkoymasın. Her kim bunu yaparsa, işte onlar ziyana uğrayanların ta kendileridir.”,1157 “O gün ki ne mal fayda verir ne oğullar! Allah'a arınmış bir kalp ile gelen başka.”1158 ayetleri, eş ve çocukların insanı Allah’a kulluk ve itaat etmesini engellediğinde, imtihan ve fitneye dönüşebileceğini haber vermekte ve uyarmaktadır. Anne ve babaya itaat, Allah’ın emir ve yasaklarıyla kayıtlıdır; hiçbir irade, yaratıcının buyruklarına alternatif oluşturmamaktadır. 1159 Ebeveynin talepleri, İslam’ın bildirdikleriyle örtüşmediği durumlarda kendilerine itaat edilmesi yasaklanmaktadır. “Sa’d b. Ebi Vakkas’ın annesi, oğlunun Müslüman olduğunu duyunca çok sinirlenip, kendisine karşı saygısını ve bağlılığını bildiğinden, onu İslam dîninden döndürebilmek için; “Allah’ın, sana hısım ve akraba ile ilgilenmeyi, anne-babaya daima iyilik etmeyi emrettiğini söyleyen, sen değil misin?” dedi. Sa’d da; “Evet!” dedi. Bunun üzerine annesi asıl maksadını bildirmek için şöyle söyledi: “Ya Sa’d! Vallahi, sen Muhammed’in getirdiklerini inkar etmedikçe, ben açlık ve susuzluktan helak oluncaya kadar ağzıma bir şey almayacağım.” Sa’d, annesine düşkün olduğu halde kendisine itaat etmemiştir. Annesinin yiyip içmediğini ve bunda inat ettiğini görünce, şöyle dedi: “Ey Anne! Senin yüz canın olsa ve her birini İslamiyeti bırakmam için versen, ben yine dinimden vaz geçmem. Artık ister ye, ister yeme!” Annesi Sa’d’ın dinine bağlılığını görünce şaşırdı, çaresiz kaldı. Yemeye ve içmeye tekrar başladı. Sa’d bin Ebi Vakkas ile annesi arasında geçen bu hadiseden sonra Allah, evladın anne ve babaya hangi hallerde tabi olacağını; “Biz insana, ana ve babasına iyilikte bulunmasını tavsiye ettik. Bununla beraber, hakkında bilgi sahibi olmadığın (ilah tanımadığın) bir şeyi bana ortak koşmak için sana emrederlerse, artık onlara (bu hususta) itaat etme! Dönüşünüz ancak banadır. 1155 1156 1157 1158 1159 Buhari, Tefsir, Tahrim Suresi, 3 Tegabün Suresi, 14-15 Münafikun Suresi, 9 Şuara Suresi, 88-89 Nisa Suresi, 65; Ahzab Suresi, 36 151 Ben de yaptığınızı (amellerinizin karşılığını) size haber vereceğim.” 1160 ayetiyle açıklamış oldu.”1161 Çocuk; anne ve babası iman etmemiş olsa bile, onların meşru isteklerini, insani ihtiyaçlarını karşılamakla yükümlüdür. Ebeveyn, farz olan işleri yasakladığında, haramı emrettiğinde anne babaya itaat, günah sayılmaktadır. Hz. Peygamberin baldızı olan Esma, Müşrik olan annesi kendisini ziyarete geldiğinde kendisiyle görüşüp görüşemeyeceğini sorduğunda, Allah’ın elçisi ona annesiyle ilgilenmesini tavsiye etmiştir. 1162 Çocuklar, her talebe boyun eğmesi beklenen birer asker değildir. 1163 Ebeveynin görevi; İslam’ın kendilerine verdiği hak ve saygınlığı, çocukları için zulüm ve fitneye dönüştürmeksizin, dünya ve ahirette ailesini huzura kavuşturması, kötülüklerden korumasıdır. Çocuklara zor gelen ve yapmaktan hoşlanmadığı işlerin onlara teklif edilmesi, aile saadetine zarar verdiği gibi hakkın yerinde kullanılmaması sonucunu doğurmaktadır. “Kolaylaştırınız, zorlaştırmayınız!” 1164 nebevi ikazı, çocuklara yapılan tekliflerde itidal ve rıfk ile muamele etmeyi gerektirmektedir. Birrü’l-valideyn terkibiyle ifade edilen anne babaya iyilik yapma, ihsan ile itaat etmek, hadislerde sıklıkla hatırlatılmaktadır. 1165 “Rabbin hoşnutluğu anne babanın hoşnutluğuna bağlıdır. Rabbin öfkesi ise, anne babanın öfkesine bağlıdır.”, 1166 “Cennet, annelerin ayakları altındadır.”,1167 “Resulullah bir gün: Büyük günahların en ağırını size haber vereyim mi? diye üç defa sordu. Biz de: Evet, ya Resulallah! dedik. Hz. Peygamber: Allah’a şirk koşmak, ana-babaya itaatsizlik etmek! buyurduktan sonra, yaslandığı yerden doğrulup oturdu ve; İyi dinleyin, bir de yalan söylemek ve yalancı şahitlik yapmak! buyurdu. Bu sözü o kadar çok tekrar etti ki, daha fazla üzülmesini istemediğimiz için, keşke sükut buyursalar da yorulmasalar, diye arzu ettik.”, 1168 “Bir şahıs, Resulullaha gelerek: Kendisine en iyi davranmam gereken kimdir? diye sordu. Resulullah: Annen! buyurdu. O sahabi: Ondan sonra kimdir? diye sordu. Hz. Peygamber: Annen! buyurdu. Sahabi tekrar: Ondan sonra kim gelir? diye 1160 1161 1162 1163 1164 1165 1166 1167 1168 Lokman Suresi, 15 İbrahim Hatiboğlu, “Sa’d b. Ebu Vakkas”, T. D. V. İslam Ansiklopedisi, No: 35, s. 371-374 Buhari, Hibe, 29; Mümtehine Suresi, 8; Tirmizi, Birr, 3 Mustafa Sıbai, Aile Ahlakımız, Çev.: Abdusselam Porsnak, İstanbul, Beka Yayınları, 2008, s. 69 Buhari, İlim, 12, Cihad, 164; Müslim, Eşribe, 70-71 Buhari, Edep, 1; Müslim, İtk, 25, Birr, 9, 10; Ebu Davud, Edep, 119-120; Tirmizi, Birr, 8 Tirmizi, Birr, 3 Nesai, Cihad, 6; İbni Mace, Cihad, 24 Buhari, Şehadat, 10, Edep, 6, İstiaan, 35, İstitabe, 1; Müslim, İman, 143 152 sordu. Allah Resulü yine: Annen! buyurdu. Sahabi tekrar: Sonra kim gelir? diye sorunca Resul-i Ekrem bu sefer: Baban! cevabını verdi.” 1169 Hadisler; İslam’ın öğretilerine uygun olduğu taktirde, ebeveynin isteklerine itaat etmenin farz, asi olmanın haram olduğuna, işaret etmektedir. Anne ve babanın rızası, cennet anahtarlarından biridir; onların istekleri vahiy ile kayıtlı ve sınırlıdır. Ebeveyni teklif etmiş olsa da, Allah’ın ve resulünün bildirdiklerine aykırı düşünce ve isteklere uymak günahtır. “Ailene namazı emret ve kendin de ona devam et. Senden rızık istemiyoruz. Sana da biz rızık veriyoruz. Güzel sonuç Allah'a karşı gelmekten sakınanlarındır.”1170 ayeti, anne ve babanın, çocuklarının maddi ihtiyaçlar kadar manevi ihtiyaçlarından da sorumlu olduğunu hatırlatmaktadır. Mümin, emanetlerine ve ahitlerine riayet edendir.1171 2. 8. 5. Eş Kadının eşine itaati; ülü’l-emre itaatte, ebeveyne itaatte olduğu gibi meşru ve maruf olan ile sınırlı ve kayıtlıdır. İslam’a göre aile; neslin devamına ve kişinin huzuruna vesiledir;1172 bireyi kötülüklerden alıkoyan bir sığınaktır.1173 “Nikah benim sünnetimdendir. Kim benim sünnetimi uygulamazsa benden değildir. Evleniniz, ben diğer ümmetlere karşı sizin çokluğunuzla iftihar ederim.” 1174 Evlilik kurumundaki iletişim, hayır ve güzellikte yardımlaşmak, ahiret cennetini dünyaya taşıma amacına matuftur. Toplulukların sevk ve idaresi için mesul bir reisin bulunması zaruridir.1175 İslamiyet’te ailenin yöneticiliği erkeğe verilmekte; kadının eşine itaat etmesi emredilmektedir. “Erkekler, kadınların koruyup kollayıcılarıdırlar. Çünkü Allah insanların kimini kiminden üstün kılmıştır. Bir de erkekler kendi mallarından harcamakta (ve ailenin geçimini sağlamakta)dırlar. İyi kadınlar, itaatkardırlar.” 1176 1169 1170 1171 1172 1173 1174 1175 1176 Buhari, Edeb, 2; Müslim, Birr, 1 Taha Suresi, 132 Müminun Suresi, 8 Rum Suresi, 21; Nahl Suresi, 72; Nur Suresi, 32 Ebu Davud, Nikah, 1; İbni Mace, Nikah, 1 İbni Mace, Nikah, 1 Muhammed Kutub, Muhammed Kutub, İslam’ın Etrafındaki Şüpheler, Çev.: Ali Özek, İstanbul, Tuğra Neşriyat, 1991, s. 172 Nisa Suresi, 34 153 Ayette geçen “kavvam” kelimesi sözlükte, ayağa kalkmak, yükselmek anlamlarına gelmektedir.1177 Kavvam; bir şeyi koruyup gözeten, muhafaza eden ve ihtiyaçlarını karşılayan demektir. 1178 Erkeğin yönetici olması, onun kadına tahakküm etmesi ve zorbalık yapması değildir; bilakis yöneticilik, istişare ve yardımlaşmayla aile sorumluluklarının paylaşılmasını ve yönetilmesini kolaylaştıran bir araçtır.1179 Erkek ve kadının farklı tabiatta yaratılmış olması, ailede ve toplumda aldığı sorumluluklar nedeniyle, İslamiyet’te aile yöneticiliği, Allah tarafından erkeğe verilmiş; kocaya, aile ilişkilerinde kadına göre nisbi bir üstünlük tanınmıştır. 1180 Ayette bahsedilen yöneticilik, ontolojik, tabii bir üstünlük değildir; hak ve sorumlulukların gerektirdiği görev dağılımına işaret eden bir niteliktir.1181 İçgüdü ve fizyolojik ihtiyaçları, insani özellikleri ve yaratıcıya kul olması yönünden kadın ile erkek arasında herhangi bir fark yoktur. Yaratıcının erkek ve kadın için belirlediği statü ve hükümlere rıza göstermek, iman ve teslimiyetin gereği olan itaat kapsamanında değerlendirilmektedir. “Allah'ın, kiminizi kiminize üstün kılmaya vesile yaptığı şeyleri (haset ederek) arzu edip durmayın. Erkeklere kazandıklarından bir pay vardır. Kadınlara da kazandıklarından bir pay vardır. Allah'tan, onun lütfunu isteyin. Şüphesiz Allah her şeyi hakkıyla bilendir.”1182 Üç kişinin yolculuğa çıkması durumunda aralarında yönetici tayin etmelerini isteyen 1183 İslamiyet, toplumun temelini oluşturan aile için maslahat gereği yönetici belirlemesi doğal ve kaçınılmaz bir durumdur. Karı-koca arasındaki ilişki, her şeyden önce sevgi, saygı ve hoşgörüye dayalı bir ilişkidir; eşler arasında zorbalık söz konusu değildir. Ailede genetik bir rol dağılımı yapıldığında, dış işlerin erkekte, iç işlerin kadının kontrolünde olduğu söylenebilmektedir.1184 Kavvam kelimesi, gözetip kollamak ve ihtiyaçları karşılamak manasında kullanılmaktadır. 1185 Yöneticilik; tahakküm etme hakkı vermediği gibi, 1177 1178 1179 1180 1181 1182 1183 1184 1185 İbni Manzur, ag.e., s. 497 İbni Manzur, ag.e., s. 497; Ragıb, a.g.e., s. 1243 Muhammed Kutub, İslam’ın Etrafındaki Şüpheler, s. 173-174 Saffet Köse, Geneteğiyle Oynanmış Kavramlar ve Aile Medeniyetinin Sonu, Konya, Mehir Vakfı Yayınları, 2015, s. 149; Hacı Mehmet Günay, “Nüşuz”, T. D. V. İslam Ansiklopedisi, No: 33, s. 303-304; Mustafa Öztürk, Cahiliyeden İslamiyet’e Kadın, Ankara, Ankara Okulu Yayınları, 2012, s. 113; Bakara Suresi, 233; Nisa Suresi, 34; Talak Suresi, 6; Buhari, Nafakat, 1-4; Müslim, Hac, 147; İbni Mace, Nikah, 3; Ebu Davud, Nikah, 40 Fazlurrahman, Ana Konularıyla Kurân, s. 93-96 Nisa Suresi, 32 Ebu Davud, Cihad, 80 Nevzat Tarhan, Evlilik Psikolojisi, İstanbul, Timaş Yayınları, 2013, s. 131 Ragıb, a.g.e., s. 416 154 sorumluluk ve temsil gerektirmektedir. İslami gelenekte bir topluluğun efendisi, onlara hizmet edendir; 1186 kocanın ailedeki yöneticiliği, sorumluluk temelinde değerlendirilmektedir. İslamiyet, kocaya verilen yöneticilik hakkı ve yetkisinin, tahakküm aracı olarak kullanılmasına müsaade etmemektedir. Eşler, evlilikte birbirlerinin ortağı veya işçisi değildir; birbirlerine huzur ve güç veren birer arkadaş ve sığınaktır. Ailede yöneticilik sorumluluğunun erkeğe, annelik gibi saygın ve üstün bir statünün kadına verilmesi; dinin, fıtrata, adalete ve hikmete uygunluğunu göstermektedir. Ailede eşlerin hakları ve sorumlulukları bulunmaktadır. İnkarı mümkün olmayan hakikat 1187 şeklinde açıklanan hak kelimesi; sorumluluk, borç, vazife, yükümlülük, mutabakat anlamlarını içermektedir. 1188 Istılahi kullanımda hak kelimesi, yetki ve ayrıcalık anlamlarıyla açıklanmaktadır. 1189 Sorumluluğun terim anlamı; bireyin, yükümlü olduğu ve yaptığı şeylerden mükafat veya ceza görmesidir. 1190 İnsanlar arasındaki ilişkilerde birinin hakkı, diğerinin sorumluluğunu ifade ettiğinden; hak ve sorumluluk kavramları, madalyonun farklı yüzlerini temsil etmektedir. 1191 İslamiyet’te birey, sahip olduğu nimet ve imkanlardan sorumlu tutulmaktadır. 1192 “Rabbinin senin üzerinde hakkı vardır. Nefsinin senin üzerinde hakkı vardır. Ailenin senin üzerinde hakkı vardır. Şu halde her hak sahibine hakkını ver!”1193 kutlu mesajı ile Hz. Peygamber, hakları ve sorumlulukları birlikte değerlendirmekte ve hatırlatmaktadır. “Kadınların, yükümlülükleri kadar meşru hakları vardır. Yalnız erkeklerin kadınlar üzerinde bir derece farkı vardır.”1194 İnsanı yaratan ve onu en iyi şekilde tanıyan Allah, hak ve sorumlulukları adalet ve hikmetle dağıtmaktadır. İnsanlar arasında cinsiyet, ırk ve renk nedeniyle herhangi bir üstünlük bulunmamakta; Kurân-ı Kerim, üstünlüğün 1186 1187 1188 1189 1190 1191 1192 1193 1194 İsmail b. Muhammed Acluni, Keşfü’l-Hafa ve Müzilü’l-İlbas, C.: I-II, Halep, y.y., 1749, No: 1, s. 49 Cürcani, a.g.e., s. 89 İbni Manzur, a.g.e., s. 332-333 Ali Bardakoğlu, “Hak”, T. D. V. İslam Ansiklopedisi, No: 15, s. 139-151 Ömer Nasuhi Bilmen, Fıkıh İlmi ve İslam Hukuku Terimler Sözlüğü, Haz.: Abdullah Kahraman, İstanbul, Nizamiye Akademi, 2016, s. 141 Hasan Hacak, “İslam Hukukunun Klasik Kaynaklarında Hak Kavramının Analizi”, Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Doktora Tezi, 2000, s. 84 Nahl Suresi, 93; Bakara Suresi, 119; Buhari, Ahkam, 1 Buhari, Savm, 51 Bakara Suresi, 228 155 takva ile olduğunu beyan etmektedir. 1195 Eşlerin hak ve sorumlulukları, yaratılış özellikleri ve ilahi öğretilerle belirlenmekte; kimseye taşıyamayacağı bir sorumluluk verilmemektedir.1196 Ailedeki ilişkiler; sevgi, saygı, itidal, istişare ve hüsnü müamele ile devam ettiği taktirde, eşler arasında bağlılık ve yardımlaşma artmaktadır. Aile üyelerine iyi davranılması, maddi ve manevi ihtiyaçlarının karşılanması, dinin emri olduğu gibi Hz. Peygamberin de konuya ilişkin birçok tavsiyesi bulunmaktadır. “Aranızda en iyiniz, ailesine en iyi şekilde davrananınızdır. Ben de ailesine karşı en iyi davrananlarınız arasındayım.”,1197 “Size kadınlara iyi davranmanızı salık veririm, çünkü onlar sizin gözetiminiz altındadırlar.”, 1198 “Bir adam Resulullah’a sorar: Kocanın karısına karşı vazifeleri nelerdir? Hz. Peygamber cevap verir: Yediğinden yedir. Giydiğinden giydir. Yüzüne vurma. Ona karşı kötü konuşma.”,1199 “Eşlerinize (zevceler) karşı yükümlülükleriniz vardır ve eşlerinizin de sizlere karşı yükümlülükleri bulunmaktadır.”1200 İnsanlığa örnek olmak üzere gönderilen Hz. Muhammed,1201 aile hayatında da en güzel örnektir. Hz. Peygamber eşleriyle sohbet etmekte, oyunlar oynayarak şakalaşmakta, ev işlerinde eşlerine yardımcı olmakta ve onlarla istişareler yaparak hayatın, hak ve sorumluluklarıyla müşterek olduğunu göstermektedir.1202 Ailede kadının sorumlulukları; eşinin ve çocuklarının haklarını gözetmek, evliliğe sadık kalmak ve kocasının meşru işteklerini gücü yettiğince yerine getirmektir.1203 Evlilik hayatında karı koca arasında anlaşmazlık ve tartışmalar yaşanabilmektedir. İslamiyet, hayatın tüm safhalarını içeren kapsamlı ve insan merkezli bir dindir. 1204 Eşler arasında yaşanabilecek sorunların, Kurân ve sünnet rehberliğinde çözümlenmesi istenmektedir. Kurân-ı Kerim, kadının geçimsiz davranması halinde, aile kurumunun dağılmasını önlemek üzre sıralı alternatif çözümler önermektedir. “Allah’a en sevimsiz gelen meşru iş boşanmadır.”1205 Boşanma, en son ve sevimsiz çözüm olmakla 1195 1196 1197 1198 1199 1200 1201 1202 1203 1204 1205 Hücürat Suresi, 13 Bakara Suresi, 286 Buhari, Nikah, 93; İbni Mace, Nikah, 51 Tirmizi, Radaat, 11; İbni Mace, Nikah, 3 Ebu Davud, Nikah, 42; İbni Mace, Nikah, 3 Tirmizi, Radaat, 11 Ahzab Suresi, 21 Buhari, Megazi, 63, Ahkam, 51, Şurut, 15, Ezan, 44; Müslüm, Fezailu’s-Sahabe, 8, 11; Tirmizi, Kıyamet, 45 Hayreddin Karaman, Mukayeseli İslam Hukuku, C.: I-III, İstanbul, Nesil Yayınları, 1996, No: 1, s. 333; Halil Cin, İslam ve Osmanlı Hukunda Evlenme, Konya, Selçuk Üniversitesi Yayınları, 1988, s. 182; Nisa Suresi, 34; İbni Mace, Nikah, 5; Nesai, Nikah, 14 Muhammed Hamidullah, İslam’a Giriş, s. 117 Ebu Davud, Talak, 3; İbni Mace, Talak, 1 156 birlikte; İslamiyet, insanın ve ailenin durumuna göre ayrılığa izin vermektedir. Evlilik sözleşmesinin huzur ve sükunetle devam etmesi için, boşanma safhasına gelmeden önce Allah, önleyici tedbirlerin uygulanmasını tavsiye etmektedir. Kurân-ı Kerim, karı kocanın birbiriyle iyi geçinmesini, birbirlerine eziyet etmemelerini öğütlemektedir.1206 İslamiyet’te, kişinin kendisine, ailesine ve çevresindekilere şiddet uygulaması yasaklanmaktadır. “Mümin, başkasıyla hoş geçinen ve kendisiyle hoş geçinilen kişidir. İnsanlarla güzel geçinmeyen ve kendisiyle güzel geçinilmeyen kimsede hayır yoktur.”1207 Mümin, insanlarla ilişkilerinde ve özellikle aile ilişkilerinde hayır umulan, kendisinden emin olunan kimsedir. Kurân-ı Kerim’de kıssası anlatılan peygamberlerden bazılarının babası, eşi ve çocuğunun iman etmediği; aile bağının kan ile değil inanç bağı ile kurulduğu anlatılmaktadır.1208 Ailesinden iman etmemiş olanlar bulunsa bile peygamberler ailelerine karşı son derece müşfik davranmışlardır. Peygamberlerin hayatları, inananlar için örnektir. Her topluluk ve organizasyonda bir yöneticinin bulunması zaruridir. 1209 İslamiyet’te ailenin yöneticiliği, insanı en iyi tanıyan yaratıcısının emriyle erkeğe verilmektedir. Kadın, erkeğe karşı sorumludur ve kocasının meşru isteklerine itaat etmesi gerekmektedir. Eşinin İslam’a uygun olmayan isteklerine kadının itaat etme zorunluluğu bulunmamaktadır. 2. 8. 6. Şeytan İnsan; halife,1210 mükerrem1211 ve mükellef bir varlık olarak, yeryüzünü imar ve ıslah sorumluluğuyla yaratılmıştır. Allah, insanların dünya ve ahiret saadeti için elçiler ve kitaplar göndermiş; hayrı ve şerri, hak ve hakikati, dünya hayatında itaat edilecekleri ve itaat edilmesi yasaklananları açıklamıştır. İnsanlığın karşı karşıya olduğu sorunların çözümü, ihtiyaçlarının karşılanması, aşkın bir varlığın hidayeti ve 1206 1207 1208 1209 1210 1211 Nisa Suresi, 19 Ahmed b. Hanbel, 225 Hud Suresi, 45-46, 81; Müminun Suresi, 27; Araf Suresi, 83; Hicr Suresi, 59-60; Şuara Suresi, 170171; Neml Suresi, 57; Ankebut Suresi, 32-33; Saffat Suresi, 134-135; Tahrim Suresi, 10; Tövbe Suresi, 23; Tur Suresi, 21; Mücadele Suresi, 22 Muhammed Kutub, İslam’ın Etrafındaki Şüpheler, Çev.: Ali Özek, İstanbul, Tuğra Neşriyat, 1991, s. 172 Bakara Suresi, 30 İsra Suresi, 70 157 rehberliğiyle mümkündür. Beşerin gücü, imkanları ve ömrü sınırlıdır; 1212 ilahi öğretiler olmadan insanın dünyada ve ahirette mutluluğa ulaşması mümkün değildir. Allah, göndermiş olduğu son kitap ve peygamber ile, şeytanın insanoğluna düşman olduğunu, onun hile ve tuzaklarını açıklamıştır. İlahi rahmetten kovulmuş bir asi olan, varlığıyla dünyayı imtihan sahnesine dönüştüren şeytan, insanın rabbiyle olan ahdini ve ilişkisini bozmak istemektedir. Şeytan; uzaklaşmak, haktan ve hayırdan ayrılmak, muhalefet etmek, 1213 öfkeden helak olacak duruma gelmek 1214 manasındadır. Şeytan, sözlük anlamına uygun olarak, haktan ve rabbinden uzaklaşmış bir asidir.1215 Kurân-ı Kerim’de şeytana nispetle kullanılan iblis kelimesi; umutsuz kalmak, pişman olmak, söyleyeceği bir şey olmadan şaşırıp kalmak anlamındaki iblas kelimesinden türemiştir.1216 Şeytan; cin ve insanlardan kötülükte öncü olan, haddi aşan 1217 şerir varlıklar için kullanılan cins isimdir. 1218 Kurân-ı Kerim’de şeytanın cin taifesinden olduğu bildirilmekte; 1219 meleklerden olduğuyla ilgili farklı görüşler de bulunan şeytan için Kurân-ı Kerim’de iblis, 1220 tağut, 1221 vesvas, 1222 hannas 1223 ve garur 1224 gibi farklı isimler kullanılmaktadır. “Allah'ın kendilerine verdiği emirlere karşı gelmeyen ve kendilerine emredilen şeyi yapan melekler vardır.” 1225 ayeti, meleklerin, rablerine isyan etmediğini açıkladığından; şeytanın melek olma ihtimali kalmamaktadır. Allah’a kullukta meleklerin örnek alınacak özellikleri vardır. 1226 Kurân-ı Kerim’de Hz. Adem’in yaratılmasından önce şeytanın geçmişi hakkında fazla bilgi bulunmamakta;1227 şeytanın cinsi ve fiziki varlığından öte, düşüncesine ve eylemlerine dikkat çekilmektedir. Şeytan, Allah’ı gereği gibi takdir edememiş, âlemlerin rabbinin 1212 1213 1214 1215 1216 1217 1218 1219 1220 1221 1222 1223 1224 1225 1226 1227 Jules Payot, İrade Eğitimi II İrade Gücü ve Çalışma, İngilizce’den Çev.: Derya Öztürk, İstanbul, Flipper Yayıncılık, 2020, s. 10 Ragıb, a.g.e., s. 454; Firuzabadi, a.g.e., s. 665 Süleyman Gülek, İnsan Gerçeği Ve İslâmi Hayât, İstanbul, Rağbet Yayınları, 2005, s. 472-476 İbni Manzur, a.g.e., s. 29; Ragıb, a.g.e., s. 60 Cevheri, a.g.e., No: 2, s. 524 İbni Manzur, a.g.e., s. 238; Ragıb, a.g.e., s. 454; Kehf Suresi, 50 Bakara Suresi, 34; Araf Suresi, 11; Kehf Suresi, 50; İsra Suresi, 61 Nisa Suresi, 60 Nas Suresi, 4-6 Nas Suresi, 4-6 Lokman Suresi, 33; Hadid Suresi, 14 Tahrim Suresi, 6 Ömer Aydın, Kurân-ı Kerim’de İman-Ahlak İlişkisi, İstanbul, İşaret Yayınları, 2007, s. 110 Lütfullah Cebeci, Kurân-ı Kerim’e Göre Cin-Şeytan, Konya, İstişare Yayınları, 1989, s. 120 158 hükmüne rıza göstermemiş; 1228 varlığın dışıyla içini kavrayamadığından yanlış bir kıyasla yaratıcının hükmüne karşı kendi tercihinde ısrarcı olmuş, 1229 kendi dinini oluşturmayı tercih etmiştir. Hayrı ve şerri, hakkı ve hakikati, yaratıcıdan daha iyi ve çok bildiğini iddia etmek, ilahlığa soyunmaktır; şeytan buna öncülük etmiştir. Melekler, iyinin ve güzelin;1230 şeytan ise kötünün sembolüdür;1231 melek hayrı telkin ederken, şeytan kötülük için vesvese vermektedir. 1232 Şeytan; Allah’ın yaratıcı ve rabliğine inandığı halde, 1233 Hz. Adem’e secde emri karşısında kibirlenerek isyan etmiş,1234 Allah’ın rahmetinden kovulduğunda, insanoğluna haset ederek düşmanlıkla onu fıtratından uzaklaştırmak üzere yemin etmiş,1235 ümitsizlik girdabında profesyonel bir şerir olmuştur.1236 Kurân-ı Kerim’de şeytan, iblis kelimesiyle beraber toplam seksen sekiz yerde geçmektedir. Kötülüğün kaynağı olan şeytan,1237 insanın en tehlikeli, sinsi ve azgın düşmanıdır. 1238 Şeytanı nankörlüğe götüren, itaatsizliği; itaatsizliğinin nedeni kibridir; 1239 bu durum, böbürlenmeyle inkara giden yolun ilk örneğidir. 1240 “Ameli kendisini geri bırakan kimseyi nesebi ilerletmez.” 1241 hadisi, üstünlüğün yapısal olmaktan ziyade fonksiyonelliğine dikkatleri çekmektedir. Şeytanın itaatsizliği, tanrılık iddiasında bulunmadığı halde haddini bilmediğinden büyüklenmesi, Allah’ın rahmetinden kovulması, günahta ısrarı, insanoğlunu kıskanması ve kandırması, düşmanlığı, intikam hırsı, kışkırtması, dost görünerek sinsice yaklaşması ve yalan yere vaatte bulunması, Kurân-ı Kerim’de insanlara ibret olmak üzere sıklıkla anlatılmaktadır. İmanın bilgi olmadığı, itaat ve samimi teslimiyetle isptalanması ve 1228 1229 1230 1231 1232 1233 1234 1235 1236 1237 1238 1239 1240 1241 Ahmed Hamdi Akseki, a.g.e., s. 272; Nisa Suresi, 172-173; Enam Suresi, 93; Araf Suresi, 12, 36, 40, 48; Nahl Suresi, 22-23; Furkan Suresi, 21; İsra Suresi, 61; Sad Suresi, 76 Ali Ünal, a.g.e., s. 218-219 Kehf Suresi, 50; Taha Suresi, 116; Tahrim Suresi, 6 Jeffrey Burton Russel, Mephistopheles Modern Dünyada Şeytan, Çev.: Nuri Plümer, İstanbul, Kabalcı Yayınları, 2001, s. 11 Cağfer Karadaş, Zaman ve Mekan İçinde İnsan ve Kaderi, Bursa, Emin Yayınları, 2009, s. 125 Hicr Suresi, 36; Sad Suresi, 79; Araf Suresi, 12 Bakara Suresi, 34; Hicr Suresi, 31 Mustafa Tunçer, Kurân’da Cin ve Şeytan, İstanbul, Rağbet Yayınları, 2015, s. 177 Adil Çiftçi, Fazlurrahman İle İslam’ı Yeniden Düşünmek, Ankara, Kitabiyat Yayınları, 2000, s. 206 Araf Suresi, 16-17; Nisa Suresi, 60, 118, 120; Enfal Suresi, 48; Meryem Suresi, 83; Nahl Suresi, 63; Ankebut Suresi, 38; Hicr Suresi, 39-40; İsra Suresi, 64 Araf Suresi, 22; Fatır Suresi, 6; Yusuf Suresi, 5; Zuhruf Suresi, 62 Mehmet Vehbi Şahinalp, “Kurân-ı Kerimde “Mütref” Kavramı ve İlişkili Olduğu Diğer Kavramlar”, Harran Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, C.: 23, S.: 23, 2010, s. 72 Yümni Sezen, Kurân Işığında İnsan, Akıl ve Toplum, İstanbul, İz Yayıncılık, 2014, s. 160 Müslim, Zikir, 38 159 desteklenmesi gerektiği, şeytan örneğinde müşahede edilmektedir. Şeytan; asidir,1242 nankördür,1243 aldatıcıdır,1244 hile ve güzellemeyle saptırandır,1245 insana dost görünen düşman,1246 hayasız1247 kötü bir arkadaştır.1248 Şeytanın ilk ve en büyük günahı, kibir göstermesidir. 1249 Şeytanın isyanı ve lanete uğraması Kurân-ı Kerim’de şöyle anlatılmaktadır: “Andolsun, sizi yarattık. Sonra size şekil verdik. Sonra da meleklere, "Adem için saygı ile eğilin" dedik. İblisten başka hepsi saygı ile eğildiler. O, saygı ile eğilenlerden olmadı. Allah, "Sana emrettiğim zaman seni saygı ile eğilmekten ne alıkoydu?" dedi. (O da) "Ben ondan hayırlıyım. Çünkü beni ateşten yarattın. Onu ise çamurdan yarattın" dedi. Allah, "Şimdi in aşağı oradan. Çünkü senin orada büyüklük taslamak haddine değil! Hemen çık! Çünkü sen aşağılıklardansın" dedi. Şeytan dedi ki: "(Öyle ise) bana insanların tekrar diriltilecekleri güne kadar süre ver." Allah da, "Sen süre verilenlerdensin" dedi. Şeytan dedi ki: "(Öyle ise) beni azdırmana karşılık, yemin ederim ki, ben de onları saptırmak için senin dosdoğru yolunun üzerinde elbette oturacağım." "Sonra (pusu kurup) onlara önlerinden, arkalarından, sağlarından ve sollarından sokulacağım ve sen onların çoğunu şükreden (kimse)ler bulamayacaksın." Allah dedi ki: "Yerilmiş ve kovulmuş olarak çık oradan. Andolsun, onlardan sana kim uyarsa sizin, hepinizi cehenneme doldururum." "Ey Adem! Sen ve eşin cennette kalın. Dilediğiniz yerden yiyin. Fakat şu ağaca yaklaşmayın. Yoksa zalimlerden olursunuz." Derken şeytan, kendilerinden gizlenmiş olan avret yerlerini onlara açmak için kendilerine vesvese verdi ve dedi ki:(Öyle ise, yasak ağacın meyvesinden yiyin ki melek olasınız yahut cennette ebediyyen kalasınız)" Rabbiniz size bu ağacı ancak, melek olmayasınız, ya da (cennette) ebedi kalacaklardan olmayasınız, diye yasakladı. "Şüphesiz ben size öğüt verenlerdenim" diye de onlara yemin etti. Bu suretle onları kandırarak yasağa sürükledi. Ağaçtan tattıklarında kendilerine avret yerleri göründü. Derhal üzerlerini cennet yapraklarıyla örtmeye başladılar. Rableri onlara, "Ben size bu ağacı yasaklamadım mı? Şeytan size apaçık bir düşmandır, demedim mi?" diye 1242 1243 1244 1245 1246 1247 1248 1249 İsra Suresi, 61 İsra Suresi, 26-27 Nisa Suresi, 120; İsra Suresi, 64; Lokman Suresi, 33 Nisa Suresi, 60 Bakara Suresi, 268; Yusuf Suresi, 5; İsra Suresi, 53; Taha Suresi, 117; Zuhruf Suresi, 62; Fatır Suresi, 6 Bakara Suresi, 68, 169; Nur Suresi, 21 Bakara Suresi, 169; Nisa Suresi, 38; Araf Suresi, 27, 30 Bakara Suresi, 34; Araf Suresi, 12; Sad Suresi, 75 160 seslendi. Dediler ki: "Rabbimiz! Biz kendimize zulüm ettik. Eğer bizi bağışlamaz ve bize acımazsan mutlaka ziyan edenlerden oluruz." Allah dedi ki: "Birbirinizin düşmanı olarak inin (oradan). Size yeryüzünde bir zamana kadar yerleşme ve yararlanma vardır." Allah dedi ki: "Orada yaşayacaksınız, orada öleceksiniz ve oradan (mahşere) çıkarılacaksınız."1250 İnsan, yükselmek üzere dünyaya indirilen bir varlıktır; kendisine verilen akıl, irade ve ilahi bilgi ile gelişim göstermesi ve rabbine boyun eğmesi istenmektedir. Rabbine ibadet edenlere vesveseyi çoğaltan şeytanın, 1251 insana musallat olması, sağdan, soldan, aşağıdan ve yukarıdan yaklaşarak insanı sırat-ı müstakimden alıkoymaya çalışması; her insanın farklı yönlerden zaafiyet gösterebildiğini ve şeytanın bu yönlerden fısıldamalarıyla onu ayartmak istediğini göstermektedir. Dünya hayatındaki imtihan sistemi, iyi (insan) ve kötünün (şeytan) mücadelesiyle sürmekte ve bireyin şeytana karşı geliştireceği tedbirlerle gelişmektedir.1252 Vesvese; gizli ses, kuruntu, işkil, 1253 kalbe atılan şer düşünce demektir. 1254 Vesvesenin Istılahi anlamı; insanın hatırına gelen, nefsinde gizli bir ses duyuyormuş gibi hissedilen fısıltıdır; gizli ses bireyi hayra sevk ediyorsa buna ilham denilmektedir. 1255 “Şeytan, insanın vücudunda kanın dolaştığı gibi dolaşır.” 1256 hadisinde ifade edilen kandaki dolaşımı, iblisin insana sürekli vesevese vermesi şeklinde anlamak mümkündür. Kalp kime râm olursa, onunla birliktelik kurmakta; birey kötülük yapar ve şerre yönelirse şeytan kalpte kendine yer bulmaktadır. 1257 Allah’ın hükümranlığını tanımayanlar, şeytanın adımlarını takip etmektedir. 1258 Şeytan, insanın dışında bir etkendir; nefis gibi değildir.1259 Nefis, insanın kötü düşünce ve duygularının kaynağıdır; şeytan, insana verdiği vesvese ile akıl ve iradeyi olumusz etkileyerek nefse de etki etmektedir.1260 Kalbi iman ile dolu olan ve rabbine tevekkül 1250 1251 1252 1253 1254 1255 1256 1257 1258 1259 1260 Araf Suresi, 11-25 Hayati Aydın, “Kurân Açısından Şeytanın Etkisi Bağlamında Vesvese ve Şüphe”, İslami Araştırmalar Dergisi, C.: 15, S.: 4, 2002, s. 537 Nevzat Tarhan, İnanç Psikolojisi, İstanbul, Timaş Yayınları, 2014, s. 44 Hayati Aydın, “Kurân Açısından Şeytanın Etkisi Baglamında Vesvese ve Şüphe”, İslami Araştırmalar Dergisi, C.: 15, S.: 4, 2002, s. 537 Ragıb, a.g.e., s. 522 Ragıb, a.g.e., s. 522 Buhari, İtikaf, 11 Mehmet Aydın, İlahi Dinlerde Şeytan İnancı ve Anlayışı, Konya, Palet Yayınları, 2018, s. 137 Bayraktar Bayraklı, İnsanlığın Vebası Şirk, İstanbul, Düşün Yayıncılık, 2015, s. 119 Celal Kırca, Kurân ve Fen Bilimleri, İstanbul, Marifet Yayınları, 2005, s. 356 Hayati Aydın, “İd, Ego ve Süper Ego Bağlamında Bilimsel Verilerin Kur’ân’ın İlgili Kavramlarıyla Karşılaştırılması”, Akademik Araştırmalar Dergisi, C.: 5, S.: 18, 2003, s. 115-130, 126 161 edenler, ümitsizliğe ve şeytanın eline düşmemektedir. 1261 İnsanoğlunun saadet düşmanı olduğu halde, insanların şeytana itaat etmesi ve köle olması hem manidar hem de şeytanın aldatmadaki ustalığını gösteren önemli bir vakıadır. İnsan için en büyük aldanma, kendisini aldatmasıdır.1262 “Kadınlar, oğullar, yük yük altın ve gümüş, salma atlar, davarlar ve ekinler gibi nefsin şiddetle arzuladığı şeyler insana süslü gösterildi. Bunlar dünya hayatının geçimliğidir. Oysa asıl varılacak güzel yer ancak Allah'ın katındadır.”1263 Dünya nimetlerinin esiri olmak, fıtrattan ve yaratıcıdan uzaklaşmaya, nefsine ve şeytana köleliğe sebep olmaktadır.1264 “İnsanların hepsi Allah'ın huzuruna çıkacak ve güçsüzler büyüklük taslayanlara diyecek ki: "Şüphesiz bizler size uymuştuk, şimdi siz az bir şey olsun Allah'ın azabından bizi koruyabilecek misiniz?" Onlar da, "Eğer Allah bizi doğru yola eriştirseydi biz de sizi doğru yola eriştirirdik. Şimdi sızlansak da, sabretsek de bizim için birdir. Artık bizim için hiçbir kurtuluş yoktur" derler. İş bitirilince şeytan da diyecek ki: "Şüphesiz Allah size gerçek olanı söz verdi. Ben de size söz verdim ama yalancı çıktım. Zaten benim sizi zorlayacak bir gücüm yoktu. Ben sadece sizi çağırdım, siz de hemen bana geliverdiniz. O halde beni kınamayın, kendinizi kınayın. Artık ben sizi kurtaramam, siz de beni kurtaramazsınız. Şüphesiz ben, daha önce sizin, beni Allah'a ortak koşmanızı kabul etmemiştim. Şüphesiz, zalimlere elem dolu bir azap vardır." 1265 ayetleri; yanlış teslimiyetin, İslam’ın belirlediği ölçülerin dışına çıkmış olan itaatin, şeytana uymanın, hüsranla sonuçlanacağını haber vermektedir. İmtihanın kuralları ve tarafları önceden açıklanmış olduğundan, sorumluluğun şeytana yüklenmesi doğru değildir; zaafiyet gösteren, iradesine hakim olamayan, insanın kendisidir. Şeytan, kendi kudreti olmadığı halde, insanın zaaflarını harekete geçirerek, onun ümitsizliği ve şaşkınlığından yararlanarak iradesinden, heva ve hevesinden güç devşirmektedir. 1266 Şeytan, Allah’a kulluktan alıkoymak için her insana farklı kuruntular vermekte; peygamberlerin dışında kimse bundan emin olamamaktadır.1267 Kurân-ı Kerim, insanın en büyük düşmanının, kendini aldatan ve nefsine zulmeden 1261 1262 1263 1264 1265 1266 1267 Sadık Kılıç, Kurân’da Günah Kavramı, Konya, Hibaş Yayınevi, 1984, s. 210-211 Bakara Suresi, 6-9, 18 Ali İmran Suresi, 14 Recep Ardoğan, Kurân ve İnsan Psikolojisi, Ankara, İlkadım Yayınevi, 1998, s. 105 İbrahim Suresi, 21-22 Bakara Suresi, 268; Nisa suresi, 120; Lokman Suresi, 33; Fazlurrahman, Ana Konularıyla Kurân, s. 191 Fazlurrahman, Ana Konularıyla Kurân, s. 52-54 162 insanın kendisi olduğunu haber vermekte;1268 şeytanın vesvesesinden kurtulmak için Allah’a sığınmasını ve takvalı olmasını tavsiye etmektedir.1269 Hayat, tercihlerden ibarettir; hayır ve şer, güzel ve çirkin insana açıklanmakta; insan, akıl ve iradesini kullanarak yaptıklarının ve yapmadıklarının sorumluluğunu yüklenmektedir. Vahiy aracılığıyla iyilikler ve kötülükler açıklanmakta; iman edip salih amel işleyenlerin cennete gideceği, inkar eden ve kötülük yapanların cehenneme gideceği beyan edilmektedir.1270 Kul; rabbine itaat ettiğinde şeytandan uzaklaşmakta; yaratıcıya asi olduğunda şeytana yaklaşmaktadır. Doğaya, taşa ve putlara, kendi nefsine tapanlar olduğu gibi, şeytan, insanı bazen Allah ile de aldatabilmektedir. “Ey insanlar! Allah’ın verdiği söz gerçektir. Dünya hayatı sakın sizi aldatmasın, o aldatma ustası da Allah hakkında sizi kandırmasın.” 1271 ayetinde belirtilen aldatma ustası, şeytan olarak tefsir edilmektedir ki o da “Allah nasıl olsa bağışlar” telkinleriyle, insanları günaha sevk edebilmektedir. “Ey iman edenler! Şeytanın adımlarına uymayın. Kim şeytanın adımlarına uyarsa, bilsin ki o hayasızlığı ve kötülüğü emreder. Eğer Allah'ın size lütfu ve merhameti olmasaydı sizden hiçbiriniz asla temize çıkamazdı. Fakat Allah, dilediği kimseyi tertemiz kılar. Allah hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.” 1272 Şeytanın adımları; Allah’ın yolunun dışındaki yollar, 1273 bozguncuların yolu, 1274 heva, 1275 vahyin dışandakilere tabi olan atalar 1276 ve tağut 1277 şeklinde açıklanabilmektedir. Şeytan; insanı rabbine kulluktan alıkoymak üzere kullarını, 1278 dostlarını, 1279 askerlerini 1280 ve taratftarlarını 1281 kullanmakta; insanoğlunun zaaflarıyla, irade zayıflığı ve takva noksanlığıyla etki ve gücünü artırmaktadır.1282 1268 1269 1270 1271 1272 1273 1274 1275 1276 1277 1278 1279 1280 1281 1282 İlhami Güler, Allah’ın Ahlâkîliği Sorunu, Ankara, Ankara Okulu Yayınları, 2000, s. 67 Araf Suresi, 200-201 Şaban Haklı, “Kötülük Problemi, Yaklaşımlar ve Eleştiriler”, Hitit Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, C.: 1, S.: 2, 2002, s. 196-197 Fatır Suresi, 5 Nur Suresi, 21 Enam Suresi, 153 Araf Suresi, 142 Kasas Suresi, 50 Lokman Suresi, 21 Nisa Suresi, 60 Yasin, 60 Nisa Suresi, 38 İsra Suresi, 64; Nahl suresi, 99; Şuara Suresi, 95; Hicr suresi, 42; İsra Suresi, 65; Sad Suresi, 83 Mücadele Suresi, 19 Fazlurrahman, Ana Konularıyla Kurân, s. 191 163 Kâinatta lüzumsuz hiçbir varlık olmadığına göre, 1283 şeytanın varlığında da hikmet vardır; 1284 her varlık diğerleriyle bağlantılıdır. 1285 Düşünce tarihinde teodise olarak adlandırılan, özellikle ateistler tarafından yanlış kanaatlerle beslenen kötülük meselesi,1286 İslam’a göre murad-ı ilahi olarak değerlendirilmektedir. Şer gibi görünen hayır, hayır gibi görünen şer olabilmekte; 1287 kötülük sayesinde, iyilik ve iyiler bilinebilmektedir. 1288 İyilik ve kötülük (hüsn ve kubh) meselesinde Müslüman düşünürler; dünyada mutlak iyinin mümkün olmadığını, aksi durumda hayatın cennete dönüşeceğini, düzenin değişmez bir gerçeği olarak kötülüğün varlığını, kabul etmektedir. 1289 Allah, dilediğini hakkıyla yapmakta, 1290 yaptıklarından mesul tutulmamaktadır.1291 Kelamcılar, şeytanın yaratılmasını, sorumluluk, zıtlar ve esma-i ilahi açısından açıklamaya çalışmaktadır. 1292 “Eşya zıddıyla kaimdir.” 1293 Kötülük olmasaydı, hayat anlamını yitirir, imtihan sırrı kaybolurdu.1294 Allah her şeyi hayır için yaratmıştır; şer, varlıkların yaratılış amacı dışında kullanıldığında ortaya çıkmaktadır.1295 Çift yönlü bir varlık olan insanın, ilahi hidayet rehberliğinde cennete giden yolu bulması mümkün olduğu gibi, nefsini ilah edinerek şeytana köle olması da mümkündür; tercih, karar ve sorumluluk, akıl ve iradesiyle bireye ait olmaktadır.1296 İnsan; temiz ve günahsız olarak yaratılmış; akıl ve iradesi sebebiyle diğer canlılardan üstündür.1297 Hata yapma potansiyeli bulunduğu halde rabbine kulluk ve itaat etmesi, yeryüzüne halife olarak gönderilen insanı meleklerden değerli hale getirmektedir. İnsanı değerli kılan, meleklerin aksine, itaatini bilinçle ve iradesiyle 1283 1284 1285 1286 1287 1288 1289 1290 1291 1292 1293 1294 1295 1296 1297 Sad Suresi, 27; Ahmed Hamdi Akseki, a.g.e., s. 64 Mehmet Yavuz Şeker, Dikkat Şeytan Var, İstanbul, Işık Yayınları, 2013, s. 25 Heinz Heimsoeth, Felsefenin Temel Disiplinleri, Çev.: Takıyeddin Mengüşoğlu, İstanbul, Remzi Kitabevi, 1986, s. 111; Fazlurrahman, Ana Konularıyla Kurân, s. 35 Cafer Sadık Yaran, Kötülük ve Teodise: Batı ve İslam Din Felsefesinde “kötülük problemi” ve Teistik Çözümler, İstanbul, Vadi Yayınları, 1997, s. 10; Necip Taylan, İslam Düşüncesinde Din Felsefeleri, İstanbul, İstanbul Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Yayınları, 1994, s. 97; Mehmet S. Aydın, Din Feslsefesi, Ankara, Selçuk Yayınları, 1992, s. 147 Bakara Suresi, 216 Hayati Aydın, Kurânda İnsan Psikolojisi, İstanbul, Timaş Yayınları, 2001, s. 36; Osman Özkul, Kültür ve Küreselleşme Kültür Sosyolojisine Giriş, s. 167 İbrahim Kalın, Barbar Modern Medeni: Medeniyet Üzerine Notlar, s. 174-175 Hud Suresi, 107 Enbiya Suresi, 23 Seyyid Sabık, el-Akaidül-İslamiyye, Çev.: Hanifi Akın, İstanbul, Karınca & Polen Yayınları, 2010, s. 178 İbrahim Kalın, a.g.e., s. 53 Muhsin Demirci, Kurân’ın Ana Konuları, s. 136-137 Mustafa Çağrıcı, İslam Düşüncesinde Ahlak, İstanbul, Dem Yayınları, 2016, s. 207 Yümni Sezen, Kurân Işığında İnsan, Akıl ve Toplum, s. 117 Fazlurrahman, Ana Konularıyla Kurân, s. 47; Erdoğan Pazarbaşı, Kurân ve Medeniyet, s. 107 164 gerçekleştirmesidir. “Eğer dileseydik, içinizden yeryüzünde sizin yerinize geçecek melekler yaratırdık.”, 1298 “Eğer siz günah işlemeseydiniz, Allah sizi yok eder ve yerinize günah işleyip sonra kendisinden af dileyen bir topluluk yaratırdı.”,1299 “Ey insanlar! Siz Allah'a muhtaçsınız. Allah ise her bakımdan sınırsız zengin olandır, övülmeye hakkıyla layık olandır. Eğer Allah dilerse sizi giderir ve yeni bir halk getirir. Bu Allah'a göre zor bir şey değildir. Hiçbir günahkar başka bir günahkarın yükünü yüklenmez. Günah yükü ağır olan kimse, (bir başkasını), günahını yüklenmeye çağırırsa, ondan hiçbir şey yüklenilmez, çağırdığı kimse yakını da olsa. Sen ancak, görmedikleri halde rablerinden için için korkanları ve namaz kılanları uyarırsın. Kim arınırsa ancak kendisi için arınmış olur. Dönüş ancak Allah'adır.”1300 ayetleri ve hadis, insanoğlunun günah işleme ihtimaline, suç ve cazanın şahsiliğine işaret etmektedir. “Allah size kolaylık diler, zorluk dilemez.”, 1301 “Allah bir kimseyi ancak gücünün yettiği şeyle yükümlü kılar. Onun kazandığı iyilik kendi yararına, kötülük de kendi zararınadır.”, 1302 “Her insan hata eder, hata edenlerin en hayırlıları ise tövbe edenlerdir.” 1303 ayetler ve hadisten, İslam’ın fıtrat dini olduğu, insanın günah işeleyebileceği anlaşılmaktadır. Af ve istiğfardan bahseden kutsal buyruklar, günaha teşvik etmemekte; hata yapanların ümit kesmeden rabbine iltica etmesini öğütlemektedir. Şeytan, günahlardan temizlenmenin mümkün olmadığı kuruntusuyla insanları hak yoldan saptırabilmektedir. Tövbe kapısının kapalı olduğu yalanını fısıldayan şeytan, insanın rabbine dönüşünü engellemeye çalışmakta, onu kendisine köle yapmak istemektedir. Şeytana tapınma, ona ibadet etme ve kutsama anlamında değerlendirilmemektedir; şeytana kulluk yapmak, ona bütünüyle teslim olmak, itaat etmek ve onun adımlarını takip etmektir. 1304 Şeytana itaat, Allah’a itaatsizliktir; şeytana itaat cehenneme, Allah’a itaat cennete, götürmektedir.1305 İnsanı cennetinden eden sinsi düşman şeytan, onun tekrar ana yurduna dönmesini istememektedir. Kibirli, gururlu, asi ve inatçı olan şeytan; insana yol gösterecek, itaati hak edecek konumda 1298 1299 1300 1301 1302 1303 1304 1305 Zuhruf Suresi, 60 Müslim, Tövbe, 2; Tirmizi, Cennet, 2, Daavat, 99 Fatır Suresi, 15-18 Bakara Suresi, 185 Bakara Suresi, 286 İbni Mace, Zühd, 30 Meryem Suresi, 44; Nur Suresi, 21 Zuhruf Suresi, 36-40; Nas Suresi, 1-6 165 değildir. “Ey iman edenler! Size hayat verecek şeylere sizi çağırdığı zaman, Allah'ın ve Resûlü'nün çağrısına uyun ve bilin ki, Allah kişi ile kalbi arasına girer. Yine bilin ki, onun huzurunda toplanacaksınız.” 1306 Şeytana uyanlar, cennetini kaybetmekte; rabbiyle yaptığı misaka sadık kalanlar, kurtuluşa ermektedir.1307 2. 9. İtaati Kolaylaştıran Faktörler Dinler, insanları fıtratına yaklaştırmak ve kötülüklerden korumak üzere gönderilmiştir.1308 Din duygusunun kaynağı konusunda farklı düşünceler olsa da,1309 inanç; beşer için ihtiyaçtır, insanın ayrılmaz bir parçasıdır.1310 İnsanoğlu, yaratıldığı ilk günden itibaren vahye muhatap olmuştur. Din kelimesinin, boyun eğmek, bağlanmak ve itaat etmek 1311 anlamları düşünüldüğünde; Allah’ın insanları hidayet etmek üzere vahye muhatap kılması daha anlaşılır hale gelmektedir. Yaratıcının kelamı ve elçilerin kutlu mesajları unutulduğunda, fesat yaygınlaşmaktadır. Beşer üstü mutlak bir gücün yönlendirmesi olmaksızın insanın, akıl, bilgi ve tecrübesiyle kendine doğru bir istikamet belirlemesi ve onu sürdürmesi olası değildir. İnsanı birey olarak sorumluluklarıyla olgunluğa ve rabbine ulaştıran yol, 1312 vahiy ile bildirilmektedir. Diğer bazı din ve düşünce sistemlerinin aksine İslamiyet, insanın doğuştan günahsız olduğunu kabul etmektedir.1313 Din; düşünce ve uygulama boyutlarıyla insana hitap eden, hayatı anlamlandırabilecek öğretilerden ibarettir. 1314 İnsanı diğer varlıklardan ayıran akıl; irade ve seçme hürriyetini gerektirmektedir. 1315 Yaratana verilen söze sadık kalmak, başlangıçtaki saf ve asli halini devam ettirmek isteyenlerin, öncelikle 1306 1307 1308 1309 1310 1311 1312 1313 1314 1315 Enfal Suresi, 24 Bakara Suresi, 257 Bayraktar Bayraklı, İslam'da Eğitim, s. 20 Hüseyin Peker, Din Psikolojisi, Samsun, Aksiseda Matbaası, 2000, s. 107 Hüseyin Peker, Din ve Ahlak Eğitiminin Psikolojik ve Metodik Esasları, Samsun, Eser Matbaası, 1991,s. 15 Ragıb, a.g.e., s. 323 İrfan Başkurt, Kurân Açısından Din Eğitiminde Adalet Ölçü Denge-Sırat-ı Müstakim-, İstanbul, İşaret Yayınları, 2001, s. 52 Tin Suresi, 3; Muhiddin Okumuşlar, Fıtrattan Dine (Din Fıtrat Eğitim İlişkisi), Konya, Yediveren Kitap, 2002, s. 38 Ebu Nasr Farabî, Kitabu'l-Huruf, Çev.: Ömer Türker, Ekrem Demirli, İstanbul, Türkiye Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı Yayınları, 2015, s. 70; Abdurrahman Kurt, İslam’ın İlk Döneminde İmanın Toplumsal Yansıması, s. 71; Selçuk Kütük, a.g.e., s. 141; Veysel Güllüce, Kur’ân-ı Kerîm’de Ahiret İnancının Temelleri, Erzurum, Ekev Yayınları, 2001, s. 1 Yakub b. İshak Kindi, Felsefe Risaleleri, Çev.: Mahmut Kaya, İstabul, İz Yayınları, 1994, s. 15 166 kendi varlığını idrak etmesi gerekmektedir. İslamiyet, insanın kâinattaki konumunu ve sorumluluklarını belirlemektedir.1316 Rabbine kulluk yapmak üzere yaratılan insanın hayat yolunu aydınlatacak bilgiler, kutlu elçi ve kitaplar ile ulaştırılmıştır. İnsana doğuştan verilen akıl, irade ve bilinç ile, bir yaratıcının varlığı idrak edilebilse de; Allah tarafından belirlenen hayır ve şer, fazilet ve rezilet, emir ve yasaklar ilahi mesejlar olmadan bilinememekte; vicdan ve ahlak ile hissedilebilenler yetersiz kalmaktadır. Allah, insanın imtihanını kolaylaştırmak, huzur ve saadetini temin etmek üzere, fıtrat ile kendisine bağışlanan imkan ve kabiliyetlerine ilave olarak, peygamber ve kitap göndermiştir. 1317 İnsanın kendini tanımasıyla, varlık ve ötesi hakkında muhakeme yapabilmesi mümkün olabilmektedir. İman, salih amel, mükafat umma, ceza kaygısı, nasihat, ilim, dua bireyin rabbine itaatini kolaylaştırmaktadır. 2. 9. 1. İman Din, beşeriyetle doğmuştur;1318 insan, doğası gereği dine yatkındır.1319 Dindarlık içgüdüsü fıtridir. 1320 Evrensel ve ebedi bir içgüdü olan din düşüncesi, kendisi ilkel veya modern de olsa insanın olduğu her yerde mevcuttur;1321 insanlık bu ihtiyaçtan vâreste değildir. 1322 İnsan; akıl ve irade sahibi olduğundan öncelikle düşünen, sonrasından inanan, 1323 hatta yaşamak için inanmak zorunda olan bir varlıktır. 1324 Dinin özü inanç olmakla birlikte, akıl ve kalp ile tasdik edilen bilginin içselleştirilmesi 1316 1317 1318 1319 1320 1321 1322 1323 1324 Abdullah Kahraman, İslam Hukukunda Değişim ve İbadetler, İstanbul, Ensar Yayınları, 2012, s. 30 Ahmed Hamdi Akseki, a.g.e., s. 17-18; Bakara Suresi, 151 Osman Pazarlı, Din Psikolojisi, İstanbul, Remzi Kitabevi, 1982, s. 31 Maurice Barbier, Modern Batı Düşüncesinde Din ve Siyaset, Çev.: Özkan Gözel, İstanbul, Kaknüs Yayınları, 1999, s. 86-90, 160-163 Ahmed Hamdi Akseki, a.g.e., s. 17-18; Muhammed Kutub, İnsan Psikoljisi Üzerine Etüdler, s. 273 Ahmed Hamdi Akseki, a.g.e., s. 171; Abdurrahman Kurt, İslam’ın İlk Döneminde İmanın Toplumsal Yansıması, s. 17-18; Muhammed Abdullah Draz, Din ve Allah İnancı, s. 91; Ekrem Sarıkçıoğlu, Başlangıçtan Günümüze Dinler Tarihi, İstanbul, Otağ Yayınları, 1983, s. 19; Nadim Macit, a.g.e., s. 213; Tümer Günay, Abdurrahman Küçük, Dinler Tarihi, Ankara, Ocak Yayınları, 1977, s. 1 Behlül Tokur, “Dindarlık Sorunu: Psikolojik Bir Tahlil”, Atatürk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, S.: 41, 2014, s. 214, 257; Seyyid Ebu’l Ala Mevdudi, İslami Kavramlar, Çev.: Süleyman Akyüz, 12. Baskı, İstanbul, Pınar Yayınları, 2016, s. 10 Mevlüt Özler, İslâm Düşücesinde Tevhid, İstanbul, Rağbet Yayınları, 2005, s. 24; İlhami Güler, İman Ahlâk İlişkisi, Ankara, Ankara Okulu Yayınları, 2003, s. 19; Hülya Alper, İmanın Psikolojik Yapısı, İstanbul, Rağbet Yayınları, 2007, s. 155-156 Yılmaz Özakpınar, İnsan İnanan Bir Varlık, İstanbul, Ötüken Neşriyat, 1999, s. 15-16 167 için, teslimiyet ve itaat istenmektedir. Önemi ve hayata etkisine binaen inanmış olanlara bile emredilen iman,1325 hayata anlam yükleyen, insanı felaha kavuşturan bir nimettir. İnsanlar, imtihan sırrına uygun olarak,1326 inanç hürriyetine sahiptir;1327 iman konusunda zorlanmamaktadır. İman, yaratıcıya itaatin ilk ve en önemli basamağıdır. Hayata dair duygu, düşünce ve eylemleri, inanç şekillendirmektedir. Kurân-ı Kerim kendini bilmeyi, rabbe ulaştıran yol şeklinde tanımlamaktadır. 1328 Allah’ı unutmak, dünyada ve ahirette unutulmak ile karşılık görmektedir.1329 Din ve hayat, birbirinden ayrıştırılamamakta, iman ve istikamet bir bütün oluşturmaktadır.1330 Allah’ın rızası ve emri gözetilerek ilahi öğretilere uygun olarak yapılan her şey İslamiyet’te ibadet kabul edilmektedir. Dinin kabulü akla dayandırılsa da hükümleri vahye tabidir.1331 Allah, her şeyi hak ve hikmet ile mükemmel yaratmıştır;1332 mahlukatın kâinat içerisinde ayrı bir vazifesi vardır. Mükerrem bir varlık olarak yaratılan insanın, kendisine, eşine, ailesine, çevresine ve rabbine karşı sorumlulukları vardır. Müslümanın dünya hayatındaki nihai gayesi, Allah’ı razı etmektir.1333 İnsanın beşer olarak her ihtiyacı fıtratında mevcuttur; din, bu ihtiyaçların disipline edilmesine ve doğru düzenlenmesine rehberlik etmektedir.1334 İman; emin olmak, güven vermek, güven duymak, itimat, kanaat, gönülden benimsemek, bir şeye şüphesiz kesin olarak inanmak, tasdik etmek anlamlarına gelmektedir; küfür, inkar ve hıyanetin zıttıdır. 1335 İman kelimesi, gönül rahatlığı, doğrulama ve güvenme anlamları da içermektedir. 1336 İman kelimesinin inanmak anlamından sonraki en kuvvetli anlamı, güvendir. 1337 İmanın tasdik anlamındaki 1325 1326 1327 1328 1329 1330 1331 1332 1333 1334 1335 1336 1337 Nisa Suresi, 136 Hud Suresi, 7; Mülk Suresi, 2; Ankebut Suresi, 3 Bakara Suresi, 256; Kehf Suresi, 29 Zariyat Suresi, 21 Haşr Suresi, 19; Taha Suresi, 123-127 Ahmed Hamdi Akseki, a.g.e., s. 39-44 Ahmed Hamdi Akseki, a.g.e., s. 17-18; Fatır Suresi, 24; İsra Suresi, 15; Maide Suresi, 48 Hicr Suresi, 85; Furkan Suresi, 2; Yasin Suresi, 39, 42; Zuhruf Suresi, 11; Ahkaf Suresi, 3; Kamer Suresi, 49; Müminun Suresi, 18; Talak Suresi, 3 İsmail Raci Faruki, İslam ve Diğer İnançlar, Çev.: Ejder Okumuş, İstanbul, İnsan Yayınları, 2011, s. 172-173 Ahmet Koç, Kurân’da İnsan ve Hz. Muhammed, Din Eğitimi Açısından Bir Yaklaşım, İstanbul, Rağbet Yayınları, 2005, s. 105 İbni Manzur, a.g.e., No: 13, s. 21-26; Ragıb, a.g.e., s. 143; Cevheri, a.g.e., No: 5, s. 2071-2072; Zebidi, a.g.e., No: 9, s. 124-126; Cürcani, a.g.e., s. 34; Ezheri, a.g.e., No: 14, s. 5010-516 Murat Sülün, Kurân-ı Kerim Açısından İman Amel İlişkisi, İstanbul, Ekin Yayınları, 2000, s. 78 Yıldız Kızılabdullah, “Esma-i Hüsna’dan Bir İsim: “el-Mümin”: Din Öğretimine Konu Edilmesi ve Uygulama Örneği”, Fırat Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, S.: 14/1, 2009, s. 244 168 kullanımı, iradi bir muhakeme ve araştırma sonucundaki kabule işaret etmektedir.1338 Türkçe’de iman yerine kullanılan inanç kelimesi, herhangi bir hükmün tamamen veya kısmen kabulü veya reddi veya ondan şüphe edilmemesi anlamındadır; 1339 farklı anlamları olsa ve felsefi literatürde ayrıştırılsa da 1340 birbirinin yerine kullanılmaktadır.1341 Kanaat kelimesi de iman ve bilgiyi içermektedir.1342 İman; insanın rabbiyle, diğer insanlarla ve kâinat ile ilişkisini fark etmesi, yaratıcısına güven ve teslimiyetle endişe ve korkularından kurtulması ve huzura kavuşmasıdır.1343 İmanın hakikati; kalp ile tasdik, dil ile ikrar, uzuvlarla ameldir.1344 İmanın Istılah anlamı, Hz. Peygamberin Allah’tan getirdiklerinin hak ve doğru olduğuna inanmaktır.1345 İman kelimesi Kurân-ı Kerim’de sekiz yüzden fazla yerde geçmektedir.1346 İnanma eylemi, zihinsel bir çabayla gerçekleşmekte;1347 bilgi, bilinçli bir tasdik ile imana dönüşmektedir. İman için bilgi gerekli ise de tek başına yeterli görülmemektedir; şeytanın ve firavunun iman etmemesi bilgi eksikliğinden ziyade, rabbine boyun eğmemesi ve büyüklenmesi nedeniyledir. 1348 İnsanın yaratılışındaki gaye ve hikmet, Allah’a kulluktur.1349 “Andolsun biz, her ümmete, "Allah'a kulluk edin, tâğuttan kaçının" diye peygamber gönderdik. Allah onlardan kimini doğru yola iletti, onlardan kimine de (kendi iradeleri sebebiyle) sapıklık hak oldu.”,1350 İyiliğe karşılık iyilik yapmak, insani bir tavırdır. “İyiliğin karşılığı, yalnız iyiliktir.” 1351 Bilinçli ibadet, imanı artırmaktadır; salih amelin terki, imanı ve etkisini 1338 1339 1340 1341 1342 1343 1344 1345 1346 1347 1348 1349 1350 1351 Mahmut Ay, “Kelam’da Akıl İman İlişkisi: Temel Teolojik Yaklaşımlar”, Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, C.: 52, S.: 1, 2011, s. 55 Hüseyin Peker, Din Psikolojisi, s. 71 Hülya Alper, İmanın Psikolojik Yapısı, İstanbul, Rağbet Yayınları, 2007, s. 30 Hasan Kayıklık, “Psikolojik Açıdan İnanç, İman ve Şüphe”, Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, S.: 46/1, 2005, s. 134 Habil Şentürk, Din Psikolojisi, İstanbul, Esra Yayınları, 1997, s. 183 Ragıb, a.g.e., s. 143 Ragıb, a.g.e., s. 144; Ragıb Isfahani, İnsan İki Hayat İki Saadet (Tafsilü’n-Neşeteyn ve Tahsilu’s-Saadeteyn), Çev.: Mevlüt F. İslâmoğlu, İstanbul, Pınar Yayınları, 1996, s. 26; Beyazizade Ahmed Efendi, İmam-ı Azam Ebu Hanife’nin İtikadi Görüşleri, Çev.: İlyas Çelebi, İstanbul, İFAV Yayınları, 2000, s. 19; Saim Yeprem, Mâtürîdî’nin Akide Risalesi ve Şerhi, İstanbul, İFAV Yayınları, 2000, s. 93 Şerafettin Gölcük, Süleyman Toprak, Kelam, Konya, Tekin Kitabevi, 1991, s. 101; Cihad Tunç, “İslam Dinine Göre Hidayet ve Dalalet”, Erciyes Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, S.: 6, 1988, s. 42 Mustafa Sinanoğlu, “İman”, T. D. V. İslam Ansiklopedisi, No: 22, s. 212-214 Abdurrahman Kasapoğlu, Kurân’da İman Psikolojisi, İstanbul, Yalnızkurt Yayınları, 1997, s. 67 Bakara Suresi, 34; Sad Suersi, 74; Kasas Suresi, 39 Zariyat Suresi, 56; Ahmed Hamdi Akseki, a.g.e., s. 221 Nahl Suresi, 36 Rahman Suresi, 60 169 zayıflatmaktadır.1352 Beşerin, yaratana karşı ilk vazifesi, İslam’ın en değerli ameli olan iman, 1353 itaatten ibarettir. İslamiyet’in ilk yıllarında Mekke’de vahyedilen ayetler, tevhit inancının temellerini oluştururken; Medine’de vahyedilen ayetler, Müslümanlara imanlarını hatırlattıktan sonra emir ve yasaklara riayet etmelerini öğütlemektedir. İman olmadan, yaratıcıya kulluk mümkün değildir; hak ve hakikatin kabulü öncelik arz etmektedir. İtaatin ilk adımı ve kulluğu kolaylaştıran unsur, imandır. İmanın hakikatinin anlaşılması ve salih ameller ile tasdik edilmesi, rabbe kulluğun göstergesidir. 1354 İman etmediği halde İslam’ın hükümlerini farklı gerekçelerle uygulayanlara mümin denilmemekte; iman, itaatin ön şartı ve aslı kabul edilmektedir.1355 İman; zihinsel, duygusal ve davranışsal boyutları bulunan kapsamlı ve girift bir yapıdır.1356 İnsan, zorunlu olarak kendi varlığının ve kâinatın varoluşunun anlam hesabını yapmaktadır. 1357 Amaçsız, eylemde bulunmayan insan, özgürce ve bilinçle hayata anlam verme ihtiyacı hissetmektedir; 1358 bu duygunun bastırılması, görmezden gelinmesi insanı huzursuz etmekte, boşluğa düşürmektedir. 1359 Hayatın doğru anlamını bulamayanlarda nevroz görülmektedir. 1360 Kendisini ve rabbini tanıyan, evreni ve hayatı anlamlandıran birey, sorumluluğunun bilinciyle dinamik bir dünya görüşü kazanmaktadır. 1361 İman; iradenin fıtratı tercih etmesidir. 1362 Din, bireye ve anlam arayışına kaynak ve rehber olmaktadır.1363 İman bir bütündür, parçalanma kabul etmemektedir. 1364 İmandaki bütünlük bozulduğunda, din, fonksiyonlarını yerine 1352 1353 1354 1355 1356 1357 1358 1359 1360 1361 1362 1363 1364 Ahmed Hamdi Akseki, a.g.e., s. 371; Takıyyuddin Ebu’l-Abbas Ahmed b. Teymiyye el-Harrani, İman Üzerine, s. 87-88 Nadim Macit, a.g.e., s. 10 Nadim Macit, a.g.e., s. 10 Rasim Özdenören, Hadislerin Işığında Hz. Muhammed, s, 61-63 Nurgül Bulut, “Allah İnancı-Ahlak İlişkisi: Din Eğitimi Bağlamında Bir İnceleme”, İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Doktora Tezi, 2020, s. 27 Erich Fromm, Kendini Savunan İnsan, Çev.: Necla Arat, İstanbul, Say Yayınları, 1994, s. 125 Seyyid Ahmed Arvasi, İnsan ve İnsan Ötesi, İstanbul, Burak Yayınevi, 1990, s. 67; Olivier Reboul, Eğitim Felsefesi, Çev.: Işın Gürbüz, İstanbul, İletişim Yayınları, 1991, s. 34 Victor E. Frankl, İnsanın Anlam Arayışı; Çev.: Selçuk Budak, İstanbul, Okuyan Us Yayınları, 2018, s. 110-114 Kemal Sayar, Olmak Cesareti, İstanbul, İz Yayıncılık, 1997, s. 112 K. G. Saiyidain, İkbal’in Eğitim Felsefesi, Çev.: Necmettin Tozlu, Ankara, Ankara Okulu Yayınları, 2003, s. 31, 32, 41, 42 Mustafa İslamoğlu, Hayatın Yenidan İnşası İçin, İstanbul, Denge Yayınları, 2005, s. 41 Mustafa Köylü, “Ruh Sağlığı ve Din: Batı Toplumu Açısından Bir Değerlendirme”, Ondokuz Mayıs Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, C.: 23, S.: 23, 2007, s. 86 Fazlurrahman, Ana Konularıyla Kurân, s. 44; Mustafa Aydın, İlk dönem İslam Toplumunun Şekillenişi, İstanbul, Pınar Yayınları, 1991, s. 72 170 getiremez hale gelmektedir. İmanda, kesinlik, gönülden tasdik ve teslimiyet vardır; iman, şüphe ve zan barındırmamaktadır. İman ilkeleri, hayattaki gaye ve hedefleri kapsayan değerler bütünüdür.1365 Birey, akıl ve iradesini kullanarak tefekkür ettiğinde ilahi mesajlar kendisine rehberlik etmekte; 1366 iman etmeden önce yapılan salih ameller, kişinin hidayetine vesile olabilmektedir. 1367 İlim; iman, amel ve ahlakı çağ(rışt)ırdığı gibi; salih iş ve güzel ahlak da zamanla ilim ve iman ile buluşabilmekte ve bütünleşebilmektedir; bilinenle amel edilmesi, bilinmeyenlerin öğretilmesine vesile olmakta; hiçbir şey karşılıksız bırakılmamaktadır.1368 İmansızlık, en büyük ve ebedi hüsrandır. “(Ey Muhammed!) De ki: "Amelce en çok ziyana uğrayan; iyi iş yaptıklarını sandıkları halde dünya hayatındaki çabaları kaybolup giden kimseleri size haber verelim mi?" Onlar, Rab'lerinin âyetlerini ve O'na kavuşacaklarını inkar eden, böylece amelleri boşa çıkan, o yüzden de kıyamet gününde amelleri için bir terazi kurmayacağımız Peygamberlerimi kimselerdir. İşte alay konusu böyle. İnkar yapmaları etmeleri, yüzünden âyetlerimi onların ve cezası cehennemdir. Şüphesiz, inanıp yararlı işler yapanlara gelince onlar için, içlerinde ebedi kalacakları Firdevs cennetleri bir konaktır. Oradan ayrılmak istemezler.” 1369 Allah, iman edenlerden günahı olanları dilerse bağışlayacağını bildirmektedir; fakat inkar edenler ebedi olarak cehennemde kalmaktadır. “Şüphesiz Allah, kendisine ortak koşulmasını asla bağışlamaz. Bunun dışında kalan (günah) ları ise dilediği kimseler için bağışlar. Allah'a şirk koşan kimse, şüphesiz büyük bir günah işleyerek iftira etmiş olur.” 1370 İnananlar, dünya hayatında günah işlese de yaratıcının bağışlamasıyla kurtuluşu ümit edebilmektedir. Dünya hayatında iman etmediği halde dine uygun güzel işler yapanlar için ahirette kurtuluş imkanı bulunmamaktadır. Ahirette kurtuluşun ilk ve temel şartı imandır; iman, insanı rabbine kulluğa yönlendirmektedir. “(Münâfıklar), "Allah'a ve peygambere inandık ve itaat ettik" derler. Sonra da onların bir kısmı bunun ardından yüz çevirirler. Halbuki onlar inanmış değillerdir. Aralarında hüküm vermesi için Allah'a (Kur'an'a) ve peygambere 1365 1366 1367 1368 1369 1370 James W. Fowler, “İman Bilincinin Evreleri”, Çev.: Ali Ulvi Mehmedoğlu, Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, S.: 19, 2000, s. 90 Şaban Ali Düzgün, Allah, Tabiat ve Tarih, Ankara, Lotus Yayınevi, 2005, s. 130-131 Buhari, Zekat, 24; Edep, 16; Müslim, İman, 194-196 Hacı Bayram Başer, Şeriat ve Hakikat, İstanbul, Klasik Yayınları, 2017, s. 159; Ebû Talîb elMekkî, Kalplerin Azığı, Çev.: Muharrem Tan, C.: I-IV, İstanbul, İz Yayıncılık, 2004, No: 2, s. 35 Kehf Suresi, 103-108 Nisa Suresi, 48 171 çağırıldıkları zaman, bir de bakarsın ki içlerinden bir grup yüz çevirmektedir. Ama gerçek (verilen hüküm) kendi lehlerinde ise, boyun eğerek ona gelirler. Kalplerinde bir hastalık mı var, yoksa şüphe ve tereddüde mi düştüler? Yoksa Allah ve Resûlünün kendilerine karşı zulüm ve haksızlık edeceğinden mi korkuyorlar? Hayır, işte onlar asıl zalimlerdir. Aralarında hüküm vermek için Allah'a (Kur'an'a) ve Resülüne davet edildiklerinde, mü'minlerin söyleyeceği söz ancak, "işittik ve iman ettik" demeleridir. İşte onlar kurtuluşa erenlerin ta kendileridir. Kim Allah'a ve Resülüne itaat eder, Allah'tan korkar ve O'na karşı gelmekten sakınırsa, işte onlar başarıyı elde edenlerin ta kendileridir.”1371, “İnsanlardan öylesi de vardır ki, Allah'a kıyıdan kenardan kulluk eder. Eğer kendisine bir hayır dokunursa gönlü onunla hoş olur. Şayet başına bir kötülük gelirse gerisin geri (küfre) dönüverir. O dünyayı da kaybetmiştir, ahireti de. İşte bu apaçık ziyanın ta kendisidir.”1372 ve “İnsan ise; Rabbi onu deneyip de kendisine ikramda bulunduğunda, ona bol bol nimetler verdiğinde, "Rabbim bana ikram etti" der. Ama onu deneyip rızkını daraltınca da, "Rabbim beni aşağıladı" der.” 1373 ayetleri, Allah’a şartlı kulluk eden bazı insanlardan bahsetmektedir. Dinde esas olan gönüllü teslimiyet ve itaatir, dinde zorlama bulunmamaktadır.1374 Tüm mahlukat, kâinattaki görevini ifa edecek imkan ve kabiliyette yaratılmakta; insan doğuştan sahip oldukları kadar sonradan elde edeceği kazanımlar ile de diğer canlılardan ayrışmakta ve üstün bir konuma yükselmektedir. 1375 İman; bilinçli bir kabul ile rabbin iradesine, hükümlerine rıza göstermek ve teslim olmaktır; zorlama, şart ve şüphe kabul etmemektedir. Merkezde yer alan iman, hayatın tüm yönlerine değer ve anlam kazandırmakta; düşünce, duyugu ve eylemler, bu kaynaktan beslenmektedir.1376 İman, dayanak noktası olduğunda insan, sorunlarına çözüm üretebilmekte, huzur ve mutluluk ile yaşayabilmektedir. İman, salih amel ve itaatlerle bireyi iyiliğe yönlendirmekte, kötülükten alıkoymakta; özdenetim sağlamaktadır. 1371 1372 1373 1374 1375 1376 Nur Suresi, 47-52 Hac Suresi, 11 Fecr Suresi, 15-16 Ali Ulvi Mehmedoğlu, “Din, Dindarlık ve Değerler”, İstanbul Sabahattin Zaim Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, , C.: 1, S.: 2, Bahar-2013, s. 177; Nurullah Altaş, İsmail Arıcı, “Din Eğitiminin Bilimselleşme Süreci ”, Din Eğitimi, Ed.: Mustafa Köylü, Nurullah Altaş, 6. Bsk., İstanbul, Ensar Neşriyat, 2016, s. 64 Suzan Yıldırım, “Yaşanmış Olaylar Bağlamında Dini Danışmanlığa Konu Olan Aile İçi Sorunlar: Bursa ve İzmir Örneği”, Süleyman Demirel Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Doktora Tezi, 2019, s. 40-41 Mehmet Paçacı, Kur’an ve Ben Ne Kadar Tarihseliz, Ankara, Ankara Okulu Yayınları, 2000, s. 12; Ali Şeriati, İnsan, s. 106 172 Allah’a iman, Allah’ı hakkıyla tanımayı1377 ve O’na ait olan sıfat ve yetkileri başka herhangi bir varlık ile paylaşmamayı gerekli kılmaktadır. 1378 İman; özgür iradeyle gerçekleşen bir tercih, fıtratı hatırlama, rabbe bağlılık, şükür, vefa ve sadakattir.1379 İman, mükerrem varlık olan biricik insana önemli bir değer ve hayati bir bağlılık vermektedir.1380 Allah’a iman, diğer inanç konularının kendisine bağlı olduğu esas ve temel sütundur; o olmadan diğer iman unsurlarının ayakta durması mümkün değildir. 1381 Sütün mayalanması, sütün tüm zerrelerle bütünleşerek onu yoğurda çevirmesi gibi; iman da insanın tüm düşünce ve eylemlerine sirayet ederek onu dönüştürmeyi ve ona kimlik kazandırmayı hedeflemektedir; iman, hayatın bölünmüş bir alanı olmayı kabul etmemektedir.1382 İman, sorumlulukları bitirmemekte; aksine her şey onunla başlamaktadır. 1383 Kuran-ı Kerim, imanın bilinçli bir eyleme dayandırılmasını, sevgi ve rızaya dayalı olmasını, emretmektedir. 1384 “Her kim de inanılması gerekenleri inkar ederse bütün işlediği boşa gider. Ahirette de o, ziyana uğrayanlardandır.”1385 ayeti, iman olmadan yapılanların ahirette değer görmeyeceğini, hakikatin ve itaatin başlangıcının iman olduğunu haber vermektedir. 1386 İman başlangıçtır fakat son değildir. Kurân-ı Kerim’de Allah’tan bahseden ayetlerin geneli, Allah’ın kâinat ve insan ile ilişkilerini açıklayan sıfatlarıyla ilgilidir. 1387 Hayatı anlamak ve anlamlandırmakla görevli insan,1388 varlığıyla aslen değerlidir, mükerremdir.1389 Allah, insanın cismani ve ruhani varlığını en güzel şekilde yaratmakta ve ona kâinatta üstün bir statü 1377 1378 1379 1380 1381 1382 1383 1384 1385 1386 1387 1388 1389 Zümer Suresi, 67; Hac Suresi, 74 Mustafa İslamoğlu, Alemlerin Rabbi Allah (c.c.) Bilmek-Tanımak-Anlamak, İstanbul, Denge Yayınları, 2006, s. 31 Mustafa İslamoğlu, Alemlerin Rabbi Allah (c.c.) Bilmek-Tanımak-Anlamak, İstanbul, Denge Yayınları, 2006, s. 32-34 Yener Öztürk, Yeni Bir Yorumla İslâm İnanç Esasları, İstanbul, Işık Yayınları, 2003, s. 21 Mehmet Paçacı, Kur’an ve Ben Ne Kadar Tarihseliz, s. 12 Muhammet Altaytaş, Çağdaş İnkarcılık, s. 12 Mustafa İslamoğlu, İman İnsanın Saadeti, s. 33 Nisa Suresi, 65; Ahzab Suresi, 36 Maide Suresi, 5 Talip Özdeş, “Ahlak-Vahiy İlişkisi ve Kur’an’da İman-Ahlak-Amel Bütünlüğü”, Cumhuriyet Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, C.: 10, S.: 2, 2006, s. 14-15 Necip Taylan, Düşünce Tarihinde Tanrı Sorunu, İstanbul, Ayışığı Kitabevi, 1998, s. 40 Bekir Onur, Gelişim Psikolojisi: Yetişkinlik, Yaşlılık, Ölüm, 5. Bsk., Ankara, İmge Yayınları, 2000, s. 382 İsra Suresi, 70; Tin Suresi, 4; Muhammed Abdullah Draz, Sorumluluk (İslâm’ın İnsana Verdiği Değer), Çev.: Nureddin Demir, İstanbul, Kayıhan Yayınları, 2004, s. 48; İlhami Güler, İtikattan İmana, Ankara, Ankara Okulu Yayınları, 2009, s. 129 173 vermektedir.1390 İslamiyet; bireysel ve sosyal gerçekliği ve fıtrata uygunluğuyla tüm ihtiyaçlara cevap verebilecek evrensel bir dindir;1391 teori ve pratiği, düşünce, duygu ve davranışı bir bütün olarak içinde barındırmaktadır. 1392 “İman 60 küsur şubedir; bunlardan en yükseği “Allah’tan başka ilah olmadığı” sözüdür; en aşağısı ise insanlara eziyet veren şeyleri yoldan kaldırıp atmaktır. Haya da imandan bir şubedir.”1393 hadisi, İslam inancının insanı, hayatı, ibadeti bir bütün olarak değerlendiridiğini; ilahi rıza için ve yaratıcının emirlerine uygun olarak yapılan her eylemin itaat kabul edildiğini göstermektedir. İnsan ve din, bireysel ve toplumsal yönleri itibariyle ortak özellikler göstermektedir.1394 Din; insana hayattaki konumunu, sosyal bağlarını, eşya ve olaylar karşısındaki tutum ve tavırlarını belirleyen bir zihniyet kazandırmaktadır. 1395 İman, insanın rabbine teslimiyetini artırmakta, şüphe ve parçalanma kabul etmemektedir. İslam’ın kabulü, hükümlerine tabi olmayı ve yaratıcıya itaat etmeyi gerektirmektedir. Din eğitimi açısından değerlendirildiğinde, İslamiyet’in vahiy sürecinde uygulandığı gibi, iman etmemiş olanlara öncelikle iman bilgilerinin sunulması, yaratıcı ve peygamber hakkında bilgiler verilmesi önem arz etmektedir. Dinin doğru tanıtılması ve doğru anlaşılması, kabulünü ve uygulanmasını kolaylaştırmaktadır. Mekke döneminde vahyedilen ayetlerin iman konularını öncelemesi, Medine döneminde indirilen ayetlerin imanı hatırlatarak uygulama konularını içermesi, insanlara önceliklerini ve eğitim yöntemini göstermektedir. İman edenlerin muhatap olduğu iman edin emri,1396 imanın ilim, amel ve ahlak ile canlandırılması ve güçlendirilmesi anlamını içermektedir. İman, hayat boyu devam eden ve yaratıcıya kulluğu kolaylaştıran başlangıçtır. 1390 1391 1392 1393 1394 1395 1396 Muhsin Demirci, Kur’ân’a Göre İnsan ve Sorumlulukları, İstanbul, Ensar Yayınları, 2010, s. 4748 Hasan Onat, “İslam’da Yeniden Yapılanma Üzerine”, Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, Özel Sayı, Cumhuriyetin 75. Yıldönümüne Armağan, 1999, s. 201 Peter L. Berger, Dinin Sosyal Gerçekliği, Çev.: Ali Coşkun, İstanbul, İnsan Yayınları, 1993, s. 29; Osman Pazarlı, Din Psikolojisi, İstanbul, Remzi Kitabevi, 1982, s. 31, 42, 52, 59; Hayati Hökelekli, Din Psikolojisi, Ankara, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, 1993, s. 73-78; Joachim Wach, Din Sosyolojisi, Çev.: Ünver Günay, İstanbul, İFAV Yayınları, 1995, s. 61; Mehmet Taplamacıoğlu, Din Sosyolojisi, Ankara, Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Yayınları, 1983, s. 176-192 Buhari, İman, 3; Müslim, İman, 57; İbni Mace, Mukaddime, 9 Veysel Uysal, Din Psikolojisi Açısından Dini Tutum, Davranış ve Şahsiyet Özellikleri, İstanbul, İFAV Yayınları, 1996, s. 4. 10, 15, 20 Ejder Okumuş, Meşruiyet Ekseninde Din ve Devlet, İstanbul, Pınar Yayınları, 2003, s. 69; Şerif Mardin, Din ve İdeoloji, İstanbul, İletişim Yayınları, 1992, s. 30 Nisa Suresi, 136 174 2. 9. 2. Salih Amel Amel; iş, fiil hareket, faaliyet anlamlarına gelmektedir; 1397 bir işin duyu organlarıyla ortaya çıkarılmasıdır. 1398 Canlı ve cansız varlıkların her yaptığına fiil denildiği halde, sadece canlıların kasıtlı yaptıkları işlere amel denilmektedir.1399 Amel, irade ve niyetin bağlı olduğu bilinçli bir aksiyondur;1400 duygu, düşünce, söz ve fiilin her biri amel kapsamındadır. Dini inanç ve düşünceyle dışa yansıyan davranışlara amel denilmektedir.1401 İnsanın amelleri, kendisinde var olan hayır ve şer potansiyelinden aktive ettiğine göre salih (güzel) veya seyyie (kötü) olarak sınıflandırılmaktadır. İnkar edenlerin dünya hayatında yaptığı iyiliğe ve güzel işlere insani değer verilse de; Kurânı Kerim, karşılık görülecek asıl yerin âhiret olduğunu, gerçek mükafatı ve cezayı verecek olanın Allah olduğunu açıklamaktadır. Salih kelimesi; iyi olmak, düzeltmek, her türlü fesaddan âri olmak, uygun olmak anlamlarına gelmektedir.1402 Salih amel, ilahi emir ve yasaklara uygun hareket etmektir;1403 ibadet kavramında olduğu gibi salih amel de beden ve kalbe ait tüm eylemleri kapsamaktadır.1404 Kurân-ı Kerim’de iman edip salih amel işleyenler terkibi elli iki yerde geçmektedir. 1405 Salih amel genel anlamıyla, İslam’ın emrettiklerini yapmak, yasaklarından kaçınmaktır. Farklı bir tanımlama yapılacak olursa; dinin yapılmasını tavsiye ettiği, sevap kaznmaya vesile olan eylemlere;1406 dünyada ve ahirette insanı huzur ve başarıya ulaştıracak işlere 1407 salih amel denilmektedir. Toshihiko Izutsu salih ameli, imanın dışa yansıması olarak tanımlamaktadır. 1408 İman ile salih amel arasında organik bir bağ bulunmakta; inanç itaati, itaat inancı kuvvetlendirmekte ve 1397 1398 1399 1400 1401 1402 1403 1404 1405 1406 1407 1408 Musa Bilgiz, “Kurân’da Amellerin Değer Yönünden Mukayesesi”, Atatürk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, S.: 20, 2003, s. 135 İbni Manzur, a.g.e., No: 11, s. 474-475; Zebidi, a.g.e., No: 30, s. 56 İbni Manzur, a.g.e., No: 11, s. 474-478; Ragıb, a.g.e., s. 348 Ömer Dumlu, Kurân’da Salah Meselesi, Ankara, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları, 2009, s. 37; Murat Sülün, Kurân-ı Kerim Açısından İman-Amel İlişkisi, İstanbul, Ensar Neşriyat, 2005, s. 158-159 M. Doğan Karacoşkun, “Psiko-Sosyal Açıdan İman (Dini İnanç)-Amel (Dini Davranış) İlişkisi”, Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Doktora Tezi, 1998, s. 13 İbni Manzur, a.g.e., No: 2, s. 514; Cürcani, a.g.e., s. 143; Ragıb, a.g.e., s. 489-490 Hasan Elik, Muhammed Coşkun, Tevhit Mesajı, İstanbul, Fikir Yayıncılık, 2013, s. 781 Zekeriya Pak, Kur’an’da Kulluk, İstanbul, Kayıhan Yayınları, 1999, s. 75 Mevlüt Eren, “Kurân’da Bilgi-Amel(Eylem) İlişkisi”, Diyanet İlmi Dergi, C.: 43, S.: 2, 2007, s. 139 Süleyman Uludağ, “Amel”, T. D. V. İslam Ansiklopedisi, No: 3, s. 13-16 Murat Sülün, a.g.e., s. 158-166 Toshihiko Izutsu, Kurân'da Dini ve Ahlaki Kavramlar, s. 269 175 olgunlaştırmaktadır. Salih amel bir yönüyle inancın temsili, tasdiki ve tezahürüdür; her ikisi birbirine değer ve güç katmaktadır. “Görmeyenle gören, karanlıklarla aydınlık, gölge ile sıcak bir olmaz. Dirilerle ölüler de bir değildir. Allah dilediğine elbette işittirir; ama sen kabirlerdekilere de işittirecek değilsin!”1409 ayetleri, iman ve salih amelin değerini göstermesi bakımından önem arz etmekte; ilim, iman ve salih amel, insana hayat, ferahlık ve aydınlık veren bir misalle anlatılmaktadır.1410 Bir eylemin salih olmasının ilk ve temel şartı, mümin olarak yapılmasıdır. İnkarcıların yaptıkları işlerden güzel olanlar olsa da onlara “salih amel” denilmemekte; ahirette o işlerin kendilerine faydası olmamaktadır. “Rablerini inkar edenlerin durumu şudur: Onların işleri, fırtınalı bir günde rüzgarın şiddetle savurduğu küle benzer. (Dünyada) kazandıkları hiçbir şeyin (ahirette) yararını görmezler. İşte bu derin sapıklıktır.”,1411 “İnkar edenlere gelince; onların amelleri ıssız bir çöldeki serap gibidir. Susamış kimse onu su sanır. Yanına geldiğinde hiçbir şey bulamaz. (Tıpkı bunun gibi kâfir de hesap günü amellerinden bir şey bulamaz). Ancak Allah'ı yanında bulur da Allah onun hesabını tastamam görür. Allah hesabı çabuk görendir. Yahut (inkarcıların küfür içindeki halleri) derin bir denizdeki karanlıklar gibidir. (Bir deniz ki) onu dalga üstüne dalga kaplıyor, üstünde de bulutlar var. Karanlıklar üstüne karanlıklar. İnsan elini çıkarsa neredeyse onu bile göremez. Kime Allah nur vermezse, onun için nur diye bir şey yoktur.”1412 Ragıb Isfahani’ye göre imanın hakikati; kalp ile tasdik, dil ile ikrar, uzuvlarla ameldir. 1413 İman ile onun hayata yansıyan tezahürleri, tasdiki ve tahakkuku olan ameller arasında kuvvetli bir bağ bulunmaktadır.1414 İnsanlar, inanmak ve yaşamakla mükellef tutulmaktadır; salt iman yeterli görülmemektedir.1415 Yaratıcıyla iman bağı oluşturan inanır, ibadet ve salih amellerle inancını pekiştirmekte, ahlak ile dinini içselleştirmektedir.1416 Kurân-ı Kerim, ısrarla iman ve salih amel kavramını birlikte 1409 1410 1411 1412 1413 1414 1415 1416 Fatır Suresi, Mikdat Yalçın, İman ve Ahlakın Hayati Değerleri, İstanbul, Hikmet Yayınları, 1981, s.102-106 İbrahim Suresi, 18 Nur Suresi, 39-40 Ragıb, a.g.e., s. 144; Ragıb Isfahani, İnsan İki Hayat İki Saadet (Tafsilü’n-Neşeteyn ve Tahsilu’s-Saadeteyn), Çev.: Mevlüt F. İslâmoğlu, İstanbul, Pınar Yayınları, 1996, s. 26 Abdurrahman Kurt, İslam’ın İlk Döneminde İmanın Toplumsal Yansıması, s. 33 Rad Suresi, 16; Ankebut Suresi, 2, 61, 63; Lokman Suresi, 25; Zümer Suresi, 38; Zuhruf Suresi, 87 İrfan Başkurt, “Din ve Ahlak Eğitiminde Yeni Arayışlar ve Bakış Açıları”, İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, S.: 6, 2002, s. 100 176 kullanmaktadır; ibadetsiz ve salih amelsiz pasif iman değerli görülmemektedir. 1417 Allah’a iman etmek, ilahi öğretilere itaat etmek üzere söz vermektir.1418 Bilgi, eylemin önderidir; iman, salih ameli gerektirmektedir. 1419 İman ve amel birbirinden farklı olmakla birlikte birbirlerini tamamlayan parçalardır.1420 Din; sadece inanç ve dünya görüşü ortaya koymakla yetinmemekte; davranış standartları belirlemekte ve onların eyleme geçirilmesini istemektedir.1421 Cahiliye döneminde putlara tapmayan, pasif iyi olarak bilinen Haniflerin düşünce ve hayat tarzına müdahale etmeyen Müşrikler, inancın eyleme dönüşmesinin öğütleyen Kurân-ı Kerim’e ve Hz. Peygambere karşı çıkmışlardır. Hayata yansıması olmayan Haniflerin düşüncesi, Müşriklerin yaşam şekline uygun olmadığı halde, onlar için tehdit oluşturmamıştır. Kuran-ı Kerim, Allah’ın, göklerin ve yerin ilahı olduğunu, 1422 dinin salt bireysel hükümler içermediğini, iyilik ve kötülük, adalet ve zulüm konularının belirleyicisinin yaratıcı olduğunu, kulluk için yaratılan insanın rastgele ibadet ve itaat edemeyeceğini ihtar etmektedir.1423 Kurân-ı Kerim’de, İslam’ın vahyedilmesinden önceki dönem için cahiliye1424 kavramının kullanılması; mutlak manada bilgisizlikten öte, inanç ve yaşamda zulmün hakim olması nedeniyledir. 1425 İnsanlar, yaratıcının tek olmasından öte, hak ve hakikati belirleme yetkisinin kendisinde olduğu rabbin ve ilahın tek olduğu gerçeğine davet edilmiş, Müşrikler de bu duruma itiraz etmiştir.1426 Her insanın; duygu, düşünce ve davranışlarını belirleyen bir inancı, hayat tarzı ve dini vardır. Din; salt inançlardan ibaret değildir, insanın tutum ve pratikler bütününü ifade etmektedir. 1427 Etimolojik olarak ameli içermese de iman, eylem, sorumluk ve imtihanı beraberinde 1417 1418 1419 1420 1421 1422 1423 1424 1425 1426 1427 Muhammed Hamidullah, İslam’a Giriş, s. 82-83 Abdullah Cevdet, Fünun ve Felsefe, Konya, Çizgi Kitabevi, 2009, s. 264 Celaleddin Vatandaş, Tevhid ve Değişim, s. 67; İbrahim Kalın, Barbar Modern Medeni: Medeniyet Üzerine Notlar, s. 186 A. Saim Kılavuz, İman-Küfür Sınırı, s. 47 E. William Paden, Kutsalın Yorumu, Çev.: Abdurrahman Kurt, Bursa, Sentez Yayınları, 2008, s. 99 Zuhruf Suresi, 84 Kehf Suresi, 26; Maide Suresi, 49-50; Celaleddin Vatandaş, Tevhid ve Değişim, s. 27 Ali İmran Suresi, 154; Maide Suresi, 50; Ahzab Suresi, 33; Fetih Suresi, 26 Seyyid Ebu’l Ala Mevdudi, Tarih Boyunca Tevhid Mücadelesi ve Hz. Peygamberin Hayatı, Çev.: Ahmed Asrar, İstanbul, Pınar Yayınları, 1985, s. 289-292; Yusuf Kerimoğlu, Kelimeler ve Kavramlar, İstanbul, İnkılab Yayınları, 1990, s. 62; Toshihiko Izutsu, Kurân’da Allah ve İnsan, s. 190; Seyyid Kutup, Yoldaki İşaretler, İstanbul, Dünya Yayınları, 1992, s. 22-23, 102, 199 Mustafa İslamoğlu, İman İnsanın Saadeti, s. 154 Stanley M. Honer, Thomas C. Hunt, Felsefeye Çağrı, Çev. Hasan Ünder, Ankara, İmge Yayınları, 1996, s. 210 177 getirmektedir. Mekke’li Müşriklerin kelime-i tevhidi kabule yanaşmamaları, anlamnı idrak ettikleri hakikatin kendilerine göstermemelerinden kaynaklanmaktadır. 1428 yükleyeceği sorumluluklara rıza İslamiyet’te ibadet, diğer dinlerde olduğu/anlaşıldığı gibi hayattan kopuk ritüeller değildir; aksine hayatla iç içedir. “Herkes kazandığına karşılık bir rehindir. Ancak ahiret mutluluğuna eren kimseler başka. Onlar cennetlerdedirler. Birbirlerine suçlular hakkında sorular sorarlar ve dönüp onlara şöyle derler: "Sizi Sekar'a (Cehenneme) ne soktu?" Onlar şöyle derler: "Biz namaz kılanlardan değildik." "Yoksula yedirmezdik." "Batıla dalanlarla birlikte biz de dalardık." "Ceza gününü de yalanlıyorduk." "Nihayet ölüm bize gelip çattı."1429 ayetleri, iman ve amelin ayrılmaz bir bütün olduğunu, ilahi rıza için insanı salih amele yönlendirenin iman olduğunu, imanın salih amel ile değerli olduğunu, itaat ve teslimiyetin hayatın tüm alanlarını kapsadığını, vurgulamaktadır. Kurân-ı Kerim’de bireyin kendine yönelik yaptğı iyilikler hasenat ile, başkalarına sirayet eden iyilikler salihat kelimesiyle, açıklanmaktadır.1430 Eylemleri; bilerek, irade, seçim ve muhakeme sonucunda ortaya çıkan iradi fiil1431 ve insan kontrolü olmaksızın bilinçsiz oluşan fiil ıztırari (refleks) olarak ikiye ayıran Ahmet Hamdi Akseki, istemsiz verilen tepkilerden ve oluşan eylemlerden insanın sorumlu olmadığını vurgulamaktadır. 1432 Antropomorfist tanrı tasavvuruyla tevhitten uzaklaşan ve Allah’ı gereği gibi takdir edemeyen 1433 Müşriklerin1434 yaptığı gibi, bilimsel ve felsefi bir düzlemde Allah’ın varlığının ve hatta birliğinin kabulü, İslamiyet’te yeterli görülmemekte; 1435 Kurân-ı Kerim, dinin tüm alanlarda hayata yansımasını istemektedir.1436 Bir işin salih amel olarak değer kazanabilmesi; İslam’ın ilkelerine uygunlukla, Allah’ın rızası gözetilerek, O’nun emrine uyma niyetiyle yapılmasına bağlıdır.1437 İslam’ın gayesi, 1428 1429 1430 1431 1432 1433 1434 1435 1436 1437 Bakara Suresi, 214; Ali İmran Suresi, 179; Ankebut Suresi, 2-3 Müddessir Suresi, 38-47 Mustafa İslamoğlu, Kurân Neslinin İnşası İçin Pasif İyiden Aktif İyiye, s. 10 A. Saim Kılavuz, Anahatlarıyla İslâm Akâidi ve Kelâm’a Giriş, 10. Bsk., İstanbul, Ensar Neşriyat, 2004, s. 152 Ahmet Hamdi Akseki, Ahlâk Dersleri, 2. Bsk., İstanbul, Üçdal Neşriyat, 1968, s. 65; Hayrettin Karaman, Mukayeseli İslam Hukuku, No: 1, s. 148 Enam Suresi, 91 Ahmet Öz, Kur’an’ın Önerdiği Vasat Ümmet, İstanbul, Çıra Yayınları, 2011, s. 84 Rad Suresi, 16; Ankebut Suresi, 61, 63; Lokman Suresi, 25; Zümer Suresi, 38; Zuhruf Suresi, 87 Hud Suresi, 112; Roger Garaudy, İslam’ın Vadettikleri, s. 271 Metin Ocak, Kurân’da İhsan ve Muhsin Kavramları, İstanbul, İnkılap Yayınları, 1999, s. 17-18; Hüseyin Polat, “Kurân-ı Kerim’de İhsan Kavramına Filolojik Bir Yaklaşım”, İnönü Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, C.: 3, S.: 2, 2012, s. 121; Mustafa Yüce, “İnanç-Ahlak İlişkisi 178 yeryüzünü imar ve ıslah etmek, hayatı güzelleştirmektir.1438 “Onlar cehennemde, "Ey Rabbimiz! Bizi buradan çıkar ki dünyada iken işlemekte olduğumuzdan başka ameller, salih ameller işleyelim" diye bağrışırlar. (Onlara şöyle denilir:) "Sizi, düşünüp öğüt alacak kimsenin düşünüp öğüt alabileceği kadar yaşatmadık mı? Size uyarıcı da gelmişti. Öyle ise tadın azabı. Çünkü zalimler için hiçbir yardımcı yoktur." 1439 Peygamber ve kitap gönderildikten sonra, insana düşünmek ve hakikati bulmak üzere yeterli bir süre verilmiş olması, rabbine karşı mazeretini ortadan kaldırmaktadır. İbadetler bireysel ve sosyal hayat ile iç içedir;1440 bireyin takvası, kendisini ve çevresini etkilemektedir. 1441 Hristiyan düşüncenin aksine İslamiyet’te, maddi ve manevi, ruhi ve bedeni, dini ve dünyevi ayrımı yapılmamaktadır; her şey birbiriyle bağlantılıdır,1442 ayrılık yerine tevhit ilkesi benimsenmektedir.1443 Kurân-ı Kerim’deki hükümler dünyaya yöneliktir, insanı ve hayatı kuşatmaktadır; bununla birlikte dünyevi ve seküler değildir. İslamiyet’te, dünyevileşmeye ve sekülerleşmeye olumlu bakılmamaktadır. 1444 Dini, hayatın dışına iten, arzu ve isteklerini kendine rehber edinen modern seküler insan; kâinattaki ilahi işaretleri ibret ve hikmetle değil, tabiat döngüsündeki doğal hadiseler olarak değerlendirmektedir. 1445 İslamiyet’te Allah’ın her emri, salih amel niteliği taşımaktadır. Salih amellerin en faziletlisi Kurân-ı Kerim’de, Allah’a şirk koşmadan iman etmek şeklinde;1446 hadislerde ise muhatabın durumuna göre, açıklanmaktadır. “De ki: "Şüphesiz, Allah çirkin işleri emretmez.”1447 1438 1439 1440 1441 1442 1443 1444 1445 1446 1447 Bağlamında İman, İslam ve İhsan Kavramları”, Dicle Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, C.: 15, C.: 2, 2013, s. 129-130 Hud Suresi, 61; Ahmet Koç, İhvan-ı Safa’nın Eğitim Felsefesi, İstanbul, Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Yayınları, 1999, s. 18; Fazlurrahman, Ana Konularıyla Kurân, s. 133 Fatır Suresi, 37 Hüseyin Atay, Osmanlılarda Yüksek Din Eğitimi, İstanbul, Dergah Yayınları, 1983, s. 29 İsa Yüceer, Kelam Fırkalarında Yöntem, Konya, Tablet Yayınları, 2007, s. 359 Muhammed Kutub, İnsan Psikoljisi Üzerine Etüdler, s. 94; Mustafa Akçay, a.g.e., s. 144; Aydın Topaloğlu, Ateizm Çıkmazı, Ankara, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları, 2019, s. 22; Muhammed Hamidullah, İslam’a Giriş, s. 96-97; İbrahim Kalın, a.g.e., s. 94; İbrahim Kalın, Akıl ve Erdem: Türkiye’nin Toplumsal Muhayyilesi, s. 74-76 Erol Güngör, İslam’ın Bugünkü Meseleleri, İstanbul, Ötüken Yayınları, 1991, s. 58-59; Harun Han Şirvani, İslam’da Siyasi Düşünce ve İdare, Çev.: Kemal Kuşçu, İstanbul, İrfan Yayınları, 1965, s. 176; Huriye Tevfik Mücahid, Farabi’den Abduh’a Siyasi Düşünce, Çev.: Vecdi Akyüz, İstanbul, İz Yayınları, 1995, s. 43; Hulusi Yazıcıoğlu, Bir Din Politikası Laiklik, İstanbul, İFAV Yayınları, 1993, s. 194-196 S. Nakib Attas, İslam, Sekülerizm ve Geleceğin Felsefesi, Çev.: M. Erol Kılıç, İstanbul, İnsan Yayınları, 1995, s. 52-53; M. Nakib el-Attas, İslam ve Laisizm, Çev.: Selahattin Ayaz, İstanbul, Pınar Yayınları, 1994, s. 42 Muhammet Altaytaş, Çağdaş İnkarcılık, s. 37-38 Kehf Suresi, 110; Toshihiko Izutsu, Kurân'da Dini ve Ahlaki Kavramlar, s. 311 Araf Suresi, 28 179 Kelamcılar arasında amelin imandan bir parça olup olmaması ihtilaflı olsa da, birbirlerinden ayrılamayacak halde girift bir halde olduğu söylenebilmektedir. 1448 İman ve salih amel kavramları Kurân-ı Kerim’de ikiz kavram şeklinde yan yana, gölgenin sureti takip ettiği gibi beraber geçmektedir;1449 fakat aynı şey değildir. İman, salih amelin kabulü için ön şarttır; salih amel, imanı canlı tutan bir motivdir.1450 İman; kalbin, duyguların ve davranışların konusunu oluşturmaktadır. 1451 “Suçlular Rablerinin huzurunda boyunlarını büküp, "Rabbimiz! (Gerçeği) gördük ve işittik. Artık şimdi bizi (dünyaya) döndür ki, salih amel işleyelim. Biz artık kesin olarak inanmaktayız" dedikleri vakit, (onları) bir görsen! Eğer dileseydik herkese hidayetini verirdik. Fakat benim, "Andolsun, cehennemi hem cinlerden hem de insanlardan dolduracağım" sözüm gerçekleşecektir. (Onlara şöyle denilecek:) "O halde bu gününüze kavuşmayı unutmanıza karşılık azabı tadın. Biz de sizi unuttuk. Yapmakta olduklarınıza karşılık ebedi azabı tadın." Bizim âyetlerimize ancak, kendilerine bu âyetlerle öğüt verildiği zaman secdeye kapanan, kibirlenmeksizin Rablerine hamd ederek tespih edenler inanırlar. Onlar, korkarak ve ümid ederek Rablerine ibadet etmek için yataklarından kalkarlar. Kendilerine rızık olarak verdiğimiz şeylerden de Allah için harcarlar. Hiç kimse, yapmakta olduklarına karşılık olarak, onlar için saklanan göz aydınlıklarını bilemez. Hiç mümin fasık gibi olur mu? Bunlar (elbette) eşit olmazlar. İman edip salih amel işleyenlere gelince, onlar için, yapmakta olduklarına karşılık bir mükafat olarak Me'vâ cennetleri vardır. Fasıklık edenlere gelince, onların barınağı ateştir. Oradan her çıkmak istediklerinde oraya döndürülürler ve onlara, "Yalanlamakta olduğunuz ateş azabını tadın" denir.”,1452 “İnkar edenler için ise cehennem ateşi vardır. Öldürülmezler ki ölsünler. Kendilerinden cehennem azabı da hafifletilmez. İşte biz her nankörü böyle cezalandırırız. Onlar cehennemde, "Ey Rabbimiz! Bizi buradan çıkar ki dünyada iken işlemekte olduğumuzdan başka ameller, salih ameller işleyelim" diye bağrışırlar. (Onlara şöyle denilir:) "Sizi, düşünüp öğüt alacak kimsenin düşünüp öğüt alabileceği kadar yaşatmadık mı? Size uyarıcı da 1448 1449 1450 1451 1452 Toshihiko Izutsu, Kurân'da Dini ve Ahlaki Kavramlar, s. 269 Toshihiko Izutsu, Dini ve Ahlaki Kavramlar, s. 269 Nadim Macit, a.g.e., s. 10 İlhami Güler, “İman ve İnkarın Ahlaki ve Bilişsel (Kognitif) Temelleri”, İslamiyat, C.: 1, S.: 1, 1998, s. 10 Secde Suresi, 12-20 180 gelmişti. Öyle ise tadın azabı. Çünkü zalimler için hiçbir yardımcı yoktur."1453 ayetleri, dünya hayatındayken iman ve salih amelin kıymetli olduğunu, ölüm sonrasında yeniden güzel iş yapmaya imkan verilmeyeceğini, iyilik yapanlara mükafat, kötülük yapanlara ceza verileceğini haber vermektedir. “İnsan için ancak çalıştığı vardır. Şüphesiz onun çalışması ileride görülecektir. Sonra çalışmasının karşılığı kendisine tastamam verilecektir. Şüphesiz en son varış Rabbinedir.”1454 Allah, ahiret hayatında amellerin karşılığını adaletle vermekte; kimseye zulmedilmemektedir.1455 “İnsan için ancak çalıştığı vardır.” 1456 ayeti, imanın aktif hale getirilmesini istemektedir. İman, kalbin amelini; İslam, azaların amelini göstermektedir.1457 İslam, Allah tarafından kemale ulaştırılmış ve razı olunmuş bir dindir. 1458 İslam, kendine yeten bir dindir; insanların arzu ve isteklerinin, tecrübelerinin bir parçası veya toplamı değildir; risalet, kutlu elçinin öğrettiği ve gösterdiği şeklin kendisidir. 1459 Kulluk imtihanının sırrına uygun olarak eşit imkanlarla donatılan insan,1460 öncelikle iman, sonrasında inandığı ile amel etmekle mükelleftir.1461 İbadet, hayatı bütünüyle kuşatan ve hayat boyu süregelen bir adanma, teslimiyet ve hizmettir. 1462 Kurân-ı Kerim’in genelinde görülen iman ve salih amel birlikteliği; atıl ve pasif kalmış ütopik inancın makbul olmadığını, eyleme dönüştürülen ve hayatın tüm alanlarında aftif hale getirilen inancın talep edildiğini göstermektedir.1463 İman; akıl, kalp ve dil ile ilişkilendirilse de fiili bir durumu ifade eden fasıklığın zıddı olarak ilahi kelamda zikredilmesi, imanın insanın tüm eylemlerine kaynak ve dayanak oluşturduğunu; amel ile münasebetini göstermektedir. 1464 İstikamet ile itaat arasında yakın bir ilişki mevcuttur; dil ve düşünce bozulduğunda hakikat bunlardan nasibini almaktadır.1465 İbadet ve itaatler ile kul rabbiyle iletişim kurmakta ve huzur bulmakta, 1466 sorumluluk/şükran duygusu 1453 1454 1455 1456 1457 1458 1459 1460 1461 1462 1463 1464 1465 1466 Fatır Suresi, 36-37 Necm Suresi, 39-42 Yunus Suresi, 44; Fussilet Suresi, 46; Zümer Suresi, 70; Casiye Suresi, 15, 22; Ahkaf Suresi, 19; Zilzal Suresi, 7-8; Şerafeddin Gölcük, Kur’an ve İnsan, s. 272 Necm Suresi, 39 Muhammed Kutub, Düzeltilmesi Gereken Kavramlar, s. 90 Maide Suresi, 3; Ali İmran Suresi, 19 Rasim Özdenören, Yeniden İnanmak, İstanbul, İz Yayıncılık, 2015, s. 82-83 Mülk Suresi, 23 Rasim Özdenören, Yeniden İnanmak, s. 105-106 Seyyid Ebu’l Ala Mevdudi, Gelin Müslüman Olalım, s. 112 Ömer Aydın, a.g.e., s. 46 Secde Suresi, 18; Mümin Suresi, 58 İbrahim Kalın, a.g.e., s. 47 Maide Suresi, 35; Rad Suresi, 28 181 oluşturmakta, inancını kuvvetlendirmekte,1467 ahlakını güzelleştirmekte1468 ve hayata anlam katmaktadır. 1469 İbadetler; sağladığı iç huzur ile insanın benlik kontrolü yapmasına, rabbiyle bağını kurmasına, hayatını disipline etmesine, kötülüklerden uzaklaşmasına, yardımcı olmaktadır. Salih ameller, günlük hayatın kenarında Allah’ı anmak ile sınırlı değildir; gündelik yapılan her işin İslam’a uygun ve halis bir niyetle yapılmasıdır.1470 Mağarada mahsur kaldıklarında, ilahi rıza için yapmış oldukları salih amelleri söyleyen ve bu vesileyle kurtulan üç kişiyle ilgili hadis; 1471 ihlas ile yapılan amellerin, ahiretteki sıkıntılardan kurtarmasına ilave olarak, dünya meşakkatlerini de giderdiğine işaret etmektedir. Mevcudat, hareket esasıyla canlılığını korumaktadır; 1472 insanın hayata tutunabilmesi ve yaşam gayesini gerçekleştirebilmesi için de düşüncelerini aktive etmeye ihtiyacı vardır. 1473 İnsan, mesuliyet getirir endişesiyle düşünmekten geri durabilmekte; akıl ve iradesine rağmen sorumluluklarını başka varlıklara havale edebilmektedir. İmanın hareketi ameldir; hareketsiz, durgun suyun yosun tutması gibi, amelsiz iman, bulanık hale gelebilmektedir. “Göklerde ve yerde bulunanlar, (her şeyi) O'ndan isterler. O, her an yeni bir ilahi tasarruftadır.” 1474 ayeti, yaratıcının kâinata iradesi, ilmi ve kudretiyle her an nüfuz ettiğini, alemin muhtaç olduğunu ve kandi haline bırakılmadığını hatırlatmaktadır. “Öyleyse, bir işi bitirince diğerine koyul.”1475 ayeti, insana dünya hayatındaki sorumluluklarını düşünerek sürekli bir faaliyette bulunmasını, hayırda yarışmasını öğütlemektedir. Yaratıcının varlığını kabul eden her dinde, ahiret inancı mevcuttur.1476 İnsanın huzur ve saadetini hedefleyen İslamiyet’te dünya, ahiretin tarlası olarak kabul edilmektedir. Ahiret hayatı; amellerin disipline edilmesini, hayatın düzen içerisinde devam etmesini sağlayan en temel inançtır.1477 İnsan, yaptığı zerre miktarı hayır ve 1467 1468 1469 1470 1471 1472 1473 1474 1475 1476 1477 Ali İmran Suresi, 174; Enfal Suresi, 2; Hicr Suresi, 99; Fetih Suresi, 4; Müddessir Suresi, 31 Ankebut Suresi, 45 Münür Tezcan, a.g.e., s. 283-303 Seyyid Ebu’l Ala Mevdudi, Gelin Müslüman Olalım, s. 116 Buhari, Büyu, 98, İcare, 12, Hars ve’l-Müzarea, 13, Enbiya, 53, Edep, 5; Müslim, Zikir, 100 Enbiya Suresi, 33; Musa Bilgiz, a.g.e., s. 127 Takiyettin Mengüşoğlu, a.g.e., s. 92 Rahman Suresi, 29 İnşirah Suresi, 6-7 Seyyid Kutub, Kurân’da Kıyamet Sahneleri, Çev.: Süleyman Ateş, İstanbul, Beka Yayıncılık, 2016, s. 21 Ethem Ruhi Fığlalı, Çağımızda İtikadi İslam Mezhepleri, İstanbul, Selçuk Yayınları, 1986, s. 20; Temel Yeşilyurt, Mehmet Taşdelen, “Ahiret İnancının Pratik Yansımaları”, Kelam Araştırmaları Dergisi, C.: 10, S.: 2, 2012, s. 59 182 şerrin hesabını ahirette verecek; 1478 amel defterleri kendisine eksiksiz teslim edilecektir.1479 Dini düşünce ve eylemlerin temeli, Allah inancına dayanmaktadır.1480 İnsanın doğasına uygun olan, iman ve salih ameldir; inkar ve fasid işler, beşerin fıtratına uygun değildir.1481 Dindarlığın benlik gelişimine katkısını inceleyen farklı çalışmaların çoğunda, iki değişken arasında anlamlı ve doğrusal bir ilişki tespit edilmiştir. 1482 Zihin ve kalplerde kalarak hayata aksetmeyen fikir ve hakikatler ne kadar yüce olsa da kıymeti bulunmamaktadır. 1483 Bilmek, inancın oluşumu için önemlidir, inanmak kıymetlidir; 1484 fakat ibadete ve eyleme dönüşmeyen akide ve dindarlık eksiktir, zayıftır. 1485 İnsanı hedef alan Kurân-ı Kerim’de, 1486 varlığı ve birliği ispat ve itiraf edilmiş Allah inancının yeterli olmadığı;1487 yaratıcının emir ve yasaklarının kabulüyle O’na itaat edilmesi, önemle vurgulanmaktadır. 1488 Allah’ın aşkın bir varlık olması nedeniyle yeryüzündeki işlerle ilgilenmeyeceğinin iddia edilmesi, yanlış bir ilah algısına örnektir; Allah, alemlerin rabbidir, gökyüzünde söz sahibi olduğu gibi yeryüzünün de hakimidir. Tevhit ilkesi gereği, her şeyin Allah ile bağlantısı vardır. Kurân-ı Kerim, insanın boş yaratılmadığını, 1489 varoluştan sonra kendi haline terk edilmediğini, yaratıcının insana şah damarından daha yakın olduğunu hatırlatmaktadır. 1490 Peygamberler, kendilerine vahyedilen dinleri tebliğ etmekle görevli oldukları kadar, insanlara açıkladıkları kutsal mesajlara uygun bir hayat yaşamak ile de sorumlu tutulmaktadır.1491 1478 1479 1480 1481 1482 1483 1484 1485 1486 1487 1488 1489 1490 1491 Zilzal Suresi, 7-8 İsra Suresi, 14; Kehf Suresi, 49; Kıyame Suresi, 13-15; Hakka Suresi, 19-29 İsmail Faruki, Tevhit, İstanbul, İnsan Yayınlarıi, 2006, s. 13; Mustafa Acar, Allah’a İmanın Ahlaki Boyutu, İstanbul, Kitap Dünyası Yayınları, 2017, s. 150 İbrahim Coşkun, İslam Dşüncesinde İnkar Problemi, İstanbul, Tekin Kitabevi, 2000, s. 6 Murat Yıldız, “Üniversite Öğrencilerinin Benlik Tasarımlarının Dinsel Yönelim Biçimleri ve Bazı Demografik Değişkenler Açısından İncelenmesi”, İslami Araştırmalar Dergisi, S.: 19/3, 2006, s. 508 Ahmed Hamdi Akseki, a.g.e., s. 365 Gürbüz Deniz, Anlam ve Varlık Boyutuyla İnsan, Ankara, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları, 2017, s. 21 Emin Işık, a.g.e., s. 50 Fazlurrahman, Ana Konularıyla Kurân, s. 31 Yunus Ekin, a.g.e., s. 127-129 Halife Keskin, İslam Düşüncesinde Allah-Alem İlişkisi, İstanbul, Beyan Yayınları, 1996, s. 60 Fazlurrahman, Ana Konularıyla Kurân, s. 39; Nadim Macit, a.g.e., s. 69 Sinan Öge, Allah’tan Aleme İlahi Fiiller, Ankara, Araştırma Yayınları, 2009, s. 350; Bakara Suresi, 186; Enfal Suresi, 24; Lokman Suresi, 16; Mücadele Suresi, 7; Hadid Suresi, 54 Araf Suresi, 6 183 Salih amel, Allah’ın rızasını gaye edinen davranışlardır; işlerin ihsan ile yapılması, amele güzellik katmaktadır. 1492 Üstün bir ahlak üzere gönderilen Hz. Peygamber, 1493 canlı bir Kurân olarak, salih ameli bildirmek ve göstermek üzere beşer için ideal bir yaşam standartı oluşturmuştur.1494 Kulluk için güzel olan amel, ihlaslı ve doğru olandır. İhlas, yapılanın Allah için olmasını; doğruluk ise sünnete uygun olmasını gerektirmektedir.1495 Müslüman, sadece iman ile sorumlu değildir, inancını yaşamakla da mükelleftir;1496 iman salt bilme ve zihni bir hal değildir, teslimiyet ve itaat gerektirmektedir.1497 “Siz Kitabı (Tevrat'ı) okuyup durduğunuz halde, kendinizi unutup başkalarına iyiliği mi emrediyorsunuz? (Yaptığınızın çirkinliğini) anlamıyor musunuz?” 1498 Bilgi ve kabul, eylem ve sorumlulukları beraberinde getirmektedir. İman, birkaç kelimenin telaffuzundan ibaret değildir; tevhit inancının gereklerinin bilinçli kabulü ve onlara itaattir.1499 Akıl, kalp ve beden ile yapılabilen, hayatın tüm alanlarıyla ilgili olan salih ameller,1500 Allah’ın rızasını kazanmak amacıyla ve O’nun emrine bağlanma kastı ile yapıldığında, sevap değeri kazanmaktadır. İmandan sonra salih amel ile başlayan uygulama safhası, insanı rabbine yakınlaştıran vesilelerle1501 hayat boyu devam etmekte ve her biri yaratıcıya itaati kolaylaştırmaktadır. Eğitimde önemli ilkelerden biri; teori ve pratik dengesinin sağlanması, bilginin yüzeysel ve soyut kalmaması, içselleştirilmesi ve hayata aktarılmasıdır. Salih amel, teori kabul edebileceğimiz imanın içselleştirilerek hayatta aktive edilmesidir, yaratıcıya itaatin uygulama boyutunu göstermektedir. 1492 1493 1494 1495 1496 1497 1498 1499 1500 1501 Turan Koç, İslam Estetiği, İstanbul, İsam Yayınları, 2008, s. 15 Kalem Suresi, 4 Mehmet Aydın, Din Felsefesi, İzmir, Dokuz Eylül Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Vakfı Yayınları, 1999, s. 126 Celaleddin Vatandaş, Esenlik Yurdunun Çağrısı, İstanbul, Pınar Yayınları, 2004,s. 153 Ahmed Hamdi Akseki, a.g.e., s. 365 Muhammet Koçak, “İslam Düşüncesinde Varlık ve Yaşam Değeri Açısından İnsan”, Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Doktora Tezi, 2015, s. 261 Bakara Suresi, 44 Seyyid Ebu’l Ala Mevdudi, İslam’a İlk Adım, Çev.: Serdar Güzey, İstanbul, İnkılab Yayınları, 2008, s. 93 Muhammed Hamidullah, İslam’a Giriş, s. 117 Nusrettin Yılmaz, “Andragojik Açıdan Bir Değer Olarak Salih Amel”, Çukurova Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, C.: 20, S.: 2, 2020, s. 678 184 2. 9. 3. Mükafat Umma İnsanı eyleme yönlendiren içsel ve dışsal güdüleri vardır. 1502 İyiliklere mükafat, kötülüklere ceza verilmesi, dünya hayatının temel uygulaması ve insanın beklentisidir. 1503 Mükafat; armağan, ödül ve iyiliğin karşılığı olarak tanımlanmaktadır. 1504 Mükafat; istenen işin yapılmasını, pekişmesini ve tekrarını teşvik etmek için uyandırılan haz hissidir; 1505 eyleme sevk eden bir faktördür. 1506 Mükafatın; maddi, manevi, içsel, dışsal, bireysel ve toplumsal gibi farklı türleri ve boyutları bulunmaktadır. Amacı ve hedefi basit de olsa insan, ideallerini gerçekleştirmeye çalışmaktadır. İnsanın dünya hayatında gerçek amacının ne olduğunu sorgulaması ve fıtratına uygun makul ve tatminkar bir cevap bulması önem arz etmektedir. Allah, insan için hem dünyada hem de ahirette hedef belirlemekte, her iki dünyada huzurlu ve mutlu bir yaşamın bilgi ve rehberliğini sunmaktadır. İnsanı, hayata bağlayan, yaşamın anlamı ve yaptıklarının karşılığını görme ümididir. Mükafat, varlıkların ihtiyaç ve kabiliyetleriyle uyumludur; varlıkların mükafatlandırılmasındaki şekli farklılık, fıtri farklılıklarının neticesidir. 1507 Dünyevi ödüller geçici, uhrevi mükafat kalıcıdır.1508 Emanet ve hilafet sorumluluğu üstlenen insan, sahip olduğu nimetlerden, yaptıklarından ve yapmadıklarından hesaba çekilecektir. 1509 İnsan, rabbine itaati oranında ahirette değer ve karşılık görecektir. “Ey iman edenler! Allah’a itaatsizlikten sakının. Herkes yarın için ne hazırladığına baksın! (Evet) Allah’a itaatsizlikten sakının; şüphesiz Allah yapıp ettiklerinizden tamamen haberdardır. Allah’ı unutan, bu yüzden Allah’ın da onlara kendilerini unutturduğu kimseler gibi olmayın. İşte onlar gerçekten yoldan çıkmışlardır.” 1510 İnsan, özgür iradesiyle kime itaat ediyorsa, 1502 1503 1504 1505 1506 1507 1508 1509 1510 Muammer Demirel, “Osmanlı Modern Mekteplerinde Mükafat”, Türk Tarih Eğitimi Dergisi, C.: 2, S.: 1, 2013, 62-75, s. 63 Musa Bilgiz, a.g.e., s. 138 İbni Manzur, a.g.e., No: 1, s. 139 Mehmet Emin Ay, Din Eğitimi ve Öğretiminde Mükafat ve Ceza, Bursa, Uludağ Üniversitesi Basımevi, 1993, s. 19-20; Fikret Kanad, Pedagoji, Ankara, Ulus Basımevi, 1937, s. 61 Yaşar Fersahoğlu, Kurân`da Zihin Eğitimi, İstanbul, Marifet Yayınları, 1996, s. 79 Seyyid Ebu’l Ala Mevdudi, İslami Kavramlar, s. 16-17 Jules Payot, İrade Eğitimi II İrade Gücü ve Çalışma, s. 27 Tekasür Suresi, 8; Zilzal Suresi, 7-8 Haşr Suresi, 18-19 185 karşılığını ondan beklemektedir. 1511 Allah, insanı dünya hayatındaki tercihlerinde serbest bırakmakta; 1512 ahirette insana amellerinin hesabını sormaktadır. 1513 Kötülüklerin cezası dengiyle verilirken, mükafata konu olan sevap ve iyilikler, ahirette fazlasıyla karşılık görmektedir. 1514 Salih amellere, fazlasıyla ödül verilmesi, iyilik yapılmasını ve tekrarını teşvik etmekte;1515 itaati artırmaktadır. Ahiret hayatı, dünyada yapılanlara ilahi adalet ile karşılığın verileceği bir yerdir. Müslüman, asli ve yitik yurdu cennete ulaşmak için dünyada çalıştığı halde asıl gayesi ve başarısı Allah’ın rızasını kazanmaktır. 1516 İnsanın Allah katındaki değeri, takvasıyla doğru orantılıdır.1517 İnsan dışındaki hiçbir varlıkta ölüm fikri bulunmamaktadır.1518 Dünya hayatını anlamlı kılan, geçmiş ve gelecek tasavvurudur. İnsanın fıtri arzularından biri, mükemmele ulaşma isteğidir.1519 Kurân-ı Kerim, ebedi hayatın karşılığının dünyadaki eylemlere bağlı olduğunu; hayır ve hakikat yolunda harcananların ebedi saadeti hazırladığını haber vermektedir. Gayb, Allah’ın sırrıdır; Allah’ın bildirdği gayba iman etmek, kulun görevidir.1520 Ecel ile süresi belirlenmiş olan dünya hayatının her anını rabbiyle irtibat halinde geçirenler, ölümü vuslat, ahireti mükafat görmekte ve rabbin nimetlerine özlem duymaktadır. İslam akidesindeki hesap düşüncesi, insanın sorumluluk bilincini artırmakta, ümit ve emelini desteklemektedir; adalet düşüncesi, insanı dünya hayatından sonra var edilecek bir hayat tasavvuruna sevk etmektedir.1521 “Yoksa kötülük işleyenler, kendilerini, inanıp salih amel işleyenler gibi kılacağımızı; hayatlarının ve ölümlerinin bir olacağını mı sanıyorlar? Ne kötü hüküm veriyorlar! Allah, gökleri ve yeri, hak ve hikmete uygun olarak, herkese kazandığının 1511 1512 1513 1514 1515 1516 1517 1518 1519 1520 1521 Emin Işık, a.g.e., s. 56 Fussilet Suresi, 40 Yasin Suresi, 54 Nisa Suresi, 49, 77; İsra Suresi, 71; Yasin Suresi, 54; Zilzal Suresi, 7-8; Enam Suresi, 153, 160; Mümin Suresi, 40; Nur Suresi, 38; Bakara Suresi, 261; Rahman Suresi, 60; Sebe Suresi, 37-38; Musa Bilgiz, a.g.e., s. 132 Abdurrahman Dodurgalı, Ailede Din Eğitimi, s. 96; H. Fikret Kanad, Kısaltılmış Pedagoji, Ankara, Milli Eğitim Basımevi, 1966, s. 83 Fazlurrahman, Ana Konularıyla Kurân, s. 169; Nadim Macit, a.g.e., s. 7 Nadim Macit, a.g.e., s. 242 Erol Göka, Ölme: Ölümün ve Geride Kalanların Psikolojisi, İstanbul, Timaş Yayınları, 2009, s. 54 Muhammed Kutub, İnsan Psikoljisi Üzerine Etüdler, s. 457 Rasim Özdenören, Yeniden İnanmak, s. 105 Hüseyin Atay, Kurân’a Göre İman Esasları, s. 77 186 karşılığı verilsin diye yaratmıştır. Onlara zulm edilmez.”1522 Kurân-ı Kerim, hak ve hakikate teslimiyetin sonucunun, felah ve esenlik olduğunu haber vermektedir.1523 Bu bölümde kastedilen mükafat, ahiret hayatında Allah’ın ihsan edeceğini vadettiği mükafattır; dünya hayatına ait olan mükafat değildir. Hidayet ve istikamet, vahyin rehberliğiyle mümkündür. “"Allah'a itaat edin, peygambere itaat edin" de. Eğer yüz çevirirseniz bilin ki ona yüklenen sorumluluğu ancak ona ait; size yüklenen görevin sorumluluğu da yalnızca size aittir. Eğer ona itaat ederseniz doğru yola erersiniz. Peygambere düşen ancak apaçık bir tebliğdir. Allah, içinizden, iman edip de salih ameller işleyenlere, kendilerinden önce geçenleri egemen kıldığı gibi onları da yeryüzünde mutlaka egemen kılacağına, onlar için hoşnut ve razı olduğu dinlerini iyice yerleştireceğine, yaşadıkları korkularının ardından kendilerini mutlaka emniyete kavuşturacağına dair vaadde bulunmuştur. Onlar bana kulluk eder ve bana hiçbir şeyi ortak koşmazlar. Artık bundan sonra kimler inkâr ederse, işte onlar fasıkların ta kendileridir. Namazı dosdoğru kılın, zekatı verin, Resüle itaat edin ki size merhamet edilsin.”1524 ayetleri, ancak Allah ve resulüne itaat ile hidayetin mümkün olduğunu, her iki dünyada kurtuluşu haber vermektedir. “Eğer, o memleketlerin halkları iman etseler ve Allah'a karşı gelmekten sakınsalardı, elbette onların üstüne gökten ve yerden nice bereketler (in kapılarını) açardık. Fakat onlar yalanladılar, biz de kendilerini işledikleri günahlarından dolayı yakalayıverdik.”, 1525 “Erkek veya kadın, kim mümin olarak iyi iş işlerse, elbette ona hoş bir hayat yaşatacağız ve onların mükafatlarını yapmakta olduklarının en güzeli ile vereceğiz.” 1526 ayetleri, Allah’ın ahiret mükafatı yanında, sevdiklerine dünya hayatında da güzelliklerle karşılık vereceğini haber vermektedir. İnanç veya amel ile ilgili Kurân-ı Kerim’deki her kavramın ahiret hayatı ile ilişkisi bulunmaktadır.1527 Dünya hayatı ve insanın amelleri, ahiret inancı ile anlam kazanmaktadır. 1528 İslam’da Allah ve ahiret inancı, birbirini tamamlamaktadır. 1529 1522 1523 1524 1525 1526 1527 1528 1529 Casiye Suresi, 21-22 Ali İmran Suresi, 195; Maide Suresi, 85; Kehf Suresi, 46; Meryem Suresi, 76; Rad Suresi, 29 Nur Suresi, 54-56 Araf Suresi, 96 Nahl Suresi, 97 Mehmet Paçacı, Kurân’da ve Kitab-ı Mukaddes’te Ahiret İnancı, İstanbul, Nun Yayınları, 1994, s. 137 Abdulgani Abdulmaksut, “İbni Sina’da Ölümsüzlük-Hulud Problemi ve Mead’ı Anlamasına Olan Etkisi”, Çev.: Selim Özarslan, Fırat Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, S.: 4, 1999, s. 149 Yener Öztürk, İmkanı ve Lüzumu Açısından Ahiret İnancı, İstanbul, Işık Yayınları, 2002, s. 209 187 İnsanın geleceğe dair ümitlerini canlı tutmak ve onu salih amellere yönlendirmek için Kurân-ı Kerim’de ahiret sahneleri canlandırılmakta,1530 büyük hesap günü için hazırlık yapılması emredilmekte, 1531 insanın amelleri kayıt altına alınmakta, Allah’ın onları bildiği haber verilmektedir. Allah’a itaat, insanın kendi iyiliği içindir;1532 O’nun buna ihtiyacı bulunmamaktadır.1533 Ahiretteki mükafat, dünya hayatındaki duygu, düşünce ve beklentilerin çok üzerindedir. “Yüce Allah, "Ben salih kullarım için cennette hiçbir gözün görmediği, hiçbir kulağın işitmediği ve hiçbir insanın hayal edemeyeceği birtakım nimetler hazırladım.”1534 “Hiç kimse kendi ameliyle cennete girmez. Siz de mi ya Resulallah!” diye sorulduğunda, “Evet ben de, meğer ki Rabbim beni rahmetinin kucağına almış olsun.” hadisi, salt amel ile Cennete girmenin mümkün olmadığını, Allah’ın rahmetiyle insanın kurtuluşa erebilebileceğini beyan etmektedir.1535 İnsanın hak ve hakikat yolundaki mücadelesinde sınır bulunmamakta; insan, en güzele ulaşma arzusundadır. “Ancak tövbe edip de inanan ve salih amel işleyenler başka. Allah işte onların kötülüklerini iyiliklere çevirir. Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.”1536 ayeti, kötülüklerden tövbe edildiğinde Allah’ın dilerse onları iyiliğe çevireceğini müjdelemektedir. İnsanı hayata bağlayan ve harekete geçiren, beklentileridir. Kötülüklerin silinmesi tek başına büyük bir ihsan iken, onların iyiliğe çevrilmesi, Allah’ın mağfiretini ve merhametini gösteren en büyük müjdelerden biridir. “İnsanoğlu vefat edince şu üç şeyden başka ameli sona erer: Devam eden sadaka (sadaka-i cariye), faydalanılan ilim ve kendisine hayır dua eden sâlih evlat.”1537 hadisi, hayat ile ahiretin bağını, ölümün irtibatı koparmadığını, insanın imar faaliyetinin boyutunu ve yaratıcının insana desteğini göstermektedir. İnsan, rabbiyle yakınlık kurmak üzere iman ve salih amellerini vesile edindiği gibi; Allah da insanın, asli vatanı olan cennete dönmesi için ona yardım etmekte ve imkanlar sunmaktadır. Sünnetullahın gereği olan ve akıl için doğal kabul edilen ölüm, insan için korku verici bir vakıadır. 1538 “Sizi boşuna yarattığımızı ve bize tekrar döndürülmeyeceğinizi mi 1530 1531 1532 1533 1534 1535 1536 1537 1538 İzzet Derveze, Kurân Cevap Veriyor, İstanbul, Yöneliş Yayınları, 1998, s. 317 Ömer Faruk Yavuz, Kurân ve Kıyamet, İstanbul, Marifet Yayınları, 1997, s. 233 Fatır Suresi, 15 İhlsa Suresi, 2; Seyyid Ebu’l Ala Mevdudi, Gelin Müslüman Olalım, s. 96 Buhari, Bedü’l-Halk, 8; Müslim, Cennet, 2 Buhari, Merda, 19; Müslim, Sıfatü’l-Münafikîn, 71 Furkan Suresi, 70 Tirmizi, Ahkam, 36; Nesai, Vesaya, 8 Necati Üner, Stres ve Dini İnanç, Ankara, T. D. V. Yayınları, 1985, s. 16-17 188 sandınız?" 1539 Ahiret inancı, gerçek mükafat yurdudur; birey dünya hayatında karşılaştığı zorlukların sonrasında adaletle karşılık göreceğine inandığında, yaşamın sıkıntılarına sabır göstermekte ve ahiret inancıyla teselli bulabilmektedir. Kurân-ı Kerim’de salih amellerin mükafatının ahirette verileceği bildirilse de, cennet hayatının dünyaya yansıyan farklı boyutları da bulunmaktadır. Dünyaya ait mükafat beklentisi yaratıcıya itaati artırabildiği gibi; ilahi rızayı gaye edinmeyen amel, nifak tehlikesini de barındırmaktadır. Ahiret nimetleri yanında, dünya hayatında ihsan edileceği vadedilen mükafatlar; güzel bir hayat ve bereketli bir rızık, Allah’ın nusreti ve yeryüzünde hakimiyettir.1540 Kurân-ı Kerim’de insanın uzun yaşam isteğinden bahsedilmektedir.1541 Dünya nimetlerinin cazibesi ve insanın şimdiye olan bağlılığı, ahireti unutturabilmektedir. Güç ve kalıcılığı sembolize eden, insan tabiatındaki narsizmin ifadesi olan ölümsüzlük düşüncesi, 1542 insana ümit vermekte ve hayata olan bağlılığını artırmaktadır. 1543 . İnsanın ödül ve mükafat ile iyiliğe teşvik edilmesi, ceza ile korkutmaktan daha etkili bir yöntemdir. 1544 Dünya hayatında ve eğitimde uygulanan yöntemlerden biri olan mükafatlandırma, insanın benliğini oluşturabilmesi ve geliştirebilmesi açısından önem arz etmekte; bireyin potansiyelini ve hayata bağlılığını artırmakta, üretkenliğe katkı sunmaktadır. Durağanlık ve rutinin aksine, dengesi kurulmuş, eylem ve birey ile uyumlu mükafatlandırma, eğitimde ve hayatta insanları motive etmekte; yaratıcıya itaati artırmaktadır. 2. 9. 4. Ceza Kaygısı Arapça’da ceza kelimesi, iyi ve kötü eylemlerin tam ve yeterli karşılığını vermek anlamında kullanılmaktadır.1545 Tükçe’de ceza kelimesi, iyi ve kötü karşılık,1546 yanlış hareketler sonucunda uygulanan müeyyide, 1547 olumsuz davranışın engellenmesine 1539 1540 1541 1542 1543 1544 1545 1546 1547 Müminun Suresi, 115 Nahl Suresi, 97; Araf Suresi, 96; Nur Suresi, 55; Tur Suresi, 25-28 Bakara Suresi, 96 Hayati Hökelekli, Ölüm, Ölüm Ötesi Psikolojisi ve Din, İstanbul, Dem Yayınları, 2008, s. 75 Halis Ayhan, Din Eğitimi ve Öğretimi, Ankara, D.İ.B. Yayınları, 1984, s. 141 H. Fikret Kanad, a.g.e., s. 83 İbni Manzur, a.g.e., No: 14, s. 146; Ragıb, a.g.e., s. 195 Ferit Develioğlu, a.g.e., s. 139 D. Mehmet Doğan, a.g.e., s. 166 189 yönelik negatif bir uyarıcı1548 olarak tanımlanmaktadır. İnsan, çoğu kere duygularının yönlendirmesi ve güdülemesiyle davranışlarını belirlemekte; 1549 sevdiklerine yaklaşmakta, hoşlanmadıklarından uzaklaşmaktadır.1550 Toplumsal düzenin temini ve yürütülmesi için gerekli olan otorite; 1551 uygun davranışlara mükafat, uygun olmayanlara ceza belirlemektedir. Din; hayatın kendisi, öncesi ve sonrasıyla ilgili insanlara bütüncül fikirler vermekte, insanı aydınlatmayı amaçlamakta, 1552 insanlararası ilişkileri düzenlemekte ve bireyin kâinat ve yaratıcıyla bağını kurmasına yardımcı olmaktadır.1553 İnsan; Allah’ın kendisine yakın olduğunu, yaptıklarından ve yapmadıklarından haberdar olduğunu, dünya hayatının göstergeleriyle hesaba çekileceğini bilinç seviyesinde idrak ederse, kulluk mertebesinde yükselebilmektedir.1554 Kurân-ı Kerim, insanın, rabbine kulluk için yaratıldığını,1555 eylemlerinden sorumlu olduğunu 1556 ve ahirette hesaba çekileceğini 1557 haber vermekte; Allah’a kulluk yapılmadığında dünya ve ahiret hayatına ilişkin korku ifade eden kelime ve sahnelere yer vermektedir.1558 İnsanı ve hayatı konu edinen İslamiyet, ilahi mesajlar ile belirlenen kurallara uygun hareket edilmediğinde, bireysel ve toplumsal cezalar öngörmektedir. Eski dinlerin muhatabı olan kavimlerin peygamberlerini inkar etmeleri durumunda dünya hayatında yaşanan toplu helak ve azaplar yerine İslamiyet’te manevi cezalar bulunmaktadır. Korku, hoşa gitmeyen bir durumla karşılaşma veya arzu edilen bir şeyin kaybedilmesiyle ilgili kaygıdır. 1559 Korku, temel ve kaçınılmaz bir duygu olarak, insanın varlığını veya ruhunu tehdit eden tehlikelere karşı refleksidir. 1560 Hayatın 1548 1549 1550 1551 1552 1553 1554 1555 1556 1557 1558 1559 1560 Ziya Selçuk, Eğitim Psikolojisi, Ankara, Nobel Yayınevi, 2007, s. 148 Mualla Selçuk, Çocuğun Eğitiminde Dini Motifler, s. 48; Clifford T. Morgan, Psikolojiye Giriş, Çev.: Hüsnü Arıcı v. d., Ankara, H. P. B. Yayınları, 1995, s. 213 M. Şekip Tunç, Terbiye Bakımından Psikoloji Dersleri, İstanbul, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yayınları, 1947, s. 54 Ali Fuat Başgil, Din ve Laiklik, İstanbul, Yağmur Yayınları, 1985, s. 173 Erol Güngör, İslam’ın Bugünkü Meseleleri, s. 113; Veysel Güllüce, Kur’ân-ı Kerîm’de Ahiret İnancının Temelleri, Erzurum, Ekev Yayınları, 2001, s. 1 Öznur Özdoğan, “İnsanı Anlamaya Yönelik Bir Yaklaşım: Pastoral Psikoloji”, Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, S.: 47 (2), 2006, s. 131-132 Seyyid Ebu’l Ala Mevdudi, Gelin Müslüman Olalım, s. 119 Zariyat Suresi, 56 Müddessir Suresi, 38 Zilzal Suresi, 7-8 Ali Yılmaz, “Kur’an’a Göre İnkarın Psikolojik Tezahürleri”, Atatürk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, S.: 20, 2003, s. 103 Cürcani, a.g.e., s. 90 Arthur T. Jersild, Çocuk Psikolojisi, Çev.: Gülseren Günçe, Ankara, Ankara Üniversitesi Eğitim Fakültesi Yayınları, 1976, s. 373, 407 190 muhafazası için zaruri olan korku, insan davranışlarını da şekillendirmektedir. 1561 Kurân-ı Kerim, can, mal ve rızık korkusuna işaret etmektedir. 1562 Kaygı, tehlike beklentisinin oluşturduğu tedirginlik, usdışı korkudur.1563 Ceza kaygısından beklenen, insanın rabbiyle sağlıklı ve sürekli bir ilişki kurması, sevgiyle O’na teslim olmasıdır. İnsanın, rabbine, kendisine, diğer insanlara ve kâinata karşı sorumlulukları bulunmakta; sorumlulukların yerine getirilmediği durumlar için İslamiyet cezalar öngörmektedir. Cezanın, işlenen suçla orantılı olması gerekmektedir. 1564 Cezalar; caydırıcılığıyla düzeni sağlamak, kötü davranışları engellemek ve eğitime destek olmak gibi fonksiyonlar üstlenmektedir.1565 İnsanın korku ve kaygıları onu rabbine yaklaştırıyorsa hayırlı ve faydalı; rabbinden ve emirlerinden uzaklaştırıyorsa zararlıdır. Korku ve kaygılar, konusuna ve içeriğine göre değer kazanmaktadır. Kurânı Kerim, insanın sevgi ve korku duygusunu eğitmekte; gerçekten korkulmaya ve saygı gösterilmeye layık olanın Allah olduğunu haber vermektedir. Korku, insanın rabbine itaatini artıran bir duygudur. Allah, ilahi emirlere uymayanların cezası olan ahiretteki azabın, ruh ve bedenin hisssedeceği boyutta olduğunu haber vermektedir. 1566 İnkar edenler, ebedi olarak Cehennemde kalacak;1567 müminler, günahlarının karşılığını gördükten sonra oradan çıkarılacaktır.1568 Günahın cezası, dünyada,1569 kabirde1570 ve ahirette1571 olmak üzere üç safhada gerçekleşmektedir. 1572 İslamiyet’te kötü amellerin tam ve gerçek cezası ahirette olmakla birlikte; adam öldürmek, 1573 hırsızlık yapmak, 1574 iftira atmak, 1575 1561 1562 1563 1564 1565 1566 1567 1568 1569 1570 1571 1572 1573 1574 1575 Hayati Aydın, Kurân’da İnsan Psikolojisi, s. 92-96 Kasas Suresi, 33, 57; Yunus Suresi, 83; İsra Suresi, 31 Selçuk Budak, Psikoloji Sözlüğü, Ankara, Bilim ve Sanat Yayınları, 2000, s. 437, 469 Şura Suresi, 40 M. Faruk Bayraktar, a.g.e., s. 224-225; M. Faruk Bayraktar, “Eğitimde Disiplin, Ceza ve Dayak Üzerine”, Din Eğitimi Araştırmaları Dergisi, S.: 1, 1994, s. 98; Şamil Dağcı, İslâm Ceza Hukukunda Şahıslara Karşı Müessir Fiiller, Ankara, DİB Yayınları, 1999, s. 33-34 Bakara Suresi, 131, 161-162; Ali İmran, 77; Nisa Suresi, 55-56; Saffat Suresi, 67-68; Gafır Suresi, 72; İnsan Suresi, 4, 13; Mümin Suresi, 71; Kehf Suresi, 19, 29; Hac Suresi, 19; İbrahim Suresi, 1617; Nebe Suresi, 25; Furkan Suresi, 13 Fetih Suresi, 5; Beyyine Suresi, 6-8; Gafir Suresi, 76 Buhari, Tevhit, 19, 31, 36, 37; Müslim, İman, 332, 334 Araf Suresi, 84; İsra Suresi, 103; Ankebut Suresi, 40; Tövbe Suresi, 35, 85 Müminun Suresi, 99-100, Mümin Suresi, 46; Nuh Suresi, 25; Buhari, Cenaiz, 85; Müslim, Cennet, 67, 68 Nisa Suresi, 145; Nahl Suresi, 88 Yusuf Şevki Yavuz, “Azap”, T. D. V. İslam Ansiklopedisi, No: 4, 302-309 Bakara Suresi, 178; Nisa Suresi, 92-93; Maide Suresi, 32 Maide Suresi, 38 Nur Suresi, 2 191 zina etmek 1576 gibi bazı suçların, türü ve insana yönelen boyutu nedeniyle dünya hayatında da karşılığı olduğu bildirilmektedir. Ahirette insanın vücut organları kendi yaptıklarına şahitlik etmektedir, 1577 din, dünya hayatının takva ve ihsan boyutunda yaşanmasını istemektedir.1578 Kurân-ı Kerim; dünya hayatını tercih ederek rabbinden gafil bir yaşam sürenlerin pişmanlığının fayda vermeyeceğini, Allah’ın insanın iyiliklerine ihtiyacı olmadığını, insanın muhtaç olduğunu, yaratıcının iman ve itaatten razı olduğunu, küfre ve isyana rıza göstermediğini, herkesin bireysel hesap vereceğini, hiçbir günahkârın başka bir günahkârın yükünü yüklenmeyeceğini, Allah’ın gönderdiği peygamber ve kitap ile emir ve yasaklarını bildirdiğinden insanın ahirette mazeret beyan edemeyeceğini, nankörlük sebebiyle amel defterinde yer alan kötülüklerin cezasız kalmayacağını, haber vermektedir.1579 İnsanda baskın olan iki duygu korku ve ümittir; 1580 beşer, korku ve ümit arasında 1581 kaygısal bir yaşam sürmektedir. 1582 İman etmeyenler ve isyan edenler, cehennem azabıyla korkutulmaktadır. İnsanlar, kurallara sadece cezalardan korktuğu için saygı göstermemektedir; suçun kime karşı işlendiğiyle ilgili suçluluk duygusu insanın davranışlarını disipline edebilmektedir. 1583 Kurân-ı Kerim, insanı maddi ve manevi yönüyle birbirinden ayırmamaktadır; ahiret hayatındaki mükafat ve ceza, insanın sadece ruhi ve manevi boyutuyla sınırlı değildir; lezzeti ve elemi hissedecek olan bizatihi şahıs olarak insandır.1584 İnsan, kısa vadede netice alabileceği işlere daha fazla değer verebilmekte, uzun vadeli işleri ihmal edebilmektedir.1585 İnsanoğlunun yarını olarak takdim edilen ahiret hayatının 1586 hesap ve cezasından korkanlar, rabbine ümit besleyerek itaatini artırmaktadır. Din eğitimi açısından konu değerlendirildiğinde; ceza kaygısının hayatı disipline eden bir yönünün bulunduğu söylenebilmektedir. Kural ve ceza belirlenmediğinde, bireysel ve 1576 1577 1578 1579 1580 1581 1582 1583 1584 1585 1586 Nur Suresi, 4 Fussilet Suresi, 19-24 Fazlurrahman, Ana Konularıyla Kurân, s. 196-171 Naziat Suresi, 37-39; Zümer Suresi, 6-10, 71-74; İnsan Suresi, 2-5; Kıyamet Suresi, 14-15 Muhammed Kutub, İnsan Psikoljisi Üzerine Etüdler, s. 105 Araf Suresi, 56 Soren Kierkegaard, Kaygı, Çev.: Türker Armaner, İstanbul, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 2004, s. 65 Erich Fromm, Sahip Olmak ya da Olmak, Çev.: Aydın Arıtan, İstanbul, Arıtan Yayınevi, 1997, s. 211 Fazlurrahman, Ana Konularıyla Kurân, s. 177-178 Seyyid Ebu’l Ala Mevdudi, Gelin Müslüman Olalım, s. 171; Ömer Çelik, Teşbih, Temsil ve Tasvirler Işığında Kur’an’da İnsan, İzmir, Işık Akademi Yayınları, 2010, s. 62 Haşr Suresi, 18 192 toplumsal hayatta aksama ve düzensizlikler görülebilmektedir. Otorite ve kuralların bulunmadığı yerde kaos hakim olmaktadır. İnsan, sadece hemcinslerine karşı değil, çevreye ve rabbine karşı da sorumlulukları bulunan bir canlıdır. Başıboş ve amaçsız yaratılmayan insanın, eylemleri nedeniyle hesap vermesi, iyiliklerine karşılık mükafat, kötülüklerine karşılık ceza görmesi, adaletin gereğidir; insanı doğru yola iletmeye yöneliktir. 2. 9. 5. Nasihat Nasihat; bir şey saf, halis olmak, bozukluk ve kötülükten uzak bulunmak, başkasının iyiliğini istemek anlamlarıyla kullanılan Arapça’daki nush kelimesinden türetilmiş kelimedir. 1587 İnsanların hata ve kusurunu gidermek için gayret etmek; iyiliği özendirmek ve kötülükten sakındırmak üzere öğüt vermek anlamında kullanılan nasihat, Kurân-ı Kerim’de on iki yerde geçmektedir.1588 Samimi ve içtenlikle yapılan tövbe için nasuh kelimesi kullanılmaktadır. 1589 Kurân-ı Kerim’de nasihat kelimesi kullanılmadan öğüt ve tavsiye içeren ayetler de mevcuttur.1590 İslamiyet’in emri bil maruf ve nahyi anil münker emri, irşad ve nasihate odaklanarak bireysel ve toplumsal iyileşmeyi gaye edinmektedir. 1591 Bireyin olduğu kadar toplumun iyiliğini de önemseyen İslamiyet, hayrın ve hakikatin yaygınlık kazanması kadar kötülüğün önlenmesine de odaklanmaktadır. 1592 Peygamberlerin görevi insanlara doğru yolu göstermek ve onlara güzel bir örneklikle rehberlik etmektir. 1593 Kurân-ı Kerim’de anlatılan peygamber kıssaları, o döneme ve toplumlara özel bir durumu ifade etmekten öte, örnek olarak bugüne ve geleceğe ışık tutmaktadır. Üsve-i hasene olan Hz. Peygamberin 1587 1588 1589 1590 1591 1592 1593 1594 1594 öğretilerinin çoğu, hutbe ve vaazlar ile sahabe ve insanlığa Mustafa Çağrıcı, “Nasihat”, T. D. V. İslam Ansiklopedisi, No: 32, s. 408-409 Mustafa Çağrıcı, “Nasihat”, T. D. V. İslam Ansiklopedisi, No: 32, s. 408-409; İbni Manzur, a.g.e., s. 615-617; Ragıb, a.g.e., s. 479 Tahrim Suresi, 8; İbni Manzur, a.g.e., s. 615 Reyhan Keleş, “Türk Edebiyatında Nasihat”, Atatürk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Dergisi, S.: 44, 2010, s. 186 Ali İmran Suresi, 104 Esra Hacımüftüoğlu, “Kur’an-ı Kerim’in İrşad Üslubu”, Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Doktora Tezi, 2010, s. 29 Bakara Suresi, 151; Yusuf el-Karadavi, Sünneti Anlamada Yöntem, Çev.: Bünyamin Erul, Kayseri, Rey Yayınları, 1998, s. 51 Ahzab Suresi, 21 193 ulaşmıştır.1595 “Sen (sade Kurân ile) öğüt ver! Çünkü gerçekten öğüt müminlere fayda verir.”1596 İnsanın en büyük zaaflarından biri kabul edilen unutkanlığa karşı en etkili çözüm, hatırlamak ve hatırlatmaktır; birey, rabbiyle olan misakını ve fıtratını unuttuğunda ona hak ve hakikatin, nimetlerin hatırlatılması gerekmektedir.1597 Nasihat, salt bilgi aktarmak değildir; çoğu kere bilinen gerçeğin hal diliyle veya dokunaklı ve etkili bir şekilde, Allah’ın rızası dışında herhangi bir karşılık gözetilmeksizin muhataba hissettirilmesidir. 1598 Menfaat temin etmek üzere nasihat edilmesi, istenen etkiyi oluşturmamaktadır. 1599 İnsan, mutlak hakikati ve kendi gerçeğini unutursa gaflete ve atalete teslim olmaktadır. Tercih hakkı verilmiş irade sahibi yegane varlık olan insan, doğru bir seçim yapamadığında hayata anlam vermekte zorlanmakta; kul olduğunu hatırladığında kendini motive edebilmekte, günahlardan uzaklaşabilmektedir. 1600 İslamiyet, insanın bireysel ve toplumsal ihtiyaçlarına fıtratıyla uyumlu çözümler üretmektedir. İnsan, melek olmadığı gibi şeytan da değildir; 1601 iyilik ve kötülük potansiyeli bulunan, 1602 iki durum arasında gelgitler yaşayan,1603 akıl ve irade sahibi mesul bir varlıktır.1604 Allah’a kulluk, beşeri yüceltirken; başkalarına kölelik, alçaltmaktadır.1605 İdeal olan, sürekli ibadet bilinciyle yaşamak olsa da insan bazen hataya ve gaflete düşebilmektedir; insanı farklı ve üstün kılan da düşme ve yükselme potansiyelinin bulunması; niyeti, doğru yolda olma iradesi ve gayretidir. İslamiyet, insanın özüyle, sözüyle, eylemesiyle; akıl, kalp, ruh ve beden birlikteliğiyle doğru yolda bulunmasını istemektedir. Değişkenlik göstermek, eğitim ve gelişimin de imkanını göstermektedir.1606 Asr suresinde, iman edip salih amel işleyenlerden hakkı ve sabrı tavsiye edenlerin dışındaki herkesin zararda olduğu vurgulanmaktadır. İslamiyet, insanın bireysel iyiliği 1595 1596 1597 1598 1599 1600 1601 1602 1603 1604 1605 1606 Abdulfettah Ebu’l Gudde, Bir Eğitimci Olarak Hz. Muhammed (s.a.s) ve Öğretim Metodları, Çev.: Enbiya Yıldırım, Ankara, Takdim Yayınları, 2019, s. 189-190 Zariyat Suresi, 55 Abdurrahman Çetin, Kur’an İlimleri ve Kur’an-ı Kerîm Tarihi, 2. Bsk., İstanbul, Dergâh Yayınları, 2012, s. 327 Süleyman Uludağ, İslam’da İrşad, İstanbul, Marifet Yayınları, 1992, s. 59; Furkan Suresi, 57 Abdullah Özbek, Bir Eğitimci Olarak Hz. Muhammed, İstanbul, Esra Yayınları, 1994, s. 227 Osman Necati, Kurân ve Psikoloji, s. 189 M. Sait Şimşek, Yaratılış Olayı, İstanbul, Beyan Yayınları, 1998, s. 118 Murat Sülün, Kur’ân Ne Diyor? Biz Ne Anlıyoruz?, İstanbul, Ensar Neşriyat, 2015, s. 50-51 Hilmi Ziya Ülken, Eğitim Felsefesi, 2. Bsk., İstanbul, Ülken Yayınları, 2001, s. 56 Fazlurrahman, Ana Konularıyla Kurân, s. 47 Celaleddin Vatandaş, Esenlik Yurdunun Çağrısı, s. 155 Bayraktar Bayraklı, Kur’an’da Değişim, Gelişim ve Kalite Kavramları, İstanbul, İFAV Yayınları, 1999, s. 145 194 ve pasif iyilik ile yetinmemekte; toplumu ve tüm insanlığı hayra ve hakikate tabi olmaya davet etmektedir. Hadiste anlatılan kurtuluş gemisi metaforu, 1607 insanların yaratıcısına kullukta ortak sorumluluğu olduğunu, bencil bir tavrın tüm topluma sirayet edecek fitne olduğunu ve toplumu ifsad edeceğini hatırlatmaktadır.1608 “Din nasihattır. Biz kime (yahut kim için) diye sorduk o da Allah’a, Kitabına, resulüne, Müslümanların (meşru) idarecilerine ve bütün Müslümanlara dedi.” 1609 hadisinda, samimiyetle ve ihlas ile Allah’a verilen sözlere uygun davranmanın gerekliliği anlatılmaktadır. Müslümanın Müslüman üzerindeki haklarından biri, kendisi öğüt istediğinde ona nasihat etmesidir. 1610 Nasihatin adabı; müjdelemek, nefret ettirmemektir.1611 Hz. Peygamber, kendisinden öğüt isteyenlerin durumuna göre farklı nasihatler yapmakta; 1612 son nasihati kabul edilen Veda Hutbesi, insan hakları beyannamesi olarak kabul edilmektedir.1613 Dinin önemli fonksiyonları bulunmakta ve insanlar için faydalı hükümler içermektedir. 1614 İnsanlığın yolunu aydınlatmak, hak ve hakikati göstermek üzere gönderilen hidayet kitabı Kurân-ı Kerim, 1615 insanın rabbine kulluk yapmasını isterken, dinin çok boyutlu içeriğine uygun olarak, bireyin kendisine, diğer insanlara ve çevresine karşı sorumluluklarını hatırlatmakta; kişinin tevhit ilkesi uyarınca hayatı istikamet ve güzel ahlak ile yaşamasını öğütlemektedir.1616 Hz. Peygamber, Muaz b. Cebel’e hitaben; “Muaz! Allah’ın kulları üzerindeki hakkının ne olduğunu bilir misin?” diye sordu. Muaz: “Allah ve Resulü bilir.” dedi. Hz. Peygamber şöyle devam etti: “Allah’ın kulları üzerindeki hakkı, ona ibadet etmeleri ve hiçbir şeyi ona ortak koşmamalarıdır. Peki, bu görevlerini yerine getiren kulların Allah’ın üzerindeki haklarının ne olduğunu bilir misin?” Muaz: “Allah ve Resulü bilir.” dedi. Hz. Peygamber: “Onların 1607 1608 1609 1610 1611 1612 1613 1614 1615 1616 Allah üzerindeki hakları, Allah’ın onlara azap Buhari, Şeriket, 6 Enfal Suresi, 25 Buhari, İman, 42; Müslim, İman, 95 Müslim, Selam, 5 Buhari, Edeb, 80 Buhari, Edeb, 76 Vehbi Ünal, Peygamberimizin Veda Hutbesi, İstanbul, Rağbet Yayınları, 2006, s. 149 Celaleddin Vatandaş, Esenlik Yurdunun Çağrısı, s. 37 Kerim Buladı, “Kur‘an Kendisini Nasıl Tanıtır”, Diyanet İlmi Dergi, S.: 37/4, (Ekim-Kasım-Aralık 2001), s. 9 Bakara Suresi, 177; İbrahim Kutluay, “Güzel Ahlaka Dönüştürülemeyen ve Âdetleşen İbadetler Sorunu: Hadisler Bağlamında Bir İnceleme”, Geçmişten Geleceğe Ahlak, Ed.: Asife Ünal, Bartın, Eflal Matbaacılık, 2015, s. 315 195 etmemesidir.” diye cevap verdi. 1617 hadisi, nasihate ve din eğitimine örnek verilmektedir. Soru ve cevap tekniğinin kullanımıyla muhatabın dikkatinin yoğunlaşması sağlanmış, sonrasında mesaj açık bir ifadeyle aktarılmıştır. Allah ile insan arasındaki en doğal ilişki; yaratıcının insanları hidayete yönlendirecek elçi ve kiaplar göndermesiyle beşerin yolunu aydınlatması; 1618 insanın da dağların üstlenmekten çekindeği sorumluluğu ve emaneti yüklenmesi, 1619 şeklinde ortaya çıkmaktadır. 1620 “Ey insan! Seni yaratan, şekillendirip ölçülü yapan, dilediği bir biçimde seni oluşturan cömert Rabbine karşı seni ne aldattı?”1621 ayetiyle yaratıcının sorduğu soruya her insan farklı bir cevap ile nefsine yaptığı haksızlığı itiraf edebilmektedir. İnsanın kendi muhasebesini yaparak farkına vardığı hata ve eksikler, en etkili nasihat olabilmektedir. “Zalim de olsa mazlum da olsa kardeşine yardım et.” Bunun üzerine birisi, “Ey Allah"ın Resûlü! Eğer mazlum ise yardım ederim, ancak zalimse ona nasıl yardım edeceğim?” dedi. Resûlullah buyurdu ki, “Onu zulümden uzaklaştırırsın veya onun zulmüne engel olursun. İşte bu ona yapacağın yardımdır.”1622 hadisi, her durumda müminlerin dayanışma içinde ve hayır etkileşiminde olmasını öğütlemektedir. “Siz, insanlar için çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz. İyiliği emreder, kötülükten men eder ve Allah'a iman edersiniz. Kitap ehli de inansalardı elbette kendileri için hayırlı olurdu. Onlardan iman edenler de var. Ama pek çoğu fasık kimselerdir.”1623 ayeti, nasihat elçilerinden oluşacak bir topluluğun zorunluluğundan bahsetmektedir. Müminlerin farkı ve üstünlüğü, tüm insanların hayrı ve hidayeti için seferber olması; iyiliği emredip kötülükten alıkoymasıyla ilgilidir; emr-i bi’l-maruf ve nehy-i ani’l-münker görevi dinin hayata yansıması açısından önem arz etmektedir.1624 Kötülüğü emretmek, iyilikten alıkoymak, münafıkların özelliği olarak Kurân-ı Kerim’de anlatılmaktadır. 1625 Modernizm ve sekülerizm günümüzde, özgürlük ve çağdaşlık kavramlarını kullanarak, haz ve menfaat odaklı, sorumluluğu olmayan, 1617 1618 1619 1620 1621 1622 1623 1624 1625 Buhari, Cihad, 46; İstizan, 30; Rikak, 37; Tevhid, 1; Ebu’l-Huseyn Müslim b. el-Haccac b. Müslim el-Kuşeyri, el-Camiu’s-Sahih, C.: I-III, İstanbul, Çağrı Yayınları, 1992, İman, 48-51; Tirmizi, İman, 18; İbni Mace, Zühd, 35; Ahmed b. Hanbel, No: III, 260-261 İsra Suresi, 15 Ahzab Suresi, 72; Haşr Suresi, 21 Mehmet EvKurân, Ahlak, Hakikat ve Kimlik, Ankara, Araştırma Yayınları, 2013, s. 63 İnfitar Suresi, 6-8 Buhari, İkrah, 7 Ali İmran Suresi, 110 Maide Suresi, 62, 63; M. Hayri Kırbaşoğlu, Ahir Zaman İlmihali, Ankara, Otto Yayınları, 2011, s. 231 Maide Suresi, 78-79; Tövbe Suresi, 67 196 hesapsız, konforlu (!) bir yaşam vadetmekte; insanları ahlaki yaşamdan uzaklaştırmakta, faydalı söz ve davranışları değersizleştirebilmektedir. 1626 İnsandan başka hiçbir varlık, kendisi için takdir edilen sınırı aşındırmamaktadır; sınırda durmak, takdire rıza göstermek; haddi aşmak ise hilkati bozmaktır. 1627 Hadislerde Hz. Peygamberden nasihat isteyenlerin durumlarına özel farklı öğütler aldıkları bildirilmektedir. İnsan için en önemli nasihat, eksikliğini hissettiği konularla ilgili olanlardır. Kızgın olan için en iyi nasihat “öfkelenme”; bekar olan için “evlenin”; anne ve babası yaşlı veya hasta olan için “ebeveynine ihsan ile güzel davran” uyarısı olabilmektedir. İslam hukukunda konu edilen ilmihal, nasihatler için de geçerlidir. İlmihal, halin ilmi demektir; şartlar hangi bilgi, davranış ve düşünceye önem verilmesini gerektiriyorsa kişiye onun hikmetle iletilmesi ve hissettirilmesi gerekmekte; nasihat o zaman etkili olabilmektedir. Şeytan, insana hangi yönden yaklaşıyor ise, onun tespit edilmesi ve o yön(d)e tedavi uygulanması önem arz etmektedir. “Doğru bir yola çağıran kimse, ona tâbî olanların ecirleri kadar kendisi de ecir alır. Bu, tâbî olanların ecrinden bir sey eksiltmez. Kötü bir yola davet eden kimse de, ona tâbî olanların günahlarından hiç bir sey eksiltmez”1628 hadisi, hayra vesile olanın onu yapan gibi olduğunu haber vermektedir. Nemelazımcılık, toplumun ahlaki kalkınmasını ifsad eden bir düşüncedir; bunun panzehiri, insanların dertleriyle dertlenmek, insanlara faydalı olmak ve hayra rehberlik etmektir. İslamiyet; kötülük yapanlarla, kötülüğün yapılmasına tepkisiz kalanların günahkar olduğunu bildirmektedir.1629 İyilik ve kötülük insana bildirildikten sonra Allah, insanı herhangi bir konuda zorlamamaktadır, irade ve tercih insana ait olmaktadır.1630 İnsanın kendi nefsinde karşılık bulmayan hakikat, başkalarına çoğu kere fayda vermemektedir. “Usulü olmayanın vusulü olmaz” kelam-ı kibarından mülhem; ölçüsüz, gelişigüzel ve 1626 1627 1628 1629 1630 Cafer Sadık Yaran, “Ahlakî Müeyyide: Çoklu, Güçlü, İlkeli”, Ahlak ve Müeyyide, Ed.: Ömer Türker, Ankara, Nobel Akademik Yayımcılık, 2017, s. 178 Rasim Özdenören, Yeniden İnanmak, s. 58 Müslim, İlim, 16; Ebu Davud, Sünnet, 6, Tirmizi, Sevabü’l-Kurân, 14; İbni Mace, Sıyam, 54 Buhari, Halku Efali’l İbad, 105,106; Müslim, İman, 78; Tirmizi, Fiten, 11, 26; Nesai, İman, 17; İbnü Mace, Fiten, 20; Ebu Davud, Salat, 242 Fussilet Suresi, 40; Sayın Dalkıran, Aklın Büyük Yanılgısı Tanrılaştırma, İstanbul, Yedirenk Kitapları, 2004, s. 109; Ali Şeriati, İslam Sosyolojisi Üzerine, Çev.: Kamil Can, İstanbul, Düşünce Yayınları, 1980, s. 85; Fazlurrahman, Ana Konularıyla Kurân, s. 57-58 197 ulu orta yapılan nasihatlerin fayda yerine tepkiselliğe, inatlaşmaya ve isyana sebep olabildiği gözlemlenmektedir.1631 İslamiyet, özdenetim olarak adlandırılan nefis muhasebesini/murakabesini emretmekte ve öncelemektedir. 1632 Nasihat; kendini gözlemleyemeyen insana, dışarıdan bir bakışla değerlendirme yapmasına imkan sağlayan önemli bir mekanizmadır. “İyilik ve takva (Allah'a karşı gelmekten sakınma) üzere yardımlaşın. Ama günah ve düşmanlık üzere yardımlaşmayın. Allah'a karşı gelmekten sakının. Çünkü Allah'ın cezası çok şiddetlidir.”,1633 “Sizden her kim bir kötülük görürse, eğer gücü yetiyorsa eliyle düzeltsin. Yetmezse, diliyle düzeltsin. Onu da yapamazsa, hiç olmazsa kalbiyle buğz etsin. Fakat bu, imanın en zayıf mertebesidir.” 1634 ayet ve hadisi, iyilikte yardımlaşmanın önemini, insanların gücü oranında kötülükle mücadele etmesini, daha fazlasına imkanı varken az olanla yetinmemesini, imanın en zayıf derecesinin kötülükten nefret etmek olduğunu, haber vermektedir. Yenileme ve yenilenme, asli formata dönüş ile mümkün olabilmektedir. İnsan, nefsine ve sahip olduğu nimetlere aldanabilmektedir; rabbi ile irtibatını sağladığında, eksiklerinin farkına vardığında, kendini yenilemekte ve kemalat yolunda gelişim gösterebilmektedir. Rabbini unutanların unutulduğu gerçeğinden hareketle insanın rabbiyle olan misakını canlı tutması, gaflet halinde nasihat ile kendini ve ahdini hatırlaması, Allah’a itaatini kolaylaştırmaktadır. Din eğitimi açısından konu değerlendirildiğinde; bireyin nasihate kendisinden başlamasının, muhataba hikmet ve tatlı dil ile en güzel şekilde yaklaşılmasının, kâlden öte hâl ile iletişim kurulmasının, en yakınlarından başlanarak insanlığa ulaşılmasının, insanlara az ve öz, ihtiyacı olanın aktarılmasının, usulün asıldan öncelikli olduğunun, sevdirerek nefret ettirmeden bilgilendirme yapılmasının, zorlamadan ve korkutmadan müjdeleyerek nasihat edilmesinin, önemli olduğu söylenebilmektedir. 1631 1632 1633 1634 Ayhan Öz, a.g.e., s. 277 Hamdi Kızıler, Tasavvufta Karakter Eğitimi, Ankara, İlahiyat Yayınları, 2017, s. 153-154 Maide Suresi, 2 Müslim, İman, 78; Tirmizi, Fiten, 11; Nesai, İman, 17; İbnü Mace, Fiten, 20; Ebu Davud, Salat, 242 198 2. 9. 6. İlim İlim; sözlükte, cehaletin zıddı, bilmek, öğrenmek, yakin, tasdik, tasavvur, marifet, hakikatle uyumlu kesin inanç, bir şeyin mahiyetini idrak etmek anlamlarındadır. 1635 İlmin çok farklı tanımları olmakla birlikte, 1636 terazinin kefelerinde yer alan bilen ile bilginin denkliği ve ilişkisi olarak da açıklanmaktadır.1637 İmam Gazali’ye göre ilim, eşyayı olduğu gibi tanımak ve bilmektir.1638 İnsan, ilimle birlikte önce kendisini sonra kâinatı öğrenmektedir.1639 Türkçe’de ilim; deney, delil ve tecrübeye dayanarak tefekkür ile elde edilen bilgidir. 1640 İlim ile bilgi aynı tanımı içermektedir.1641 Istılahta ilim; bir şeyin aslına, zatına taalluk eden hakikatini, gerçek değerini idrak etmektir. 1642 İlim; nakli, akli ve tecrübi yollarla elde edilmekte; 1643 insanın itibarını ve derecesini yükseltmekte, 1644 değerini ortaya çıkarmaktadır. 1645 Bilgi, eyleme dayanak oluşturmakta ve salih amellerle insanı manen melekler seviyesine yükseltmektedir.1646 Kurân-ı Kerim, ilmin ibadetten üstün olduğuna işaret etmektedir.1647 Aristoteles, Metafizik isimli meşhur eserine “Bütün insanlar doğal olarak bilmek ister.”1648 cümlesiyle başlamaktadır. İnsanın yetkinliği, benliğini oluşturması ve olgunluğu ilim iledir. Varlık aleminde seçkin bir görevle gönderilen insana verilen 1635 1636 1637 1638 1639 1640 1641 1642 1643 1644 1645 1646 1647 1648 İbni Manzur, a.g.e., No: 12, s. 416-422; Cürcani, a.g.e., s. 262; Cevheri, a.g.e., No: 5, s. 1990-1991; Zebidi, a.g.e., s. 405; Ragıb, a.g.e., s. 348-350 Hanefi Özcan, Mâturîdî’de Bilgi Problemi, İstanbul, İFAV Yayınları, 1993, s. 135-136; Halife Keskin, İslâm Düşüncesinde Bilgi Teorisi, İstanbul, Beyan Yayınları, 1997, s. 19-50 Nihat Keklik, Türk İslam Felsefesi Açısından Felsefenin İlkeleri, İstanbul, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yayınları, 1987, s. 201; Yusuf Kenan Atılgan, “İslam Düşüncesinde İlmin Kaynağı, İmkânı ve Sınırları”, Muş Alparslan Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, S.: 1/2, 2013, s. 194 Necip Taylan, Gazzâlî’nin Düşünce Sisteminin Temelleri: Bilgi - İman - Mantık, İstanbul, Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Yayınları, 1989, s. 32 Ayhan Songar, İnsan ve Din, İstanbul, Kubbealtı Neşriyat, 1986, s. 47-48 Nahl Suresi, 78; Ferit Develioğlu, a.g.e., s. 513; D. Mehmet Doğan, a.g.e., s. 462 Meryem Canan Ceylan, “Süleyman Ateş ile Bilgi- Bilim ve Bazı Kavramlar Üzerine”, Kitap Dergisi, S.: 83, 1996, s. 15-16 Cürcani, a.g.e, s. 155; .Ragıb, a.g.e., s. 880 Hüseyin Atay, Osmanlılarda Yüksek Din Eğitimi, İstanbul, Dergah Yayınları, 1983, s. 15 Mücadele Suresi, 11 Bayraktar Bayraklı, Mukâyeseli Eğitim Felsefesi Sistemleri, İstanbul, Sidre Yayıncılık, 2002, s. 211 Bayraktar Bayraklı, Mukâyeseli Eğitim Felsefesi Sistemleri, s. 31 Bakara Suresi, 30-33; Ali İmran Suresi, 7; Zümer Suresi, 9 Aristoteles, Metafizik, Çev.: Ahmet Arslan, Sosyal Yayınları, İstanbul, 1996, 41 199 en önemli nimetler akıl 1649 ve bilgidir. 1650 İnsan, Allah’ın ihsan ettiği bilgi ile meleklerin üstünde yer edinmekte ve değer kazanmakta;1651 sahip olduğu bilgi ona rehberlik ettiğinde düşmesini engellemektedir.1652 Bilginin doğru ve sağlam olması, insanı başarıya ulaştırmaktadır.1653 Bilginin kaynakları; sağlam duyular, akıl ve doğru haber olarak kabul edilmektedir. 1654 Kurân-ı Kerim; emirlerle birlikte, insanı ikna etmek üzere deliller getirmekte, kıssalar anlatmakta ve düşünmeyi öğütlemektedir.1655 İlahi kelam, en büyük hakikat ve bilgi kaynağıdır fakat bilgi yığını değildir; hayata yön veren hidayet rehberidir. 1656 İnsanın bilgisi sınırlıdır, nisbidir; bilgi, aktive edildiğinde ve içselleştirildiğinde fayda sağlamaktadır. 1657 Akıl ve vicdan aktif ve aktüel olmadığında işlevselliğini kaybetmektedir. “Hakkında kesin bilgi sahibi olmadığın şeyin peşine düşme. Çünkü kulak, göz ve kalp, bunların hepsi ondan sorumludur.”1658 İnsanın; uymak, kaçınmak ve hesap vermek mümkün olabilmesi için, kabul ettiği ve reddettiği fikirleri bilmesi, tanıması gerekmektedir.1659 Bilgi; niyet ve irade ile bilinç düzeyine ulaştırıldığında değerli hale gelmekte; araçsallaştırıldığında önemini yitirmektedir.1660 İnsan, bilmediği değerleri uygulayamamaktadır; bilgi sahibi olduktan sonra da hayatına yön vermesi ve bildiklerini uygulaması önem arz etmektedir. 1661 İlim ve amel arasında sebep ile eser arasındakine benzer bir ilişki bulunmakta; biri diğerini gerektirmekte, birbirlerini tamamlamaktadır. 1662 Cehalet, İslam’ın en büyük düşmanıdır. Bilgi, beraberinde ilgi ve sevgiyi beslemektedir. İslamiyet’in hayata yansıması, bilgi ve anlayışla doğru orantılıdır. İnsan, yaratıcısını hakkı ile tanımadığında, kulluğun nasıl yapılacağını bilememekte; ilahi öğretilere 1649 1650 1651 1652 1653 1654 1655 1656 1657 1658 1659 1660 1661 1662 Zeki Duman, Kurân ve Müslümanlar, Ankara, Fecr Yayınları, 2010, s. 172 Muhammed Kutub, İnsan Psikoljisi Üzerine Etüdler, s. 43 Bakara Suresi, 30-34; Emin Işık, a.g.e., s. 36-39; Muammer İpek, “Kur’an’a Göre İnsanın Yaratılış Hikmeti ve Sorumluluğu”, Ekev Akademi Dergisi, S.: 57, 2013, s. 439 Muhsin Demirci, Kurân’ın Temel Konuları, s. 91 Abdurrahman Dodurgalı, İbn Sînâ Felsefesinde Eğitim, İstanbul, Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Yayınları, 1995, s. 40-141 Gülşen Ökten, “Kur’an’a Göre Bilginin Kaynakları”, Necmettin Erbakan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, S.: 39, 2015, s. 205-228 Muhammed Hamidullah, İslam’a Giriş, s. 57 Ankebut Suresi, 43; Abdurrahman Çetin, Örneklerle Peygamberimiz, İstanbul, Ensar Yayınları, 2013, s. 25 Şerafeddin Gölcük, Kur’an’da İnsanın Değeri, s. 48 İsra Suresi, 36 Rasim Özdenören, Yumurtayı Hangi Ucundan Kırmalı, İstanbul, İz Yayıncılık, 2019, s. 17-18 İbrahim Kalın, a.g.e., s. 94 Seyyid Ebu’l Ala Mevdudi, Gelin Müslüman Olalım, s. 39 Kasım Turhan, Kelâm ve Felsefe Açısından İnsan Fiilleri, İstanbul, İFAV Yayınları, 2003, s. 1314 200 uygun hareket etme imkanı kalmamaktadır. İslamiyet, uygulamayla bütünlük arz eden bir inaç sistemidir.1663 İlim, ilahi rızaya uygun işler yapılmasına yardımcı olmakta; insanın ameli, ilmiyle örtüşmediğinde cehalet vasfından kurtulamamaktadır. 1664 İnsanın içselleştirmediği ve onunla kendisini dönüştürmediği bilgi ve düşünce eksiktir.1665 İslamiyet akla ve bilime önem vermekte, Kurân-ı Kerim, bilgi ve bilginlerin güç ve faziletinden bahsetmektedir; 1666 fakat asıl olan, düşünce ve bilgiyi içselleştirmek, bilgiyi amel ve ahlak ile bilinç düzeyine çıkarabilmektir. 1667 Salt bilgi depolamak, kültür ve birikimini artırmak, insanı kemale ulaştırmamaktadır; bilginin eyleme, kâlin hâle dönüşmesi önem arz etmektedir. Amelin kılavuzu olan ilim; sahibine itibar, olgunluk, feraset, edep ve ahlak kazandırmakta; kendisiyle amil olanı Allah’a yaklaştırmaktadır.1668 İmanın, amelin, itaatin ve ahlakın temelinde bilgi yer almaktadır; ilim olmaksızın iman, inanç olmaksızın amel, itaat olmaksızın ahlakın oluşması ve gelişmesi zordur. İslamiyet’in ilim nazariyesinde, onu özümseme ve uygulama niyeti aşikardır. Akıl ve kalp, okuma eyleminin araçları olduğunda;1669 ilim, irfan ile bütünleştiğinde insan gelişim gösterebilmekte ve her iki dünyada değer kazanmakta, kâinat imar ve ıslah edilmektedir.1670 İslam’a göre ilim, imanı ve takvayı desteklemektedir; ilim ve iman, akıl ve vahiy birbirlerinin karşıtı veya alternatifi değildir.1671 İslamiyet’te iman pasif bir yargı değildir, bir değerle bağ kurmaktır ve eylem gerektirir; 1672 amel de inancın pratiğe dökülmesidir. 1663 1664 1665 1666 1667 1668 1669 1670 1671 1672 1673 1673 İlim ile hikmet arasında çok yakın bir ilgi Seyyid Ebu’l Ala Mevdudi, Gelin Müslüman Olalım, s. 118-119 Muhammed Fatih Kesler, Konulu Tefsir Örnekleri, Ankara, Akçağ Yayınları, 2002, s. 24 İbrahim Kalın, a.g.e., s. 98 Zümer Suresi, 9; Mücadele Suresi, 11 Rasim Özdenören, Yeniden İnanmak, s. 140; Nurettin Turgay, “Kur’an ve Çalışma”, Diyanet İlmi Dergi, S.: 35, 1999, s. 72 Ahmet Koç, “İhvân-ı Safâ”, Klasik İslam Eğitimcileri, Ed.: Mustafa Köylü, Ahmet Koç, s. 105 Celaleddin Vatandaş, Yol Ayrımı, s. 28 Ramazan el-Butî, Kurân’da İnsan ve Medeniyet, İstanbul, Risale Yayınları, 1987, s. 38; Celal Kırca, Kurân ve Bilim, İstanbul, Marifet Yayınları, 1996, s. 220-221; Fazlurrahman, Ana Konularıyla Kurân, s. 100 Murtaza Mutahhari, Kur’an’da İnsan-İman ve Ahiret, Çev.: M. Selahaddin Silahtar, Ankara, Endişe Yayınları, 1990, s. 27-29; İsmail Şık, “İmam Maturidi ve Maturidilik”, Kelam I: Kelam Tarihi/Kelam Okulları, Ed.: İsmail Şık, Nail Karagöz, İbrahim Kaplan, İsmail Yürük, Ankara, Gece Kitaplığı Yayınları, 2017, s. 209; Mehmet Tozluyurt, “Kur’an’da Gelenek Kavramı”, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yüksek Lisans Tezi, 2007, s. 62 Hilmi Ziye Ülken, Bilgi ve Değer, Ankara, Kürsü Yayınları, t.y., s. 360-366; İbrahim Kalın, Barbar Modern Medeni: Medeniyet Üzerine Notlar, s. 186 Mustafa Aydın, İslam’ın Tarih Sosyolojisi, s. 92 201 bulunmaktadır; ilim, bilmeyi; hikmet anlamayı ifade etmektedir. 1674 Şeytanın aldatmasından, gaflet ve ataletten insanı kurtaracak olan ilimdir, bilinçtir. Modernitenin ürettiği, hiçbir şeyden referans almak zorunda olmayan, her şeyin referansı olan mutlak seküler bilgi, inancı anlamsız bulmaktadır.1675 Kurân-ı Kerim, Allah’ın insana öğrettiği hakiki bilginin, mutlak ve kaynak olduğunu bildirmektedir. 1676 Meleklerin saygı secdesi, insana öğretilenlerle ilgilidir; insanı yücelten bilgisidir.1677 “Ameller niyetlere göredir. Herkese niyet ettiği şey vardır.”1678 hadisi, amelin niyet ile, niyetin ilim ile anlam kazandığına işaret etmektedir. 1679 Bireyden istenen, vicdanı ve duyguları harekete geçiren, hayata yansıyan faydalı bilgidir; 1680 donuk ve zihinlerde mahkum olan ilim, insanın misyonuna hizmet etmemektedir.1681 İnsan, bilgiye muhtaçtır; kendisini ve rabbini tanımlamadan kâinata doğru bir değer yüklemesi mümkün olamamaktadır.1682 Bilinçli eylemler belirli bir amaca yöneliktir; 1683 insanın düşünce ve davranışlarına anlam yüklemesi ilim ile mümkün olabilmektedir. İnsan, sahip oldukları ve yetenekleriyle sınırlı bir varlıktır; kendi hakikatini ve hayatın anlamını kavrayabilmesi için kendisine doğru ve yanlışın bildirilmesi gerekmektedir. 1684 Allah, insana ihitiyacı olan bilgileri kitap ve peygamber aracılığıyla göndermiş, 1685 onu dünya ve ahiretin saadetinden haberdar 1674 1675 1676 1677 1678 1679 1680 1681 1682 1683 1684 1685 Muhammet Altaytaş, “İslami İnanç ve Değerlere Yöneltilen Eleştirilerin Niteliği-Turan Dursun, Erdoğan Aydın Örneği-“, Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yüksek Lisans Tezi, 2001, s. 57 Mustafa Aydın, Moderniteye Dışarıdan Bakmak, s. 41-42 Bakara Suresi, 30-33 Bakara Suresi, 30-34; Araf Suresi, 11; Fazlurrahman, Ana Konularıyla Kurân, s. 70; M. Sait Şimşek, Kurân’ın Ana Konuları, İstanbul, Beyan Yayınları, 2001, s. 236-237; Mustafa Erdem, Hazreti Âdem (İlk İnsan), Ankara, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, 2003, s. 139-140; Zahir b. Awad el-Elmaî, Kurân’da Tartışma Metotları, Çev.: Ercan Elbinsoy, İstanbul, Pınar Yayınları, 1984, s. 45; İsmail Karagöz, Kur’an’a Göre İnsana Verilen Değer ve Görev, İstanbul, Çelik Yayınevi, 1996, s. 53; Hüseyin Certel, Kur’an’da İnsan, s. 65-66 Buhari, Bedü’l-Vahy, 1 Sadreddin Konevî, Miftahu’l Gayb (Tasavvuf Metafiziği), Çev.: Ekrem Demirli, İstanbul, Türkiye Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı Yayınları, 2014, s. 334. Muhammed Kutub, İslâm’da Ferd ve Cemiyet, Çev.: Mehmet Süslü, İstanbul, Hikmet Yayınları, 1979, s. 305; Ahmed Kalkan, “Esas Öğretmen Anne ve Baba & Gerçek Eğitim Yuvası Aile”, Vuslat Eğitim ve Kültür Dergisi, S.: 27, 2003, s. 22-28 İbrahim Kalın, a.g.e., s. 23 Ali Şeriati, İnsan, s. 43; Selçuk Coşkun, Bir Eğitimci Olarak Hz. Peygamber'in İnsan Anlayışı, Erzurum, Ekev Yayınları, 1996, s. 12; Gürbüz Deniz, Anlam ve Varlık Boyutuyla İnsan, Ankara, DİB Yayınları, 2015, s. 19 Yaşar Fersahoğlu, Kur’an’da Zihin Eğitimi, İstanbul, Marifet Yayınları, 1996, s. 13 Durmuş Özbek, Saduddin Teftazanî ve Nübüvvet Görüşü (Peygamberlere İsnat Edilen Günahlar ve Cevapları), Konya, Sebat Ofset, 2006, s. 126 Muhammed Abduh, Tevhid Risâlesi, Çev.: Sabri Hizmetli, Ankara, Fecr Yayınları, 1986, s. 128 202 etmiştir.1686 İlahi bilgi olmadan, sınırlı bilgi ve yeteneklerle insanın adil ve ahlaki bir düzen oluşturması ve sürdürmesi mümkün değildir; ebedi saadedet, vahyin aydınlığındadır.1687 Bilgi, insanı yüceltmekte 1688 ve sorumluluk vermektedir. 1689 Kurân-ı Kerim, hakkı batıldan ayıran, yaratılış gayesi olan kulluğun hakikatini anlatan ilahi bir kitaptır; vahyin odak noktasında insan bulunmaktadır. 1690 Her düşünce kendi sistematiği ile değerlendirilmektedir. İslamiyet, kendi zihniyeti ve metoduyla hikmeti ve hükümleri anlaşılan; insana hidayeti ve rehberliğiyle istikamet belirleyen bir dindir. 1691 Bilgi, eyleme dönüşüyorsa kıymet arz etmekte; satırlardan sadırlara nüfuz ettiğinde insan varoluşsal bir anlam kazanabilmektedir. 1692 “Bilgi olmadan amel gerçekleşmez. Bunun tersi de doğrudur.”1693 İnsan, akıl ve tecrübesiyle ulaşamayacağı gayb bilgisine vahiy ile ulaşabilmektedir. Bilgi, kesin tasdik ve bağlılıkla bir araya geldiğinde imana dönüşmektedir.1694 Kurân-ı Kerim, insanın algı sahasında bulunan nesneler üzerinden düşünmesini; kesin bilgiyle birlikte şüpheden, önyargılarından kurtularak hakikate ulaşmasını tavsiye etmektedir. Önyargılar, insanın düşüncesini belirli bir yönde yoğunlaştırdığından farklı ihtimalleri değerlendirmesine izin vermemekte ve kişiye hata yaptırmakta, hakikat karşısında gözü kör, kulağı sağır etmektedir.1695 İslamiyet, öğrenildiğinde yaşanabilmektedir; bunun tersi de hakikati açıklamaktadır. 1696 İlim, ameli çağırmakta, uygulama ile değer ve güç kazanmaktadır.1697 Kurân-ı Kerim, hak ve hakikati insanlara bildirmekte, akıl ve bilginin kullanılarak yeryüzünün imar ve 1686 1687 1688 1689 1690 1691 1692 1693 1694 1695 1696 1697 Nûreddîn es-Sâbûnî, Mâtürîdiyye Akaidi, Çev.: Bekir Topaloğlu, Ankara, DİB Yayınları, 1991, s. 103 M. Saim Yeprem, Mâtürîdî’nin Akîde Risâlesi ve Şerhi, İstanbul, İFAV Yayınları, 2000, s. 32 Bakara Suresi, 30-33 İbarhim Kalın, a.g.e., s. 58 Emrullah Yüksel, “İslam’ın İnsandan Ne İstediğini Anlamaya Çalışmak”, İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, S.:4, 2012, s. 20 Rasim Özdenören, Yeniden İnanmak, s. 102 İbrahim Kalın, a.g.e., s. 24 Taha Abdurrahman, Amel Sorunsalı: Bilim ve Düşüncenin Pratik Temelleri Üzerine Bir Araştırma, Çev.: Tahir Uluç, İstanbul, Pınar Yayınları, 2021, s. 23 Takıyyuddin Ebu’l-Abbas Ahmed b. Teymiyye el-Harrani, İman Üzerine, İstanbul, Pınar Yayınları, 2006, s. 168 Zuhruf Suresi, 31; Sad Suresi, 8; Muhammed Vehbi Dereli, Tefsirde Yanılgı Sebepleri ve Bunlardan Korunma Yolları, Ankara, Fecr Yayınları, 2009, s. 232; İbrahim Yıldız, “Kur’an’a Göre İnsanlaraın Yanılgıları”, Uludağ Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Doktora Tezi, 2018, s. 180-181 Rasim Özdenören, Kafa Karıştıran Kelimeler, İstanbul, İz Yayıncılık, 2019, s. 17 Bayraktar Bayraklı, İslam'da Eğitim, s. 166 203 ıslahıyla birlikte halifelik misyonunun gerçekleştirilmesini istemektedir; 1698 bunun yolu ilim öğrenmekten geçmektedir. Tefekkür ve öğrenmek, salih eyleme götürdüğünde insanı “kitap yüklü eşek”1699 olmaktan kurtarmakta; bilgi, her durumda kurtuluş anlamına gelmemektedir. 1700 İnsan, yüklendiği misyon itibariyle mahlukat içerisinde en saygın varlıktır;1701 kendisi gibi bilgisi de gelişime müsaittir.1702 Kurân-ı Kerim’in ilk hitabının oku olması, ilme verilen değeri göstermesi bakımından önem arz etmektedir. Tüm bilimler ve disiplinler insanla ilgili ve onun içindir.1703 Hayat, ilimle anlam kazanmaktadır. İnsanın, yaratıcısına ibadet edebilmesi için öncelikle O’nu tanıması gerekmektedir. Allah’a itaat ve kulluk ilimle mümkün olmaktadır; yaratıcısını ve İslamiyet’i bilmeyenler aldanabilmektedir. İlim, hayatı kolaylaştırdığı gibi insanın rabbine itaatini de kolaylaştırmaktdır. 2. 9. 7. Dua Dua; kültürel, biçim ve içerik farklılıkları gösterse de tüm dinlerin ortak paydası; 1704 insanlığın vazgeçilmez en eski kültürel mirasıdır. 1705 Dua; istemek, çağırmak, yardım talep etmek, yönelmek, ibadet etmek anlamında kullanılmaktadır.1706 Dua; bir şeye yönelmeye teşvik,1707 niyaz,1708 Allah’a rağbet1709 olarak da ifade edilmektedir. Istılahi anlamıyla dua, insanın rabbine karşı aczini itiraf ederek sevgi ve hürmetle O’ndan yardım istemesidir.1710 Dua, salt niyaz ve talebin 1698 1699 1700 1701 1702 1703 1704 1705 1706 1707 1708 1709 1710 Musa Bilgiz, “Kur’an’da Bilgi ve Düşünce Üretimi”, İnsan ve Toplum Bilimleri Araştırmalar Dergisi, S.: 3, s. 53-86; Muhammed Fatih Kesler, Kurân-ı Kerim’e Göre Doğru Düşüncenin Engelleri, Ankara, Akçağ Yayınları, 2015, s. 32 Cuma Suresi, 5 İbrahim Kalın, a.g.e., s. 44, 177 Fazlurrahman, Ana Konularıyla Kurân, s. 68; Fazlurrahman, Bilginin İslamileştirilmesi: Bir Cevap & İslâmî Bilimde Metodoloji Sorunu, Çev.: Mevlüt Uyanık, Ankara, Fecr Yayınları, 1993, s. 133 Recep Doğan, “Kur’an’a Göre İnsanın Evrendeki Yeri”, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Doktora Tezi, 2008, s. 79 Ekrem Demirli, İslam Metafiziğinde Tanrı ve İnsan, İstanbul, Kabalcı Yayıncılık, 2012, s. 238 Erkan Yaman ve Yunus Emre Temiz, “Dua Ölçeği’nin Geliştirilmesi: Geçerlik ve Güvenirlik Çalışması”, Değerler Eğitimi Dergisi, C.: 12, S.: 28, 2014, s. 195 Metin Tahsin Bulut, İslami Dua Öğretisi, İstanbul, Basiret Yayıncılık, 1994, s. 108 Osman Cilacı, “Dua”, T. D. V. İslam Ansiklopedisi, No: 9, s. 529-530; İbni Manzur, a.g.e., No: 2, s. 1387; Ragıb, a.g.e., s. 169 Ragıb, a.g.e., s. 170; Yusuf Suresi, 33; Yunus Suresi, 25 Cevheri, a.g.e., No: 6, s. 2337 İbni Manzur, a.g.e., No: 2, s. 1385; Zebidi, a.g.e., No: 38, s. 46; Firuzabadi, a.g.e., No: 4, s. 322 Osman Cilacı, a.g.e., No: 9, s. 529-530 204 ötesinde, tanrının ilahlık ve rablik gerçekliğine sığınmaktır; 1711 fikren ve hissen yaratıcıyla vasıtasız iletişim kurmak,1712 dil, kalp ve eylemle Allah’a yönelmektir.1713 Evrensel bir niteliği bulunan dua, tüm inasanlar tarafından farklı şekillerde icra edilmektedir.1714 Dua, ümitsizliğin panzehiri, büyük bir ibadettir; tüm dinlerde ilahın rızasını kazanmak için yapılmaktadır. 1715 Mümin, kendi iradesi ve gayretiyle sorumluluğunu yerine getirdikten sonra Allah’a yönelmekte ve Allah’tan istemektedir. İslamiyet’te, bireyin sorumluluklarını bütünüyle rabbine havale etmesi uygun değildir. Kurân-ı Kerim, insanın rabbine iltica etmesini emrettiğinden dua, itaat kapsamında değerlendirilmektedir. 1716 Kurân-ı Kerim, insanın kendisine, ebeveynine ve tüm müminlere dua etmesini tavsiye etmektedir. 1717 Dua ile zıt anlamlı olan kelimeler; küfür, istiğna ve istikbar olarak sayılabilmektedir. Küfür; gizlemek, örtmek, yalanlamak ve nankörlük etmek anlamlarında kullanılmaktadır. 1718 İstiğna; insanın kendisini zengin görerek, herhangi bir şeye ihtiyaç duymaması, gücüne sonsuz güvenmesidir. 1719 İstikbar; küçüklüğün zıddıdır, kişinin kendisini büyük görmesi, büyüklük taslamasıdır. 1720 Yaratıcıya muhtaçlığın tezahürü olan, insanın ihtiyaç ve taleplerini rabbine ulaştırma vesilesi olan dua, bireyi Allah’a yaklaştırmakta, kulluk ve itaate destek olmaktadır. İnsan, isteklerine karşılık gelmektedir. Allah, insanlara dua etmesini emretmekte ve dua edene icabet edeceğini vadetmektedir. İnsanın rabbiyle olan ilişkisinin belirtisi olan dua, Kurân-ı Kerim’de sıklıkla yer almakta ve insana dualar öğretilmektedir.1721 İlahi kelam, dua ile başlamakta ve dua ile bitmekte; insanın her zaman ve durumda dua ile rabbine yönelmesi istenmektedir. İstemek verilmişse, 1711 1712 1713 1714 1715 1716 1717 1718 1719 1720 1721 Pierre Marinier, Dua Üzerine Düşünceler (Psikofizyolojik Sebepleri ve Sonuçları), Çev.: Sadık Kılıç, İzmir, Nil Yayınları, 1990, s. 1-3 Alexis Carrel, Dua, Çev.: M. Alper Yücetürk, İstanbul, Yağmur Yayınları, 1991, s. 37; Osman Cilacı, Psiko- Sosyal Açıdan İlâhi Dinlerde Duâlar, Konya, Arı Matbaası, 1982, s. 19-20 Seyfettin Yazıcı, İnananların Güç Kaynağı Dua, Ankara, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları, 1999, s. 9 Mustafa Tekin, Ziyaret Fenomeni Çerçevesinde Dua ve Sosyal Sorunlar, İstanbul, Pınar Yayınları, 2008, s. 33 Osman Cilacı, Psiko- Sosyal Açıdan İlâhi Dinlerde Duâlar, s. 32 Mümin Suresi, 60 İbrahim Suresi, 41; Haşr Suresi, 10; Tövbe Suresi, 103 İbni Manzur, a.g.e., No: 5, s. 144 Toshihiko Izutsu, Dini ve Ahlaki Kavramlar, s. 204-205 İbni Faris, a.g.e., No: 5, s. 153; Ragıb, a.g.e., s. 697 Hasan Kayıklık, “Kur’an’daki Dualar Üzerine Psikolojik Bir Değerlendirme”, Çukurova Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, C.:1, S.: 1, 2001, s. 135 205 verilmek istenmiştir özdeyişi, duanın anlamı, önemi ve insanın rabbiyle etkileşimine işaret etmektedir. İnsanın kendi çabasıyla elde edebileceği bir şeyi Allah’a havale ederek, irade ve gayret göstermeden kaderci bir zihniyetle netice beklemesi doğru değildir; sorumluluk bilinciyle örtüşmemektedir. 1722 Duada, irade ve eylem içiçe bulunmaktadır; 1723 dua, salt söylem değildir. “Dua, Allah’a yöneltilmiş bir taleptir. Eylem duanın organlardaki halidir.” 1724 İnsan, rabbinden istemeye ve aczini idrake yönlendirilmektedir. İnsanın aczini ve ihtiyacını bilerek rabbine yönelmesi, hakiki duadır, ibadettir. 1725 Kurân-ı Kerim; acziyetini idrak ile yetinen, salt dua eden ve sorumluluktan kaçanların davranışlarını eleştirmekte; akıl, irade ve eylemin dua ile birlikte faal olmasını öğütlemektedir. 1726 İnsanın, duadan önce imkanlarını değerlendirerek cüzi iradesinin sınırlarını zorlaması gerekmektedir.1727 Dua; ibadetin özü, rahmet kaplarının anahtarıdır.1728 Dua, yaratıcıyı anmanın, kulun acziyetini bildirmesinin ve O’na sığınmanın en güzel ifadesidir, samimiyettir. "Ey Allahım! Fayda vermeyen ilimden, huşu duymayan kalpten, işitilmeyen (kabul görmeyen) duadan ve doymayan nefisten sana sığınırım."1729 nebevi duası, ilmin ve duanın yaratıcı ile ilişkisini göstermektedir. İnsan, varlığıyla değerlidir, maddi ve manevi yönüyle mükerremdir; 1730 ruhi ve süfli eğilimleriyle insandır; sürekli aynı yöne meyletmemektedir, yükselmesi ve alçalması imkan dahilinde olmakla birlikte Allah iyilerin yardımcısıdır.1731 İnsan dışındaki tüm varlıklar yaratıcıya mutlak itaat halindedir; 1722 1723 1724 1725 1726 1727 1728 1729 1730 1731 insana verilen seçme hürriyeti, onun için üstünlük ve risk Alexis Carrel, Dua, s. 195 : Ali Şeriati, Dua, Çev.: Kerim Güven, İstanbul, Bir Yayınları, 1985, s. 34, 156; Saadettin Özdemir, Korunmaya Muhtaç Gençlerin Din Öğretimi İhtiyaçları, Isparta, Tuğra Ofset, 2002, s. 103 Şuara Suresi, 61; Ali Şeriati, Dua, s. 169 Mustafa İslamoğlu, Kurân Neslinin İnşası İçin Pasif İyiden Aktif İyiye, s. 12 Selçuk Kütük, a.g.e., s. 165; Metin Tahsin Bulut, İslami Dua Öğretisi, İstanbul, Basiret Yayıncılık, 1994, s. 42 Ali Şeriati, Dua, s. 143; Ayhan Öz, Din Eğitimi ve Birey Oluşun İmkanı, 2. Baskı, Ankara, Eski Yeni Yayınları, 2020, s. 226 Nurettin Topçu, Var Olmak, İstanbul, Dergah Yayınları, 2018, s. 90 Tirmizi, Tefsir Sure, 40, Daavat, 1; Ebu Davud, Salat, 358; İbni Mace, Dua, 1 Müslim, Zikir, 73; Nesai, İstiaze, 21 İsra Suresi, 70; Tin Suresi, 4; Muhammed Abdullah Draz, Sorumluluk (İslâm’ın İnsana Verdiği Değer), Çev.: Nureddin Demir, İstanbul, Kayıhan Yayınları, 2004, s. 48; İlhami Güler, İtikattan İmana, Ankara, Ankara Okulu Yayınları, 2009, s. 129; Ali Seyyar, “Manevi Sosyal Hizmetlerin İslami Çerçevesi”, Dini Danışmanlık ve Din Hizmetleri, Ed.: Nurullah Altaş, Mustafa Köylü, 2. Bsk., İstanbul, Ensar Neşriyat, 2015, s. 129 Muhammed Kutub, İnsan Psikoljisi Üzerine Etüdler, s. 74-75; Fazlurrahman, Ana Konularıyla Kurân, s. 57-58 206 oluşturmaktadır.1732 Dua, sevgi ve güven anlamlarını içermektedir; insan, sevdiğine ve güvendiğine yönelmektedir. Sevgi ve nefret birbirine düşman ikizlerdir; 1733 insan sevmediğinden uzaklaşmaktadır. Allah’ın dışındaki varlıklara dua edilmesi yasaklanmaktadır. 1734 Duanın yalnızca Allah’a sunulması, başka varlıklardan dua niyetiyle herhangi bir şey istenmemesi önem arz etmektedir.1735 Dua; ilahi irade ve takdire rıza göstermek ve Allah’ın kudreti karşısında aczin itirafıyla boyun eğmektir.1736 İlahi öğretiler,1737 her durumda inanç ve kararlılıkla Allah’a yönelmenin gerekliliğine işaret etmektedir. Dua, insanın fizyolojik ihtiyaçları gibi bir ihtiyaçtır.1738 Duadan imtina etmek kibirlenmek, Allah ile bağı zayıflatmaktır.1739 Dua ibadet, ibadet dua olarak tanımlanmaktadır.1740 Duanın bir başka anlamı; insanın günah işlediğinde hatasını fark etmesi, günahı nedeniyle pişman olması ve rabbinden bağışlanma istemesidir. Ehli Sünnet alimlerine göre, günah işlemek, insanı İslam’dan çıkarmamaktadır. Günahlar, insanı rabbinden uzaklaştırmaktadır. Yapılan duanın mutlaka bir karşılığı olmaktadır. Ömür sürecinde kabul edilen dualar olduğu gibi, ahirette günahlara keffaret olmak üzere ertelenen dualar da olabilmektedir. İnsanın duası kabul olmadığında rabbinden yüz çevirmesi doğru olmadığı gibi, 1741 icadet edilen duadan sonra kişinin itaatten uzaklaşması da doğru değildir.1742 Ümitsizlik, büyük bir çöküştür, inkarla eşdeğerdir;1743 dua, her şeye yeniden başlamanın mümkün olduğunu hatırlatmaktadır. Umudunu yitirenlerin, kaybedecek başka bir şeyi bulunmmaktadır; hayatı anlamlı hale getiren, bireye 1732 1733 1734 1735 1736 1737 1738 1739 1740 1741 1742 1743 Fazlurrahman, Ana Konularıyla Kurân, s. 61-62; Murtaza Mutahhari, Adl-i İlahi, Çev.: Hüseyin Hatemi, İstanbul, İşaret Yayınları, 1988, s. 210-213 Jose Ortega Gasset, Sevgi Üstüne, Çev.: Yurdanur Salman, İstanbul, Yapı Kredi Yayınları, 1997, s. 12 Rad Suresi, 14 Fatiha Suresi, 5; Enam Suresi, 71; Araf Suresi, 197; Yunus Suresi, 22; Rad Suresi, 36; İsra Suresi, 56, 67; Fatır Suresi, 14; Ankebut Suresi, 65; Lokman Suresi, 32; Cin Suresi, 20 Cihad Tunç, “İslam Dininde Zikir ve Dua”, Erciyes Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, S.: 5, 1988, s. 37 Bakara Suresi, 186; Müslim, Zikir, 48 Pierre Marinier, a.g.e., s. 1; Sıtkı Gülle, “Kur’an’ı Kerim’de Dua”, EKEV Akademi Dergisi, S.:18, 2004, s. 125-126 Adil Bebek, Din ve Düşünce Açısından Dua, İstanbul, Rağbet Yayınları, 1998, s. 63 Necmettin Şahinler, Duayı Yaşamak, İstanbul, İnsan Yayınları, 2012, s. 20 Fecr Suresi, 15-16 Ankebut Suresi, 65-66 Yusuf Suresi, 87 207 yeniden güven duygusu aşılayan, ümitsizliğin zıddı, inançtır.1744 Tövbe içerikli dua; insanın yaptıklarına pişmanlığını göstermekte, insanı itaate yönlendirmektedir. Dua, dini duygu ve düşüncenin ifadesidir.1745 Dua; belirli zaman ve mekanlar ile sınırlı değildir, ümitsizlik, karamsarlık, sabırsızlık ve boş değildir. 1746 Dua, konjöktüre bağlı olarak agnostik ve ateistlerin bile fıtri ihtiyacı olabilmektedir. 1747 Yeryüzünü imar ve ıslah ile sorumlu olan insan, başını göklere, yüceliklere çevireceği yerde, çoğu kere bakışlarını yere dikmekte ve düşüklüklere talip olmaktadır. 1748 Hatasının farkına vardıktan sonra pişmanlıkla yapılan tövbe “özeleştiridir”;1749 rabbin karşısında acziyetin ve pişmanlığın itirafıdır, büyük bir kulluk göstergesidir. “Eğer siz günah işlemeseydiniz, Allah sizi helak eder ve yerinize, günah işleyip, peşinden tövbe eden kullar yaratırdı.”,1750 “Her insan hata eder, hata edenlerin en hayırlsı ise tövbe edip rabbinden bağışlanma dileyendir.”,1751 “Kulunun tövbe etmesinden dolayı Allah Teâlâ’nın duyduğu memnuniyet, sizden birinin ıssız çölde kaybettiği devesini bulduğu zamanki sevincinden çok daha fazladır.”1752 Bu hadisler, insanı günah işlemeye teşvik etmemekte; beşer olarak insanın hata yapmaya müsait olduğunu, hata yaptığında rabbinden ümit kesmemesi gerektiğini, rabbine yönelmesini, öğütlemektedir. Din eğitimi açısından konu değerlendirildiğinde; duanın da din gibi insani bir ihtiyaç olduğunu, yaratıcının insana yakın olduğunu ve dua ile bireye karşılık verdiğini, insanın rabbiyle sürekli iletişim kurmasının bir aracı olan duanın Kurân-ı Kerim’de tavsiye edildiğini ve öğretildiğini, sözlü ve fiili duanın birlikte yapılmasını, ibadetin özünün dua ve yöneliş olduğunu, duanın yaratıcıya itaati hatırlattığını ve artırdığını, dua içermeyen bir dinin olmadığını, maddi ve manevi tüm ihtiyaçlar için Allah’a yönelmenin huzur ve teselli verdiğini, duanın insana kendini hatırlama ve özdenetim 1744 1745 1746 1747 1748 1749 1750 1751 1752 M. Haluk Özbay, Şenol Göka, Her Halde İnsan, Ankara, Kesit Yayınları, 2004, s. 184; Soren Kierkegaard, Ölümcül Hastalık Umutsuzluk, Çev.: Mehmet Mukadder Yakupoğlu, İstanbul, Ayrıntı Yayınları, 2001, s. 146 Mehmet Soysaldı, Kur’an’da Dua, İstanbul, Şule Yayınları, 1999, s. 20 Emre Dorman, 101 Soruda Kur’an Dini Konularda En Çok Merak Edilen Sorular, İstanbul, İstanbul Yayınevi, 2021, s. 156 Abdülkerim Bahadır, İnsanın Anlam Arayışı ve Din, İstanbul, İnsan Yayınları, 2002, s. 147 Seyyid Ebu’l Ala Mevdudi, Modern Çağda İslami Meseleler, Çev.: Yusuf Işıcık, Konya, Hayra Hizmet Vakfı Yayınları, 1980, s. 50; Muhammed Abdullah Draz, İslam’ın İnsana Verdiği Değer, Çev.: Nureddin Demir, İstanbul, Kayhan Yayınları, 1983, s. 75-76 Mustafa İslamoğlu, Kurân Neslinin İnşası İçin Pasif İyiden Aktif İyiye, s. 91 Müslim, Tövbe, 9 Tirmizi, Kıyame, 49; İbni Mace, Zühd, 30, 34 Buhari, Daavat, 4; Müslim, Tövbe, 1, 7, 8; Tirmizi, Kıyamet, 49 208 imkanı sunduğunu, duanın insanlararası yardımlaşmaya ve kaynaşmaya vesile olacağını, din eğitiminde duadan yararlanılabileceğini, söyleyebiliriz. 2. 10. İtaati Zorlaştıran Faktörler Rabbine kulluk yapmak üzere yaratılan, akıl ve irade sahibi, vahye muhatap mükerrem bir varlık olan insan, ya rabbine kulluk ile insanı-ı kamil olmaya yönelmekte, ya da arzu ve ihtiraslarının peşinden giderek nefsine köle olmayı tercih etmektedir. Dünya hayatında insanın yaratıcısına itaat etmesini kolaylaştıran imkan ve kabiliyetler mevcut olmakla birlikte, insanı varoluş amacından uzaklaştıran, rabbine itaati zorlaştıran faktörler de bulunmaktadır. Kurân-ı Kerim’de insanlar iman ve küfür haline göre birbirinden kesin çizgilerle ayrıştırılmaktadır. 1753 Kendisine iyilik ve kötülük yolları bildirilen insanın, iman ve itaat ile rabbine kulluk yapması; küfür ve isyandan uzaklaşarak cennetini kazanması istenmektedir. Dünya hayatı, kötü ile değil, iyi ile yarış yapma alanı ve imtihanıdır.1754 İslamiyet, insanın hem diğer iyilerle hem de kendisiyle sürekli daha iyisini ve güzelini yapma gayreti içerisinde olmasını istemektedir. Şeytan, insanları hak yoldan saptırmak üzere rabbinden izin ve mühlet alarak, türlü vesvese ve aldatmacalarla insanı yitik cennetinden uzaklaştırmaya çalışmaktadır. “Ey insan! Seni yaratan, şekillendirip ölçülü yapan, dilediği bir biçimde seni oluşturan cömert Rabbine karşı seni ne aldattı?”1755 ayeti, rabbine karşı insanı aldatan sebeplerin düşünülmesini, bireye verilen nimet ve imkanlarla şeytanın tuzaklarına karşı mücadele edilmesini öğütlemektedir. İnsanın rabbine itaat etmesini zorlaştıran psikolojik ve sosyolojik faktörler; heva, dünya sevgisi, zan, haset ve gelenek olarak sayılabilmektedir. 1753 1754 1755 Toshihiko Izutsu, Kurân'da Dini ve Ahlaki Kavramlar, s. 249; Hüseyin Atay, Kur’an’a Göre İman Esasları, s. 3; Ekin, Kur’an’a Göre İnançsızlık, s. 99, 125; A. Saim Kılavuz, İman Küfür Sınırı, s. 55 Mülk Suresi, 2 İnfitar Suresi, 6-8 209 2. 10. 1. Heva Heva; kötü isteğe olan yöneliş, şehevi arzu ve hayvani içgüdülerden doğan tabii eğilim olarak tanımlanmaktadır.1756 İnsani zaafların itici gücü ve kötülüğün kaynağı olan heva,1757 şeytana fırsatlar sunmakta, akıl ve vicdanı devre dışı bırakarak insanı süfli emellerine tutsak etmektedir. 1758 Kurân-ı Kerim’de heva kelimesi yirmi sekiz yerde ve tamamı olumsuz anlamda geçmektedir. 1759 İnsan dışındaki varlıkların, hayatlarıyla ilgili herhangi bir tercih hakkı olmadığı halde, insan her an yol ayrımında, karar aşamasındadır.1760 İnsan sadece biyolojik ihtiyaçlarından ibaret değildir; hayatın devamı için araç olanların amaç haline getirilmesi, insanın yaratılış gayesiyle bağdaşmamaktadır. 1761 İnsan, fıtratı gereği iyilik ve güzellikten hoşlanmakta; İslamiyet, hazların amaç haline getirilmesine, arzu ve keyiflerin insanı esir almasına karşı çıkmaktadır. Nefsin süfli arzu ve isteklerini kutsayan, keyif ve zevkini amaç ve ölçü edinen, sadece kendi hak ve hukukunu gözetmekte; başkalarının ve daha da önemlisi yaratanın isteklerini önemsememektedir. 1762 Nefsin isteklerini dinin ölçülerinin dikkate almadan tatmin peşinde koşanlar, gaflete ve atalete sürüklenmekte ve yaratılış gayesini unutmaktadır. 1763 İnsanın yaratılışında var olan zayıflık; fizyolojik, psikolojik ve manevi boyutların tamamında kendini göstermekte; 1764 o zafiyet, hata, aşırılık ve aldanma şeklinde tezahür etmektedir.1765 Aldanmanın temelinde; insanın rabbini hakkıyla takdir edememesi ve ilahını unutması vardır.1766 İnsanlar, yaratıcının varlığını kabülden ziyade, bu inancın isterleri üzerinde düşünmediği zulmetmektedir. 1756 1757 1758 1759 1760 1761 1762 1763 1764 1765 1766 1767 1767 ve gereklerini yerine getirmediği için kendilerine Yaratıcının hakkıyla bilinmemesi, insanın kendi doğasını Ragıb, a.g.e., s. 796; Cürcani, a.g.e., s. 258; Toshihiko Izutsu, Kur’an’da Dinî ve Ahlâkî Kavramlar, s. 191 Hayati Aydın, Kur’an’da İnsan Psikolojisi, s. 204 Yaşar Düzenli, Kur’an Işığında Evrensel Dengeler ve İnsan, İstanbul, İFAV Yayınları, 2000, s. 246-247 Mustafa Çağrıcı, “Heva”, T. D. V. İslam Ansiklopedisi, No: 17, s. 246-276 Şems Suresi, 8-10; Celaleddin Vatandaş, Yol Ayrımı, s. 211 Aydın Topaloğlu, a.g.e., s. 145 Nadim Macit, a.g.e., s. 39 Nadim Macit, a.g.e., s. 274 Kerim Buladı, Kur’ân’ın Anlaşılmasında Anahtar Kavramlar, İstanbul, Kayıhan Yayınları, 2015, s. 106 Bayraktar Bayraklı, İslâm’da Eğitim, s. 117 Abdurrahman Kurt, İslam’ın İlk Döneminde İmanın Toplumsal Yansıması, s. 128 Muhammet Altaytaş, Çağdaş İnkarcılık, s. 19 210 tanımamaktan ileri gelmektedir. Allah’ı hatırlamak, şahsiyet oluşumuna katkı sağlamaktadır. İman, insana savrulmalarından korumaktadır. sorumluluk 1768 vermekte; bireyi ifrat ve tefrit Dinin kendisini veya hükümlerini, dünyevi menfaatlerine engel görenler, pragmatist bir yaklaşım sergileyebilmekte ve isyan edebilmektedir. Hayatın anlamını idrakten uzak bir şekilde, yaratıcıyı salt kendisine hizmetle görevli sayan benmerkezciler, ontolojik konumunu belirleyememektedir.1769 “Kadınlar, oğullar, yük yük altın ve gümüş, salma atlar, davarlar ve ekinler gibi nefsin şiddetle arzuladığı şeyler insana süslü gösterildi. Bunlar dünya hayatının geçimliğidir. Oysa asıl varılacak güzel yer ancak Allah'ın katındadır. De ki: "Size, onlardan daha hayırlısını haber vereyim mi? Allah'a karşı gelmekten sakınanlar için Rableri katında, içinden ırmaklar akan, içinde ebedi kalacakları cennetler, tertemiz eşler ve Allah'ın rızası vardır." Allah, kullarını hakkıyla görendir.”1770 ayetleri, insanın dünya hayatına ait isteklerini sıralamakta, içgüdü ve ihtiyaçlarını dinin emir ve yasaklarına uygunlukla çözümleyenlere kurtuluş müjdesi vermektedir. İslamiyet, imtihan anlamıyla1771 insana verilmiş olan dünya nimeti ve güzelliklerine karşı değildir; yanlışlık, insanın ahiret hayatını unutarak nefsin istekleri doğrultusunda ihtiyaçlarını karşılamasıdır. Arzu ve hazlar, derinliği olmayan, sınırsız, geçici ve kolay tüketilebilir duygulardır; insanın huzur ve mutluluğu, ontolojik olarak kendisinden daha yüksek bir varlığa bağlanması ve adanmasıyla mümkün olabilmektedir.1772 Modern seküler insan, yaratıcısıyla ilişkisinde kendisini bağımsız ve üstün bir varlık olarak tanımladığı için, rabbiyle bağlarını koparmakta ve evrende yalnızlığa mahkum olmaktadır. 1773 Kurân-ı Kerim’de, heva kelimesiyle yakın anlamlı olan istiğna kelimesi kullanılmaktadır. İstiğna; dünyevileşmenin neticesi olarak kendini Allah’a ve hakikate muhtaç olmaktan uzak görme, kendisine verilen nimetleri kendinden bilme, halini ifade etmektedir.1774 Tekasür kelimesi de Kurân-ı Kerim’de heva kelimesine yakın anlamıyla kullanılmaktadır. İlahi öğretilerden bağımsız, hırsla, 1768 1769 1770 1771 1772 1773 1774 Nadim Macit, a.g.e., s. 281 Derya Ensarioğlu, “Dini Yaşantıda İsyan ve Teslimiyet Duygularının Rolü”, Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yüksek Lisans Tezi, 2010, s. 36 Ali İmran Suresi, 14-15 Necati Kara, Bir İletişim Aracı Olarak Kur’ân’da Beden Dili, 3. baskı, İstanbul, Ensar Neşriyat, 2015, s. 151 İbrahim Kalın, a.g.e., s. 172 Osman Özkul, Kültür ve Küreselleşme Kültür Sosyolojisine Giriş, s. 160 Leyl Suresi, 8-11 211 mal ve evlat çokluğunda yarışmak, çoklukla övünmek anlamında kullanılan tekasür, dünyevileşmeyi çağrıştırmakta ve yasaklanmaktadır.1775 İnsanda bulunan üstünlükler nedeniyle böbürlenmek, övünme yarışına girmek 1776 anlamında kullanılan tefahür, hevaya bağımlılığı artırmaktadır. 1777 Hazcılık olarak çevirisi yapılan hedonizm, insanın amacının ve tek ölçüsünün hazza ulaşmak olduğu varsayımına dayanmakta; hazzı, hayatın merkezine koymaktadır.1778 Narsist bir kişiliğe sahip olan hedonistler, zevk ve haz peşinde, başkalarını kendi menfaatleri için kullanmaktan çekinmemekte, ilahi öğretileri sevmemektedirler.1779 İnsanın fıtratındaki haz alma duygusunun sınırı aşılırsa, bu duygu azalmakta veya tamamen bitmektedir.1780 İyiyi ve kötüyü kendisine sağladığı keyif ile belirleyen zevkperestlerin, sonu gelmez eğlence ve haz tutkularını karşılama isteği, susuzluğun deniz suyu içilerek giderilmeye çalışılmasına benzetilmektedir.1781 “Hiper-modernite çağında hakikat ve doğru diye bir şey yoktur; sadece tercihler vardır. Daha iyi ya da daha kötü diye bir şey yoktur; sadece farklılık(lar) vardır. Her şey bir tercih, seçme hürriyeti, farklı tarzlar ve yaşam biçimleri olarak meşrulaştırılabilir. Çağın mottosu “carpe diem”dir: Gününü gün et, anın tadını çıkar!”1782 Hep daha fazlasının ve keyiflisinin peşinde olanlar, dünya hayatında istediklerine ulaşamadığında tatmin ve huzur bulamamaktadır.1783 Biyolojik varlığın devamını sağlayacak karın tokluğunun sağlanması mümkün olduğu halde, zevk ve sefa peşinde koşanların ihtiraslarını tatmin etmek kolay olmamaktadır.1784 Allah, hakiki ve ebedi lezzet ve nimetleri cennette iman eden ve salih amel işleyenelere hazırlamıştır; dünya hayatının salt eğlence yurdu olarak benimsenmesi realiteyle ve hakikatle 1775 1776 1777 1778 1779 1780 1781 1782 1783 1784 Tekasür Suresi Ragıb, a.g.e., s. 484 Hadid Suresi, 20 Berna Kesmen, “Gençlerdeki Hazcılığa (Hedonizm) Psikolojik ve Manevi Yaklaşım”, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yüksek Lisans Tezi, 2012, s. 7 Büşra Küp, “Psikolojik Bir Olgu Olan Hazzın Ertelenmesi ve İslam Dinindeki Yeri”, Erciyes Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yüksek Lisans Tezi, 2019, s. 21 Mustafa Merter, Nefs Psikolojisi ve Rüyaların Dili, Psikolojinin Üçüncü Boyutu, İstanbul, Kaknüs Yayınları, 2014, s. 360-361 Büşra Küp, a.g.e., s. 23 İbrahim Kalın, a.g.e., s. 137 Mustafa Merter, Dokuz Yüz Katlı İnsan: Tasavvuf ve Benötesi Psikolojisi, İstanbul, Kaknüs Yayınları, 2006, s. 433-436 Emre Dorman, İnsanlar Uyurlar Ölünce Uyanırlar, İstanbul, İstanbul Yayınevi, 2011, s. 68 212 örtüşmemektedir. 1785 Tevhit ilkesi gereğince insan, varlık ile beraber bütün olmaktadır; varlık, insanın kendisinden ibaret değildir. 1786 Hedonizm; narsizmi, yalnızlığı, öfkeyi, kaygı ve depresyonu tetiklemekte, insani ve ahlaki değerleri yok etmektedir. 1787 İnsan, fiziki yapısı ve ruhi boyutuyla insandır; dünyevileşme, onun biyolojik ve ruhi tabiatına aykırıdır.1788 Din, insanın hayatından çıkartıldığında hayat anlamını kaybetmekte; insan, boşluğa düşmektedir. İnsan, yaratıcısından uzaklaştığında akıl tanrılaştırılabilmektedir. 1789 Nefsin isteklerini karşılamak için gayret ve fedakarlık gösterildiği halde, iman ve ibadet gibi fıtri olan ihtiyaçların ihmal edilmesi, insanın aldanmışlığını ortaya koymaktadır. “En tehlikeli aldatma, kendi kendini aldatmadır.”1790 Günaha meyil ve ahiret düşüncesinden bağımsız, dünyaya ait isterlerin odağında bulunan nefis ve heva, insanı hüsrana sürüklemektedir.1791 Kurânı Kerim, insana zayıf yönlerini hatırlatarak,1792 düşünmesini, arzu ve isteklerinin esiri olmadan ilahi öğretilere göre onları disipline etmesini, gelişim göstermesini istemektedir.1793 Nefsin isteklerini kontrol edebilenler âleme efendi olmakta; hevasına tabi olanlar dünyanın kölesi olmaktadır.1794 Her şeyin merkezine insanı koyan hümanizma, özgürlük vaadiyle insanı en kalın zincirlerle tutkularının esiri yapmaktadır. Her şeyin ölçüsü insan yapıldığında, Allah’a kul olması gereken varlığın yerine asi bir insan geçmektedir.1795 İslamiyet’te insan, rabbine kulluk bilinci ve itaati nispetinde değerini artırırken, hümanizmanın hedefi, üretken düşüncesini yok ederek insanı arzu ve istekleriyle isyana teşvik 1785 1786 1787 1788 1789 1790 1791 1792 1793 1794 1795 Mustafa Köylü, “Kur’an ve Ruh Sağlığı”, Dini Danışmanlık ve Din Hizmetleri, Ed.: Nurullah Altaş, Mustafa Köylü, 2. Bsk., İstanbul, Ensar Neşriyat, 2015, s. 56 İbrahim Kalın, a.g.e., s. 67 Jean M. Twenge, “Ben” Nesli, Bugünün Gençleri Niçin Bu Kadar Öz Güvenli ve İddialı Fakat Bir O Kadar da Depresif ve Kaygılı?, Çev.: Esra Öztürk, İstanbul, Kaknüs Yayınları, 2013, s. 8 Emre Dorman, Teolojik ve Felsefi Açıdan Din Ahlak İlişkisi, İstanbul, İstanbul Yayınevi, 2019, s. 35-40 Carl Gustav Jung, Keşfedilmemiş Benlik, Çev.: Baroş İlhan, İstanbul, İlhan Yayınevi, 1999, s. 90, 97 Mustafa İslamoğlu, Kurân Neslinin İnşası İçin Pasif İyiden Aktif İyiye, s. 142 R. Blachere, “Nefs Kelimesinin Kur’an’da Kullanılışı Hakkında Bazı Notlar”, Çev.: Sadık Kılıç, Atatürk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, S.: 5, 1982, s. 192 Nisa Suresi, 28; Rum Suresi, 54 Ebû Bekir er-Râzî, Felsefe Risâleleri, Çev.: Mahmut Kaya, İstanbul, Türkiye Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı Yayınları, 2016, s. 94 Şeyh ed-Darkavi, Bir Mürşidin Mektupları, Çev.: İbarhim Kalın, İstanbul, İnsan Yayınları, 1995, s. 18 Muhammed Kutub, Çağdaş Fikir Akımları III Sekülerizm/ Rasyonalizm/ Yurtseverlik/ Milliyetçilik/ Hümanizm/ Ateizm, Çev. M. Beşir Eryarsoy, 3. Bsk., İstanbul, İşaret Yayınları, 1993, s. 337-340 213 etmektir. 1796 Yaratana kul olmayı reddedenler, kendi nefsine tapınmayı özgürlük zannetmektedir. 1797 Modern insan, özgürleşmek adına, ilahi ve mutlak otoriteyi hayattan kovma cüretini göstermekte, haddi aşmaktadır.1798 Kurâni ifadeyle insanın kendini müstağni kılması, halifelik ve emanet sorumluluğundan kaçınması, tarihsel ve ibretlik bir vakıadır; bu durum cehaletten beslenmekte ve bunun haklılık yönü bulunmamaktadır.1799 Pozitivist ve modern düşünce; hayatı düzenleyen yaratıcı yerine insanı ikame etmek istemekte,1800 Allah yerine insanın hakimiyetini kurgulamakta;1801 bireye, varlığın dışında ve üstünde yarı tanrısal bir güç izafe etmektedir. 1802 İnsanın bilgi, irade ve gücü sınırlıdır; hümanizm, insanın imkan ve kabiliyetlerini olduğundan fazla genişleterek kendini kutsamakta, kendine esir etmektedir. 1803 Yaratanın, mahlukat üzerinde tasarruf yetkisi vardır, otorite bölünme ve sınır kabul etmemektedir. 1804 Modern kültür, din ile dünyanın birbirinin karşısında olduğunu, birine yaklaşıldıkça diğerinden uzaklaşıldığını savunmaktadır.1805 İslamiyet’te dünya ve ahiret hayatı birbirinin alternatifi veya karşıtı değildir; madde ve maneviyatı birleştiren, birbirine bağlı kesintisiz bir süreçtir. 1806 Müslüman, hayatının tüm alanlarında ilahi öğretileri benimsemiş ve onlara tabi olan kimsedir; din, hayatın belirli bölümleri ve yönleriyle sınırlandırma kabul etmemektedir.1807 İslamiyet; Allah’ın kitabı ve elçisiyle bildirilenlerin hak ve hakikat olduğunu kabul etmek, kayıtsız şartsız teslimiyetle Allah ve resulüne itaat etmektir. 1808 “Kendisine âyetlerimizi verdiğimiz halde onlardan sıyrılıp da şeytanın kendisini peşine taktığı, bu yüzden de azgınlardan olan kimsenin haberini onlara 1796 1797 1798 1799 1800 1801 1802 1803 1804 1805 1806 1807 1808 Rasim Özdenören, Yumurtayı Hangi Ucundan Kırmalı, s. 62-63; Nadim Macit, a.g.e., s. 64-65; Friedrich Nietzsche, Zerdüşt Böyle Diyordu, s. 101 Rasim Özdenören, Yumurtayı Hangi Ucundan Kırmalı, s. 66; Muhammet Altaytaş, Çağdaş İnkarcılık, s. 43 Celaleddin Vatandaş, Yol Ayrımı, s. 15 Fazlurrahman, Ana Konularıyla Kurân, s. 64; Yunus Ekin, a.g.e., s. 149-150 August Comte, a.g.e., s. 20; Gürbüz Deniz, a.g.e., s. 21 François Gregoire, Büyük Ahlak Doktrinleri, s. 88 İbrahim Kalın, a.g.e., s. 101 Nadim Macit, a.g.e., s. 65-66, 101 Fazlurrahman, Ana Konularıyla Kurân, s. 44 Mustafa Aydın, Moderniteye Dışarıdan Bakmak, s. 99 Seyyid Ebu’l Ala Mevdudi, Gelin Müslüman Olalım, s. 70; Mustafa Aydın, Moderniteye Dışarıdan Bakmak, s. 117; Muhammet Altaytaş, a.g.e., s. 40; Muhammed Kutub, İnsan Psikoljisi Üzerine Etüdler, s. 92-94 Seyyid Ebu’l Ala Mevdudi, Gelin Müslüman Olalım, s. 92; Celaleddin Vatandaş, Esenlik Yurdunun Çağrısı, s. 159-161 Seyyid Ebu’l Ala Mevdudi, Gelin Müslüman Olalım, s. 76-77 214 anlat. Dileseydik o âyetlerle onu elbette yüceltirdik. Fakat o dünyaya saplanıp kaldı da kendi heva ve hevesine uydu. Onun durumu köpeğin durumu gibidir: Üzerine varsan da dilini sarkıtıp solur; kendi haline bıraksan da dilini sarkıtıp solur. İşte bu, âyetlerimizi yalanlayan toplumun durumudur. Şimdi onlara bu olayları anlat ki düşünsünler.”1809 İnsan, ilahi yüceliğini kaybedince, arzularının esiri olmaktadır.1810 “Biz insanı bir sıkıntı ve zorluk içinde (olacak ve bunlara göğüs gerecek şekilde) yarattık. İnsanoğlu, kendisine kimsenin güç yetiremeyeceğini mi sanıyor?” 1811 ayeti, insanın imtihanında başarı elde etmesi için gayrete ihtiyacı olduğunu, kibir ve gururla nefsin isteklerine teslim olmaması gerektiğini haber vermektedir. Hevasına tabi olanlar, bencillikleri ve hesapsız yaşamlarıyla kendi nefsine zulmetmekte, Allah’ı ve ahireti unutmaktadır. 1812 İnsanın fizyolojik ihtiyaçlarının ve içgüdülerinin, bireyin arzu ve isteklerine göre karşılanması; dünyaya bağlılığı artırmakta, insanı yaratıcıya itaatten uzaklaştırmaktadır. Din eğitimi ve itaat açısından konu değerlendirmesi yapıldığında; insanların alışkanlık edinme ve onları yönetme kabiliyetinin irade eğitimiyle sağlıklı geliştirilmesinin, itaat kelimesinin anlam ve içeriğinin doğru anlaşılmasının, kime ve nasıl itaat edileceğinin doğru belirlenmesinin, önem arz ettiği söylenebilmektedir. 2. 10. 2. Dünya Sevgisi İnsan, kutsal bir emanet yüklenerek, yeryüzünü imar ve ıslah etmek üzere görevlendirilmiş mükerrem bir varlıktır. 1813 İslamiyet’te dünya hayatı bizatihi kıymetlidir; insan bu dünyada yaşamakta ve ahiretini burada kazanmaktadır. Fıtrata uygun, mutedil bir din olan İslamiyet; Hint öğretilerinde olduğu gibi dünyanın terk edilmesini veya hedonizmin bakış açısıyla dünya hayatının haz ve eğlence merkezli tek amaç haline getirilmesini uygun görmemektedir. Şeytan; haset ve hırs ile insanı dünyaya bağlamak istemektedir. Dünya hayatının cazibesi, 1814 uzak görülen ahiret 1809 1810 1811 1812 1813 1814 Araf Suresi, 175-176 Abdurrahman Kurt, İslam’ın İlk Döneminde İmanın Toplumsal Yansıması, s. 134 Beled Suresi, 4-5 Araf Suresi, 51; Taha Suresi, 124-126 Hud Suresi, 61; Fazlurrahman, Ana Konularıyla Kurân, s. 133 Bakara Suresi, 95-96; Ali İmran Suresi, 14; Rad Suresi, 26; Yunus Suresi, 23 215 hayatını unutturmakta ve insanı aldatmaktadır. 1815 Dünyevileşme neticesinde insan, yaratıcısıyla bağlantısını kesmekte ve deizm örneğinde olduğu gibi dinden veya öğretilerinden kaçmaktadır.1816 Dinsiz ve inançsız yaşamak, insan için oldukça zordur; hakka karşı tepkisiz kalmak, hakikat yokmuş gibi davranmak, insanı anlam boşluğuna sürüklemektedir.1817 Sevgi, hayat boyu devam eden fıtri bir eğilimdir. 1818 İslamiyet, doğal olan duygu ve içgüdülerin vahyin aydınlığında yönlendirilmesini, ölçülü hareket edilmesini istemektedir. 1819 “Bir şeye karşı duyulan ölçüsüz sevgi, gözünü kör, kulağını sağır eder.”1820 Allah’ın yasaklarının insana süslü gösterilmesi şeytanın tuzağıdır; seküler hayat tarzı bu süslemeyi önemsemektedir. 1821 “Ey iman edenler! Mallarınız ve evlatlarınız sizi, Allah'ı zikretmekten alıkoymasın. Her kim bunu yaparsa, işte onlar ziyana uğrayanların ta kendileridir.” 1822 ayeti, aile ve malın, nimeti veren unutulduğunda imtihana ve fitneye dönüşebilmektedir. 1823 “Ne mallarınız ne de çocuklarınız, sizi bizim katımıza daha çok yaklaştıran şeylerdir! Ancak iman edip salih amel işleyenler başka. İşte onlar için işlediklerine karşılık kat kat mükafat vardır. Onlar cennet köşklerinde güven içindedirler.”, 1824 “Mallar ve evlatlar, dünya hayatının süsüdür. Baki kalacak salih ameller ise, Rabbinin katında, sevap olarak da ümit olarak da daha hayırlıdır.” 1825 ayetleri, ailenin Allah’a yaklaştıran vesile olabileceğine, hayatın tüm alanlarında ilahi öğretilere uygun hareket etmenin değeri ve önemine, işaret etmektedir. İnsanın, varlığa ve dünya metaına bakışı, kendi varlığına atfettiği değer ile ilişkilidir. 1826 Nimetlerin kaynağı ve veriliş amacı unutulduğunda, insanın ufku daralmakta, geçici dünya hayatının nimetleri kalıcı ahiret nimetlerine tercih 1815 1816 1817 1818 1819 1820 1821 1822 1823 1824 1825 1826 Ali İmran Suresi, 185 Selçuk Kütük, a.g.e., s. 9 Aydın Topaloğlu, Ateizm Çıkmazı, s. 28-29 Celal Kırca, İlimler ve Yorumlar Açısından Kur’an’a Yönelişler, İstanbul, Marifet Yayınları, 2009, s. 242 Bakara Suresi, 165; Nisa Suresi, 135; Tövbe Suresi, 24; İnsan Suresi, 8; Fecr Suresi, 20; Adiyat Suresi, 8 Ebu Davud, Edeb, 116 Beşir Çelik, “Tezyîn Kavramı Çerçevesinde Kur‟ân‟a Göre Kötü Amellerin Cazip Görünmesi”, Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yüksek Lisans Tezi, 2015, s. 120, 210 Münafikun Suresi, 9 Enfal Suresi, 28; Tegabün Suresi, 15 Sebe Suresi, 37 Kehf Suresi, 46 Ayhan Öz, a.g.e., s. 238 216 edilebilmektedir. İslamiyet, insana verilen dünya nimetlerinin, şükür ve itaati artırmasını istemekte; şımarıklık ve bozgunculukla refahının ardına düşmesini ve arzularının esiri olmasını yasaklamaktadır. 1827 “Dünyevileşme, dünya-ahiret dengesinin dünya lehine bozulması, ahsen-i takvim üzere yaratılan insanın esfel-i safiline düşüş serüvenidir.” 1828 Gayba inanmak, hazırın inkarı anlamına gelmemektedir; bunun tersi de doğrudur. 1829 Ahiretten vazgeçip dünya hayatına çakılıp kalmak, ebedi mutluluğu dünyada aramaya benzetilmektedir.1830 Dünya hayatı peşin, ahiret hayatı uzak görünmektedir; geçici olanın kalıcı olana tercihi, insanın aceleci yaratılmasıyla ilişkilendirilmektedir. “Ey insanlar! Şüphesiz Allah'ın vaadi gerçektir. Sakın dünya hayatı sizi aldatmasın. Sakın çok aldatıcı (Şeytan) Allah hakkında sizi aldatmasın.” 1831 İnsanoğlunun ebedilik arzusu, bencilliği ve hırsları; ahiretin ve hesabın unutularak özüne yabancılaşmasına, yalnızlaşmasına, dünya hayatına dalmasına ve geçici menfaatlerin kalıcı olanlara tercih edilmesine sebep olabilmektedir. Maddi ve manevi yönden zamanın verimli kullanılması, önceliklere göre hareket edilmesi, insanın fıtratında yer alan acelecilikle olmaktadır; faydalıdır ve insana katkı sağlamaktadır.1832 “İnsan hayra dua eder gibi şerre dua eder. İnsan çok acelecidir.” 1833 İnsan, hayır ve şer belli olmadan, düşünmeksizin hızla ve öfkeyle hareket ettiğinde hata yapabilmektedir, teenni ile hareket ettiğinde zararları önleyebilmektedir. Acelecilik, hayırda ve şerdeki durumlar için farklı hükümler içermektedir; hayırda acele etmek dinde övülürken, şerre sebebiyet veren ve ölçüsüzlüğü barındıran acelecilik yerilmektedir. Bıçağın hayır ve şer için kullanımında kazandığı değer gibi acelecilik de çoğu kere muhtevaya göre farklı anlam ve değer kazanmaktadır. İslamiyet, dünya ve ahiret hayatını, amellerini birbirinden ayırmamaktadır; insan dünya için yaşarken aynı zamanda ahiretini de inşa etmektedir. 1834 Allah ile irtibatı kurulmuş ve İslam’ın emirlerine uygun her iş ibadete dönüşmekte; ilahi rızaya 1827 1828 1829 1830 1831 1832 1833 1834 Hud Suresi, 116; Sebe Suresi, 34-35 Ahmet Yıldırım, Din, Dünyevileşme ve Zühd, Ankara, Ankara Okulu Yayınları, 2014, s. 103 Sezai Karakoç, İnsanlığın Dirilişi, 39. Bsk., İstanbul, Diriliş Yayınları, 2021, s. 145 Tövbe Suresi, 38 Fatır Suresi, 5 Kerim Buladı, Kurân’da Nankörlük Kavramı, 2. Bsk., İstanbul, Pınar Yayınları, 2015, s. 56; Ahmet Koç, Kur’an’da İnsan ve Hz. Muhammed, İstanbul, Rağbet Yayınları, 2005, s. 104 İsra Suresi, 11 Kasas Suresi, 77; Muhammed Kutub, İnsan Psikoljisi Üzerine Etüdler, s. 305 217 matuf yapılan her doğru iş kazançlı olmaktadır. İslamiyet, ahiret yurdu için dünyanın; dünya için ahiret hayatının feda edilmesini istememekte, bütünlük içerisinde birbirlerini tamamlamasını ve geliştirmesini hedeflemektedir;1835 dünya ilk, ahiret son hayattır.1836 “De ki: "Allah'ın, kulları için yarattığı zîneti ve temiz rızkı kim haram kılmış?"1837 ayeti, ahiret hayatı için dünyadan uzaklaşmanın uygun olmadığını, inziva hayatına rıza gösterilmediğini beyan etmektedir. Azim, insanın hayata bağlanması ve yeryüzünün imar ve ıslahı için gereklidir; hak ve hukuk tanımaksızın dünyaya aşırı hırs ve tamah ile yönelmek, insanı olumsuz etkilemektedir. İnsan, dünya hayatının süsüne ve kendi üstünlüğüne aldanarak gaflete düşebilmekte, haddi aşarak rabbine muhtaçlığını görmezden gelebilmektedir. 1838 İnsan, dünya hayatının devamı için aile kurmak ve mal kazanmak istemekte, Allah dilediği gibi vermektedir.1839 Dünya hayatının süsü olan malın ve evladın çokluğu,1840 bazen insanın nimeti vereni unutmasına, her şeyi kendinden bilmesine ve aldanmasına sebep olabilmekte; Kurân-ı Kerim, insanoğlunu nimetleri verenin unutulmaması için uyarmaktadır. 1841 “Siz geçici dünya menfeatini istiyorsunuz, halbuki Allah ahireti (kazanmanızı) istiyor. Allah mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir.”,1842 “Âdemoğlunun iki vadi dolusu malı olsa, muhakkak bir üçüncüsünü ister.”,1843 “İnsan yaşlansa bile onun şu iki duygusu hep genç kalır: Çok kazanma hırsı ve çok yaşama arzusu.” 1844 ayet ve hadisleri, insanda doğuştan var olan mal sevgisinin kontrol edilmediğinde nefsin ihtiraslar peşinde helak olacağına ve ahlaki bir çok soruna neden olacağına işaret etmektedir.1845 Uzun yaşam isteği (tûl-i emel) insanın dünyaya ahiret hayatı yokmuş gibi sarılmasına ve hırsla mala düşkünlük göstermesine sebep 1835 1836 1837 1838 1839 1840 1841 1842 1843 1844 1845 Bakara Suresi, 201; Nisa Suresi, 134; Araf Suresi, 156; Kasas Suresi, 77; Gürbüz Deniz, a.g.e., s. 16; Muhammed Kutub, İnsan Psikoljisi Üzerine Etüdler, s. 172; Muhammed Hamidullah, İslam’a Giriş, s. 79 Duha Suresi, 4 Araf Suresi, 32 Toshihiko Izutsu, Kurân’da Allah ve İnsan, s. 116; Mehmet Sait Reçber, ‘Realizm, Din ve Dünyevileşme’, İslâmiyât, C.: 4, S.: 3, 2001, s. 21 Bakara Suresi, 212, 247; Rad Suresi, İsra Suresi, 6; Şuara Suresi, 132; Nuh Suresi, 12; 26; Kasas Suresi, 82; Rum Suresi, 37; Zümer Suresi, 52; Müddessir Suresi, 12-13 Kehf Suresi, 46 Kasas Suresi, 78; Münafikun Suresi, 9; Müminun Suresi, 55-56; Taha Suresi, 131 Enfal Suresi, 67 Buhârî, Rikâk, 10; Müslim, Zekât, 116, 119; Tirmizî, Menâkıb 32, 64 Buhârî, Rikâk, 5; Müslim, Zekât, 115 Yusuf Macit, “Psiko-Sosyal Açıdan Karun Kıssası”, Dinbilimleri Akademik Araştırma Dergisi, C.: 13, S.: 3, 2013, s. 48 218 olabilmektedir. İstiğna hali, insanın yaratıcısından uzaklaşmasını, kendini mutlak yeterli gördüğünden büyüklenmesini ve isyanını göstermektedir. 1846 İnsan, sahip olduğu nimetler ile yaratıcının bağını kuramadığında, kendisine ve dünyaya yönelişi artmakta, Allah’a itaatten uzaklaşmaktadır.1847 İnsanın, varlık ve yokluk ile imtihanı farklı olabilmektedir; günümüzde modernizmin de etkisiyle din sekülerleştirilmeye çalışılmakta; sekülerizm, din halini almaktadır. 1848 İnsanı, yaratıcıya ihtiyacı olmayan ve kendine yeten bir canlı kabul ederek, Allah’ın hayata müdahil olmadığını, hayatta yeri olmadığını iddia etmek şirktir, insanın kendini aldatmasıdır. 1849 İnsan, rabbine bağımlı ve muhtaç olduğunu1850 idrak ettiğinde, saygı ve şükran ile Allah’a kul olmaya yönelmektedir.1851 Fıtrat dini İslamiyet’te; dünya ile ahiret hayatının birbirinden ayrı olmadığı, birini kazanırken diğerini kaybetmek gerekmediği, insanın rabbine kulluk ve yeryüzünü imar ve ıslah ile görevli olduğu, dünyevileşme (ahiret hayatını düşünmeksizin yaşama) ve uhrevileşme (dünya hayatını düşünmeksizin yaşama) olmadan dengenin korunması, kabul edilmektedir.1852 Kurân-ı Kerim; dünyanın nimetlerinin ve meşru ziynetlerinin haram kılınmasını;1853 ahiret hesabının unutularak dünyanın esiri haline gelinmesini, yasaklamaktadır.1854 Dünyanın kendisi ve nimetleri bizatihi kötü değildir;1855 bilakis Allah’ın isim ve sıfatlarının tecelligahıdır.1856 Hak ve hayır yolunda olanlar için dünya 1846 1847 1848 1849 1850 1851 1852 1853 1854 1855 1856 Alak Suresi, 6-8 Naziat Suresi, 37-41; Buhari, Rikak, 4, Zekat, 47, Cuma, 28, Cihad, 37, Rikak, 7; Müslim, Zekat, 123; Nesai, Zekat, 81 Sabiha Ateş Alpat, Modernizmin Kurbanları, İstanbul, Beka Yayınları, 2012, s. 129-132 Abese Suresi, 18-32; Mustafa İslamoğlu, Alemlerin Rabbi Allah (c.c.) Bilmek-TanımakAnlamak, s. 43-44; Muhammet Altaytaş, Çağdaş İnkarcılık, s. 37-38; Selçuk Kütük, a.g.e., s. 57, 134, 135 Mustafa İslamoğlu, İman İnsanın Saadeti, s. 107; Fazlurrahman, Ana Konularıyla Kurân, s. 31 Muhammet Altaytaş, Çağdaş İnkarcılık, s. 20 Kasas Suresi, 77; Süleyman Gümrükçüoğlu, “İmtihan ve Dünyevileşmee”, Türkoloji Araştırmaları, C.: 10, S.: 2, 2015, s. 418; Burhan İşliyen, “Kur’an-ı Kerim Açısından Dünyevileşme Sebepleri ve Sonuçları”, Sivas Cumhuriyet Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Doktora Tezi, 2018, s. 89 Araf Suresi, 32 Süleyman Karacelil, Büyük Tehlike: Dünyevîleşme, İstanbul, Nesil Yayınları, 2008, s. 11; Mustafa Tekin, “Değişen Dindarlığın Dünyevîleşme Boyutu”, Eski Yeni: Üç Aylık Düşünce Dergisi, S.: 10, 2009, s. 18; Ramazan Altıntaş, “İslamî Anlayışa Göre “el-Hayâtü‘d-Dünyâ” Kavramını Yorumlama Biçimleri”, Cumhuriyet Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, C.: 7, S.: 1, 2003, s. 144 Ahmet Yıldırım, a.g.e., s. 91 Yusuf Suresi, 44; Nur Suresi, 41; Fussilet Suresi, 37, 53; Hacı Önen, “Kur'an'da Dünya Kavramı ve Dünyevileşme”, Harran Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yüksek Lisans Tezi, 2004, s. 45-46; Şehmus Demir, “Kur’an’ın Dünya Hayatına Bakışı ve Dünya Âhiret Münasebeti”, Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yüksek Lisans Tezi, 1995, s. 23-25; Bünyamin 219 hayatı faydalı, isyan ve şer peşinde koşanlar için zararlı olabilmektedir; dünyaya değerini veren insanın bakış açısı ve yaşam tarzıdır.1857 Dünya hayatı, ilahi öğretiler perspektifiyle değerlendirildiğinde Allah’a yaklaşmaya engel değildir; insan, dünya hayatında yitik yurdu cenneti kazanmak için çabalamaktadır.1858 Seküler bir hayatın yansıması olarak, sorumsuz bir özgürlük anlayışıyla ölümün ve sonrasının düşünülmemesi; insanın dünya hayatına bağlılığını artırmakta, ahiret hayatıyla ilgili inanç ve bağlarını zayıflatmaktadır. 1859 Kurân-ı Kerim; 1860 insanın rabbini unutmaması ve fıtratını değiştirmemesi için, dünya hayatının geçici ve aldatıcı yönüne vurgu yapmakta; uyarmaktadır. 1861 ahiretin hayal olarak görülmemesi konusunda insanları Ahiret ve hesap gününü düşünmeyenlerin rabbiyle iletişimi zayıflamakta, yaratıcıya itaati azalmaktadır. “Ey iman edenler! Allah'ın ve Peygamberinin önüne geçmeyin. Allah'a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz, Allah hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.”1862 Dünya sevgisi, iktidar hırsıyla haktan yüz çevirmenin gerekçesi olabilmektedir. Batıl sistemlerini devam ettirmek isteyenler, hakkın iktidarında sömürü düzenlerinin yıkılacağını bildiğinden, ilahi ölçülere boyun eğmemektedir. Mekkeli Müşrik liderlerin İslamiyet’e karşı çıkmaları; iktidar hırsı, sömürü düzeninin devamını istemeleri ve haset ile açıklanabilmektedir.1863 Kurân-ı Kerim; Firavun’un iktidarına, Bel’am’ın bilgisine, Karun’un servetine, güvenerek dünyevileşme neticesinde aldandığını, nimetleri veren rabbini unuttuğunu, hak ve hakikat yolunda imkanlarını kullanmadıklarını haber vermekte ve Allah’a kulluk için değerlendirilmeyen nimetlerin fitneye sebep olabileceğini hatırlatmaktadır.1864 “İnsanın eşyaya kul olması, 1857 1858 1859 1860 1861 1862 1863 1864 Açıkalın, “Kur’an’da Dünya Hayatına Verilen Değer”, Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Doktora Tezi, 2005, s. 120-154 Yunus Suresi, 7-8; Dilaver Selvi, “Kur‘an ve Sünnette Dünya Lanetlenmiş Midir?”, İhya Uluslararası İslam Araştırmaları Dergisi, C.:1, S.: 2, 2015, s. 99 İsmail Raci Faruki, “Ümmetin Varlık Sebebi Üzerine”, Çev.: Osma Bilen, İslamiyat, C.: 8, S.: 2, 2005, s. 133-146 Erol Çetin, İnancın İman Hayatına Yansıması Bağlamında Deizm Eleştirisi, Kahramanmaraş, İksad Yayınevi, 2018, s. 26 Celaleddin Vatandaş, Esenlik Yurdunun Çağrısı, s. 29-30 Ali İmran Suresi, 185; Enam Suresi, 32; Secde Suresi, 14; Hadid Suresi, 20; Ramazan el-Buti, Kur’an’da İnsan ve Medeniyet, Çev.: Resul Tosun, İstanbul, Risale Yayınları, 2007, s. 54 Hücürat Suresi, 1 Ahmet Y. Özütoprak, Dini Doğru Anlamak, s. 132-138 İlhami Güler, Politik Teoloji Yazıları, Ankara, Kitabiyat, 2002, s. 15; İlhami Güler, “Dünyanın Başına Gelen Derin Sapkınlık: Dünyevileşme”, İslamiyat, C.: 4, S.: 3, 2001, s. 43-45 220 kula kul olmasından daha vahim bir sapmadır.”1865 Dünya hayatını tek gaye edinen ve her alanda imkan ve gücünü dünyaya yoğunlaştıranlar, ahireti yok sayarak hesap vermeyecek gibi yaşama telaşındadır. 1866 Hayatı, dünyadan ibaret görenler için 1867 ahiret, hüsran ve pişmanlığa tekabül etmektedir. Ahiret hayatı unutulduğunda, dengesiz ve hesapsız bir yaşam sürme isteği artmaktadır. 1868 İnsanın nihai amacı, gelişim ile birlikte kamil bir insan olmaktır. 1869 İslamiyet, fıtrat ve denge dinidir; Kurân-ı Kerim, insan için hem dünya hayatının hem ahiret hayatının nimet ve güzelliklerini vadetmektedir. Allah’ın vadettiklerini kazanmak için, O’na ibadet ve itaat etmek gerekmektedir. “Şüphesiz bize kavuşacağını ummayan ve dünya hayatına razı olup onunla yetinerek tatmin olan kimseler ile âyetlerimizden gafil olanlar var ya işte onların kazanmakta oldukları günahlar yüzünden, varacakları yer ateştir.” 1870 Dünya hayatı lehine dengenin bozulması dünyevileşme tehdidi içermekte, gafletle birlikte insanı esfel-i safiline sürüklemektedir. 1871 Dünya hayatının değersiz ve önemsiz görülmesi, dünya hayatının isterleri düşünülmeden insanın tüm boyutlarıyla ahirete yönelmesi, dini ruhbanlaştırmakta ve münzevi bir boyuta indirgemektedir ki İslamiyet’te bu durum yasaklanmaktadır. İnsanın ihtiyaçlarının ilahi öğretilere göre çözümlenmesi, Allah’a itaat anlamı içermektedir. İslamiyet’in ölçüsü; dünyayı yok saymamak, evvel hayatta kaybolmamak, halifelik misyonuna uygun hareket etmektir. 1872 “İnsanların en hayırlısı, insanlara faydalı olandır.” 1873 hadisi, insanlarla birlikte olmayı, yeryüzünün imar ve ıslahına katkı sunulmasını emretmektedir. Mümin, ilahi ölçülere hassasiyet göstererek dünya hayatının zinetinden istifade edebildiği gibi, eylemlerinde Allah’ın rızasını gözeten, denge sahibi insandır. Bir nesnenin istenen kuvvetle tutulması için dayanak noktasına ihtiyaç hissedilen kaldıraç kanunu misaliyle söylenecek olursa, dünya hayatı için ahiret hayatının, ahiret hayatı için dünya hayatının feda edilmesi istenmemektedir; dengeli 1865 1866 1867 1868 1869 1870 1871 1872 1873 Mustaf İslamoğlu, İsrailoğullarından Ümmet-i Muhammed’e Yahudileşme Temayülü, 15. Baskı, İstanbul, Denge Yayınları, 2006, s. 219 Süleyman Karacelil, Büyük Tehlike: Dünyevileşme, İstanbul, Nesil Yayınları, 2008, s. 11 Mustafa Tekin, “Sekülerlik Kutsanmak İsteniyor”, Eski Yeni, S.: 13, 2009, s. 8 Enam Suresi, 29-39; Mümin Suresi, 34-37; Casiye Suresi, 24 Gürol Irzık, Ayşe Buğra, İnsan Doğası, İnsan İhtiyaçları ve İktisat Sosyal Bilimleri Yeniden Düşünmek, İstanbul, Metis Yayınları, 1998, s. 38 Yunus Suresi, 7-8 Ahmet Yıldırım, a.g.e., s. 95 İbrahim Kalın, a.g.e., s. 91 Buhari, Megazi, 38 221 ve ilahi rızaya uygun yaşanan hayatın bütünlüğü, her iki hayatın birlikteliği önem arz etmektedir.1874 Ahiret hayatını yok sayan veya unutanlar, nefsinin arzu ve isteklerine uymakta, dünyevi değerlerin ve zevkin peşinde koşmakta, geçici ve araç olan dünyayı tek amaç haline getirmekte, rabbinin rızasına ve dinine uygun davranmamaktadır.1875 Kurân-ı Kerim’de dünyanın kendisi değil, insanın yanlış hayat tarzı yerilmektedir. 1876 Allah’ın unutulmasının karşılığı, dünya hayatında insana kendisinin unutturulmasıdır. 1877 Din eğitimi ve itaat açısından değerlendirme yapıldığında; halifelik ve yeryüzünün imarı görevini üstlenen insanın dünya hayatını önemsemesi, ahiret hayatının dünya hayatında kazanıldığı bilincine ulaşılması, mutlak otoritenin ve helal-haramın değiştirilmemesi, fıtrat ve denge dini İslamiyet’in hayata bakışının doğru anlaşılması, dünya ve ahiret hayatına bakışta ifrat ve tefritten kaçınılması, çalıştığının karşılığını alabilecek olan insana 1878 bir iş bittikten sonra diğerine başlamayı ve Allah’a yönelmeyi emreden ilahi hitap1879 gereği gaflet ve ataletin dinde yeri olmadığının öğretilmesi, gerektiği söylenebilmektedir. 2. 10. 3. Zan Zan kelimesi sözlükte, sanmak, zannetmek, kesin bilgiye ulaşmak anlamında kullanılmaktadır. 1880 Zan, mahiyeti bilinemeyen konuda tahmin yapmak, akıl yürütmektir.1881 Kesin olmayan kanaat, aslı ve dayanağı olmayan düşünce, kuruntu, sanı, şek ve kuşku amlamlarını barındıran zan kelimesi, 1882 Kurân-ı Kerim’de türevleriyle birlikte yetmiş yerde geçmekte; 1883 doğru olmayan ilim, doğruluğu 1874 1875 1876 1877 1878 1879 1880 1881 1882 1883 Sezai Karakoç, İnsanlığın Dirilişi, s. 145 Meryem Suresi, 59; Kıyamet Suresi, 20-21; Ali İmran Suresi, 14-15; Mümin Suresi, 39; Ala Suresi, 17; Nisa Suresi, 77; Tövbe Suresi, 38; Enam Suresi, 32; Yusuf Suresi, 109; Nahl Suresi, 30; İsra Suresi, 21; Duha Suresi, 4; İnsan Suresi, 27 Ahmet Coşkun, “Kur’an-ı Kerim’in Dünya ve Ahirete Bakışı”, Erciyes Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, S.: 4, 1987, s. 276-277 Haşr Suresi, 19; Gaşiye Suresi, 23-24 Necm Suresi, 39 İnşirah Suresi, 7-8 İbni Manzur, a.g.e., No: 9, s. 196-198; Ezheri, a.g.e., No: 3, s. 2253-2254 Ragıb, a.g.e., s. 472 Hanifi Özcan, Epistemolojik Açıdan İman, İstanbul, Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Yayınları, 1992, s. 44; Muhammed Fatih Kesler, Kur’ân-ı Kerîm’e Göre Doğru Düşüncenin Engelleri, Ankara, Akçağ Yayınları, 2015, s. 24 Mustafa Çağrıcı, “Zan”, T. D. V. İslam Ansiklopedisi, No: 44, s. 120-122 222 mümkün olan ilim ve doğruluk ihtimali yüksek ilim 1884 şeklinde üç farklı anlamda kullanılmaktadır. 1885 Anlamlandırma, önemli bir zihinsel falliyettir; 1886 insan, kendisini ve hayat ile ilişkisini doğru bir şekilde kurabilirse, batıla ve şüpheye tabi olmamakta, kötü zannı onu meşgul etmemektedir. Din, insana ve hayata anlam yükleyen bir yaşam biçimidir. 1887 İnanç, insanlara özgü ve insanın bigane kalamayacağı mutlak bir gerçekliktir. 1888 Her varlık gibi insan da özünü açığa çıkarmak, imkan ve kapasitesini gerçekleştimek için var edilmekte; tercihleri, insanı tanımlamaktadır. 1889 Hakkın inşası, batılın imhasını; tevhit, Allah’ın dışındaki tüm ilahların reddini, sadece Allah’a kul olmayı gerektirmektedir. 1890 Hayatın anlam arayışından yaratıcı çıkarıldığında, insana doğru ve tatmin edici bir cevap ve hedef bulmak mümkün olmamaktadır; insan, yeryüzünde terk edilmiş, sahipsiz bir varlık değildir.1891 Profan zihniyet, insanın kul olmasını hatta yaratılmış olmasını kabulde zorlanmaktadır; bu bakış açısına göre insan, dünyaya amaçsız gönderilen bir varlıktır.1892 Seküler düşünce, yaratılmış ve kul olmayı, insanın saygınlığını zedeleyen bir nitelik olarak görmektedir. Zan, haktan bir şey ifade etmemekte, 1893 insana fazladan mesuliyetler yüklemektedir.1894 “Zan, zihnimizdeki varsayımların dış dünyaya yansıtılmasıdır.”1895 Zihni ve düşünmeyi hatadan koruyan bilim ve mantık, akıl yürütme ve muhakemeye kurallar getirmekte, insanın düşünce yanlışını önlemek istemektedir. 1896 Kurân-ı Kerim, akletmeye, düşünmeye dikkkat çekmekte ve kâinat hakkında düşünmenin önemini örneklerle bildirmektedir.1897 Hayatın kendisi, öncesi ve sonrasıyla ilgili en 1884 1885 1886 1887 1888 1889 1890 1891 1892 1893 1894 1895 1896 1897 Nisa Suresi, 157; Enam Suresi, 116; Yunus Suresi, 66; Kasas Suresi, 38; Bakara Suresi, 45, 46, 249; Kehf Suresi, 53 Osman Necati, Kurân ve Psikoloji, s. 131 Abdulkuddüs Bingöl, “İletişim Bağlamında Mantık ve Dil”, Ankara İlahiyat Fakültesi Dergisi, C.: 40, S.: 1, 1999, s. 109 Robert H. King, Tanrının Anlamı, Çev.: Temel Yeşilyurt, İstanbul, İnsan Yayınları, 2001, s. 1617; Selçuk Kütük, a.g.e., s. 141 Muhammet Altaytaş, Çağdaş İnkarcılık, s. 29 Selçuk Kütük, a.g.e., s. 146-147 Mustafa İslamoğlu, Alemlerin Rabbi Allah (c.c.) Bilmek-Tanımak-Anlamak, s. 37-38 Selçuk Kütük, a.g.e., s. 144; Hayati Hökelekli, Din Psikolojisine Giriş, s. 59-60 Rasim Özdenören, Yeniden İnanmak, s. 113 Necm Suresi, 28 İsra Suresi, 36 İbrahim Kalın, a.g.e., s. 123 İbrahim Emiroğlu, Ana Hatlarıyla Klasik Mantık, Bursa, Asa Kitabevi, 1999, s. 286-287 Enam Suresi, 75-79; Enbiya Suresi, 57-67; Saffat Suresi, 88-96 223 doğru bilgi, vahiy aracılığıyla insana bildirilmektedir.1898 Kesin bilgi ve tasdik olan inanç, zan ve şüphe barındırmamakta; müctehidler, fıkhi konularda zanna dayalı deliller ile amel edilmesine müsaade etmektedir. İnsan, sebepsiz hareket etmemekte; doğru veya hatalı da olsa eylemlerinin bir amacı bulunmaktadır.1899 Tarihte ilk zan, şeytana aittir; o, rabbinin secde emrine, ateşin topraktan üstün olduğu zannı nedeniyle itaat etmemiş, insana karşı düşmanlığı devam etmektedir. Müşriklerin ilah hakkındaki yanlış inancı ve zanları, onları rablerinden uzaklaştırmıştır. Allah’a yaklaştırsın diye aracı yapılan putlar,1900 insanı rabbinden uzaklaştırmaktadır. “Peygamberleri dedi ki: "Gökleri ve yeri yaratan Allah hakkında şüphe mi var? (Halbuki) O, günahlarınızı bağışlamak ve sizi belli bir zamana kadar ertelemek için sizi (imana) çağırıyor. Onlar, "Siz de bizim gibi sadece birer insansınız. Bizi babalarımızın taptıklarından alıkoymak istiyorsunuz. Öyleyse bize apaçık bir delil getirin" dediler.” 1901 Kâinat ve insanın kendisi en büyük delil olduğu halde, Allah’ın varlığının inkarı Kurân-ı Kerim’de hayret ve ihtarla karşılanmaktadır. “Boş yere yaratıldığınızı ve bize geri döndürülmeyeceğinizi mi sandınız” 1902 Kulluk, insanoğlunun üstünlüğü 1903 ve kaderidir.1904 Tevhit inancı, Allah’ın birliğinde olduğu gibi diğer alanlarda da kendini gösteren temel bir ilkedir.1905 Kurân-ı Kerim, insanın algı sahasının dışında kalan konu ve varlıklar hakkında bilgiler vermektedir. İnsan, akıl ve vahiy işbirliğiyle, ilahi öğretileri doğru olarak anlamlandırabilmekte; gayb ile ilgili konularda akıl ve vahiy işbirliğiyle zanna ve hataya düşmekten kendini koruyabilmektedir. “Şeytan onlara yaptıklarını süslü göstermiş ve böylece onları yoldan çıkarmış. Bu yüzden de onlar doğru yolu bulamıyorlar."1906 ayeti, zannın kaynaklarından birinin şeytan olduğunu hatırlatmaktadır. “Eğer yeryüzündekilerin çoğuna uyarsan seni Allah yolundan saptırırlar. Onlar ancak zanna uyuyorlar ve onlar sadece yalan uyduruyorlar.” 1907 İnsanı aldatan kuruntulardan biri, diğer insanların düşüncesi, 1898 1899 1900 1901 1902 1903 1904 1905 1906 1907 Veysel Güllüce, Kur’ân-ı Kerîm’de Ahiret İnancının Temelleri, Erzurum, Ekev Yayınları, 2001, s. 1 İbrahim Gürses, “Önyargının Nedenleri”, Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, C.: 14, S.: 1, 2005, s. 145 Zümer Suresi, 3 İbrahim Suresi, 10 Müminun Suresi, 115 Fazlurrahman, Ana Konularıyla Kurân, s. 61-62 Emin Işık, a.g.e., s. 11-12 Amiran Kurtkan Bilgiseven, İslamiyet’in Kültürel Özellikleri ve İslami Kavramlar, s. 12 Neml Suresi, 24 Enam Suresi, 116 224 durumu ve davranışları olabilmektedir. Çevresindeki insanların herhangi bir müdahalesi olmaksızın, tek kalmama, fikren ve fiilen yalnızlaşmama isteğiyle çoğunluğa uyma davranışı göstermek, sosyolojide tabii karşılanmaktadır. 1908 Birey, çoğunluğa; kalabalıklar zanna tabi olmaktadır; İslamiyet insanın vahye, kesin bilgiye tabi olmasını istemekte, ahirette tek tek hesap verileceğini hatırlatmaktadır. 1909 İslamiyet; çoğunluğun, hakikat için tek başına ölçü ve delil olmadığını, başkalarının yaptıkları hatanın bireyi sorumluluktan kurtaramayacağını, insanın sadece kendisini kandıracağını haber vermektedir. İnsanın, yaratıcı ve ilah tasavvurunu hayatından çıkarması kolay değildir.1910 İnsan, aciz bir varlıktır; tabiat olayları veya sosyal çevre bireye çaresizlik ve mahrumiyet duygularını yaşatmakta, onun inanç ile bağlantı kurmasına zemin hazırlamaktadır.1911 İnsanın darlıkta ve zor şartlarda rabbine yöneldiği, bolluk ve rahat dönemlerinde gaflete düşebileceği ilahi ikaza konu olmaktadır.1912 İnsandan beklenen, tüm hayatı süresince her şartta rabbine teslim olması ve itaat etmesidir. 1913 “Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur: “Yüce Allah şöyle buyurur: "Ben, kulumun benim hakkımdaki zannı ne ise öyleyim. Beni andığında onunla beraberim. O beni kendi başına anarsa, ben de onu kendi başıma anarım. O beni bir topluluk içinde anarsa, ben de onu o topluluktan daha hayırlı bir topluluk içinde anarım. O bana bir karış yaklaşırsa, ben ona bir arşın yaklaşırım. O bana bir arşın yaklaşırsa, ben ona bir kulaç yaklaşırım. O bana yürüyerek gelirse, ben ona koşarak gelirim!"”1914 hadisi, güzel zan ile Allah’a yaklaşmanın önemine, insanın duygu, düşünce ve davranışlarında kötü zandan uzak durmasının gerekliliğine, işaret etmektedir. Dünya hayatında verilen mal ve evlat, bazen insanın nimeti kendinden bilmesine ve ilahi rıza için çalışmadığı halde ahirette benzer mükafat ile karşılacağını zannetmesine sebep olabilmektedir.1915 İnkar edenlerin ve günahkarların cezalarının 1908 1909 1910 1911 1912 1913 1914 1915 Nuray Sakallı, Sosyal Etkiler, Kim Kimi Nasıl Etkiler?, 5. Bsk., Ankara, İmge Kitabevi, 2016, s. 32; İbrahim Yıldız, “Kur’an’a Göre İnsanlaraın Yanılgıları”, s. 178 Enam Suresi, 94, 164; İsra Suresi, 15; Fatır Suresi, 18; Zümer Suresi, 7; Necm Suresi, 38 Aydın Topaloğlu, a.g.e., s. 119 Sigmund Freud, Uygarlık Din ve Toplum, Çev.: Selçuk Budak, Ankara, Öteki Yayınevi, 1997, s. 206-208 Zümer Suresi, 49 Enam Suresi, 162 Buhari, Tevhid, 15; Müslim, Zikir, 21 Bakara Suresi, 48; Ali İmran Suresi, 10; Sebe Suresi, 34-35; Müminun suresi, 55-56; Meryem Suresi, 77, 80; Taha Suresi, 131; Zümer Suresi, 49; Abese Suresi, 33-37; Hümeze Suresi, 3 225 ahirete ertelenmesi, o insanların doğru yolda olduğunu, ahirette de müreffeh bir yaşam süreceklerini zannetmelerine; şeytanın vesvesesine sebep olabilmektedir.1916 “Onların çoğu Allah'a ancak ortak koşarak inanırlar.”1917 ayeti, birtakım insanların Allah’ın zatı ve sıfatlarıyla ilgili hususları başka varlıklara atfettiğinden, zannı nedeniyle şirke düştüğünü ve imandan uzaklaştığını haber vermektedir. Zanların en kötüsü, Allah hakkında olanıdır; O, kendisini nasıl tanıtıyorsa insanların o şekilde inanmalarını istemektedir. Şirke konu olan putlarda ve kutsanan varlıklarda insana fayda veya zarar verebilecek üstün güçlerin olduğunun, olduğunun 1919 1918 onların Allah’ın huzurunda şefaatçi zannedilmesi, yanılgıya sebep olmakta ve insanı hakikatten uzaklaştırmaktadır. Yahudi ve Hristiyanların kendilerini Allah’ın biricik, sevgili, emir ve yasaklardan muaf, ayrıcalıklı ve üstün kulları olarak kabul (zan) etmesi, dünya ve ahirette huzur ve mutluluk içerisinde olacaklarını düşünmelerine sebep olmakta ve bu durum Kurân-ı Kerim’de yalanlanmaktadır. 1920 Allah hakkında, gayb ile ilgili konularda, dinin inanç ve hükümleri hakkında bilgisizce yapılan zanlar, bireyin din ve yaratıcı algısını değiştirmekte, O’na itaati zayıflatmaktadır. İslamiyet; insanların arzuları, istekleri ve zanlarına göre değiştirildiğinde vahiy dini olmaktan çıkmaktadır. Tüm dinlerin dünya ile ilgili bir görüşü vardır fakat bunlar her zaman müspet olmamıştır.1921 Dinden olmadığı halde dindenmiş gibi kabul edilen bidatler; İslam adına zanda bulunmak, dini tahrif etmek ve dinden sapmaktır. Birey, doğru bir Allah inancıyla ve vahyi rehber edinerek tevhid hakikatini kavrayabilmektedir; sezgi ve zan İslam’ı yansıtmamaktadır. 1922 Kaynağı ilahi olan dinin hakikati, beşer üstü bir bilgilendirmeyle öğrenilerek yaşanabilmektedir. Yaratıcı ve din hakkında vahye dayanmayan kuruntu ve zan, insanı Allah’a kulluktan uzaklaştırmaktadır. 1916 1917 1918 1919 1920 1921 1922 Ali İmran Suresi, 178; Enam Suresi, 58; Hud Suresi, 8, 32, 103-104; Nahl Suresi, 61; Enbiya Suresi, 38; İbrahim Suresi, 42; Nuh Suresi, 3; Şuara Suresi, 187; Ankebut Suresi, 4, 29; Ahkaf Suresi, 22; Taha Suresi, 129 Yusuf Suresi, 106 Nisa Suresi, 117; Hud Suresi, 54; Meryem Suresi, 81; Sebe Suresi, 41; Yasin Suresi, 74; Zuhruf Suresi, 19 Yunus Suresi, 18; Zümer Suresi, 3 Maide Suresi, 18; Bakara Suresi, 80, 94, 111; Tövbe Suresi, 30; Hadid Suresi, 29; Cuma Suresi, 6 Max Weber, Sosyoloji Yazıları, Çev.: Taha Parla, İstanbul, Hürriyet Vakfı Yayınları, 1986, s. 257 Celaleddin Vatandaş, Tevhid ve Değişim, s. 243 226 2. 10. 4. Haset Haset, sözlükte dilemek, temenni etmek anlamındadır.1923 Istılahta haset, haset edilende bulunan maddi veya manevi imkan ve nimetin elden çıkmasını arzulama, kıskanma, çekememezlik eğilimi ve huzursuzluk halidir.1924 Haset, sevapları yok eden bir günah olduğu gibi, cehalet ve tamahkarlıkla birleşen çekememezlik nedeniyle insanın içini kemiren bir duygu ve hastalıktır. 1925 İnsan, dürtüsel duygulara sahip hayvanlardan farklı olarak yüce duygulara ulaşabilecek potansiyele sahiptir. 1926 Tutku, insanın faydalı şeylere ulaşmasına yardım etmekte; akıl, duygu ve davranışları dengelemektedir. 1927 İnsan, duygularını tanıma ve kontrol ile duygu dengesini muhafaza ederek huzur bulmaktadır.1928 Hasetin temelinde kibir, kendini beğenme ve hırs bulunmaktadır. Hakkın iradesine ve adaletine rıza göstermeyen, üstünlüğün yapı ve kök ile olduğunu zanneden şeytan, 1929 Allah’ın rahmetinden kovulmakta ve insanoğluna kıskançlık nedeniyle haset ve düşmanlık etmektedir. Farklı tabiatta olanlar ülfet etmediğinden birbirinden uzaklaşabilmektedir.1930 Haset, gıbta etmekten farklıdır. Gıpta etmek; imrenmek ve özenmek anlamına gelmektedir. 1931 Gıbta eden kimse, gıpta edilenin sahip olduğu nimetin zayi olmasını temenni etmemektedir; benzer nimetin kendisi için de verilmesini edilmesini istemektedir. İslamiyet’te, amel edilen ilim ve Allah yolunda harcanan mal, gıpta edilmeye değer bulunmaktadır. 1932 Haset ise, başkasında olan nimetin kıskançlık nedeniyle kendisine geçmesini istemek ve bunun için gayret 1923 1924 1925 1926 1927 1928 1929 1930 1931 1932 Ragıb, a.g.e., s. 169 İbni Manzur, a.g.e., s. 148; Cürcani, a.g.e., s. 87; İsmail Karagöz, Dini Kavramlar Sözlüğü, Ankara, DİB Yayınları, 2015, s. 234 Kemal Sayar, Ruh Hali, İstanbul, Timaş Yayınları, 2014, s. 52 Nevzat Tarhan, Duyguların Psikolojisi ve Duygusal Zekâ, İstanbul, Timaş Yayınları, 2016, s. 29 İbnü’l-Cevzî, Ebü’l-Ferec, Teblîs-i İblîs -Şeytanın Ayartması-, Çev.: Savaş Kocabaş, 2. Bsk., İstanbul, Elif Yayınları, 2005, s. 39 Yaşar Fersahoğlu, Din Eğitimi ve Öğretiminde Duygu Eğitimi, İstanbul, Çamlıca Yayınları, 1998, s. 27; Gaye Özdemir Yaylacı, Kariyer Yaşamında Duygusal Zekâ ve İletişim Yeteneği, İstanbul, Hayat Yayınları, 2008, s. 60; Süleyman Pak, “Kurânın Duyguları Eğitmesi Bağlamında Öfkenin Kontrolü Meselesi ” Cumhuriyet Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, S.: 16/1, 2012, s. 71 Abdulkerim el-Kuşeyrî, Letâifu’l-İşârât, Çev.: Mehmet Yalar, C.:I-VI, İstanbul, İlk Harf Yayınları, 2013, No: 5, s. 72 Yunus Ekin, a.g.e., s. 201 Zebidi, a.g.e., s. 503; İbni Manzur, a.g.e., s. 3208; Ezheri, a.g.e., s. 59 Buhari, İlim, 15; Zekat, 5 227 etmektir. 1933 İslamiyet’te haset yasaklanmakta; 1934 belirli durumlarda gıbta etmek övülmekte ve teşvik edilmektedir.1935 Kıskançlık; nefret, intikam ve düşmanlıktan beslenmekte; 1936 insan, başkalarını kendisinden üstün gördüğünde haset ortaya çıkmakta, 1937 sahip olduğu nimetlere sevinerek çekmektedir. 1938 şükredeceğine başkalarında bulunanlar nedeniyle acı Haset, kibirden beslenmekte, kibirli insan başkalarını küçük görmekte, onlara değer vermemektedir; kibirli olan, kendisinden üstün olanları hazmedemediğinden kıskançlık göstermektedir. 1939 İnsanın tabiatında iyilik ve güzelliklere sahip olma eğilimi bulunmakta;1940 İslamiyet, bu ihtiyacın karşılanırken başkalarına zarar verilmesini yasaklamaktadır. Mahlukatın sahibi ve yöneticisi olan, nimet ve güzellikleri veren Allah’ın zenginliği vermekle tükenmemektedir. İslamiyet, haset edenin niyetini düzeltmesini ve başkalarının elindekilerinin yok olmasını istemekten öte kendisine de benzer nimetlerin verilmesini istemesinin daha uygun bir davranış olacağını kabul edilmektedir. İnsanı hasete götüren etmenlerin başında hırs gelmektedir. Hırs; şiddetli istek, aşırı tutku, elde etmek için yoğun çaba göstermek, açgözlülük şeklinde açıklanmaktadır.1941 “Hz. Peygamber; Tekâsür sûresini okurken şöyle buyurmaktadır: Âdemoğlu, benim malım, benim malım der. Ey Âdemoğlu! Acaba yiyip tükettiğinden, giyip eskittiğinden ve sadaka verip biriktirdiğinden başkası senin malın mıdır?”1942 Hadiste dünya nimetlerinin geçiciliği, hayır ve salih amellerin kalıcılığı farklı bir üslup ile anlatılmaktadır. “Haset etmekten sakınınız. Biliniz ki, ateşin odunu yok ettiği gibi haset de iyilikleri yok eder.”,1943 “Şunu iyi bilin ki, insan vücudunda küçük bir et parçası vardır. Eğer bu et parçası iyi olursa, bütün vücut iyi olur; bozulursa bütün vücut bozulur. İşte bu et parçası kalptir.”1944 hadislerii, kalbin sadece fizyolojik anlamda bir organdan ibaret olmadığını, insanın duygu, düşünce ve 1933 1934 1935 1936 1937 1938 1939 1940 1941 1942 1943 1944 Ragıb, a.g.e., s. 125; Şerif Cürcani, a.g.e., s. 92; Cevheri, a.g.e., s. 232 Adem Dölek, “Hadisler Işığında Haset Hastalığı ve Psikoterapi” Harran Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, S.: 10/4, 2002, s. 41 Osman Pazarlı, İslam’da Ahlak, İstanbul, Remzi Yayınları, 1993, s. 277-278 Celal Kırca, Kurân ve İnsan, İstanbul, Marifet Yayınları, 1996, s. 212-213 Özcan Köknel, Ailede ve Toplumda Ruh Sağlığı, İstanbul, Hür Yayınları, 1981, s. 155 Bertrand Russel, Mutluluk Yolu, Çev.: Nurettin Özyürek, İstanbul, Varlık Yayınları, 1988, s. 48 Kadir Polater, “Kur’an Açısından Kibir Sorunu ve Sonuçları”, Cumhuriyet Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, C.: 17, S.: 1, 2013, s. 63-88. Fussilet Suresi, 49 İbni Manzur, a.g.e., No: 7, s. 11; Ragıb, a.g.e., s. 148; Cürcani, a.g.e., s. 710 Müslim, Zühd, 3 Ebu Davud, Edeb, 44; İbni Mace, Zühd, 22 Buhari, İman, 39; Müslim, Müsakat, 107-108 228 davranış boyutlarına sirayet eden bir içeriğe sahip olduğunu vurgulamaktadır. Kalp, her türlü duygunun merkezidir. 1945 “Allah'ın rahmeti sayesinde sen onlara karşı yumuşak davrandın. Eğer kaba, katı yürekli olsaydın, onlar senin etrafından dağılıp giderlerdi. Artık sen onları affet. Onlar için Allah'tan bağışlama dile. İş konusunda onlarla müşavere et. Bir kere de karar verip azmettin mi, artık Allah'a tevekkül et, (ona dayanıp güven). Şüphesiz Allah, tevekkül edenleri sever.” 1946 ayeti, kalp ameli ile itaatin bağını gösteren önemli bir delildir. Duygular, düşünce ve davranışlar gibi eğitildiğinde, insanın gelişmesine yardımcı olmaktadır. Kurân-ı Kerim’de şeytanın Hz. Adem’i,1947 Kabil’in Habil’i,1948 kardeşlerinin Hz. Yusuf’u, 1949 inkarcıların peygamberleri, 1950 Müşriklerin Hz. Peygamberi ve müminleri kıskanmaları;1951 inananların ibret alması ve hakikate teslim olmaları için sıklıkla anlatılmaktadır. Kibir ve kıskançlıkları nedeniyle, Allah’ın rahmeti ve lütfu olan peygamberliğin kendilerine verilmesi gerektiğini düşünenler, istekleri gerçekleşmediğinde vahye düşman olma ve hakikatle mücadele etme yolunu tercih etmiştir.1952 Şeytanın sapmasına neden olan kibir; nimeti vereni unutarak, herhangi bir konuda insanın kendisini başkalarının yanında ve hatta Allah’ın katında üstün ve ayrıcalıklı görmesi, kendini beğenmesi, zihinsel bir yanılgıya düşmesi, şımarmasıdır.1953 İslam’a göre insanın sosyal ve ekonomik durumu, fiziksel özellikleri ve nesebi, övünme vesilesi yapılmamaktadır; 1954 asıl üstünlük takva ile ortaya çıkmaktadır. Psikolojik rahatsızlık olan haset, 1955 hakkı inkara, 1956 yalanlamaya, 1957 1945 1946 1947 1948 1949 1950 1951 1952 1953 1954 1955 1956 1957 Abdülbaki Güneş, Kalp Kavramının Semantik Analizi, Van, Ahenk Yayınları, 2003, s. 57 Ali İmran Suresi, 159 Bakara Suresi, 30-38; Araf Suresi, 11-25; Hicr Suresi, 26-44; İsra Suresi, 61-65; Kehf Suresi, 50; Taha Suresi, 115-123; Sad Suresi, 71-85 Maide Suresi, 27-30; Ramazan Yazçiçek, Haset, İstanbul, Ekin Yayınları, 2014, s. 59 Yusuf Suresi, 4-14; Abdurrahman Kasapoğlu, Kur’ân’ın Psikolojik Atlası 5, Malatya, Kendini Bilmek Yayınları, 2010, s. 528 Araf suresi, 60, 66, 75, 76, 90; Hud Suresi, 27; İsra Suresi, 16; Müminun Suresi, 24, 33, 64; Sebe Suresi, 34; Zuhruf Suresi, 23; Vakıa Suresi, 45 Zuhruf Suresi, 31-32; Bakara Suresi, 105 Mehmet Ali Kapar, Hz. Muhammed’in Müşriklerle Münasebetleri, Konya, Esra Yayınları, 1993, s. 116 Kerim Buladı, Kur’an’ın Anlaşılmasında Anahtar Kavramlar, s. 323 Macit Fahri, İslâm Ahlâk Teorileri, Çev.: M. İskenderoğlu, A. Arızan, İstanbul, Litera Yayıncılık, 2004, s. 239 Ahmet Uyanık, “Kur’an’da Haset Kavramı”, İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yüksek Lisans Tezi, 2019, s. 203 Bakara Suersi, 34 Araf Suresi, 146 229 gizlemeye1958 ve tahrife1959 sebep olabilmektedir. Haset, insanı zulme,1960 ifsada,1961 çatışmaya 1962 rabbine isyana sevk edebilmektedir. Maddi ve manevi, bireysel ve toplumsal zararları olan hasetten korunmak için insanın öncelikle tevazu sahibi olması; Allah’ın iradesine ve takdirine rıza göstermesi, Allah’a dua etmesi ve O’na sığınması, gerekmektedir. Kuvvetli bir aşağılık duygusuyla oluşan kıskançlık,1963 insanı felakete sürüklemektedir. Allah’ın iradesine ve hükmüne rıza göstermemek, 1964 kibirlenmek, 1965 hırs göstermek, 1966 kavmiyetçilik, 1967 cimrilik, 1968 düşmanlık, 1969 şeytanın vesvesesi ve dünya sevgisi, insanı hasete yönelten amillerdir. “Kıskançlığın bazısını Allah sever, bazısını da çirkin görür, Allah’ın hoşlandığı kıskançlık, kötülüğün kuvvetle muhtemel olduğunda gösterilen tepkidir. Allah’ın hoşlanmadığı kıskançlık da, kötülük belirtisi olmadığı yerde gösterilen tepkidir.” 1970 hadisi, kıskançlığın niyete göre farklı değerlendirildiğini; duygu, düşünce ve eylemin bütünlüğünü, göstermektedir. “Onlardan çoğunun günahta, düşmanlıkta, haram yemede birbirleriyle yarıştıklarını görürsün. Yapmakta oldukları şey ne kötüdür!”1971 ayeti günahta yarışmayı yasaklamaktadır. İnsandan beklenen iyilikte ve takvada yardımlaşması, 1972 rabbe kulluk yolunda gayret göstermesidir. 1973 Statükoyu temsil eden ve gücü elinde bulunduran yönetici zümreler, peygamberlerin bildirdiği hakikatler ile iktidarları sarsıldığında, halkın gerçeklere ulaşmasını engellemekte ve hileye başvurmaktadır.1974 İnsanlara tahhakküm eden ve sömüren zalimler, hakkı ve halkı küçümsemekte, düzenlerinin bozulmasını istememektedir. 1958 1959 1960 1961 1962 1963 1964 1965 1966 1967 1968 1969 1970 1971 1972 1973 1974 1975 1975 Kendini Bakara Suresi, 146 Bakara Suresi, 100 Enam Suresi, 10; Rad Suresi, 32; Hicr Suresi, 10-11; Enbiya Suresi, 36-41; Zuhruf Suresi, 7; Mutaffifin Suresi, 29-32 Bakara Suresi, 205; Araf Suresi, 127; Hud Suresi, 85; Fecr Suresi, 9-14; Yusuf Suresi, 70-73 Bakara Suresi, 213; Ali İmran Suresi, 19; Şura Suresi, 14 Alfred Adler, Yaşama Sanatı, Çev.: Kamuran Şipal, İstanbul, Say Yayınları, 1992, s. 97 Nisa Suresi, 54; Zuhruf Suresi, 32 Bakara Suresi, 34; Araf Suresi, 12-13; Hud Suresi, 27 Maide Suresi, 27-30 Bakara Suresi, 91 Nisa Suresi, 37; Müslim, Birr, 56 Ali İmran Suresi, 118-120 Ebu Davud, Cihad, 140; İbni Mace, Nikâh, 56; Nesai, Zekat, 66 Maide Suresi, 62 Maide Suresi, 2 Ali İmran Suresi, 133 İbrahim Çelik, Kur’an’da Peygamberlere Karşıt Güçler, Bursa, Kişisel Yayınlar, 2001, s. 149 Murat Kayacan, Kur’an’da Peygamberler ve Karşı Tavırlar, İstanbul, Ekin Yayınları, 2016, s. 159; Ali Galip Gezgin, “Kur’ân’da ‘Mutraf’ Kavramı Üzerine”, Süleyman Demirel Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, S.: 20, 2008/1, s. 47-88 230 olduğundan büyük gören ve nefsine aşırı güvenenler, duygu ve düşüncelerine ters herhangi bir söylemle karşılaştıklarında, savunma ve refleks olarak onu reddetme veya görmezden gelme eğilimi gösterebilmektedir.1976 Vahye muhatap olan, yeryüzünü imar ve ıslah etmek üzere emanet ve hilafet görevini üstlenen insan; hayır, doğruluk ve iyilikten beslenmekte ve sorumluluklarını ifa etmektedir.1977 İyilik ve kötülük yapma potansiyeli bulunduğundan, insanın amel ve itaatinin değeri artmaktadır.1978 “İnsanlar (başlangıçta tevhit inancına bağlı) tek bir ümmet idiler; sonra ayrılığa düştüler. Eğer (azabın ertelenmesiyle ilgili olarak ezelde) Rabbinden bir söz geçmiş olmasaydı, ayrılığa düştükleri hususlarda aralarında derhal hüküm verilir (işleri bitirilir)di.”,1979 “İnsanlar tek bir ümmetti. Allah, müjdeciler ve uyarıcılar olarak peygamberler gönderdi ve beraberlerinde, insanların anlaşmazlığa düştükleri şeyler konusunda, aralarında hüküm vermek üzere kitapları hak olarak indirdi. Kendilerine apaçık âyetler geldikten sonra o konuda ancak; kitap verilenler, aralarındaki kıskançlık yüzünden anlaşmazlığa düştüler. Bunun üzerine Allah iman edenleri, kendi izniyle, onların hakkında ayrılığa düştükleri gerçeğe iletti. Allah dilediğini doğru yola iletir.”,1980 “Size bir iyilik dokunursa, bu onları üzer. Başınıza bir kötülük gelse, ona sevinirler.” 1981 ayetleri, insanlar ve toplumlar arasında haset ve kıskançlık olabileceğini, sadece iyilik ve güzelliklerin örnek alınmasını, salık vermektedir. 1982 Yahudi ve Hristiyanların bilginleri, Hz. Muhammed’in peygamberliğini bildiği halde, haset ve kıskançlıkları nedeniyle hakkı inkar etmiş, İslamiyet’i kabul edenlerin kendileri gibi inkara dönmelerini arzu etmiştir. Kibrin ve kendini beğenmenin en büyüğü Allah’a karşı gösterilendir; bildiği ve gördüğü halde hak ve hakikatin kibir nedeniyle inkar edilmesi insanı her iki dünyada hüsrana götürmektedir.1983 1976 1977 1978 1979 1980 1981 1982 1983 Çiğdem Kağıtçıbaşı, Zeynep Cemalcılar, Dünden Bugüne İnsan ve İnsanlar -Sosyal Psikolojiye Giriş-, s. 207 Şevki Saka, Yabancılaşma Karşısında Kur’an, Ankara, Fecir Yayınları, 1997, s. 214-215 Ali Akdoğan, Sosyal Ahlak, İstanbul, Pınar Yayınları, 2008, s. 102 Yunus Suresi, 19 Bakara Suresi, 213 Ali İmran Suresi, 120 Nisa Suresi, 89; Ali İmran Suresi, 100 Nisa Suresi, 172-173; Enam Suresi, 93; Araf Suresi, 36, 40, 75-76; Müddessir Suresi, 23 231 Kibir ve bencilliğin temelinde, insanı sahte bir üstünlüğe götüren değersizlik ve kendinden nefret etme duygusunun olduğu da söylenmektedir. 1984 İblis’in şeytanlığa gidişi, üstünlük duygusu nedeniyledir. Hadislerde de haset yasaklanmakta; kalbin, selim olması emredilmektedir. “Birbirinize kin tutmayınız, haset etmeyiniz, sırt dönmeyiniz ve ilginizi kesmeyiniz. Ey Allah’ın kulları, kardeş olunuz.”, 1985 “Bir insanın kalbinde iman ile haset bir arada bulunmaz.”, 1986 “Size geçmiş milletlerin hastalığı sirayet etti. Bu, haset ve buğzdur. Bu kazıyıcıdır. Bilesiniz, kazıyıcı derken saçı kazır demiyorum. O dini kazıyıcıdır.” 1987 İslamiyet; insanın düşünce ve davranışlarını eğittiği ve yönlendirdiği gibi, duygularını da disipline etmektedir.1988 “İnsanların en faziletlisi kimdir? sorusuna Allah’ın resulü: Her temiz kalpli ve doğru sözlü olandır, buyurdu. Sahabe, Doğru sözlüyü biliyoruz. “Kalbi temiz olmak nedir?” diye sordular. Hz. Peygamber: O, tertemiz, onda günah, başkaldırma, aldatma ve haset olmayan kalptir.” buyurdu.,1989 “Bir sürüye salınan iki aç kurdun sürüye verdiği zarar, kişinin mal ve şeref hırsıyla dinine verdiği zarardan daha fazla değildir.”, 1990 “Şüphesiz Allah sizin dış görüşünüze ve mallarınıza bakmaz. Ama O sizin kalplerinize ve amellerinize bakar.”1991 İslamiyet, bedenin eylemlerine değer verdiği kadar kalbin amelleriyle de ilgilenmekte ve önem vermektedir. Kalbin ameli, bedenin eylemine galip gelebilmektedir. “Allah'ın, kiminizi kiminize üstün kılmaya vesile yaptığı şeyleri (haset ederek) arzu edip durmayın. Erkeklere kazandıklarından bir pay vardır. Kadınlara da kazandıklarından bir pay vardır. Allah'tan, onun lütfunu isteyin. Şüphesiz Allah her şeyi hakkıyla bilendir.”,1992 “Yoksa, insanları; Allah'ın lütfundan kendilerine verdiği şey dolayısıyla kıskanıyorlar mı?” 1993 ayetleri hasetin günah olduğunu ve insanın huzursuzluğuna sebep olduğunu haber vermektedir. Haset; insanın huzurunu bozmakta, insanlararası ilişkilere ve topluma zarar vermekte, sevaplarını yok etmektedir. Hasetin temelinde, Allah’ın iradesine rıza göstermeme temayülü 1984 1985 1986 1987 1988 1989 1990 1991 1992 1993 Rollo May, Kendini Arayan İnsan, Çev.: Kerem Işık, İstanbul, Okyanus Yayınları, 2017, s. 9394, 97; Ayhan Öz, a.g.e., s. 246 Buhari, Edeb, 57, 58, 62; Müslim, Birr, 23, 24, 28, 30, 32 Nesai, Cihad, 8 Tirmizi, Sıfatu’l-Kıyame, 56 Mustafa Çağrıcı, İslam Ahlakı, İstanbul, Ensar Neşriyat, 1985, s. 111 İbni Mace, Zühd, 24 Tirmizi, Zühd, 43; Ebu Davud, Edeb, 52 Müslim, Birr, 33; İbni Mace, Zühd, 9 Nisa Suresi, 32 Nisa Suresi, 54 232 bulunmakta; bu düşünce bireyin rabbiyle ilişkisini bozmakta ve O’na itaatini zorlaştırmaktadır. 2. 10. 5. Gelenek Din olgusu, insanlıkla yaşıttır;1994 insan, var olduğu sürece, inanmaya devam edecektir. 1995 İslam’dan önce insanların yaratıcı olarak Allah’ı bildikleri, Kurân-ı Kerim’de anlatılmaktadır.1996 İslamiyet’in, vahiy ekseninden uzaklaştırılarak, hayatın dışında kültürel formda, kutsal bir nesne olması, dinin gerçeğiyle örtüşmemektedir. Gelenek; toplumsal istikrarı ve devamlılığı sağlayan, nesilden nesile aktarılan bilgi, düşünce, alışkanlık ve kültürel mirası, birikimi ifade etmektedir;1997 görenek ve âdet kelimeleriyle eş anlamlıdır. 1998 İnsan, varlığını korumak ve devam ettirmek için, kazanımlarını muhafaza etmek durumundadır.1999 Gelenek; hakikatine bakılmaksızın geçmişle ilişkilendirilmekte, genel kabul ve devamlılık özellikleriyle insanları ve toplumsal davranış kalıplarını etkileyebilmektedir.2000 Din; insan ve hayat hakkındaki külli düşüncelerle yaşama anlam katmakta, insanın tüm ilişkilerini düzenleyen ilkeler barındırmakta, 2001 sosyal normların oluşmasına katkı sunmaktadır. 2002 Birey, çevresinden öğrendiği duygu, zihinsel ve bedensel eylem kalıplarını zamanla içselleştirmekte; gelenek, doğrusu ve yanlışıyla toplumun omurgası haline 1994 1995 1996 1997 1998 1999 2000 2001 2002 Ahmed Hamdi Akseki, a.g.e., s. 171; Abdurrahman Kurt, İslam’ın İlk Döneminde İmanın Toplumsal Yansıması, s. 17-18; Muhammed Abdullah Draz, Din ve Allah İnancı, s. 91; Ekrem Sarıkçıoğlu, Başlangıçtan Günümüze Dinler Tarihi, İstanbul, Otağ Yayınları, 1983, s. 19; Nadim Macit, a.g.e., s. 213; Tümer Günay, Abdurrahman Küçük, Dinler Tarihi, Ankara, Ocak Yayınları, 1977, s. 1 Muhammet Altaytaş, a.g.e., s. 21 Ankebut Suresi, 61-63; Zümer Suresi, 38; Lokman Suresi, 25 Kadir Canatan, “Gelenek, Din ve Modernite”, Bilgi ve Hikmet Dergisi, S.: 9, 1995, s. 22; Ünver Günay, Din Sosyolojisi, 11. Bsk., İstanbul, İnsan Yayınları, 2012, s. 28 Rene Guenon, Niceliğin Egemenliği ve Çağın Alametleri, Çev.: Mahmut Kanık, İstanbul, İz Yayınları, 2004, s. 265 Yümni Sezen, Sosyolojide Temel Bilgiler ve Tartışmalar, s. 70 Gordon Marshall, Sosyoloji Sözlüğü, s. 258 Ünver Günay, Din Sosyolojisi, s. 615; Veysel Güllüce, Kur’ân-ı Kerîm’de Ahiret İnancının Temelleri, Erzurum, Ekev Yayınları, 2001, s. 1; Erol Güngör, Kültür Değişmesi ve Milliyetçilik, 10. Bsk., İstanbul, Ötüken Neşriyat, 1996, s. 87 İbarhim Gürses, Dindarlık ve Kişilik, Bursa, Emin Yayınları, 2009, s. 104; Doğan Cüceloğlu, Yeniden İnsan İnsana, 14. Bsk., İstanbul, Remzi Kitabevi, 1997, s. 95; Çiğdem Kağıtçıbaşı, Yeni İnsan ve İnsanlar, 10. Bsk., İstanbul, Evrim Yayınları, 1999, s. 122 233 gelmektedir.2003 İslamiyet; kendinden önceki bazı uygulamaları aynen devam ettirmiş, bazılarını değiştirmiş, bazılarını kaldırmıştır.2004 İnsan, sosyal bir varlıktır; 2005 fizyolojik ve psikolojik ihtiyaçları nedeniyle topluluk içerisinde yaşamaya meyyaldir, 2006 günümüze kadar etkileşimle bir arada yaşayagelmektedir.2007 Birey ve cemiyet, inci ve onun dizildiği ip gibi bütünlük arz etmektedir,2008 birbirlerine alternatif veya düşman değildir. Toplum; ortak bir kültürü paylaşan, aynı kanunlara bağlı, sosyal ihtiyaçların karşılanması için bilinçli bir şekilde etkileşen, aynı tanımlanabilmektedir. gayeye 2009 yönelmiş Amaçsız bir insanların araya birlikteliği gelen insanlar, şeklinde toplum sayılmamaktadır.2010 İnsan, sosyal bir çevrede dünyaya gelmekte ve varlığıyla sosyal hayatın bir parçası haline dönüşmekte ve etkileşim kurmaktadır.2011 Fıtrat ile dünyaya gelen çocuk, 2012 çevresinin ve toplumun düşünce, duygu ve davarnış alışkanlıklarından etkilenmekte ve kendi şahsiyetini oluşturmaktadır. 2013 Sosyal ve ekonomik bağlılık, güven duyma, başkaları tarafından kabul ve değer görme, geleceğinin güvence altına alınması gibi faktörler bireylerin toplum içerisinde yaşama arzusuna temel oluşturmaktadır. 2014 İnsanlık tarihi, yapıları farklı olmakla birlikte, düzeni sağlamak ve işleri yürütmek için, tüm kültürlerde itaat eden ve edilenlerin 2003 2004 2005 2006 2007 2008 2009 2010 2011 2012 2013 2014 Mustafa Armağan, Gelenek, İstanbul, Ağaç Yayınları, 1992, s. 15-28 Esad Kılıçer, İslam Fıkhında Rey Taraftarları, Ankara, D.İ.B. Yayınları, 1994, s. 15; Ahmet Emin, Fecru’l-İslam, Kahire, y.y., 1975, s. 226–227; Mehmet Erdoğan, İslam Hukukunda Ahkâmın Değişmesi, İstanbul, M. Ü. İ. F. V. Yayınları, 1994, s. 35 Hucurat Suresi, 13; Mehmet Bahçekapılı, “Biyopsikososyal Açıdan Dinin Engellilik ve Farklı Sağlık Problemleri Üzerindeki Etkisi”, Türkiye Din Eğitimi Araştırmaları Dergisi, S.: 1, 2016, s. 37 Sulhi Dönmezer, Toplumbilim, 12. Bsk., İstanbul, Beta Yayınları, 1999, s. 97; İbni Haldun, Mukaddime, s. 213 Ünver Günay, Din Sosyolojisi Dersleri, s. 4; Özcan Köknel, İnsanı Anlamak, İstanbul, Altın Kitaplari, 1997, s. 134 Muhammed İkbal, Esrar ve Rumuz, Çev.: Ali Nihat Tarlan, İstanbul, Timaş Yayınları, 2017, s. 109 Joseph Fichter, Sosyoloji Nedir, Çev.: Nilgün Çelebi, Ankara, Atilla Kitabevi, 1996, s. 73; Şaban Ali Düzgün, Din, Birey ve Toplum, Ankara, Akçağ Yayınları, 1997, s. 56; Ünver Günay, Din Sosyolojisi, İstanbul, İnsan Yayınları, 2008, s. 19; Halis Ayhan, Türkiye’de Din Eğitimi, İstanbul, Dem Yayınları, 2004, s. 16 Ünver Günay, Din Sosyolojisi Dersleri, s. 4 Edward Hallet Carr, Tarih Nedir, Çev.: Mistek Gizem Gürtürk, İstanbul, İletişim Yayınları, 1991, s. 40; Feriha Baymur, Genel Psikoloji, 11. Bsk., İstanbul, İnkilâp Kitapevi, 1994, s. 271 Buhârî, Cenâiz, 79, 80, 93; Müslim, Kader, 23, 24, 25; Ebû Dâvûd, Sünnet, 17; Tirmizî, Kader, 5 Suat Cebeci, Din Eğitimi Bilimi ve Türkiye’de Din Eğitimi, s. 28-29; İbrahim Özdemir, Münir Yükselmiş, Çevre Sorunları ve İslam, Ankara, DİB Yayınları, 1995, s. 63 Feriha Baymur, a.g.e., s. 71 234 olduğunu göstermektedir.2015 Gelenekler, insanın tarihi kadar eskiye uzanmaktadır.2016 Eskilerin olgun ve üstün olduğu inancı, geleneğin sürekliliğini sağlamaktadır. 2017 Gelenekler, toplumdan mutlak itaat beklemektedir; statükocular sorgulamaya, yeniliğe ve değişime karşı çıkmakta hatta nefret etmeketedir. 2018 “İçlerinden ileri gelenler, "Gidin, ilahlarınıza tapmaya devam edin. İşte bu istenen şeydir. Biz bunu son dinde (en son dinî inanışlarda) duymadık. Bu ancak bir uydurmadır. O zikir (Kur'an) içimizden ona mı indirildi?" diyerek kalkıp gittiler. Hayır, onlar benim Zikrimden (Kur'an'dan) şüphe içindedirler. Hayır, henüz azabımı tatmadılar.”2019 ayeti, toplumun önde gelenlerinin insanları hakikat elçilerine karşı kışkırttıklarını ve statükolarını korumak için gerçeği gizlemeye ve yalanlamaya çalıştıklarını haber vermektedir. Nüfuz sahibi olanlar, ilk anda reddettikleri fikirler toplumda benimsenmeye başlayınca, tahrif etme, küçümseme, ambargo uygulama gibi farklı yöntemlerle hakkın sesini ve soluğunu kesmeye çalışmaktadır. Cehalet, arzu ve isteklere uyma, dünya menfaatini gözetme, gücün etkisi, özenti, insanı taklite yöneltmektedir.2020 "Resulullah ile birlikte Huneyn'e çıktık. Biz henüz küfürden yeni dönmüştük. Müşriklerin, dibinde gölgelenip, silahlarını da bunun dallarına astıkları bir ağaçları vardı. Buna "Zat-ı Envat" denilirdi. İşte biz de bu ağacın olduğu yere geldik. Burada Resulullaha "Bize müşriklerin bu Zat-ı Envatları gibi bir yer tayin et (biz de burada gölgelenip silahlarımızı onun dalına asalım)" dedik. Bunun üzerine Resulullah şöyle buyurdu: "Allahu Ekber! Varlığım elinde olan Allah'a yemin ederim ki, şu sözünü ettiğiniz âdetler tıpkı, İsrailoğullarının Hz. Musa’ya: "Ey Musa! Onların ilahları gibi, bize bir ilah yap!" demelerine benziyor. Hz. Musa: "Gerçekten siz cahil bir toplumsunuz. Şüphesiz bunların içinde oldukları din yıkılmıştır ve tapmakta oldukları da batıldır. Allah sizi alemlere üstün kılmışken, ben, size Allah'tan başka bir ilah mı arayayım?" dedi.” 2021 Gelenekçilik; eskilerin yüceltilmesidir; 2015 2016 2017 2018 2019 2020 2021 Mehmet Salmazzem, a.g.e., s. 178 Dücane Cündioğlu, Kurân, Dil ve Siyaset Üzerine Söyleşiler, İstanbul, Kitabevi Yayınları, 1998, s. 50 Mustafa Armağan, Gelenek, s. 19-20 Mustafa Armağan, Gelenek, s. 20; Gustave Le Bon, Kitleler Psikolojisi, s. 60 Sad Suresi, 6-8 Süleyman Kaya, “Kur’an’a Göre Taklit Kavramı”, Sakarya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yüksek Lisans Tezi, 1996, s. 40-51 Tirmizi, Fiten, 2180, Araf Suresi, 138-140 235 geçmişin, istikrar ve doğruluk sembolü kabul edilmesidir.2022 Kurân-ı Kerim’de mele’ ifadesiyle kavramlaşan, toplumu kendi zulüm iktidarları ve düşünceleri ekseninde yöneten lider grup, hak ve hakikate direnenlerin başında gelmektedir. Otorite ve menfaatlerinin zarar göreceğini düşündüklerinden, peygamberlere ilk ve en kuvvetli direnç, bu yönetici zümre ve çıkar çevrelerinden gelmiştir. “Dediler ki: "Bizi atalarımızı üzerinde bulduğumuz yoldan döndüresin de yeryüzünde hakimiyet (devlet) ikinizin eline geçsin diye mi bize geldin? Biz ikinize de inanmıyoruz.",2023 “Onlara, "Allah'ın indirdiğine (Kuran'a) ve Peygambere gelin" denildiğinde onlar, "Babalarımızı üzerinde bulduğumuz din bize yeter" derler. Peki ya babaları bir şey bilmiyor ve doğru yolu bulamamış olsalar da mı? Ey iman edenler! Siz kendinizi düzeltin. Siz doğru yolda olursanız yoldan sapan kimse size zarar veremez. Hepinizin dönüşü Allah'adır. O zaman Allah size yaptıklarınızı haber verecektir.,” 2024 “Kendilerine, "Allah'ın indirdiğine uyun" denildiği zaman, "Hayır, biz babalarımızı üzerinde bulduğumuz şeye uyarız" derler. Şeytan kendilerini cehennem azabına çağırıyor olsa da mı? Kim iyilik yaparak kendini Allah'a teslim ederse, şüphesiz en sağlam kulpa tutunmuştur. İşlerin sonu ancak Allah'a varır. Kim inkar ederse, onun inkarı seni üzmesin. Onların dönüşleri ancak bizedir. Biz de onlara yaptıklarını haber veririz. Allah göğüslerin içindekini (kalplerde olanı) hakkıyla bilendir. Biz onları (dünyada) biraz yararlandırırız. Sonra da onları ağır bir azaba sürükleriz.” 2025 Toplumun gelenek ve düşüncelerine, doğruluğu araştırılmadan körü körüne tabi olmak; nefsin isteklerine boyun eğmek, sorumluluktan kaçmak, insana üstünlük sağlayan nimetlerden akıl ve iradeyi doğru kullanmamak, anlamı taşımaktadır. Önyargılar; imanı, düşünmeyi ve yeni bir bakış açısını;2026 mutlak hakikatin kendisiyle oluştuğu iddiası, değişim ve gelişmeyi, engelleyebilmektedir. 2027 “Dediler ki: "Ey Şuayb! Babalarımızın taptığını, yahut mallarımız hakkında dilediğimizi yapmayı terk etmemizi sana namazın mı emrediyor. Oysa sen gerçekten yumuşak huylu ve aklı başında bir adamsın."2028 ayeti, geleneğe taassup derecesinde bağlı olan bir toplumun 2022 2023 2024 2025 2026 2027 2028 Ali Yaşar Sarıbay, Türkiye’de Modernleşme Din ve Parti Politikası, MSP Örnek Olayı, İstanbul, Alan Yayınları, 1985, s. 40 Yunus Suresi, 78 Maide Suresi, 104-105 Lokman Suresi, 21-24 İlhami Güler, İman ve İnkarın Ahlaki ve Bilişsel (Kognitif) Temelleri, s. 6-24 Şaban Ali Düzgün, Din, Birey ve Toplum, s. 91 Hud Suresi, 87 236 akıllı insan tanımının farklı olduğunu, peygamber bile olsa kendi örf ve âdetlerine aykırı davrandığında onun akılsızlıkla itham edilebildiğini göstermektedir. Gelenekçi toplumun değer yargıları, atalardan tevarüs edilenlere uygunlukla ölçülmekte ve belirlenmektedir. 2029 Doğruyu her ne olursa olsun toplumun değerleriyle özdeş hale getirenler, düşünerek ilahi hakikate ulaşma ve birey olma erdeminden uzaklaşmakta, sorumluluklarını çevresine havale etme kolaycılığına düşmekte, kendini meşrulaştırmaktadır. 2030 Geçmişe ve atalara hayranlık, ilim ve hakikatten beslenmediğinde, İslam’a da zarar verebilmektedir.2031 Delil ve mantıksal çıkarımlara rağmen, bir tarafa olan aşırı sevgi, bağlılık ve menfaat nedeniyle kesin bilginin kabul edilmemesi ve körü körüne bağlanma ve inanma taassup olarak tanımlanmakta; 2032 bilinçsiz taklit, gerçeğin anlaşılmasını engellemekte ve kişiyi hataya sürüklemektedir. 2033 Kurân-ı Kerim, insanları diğer canlılardan ayıran aklın işlevsel hale getirilmesini, mahlukat üzerinde düşünerek yaratıcıya ve hakiki bilgiye ulaşılmasını emretmekte;2034 atalara bağlılık, onları taklit ve taassup nedeniyle aklın köreltilmesini eleştirmekte;2035 doğruluğu araştırılmadan taklit edilen yanlış geleneğin toplumları yıkıma sürüklediğini açıklamaktadır.2036 İtaat, gönüllülüğü içerse de akıl ve doğru bilgi ile desteklenmesi gerekmektedir. Kurân-ı Kerim, araştırılmadan, genel kabul ile hayata uyarlanan gelenekçi zihniyeti eleştirmekte;2037 düşünmeyi ve doğru bilgiyi tavsiye etmekte, itaatte bilinçsiz taklitin zararını haber vermektedir.2038 İslamiyet, hakkın ve adaletin uygulanmasını istemektedir; öncekilerin hayat anlayışı tek başına doğru bir kaynak kabul edilmemektedir. 2039 Geçmişte ve günümüzde vahyin ve bilimin kabul edemeyeceği bir takım inanç ve uygulamaların, 2029 2030 2031 2032 2033 2034 2034 2035 2036 2037 2038 2039 Orhan Atalay, Bilinç ve Put, Van, Bilge Adam Yayınları, 2007, s. 113 Ayhan Öz, a.g.e., s. 233 M. Said Hatiboğlu, Müslüman Kültürü Üzerine, Ankara, Kitabiyat Yayınları, 2004, s. 223 Nevzat Tarhan, Toplum Psikolojisi, 2. Bsk., İstanbul, Timaş Yayınları, 2010, s. 103 H. Mahmut Çamdibi, Şahsiyet Terbiyesi ve Gazali, s. 180 Hüseyin Atay, “Allah’ın Halifesi: İnsan”, Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, C.: 18, 1970, s. 76; Vahdettin Başçı, “Akıl ve Vahiy Yönünden Doğru Düşünme”, Atatürk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, S.:13, 1997, s. 211 Muhammet Koçak, a.g.e., s. 183; Vahdettin Başçı, “Akıl ve Vahiy Yönünden Doğru Düşünme”, Atatürk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, S.:13, 1997, s. 211 Bakara Suresi, 171; Maide Suresi, 104; Enbiya Suresi, 52-54; Lokman Suresi, 21-22 Bayraktar Bayraklı, Kur’an’da İçsel-Sosyal-Maddi Çevre Kavramları, İstanbul, Bayraklı Yayınları, 2009, s. 29 Celaleddin Vatandaş, Hz. Muhammed’in Hayatı ve İslam Daveti: Mekke Dönemi, 8. Bsk. İstanbul, Pınar Yayınları, 2012, s. 284-285 Lokman Suresi, 21-24 Casiye Suresi, 24-32 237 atalardan tevarüs edilen gelenek şeklinde hayat bulması, insanın akıl ve iradesini yok saymaktadır. Tercihlerinden sorumlu olan ve ahirette hesap verecek olan insanın, inanç ve pratiklerini sağlam ve güvenilir bir kaynaktan elde etmesi gerekmektedir. İnsana verilen emanet ve hilafet sorumluluğuyla İslamiyet, ahlaka dayalı birey ve toplum inşa etmek istemekte; 2040 atalarının batıl dinini araştırmadan taassupla geleneklere sarılanlar, hakikate karşı çıkmaktadır. “İnkâr edenler şöyle dediler: “Biz ne bu Kur’an’a inanırız ne de bundan öncekilere!” Sen o zalimleri rablerinin huzurunda, tutuklanmış halde birbirlerine söz atarlarken bir görsen! Horlananlar büyüklük taslayanlara şöyle derler: “Siz olmasaydınız, hiç kuşkusuz biz iman ederdik.” Büyüklük taslayanlar hor görülenlere, “Size doğru yol gösterildikten sonra sizi ondan biz mi çevirdik? Hayır, günah işleyenler sizsiniz” derler. Hor görülenler büyüklük taslayanlara şöyle cevap verirler: “Bilâkis! Bize Allah’ı inkâr etmemizi ve O’na ortaklar koşmamızı telkin ederken gece gündüz yaptığınız aldatmadan ibaretti.” Sonunda azabı görünce için için yanarlar. Biz de inkârcıların boyunlarına halkalar geçiririz. Onlar ancak yapıp ettiklerinin karşılığını görürler. ”2041 İslamiyet’te hakkın yegane kaynağı, Kurân-ı Kerim’de olağanüstü bir olay olarak belirtilen vahiydir; 2042 ilahi bilgi karşısında tüm insanların oluşturacağı batıl düşünce koalisyonunun, hakikatten zerre kadar nasibi bulunmamakta; müstekbir ve müstazafların karşılıklı suçlamaları kendi sorumluluklarını kaldırmamaktadır. “Sizler karış karış, arşın arşın sizden öncekilerin yolunu izleyeceksiniz/onların inançları ve yaşayışlarını ölçü edineceksiniz. İnsanın giremeyeceği küçük bir keler/kertenkele deliğine girecek olsalar, siz de onları takib edeceksiniz.” Sorduk: "Ya Resulallah! (İzlerini takib edeceğimiz bu topluluklar) Yahudiler ve Hristiyanlar mı olacak?" şöyle buyurdu: “Ya başka kimler olacaktı?”2043 Bilinçsiz ve ölçüsüz bir itaat ve bağlılık, insanı hüsrana ve zillete götürmektedir. Toplumsal kabul ve değerler öylesine baskın davranabilmekte, 2040 2041 2042 2043 ve kuşatıcıdır içselleştirmediği ki, birey iradesini örfleri kullanmakta bilinçsizce otomatik çekimser olarak Fazlurrahman, Ana Konularıyla Kurân, s. 68; M. Zeki İşcan, “Kur’ân-ı Kerîm’de Emânet Kavramı ve Bu Çerçevede Hz. Peygamber’in Örnek Oluşu”, Ekev Akademi Dergisi, S.: 1 (1), 1997, s. 135 Sebe Suresi, 31-36 Abdulgaffar Aslan, Kur’an’da Vahiy, Ankara, Ankara Okulu Yayınları, 2000, s. 46 Buhari, Enbiya, 50; Müslim, İlim, 6; İbni Mace, Fiten, 17 238 uygulayabilmektedir. 2044 Fert ve topluluklar tefekkür etmediğinde, bilinçsiz bir tabiiyetle, ön kabüllerle hareket ederek, âdet ve geleneklere körü körüne itaat ettiklerinde, atalarını kutsar duruma gelebilmektedir.2045 Hz. Peygamberin amcası Ebu Talib, hakikati bildiği halde, kavminin kınamasından korktuğu için atalarının dinini terk edememiştir. 2046 Değişim, geçmişine taassup derecesinde bağımlı olanlara zor gelmektedir.2047 Kurân-ı Kerim, toplulukların, dil ve renk farklıklarıyla2048 birbirlerini tanıma ve kaynaşma vesilesi olduğuna işaret etmekte;2049 onlara delilsiz, bilinçsizce ve mutlak bir şekilde itaat edilmemesini 2050 tavsiye etmektedir. “Kalabalığın olduğu yerde güvenlik vardır; çoğunluğun inandığı şey tabii ki doğru olmalıdır; çoğunluğun istediği şey peşinden gitmeye değer, gerekli ve dolayısıyla iyi olmalıdır. Kalabalığın çıkarttığı gürültüde istekleri kaba kuvvetle elde etme gücü yatar, hepsinden tatlısı ise, çocukluğun ülkesine, ana şefkatinin cennetine, dertsiz, tasasız ve sorumsuz bir dünyaya yavaşça ve hiç acı çekmeden girivermektir. Düşünmek ve halletmek yukarıdakilerin yapacağı işlerdir, her sorunun cevabı hazırdır; tüm ihtiyaçlar yerine getirilir. Kitle insanının gördüğü çocukluk düşleri o kadar gerçek dışıdır ki, bu cennetin bedelini kim ödüyor diye sormak aklına gelmez. Hesap dengesi daha üst bir politik veya sosyal otoriteye bırakılır, o da bu görevi istekle üstlenir, çünkü gücünü daha da artıracaktır. Otoritenin gücü ne kadar artarsa birey o kadar zayıflar ve çaresizleşir.”2051 Birey, toplumun düşünce ve değer yargılarını yansıtmakta, sahip olduğu fikirlerle hayatına yön vermektedir. Toplum, bireylerin toplamı anlamına gelmemektedir; toplum bireyden, birey toplumdan etkilenmektedir. 2052 “İnsan toplumun, toplum da insanın ürünüdür.”2053 Grup bilinci, tanınırlığı ve güvenilirliği pekiştirmektedir; birey, grup içerisinde kendisini iyi, doğru ve güvende hissetmekte, 2044 2045 2046 2047 2048 2049 2050 2051 2052 2053 Mustafa E. Erkal, Sosyoloji (Toplumbilimi), s. 27 Nadim Macit, a.g.e., s. 264 Müslim, İman, 39, 42 Nadim Macit, a.g.e., s. 266 Rum Suresi, 22 Hucurat Suresi, 13 Tövbe Suresi, 11, 24; Maide Suresi, 8 Carl Gustav Jung, a.g.e., s. 86 Gönül İçli, Sosyolojiye Giriş, Ankara, Anı Yayınları, 2002, s. 42; Şaban Ali Düzgün, Din, Birey ve Toplum, s. 66 Peter L. Berger, Dinin Sosyal Gerçekliği, Çev.: Ali Coşkun, İstanbul, İnsan Yayınları, 1993, s. 29; Henri Bergson, Ahlâk ile Dinin İki Kaynağı, Çev.: Mehmet Karasan, Ankara, M.E.B. Yayınları, 1962, s. 254 239 itaate meyletmektedir. 2054 Din, doğal ve sosyal bir gerçekliktir; toplumla içiçe geçmektedir. 2055 Ataların üstün olduğu düşüncesi, geleneği sürekli bir miras haline getirmektedir. 2056 Kuran-ı Kerim; gelenekleri taklit ve atalara itaat konusunda inceleme ve araştırma yapılmasını, akıl ve irade sahibi insanın ilahi bilgi ile desteklendiği halde delilsiz ve bilinçsiz bir şekilde geleneğe ve atalara uymasının yanlış olduğunu haber vermektedir. 2057 Yaratıcıyla bağı doğru kurulan itaat faydalı olmaktadır; geçmiş insanların bilgi ve davranışlarına körü körüne bağlılık insanı topluma yakınlaştırsa da yaratıcısından uzaklaştırmaktadır. Kurân-ı Kerim, insanların çoğunluğunun ölçü olmadığını,2058 akıl ve fıtrat ile uyumlu ilahi öğretilerin insana rehberlik edeceğini ve huzur vereceğini haber vermektedir. “Allah meleklere şöyle emreder: "Zulmedenleri, eşlerini ve Allah'ı bırakıp da tapmakta olduklarını toplayın, onları cehennemin yoluna koyun ve onları tutuklayın. Çünkü yardımlaşmıyorsunuz?" onlar sorguya denir. Hayır, çekileceklerdir. onlar Onlara, bugün "Ne teslim diye olmuş kimselerdir. Birbirlerine yönelip sorarlar (çekişirler). Şöyle derler: "Siz bize sağdan gelirdiniz. Bize haktan yana görünürdünüz." Diğerleri de onlara şöyle derler: "Hayır, siz zaten mü'min kimseler değildiniz." "Bizim, sizin üzerinizde hiçbir hakimiyetimiz yoktu. Hatta siz azgın bir kavimdiniz." "Artık Rabbimizin sözü (azap) bizim hakkımızda gerçekleşti. Biz onu mutlaka tadacağız." "Evet, biz sizi saptırdık. Çünkü biz de sapkın kimselerdik." Artık onlar o gün azapta ortaktırlar. İşte biz suçlulara böyle yaparız. Çünkü onlar, kendilerine, "Allah'tan başka hiçbir ilah yoktur" denildiği zaman inanmayıp büyüklük taslıyorlardı. "Biz, deli bir şair için ilahlarımızı mı terk edeceğiz?" diyorlardı. Hayır, öyle değil. O, hakkı getirmiş, (önceki) peygamberleri de tasdik etmiştir. Şüphesiz siz mutlaka elem dolu azabı tadacaksınız. Siz ancak işlediklerinizin karşılığı ile cezalandırılırsınız. 2059 ayetleri, aldatan ve aldanan sapkınların karşılıklı mazeretlerinin geçerli olmadığını, özgür iradeyle yapılan tercihlerden her iki grubun sorumlu olduğunu, teslimiyet ve itaatlerinin hesaba dahil 2054 2055 2056 2057 2058 2059 Gordon W. Allport, Birey ve Dini, Çev.: Bilal Sambur, Ankara, Elis Yayınları, 2004, s. 43-44 Yümni Sezen, Sosyoloji Açısından Din, İstanbul, M. Ü. İ. F. A. V. Yayınları, 2013, s. 78, 79, 84, 111, 112 Mustafa Armağan, Gelenek, s. 19 Lokman Suresi, 21; Zuhruf Suresi, 20-24; Enam Suresi, 116; Yusuf Suresi, 106 Enam Suresi, 116; Yusuf Suresi, 106 Saffat Suresi, 24-39 240 olduğunu haber vermektedir. Toplum, kendi varlığını ve uygulamalarını devam ettirmek için insanların kurallara uymasını ve her yönden kendisine benzemesini isteyebilmektedir. 2060 Geleneği ve istikrarı savunan egemen ve elit sınıflar, kendi çıkarları için kayıtsız şartsız teslimiyet isteyebilmektedir. 2061 İnsan, içinde yaşadığı toplumun geleneklerinden etkilenmekte; örfler, duygu, düşünce ve davranışları şekillendirmektedir.2062 Geleneğin hakim olduğu toplumlarda birey, aklını, iradesini ve sorumluluklarını üstlere havale ettiğinden, kaygısız, konforlu ve güven içerisinde yaşayabilmektedir.2063 “Şüphesiz Allah kâfirlere lanet etmiş ve onlara alevli bir ateş hazırlamıştır. Onlar, orada ebedi olarak kalacaklardır. Hiçbir dost, hiçbir yardımcı bulamayacaklardır. Yüzlerinin ateşte bir yandan bir yana döndürüleceği gün, "Keşke Allah'a ve Resül'e itaat edeydik" diyecekler. Yine şöyle diyecekler: "Ey Rabbimiz! Biz önderlerimize ve büyüklerimize itaat ettik de bizi yoldan saptırdılar." "Ey Rabbimiz! Onlara iki kat azap ver ve onları büyük bir lanete uğrat.",2064 “Kim, Allah'a karşı yalan uyduran veya onun âyetlerini yalanlayanlardan daha zalimdir? İşte onlara kitaptan (kendileri için yazılmış ömür ve rızıklardan) payları erişir. Sonunda kendilerine melek elçilerimiz, canlarını almak için geldiğinde, "Hani Allah'ı bırakıp tapınmakta olduğunuz şeyler nerede?" derler. Onlar da, "Bizi yüzüstü bırakıp kayboldular" derler ve kâfir olduklarına dair kendi aleyhlerine şahitlik ederler. Allah şöyle der: "Sizden önce gelip geçmiş cin ve insan toplulukları ile birlikte ateşe girin." Her topluluk (arkasından gidip sapıklığa düştüğü) yoldaşına lanet eder. Nihayet hepsi orada toplandığı zaman peşlerinden gidenler, kendilerine öncülük edenler için, "Ey Rabbimiz! Şunlar bizi saptırdılar. Onlara bir kat daha ateş azabı ver" derler. Allah der ki: "Her biriniz için bir kat daha fazla azap vardır. Fakat bilmiyorsunuz." Öncekiler sonrakilere, "Sizin bize karşı bir üstünlüğünüz yoktur. Artık kazanmış olduğunuz şeylere karşılık, azabı tadın" derler. Âyetlerimizi yalanlayanlar ve o âyetlere uymayı kibirlerine yediremeyenler var ya, onlara göklerin kapıları açılmaz. Onlar, deve iğne 2060 2061 2062 2063 2064 İbrahim Yıldız, “Kur’ân-ı Kerîm’de Atalar Geleneği ve İnanca Etkisi”, Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, C.: 13, S.: 26, 2015, s. 180-181 İlhami Güler, “Tarih ve Tarih-Dışı Arasında Gelenek”, Muhafazakar Düşünce Dergisi, C.: 1, S.: 3, 2005, s. 129-130 Ruth Benedict, Kültür Örüntüleri, Çev.: Mustafa Topal, Ankara, Öteki Yayınları, 1998, s. 24-25 Ayhan Öz, a.g.e., s. 121 Ahzab Suresi, 64-68 241 deliğinden geçinceye kadar cennete de giremezler! Biz suçluları işte böyle cezalandırırız. Onlar için cehennem ateşinden döşek, üstlerinde de cehennem ateşinden örtüler var. İşte biz zalimleri böyle cezalandırırız.”, 2065 “Bütün insanları kendi önderleriyle birlikte çağıracağımız günü hatırla. (O gün) her kime kitabı sağından verilirse işte onlar kitaplarını okurlar ve kıl kadar haksızlığa uğratılmazlar. Kim bu dünyada körlük ettiyse ahirette de kördür, yolunu daha da şaşırmıştır. Onlar, sana vahyettiğimizden başkasını bize karşı uydurman için az kalsın seni ondan şaşırtacaklardı. (Eğer böyle yapabilselerdi) işte o zaman seni dost edinirlerdi. Eğer biz sana sebat vermiş olmasaydık az kalsın onlara biraz meyledecektin. İşte o zaman sana, hayatın da, ölümün de katmerli acılarını tattırırdık. Sonra bize karşı kendine hiçbir yardımcı bulamazdın.”2066 Ayetler; sorumluluklarını ve günahlarını başkalarına yüklemek isteyenlerin, ilahi iradeyi, kitap ve elçinin açıklamalarını yok sayanların, hevasına tabi olup hesabı unutanların, kibir, haset ve bilinçsiz/delilsiz itaatleri nedeniyle doğru yoldan sapanların, hak yerine batıla uyanların, aklını ve bilgilerini kullanmayanların, cezadan kurtulamayacağını haber vermektedir. Herkes kendi yaptığının hesabını vermekte, kimse başkasının suçunu ve sorumluluğunu üstlenmemektedir. İtaat doğru anlaşılmadığında, kime nasıl itaat edileceği doğru kaynaktan öğrenilmediğinde insan hataya düşebilmektedir. Kurân-ı Kerim, geleneğin bilinçsiz bir şekilde savunulmasına ve körü körüne ona tabi olunmasına karşı çıkmakta; insanlara düşünmelerini ve bilgilerinin kaynağını gözden geçirmelerini emretmektedir. 2067 Beşeri boyutta sosyal doğrular; zamana, topluma ve hatta kişiye göre değişebilmektedir. 2068 Yaratıcının muradı, kitap ve peygamberler aracılığıyla insanlara ulaştırılmıştır. Vahiy ve sonradan oluşan kültür arasında fark bulunabileceğinden, bunlar arasında ayrım yapılması gerekmektedir.2069 Geleneği kutsayan topluluklardaki örf ve âdetlerin doğruluğu ve kuvveti, kaynağının meçhullüğü ve tarihselliğiyle doğru orantılıdır; tarih ne kadar eski ve bilinmez ise gelenekler o kadar itibar görmektedir. 2070 İnsanların çoğunun yanlış yapmayacağı, “hata olsaydı tarihsel süreçte düzeltilirdi” anlayışına dayanan gelenekselcilik, bilginin 2065 2066 2067 2068 2069 2070 Araf Suresi, 37-41 İsra Suresi, 71-75 Bakara Suresi, 170; Maide Suresi, 104; Kehf Suresi, 5 Yusuf İmamoğlu, Niçin İslam, İstanbul, Mana Yayınları, 2008, s. 132 Şaban Ali Düzgün, Çağdaş Dünyada Din ve Dindarlar, Ankara, Lotus Yayınları, 2012, s. 25 Erol Güngör, Kültür Değişmesi ve Milliyetçilik, s. 90 242 tecrübe edildiği zannıyla vahyi veya doğru bilgiyi kabule yanaşmamaktadır; onlara göre vahiy henüz tecrübe edilmemiş bilgi seviyesindedir.2071 “İnsanlar arasında, hiçbir bilgisi, yol göstericisi ve aydınlatıcı bir kitabı olmadan Allah hakkında tartışıp duranlar vardır.” 2072 ayeti, insanlara verilen akıl ve ilahi bilgi ile düşünmenin ve doğruya ulaşmanın mümkün olduğu hatırlatılmaktadır. Kuran-ı Kerim, kendilerini aklamak için atalarına ve hatta yaratıcıya sorumluluklarını havale eden gelenekçileri eleştirmektedir.2073 İslamiyet, duygu ve davranışlarda mutedil olmayı öğütlemektedir. Müslüman, değer yargılarını ilahi ilkelere göre belirlemektedir. Yahudi ve Hristiyanların, haham ve papazlarını rab edinmeleri, onlara haddinden fazla değer vermesi ve sevgi göstermesinden kaynaklanmaktadır; onlar, dini liderlerinin her dediğini körü körüne rablerinin isteğini önemsemeden kabul ederek uyguladığından, onları ilah seviyesine yükseltmiş olmaktadır. 2074 Âdetlere ve atalara körü körüne bağlılıkta, sorumluluğu devretme, kendini üstün görme düşünce ve duygusu ön plandadır. 2075 Hakikat karşısında atalarının yanılmaz olduğunun kabulü, insanın kendi zannı ve aldanmasıdır. Akıl ve iradesiyle mahlukat içerisinde saygın bir yer edinen insan, doğruluğunu araştırmadan mutlak bir itaatle ataların geleneğine tabi olduğunda, üstünlüğünü kaybetmekte, hüsrana uğramaktadır. Bilinç ve ölçü olmadan geleneğe tabi olmak, insanı Allah’a itaatten uzaklaştırmakta ve rabbe kulluğu zorlaştırmaktadır. 2. 11. İtaatin Geçerlilik Şartları Her sistemin bir kuralı olduğu gibi, hayat hakkında en kapsamlı bakış açısına sahip dinlerin ve özellikle İslamiyet’in insana ve kâinata ilişkin değer yüklemeleri ve hükümleri bulunmaktadır. Sınırlar ve ölçüler aşıldığında, kurumsal bir yapıdan ve birliktelikten bahsetmek mümkün olmamaktadır. İnsanı muhatap alarak vahyedilen 2071 2072 2073 2074 2075 Enbiya Suresi, 24; Neml Suresi, 64; Ahkaf Suresi, 4; İbrahim Yıldız, “Kur’an’a Göre İnsanların Yanılgıları”, s. 152 Lokman Suresi, 20 Zuhruf Suresi, 20-21 Tövbe Suresi, 31 Nadim Macit, a.g.e., s. 265 243 kitaplar, peygamberlerin hayatlarıyla birlikte, insanlığa hidayet kaynağı olarak sunulmaktadır. Allah’a mutlak itaat; iman, salih amel ve ihlası gerektirmektedir. 2. 11. 1. İman İman; emin olmak, bir şeye şüphe etmeksizin inanmak demektir.2076 Istılahta iman, Allah’ı, Hz. Muhammed’i ve O’na vahyedilenleri kalp ile tasdik etmek ve dil ile söylemektir. 2077 İman kelimesi, emanet ve emniyet ile aynı kökten gelmekte ve içerikleri örtüşmektedir. Allah’a itaat, iman ile başlamaktadır. İnsanın en önemli sorumluluğu, rabbini bilmesi ve O’na inanmasıdır. Akıl ve irade sahibi insana, imhitan hikmetine uygun olarak, iman ve inkar imkanı verilmiş olsa da Allah iman ve itaatten hoşlanmaktadır. 2078 İman olmaksızın, Allah’ın rızasına uygun iş yapılamamaktadır. Amellere değer katan imandır; inkar edenler güzel işler yapsa da ahirette bunun onlardan kabul edilmeyeceği haber verilmektedir.2079 İslamiyet; iman, salih amel ve ihlas ile bireye şahsiyet kazandırmaktadır. Kurân-ı Kerim, en üstün insanı takva ölçüsüyle belirlemektedir;2080 takvanın başlangıcı iman, zirvesi ihlas ile yapılan salih amellerdir. İman hakkında detaylı bilgi, bu çalışmanın itaati kolaylaştıran faktörler bahsinde yer alan iman başlığında açıklanmıştır. 2. 11. 2. Salih Amel İmanın göstergesi salih amellerdir. Salih amel; iman ettikten sonra Allah’ın emrine uygun olarak halis bir niyetle yapılan doğru işlerdir. İman ile onun hayata yansıyan tezahürleri, tasdiki ve tahakkuku olan ameller arasında kuvvetli bir bağ bulunmaktadır. 2081 İnsanlar, inanmak ve yaşamakla mükellef tutulmakta; salt iman 2076 2077 2078 2079 2080 2081 Ragıb, a.g.e., s. 35-36; Ezheri, a.g.e., s. 117; Cevheri, a.g.e., s. 2071; Zebidi, a.g.e., s. 124-126 Şerafettin Gölcük-Süleyman Toprak, Kelam, Konya, Selçuk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Yayınları, 1988, s. 87-89; Murat Sülün, İman-Amel İlişkisi, İstanbul, Ekin Yayınları, 2000, s. 65122 Zümer Suresi, 7 Maide Suresi, 5; Araf Suresi, 147; Ahzab Suresi, 19 Hücürat Suresi, 13 Abdurrahman Kurt, İslam’ın İlk Döneminde İmanın Toplumsal Yansıması, s. 33 244 yeterli görülmemektedir. 2082 “İnsanlar, "İnandık" demekle imtihan edilmeden bırakılacaklarını mı zannederler.” 2083 Varlık dünyasında, iradesini kullanma yetisi bulunan, idrak, sorumluluk ve emanet verilmiş tek varlık insandır. 2084 Hz. Peygamberin tüm günahları bağışlandığı halde ibadetlere düşkün olması, şükreden bir kul olma gayretiyle açıklanmıştır.2085 İman, sevgiyi; sevgi de itaati gerektirmektedir; aksi halde bu tasdik iddiadan öteye geçememektedir.2086 Zorlamayla kabul edilen bir inancın değeri olmadığı gibi, 2087 sevgi ve gönül rızası olmadan itaat de anlamsız olmaktadır. Din; sadece soyut bir inançla yetinmemekte, pratikte görünmek istemektedir. 2088 “İnancı idrak edilebilir ve yaşanabilir bir hayat biçimine dönüştürmediğimiz müddetçe iman da hayat da eksik kalır.”2089 Salih amel hakkında detaylı bilgi, bu çalışmanın itaati kolaylaştıran faktörler bahsinde yer alan salih amel başlığında açıklanmıştır. 2. 11. 3. İhlas İhlas, dinin özüdür. Kurân-ı Kerim, ibadette ve kullukta samimiyeti emretmektedir. İman ve itaatlerin kabulü, ihlas ile yapılmasına bağlıdır. Şirk ve riyadan uzak, Allah’ın emri gereği ve emre uygun şekilde, O’nun rızasını kazanmak için yapılanlar ahirette mükafata konu olmaktadır. “İhlas kendini Allah’a isbat etmek, nifak kendini insanlara isbat etmektir.”2090 Dinde ihlasla yapılan az amel, samimiyet olmadan yapılan çok işten hayırlı sayılmaktadır. Kulluk ve sevgi birbirini tamamlamakta, sevgisiz kulluk, ibadetsiz sevgi olmamaktadır.2091 “Din samimiyettir”, “Kim için?” diye sorulması üzerine, “Allah için, O’nun kitabı için ve O’nun elçisi için, Müslümanların yöneticileri ve onların umumu için” 2092 hadisi, insanın İslam ile 2082 2083 2084 2085 2086 2087 2088 2089 2090 2091 2092 Rad Suresi, 16; Ankebut Suresi, 2, 61, 63; Lokman Suresi, 25; Zümer Suresi, 38; Zuhruf Suresi, 87 Ankebut Suresi, 2 Enbiya Suresi, 23; Zuhruf Suresi, 44; Selçuk Kütük, a.g.e., s. 13 Buhari, Tefsir-ü Sure, 2; Müslim, Münafikin, 81 Nisa Suresi, 60, 65 Bakara Suresi, 256 Lord Nortbourne, Modern Dünyada Din, Çev.: Şehabettin Yalçın, İstanbul, İnsan Yayınları, 1995, s. 13 İbrahim Kalın, a.g.e., s. 144 Mustafa İslamoğlu, Kurân Neslinin İnşası İçin Pasif İyiden Aktif İyiye, s. 132 Nadim Macit, a.g.e., s. 450 Buhari, İman, 42; Müslim, İman, 95; Ebu Davud, Edep, 59 245 kazanımlarına içtenlikle sahip çıkmasını öğütlemektedir. Gösteriş için yapılan işlerin Allah katında hiçbir değeri bulunmamaktadır. İnsan, kendisini rabbine beğendirmeye çalıştığında olgunlaşmakta, ilahi rızaya uygun eylemlere yönelmektedir. İhlas hakkında detaylı bilgi, bu çalışmanın itaat kültürü ve unsurları bahsinde yer alan niyet ve ihlas başlığında açıklanmıştır. 2. 12. İtaatin Dünyevi Sonuçları Allah’a ibadet, kulluk bilinci ve ihlas ile yapılmaktadır. Müslüman, rabbinin rızasını kazanmak için yaptığı işlerden dünyevi bir kazanç beklememektedir. İlahi rızanın dışındaki her beklenti, İslamiyet’te riya olarak değerlendirilmekte; riya, küçük şirk kabul edilmektedir. 2093 İnanan, dünyevi kazançlarını düşünmeden salih amel yaptığında, ilahi rahmet ile dünya hayatına ait bir takım kazanımlar da tahakkuk etmektedir. Salih amelde asıl olan, Allah’ın rızası ve ahiret kazançları olmakla birlikte itaatin dünyavi sonuçları; düzen, disiplin, güven ve huzur olarak gerçekleşmektedir. 2. 12. 1. Düzen İnsan için ideal olan, istikrarlı bir hayat yaşamaktır; kişi belirsizlik içinde rahat edememektedir. 2094 Bir arada yaşama zorunluluğu diğer canlılar için olduğu kadar insan için de zaruridir;2095 canlılar, içgüdüsel olarak önderin otoritesi altında yaşamayı tercih etmektedir.2096 Sosyal bir varlık olan insan2097 için ictimai hayat, tercihten öte doğal bir zorunluluktur. 2098 Din; bireyin hayatını şekillendirdiği, disipline ederek düzen sağladığı gibi; toplum içerisindeki bütünlüğü sağlamaya da katkı 2093 2094 2095 2096 2097 2098 Müslim, Zühd, 46; Tirmizi, Hudut, 24; İbni Mace, Fiten, 16 Osman Özkul, Kültür ve Küreselleşme Kültür Sosyolojisine Giriş, İstanbul, Açılım Kitap, 2008, s. 55; Muhammed Kutub, İnsan Psikoljisi Üzerine Etüdler, s. 104 Ayhan Öz, a.g.e., s. 67 Gustave Le Bon, Kitleler Psikolojisi, s. 106 Hucurat Suresi, 13; Gürbüz Deniz, a.g.e., s. 13-14; Mehmet Şanver, Kurân’da Tebliğ ve Eğitim Psikolojisi, İstanbul, Pınar Yayınları, 2001, s. 63; Ejder Okumuş, a.g.e., s. 64; Mehmet Bahçekapılı, “Biyopsikososyal Açıdan Dinin Engellilik ve Farklı Sağlık Problemleri Üzerindeki Etkisi”, Türkiye Din Eğitimi Araştırmaları Dergisi, S.: 1, 2016, s. 37 Ebu Zeyd Abdurrahman b. Muhammed b. Haldun, a.g.e., s. 125 246 sunmaktadır.2099 Toplumdaki düzensizliğe karşı din, bütünleştirme işleviyle düzen ve motivasyon sağlamaktadır. 2100 Toplum düzenindeki her bozukluk, bireyi etkilemektedir. 2101 Adalet ve hakkaniyet gibi sağlam temellere dayalı olmayan toplumlar dağılmakta, etkileri uzun sürmemektedir.2102 Hakikate bağlı bir yaşam tercih edildiğinde düzeni pekiştiren din, toplum hidayetten ayrıldığında sapkınlarla doğal bir çatışma yaşamaktadır. İnsanlara, doğru yolu göstermek üzere gönderilen peygamberler, hak yoldan uzaklaşmış olanlar tarafından düzeni bozmakla itham edilmiştir. İslamiyet; tevhit, 2103 adalet, 2104 hoşgörü 2105 ve kardeşlik 2106 değerleriyle insanları hayırda birleştirmekte; iyiliği emredip kötülükten sakındırmasıyla da düzeni muhafaza etmektedir.2107 Emile Durkheim’e göre, düzenleyicilik ve bütünleştiricilik, dinlerin iki önemli özelliğidir. 2108 Dinlerin, toplumsal organizasyon işlevleri bulunmaktadır, bireyin benzer duygu ve düşüncelere sahip insanlarla aidiyet hissi yaşaması bu fonksiyonun tezahürüdür; dinin, toplumun yapısını korumak ve devam ettirmek gibi işlevleri, sosyal durumu ve düzeni muhafaza etme anlamı taşımaktadır. 2109 Barış ve huzur içerisindeki toplumun kültürü gelişmekte, zenginleşmektedir. 2110 Toplumların gelişiminde dinin birleştirici rolü etkili olmaktadır. Kültür ve sosyalleşme olarak tanımlanabilecek olan dinin toplumu yapılandırması, eski insan topluluklarından günümüze kadar devam edegelmektedir.2111 Dinin, gruba kimlik kazandırmak, kültürü aktarmak ve devam ettirmek, sosyal kontrolü sağlamak gibi toplumu düzenleme görevleri bulunmakta;2112 dinler, bireyin ve toplumun kendini tanıma ve tanıtma aracı 2099 2100 2101 2102 2103 2104 2105 2106 2107 2108 2109 2110 2111 2112 Ayhan Öz, a.g.e., s. 83 Yümni Sezen, Sosyoloji Açısından Din, İstanbul, İFAV Yayınları, 1988, s. 38 Muhammed Kutub, İnsan Psikoljisi Üzerine Etüdler, s. 385 R. M. Maclver, H. Page Charles, Cemiyet, Çev.: Amiran Kurtkan, İstanbul, M.E.B. Yayınları, 1971, s. 38-39 Bakara Suresi, 163; Nisa Suresi, 87 Ali İmran Suresi, 21; Nisa Suresi, 58 Bakara Suresi, 109; Nur Suresi, 22 Nisa Suresi, 1; Araf Suresi, 189 Ömer Aslan, Kur’ân ve Hoşgörü, Ankara, İlahiyat Yayınları, 2005, s. 13 Mustafa Köylü, “Ruh Sağlığı ve Din Eğitimi”, Din Eğitiminde Çağdaş Konular, Ed.: Mustafa Köylü, 2. Bsk., İstanbul, DEM Yayınları, 2014, s. 306 Ejder Okumuş, a.g.e., s. 75-76; Peter L. Berger, Kutsal Şemsiye-Dinin Sosyolojik Teorisinin Ana Unsurları, Çev.: Ali Coşkun, İstanbul, Rağbet Yayınları, 2015, s. 88, 108; Sulhi Dönmezer, Toplumbilim, Çev.: Ünsal Oskay, İstanbul, Beta Yayınları, 1984, s. 341 İbrahim Agâh Çubukçu, Milli Kültür Unsurlarımız Üzerinde Genel Görüşler, Ankara, Atatürk Kültür Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Atatürk Kültür Merkezi Yayınları, 1990, s. 73 Muhammed Hamidullah, İslam’a Giriş, s. 75 Yümni Sezen, Kültür ve Din Türk-İslam Örneği, İstanbul, İz yayıncılık, 2015, s. 24 247 olmakta; 2113 din ve kültür arasında farklı seviyelerde etkileşim yaşanmaktadır. 2114 İslamiyet’in bireyden istekleri olduğu gibi, toplumdan ve otoriteden de talepleri bulunmaktadır. 2115 Din; toplumsal yapıyı ve etkilerini geçici ve yüzeysel olarak etkilememekte; sürekli ve köklü bir şekilde değiştirmektedir.2116 Değişim, evrensel bir fenomen olarak devam eden ve kaçınılmaz bir olgudur; toplumlar da değişimden vâreste değildir.2117 “İslam düşünce geleneğinde varlık tasavvuru bölünmüş ve parçalanmış bir tablo arz etmez. Var olmak ile bilmek, düşünmek ile erdemli olmak, varlıklar üzerinde tasarruf sahibi olmak ile sorumluluk üstlenmek iç içe geçmiş süreçlerdir.”2118 “Her şey, her şeyi etkiler.”2119 İnsan sosyal bir varlıktır;2120 hayat, ilişkiler ile bağlantılı olarak devam etmektedir.2121 Şüphesiz kâinatta hak ve hikmet ile oluşturulan ve devam eden mükemmel düzen,2122 rabbine kulluk yapmak üzere yaratılan insana hizmet etmektedir.2123 İnsanın ve evrenin yaratılış gayesi ve hikmeti, düzenin ve planlı yaşamın teminatıdır. 2124 Kâinatta düzeni sağlayan ilahi bir tertip ve hiyerarşi bulunmakta; 2125 insan, halifelik misyonuyla bu düzeni devam ettirme mesuliyeti 2113 2114 2115 2116 2117 2118 2119 2120 2121 2122 2123 2124 2125 Baykan Sezer, Toplum Farklılaşmaları ve Din Olayı, İstanbul, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yayınları, 1981, s. 32 Bhikhu Parekh, Çokkültürlülüğü Yeniden Düşünmek, Çev.: Bilge Tanrıseven, Ankara, Phonix Yayınları, 2002, s. 189 Muhammed Hamidullah, İslam’a Giriş, s. 86-87 Ünver Günay, Din Sosyolojisi, İstanbul, İnsan Yayınları, 1988, s. 328-329; Tom B. Bottomore, Toplumbilim, s. 313 Barlas Tolan, Toplum Bilimlerine Giriş, Ankara, Adım Yayınları, 1991, s. 279; Ejder Okumuş, Toplumsal Değişme ve Din, s. 20-21; Mümtaz Turhan, Kültür Değişmeleri, İstanbul, M. E. B. Yayınları, 1969, s. 57 İbrahim Kalın, Barbar Modern Medeni: Medeniyet Üzerine Notlar, s. 167 Nurullah Altaş, “Küreselleşme, Çokkültürcülük ve Din Eğitimi”, Din Eğitiminde Çağdaş Konular, Ed. Mustafa Köylü, 2. Bsk., İstanbul, DEM Yayınları, 2014, s. 34 Hucurat Suresi, 13; Mehmet Bahçekapılı, “Biyopsikososyal Açıdan Dinin Engellilik ve Farklı Sağlık Problemleri Üzerindeki Etkisi”, Türkiye Din Eğitimi Araştırmaları Dergisi, S.: 1, 2016, s. 37 Şaban Ali Düzgün, Sarp Yokuşun Eteğinde İnsan, Ankara, Lotus Yayınları, 2012, s. 10 Hicr Suresi, 85; Furkan Suresi, 2; Yasin Suresi, 39, 42; Zuhruf Suresi, 11; Ahkaf Suresi, 3; Kamer Suresi, 49; Müminun Suresi, 18; Talak Suresi, 3; Mustafa Aydın, Moderniteye Dışarıdan Bakmak, s. 47; İlhami Güler, İman Ahlâk İlişkisi, Ankara, Ankara Okulu Yayınları, 2003, s. 31 Bakara Suresi, 22, 29; Enam Suresi, 99; Araf Suresi, 10, 26; Yunus Suresi, 5; Zuhruf Suresi, 1014; Mülk Suresi, 15; Nebe Suresi, 6-16; Abese Suresi, 23-32 Aydın Topaloğlu, a.g.e., s. 133-134 Muhammed Gazali, Hakikat Bilgisine Yükseliş (Me’aricü’l-Kuds), İstanbul, İnsan Yayınları, 1995, s. 127 248 taşımaktadır. Yönetici ve kurallar, toplumsal karmaşayı önlemeye ve gidermeye yardımcı olmaktadır.2126 Yaratıcıya isnad edildiğinde anlam bulan ve iyi olan kâinat, insana bırakıldığında ifsad edilmektedir. 2127 İnsan ve kâinatın mahiyeti anlaşılamadığında fıtrat bozulmakta; 2128 dünyaya tahakküm, keyfiyet ve zorbalık hakim olmakta; 2129 materyalizmin etkisiyle insan diğerini ve değerini düşürmektedir. 2130 İnsanın doğasında bağımlılık temayülü bulunmaktadır;2131 bağlandığı ve tabi olduğu fikir ve duygularıyla hayatı anlamlı yaşamak2132 ve o düzende huzur bulmak istemektedir.2133 Bağımlılık ve hürriyet arasında çok hassas bir denge bulunmaktadır; insan, ilahi öğretilerle sınırları çizildiğinde huzur ve ve denge sağlayabilmektedir. 2134 Kurân-ı Kerim, bireysel huzur ve kurtuluş reçetesi sunduğu gibi, toplumsal boyutta sosyoekonomik adil bir düzeni de emretmektedir.2135 Tevhid inancı, Allah’ın vahdaniyetini ifade ettiği gibi inananların birlikteliğini de emretmektedir. 2136 Allah’ın isimleri, yaratıcının varlığını ispat etmekten öte, hayata müdahil olduğunu ispat eder niteliktedir.2137 İnsanı aldatan en büyük etken, Allah’ın yanlış tasavvurudur. “Allah, birbiriyle çekişen ortak sahipleri bulunan bir (köle) adam ile, yalnızca bir kişiye ait olan bir (köle) adamı örnek verdi. Bu iki adamın durumu hiç bir olur mu? Hamd Allah'a mahsustur. Hayır, onların çoğu bilmiyorlar.” 2138 Toplumda söz sahibi olan yönetici, zengin ve makam sahiplerinin ekonomik ve sosyal düzendeki menfaatlerinin zarar göreceği, düzenin bozulacağı endişesi, hakkı bildiği ve itiraf ettiği halde ona 2126 2127 2128 2129 2130 2131 2132 2133 2134 2135 2136 2137 2138 Ayhan Öz, a.g.e., s. 205 Jean Jacques Rousseau, Emile, Çev.: Yaşar Avunç, İstanbul, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 2011, s. 5 Alexis Carrel, Bilinmeyen İnsan, Çev.: Masuh Baydar, İstanbul, Semih Lütfi Kitabevi, 1959, s. 34 Friedrich Schiller, Bir Eğitim Ülküsü Olarak Ruh Yüceliği, Çev.: Ahmet Aydoğan, İstanbul, Say Yayınları, 2010, s. 19 Mehmet Kaplan, Nesillerin Ruhu, İstanbul, Dergah Yayınları, 2010, s. 86 Mustafa İslamoğlu, İman İnsanın Saadeti, s. 107; Fazlurrahman, Ana Konularıyla Kurân, s. 31 Selam Yusufoğlu, Süheyla Yalçınkaya, Kur'an ve Sünnet Işığında Çocuk Terbiyesinin Şifreleri, İstanbul, Yılmaz Basın Yayınları, 2011, s. 18-19; M. Sait Şimşek, Kurân’ın Ana Konuları, s. 225226; Muhammed Abduh, Tevhid, Çev.: Sabri Hizmetli, Ankara, Fecr Yayınları, 1986, s. 116 Muhammed Kutub, İnsan Psikoljisi Üzerine Etüdler, s. 159-161; Selçuk Kütük, a.g.e., s. 141 Muhammed Kutub, İnsan Psikoljisi Üzerine Etüdler, s. 370-373 Haşr Suresi, 7; Mearic Suresi, 24-25; Hud Suresi, 87; Fecr Suresi, 25-20; Nisa Suresi, 135; Fazlurrahman, Ana Konularıyla Kurân, s. 79 Selahattin Parladır, “Toplum Yapısında Bütünlük Sağlanması Bakımından Kültürel ve Dini Değerlerin Önemi”, Din Öğretimi Dergisi, S.: 12-13, 1987, s. 28; Mustafa Erdem, İslam ve Milli Bütünlük, Tartışılan Değerler Açısından Türkiye, Ankara, TDV Yayınları, 1996, s. 232 Mustafa İslamoğlu, Alemlerin Rabbi Allah (c.c.) Bilmek-Tanımak-Anlamak, s. 54-55 Zümer Suresi, 29 249 yanaşmalarına müsaade etmemekte, çıkarları ağır basmaktadır. 2139 Batıl düzene tek başına da olsa karşı duranlar, hak ve hakikatin yanında saf tutanlar akılsızlıkla itham edilmekte, her türlü baskıya maruz kalabilmektedir.2140 Kurân-ı Kerim’de toplumdan, yöneticiler (mele’) ve yönetilenler (müstazaf) olarak bahsedilmektedir. Aralarındaki fikir birliğiyle öne çıkan, gönüllerde saygınlık uyandıran topluluk anlamındaki mele’, 2141 toplumun önde gelenleri, yöneticileri, zenginleri, nüfuz sahiplerini temsil etmekte;2142 şımarıklık ve mutlak yetkinlik haliyle büyüklük taslamaları, halkı olumsuz etkilemeye çalışmaları, hak sözcülerine önyargılı davranmaları ve onları dışlamaları nedeniyle Kurân-ı Kerim’de eleştirilmektedir.2143 Düzen sahipleri, dünya nimetleri vaadi, baskı ve tehdit ile otoritelerine itaat edilmesini istemektedir.2144 “İnkâr edenler iman edenlere, ‘Yolumuza uyun da sizin günahlarınızı biz yüklenelim’ derler. Hâlbuki onların günahlarından hiçbir şey yüklenecek değillerdir. Şüphesiz onlar kesinlikle yalancılardır.” 2145 Hak ve hakikate, bilgiye dayanmayan delil ve akıl yürütmeler, bilinçsizce kabul edildiğinde ve uygulamaya konulduğunda, batıl ve zulmün devamına kapı aralanmış olmakta; insan, yaratıcıya itaatten uzaklaşmaktadır. Hakka ve hakikate aykırı kurgulanmış olan sistemler, zulüm ve düzensizlik üzerine bina edilmiştir ve yıkılmaya mahkumdur.2146 Toplumun değerlerine yabancı olanlar, toplumdan uzaklaşmaktadır.2147 Modern çağda din, toplumsal düzeni sağlama aracı olarak vicdani bir öğretiye indirgenmekte, hayatı anlamlı hale getiren bir değer olarak kabul edilmemektedir. 2148 Dini açıklamalar, hayatın meseleleri hakkında 2139 2140 2141 2142 2143 2144 2145 2146 2147 2148 Yunus Suresi, 78; Hud Suresi, 87; Kasas Suresi, 57; Neşet Çağatay, İslâm Öncesi Arap Tarihi ve Cahiliye Çağı, Ankara, Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Yayınları, 1957, s. 142; İbrahim Yıldız, “Kur’ân-ı Kerîm’de Atalar Geleneği ve İnanca Etkisi”, s. 197; Ahmet Baydar, Kur’an Açısından Korku ve Büyü, İstanbul, Beyan Yayınları, 1999, s. 16; Ramazan Altıntaş, Kurân’da Hidayet ve Dalalet, s. 187 Araf Suresi, 66, Hud Suresi, 27, 91; Sad Suresi, 62; Nermi Uygur, Kuram-Eylem Bağlamı, İstanbul, Yapı Kredi Yayınları, 1996, s. 61-62 Ragıb, a.g.e., s. 473 Bakara Suresi, 246; Araf Suresi, 60, 75, 88, 103, 127; Hud Suresi, 27, 38, 97; Yusuf Suresi, 43; Şuara Suresi, 34; Neml Suresi, 29, 32; Kasas Suresi, 20, 38; Sad Suresi, 6; Yunus Suresi, 75; Zuhruf Suresi, 46 Bakara Suresi, 246; Araf Suresi, 66; Hud Suresi, 27; İbrahim Suresi, 21; Sebe Suresi, 31, 34; Mümin Suresi, 26 Ahmet Önkal, Rasûlüllah’ın İslâm’a Davet Metodu, s. 101 Ankebut Suresi, 12 İsra Suresi, 81 Adem Akıncı, “İnsanın Anlam Arayışında Din Temeline Dayalı Ahlaki Değerler ve Ahlak Eğitimi”, Tabula Rasa, Yıl: 4, S.: 12 (Eylül-Aralık), 2004, s. 25 İbrahim Kalın, a.g.e., s. 26 250 çözümlemeler içermektedir; inananlar, dinin emir ve yasaklarından hareketle oluşturdukları duygu, düşünce ve davranış kalıplarını, bireysel ve toplumsal alanlarda göstermek istemektedirler.2149 İslamiyet’te dünya ve aihiret, maddi ve manevi ayrımı bulunmamakta; insan ve hayat bir bütün olarak değerlendirilmektedir.2150 Bireysel ve toplumsal hükümleri ihtiva eden İslamiyet’te din ve hayat bir bütündür, birbirinden ayrılmamaktadır. 2151 İslamiyet, bireyin ferdi yönünü ve toplumsal yönünü ihmal etmemekte, birini diğerine feda etmemektedir; her ikisinin varlığını kabul etmekte, değer vermekte, bütün olarak birbirlerini tamamlamalarını ve geliştirilmesini istemektedir.2152 2. 12. 2. Disiplin Evrensel dinlerde fert önemli olduğu kadar cemaat de önem arz etmektedir;2153 biri diğerini ikame etmektedir. İnsan dışındaki varlıkların zorunlu itaati neticesinde kâinatta huzur ve düzen hakimdir; hayat için elverişli olan imkan ve ortam sünnetullah ile devam etmektedir.2154 Kâinat, yaratanın belirlediği kanunlara itaat ile Müslüman sayılmaktadır. Tüm mahlukat, kabul etsin veya etmesin, rabbini tanıma ve kulluk vasfıyla yaratılmaktadır. 2155 Allah, yarattığı her mahluk için en uygun yaşam koşullarını, o varlığın genetiğine kodlamaktadır.2156 Her şey insan için,2157 insan ise 2149 2150 2151 2152 2153 2154 2155 2156 2157 Jürgen Habermas, Bilgi ve İnsansal İlgiler, Çev.: Celal A. Kanat, İstanbul, Küyerel Yayınları, 1997, s. 27-29; Ejder Okumuş, a.g.e., s. 128 Hayati Hökelekli, Din Psikolojisine Giriş, s. 33 Ahmet Uğur, Osmanlı Siyaset-Nameleri, Kayseri, Erciyes Üniversitesi Yayınları, 1992, s. 18 Bakara Suresi, 201; Nisa Suresi, 134; Araf Suresi, 156; Kasas Suresi, 77; Gürbüz Deniz, a.g.e., s. 16; Muhammed Kutub, İnsan Psikoljisi Üzerine Etüdler, s. 172; Muhammed Hamidullah, İslam’a Giriş, s. 79 Yümni Sezen, Sosyoloji Açısından Din, s. 42-44; Hans Freyer, Din Sosyolojisi, Çev.: Turgut Kalpsüz, Ankara, Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Yayınları, 1964, s. 32-38; Baykan Sezer, Toplum Farklılaşmaları ve Din Olayı, İstanbul, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yayınları, 1981, s. 222-223 Seyyid Ebu’l Ala Mevdudi, İslam’a İlk Adım, s. 10-11; Mustafa Aydın, Moderniteye Dışarıdan Bakmak, s. 47; Celaleddin Vatandaş, Yol Ayrımı, s. 187-193 Takıyyuddin Ebu’l-Abbas Ahmed b. Teymiyye el-Harrani, Kulluk, İstanbul, Pınar Yayınları, 2008, s. 61 Celaleddin Vatandaş, Yol Ayrımı, s. 187 Bakara Suresi, 29; İbrahim Suresi, 32-34; İsra Suresi, 70; Nahl Suresi, 12, 14; Lokman Suresi, 20, 29; Casiye Suresi, 13; Hac Suresi, 36-37; Zuhruf Suresi, 15; Araf Suresi, 31, 54; Rad Suresi, 2; Ankebut Suresi, 61; Fatır Suresi, 13; Zümer Suresi, 5; Kasas Suresi, 77; Neml Suresi, 86; Erdoğan Pazarbaşı, Kurân ve Medeniyet, İstanbul, Pınar Yayınları, 1996, s. 107 251 Allah için yaratılmıştır.2158 Kâinatın yaratılması bir gayeye matuftur, boş ve amaçsız değildir. 2159 Evrendeki varlıkların amacı, insanın hilafet misyonuna ve emanet sorumluluğuna yardımcı olmaktadır. 2160 Namaz, vaktin disipline edilmesine; oruç, nefsin arzu ve isteklerinin kontrol edilmesine; zekat, toplumda ekonomik dengenin kurulmasına ve yardımlaşmanın süreklilik kazanmasına; hac, inananlar için istişare zemini hazırlamasına ve toplu ibadetlerini disipline etmesine, örnek gösterilebilmektedir. İbadetler, belirli formlarla sınırlandılrılmadan hayatın geneline yaygınlaştırıldığında ve ihsan şuuruyla ifa edildiğinde bireyin rabbiyle ilişkilerini düzenlediği gibi diğer insanlara ve çevreye karşı sorumlulukların disipline edilmesine yardımcı olmaktadır.2161 Ahiret hayatı, mükafat ve cezaya konu olduğundan, dünya hayatının ve insanlararası ilişkilerin disipline edilmesine katkı sunmaktadır. Modern, otonom ve özgür birey, ilahi öğretilerle kendini sınırlamanın irade ve tercihlere, çağın ruhuna aykırı olduğunu düşünmekte olduğundan; Allah’a kul olmanın, nefsi ve süfli değerlere kölelikten değerli olduğunu anlayamamakta, rabbine teslimiyet ve adanmışlık gösterememektedir.2162 Alemdeki nizam ve gaye kadar, mevcut nimet ve güzellikler de insanı düşünmeye ve imana yönlendirmektedir.2163 İnsanın yaratılmasıyla kâinat anlam ve değer kazanmaktadır. sürdürülebilmekte; 2164 Hayat, sünnetullaha uygun hareket etmekle mahlukat, her bakımdan Allah’a muhtaç haldedir. 2165 Sokrates’ten beri kabul edilen alemin gayeli ve birbiriyle ilintili oluşu düşüncesi;2166 nizamı alem ve ibda delili olarak İslam alimleri ve batılı teologlar tarafından Allah’ın varlığına delil olarak kullanılmaktadır. 2167 Kâinat; ister istemez Allah’a itaat eder, 2158 2159 2160 2161 2162 2163 2164 2165 2166 2167 Zariyat Suresi, 56; Muhammed Gazali, Tevhid ve Ledün Risalesi, Çev.: Serkan Özburun, Yusuf Özkan Özburun, İstanbul, Furkan Basın Yayın, 1995, s. 41 Sad Suresi, 27; Enbiya Suresi, 16; Ali İmran Suresi, 191; İbrahim Suresi, 19; Nahl Suresi, 3; Ankebut Suresi, 44; Yunus Suresi, 5; Enam Suresi, 73; Casiye Suresi, 42; Tegabün Suresi, 3; Ahkaf Suresi, 3; Rum Suresi, 8 Bedrettin Çetiner, Kurân-ı Kerim’de Mesuliyet (Kaynağı, Sınırları, Sonuçları), İstanbul, Ensar Neşriyat, 2006, s. 54 Lütfi Şentürk, “İslamda İbadet Kavramı ve Namaz”, Diyanet İlmi Dergi, C.: 33, S.: 3, 1997, s. 20 İbrahim Kalın, a.g.e., s. 164-165 Mehmet S. Aydın, İslam’ın Evrenselliği, İstanbul, Ufuk Kitapları Yayınları, 2000, s. 126 Bakara Suresi, 255 Fatır Suresi, 15 İbrahim Kalın, Akıl ve Erdem: Türkiye’nin Toplumsal Muhayyilesi, s. 74-76 Bekir Topaloğlu, İslam Kelamcıları ve Filozoflarına Göre Allah’ın Varlığı, Ankara, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları, 1970, s. 57-57, 107-109; Mehmet Aydın, Din Felsefesi, İzmir, Dokuz Eylül Üniversitesi Yayınları, 1987, s. 53-56 252 O’na borçlu ve muhtaçtır;2168 Allah, kâinata bir nizam koymuş, tüm mahlukata bir görev vermiştir; 2169 hiçbir şey boşa yaratılmamıştır, canlı cansız her şey tam bir teslimiyetle O’nun iradesine otomatik boyun eğmiştir ve her şey O’na bağımlıdır.2170 Allah’ın mülkünü kullanma yetkisi insana verilse de, bu yetki O’nun hükümleriyle kayıtlıdır, sınırsız değildir.2171 Evren insana, insana evrene emanettir; insan rabbiyle ilişkisini unutarak sorumsuz ve dengesiz bir şekilde tabiata yöneldiğinde denizde ve karada fesat çıkmaktadır.2172 İnsan, kendi nefsiyle, diğer insanlarla ve doğa ile uyumlu yaşamak durumundadır. İslamiyet; insanın kendisiyle, diğer insanlarla, çevresiyle ve en önemlisi rabbiyle olan ilişkilerini düzenleyen ve disipline eden mükemmel bir sistemdir.2173 Vahyin amacı, yaratıcının ispat edilmesinden daha çok, Allah inancına göre insanın yaşam sürmesine rehberlik etmektir.2174 Birey, Allah’a itaat ile hayatını disipline edebilmekte, her iki dünyada huzur ve mutluluğa ulaşabilmektedir. 2. 12. 3. Güven ve Huzur Kâinat, insanın güven ve huzur içerisinde hayat sürmesi için gerekli olan tüm fiziksel ihtiyaçları; dinler, bireysel ve toplumsal kural ve ölçüleri karşılamaktadır. Sünnetullah, insanın halife ve emanet sorumluğunu tüm boyutlarıyla ifa etmesine yardımcı olmaktadır. İnsanın; maddi, manevi, bedeni ve ruhi ihtiyaçları ve içgüdüleri bulunmaktadır. Maslow; insanın ihtiyaçlar piramidinde en temelde fizyolojik ihtiyaçlarının bulunduğunu, sonrasında bilişsel, duyuşsal, psikolojik ve sosyal ihtiyaçları olduğunu belirtmektedir.2175 İnsan, kâinat içerisindeki mevkisini idrak ile aşkın bir varlığa bağlanmak ve güvenmek fıtratında ve meylindedir. İrade ve kudret 2168 2169 2170 2171 2172 2173 2174 2175 Takıyyuddin Ebu’l-Abbas Ahmed b. Teymiyye el-Harrani, Kulluk, s. 61 İsmail Karagöz, “İtaat Kavramı”, Diyanet İlmi Dergi, C.: 35, S.: 4, 1999, s. 48 Fazlurrahman, Ana Konularıyla Kurân, Çev: Alpaslan Açıkgenç, Ankara, Ankara Okulu Yayınları, 2016, s. 46, 115; Mustafa İslamoğlu, İman İnsanın Saadeti, s. 107 Celalaeddin Vatandaş, Tevhid ve Değişim, s. 37 Seyyid Hüseyin Nasr, İnsan ve Tabiat, Çev: Nabi Avcı, İstanbul, Yeryüzü Yayınları, 1982, s. 1518; Rum Suresi, 41 Muhammed Hamidullah, İslam’a Giriş, s. 147; Muhammed İkbal, İslam’da Dini Tefekkürün Yeniden Teşekkülü, Çev.: Sofi Huri, İstanbul, Kırkambar Kitaplığı, 2002, s. 28 Muhammet Altaytaş, “İslami İnanç ve Değerlere Yöneltilen Eleştirilerin Niteliği-Turan Dursun, Erdoğan Aydın Örneği-“, Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yüksek Lisans Tezi, 2001, s. 76 Abraham Maslow, İnsan Olmanın Psikolojisi, Çev.: Orhan Gündüz, İstanbul, Kuraldışı Yayınları, 2001, s. 162 253 sahibi yüce varlık, insanın korku ve endişelerini yatıştırmakta, ona huzur ve güven vermektedir. İnsan, hayatı anlamak, anlamlı hale getirmek istemekte, ontolojik sorgulamalar, mutlak ve aşkın varlık ile bağlantı kurulmasına vesile olmaktadır.2176 Birey, hayatın öncesi ve sonrasıyla irtibatını kuramadığında soru(n)ları artmakta ve karamsarlığa kapılmaktadır.2177 İlahi bilginin otoritesi, iman ile kabul edilebilmektedir;2178 büyük dinler insana sorumluluk yükleyen düşünceyi kabul ve teşvik etmektedir. 2179 Birey, misyonunu gerçekleştirmek üzere özgür olmakla birlikte, öncelikle yaratıcısına, sonrasında kendisine, tüm insanlığa ve kâinata karşı sorumludur. İnsanın en temel ihtiyaçlarından biri, güvenliktir.2180 Bireyin amacı, huzur ve mutluluktur; İslamiyet her iki dünyada güzellikler vadetmektedir. 2181 İnsan, güvende olmadığında huzuru kaçmaktadır. İnsanın toplum içerisinde ve devlet organizasyonunda yaşama sebebi, güvenlik kaygısı ve emniyet duygusudur. Din; insanların can, mal, din, akıl ve neslini koruma altına almaktadır. 2182 İslamiyet, toplum ve devlet yapısıyla adalet, güven ve huzur vadetmektedir. Benliğin gelişimi ve her türlü olgunluk, güvenle sağlanmaktadır.2183 İnsanlarda iman ve yaratıcıya kulluk bilinci olmaksızın salt hukuk kurallarıyla güven ve huzurun tesis edilmesi, razı olunan bir hayatın yaşanması, ebedi mutluluğa ulaşılması, zor görünmektedir.2184 Allah, kâinatı mükemmel bir düzen ve uyum içerisinde yaratmış ve yönetmektedir. İnsanın bu dünyada güven ve huzur içerisinde yaşaması, kâinat için var edilen kanunlara uyması ile mümkündür. “İnsanların kendi işledikleri (kötülükler) sebebiyle karada ve denizde bozulma ortaya çıkmıştır. Dönmeleri için Allah, yaptıklarının bazı (kötü) sonuçlarını (dünyada) onlara tattıracaktır”2185 ayetinde ifade edilen, insanın yaptıkları ile meydana gelen olumsuzlukları, maddi ve manevi 2176 2177 2178 2179 2180 2181 2182 2183 2184 2185 Abdulkerim Bahadır, İnsanın Anlam Arayışı ve Din, İstanbul, İnsan Yayınları, 2002, s. 141 Veysel Güllüce, Kur’ân-ı Kerîm’de Ahiret İnancının Temelleri, Erzurum, Ekev Yayınları, 2001, s. 1 Paul Tillich, İmanın Dinamikleri, Çev.: Fahrullah Terkan, Salih Özer, Ankara, Ankara Okulu Yayınları, 2000, s. 41 Michael Peterson, William Hasker, Bruce Reichenbach, David Basinger, Çev.: Rahim Acar, Akıl ve İnanç/Din Felsefesine Giriş, İstanbul, Küre Yayınları, 2006, s. 446 Kureyş Suresi, 1-4 Bakara Suresi, 201; Muhammed Hamidullah, İslam’a Giriş, s. 79 Ali Pekcan, İslâm Hukukunda Gaye Problemi, İstanbul, Rağbet Yayınları, 2003, s. 88-94 Abraham Maslow, İnsan Olmanın Psikolojisi, s. 61 Saffet Köse, “Hukuk Mu Ahlak Mı? -İslâm Nokta-i Nazarından Din-Ahlak-Hukuk İlişkisi Bağlamında Bir İnceleme”, İslam Hukuku Araştırmaları Dergisi, S.: 17, 2011, s. 34-35 Rum Suresi, 41 254 boyutlarıyla düşünmek mümkündür. Bozulmaların kaynağı, insanın haddini aşması ve rabbinin emirlerine kayıtsız kalmasıdır. Bireysel ve toplumsal olarak itaat, hayat için kaçınılmazdır. İnsan topluluklarının barış ve anlaşma halinde yaşaması esastır. 2186 İtaat kelimesi insanlık tarihi boyunca dışadönük (dıştan güdümlü) ve baskıya dayalı olduğu şeklinde olumsuz değerlerle anılır olsa da, olumlu karşılanmaktadır.2187 Düzen ve otorite olmadığında can ve mal güvenliğini tesis etmek mümkün olmamaktadır. İnsanın en temel ihtiyacı, emniyet ve huzurdur. İslamiyet; insanın, rabbiyle, kendisiyle, diğer insanlarla ve kâinat ile olan ilşkisini, tevhit ilkesine uygun olarak birbiriyle bağlantılı bir şekilde düzenleyen evrensel bir dindir. 2188 “Allah, içinizden, iman edip de salih ameller işleyenlere, kendilerinden önce geçenleri egemen kıldığı gibi onları da yeryüzünde mutlaka egemen kılacağına, onlar için hoşnut ve razı olduğu dinlerini iyice yerleştireceğine, yaşadıkları korkularının ardından kendilerini mutlaka emniyete kavuşturacağına dair vaadde bulunmuştur. Onlar bana kulluk eder ve bana hiçbir şeyi ortak koşmazlar. Artık bundan sonra kimler inkâr ederse, işte onlar fasıkların ta kendileridir.” 2189 ayeti, bireysel ve toplumsal mesuliyetlerin ilahi öğretilere göre düzenlenmesi halinde dünya ve ahirette güven ve huzura ulaşılacağını vadetmektedir. Modernizm, insanı özgürleştirme vaadiyle arzularının esiri haline getirmekte, bireyin hürriyetiyle güven ve huzur dengesini bozmaktadır.2190 Ağacın orman ile olan ilişkisi gibi; insan, birey olarak kendi kıymeti ve özellikleri olan müstakil bir varlık iken aynı zamanda toplumun ayrılmaz bir parçasıdır; 2191 toplum, fertlerin toplamından daha fazlasını ifade etmektedir.2192 Madde ve mana, dünya ve ahiret ilişkisinde olduğu gibi, birey ve toplum da birbirlerinin alternatifi değil, tamamlayıcısıdır.2193 Milletler, sahip oldukları inanç, değer ve idealleriyle tanımlanmakta ve farklılaşmaktadır.2194 “Ey iman edenler! 2186 2187 2188 2189 2190 2191 2192 2193 2194 Bakara Suresi, 208; Enfal Suresi, 61 Erich Fromm, İtaatsizlik Üzerine, Çev: Ayşe Sayın, İstanbul, Kariyer Yayınları, 2001, s. 10-13 Yusuf Kardavi, İslâm Hukuku Evrensellik-Süreklilik, Çev.: Yusuf Isıcık, Ahmet Yaman, İstanbul, Marifet Yayınları, 1999, s. 211; Muhammed Hamidullah, İslam’a Giriş, s. 96-97; Muhammed İkbal, İslam’da Dini Tefekkürün Yeniden Teşekkülü, Çev.: Sofi Huri, İstanbul, Kırkambar Kitaplığı, 2002, s. 28 Nur Suresi, 55 Cevat Özyurt, “Modernleşme Ve Küreselleşme Bağlamında Varoluşun Topluluksal Dinamikleri”, Muhafazakar Düşünce Dergisi, C.: 1, S.: 2, 2004, s. 20-21 Yumni Sezen, Sosyolojide ve Din Sosyolojisinde Temel Bilgiler ve Tartışmalar, s. 62 Manuel De Landa, Çizgisel Olmayan Tarih, Çev.: Ebru Kılıç, İstanbul, Metis Yayınları, 2006, s. 345 Ayhan Öz, a.g.e., s. 67 Muzaffer Şerif-Carolyn W. Şerif, Sosyal Psikolojiye Giriş, Çev.: Mustafa Atakay, Aysun Yavuz, 255 Allah'a ve Peygamber'e hainlik etmeyin. Bile bile kendi (aranızdaki) emanetlerinize de hainlik etmeyin.”2195 İnsan, rabbine kulluk yapmak, yeryüzünü imar ve ıslah etmek üzere emaneti yüklenmiş halifedir;2196 misyonunu ifa etmesiyle her iki dünyada güven ve huzura kavuşabilmektedir.2197 Allah’ın sınırlarını çiğneyen ve ona isyan edenler, ahirette huzur ve gün içerisinde olamamaktadır.2198 Allah’a iman ve itaat edenler için ahirette korku ve hüzün bulunmamakta; güvenli ve huzurlu bir hayat bulunmaktadır. Beşerin iman ve itaatine Allah’ın ihtiyacı yoktur; fakat insanoğlunun kulluğa ihtiyacı vardır.2199 “Biliniz ki, kalpler ancak Allah'ı anmakla huzur bulur.”2200 Allah’a kulluk yapmak, içsel ve dışsal, bireysel ve toplumsal, dünya ve ahiret boyutlarıyla insana huzur ve güven vermektedir. Psikolojik ve sosyolojik huzurun kaynağı, yaratıcının emir ve yasaklarına bağlılıktır. Dünyadaki korku ve tehlikeler, insanın imtihanı olabilmekte; birey, ilahi öğretilere bağlılığıyla yaratıcının rızasına, güven ve huzura kavuşabilmektedir. 2. 13. İtaatin Uhrevi Sonucu Varlığı idrak olunamayan şeyi yok saymak, inkar etmek doğru değildir. 2201 Ahiret inancı, yaratıcının varlığının kabul edildiği tüm din ve düşünce sistemlerinde mevcuttur. 2202 İnsanın, aşkın bir varlığa rab olarak bağlanmasında, yok olmaktan kurtulma korkusu ve ebedi hayata ilişkin ümidi vardır. 2203 Kurân-ı Kerim, ahiret hayatına ilişkin haberleri, dünyevi mesuliyetleri ertelemek için değil; insanın varoluş gayesini hatırlatmak ve tercihlerini olumlu yönde etkilemek için açıklamaktadır.2204 C.: I-II, İstanbul, Sosyal Yayınları, 1996, No: 2, s. 497 2195 Enfal Suresi, 27 2196 Abdülbaki Güneş, Kurân Kıssaları ve Medeniyetlerin İnşası, İstanbul, Gündönümü Yayınları, 2005, s. 69 2197 Bakara Suresi, 201; Araf Suresi, 156; Nahl Suresi, 122; Muhammed Hamidullah, İslam’a Giriş, s. 79; Kenan Gürsoy, Bir Evrensel Projemiz Var mı?, İstanbul, Etkileşim Yayınları, 2006, s. 73 2198 Nisa Suresi, 13-14 2199 Selçuk Kütük, a.g.e., s. 163; Fazlurrahman, Ana Konularıyla Kurân, s. 74; Galip Türcan, Kur’an’da Ahiret İnancı, Ankara, Aziz Andaç Yayınları, 2006, s. 72 2200 Rad Suresi, 28 2201 Toshihiko İzutsu, İslam'da Varlık Düşüncesi, 3.Bsk., İstanbul, İnsan Yayınları, 1993, s. 44 2202 Bekir Topaloğlu, “Ahiret”, T. D. V. İslam Ansiklopedisi, No: 1, s. 543-548 2203 Bekir Topaloğlu, “Cennet”, T. D. V. İslam Ansiklopedisi, No: 7, s. 376-386 2204 Muhammet Altaytaş, “İslami İnanç ve Değerlere Yöneltilen Eleştirilerin Niteliği-Turan Dursun, Erdoğan Aydın Örneği-”, Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yüksek Lisans Tezi, 2001, s. 132; Ali İmran Suresi, 14-15; Kasas Suresi, 83; İsra Suresi, 72; Şura Suresi, 36-38 256 Ahirette insan, eylemlerinden hesaba çakilecek; yaptığı ve yapmadıklarına göre mükafat veya ceza görecektir.2205 Akıl ve irade sahibi insan, vahye muhatap olmakta, emanet ve sorumluluk yüklenmektedir.2206 Hakikate ulaşmanın yolu, aklı kullanmak ve vahye tabi olmaktan geçmektedir; 2207 beşerin, rabbiyle irtibatı vahiy ile kurulmaktadır.2208 İslamiyet; insanın kendi özüne ve hayatın hakikatine vakıf olmasını, rabbinin emir ve yasaklarına riayet etmesini istemektedir.2209 İlahi emir ve yasaklar, insanın huzur ve saadetini temin etmektedir. Bireysel ve toplumsal kurallar, adaletin tecellisi için zaruridir; düzenin devamlılığı açısından ödül ve ceza sistemi vazgeçilmezdir. Dünya hayatının her aşamasında geçerli ve uygulanmakta olan ödül ve ceza sisteminin, ilahi adalet ile ahiret hayatında uygulanması, dünya hayatındaki sorumlulukların ifasına yardımcı olmaktadır. 2210 Ahiretin varlığı ve inancı, insanın olgunlaşma sürecine katkı sunmaktadır. 2211 İnsanın tüm eylemlerininin kayıtlı olduğu amel defterinde yazılı olanlara2212 bedenin organlarının şahitlik edecek olması,2213 insanın ölmeden önce kendisiyle hesaplaşmasına ve sorumlu davranmasına yardımcı olmaktadır. Ahiret inancı olmadan, Allah’a iman tamamlanmamakta;2214 dünya hayatı bu akideyle değer bulmakta; sorumluluk hissi, ahiret inancıyla canlı tutulmaktadır.2215 İnsan, dünya hayatındaki eylemleriyle ahiret hayatındaki yerini hazırlamaktadır. Kurân-ı Kerim’de yetmiş iki yerde ceza, yüz atmış yerde mükafat kelimesinin geçmesi; Allah’ın rahmetinin gazabını geçtiğine, mesajda cezadan çok mükafat 2205 2206 2207 2208 2209 2210 2211 2212 2213 2214 2215 Ali İmran Suresi, 30; İbrahim Suresi, 51; Mümin Suresi, 17; Zilzal Suresi, 7-8; Emre Dorman, “Deizm ve Eleştirisi: Tarihsel ve Teolojik Bir Yaklaşım”, Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Doktora Tezi, 2009, s. 346 Furkan Suresi, 44; İsra Suresi, 36; Vahdettin Başçı, “Akıl ve Vahiy Yönünden Doğru Düşünme”, Atatürk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, S.: 13, 1997, s. 211 Ebû Mansur Maturidi, Kitabu’t-Tevhid Tercümesi, Çev.: Bekir Topaloğlu, Ankara, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, 2002, s. 4; İzmirli İsmail Hakkı, İslam Dini ve Tabii Din, İzmir, İzmir İlahiyat Fakültesi Yayınları, 1998, s. 61-62; Bakara Suresi, 213 Abdullatif el-Harputi, Tenkîhu’l Kelâm Fî Akâid-i Ehli’l İslâm, Çev.: İbrahim Özdemir, Fikret Karaman, Elazığ, Türkiye Diyanet Vakfı Elâzığ Şubesi Yayınları, 2000, s. 226 İsmail Karagöz, Kur’an’a Göre İnsana Verilen Değer ve Görev, s. 57 Ömer Dumlu, Kur’ânda Bazı Kavramlara Bakış, İzmir, Anadolu Yayınları, 1999, s. 209 Hüseyin Atay, Kur’ân’a Göre İman Esasları, s. 78-79 Kehf Suresi, 49 Fussilet Suresi, 20 Yener Öztürk, İmkanı ve Lüzumu Açısından Kur’ânda Âhiret, İstanbul, Işık Yayınları, 2001, s. 39; Rad Suresi, 5 Yakup Çiçek, Fahrettin Yıldız, Kurân’da Terimler ve Kavramlar: ALLAH, İstanbul, Bir Yayıncılık, 1985, s. 85 257 öngören bir üslup kullanıldığına, işaret sayılmaktadır.2216 Kurân-ı Kerim, insana nüfuz edebilmek için etkili ve dikkat çekici bir üslup kullanmaktadır; 2217 ahiret hayatıyla ilgili ayetler, müttakiler için müjdeleyici; inkar ve isyan edenler için korkutucudur.2218 Ahiret hayatı, gayb alemine ilişkin bir konu olmasına rağmen, Kurân-ı Kerim mucize beyanıyla o sahneleri canlandırmakta ve muhatabını etkileyerek düşünmeye sevk etmektedir.2219 İnsanın dünya hayatındaki maddi ve ruhi birlikteliği ahiret hayatında da devam edecektir; ödül ve mükafatın hissedilmesi ancak ruh ve beden birlikteliği ile mümkün olabilmektedir.2220 2. 13. 1. Cennet Cennet kelimesi sözlükte, gizledi, görülmeyecek şekilde üzerini örttü demektir.2221 Ahirette inananların ebedi istirahatgahı olan cennetin sözlük anlamıyla ilişkisi, benzersiz açıklanmaktadır. 2222 nimetlerin insan idrakinden gizlenmiş olmasıyla Cennet, yeşillikleri ve ağaçları bulunan bahçe şeklinde tanımlanmaktadır.2223 Dünya hayatında, insanların Allah’a olan bağlılığı ve itaati aynı seviyede olmadığından, ahiretteki ve cennetteki karşılıkları aynı olmamaktadır. 2224 Kurân-ı Kerim, iman edip salih amel işleyenlerin cennete gireceğini bildirmektedir.2225 İman ile birlikte, Allah ve resulünün buyruklarına uygun, ilahi rıza için yapılan salih 2216 2217 2218 2219 2220 2221 2222 2223 2224 2225 Araf Suresi, 156; M. Emin Ay, Din Egitiminde Mükafat ve Ceza, İzmir, Nil Yayınları, 1994, s. 61; Muhammed Kutub, İslam’ın Etrafındaki Şüpheler, s. 222 Mehmet Paçacı, Kur’ân’da ve Kitab-ı Mukaddes’te Âhiret İnancı, İstanbul, Nûn Yayıncılık, 1994, s. 93 İzzet Derveze, Kur’ân Cevap Veriyor, Çev.:, Abdullah Baykal, İstanbul, Yöneliş Yayınları, 1988, s. 312-315; Seyyid Kutub, Kur’ânda Kıyâmet Sahneleri, s. 13 Şadi Eren, Kur’ân’da Gayb Bilgisi, İzmir, Işık Yayınları, 1995, s. 223 Turan Koç, Ölümsüzlük Düşüncesi, İstanbul, İz Yayıncılık, 2005, s. 135 İbni Manzur, a.g.e., No: 13, s. 94; Ragıb, a.g.e., s. 95 M. Süreyya Şahin, “Cennet”, T. D. V. İslam Ansiklopedisi, No: 7, s. 374-376 Ömer Kara, Kur’an’da Metafizik Bir Âlem: Cennet, İstanbul, Ragbet Yayınları, 2002, s. 63 Bekir Topaloğlu, “Cennet”, T. D. V. İslam Ansiklopedisi, No: 7, s. 376-386; Nisa Suresi, 96; Enfal Suresi, 4; Fatır Suresi, 18 Bakara Suresi, 25; Nisa Suresi, 57; Kehf Suresi, 107; Rum Suresi, 15; Lokman Suresi, 8; Secde Suresi, 19; Casiye Suresi, 30; Buruc Suresi, 11; Osman Cilacı, İlahi Dinlerde Cennet İnancı, İstanbul, Beyan Yayınları, 1991, s. 20-21 258 ameller insanı cennete ulaştırmaktadır. 2226 Cennet kelimesi, Kurân-ı Kerim’de yüz kırk yedi yerde kullanılmaktadır. Kurân-ı Kerim cenneti, maddi ve manevi nimetlerin sunulduğu, müminlerin mükafat yurdu olarak sunmaktadır. 2227 Cennet nimetlerini; huzur, 2228 konfor 2229 ve ebedilik 2230 şeklinde özetlemek mümkündür. 2231 “Daima sağlıklı olup asla hastalanmayacaksınız, sonsuza kadar yaşayıp ölmeyeceksiniz, gençliğinizi koruyup hiçbir zaman ihtiyarlamayacaksınız, sürekli nimetler içinde olacak ve güçlükle karşılaşmayacaksınız” 2232 İmam Maturidi’ye göre, Kurân-ı Kerim’de cennet ve nimetlerine ilişkin ifade ve üslup, insanın psikolojik ve epistemolojik hakikatleriyle uyumludur.2233 Cennet, insanın ana yurdudur; beşerin yükselişini temsil etmektedir. Kurân-ı Kerim’de cennet isimleri; adn, firdevs, naim, gurfe, daru’s-selam, cennetü’lmeva ve cennetü’l-huld olarak zikredilmektedir. İnsan için cennette maddi ve manevi ödül ve lezzetler hazırlanmaktadır. “Canlarının istediği ve gözlerinin hoşlandığı her şey oradadır. Siz orada ebedî olarak kalacaksınız.” 2234 Mümin için en büyük ödül rabbinin rızasını ve sevgisini kazanmaktır; salih ameller O’nu memnun etmek için yapılmaktadır. 2235 Allah sevgisi; inananlar için tüm sevgilerin üstündedir, 2236 onları takvaya sevk etmektedir.2237 Kurân-ı Kerim, muhatabı olan insanı etkileyebilmek için onun hissiyatını ve vicdanını harekete geçiren kendine ait özel bir dil ve üslup 2226 2227 2228 2229 2230 2231 2232 2233 2234 2235 2236 2237 İsmail Karagöz, Âyet ve Hadislerin Işığında Sevgi ve Dostluk, Ankara, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları, 2002, s. 133; İlyas Çelebi, İslâm’ın İnanç Esasları, İstanbul, Türkiye Diyanet Vakfı İSAM Yayınları, 2009, s. 15 Ahmet Saim Kılavuz, İslam Akaidi ve Kelam'a Giris, İstanbul, Ensar Neşriyat, 1997, s. 228; Şerafeddin Gçlcük, Süleyman Toprak, Kelam, Tarih, Ekoller, Problemler, Konya, Tekin Kitabevi, 2001, s. 490; Fikret Karaman, Dini Kavramlar Sözlüğü, Ankara, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları, 2006, s. 96; Şinasi Gündüz, Din ve İnanç Sözlüğü, Ankara, Vadi Yayınları, 1998, s. 80 Araf Suresi, 43; Hicr Suresi, 47; Fecr Suresi, 27; Meryem Suresi, 62; Rad Suresi, 23-24; İbrahim Suresi, 23; Yunus Suresi, 10 Fussilet Suresi, 31; Furkan Suresi, 16; Secde Suresi, 17; Rahman Suresi, 54-76; İnsan Suresi, 1516 Bakara Suresi, 25, 82; Ali İmran Suresi, 15; Nisa Suresi, 57, 122; Hud Suresi, 108; Cafer Kaysıcı, Kur’ân-ı Kerim’de Mükâfat ve Ceza, Konya, Hüner Yayınevi, 2006, s. 307 Bekir Topaloğlu, “Cennet”, T. D. V. İslam Ansiklopedisi, No: 7, s. 376-386 Müslim, Cennet, 22 Adil Bebek, “Cennet Meyveleri Örneginde Ahiret Hayatına Kelami Bir Bakış”, Fırat Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, S.: 10/2, 2005, s. 9 Zuhruf Suresi, 71 Muhammed Oman Necati, Kur’ân ve Psikoloji, Çev.: Hayati Aydın, Ankara, Fecr Yayınları, 2017, s. 68 Tövbe Suresi, 24 Muhammed Osman Necati, Hadis ve Psikoloji, Çev.: Mustafa Işık, Ankara, Fecr Yayınları, 2016, s. 66 259 kullanmaktadır.2238 Ayetlerde cennet ve cehennem sahneleri art arda zikredilmekte; ümitleri korku, hüzünleri ebedi lezzetler takip etmektedir.2239 “Kitabı sağından verilen; "Alın, kitabımı okuyun, doğrusu bir hesaplaşma ile karşılaşacağımı umuyordum" der. Artık o, meyveleri sarkmış, yüksek bir bahçede, hoş bir yaşayış içindedir. Onlara şöyle denir: "Geçmiş günlerde, peşinen işlediklerinize karşılık afiyetle yiyiniz içiniz."2240 Ahiret hayatına iman eden ve dünya hayatında hesap gününü düşünerek rabbine takva ile yaklaşanlara verilecek amel defteri, onlar için sevinç kaynağı olmaktadır. Kuran-ı Kerim; cehennemden uzaklaşmanın en büyük kurtuluş olduğunu, cennet nimetlerinin dünya hayatında yaratıcının emir ve yasaklarına itaat edenler için hazırlandığını ve insana huzur vereceğini haber vermekte, insanoğlunu hayır ve hasenata davet ve teşvik etmektedir. 2241 İyiliğe ulaşmak; iman, itaat, ihlas gerektirmektedir. “Hayır, öyle değil! Kim "ihsan" derecesine yükselerek özünü Allah'a teslim ederse, onun mükâfatı Rabbinin katındadır. Artık onlara korku yoktur, onlar üzülmeyeceklerdir.”, 2242 “Doğruluktan ayrılmayınız. Doğruluk sizi birre (iyiliğe)¸ o da sizi cennete ulaştırır. Kişi doğru olur ve dâimâ doğru iş yaparsa Allah katında sıddîklardan yazılır. Yalandan sakınınız. Yalan da insanı günaha¸ o da cehenneme götürür. Kişi durmadan yalan söyler ve yalan üzere iş yaparsa Allah katında yalancılardan yazılır.”2243 Allah, hak ve hikmet ile en güzel şekilde yaratmış olduğu hayatta 2244 insanı imtihan etmekte, eylemlerine göre bireye karşılık vermektedir. Yaratan, insanın hayatta tabi olacağı bilgi ve kuralları kendisine bildirmekte, insanoğlunun yolunu aydınlatmaktadır. Akıl ve iradesini, rabbini razı etmek üzere değerlendirenlere vadedilen cennet, insanın ebedi mutluluk yurdudur. Allah’a iman ve itaat, cennet kapısının anahtarıdır. 2238 2239 2240 2241 2242 2243 2244 Mehmet Yolcu, Kur’ân’ın Zihniyeti Değiştirmesi, İstanbul, Eylül Yayınları, 2003, s. 271 Suphi Salih, Ölümden Sonra Diriliş, Çev.: Şerafeddin Gölcük, İstanbul, Kayıhan Yayınevi, 1987, s. 1 Hakka Suresi, 19-24 Ali İmran Suresi, 185; Nahl Suresi, 97; Tur Suresi, 17-20; Nisa Suresi, 13, 124, 134; Müminun Suresi, 1; Naziat Suresi, 40-41 Bakara Suresi, 116 Buhari¸ Edeb¸ 69; Müslim¸ Birr¸ 105; Ebu Davud¸ Edeb¸ 80 Hicr Suresi, 85; Furkan Suresi, 2; Yasin Suresi, 39, 42; Zuhruf Suresi, 11; Ahkaf Suresi, 3; Kamer Suresi, 49; Müminun Suresi, 18; Talak Suresi, 3 260 2. 13. 2. Cehennem İmtihan için yaratılan ve eylemlerinden hesap verecek olan insana2245 iyilik ve kötülük bildirilmiş, hayır ve şerde özgürce tercihini kullanmasına fırsat verilmiştir. İnsan, özgür tercihleriyle yükselmekte veya alçalmaktadır. 2246 Cehennem kelimesi sözlükte, dipsiz, derin kuyu anlamındadır. 2247 Cehennem, insanın dünya hayatında şeytana ve hevasına bağlılığının neticesi, alçalmanın yurdudur; cennetin karşıtıdır. Cehennem; inkar edenlerin ebedi, ganahkarların süreli olarak ceza göreceği ateş yurdunun, azap yerinin ve hapishanenin adıdır. 2248 Kurân-ı Kerim’de cehennem kelimesi yetmiş yerde geçmektedir; cehennem isimleri; sakar, sair, cahim, leza, hutame ve haviye olarak farklı şekillerde zikredilmektedir. Cehennem, suçluların ceza ve azap göreceği yerdir; Allah’ın rahmetinden ve sevgisinden mahrum kalmak ise en büyük talihsizliktir. “Allah katında bundan daha kötü bir karşılığın bulunduğunu size haber vereyim mi?” de, Allah kime lanet ve gazab ederse, kimlerden maymunlar, domuzlar ve şeytana kullar kılarsa, işte onlar yeri en kötü ve doğru yoldan en çok sapmış olanlardır.”2249 Ceza, suçların önlenmesi için tedbir niteliğindedir, asıl ve amaç değildir; toplumsal hayatın sürekliliği, adalet ve huzur içerisinde yaşamak için otorite tarafından mükafat ve ceza öngörülmesi doğaldır, zaruridir. İnsanların kişilikleri birbirinden farklı olduğundan kurallara itaat etme bilinci geliştirebilmesi de farklılık göstebilrmektedir; insanların bir kısmı severek ve mükafat umuduyla, bir kısmı korkutularak ceza kaygısıyla, hareket edebilmektedir. 2250 Allah, insanlara zulmetmemekte, kişinin dünya hayatındaki suç ve günahları nedeniyle kötülüklerine ahirette karşılık vermektedir. Amel defterlerinin dağıtıldığı günde hesap sorucu olarak nefsin yeterli olması,2251 bireyin kendi eylemlerine dikkati çekmektedir. “Allah, bir milleti doğru yola eriştirdikten sonra, sakınacakları şeyleri onlara açıklamadıkça, 2245 2246 2247 2248 2249 2250 2251 Enam Suresi, 112 Mehmet Yaşar Soyalan, Kur’ân ve İnsan, Ankara, Ankara Okulu Yayınları, 1999, s. 111-116 İbni Manzur, a.g.e. s. 525 İbni Manzur, a.g.e., s. 525; Ragıb, a.g.e., s. 102; Ö. Süleyman Aşkar, El-Cennetü ve’n-Nar, 6. Bsk., Amman-Ürdün, Daru’n-Nefais, 1995, s. 13; Fikret Karaman, a.g.e., s. 87 Maide Suresi, 60 Münür Tezcan, “Kur’an’da İnsanın İç Denetimi”, Erciyes Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Doktora Tezi, 2019, s. 40 İsra Suresi, 14 261 sapıklığa düşürmez. Allah şüphesiz her şeyi bilir.”,2252 "Rablerini inkar edenler için cehennem azabı vardır. Ne kötü varılacak yerdir orası! Oraya atıldıklarında, onun kaynarken çıkardığı korkunç uğultuyu işitirler. Neredeyse cehennem öfkeden çatlayacaktır! Oraya her bir topluluk atıldıkça oranın bekçileri onlara, "Size bir uyarıcı gelmemiş miydi?" diye sorarlar. Onlar da şöyle derler: "Evet, bize bir uyarıcı gelmişti. Fakat biz onu yalanlamış ve ‘Allah hiçbir şey indirmemiştir. Siz ancak büyük bir sapıklık içindesiniz' demiştik." Yine şöyle derler: "Eğer kulak vermiş veya aklımızı kullanmış olsaydık, şu alevli ateştekilerden olmazdık." 2253 ayetleri, ilahi adalette, rehberlik ve bilgi olmadan, imtihan ve karşılığın olmayacağını vurgulamaktadır. “Eğer Allah, insanları zulümleri yüzünden hemen cezalandırsaydı, yeryüzünde hiçbir canlı bırakmazdı. Fakat onları belirli bir süreye kadar erteler. Ecelleri geldiği zaman ise ne bir an geri kalabilirler, ne de öne geçebilirler.”2254 Dünya hayatı imtihan yurdudur, suç özelinde istisnaları olsa da ceza ve mükafat ahiret hayatına mahsustur. İslam düşüncesinde, sorumluluk ve ceza bireyseldir; kimse bir başkasının suçunu yüklenmemektedir. “Senin rabbin hep bağışlayıcıdır ve merhamet sahibidir; şayet yaptıkları yüzünden onları (hemen) cezalandıracak olsaydı, onlara azabı çarçabuk verirdi. Fakat kendilerine tanınmış belli bir süre vardır ki, artık bundan öte kaçıp kurtulacakları bir sığınak bulamayacaklardır.”, 2255 “Eğer Allah insanlara, onların hemen hayra kavuşmayı istedikleri gibi, şerri de acele verseydi, elbette onların ecellerine hükmolunurdu. İşte biz, bize kavuşmayı ummayanları, kendi azgınlıkları içinde bocalar halde bırakırız.”2256 ayetleri, ilahi rahmet nedeniyle cezalandırmanın ahirete ertelenebildiğini, suçların ertelenmesi tövbe ile fırsata çevrilmediğinde, isyan ve pişmanlıklarının artmasına paralel olarak cezanın da artacağını, haber vermektedir. “Cennet size ayakkabınızın bağından daha yakındır; Cehennem de öyledir.”2257 hadisi, akıl ve iradesini doğru kullanmayan ve vahye tabi olmayanların ahiretteki kötü sonunu kendisinin kolayca hazırladığını haber vermektedir. İnsan, cennet ve cehheneme; iyiliğe ve kötülüğe aynı uzaklıkta olmasına rağmen, kendi eylemeleri akıbetini hazırlamaktadır. 2252 2253 2254 2255 2256 2257 Tövbe Suresi, 115 Mülk Suresi, 6-10 Nahl Suresi, 61 Kehf Suresi, 58 Yunus Suresi, 11 Buhari, Rikak, 29 262 “Ey iman edenler! Allah'a itaat edin, Peygambere itaat edin. Amellerinizi boşa çıkarmayın. İnkar eden, Allah yolundan alıkoyan, sonra da inkarcılar olarak ölenler var ya, Allah onları asla bağışlamayacaktır.”,2258 “Ateşin karşısında durdurulup da, "Ah, keşke dünyaya geri döndürülsek de Rabbimizin âyetlerini yalanlamasak ve mü'minlerden olsak" dedikleri vakit (hallerini) bir görsen! Hayır, (bu yakınmaları) daha önce gizlemekte oldukları şeyler onlara göründü (de ondan). Eğer çevrilselerdi elbette kendilerine yasaklanan şeylere yine döneceklerdi. Şüphesiz onlar yalancıdırlar. Derler ki: "Hayat ancak dünya hayatımızdır. Artık biz bir daha diriltilecek de değiliz." Rab'lerinin huzurunda durduruldukları vakit (hallerini) bir görsen! (Allah) diyecek ki: "Nasıl, şu (dirilmek) gerçek değil miymiş?" Onlar, "Evet, Rabbimiz'e andolsun ki, gerçekmiş" diyecekler. (Allah), "Öyleyse inkar etmekte olduğunuzdan dolayı tadın azabı!" diyecek. Allah'ın huzuruna çıkmayı yalanlayanlar gerçekten ziyana uğramıştır. Nihayet onlara ansızın o saat (kıyamet) gelip çatınca bütün günahlarını sırtlarına yüklenerek, "Hayatta yaptığımız kusurlardan ötürü vay halimize!" diyecekler. Dikkat edin, yüklendikleri günah yükü ne kötüdür!”2259 ayetleri, insanın unutkanlığını, gaflete ve hevasına düşkünlüğünü hatırlatmaktadır. Ölüm, insanın dünya hayatından ahiret hayatına geçişini sağlamaktadır; 2260 cennet ve cehennemden bahseden ayetler, insanın hayretini ve korkularını harekete geçirmektedir.2261 Cehennemde yiyecek, içecek2262 ve kıyafetler2263 azabın bir parçası olmakta; cehennemden bahseden ayetlerde insanın pişmanlığı2264 vurgulanmaktadır. “Şüphesiz âyetlerimizi inkar edenleri biz ateşe atacağız. Derileri yanıp döküldükçe, azabı tatmaları için onların derilerini yenileyeceğiz. Şüphesiz, Allah mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir.”2265 ayeti, cehennem azabının, insanın ruh ve beden birlikteliğiyle gerçekleşeceğini haber vermektedir. “O gün zalim, parmaklarını ısırır “Eyvah!” der, “keşke o Peygamberle birlikte bir yol tutsaydım! Eyvah! Keşke falanı dost edinmeseydim! Vallahi bana gelen öğütten 2258 2259 2260 2261 2262 2263 2264 2265 Muhammed Suresi, 33-34 Enam Suresi, 27-31 Ömer Rıza Doğrul, Kur’ân Nedir, Ankara, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları, 1967, s. 22 Celal Kırca, Kur’ân ve İnsan, İstanbul, Marifet Yayınları, 1996, s. 74 İbrahim Suresi, 16; Hakka Suresi, 36-37; Nebe Suresi, 24-26; Sad Suresi, 57; Saffat Suresi, 62-65; Vakıa Suresi, 92-93; Duhan Suresi, 43-46; Gaşiye Suresi, 6-7; Müzzemmil Suresi, 12-13 İbrahim Suresi, 50; Hac Suresi, 19; Vakıa Suresi, 41-45 Fatır Suresi, 37; Ahzab Suresi, 66-68; Şuara Suresi, 102; Sad Suresi, 61; Zuhruf Suresi, 77; Furkan Suresi, 13; Nebe Suresi, 40; Mümin Suresi, 49 Nisa Suresi, 56 263 (Kur’ândan) beni o uzaklaştırdı. Zaten şeytan, insanı işte böyle uçuruma sürükleyip sonra da yüzüstü, yalnız bırakır.”,2266 “Ateşin içinde birbirleriyle tartışırlarken, zayıf olanlar, büyüklük taslayanlara, "Biz size uymuş kimselerdik. Şimdi şu ateşin bir kısmını üzerimizden kaldırabilir misiniz?" derler. Büyüklük taslayanlar ise şöyle derler: "Biz hepimiz ateşin içindeyiz. Şüphesiz Allah kullar arasında (böyle) hüküm vermiştir." 2267 ayetleri, dünya hayatında rabbini tanımayan ve yaşamlarını O’nun dinine göre düzenlemeyenlerin, akıl ve irade sahibi olmalarına rağmen sorumluluklarını başkalarına havale edenlerin, hevasına esir olan ve nefislerine zulmedenlerin, kibir ve gururla insanları haksız düzenlerine tabi kılanların, nankörlükleri nedeniyle çetin bir azaba uğratılacağını ihtar etmektedir. “Eğer yeryüzünde bulunan her şey tümüyle ve onlarla beraber bir o kadarı da zulmedenlerin olsa, kıyamet günü kötü azaptan kurtulmak için elbette onları verirlerdi. Artık, hiç hesap etmedikleri şeyler Allah tarafından karşılarına çıkmıştır.”, 2268 “Cehennem bekçisine şöyle feryat ederler: Malik! Ne olur, tükendik artık! Rabbin canımızı alsın, bitirsin işimizi!” O da: “Ölüp kurtulmak yok, ebedî kalacaksınız burada” der.”2269 ayetleri, Allah’ı ve hak din İslam’ı inkar edenlerin ebedi cehennemde kalacağını; feryat, ızdırap ve fidyelerinin ebedi azap sonucunu değiştirmeyeceğini haber vermektedir. “İnsan için ancak çalıştığı vardır.”, 2270 “De ki: "Çalışın, yapın. Yaptıklarınızı Allah da, Rasûlü de, mü'minler de göreceklerdir. Sonra gaybı da, görülen âlemi de bilen Allah'ın huzuruna döndürüleceksiniz. O da size bütün yapmakta olduğunuz şeyleri haber verecektir." 2271 ayetleri, insanın hür iradesiyle yaptığı eylemlerinin neticesine göre karşılık göreceğini; dünyanın, ahiretin tarlası olduğunu haber vermektedir. Allah’a iman ve itaat, insanı cehennemden uzaklaştırmakta, cennete yaklaştırmaktadır. 2266 2267 2268 2269 2270 2271 Furkan Suresi, 27-29 Mümin Suresi, 47-48 Zümer Suresi, 47 Zuhruf Suresi, 77 Necm Suresi, 39 Tövbe Suresi, 105 264 ÜÇÜNCÜ BÖLÜM 3. DİN EĞİTİMİ AÇISINDAN KURÂN-I KERİM’DE İTAAT 3. 1. Din Eğitimi Mahlukat içerisinde en değerli olanı insandır; 1 insan, yaratılış ve düşünce açısından üstün görülmekte, 2 Kurân-ı Kerim’in hedefinde insan bulunmaktadır. 3 Tekvin sıfatının en fazla tecelli ve tezahür ettiği insan,4 mahiyeti itibariyle bedenen ve ruhen en güzel şekilde yaratılmakta, 5 akıl ve bilgi gücüyle donatılmakta, vahiy ile kendisine görev bilgilendirmesi yapılmaktadır. 6 Akıl ve bilgi kabiliyetiyle kâinat kitabını okuma imkanı elde eden insan, eşyayı kendi hizmetinde kullanabilmekte, maddeden manaya yol bulabilmekte ve yeryüzünün halifeliği gibi7 büyük ve önemli görev ve imtiyazlar kazanabilmektedir. 8 Borç, boyun eğme ve yükümlülüğü yerine getirme anlamlarında kullanılan din; 9 şeriate boyun eğmek, itaat etmek; 10 Allah’ın peygamber aracılığıyla insanlara bildirdiği hakikat ve ilahi kanundur.11 Din; inanç ve ibadet boyutları bulunan, insanlara dünya görüşü ve hayat tarzı sunan, gönülden bağlılığı gerektiren mukaddes bir kurumdur.12 İsra Suresi, 70 Süleyman Kaya, Kur’an’da İmtihan, İstanbul, İnsan Yayınları, 2003, s. 64 3 Ramazan el-Butî, Kurân’da İnsan ve Medeniyet, s. 41; Seyyid Kutup, Din Bu, Çev.: Furkan Hocaoğlu, 5. Baskı, İstanbul, Özgün Yayıncılık, 1999, s. 39 4 Sadık Kılıç, Tarihselcilik ve Akılcılık Bağlamında Kur’an’ı Anlama Sorunu, İstanbul, İhtar Yayınları, 1999, s. 10 5 Tin Suresi, 5; İsra Suresi, 70; Müminun Suresi, 12-14; Secde Suresi, 7-8; İnfitar Suresi, 7-8 6 Hayrani Altıntaş, İslam’ın Gerçek Yüzü, Ankara, Ankara Üniversitesi Yayınları, 2005, s. 143-146 7 Bakara Suresi, 30-33; İsra Suresi, 70; Fatır Suresi, 39; Sad Suresi, 26 8 Şevki Saka, Yabancılaşma Krşısında Kur’an, Ankara, İrşad Kitaplığı, 1997, s. 111; Aysel Zeynep Tozduman, İslam Ve Batı Gözüyle İnsan, İstanbul, Seha Neşriyat, 1991, s. 194 9 Yıldız Kızılabdullah, “Kavramsal Çerçeve: Eğitim, Öğretim ve Din”, Din Eğitimi El Kitabı, Ed.: Recai Doğan, Remziye Ege, 3. Bsk., Ankara, Grafiker Yayınları, 2015, s. 49 10 Ragıb, a.g.e., s. 322 11 Cürcani, a.g.e., s. 105 12 Nurullah Altaş, İsmail Arıcı, “Din Eğitiminin Bilimselleşme Süreci ”, Din Eğitimi, Ed.: Mustafa Köylü, Nurullah Altaş, 6. Bsk., İstanbul, Ensar Neşriyat, 2016, s. 62 1 2 265 M. Hamdi Yazır dini; “akıl sahiplerini hüsn-i ihtiyarlarıyla bizzat hayır ve nimete sevkeden bir vaz’ı ilâhî, şeriat ve millet, beşerin ihtiyârî fiillerinin hayır ve saadet gayesine doğru cereyanını temin eden bir yol, bir kanun, bir âmil-i manevî”13 olarak tanımlamaktadır. Eğmek kökünden gelen,14 maarif, tedip, tedrisat, talim ve terbiye kelimeleriyle karşılanan ve birçok tanımı yapılan eğitim, 15 en genel ifadeyle; “Bireyin davranışlarında kendi yaşantısı yoluyla kasıtlı olarak istendik değişme meydana getirme sürecidir.” 16 İnsan, dünyaya geldiği andan itibaren eğitim sürecinin içerisinde; 17 eğitme ve eğitilme kabiliyetine sahip, tekamül edebilen bir varlıktır. 18 “Eğitim, hem bir oluş hem de bir sonuçtur. Hem bir tecrübe konusu hem de intibak yoludur.” 19 Eğitim; önceden belirlenen kurallarla, belli amaçlara göre bireye bilgi, duygu, davranış kazandırma, değiştirme ve geliştirme süreci olarak da tanımlanabilmekte; 20 bireyin topluma uyum sağlama yolu kabul edilmektedir. 21 Doğuştan insana verilen düşünme ve öğrenme yeteneği, eğitime temel oluşturmakta; insan, sürekli gelişim göstermektedir. Eğitim, fizyolojik ihtiyaçlar gibi yaşamsal bir ihtiyaçtır; 22 itaatte olduğu gibi eğitimde de bilinç ve irade önem arz etmektedir. Mümkün bir varlık olan insan, tüm ihtiyaçlarını birlikte değerlendirerek her anlamda gelişim peşindedir.23 Beşeriyetten insanlığa giden yolda maddi ve manevi bütünlüğün korunarak benliğin ve şahsiyetin oluşmasına yardımcı olmak, eğitimin ve din 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır, a.g.e., No: 1, s. 83-145 Yıldız Kızılabdullah, “Kavramsal Çerçeve: Eğitim, Öğretim ve Din”, Din Eğitimi El Kitabı, Ed.: Recai Doğan, Remziye Ege, 3. Bsk., Ankara, Grafiker Yayınları, 2015, s. 41 Halis Ayhan, Eğitime Giriş ve İslamiyetin Eğitimimize Getirdiği Değerler, İstanbul, Damla Yayınevi, 1982, s. 12; Mahmut Tezcan, Eğitim Sosyolojisine Giriş, s. 4 Selahattin Ertürk, Eğitimde Program Geliştirme, 8. Bsk., Ankara, Meteksan Baskı,1994, s. 12; Mehmet Zeki Aydın, Din Öğretiminide Yöntemler, 9. Bsk., İstanbul, Nobel Akademik Yayıncılık, 2015, s. 5 Bertrand Russel, Eğitim Üzerine, Çev.: Nail Bezel, İstanbul, Say Yayınları, 1996, s. 61 Veysel Karani Altun, “Din Eğitimi Açısından İnsanın Yetkinliği (Sadreddin-i Konevi Örneği)”, Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Doktora Tezi, 2020, s. 30-31 Halis Ayhan, Eğitime Giriş ve İslamiyetin Eğitimimize Getirdiği Değerler, s. 14 Abdurrahman Dodurgalı, Eğitim Sosyolojisi, s. 9-12; Mehmet Zeki Aydın, Din Öğretiminde Yöntemler, Ankara, Nobel Yayın Dağıtım, 2007, s. 5; Selahattin Ertürk, Eğitimde Program Geliştirme, s. 12; Nurettin Fidan, Münire Erden, Eğitim Bilimine Giriş, İstanbul, Alkım Yayınevi, 1998, s. 12; N. Kemal Önder, Öğretimde Program İlke ve Yöntemler, İstanbul, Arı Basımevi, 1980, s. 23-24 Fatma Varış, Eğitim Bilimine Giriş, Ankara, Ankara Üniversitesi Basımevi, 1978, s. 110 Mehmet Yaşar Soyalan, Kur’ân ve İnsan, s. 77 Gürbüz Deniz, İnsan Hürriyyetinin Metafizik Temelleri, İstanbul, Litera Yayıncılık, 2010, s. 141; Beyza Bilgin, “Din Eğitiminin Genel Eğitimdeki Yeri”, Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, C.: 24, S.: 1, 1990, s. 470 266 eğitiminin amaçları arasında sayılmaktadır. 24 Ülkemizde eğitim kelimesi yerine sıklıkla maarif, tedip, talim, terbiye ve tedrisat kelimeleri kullanılmaktadır.25 Terbiye kelimesi sözlükte, bir şeyi yetiştirmek, çocuk veya ekini büyütmek, kemale erdirmek, ıslah etmek, gözetmek, sorumluluğunu yüklenmek, geliştirmek anlamlarına gelmekte; 26 rehberlik, karşılıklı etkileşim ve ahlaki gelişim manalarını içermekte; 27 öteden beri eğitim kelimesi yerine kullanılmakta;28 eğitim kelimesinden daha geniş bir muhtevaya sahip olduğu ifade edilmektedir.29 “Yetişme ve gelişme bütün canlılarda görülürse de terbiye daha çok insan hakkında kullanılan, onun bedenî, zihnî, ahlâkî gelişmesini ve olgunlaşmasını sağlamayı ifade eden bir terim haline gelmiştir. Bu faaliyetin önemi, ilkeleri, metotları, etkileri ve hedefleri gibi konulardan bahseden disipline de terbiye ilmi veya kısaca terbiye denilmiştir.”30 İslamiyet, insanın sahip olduğu akıl ve iradeyle, yeryüzünde kendisinden beklenen hedeflere ulaşmak için ruhi ve bedeni imkanlarını kullanmasını istemektedir. Bireyin doğuştan varolan kabiliyet ve potansiyelinin geliştirilmesi ve yönlendirilmesi anlamındaki terbiye ile her insan eğitilebilir durumdadır;31 fıtrat uyumlu ve dengeli bir yaşam için eğitim şarttır. 32 Allah, insanı bilgi sahibi olabilecek potansiyel ve donanımlarla var etmekte; bilgisiyle kendisini geliştirmesini istemektedir. İnsan kelimesi, nisyan ve üns kökleri dikkate alınarak açıklanmaktadır.33 Nisyanın unutmak; 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 Bülent Çelikel, “Din Eğitiminin Psikolojik Temelleri Üzerine Bir Değerlendirme”, EKEV Akademi Dergisi, S.: 58, 2014, s. 544 Saffet Bilhan, Eğitim Felsefesi, Kavram Çözümlemesi, Ankara, Ankara Üniversitesi Eğitim Fakültesi Yayınları, 1991, s. 51 İbni Manzur, a.g.e., No: 4, s. 307; Mustafa Öcal, Din Eğitimi ve Öğretiminde Metodlar, Ankara, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, 2007, s. 23; Serdar Mutçalı, Arapça-Türkçe Sözlük, İstanbul, Dağarcık Yayınları, 1995, s. 303 Abdurrahman Şeref, Ahlak İlmi, Çev.: Mevlüt Uyanık, Akyol Aygün, Ankara, Elis Yayınları, 2012, s. 20; Muhammed Ali Sadat, İslam Ahlakı, Çev.: Cemil Sönmez, Van, Bilge Adam Yayınları, 2005, s. 18 Turgay Gündüz, İslam, Gençlik ve Din Eğitimi, s. 23 Bedi'i Ziya Egemen, Terbiye İlminin Problemleri ve Terbiye Felsefesi, Ankara, Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Yayınları, 1965, s. 4 Ziya Kazıcı, Halis Ayhan, “Talim ve Terbiye”, T. D. V. İslam Ansiklopedisi, No: 39, s. 515-523 Bakara Suresi, 195; Nisa suresi, 28; Enam Suresi, 68-69; Nahl Suresi, İsra Suresi, 9-11; 78; Dehr Suresi, 3; Tahrim Suresi, 6; Beled Suresi, 10; Tin Sures, 3-5; M. Faruk Bayraktar, İslâm Eğitiminde Öğretmen-Öğrenci Münasebetleri, s. 24-25; Ayhan Öz, a.g.e., s. 147; Abdurrahman Dodurgalı, “Kur’an’a Göre Eğitimin Gücü”, Din Eğitimi Araştırmaları Dergisi, S.: 3, 1996, s. 120 Mustafa Ergün, İnsan ve Eğitimi, Ankara, Ocak Yayınları, 1993, s. 61 İlhan Ayverdi, Misalli Büyük Türkçe Sözlük, C.: I-III, İstanbul, Kubbealtı Neşriyat, No: 1, 2005, s. 1416 267 üns kelimesinin uyum, kaynaşma ve yakınlık anlamı bulunmaktadır. 34 İnsan, hem rabbi ile hem de insanlarla ünsiyet kurmaktadır.35 Rabbiyle olan ahdini unutması ve genel bir özellik olarak unutma hali nedeniyle insanın nisyan kelimesinden türetildiği de söylenmektedir. İnsanın üns kelimesinden türetilmesi, onun sosyal boyutu düşünüldüğünde diğer insanlarla ve çevreyle uyum sağlaması şeklinde açıklanmakta;36 başarılı bir uyum, öğrenmeyle mümkün olmaktadır.37 İnsanın, kendisine, rabbine ve çevresine karşı sorumlulukları bulunmakta, görevlerini saygı ve sevgi ile ifa edebildiğinde her iki dünyada huzur bulmaktadır. 38 İnsanın yüklendiği emanet ve halifelik görevleri, onu yücelttiği oranda sorumluluk yüklemekte, varlığının en temel alanını oluşturmaktadır. 39 Kurân-ı Kerim, insanın halife ve kul olmasını; iki temel, üstün ve farklı yönünü vurgulamaktadır.40 Yeryüzünü imar ve ıslah ile görevlendirilen mükerrem varlık, kendi haline ve başıboş bırakılmamaktadır. 41 Ebu Hayyan etTevhidi’nin ifadesiyle; “İnsan, insanlığını kendisine mesele edinendir.” 42 Değere dönüşmeyen, ahlak ile bütünleşmeyen bilgi, insanın kendi özüne dönmesine yardımcı olamamaktadır.43 İslamiyet’te eğitimin hem ilmi hem de ameli boyutu bulunmaktadır; Kurân-ı Kerim, bireyin aklına, kalbine ve nefsine yönelik mesajlarıyla insanı eğitmekte, eylemlerini fıtratıyla uyumlu hale getirerek olgunlaşmasına yardımcı olmaktadır.44 Amel ile bütünlüğü ve sadakati sağlanmış, ahlaki yetkinliği oluşturulmuş olan ilim, faydalı ilim olarak kavramsallaştırılmaktadır.45 Din eğitimi; bir disiplin ve bilim dalı olmanın yanında din eğitimi faaliyeti olarak farklı iki anlamda kullanılmaktadır. 46 Eğitim ve din eğitiminin nihai hedefi, 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 İbni Manzur, a.g.e., No: 1, s. 80; Cevheri, a.g.e., No: 3, s. 909; Zebidi, a.g.e., No: 8, s. 187-189 Şakir Gözütok, İslam Medeniyetinde Eğitim Felsefesi, İstanbul, Ensar Yayınları, 2019, s. 77 Hayati Aydın, Kur’an’da Psikolojik İkna, İstanbul, Timaş Yayınları, 2001, s. 175 Nuray Senemoğlu, Gelişim, Öğrenme ve Öğretim, Ankara, Gazi Kitapevi, 2002, s. 92 Fahri Demir, İslam Ahlakı, Ankara, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları, 1997, s. 20; Hüseyin Emin Sert, Kur’ân’da İnsan Tipleri Ve Davranışları, İstanbul, Bilge Yayıncılık, 2004, s. 307-309 İlhan Kutluer, İlim ve Hikmetin Aydınlığında, İstanbul, İz Yayıncılık, 2001, s. 28-29 Yümni Sezen, Kurân Işığında İnsan, Akıl ve Toplum, s. 31-33 Tarık Suresi, 4; Ali İmran Suresi, 191; Kıyame Suresi, 36; Mülk Süresi, 2; Mustafa Köylü, “Kur’an ve Ruh Sağlığı”, Dini Danışmanlık ve Din Hizmetleri, Ed.: Nurullah Altaş, Mustafa Köylü, 2. Bsk., İstanbul, Ensar Neşriyat, 2015, s. 67; İbrahim Kalın, Barbar Modern Medeni: Medeniyet Üzerine Notlar, s. 144 İbrahim Halil Üçer, “İnsan İnsanın Emanetidir”, Diyanet Aylık Dergi, S.: 318, 2017, s. 13-15 Bakara Suresi, 44; Nurettin Topçu, Var Olmak, İstanbul, Dergah Yayıları, 2018, s. 25 Bayraktar Bayraklı, İslam'da Eğitim, s. 187-277 Taha Abdurrrahman, Dini Amel ve Aklın Yenilenmesi, Çev. Mehmet Emin Güleçyüz, 2. Bsk. İstanbul, Pınar Yayınları, 2021, s. 197 Mehmet Şevki Aydın, Din Eğitimi Bilimi, Kayseri, Kimlik Yayınları, 2017, s. 87 268 insanın ve toplumun yetkinleştirilmesine; 47 bireyin fıtratının korunmasına, benliğin oluşturulmasına ve çevreye uyum sağlanmasına yardım ve rehberlik etmektir.48 Din eğitimi; insanın zihinsel, duygusal ve davranışsal gelişimi dikkate alınarak dini bilgilerin bireye aktarılması ve dini bilinçlenmenin sağlanması süreci olarak tanımlanmaktadır. 49 “Din eğitimi, bireyin dînî davranışlarında kendi yaşantıları yoluyla ve kasıtlı olarak istendik değişme meydana getirme sürecidir.” 50 İnsanda eğitilmesi hedeflenen unsurların akıl, kalp ve nefis olduğu kabul edilmektedir.51 İnanç, insanı iyiliğe sevk eden ve kötülükten uzaklaştıran külli bir sistem; 52 insanın tüm benliğiyle ilahi kudreti kabul etmesi ve gönülden teslim olmasıdır. 53 Din, bireyin kişisel hayatına yön verdiği ve disipline ettiği gibi toplumsal hayatın düzeni ve devamlılığı da dinden ve eğitimden etkilenmektedir.54 Din, insanın tüm ihtiyaçlarını karşılamak ve ilişkilerini düzenlemek üzere gönderilen ilahi esaslardır; 55 din, insanın kendini gerçekleştirmesine yardımcı ve rehber olmaktadır.56 İnsanı meşgul eden ve hayatına yön verecek soruların cevapları dinde mevcuttur.57 Hayatın değer ve amacını belirleme çabası, anlam arayışı, insanın fıtri bir yönelimidir; din bu sorulara cevap vermektedir.58 Kâinatı yoktan var eden ve yöneten Allah, bilginin gerçek sahibidir; O’nun ilmi her şeyi kuşatmaktadır.59 Din ve eğitim, insanlıkla yaşıttır; medeniyetlerin kuruluşu ve çöküşü bu iki olguya verilen değerle orantılıdır. 60 İslamiyet, ilmi ve ilim sahiplerini övmekte, 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 Hasan Dam, “Farabi”, Klasik İslam Eğitimcileri, Ed.: Mustafa Köylü, Ahmet Koç, s. 58-65 İ. Ethem Başaran, Eğitim Bilimine Giriş, Ankara, Ekinoks Yayınları, 2007, s. 56-76; Bedii Ziya Egemen, Terbiye İlminin Problemleri ve Terbiye Felsefesi, Ankara, Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Yayınları, 1965, s. 8 Hüseyin Yılmaz, Din Eğitimi ve Sosyal Barış, s. 70 Cemal Tosun, Din Eğitimi Bilimine Giriş, Ankara, Pegem Akademi Yayınları, 2010, s. 23 Kerim Yavuz, Çocukta Dini Duygunun ve Düşüncenin Gelişimi, s. 29; Kerim Yavuz, Çocuğun Dünyası ve Gelişme, İstanbul, Çocuk Vakfı Yayınları, 1992, s. 30 Ahmet Önkal, Rasûlullah’ın İslam’a Davet Metodu, 8. Basım, Konya, Esra Yayınları, 1993, s. 43 Kerim Yavuz, Çocuk ve Din, İstanbul, Çocuk Vakfı Yayınları, 1994, s. 115 Feyyat Gökçe, Değişim Sürecinde Devlet ve Eğitim, Ankara, Eylül Yayınları, 2000, s. 94-95 Zekiyyüddin Şaban, İslam Hukuk İlminin Esasları, Çev.: İbrahim Kafi Dönmez, Ankara, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, 1990, s. 176 Hasan Onat, Türkiye’de Din Anlayışında Değişim Süreci, Ankara, Ankara Okulu Yayınları, 2003, s. 9; Ayhan Öz, a.g.e., s. 83 Beyza Bilgin, Mualla Selçuk, Din Öğretimi Özel Öğretim Yöntemleri, 4. Bsk., Ankara, Gün Yayınları, 1999, s. 39 Ahmet Nedim Serinsu, Kur’an ve İnsanın Anlam Arayışı, Din Öğretimine Yeni Yaklaşımlar, Ankara, MEB Yayınları, 2000, s. 115; Adem Akıncı, “İnsanın Anlam Arayışında Din Temeline Dayalı Ahlaki Değerler ve Ahlak Eğitimi”, Tabula Rasa, Yıl: 4, S.: 12, Eylül-Aralık 2004, s. 23 Bakara Suresi, 30-33, 255; Lokman Suresi, 34 Turgay Gündüz, “İslam Eğitim Sisteminde Gençlik Dönemi Din ve Ahlak Eğitimi (Kuramsal Yaklaşım)”, s. 211 269 bilginin hayata yansımasını istemektedir.61 Din eğitiminin amacı, insanda doğuştan var olan potansiyelin ve iyiliğin geliştirilmesi, rabbe kullukta ve ahlaki tavırda bireyin gelişmesi, insan-ı kamilin yetişmesidir.62 Hz. Peygamber, vahyin ekseninde eğitim ve öğretim faaliyeti yürütmekte, dini sahabeye anlatmaktadır.63 Kurân-ı Kerim, eğitimle ilgili temel prensipleri; eğitimin imkanı ve gücünün kabulü, 64 doğum öncesinden başlayan ve ölüme kadar devam eden bir süreç olması,65 bilenlerle bilmeyenlerin bir olmadığı, 66 insanın ve kâinatın bütüncül değerlendirilmesi ve farklılıkların ele alınması 67 şeklinde açıklamakta; tedricilik, kıssa anlatımı, soru ve cevap ile akıl yürütme, sevdirme ve korkutma, ödül ve ceza68 gibi eğitimle ilgili farklı yöntemleri69 önermektedir.70 Yapılan araştırmalar, bütün eğitim alanlarında tek bir alan için yeterli tek bir öğretim yönteminin olmadığını göstermektedir.71 Din ve din eğitimi, insanın benliğini oluşturması, rabbine ve fıtratına yakınlaşması, olgunlaşması için temel bir kaynaktır. 72 İslamiyet, eğitimin niçin ve nasıl olmalı sorularına cevaplar vermekte, insanı tüm boyutlarıyla ve her iki dünya için hazırlamaktadır. 73 “Andolsun, insanı biz yarattık ve nefsinin ona verdiği vesveseyi de biz biliriz, çünkü biz ona şah damarından daha yakınız.”, 74 “Allah, Adem'e bütün varlıkların isimlerini öğretti. Sonra onları meleklere göstererek, "Eğer doğru söyleyenler iseniz, haydi bana bunların isimlerini bildirin" dedi.” 75 ayetleri, Allah’ın ilk, en üst ve gerçek öğretici olduğunu, 76 insanı 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 Bakara Suresi, 44; Tövbe Suresi, 122; Meryem Suresi, 43; Fatır Suresi, 28; Zümer Suresi, 9; Cuma Suresi, 5; Alak Suresi, 1-5 Hud Suresi, 112; Cuma Suresi, 5; Saf Suresi, 2-3; Bakara Suresi, 44; Saffet Bilhan, Din Eğitimin Amacı, Ankara, İlahiyat Vakfı Yayınları, 1981, s. 96 Zeki Salih Zengin, “Başlangıçtan Cumhuriyet Dönemine Din Eğitimi”, Din Eğitimi, Ed.: Mustafa Köylü, Nurullah Altaş, 6. Bsk., İstanbul, Ensar Neşriyat, 2016, s. 23 Bakara Suresi, 286; Maide Suresi, 4; Tövbe Suresi, 122; Alak Suresi, 1-5 Ali İmran Suresi, 38; Araf Suresi, 189; Nahl Suresi, 78 Zümer Suresi, 9; Fatır Suresi, 28; Ankebut Suresi, 43; Hac Suresi, 54 Kaf Suresi, 16; Fatır Suresi, 32 Enfal Suresi, 74; Tövbe Suresi, 72; Enam Suresi, 160; Araf Suresi, 40 Furkan Suresi, 32; İsra Suresi, 106; Bakara Suresi, 219; Nisa Suresi, 43; Maide Suresi, 90 Lokman Yıldırım, “Kur’an’ı Kerimde Geçen Eğitimle İlgili Ayetlerin Bazı Çağdaş Müfessirlere Göre Yorumu”, Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yüksek Lisans Tezi, 2014, s. 82-109 Tekin Çelikkaya, Zafer Kuş, “Sosyal Bilgiler Öğretmenlerinin Kullandıkları Yöntem ve Teknikler”, Ahi Evran Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, C.: 22, S.: 2, 2009, s. 743 Ayhan Öz, a.g.e., s. 201-202 Turgay Gündüz, “İslam Eğitim Sisteminde Gençlik Dönemi Din ve Ahlak Eğitimi (Kuramsal Yaklaşım)”, s. 50-58 Kaf Suresi, 16 Bakara Suresi, 31 Mehmet Şevki Aydın, “İslam Eğitim Geleneğinde Öğretmenlik”, Erciyes Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, S.: 11, 2001, s. 60 270 yakinen bilen yaratıcı gerçeğini ve insanın eğitime açık oluşunu haber vermektedir. Din eğitimi; dinden gelen bilgilerle, eğitim biliminin verilerini birleştirerek insanların ilahi öğretilere uygun birey olarak yetişmelerine katkı sağlayacak çalışmalar yapmaktadır.77 Din eğitimi, dünya hayatına ilişkin bakış açısı ve çözümler sunarken, hayatın öncesi ve sonrasıyla ilgili açıklama yapmakta, insanın ufkunu ve sınırlarını genişletmektedir.78 Din eğitimi, ailede başlamakta, ahlak, ibadet ve itaat gibi sağlam temeller ailede atılmaktadır.79 İslam din eğitimi, bireyin kendisini, rabbini ve kâinatı tanımasını ve eylemlerini bu anlayışla yönlendirmesini,80 fıtratını korumasını ve ona yönelmesini amaçlamakta;81 bireyi çevrenin olumsuz etkilerinden koruyarak anlam arayışının canlı ve dinamik olmasına katkı sunmakta;82 iyi insanın yetişmesini gaye edinmektedir.83 Kurân-ı Kerim’in ve din eğitiminin temel hedefi, olgun insan yetiştirmek,84 her iki dünya mutluluğu kazandırmak;85 insanı mutlak hakikate, özgürlüğe, mutlak iyilik ve adalete ulaştırmaktır.86 İslamiyet, bireyin tüm boyıtlarını esas alan, dengeli, tevhidi ve kuşatıcı bir içerik sunmaktadır. Genelde dinlerin, özelde İslam’ın yetiştirmek istediği insan ile eğitimin hedeflediği insan benzerlik göstermekte; aralarında zıtlık bulunmamaktadır. 87 Dünya nimetleri emrine müsahhar kılınan, 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 88 hidayeti için Cemal Tosun, Din Eğitimi Bilimine Giriş, Ankara, Pegem Akademi Yayıncılık, 2005, s. 71 Ahmet Koç, “Düşünen İnsan Yetiştirmede Din Eğitiminin Rolü”, Din Eğitimi Araştırmaları Dergisi, S.: 6, 1999, s. 78; Veysel Güllüce, Kur’ân-ı Kerîm’de Ahiret İnancının Temelleri, Erzurum, Ekev Yayınları, 2001, s. 1 Fahri Kayadibi, Din Eğitimi Dersleri, İstanbul, İstanbul Üniversitesi Yayınları, 2006, s. 98; Mehmet Zeki Aydın, Ailede Çocuğun Ahlak Eğitimi, 6.Baskı, Ankara, Nobel Yayınları, 2008, s. 8; Musa Bilgiz, Hayırlı Çocuk Yetiştirmenin Temel İlkeleri, İstanbul, Beyan Yayınları, 2006, s. 19 Şakir Gözütok, İslam Medeniyetinde Eğitim Felsefesi, s. 58 Mahmut Çamdibi, Din Eğitiminde İnsan ve Hayat, İstanbul, Çamlıca Yayınları, 2003, s. 87 Bayraktar Bayraklı, İslamda Eğitim Anlayışı, İstanbul, Bayraklı Yayınları, 2009, s. 106; Beyza Bilgin, Eğitim Bilimi ve Din Eğitimi, Ankara, Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Yayınları, 1988, s. 28- 29 Ahmet Koç, “İhvân-ı Safâ”, Klasik İslam Eğitimcileri, Ed.: Mustafa Köylü, Ahmet Koç, s. 118; Ömer Çam, “Din, Dil, Kültür ve Eğitim”, Din Eğitimi Araştırmalar Dergisi, S.: 1, 1994, s. 1 Muhammed Kutub, İslam Terbiye Metodu ve Ahlak Sistemi, s. 19 Bakara Suresi, 201 Yusuf Suresi, 39; Zümer Suresi, 29; Nevzat Ayasbeyoğlu, İslamiyetin Eğitimimize Getirdiği Değerler ve K. Kerim’in Eğitim ile İlgili Ayetlerinin Tahlili, İstanbul, MEB Yayınları, 1968, s. 26 Hasan Ali Koçer, Eğitiminin Bütünlüğü İçinde Din Eğitiminin Yeri, Ankara, İlahiyat Vakfı Yayınları, 1981, s. 20 Lokman Suresi, 20; Casiye Suresi, 13; Erdoğan Pazarbaşı, Kur’ân ve Medeniyet, s. 106 271 peygamber ve kitap gönderilen insan, 89 rabbini hakkıyla takdir ederek ilahi buyruklarını öğrenmeye ve uygulamaya çalıştığında, yaratana kul olmanın özgürlüğünü, huzur ve mutluluğu hissetmekte; ilahi rızayı kazanma idealiyle hayatına anlam ve değer katmaktadır. 90 Eğitim, insanın ruhi cephesine yönelmektedir. 91 Din eğitiminde öğrenme, ruhi kabiliyetlerin bütünü ile birlikte değerlendirilmektedir. 92 Kendini ve haddini bilenin, rabbini bileceği kabul edilmektedir. 93 Kurân-ı Kerim, yaratıcıya iman ve itaat edilmesini, ihsanda ve takvada istikrarı emretmektedir. Bayraktar Bayraklı, takvayı “manevi bağışıklık sistemi” şeklinde kavramsallaştırmaktadır.94 Şekilsel bir boyutu olduğu halde, ibadetlerde asıl olan öz ve içeriktir; formel ve nicel yön, tamamlayıcı bir unsurdur.95 “İman sayıya, niceliğe, biçime ve formaliteye indirgendiğinde, en dindar gibi görünen kişi bile, inancın özünü yitirir.” 96 Eğitim, talim ve terbiye; insana salt bilgi vermenin ötesinde, kadim gelenekte olduğu gibi akla ve kalbe yönelmek; ilim, amel ve ahlak bütünlüğüne ulaşmaktır.97 İnanç, ibadet, ahlak, bilgi, düşünce, duygu ve eylemin kaynağı olan Kurân-ı Kerim,98 din kitabı olduğu kadar ilahi bir eğitim kitabıdır; pedagojiyle ilgili ilke ve metodlarını açıkça sıralamasa da ayetlerin derinlemesine incelemesinden evrensel kurallara ulaşmak mümkün olabilmektedir.99 İslam eğitiminde gaye, insanı olgunluğa ulaştırmak, yaratıcıya itaat yolunu göstermek, 100 iyiliğe yönlendirmek, 101 mutlak 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 İsmail Cerrahoğlu, Kur’an’ı Kerim’den Öğütler, Ankara, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları, 1991, s. 158 Enam Suresi, 162 Mustafa Usta, “Mevlana Celaleddin-i Rumi”, Klasik İslam Eğitimcileri, Ed.: Mustafa Köylü, Ahmet Koç, s. 417 Halis Ayhan, Eğitim Bilimine Giriş, İstanbul, Şule Yayınları, 1995, s. 27; Hüseyin Yılmaz, Din Eğitimi ve Sosyal Barış, İstanbul, İnsan Yayınları, 2003, s. 71 Ayhan Öz, a.g.e., s. 10 Bayraktar Bayraklı, Yeni Bir Anlayışın Işığında Kur’ân Tefsiri, C.: I-XXI, İstanbul, Bayraklı Yayınları, 2005, No: 1, s. 238 Ayhan Öz, a.g.e., s. 222 Vefa Taşdelen, Kierkegaard’da Benlik ve Varoluş, Ankara, Hece Yayınları, 2004, s. 255 Nakıb el-Attas, Modern Çağ ve İslami Düşünüşün Problemleri, İstanbul, İnsan Yayınları, 1989, s. 190 Murat Demirkol, “Seyyid Hüseyin Nasr’a Göre Ezeli Hikmet ve Geleneksel İslam”, Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, C.: 51, S.: 2, 2010, s. 282 Hacı Ali Demirlek, “Kur’an-ı Kerim’de Teşvik ve Sakındırma Metodu”, Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yüksek Lisans Tezi, 1997, s. 1-2 Mahmut Çamdibi, Din Eğitiminin Temel Meseleleri, İstanbul, Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Yayınları, 1994, s. 44 Muhammed Kutub, İslam Terbiye Metodu ve Ahlak Sistemi, Çe.: Ali Özek, İstanbul, Hisar Yayınları, 1977, s. 19 272 hakikate ve mutluluğa kavuşturmaktır. 102 İslamiyet, bütünüyle insanın fıtratına ve şahsiyetine uygundur;103 Kurân-ı Kerim, insanın fıtratıyla uyumlu bir eğitim-öğretim metodu takip etmektedir.104 Hz. Peygamber, yeryüzünün en olgun ve iyi insanlarını vahiy eğitimi ile yetiştirendir.105 Kurân-ı Kerim; ikna ve motive edici bilgiyle aklı ve kalbi işlevsel hale getiren bir yöntemi tercih etmekte;106 insanda zihinsel, duygusal, bilişsel ve davranışsal değişimi hedeflemektedir. 107 Allah, insanın üstünlüklerini, zaafları ile birlikte değerlendirmekte; her insanı kendi gücü nispetinde dinden sorumlu tutmaktadır.108 İnsan yavrusu, kendi kendine yeterliği düşünüldüğünde evrenin en aciz varlığı olsa da; 109 akıl, bilgi, düşünce donanımı, dünyayı imar ve ıslah etme potansiyeliyle gücünü zirveye çıkarabilmektedir.110 İnsanın ne’liği, eğitimin içerik ve yönünü belirlemektedir.111 İnsanın maddi ve manevi yönü olduğu gibi, eğitimin de ilgilenmesi ve geliştirmesi istenen aynı iki boyutuna vurgu yapılmaktadır. 112 İslam eğitiminin ilkelerini; tevhid, 113 gayelilik,114 süreklilik, 115 zorunluluk, 116 evrensellik, hürriyet 117 ve sorumluluk, 118 merhamet, 119 bireysel farklılıklar, 120 denge 121 olarak maddeleştirilebilmektedir. Psikolojide hiçbir 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 Nevzat Ayesbeyoğlu, İslamiyetimize Getirdiği Değerler ve Kurân-ı Kerimin Eğitim ile İlgili Ayetlerinin Tahlili, İstanbul, M. E. B. Yayınları, 1991, s. 26 Bayraktar Bakraklı, İslam’da Eğitim, s. 190 Mehmet Şanver, a.g.e., s. 217 Seyyid Muhammed Nakıb Attas, İslami Eğitim, Çev.: Ali Çaksu, İstanbul, Endülüs Yayınları, 1991, s. 88 Mustafa Köylü, Psiko-Sosyal Açıdan Dini İletişim, Ankara, Ankara Okulu Yayınları, 2006, s. 178-185 Yaşar Fersahoğlu, Kurân’da Zihin Eğitimi, s. 635 Abbas Mahmut Akkad, Kurân Felsefesi, Çev.: Ahmed Demirci, Ankara, Nur Dağıtım, 1975, s. 64 Karl Jaspers, Felsefeye Giriş, Çev.: Mehmet Akalın, İstanbul, Dergah Yayınları, 1981, s. 77 Yümni Sezen, Sosyolojide ve Din Sosyolojisinde Temel Bilgiler ve Tartışmalar, s. 46 Ahmet Cevizci, Eğitim Felsefesi, İstanbul, Say Yayınları, 2018, s. 241 Abdurrahman Dodurgalı, “İbni Sina”, Klasik İslam Eğitimcileri, Ed.: Mustafa Köylü, Ahmet Koç, s. 192-193 Bakara Suresi, 31 Zariyat Suresi, 56 Tahrim suresi, 6; Buhari, İlim, 10; Tirmizi, Birr ve’s-Sıla, 33; İbni Mace, Edeb, 3, Mukaddime, 10 Buhari, İlim, 24; Müslim, İlim, 8-12; İbni Mace, İlim, 17 Bakara Suresi, 253, 286; Maide Suresi, 48; Şuara Suresi, 4; Yunus Suresi, 99; Enam Suresi, 35, 107, 112, 137, 149; Nahl Suresi, 9 Müzzemmil Suresi, 19 Enam Suresi, 154, 157; Yunus Suresi, 57-58; Nahl Suresi, 64, 89; Neml suresi, 77; Lokman Suresi, 3; Turgay Gündüz, a.g.e., s. 58-66 İsra Suresi, 84 Bakara Suresi, 201-202 273 şey tek bir sebebe indirgenememekte; 122 doğuştan gelen özellikler, 123 çevresel faktörler 124 ve bireyin iradesi insanın yönelimlerini etkilemektedir. Kurân-ı Kerim, beşer 125 ve abd 126 olarak isimlendirdiği insanın en güzel biçimde yaratılmasından, sonra aşağıların aşağıya çevrilmesinden bahsederken,127 iyiliğin doğuştan geldiğine, bozulmanın arıziliğine ve eğitimin imkanına işaret etmektedir. 128 “Allah, Âdem’e bütün varlıkların isimlerini öğretti.” 129 ayeti, insanoğluna kitap ve peygamber gönderilmesi; akıl, irade ve beşeri özelliklerin verilmesi, insanın eğitilebilir nitelikte yaratıldığının kanıtları olarak sayılmaktadır. Fıtri özellikler, eğitim ve çevresel faktörlerin tamamı insanın karakter inşasında etkili olmakta; bunların etki oranları bilinmemektedir.130 Din eğitiminde itaat konusunun, kaza ve kader inancı, özgürlük ve irade konularıyla çok yakın ilişkisi bulunmakta; bu kavramların yanlış anlaşılması, birey oluşu ve kulluğu zorlaştırmaktadır.131 3. 2. Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Dersi Müfredatında İtaat Kavramı 2018 yılında hazırlanan Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Dersi 4-8 ve 9-12. sınıflar öğretim programının hedeflediği kök değerler; adalet, dostluk, dürüstlük, öz denetim, sabır, saygı, sevgi, sorumluluk, vatanseverlik ve yardımseverliktir. 132 2018 yılında hazırlanan Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Dersi 4-8. sınıflar öğretim programının amaçları aşağıdaki gibi açıklanmaktadır: “İlkokulu tamamlayan öğrencilerin gelişim düzeyine ve kendi bireyselliğine uygun olarak ahlaki bütünlük ve öz farkındalık çerçevesinde, öz güven ve öz disipline sahip, gündelik 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 Hüseyin Emin Sert, a.g.e., s. 22-23 Clifford T. Morgan, Psikolojiye Giriş, Çev.: Hüsnü Arıcı ve Diğerleri, Ankara, H. P. B. Yayınları, 1995, s. 31; Necati Kara, Bir İletişim Aracı Olarak Kur’ân’da Beden Dili, s. 134 Nilüfer Voltan Acar, Çocukla İletişim, İstanbul, MEB Yayınları, 1998, s. 159 Ali İmran Suresi, 47, 49 Nisa Suresi, 28 Tin Suresi, 3-5 Bayraktar Bayraklı, İslam’da Eğitim, İstandul, Düşün Yayıncılık, 2015, s. 107 Bakara Suresi, 31 Alexis Carrel, İnsan Denen Meçhul, s. 300 Ayhan Öz, a.g.e., s. 165-166 MEB, DKAB 4-8 Öğretim Programı, 2018, s. 3 274 hayatta ihtiyaç duyacağı temel düzeyde sözel, sayısal ve bilimsel akıl yürütme ile sosyal becerileri ve estetik duyarlılığı kazanmış, bunları etkin bir şekilde kullanarak sağlıklı hayat yönelimli bireyler olmalarını sağlamak,”133 2018 yılında hazırlanan Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Dersi 4-8. Sınıflar Öğretim Programıyla öğrencilerin; dini ve ahlaki kavramları tanımaları, ahlaki değerleri tanımaları ve bunları içselleştirmeleri amaçlanmaktadır. 134 2018 yılında hazırlanan Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Dersi (İlkokul 4 ve Ortaokul 5, 6, 7 ve 8. Sınıflar) ve (Ortaöğretim 9, 10, 11 ve 12. Sınıflar) Öğretim Programlarının Anahtar Kavram listelerinde itaat kavramı yer almamaktadır. 135 DKAB öğretim programı; betimleyici, mezhepler üstü bir yaklaşımı ve dinler açılımlı bir öğretim modelini benimsemektedir. 136 DKAB dersinin 6. Sınıf öğretim programının anahtar kavram listesinde, irade ve itaat kavramlarıyla ilintili bağımlılık kavramı yer almaktadır.137 Gençlik dönemlerinde özgürlük düşüncesinin yaygın olması nedeniyle, öğrencilere irade eğitiminin verilmesi, doğru ve sağlıklı itaat anlayışının öğretilmesi, bağımlılıkların azaltılmasına, itaat konusundaki yanlış düşünce ve uygulamaların önlenmesine, katkı sunması beklenmektedir. DKAB dersi 11. Sınıf öğretim programlarının anahtar kavram listesinde yer alan istismar, dini düşünce, duygu ve değerler yanlış anlaşıldığında ve uygulandığında yaşanan olumsuzluklara işaret etmektedir.138 Şeytanın da insanı Allah ile aldatabilme özelliği; kelime ve kavramların, anlayış ve uygulamaların doğru ve sağlıklı olmasının önemini göstermektedir. Din ve dine ilişkin kavramlar kaynağından doğru ve sağlıklı bir şekilde öğre(n/t)ilmediğinde, insanlara, topluma ve dine zarar verebilmektedir. DKAB dersi 6. Sınıf öğretim programlarının anahtar kavram listesinde yer alan bağımlılık ile139 7. Sınıf listesinde yer alan davranış kavramlarının 140 irade kavramıyla ilişkilendirilmesi önem arz etmektedir. İtaat kavramı, 2018 yılında hazırlanan DKAB öğretim programlarında açıkça ele alınmasa da farklı kavramlarla ilişkilendirilebilmekte, amaç ve yeterliklerde MEB, DKAB 4-8 Öğretim Programı, 2018, s. 1 MEB, DKAB 4-8 Öğretim Programı, 2018, s. 8 135 MEB, DKAB 4-8 Öğretim Programı, 2018, s. 1-47; MEB, DKAB 9-12 Öğretim Programı, 2018, s. 1-42 136 MEB, DKAB 4-8 Öğretim Programı, 2018, s. 8 137 MEB, DKAB 4-8 Öğretim Programı, 2018, s. 28 138 MEB, DKAB 9-12 Öğretim Programı, 2018, s. 21 139 MEB, DKAB 4-8 Öğretim Programı, 2018, s. 28 140 MEB, DKAB 4-8 Öğretim Programı, 2018, s. 34 133 134 275 örtük bir şekilde işlenmektedir. İnanç, ibadet ve ahlakın değerlendirildiği bir program, zımnen itaat kavramını da açıklamış olmaktadır. DKAB öğretim programı; betimleyici, mezhepler üstü bir yaklaşımı ve dinler açılımlı bir öğretim modelini benimsediğinden, anahtar kavram listesinde itaat kavramına yer verilmediği düşünülmektedir. Bencillik, insanın sorumluluktan kaçmasına sebep olmakta, herkesi ve her şeyi kendi menfaati için kullanma eğilimine yöneltmektedir.141 Bencilleşen insanlar; özüne yabancılaşmakta, yalnızlaşmakta, kendini aldatmakta ve dünya hayatına aldanmakta, nefsine zulmetmektedir. 142 İslamiyet, insanın fıtratına vurgu yapmakta, iyilikte yardımlaşılmasını, hakkın tavsiye edilmesini emretmektedir; egosantrik yaşam felsefesine karşı insana sorumluluk ve paylaşma bilinci kazandırmaktadır.143 Kurân-ı Kerim, insanlar arasındaki farkların üstünlük değil imtihan ve yardımlaşma vesilesi olduğunu, asıl üstünlüğün takva ile olduğunu bildirmekte ve bencillik yerine dayanışmayı emretmektedir. 144 Birey olmanın bileşenleri; bilinç, irade, gayelilik, anlamlılık, sorumluluk, özgürlük, eylemliliktir; ezcümle, özne olmaktır. 145 İnsan, doğuştan sahip olduğu yetenek ve imkanlarını eğitimle geliştirmekte ve var olmaktadır.146 İnsanın, maddi ve manevi boyutu, beşeri zaafları ve eğilimleri eğitim ile değerlendirilmeye ve bireyin tüm yönleri geliştirilmeye çalışılmaktadır. İslamiyet, bireysel ve toplumsal olarak insanların eğitimini önemsemekte ve emretmektedir.147 Eğitimde aklın ürettiği bilimsel bilgi ile vahiy birbiriyle çelişmemekte, mücadele etmemektedir. İnsanın potansiyeli ve yetenekleri sabit değildir, sürekli bir değişim ve gelişim halindedir; insanoğlu sosyalleşerek kültür ve medeniyetler oluşturmaktadır. Doğum ile başlayan eğitim, olumlu gelişimi ifade eden bir süreçtir. İmtihan gereği 141 142 143 144 145 146 147 Nevzat Tarhan, Duyguların Dili, İstanbul, Timaş Yayınları, 2010, s. 143 Haşr Suresi, 18-19; Burhan İşliyen, a.g.e., s. 179-181 Muhammet Çakmak, “Yabancılaşma Kavramı Üzerine Bazı Değerlendirmeler ve Kur‘an‘ın Yabancılaşma Kavramına Bakışı”, Fırat Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, S.: 1, 1996, s. 308 Enam Suresi, 165; Zuhruf Suresi, 32; İshak Özgel, “Sosyolojik Tefsir Bağlamında “Yalnızlık Sorunu” Karşısında Kur‘ân”, EKEV Akademi Dergisi - Sosyal Bilimler, C.: 18, S.: 59, 2014, s. 340 Ayhan Öz, a.g.e., s. 20 Takiyettin Mengüşoğlu, Felsefi Antropoloji, İstanbul, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yayınları, 1971, s. 42 Ali İmran Suresi, 104, 110; Alak Suresi, 1-5; Buhari, Melahim, 17; Müslim, İman, 78; Tirmizi, Fiten, 11; İbni Mace, Fiten, 20 276 insanlar, fiziksel yapıları, cinsiyetleri, ırkları, mizaçları ve yetenekleri farklı olarak yaratılmaktadır. İnsanı diğer varlıklardan üstün kılan özellikleri; aklı, irade ve sorumluluk sahibi olması, iyilik ve kötülük yapabilme potansiyeli, düşünmesi, bilgi üretebilmesi, temyiz etmesi, konuşması, okuması ve yazması olarak açıklanmaktadır. 148 Kendisine verilen bilgi ile meleklerin secdesine mazhar olan insan, 149 beyan, idrak ve şuur ile konuşma ve yazma yeteneğiyle 150 bilgi ve birikimlerini artırmakta, gelişim gösterebilmektedir. “De ki: "O, sizi yaratan ve size kulaklar, gözler ve kalpler verendir. Ne kadar da az şükrediyorsunuz!”151 İtaat, hayatın ve dinin temel bir konusu olarak, insanın doğru bilmesi ve uygulaması gereken odak kavramlardan biridir. Doğru itaat insanı dünyada ve ahirette iyiliğe ve güzelliğe ulaştırırken, yanlış itaat her iki dünyada insanı mutsuz ve pişman etmektedir. 3. 3. İtaat Oluşumuna Katkı Sunan Nefs ve İrade Eğitimi Nefs kelimesi Arapça’da, kişi, varlık, beden, ruh, heva ve arzu, bir şeyin zatı, hakikati, tamamı, cevheri anlamlarına gelmektedir.152 Psikolojide içgüdü, benlik, self ve ego kavramları nefs kelimesi yerine kullanılmaktadır. 153 Nefs; insanın biyolojik ihtiyaçlarının, duyularının ve insani özelliklerinin kaynağıdır; 154 bireyin arzu ve isteklerini organize etmektedir.155 Kurân-ı Kerim’de nefs kelimesi; Allah’ın zatı,156 cevher ve öz,157 kişi,158 beden,159 ruh ve can,160 iç161 anlamlarıyla kullanılmaktadır. 148 149 150 151 152 153 154 155 156 157 158 159 160 161 Erdoğan Pazarbaşı, Kur’ân ve Medeniyet, s. 117; Musa Bilgiz, Kur’an’da Bilgi, İstanbul, İnsan Yayınları, 2003, s. 230 Bakara Suresi, 30-33 Rahman Suresi, 1-4; Nahl Suresi, 78; Alak Suresi, 1-5 Mülk Suresi, 23 Ragıb, a.g.e., s. 730; İbni Manzur, a.g.e., No: 3, s. 688-689; Cevheri, a.g.e., No: 3, s. 984 Büşra Küp, a.g.e., s. 77; Robert Frager, Sufi Psikolojisinde Gelişim, Denge ve Uyum, Kalp, Nefs ve Ruh, Çev.: İbrahim Kapaklıkaya, İstanbul, Gelenek Yayınları, 2011, s. 70 İzzet Er, Sosyal Gelişme ve İslâm, 3. Bsk., İstanbul, Rağbet Yayınları, 1999, s. 133 Halis Ayhan, Eğitim Bilimine Giriş, İstanbul, Şule Yayınları, 1997, s. 147 Ali İmran Suresi, 28, 30; Maide Suresi, 116; Enam Suresi, 12, 54; Taha Suresi, 41 Nisa Suresi, 1; Enam Suresi, 98; Araf Suresi, 189; Zümer Suresi, 6 Bakara Suresi, 48, 123, 281; Enam Suresi, 70, 164; Hud Suresi, 105; İbrahim Suresi, 51; Enbiya Suresi, 35 Ali İmran Suresi, 145, 185; Enbiya Suresi, 35 Nahl Suresi, 111 Araf Suresi, 205; Yusuf Suresi, 68; Ahzab Suresi, 37; Taha Suresi, 67 277 İslam alimleri nefsin, bedene ve ruha yönelik farklı ve zıt eğilimleri barındıran iki boyutundan bahsetmektedir.162 “Nefis, rabbimin acıyıp koruması dışında, daima kötülüğü emreder.”163 ayeti, nefsin her ne kadar iyiliğe ve kötülüğe meyli bulunsa da eğitilmediğinde ve kontrol edilmediğinde kötülüğe çağıran yönünün öne çıkacağına işaret etmektedir. 164 Tasavvuf, kötülüğü emreden nefisle mücadele için, nefis muhasebesi, öz disiplin ve empati araçlarından yararlanmayı önermektedir. 165 “Nefse ve onu düzgün bir biçimde şekillendirip ona kötülük duygusunu ve takvasını (kötülükten sakınma yeteneğini) ilham edene andolsun ki, nefsini arındıran kurtuluşa ermiştir. Onu kötülüklere gömüp kirleten kimse de ziyana uğramıştır.”,166 “Cennetin etrafı, nefsin hoşuna gitmeyen ve sevilmeyen şeylerle, cehennemin etrafı da şehvetlerle çevrilidir.”,167 “Akıllı kişi kendisini hesaba çeken ve ölümden sonrası için çalışandır. Âciz kişi ise arzularına uyup bir de Allah’tan (bağışlanma) umandır.”168 ayeti ve hadisleri, akıl ve vahiy uyumuna, haz ve isteklerin geçici ve aldatıcılığına dikkat çekmekte ve ahiret hesabını hatırlatmaktadır. Nefsin; kötülüğü emreden, kendini kınayan ve Allah’ın rızası ile mutmain olmuş dereceleri bulunmaktadır; birey, nefsini tanır ve ilahi öğretilerle onu eğiterek disipline edebilirse beşer yönünü geliştirebilmektedir. Hz. Peygamber, günahları af edilmiş olsa da “Nefislerimizin şerlerinden Allah’a sığınırız.”169 beyanıyla, nefis tehlikesine işaret etmektedir. Nefsin levvame aşamasında birey, yaptıkları hataları fark etmekte ve pişmanlıkla kendini düzeltme ihtiyacı hissetmekte, manevi boyutun ve vicdanın etkisiyle kendini kınamakta, itminan seviyesine yaklaşmaktadır.170 Nefsin mütmain olduğu mertebede birey, Allah’tan razı olmakta, dünyanın ziynetlerinden daha fazlasına sahip olma arzusundan kurtulmaktadır. 171 Nefsi raziyye ve marziyye makamı, en üst makam olarak kamil insana işaret etmektedir; bu mertebede birey rızay-i ilahinin verdiği Hayati Hökelekli, Din Psikolojisi, s. 23 Yusuf Suresi, 53 164 Haris b. Esed el-Muhasibi, er-Riaye: Nefs Muhasebesinin Temelleri, Çev.: Şahin Filiz, Hülya Küçük, 3. Bsk., İstanbul, İnsan Yayınları, 2009, s. 427 165 Robert Frager, Kalp, Nefs ve Ruh, Sufi Psikolojisinde Gelişim, Denge ve Uyum, Çev.: İbrahim Kapaklıkaya, İstanbul, Gelenek Yayınları, 2005, s. 29 166 Şems Suresi, 7-10 167 Buhari, Rikak, 28; Müslim, Cennet, 1; Ebu Davud, Sünnet, 22; Tirmizi, Cennet, 21; Nesai, Eyman, 3 168 Tirmizi, Sıfatü’l-Kıyame, 25 169 Ebu Davud, Nikah, 31, 32; Tirmizi, Nikah, 17 170 Kıyamet Suresi, 2; Fecr Suresi, 27-28; Büşra Küp, a.g.e., s. 80 171 Kemal Sayar, Sufi Psikolojisi, İstanbul, İnsan Yayınları, 2004, s. 24-25 162 163 278 tatmin duygusuyla dünyaya ait rollerinden sıyrılmaktadır. 172 İyilik ve kötülük potansiyeli taşıyan tek varlık insandır, diğer varlıklardan istenmeyen nefis terbiyesi, insanın akıbeti için önem arz etmektedir.173 Farabi, insanın varoluş gayesinin mutluluk olduğunu belirtmektedir. 174 İslamiyet, hakiki mutluluk için, nefsin mutlak özgür bırakılması yerine, fıtrat ve ilahi öğretilerle terbiye edilmesini tavsiye etmektedir. İrade kelimesi meşiet ile eş anlamlı ve aynı muhtevaya sahip olarak sözlükte, dilemek, istemek, arzulamak, meyletmek, nefsin yapılmasına hükmettiği şeyi gerçekleştirmek istemesi ve ona yönelmesi anlamında kullanılmaktadır. 175 Terim olarak irade; nefsin yapılmasına karar verdiği işi, herhangi bir yönde zorunluluk bulunmaksızın, gerçekleştirmek istemesi ve ona yönelmesidir; düşünme, muhakeme, seçme ve bağlanma süreçlerini kapsamaktadır. 176 Ragıb el-İsfahani iradeyi; arzu, ihtiyaç ve ümitten müteşekkil bir kuvvet olarak açıklamaktadır.177 İrade, niyetli eylem yapma gücü, kararlarını özgürce seçme yetisidir.178 İrade, tercihi gerektirmekte, tercih ihtiyar kelimesini çağrıştırmaktadır. İrade eğitimi sözlükte, bir işin yapılmasını veya yapılmamasını kararlaştırma, uzun vadeli hedeflere ulaşmak içim kısa vadeli hazlara karşı koyabilme gücü, istenci şeklinde tanımlanmaktadır. 179 İslamiyet, diğer dinlerin aksine, içgüdü ve fizyolojik ihtiyaçların bastırılmasını veya engellenmesini değil, eğitilmesini ve fıtrata uygun çözümlenmesini önermektedir. Üstün niteliklerle donatılmış olan insanın zayıflıkları da bulunmaktadır; birey, sahip olduğu ruhani ve manevi kabiliyetlerle dengeyi sağlamak ve kendini geliştirmek zorundadır.180 “İnsan nefsinin iki gücü vardır: Biri bilme diğeri yapma gücüdür.” 181 Çocukluk yıllarında haz ertelemesi eğitimi almayanlar, ergenlik veya olgunluk dönemlerinde ilahi öğretilere uyma, ibadetleri yapma ve kulluk bilinciyle hareket edebilme ve itaat konusunda zaafiyet 172 173 174 175 176 177 178 179 180 181 Fecr Suresi, 28; Hayati Hökelekli, İslam Psikolojisi Yazıları, İstanbul, Dem Yayınları, 2017, s. 38 William C. Chittick, Tasavvuf; Kısa Bir Giriş, Çev.: Turan Koç, İstanbul, İz Yayıncılık, 2003, s. 109 Farabi, es-Siyasetü’l-Medeniyye, Çev. Mehmet Aydın, Abdülkadir Şener, M. Rami Ayas, İstanbul, Kültür Bakanlığı Yayınları, 1980, s. 40 İbni Manzur, a.g.e., No: 3, s. 188-191; Cevheri, a.g.e., No: 2, s. 478; Ragıb, a.g.e., s. 206; Zebidi, a.g.e., No: 1, s. 292 Mustafa Çağrıcı, Hayati Hökelekli, “İrade”, T. D. V. İslam Ansiklopedisi, No: 22, s. 380-384 Ragıb, a.g.e., s. 206 Necati Öner, İrade Hürriyeti, s. 23 Türk Dil Kurumu, Türkçe Sözlük, Ankara, Türk Dil Kurumu Yayınları, 2005, s. 978 Hayrani Altıntaş, İnsan ve Psikoloji, Ankara, Kültür Bakanlığı Yayınları, 1989, s. 273-274 Veysel Karani Altun, a.g.e., s. 61 279 gösterebilmektedir.182 Kurân-ı Kerim’de kıssaları anlatılan kavimlerin hayatları, haz ertelemesi imtihanına örnek oluşturacak niteliktedir; onlar kendilerine yasaklanan şeylerden uzaklaşmayı başaramadığında ilahi ikaz ve azaba muhatap olmuşlardır. Sabır; musibetler karşısında isyan etmeden, kulun üzüntü ve ihtiyaçlarını Allah’a arz etmesidir. 183 Sabretmenin yolu, irade eğitiminden, nefse hakimiyetten geçmektedir. İslamiyet’te oruç ibadeti, şehevi ve nefsi arzu ve isteklerin, Allah rızası için belirli bir süre ertelenmesini gerektirmekte ve insanı irade eğitimine alıştırmaktadır; tüm ibadetlerde benzer eğitimin zihinsel, duygusal ve davranışsal boyutlarına şahit olunmaktadır. Allah’ın isteklerine göre yaşamak isteyen müminler, ahirette yaptıklarının karşılığını alma inancıyla dünya hayatına ait süfli hazlarını erteleyebilmeyi; ruhbanlık ve zevkperestliğin aşırı uçlar olduğunu, içgüdüleri yok etmek veya tamamen serbest bırakmak yerine dengeyle bu duyguları yönetmenin gerekliliğini, dünya hayatında helal olanların keyfe kafi olacağını, gerçek mükafat ve lezzetlerin cennette olduğunu, kabul etmektedir.184 Nefs; akıl, kalp, irade ve vicdan ile birlikte anlam kazanmakta;185 insan, sahip olduğu bu yeteneklerle düşünce üretebilmekte, muhakame yapabilmekte ve yeryüzünde sorumluluk üstlenebilmektedir. Hakikati arama vasıtası, eylemin ve bilginin kaynağı olan düşünme;186 insanın arzu ve isteklerine yön vermekte, onu diğer canlılardan üstün kılmakta187 ve onun en bariz vasfı olmaktadır.188 İnsanın iç dünyası henüz tam anlamıyla bilinmese de; 189 nefsin ve iradenin eğitilmesiyle doğru itaate zemin hazırlanacağı söylenebilmektedir. Özgür tercihleriyle dünya ve ahiret hayatındaki konumunu ve değerini belirleme imkanına sahip yegane varlık olan insan; rabbinin istekleriyle nefsini ve iradesini eğittiğinde yücelmekte, nefis ve iradesine ölçü olarak süfli arzularını esas aldığında alçalmaktadır. İslamiyet, çocukların küçük yaşlardan itibaren yaratıcısıyla ilişkisinin kurulmasını, hayat sürecinde irtibatın canlı 182 183 184 185 186 187 188 189 Hatice Kübra Tongar, Fıtrat Pedagojisi, İstanbul, Hayy Kitap, 2017, s. 88 Mustafa Çağrıcı, “Sabır”, T. D. V. İslam Ansiklopedisi, No: 35, s. 337-339 Büşra Küp, a.g.e., s. 70-76 Ali Seyyar, İnsan ve Toplum Bilimleri Sözlüğü, İstanbul, Değişim Yayınları, 2007 s. 688 Ahmet Koç, “Düşünen İnsan Yetiştirmede Din Eğitiminin Rolü”, Din Eğitimi Araştırmaları Dergisi, S.: 6, 1999, s. 74; Vahdettin Başçı, “Akıl ve Vahiy Yönünden Doğru Düşünme”, Atatürk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, S.:13, 1997, s. 211 Hüseyin Atay, “Allah’ın Halifesi: İnsan”, Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, C.: 18, 1970, s. 76 Hamit Er, “Kur’ân’a Göre Düşünen İnsan Yetiştirme”, Din Eğitimi Araştırmaları Dergisi, S.: 8, 2001, s. 177 Alexis Carrel, İnsan Denen Meçhul, s. 11-13 280 tutulmasını istemekte; bireyin, ibadet ve itaatlerle nefsini ve iradesini doğru yönetmesini önemsemektedir. 3. 4. İtaat Çerçevesinde İrade ve Kudret İnsanın, zihinsel, duyuşsal ve davranışsal yönelimlerinin temelinde ve başlangıcında irade mevcuttur. 190 İnsanın ameline ahlaki kıymet takdir edilerek mükafata ve cezaya konu olabilmesi, hür irade ile mümkündür. 191 İrade ile oluşan eylemler, bir işin yapılması veya yapılmaması şeklinde farklı tezahür etmektedir.192 Rv-d fiilinin ifal formundaki masdarı olan irade; talep etmek, en iyi olanı seçmek, kastetmek, emretmek, harekete geçme yeteneği ve gücü sözlük anlamlarını içermektedir.193 Zihinsel veya bedensel herhangi bir eylemin bilinçli ve muhakeme neticesinde yapılması veya yapılmaması olarak tanımlanan iradenin 194 hukuki sonuç doğurması, kasıt ve yönelme ile gerçekleşmektedir.195 Uygunluğu düşünülen eyleme yönelmek, niyet etmek, planlamak ve karar vermek manalarını içeren irade kavramı196 Kurân-ı Kerim’de hem Allah’a hem de insana nisbet edilerek yüz otuz dokuz yerde geçmektedir. 197 İradesine hakim olan birey ve toplumlar üretmekte, iradesi zayıf olanlar taklite ve tüketime yönelmektedir.198 Kendisine, iradesine hakim olamayanlar, esarete mahkum olmaktadır. 199 “İrade; farkındalık, özdenetim ve özsaygıyı beraberinde getirir.” 200 İrade ile yakın anlamda kullanılan azim kelimesi sözlükte; kastetmek, ısrarla istemek, kesin karar vermek, irade ve bir işte gösterilen ciddiyet anlamlarına gelmektedir. 201 Azim kelimesi ıstılahta; hedefe ulaşmak için kalbin 190 191 192 193 194 195 196 197 198 199 200 201 Yaşar Aydınlı, Farabi’de Tanrı-İnsan İlişkisi, İstanbul, İz Yayıncılık, 2000, s. 85-86; Nurten Gökalp, İnsan Felsefesi, Ankara, Nobel Akademik Yayıncılık, 2014, s. 29; Şerafeddin Gölcük, Kur’an ve İnsan, Konya, Esra Yayınları, 1996, s. 265; Berat Sarıkaya, Genler Müdahale-İlahi Kader İlişkisi, İstanbul, Pınar Yayınları, 2014, s. 90-103 Ahmed Hamdi Akseki, İslam Fıtri Tabii ve Umumi Bir Dindir, s. 308 Hüseyin Certel, Kur’an’da İnsan, s. 27-28 İbni Manzur, a.g.e., No: 3, s. 187-191; Ragıb, a.g.e., s. 212; Cevheri, a.g.e., No: 2, s. 478 M. Saim Yeprem, İrâde Hürriyeti ve İmam Mâtürîdî, İstanbul, İFAV Yayınları, 1997, s. 27 Cürcani, a.g.e., s. 10-11; Hayreddin Karaman, Anahatlarıyla İslam Hukuku, İstanbul, Ensar Neşriyat, 2010, No: 3, s. 33 Ragıb, a.g.e., s. 212 Mustafa Çağrıcı, Hayati Hökelekli, “İrade”, T. D. V. İslam Ansiklopedisi, No: 22, s. 380-384 Nurettin Topçu, Türkiye’nin Maarif Davası, Haz.: Ezel Erverdi, İsmail Kara, İstanbul, Dergah Yayınları, 2017, s. 22 Fikret Kanat, Pedagoji Tarihi, İstanbul, Milli Eğitim Basımevi, 1948, s. 133 Ayhan Öz, a.g.e., s. 280 İbni Manzur, a.g.e., No: 12, s. 399; Cevheri, a.g.e., No: 5, s. 1985; Zebidi, a.g.e., No: 30, s. 88 281 istemesi, 202 nefsani isteklere uymaksızın iradede kararlılık ve sebat göstermek 203 şeklinde tanımlanmaktadır. İhtiyar kelimesi sözlükte; seçmek, üstün tutmak, iki şeyden birini tercih etmek, temiz ve hayırlı olanı talep etmek anlamlarında kullanılmaktadır; cebrin karşıtıdır.204 İhtiyar; zorlama ve baskı olmaksızın, insanın hür düşünce ve kararıyla kendisi için en doğru ve iyi olana yönelmesidir. 205 Kâinatta, seçme özgürlüğüne sahip tek varlık insandır; diğerleri gönülden zorunlu 206 bir hayat ve itaat içerisindedir. 207 Allah dileseydi insanları hakikat etrafında toplayabilir ve tek ümmet yapabilirdi;208 akıl ve irade verilen insanın imtihanında tercihlerinden sorumlu tutulabilması için insana bireysel iradesiyle seçme hakkı tanınmakta, o herhangi bir şeye zorlanmamaktadır.209 İnsanı diğer tüm canlılardan ayıran ve üstün kılan yön, iradesi ve tercihleridir; imtihanı, mükafatı ve cezayı anlamlı ve adaletli kılan da bilgiye ulaşma aleti olan aklı ve tercihlerine yön veren iradesidir. 210 Kurân-ı Kerim, Allah’ın mutlak kudretini, hakimiyetini ve adaletini, insanın özgür irade ve sorumluluğunu birlikte kabul etmektedir.211 İradenin Allah’a ve insana nisbet edildiği ayetlerin, Allah’ın, irade, ilim ve kudret sıfatlarını sınırlandırmadan insanın özgürlüğü ve sorumluluğunu ortaya çıkaracak şekilde tefsir edilmesi önem arz etmektedir.212 “Şüphesiz ki, bir kavim kendi durumunu değiştirmedikçe Allah onların durumunu değiştirmez.” 213 ayeti ve tövbe ayetleri; insan, rabbine yöneldiğinde Allah’ın merhamet edeceğini ve özgür irade ve sorumluluklarıyla insanın mükafat ve cezaya konu olduğunu haber vermektedir. 202 203 204 205 206 207 208 209 210 211 212 213 İbni Manzur, a.g.e., No: 12, s. 401-402 Hayati Aydın, “Kur’an’da İrâde-Azm ve Tevekkül”, Tasavvuf: İlmî ve Akademik Araştırma Dergisi, C.: 8, S.: 3, 2008, s. 64 İbni Manzur, a.g.e., No: 4, s. 266; Cevheri, a.g.e., No: 2, s. 652; Zebidi, a.g.e., No: 11, s. 242-243 Abdullah Namlı, “Kader İnancının Dini Temelleri”, Necmettin Erbakan Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Doktora Tezi, 2017, s. 23 Fussilet Suresi, 11 Rasim Özdenören, Hadislerin Işığında Hz. Muhammed, s. 156 Maide Suresi, 48; Hud Suresi, 118; Nahl Suresi, 93; Şura Suresi, 8 Kehf Suresi, 29; İsra Suresi, 7; Fussilet Suresi, 46; Casiye Suresi, 15; İnsan Suresi, 2-3; Rum Suresi, 41; Şems Suresi, 7-8; Beled Suresi, 10; Abdullah Emin Çimen, Niçin Helâk Oldular, İzmir, Akademi Yayınları, 2008, s. 53 Ömer Ferit Kam, Dini Felsefi Sohbetler, Sadeleştiren: S. Hayri Bolay, Ankara, DİB Yayınları, 1987, s. 137; Hüseyin Atay, “Allah’ın Halifesi: İnsan”, Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, C.: 18, 1970, s. 76; Vahdettin Başçı, “Akıl ve Vahiy Yönünden Doğru Düşünme”, Atatürk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, S.:13, 1997, s. 211 Mustafa Çağrıcı, Hayati Hökelekli, “İrade”, T. D. V. İslam Ansiklopedisi, No: 22, s. 380-384 Ahmet Naim Babanzade, İslam Ahlakının Esasları, Notlarla Sadeleştiren: Recep Kılıç, Ankara, TDV Yayınları, 1995, s. 30-33 Rad Suresi, 11 282 Kurân-ı Kerim; iradenin ve gayretin önemini, Allah’ın iyilikle ve iyilerle beraber olduğunu ve insanı hayır yolunda desteklediğini haber vermektedir.214 İslamiyet’in ilk yıllarında gündeme gelmeyen ve tartışılmayan irade ve özgürlük konusu, siyasi düşüncelerin etkisiyle, kelam ekollerinin oluşumuna sebep olmuştur. Kurân-ı Kerim; insanın hayat imtihanında ihtiyaç hissedeceği tüm imkan ve kabiliyetlerle donatıldığını, dinde zorlama olmadığını, 215 özgür irade ve tercihlerle hayatın ve hesabın anlam kazandığını, peygamber ve ilahi bilgi gönderilmeden kimseye ceza verilmediğini,216 haber vermektedir. “Allah Teâlâ iyilik ve kötülükleri takdir edip yazdıktan sonra bunların iyi ve kötü oluşunu şöyle açıkladı: Kim bir iyilik yapmak ister de yapamazsa, Cenâb-ı Hak bunu yapılmış mükemmel bir iyilik olarak kaydeder. Şayet bir kimse iyilik yapmak ister sonra da onu yaparsa, Cenâb-ı Hak o iyiliği on mislinden başlayıp yedi yüz misliyle, hatta kat kat fazlasıyla yazar. Kim bir kötülük yapmak ister de vazgeçerse, Cenâb-ı Hak bunu mükemmel bir iyilik olarak kaydeder. Şayet insan bir kötülük yapmak ister sonra da onu yaparsa, Cenâb-ı Hak o fenalığı sadece bir günah olarak yazar.”, 217 “Allah Teâlâ sizin bedenlerinize ve yüzlerinize değil, kalplerinize bakar.”218 hadisleri, irade, niyet ve yönelimin önemine vurgu yapmaktadır. İrade; niyet ve eylem birlikteliğini içermekte; İslamiyet, iradesi ve eylemleri doğru insanlar yetişmesini istemektedir.219 Sahip olduğu akıl ve ruh ile maddi ve manevi alemde yetkinleşme imkanı bulunan insan;220 düşünen, tercihte bulunan ve iradesini eyleme çevirebilen seçkin bir varlıktır. Muhtevasının zenginliği nedeniyle neliği hakkında cevap aranan insanın221 eylemleri ve sorumluluğu, gücüyle sınırlıdır; 222 eylem, iradeyi; 223 irade, kudret ve sorumluluğu zorunlu kılmaktadır. Kurân-ı Kerim’e göre, insan eylemlerinde hürdür;224 214 215 216 217 218 219 220 221 222 223 224 Ankebut Suresi, 69; Necm Suresi, 39-41 Bakara Suresi, 256 Nisa Suresi, 165; Taha Suresi, 134 Buhari, Rikak, 31; Müslim, İman, 207, 259 Müslim, Birr, 33 Ahmet Abay, “Kur’an’da Kişilik Eğitimiyle İlgili İlkeler”, Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Doktora Tezi, 2011, s. 98-99 A. Cressy Morrisson, İnsan, Kâinat ve Ötesi Müsbet İlim Yönünden, İstanbul, Hareket Yayınları, 1972, s. 109-114 Mehmet Kaplan, Nesillerin Ruhu, İstanbul, Dergah Yayınları, 2010, s. 68 Bakara Suresi, 286 Dücane Cündioğlu, Hz. İnsan, İstanbul, Kapı Yayınları, 2010, s. 28 Nisa Suresi, 110-111; Yunus Suresi, 108; Kehf Suresi, 29; İsra Suresi, 7; İnsan Suresi, 29-31; Müddessir Suresi, 35-37; Hüseyin Certel, Kur’an’da İnsan, s. 27-28 283 iyilik veya kötülük işleme kabiliyeti kendisine verilse de225 insandan beklenen bilinçli bir yönelişle rabbine iman ve itaat etmesidir. 226 Rabbine kulluk yapmak üzere yaratılan, kendisine akıl, irade ve bunları kullanma kudreti ihsan edilen insan için önemli olan, akıbetini belirleyecek olan, potansiyelini nasıl ve hangi yönde kullandığıdır.227 İnsanı, diğer canlılardan ve hatta birbirlerinden ayıran, değerli kılan, ruhi kuvveti, iradesidir.228 Allah, emir ve yasaklarını kitap ve peygamber aracılığıyla bildirmekte, ilahi bilgilendirme yaptıktan sonra insanın iradesini kullanması için onu özgür bırakmakta ve eylemlerinden sorumlu tutmaktadır. 229 İrade, özgürlük ve mesuliyet kavramlarıyla birlikte değer kazanmakta; 230 iradeye tekil yaklaşımlar, ferdiyete zarar vermektedir. Varoluş hakkında farkındalığı bulunan, iradi eylemlerini doğru yöneten insanlar, verimli ve mutlu olmaktadır. 231 “Kim, kendisine hidayet (doğru yol) besbelli olduktan sonra peygambere karşı çıkar, müminlerin yolundan başkasına uyarsa, onu yöneldiği yolda bırakırız ve cehenneme sokarız. Orası ne kötü bir varış yeridir.”232 ayeti, insanın cüzi (kendi) iradesiyle eyleme yönelmesi halinde, külli (Allah’ın) iradenin onu serbest bıraktığını, herhangi bir yön(d)e zorlamadığını haber vermektedir. Bireysel özgür seçimin imkanı, toplumsal boyutta da geçerlidir.233 Gerçek hayatın şahitliğiyle sabittir ki hiç kimse iyi veya kötü olmaya zorlanmamakta, herkes özgürce hareket etmektedir.234 Kudret; gücü yetmek, ölçmek, tayin etmek, kanun koymak, dilediğinde yapmak veya yapmamaktır.235 Kelam ilminde, insanın bir işi yapma veya yapmama gücüne sahip olması anlamında kullanılan kudret kelimesi236 yerine takat, istitaat, güç ve kuvvet kelimleri de kullanılmaktadır.237 Teklifte şart kabul edilen istitaat, insanın 225 226 227 228 229 230 231 232 233 234 235 236 237 İsra Suresi, 15; Kehf suresi, 29; İnsan Suresi, 3; Şems Suresi, 7-10 Bakara Suresi, 21 Şerafeddin Gölcük, Kur’an’da İnsanın Değeri, s. 90; Şerafeddin Gölcük, Kur’an ve İnsan, s. 269 Ali Fuad Başgil, Gençlerle Başbaşa, 22. baskı, İstanbul, Yağmur Yayınları, 1988, s. 24 Mustafa Said Yazıcıoğlu, Maturidi ve Nesefi’ye Göre İnsan Hürriyeti Kavramı, İstanbul, Milli Eğitim Bakanlığı Yayınları, 1997, s. 95 Ayhan Öz, a.g.e., s. 169; Abdullah Ulvan, İslam’da İnanç Hürriyeti, Çev.: İsmail Kaya, Konya, Uysal Kitabevi, 1950, s. 30-31 Abraham Maslow, İnsan Olmanın Psikolojisi, s. 8 Nisa Suresi, 115 Rad Suresi, 11 Mustafa Akçay, “İmanın Oluşumunda Fıtratın Rolü”, Sakarya Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, S.: 1, 1996, s. 294 235 İbni Manzur, a.g.e., No: 5, s. 74; Cürcani, a.g.e., s. 151 Nûreddin es-Sabuni, Mâtürîdiyye Akaidi (el-Bidaye fi Usuli’d-Din), Çev.: Bekir Topaloğlu, Ankara, DİB Yayınları, 2005, s. 107 Cürcani, a.g.e., s. 13; Şerafeddin Gölcük, İslam Akaidi, Konya, Esra Yayınları, 1997, s. 228 284 bir şeyi yapma veya terk etme gücüdür.238 İnsan, iradesini kullanırken cebir altında bulunmadığı gibi, faili mutlak da değildir. Yaratıcının fıtrata uygun yaşam teklifiyle, şeytanın haddi aşan vesvesesi arasında insan, iradesini özgürce kullanabilmekte; doğru kararlarıyla yücelmekte, yanlış yönelimleriyle alçalabilmektedir. Sorumluluğunu başkalarına havale ederek hür iradesini kullanmayanların, benlik ve şahsiyet sahibi olması mümkün değildir.239 İnsanın eylemlerinin, ilahlık vasfı gereği Allah tarafından bilinmesi zarureti, bireyin irade, güç ve özgürlüğünü sınırlandırmamaktadır; 240 hürriyet, insanın kaderidir. 241 “Kudret olmadan emir; irade olmadan kudret; tercih olmadan irade olmaz.”242 Kurân-ı Kerim’de insanın eşya ile ilişkisi, boyun eğdirme ve hizmetine sunma amlamında teshir, temkin ve tezlil kavramlarıyla açıklanmaktadır.243 Teshir; emrine vermek, kullanımına vermek, boyun eğdirmek, hükmü altına almak, hizmetine sunmak, itaat ettirmek, ücretsiz iş yaptırmak, bir şeyi zorla yaptırmak anlamlarında kullanılmaktadır. 244 Her şey insana göre ve onun için; insan ise Allah için yaratılmıştır;245 teshir ilkesi inanan, inanmayan tüm insanlar için geneldir, özel bir din, ırk veya gruba mahsus değildir. 246 Kâinatın, insanın emrine müsahhar kılınması, insana yeryüzünde dilediği gibi tasarrufta bulunma hakkı vermemekte; 247 teshir, insanın yeryüzündeki misyonunu gerçekleştirmesine yardımcı ve destek olmaktadır.248 Mahlukatın, insanın emrine müsahhar kılınması onun ve görevinin yüceliğini 238 239 240 241 242 243 244 245 246 247 248 Mustafa Said Yazıcıoğlu, “İslam Kelamında Önemli Bir Mesele: İstitaat”, İslami Araştırmalar, S.: 1, 1986, s. 51 Vefa Taşdelen, Kierkegaard’da Benlik ve Varoluş, Ankara, Hece Yayınları, 2004, s. 101 Ayhan Öz, a.g.e., s. 221 Ömer Naci Soykan, “Varoluş Yolunun Ana Kavşağında: Korku ve Kaygı Kierkegaard ve Heidegger’de Bir Araştırma”, Doğu Batı Düşüncesi Dergisi, S.: 6 (Kaygı Özel Sayısı), Yıl: 2, 1999, s. 61 Taha Abdurrahman, Dinin Ruhu: Sekülerizmin Sığlığından İlahi Sözleşme ve Emanet Paradigmasının Enginliğine, Çev.: Soner Gündüzöz, İstanbul, Pınar Yayınları, 2021, s. 732 Fatih Açık, “Kur’an’ı Kerim’de İrade Hürriyeti ve Sorumluluk Çerçevesinde İnsan Hayatı”, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yüksek Lisans Tezi, 2007, s. 3 İbni Manzur, a.g.e., No: 4, s. 352; Zebidi, a.g.e., No: 3, s. 360 245 Bakara Suresi, 29; İbrahim Suresi, 32-34; İsra Suresi, 70; Nahl Suresi, 12, 14; Lokman Suresi, 20, 29; Casiye Suresi, 13; Hac Suresi, 36-37; Zuhruf Suresi, 15; Araf Suresi,54; Rad Suresi, 2; Ankebut Suresi, 61; Fatır Suresi, 13; Zümer Suresi, 5; Erdoğan Pazarbaşı, Kurân ve Medeniyet, s. 107; Şaban Ali Düzgün, Sosyal Teoloji: İnsanın Yeryüzü Serüveni, Ankara, Lotus Yayınevi, 2010, s. 117-118 Muhammet Koçak, “İslam Düşüncesinde Varlık ve Yaşam Değeri Açısından İnsan”, Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Doktora Tezi, 2015, s. 225 Şaban Ali Düzgün, Sosyal Teoloji, s. 117-118 Veli Ulutürk, Kur’an-ı Kerim Allah’ı Nasıl Tanıtıyor?, s. 63 285 göstermekte;249 mevcudatın, insana emanet olduğunu hatırlatmaktadır. Kurân-ı Kerim, salih bir niyet ve irade olmaksızın yapılanları ve iradesini kullanmayanları kınamaktadır. 250 Kader; bireyin irade ve eylemini devre dışı bırakmadan insanın rabbiyle etkileşim kurmasını ifade etmektedir;251 her şeyi yaratıcıya havale eden ve alın yazısına bağlayan anlayış insanı pasifize etmekte, sorumluluklarını unutturmaktadır.252 Din, eğitim ve din eğitimi; iradesi ve kudreti bulunan insanı konu edinmektedir. İman, itaat ve gelişim, irade ve güce sahip insandan beklenmektedir. 3. 5. İtaat Açısından İnsanın Özgürlüğü ve Sorumluluğu Özgürlük; dış etkilerden bağımsız olmaktır; bağlı, köle, zorlanmış ve engellenmiş olmama halini ifade etmektedir; hürriyet kelimesinin eş anlamlısıdır.253 Özgürlük, en basit tanımla, istediğini yapabilme serbestisidir. 254 Özgürlük, insanın kendisini belirlemesi, denetlemesi, yönlendirmesi ve düzenlemesi durumunu ifade etmektedir. 255 Özgürlük, kanunsuzluk ve başıboşluk anlamı içermemektedir. 256 Arapça’daki hürriyet kavramı, özgürlük, soyluluk, nefsin arzularından kurtulma; kanuni hakların korunması ve onları kullanma serbestliği anlamlarında kullanılan kapsamı geniş bir terimdir. 257 Hürriyet ıstılahta, insanın kendi iradesiyle isteklerini belirlemesi, tercih yaparak karar verebilmesi ve zorlamanın (cebir) olmaması demektir.258 Özgürlük, kompleks bir kavramdır;259 modern dönemin algısında nefsin her istediğini herhangi bir sınır tanımaksızın yapması olarak anlaşılabildiği gibi dini bir tasavvurda bireyin rabbin emirlerine teslimiyetini de ifade etmektedir. Sınırların insanı koruyan ve engelleyen farklı yönleri vardır; özgürlüğün anlamı sınırları 249 250 251 252 253 254 255 256 257 258 259 Araf Suresi, 10; İbrahim Suresi, 33; Nahl Suresi, 12; Hac Suresi, 65; Lokman Suresi, 20; Casiye Suresi, 25; Rad Suresi, 2; Zuhruf Suresi, 12-14; Yasin Suresi, 71-73; Mülk Suresi, 15 Ayhan Öz, a.g.e., s. 175 Necdet Subaşı, Sınırları Yoklamak, İstanbul, Ötüken Yayınları, 2007, s. 96 Ayhan Öz, a.g.e., s. 221 İbni Manzur, a.g.e., No: 2, s. 829; Ragıb, a.g.e., s. 377 Harun Mustafa Töle, “Immanuel Kant’ta Özgürlük ve Sorumluluk İlişkisi”, Pamukkale Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yüksek Lisans Tezi, 2009, s. 6 Ahmet Cevizci, Felsefe Sözlüğü, Bursa, Ekin Yayınları, 1997, s. 667 Kıyamet Suresi, 35-36; Fazlurrahman, Ana Konularıyla Kurân, s. 90 Mustafa Çağrıcı, “Hürriyet”, T. D. V. İslam Ansiklopedisi, No: 18, s. 502-505 M. Saim Yeprem, İrade Hürriyeti ve İmam Matüridi, İstanbul, Şamil Yayınevi, 1980, s. 26 Faruk Vural, “Kurân-ı Kerim Perspektifinden Düşünce ve Özgürlüğü”, EKEV Akademi Dergisi, C.: 19, S.: 63, 2015, s. 72; Elif Akgün, “Özgürlük Kavramının Felsefe Tarihindeki Gelişimi”, Akdeniz Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yüksek Lisans Tezi, 2009, s. 1 286 kaldırmaktan değil, belirlemekten geçmektedir; özgürlükle esaret arasında ince bir çizgi bulunmaktadır. 260 İslamiyet’te özgürlük, varoluşsal boyutuyla insanı diğer varlıklardan ayıran önemli ve asli bir unsurdur; hürriyetin olmadığı yerde insandan söz edilememektedir. Gazzali’ye göre beşer, hürriyet ve ilimle insan olmaktadır.261 Allah’ı akıl, irade ve bilinçle arayan ve anan tek varlık insandır; 262 hür iradeyle yaratıcıya kulluk yapılması, insanı tabiat alemindeki diğer varlıklardan ayrı ve üstün bir konuma taşımakta, bireyi özgürleştirmektedir.263 İnsanların çoğu, özgürlükle mutluluğu, tutsaklıkla bedbahtlığı birbirine yakıştırmaktadır. 264 Özgürlüğün sınırlarının belirlenmesi, bireyi esir alan varlık ve düşüncelerin neler olduğunun doğru bir şekilde tanımlanması, önem arz etmektedir. Yeryüzünde iyilik ve kötülük yapan insanların bulunması, bireyin seçimlerinde hür olduğuna, dilemesiyle eylemlerinin hayra veya şerre konu olabileceğine, delil sayılmaktadır. Hikmetsiz bir iş yapmayan, abesle iştigal etmeyen Allah’ın, insanlara peygamber ve kitap göndermesi, iradelerinde özgür olduğunu ve insanların eğitilebileceğini göstermektedir. “O, yaptığından dolayı sorgulanamaz fakat onlar sorgulanırlar.” 265 İnsan, özgür iradesiyle yaptığı seçim ve eylemlerinden mesuldür, ahirette eylemlerinden hesap vermektedir. 266 İnsanın hürriyeti sonsuz ve sınırsız değildir; ateizmin, insanı yaratıcısının irade ve yönetiminden soyutlamayı hedeflediği mutlak özgürlük, insanın özüne yabancı, hakikate aykırıdır; bireye mutluluk getirmemektedir. Sorumsuz özgürlük anlayışıyla insan, özüne yabancılaşmakta, hayat kaosa sürüklenmektedir. “Özgürlük, canının istediğini değil, doğru olanı yapmaktır.” 267 Sorumluluk; temyiz ehliyetine sahip bireyin özgür iradesi ve kendi isteğiyle yaptığı eylemler için geçerlidir.268 İnsan özgür olmasaydı, diğer canlılar gibi zorunlu ve tek yönde hareket ederdi; hayat bu şekilde aynı istikamette devam 260 261 262 263 264 265 266 267 268 Ayhan Öz, a.g.e., s. 160-161 Mahmut Çamdibi, Din Eğitiminde İnsan ve Hayat, İstanbul, Çamlıca Yayınları, 2003, s. 58-59; Bülent Çelikel, “Fazlur Rahman’ın Geleneksel İslami Eğitim Eleştirisi”, Dokuz Eylül Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, S.: 27, 2008, s. 137 İbarhim Kalın, a.g.e., s. 79 Saffet Köse, İbadetten Kulluk Şuuruna, İstanbul, Erkam Yayınları, 2016, s. 83 Taha Abdurrrahman, Dini Amel ve Aklın Yenilenmesi, Çev. Mehmet Emin Güleçyüz, 2. Bsk. İstanbul, Pınar Yayınları, 2021, s. 186 Enbiya Suresi, 23 Zizal Suresi, 7-8; Fazlurrahman, Ana Konularıyla Kur’an, s. 116 Mustafa İslamoğlu, Kurân Neslinin İnşası İçin Pasif İyiden Aktif İyiye, s. 95 Sulhi Dönmezer, Cezai Mesuliyetin Esası, İstanbul, İstanbul Üniversitesi Yayınları, 1949, s. 20 287 etmediğine göre, insanın irade hürriyetine sahip olduğu anlaşılmaktadır. 269 İnsanın irade hürriyeti bulunduğundan, sorumluluk almakta, mükafat ve cezaya konu olmaktadır. Hayatın imtihan olması,270 kazanmanın ve kaybetmenin mümkün olmasını gerektirmektedir. İnsan; iradesiz, sorumluluğu olmayan, kendi haline bırakılmış bir varlık değildir. 271 Özgürlüğün, kuralsızlık olarak anlam bulduğu günümüz modern dünyasından farklı olarak İslamiyet, sorumlulukla dengelenmiş bir özgürlüğü benimsemekte; bireyin hevasını ilah edinmesi ile benliği ve iradeyi yok eden, insanın saygınlığını zedeleyen zorlama ve katı kuralcılığı, yasaklamaktadır. 272 Kuralsızlık, kaosa ve düzensizliğe evrilmektedir; otorite, ölçü ve kuralın olmadığı yerde kimse özgürlüğünü kullanamamakta, efendi olmaya çalışan insan köleleşmekte, düzen ve huzur bozulmaktadır.273 Kurân-ı Kerim’in, insanın ve toplumun huzuru ve barışı için belirlediği hukuki ve sosyal düzenlemeler; hürriyeti zedelememekte bilakis hakları, hürriyeti ve düzeni güvence altına almaktadır.274 Kelamcılar hürriyet meselesini, insanın eylemlerinde mutlak irade karşısındaki durumu ve sınırı açısından incelemekte; yaratıcıya kul olmanın, şahsi hürriyetten feragat anlamı taşıyıp taşımadığını tartışmaktadır. 275 Tabii itaat bahsinde değerlendirdiğimiz veçhile; belirli konularda mahlukatın, yaratıcısının mutlak iradesine tabi olduğu, seçme irade ve hürriyetinin olmadığı, sünnetullah olarak adlandırılan bir alanın varlığı, tartışılmaz bir gerçektir. İnsan, doğum zamanını, yerini, ailesini, ırkını, rengini kendisi seçememekte, tabii bir itaat ile rabbine teslim olmakta ve bu alandaki sonuçlardan mesul tutulmamaktadır. İrade hürriyeti; kelam ilminde ihtiyar kelimesiyle yoğun olarak tartışılmış; kelami meseleleri akıl ve felsefe perspektifinden ilk defa yorumlayan Mutezile276 tam bir irade özgürlüğünü ve mutlak sorumluluğu savunurken, Cebriyye insanın özgürlüğünü ve bireysel (cüzi) 269 270 271 272 273 274 275 276 Lütfullah Cebeci, Kurân-ı Kerim’e Göre Cin-Şeytan, s. 229 Mülk Suresi, 2 Ali Şeriati, Kendini Bilmek, Çev.: Selim Naci Karaarslan, Ankara, Endişe Yayınları, 1990, s. 1719, 57 Ayhan Öz, a.g.e., s. 265-266 Necip Bilge, Hukuk Başlangıcı-Hukukun Temel İlkeleri, 5. Bsk., Ankara, Turhan Kitabevi, 1986, s. 28-29 Zekeriya Pak, a.g.e., s. 270 Ebu’l-Vefa Taftazani, Kelam İlminin Bellibaşlı Meseleleri, Çev.: Şerafeddin Gölcük, İstanbul, Kayıhan Yayınları, 1980, s. 157-176; Şerafeddin Gölcük, Kelam Açısından İnsan ve Fiilleri, İstanbul, Kayıhan Yayınları, 1979, s. 67-101 Kemal Işık, Mu’tezile’nin Doğuşu ve Kelami Görüşleri, Ankara, Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Yayınları, 1967, s. 7 288 sorumluluğunu temelden reddetmiş;277 Eşariyye ve Mâtürîdiyye’nin oluşturduğu Ehli sünnet ise aşırı bulduğu bu iki görüş arasında orta bir yol olarak “kesb” düşüncesiyle sınırlı sorumluluğu geliştirmiştir.278 Hürriyetin en temel anlamı, köle olmamaktır. 279 “Tanrı’yı öldürme” düşüncesiyle insanın efendiliğini tasarlayan Nietzsche, özgürlüğe sınır tanımamakta, tüm otorite ve iradeleri yok saymaktadır.280 İnsan, rabbine kul olduğunda yücelmekte ve başkalarına esir olmaktan kurtulmaktadır; kişinin özgürlüğü, rabbine kulluktadır.281 İnsanın efendisi arttıkça mutsuzluğu da o nispette artmaktadır. 282 Kurân-ı Kerim, kurtuluşa ve pişmanlığa götüren yolları insana anlatmakta; 283 ilahi rehberlik için peygamberler gönderildiğini,284 insanın akıl, irade ve yeteneklerini kullanarak her iki dünyada mutluluğa kavuşabileceğini hatırlatmaktadır. 285 Tüm dinler, inananlarına mutululuğu barındıran bir hayat standartı vadetmektedir.286 İnsanın doğuştan gelen fiziksel ihtiyaçlarını karşılaması zaruridir; bu ihtiyaçların yaşamın amacı haline getirilmesi veya ilahi emir ve yasakları görmezden gelerek karşılanması insana zarar vermekte, onu mutsuzluğa sürüklemektedir. İnsan dışındaki varlıkların, yaratılışı gereği kendi varlığını ileri ve üstün bir noktaya taşıması olası değildir; onlar insana hizmet etmeye ve onun yaşamını kolaylaştırmaya adanmışlardır. 287 İnsan, diğer varlıklardan farklı olarak ölüm gerçeğini idrak ettiği halde, ölüm yokmuş gibi yaşamayı tercih edebilmektedir.288 277 278 279 280 281 282 283 284 285 286 287 288 İrfan Abdülhamid Fettah, T. D. V. İslam Ansiklopedisi, No: 7, s. 205 Mustafa Çağrıcı, “Hürriyet”, T. D. V. İslam Ansiklopedisi, No: 18, s. 502-505; Taha Abdurrahman, Dinin Ruhu: Sekülerizmin Sığlığından İlahi Sözleşme ve Emanet Paradigmasının Enginliğine, Çev.: Soner Gündüzöz, İstanbul, Pınar Yayınları, 2021, s. 739; Arif Aytekin, Ehl-i Sünnet İnanç Esasları, İstanbul, Bereket Yayınları, 2011, s. 76; Macit Fahri, İslam Ahlak Teorileri, Çev.: Muammer İskenderoğlu, Atilla Arkan, İstanbul, Litera Yayıncılık, 2004, s. 83-84 İbni Manzur, a.g.e., No: 4, s. 177 Friedrich Nietzsche, Böyle Buyurdu Zerdüşt, Çev.: Turan Oflazoğlu, İstanbul, Milli Eğitim Bakanlığı Yayınları, 1989, s. 7, 29, 83, 96, 334, 335 Fatiha Suresi, 5; Zümer Suresi, 29 Zümer Suresi, 29; Etienne de La Boetie, Gönüllü Kulluk Üzerine Söylev, Çev.: Mehmet Ali Ağaoğulları, 4. Bsk., İstanbul, İmge Kitabevi, 2014, s. 18 Hacı Ali Demirlek, “Kur’an-ı Kerim’de Teşvik ve Sakındırma Metodu”, Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yüksek Lisans Tezi, 1997, s. 4; S. Muhammed Hüseyin Tabatabaî, İslam’da Kurân, Çev.: Ahmed Erdinç, İstanbul, Bir Yayınları, 1988, s. 13-18 Nisa Suresi, 165; Enam Suresi, 130; İsra Suresi, 15; Fatır Suresi, 24 İsmail Karagöz, Kur’an’a Göre İnsana Verilen Değer ve Görev, s. 15 Mustafa Köylü, “Ruh Sağlığı ve Din Eğitimi”, Din Eğitiminde Çağdaş Konular, Ed. Mustafa Köylü, 2. Bsk., İstanbul, DEM Yayınları, 2014, s. 291 Seyyid Ebu’l Ala Mevdudi, İslami Kavramlar, s. 25-26 Rasim Özdenören, Hadislerin Işığında Hz. Muhammed, s. 74-75 289 Her yönüyle sınırlı bir varlık olan insanın, sınırsız bir özgürlük hayali, fıtratıyla örtüşmemektedir; özgürlük, sınır belirlemeyi zorunlu kılmaktadır. 289 Sınırsız bir özgürlük düşüncesi, modern felsefede insanın ilahlaştırılmasına aracılık etmekte; insanı nihilizme ve karamsarlığa sürüklemektedir. 290 İnsan; mutlak özgür olmadığı gibi, mutlak mahkum da değildir; yaratıcı, fıtratını ve sorumluluğunu belirlediği insandan, hür iradesiyle hareket etmesini istemektedir. Tercihlerini ve sonuçlarını bilerek hareket edenlerin özgürlüğünden bahsedilebilmektedir.291 İnsan, seçimlerinde özgürdür, tercihlerine göre karşılık görmektedir. Her özgür insan, anlamlı bir hayatı tercih etmese de; anlamlı bir hayat için özgürlük kaçınılmazdır. 292 İnsanın bireyselleşmesi, ruhen yükselmesi ve ahlaken olgunlaşması; düşünce, irade ve eylem özgürlüğüyle mümkün olabilmektedir. 293 Toplumlar gücünü özgürlüklerinden almakta; 294 insan, anlamlı bir hayat ile hakiki özgürlüğe sahip olabilmektedir. 295 Kurân-ı Kerim, insanın düşünmesini, muhakemeyle doğru kararlar vermesini emretmekte, inanç konusunda onu serbest bırakmaktadır. İnanç özgürlüğü; zorlama olmaksızın bireyin istediği dine ve düşünceye inanmasıdır. 296 Hayır ve şer insana tanıtılmakta,297 bireye hür iradesiyle farklı seçenekler arasında tercih yapma imkanı verilmektedir.298 İnsanda fıtri olarak bulunan özgürlük ve bağımsızlık arzusu kontrol ve disipline edilmediğinde, kibir ve istiğna haline dönüşmekte, insanı her iki dünyada hüsrana sürüklemektedir.299 Dünya hayatında özgür ve sorumsuz olduğunun kabulü, kuralların bulunmadığı serbest bir yaşam tarzına, mükafat ve cezaya konu olan ahiret hayatının inkarına sebep olabilmektedir. 300 Hayatın nihai anlamını öğreten din, 301 289 290 291 292 293 294 295 296 297 298 299 300 301 Ayhan Öz, a.g.e., s. 162-163 Necati Öner, İnsan Hürriyeti, s. 49-50; Kenan Gürsoy, Ekzistans ve Felsefe Üzerine Görüşler, Ankara, Akçağ Yayınları, 1988, s. 30-31 Eric Fromm, Sevginin ve Şiddetin Kaynağı, Çev.: Yurdanur Solman, Nalan İçten, İstanbul, Payel Yayınları, 1994, s. 133 İbrahim Kalın, Barbar Modern Medeni: Medeniyet Üzerine Notlar, s. 160-161 Abdülbaki Güneş, “Kurân Işığında Düşünce İnanç ve İfade Hürriyeti”, Fırat Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, C.: 10, S.:1, 2005, s. 2 Temel Şen, İslam’da Fikir ve İnanç Hürriyeti, İstanbul, Beyan Yayınları, 2017, s. 70 İbrahim Kalın, a.g.e., s. 162-163 Temel Şen, İslam’da Fikir ve İnanç Hürriyeti, s. 41 Şems Suresi, 8 Beled Suresi, 10; Necati Öner, İnsan Hürriyeti, Ankara, Selçuk Yayınları, 1982, s. 57-58 Kenan Sevinç, İnançsızlık Psikolojisi, İstanbul, Çamlıca Yayınları, 2017, s. 101; Hayati Hökelekli, Din Psikolojisi, s. 171 Sad Suresi, 27; Müminun Suresi, 115; Kıyame Suresi, 36; Beled Suresi, 5-7 Ali Bardakoğlu, İslam Işığında Müslümanlığımızla Yüzleşme, İstanbul, Kuramer, 2019, s. 58 290 insanın müteal bir varlıkla duygusal, bilişsel ve fiziksel iletişim kurmasıdır. 302 İslamiyet, emir ve yasaklar içerse de ihsan, irfan ve hikmet merkezli ahlaki bir eğitimi barındırmaktadır. Din, ahlak ve vicdana güç ve manevi temel kazandıran kaynaktır.303 İnsan, yaratıcısını ve dinini inkar ederek özgürleşeceğini düşündüğünde hata etmekte, heva ve arzularının tutsağı haline gelebilmektedir. Allah, insanı özgür iradeyle yaratmakta, akıl ve bilgi ile bireyin potansiyelini artırmakta ve kendisinden kulluk ve itaat beklemektedir. Sorumluluğu bulunmayan mutlak özgürlük anlayışı, insanın rabbiyle bağını zayıflatmakta, O’na itaatten uzaklaştırmaktadır. Din, insanlık için bir hayat tarzı sunmakta; beşerin başıboş yaratılmadığını ilan etmektedir. 304 Hayır’ı olmayanın evet’inin kıymeti bulunmamaktadır; 305 tercihleri bulunan varlığın iyiliği veya kötülüğünden bahsedilebilmektedir. İlahi öğretiler, insanın irade ve seçim hürriyetine müdahale etmese de hayatın imtihan sırrına uygun olarak belirlenen haramlar ile nefsin isteklerine sınırlar koymaktadır; bu iki durum birbirinden farklıdır. Dünya hayatında insanın özgür iradesiyle iyi veya kötüye yönelme serbestisinin bulunmasıyla, ilahi dinin insanın kendi maslahatı için kural ve ölçü belirlemesi arasında fark vardır.306 “Şüphesiz biz onu (ömür boyu yürüyeceği) yola koyduk. O bu yolu ya şükrederek ya da nankörlük ederek kateder.” 307 ayeti, özgürlüğün bilgi ile ilişkişine işaret etmektedir. Allah, insana ihtiyacı olan bilgiyi ulaştırmakta, sorumluluklarını yerine getirmesine imkan sağlayacak maddi ve manevi yeteneklerle donatmakta ve onu irade ve eylemlerinde özgür bırakmaktadır. “O halde kıyamet gününde ateşe atılan mı, yoksa güven içinde gelen kimse mi daha iyidir? Dilediğinizi yapın. Şüphesiz o, yaptıklarınızı hakkıyla görmektedir.”308 ayeti, insanın özgürlüğünü ve sorumluluğunu “dilediğinizi yapın” beyanıyla açıklamakta; “dilediğimi yapın” denilmemektedir. 302 303 304 305 306 307 308 Musa Bilgiz, Kur’an Açısından Vicdan ve Değeri, İstanbul, Beyan Yayınları, 2007, s. 39 Ünal Kılıç, “Hz. Peygamber’in Ahlâk’ı ve Güzel Ahlâka Verdiği Önem”, Cumhuriyet Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, C.:13, S.: 1, 2009, s. 89; Ali Bardakoğlu, İslam Işığında Müslümanlığımızla Yüzleşme, s. 44 Kıyamet Suresi, 37 Ahmet Akbulut, “Allah’ın Takdiri Kulun Tedbiri”, Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, C.: 33, S.: 1, 1994, s. 140 Necati Öner, İnsan Hürriyeti, s. 71; Nisa suresi, 111; Enam Suresi, 104; Yunus Suresi, 108; İsra Suresi, 15; Neml Suresi, 40; Ankebut Suresi, 6; Lokman Suresi, 12; Zümer Suresi, 41; Fussilet Suresi, 46 İnsan Suresi, 3 Fussilet Suresi, 40 291 “Özgürlük, etiğin ontolojik koşuludur.” 309 İnsan, seçimleri ve eylemleriyle özgür olduğunu göstermekte; 310 birey, seçim ve irade hürriyetiyle anlam ve değer kazanmaktadır. 311 Kâinatta var olan zıtlıklar, 312 insan için de geçerlidir; birey, kendisinde bulunan zıtlıkları akıl, irade, vicdan ile dengelemeye çalışmaktadır. 313 İnsan, içgüdüsel olarak kendisinde var olan iyilik ve kötülük potansiyelinden hangi yönünü geliştirir ve desteklerse, merkeze onu almakta ve onu sürdürmektedir. Birey, İslam’ı tercih ettikten sonra kendisinden itaat ve iyilik beklenmesi doğaldır. 314 Sorumluluk, iman ile tamamlanmamakta, imanın salih amellerle desteklenmesi gerekmektedir. Her sözleşmenin şartları ve yükümlülükleri bulunmaktadır; kendisini İslam ile kayıt altına alan ve rabbiyle ahdini tazeleyenler, hak ve sorumluluklarını öğrenmek ve gereğini ifa ile mesuldür. Hürriyet, kurallılığı ve bu kurallara itaati de zorunlu kılmakta;315 ahlaken terbiye edilenler gerçek özgürlüğe ulaşabilmektedir.316 “Olur ki, bir şey sizin için hayırlı iken, siz onu hoş görmezsiniz. Yine olur ki, bir şey sizin için kötü iken, siz onu seversiniz. Allah bilir, siz bilmezsiniz.”317 ayeti, insanın sahip olduğu donanım ile kavrayamacağı hikmet ve faydaların, ilahi emir ve yasaklarda saklı olduğunu; bireyin duygu ve düşüncesinin bu hikmet ile örtüşmeyebileceğini haber vermektedir. Akıl, ilahi bilgi perspektifiyle iyi ve kötüyü ayırt edebilmekte; insan, kendi iradesi ve özgür seçimleri doğrultusunda bilinçli bir şekilde hareket etmekte, şahsiyetini oluşturmakta, benliğini gerçekleştirmekte ve bunlardan sorumlu tutulmaktadır. 318 Kanunlara itaat etmek, soyut hükümlere boyun eğmenin ötesinde, otoriteye bağlılığı ve devlete teslimiyeti ifade etmektedir; insanın sünnetullaha itaati de fıtrat kanunlarına boyun eğmenin ötesinde, yaratıcı ve kudret sahibi ilaha teslimiyet 309 310 311 312 313 314 315 316 317 318 Michel Foucault, Özne ve İktidar, Çev.: Işık Ergüden, Osman Akınhay, İstanbul, Ayrıntı Yayınları, 2000, s. 225 Necati Öner, İnsan Hürriyeti, s. 15 Ömer Ferit Kam, Dini Felsefi Sohbetler, s. 138 İbrahim Kalın, a.g.e., s. 53 Ahmet Koç, Kurân’da İnsan ve Hz. Muhammed, Din Eğitimi Açısından Bir Yaklaşım, s. 87; Şerafettin Gölcük, Din ve Toplum, Konya, Esra Yayınları, 2000, s. 205 Rasim Özdenören, Hadislerin Işığında Hz. Muhammed, s. 87 Ayhan Öz, a.g.e., s. 167 Friedrich Schiller, Bir Eğitim Ülküsü Olarak Ruh Yüceliği, s. 43 Bakara Suresi, 216 Asım Yapıcı, İslam’da Tövbe ve Dini Yaşayıştaki Rolü, İstanbul, Beyan Yayınları, 1997, s. 310; Temel Yeşilyurt, “Kur’an Işığında İnsanın Bireysel Sorumluluğu (Günah ve Sevap)”, Fırat Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, C. : 10, S.: 1, 2005, s. 42 292 anlamı taşımaktadır.319 Eylem, özgürlüğün tamamlayıcısıdır; 320 edilgin tutumlardan, üretken bir enerji çıkmamaktadır.321 Kurân-ı Kerim’de özgürlük konusu; mesuliyet, yükümlülük ve müeyyide temellerine dayandırılan ahlaki bir konu olarak işlenmektedir. 322 “İnkar tutsaklık, inanç özgürlüktür.” 323 İlahi rıza ile örtüşmeyen maddi ve bedeni istekler, ebedi ve hakiki özgürlüğü engellemekte, insanı esarete mahkum etmektedir.324 Sorumluluk; insanın yükümlülüklerini yerine getirmesi, kendi eylemlerinin sonuçlarını üstlenmesi, 325 akıl ve iradesine dayalı gerçekleştirdiği işleri nedeniyle niyet ve kasdına göre değerlendirilmesidir.326 Sorumluluk yetkiyi; yetki, sorumluluğu zorunlu kılmakta; bunların tersi de hakikati ifade etmektedir.327 İnsanın sorumluluğu; gücüyle sınırlı, orantılı ve değişim göstermektedir.328 İnsanın, öncelikle kendine karşı sorumluluğunun farkına varması, sonra başkalarına karşı sorumluluklarına dikkat etmesi gerekmektedir.329 İnsanlar ahirette Allah’a karşı birey olarak tek başına hesap vermektedir; 330 kimse başkasının sorumluluğunu yüklenmemektedir. 331 İyilik ve kötülükte başkalarına öncü ve örnek olanlar kendi hisselerini artırmakta, tabi olanların sorumlulukları azalmamaktadır. 332 “Rabbinin senin üzerinde hakkı vardır. Nefsinin senin üzerinde hakkı vardır. Ailenin senin üzerinde hakkı vardır. Şu halde her hak sahibine hakkını ver!”333 kutlu mesajı ile Hz. Peygamber hakları ve sorumlulukları birlikte değerlendirmekte; insanın öncelikle rabbine karşı, sonra sırasıyla kendisine, 319 320 321 322 323 324 325 326 327 328 329 330 331 332 333 Seyyid Ebu’l Ala Mevdudi, İslami Kavramlar, s. 13 Fatma Bayraktar, “Dua-Kader İlişkisi”, Ankara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü Doktora Tezi, 2007, s. 157 Ernst Cassier, İnsan Üstüne Bir Deneme, Çev.: Nejla Arat, İstanbul, Remzi Kitabevi, 1980, s. 92 Muhammed Abdullah Draz, Kurân Ahlakı, Çev.: Emrullah Yüksel, Ünver Günay, İstanbul, İz Yayınları, 1993, s. 3; Filiz Şahin, Ahlakın Akli ve İnsani Temeli, Konya, Çizgi Kitabevi, 1998, s. 64 Sezai Karakoç, Diriliş Neslinin Amentüsü, 110. Bsk., İstanbul, Diriliş Yayınları, 2021, s. 8 Nurettin Topçu, İsyan Ahlakı, s. 164 Ahmet Cevizci, Felsefe Sözlüğü, s. 786; Yener Özen, Sorumluluk Eğitimi, Ankara, Gece Kitaplığı, 2014, s. 15 Adil Bebek, Maturidi’de Günah Problemi, İstanbul, Rağbet Yayınları, 1998, s. 59; Salih Yalın, “Ahmet Hamdi Akseki’de Ahlaki Sorumluluk”, Erciyes Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi S.: 38, 2015, s. 212 Muhammed Abdullah Draz, Kurân Ahlakı, s. 105 Bakara Suresi, 286 Bedia Akarsu, Max Scheler Felsefesinde Kişi Kavramı ve İnsan Olma Sorunu, İstanbul, İnkılap Yayınları, 1998, s. 104- 105 Bakara Suresi, 281; Enam Suresi, 94 Zümer Suresi, 41 Ankebut Suresi, 12-13; Neml Suresi, 89-90 Buhari, Savm, 51, 55 293 ailesine ve çevresine karşı sorumlu olduğunu bildirmektedir. 334 Bir şeyin hakkının verilmesi, maksadına uygun kullanımla ilgilidir; aksi, zulüm olarak isimlendirilmektedir. 335 Sınırsız bir özgürlük peşinde olanlar, insan ile hayvan arasındaki sınırın kaldırılmasına kadar işi götürmekte;336 fıtri benliği zedelemektedir. Nefsine hakim olamayan özgür insan, başka varlıkların kontrolü altına girebilmektedir.337 Sorumluluk, Arapça’da teklif kelimesine karşılık gelmekte; birine bir işi gerekli, farz kılmak;338 içeriğinde zorluk bulunan bir işin fayda sağlama veya zararı giderme amacıyla emir veya yasaklama şekliyle muhataba bildirmek 339 anlamında kullanılmaktadır. İnsanın yetkisinde bulunan eylemlerinin sonuçlarını üstlenmesi, hayatın devamlılığı ve ahiret hayatındaki mükafat ve cezaya konu olabilmesi için zaruridir. 340 Arapça’da sormak, istemek manasında kullanılan seele kelimesinden türetilen mesuliyet de sorumluluk anlamı içermektedir. Istılahta mesuliyet, insanın yapması ve uyması gereken kurallar karşısındaki tutumu nedeniyle hesap verme ve onların sonuçlarını üstlenme halidir.341 Teklif, kaynağına göre şeri ve akli (vicdani)342 olmak üzere ikiye ayrılmakta; ilahi kaynaklı teklif şeri, insan fıtratının yüklediği teklif akli olarak isimlendirilmektedir.343 Kurân-ı Kerim’de insanın olumlu ve olumsuz özelliklerinden bahsedilmekte ve bu yapısal durum insanda “ahlaki gerginlik alanı” oluşturmaktadır. 344 Çatışmalarla mücadele etmek üzere insan, savunma mekanizmaları geliştirmekte ve özsaygısını, şahsiyetini korumaya çalışmaktadır. 345 Savunma sistemleri, bireyin hakikatlerden 334 335 336 337 338 339 340 341 342 343 344 345 Lokman Çilingir, Ahlak Felsefesine Giriş, Ankara, Elis Yayınları, 2003, s. 20; Necmettin Tozlu, Eğitimden Felsefeye-1: Eğitim Felsefesi Eğitim Üzerine Düşünceler ve İnsandan Devlete Eğitim, Bayburt, Bayburt Üniversitesi Yayınları, 2014, s. 276 Rasim Özdenören, Hadislerin Işığında Hz. Muhammed, s. 187 Gotthold Ephraim Lessing, İnsan Soyunun Eğitimi, Çev.: Ahmet Aydoğan, İstanbul, Say Yayınları, 2011, s. 33 Mehmet Tözlüyurt, “Allah İnsan İlişkisinin Aşamaları”, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Doktora Tezi, 2014, s. 152 İbni Manzur, a.g.e., No: 5, s. 3916 Ragıb, a.g.e., s. 761; İbni Manzur, a.g.e., No: 10, s. 359; Cevheri, a.g.e., No: 4, s. 1560 Zariyat Suresi, 56; Kıyame Suresi, 36; Müminun Suresi, 115 Murat Sülün, “Kur’ân’da Mes’ûliyetin Kavramsal Çerçevesi”, Kur’ân-ı Kerim’de Mes’ûliyet, Murat Sülün v. d., İstanbul, İSAV, 2006, s. 20 Müslim, Birr, 14 Erkan Yar, Müslüman Kelamında Teklif ve Sorumluluk, Ankara, Ankara Okulu Yayınları, 2017, s. 26-30; Nurullah Kayışoğlu, a.g.e., s. 7 Fazlurrahman, Ana Konularıyla Kurân, s. 63 Özcan Köknel, İnsanı Anlamak, s. 118 294 kaçmasına, fatalist anlayışta olduğu gibi sorumluluklarını başkalarına yüklemesine, yansıtmasına ve psikolojik rahatsızlıklara sebep olabilmektedir.346 “İslamiyet’e göre hürriyet, öyle insanın kullanıp kullanmamakta serbest olduğu veya kanun koyucunun istediği zaman verip istediği zaman kısabileceği siyasi bir hak değildir. Hürriyet, Müslümana kabul ettiği din ve rehber tanıdığı ahlak tarafından verilmiş bir vazifedir. Çünkü bütün Müslümanlar doğruyu bilmeye ve tatbik etmeye mecburdurlar.”347 İnsan, emaneti yüklenmekte;348 eylemi de önceleyen ahlaki bir sorumluluğu benimsemektedir. 349 Her varlığın, kendi hakikatiyle uyumlu bir işlevi bulunmakta; mahiyet, kullanım alanını belirlemektedir.350 İnsanın sorumluluğu, temyiz kudreti ile ortaya çıkmaktadır; akıl, irade ve kudret sahibi olanlar ve büluğa erenler İslamiyet’te mükellef kabul edilmekte; akıl hastaları ve çocuklardan sorumluluk kaldırılmaktadır.351 Kader ve tevekkülün, insanın sorumluluğunu Allah’a havale etme gerekçesi yapılması doğru değildir.352 “En büyük sorumluluk, en büyüğe karşı sorumluluktur. Bir yerde sorumluluk varsa tercih vardır, tercih varsa irade vardır. İrade varsa akıl vardır.”353 Allah, herkese gücü nispetinde sorumluluk verdiğini, 354 herkesin kendi eylemlerinden sorumlu olduğunu, başkalarının günah ve sorumluluklarının yüklenilemeyeceğini,355 iyilik ve kötülüğe öncü ve destek olanların onları yapanların 346 347 348 349 350 351 352 353 354 355 Halis Özgü, Şahsiyet, İstanbul, Özgü Yayınları, 1969, s. 218; Engin Gençtan, Çağdaş İnsanda Normaldışı Davranışlar, Ankara, Ankara Üniversitesi Eğitim Fakültesi Yayınları, Ankara, 1978, s. 174 Said Halim Paşa, “İslamlaşmak”, Türkiye’de İslamcılık Düşüncesi 1, Haz.: İsmail Kara, İstanbul, Risale Yayınları, 1986, s. 115-116 Ahzab Suresi, 72; Nurettin Topçu, İsyan Ahlakı, s. 22 İbrahim Kalın, a.g.e., s. 64-65 Bakara Suresi, 173; Nahl Suresi, 106; Nur Suresi, 59; Mustafa Sinanoğlu, “Teklif”, T. D. V. İslam Ansiklopedisi, No: 40, s. 385-387; Şaban Ali Düzgün, “İnsanın Yetkinliğini Teolojik Olarak Temellendirmenin İmkanı”, Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, C.: 46, S.: 2, s. 14 Nurullah Kayışoğlu, “Bireysel Sorumluluk ve Teolojik Temelleri”, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Doktora Tezi, 2010, s. 131 Mustafa İslamoğlu, Kurân Neslinin İnşası İçin Pasif İyiden Aktif İyiye, s. 12 Bakara Suresi, 233, 286; Enam Suresi, 152; Araf Suresi, 42; Buhari, Savm, 42; Müslim, İman, 199 Enam Suresi, 84, 164; Fatır Suresi, 18; Zümer Suresi, 41; Necm Suresi, 38-39; Müddessir Suresi, 18 295 amelinden kesinti olmaksızın kendi hisselerince karşılık göreceğini 356 haber vermektedir. Günaha sebep olanların ahirette ceza görmesi, başkasının cezasını çekmek olarak değerlendirilmemekte, sorumluluğu bireysellikten çıkarmamaktadır.357 İnanç, insan için hem bir ihtiyaca hem de fıtrata tekabül etmektedir. İnsanın kendi eylemlerini yönetebilmesi; irade, duygu ve düşüncesine hakim olmasına bağlıdır;358 varlığının ve sorumluluğunun bilincine varanlar, öncelikle kendisine ve çevresine faydalı olabilmektedir.359 “Bilme sorumluluğu, yapma mesuliyetini de beraberinde getirir.”360 Yaratıcıya kulluk gayesiyle yaratılan insanın hedefini gerçekleştirmesini sağlayacak potansiyel, yetenek, bilgi, akıl ve irade ile donatılması zaruridir.361 Dünyadaki mutluluklar, az da olsa çaba ve zorluk gerektirdiği gibi;362 ahiret mutluluğu için de gayret ve fedakarlık zaruridir. İnsan, rabbine yöneldiğinde 363 ve O’na yaklaşmayı gaye edindiğinde, 364 kendine iyilik yapmakta, huzur ve mutluluğun kapılarını aralamaktadır. Sorumluluklar, insanın şartlarına göre artma ve azalma eğilimi gösterebilmekte, belirli durumlarda düşebilmektedir.365 Birey ve toplum, doğru ve yanlışı, kendi sınırlarına göre tespit etmektedir;366 kendisi gibi aklı, bilgisi, tecrübesi ve muhakemesi sınırlı olan insanın hakikate erişebilmesi, ilahi destek ile mümkün olabilmektedir. İslamiyet, tevhit inancıyla insanı özgürleştirmektedir; tek yaratıcı ve tek otorite olarak Allah’a iman edildiğinde insanın sahte bağımlılıkları son bulmakta, aşkın ve ebedi varlığa teslimiyetle birey hakiki özgürlüğüne kavuşmakta, batıl tanrıların esaretinden 356 357 358 359 360 361 362 363 364 365 366 Nisa Suresi, 85; Ankebut Suresi, 13 Muhsin Demirci, Kurân’ın Temel Konuları, s. 151 Mustafa İslamoğlu, Kurân Neslinin İnşası İçin Pasif İyiden Aktif İyiye, s. 25 Recep Kaymakcan, Hasan Meydan, Ahlak Değerler ve Eğitimi, İstanbul, Değerler Eğitim Merkezi, 2014, s. 260 İbrahim Kalın, a.g.e., s. 44s Hacer Şahinalp, “Kur’an’da Din Hürriyeti”, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Doktora Tezi, 2009, s. 128 Jules Payot, İrade Terbiyesi, İngilizce’den Çev.: Derya Öztürk, 2. Bsk., İstanbul, Flipper Yayınları, 2021, s. 22 Ahmet Özalp, “Davud el- Kayseri’de İnsan Kavrayışı”, Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yüksek Lisans Tezi, 2014, s. 69 Nihat Keklik, Allah- Kâinat ve İnsan, İstanbul, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yayınları, 1967, s. 129-130 Saffet Köse, “Kur’ân-ı Kerim’e Göre Ferde Mesuliyet Yükleyen ve Bunu Düşüren Faktörler”, Kur’an-ı Kerim’de Mesuliyet, Murat Sülün v. d., İstanbul, İSAV, 2006, s. 80 Jon Nuttal, Ahlak Üzerine Tartışmalar: Etiğe Giriş, Çev.: Abdullah Yılmaz, İstanbul, Ayrıntı Yayınları, 1997, s. 32 296 kurtulmaktadır. 367 Rabbiyle olan sözleşmesini hatırlayan ve yeryüzündeki sorumluluklarının farkında olanlar, O’na kulluk için ilahi öğretilere itaat etmekte, yaratıcıya kulluk ile özgürleşmektedir. Çocukların rüşt, delilerin akıl yeterliliği olmadığından dini sorumlulukları da bulunmamaktadır.368 Sorumluluk bilinci, insanın hayatını kuşatan İslam’ın temel umdelerinden biridir; mesuliyetler idrak edilerek hakkıyla yerine getirildiğinde insanın kendisine ve çevresine değer katmakta, ihmal edildiğinde birey kendisine ve çevresine zulmetmektedir.369 “Var olmak ciddi bir iştir. Düşünerek ve hesap vererek var olmak ise daha ciddi bir iştir.”370 İnsanın, zorunlu olarak iyilik veya kötülük yapması, dünya ve ahiret hayatının anlamıyla örtüşmemektedir. İnsan hayatı karşıtlık ilkesine göre devam etmektedir; iyilik, kötülük, hayat, ölüm, sağlık, hastalık, huzur ve mutsuzluk hepsi bir arada bulunmaktadır. “Musa, "Rabbimiz her şeye hilkatini (yaratılış özelliklerini) veren, sonra onlara yol gösterendir" dedi.”, 371 “O, yaratıp şekillendiren, âhenk veren ve düzene koyandır. O, (her şeyi) ölçüyle yapıp yönlendirendir.”, 372 “Nefse ve onu düzgün bir biçimde şekillendirip ona kötülük duygusunu ve takvasını (kötülükten sakınma yeteneğini) ilham edene andolsun ki, nefsini arındıran kurtuluşa ermiştir. Onu kötülüklere gömüp kirleten kimse de ziyana uğramıştır.”373 ayetleri, evrenin olduğu gibi insanın da yaratılış amacına uygun içerik ve potansiyelde yaratıldığını haber vermektedir. Zaafları ve yetenekleriyle insan, eylemlerinde özgür olduğu ve tercih yapabildiği için değer kazanmakta; fıtratına yabancılaşmadan iyiliğe yöneldiğinde doğru olan asli hilkatine dönmekte374 ve mutlu olmaktadır.375 Birey, hayatın anlamını idrak edemediğinde, hakiki sorumluluklarını unuttuğunda; kendilik bilincini avutmak üzere başkalarına bağlanma, hevaya tabi olma, dünyaya dalma gibi refleksler gösterebilmektedir.376 İtaat, özgür iradeyle değer kazanmakta, sorumluluk bilinciyle 367 368 369 370 371 372 373 374 375 376 Zekeriya Pak, a.g.e., s. 272; Salih Akdemir, “Hristiyan Kaynaklara ve Kur’an-ı Kerim’e Göre Hz. İsa”, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Doktora Tezi, 1992, s. I; Sadık Kılıç, Fıtratın Dirilişi, s. 128-129 Buhari, Hudud, 22; Talak, 11; Ebu Davud, Hudud, 17 Abdulkerim Ersan, “Bireysel ve Toplumsal Sorumluluk Açısından “Hepiniz Çobansınız” Hadisi (Tahriç ve Değerlendirme)”, Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yüksek Lisans Tezi, 2008, s. 295 İbrahim Kalın, a.g.e., s. 10 Taha Suresi, 50 Ala Suresi, 2-3 Beled Suresi, 7-10 H. Mahmut Çamdibi, Din Eğitiminde İnsan ve Hayat, İstanbul, Çamlıca Yayınları, 2003, s. 87 Lütfullah Cebeci, Kurân’da Şer Problemi, Ankara, Akçağ Yayınları, 1985, s. 142 Ayhan Öz, a.g.e., s. 193-195 297 mükafata konu olmaktadır. Mesuliyetin olduğu yerde mecburiyet, mecburiyetin olduğu yerde mesuliyet bulunmamaktadır. İnsan, diğer canlılardan farklı olarak, var olan ve varlığının ve ölümün farkında olandır; 377 “metakognüsyon genleri” ile varoluşu, anlamı, yeniliği ve zamanı sorgulayabilen, düşünerek hayat ile ilgili kendisine hedef belirleyebilen tek canlıdır.378 İnsandan beklenen, evreni ve hayatı anlamlı hale getirmesi ve kendi mutluluğu için ilahi rızaya uygun bir yaşam sürmesidir. “Hiç kuşkusuz biz insanı zahmetli bir hayat için yarattık.” 379 ayetinden hareketle, insanoğlunun yüklendiği sorumluluklar nedeniyle dünya hayatının zor bir imtihan olduğunu, sahip olunan yetenek ve ilahi öğretilerin rehberliğiyle bireyin imtihanının kulluk ve itaat ile kolaylaşacağını, insanın mutluluğa erişebileceğini, söylemek mümkündür. Hayat, eylem ile anlamını bulmakta;380 sorumluluk üstlenenler, birey olabilmektedir.381 "Hem ben, ne diye beni yaratana kulluk etmeyeyim. Oysa siz de yalnızca ona döndürüleceksiniz.",382 “De ki: "Her şeyin Rabbi o iken ben başka bir Rab mı arayayım?”383 ayetleri, insanın kudret sahibi bir yaratıcıya boyun eğmesinin doğal olduğunu haber vermektedir; arızi ve irrasyonel olan inkar ve nankörlüktür. 384 İnsan, kendisine verilen ve azaltılan nimetlerle imtihan edilmekte;385 hayat, var oluş ve tükenişlere konu olabilmektedir. Akıl, irade ve sorumluluk sahibi bir varlık olan insan, robot gibi zorunlu ve belirli davranışlar sergilememekte, özgür tercihleriyle hayatını sürdürmektedir. İnsanı meleklerden farklı ve üstün kılan, hür iradesiyle rabbine itaat etmesi, yüklenmiş olduğu ilahi sorumlulukları herhangi bir zorlama olmaksızın yerine getirmesidir. 377 378 379 380 381 382 383 384 385 Erol Göka, Ölme: Ölümün ve Geride Kalanların Psikolojisi, İstanbul, Timaş Yayınları, 2009, s. 54 Nevzat Tarhan, Duyguların Dili, İstanbul, Timaş Yayınları, 2008, s. 54 Beled Suresi, 4 Muhammed İkbal, Esrar ve Rumuz, s. 72 Abraham Maslow, İnsan Olmanın Psikolojisi, s. 225 Yasin Suresi, 22 Enam Suresi, 164 Bakara Suresi, 170-171; Maide Suresi, 58; Mehmet Aydın, “Allah’ın Varlığına İnanmanın Akliliği”, s. 18 Bakara Suresi, 155 298 3. 6. İtaate Konu Olan İmtihan, İnsanın Özgürlüğü ve İlahi Bilgi Sorunsalı İmtihan kelimesi sözlükte; denemek, tetkik etmek, kuyunun toprak ve çamurunu çıkarmak, birini deneyerek imtihan etmek, elbiseyi yıpratmak, kalbin niyetini anlamak, birini bir şeyden alıkoymak gibi anlamlara gelmektedir. 386 İmtihandan bahsetmek için ceza ve mükafatın olması zaruridir.387 İnsan, kaçınılmaz bir sebep tarafından engellenenler hariç, yaptıklarında özgürdür, onlardan mesuldür; insanın ve hayatın gerçeği bu hakikatten ibarettir.388 İnsan, yaratıcı tarafından bilinen kader ile hayatına yön vermeye, özgür olduğu kesbi alanlarda sorumluluklarını ifa etmeye çalışmakta; kadere iman ederek kaderciliğe teslim olmadan iradesini kullanmakta; 389 özgürlük hayaliyle yaratıcıyı rededen bir görüşten uzak durması gerekmektedir. 390 İradeleri olmadığından insan dışındaki varlıklar için hesap söz konusu edilmemektedir. Her şeyin zorla yaptırıldığının kabulü, imtihan hikmetini ortadan kaldırmakta; insanın ve hayatın anlamını yitirmesine sebep olamaktadır. Allah’ın peygamber ve kitap göndermesi, insana doğru yolu göstermeye ve hesap günündeki itiraz hakkının ortadan kaldırılmasına yöneliktir.391 Kurân-ı Kerim, insan için zorunluluktan değil, çift kutuplu potansiyel ve serbestlikten bahsetmekte; 392 beşere, Allah’tan bağımsız müstakil bir güç veya mutlak bir acziyet atfedilmemektedir. 393 İnsanın sorumluluğu, sadace tercihte bulunabildiği ve hür olduğu alanlarla sınırlıdır; mesuliyetlerin yaratıcıya havale edilmesi, insanın ve hayatın denge ve düzenini sarsmakta, realiteyle örtüşmemektedir. 386 387 388 389 390 391 392 393 İbni Manzur, a.g.e., No: 13, s. 401, 402; Cevheri, a.g.e., No: 6, s. 2201; Zebidi, a.g.e., No: 9, s. 341342 Seyyid Ebu’l Ala Mevdudi, Tevhid Mücadelesi, s. 301 Muhammed Abdullah Draz, Kurân Ahlakı, s. 97 İbrahim Kalın, a.g.e., s. 106-107 Abdullah Draz, Kurân’a Giriş, Çev.: Salih Akdemir, Ankara, Kitabiyat, 2000, s. 62 Araf Suresi, 164 Ali Şeriati, İnsan, s. 14 ; Ömer Özsoy, a.g.e., s. 113 Muhammed Abdullah Draz, Kurân’ın Anlaşılmasına Doğru, Çev. Salih Akdemir, Ankara, Mim Yayınları, 1983, s. 81 299 Kurân-ı Kerim, Allah’ın sınırsız bilgisine ve kudretine işaret etmektedir. 394 Allah’ın ilim, irade ve takdiri, kelam ilminde üç farklı görüşle açıklanmaktadır. 395 Cebriye; Allah’ın bilgisi, iradesi ve takdiri birlikte düşünüldüğünde insanın ihtiyari eyleminin ve fonksiyonunun kalmadığını; yaratıcının ilmi bilgisizliğe dönüşemeyeceğinden, insanın kendi hür iradesiyle Allah’ın ezeli ilminin dışına çıkamayacağını savunmaktadır. 396 Cebriye’nın görüşünün tam aksini savunan Mutezile’nin hürriyetçi anlayışına göre; insanın fiileri, Allah’ın ilim, irade ve takdirinden hiçbir şekilde etkilenmemekte; birey, sınırsız bir hürriyetle müstakil hareket edebilmektedir.397 Eşari ve Maturidi kelamcıların savunduğu üçüncü görüş, birbirine zıt bu iki görüşün arasını “kesb” teorisiyle bulmaya çalışmakta; Allah’ın sıfatlarını sınırlandırmadan, insanın hürriyetine ve cüzi iradesine değer veren bir görüş vücut bulmaktadır.398 İnsanın doğuştan kazandığı cinsiyeti, ailesi, fiziksel özellikleri gibi kendi seçimi dışında yüklendiği nitelikler konusunda herhangi bir seçimi ve kastı olmadığından, bu konular imtihanın bir parçası olarak değerlendirilmemekte ve bu kategoriye ait özelliklerden hesaba çekilmeyeceği kabul edilmektedir. Kelam ilminde incelenen konulardan biri, Allah’ın bilgisinin insanların davranışlarına etkisi ve bireyin özgürlüğüdür. İlk dönem filozofları hariç tüm filozoflar ve kelam alimleri, Allah’ın alim olduğunda ittifak etmişlerdir. 399 Bir iş yapmaya kabiliyetli olmak, onu yapmama özgürlüğünü de içermektedir. 400 İslamiyet’te özgürlük, sorumlulukla birlikte değerlendirilmektedir; özgürlüğü olmayan sorumluluk doğru olmadığı gibi, sorumluluk gerektirmeyen özgürlük de muteber kabul edilmemektedir. 401 Varoluşsal gayesinden uzak olanların birey olması ve kendini 394 395 396 396 397 398 399 400 401 Enam Suresi, 59; Mülk Suresi, 13-14; Hadid Suresi, 4-5 Muhammed Ebu Zehra, a.g.e., s. 117-255; Bekir Topaloğlu, Kelam İlmi Giriş, İstanbul, Damla Yayınları, İstanbul, 1981, s. 283-287; Ethem Ruhi Fığlalı, Çağımızda İtikadi İslam Mezhepleri, s. 54-83 Mustafa Sabri Efendi, İnsan ve Kader (Mevkıfu’l-Beşer Tahte Sultani’l-Kader), Çev.: İsa Doğan, İstanbul, Kültür Basın Yayın Birliği, 1989, s. 68, 77, 82 Şerafeddin Gölcük, Kelam Açısından İnsan ve Fiilleri, İstanbul, Kayıhan Yayınları, 1979, s. 167; M. Saim Yeprem, İrade Hürriyeti ve İmam Matüridi, s. 198 Mustafa Sabri Efendi, a.g.e., s. 31, 68; Şerafeddin Gölcük, Kelam Açısından İnsan ve Fiilleri, s. 167 Mustafa Sabri Efendi, a.g.e., s. 68-73; Macit Fahri, İslam Ahlak Teorileri, Çev.: Muammer İskenderoğlu, Atilla Arkan, İstanbul, Litera Yayıncılık, 2004, s. 83-84 Fahreddin Razi, Muhassal, Çev.: Hüsetin Atay, Ankara, Kültür Bakanlığı Yayınları, 2002, s. 171; Bakara Suresi, 29; Ali İmran Suresi, 29, 119 Ömer Özsoy, İlhami Güler, Konularına Göre Kur’an: Sistematik Kur’an Fihristi, s. 37 Sezai Karakoç, İnsanlığın Dirilişi, s. 147-149 300 gerçekleştirmesi mümkün olmamaktadır. 402 Rabbiyle aidiyetini tanımlamayanların özü gürleşmemekte, yerini ve haddini doğru tanımlamadığı için çürümektedir. 403 İnsanın zorla inanmasının kıymeti bulunmamaktadır; birey özgür iradesiyle ve bilinçli bir şekilde rabbine kul olduğunda, tercihi değer kazanmaktadır.404 Ödül verme veya cezalandırma, hür iradeyle yapılan eylemler için geçerlidir; hayatın imtihan için yaratılmış olması, tek alternatifi imkansız kılmaktadır. 405 İmtihan, tercih hakkını gerektirmekte; iman ve inkar hür iradeyle karşılık bulmaktadır. Hidayet elçisi peygamberler, hakikati insanlara açıklamış fakat iman etmeleri için onları zorlamamıştır. 406 İnsanlar arasında farklı tercihlerin, yönelimlerin ve inkarın gözlemlenmesi, insanın özgür bir iradeye sahip olduğunun en açık delilidir. İnsanın, iradesiyle yaptığı işlerde genellikle bir amaç bulunmaktadır;407 istek ve irade olmadan insan harekete geçmemektedir.408 İnsan, özgürlük için bir şeyle irtibatını kopardığında başka şeylere köle olmakta; tüm bağlarını kopardığını zannedenler arzularındaki kayıtsızlığa bağlanmaktadır.409 Kurân-ı Kerim, herkesin kendi yaptıklarından sorumlu olduğunu, başkasının günahını üstlenmeyeceğini beyan etmektedir; 410 sorumluluğun bireyselliği temel ilkedir.411 Sorumluluk ve hürriyet, madalyonun farklı yüzleridir; biri diğeri olmadan uzun süre kalamamakta, değer kazanamamaktadır. 412 İnsanlara peygamber ve kitap gönderilmesi, Kurân-ı Kerim’de anlatılan kıssalar, bireyin toplumda edilgen olmadığını, 413 aklını ve iradesini işlevsel hale getirebileceğini, sorumluluk sahibi 402 403 404 405 406 407 408 409 410 411 412 413 Immanual Kant, Eğitim Üzerine, Çev.: Ahmet Aydoğan, İstanbul, Say Yayınları, 2007, s. 34 Mustafa İslamoğlu, Kurân Neslinin İnşası İçin Pasif İyiden Aktif İyiye, s. 94-95 Beyza Bilgin, “İslam ve Hristiyanlığın Din Pedagojisi: Birbirimizde Neler Öğrenebiliriz?”, Kültürel Çeşitlilik ve Din, Ed.: Remziye Yılmaz, Ankara, Sinemis Yayınları, 2005, s. 124 Muhammed İhsan Oğuz, a.g.e., s. 41 Bakara Suresi, 256; Nahl Suresi, 106; Kehf Suresi, 29; Şura Suresi, 3-4; Ğaşiye Suresi, 21-22; Abdurrahman Ateş, Kur’an’a Göre Dinde Zorlama ve Şiddet Sorunu, İstanbul, Beyan Yayıncılık, 2002, s. 80 Mehmet Kenan Şahin, Ahlâkın Felsefî ve Dinî Temelleri, I. Kant, Mu’tezile ve Eş’âriyye’nin Mukayeseli Tahlili, Ankara, Yayınevi Yayınları, 2014, s. 26; Takiyyettin Mengüşoğlu, İnsan Felsefesi, s. 152-153, 168-169, 288 Jules Payot, İrade Terbiyesi, s. 41 Erich Fromm, Özgürlükten Kaçış, Çev.: Şemsa Yeğin, İstanbul, Payel Yayınları, 1993, s. 46 Bakara Suresi, 134; Enam Suresi, 164; İsra Suresi, 15; Fatır Suresi, 18; Zümer Suresi, 7; Necm Suresi, 39-41 Ahmet Küçük, “Kur’an’da Toplumsal Sınanma ve Sonuçları”, Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Doktora Tezi, 2006, s. 108 Fazlurrahman, Ana Konularıyla Kurân, s. 91 Ejder Okumuş, Kurân’da Toplumsal Çöküş, İstanbul, İnsan Yayınları, 1995, s. 76 301 olduğunu göstermektedir.414 İnsan, ilahi bilgiyle açıklanan hakikatin aydınlığında akıl ve iradesiyle yol alabilmekte, 415 yeryüzünü imar ve ıslah edebilmektedir. 416 Dünya hayatı insanın imtihanıdır; yaratıcının her şeyi bilmesi, insanın irade hürriyetine, sorumluluklarını yerine getirmesine ve itaatine engel olmamaktadır. Her şey emek istemektedir;417 hayrı ve iyiliği bilmek, bulmak, kabul etmek yeterli görülmemekte; irade ve samimi bir yönelişle hakikatin uygulanması gerekmektedir. Hayatını anlamlandıran insan, amaç ve hedeflerini belirlemekte, bireysel ve toplumsal yaşamını şekillendirmektedir. İnsanın, rabbiyle kurduğu ilişki, varoluşsal kaygısını gidermekte ve bireye değer katmaktadır.418 İnsanın hakikatten uzaklaşmasına sebep olan; ilahi bilginin zorlaması, şeytanın doğru işleri bozması değildir; özgür iradeyle eyleme dökülen tercihlerdir. 419 Allah adildir, insanın aleyhine herhangi bir şey yapmamaktadır.420 Her işi hikmet ile yapan Allah, insanı, başıboş, anlamsız ve oyun olarak yaratmamıştır. 421 İnsan, akarsuyun üzerinde sürüklenen bir dal parçası misali bir hayat sürmediği gibi; başıboş bırakılmış, kendi haline terk edilmiş, sorumsuz bir varlık da değildir. İnsanın aldandığı veya aldatıldığı konulardan biri kaderdir. Kader meselesi doğru anlaşılmadığında, insanın imanı ile inkarı, itaati ile isyanı eşitlenmektedir. İlahi bilgi, akıl ve hür irade ile desteklenen ve değerlenen insanın, imtihan için yaratıldığı dünya hayatında sorumluluk üstlenmesi ve rabbine kulluk için yeteneklerini kullanması, gerekmektedir. İnsan, ilahi bilgiden habersizdir, gaybı bilmemektedir. Allah’ın bilgisi; bireyin itaatine koşul veya engel olmadığı gibi, insanın eylemlerine zorunluluk getirmemekte, dünya hayatının imtihan niteliğini değiştirmemektedir. 414 415 416 417 418 419 420 421 Erdoğan Pazarbaşı, “Kur’ân’daki Tarihî Anlatımlarda Maddî Varlık ve Etkinlik İlişkisi”, EKEV Akademi Dergisi, S.: 13, 2002, s. 106; Muhammed Kutup, Kur'ân'ı Nasıl Okuyalım, Çev.: Bekir Karlıga, İstanbul, Bir Yayıncılık, 1983, s. 51 Bakara Suresi, 170-171; Müminun Suresi, 80; Rum Suresi, 24, 28; Casiye Suresi, 5; Hucurat Suresi, 4; Hadid Suresi, 17; Haşr Suresi, 14; Hüseyin Atay, “Allah’ın Halifesi: İnsan”, Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, S.: 18 (1), 1970, s. 75 Erdoğan Pazarbaşı, Kur’ân ve Medeniyet: Doğuşu-Gelişimi- Çöküşü, İstanbul, Pınar Yayınları, 1996, s. 139 Mehmet Dinç, Bırakma Kendini, 3. Baskı, İstanbul, Aşinakitap, 2017, s. 21 Yurdagül Mehmedoğlu, Erişkin Bireyin Kendilik Bilinci, İstanbul, DEM Yayınları, 2005, s. 111 İbrahim Suresi, 22; Araf Suresi, 201-202 Nisa Suresi, 40; Hasan Elik, İnsan Eksenli Din, İstanbul, İFAV Yayınları, 2011, s. 85; Muhammed Oğuz İhsan, İslam’da Kaza ve Kader, İstanbul, Oğuz Yayınları, 1993, s. 43 Müminun Suresi, 115; Kıyamet Suresi, 36 302 3. 7. İnanç ve Eylemin Tezahürü: Ahlak Ahlak; seciye, huy, tabiat manasına gelen hulk kelimesinin çoğuludur; eylem halinde herhangi bir zorlama olmaksızın, kendiliğinden ortaya çıkan ve nefiste yerleşen bir meleke,422 faazilet kurallarıdır. İnsanın iyi ve kötü olarak tanımlanmasına sebep olan manevi nitelikleri, huyları ve bunların etkisiyle oluşan iradeli davranışlar bütününe; 423 toplumda yerleşik alışkanlıklara, inanç ve değerler bütününe ahlak denilmektedir. 424 Yaratma kelimesiyle aynı kökten geliyor olması, ahlakın fıtrata yönelik içeriğine işaret etmektedir.425 Ahlak ile eş ve yakın anlamlı kullanılan edep,426 ahlaka göre daha geniş bir muhtevaya sahiptir. 427 Ahlak ilmi; maddi ve manevi vazifeleri öğreten, kötülükleri ve onlardan korunma yollarını gösteren, bireyin duygu, düşünce ve eylemlerinin iyiliğini ve kötülüğünü, doğruluğunu ve yanlışlığını konu alan, inceleyen ve her iki dünyanın huzuruna rehberlik eden bir bilim, 428 iyilik sanatıdır. 429 Dinlerin ortak amacı, insanın olgunlaşmasını ve ahlaken gelişmesini sağlamaktır.430 İslamiyet, hayatın tüm alanlarını kuşattığı gibi insanın tüm eylemleri, ahlakın kapsamına dahil edilmektedir.431 Kelamcılar, bilgi temelinde ortaya çıkan ve meleke halinde insanın tabiatına yerleşen davranışları ahlak kapsamında değerlendirmektedir.432 Kurân-ı Kerim, insanın sorumluluğu ve ahlaki olgunluğundan 422 423 424 425 426 427 428 429 430 431 432 İbni Manzur, a.g.e., No: 10, s. 85-92; Cürcani, a.g.e., s. 89; M. Yaşar Kandemir, Örneklerle İslam Ahlakı, İstanbul, Nesil Yayınları, 1979, s. 24 Mustafa Çağrıcı, “Ahlak”, T. D. V. İslam Ansiklopedisi, No: 2, s. 1-9 Doğan Özlem, Etik Ahlak Felsefesi, İstanbul, İnkılap Yayınları, 2004, s. 13-17 Ayhan Öz, a.g.e., s. 176 Mustafa Çağrıcı, “Edep”, T. D. V. İslam Ansiklopedisi, No: 10, s. 412-414 Recep Kılıç, “İslam Ahlakının Tanımı ve Kapsamı”, İslam Ahlakı Temel Konular Güncel Yorumlar, Ed.: Muhammet Şevki Aydın, Ahmet Hadi Adanalı, İstanbul, DİB Yayınları, 2014, s. 20-21 Hamit Er, “Kınalızade Ali Efendi”, Klasik İslam Eğitimcileri, Ed.: Mustafa Köylü, Ahmet Koç, s. 610; Jon Nuttall, Ahlak Üzerine Tartışmalar: Etiğe Giriş, s. 15; Mustafa Rahmi, Ahlak, İstanbul, Matbaa-i Amire, 1342, s. 3; Ali Seyyidi, Ahlak-ı Dinî ve Vezaif-i İslamiyye, Dersaadet, Kanaat Matbaası, 1329, s. 3-4; İbni Sina, Uyûnu’l-Hikme, Nşr.: Abdurrahman Bedevi, Lübnan, y.y., 1980, s. 16 Alexis Bertrand, Ahlak Felsefesi, Sad.: Hayrani Altıntaş, Ankara, Seba Yayınları, 1999, s. 1 Nurettin Topçu, İslam ve İnsan, İstanbul, Hareket Yayınları, 1969, s. 15 Mehmet Kenan Şahin, a.g.e., s. 25 Mehmet Kenan Şahin, a.g.e., s. 23; Nasîruddin Tusî, Ahlak-ı Nâsırî, Çev.: Anar Gafarov, Zaur Şükürov, İstanbul, Litera Yayıncılık, 2007, s. 81; Adudüddin el-Îcî, Ahlak-u Adudüddin, Çev.: İlyas Çelebi, Ankara, TDV Yayınları, 2015, s. 39; İbn Miskeveyh, Tehzibü’l Ahlak, Çev.: Abdulkadir Şener, İlyas Kayaoğlu, Cihat Tunç, İstanbul, Büyüyen Ay Yayınları, 2013, s. 49; Kınalızâde Ali Efendi, Ahlak-ı Alâ’î, Hz.: Mustafa Koç, İstanbul, Türkiye Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı Yayınları, 2014, s. 194 303 sıklıkla bahsetmektedir. 433 Ahlakilik, ferdi bir tercihten öte insanlığın ortak görevi kabul edilmektedir.434 İnsana ait bir özellik olan ahlak,435 iyi ve kötü ahlak şeklinde sınıflandırılmakta, eğitimle ahlaki değişim ve gelişim sağlanabilmektedir. İnsanın ahlaken olgunlaşması için, rabbiyle iletişim ve yakınlık kurmasına, O’nu sürekli hatırda tutmasına ve itaat etmesine bağlıdır. “Din dışında bir ahlâk tesisine teşebbüs etmek, hoşlandıkları bir bitkiyi yeniden toprağa ekmek isteyen çocukların onu köksüz bir halde koparıp, sonra da o haliyle toprağa dikmelerine benziyor. Köksüz bitki olmadığı gibi, dinî temeli olmayan gerçek ve uygulanabilir bir ahlâk da olamaz.”436 Ahlakın kaynağı farklı disiplinlerde incelenmekte; insanı içeriden etkileyecek olanlar vicdan, kalp, nefs, akıl ve fayda dahili faktörler; dışarıdan etkileyecek olanlar tanrı, din, hukuk ve gelenek ise harici faktörler, olarak değerlendirilmektedir.437 İyi ve kötü, hayır ve şer vahiy ile bildirilmekte; insan, salt akıl ve tecrübesiyle mutlak doğruya ve güzel ahlaka erişememektedir. 438 İslamiyet’in hayata yansıyan görüntülerinden ibaret olan ahlakın temelinde, tüm zamanlara ve insanlara hitap eden vahiy bulunmaktadır.439 Yaratıcı ve O’nun öğretileriyle ilişkilendirilmemiş eylemler, bizatihi güzel olsa da, ahirette mükafat kazandırmamaktadır. Ahlaki ilkelerin bizatihi kendisinin iyi ve güzel olması nedeniyle Allah’ın bunları emretmiş olması veya Allah’ın iradesi ve emretmesi nedeniyle ahlakın güzel olması meselesi kelam ilminde tartışılmaktadır. Ahlaki ilkeler, şeytanın ve nefsin evhamıyla kişiye zor ve sevimsiz görünebilmektedir. İlahi öğretilerin ve ahlakın kaynağı ve içeriği aynıdır; ahlaki 433 434 435 436 437 438 439 Fazlurrahman, İslam ve Çağdaşlık, Çev.: Alparslan Açıkgenç, M. Hayri Kırbaşoğlu, Ankara, Ankara Okulu Yayınları, 2002, s. 223 Ali Bardakoğlu, “Günümüz İslam Toplumlarında İnsan Onurunun Zedelenmesi Sorununa İçeriden Bakış”. Hz. Peygamber ve İnsan Onuru, Ali Bardakoğlu v. d., Ankara, DİB Yayınları, 2013, s. 17 Erol Güngör, Ahlak Psikolojisi ve Sosyal Ahlak, İstanbul, Ötüken Yayınları, 1998, s. 11 Lev Nikolayeviç Tolstoy, Din Nedir, s. 93 Hilmi Ziya Ülken, Ahlak, Ankara, Doğubatı Yayınları, 2016, s. 273-274; Hümeyra Özturan, “İdeal Bir Müeyyide Teorisi Nasıl Olabilir?”, Ahlak ve Müeyyide, Ed.: Ömer Türker, Ankara, Nobel Akademik Yayıncılık, 2017, s. 143-148 Muhammed Gazzali, el-İktisad fi’l-İ’tikad, Çev.: Kemal Işık, Ankara, Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Yayınları, 1971, s. 119-120 Hüseyin Karaman, “İslam Ahlakının Kaynakları”, İslam Ahlakı Temel Konular Güncel Yorumlar, Ed.: Muhammet Şevki Aydın, Ahmet Hadi Adanalı, İstanbul, DİB Yayınları, 2014, s. 52; İbrahim Hakkı Aydın, “Seküler Ahlak Bağlamında Din-Ahlak İlişkisi”, Atatürk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, S.: 35, 2011, s. 12-13 304 ilkelere uymamak, Allah’a itaatin dışına çıkma anlamı taşımaktadır. 440 İlahi bilgi dışındaki değer ve ölçüler zamana, mekana, topluma ve şartlara göre değişkenlik gösterebilmekte, sabitesi bulunmamaktadır. 441 Vicdan, akıl ve tecrübe gibi insan merkezli kaynaklar, ahlak için yetersiz kalabilmektedir.442 “Allah güzeldir, güzelliği sever.” 443 hadisi, iyiliğin ve güzelliğin kaynağının Allah olduğunu, güzelliği ve çirkinliği belirleme yetkisinin yaratıcıda olduğunu hatırlatmaktadır. Ahlak; sorumluluk ve bilinç kavramlarını çağrıştıran, 444 bireyde başlayan toplumsal bir vakıadır.445 Hal ile anlam kazanan ahlakta bireydeki söylem ve eylem tutarsızlığı, özümsenmeyen değerlerlerden kaynaklanmaktadır.446 Anlam kavramının manasının işlev ve faydaya evrildiği günümüzde nihilizm ve deizm insana alternatif olarak sunulmaktadır. 447 “Sen elbette üstün bir ahlâka sahipsin.” 448 ayeti ve Hz. Aişe’nin bir soru münasebetiyle Hz. Peygamber’in ahlâkının Kurân olduğunu bildirdiği hadis 449 birlikte değerlendirildiğinde, ahlakın kaynağının ilahi olduğu söylenebilmektedir. 450 İslam’ın temel inancı olan ahiret hayatı, ahlak düzeninin de temelini oluşturmaktadır.451 Ahiret (hesap) günü, dünya hayatında erdemli yaşamın teminatı, insanların oto kontrolünü sağlayan düşüncenin esasıdır. Hesap verme düşüncesi, bedenin yaptıklarına şahitlik edecek olması ve amel defteri tasvirleri;452 bireyin eylemlerinde dikkatli olmasına, ahlaken olgunlaşmasına destek olmaktadır. Allah’ın rızasının gaye edinilmesi ve dinin hükümlerine uyulması neticesinde kendiliğinden oluşan ve belirginleşen ahlak; beşeri, insan mertebesine ulaştırmakta; 440 441 442 443 444 445 446 447 448 449 450 451 452 Mehmet S. Aydın, Kant’ta ve Çağdaş İngiliz Felsefesinde Tanrı Ahlak İlişkisi, Ankara, TDV Yayınları, 1991, s. 220 Erol Güngör, Değerler Psikolojisi Üzerine Araştırmalar, İstanbul, Ötüken Yayınları, 2000, s. 27 Hümeyra Özturan, Ahlak Felsefesinin Temel Problemleri, Ankara, Nobel Akademik Yayıncılık, 2015, s. 65-74 Müslim, İman, 147 Nurettin Topçu, İsyan Ahlakı, İstanbul, Dergah Yayınları, 2016, s. 35 Mustafa Gündüz, Ahlak Sosyolojisi, Ankara, Anı Yayınları, 2005, s. 177; Mehmet Bulut, “Sosyolojik Açıdan Ahlak ve Ahlak Eğitimi”, Din Öğretimi Dergisi, C.: 32, S.:1, 1992, s. 99 Ayhan Öz, a.g.e., s. 241-242 İbrahim Kalın, a.g.e., s. 135-136 Kalem Suresi, 4 Müslim, Salatü’l-Müsafirin, 139; Tirmizi, Birr, 69; Nesai, Kıyamü’l-Leyl, 2; İbni Mace, Ahkam, 14 Erdoğan Köycü, “Ahlâki Sorunlara Hadislerden Bazı Çözüm Önerileri”, Uluslararası Kültürel ve Sosyal Araştırmalar Dergisi, S.: 4, 2018, s. 113 Hac Suresi, 1-2; Kaf Suresi, 10-11; Yasin Suresi, 77-82; Tarık Suresi, 5-8; Toshihiko Izutsu, Kur’an’da Tanrı ve İnsan, Çev.: M. Kürşad Atalar, İstanbul, Pınar Yayınları, 2012, s. 141 İsra Suresi, 14; Hakka Suresi, 19-32; Nur Suresi, 24; Kıyamet Suresi, 7-15; Enbiya Suresi, 47; Yasin Suresi, 65 305 nefs terbiyesi, itaat ve din eğitimi ile olgunlaşmaktadır. Namazın insanı kötülüklerden arındırması ve uzaklaştırması, 453 Hz. Peygamberin ahlakının Kurân olması, 454 “Bir kimse yalan söylemeyi ve yalanla iş görmeyi bırakmazsa, o kimsenin yemesini içmesini terk etmesine Allah'ın ihtiyacı yoktur."455 hadisi, tezin de içeriğini oluşturan iman ve itaatin ayrılmaz bütünlüğüne, imanın amele dönüşmesi gerektiğine, ahlakın İslami hükümlerle içiçe olduğuna, iman-itaat-ahlak arasında doğrusal bir ilişki bulunduğuna, işaret etmektedir. Doğuştan gelen ahlaki değerlerlerin varlığı kabul edilse de, ilim ve amel ile ahlakın olgunlaşması ve eğitilmesi önem arz etmektedir. Ahlakın, ameli bir eğitim olduğunu, İslamiyet’in hayata yansıtılmış hali olduğunu söylemek mümkündür.456 “Kötülüğün seni üzüyor, iyiliğin de sevindiriyorsa artık sen müminsin.”457 Yaratıcıya iman ve itaat, bireyin hayatında ahlak olarak görünmektedir. Dinin belirlediği ahlak ilkeleri olduğu gibi kanunların düzenlediği toplumsal kurallar da mevcuttur. İnsan, vicdan ve hayâ faziletiyle de iyilikler hakkında kanaat oluşturabilmektedir. İnsanın, kendisine karşı bedeni ve ruhi, maddi ve manevi, rabbine karşı, diğer insanlara karşı ve çevreye karşı ahlaki sorumlulukları bulunmaktadır. “Kıyamet gününde insan şu beş şeyden hesaba çekilmedikçe rabbinin huzurundan bir yere ayrılamaz: Ömrünü nerede ve nasıl geçirdiğinden, gençliğini nerede yıprattığından, malını nereden kazanıp nerede harcadığından, bildiği ile amel edip etmediğinden.”, 458 “Müslüman, dilinden ve elinden diğer Müslümanların zarar görmediği kimsedir.” 459 hadisleri, insanın kendisine ve çevresine karşı sorumluluklarını ve ahlaki ilkeleri hatırlatmaktadır. Tasavvufta nefis terbiyesi olarak kavramsallaştırılan ahlak eğitimi; ilahi öğretilerle bireyin zihinsel, duygusal ve davranışsal eylemlerinin disipline edilmesini, güzel davranışların meleke haline dönüştürülmesini, şahsiyet oluşturulmasını, amaç edinmektedir, dinden bağımsız değildir. “(Ey Muhammed!) Kitaptan sana vahyolunanı oku, namazı da dosdoğru kıl. Çünkü namaz, insanı hayasızlıktan ve kötülükten alıkor. Allah'ı anmak (olan namaz) elbette en büyük ibadettir. Allah 453 454 455 456 457 458 459 Ankebut Suresi, 45 Müslim, Salatü’l-Müsafirin, 139; Tirmizi, Birr, 69; Nesai, Kıyamü’l-Leyl, 2; İbni Mace, Ahkam, 14 Tirmizi, Savm, 16 Hasan Dam, “Farabi”, Klasik İslam Eğitimcileri, Ed.: Mustafa Köylü, Ahmet Koç, s. 52 Tirmizi, Sıfatü’l-Kıyame, 49 Tirmizi, Sıfatü’l-Kıyame, 1 Buhari, İman, 4, 5 306 yaptıklarınızı biliyor.” 460 ayeti, namaz ile insanın diğer davranışları arasında bağ kurmaktadır. Namaz ve diğer ibadetlerin gün içerisindeki farklı vakitlere yayılması, namazın bittikten sonra başlaması, kulluk bilincinin hayatın tüm boyutlarına erişme ve ahlaki bir gelişim hedeflediğini göstermektedir. İbadet ve ahlak arasında, iman ve salih amel arasında olduğu gibi, derin, destekleyici ve organik bir ilişki mevcuttur, biri diğerini beslemektedir. Peygamberler, insanlar için ideal ve seçkin örneklerdir; onların örnek alınması insanı olgunlaştırmakta, yaratıcıya itaate teşvik etmektedir. Modernizm, anlam ve muhtevadan yoksun bir özgürlük tasavvuruyla, kuralsızlığı ölçü haline getirmekte, ahlakı önemsizleştirmektedir.461 Postmodernizmle birlikte teolojik temelden uzaklaştırılan ahlak, insan merkezli bir hal almaktadır.462 Aklın ve vicdanın enerjisiyle keşfedilebilecek ahlaki normlar bulunsa da İslamiyet, ahlakın iman ve itaat ile içselleştirilmiş yönüne vurgu yapmaktadır. “Her ahlak, imanla belirlenmiş ve imanda tamamlanmıştır”463 Ahlak, dinin hükümlerinin uygulanması, bireyin rabbine itaati neticesinde oluşan görüntülerden ibarettir. “Görmedin mi Allah güzel bir sözü nasıl misal getirdi? (Güzel bir söz), kökü sağlam, dalları göğe yükselen bir ağaç gibidir. Bu ağaç Rabbinin izniyle her zaman meyvesini verir. Öğüt alsınlar diye Allah insanlara misaller getirir.”464 ayetinde örneği verilen kökü sağlam olan ağaç imana, göğe yükselerek sürekli meyve veren dallar, salih amel, itaatler ve güzel ahlaka benzetilmektedir. Ahlakın zirve numunesi Hz. Peygamber; ideal kulluk, Allah’ı görür gibi ibadet etmektir, ihsandır. 465 İhsan, işin en güzel haliyle yapılmasını; 466 kulun rabbiyle sürekli bağ kurmasını, murakabe halinde hesap sorumluluğunu unutmamasını; 467 iman, amel, ihlas ve ahlak bütünlüğünü ifade etmektedir. İman, ihsan ve istikamet sahibi olanlar, inançtan aldığı hidayet ve bilinçle eylemlerinde dikkat ve rikkat üzere hareket etmekte, edep ve ahlak ile hayatını güzelleştirmekte, kötü ve çirkin işlerden uzaklaşmaktadır.468 “Allah, gözlerin hain bakışını ve kalplerin 460 461 462 463 464 465 466 467 468 Ankebut Suresi, 45 İbrahim Kalın, Akıl ve Erdem: Türkiye’nin Toplumsal Muhayyilesi, s. 80-81 Derda Küçükalp, Politik Nihilizm: Nietzscheci Bir Tartışma, İstanbul, Alfa Aktüel, 2005, s. 80 Gustave Mensching, Dini Sosyoloji, Çev.: Mehmet Aydın, Konya, Din Bilimleri Yayınları, 1994, s. 90 İbrahim Suresi, 24-25 Buhari, İman, 37 İbni Manzur, a.g.e., No: 12, s. 115-116 Hakim Tirmizî, Kalbin Anlamı, Çev.: Ekrem Demirli, İstanbul, Hayy Kitap, 2006, s. 65 Ömer Aydın, Kur’an-Kerim’de İman Ahlak İlişkisi, İstanbul, İşaret Yayınları, 2007, s. 42-51; Mustafa Sönmez, “İmanın Ahlaki Yaptırım Gücü”, Sakarya Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, C.: 13, S.: 23, 2011, s. 133 307 gizlediğini bilir.” 469 ayeti, Allah’ın her şeyi bildiğini, O’na hiçbir şeyin gizli kalmadığını 470 ; insan yaratıcıyı görmese de O’nun kendisini gördüğünü bilerek ve düşünerek hareket etmesi gerektiğini, beyan etmektedir. İman, itaat ve ahlak içiçedir; sürekli etkileşim halindedir; iman, yaratıcıya itaati artırmakta ahlakı güzelleştirmektedir. Ahlakın, bilgi ve uygulama şeklinde iki safhası bulunmaktadır. Önceden İslam alimlerinin marifet-i nefs ve hikmet-i ameliye diye nitelendirdikleri ahlakın bilgi ve uygulamasını ifade eden kavramların yerine günümüzde nazari ahlak ve ameli ahlak terimleri kullanılmaktadır.471 ”Müminlerin iman bakımından en olgun olanları, ahlâkı en iyi olanlarıdır.”, 472 “Müslüman, dilinden ve elinden insanların selâmette olduğu kişidir. Mümin ise insanların canları ve malları konusunda (kendilerine zarar vermeyeceğinden) emin oldukları kişidir.”,473 “Zandan sakının! Zira zan, yalanın ta kendisidir. Birbirinizin sözlerine kulak kabartmayın. Birbirinizin özel hâllerini araştırmayın. Birbirinizle üstünlük yarışı içine girmeyin. Birbirinize haset etmeyin. Birbirinize kin beslemeyin. Birbirinize sırt çevirmeyin. Ey Allah"ın kulları! Kardeş olun!” 474 hadisleri, imanın salih amel ve ahlak ile bütünleşmesinin önemini göstermekte; ahlakın dinden bağımsız olmadığına, itaat ile arttığına ve belirginleştiğine işaret etmektedir. Toğrağı âdem yapan; beden ve ruh, kalp ve akıl, irade ve kudret, hürriyet ve teslimiyet, sevgi ve korku, iman ve ibadet, ilim ve amel, ihlas ve gayret, ahlak ve vicdan birlikteliğidir. İnsan tüm nitelikleriyle yaratıcısında buluştuğunda ilahi ruhun hakkını vermekte, yeryüzündeki ödev ve sorumluluklarını yerine getirebilmekte, şahsiyetini oluşturabilmekte, maddi ve manevi gelişimini sürdürebilmektedir. “Ben, güzel ahlakı tamamlamak üzere gönderildim.” 475 hadisindeki “tamamlamak üzere” ifadesinden, insanoğlunun yaratılıştan asgari bir ahlaka sahip olduğu, Hz. Peygamberin onu tamamladığı anlaşılabilmektedir. Hakim b. Hizam’ın bildirdiği; “'Ey Allah'ın Resulü, cahiliye devrinde sadaka vermek, köle azat 469 470 471 472 473 474 475 Mümin Suresi, 19 Mücadele Suresi, 7; Taha Suresi, 7 M. Yaşar Kandemir, Örneklerle İslam Ahlakı, s. 31; Yunus Ekin, “İslam Ahlakı Açısından Lokman Suresi’nin Tefsiri”, Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yüksek Lisans Tezi, 1994, s. 122 Tirmizi, Rada, 11 Nesai, İman, 8 Müslim, Birr, 28 Malik b. Enes, Muvatta, Hüsnü’l-Hulk, 8 308 etmek, sıla-i rahim yapmak gibi -kulluk adına yaptığım hayırlar var; bana bunlardan bir sevap gelecek mi?’ dedim." “Sen zaten, daha önce yaptığın bu iyiliklerin hayrına Müslüman olmuşsun.' dedi.”476 hadisi; İslamiyet öncesinde insanın iyiliğe ve ahlaka örnek güzel davranışlar sergileyebileceğine, ahlakın her daim bir güzelliğe vesile olabileceğine işaret etmektedir. Kişinin Müslüman olmadan önce üstün ahlaka dair örnek davranışlarına şahid olunsa da, iman ile sonuçlanmayan eylemler itaat olarak kabul edilmediğinden ahirette karşılığı bulunmamaktadır. İnsana dünya ve ahiret hayatında değer katan; imanı, dinin hükümlerine itaati ve güzel ahlakıdır. “Müflis kimdir bilir misiniz?” Ashabdan söz alan biri, “Bizim aramızda müflis, malı mülkü olmayan kimsedir.” dedi. Bu cevap üzerine Resûlullah şöyle buyurdu: “Asıl müflis, kıyamet gününde kıldığı namaz, tuttuğu oruç ve verdiği zekatla gelir. Ancak dünyada iken şuna sövmüş, buna iftira atmış, ötekinin malını yemiş, berikinin kanını dökmüş, bir başkasını da dövmüştür. (Bunların karşılığı olarak) iyiliklerinden alınıp hak sahiplerine verilir. Hesabı görülmeden iyilikleri biterse, mağdur ettiği insanların günahlarından alınarak bunun üzerine yüklenir, sonra da cehenneme atılır.” hadisi; iman, salih amel, itaat ve ahlakın bütünlüğünü; ahiret hayatının dünyada kazanıldığını; düşünce, duygu ve davranışlar için dini bir perspektifin bulunduğunu; ilahi ve beşeri değer yargılarının farklı olabileceğini; din eğitiminde soru ve cevap, kavramsallaştırma, canlandırma ve tasvir etme yöntemleriyle öğretimin imkanını, ilahi adalette ibadet ve ahlak ayrımı yapılmaksızın her birinin karşılığının bulunduğunu ve kimseye haksızlık yapılmayacağını; hayatın tüm alanlarıyla ilgili dinin hükümlerinin bulunduğunu ve her haklıya hakkının teslim edileceğini; göstermektedir. İslamiyet, bireysel olduğu kadar toplumsal ahlaka ilişkin de hükümler içermekte; 477 birey, rabbiyle ilişkisinde ibadetlerine önem verdiği kadar, insanlararası ilişkilerdeki ahlak ve kurallara dikkat etmesi gerekmektedir. Şahsiyet, mizaç, karakter ve kişilik kavramları, ahlak ile yakından ilişkilidir; ahlak gibi hem doğuştan getirilen hem de sonradan kazanılan ve geliştirilen özelliklerin toplamından meydana gelmektedir. 478 İnsanın doğuştan sahip olduğu yetenek 476 477 478 ve özelliklerin geliştirilip geliştirilemeyeceği öteden beri Buhari, Zekat, 24; Edep, 16; Müslim, İman, 194-196 Ahzab Suresi, 70-71; Ali İmran Suresi, 104; Şaban Ali Düzgün, Çağdaş Dünyada Din ve Dindarlar, s. 19 Hayati Hökelekli, “Şahsiyet”, T. D. V. İslam Ansiklopedisi, No: 38, s. 297-298 309 tartışılagelmektedir. 479 Hz. Peygamberin öncülüğünde ve rehberliğinde, sahabenin hayatındaki değişim ve dönüşüm, insanın değişebileceğine yeterli bir delil sayılmaktadır.480 İmanın artıp azalmasının imkan dahilinde olması gibi birey doğuştan sahip olduğu imkan ve yeteneklerini geliştirme istidadına sahiptir. İnsan, yeteneklerini geliştiremediğinde ve ahlakını olgunlaştıramadığında, hayatın ve imtihanın anlamı kalmamakta, insan umutsuzluğa mahkum olmaktadır. İnsan, doğuştan sahip olduğu yetenek ve özelliklerini geliştiremediğinde, eğitim ve din, anlamını yitirmektedir. Karakterin değişmezliğini savunmak, yanlıştır; 481 bu düşünce, insanın doğası ve gerçeğiyle bağdaşmamaktadır. Kişilik; “Bireyin, iç ve dış çevresiyle kurduğu, diğer bireylerden ayırt edici, tutarlı ve yapılaşmış bir ilişki biçimi”, 482 “bütün bedensel özelliklerin, içgüdülerin, dürtülerin, eğilimlerin ve kazanılmış deneyimlerin bütünüdür.”483 şeklinde tanımlanabilmektedir. “Mizaç, şahsiyetin bir parçasıdır. Bu sebeple şahsiyet (kişilik), mizaç ve karakterle yakından ilgili olmakla beraber, daha genel bir kavramdır.”484 “Kişilik, kalıtım ile getirilen özellikler ile çevrenin kişiye kazandırdığı özelliklerin tümüdür. İnsanın duygu, tutum ve davranışlarının örgütlenmiş, kalıplaşmış, alışkanlık haline gelmiş bütünüdür. Kişilik kavramı, bir insanı başkalarından ayıran özelliklerin tümünü, çevresine uyum sağlamak için geliştirdiği davranış biçimini belirtir.”485 İnsanın yapısını ifade eden kelimeler, mizaç, şakile, tabiat ve cibilliyettir. Kişilik ile din arasında bir ilişki bulunmakta;486 insan, sahip olduğu inanç, düşünce ve ilkelere göre hayatını sürdürmektedir. 487 İslamiyet, insana kimlerle beraber olması gerektiğini haber verdiği gibi, düşmanlarını ve uzak durması gerekenleri de 479 Nurullah Altaş, İsmail Arıcı, “Din Eğitiminin Bilimselleşme Süreci ”, Din Eğitimi, Ed.: Mustafa Köylü, Nurullah Altaş, 6. Bsk., İstanbul, Ensar Neşriyat, 2016, s. 61 480 Abdulfettah Ebu’l Gudde, Bir Eğitimci Olarak Hz. Muhammed (s.a.s) ve Öğretim Metodları, Çev.: Enbiya Yıldırım, Ankara, Takdim Yayınları, 2019, s. 19 Jules Payot, İrade Terbiyesi, s. 33 Doğan Cüceloğlu, İnsan ve Davranışı, İstanbul, Remzi Kitabevi, 1992, s. 404 Özcan Köknel, Kaygıdan Mutluluğa Kişilik, İstanbul, Altın Kitaplar Yayınevi, 1985, s. 19 Halis Ayhan, Eğitim Bilimine Giriş, s. 164 Atalay Yörükoğlu, Gençlik Çağı Ruh Sağlığı ve Ruhsal Sorunları, Ankara, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 1986, s. 71 İbrahim Gürses, Kölelik ve Özgürlük Arasında Din, Bursa, Arasta Yayınları, 2001, s. 80 Rene Descartes, Metot Üzerine Konuşma, Çev.: Mehmet Karasan, Ankara, Milli Eğitim Basımevi, 1962, s. 20-21 481 482 483 484 485 486 487 310 bildirmektedir; yakınlık ve beraberlik dostluğu pekiştirmektedir.488 “De ki: "Herkes kendi yapısına uygun (istidadına göre) işler görür. Rabbiniz, en doğru yolda olanı daha iyi bilir.”,489 “Herkes ne için yaratılmışsa ona yatkındır.”490 ayeti ve hadisi, her insanın sahip olduğu inanç, ahlak, tabiat, duygu ve düşünce ile bireysel hareket ettiğine işaret etmektedir. İnsanın şahsiyetinin oluşumunda, biyolojik ve psikolojik faktörlerin, sosyo kültürel çevrenin, ailenin ve eğitimin payı bulunmaktadır; bu faktörler tek başına bireyin şahsiyetini belirlememektedir.491 Din eğitimcilerinin görevi, insanın mizacını tanıdıktan sonra kötü yönleri düzeltmeye çalışmak, bedenin ve ruhun isteklerini dengelemektir. 492 Beden ve ruh arasında uyumsuzluk ve çatışma bulunmamakta; olgun insan, rabbine itaatle kendini geliştirmekte, beden ve ruh arasındaki dengeyi sağlayabilmektedir. İnsan; akıl, kalp ve nefis denge ve bütünlüğünü sağlayarak olgun bir şahsiyete sahip olabilmekte; üç merkez ayrıştırıldığında onların faaliyet alanları daralmaktadır. 493 İnanç, duygu ve eylem bütünlüğü, şahsiyetin dengesini ve bütünlüğünü sağlamaktadır. 494 Dine uygun hayat yaşamanın, özellikle gençlik döneminde bireyin kendisini ve hayatı anlamlandırmasına katkı sunduğuna dair birçok araştırma bulunmaktadır.495 İnsanın gerçek benliği ve ideal benliği arasındaki mesafe açıldığında, kaygı ve mutsuzluk artmakta, birey bunalıma girebilmektedir.496 İnsanda var olan potansiyel güç, kendisini ve rabbini tanımasına, hayatı anlamlandırmasına, huzur ve saadetine rehber ve yardımcı olmaktadır; birey, akıl ve iradesini gelişim ve olgunlaşma etmektedir. için 497 değerlendirmediğinde, kendisine haksızlık ve saygısızlık Yaratıcıya itaat, ahlakı; ahlak da itaati desteklemektedir. Dinin hükümleri ahlaktan bağımsız değildir; ilahi emir ve yasaklara itaat edenler, aynı anda ahlaki bir eylemde bulunmuş olmaktadır. 488 489 490 491 492 493 494 495 496 497 Bayraktar Bayraklı, Kurân’a Göre Kiminle?, İstanbul, Düşün Yayıncılık, 2018, s. 11 İsra Suresi, 84 Buhari, Tefsir, 3, 5, 7; Müslim, Kader, 8 M. Osman Necati, Kurân ve Psikoloji, s. 192-193 Mehmet Şanver, Kurân’da Tebliğ ve Eğitim Psikolojisi, s. 53-54 Bayraktar Bayraklı, Kur’an’da Değişim, Gelişim ve Kalite Kavramları, s. 185 Neda Armaner, Din Psikolojisine Giriş I, s. 72, 124, 126; Mehmet Şanver, Kur’ân’da Tebliğ ve Eğitim Psikolojisi, s. 102 Akif Hayta, “İbadetler ve Ruh Sağlığı”. Gençlik, Din ve Değerler Psikolojisi, Ed. Hayati Hökelekli, İstanbul, DEM Yayınları, 2006, s. 140 George Kerschensteiner, Karakter Kavramı ve Terbiyesi, Çev.: H. Fikret Kanad, Ankara, Örnek Matbaası, 1954, s. 137 Saffet Köse, “İslam Hukukunda İnsan Onuruna Dayalı Bazı Hükümler”. Hz. Peygamber ve İnsan Onuru, Ali Bardakoğlu v. d., Ankara, DİB Yayınları, 2013, s. 119-120 311 3. 8. İnanç ve Eylem Uyuşmazlığı: Nifak Nifak kelimesi, geçmek, bir kapıdan girip diğer kapıdan çıkmak, tünel, gizli yol, tükenmek, yok olmak kök anlamlarıyla kullanılmaktadır. 498 “Sözlükte “(tarla faresi) yuvasına girmek; (bir kimse) olduğundan başka türlü görünmek” anlamındaki nifâk masdarından türemiş bir sıfat olan münâfık kelimesi; “inanmadığı halde kendisini mümin gösteren” kimse demektir. Kelimenin, “tarla faresinin bir tehlike anında kaçmasını sağlamak üzere yuvası için hazırladığı birden fazla çıkış noktasının birinden girip diğerinden çıkması” biçimindeki kök mânasından hareketle münafık, “dinin bir kapısından girip diğerinden kaçan çifte şahsiyetli kimse” olarak da tanımlanmıştır.”499 Kalben inanmadığı halde, diliyle inandığını söylemek nifaktır.500 Kurân-ı Kerim; biri halis münafık, 501 diğeri şüpheleri nedeniyle zihin karışıklığı bulunan, iradesi zayıf, dünyevi menfaatlerine göre İslamiyet’e bağlılık gösteren, imandan çok küfre yakın olan 502 iki farklı tipteki münafıktan bahsetmektedir. 503 Nifakın, itikadi ve ameli iki farklı boyutu bulunmaktadır. Dinin öğretilerinin sadece ibadet boyutunu önemseyen, diğer alanlarda kutsal buyruklar yerine hayatın seyrine göre düşünen ve eyleyen inanırların; dini ve itaati doğru anlamlandıramadığı ve şahsiyet ikileminde olduğu, söylenebilmektedir.504 Nifak; söz ve eylemin, öz ve niyet ile uyuşmazlığıdır. 505 İslam’ın insandan talebi; özünün, sözünün doğru ve ahlaklı olması, eylemlerinin kendisini doğrulamasıdır.506 “Bedevîler "İman ettik" dediler. De ki: "İman etmediniz. (Öyle ise, "iman ettik" demeyin.) "Fakat boyun eğdik" deyin. Henüz iman kalplerinize girmedi. Eğer Allah'a ve Peygamberine itaat ederseniz, yaptıklarınızdan hiçbir şeyi eksiltmez. 498 499 500 501 502 503 504 505 506 Ragıb, a.g.e., s. 1474; Hasan Kurt, İslam İnancına Göre Nifak ve Münafık, İstanbul, Nesil Yayınları, 2004, s. 25 Hülya Alper, “Nifak”, T. D. V. İslam Ansiklopedisi, No: 31, s. 565-568; Ragıb, a.g.e., s. 650; Hasan Kurt, İslam İnancına Göre Nifak ve Münafık, s. 29-30 Cürcani, a.g.e., s. 206 Bakara Suresi, 8-14 Nisa Suresi, 137, 143; Tövbe Suresi, 44-45; Ali İmran Suresi, 167; Hac Suresi, 11 Hülya Alper, “Nifak”, T. D. V. İslam Ansiklopedisi, No: 31, s. 565-568 Mustafa Tekin, “Yeni Seküler ve Dinsel Formlar”, Toplumsal Değişim, Ed.: Berkehan Kıran, İstanbul, İnsan ve Medeniyet Hareketi, 2016, s. 345 Seyyid Kutub, İslam Düşüncesi 2, Çev.: Hasan Fehmi Ulus, İstanbul, Beka Yayınları, 2014, s. 336 Halil Ekşi, Neriman Karatekin, Perese Değerler Eğitimi Öğretmen Kitabı; Doğruluk, İstanbul, Edam Yayınları, 2013, s. 14 312 Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir." 507 Menfaatleri örtüştüğünde dine sarılan, imtihana tabi olduğunda dini ve sahibini arzularına benzetmeye çalışan münafıklar Kurân-ı Kerim’de çift karakterli, içten pazarlıkçı, yalancı, ikiyüzlü, özüyle sözü birbirine uymayan, hilekar, kişiliksiz ve kararsız olarak nitelendirilmektedir.508 Münafıklık alametleri hadiste, yalan söylemek, sözünde durmamak, emanete hıyanet etmek ve anlaşmazlık halinde haksızlığa meyletmek şeklinde özetlenmektedir. 509 Kelam ilminde münafığın konumu değerlendirilmekte; dünyada imanını açıkladığı sürece Müslüman muamelesi göreceği, ahirette her şeyi bilen Allah’ın huzurunda kalplerde gizlenenler açığa çıkacağından İslamiyet’i inkarı nedeniyle kafirlerle aynı muameleye tabi olacağında görüş birliğine varılmaktadır.510 İnanç ve eylemde kendini gösterebilen nifak, iman ve itaat için en büyük tehdittir; riyaya ve nifaka götüren sebeplerin başında gelmektedir. “Onlara “Yeryüzünde düzeni bozmayın” denildiğinde, “Hayır, biz yalnızca ıslah edenleriz” derler. Biline ki, gerçekten bozanlar onların ta kendileridir, ama farkında olmuyorlar. Onlara “Diğer insanlar gibi siz de iman edin” denildiğinde, “Akılsızların inandıkları gibi biz de inanalım mı?” derler. Biline ki, asıl akılsızlar onlardır, fakat bilmezler. İman edenlerle karşılaşınca “inandık” derler, şeytanlarıyla baş başa kaldıklarında ise “Biz sizinleyiz, biz yalnızca alay etmekteyiz” derler. Asıl onlarla alay eden ve azıp saparak dolaşmalarına izin veren Allah’tır. Doğruya karşılık sapkınlığı satın alanlar işte onlardır. Bu sebeple ticaretleri kâr etmemiş ve doğru yolu da bulamamışlardır.” 511 ayetleri, münafıkların kibrinden, ifsad ediciliğinden, nankörlüğünden, inançsızlığa giden ahlaki hallerinden, ikiyüzlülüğünden, haber vermektedir. Din, dünyevi bir amaç ve çıkar için kullanılarak araşsallaştırıldığında, riya ve nifaka sebep olmakta; bireyi ihlas ve samimiyetten uzaklaştırmakta, iman ve itaate yabancılaştırmaktadır. Nifakın ve riyanın panzehiri, itaat, ihlas ve samimiyettir. Birey; akıl, bilgi ve iradesini kullanarak hakikatin peşine düştüğünde, ilahi yardım kendisine ulaşmakta, yaratıcıya kulluk ve itaate yönelmekte, nifak ve riyadan uzaklaşmaktadır. 507 508 509 510 511 Hucurat Suresi, 14 Bakara Suresi, 8-20; Nisa Suresi, 142-143; Tövbe Suresi, 67-69; Hac Suresi, 11; Münafikun Suresi, 1; Hadid Suresi, 13-14 Buhari, İman, 24, Mezalim, 17; Müslim, İman, 107-108 Hülya Alper, “Nifak”, T. D. V. İslam Ansiklopedisi, No: 31, s. 565-568 Bakara Suresi, 11-16 313 3. 9. İtaatin Zorunlu Aracı: Akıl Akıl, sözlükte; engellemek, bağlamak, tutmak, tutunmak, korumak, kavramak, anlamak, idrak, zeka, meleke, düşünme, görüş, ilim, irade anlamlarına gelmektedir.512 Istılahta akıl; insanın diğer canlılardan üstünlüğünü sağlayan kudret, 513 maddi olmayan cevher514 olarak tanımlanmaktadır. İnsan, salt biyolojik varlık olarak kabul edilmemektedir; o, aynı zamanda düşünce varlığıdır.515 Akıl; engellemek, bağlamak, tutmak, kayıt altına almak, sağlam kale, yüksek bir yere sığınmak, ilim elde etmeye yarayan güç, doğruyu yanlıştan ayırma yeteneği, 516 insanı diğer canlılardan ayıran temel özellik, idrak kabiliyeti, temyiz, düşünme, muhakeme ve mukayese yapabilme, hüküm verme, bilme ve kavrama gücü ya da yeteneği, duyularla kavranamayan şeylerin kendisiyle kavrandığı düşünme yetisi gibi anlamlar için kullanılmaktadır.517 Türkçe’de us kelimesiyle ifade edilen akıl, insanın eylemlerine anlam ve sorumluluk katan üstün ve mucizevi bir kabiliyet;518 beşeri bilgi kazanım aracı519 ve insanı diğer canlılardan ayıran temel, fıtri bir özelliktir. Akıl, mutluluğun teminatı iman ve itaate aracılık etmektedir.520 Üstünlük aracı olan akıldan daha önemlisi, onu doğru ve gerektiği gibi kullanmaktır. 521 Akla kılavuzluk edecek olan bilgi ve inançtır; 522 aklın Kurân-ı Kerim’de isim yerine fiil olarak kullanılması, mahiyetinden öte, sürekli etkinlik ve dinanizmle işlevsel olma 512 513 514 515 516 517 518 519 520 521 522 İbni Manzur, a.g.e., No: 15, s. 458-460 İbni Manzur, a.g.e., No: 15, s. 459 Ragıb, a.g.e., s. 511 Farabi, İdeal Devlet, Çev.: Ahmet Arslan, İstanbul, Vadi Yayınları, 1997, s. 75-76; Nurten Gökalp, a.g.e., s. 28 Rene Descartes, Metot Üzerine Konuşma, s. 4 İbni Manzur, a.g.e., No: 11, s. 458-466; Ragıb, a.g.e., s. 341-342; Cevheri, a.g.e., No: 4, s. 17691772; Cürcani, a.g.e., s. 196; Hüseyin Atay, “Allah’ın Halifesi: İnsan”, Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, C.: 18, 1970, s. 76; Vahdettin Başçı, “Akıl ve Vahiy Yönünden Doğru Düşünme”, Atatürk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, S.:13, 1997, s. 211; Abdülbaki Güneş, Kur’an’da İşlevsel Akla Verilen Değer: Akıl Kavramının Semantik Analizi, Van, Ahenk Yayınları, 2003, s. 14 Süleyman Hayri Bolay, “Akıl”, T. D. V. İslam Ansiklopedisi, No: 2, s. 238-242; Abdulmecit Okcu, Kur’ân’a Göre Evrenin İnsana Musahhar Kılınışı, Erzurum, Salkımsöğüt Yayınları, 2009, s. 41-43 Ahmed Yüksel Özemre, Vahye Göre Akıl, İstanbul, Şule Yayınları, 2006, s. 112 Oliver Leaman, Orta Çağ İslam Felsefesine Giriş, Çev.: Turan Koç, Kayseri, Rey Yayınları, 1992, s. 117 Zeki Salih Zengin, “İslam Din Eğitiminin Tarihsel Gelişimi: İslam’da Eğitim ve Öğretim”, Din Eğitimi El Kitabı, Ed. Recai Doğan, Remziye Ege, 3. Bsk., Ankara, Grafiker Yayınları, 2015, s. 18 Nihat Keklik, Türk İslam Felsefesi Açısından Felsefenin İlkeleri, s. 188 314 gerekliliğini çağrıştırmaktadır. 523 Kurân-ı Kerim’de, ulü kelimesiyle izafe edilerek kullanılan ulü’l-elbab kelimesi, akıl yerine kullanılmakta; akıl sahipleri anlamındadır. “Allah'ın izni olmadıkça, hiçbir kimse iman edemez. Allah, çirkinliği iman etmeyenlerin üzerine koyar.”, 524 “Şüphesiz, yeryüzünde yürüyen canlıların Allah katında en kötüsü, akıllarını kullanmayan (gerçeği görmeyen) sağırlar, dilsizlerdir.”,525 “Yeryüzünde gezip dolaşmadılar mı ki, düşünecek kalpleri, işitecek kulakları olsun? (Dolaştılar, ama ibret almadılar). Çünkü gerçekte gözler değil, göğüslerdeki kalpler (kalp gözleri) kör olur.” 526 ayetleri, aklın hakikate ulaşmak için kalp ile birlikte çalıştığını, aklını kullanmayanların temize çıkamayacağını, sorumluluktan kurtulamayacağını haber vermektedir. Akıl, ilahi bilgiyi anlamaya ve uygulamaya yönelik çalıştırıldığında, birey rabbiyle iletişimini artırmakta, itaate yönelmektedir.527 “Akıllı kişi, nefsine hakim olan ve ölümden sonrası için çalışandır. Aciz kişi ise arzularına uyup buna rağmen Allah’tan, iyilikler temenni eden (olmayacak şeylerin beklentisi içine giren) kimsedir.” 528 hadisi, kötülüğe esir olanların aklını kullanamadığını, gerçek akıl sahiplerinin batıla mahkum olmayacağını; zihinsel olgunluğun ruhi kemalata yardımcı olduğunu haber vermektedir. 529 Akıl, kalp ile birlikte; nefsin terbiye edilmesine, ahlaki eylemlere yardımcı olduğunda, yaratıcıya itaatte kılavuzluk rolü üstlenebilmektedir. Kurân-ı Kerim, aklı, zihin ve kalbin birlikte yürüttüğü bir faaliyet olarak tanımlamakta; salt zihni bir eylemle sınırlandırmamaktadır. 530 Modern rasyonalist düşüncenin aksine İslamiyet, akıl ile kalbin birlikteliğine ve yardımlaşmasına vurgu yapmaktadır. Kalp ve akıl birbirlerinin alternatifi ve düşmanı olmadığı gibi düşünce ve duygu alanlarında tamamlayıcı bir rol üstlenmektedirler. 531 “Kur’an’ı okuyup düşünmezler mi? Yoksa kalpler üzerinde kilitleri mi var?”, 532 “Yeryüzünde hiç dolaşmıyorlar mı ki ibret almış kalplere yahut işitmiş kulaklara sahip olsunlar! Şu bir 523 524 525 526 527 528 529 530 531 532 Bakara Suresi, 44, 73, 76, 242; Ali İmran Suresi, 65; Enam Suresi, 32, 151; Araf Suresi, 169; Yunus Suresi, 10; Hüseyin Certel, Kur’an’da İnsan, Isparta, Tuğra Matbaası, 2000, s. 24 Yunus Suresi, 100 Enfal Suresi, 22 Hac Suresi, 46 Muhammed Kutub, Çağdaş Konumuz, Çev.: Salih Uçan, İstanbul, Dünya Yayınları, 1987, s. 166 Tirmizi, Sıfatü’l-Kıyame, 25; İbni Mace, Zühd, 31 İbrahim Kalın, a.g.e., s. 115-116 Araf Suresi, 179; Ayhan Öz, a.g.e., s. 158-159 İbrahim Kalın, a.g.e., s. 109-111 Muhammed Suresi, 24 315 gerçek ki gözler körleşmez, fakat göğüslerdeki kalpler körleşir.”533 ayetleri, akıl ve kalbin, madde ve mananın eylem birlikteliği ve bütünlüğüne; aklın kaynağının kalp olduğuna işaret etmektedir. 534 Gazali; akıl, kalp, nefs ve ruhun birbiriyle iletişim halinde olduğunu, insanın eylemesinde kollektif hareket edildiğini bildirmektedir.535 Ayette akıl ve vahiy birlikteliğine vurgu yapan “kalp ile düşünmek”,536 kalbin işlerinin duygu ile sınırlı olmadığına, zihinsel ve davranışsal boyutları bulunduğuna, madde ile mananın etkileşimine de537 işaret etmektedir. Akıl; kalp ve diğer organlarla birlikte çalışmaktadır. İnsan; yaratıcı, kâinat ve hayat ile ilişkisini akıl vasıtasıyla kurmakta, anlamlandırmakta ve sürdürmektedir. 538 Vahiy ve akıl birbiriyle çelişmemekte, birbirini tamamlamaktadır; akıl, şehadet aleminde aktif ve üretken olabilmekte, metafizik (gayb) aleminde vahyin rehberliğinde hareket etmekte, ona itaat etmektedir.539 “İnanç adına aklı köreltmek de, akıl adına inancı terk etmek de büyük bir sapmadır. Birini diğerine feda etmek yerine ikisini birden kanat yapıp gök kubbemizi seyr ü temaşa etmek daha anlamlı bir davranış olur.”540 İnsan düşüncesi hareketsiz, donuk kaldığında bilgi üretememekte, temyiz vasfını kaybetmekte; 541 yeryüzündeki sorumluluklarını yerine getirememektedir. “Hakkında kesin bilgi sahibi olmadığın şeyin peşine düşme. Çünkü kulak, göz ve kalp, bunların hepsi ondan sorumludur.”542 ayeti, nimet ile sorumluluğun oluştuğunu, aklın en büyük nimet olduğunu vurgulamaktadır. İnsanı insan yapan,543 arzu ve isteklerini yönlendiren, ona cennet ve cehennem yolunu açan aklıdır, bilginin oluşumuna katkı 533 534 535 536 537 538 539 540 541 542 543 Hac Suresi, 46 Taha Abdurrahman, Bilgi Ahlaktan Ayrıldığında, 2. Bsk., Çev.: Abdi Keskinsoy, İstanbul, Pınar Yayınları, 2020, 42; Muammer Esen, “İman Kavramı Üzerine”, Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, C.: 49, S.: 1, 2008, s. 83 Muhammed Gazali, İhya, No: 3, s. 8 Muhammed Suresi, 24 Münür Tezcan, a.g.e., s. 172 Atilla Arkan, “Kindi ve İbni Rüşd'de İnsan Tasavvuru”, İslam Araştırmaları Dergisi, S.: 12, 2004, s. 35 Yasin Pişgin, “Kur’an’a Göre Akıl ve Akılcılığın Kur’an Tefsirine Etkisi”, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstisüsü Doktora Tezi, 2008, s. 50-61 İbrahim Kalın, a.g.e., s. 132 M. Osman Necati, Kur’ân ve Psikoloji, Çev.: Hayati Aydın, Ankara, Fecr Yayınevi, 1998, s. 13 İsra Suresi, 36 Ekrem Demirli, İslam Metafiziğinde Tanrı ve İnsan, s. 274 316 sağlayan düşünme yetisidir.544 Aklın görev ve fonksiyonları, mahiyetinden daha fazla önem arz etmekte;545 akıl, diğer duyu organlarını yönetmektedir.546 Dinde teklifin ilk şartı akıldır; insan akıl ile kulluk basamaklarında yükselebilmekte; Kurân-ı Kerim akletmeye ve düşünmeye teşvik etmektedir. 547 “Şayet kulak vermiş veya aklımızı kullanmış olsaydık, şimdi şu alevli cehennemin mahkûmları arasında olmazdık!” diye de ilâve ederler. Böylece günahlarını itiraf etmiş olurlar. O alevli ateşin mahkûmları artık rahmetten mahrumdurlar.” 548 Aklını kullanmayanlar, başkaları tarafından kullanılabilmekte; akılsız itaat ve teslimiyet, istismara konu olabilmektedir.549 İnsan, aklını ve muhakeme yeteneğini kullanmaksızın nefsin heva ve arzularına tabi olduğunda insani üstünlüğünü koruyamamakta, değerini düşürmektedir. 550 İnsanı diğer canlılardan ayıran ve üstün kılan, aklın bizatihi varlığından öte aktif olarak kullanılmasıdır. Rasyonalizmde mekanik, hesabi bir düşünme biçimine dönüşen ve sınırları belirlenmeyen aklı, her alanda tek rehber kabul etmek doğru görünmemekte; bu durum hakikati yozlaştırmaktadır. 551 Mahlukattaki sınırlılık ilkesi, akıl için de geçerlidir; her nesne, kendi kullanım alanında değerlendirildiğinde sıhhatli neticeler vermektedir.552 Akıl, vahyin önünde, ilahi öğretileri dışlayan tek hakikat olamayacağı gibi; dinin anlaşılmasında devre dışı bırakılması da doğru değildir; akıl ve vahiy, Allah’a ve resulüne itaatte insana destek olmak üzere sunulmuş iki nimettir. Vahiy olmadan salt akıl ile insan doğruya ve huzura ulaşamayacağı gibi, 553 aklını kullanmadan ilahi öğretileri anlaması ve hayatta aktive edebilmesi mümkün değildir. 554 Akıl ve kalbin işbirliğiyle, ilahi öğretiler doğru anlaşılabilmekte ve 544 545 546 547 548 549 550 551 552 553 554 Mehmet Yaşar Soyalan, Kur’an ve İnsan, Ankara, Araştırma Yayınları, 1999, s. 222; Hüseyin Atay, “Allah’ın Halifesi: İnsan”, Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, C.: 18, 1970, s. 76 Muhammet Koçak, a.g.e., s. 183; Vahdettin Başçı, “Akıl ve Vahiy Yönünden Doğru Düşünme”, Atatürk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, S.:13, 1997, s. 211 Yunus Suresi, 42 Bakara Suresi, 164, 171, 242; Enfal Suresi, 22; Yunus Suresi, 42, 100; Müminun Suresi, 80; Kasas Suresi, 60; Neml Suresi, 62; Ankebut Suresi, 63; Nur Suresi, 61; Rum Suresi, 21, 28; Casiye Suresi, 5; Hadid Suresi, 17; Haşr Suresi, 14; Mülk Suresi, 10 Mülk Suresi, 10-11 Emre Dorman, 101 Soruda Kur’an Dini Konularda En Çok Merak Edilen Sorular, s. 398 Lokman Çilingir, Pratik Aklın Doğal Diyalektiği, Ankara, Elis Yayınları, 2005, s. 50 İbrahim Kalın, a.g.e., s. 103-104 İbrahim Kalın, a.g.e., s. 103-109 Mustafa Köylü, “Kur’an ve Ruh Sağlığı”, Dini Danışmanlık ve Din Hizmetleri, Ed.: Nurullah Altaş, Mustafa Köylü, 2. Bsk., İstanbul, Ensar Neşriyat, 2015, s. 72 Roger Garaudy, İslam ve İnsanlığın Geleceği, Çev.: Cemal Aydın, İstanbul, Pınar Yayınları, 2011, s. 105 317 uygulanabilmektedir. 555 Aklın sınırlarının bilinmesi ve kendi alanında kullanılması, insanın yaratıcısına itaatinde kolaylık sağlamaktadır. 3. 10. İtaatin Denge Unsuru: Kalp Arapça’da kalb, bir halden başka bir hale dönme, değişme, tersine dönme manalarına gelmektedir. 556 Kalp, akıl ile beraber verilerin bilgiye dönüştürüldüğü, inanç ve çeşitli duygular için merkezdir;557 eylemlerin yürütme organıdır.558 Merkez, iç, öz ve esas anlamları verilen kalp, 559 vücutta kan dolaşımını sağlayan bir organ olmanın ötesinde; dini bağlamda bilgi ve düşüncenin kaynağı veya aracıdır; insanın idrak eden tarafı olduğundan vahye muhataptır, sorumludur.560 Kalp ile akıl arasında anlamaya yönelik bir ilişki bulunmaktadır, fakat bu bağlantı henüz bilinmemektedir;561 akıl dimağda olsa da etki alanı kalptir.562 Dinin önemli eylemleri kalp ile ilgilidir; 563 insan, salt akıl ve kalp ile tanımlanamamakta, sınırlandırılamamaktadır.564 “Vücutta bir et parçası vardır; o iyi olursa bütün beden iyi, kötü olursa bütün beden kötü olur, bu et parçası kalptir”,565 “Allah sizin şeklinize ve malınıza değil kalbinize bakar”566 hadisleri ve selim kalpten bahseden ayet,567 kalbin işlerinin bedenin işlerinden önemli olduğuna; şeytanın insanı hak yoldan çıkarmak için öncelikle kalbe yöneldiğine, kalbin maddi ve manevi 555 556 557 558 559 560 561 562 563 564 565 566 567 Bakara Suresi, 73, 242, Ali İmran Suresi, 18; Enbiya Suresi, 10; Nur Suresi, 61; Rum Suresi, 28, 61; Hadid Suresi, 17; Yusuf Suresi, 2; Zuhruf Suresi, 3 Ragıb, a.g.e., s. 411; Cevheri, a.g.e., No: 1, s. 204 Mevlüt Uyanık, İslâm Bilgi Felsefesinde Kalbin Anlaması Gazzâlî Örneği, Ankara, Araştırma Yayınları, 2005, s. 82 Abdurrahman Kasapoğlu, Kur’an’da Kişilik Psikolojisi, İstanbul, İzci Yayınları, 1997, s. 65-66 İbni Manzur, a.g.e., No: 1, s. 685; Ragıb, a.g.e., s. 411; Cevheri, a.g.e., No: 1, s. 204 Süleyman Uludağ, “Kalb”, T. D. V. İslam Ansiklopedisi, No: 24, s. 229-232; Araf Suresi, 179; Hac Suresi, 46; Kaf Suresi, 37 Celal Kırca, Kur’an ve İnsan, s. 312 Şerafeddin Gölcük, Kur’an ve İnsan, s. 39-40 Nahl Suresi, 108; Tövbe Suresi, 64; Araf Suresi, 179; Hac Suresi, 46; Bakara Suresi, 260; Rad Suresi, 28 Robert Frager, Kalp, Nefs ve Ruh, Sufi Psikolojisinde Gelişim, Denge ve Uyum, s. 31 Buhari, İman, 39; Müslim, Müsakat, 107 Müslim, Birr, 32; İbni Mace, Zühd, 9 Şuara Suresi, 89 318 merkezi rolüne,568 iyilik veya kötülüğün üssü olduğuna,569 işaret etmektedir. Gazali, kendisiyle vücudun iyiliği ve kötülüğüne hamledilen kalp hadisini570 tevilinde; kalbi krala, vücudun azalarını onun asker ve yardımcılarına benzetmektedir. 571 “Yeryüzünde gezip dolaşmadılar mı ki, düşünecek kalpleri, işitecek kulakları olsun? (Dolaştılar, ama ibret almadılar). Çünkü gerçekte gözler değil, göğüslerdeki kalpler (kalp gözleri) kör olur.” 572 ayeti, aklın kalp ile birlikte düşündüğünde insanın kendisine ve hakikate yabancılaşmayacağını beyan etmektedir.573 Kurân-ı Kerim’de kalp kelimesi yerine; fuad, sadr ve elbab kelimeleri de kullanılmaktadır. Sezme ve bir şeyin mahiyetini kavrama gücü anlamındaki bu kelimelerle, insanın iç alemi ve gönül dünyası kastedilmektedir. 574 Yaratıcının nazargahı olan kalp Kurân-ı Kerim’de, kilitli, 575 taşlaşan, 576 perdelenmiş, 577 hasta, 578 dağınık, 579 mühürlü, 580 günahkar, 581 inkarcı, 582 cahil, 583 arzulara dalan, 584 paslı, 585 gafil, 586 ikiyüzlü 587 gibi olumsuz özellikleriyle beraber; iman ile süslü, 588 selim, 589 sükunete ermiş, 590 mutmain, 591 568 569 570 571 572 573 574 575 576 577 578 579 580 581 582 583 584 585 586 587 588 589 590 591 Musa Bilgiz, Kur’an Açısından Vicdan ve Değeri, s. 56; Ahmet Koç, Kurân’da İnsan ve Hz. Muhammed, s. 168-169 Enfal Suresi, 2, 10, 63; Hadid Suresi, 16, 27; Hac Suresi, 35; Müminun Suresi, 60; Ali İmran Suresi, 103, 126; Rad Suresi, 8, 28; Fetih Suresi, 4; Bakara Suresi, 74; 97, 260; Maide Suresi, 113; Hac Suresi, 32, 54; Kasas Suresi, 86; Sebe Suresi, 48; Kehf Suresi, 14; Hucurat Suresi, 7; Tevbe Suresi, 45, 77, 110 Buhari, İman, 39; Müslim, Müsakat, 107 Muhammed Gazali, Ravdatu’t-Talibin ve Umdetü’s-Salikin, Mecmuatü Resaili’l-İmamü’lGazali, Beyrut, Daru’l-Kutubi’l-İlmiyye, 1994, s. 32 Hac Suresi, 46 İbrahim Kalın, a.g.e., s. 111-112 Süleyman Hayri Bolay, “Akıl”, T. D. V. İslam Ansiklopedisi, No: 2, s. 238-242 Nisa Suresi, 155; Muhammed Suresi, 24 Bakara Suresi, 24; Ali İmran Suresi, 159; Zümer Suresi, 22; Hadid Suresi, 16 Bakara Suresi, 88; Enam Suresi, 25; Kehf Suresi, 57; Fussilet Suresi, 5 Bakara Suresi, 10; Enfal Suresi, 49; Tövbe Suresi, 125; Hac Suresi, 53; Nur Suresi, 50; Ahzab Suresi, 12, 32 Haşr Suresi, 14 Araf Suresi, 101; Tövbe Suresi, 87, 93; Yunus Suresi, 74; Rum Suresi, 56; Gafir Suresi, 35; Casiye Suresi, 23 Bakara Suresi, 283 Nahl Suresi, 22 Müminun Suresi, 63 Enbiya Suresi, 1-3 Mutaffifin Suresi, 14 Kehf Suresi, 22 Tövbe Suresi, 77 Enfal Suresi, 2; Hucurat Suresi, 7, 14 Şuara Suresi, 88-89 Fetih Suresi, 4, 18, 26 Bakara Suresi, 260; Maide Suresi, 112-113; Enfal Suresi, 9-10; Rad Suresi, 28; Nahl Suresi, 106 319 tövbe eden, 592 hidayete eren, 593 yumuşak, 594 Allah korkusu ile titreyen 595 ve akleden596 şeklinde olumlu yönleriyle de geçmektedir.597 Kalplerinde hastalık598 veya eğrilik 599 bulunanlar, kalbi katılaşanlar 600 ve mühürlenenler 601 hak ve hakikati anlayamamaktadır.602 “Ey kalbleri değiştiren, evirip çeviren Allah, kalbimi dinin ve taatin üzerine sabit kıl” 603 hadisi, kalplerin değişken olduğunu; “Kalbde iki dürtü vardır, biri melekten, diğeri şeytandandır” 604 hadisi, kalbin ve insanın iyilik ve kötülüğe eğilimli olduğunu haber vermektedir. “Kul, bir hata işlediğinde kalbinde siyah bir nokta belirir. Şayet o, günahı terk eder, bağışlanma diler, tövbe edip Allah’a dönerse kalbi cilalanır. Eğer bunları yapmaz, günah ve hataya devam ederse siyah nokta büyür ve neticede bütün kalbini kaplar. İşte Allah’ın “Yaptıkları yüzünden kalpleri pas tutanlar”605 diye beyan ettiği kimseler bunlardır.”606 hadisinden hareketle; iyilik ve kötülüklerin kalp merkezinde toplandığını; duygu, düşünce ve eylemlerin her birinin birbiriyle iletişim halinde olduğunu; Allah’a yönelen insanın temiz fıtratına yaklaşacağını, her şeyin bir sınırı olduğu gibi kalbin de kötülükleri barındırmada bir sınırının olduğunu, imanın, salih amel ve itaat ile artacağını, günah ve isyan ile azalacağını; söylememiz mümkündür. 607 İnanç ve niyet gibi önemli eylemlerin merkezi olan kalbin saf ve selim olması, salih amel ve itaatlerin kabulü ve artması için önem arz etmektedir. Kalp, akıl, vicdan ve nefsin mahiyeti ve kullanım alanları birbirinden farklıdır; aslolan bunların birbirleriyle uyum ilişkisini kurmaktır, birini diğerinin yerine ikame etmek değildir.608 592 593 594 595 596 597 598 599 600 601 602 603 604 605 606 607 608 Rum Suresi, 31; Sad Suresi, 24; Kaf Suresi, 33 Tegabün Suresi, 11 Ali İmran Suresi, 159; Zümer Suresi, 23 Enfal Suresi, 2; Müminun Suresi, 60-61 Araf Suresi, 179; Hac Suresi, 46 Şamil Duran, “Kur’an-ı Kerim’de İnsan ve Özelliklerinin Din Eğitimi Açısından Değerlendirilmesi”, İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yüksek Lisans Tezi, 2019, s. 73-76 Bakara Suresi, 10; Maide Suresi, 52; Enfal Suresi, 49; Tövbe Suresi, 125; Hac Suresi, 53; Ahzab Suresi, 12; Muhammed Suresi, 20, 29 Ali İmran Suresi, 7; Tövbe Suresi, 117 Bakara Suresi, 74; Maide Suresi, 13; Hac Suresi, 53; Zümer Suresi, 22; Hadid Suresi, 16 Bakara Suresi, 7; Enam Suresi, 46; Casiye Suresi, 23 Mutaffifin Suresi, 14; Buhari, İman, 39; Müslim, Müsakat, 107; İbni Mace, Fiten, 14 Tirmizi, Daavat, 89, 124 Tirmizi, Tefsirü’l-Kurân, 2, 35 Mutaffifin Suresi, 14 Tirmizi, Tefsirü’l Kurân, 83 Murat Sülün, Kurân-ı Kerim Açısından İman Amel İlişkisi, İstanbul, Ekin Yayınları, 2000, s. 259-340 İbrahim Kalın, a.g.e., s. 65 320 Maddi ve manevi boyutuyla hayati önemde bir organ olan kalbin, 609 itaatle ilgili en önemli işlevi sevgidir. Sevilen varlığı taklit etmek ya da onunla özdeşleşmek insan için daha kolay olmaktadır.610 İman ve itaatte aslolan, sevgi, içtenlik ve gönülden teslimiyettir. Sevgi genel olarak; insanı beğenilen ve haz veren varlığa karşı sürükleyen ve şiddetiyle tüm duyguları harekete geçiren kuvvetli bir duygudur. 611 Sevgi, insanın değer verdiği ve güzel kabul ettiği varlığa karşı duygulanma hali olarak da tanımlanabilmektedir. 612 Sevgi, iyilikle eşdeğerdir; 613 insan, öncelikle kendisini sevmekle başlamakta, sonra sevgisini çevreye yöneltmektedir; fakat insandan asıl beklenen kendisine sevme imkanı ve tüm nimetleri veren rabbini sevmesi, maddi sevgilerden ilahi aşka ulaşabilmesidir. Müminin nihai amacı olan Allah sevgisi, Allah’a ve resulüne itaatte itici bir güç olmaktadır. 614 Kurân-ı Kerim’de sevgi kelimesi, hubb, vüdd kelimleriyle geçmektedir. Muhabbet, hubb kelimesinden türetilmiş, hem Allah’a hem de insana izafe edilmektedir. “Sevdiğiniz şeylerden Allah için harcamadıkça asla iyiliğe eremezsiniz.”, 615 “Amellerin en üstünü Allah için sevmektir”,616 “Allah’a yemin ederim ki, Müslüman olmadıkça cennete giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe de tam anlamıyla Müslüman olamazsınız.” 617 Ayet ve hadisler, insanı doğru yolu sevk edecek olanın, ilahi sevgi ve ondan meydana gelen sevgiler olduğuna işaret etmektedir. Kalp, akıl ve vahiy ile işbirliği yaptığında; insanın eylemeleri yaratıcıya itaat anlamı taşımakta, ilahi rızaya yönelmektedir. Kalp, İslam’ın emrettiği güzel duygu ve eylemlerin odağı olduğunda insanın takvası artmakta, yaratıcıya itaati artmakta, kötü düşünce ve eylemlerden uzaklaşmaktadır. Din eğitimi ve itaat açısından değerlendirme yapıldığında; kalbin akıldan bağımsız olmadığını, ilahi rehberlikle kalp ve vicdanın temiz bir fıtrata işaret ettiğini, itaat konusunda kalbin kendisinin ve eylemlerinin merkezi bir rol üstlendiğini, sevgi ve korkunun artıp 609 610 611 612 613 614 615 616 617 Münür Tezcan, a.g.e., s. 176-177 Çiğdem Kağıtçıbaşı, İnsan ve İnsanlar, s. 172-173 Osman Pazarlı, Din Psikolojisi, s. 164 Asım Yapıcı, İslam’da Tövbe ve Dini Yaşayıştaki Rolü, İstanbul, Beyan Yayınları, 1997, s. 223 Hayati Hökelekli, Ailede, Okulda, Toplumda Değerler Psikolojisi ve Eğitimi, İstanbul, Timaş Yayınları, 2011, s. 83 Ali İmran Suresi, 31; Osman Necati, Kur’an ve Psikoloji, s. 74 Ali İmran Suresi, 92 Nesai, Sünnet, 2 İbni Mace, Mukaddime, 9, Edeb, 11 321 azalması gibi merkezi kalp olan imanın da artıp azalabileceğini, 618 söylememiz mümkündür. 3. 11. İtaatin Fıtrat Unsuru: Vicdan Sözlükte; bulmak, üzülmek, zenginleşmek anlamında kullanılan vecd kelimesinden masdar olan vicdan;619 iyi ve kötünün, hayır ve şerrin ayrıştırılmasına yardımcı olan duygu ve kanaatler; 620 davranışlarla ilgili bilgi ve eğilimlere dayalı muhakemedir.621 Düşünürlerin ve düşünce sistemlerinin farklı bakış açıları nedeniyle üzerinde çok fazla tanımın yapıldığı vicdan 622 ıstılahta insanın içindeki ahlaki otoritesi, ahlaki eylemlerine hüküm veren yetenek olarak tanımlanmaktadır.623 Kurânı Kerim’de vicdan kelimesi geçmemekte, insanın iradi eylemlerini ahlak ölçülerine göre denetleyen, iyilikten sevinç, kötülükten ıstırap duyan bir melekeye işaret edilmekte; 624 fıtrat, 625 şuur, 626 nefis 627 ve kalb-i selim 628 vicdanı çağrıştırmaktadır. Vicdan kelimesi hadislerde güzel işlerin kalbe huzur vermesi, kötülüklerin rahatsız etmesi şeklinde açıklanmaktadır.629 “Müftüler sana fetva verseler de sen yine kalbine danış”630 hadisi, insanda var olan iyi ve kötüyü ayırt etme gücüne işaret etmektedir. Vicdan, eğitimle desteklenerek insanın özdenetimini sağlayan güçlü bir otorite halini alabilmektedir. Birey, iç dünyası ile etkileşimi neticesindeki öğrenmelerle nefsini tezkiye ve terbiye edebilmekte;631 rabbine itaatte vicdanından yararlanabilmektedir. 618 619 620 621 622 623 624 625 626 627 628 629 630 631 Enfal Suresi, 2; Fetih Suresi, 4 Osman Demir, “Vicdan”, T. D. V. İslam Ansiklopedisi, No: 43, s. 100-102 Ahmet Hamdi Akseki, İslâm Dini -İtikat, İbadet, Ahlâk-, 32. Bsk., Ankara, Nur Yayınları, 1983, s. 8; M. Kemal Atik, Ali Bardakoğlu, Celal Kırca, Selahattin Polat, Ali Toksarı, İslami Kavramlar, Ankara, Sema Gençlik Vakfı Yayınları, 1997, s. 730-731 Beyza Bilgin, Mualla Selçuk, Din Öğretimi Özel Öğretim Yöntemleri, s. 122 Zübeyir Saltuklu, Vicdan, Erzurum, Fenomen Yayıncılık, 2017, s. 13 Ragıb, a.g.e., s. 528; Osman Demir, “Vicdan”, T. D. V. İslam Ansiklopedisi, No: 43, s. 100-102 Nisa Suresi, 17-18; Maide Suresi, 38-39; Nahl Suresi, 119; Osman Demir, “Vicdan”, T. D. V. İslam Ansiklopedisi, No: 43, s. 100-102 Rum Suresi, 30 Bakara Suresi, 12 Şems Suresi, 7-10 Şuara Suresi, 89 Müslim, Birr, 14, 15 Darimi, Büyu, 3 Muhammed Gazali, Yol, Bilgi ve Varlık, İstanbul, Sufi Kitap, 2010, s. 56 322 Kurân-ı Kerim’de tasvir edilen ahiret manzaraları, cennet ve cehennem sahneleri; insanı vicdan yoluyla iç denetime davet etmektedir.632 İnsan kendi eylemlerini ve başkalarının davranışlarını öncelikle vicdanıyla muhasebe etmesi gerekmektedir.633 “Artık insan, mazeretlerini sayıp dökse de kendine kendisi tanıktır.” 634 ayetindeki “basira: tanık” kelimesi, özdenetim yapan vicdan olarak yorumlanabilmektedir. İnsanın iç denetimi, dış denetiminden önemli ve önceliklidir; nefsini denetleyen ve onun süfli arzularına boyun eğmeyenler yaratıcının isteklerine gönülden ve kolaylıkla itaat edebilmektedir. “İyi olan şey, gönlü huzura kavuşturan, kalbin mutmain olduğu şeydir. Günah ise sana fetva verseler (onaylasalar) bile kalbi huzursuz eden, içinde kuşku bırakan şeydir.”635 Vicdan, iyiliği ve güzelliği tanıma imkanına sahip olsa da, ilahi bilgi olmaksızın akıl gibi tek başına hak ve hakikate ulaşması olası değildir.636 Vicdan, eğitim, kültür ve çevre şartlarından olumlu veya olumsuz etkilenebilmektedir.637 Allah’a iman ve itaat, vicdanı aydınlatmaktadır. Bireyin huzurunu temin edecek doğru kararlar için, fıtrata dayalı selim bir kalp ve vicdana ihtiyaç vardır.638 Eğitimsiz, nefsi duyguların ve hırsının esiri olmuş vicdan, sağlıklı ve doğru karar verememektedir.639 “Sözü dinleyip de onun en güzeline uyanlar var ya, işte onlar Allah'ın hidayete erdirdiği kimselerdir. İşte onlar akıl sahiplerinin ta kendileridir.”640 ayeti, insan için dinlemenin önemini, hak ve hakikate bağlanmanın kıymetini göstermektedir. İnsan, söylenilenleri dinin öğrettiği akıl ve vicdan süzgecinden geçirdikten sonra hür iradesiyle eyleme yöneldiğinde, taassup ve taklite düşmemektedir. “Her kim şan ve şeref istiyorsa bilsin ki, şan ve şeref bütünüyle Allah'a aittir. Güzel sözler ancak ona yükselir. Salih ameli de güzel sözler yükseltir.”641 ayeti, güzel sözü kabul etmekle beraber ona tabi olmanın zorunluluğuna, iman ile amelin ayrılmaz birlikteliğine işaret etmektedir. Hak ve güzel söz, eylem ile 632 633 634 635 636 637 638 639 640 641 Nebe Suresi, 21; Fecr Suresi, 14 Erol Güngör, Ahlâk Psikolojisi ve Sosyal Ahlâk, İstanbul, Ötüken Neşriyat, 1998, s. 57 K Ebû Muhammed Abdullah b. Abdirrahmân b. el-Fazl ed-Dârimî, Thk.: Fevvaz Ahmed Zemrili, Halid es-Seb’al Alemi, C.: I-II, Beyrut, y.y., 1987, No: 1, Kitabü’l-Büyu, 2 Ahmet Hamdi Akseki, İslâm Dini -İtikat, İbadet, Ahlâk-, s. 8 Ahmet Hamdi Akseki, İslâm Dini -İtikat, İbadet, Ahlâk-, s. 8 Turgay Gündüz, Kur’an’da Korku Motifi -İnzar Kavramına Eğitimbilimsel Yaklaşım-, İstanbul, Düşünce Kitabevi Yayınları, 2004, s. 77 Hüsameddin Erdem, Ahlâka Giriş, Konya, Alperen Kitabevi, 1994, s. 98-99 Zümer Suresi, 18 Fatır Suresi, 10 323 taçlandırılmakta; vicdanda gizli olan iyilik ve güzellikler iman ve itaat ile değer kazanmaktadır. Din eğitimi ve itaat açısından değerlendirme yapıldığında; tek başına vicdanın insanı temize çıkaramayacağını, vahiy ile desteklenen vicdanın değerleneceğini ve itaat için yol gösterebileceğini, 642 ilahi bilgi ve yönlendirme olmadığında vicdanın sesiyle şeytanın vesvesesinin birbirine karıştırılabileceğini, söylememiz mümkündür. 3. 12. İtaatte Yöntem(sizlik): Taklid Taklid kelimesinin kökü kılade; gerdanlık, tasma anlamına gelmektedir. 643 Taklid sözlükte, suyu bir kapta toplamak, hayvanın boynuna yular takmak, kılıç kuşanmak gibi manalar için kullanılmaktadır; 644 tahkikin zıddıdır. Taklid, insanın kendi akıl ve muhakemesi yerine başkalarının kanaatlerine, hükümlerine tabi olmasıdır.645 Taklid, farklı anlamların ortak noktası, aklın hapsedilmesi, farklı inanç ve düşüncelerin bir zihinde toplanması ve bilinçsizce takip edilmesidir. 646 Kurân-ı Kerim; çoğunluğa, 647 atalara ve geleneğe bilinçsiz ve delilsiz uymak, 648 sözde din bilginlerine tabi olmak,649 hevanın ve batıl düşüncelerin peşinden gitmek650 şeklindeki taklidin her türlüsünü reddetmektedir. Birey, kendi bilgisizliğini ve yetersizliğini çoğunluğa bilinçsizce uyarak problemlerine çözüm üretebilmekte ve tatmin olabilmektedir. 651 Birey, çoğunluğa uymayı kural, ahlaki tavır olarak kabul etmeye başladığında, irade ve bilinç kaybolmakta;652 ahlak, itaat ile özdeşleşmektedir.653 Birey, irade ve sorumluluklarını 642 643 644 645 646 647 648 649 650 651 652 653 İsmail Karagöz, Din ve Vicdan Özgürlüğü, Ankara, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları, 2007, s. 30-31 Hüseyin Atay, İslam Gerçeği, Ankara, Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Yayınları, 1995, s. 37 İbni Manzur, a.g.e., No: 12, s. 172-173; Ragıb, a.g.e., s. 682 İbrahim Kalın, a.g.e., s. 123 İbrahim Paçacı, Dini Kavramlar Sözlüğü, Ankara, D.İ.B. Yayınları, 2007, s. 630-631 Enam Suresi, 116; Maide Suresi, 100 Bakara Suresi, 170; Maide Suresi, 104; Araf Suresi, 28; Yunus Suresi, 10; Hud Suresi, 109; Enbiya Suresi, 52-54; Lokman Suresi, 21; Saffat Suresi, 69; Zuhruf Suresi, 22-25 Araf Suresi, 3; Tövbe Suresi, 31 Enam Suresi, 119; Araf Suresi, 179; Yunus Suresi, 36, 42-43; Hac Suresi, 46; Ahkaf Suresi, 26; Muhammed Suresi, 14; Zuhruf Suresi, 20; Necm Suresi, 23, 27-28; Kalem Suresi, 36-41 Eric Hoffer, Kesin İnançlar, Çev.: Erkıl Günur, İstanbul, Tur Yayınları, 1980, s. 125-126 Nurettin Topçu, İsyan Ahlakı, s. 21 Rollo May, Kendini Arayan İnsan, s. 179 324 topluma havale ettiğinde, konfor elde deceği hayatına karşılık liderlerin kendisi üzerindeki tahakkümüne zemin hazırlamakta; 654 gruba bağımlı olarak özgürlük ve sorumluluktan kaçmaktadır.655 Kurân-ı Kerim; akıl ve iradenin kullanılmadığı taklidin insan için faydalı olmadığını, itaat eyleminin bilinç, bilgi, irade ve muhakeme gerektirdiğini, itaat edileceklerin doğru olmaması/anlaşılmaması durumunda bireyin hakikate ulaşamayacağını ve ahirette pişman olacağını, haber vermektedir.656 Model alma ve taklid birbirinden farklı eylemlerdir; birinde idrak ve bilinç ön plandayken, diğerinde rastgele tekrar söz konusudur. Taklid ve örnek alma, kişinin öğrenmesi ve sosyalleşmesine, yeni düşünce ve davranışlar kazanmasına etki eden önemli bir süreç657 olmakla birlikte; akıl ve iradenin faal veya atıl olması durumlarında neticeler farklılaşmaktadır. Akıl, irade ve sorumluluğun terki ve başkasına devri ile yapılan uyma işlemi dinde uygun görülmemektedir. İslamiyet; akıl, irade ve sorumluğun aktive edilerek Hz. Peygamberin örnek alınmasını emretmektedir. İnanç ve ibadetlerde, Müslümanın veya gayri müslimin taklidi gibi taklidde farklı seçenekler ve farklı hükümler bulunmaktadır; taklidde ölçü, Kurân’a ve sünnete uygunluktur. İslamiyet, inanç ve ibadet konularında başka dinlerin veya düşüncelerin taklid edilmesini uygun görmemektedir.658 İslam hukukçuları, dini konularda bilgisi yetersiz olanların, inceleme ve araştırma yaparak müctehidlerin görüşlerini taklid etmelerinde bir sakınca bulunmadığını ifade etmektedir. 659 Dinin içeriğine zarar verecek, fıkıh usulüne uygun olmayan taklid, inanırı doğru yola ulaştıramayacağı gibi yaratıcıya itaatten uzaklaştırabilmektedir. Taklidin içeriğini ve şartlarını belirleyen dinin kendisidir; doğru taklid yaratıcıya bağlılığı itaati artırmakta, yanlış olanı azaltmaktadır. Bilinçli veya bilinçsiz şekiller içermekle birlikte taklid genellikle şuursuz olarak ve değişime kapalı toplumlarda görülmektedir.660 İslamiyet, temelde Kurân-ı Kerim ve sünnetten çıkarılan hükümlerin uygulanmasıyla kıyamete kadar geçerliliğini ve güncelliğini muhafaza etmektedir. İslam hukukunda ictihad terimiyle karşılığını 654 655 656 657 658 659 660 İsmail Doğan, Sivil Toplum/ Ondan Bizde De Var, İstanbul, Sistem Yayıncılık, 2000, s. 7, 13 Engin Geçtan, İnsan Olmak, İstanbul, Metis Yayınları, 2008, s. 57; Erich Fromm, Psikanaliz ve Din, Çev.: Elif Erten, İstanbul, Say Yayınları, 2017, s. 57 Zuhruf Suresi, 20-24 Kerim Yavuz, a.g.e., s. 146 Fatiha Suresi, 7; Bakara Suresi, 120, 135; Ebu Davud, Libas, 5 Hüseyin Algül v.d., İlmihal I: İman ve İbadetler, İstanbul, Divantaş Yayınevi, 1998, s. 46 Gustav Le Bon, Kitleler Psikolojisi, s. 137; Eric Hoffer, Kesin İnançlar, s. 127 325 bulan bu uygulama, Hrisitiyanlığın reform hareketinden farklılıklar göstermektedir. Hristiyanlıktaki reformlar, dindeki tahrifatın içselleştirilmesiyle ilişkilendirilmekte; İslamiyet’teki tecdit uygulaması bunun tam tersine, dinin bidatlerden arındırılmasına yöneliktir.661 Fijili yerlilerin, kabile şefiyle birlikte dağa tırmanma hikayesinde, şefin sendeleyerek yere düştüğünü gördüğü halde yere düşmeyen bir yerliye, onun kendisini şeften üstün gördüğünü düşündüğü için yere düşmediğini söyleyerek diğerlerinin saldırması, 662 taklidin hakikatini ve boyutunu göstermesi bakımından önem arz etmektedir. İnsanın kendisine verilen akıl ve muhakeme yeteneğiyle çalışması, üretmesi, aklını ve iradesini başkalarına teslim etmeksizin taklidden sakınması birey oluşunu desteklemektedir. 663 Din eğitimi ve itaat açısından değerlendirme yapıldığında; İslamiyet’in, ilim yoluyla Kurân’ı ve sünneti doğru anlayabilecek ve uygulayabilecek seviyeye ulaşılmasını teşvik ettiğini, dini bilgi yeterli olmadığında ilahi öğretilere uygun olarak müctehidlerin taklid edilmesinin mümkün olduğunu, farklı din ve düşüncelerden alınacak inanç ve ibadetleri taklid etmenin yasaklandığını, insanların muhakeme ve ilim yönünden farklı olduğunu, bilmeyenlerin bilenlere hak ve hakikatte bilinçli ve doğru itaat etmesinin ve bilginleri taklid etmesinin önemli olduğunu, salih insanların itaat ölçülerine dikkat edilerek taklid edilebileceğini, şeytan ve kötü insanlara itaat edilmediği gibi taklid edilmesinin yasaklandığını, yasaklananların itaatte ve taklidde niyet, irade ve doğru eylemin fark oluşturduğunu, söylememiz mümkündür. 661 662 663 Rasim Özdenören, Hadislerin Işığında Hz. Muhammed, s. 82 Jules Payot, İrade Eğitimi II İrade Gücü ve Çalışma, s. 9 Numan Aruç, “İbn Rüşd”, Klasik İslam Eğitimcileri. Ed.: Mustafa Köylü, Ahmet Koç, s. 366 326 SONUÇ İnsan; aklı, iradesi, özgürlüğü ve sorumluluğuyla evrendeki tüm varlıklardan farklı ve değerlidir. İtaat, içgüdüleri ve fizyolojik ihtiyaçları değişmeyen insanın bireysel ve toplumsal yaşamı, dünya ve ahiret hayatı için odak kavramlardan biridir. İtaat kavramı; kamu yönetimi, psikoloji, sosyoloji, fıkıh, hadis, tefsir, tasavvuf gibi birçok alanda araştırma konusu olmakta; kavram, din eğitimi açısından da önem arz etmektedir. Tarihi, psikolojik, sosyolojik, teolojik, postmodernist ve seküler bakış açıları itaat kavramına farklı anlamlar yükleyebilmekte, itaatin içeriğini değiştirebilmektedir. İtaat, toplumlar ve dinler için de farklı manaları çağrıştırmakta, tarihsel süreçte devletlerin ve dinlerin itaat kavramına yüklediği anlam değişebilmektedir. İtaatin sözlük anlamı, boyun eğmek ve uymaktır. İtaat kelimesi; sevgi temelinde, üst konumda bulunanın emrine gönülden bilinçli bir şekilde uyma, isteyerek yapma anlamı içermektedir. İtaatin terim anlamı; Allah’ın emir ve yasaklarına boyun eğmek, gönülden teslim olmaktır. Kurân-ı Kerim’de itaat kelimesine yakın anlamıyla, emirlere uyma, bağlılık ve teslimiyet manası içeren ittiba, i’tisam, ibadet, kunut ve İslam kelimeleri bulunmaktadır. İslamiyet’te itaat kavramı; kelimenin sözlük anlamıyla uyumlu olarak, insanın yaratıcısına gönülden ve kendi isteğiyle boyun eğmesi, O’nun emir ve yasaklarına uyması anlamı taşımaktadır. İtaatin fıtrat ile ilişkisi bulunmakta; insan, rabbine bağlanma ve uyma eğiliminde yaratılmaktadır. Doğuştan var olan inanma kabiliyeti, aile ve eğitim desteğiyle gelişmekte; akıl, irade ve ilahi bilgi ile olgunlaşmakta, itaat ile bireyin kişiliğine yerleşmektedir. İtaatin, fıtrattan gelen psikolojik bir boyutu olduğu gibi, insanların birlikte yaşama zorunluluğundan kaynaklanan toplumsal bir alt yapısı da bulunmaktadır. Aile içerisindeki ilişkilerin temelinde de itaat vardır. İtaatin, tabii (zorunlu) ve iradi (isteğe bağlı) şekli bulunmakta; içeriği, hükümleri ve sonuçları, bu boyutuna göre değişmektedir. Tabii (zorunlu) itaat; bir yönüyle insan dâhil tüm varlıkların Allah’a teslim olmasını ve itaat etmesini ifade etmektedir. Kâinattaki tüm varlıklar, kendi işleyişi ve keyfiyetiyle ilahi iradeye boyun eğmekte, insanın ilahi misyonunu gerçekleştirmesine yardımcı olmaktadır. İnsan, fiziksel özellikler gibi zorunlu itaati gerektiren konularda sorumluluk taşımamaktadır. 327 İnsanın sorumluluğu, iradi itaate konu olan eylemleriyle ilgilidir. İtaat aynı zamanda mutlak (genel) ve mukayyet (sınırlı) şeklinde sınıflandırılmaktadır. Mutlak itaat, kayıtsız ve şartsız her emre uymayı ifade etmektedir. İslamiyet’te mutlak itaat sadece Allah ve resulü için geçerlidir. Mukayyet itaat, kayda ve şarta tabi olan, ölçülü itaati ifade etmektedir. İslamiyet’te Allah ve resulü dışındakilere yapılan itaatlerin tümü bu kapsamda değerlendirilmektedir. Hz. Peygamber, elçiliğiyle bireysel olarak; vahiy ile eğitilen sahabe toplumsal olarak insanlığa örnektir. İslamiyet’in itaat kültürünü oluşturan ögelerini; otorite, fıtrat ve adalet, zorlama, niyet ve ihlas, istişare ve muhasebe, güç yetirme ve sorumluluk, itidal, devamlılık şeklinde değerlendirmemiz mümkündür. İslamiyet’te mutlak otorite Allah’tır; helal ve haramı, iyiliği ve kötülüğü belirleme yetkisi O’nundur; diğer yöneticilere vahiy ve maruf ile sınırlı itaat edilmektedir. Fıtrat, insanın doğuştan yaratıcıya boyun eğme yeteneğine sahip olmasını; adalet, ilahi öğretilere uygunluğu ifade etmektedir. İnsan, vahye göre eylemde bulunduğunda fıtrata ve adalete uygun iş yapmış olmaktadır. Dinde zorlama yoktur; birey Müslüman olduktan sonra dinin hükümlerine itaatle mükelleftir. İtaatte esas olan gönüllülük, niyet ve ihlas ile sağlanabilmekte; Allah’ın rızası dışında yapılan işler ahirette değer görmemektedir. İtaatte iç-öz denetim, nefis muhasebesi ile; dış denetim, nasihat, istişare ve muhasebe ilkesiyle; ihlas ve takva, iç ve dış bütünlüğü ve birlikteliği ile, sağlanmaktadır. İnsanın sorumluluğu ve itaati güç yetirebildikleriyle sınırlıdır. İslamiyet’te ifrat ve tefrit ile ifade edilen aşırılıklar yasaklanmakta, itaatte itidal ve devamlılık tavsiye edilmektedir. Kurân-ı Kerim’de itaat edilmesi emredilenler; Allah, Hz. Peygamber, ülü’lemr, ebeveyn ve eş olarak açıklanmakta; şeytana itaat edilmesi yasaklanmaktadır. Çalışmada itaati kolaylaştıran faktörler; iman, salih amel, mükafat umma, ceza kaygısı, nasihat, ilim ve dua şeklinde; itaati zorlaştıran faktörler; heva, dünya sevgisi, zan, haset ve gelenek olarak listelenmiştir. Düzen, disiplin, güven ve huzur, itaatin dünyevi sonuçları; cennet ve cehennem itaatin uhrevi sonuçları olarak açıklanmıştır. Din eğitimi açısından itaat kavramı değerlendirildiğinde, itaatle ilişkisi bulunan ve itaati etkileyen kavramların; nefs ve irade eğitimi, irade ve kudret, imtihan, ilahi bilgi, özgürlük ve sorumluluk, ahlak, nifak, akıl, kalp, vicdan ve taklit şeklinde listelenmesi mümkündür. Aşkın bir varlığa sığınma içgüdüsüyle doğan insanın, fıtratı bozulmadığı sürece, aklını ve iradesini doğru kullandığında, aile, eğitim ve ilahi bilgi 328 desteğiyle, yaratıcıyı bulması, O’na inanması ve itaat etmesi zor olmamaktadır. Fıtrat, insanın rabbine ulaşmasını kolaylaştırsa da kulluk için herhangi bir zorlama yapmamaktadır. İtaat, insanın gücü ve imkânlarıyla sınırlıdır; sorumluluk insanın gücüyle orantılıdır. Bireyin güç ve imkanına göre sorumluluk azalabildiği gibi artması da mümkündür. İslamiyet’te Allah’a ve resulüne itaat mutlaktır (genel), itaatte herhangi bir kayıt, şart ve sınır bulunmamaktadır. Ülü’l-emre, ebeveyne ve eşe itaat mukayyettir (sınırlı), uyma eylemi ilahi emir ve yasaklara tabidir; dinin hükümleri itaatin çerçevesini oluşturmaktadır. Kurân-ı Kerim, insanın düşmanı olan şeytana itaati yasaklamaktadır. İnsan, temiz bir fıtratla ve günahsız olarak dünyaya gelmektedir. Doğduğunda bilgisi sınırlı olsa da sahip olduğu yetenek ve imkânlarla bireyin maddi ve manevi boyutuyla eğitilmesi ve kendini geliştirmesi mümkündür. İnsan, toplumsal hayat sürecinde kültür ve gelenek yoluyla itaati öğrenebilmekte ve eğitimle öğretebilmektedir. İnsanda var olan nefis, piskolojide ve tasavvufta çok tartışılsa da, Kurân-ı Kerim’in işaret ettiği gibi nefsin çift yönlü bir tabiatının olduğu, bireyin iradesiyle iyiliğe veya kötülüğe yöneldiği söylenebilmektedir. Nefsin mutlak kötü veya iyi olduğunu söylemek zordur; nefsin ilahi öğretilerle disipline ve terbiye edilmesi önem arz etmektedir. İnsan, yaratıcının bilgisine ve gayb ile ilgili konulara vakıf değildir. Bireyin eylemlerinde yaratıcının bilgisi zorlayıcı değildir. İnsan, hür iradesiyle tercihlerini belirleme kudretine sahiptir. Hayatın imtihan olması, insanın vahye muhatap olması, cennet ve cehennemin varlığı, bireyin eylemlerinde seçim hakkı olduğuna işaret etmektedir. İnsan; akıl ve hür iradesini doğru kullandığında, ilahi öğretilere itaat ettiğinde, hayatın dengesini kurabilmekte, hakiki kurtuluşa ermektedir. İslamiyet, itidali önemsemektedir; hata yapma potansiyeli ve iradeye dayalı itaati nedeniyle diğer canlılardan farklı ve üstün olan insan; yüklendiği sorumluluğa uygun davrandığında, inancını tasdiklemiş ve ispat etmiş olmaktadır. İman, bireye inandığı varlıkla iletişim kurma, sevgi ve güven ile bağlanma imkânı sunmaktadır. İtaat, doğru anlaşıldığında ve uygulandığında insanın doğasına uyum sağlamakta; bireysel ve toplumsal hayata huzur ve düzen katmaktadır. İtaat, hâlin kâli desteklemesi, bireyin takva yolunda ilerlemesi, içselleştirilen imanın ahlaka yansımasıdır. İtaat, din ve eğitim ile geliştirilebilmekte; teori ve pratik dengesiyle ahlaka dönüşebilmektedir. Kurân-ı 329 Kerim, itaatin zihinsel, duygusal ve davranışsal boyutlarına işaret etmekte, imanın salih amel ile kuvvetleneceğini haber vermektedir. Yaratıcıyla iman ve itaat bağının kurulması; nefsin süfli isteklerinin kontrol edilmesine, onların kutsal buyruklarla terbiye edilmesine yardımcı olmaktadır. Modernist seküler dünya görüşü, insanın yaratıcıya kul olmasına ve itaat etmesine rıza göstermemekte; yaratıcıya ihtiyaç hissetmeme ve özgürlük düşüncesiyle nefsin arzu ve isteklerine mutlak itaati önermekte, kutsalı değiştirmeye çalışmaktadır. Narsizmin etkisiyle nefsini, aklını, bilgisini ve tecrübesini her şeyin üstünde gören modern seküler insan, rabbinden uzaklaştıkça özgürleştiğini düşünmekte, süfli isterlerinin esiri olmakta ve yaratıcıyla bağını koparmaktadır. Sorumsuz özgürlük anlayışı, günümüzde yaygınlaşmakta; birey, diğer insanların yaşam sınırlarını ihlal etse de egoist bakış açısının etkisiyle bireysel özgürlüğünü, haz odaklı yaşamı savunabilmektedir. Çalışmada değerlendirilen ayetlerden, hadislerden ve hayatın vakıasından mülhem, insanların ilahi iradeye itaat konusunda farklı yaklaşımlar sergilediği görülmektedir. Nimet ve külfet durumuna göre rabbine kulluk yapanlar, parçalı/şartlı itaat edenler ile her durumda yaratıcıya yönelenler ve her durumda rabbine itaatsizlik edenler olabilmektedir. İnancını içselleştiremediğinden ahlaka yansıtamayanlar, iman ile itaatin, hayat ile hayatı verenin bağını kuramayanlar, her dönemde olduğu gibi günümüzde de varlığını sürdürmektedir. Süreli veya olay özelinde yaşanan itaatsizlik, beşer olma niteliğiyle ilişkilendirilebilmekte; isyanın süresiz ve genel olması, itaat bağının çözülmesine sebep olmaktadır. Kulluk ve ibadetlerin ahlaki ilkelerden farklı olmadığının, dünya ve ahirete ilişkin eylemlerin ilahi rızada kesiştiğinin fark edilmesi gerekmektedir. Allah, insanın sahip olduğu yetenekleri kullanarak ilahi bilgilerle kendisini olgunlaştırmasını, madde ve mana, beden ve ruh, dünya ve ahiret dengesini kurmasını, hayatını disipline etmesini ve kutsal buyruklarla düzenlemesini, eğitimin imkanlarından yararlanarak hayırda ve güzellikte yardımlaşmasını, kaderciliğe ve tembelliğe teslim olmadan hür iradesiyle yeryüzündeki sorumluluklarını gerçekleştirmesini, istemektedir. Çalışmada itaat kavramı din eğitimi perspektifinden Kurân merkezli olarak incelenmiştir. Bu çalışmanın amacı; vahiy temelli bir itaat kültürünün oluşmasına dayanak oluşturmak, modern seküler dünya görüşünün önerdiği arzu ve haz odaklı 330 sorumsuz özgürlük anlayışının yerine; akıl, hür irade ve ilahi bilgiyle desteklenmiş, fıtrat ile uyumlu, sorumlu özgürlük ve itaat anlayışının oluşturulmasına katkı sunmak, insanın yaratıcıya itaat ile huzur ve mutluluk duymasına yardımcı olmak, ilahi öğretilerin rehberliğinde kime/nasıl itaat edileceğinin kriterlerini tespit etmektir. Bu çalışma neticesinde ulaşılan sonuçlar, aşağıda maddeler halinde açıklanmıştır. 1. İman ve amel her ne kadar farklı kavram ve parça olsalar da istenen faydayı sağlayacak olan, bütünlüktür; inanç ve uygulamanın birlikteliğidir, içselleştirilmiş düşünce ve duygulardır. Salt bilgi ve inanç, yetersiz olduğu gibi, inançtan bağımsız amel de kabul edilmemektedir. 2. Kâinat, yaratıcıya karşı tabii ve mutlak itaat içerisindedir; insan, akıl ve hür iradesiyle Allah’a iradi bir itaat göstermiş olduğundan, diğer varlıklardan üstün görülmektedir. Hür irade ve bireysel mesuliyet, kadercilik ve sorumsuzluk ile çelişmekte; insan, yeryüzünün halifesi olarak iyiliği veya kötülüğü kendisi tercih etmektedir. 3. İnsanlar, Allah’a ve resulüne mutlak itaat ile mükelleftir; bunların dışındaki her itaat vahiy ve maruf ile kayıtlıdır. Allah’a itaat konusunda öncü ve örnek insan Hz. Peygamberdir, O’na itaat edilmeden Allah’a kulluk mümkün değildir. Allah ve resulü dışında kendilerine itaat edilmesi emredilenler de dinin hükümlerinden sorumludur; yönetimi altındakilere maruf dışında bir şey emir ve teklif edememektedir. Taassup, körü körüne ve bilinçsizce itaat tasvip edilmemektedir; yöneticinin istişare, yönetilenlerin muhasebe etmesi, doğru itaat için esastır; istişare ve muhasebe toplumsal kontrolü ve dış denetimi sağlamaktadır. 4. İnsanın, şeytan dâhil hiçbir kimseye suç isnadında bulunmaya, mazeret üretmeye, hakkı bulunmamaktadır; herkes kendi eylemlerinin hesabını verecektir. Kitap ve peygamber gönderildikten sonra ilahi öğretileri bilmemek, öğrenmemek mazeret olmadığı gibi bilenlerin bildiklerini uygulamaması ayrı bir sorguya tabi tutulmakta ve sorumluluk artmaktadır. 331 5. Günah işlemek, küfür olarak değerlendirilmemektedir; imanın artması veya azalması salih amellere bağlı olduğundan isyan ve nankörlük bireyi rabbinden uzaklaştırmaktadır. İtaat, imanı etkilemektedir. Kurân-ı Kerim’de övülen sahabe, Allah’a ve resulüne itaatin toplumsal boyuttaki örnekleridir; insan olarak hata yapmış olsalar da dinin ilk uygulayıcıları olmaları ve kulluktaki üstün gayretleri nedeniyle ideal ve örnek bir toplumdur. 6. İtaat konusunda en mühim mesele otoritedir; insan hangi varlığı mutlak otorite kabul ediyorsa ona kulluk yapmakta ve itaat etmektedir. Allah’ın zati ve subuti sıfatlarının herhangi bir varlığa isnad edilmesi şirk kabul edilmektedir. 7. İnsanın yaratılışında rabbine kulluk meyli bulunmaktadır. Din tercihinde zorlama yoktur; kişi Müslüman olduktan sonra Allah’ın ve resulünün bildirdiklerinde tercih hakkı bulunmamaktadır, teslimiyet bunu gerektirmektedir. 8. Ameller, niyetlere göredir; ilahi öğretilere uygun olduğunda âdetleri ibadete çevirmek ihlas ve niyet ile mümkün olabilmektedir. Niyet, iman olmaksızın tek başına sonuç vermediği gibi; amel, iman ve niyetle bağ kurmadığında da uhrevi mükâfata konu olamamaktadır. 9. Allah, hiçbir kimseye gücünün üstünde sorumluluk yüklememektedir; insan, gücü yettiklerinden mesul olmakta; uygulama, vahye uygun olduğunda, kolaylaştırma teşvik edilmektedir. İslamiyet, ifrat ve tefriti yasaklamaktadır; kulluk ve itaatte asıl olan itidaldir. Yaratıcıya itaatte ölçü, ilahi öğretilerdir. 10. Sorumluluk mevkiinde bulunanların, hâlin ilmine vakıf olma zarureti nedeniyle, itaat konusunu doğru anlamaları, uygulamaları ve anlatmaları önem arz etmektedir. Birey ve toplumun sağlıklı kalkınması, ahirette huzur bulması, itaatin doğru anlaşılmasına ve uygulanmasına bağlıdır. 11. Birey ve toplumun karakter oluşumunda itaatin önemli bir yeri vardır; sahabe, doğru bir itaat anlayışı ve uygulamasıyla tüm insanlığa örnek şahsiyet ve toplum haline gelmişken; cahiliye âdet ve geleneklerini, 332 büyüklerinin ve önderlerinin bâtıl fikir ve uygulamalarını tevârüs eden müşrikler, kötü örnek olmaktadır. 12. Kulluk ve tâatlerde devamlılık önem arz etmektedir; şeytan, öncesinde rabbine ibadet ettiği halde kibir ve nankörlüğüyle itaatini terk etti, ilahi rahmetten uzaklaştırıldı. Nefis terbiyesi ve irade eğitimi, kulluk ve itaate giden yolu açmakta ve kolaylaştırmaktadır. Kâinat içerisindeki yerini ve değerini idrak edenler, yaratıcıyla ve çevresiyle doğru ve sağlıklı bir iletişim kurabilmektedir. 13. İtaatte esas olan, sevgi ve gönüllülüktür; itaatin kâlden hâle, ilimden amele, amelden ahlâka dönüşmesi ve ilâhi öğretilerin içselleştirilmesi önem arz etmektedir. Şeytanın insanlar üzerinde tahakküm kurması ve kötülüğe zorlaması söz konusu değildir; o, vesvese ile insanın zaaflarını kullanmakta; insan, vahiy, akıl ve iradesine rağmen arzularına teslim olduğunda(n), sorumluluk kendisine ait olmaktadır. 14. Allah’a itaati kolaylaştıran faktörler olduğu gibi zorlaştıranlar da vardır; tercih ve yönelim insana ait olmaktadır. Yaratıcıya itaatin dünyevi ve uhrevi birçok sonucu bulunmaktadır; din, dünya ve ahiret hayatının mutluluğuna çağırmaktadır. Yaratıcıya itaat, süfli arzu ve bağımlılıklardan kurtarmakla insanı özgürleştirmekte; şeytana veya diğer varlıklara mutlak teslimiyet insanı köleleştirmekte, bireyin hakiki özgürlüğünü elinden almaktadır. Bu çalışmada elde edilen sonuçlar dikkate alınarak aşağıdaki öneriler yapılabilmektedir. 1. Din eğitimcilerinin, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı ile aile için şiddeti önlemeye yönelik irade eğitimi ve itaat eğitimi içerikleriyle ortak çalışma ve projeleri hazırlaması/desteklemesi. 2. Din eğitimcilerinin, Adalet Bakanlığı ile toplumsal şiddeti ve suçları önlemeye yönelik irade eğitimi ve itaat eğitimi içerikleriyle ortak çalışma ve projeleri hazırlaması/desteklemesi. 333 3. Din eğitimcilerinin, Gençlik ve Spor Bakanlığı ile gençlerin bağımlılıklarıyla mücadele konusunda irade eğitimi ve itaat eğitimine yönelik ortak çalışma ve projeleri hazırlaması/desteklemesi. 4. Sahih itaate zemin hazırlaması için faydalı olacağı öngörülen “İtaat-İrade Eğitimi” ismiyle ortaöğretimde ve imam hatip okullarında seçimlik bir ders planlanması. 5. İlahiyat/İslami İlimler Fakülteleri’nde “İtaat-İrade Eğitimi” ismiyle seçimlik ders oluşturulmasının teşvik edilmesi. 6. Diyanet İşleri Başkanlığı’nın haftalık Cuma Hutbesine konu olmak üzere “İtaat-İrade Eğitimi” başlık ve içeriğiyle hutbe hazırlanması; halkın, konu ve kavram hakkında vaaz ve hutbe ile bilgilendirilmesi. 7. Sürekli eğitim yapan ve yazın faaliyet gösteren Kurân Kurslarının eğitim müfredatına “İtaat-İrade Eğitimi” dersinin eklenmesi ve öğrencilerin bilgilendirilmesi. 8. Diyanet İşleri Başkanlığı’nca, teşkilata bağlı Aile İrşat ve Dini Rehberlik Büro Çalışanlarına ve Danışanlarına; kadının kocasına itaati, çocukların anne ve babaya itaati konularında periyodik seminerler verilmesi. 9. Diyanet İşleri Başkanlığı’nın her yıl Ramazan Ayı için belirlediği temanın, uygun görülen bir yılda “İtaat ve İrade” olarak belirlenmesi ve bir ay süresince halka itaat edilmesi gerekenler, yasaklananlar, ölçüler ve sınırlar hakkında konferans, seminer ve vaaz verilmesi. 10. Diyanet İşleri Başkanlığı’nın her yıl Mevlid-i Nebi Haftası için belirlediği temanın, uygun görülen bir yılda “Hz. Peygambere İtaat” olarak belirlenmesi ve bir hafta süresince halka konferans, seminer ve vaaz verilmesi. 11. Huzurun ve mutluluğun kaynağı olacak doğru itaatin, irade eğitiminin, cezaevlerinde görevli vaizlerce konu edinilmesi, bilinç ve farkındalık oluşturulması. Manevi sosyal hizmet kapsamında cezaevlerindeki madde bağımlılarına, nefsine ve iradesine mahkûm olanlara, İrade Eğitimi içeriğiyle eğitim verilmesi ve irşad faaliyeti yürütülmesi/desteklemesi. 12. Huzurun ve mutluluğun kaynağı olacak doğru itaatin, irade eğitiminin, sağlık kuruluşlarında görevli vaizlerce konu edinilmesi, bilinç ve 334 farkındalık oluşturulması. Manevi sosyal hizmet kapsamında sağlık kuruluşlarındaki madde/teknoloji bağımlılarına, nefsine ve iradesine hâkim olamayan hastalara, İrade Eğitimi içeriğiyle eğitim verilmesi ve irşad faaliyeti yürütülmesi/desteklemesi. 13. Manevi sosyal hizmet kapsamında bakıma muhtaç kişilere hizmet verenlere, ebeveyne/eşe itaat konularında bilgi verilmesi, yaşanan zorluk ve sıkıntıların hafifletilmeye çalışılması/desteklemesi. 14. Yeşilay’ın, bağımlılıklarla mücadele kapsamında irade eğitimi ve itaat eğitimi içerikleriyle seminerler vermesi. 15. İtaat ve irade eğitimi konularında, din eğitimcileri, din psikologları, din sosyologları ve diğer alan paydaşlarıyla ortak çalışma ve projelerin planlanması/desteklemesi. Mutlak itaat Allah ve resulü için geçerlidir; diğer tüm itaatler maruf ile kayıtlıdır; ölçülü ve sınırlıdır. İtaati emredilenler olduğu gibi, yasaklananlar da vardır. İnsan, dünyevi ve uhrevi sonuçlarını hesap ederek, itaati kolaylaştıran faktörlere yöneldiğinde, nefsine ve iradesine zor gelen engelleri aşabilmesi kolaylaşmaktadır. Din eğitiminde itaat konusu, temel bir kavram olarak ele alınmayı, sınırları doğru ve net bir şekilde çizilmeyi hak etmekte; Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi ders konularında itaat kavramına yer verilmesi önem arz etmektedir. İtaatin kavram olarak ders konularına eklenmesine ilaveten, irade eğitimi ismiyle bir ders oluşturulması, sahih itaate zemin hazırlaması için faydalı olacaktır. Duygu, düşünce ve inancın hayata yansıması olan eylemleri disipline ve koordine eden irade, itaat için önem arz etmektedir. Çalışma, nihailik iddiası taşımamakta; din eğitimi alanında ve disiplinlerarası yapılacak sonraki çalışmalara kaynaklık etmeyi hedeflemektedir. 335 KAYNAKÇA “Kur’an’da Kişilik Eğitimiyle İlgili İlkeler”, Atatürk Abay, Ahmet: Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Doktora Tezi, 2011. Tevhid Risâlesi, Çev.: Sabri Hizmetli, Ankara, Fecr Abduh, Muhammed: Yayınları, 1986. Abdulhalık, Mustafa Nevin: İslam Siyasi Düşüncesinde Muhalefet, Çev.: Vecdi Akyüz, İstanbul, İz Yayınları, 1990. “İbni Sina’da Ölümsüzlük-Hulud Problemi ve Mead’ı Abdulmaksut, Abdulgani: Anlamasına Olan Etkisi”, Çev.: Selim Özarslan, Fırat Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, S.: 4, 1999, s. 279-314. Amel Sorunsalı: Bilim ve Düşüncenin Pratik Abdurrahman, Taha: Temelleri Üzerine Bir Araştırma, Çev.: Tahir Uluç, İstanbul, Pınar Yayınları, 2021. Amel Sorunsalı: Bilim ve Düşüncenin Pratik Abdurrahman, Taha: Temelleri Üzerine Bir Araştırma, Çev.: Tahir Uluç, İstanbul, Pınar Yayınları, 2021. Bilgi Ahlaktan Ayrıldığında, 2. Bsk., Çev.: Abdi Abdurrahman, Taha: Keskinsoy, İstanbul, Pınar Yayınları, 2020. Dini Amel ve Aklın Yenilenmesi, Çev. Mehmet Emin Abdurrahman, Taha: Güleçyüz, 2. Bsk. İstanbul, Pınar Yayınları, 2021. Dinin Abdurrahman, Taha: Ruhu: Sekülerizmin Sığlığından İlahi Sözleşme ve Emanet Paradigmasının Enginliğine, Çev.: Soner Gündüzöz, İstanbul, Pınar Yayınları, 2021. Allah’a İmanın Ahlaki Boyutu, İstanbul, Kitap Acar, Mustafa: Dünyası Yayınları, 2017. Acluni, İsmail b. Keşfü’l-Hafa ve Müzilü’l-İlbas, C.: I-II, Halep, y.y., Muhammed: 1749. Açık, Fatih: “Kur’an’ı Kerim’de İrade Hürriyeti ve Sorumluluk Çerçevesinde İnsan Hayatı”, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yüksek Lisans Tezi, 2007. 336 Açıkalın, Bünyamin: “Kur’an’da Dünya Hayatına Verilen Değer”, Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Doktora Tezi, 2005. Adler, Alfred: Yaşama Sanatı, Çev.: Kamuran Şipal, İstanbul, Say Yayınları, 1992. Ağakey, M. Ali: Türkçe Sözlük, 5. Basım, Ankara, T. T. K. Basımevi 1969. Ağca, Hüseyin: Ailede Eğitim, 4. Basım, Ankara, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, 2006. Ağırman, Camal: “Sünnette İtaat”, Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Doktora Tezi, 1995. Ahmed Efendi, Beyazizade: İmam-ı Azam Ebu Hanife’nin İtikadi Görüşleri, Çev.: İlyas Çelebi, İstanbul, İFAV Yayınları, 2000. Ahmed, Enis: Kadın ve Sosyal Adalet, Çev.: Murat Çiftkaya, İstanbul, Beyan Yayınları, t.y. Ahmed, Manzuriddin: Kurân’da Anahtar Siyasi Kavramlar, İslam’da Siyaset Düşüncesi, Çev.: Kazım Güleçyüz, İstanbul, İnsan Yayınları, 1995. Akarsu, Bedia: Max Scheler Felsefesinde Kişi Kavramı ve İnsan Olma Sorunu, İstanbul, İnkılap Yayınları, 1998. Akbulut, Ahmet: “Allah’ın Takdiri Kulun Tedbiri”, Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, C.: 33, S.: 1, 1994, s. 129-156. Akbulut, Ahmet: Nübüvvet Meselesi Üzerine, Ankara, Birleşik Rolü”, Sakarya Yayıncılık, 1992. Akçay, Mustafa: “İmanın Oluşumunda Fıtratın Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, S.: 1, 1996, s. 273-294. Akçay, Mustafa: “İnsanlığın Ortak Dini Temeli: Fıtrat”, Sakarya Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, C.: 13, S.: 23, 2011/1, s. 143-170. 337 Akçay, Mustafa: Çağdaş Dünyada İnsan ve Dini Sorumluluğu: Fetret Ehli Örneği, İstanbul, Işık Yayınları, 2002. Akdemir, Furat: “Kurân’da İtaat Kavramı ve Peygambere İtaatin Mahiyeti”, Kelam Araştırmaları Dergisi, C.: 11, S.: 1, 2013, s. 425-442. Akdemir, Salih: “Hristiyan Kaynaklara ve Kur’an-ı Kerim’e Göre Hz. İsa”, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Doktora Tezi, 1992. Akdemir, Salih: “Rahip G. Basetti-Sani’nin Hz. İsa ile İlgili Bazı Kur’an Ayetlerini Yorumlaması ve Müslüman Hristiyan Diyaloğuna Çağrısı Üzerine”, Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, C.: 26, 1983, s. 183-201. Akdemir, Salih: “Tarih Boyunca ve Kurân-ı Kerim’de Kadın”, İslami Araştırmalar Dergisi, C.: 10, S.: 4, 1997, s. 249-258. Akdoğan, Ali: Sosyal Ahlak, İstanbul, Pınar Yayınları, 2008. Akgün, Elif: “Özgürlük Kavramının Felsefe Tarihindeki Gelişimi”, Akdeniz Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yüksek Lisans Tezi, 2009. Akın, Mahmut H.: “Türkiye’de Muhafazakârlığın Direnme Odağı Olarak Aile”, Aile Sosyolojisi Yazıları, Ed.: Mustafa Aydın, İstanbul, Açılım Kitap, 2014. Akıncı, Adem: “İnsanın Anlam Arayışında Din Temeline Dayalı Ahlaki Değerler ve Ahlak Eğitimi”, Tabula Rasa, Yıl: 4, S.: 12 (Eylül-Aralık), 2004, s. 23-34. Akkad, Abbas Mahmut: Kurân Felsefesi, Çev.: Ahmed Demirci, Ankara, Nur Dağıtım, 1975. Akseki, Ahmed Hamdi: Ahlâk Dersleri, 2. Bsk., İstanbul, Üçdal Neşriyat, 1968. Akseki, Ahmed Hamdi: İslâm Dini -İtikat, İbadet, Ahlâk-, 32. Bsk., Ankara, Nur Yayınları, 1983. 338 Akseki, Ahmed Hamdi: İslam Dini, Ankara, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları, 1975. Akseki, Ahmed Hamdi: İslam Fıtri Tabii ve Umumi Bir Dindir, Ankara, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları, 2018. Aksu, Şener: “Geleceğin Otoritesi Açısından Ulus Devletler”, II. Uluslararası Sosyal Bilimciler Kongresi, 2008. “Ebeveyn”, T. D. V. İslam Ansiklopedisi, No: 3, s. Akyüz, Vecdi: 101-103. Kurân’da Siyasi Kavramlar, İstanbul, Kitabevi, Akyüz, Vecdi: 1998. Kurân’da Albayrak, Halis: İnsan-Gayb İlişkisi, İstanbul, Şule Yayınları, 1993. Ermeni, Süryani ve Keldani Kiliseleri, Yaşayan Albayrak, Kadir: Dünya Dinleri, Ankara, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları, 2016. Algül, Hüseyin, Hayrettin, İlmihal I: İman ve İbadetler, İstanbul, Divantaş Karaman, Ali, Bardakoğlu, Yayınevi, 1998. H. Yunus, Apaydın, İbrahim Kafi, Dönmez, Mehmet, Erkal, Ömer Faruk, Harman, Ahmet Selim, Klavuz, Süleyman, Uludağ, İrfan, Yücel: Alıcı, Mustafa: Yahudi-Hristiyan Geleneğinde Dini Otorite, Dini Otorite, İstanbul, Ensar Neşriyat, 2006. Birey ve Dini, Çev.: Bilal Sambur, Ankara, Elis Allport, Gordon W.: Yayınları, 2004. Alpaydın, Yusuf, Ayar, Arife Gümüş: Hatice Çocukların Dini Gelişiminde Ebeveynlerin Rolü: Beklentiler ve Zorlanma Alanları, İstanbul, İlke Yayınları, 2015. Alper, Hülya: “Nifak”, T. D. V. İslam Ansiklopedisi, No: 31, s. 565568. 339 İmanın Psikolojik Yapısı, 3. Baskı, İstanbul, Rağbet Alper, Hülya: Yayınları, 2013. Alper, Ömer Mahir: “İslam, Akıl ve Hakikat”, Milel ve Nihal, C.: 7, S.: 5, 2010, s. 39-72. “İtaat”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, Alper, Ömer Mahir: C.: I-XLIV, İstanbul, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, 2001, No: 23, s. 444-445. Altaş, Nurullah, Arıcı: İsmail “Din Eğitiminin Bilimselleşme Süreci ”, Din Eğitimi, Ed.: Mustafa Köylü, Nurullah Altaş, 6. Bsk., İstanbul, Ensar Neşriyat, 2016. Altaş, Nurullah: “Küreselleşme, Çokkültürcülük ve Din Eğitimi”, Din Eğitiminde Çağdaş Konular, Ed. Mustafa Köylü, 2. Bsk., İstanbul, DEM Yayınları, 2014. Altaytaş, Muhammet: “İslami İnanç ve Değerlere Yöneltilen Eleştirilerin Niteliği-Turan Dursun, Erdoğan Aydın Örneği-“, Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yüksek Lisans Tezi, 2001. Altaytaş, Muhammet: Çağdaş İnkarcılık, İstanbul, Ensar Neşriyat, 2007. Altınköprü, Tuncel: Şahsiyet Analizi, İstanbul, Altın Köprü Yayınları, 1980. Altıntaş, Hayrani: İnsan ve Psikoloji, Ankara, Kültür Bakanlığı Yayınları, 1989. Altıntaş, Hayrani: İslam’ın Gerçek Yüzü, Ankara, Ankara Üniversitesi Yayınları, 2005. Altıntaş, Ramazan: “İmam-ı Maturi’de Din-Siyaset İlişkileri”, Milel ve Nihal, C.:7, S.: 2, 2010, s. 53-66. Altıntaş, Ramazan: “İslamî Kavramını Anlayışa Göre Yorumlama “el-Hayâtü‘d-Dünyâ” Biçimleri”, Cumhuriyet Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, C.: 7, S.: 1, 2003, s. 129-160. Altıntaş, Ramazan: İslam Düşüncesinde İşlevsel Akıl, İstanbul, Pınar Yayınları, 2003. 340 Altıntaş, Ramazan: Kurân’da Hidayet ve Dalalet, İstanbul, Pınar Yayınları, 2003. Altun, Veysel Karani: “Din Eğitimi Açısından İnsanın Yetkinliği (Sadreddini Konevi Örneği)”, Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Doktora Tezi, 2020. Ardoğan, Recep: Kurân ve İnsan Psikolojisi, Ankara, İlkadım Yayınevi, 1998. Aristoteles: Metafizik, Çev.: Ahmet Arslan, Sosyal Yayınları, İstanbul, 1996. Arkan, Atilla: “Kindi ve İbni Rüşd’de İnsan Tasavvuru”, İslam Araştırmaları Dergisi, S.: 12, 2004, s. 27-54. Armağan, Mustafa: Gelenek, İstanbul, Ağaç Yayınları, 1992. Armaner, Neda: Din Psikolojisine Giriş I, Ankara, Ayyıldız Matbaası, 1980. Armaner, Neda: İnanç ve Hareket Bütünlüğü Bakımından Din Terbiyesi, İstanbul, Milli Eğitim Basımevi, 1967. Arslan, Ahmet: Felsefeye Giriş, İstanbul, Vadi Yayınları, 2002. Arslan, İhsan: “Kurân-ı Kerim’e Göre Hz. Peygamber ve Mucize”, Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi, C.: 10, S.: 50, 2017, s. 882-903. Arslan, Mehmet Lütfi: Genç Peygamber ve Genç Dostları, İstanbul, Erkam Yayınları, 2016. Arslantürk, Zeki, Tayfur Sosyoloji, İstanbul, Çamlıca Yayınları, 2000. Amman: Arvasi, Seyyid Ahmed: İnsan ve İnsan Ötesi, İstanbul, Burak Yayınevi, 1990. Aslan, Abdulgaffar: Kur’an’da Vahiy, Ankara, Ankara Okulu Yayınları, 2000. Aslan, Ömer: Kur’ân ve Hoşgörü, Ankara, İlahiyat Yayınları, 2005. Aslan, Recep: “İstişarenin Önemi Uygulamalarından ve Örnekler”, Hz. Peygamber’in Muş Alparslan 341 Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, C.: 2, S.: 1, 2014, s. 223-241. Aşkar, Ö. Süleyman: El-Cennetü ve’n-Nar, 6. Bsk., Amman-Ürdün, Daru’n-Nefais, 1995. Atalay, Orhan: Bilinç ve Put, Van, Bilge Adam Yayınları, 2007. Atay, Hüseyin: “Allah’ın Halifesi: İnsan”, Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, C.: 18, S.:1, 1970, s. 7180. Atay, Hüseyin: İslam Gerçeği, Ankara, Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Yayınları, 1995. Atay, Hüseyin: İslam’ın İnanç Esasları, Ankara, A.Ü.İ.F. Yayınları, 1992. Atay, Hüseyin: Kurân’a Göre İman Esasları, Ankara, Ajans Türk Matbaası, 1961. Atay, Hüseyin: Kurân’a Göre İslam’ın Temel Kuralları, Ankara, Gelişim Yayınları, 1981. Atay, Hüseyin: Kurân’ın Reddettiği Dinler, Ankara, Atay Yayınevi, 1999. Atay, Hüseyin: Osmanlılarda Yüksek Din Eğitimi, İstanbul, Dergah Yayınları, 1983. Ateş Alpat, Sabiha: Modernizmin Kurbanları, İstanbul, Beka Yayınları, 2012. Ateş, Abdurrahman: Kur’an’a Göre Dinde Zorlama ve Şiddet Sorunu, İstanbul, Beyan Yayıncılık, 2002. Ateş, Ali Osman: Kurân ve Hadislere Göre Şeytan, İstanbul, Beyan Yayınları, 1995. Ateş, Süleyman: “İhlas”, T. D. V. İslam Ansiklopedisi, No: 21, s. 535537. Atılgan, Yusuf Kenan: “İslam Düşüncesinde İlmin Kaynağı, İmkânı ve Sınırları”, Muş Alparslan Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, S.: 1/2, 2013, s. 191-214. 342 Atik, M. Kemal, Ali Bardakoğlu, Celal Kırca, Selahattin Polat, İslami Kavramlar, Ankara, Sema Gençlik Vakfı Yayınları, 1997. Ali Toksarı: İslam ve Laisizm, Çev.: Selahaddin Ayaz, İstanbul, Attas, S. Nakıb: Pınar Yayınları, 1994. İslam, Sekülerizm ve Geleceğin Felsefesi, Çev.: M. Attas, S. Nakıb: Erol Kılıç, İstanbul, İnsan Yayınları, 1995. İslami Eğitim, Çev.: Ali Çaksu, İstanbul, Endülüs Attas, S. Nakıb: Yayınları, 1991. Modern Çağ ve İslam Düşünüşünün Problemleri, Attas, S. Nakıb: Çev.: Mahmut Erol Kılıç, İstanbul, İnsan Yayınları, 1989. Çocuklarımıza Allah’ı Nasıl Anlatalım, Ankara, Ay, M. Emin: Timaş Yayınları, 1987. Din Egitiminde Mükafat ve Ceza, İzmir, Nil Ay, M. Emin: Yayınları, 1994. Din Eğitimi ve Öğretiminde Mükafat ve Ceza, Ay, M. Emin: Bursa, Uludağ Üniversitesi Basımevi, 1993. “Kelam’da Akıl İman İlişkisi: Temel Teolojik Ay, Mahmut: Yaklaşımlar”, Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, C.: 52, S.: 1, 2011, s. 49-68. Ayasbeyoğlu, Nevzat: İslamiyet’in Eğitimimize Getirdiği Değerler ve K. Kerim’in Eğitim ile İlgili Ayetlerinin Tahlili, İstanbul, MEB Yayınları, 1968. Aybakan, Bilal, İbrahim “Meşru”, T. D. V. İslam Ansiklopedisi, No: 29, s. Kafi Dönmez: 378-383. Aydın, Ali Arslan: İslam İnançları ve Felsefesi, Ankara, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları, t.y. Aydın, Hayati: “İd, Ego ve Süper Ego Bağlamında Bilimsel Verilerin Kur’ân’ın İlgili Kavramlarıyla Karşılaştırılması”, 343 Akademik Araştırmalar Dergisi, C.: 5, S.: 18, 2003, s. 116-130. Aydın, Hayati: “Kur’an’da İrâde-Azm ve Tevekkül”, Tasavvuf: İlmî ve Akademik Araştırma Dergisi, C.: 8, S.: 3, 2008, s. 53-77. Aydın, Hayati: “Kurân Açısından Şeytanın Etkisi Baglamında Vesvese ve Şüphe”, İslami Araştırmalar Dergisi, C.: 15, S.: 4, 2002, s. 537-542. Aydın, Hayati: Kur’an’da Psikolojik İkna, İstanbul, Timaş Yayınları, 2001. Aydın, Hüseyin: İlim Felsefe ve Din Açısından Yaratılış ve Gayelilik (Teleoloji), Ankara, DİB Yayınları, 2012. Aydın, İbrahim Hakkı: “Seküler Ahlak Bağlamında Din-Ahlak İlişkisi”, Atatürk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, S.: 35, 2011, s. 1-23. Aydın, Mehmet S.: Din Felsefesi, İstanbul, Selçuk Yayınları, 1992. Aydın, Mehmet S.: İslam’ın Evrenselliği, İstanbul, Ufuk Kitapları Yayınları, 2000. Aydın, Mehmet S.: Kant’ta ve Çağdaş İngiliz Felsefesinde Tanrı Ahlak İlişkisi, Ankara, TDV Yayınları, 1991. Aydın, Mehmet Şevki: “İslam Eğitim Geleneğinde Öğretmenlik”, Erciyes Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, C.: 19, S.: 11, 2001, s. 59-74. Aydın, Mehmet Şevki: Din Eğitimi Bilimi, Kayseri, Kimlik Yayınları, 2017. Aydın, Mehmet Zeki: Ailede Çocuğun Ahlak Eğitimi, 6.Baskı, Ankara, Nobel Yayınları, 2008. Aydın, Mehmet Zeki: Din Öğretiminde Yöntemler, 9. Bsk., İstanbul, Nobel Akademik Yayıncılık, 2015. Aydın, Mehmet: “Allah’ın Varlığına İnanmanın Akliliği”, İslami Araştırmalar Dergisi, S.: 2, 1986, s. 12-21. Aydın, Mehmet: Din Felsefesi, İzmir, Dokuz Eylül Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Vakfı Yayınları, 1999. 344 Aydın, Mehmet: İlahi Dinlerde Şeytan İnancı ve Anlayışı, Konya, Palet Yayınları, 2018. Aydın, Mehmet: İslam Dini İlmihali, Konya, Hibaş Yayınları, 1984. Aydın, Mustafa: Değişim Sosyolojisi, İstanbul, Açılım Kitap, 2015. Aydın, Mustafa: İlk dönem İslam Toplumunun Şekillenişi, İstanbul, Pınar Yayınları, 1991. Aydın, Mustafa: İslam’ın Tarih Sosyolojisi, İstanbul, Pınar Yayınları, 2015. Aydın, Mustafa: Kurumlar Sosyolojisi, İstanbul, Açılım Kitap Yayıncılık, 2015. Aydın, Mustafa: Moderniteye Dışarıdan Bakmak, 2. Baskı, İstanbul, Açılımkitap, 2014. Aydın, Ömer: Kur’an-Kerim’de İman Ahlak İlişkisi, İstanbul, İşaret Yayınları, 2007. Aydınlı, Abdullah: “Sünnetin Geçmişte ve Günümüzde İhmali Meselesi”, Atatürk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, S.: 8, 1998, s. 281-302. Aydınlı, Yaşar: Farabi’de Tanrı-İnsan İlişkisi, İstanbul, İz Yayıncılık, 2000. Aydüz, Davut: “İslam'da İbadet ve İbadet - Amel İlişkisi”, Yeni Ümit Dergisi, S.: 60, 2003, s. 40-48. Ayhan, Halis: Din Eğitimi ve Öğretimi, Ankara, D.İ.B. Yayınları, 1984. Ayhan, Halis: Eğitim Bilimine Giriş, İstanbul, Şule Yayınları, 1997. Ayhan, Halis: Eğitime Giriş ve İslamiyet’in Eğitimimize Getirdiği Değerler, İstanbul, Damla Yayınevi, 1982. Ayhan, Halis: Türkiye’de Din Eğitimi, İstanbul, Dem Yayınları, 2004. Aytekin, Arif: Ehl-i Sünnet İnanç Esasları, İstanbul, Bereket Yayınları, 2011. 345 “Fıtrat Kavramı Bağlamında İnsanın Orta Yolu Bulma Aytepe, Mahsum: Potansiyeli”, Şarkiyat İlmi Araştırmalar Dergisi, C.: 10, S.: 1, 2018, s. 230-248. Ayvalı, Ramazan: “‘Ameller Niyetlere Göredir’ Hadisi Hakkında Birkaç Söz”, Necmettin Erbakan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, C.: 4, S.: 4, 1991, s. 85-93. Misalli Büyük Türkçe Sözlük, C.: I-III, İstanbul, Ayverdi, İlhan: Kubbealtı Neşriyat, No: 1, 2005. “Kadınların İdareciliği Konusundaki Rivayete Tarihsel Azimli, Mehmet: Bağlamda Eleştirel Bir Yaklaşım”, İslami Araştırmalar Dergisi, C.: 15, S.: 3, 2002, s. 417-422. Azzam, Abdurrahman: Ebedi Risalet, Çev.: Hüsnü Erdem, İstanbul, Sönmez Matbaacılık, 1962. Babanzade, Ahmet Naim: İslam Ahlakının Esasları, Notlarla Sadeleştiren: Recep Kılıç, Ankara, TDV Yayınları, 1995. İslam’da Şura, Çev.: Nihat Armağan, Kemal Babilli, Mahmud: Çobanbeyli, İstanbul, Fikir Yayınları, 1973. Bağdadi, Ebu Mansur Usulu’d-Din, İstanbul, y.y., 1990. Abdülkahir b. Tahir etTemimi: Bahadır, Abdülkerim: “Hayatın Anlam Kazanmasında Psiko-Sosyal Faktörler ve Din”, Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, S.: 6, 2000, s. 185-234. Bahadır, Abdülkerim: İnsanın Anlam Arayışı ve Din, İstanbul, İnsan Yayınları, 2002. Bahçekapılı, Mehmet: “Biyopsikososyal Açıdan Dinin Engellilik ve Farklı Sağlık Problemleri Üzerindeki Etkisi”, Türkiye Din Eğitimi Araştırmaları Dergisi, S.: 1, 2016, s. 16-44. Baltacıoğlu, İsmail Hakkı: Allah Nedir?, Ankara, Ayyıldız Matbaası, 1961. Barbier, Maurice: Modern Batı Düşüncesinde Din ve Siyaset, Çev.: Özkan Gözel, İstanbul, Kaknüs Yayınları, 1999. 346 İslam Bardakoğlu, Ali: Işığında Müslümanlığımızla Yüzleşme, İstanbul, Kuramer Yayınları, 2017. Bardakoğlu, Ali: “Günümüz İslam Toplumlarında İnsan Onurunun Zedelenmesi Sorununa İçeriden Bakış”. Hz. Peygamber ve İnsan Onuru, Ali Bardakoğlu v. d., Ankara, DİB Yayınları, 2013. “Hak”, T. D. V. İslam Ansiklopedisi, No: 15, s. 139- Bardakoğlu, Ali: 151. “İkrah”, T. D. V. İslam Ansiklopedisi, No: 22, s. 30- Bardakoğlu, Ali: 37. Onun İzinde Hristiyanlık ve Laiklik Tarihi, Barker, George: İstanbul, Zafer Matbaası, 1985. Toplum Bilimlerine Giriş, Ankara, Adım Yayınları, Barlas, Tolan: 1991. Barthold, Wilhelm, İslam Medeniyeti Tarihi, Ankara, Diyanet İşleri Mehmed Fuad, Köprülü: Başkanlığı Yayınları, 1984. Başaran, İ. Ethem: Eğitim Bilimine Giriş, Ankara, Ekinoks Yayınları, 2007. Başçı, Vahdettin: “Akıl ve Vahiy Yönünden Doğru Düşünme”, Atatürk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, S.:13, 1997, s. 209-221. Başer, Hacı Bayram: Şeriat ve Hakikat, İstanbul, Klasik Yayınları, 2017. Başgil, Ali Fuat: Din ve Laiklik, İstanbul, Yağmur Yayınları, 1985. Başgil, Ali Fuat: Gençlerle Başbaşa, 22. baskı, İstanbul, Yağmur Yayınları, 1988. Başkurt, İrfan: “Din ve Ahlak Eğitiminde Yeni Arayışlar ve Bakış Açıları”, İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, S.: 6, 2002, s. 69-100. Başkurt, İrfan: Kurân Açısından Din Eğitiminde Adalet Ölçü Denge-Sırat-ı Müstakim-, İstanbul, İşaret Yayınları, 2001. 347 Baydar, Ahmet: Kur’an Açısından Korku ve Büyü, İstanbul, Beyan Yayınları, 1999. Baymur, Feriha: Genel Psikoloji, 11. Bsk., İstanbul, İnkilâp Kitapevi, 1994. Bayraklı, Bayraktar: “Kurân-ı Kerim’e Göre Ailede Çocuk Eğitimi”, Tartışmalı İlmi Toplantılar Dizisi: İslam'da Aile ve Çocuk Terbiyesi (II), İbrahim Canan v. d., İstanbul, Ensar Neşriyat, 2005. Bayraklı, Bayraktar: İnsanlığın Vebası Şirk, İstanbul, Düşün Yayıncılık, 2015. Bayraklı, Bayraktar: İslam’da Eğitim Anlayışı, İstanbul, Bayraklı Yayınları, 2009. Bayraklı, Bayraktar: İslam’da Eğitim, Batı Eğitim Sistemiyle Mukayeseli, İstanbul, Dergah Yayınları, 1980. Bayraklı, Bayraktar: İslam’da Eğitim, İstanbul, Bayraklı Yayınları, 2012. Bayraklı, Bayraktar: Kur’an’da Değişim, Gelişim ve Kalite Kavramları, İstanbul, İFAV Yayınları, 1999. Bayraklı, Bayraktar: Kur’an’da İçsel-Sosyal-Maddi Çevre Kavramları, İstanbul, Bayraklı Yayınları, 2009. Bayraklı, Bayraktar: Kurân’a Göre Kiminle?, İstanbul, Düşün Yayıncılık, 2018. Bayraklı, Bayraktar: Mukâyeseli Eğitim Felsefesi Sistemleri, İstanbul, Sidre Yayıncılık, 2002. Bayraklı, Bayraktar: Yeni Bir Anlayışın Işığında Kur’ân Tefsiri, C.: IXXI, İstanbul, Bayraklı Yayınları, 2005. Bayraktar, Fatma: “Dua-Kader İlişkisi”, Ankara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü Doktora Tezi, 2007. Bayraktar, M. Faruk: “Ailenin Eğitim Görevi”, Din Eğitimi Araştırmaları Dergisi, S.: 2, 1995, s. 117-142. Bayraktar, M. Faruk: “Eğitimde Disiplin, Ceza ve Dayak Üzerine”, Din Eğitimi Araştırmaları Dergisi, S.: 1, 1994, s. 97-107. 348 Bayraktar, M. Faruk: Eğitiminde İslâm Öğretmen-Öğrenci Münasebetleri, İstanbul, İFAV Yayınları, 1994. Bayraktar, Mehmet: İslam İbadet Fenomenolojisi, Ankara, Akçağ Yayınları, 1987. Baysal, Sıddık: “Ulu’l-Emr Kavramı”, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yüksek Lisans Tezi, 2006. Baytan, Enver: Hristiyanlık Üzerine Tetkikler II Uluhiyet Peygamberlik ve Amentü, İstanbul, Ahmet Sait Matbaası, 1966. Bebek, Adil: “Cennet Meyveleri Örneğinde Ahiret Hayatına Kelami Bir Bakış”, Fırat Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, S.: 10/2, 2005, s. 1-18. Bebek, Adil: Din ve Düşünce Açısından Dua, İstanbul, Rağbet Yayınları, 1998. Bebek, Adil: Maturidi’de Günah Problemi, İstanbul, Rağbet Yayınları, 1998. Bedruddin Ebu Muhammed Umdetü’l-Kari Şerhu Sahihi’l-Buhari, Mısır, y.y., Mahmud, İbn Ahmed: 1392/1972. Benedict, Ruth: Kültür Örüntüleri, Çev.: Mustafa Topal, Ankara, Öteki Yayınları, 1998. Berger, Peter L.: Dini Kurumlar, Toplumbilimi Yazıları, Çev.: Adil Çiftçi, İzmir, Anadolu Yayınları, 1999. Berger, Peter L.: Dinin Sosyal Gerçekliği, Çev.: Ali Coşkun, İstanbul, İnsan Yayınları, 1993. Berger, Peter L.: Kutsal Şemsiye-Dinin Sosyolojik Teorisinin Ana Unsurları, Çev.: Ali Coşkun, İstanbul, Rağbet Yayınları, 2015. Bergson, Henri: Ahlâk ile Dinin İki Kaynağı, Çev.: Mehmet Karasan, Ankara, M.E.B. Yayınları, 1962. Bertrand, Alexis: Ahlak Felsefesi, Sad.: Hayrani Altıntaş, Ankara, Seba Yayınları, 1999. 349 Hukuk Başlangıcı-Hukukun Temel İlkeleri, 5. Bsk., Bilge, Necip: Ankara, Turhan Kitabevi, 1986. “Din Eğitiminin Genel Eğitimdeki Yeri”, Ankara Bilgin, Beyza: Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, C.: 24, S.: 1, 1990, s. 469-483. “İslam ve Hristiyanlığın Din Pedagojisi: Birbirimizde Bilgin, Beyza: Neler Öğrenebiliriz?”, Kültürel Çeşitlilik ve Din, Ed.: Remziye Yılmaz, Ankara, Sinemis Yayınları, 2005. Eğitim Bilimi ve Din Eğitimi, Ankara, Ankara Bilgin, Beyza: Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Yayınları, 1988. İslam ve Çocuk, Ankara, Diyanet İşleri Başkanlığı Bilgin, Beyza: Yayınları, 2003. Mualla Bilgin, Beyza: Selçuk, Din Öğretimi Özel Öğretim Yöntemleri, 4. Bsk., Ankara, Gün Yayınları, 1999. Bilgiseven, Amiran Din Sosyolojisi, İstanbul, Filiz Kitabevi, 1985. Kurtkan: Bilgiz, Musa: “Kur’an’da Bilgi ve Düşünce Üretimi”, İnsan ve Toplum Bilimleri Araştırmalar Dergisi, S.: 3, s. 5386. Bilgiz, Musa: “Kurân’da Amellerin Değer Yönünden Mukayesesi”, Atatürk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, S.: 20, 2003, s. 126-155. Bilgiz, Musa: Hayırlı Çocuk Yetiştirmenin Temel İlkeleri, İstanbul, Beyan Yayınları, 2006. Bilgiz, Musa: Kur’an Açısından Vicdan ve Değeri, İstanbul, Beyan Yayınları, 2007. Bilgiz, Musa: Kur’an’da Bilgi, İstanbul, İnsan Yayınları, 2003. Bilhan, Saffet: Din Eğitimin Amacı, Ankara, İlahiyat Vakfı Yayınları, 1981. Bilhan, Saffet: Eğitim Felsefesi, Kavram Çözümlemesi, Ankara, Ankara Üniversitesi Eğitim Fakültesi Yayınları, 1991. Bilmen, Ömer Nasuhi: Büyük İslam İlmihali, İstanbul, Bilmen Yayınları, t.y. 350 Fıkıh İlmi ve İslam Hukuku Terimler Sözlüğü, Bilmen, Ömer Nasuhi: Haz.: Abdullah Kahraman, İstanbul, Nizamiye Akademi, 2016. Muvazzah İlm-i Kelam, Sad.: K. İsmail Paçacı, Bilmen, Ömer Nasuhi: İstanbul, Fatih Enes Kitabevi, 2000. Bingöl, Abdulkuddüs: “İletişim Bağlamında Mantık ve Dil”, Ankara İlahiyat Fakültesi Dergisi, S.: 9, 1999, s. 145-157. Birekul, Mehmet, F. Peygamber Günlerinde Sosyal Hayat ve Aile, Mehmet Yılmaz: Konya, Yediveren Yayınları, 2001. Blachere, Regis: “Nefs Kelimesinin Kur’an’da Kullanılışı Hakkında Bazı Notlar”, Çev.: Sadık Kılıç, Atatürk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, S.: 5, 1982, s. 189-196. Boetie, Etienne de La: Gönüllü Kulluk Üzerine Söylev, Çev.: Mehmet Ali Ağaoğulları, 4. Bsk., İstanbul, İmge Kitabevi, 2014. Bolay, Süleyman Hayri: “Akıl”, T. D. V. İslam Ansiklopedisi, No: 2, s. 238242. Bovet, Pierre: Din Duygusu ve Çocuk Psikolojisi, Çev.: Selahattin Odabaş, Türkiye İş Bankası Yayınları, Ankara, 1958. Bozkurt, Ahmet: “İslam Hukuku Açısından Bir Prensip Olarak Şura ve İstişare”, Bartın Üniversitesi İslami İlimler Fakültesi Dergisi, C.: 6, S.: 11, 2019, s. 36-59. Budak, Selçuk: Psikoloji Sözlüğü, Ankara, Bilim ve Sanat Yayınları, 2000. Buladı, Kerim: “Kur‘an Kendisini Nasıl Tanıtır”, Diyanet İlmi Dergi, S.: 37/4, (Ekim-Kasım-Aralık 2001), s. 5-23. Buladı, Kerim: İslam Işığında Ailede Huzurlu Yaşam, İstanbul, Hayat Yayınları, 2013. Buladı, Kerim: Kur’ân’ın Anlaşılmasında Anahtar Kavramlar, İstanbul, Kayıhan Yayınları, 2015. Buladı, Kerim: Kurân’da Nankörlük Kavramı, 2. Bsk., İstanbul, Pınar Yayınları, 2015. 351 Bulut, Mehmet: “Sosyolojik Açısından Ahlak ve Ahlak Eğitimi”, Din Öğretimi Dergisi, C.: 32, S.: 1, 1992, s. 97-105. Bulut, Metin Tahsin: İslami Dua Öğretisi, İstanbul, Basiret Yayıncılık, 1994. Bulut, Nurgül: “Allah İnancı-Ahlak İlişkisi: Din Eğitimi Bağlamında Bir İnceleme”, İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Doktora Tezi, 2020. Büyüköztürk, Şener: Sosyal Bilimler İçin Veri Analizi El Kitabı, Ankara, Pegem Akademi Yayıncılık, 2011. Canan, İbrahim: “Kurân’da Çocukla İlgili Meseleler”, Atatürk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, S.: 8, 1998, s. 5-22. Canan, İbrahim: Allah’ın Çocuklara Bahşettiği Haklar, İstanbul, Timaş Yayınları, 2005. Canan, İbrahim: Peygamberimizin Yanılma(ma)sı Meselesi, İstanbul, Rağbet Yayınları, 1999. Canatan, Kadir: “Gelenek, Din ve Modernite”, Bilgi ve Hikmet Dergisi, S.: 9, 1995, s. 22-28. Carr, Edward Hallet: Tarih Nedir, Çev.: Mistek Gizem Gürtürk, İstanbul, İletişim Yayınları, 1991. Carrel, Alexis: Başarının Sırları, Çev.: Refik Özdek, İstanbul, Yağmur Yayınları, 1973. Carrel, Alexis: Bilinmeyen İnsan, Çev.: Masuh Baydar, İstanbul, Semih Lütfi Kitabevi, 1959. Carrel, Alexis: Dua, Çev.: M. Alper Yücetürk, İstanbul, Yağmur Yayınları, 1991. Carrel, Alexis: Hayat Hakkında Düşünceler, Çev.: Cahit Begenç, İstanbul, Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları, 1988. Carrel, Alexis: İnsan Denen Meçhul, Çev.: Refik Özdek, İstanbul, Timaş Yayınları, 2000. Carrel, Alexis: İnsanlar Uyanın, Çev.: Leyla Yazıoğlu, İstanbul, Arif Bolat Kitabevi, 1965. Selçuk, Mualla: “Din Öğretim 352 Özgürleştiren Bir Süreç Olabilir Mi?”. Din Öğretiminde Yeni Yaklaşımlar, Mualla Selçuk v. d., İstanbul, Milli Eğitim Basımevi, 2000. İnsan Üstüne Bir Deneme, Çev.: Nejla Arat, İstanbul, Cassier, Ernst: Remzi Kitabevi, 1980. Kurân’da Şer Problemi, Ankara, Akçağ Yayınları, Cebeci, Lütfullah: 1985. Kurân-ı Kerim’e Göre Cin-Şeytan, Konya, İstişare Cebeci, Lütfullah: Yayınları, 1989. Kurân-ı Kerim’e Göre Melekler, Kayseri, İstişare Cebeci, Lütfullah: Yayınları, 1989. Din Eğitimi, Bilimi ve Türkiye’de Din Eğitimi, Cebeci, Suat: Ankara, Akçağ Yayınları, 1996. Çağdaş Cedan, Fehmi: Arap Dünyasında İslami Yönetim Tartışmaları, Çev.: Mehmet Yolcu, İstanbul, Yöneliş Yayınları, 1989. Cemaleddin, Seyyid İslamda İdari Siyaset, Thk.: A. Kadir Kabakçı, Çev.: Abdullah: Erol Bayraktar, İstanbul, Hira Yayınları, t.y. Cerrahoğlu, İsmail: Kur’an’ı Kerim’den Öğütler, Ankara, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları, 1991. Certel, Hüseyin: “İslami İbadetlerin Psiko-Sosyal İşlevleri”, Ekev Akademi Dergisi, C.:1, S.: 3, 1998, s. 149-156. Certel, Hüseyin: Kur’an’da İnsan, Isparta, Tuğra Matbaası, 2000. Cevdet, Abdullah: Fünun ve Felsefe, Konya, Çizgi Kitabevi, 2009. Cevizci, Ahmet: Eğitim Felsefesi, İstanbul, Say Yayınları, 2018. Ceylan, Meryem Canan: “Süleyman Ateş ile Bilgi- Bilim ve Bazı Kavramlar Üzerine”, Kitap Dergisi, S.: 83, 1996, s. 15-16. Chittick, William C.: Tasavvuf; Kısa Bir Giriş, Çev.: Turan Koç, İstanbul, İz Yayıncılık, 2003. Cilacı, Osman: “Dua”, T. D. V. İslam Ansiklopedisi, No: 9, s. 529530. 353 Cilacı, Osman: İlahi Dinlerde Cennet İnancı, İstanbul, Beyan Yayınları, 1991. Cilacı, Osman: Psiko- Sosyal Açıdan İlâhi Dinlerde Duâlar, Konya, Arı Matbaası, 1982. Comte, August: Pozitivizm İlmihali, Çev.: Peyami Erman, İstanbul, M. E. B. Yayınları, 1986. Coşkun, Ahmet: “Kur’an-ı Kerim’in Dünya ve Ahirete Bakışı”, Erciyes Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, C.:5, S.: 4, 1987, s. 267-283. Coşkun, Ali: Sosyal Değişme ve Dini Normlar, İstanbul, Değerler Eğitimi Merkezi Yayınları, 2005. Coşkun, İbrahim: İslam Düşüncesinde İnkar Problemi, İstanbul, Tekin Kitabevi, 2000. Coşkun, Selçuk: Bir Eğitimci Olarak Hz. Peygamber'in İnsan Anlayışı, Erzurum, Ekev Yayınları, 1996. Cüceloğlu, Doğan: İçimizdeki Çocuk, İstanbul, Remzi Kitabevi, 2017. Cüceloğlu, Doğan: İnsan ve Davranışı, İstanbul, Remzi Kitabevi, 1992. Cüceloğlu, Doğan: Yeniden İnsan İnsana, 14. Bsk., İstanbul, Remzi Kitabevi, 1997. Cündioğlu, Dücane: Hz. İnsan, İstanbul, Kapı Yayınları, 2010. Cündioğlu, Dücane: Kurân, Dil ve Siyaset Üzerine Söyleşiler, İstanbul, Kitabevi Yayınları, 1998. Çağatay, Neşet: İslâm Öncesi Arap Tarihi ve Cahiliye Çağı, Ankara, Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Yayınları, 1957. Çağrıcı, Mustafa, Hayati “İrade”, T. D. V. İslam Ansiklopedisi, No: 22, s. 380- Hökelekli: 384. Çağrıcı, Mustafa: “Adalet”, T. D. V. İslam Ansiklopedisi, No: 1, s. 341343. Çağrıcı, Mustafa: “Ahlak”, T. D. V. İslam Ansiklopedisi, No: 2, s. 1-9. Çağrıcı, Mustafa: “Edep”, T. D. V. İslam Ansiklopedisi, No: 10, s. 412414. 354 Çağrıcı, Mustafa: “Heva”, T. D. V. İslam Ansiklopedisi, No: 17, s. 246276. Çağrıcı, Mustafa: “Hürriyet”, T. D. V. İslam Ansiklopedisi, No: 18, s. 502-505. Çağrıcı, Mustafa: “İhsan”, T. D. V. İslam Ansiklopedisi, No: 21, s. 544546. Çağrıcı, Mustafa: “İtidal”, T. D. V. İslam Ansiklopedisi, No: 23, s. 456457. Çağrıcı, Mustafa: “Nasihat”, T. D. V. İslam Ansiklopedisi, No: 32, s. 408-409. Çağrıcı, Mustafa: “Sabır”, T. D. V. İslam Ansiklopedisi, No: 35, s. 337339. Çağrıcı, Mustafa: “Zan”, T. D. V. İslam Ansiklopedisi, No: 44, s. 120122. Çağrıcı, Mustafa: İslam Ahlakı, İstanbul, Ensar Neşriyat, 1985. Çağrıcı, Mustafa: İslam Düşüncesinde Ahlak, İstanbul, Dem Yayınları, 2006. Çakmak, Muhammet: “Yabancılaşma Kavramı Değerlendirmeler ve Üzerine Kur‘an‘ın Bazı Yabancılaşma Kavramına Bakışı”, Fırat Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, S.: 1, 1996, s. 301-312. Çam, Ömer: “Din, Dil, Kültür ve Eğitim”, Din Eğitimi Araştırmalar Dergisi, S.: 1, 1994, s. 21-32. Çamdibi, H. Mahmut: Din Eğitiminde İnsan ve Hayat, İstanbul, Çamlıca Yayınları, 2003. Çamdibi, H. Mahmut: Şahsiyet Terbiyesi ve Gazali, İstanbul, İFAV Yayınları, 1994. Çamdibi, Mahmut: Din Eğitiminin Temel Meseleleri, İstanbul, Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Yayınları, 1994. Çelebi, Ahmet: Mukayeseli Dinler Açısından Yahudilik, Çev.: Ahmet M. Büyükçınar, Ö. Faruk Harman, İstanbul, Kalem Yayınevi, 1978. 355 Çelebi, İlyas: “Sünnetullah”, T. D. V. İslam Ansiklopedisi, No: 38, s. 159-160. Çelebi, İlyas: İslam İnancında Gayb Problemi, İstanbul, M.Ü.İ.F.Yayınları, 1996. Çelebi, İlyas: İslâm’ın İnanç Esasları, İstanbul, Türkiye Diyanet Vakfı İSAM Yayınları, 2009. “Sünnete İttiba Konusunda Farklı Eğilimler”, İslami Çelik, Ali: Araştırmalar Dergisi, C.: 13, S.: 1, 2000, s. 75-92. Çelik, Beşir: “Tezyîn Kavramı Çerçevesinde Kur‟ân‟a Göre Kötü Amellerin Cazip Görünmesi”, Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yüksek Lisans Tezi, 2015. Çelik, İbrahim: Kur’an’da Peygamberlere Karşıt Güçler, Bursa, Kişisel Yayınlar, 2001. Teşbih, Temsil ve Tasvirler Işığında Kur’an’da Çelik, Ömer: İnsan, İzmir, Işık Akademi Yayınları, 2010. Çelikel, Bülent: “Din Eğitiminin Psikolojik Temelleri Üzerine Bir Değerlendirme”, EKEV Akademi Dergisi, S.: 58, 2014, s. 537-550. Çelikel, Bülent: “Fazlur Rahman’ın Dokuz Eleştirisi”, Geleneksel Eylül İslami Üniversitesi Eğitim İlahiyat Fakültesi Dergisi, S.: 27, 2008, s. 133-145. Çelikkaya, Tekin, Zafer, Kuş: “Sosyal Bilgiler Öğretmenlerinin Kullandıkları Yöntem ve Teknikler”, Ahi Evran Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, C.: 22, S.: 2, 2009, s. 741758. Çetin, Abdurrahman: Kur’an İlimleri ve Kur’an-ı Kerîm Tarihi, 2. Bsk., İstanbul, Dergâh Yayınları, 2012. Çetin, Abdurrahman: Örneklerle Peygamberimiz, İstanbul, Ensar Yayınları, 2013. Çetin, Erol: İnancın İman Hayatına Yansıması Bağlamında Deizm Eleştirisi, Kahramanmaraş, İksad Yayınevi, 2018. 356 John Locke’da Tanrı Anlayışı, Ankara, Vadi Çetin, İsmail: Yayınları, 1995. Fatiha’dan Nas’a Esbab-ı Nüzul I-II, C.: I-II, Çetiner, Bedreddin: İstanbul, Çağrı Yayınları, 2010. Çetiner, Bedrettin: Kurân-ı Kerim’de Mesuliyet (Kaynağı, Sınırları, Sonuçları), İstanbul, Ensar Neşriyat, 2006. Çiçek, Yakup, Fahrettin, Kurân’da Terimler ve Kavramlar: ALLAH, Yıldız: İstanbul, Bir Yayıncılık, 1985. Çiftçi, Adil: Fazlurrahman İle İslam’ı Yeniden Düşünmek, Ankara, Kitabiyat Yayınları, 2000. Çilingir, Lokman: Ahlak Felsefesine Giriş, Ankara, Elis Yayınları, 2003. Çilingir, Lokman: Pratik Aklın Doğal Diyalektiği, Ankara, Elis Yayınları, 2005. Niçin Helâk Oldular, İzmir, Akademi Yayınları, Çimen, Abdullah Emin: 2008. Çubukçu, İbrahim Agâh: Milli Kültür Unsurlarımız Üzerinde Genel Görüşler, Ankara, Atatürk Kültür Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Atatürk Kültür Merkezi Yayınları, 1990. Dağcı, Şamil: İslâm Ceza Hukukunda Şahıslara Karşı Müessir Fiiller, Ankara, DİB Yayınları, 1999. Aklın Büyük Yanılgısı Tanrılaştırma, İstanbul, Dalkıran, Sayın: Yedirenk Kitapları, 2004. “Farabi”, Klasik İslam Eğitimcileri, Ed.: Mustafa Dam, Hasan: Köylü, Ahmet Koç, İstanbul, Rağbet Yayınları, 2016. Damağani, Hüseyin b. Kamusu’l Kurân, Beyrut, Darü’l ilmu lil Melayin, Muhammed: 1983. Daryal, Ali Murat: İslam’ın Doğuş ve İlk Yayılışının Psiko-Sosyal Açıdan Tahlili, İstanbul, Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Yayınları, 1989. De Landa, Manuel: Çizgisel Olmayan Tarih, Çev.: Ebru Kılıç, İstanbul, Metis Yayınları, 2006. 357 Demir, Fahri: İslam Ahlakı, Ankara, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları, 1997. Demir, Osman: “Vicdan”, T. D. V. İslam Ansiklopedisi, No: 43, s. 100-102. Demir, Şehmus: “Kur’an’ın Dünya Hayatına Bakışı ve Dünya Âhiret Münasebeti”, Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yüksek Lisans Tezi, 1995. Demir, Zekiye: Aile Huzuru, Ankara, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları, 2008. Demirci, Kürşat: Dinlerin Dejenerasyonu, İstanbul, İnsan Yayınları, 1996. Demirci, Muhsin: Kur’ân’a Göre İnsan ve Sorumlulukları, İstanbul, Ensar Yayınları, 2010. Demirci, Muhsin: Kurânın Ana Konuları, İstanbul, M. Ü. İ. F. V. Yayınları, 2010. Demirel, Muammer: “Osmanlı Modern Mekteplerinde Mükafat”, Türk Tarih Eğitimi Dergisi, C.: 2, S.: 1, 2013, 62-75. Demirkol, Murat: “Seyyid Hüseyin Nasr’a Göre Ezeli Hikmet ve Geleneksel İslam”, Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, C.: 51, S.: 2, 2010, s. 271-290. Demirlek, Hacı Ali: “Kur’an-ı Kerim’de Teşvik ve Sakındırma Metodu”, Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yüksek Lisans Tezi, 1997. Demirli, Ekrem: İslam Metafiziğinde Tanrı ve İnsan, İstanbul, Kabalcı Yayıncılık, 2012. Deniz, Gürbüz: Anlam ve Varlık Boyutuyla İnsan, Ankara, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları, 2017. Deniz, Gürbüz: İnsan Hürriyyetinin Metafizik Temelleri, İstanbul, Litera Yayıncılık, 2010. Dereli, Muhammed Vehbi: Tefsirde Yanılgı Sebepleri ve Bunlardan Korunma Yolları, Ankara, Fecr Yayınları, 2009. 358 Derveze, İzzet: Kur’ân Cevap Veriyor, Çev.:, Abdullah Baykal, İstanbul, Yöneliş Yayınları, 1988. Descartes, Rene: Metot Üzerine Konuşma, Çev.: Mehmet Karasan, Ankara, Milli Eğitim Basımevi, 1962. Devalibi, Maruf: İslam’da Devlet ve İktidar, Çev.: M. Said Hatiboğlu, İstanbul, Dergah Yayınları, 1985. Develioğlu, Ferit: Osmanlıca-Türkçe Ansiklopedik Lugat, Ankara, Doğuş Matbaası, 1970. Dinç, Mehmet: Bırakma Kendini, 3. Baskı, İstanbul, Aşinakitap, 2017. Dodurgalı, Abdurrahman: “İbni Sina”, Klasik İslam Eğitimcileri, Ed.: Mustafa Köylü, Ahmet Koç, İstanbul, Rağbet Yayınları, 2016. Dodurgalı, Abdurrahman: “Kur’an’a Göre Eğitimin Gücü”, Din Eğitimi Araştırmaları Dergisi, S.: 3, 1996, s. 117-150. Dodurgalı, Abdurrahman: “Kurân’ı Kerime Göre Çocuk Eğitimi”, Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yüksek Lisans Tezi, 1984. Dodurgalı, Abdurrahman: Ailede Din Eğitimi, İstanbul, Timaş Yayınları, 2010. Dodurgalı, Abdurrahman: Eğitim Sosyolojisi, İstanbul, İFAV Yayınları, 1995. Dodurgalı, Abdurrahman: İbn Sînâ Felsefesinde Eğitim, İstanbul, Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Yayınları, 1995. Doğan, D. Mehmet: Büyük Türkçe Sözlük, 11. Basım, İstanbul, İz Yayınları, 1996. Doğan, Hüseyin: “Abdülkâhir el-Bağdâdî’nin Tanrı-Âlem Anlayışı”, İslam Araştırmaları Usûl Dergisi, S.: 18, 2012, s. 3774. Doğan, İsmail: Sivil Toplum/ Ondan Bizde De Var, İstanbul, Sistem Yayıncılık, 2000. Doğan, İsmail: Sosyoloji Kavramlar ve Sorunlar, İstanbul, Sistem Yayıncılık, 1996. 359 Doğan, Recep: “Kur’an’a Göre İnsanın Evrendeki Yeri”, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Doktora Tezi, 2008. Doğrul, Ömer Rıza: Kur’ân Nedir, Ankara, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları, 1967. Dorman, Emre: “Deizm ve Eleştirisi: Tarihsel ve Teolojik Bir Yaklaşım”, Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Doktora Tezi, 2009. Dorman, Emre: 101 Soruda Kur’an Dini Konularda En Çok Merak Edilen Sorular, İstanbul, İstanbul Yayınevi, 2021. Dorman, Emre: İnsanlar Uyurlar Ölünce Uyanırlar, İstanbul, İstanbul Yayınevi, 2011. Dorman, Emre: Teolojik ve Felsefi Açıdan Din Ahlak İlişkisi, İstanbul, İstanbul Yayınevi, 2019. Dölek, Adem: “Hadisler Işığında Haset Hastalığı ve Psikoterapi” Harran Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, S.: 10/4, 2002, s. 39-82. Dönmez, İbrahim Kafi: “Niyet”, T. D. V. İslam Ansiklopedisi, No: 33, s. 169172. Dönmezer, Sulhi: Cezai Mesuliyetin Esası, İstanbul, İstanbul Üniversitesi Yayınları, 1949. Dönmezer, Sulhi: Toplumbilim, 12. Bsk., İstanbul, Beta Yayınları, 1999. Draz, M. Abdullah: Din ve Allah İnancı, Çev.: Bekir Karlığa, İstanbul, Bir Yayınları, 1987. Draz, M. Abdullah: İslam’ın İnsana Verdiği Değer, Çev.: Nureddin Demir, İstanbul, Kayhan Yayınları, 1983. Draz, M. Abdullah: Kurân Ahlakı, Çev.: Emrullah Yüksel, Ünver Günay, İstanbul, İz Yayınları, 1993. Draz, M. Abdullah: Kurân’a Giriş, Çev.: Salih Akdemir, Ankara, Kitabiyat, 2000. 360 Draz, M. Abdullah: Kurân’ın Anlaşılmasına Doğru, Çev. Salih Akdemir, Ankara, Mim Yayınları, 1983. Duman, M. Zeki: Kurân’ı Kerim’de Adab-ı Muaşeret, İstanbul, İpek Yayınları, 2002. Duman, Zeki: Kurân ve Müslümanlar, Ankara, Fecr Yayınları, 2010. Duman, Zeki: Vahiy Gerçeği, Ankara, Fecr Yayınları, 1997. Dumlu, Ömer: Kur’ânda Bazı Kavramlara Bakış, İzmir, Anadolu Yayınları, 1999. Dumlu, Ömer: Kurân’da Salah Meselesi, Ankara, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları, 2009. Duran, Şamil: “Kur’an-ı Kerim’de İnsan ve Özelliklerinin Din Eğitimi Açısından Değerlendirilmesi”, İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yüksek Lisans Tezi, 2019. Dursun, Davut: Yönetim-Din İlişkileri Açısından Osmanlı Devleti’nde Siyaset ve Din, İstanbul, İşaret Yayınları, 1989. Düzenli, Yaşar: Kur’an Işığında Evrensel Dengeler ve İnsan, İstanbul, İFAV Yayınları, 2000. Düzgün, Şaban Ali: “İnsanın Yetkinliğini Teolojik Olarak Temellendirmenin İmkanı”, Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, C.: 46, S.: 2, 2005, s. 1342. Düzgün, Şaban Ali: “Kurân’ın Tevhid Felsefesi”, Kelam Araştırmaları Dergisi, C.: 3, S.: 1, 2005, s. 3-21. Düzgün, Şaban Ali: Allah, Tabiat ve Tarih, Ankara, Lotus Yayınevi, 2005. Düzgün, Şaban Ali: Çağdaş Dünyada Din ve Dindarlar, Ankara, Lotus Yayınları, 2012. Düzgün, Şaban Ali: Din, Birey ve Toplum, Ankara, Akçağ Yayınları, 1997. 361 Sarp Yokuşun Eteğinde İnsan, Ankara, Lotus Düzgün, Şaban Ali: Yayınları, 2012. Sosyal Teoloji: İnsanın Yeryüzü Serüveni, Ankara, Düzgün, Şaban Ali: Lotus Yayınevi, 2010. İslam’da Siyasi ve İtikadi Mezhepler Tarihi, Çev.: Ebu Zehra, Muhammed: Ethem Ruhi Fığlalı, Osman Eskicioğlu, İstanbul, Yağmur Yayınların, 1970. Ebu’l Gudde, Abdulfettah: Bir Eğitimci Olarak Hz. Muhammed (s.a.s.) ve Öğretim Metodları, Çev.: Enbiya Yıldırım, Ankara, Takdim Yayınları, 2019. Ebu’l Huseyn Ahmed b. Mu’cem Mekayisı’l-Luğa, Faris, b. Zekeriyya: Muhammed Harun, C.: I-IV, Beyrut, Daru’l-Ciyl, t.y. Ebü’l-Ferec, İbnü’l-Cevzî: Teblîs-i İblîs -Şeytanın Ayartması-, Çev.: Savaş Thk.: Abdusselam Kocabaş, 2. Bsk., İstanbul, Elif Yayınları, 2005. İslam’ın Ece, Hüseyin K.: Temel Kavramları, İstanbul, Beyan Yayınları, 2000. ed-Dârimî, Ebû Muhammed es-Sünen, Thk.: Fevvaz Ahmed Zemrili, Halid es- Abdullah b. Abdirrahmân b. Seb’al Alemi, C.: I-II, Beyrut, y.y., 1987. el-Fazl: ed-Darkavi, Şeyh: Mürşidin Mektupları, Bir İbarhim Kalın, İstanbul, İnsan Yayınları, 1995. Çev.: ed-Demici, Abdullah b. el-İmametü’l-Uzma İnde Ehli’s-Sünne ve’l-Cemaa, Ömer b. Süleyman: Riyad, y.y., 1987. Efendi, Mustafa Sabri: İnsan ve Kader (Mevkıfu’l-Beşer Tahte Sultani’lKader), Çev.: İsa Doğan, İstanbul, Kültür Basın Yayın Birliği, 1989. Efendioğlu, Mehmet: “Sahabe”, T. D. V. İslam Ansiklopedisi, No: 35, s. 491-500. Egemen, Bedi'i Ziya: Terbiye İlminin Problemleri ve Terbiye Felsefesi, Ankara, Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Yayınları, 1965. 362 Kurân’a Göre İnançsızlık, İzmir, Işık Yayınları, Ekin, Yunus: 2001. “İslam Ahlakı Açısından Lokman Suresi’nin Tefsiri”, Ekin, Yunus: Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yüksek Lisans Tezi, 1994. Ekşi, Halil: Neriman Karatekin, Öğretmen Kitabı; Perese Değerler Doğruluk, Eğitimi İstanbul, Edam Yayınları, 2013. el-Askelani, Ebu’l Fadl Şihabuddin Ahmed b. Ali b. Fethu’l-Bari bi Şerhi Sahihi’l-Buhari, Beyrut, y.y., 1402. Muhammed b. Hacer: el-Askeri, Ebu Hilal el- el-Furuku’l-Lugaviyye, Thk.: Muhammed İbrahim Hasen b. Abdillah b. Sehl: Selim, Kahire, Daru-l İlim ve-s Sekafe, t.y. el-Buhari, el-Camiu’s-Sahih, Ebu Abdillah Muhammed b. İsmail b. C.: I-VIII, İstanbul, Çağrı Yayınları, 1992. İbrahim el-Cufi: el-Buti, Ramazan: Kur’an’da İnsan ve Medeniyet, Çev.: Resul Tosun, İstanbul, Risale Yayınları, 2007. el-Cevheri, Ebu Nasr b. es-Sıhah, Tacu’l-Luğa ve Sıhahu’l-Arabiyye, Thk.: İsmail b. Hammad: Ahmed Abdulgafur Attar, C.: I-VI, Kahire, Kitabu’lArabi, 1956. el-Cezîrî, Abdurrahman: Dört Mezhebe Göre İslam Fıkhı, Çev.: Mehmet Keskin, C.: I-IV, İstanbul, Çağrı Yayınları, 1993. el-Elmaî, Zahir b. Awad: Kurân’da Tartışma Metotları, Çev.: Ercan Elbinsoy, İstanbul, Pınar Yayınları, 1984. el-Eşari, Ebü’l-Hasen: el-İbane, Çev.: Ramazan Biçer, İstanbul, Gelenek Yayınları, 2010. el-Faruki, İsmail Raci, Luis İslam KültürAtlası, Çev.: Mustafa Okan Kibaroğlu, Lamia el-Faruki: Zerrin Kibaroğlu, İstanbul, İnkılap Yayınları, 1999. el-Faruki, İsmail Raci: Tevhidin Düşünce ve Hayata Yansıması, Çev.: Dilaver Yardım, İstanbul, İnsan Yayınları, 1987. 363 el-Ferahidi, Halil b. Ahmed Kitabü’l-Ayn, Thk: Mehdi el-Mahzumi, y.y., Daru Ebu Abdurrahman: Mektebeti’l-hilal, y.y., C.: I-VIII, t.y. el-Harputi, Abdullatif: Tenkîhu’l Kelâm Fî Akâid-i Ehli’l İslâm, Çev.: İbrahim Özdemir, Fikret Karaman, Elazığ, Türkiye Diyanet Vakfı Elâzığ Şubesi Yayınları, 2000. el-Harrani, Takıyyuddin Bir İslam Kurumu Olarak Hisbe, Çev.: Vecdi Ebu’l-Abbas Ahmed Akyüz, İstanbul, İnsan Yayınları, 1989. b. Teymiyye: el-Harrani, Takıyyuddin Ebu’l-Abbas Ahmed İman Üzerine, İstanbul, Pınar Yayınları, 2006. b. Teymiyye: el-Harrani, Takıyyuddin Ebu’l-Abbas Ahmed Kulluk, İstanbul, Pınar Yayınları, 2008. b. Teymiyye: el-Herevi, Ebu Mansur Muhammed b. Ahmed b. Tehzibü’l -Lüga, Thk.: Muhammed Avd Merab, C.: IVIII, Beyrut, Darü İhyai’t-Türasi’l-Arabi, 2001. Ezher el-Ezheri:, el-Îcî, Adudüddin: Ahlak-u İlyas Çelebi, Ankara, TDV Yayınları, 2015. Adudüddin, Çev.: Elik, Hasan, Muhammed, Tevhit Mesajı, İstanbul, Fikir Yayıncılık, 2013. Coşkun: Elik, Hasan: İnsan Eksenli Din, İstanbul, İFAV Yayınları, 2011. el-Kazvini, Ebu Abdillah Sünenü İbni Mace, C.: I-II, İstanbul, Çağrı Yayınları, Muhammed b. Yezid Mace: 1992. el-Kurtubî, Ebû Abdillâh el-Cami’ Muhammed b. Ahmed b. Eryarsor, C.: I-XX, 2. Bsk., İstanbul, Buruc Yayınları, Ebî Bekr b. Ferh: 2004. el-Kuşeyrî, Abdulkerim: Letâifu’l-İşârât, Çev.: Mehmet Yalar, C.:I-VI, li-Ahkami’l-Kurân, Çev.: M. Beşir İstanbul, İlk Harf Yayınları, 2013. el-Kuşeyri, Ebu’l-Huseyn Müslim b. el-Haccac b. el-Camiu’s-Sahih, C.: I-III, İstanbul, Çağrı Yayınları, 1992. Müslim: 364 el-Maverdi, Ebü’l-Hasen Ali b. Muhammed b. Habib Ahkamü’s-Sultaniyye, Kuveyt, Darü İbn-i Kuteybe, 1989. el-Basri: el-Mekkî, Ebû Talîb: Kalplerin Azığı, Çev.: Muharrem Tan, C.: I-IV, İstanbul, İz Yayıncılık, 2004. el-Mervezi, Ebu Abdillah Müsned, C.: I- VI, İstanbul, Çağrı Yayınları, 1982. Ahmed b. Muhammed b. Hanbel eş-Şeybani: el-Muhasibi, Haris b. Esed: er-Riaye: Nefs Muhasebesinin Temelleri, Çev.: Şahin Filiz, Hülya Küçük, 3. Bsk., İstanbul, İnsan Yayınları, 2009. el-Münavi, Zeynüddin Muhammed Abdürrauf b. Feyzu’l-Kadir Şerhu’l Camiu-s Sağır, C.: I-III, Beyrut, y.y., 1972. Tacil-arifin b. Nuriddîn Ali: Emin, Ahmet: Fecru’l-İslam, Kahire, y.y., 1975. Emiroğlu, İbrahim: Ana Hatlarıyla Klasik Mantık, Bursa, Asa Kitabevi, 1999. Emre, Yusuf, Asım, Yapıcı: “Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Vatandaşlarının Değer Yönelimleri”, Turkish Studies International Periodical For The Languages, Literature and History of Turkish or Turkic, C.: 10, S.:2, 2015, s. 329-350. en-Nesai, Ebu Abdirrahman Sünen, C.: I-VIII, İstanbul, Çağrı Yayınları, 1992. Ahmed b. Şuayb b. Ali: en-Nesefi, Ebu’l Muîn: Tebsıratü’l-edille fi Usul’d-din, Nşr.: Hüseyin Atay, Şaban Ali Düzgün, C.: I-II, Ankara, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayıınları, 2003. Ensarioğlu, Derya: “Dini Yaşantıda İsyan ve Teslimiyet Duygularının Rolü”, Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yüksek Lisans Tezi, 2010. 365 Er, Hamit: “Kınalızade Ali Efendi”, Klasik İslam Eğitimcileri, Ed.: Mustafa Köylü, Ahmet Koç, İstanbul, Rağbet Yayınları, 2016. Er, Hamit: “Kur’ân’a Göre Düşünen İnsan Yetiştirme”, Din Eğitimi Araştırmaları Dergisi, S.: 8, 2001, s. 177182. Er, İzzet: Sosyal Gelişme ve İslâm, 3. Bsk., İstanbul, Rağbet Yayınları, 1999. Erdem, Hüsameddin: Ahlâka Giriş, Konya, Alperen Kitabevi, 1994. Erdem, Mustafa: Hazreti Âdem (İlk İnsan), Ankara, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, 2003. Erdem, Mustafa: İslam ve Milli Bütünlük, Tartışılan Değerler Açısından Türkiye, Ankara, TDV Yayınları, 1996. Erdil, Kemalettin: Aile Okulu, Ankara, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, 1991. Erdoğan, Mehmet: İslam Hukukunda Ahkâmın Değişmesi, İstanbul, M. Ü. İ. F. V. Yayınları, 1994. Eren, Mevlüt: “Kurân’da Bilgi-Amel(Eylem) İlişkisi”, Diyanet İlmi Dergi, C.: 43, S.: 2, 2007, s. 137-159. Eren, Şadi: Kur’ân’da Gayb Bilgisi, İzmir, Işık Yayınları, 1995. Ergin, Hatice Kübra: Çocuklarda Din Eğitimi, İstanbul, Kalbi Kitaplar, 2012. Ergün, Mustafa: İnsan ve Eğitimi, Ankara, Ocak Yayınları, 1993. Erkal, Mustafa E.: Sosyoloji (Toplumbilimi), 5. Baskı, İstanbul, Der Yayınları, 1993. Ersan, Abdulkerim: “Bireysel “Hepiniz ve Toplumsal Çobansınız” Sorumluluk Açısından Hadisi (Tahriç ve Değerlendirme)”, Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yüksek Lisans Tezi, 2008. Ersanlı, Kurtman, Melek, Evlilik İlişkilerini Kalkan: Yayınları, 2008. Geliştirme, Ankara, Nobel 366 Ertuğrul, Halit: Örnek Hayatıyla Herkesin Öğretmeni Hz. Muhammed (a.s.m.), İstanbul, Nesil Yayınları, 2013. Ertürk, Selahattin: Eğitimde Program Geliştirme, 8. Bsk., Ankara, Meteksan Baskı,1994. Sahabenin Sünnet Anlayışı, Ankara, TDV Yayınları, Erul, Bünyamin: 1999. Eryarsoy, Beşir: İslam Devlet Yapısı, İstanbul, İşaret Yayınevi, 1988. Esed, Muhammed: İslam’da Yönetim Biçimi, Çev.: M. Beşir Eryarsoy, İstanbul, Yöneliş Yayınları, 1995. Esed, Muhammed: Yolların Ayrılış Noktasında İslam, Çev.: Hayreddin Karaman, İstanbul, İz Yayıncılık, 2015. “İman Kavramı Üzerine”, Ankara Üniversitesi Esen, Muammer: İlahiyat Fakültesi Dergisi, C.: 49, S.: 1, 2008, s. 7991. Kurân’da Esen, Muammer: Peygamberlik, Ankara, Araştırma Yayınları, 2012. es-Sabuni, Muhammed Ali: (Kur'ân Işığında) Peygamberlik ve Peygamberler, Çev.: Suat Cebeci, Bilal Delice, İstanbul, Kültür Basın Yayın Birliği (Dilek Matbaası), 1984. es-Sabuni, Nûreddin: Mâtürîdiyye Akaidi (el-Bidaye fi Usuli’d-Din), Çev.: Bekir Topaloğlu, Ankara, DİB Yayınları, 2005. es-Sicistani el-Ezdi, Ebu Sünenü Ebu Davud, C.: I-V, İstanbul, Çağrı Davud Süleyman b. El- Yayınları, 1992. Eş’as b. İshak: es-Suyuti, Celaleddin Sünnetin İslam’daki Yeri, Çev.: Enbiya Yıldırım, İstanbul, Rağbet Yayınları, 2006. Abdurrahman: Ebü’l-Fazl Tedribü’r-ravi fi Şerhi Takribi’n-Nevevi, Thk.: Celalüddin Abdurrahman b. Abdulvehhab Abdullatif, 2. Baskı, Beyrut, Daru Ebi Bekir: İhyai’s-Sünneti’n-Nebeviyye, 1979. es-Süyuti, eş-Şehristani, Tacüddin Ebü’l-Feth Milel ve’n-Nihal, y.y., Beyrut, t.y. (Lisanüddin) 367 Muhammed b. Abdilkerim b. Ahmed: et-Taberi, Ebu Cafer Camiu’l-Beyan an Te’vili Ayi’l-Kur’an, C.: I-XV, 3. Muhammed b. Cerir: Bsk., Beyrut, Darü’l-Kütübi’l-İlmiyye, 1968. et-Taberi, Muhammed b. Tarihu’l-Ümem ve’l-Mülük, Çev.:Z. Kadiri Ugan, A. Cerir: Temir, İstanbul, y.y., 1966. et-Teftâzânî el-Guneymî, Muhammed Ebü’l-Vefâ: et-Tirmizi, Ebu Kelam İlmi ve İslam Akaidi: Şerhu’l-Akâid, Çev.: Süleyman Uludağ, İstanbul, Dergah Yayınları, 1982. İsa Muhammed b. İsa b. Sevre el-Camiu’s-Sahih, C.: I-V, İstanbul, Çağrı Yayınları, 1992. (Yezid): EvKurân, Mehmet: Ahlak, Hakikat ve Kimlik, Ankara, Araştırma Yayınları, 2013. ez-Zebidi, Ebu’l-Feyz Muhammed Murteza: Tacu-l Arus min Cevahiri-l Kamus, Thk.: Muhakkiklerden Bir Grup, C.: I-XL, t.y., Daru-l Hidaye, t.y. Carullah el-Keşşaf an Hakaiki't-Tenzil ve Uyuni'l-Ekavil fi Ebu'l-Kasım Mahmud b. Vücuihi't-Te'vil, C.: I-IV, Beyrut, Daru'l-Fikr, Ömer: 1397/1977. Fahri, Macit: İslam Ahlak Teorileri, Çev.: Muammer İskenderoğlu, ez-Zemahşeri, Atilla Arkan, İstanbul, Litera Yayıncılık, 2004. Farabî, Ebu Nasr: Kitabu'l-Huruf, Çev.: Ömer Türker, Ekrem Demirli, İstanbul, Türkiye Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı Yayınları, 2015. Farabi: es-Siyasetü’l-Medeniyye, Çev. Mehmet Aydın, Abdülkadir Şener, M. Rami Ayas, İstanbul, Kültür Bakanlığı Yayınları, 1980. Farabi: İdeal Devlet, Çev.: Ahmet Arslan, İstanbul, Vadi Yayınları, 1997. Faruki, İsmail Raci: “Ümmetin Varlık Sebebi Üzerine”, Çev.: Osma Bilen, İslamiyat, C.: 8, S.: 2, 2005, s. 133-146. 368 Faruki, İsmail Raci: İslam ve Diğer İnançlar, Çev.: Ejder Okumuş, İstanbul, İnsan Yayınları, 2011. Faruki, İsmail Raci: Tevhit, Çev.: Dilaver Yardım, Latif Boyacı, İstanbul, İnsan Yayınları, 2006. Fazlurrahman: Ana Konularıyla Kurân, Çev.: Alpaslan Açıkgenç, Ankara, Ankara Okulu Yayınları, 2016. Fazlurrahman: Bilginin İslamileştirilmesi: Bir Cevap: İslâmî Bilimde Metodoloji Sorunu, Çev.: Mevlüt Uyanık, Ankara, Fecr Yayınları, 1993. Fazlurrahman: İslam ve Çağdaşlık, Çev.: Alparslan Açıkgenç, M. Hayri Kırbaşoğlu, Ankara, Ankara Okulu Yayınları, 2002. Fazlurrahman: İslami Yenilenme Makaleler I, Çev.: Adil Çiftçi, Ankara, Ankara Okulu Yayınları, 2004. Fazlurrahman: İslamiyet ve İktisadi Adalet Meselesi, Çev.: Yusuf Ziya Kavakçı, Erzurum, Atatürk Üniversitesi Yayınları, 1976. Ferro, Marc: Sömürgecilik Tarihi, Çev.: Muna Cedden, Ankara, İmge Kitabevi, 2001. Fersahoğlu, Yaşar: Din Eğitimi ve Öğretiminde Duygu Eğitimi, İstanbul, Çamlıca Yayınları, 1998. Fersahoğlu, Yaşar: Kur’an’da Zihin Eğitimi, İstanbul, Marifet Yayınları, 1996. Fethi, Abdullah Adil: Beni Ne Zaman Dinleyeceksiniz, Çev.: Ayhan Çakıroğlu, İstanbul, Beka Yayınları, 2008. Fığlalı, Ethem Ruhi: Çağımızda İtikadi İslam Mezhepleri, İstanbul, Selçuk Yayınları, 1986. Fichter, Joseph: Sosyoloji Nedir, Çev.: Nilgün Çelebi, Ankara, Atilla Kitabevi, 1996. Fidan, Nurettin, Münire, Eğitim Bilimine Giriş, İstanbul, Alkım Yayınevi, Erden: 1998. 369 Foucault, Michel: Özne ve İktidar, Çev.: Işık Ergüden, Osman Akınhay, İstanbul, Ayrıntı Yayınları, 2000. Fowler, James W.: “İman Bilincinin Mehmedoğlu, Evreleri”, Marmara Çev.: Üniversitesi Ali Ulvi İlahiyat Fakültesi Dergisi, S.: 19, 2000, s. 85-104. Frager, Robert: Kalp, Nefs ve Ruh, Sufi Psikolojisinde Gelişim, Denge ve Uyum, Çev.: İbrahim Çev.: İbrahim Kapaklıkaya, İstanbul, Gelenek Yayınları, 2005. Frager, Robert: Sufi Psikolojisinde Gelişim, Denge ve Uyum, Kalp, Nefs ve Ruh, Çev.: İbrahim Kapaklıkaya, İstanbul, Gelenek Yayınları, 2011. Frankl, Victor E.: İnsanın Anlam Arayışı; Çev.: Selçuk Budak, İstanbul, Okuyan Us Yayınları, 2018. Freud, Sigmund: Uygarlık Din ve Toplum, Çev.: Selçuk Budak, Ankara, Öteki Yayınevi, 1997. Freyer, Hans: Din Sosyolojisi, Çev.: Turgut Kalpsüz, Ankara, Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Yayınları, 1964. Fromm, Erich: Psikanaliz ve Din, Çev.: Elif Erten, İstanbul, Say Yayınları, 2017. Fromm, Erich: Sağlıklı Toplum, Çev.: Yurdanur Salman, İstanbul, Payel Yayınları, 1990. Fromm, Erich: Sahip Olmak Ya da Olmak, Çev.: Aydın Arıtan, İstanbul, Arıtan Yayınevi, 1997. Fromm, Erich: Sevginin ve Şiddetin Kaynağı, Çev.: Yurdanur Solman, Nalan İçten, İstanbul, Payel Yayınları, 1994. Garaudy, Roger: İslam ve İnsanlığın Geleceği, Çev.: Cemal Aydın, İstanbul, Pınar Yayınları, 2011. Garaudy, Roger: İslam’ın Vadettikleri, Çev.: Salih Akdemir, İstanbul, Pınar Yayınları, 1984. Garaudy, Roger: Yaşayanlara Çağrı, Çev.: Cemal Aydın, Nuri Aydoğmuş, İstanbul, Pınar Yayınları, 1986. 370 Sevgi Üstüne, Çev.: Yurdanur Salman, İstanbul, Yapı Gasset, Jose Ortega: Kredi Yayınları, 1997. Gazali, Ebu Hamid Muhammed b. Muhammed el-Munkız Mined-Dalal, Çev.: Ahmet Suphi Fırat, İstanbul, Şamil Yayınları, 1978. b. Muhammed b. Ahmed: Gazali, Muhammed: el-İktisad fi’l-İ’tikad, Çev.: Kemal Işık, Ankara, Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Yayınları, 1971. Gazali, Muhammed: Fatihatü’l-Ulum, Kahire, el-Matbaatü’l- Hüseyniyyeti’l-Mısriyye, 1322. Gazali, Muhammed: Hakikat Bilgisine Yükseliş (Me’aricü’l-Kuds), İstanbul, İnsan Yayınları, 1995. Gazali, Muhammed: İhya-u Ulumi’d Din, C.: I-III, Çev.: Ahmet Serdaroğlu, Ankara, Bedir Yayınları, 1974. Gazali, Muhammed: İslam’ın Manevi Boyutu, Çev.: Oktay Yılmaz, İstanbul, Şura Yayınları, 1999. Gazali, Muhammed: Niyet ve İhlas, Çev.: Vanlı Mustafa Efendi(Farsça’dan Osmanlıca’ya), Osman Yolcuoğlu(Osmanlıca’dan Günümüz Türkçe’sine), 5. Baskı, İstanbul, Gelenek Yayıncılık, 2017. Gazali, Muhammed: Ravdatu’t-Talibin ve Umdetü’s-Salikin, Mecmuatü Resaili’l-İmamü’l-Gazali, Beyrut, Daru’l-Kutubi’lİlmiyye, 1994. Gazali, Muhammed: Tevhid ve Ledün Risalesi, Çev.: Serkan Özburun, Yusuf Özkan Özburun, İstanbul, Furkan Basın Yayın, 1995. Gazali, Muhammed: Yol, Bilgi ve Varlık, İstanbul, Sufi Kitap, 2010. Geçtan, Engin: Çağdaş İnsanda Normaldışı Davranışlar, Ankara, Ankara Üniversitesi Eğitim Fakültesi Yayınları, Ankara, 1978. Geçtan, Engin: İnsan Olmak, İstanbul, Metis Yayınları, 2008. 371 Gezgin, Ali Galip: “Kur’ân’da ‘Mutraf’ Kavramı Üzerine”, Süleyman Demirel Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, S.: 20, 2008/1, s. 47-88. Gezgin, Ali Galip: “Kurân’da ve Türk Geleneğinde Şura”, Süleyman Demirel Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, S.: 4, 1997, s. 183-207. Ölme: Ölümün ve Geride Kalanların Psikolojisi, Göka, Erol: İstanbul, Timaş Yayınları, 2009. İnsan Felsefesi, Ankara, Nobel Akademik Yayıncılık, Gökalp, Nurten: 2014. Gökberk, Macit: Felsefe Tarihi, İstanbul, Remzi Kitabevi, 1980. Gökçe, Feyyat: Değişim Sürecinde Devlet ve Eğitim, Ankara, Eylül Yayınları, 2000. Gölcük, Şerafeddin, Kelam, Tarih, Ekoller, Problemler, Konya, Tekin Süleyman, Toprak: Kitabevi, 2001. Gölcük, Şerafeddin: Kur’an ve İnsan, Konya, Esra Yayınları, 1996. Gölcük, Şerafeddin: Din ve Toplum, Konya, Esra Yayınları, 2000. Gölcük, Şerafeddin: İslam Akaidi, Konya, Esra Yayınları, 1997. Gölcük, Şerafeddin: Kelam Açısından İnsan ve Fiilleri, İstanbul, Kayıhan Yayınları, 1979. Gölcük, Şerafeddin: Kurân’da İnsanın Değeri, İstanbul, Pınar Yayınları, 1983. Gölcük, Şerafeddin: Süleyman Toprak, Kelam, Konya, Tekin Kitabevi, 1991. Görgülü, Ülfet: Hayatın Tekrarı Yok, Ankara, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları, 2019. Görmez, Mehmet: Sünnet ve Hadisin Anlaşılması ve Yorumlanmasında Metodoloji Sorunu, Ankara, TDV Yayınları, 1997. Gözütok, Şakir: İslam Medeniyetinde Eğitim Felsefesi, İstanbul, Ensar Yayınları, 2019. 372 Tasavvufta Gözütok, Şakir: Şahsiyet Eğitimi, İstanbul, Seha Yayınları, 1996. Büyük Ahlak Doktrinleri, Çev.: Cemal Süreya, Gregoire, François: İstanbul, Varlık Yayınları, 1981. Niceliğin Egemenliği ve Çağın Alametleri, Çev.: Guenon, Rene: Mahmut Kanık, İstanbul, İz Yayınları, 2004. İnsan Gerçeği Ve İslâmi Hayât, İstanbul, Rağbet Gülek, Süleyman: Yayınları, 2005. Güler, İlhami: “Dünyanın Başına Gelen Derin Sapkınlık: Dünyevileşme”, İslamiyat, C.: 4, S.: 3, 2001, s. 35-58. Güler, İlhami: “İman ve İnkarın Ahlaki ve Bilişsel (Kognitif) Temelleri”, İslamiyat, C.: 1, S.: 1, 1998, s. 7-24. Güler, İlhami: “Tarih ve Tarih-Dışı Arasında Gelenek”, Muhafazakar Düşünce Dergisi, C.: 1, S.: 3, 2005, s. 1-50. Allah’ın Ahlâkîliği Sorunu, Ankara, Ankara Okulu Güler, İlhami: Yayınları, 2000. İman Ahlâk İlişkisi, Ankara, Ankara Okulu Yayınları, Güler, İlhami: 2003. İtikattan İmana, Ankara, Ankara Okulu Yayınları, Güler, İlhami: 2009. Güler, İlhami: Politik Teoloji Yazıları, Ankara, Kitabiyat, 2002. Gülle, Sıtkı: “Kur’an’ı Kerim’de Dua”, EKEV Akademi Dergisi, S.:18, 2004, s. 115-130. Kur’ân-ı Kerîm’de Ahiret İnancının Temelleri, Güllüce, Veysel: Erzurum, Ekev Yayınları, 2001. Gümrükçüoğlu, Süleyman: “İmtihan ve Dünyevileşme”, Türkoloji Araştırmaları, C.: 10, S.: 2, 2015, s. 411-434. Günay, Hacı Mehmet: “Nüşuz”, T. D. V. İslam Ansiklopedisi, No: 33. Günay, Dinler Tarihi, Ankara, Ocak Yayınları, 1977. Tümer, Abdurrahman, Küçük: 373 Günay, Ünver: Din Sosyolojisi Dersleri, Kayseri, Erciyes Üniversitesi Yayınları, 1993. Günay, Ünver: Din Sosyolojisi, 11. Bsk., İstanbul, İnsan Yayınları, 2012. Gündüz, Muhammed Muhdi: “Niyet Kavramının Din Eğitimi Açısından İncelenmesi (Gazzali Örneği), Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Doktora Tezi, 2017. Gündüz, Mustafa: Ahlak Sosyolojisi, Ankara, Anı Yayınları, 2005. Gündüz, Şinasi: Din ve İnanç Sözlüğü, Ankara, Vadi Yayınları, 1998. Gündüz, Turgay: “İslam Eğitim Sisteminde Gençlik Dönemi Din ve Ahlak Eğitimi (Kuramsal Yaklaşım)”, Uludağ Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Doktora Tezi, 2002. Gündüz, Turgay: İslam, Gençlik ve Din Eğitimi, Bursa, Düşünce Kitabevi Yayınları, 2000. Gündüz, Turgay: Kur’an’da Korku Eğitimbilimsel Motifi Yaklaşım-, -İnzar Kavramına İstanbul, Düşünce Kitabevi Yayınları, 2004. Güneş, Abdülbaki: “Kurân Işığında Düşünce İnanç ve İfade Hürriyeti”, Fırat Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, C.: 10, S.:1, 2005, s. 1-36. Güneş, Abdülbaki: Kalp Kavramının Semantik Analizi, Van, Ahenk Yayınları, 2003. Güneş, Abdülbaki: Kur’an’da İşlevsel Akla Verilen Değer: Akıl Kavramının Semantik Analizi, Van, Ahenk Yayınları, 2003. Güneş, Abdülbaki: Kurân Kıssaları ve Medeniyetlerin İnşası, İstanbul, Gündönümü Yayınları, 2005. Güngör, Erol: Ahlak Psikolojisi ve Sosyal Ahlak, İstanbul, Ötüken Yayınları, 1998. Güngör, Erol: Değerler Psikolojisi Üzerine Araştırmalar, İstanbul, Ötüken Yayınları, 2000. 374 Güngör, Erol: Değerler Psikolojisi, Amsterdam, Hollanda Türk Akademisyen Vakfı Yayınları, 1993. Güngör, Erol: İslam’ın Bugünkü Meseleleri, İstanbul, Ötüken Yayınları, 1991. Güngör, Erol: Kültür Değişmesi ve Milliyetçilik, 10. Bsk., İstanbul, Ötüken Neşriyat, 1996. Güngör, Erol: Türk Kültürü ve Milliyetçilik, İstanbul, Ötüken Neşriyat, 1995. Güngör, Mevlüt: “Kurân’da Hz. Peygambere Sevgi ve Saygı”, Diyanet İlmi Dergi, Peygamberimiz Hz. Muhammed (S.A.V.)Özel Sayı, 2001, s. 469-480. Güngör, Mevlüt: Kurân’ın Hz. Peygamberin Sünnetine Verdiği Değer, Sünnetin Dinde Yeri, İstanbul, Ensar Neşriyat, 1997. Gürses, İbrahim: “Önyargının Nedenleri”, Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, C.: 14, S.: 1, 2005, s. 143161. Gürses, İbrahim: Dindarlık ve Kişilik, Bursa, Emin Yayınları, 2009. Gürses, İbrahim: Kölelik ve Özgürlük Arasında Din, Bursa, Arasta Yayınları, 2001. Gürsoy, Kenan: Bir Evrensel Projemiz Var mı?, İstanbul, Etkileşim Yayınları, 2006. Gürsoy, Kenan: Ekzistans ve Felsefe Üzerine Görüşler, Ankara, Akçağ Yayınları, 1988. Habermas, Jürgen: Bilgi ve İnsansal İlgiler, Çev.: Celal A. Kanat, İstanbul, Küyerel Yayınları, 1997. Hacak, Hasan: “İslam Hukukunun Klasik Kaynaklarında Hak Kavramının Analizi”, Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Doktora Tezi, 2000. Hacı Önen, “Kur'an'da Dünya Kavramı ve Dünyevileşme”, Harran Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yüksek Lisans Tezi, 2004. 375 Hacımüftüoğlu, Esra: “Kur’an-ı Kerim’in İrşad Üslubu”, Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Doktora Tezi, 2010. Rabbanî Yol ve Sünnetullah, İzmir, İnsan Yayınları, Hakim, Said: 1997. Hakkı, İzmirli İsmail: İslam Dini ve Tabii Din, İzmir, İzmir İlahiyat Fakültesi Yayınları, 1998. Haklı, Şaban: “Kötülük Problemi, Yaklaşımlar ve Eleştiriler”, Hitit Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, C.: 1, S.: 2, 2002, s. 195-211. Halil b. Ahmed, el-Mucemu’l Müfehres li Elfazi’l Kurâni’l Kerim, Muhammed Fuad: Kahire, Daru’l Hadis, 1996. Halil Cin, İslam ve Osmanlı Hukunda Evlenme, Konya, Selçuk Üniversitesi Yayınları, 1988. Hamidullah, Muhammed: İslam Peygamberi, Çev.: Salih Tuğ, C.: I-II, İstanbul, İrfan Yayınevi, 1980. Hamidullah, Muhammed: İslam’a Giriş, Çev.: Cemal Aydın, Ankara, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, 2017. Hamidullah, Muhammed: Kurân-ı Kerim Tarihi, Çev.: Abdülaziz Hatib, Mahmut Kanık, İstanbul, Beyan Yayınları, 2005. Hançerlioğlu, Orhan: Toplumbilim Sözlügü, İstanbul, Remzi Kitabevi, 1969. Hatiboğlu, İbrahim: “Sa’d b. Ebu Vakkas”, T. D. V. İslam Ansiklopedisi, No: 35, s. 371-374. Hatiboğlu, M. Said: Müslüman Kültürü Üzerine, Ankara, Kitabiyat Yayınları, 2004. Hatip, Abdülaziz: Mutlu Bir Aile İçin, İstanbul, Rağbet Yayınları, 2005. Hayta, Akif: “İbadetler ve Ruh Sağlığı”. Gençlik, Din ve Değerler Psikolojisi, Ed. Hayati Hökelekli, İstanbul, DEM Yayınları, 2006. Heimsoeth, Heinz: Felsefenin Temel Disiplinleri, Çev.: Takıyeddin Mengüşoğlu, İstanbul, Remzi Kitabevi, 1986. 376 Hobbes, Thomas: Leviathan, Çev.: Semih Lim, İstanbul, Yapı Kredi Yayınları, 1995. Hoffer, Eric: Özgürlükten Kaçış, Çev.: Şemsa Yeğin, İstanbul, Payel Yayınları, 1993. Hoffer, Eric: İtaatsizlik Üzerine, Çev: Ayşe Sayın, İstanbul, Kariyer Yayınları, 2001. Hoffer, Eric: Kendini Savunan İnsan, Çev.: Necla Arat, İstanbul, Say Yayınları, 1994. Hoffer, Eric: Kesin İnançlar, Çev.: Erkıl Günur, İstanbul, Tur Yayınları, 1980. Honer, Stanley M., Thomas Felsefeye Çağrı, Çev. Hasan Ünder, Ankara, İmge C., Hunt: Yayınları, 1996. Hökelekli, Hayati: “Fıtrat”, T. D. V. İslam Ansiklopedisi, No: 13, s. 4748. Hökelekli, Hayati: “Kendini Bilmek”, İslam’a Giriş: Gençliğin İslam Bilgisi, Ed.: Hayati Hökelekli, Ankara, DİB Yayınları, 2006. Hökelekli, Hayati: “Şahsiyet”, T. D. V. İslam Ansiklopedisi, No: 38, s. 297-298. Hökelekli, Hayati: Ailede, Okulda, Toplumda Değerler Psikolojisi ve Eğitimi, İstanbul, Timaş Yayınları, 2011. Hökelekli, Hayati: Çocuk, Genç, Aile Psikolojisi ve Din, İstanbul, Dem Yayınları, 2009. Hökelekli, Hayati: Din Psikolojisi, Ankara, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, 1993. Hökelekli, Hayati: Din Psikolojisine Giriş, İstanbul, Dem Yayınları, 2015. Hökelekli, Hayati: İslam Psikolojisi Yazıları, İstanbul, Dem Yayınları, 2017. Hökelekli, Hayati: Ölüm, Ölüm Ötesi Psikolojisi ve Din, İstanbul, Dem Yayınları, 2008. 377 Irzık, Gürol, Ayşe Buğra: İnsan Doğası, İnsan İhtiyaçları ve İktisat Sosyal Bilimleri Yeniden Düşünmek, İstanbul, Metis Yayınları, 1998. el-Müfredat fî Garibi’l-Kur’an, Thk.: Safvan Adnan Isfahani, Ragıb: Ed-Davudi, Beyrut, Daru’l-Kalem- Ed-Daru’ş- Şamiyye, 1412. Isfahani, Ragıb: İnsan İki Hayat İki Saadet (Tafsilü’n-Neşeteyn ve Tahsilu’s-Saadeteyn), Çev.: İslâmoğlu, Mevlüt F.: İstanbul, Pınar Yayınları, 1996. Işık, Emin: Kime Kulsun, İstanbul, Tuti Kitap, 2016. Işık, Kemal: Mu’tezile’nin Doğuşu ve Kelami Görüşleri, Ankara, Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Yayınları, 1967. İslam'da Varlık Düşüncesi, 3.Bsk., İstanbul, İnsan Izutsu, Toshihiko: Yayınları, 1993. Kur’an’da Tanrı ve İnsan, Çev.: M. Kürşad Atalar, Izutsu, Toshihiko: İstanbul, Pınar Yayınları, 2012. Kurân'da Izutsu, Toshihiko: Dini ve Ahlaki Kavramlar, Çev: Selahattin Ayaz, İstanbul, Pınar Yayınları, 1991. İbn Babeveyh, Ebu Cafer el- İ’tikadatü’l-İmamiyye, Çev.: Ethem Ruhi Fığlalı, Kummi: Ankara, Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Yayınları, 1978. Tehzibü’l Ahlak, Çev.: Abdulkadir Şener, İlyas İbn Miskeveyh: Kayaoğlu, Cihat Tunç, İstanbul, Büyüyen Ay Yayınları, 2013. İbni Haldun, Ebu Zeyd Arslan Tekin, C.: I-II, İstanbul, İlgi Kültür Sanat Abdurrahman Yayıncılık, 2017. b. Muhammed: Mukaddime, Çev.: İbni İshak, Muhammed: Siyretü İbni İshak, Çev.: Sezai Özel, Nşr.: Muhammed Hamidullah, İstanbul, y.y., 1998. 378 İbni Kesir, İsmail b. Ömer: el-Bidaye Mehmet Keskin, İstanbul, y.y., 1994. ve’n-Nihaye, Çev.: İbni Manzur, Ebu’l-Fadl Lisanu’l-Arab,C.: I-XV, Beyrut, t.y. Cemaluddin Muhammed b. Mükerrem: İbni Sina: Uyûnu’l-Hikme, Nşr.: Abdurrahman Bedevi, Lübnan, y.y., 1980. İçli, Gönül: Sosyolojiye Giriş, Ankara, Anı Yayınları, 2002. İhsan, Muhammed Oğuz: İslam’da Kaza ve Kader, İstanbul, Oğuz Yayınları, 1993. İkbal, J. Cavid: “İslam’da Devlet Kavramı”, İslami Siyaset Teorisi ve Sorunlar, Çev.: Halim Sırçancı, İstanbul, Ekin Yayınları, 1997. İkbal, Muhammed: Esrar ve Rumuz, Çev.: Ali Nihat Tarlan, İstanbul, Timaş Yayınları, 2017. İkbal, Muhammed: İslam’da Dini Düşüncenin Yeniden Doğuşu, Çev.: N. Ahmet Asrar, İstanbul, Birleşik Yayınları, 1984. İkbal, Muhammed: İslam’da Dini Tefekkürün Yeniden Teşekkülü, Çev.: Sofi Huri, İstanbul, Kırkambar Kitaplığı, 2002. İmam, Şafii: er-Risale, Çev.: Ubeydullah Dalar, Ankara, Nur Yayınları, t.y. İmamoğlu, Yusuf: Niçin İslam, İstanbul, Mana Yayınları, 2008. İnan, Ahmet: Çağdaş Eğemenlik Teorisi ile Kurân’ın Hakimiyet Kavramının Karşılaştırılması, Ankara, Etüt Yayınları, 1999. İpek, Muammer: “Kur’an’a Göre İnsanın Yaratılış Hikmeti ve Sorumluluğu”, Ekev Akademi Dergisi, S.: 57, 2013, s. 435-448. İslamoğlu, Mustafa: Alemlerin Rabbi Allah (c.c.) Bilmek-TanımakAnlamak, İstanbul, Denge Yayınları, 2006. 379 İslamoğlu, Mustafa: Hayatın Yenidan İnşası İçin, İstanbul, Denge Yayınları, 2005. İslamoğlu, Mustafa: İman: İnsanın Saadeti, 17. Baskı, İstanbul, Düşün Yayıncılık, 2007. İslamoğlu, Mustafa: İsrailoğullarından Ümmet-i Muhammed’e Yahudileşme Temayülü, 15. Baskı, İstanbul, Denge Yayınları, 2006. İslamoğlu, Mustafa: Kurân Neslinin İnşası İçin Pasif İyiden Aktif İyiye, 9. Baskı, İstanbul, Düşün Yayıncılık, 2013. İslamoğlu, Mustafa: Üç Muhammed: İki Tasavvur Bir Gerçek, 14. Baskı, İstanbul, Denge Yayınları, 2006. İşcan, M. Zeki: “Kur’ân-ı Kerîm’de Emânet Kavramı ve Bu Çerçevede Hz. Peygamber’in Örnek Oluşu”, Ekev Akademi Dergisi, S.: 1 (1), 1997, s. 129-143. İşliyen, Burhan: “Kur’an-ı Kerim Açısından Dünyevileşme Sebepleri ve Sonuçları”, Sivas Cumhuriyet Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Doktora Tezi, 2018. İzzetbegoviç, Aliya: Doğu Batı Arasında İslam, Çev.: Salih Şaban, İstanbul, Yarın Yayınları, 2011. Felsefeye Giriş, Çev.: Mehmet Akalın, İstanbul, Jaspers, Karl: Dergah Yayınları, 1981. Çocuk Psikolojisi, Çev.: Gülseren Günçe, Ankara, Jersild, Arthur T.: Ankara Üniversitesi Eğitim Fakültesi Yayınları, 1976. Keşfedilmemiş Benlik, Çev.: Baroş İlhan, İstanbul, Jung, Carl Gustav: İlhan Yayınevi, 1999. Kağıtçıbaşı, Çiğdem, Zeynep, Cemalcılar: Dünden Bugüne İnsan ve İnsanlar -Sosyal Psikolojiye Giriş-, 16. Bsk., İstanbul, Evrim Yayınevi, 2014. Kağıtçıbaşı, Çiğdem: İnsan ve İnsanlar, İstanbul, Evrim Yayınevi, 1996. Kağıtçıbaşı, Çiğdem: Yeni İnsan ve İnsanlar, 10. Bsk., İstanbul, Evrim Yayınları, 1999. 380 Kahraman, Abdullah: İslam Hukukunda Değişim ve İbadetler, İstanbul, Ensar Yayıncılık, 2012. Kalın, İbrahim: Açık Ufuk: İyi, Doğru ve Güzel Düşünmek Üzerine, İstanbul, İnsan Yayınları, 2021. Kalın, İbrahim: Barbar Modern Medeni: Medeniyet Üzerine Notlar, 2. Özel Bsk., İstanbul, İnsan Yayınları, 2019. Kalın, İbrahim: Varlık ve İdrak: Molla Sadra’nın Bilgi Tasavvuru, Çev.: Nurullah Koltaş, 3. Bsk., İstanbul, Klasik Yayınları, 2021. Kalkan, Ahmed: “Esas Öğretmen Anne ve Baba & Gerçek Eğitim Yuvası Aile”, Vuslat Eğitim ve Kültür Dergisi, S.: 27, 2003, s. 22-28. Kalkan, Ahmed: Müslümanın Akaidi, İstanbul, Rağbet Yayınları, 2005. Kam, Ömer Ferit: Dini Felsefi Sohbetler, Sadeleştiren: S. Hayri Bolay, Ankara, DİB Yayınları, 1987. Kanad, Fikret: Pedagoji, Ankara, Ulus Basımevi, 1937. Kanad, H. Fikret: Kısaltılmış Pedagoji, Ankara, Milli Eğitim Basımevi, 1966. Kanad, Halil Fikret: Pedagoji Tarihi, İstanbul, Milli Eğitim Basımevi, 1948. Kandemir, M. Yaşar: Örneklerle İslam Ahlakı, İstanbul, Nesil Yayınları, 1979. Kant, Immanual: Eğitim Üzerine, Çev.: Ahmet Aydoğan, İstanbul, Say Yayınları, 2007. Kapar, Mehmet Ali: Hz. Muhammed’in Müşriklerle Münasebetleri, Konya, Esra Yayınları, 1993. Kaplan, İbrahim: “Din, Fıtrat ve Akl-ı Selim İlişkisi Üzerine”, Çukurova Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, C.: 17, S.: 2, 2017, s. 61-84. Kaplan, Mehmet: Nesillerin Ruhu, İstanbul, Dergah Yayınları, 2010. 381 Kara, Necati: Bir İletişim Aracı Olarak Kur’ân’da Beden Dili, 3. baskı, İstanbul, Ensar Neşriyat, 2015. Kara, Ömer: Kur’an’da Metafizik Bir Âlem: Cennet, İstanbul, Rağbet Yayınları, 2002. Karaca, Faruk: “Dini Pratikler, Nefs Muhasebesi ve Allah Şuuru”, Ekev Akademi Dergisi, C.:1, S.: 4, 1999, s. 113-121. Karacelil, Süleyman: Büyük Tehlike: Dünyevileşme, İstanbul, Nesil Yayınları, 2008. Karacoşkun, M. Doğan: “Psiko-Sosyal Açıdan İman (Dini İnanç)-Amel (Dini Davranış) İlişkisi”, Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Doktora Tezi, 1998. Karadaş, Cağfer: Zaman ve Mekan İçinde İnsan ve Kaderi, Bursa, Emin Yayınları, 2009. Karagöz, İsmail: “İtaat Kavramı”, Diyanet İlmi Dergi, C.: 35, S.: 4, 1999, s. 41-53. Karagöz, İsmail: Âyet ve Hadislerin Işığında Sevgi ve Dostluk, Ankara, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları, 2002. Karagöz, İsmail: Din ve Vicdan Özgürlüğü, Ankara, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları, 2007. Karagöz, İsmail: Dini Kavramlar Sözlüğü, Ankara, DİB Yayınları, 2015. Karagöz, İsmail: Kur’an’a Göre İnsana Verilen Değer ve Görev, İstanbul, Çelik Yayınevi, 1996. Karagöz, İsmail: Kurân’da Dört Kavram: İbadet, İtaat, İcabet, İttiba, 3. Bsk., Ankara, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, 2005. Karakoç, Sezai: Diriliş Neslinin Amentüsü, 110. Bsk., İstanbul, Diriliş Yayınları, 2021. Karakoç, Sezai: İnsanlığın Dirilişi, 39. Bsk., İstanbul, Diriliş Yayınları, 2021. Karakoç, Sezai: İslam, 21. Baskı, İstanbul, Diriliş Yayınları, 2020. 382 Karaman, Fikret: Dini Kavramlar Sözlüğü, Ankara, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları, 2006. Karaman, Hayreddin: Aile İlmihali, İstanbul, Timaş Yayınları, 2011. Karaman, Hayreddin: Anahatlarıyla İslam Hukuku, İstanbul, Ensar Neşriyat, 2010. Karaman, Hayreddin: Hadise Dair İlimler ve Hadis Usulü, İstanbul, Ensar Neşriyat, 2011. Karaman, Hayreddin: Mukayeseli İslam Hukuku, C.: I-III, İstanbul, Nesil Yayınları, 1996. Karaman, Hüseyin: “İslam Ahlakının Kaynakları”, İslam Ahlakı Temel Konular Güncel Yorumlar, Ed.: Muhammet Şevki Aydın, Ahmet Hadi Adanalı, İstanbul, DİB Yayınları, 2014. Karasar, Niyazi: Bilimsel Araştırma Yöntemleri, Ankara, Nobel Yayınları, 2002. Karavi, Süleyman İbn Salih: El-Vucuh ve’n-Nezair fil-Kurân-il Kerim, Riyad, y.y., 1990. Kardavi, Yusuf: İbadet, Anlamı – Psikolojisi – Hikmetleri, Çev.: Hüsameddin Cemal, İstanbul, y.y., 1974. Kardavi, Yusuf: İman ve Hayat, Çev.: Abdülvahap Öztürk, İstanbul, Hilal Yayınları, 1979. Kardavi, Yusuf: İslâm Hukuku Evrensellik-Süreklilik, Çev.: Yusuf Isıcık, Ahmet Yaman, İstanbul, Marifet Yayınları, 1999. Kardavi, Yusuf: Niyet ve İhlâs, İstanbul, Nida Yayıncılık, 2014. Kardavi, Yusuf: Sünneti Anlamada Yöntem, Çev.: Bünyamin Erul, İstanbul, Nida Yayınları, 2014. Kari, Aliyyü’l: Şerhu’l Ekber, Beyrut, Daru’l Maarif, 1984. Kasapoğlu, Abdurrahman: Kur’an’da Kişilik Psikolojisi, İstanbul, İzci Yayınları, 1997. 383 Kasapoğlu, Abdurrahman: Kur’ân’ın Psikolojik Atlası 5, Malatya, Kendini Bilmek Yayınları, 2010. Kasapoğlu, Abdurrahman: Kurân’da İman Psikolojisi, İstanbul, Yalnızkurt Yayınları, 1997. Kasapoğlu, Abdurrahman: Namaz-Oruç Psikolojisi, İstanbul, Çıra Akademi Yayınları, 2016. Kaya, Mevlüt: “Ailede Anne-Baba Tutumlarının Çocuğun Kişilik ve Benlik Gelişimindeki Rolü”, Ondokuz Mayıs Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, C.: 9, S.: 9, 1997, s. 193-204. Kaya, Süleyman: “Kur’an’a Göre Taklit Kavramı”, Sakarya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yüksek Lisans Tezi, 1996. Kaya, Süleyman: Kur’an’da İmtihan, İstanbul, İnsan Yayınları, 2003. Kaya, Yunus: İlm-i Kelam, Erzurum, Uzakülke Yayınları, 2010. Kaya, Zeynep: Türk Toplumunda İnanç Gelişimi ve Din Eğitimi, İstanbul, Dem Yayınları, 2015. Kayacan, Murat: Kur’an’da Peygamberler ve Karşı Tavırlar, İstanbul, Ekin Yayınları, 2016. Kayadibi, Fahri: Din Eğitimi Dersleri, İstanbul, İstanbul Üniversitesi Yayınları, 2006. Kayıklık, Hasan: “Kur’an’daki Dualar Üzerine Psikolojik Bir Değerlendirme”, Çukurova Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, C.:1, S.: 1, 2001, s. Kayıklık, Hasan: “Psikolojik Açıdan İnanç, İman ve Şüphe”, Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, S.: 46/1, 2005, s. 134-160. Kayışoğlu, Nurullah: “Bireysel Sorumluluk ve Teolojik Temelleri”, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Doktora Tezi, 2010. Kaymakcan, Recep, Hasan, Ahlak Değerler ve Eğitimi, İstanbul, Değerler Eğitim Meydan: Merkezi, 2014. 384 Kaysıcı, Cafer: Kur’ân-ı Kerim’de Mükâfat ve Ceza, Konya, Hüner Yayınevi, 2006. Kazanç, Fethi Kerim: Gazzali Öncesi Ehli Sünnet Kelamında Ahlâk Düşüncesi, Ankara, Ankara Okulu Yayınları, 2007. Kazıcı, Ziya, Halis, Ayhan: “Talim ve Terbiye”, T. D. V. İslam Ansiklopedisi, No: 39, s. 515-523. Keklik, Nihat: Allah- Kâinat ve İnsan, İstanbul, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yayınları, 1967. Keklik, Nihat: Türk İslam Felsefesi Açısından Felsefenin İlkeleri, İstanbul, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yayınları, 1987. Keleş, Ekrem: “Şeytanın Kapsama Alanı Dışında Kalanlar”, Diyanet Aylık Dergi, S.: 278, 2014, s. 10-14. Keleş, Reyhan: “Türk Edebiyatında Nasihat”, Atatürk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Dergisi, S.: 44, 2010, s. 183-209. Kerimoğlu, Yusuf: Kelimeler ve Kavramlar, İstanbul, İnkılab Yayınları, 1990. Kerschensteiner, George: Karakter Kavramı ve Terbiyesi, Çev.: H. Fikret Kanad, Ankara, Örnek Matbaası, 1954. Keskin, Halife: İslam Düşüncesinde Allah-Alem İlişkisi, İstanbul, Beyan Yayınları, 1996. Keskin, Halife: İslâm Düşüncesinde Bilgi Teorisi, İstanbul, Beyan Yayınları, 1997. Kesler, Muhammed Fatih: Konulu Tefsir Örnekleri, Ankara, Akçağ Yayınları, 2002. Kesler, Muhammed Fatih: Kur’ân-ı Kerîm’e Göre Doğru Düşüncenin Engelleri, Ankara, Akçağ Yayınları, 2015. Kesmen, Berna: “Gençlerdeki Hazcılığa (Hedonizm) Psikolojik ve Manevi Yaklaşım”, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yüksek Lisans Tezi, 2012. 385 Anahatlarıyla İslâm Akâidi ve Kelâm’a Giriş, 10. Kılavuz, A. Saim: Bsk., İstanbul, Ensar Neşriyat, 2004. İman ve Küfür Sınırı, İstanbul, Marifet Yayınları, Kılavuz, A. Saim: 1990. İslam Akaidi ve Kelam'a Giris, İstanbul, Ensar Kılavuz, A. Saim: Neşriyat, 1997. “İslam Ahlakının Tanımı ve Kapsamı”, İslam Ahlakı Kılıç, Recep: Temel Konular Güncel Yorumlar, Ed.: Muhammet Şevki Aydın, Ahmet Hadi Adanalı, İstanbul, DİB Yayınları, 2014. Ahlakın Dini Temeli, Ankara, Türkiye Diyanet Vakfı Kılıç, Recep: Yayınları, 1992. Kılıç, Sadık: Fıtratın Dirilişi, İstanbul, Nehir Yayınları, 1991. Kılıç, Sadık: Kurân’da Günah Kavramı, Konya, Hibaş Yayınevi, 1984. Kılıç, Sadık: Tarihselcilik ve Akılcılık Bağlamında Kur’an’ı Anlama Sorunu, İstanbul, İhtar Yayınları, 1999. Kılıç, Ünal: “Hz. Peygamber’in Ahlâk’ı ve Güzel Ahlâka Verdiği Önem”, Cumhuriyet Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, C.:13, S.: 1, 2009, s. 79-97. İslam Fıkhında Rey Taraftarları, Ankara, D.İ.B. Kılıçer, Esad: Yayınları, 1994. Kınalızâde Ali Efendi, Mustafa Koç, İstanbul, Türkiye Yazma Eserler Ahlak-ı Alâ’î, Hz.: Kurumu Başkanlığı Yayınları, 2014. Kırbaşoğlu, Hayri: “İslam’a Yamanan Sanal Şiddet”, İslamiyet, C.: 5, S.: Ocak-Mart, 2002, s. 125-132. Kırbaşoğlu, Hayri: Ahir Zaman İlmihali, Ankara, Otto Yayınları, 2011. Kırbaşoğlu, Hayri: İslam Düşüncesinde Sünnet, Ankara, Fecr Yayınevi, 1993. Kırca, Celal: İlimler ve Yorumlar Açısından Kur’an’a Yönelişler, İstanbul, Marifet Yayınları, 2009. 386 Kırca, Celal: Kur’ân ve İnsan, İstanbul, Marifet Yayınları, 1996. Kırca, Celal: Kurân ve Bilim, İstanbul, Marifet Yayınları, 1996. Kırca, Celal: Kurân ve Fen Bilimleri, İstanbul, Marifet Yayınları, 2005. Kızılabdullah, Yıldız: “Esma-i Hüsna’dan Bir İsim: “el-Mümin”: Din Öğretimine Konu Edilmesi ve Uygulama Örneği”, Fırat Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, S.: 14/1, 2009, s. 229-244. Kızılabdullah, Yıldız: “Kavramsal Çerçeve: Eğitim, Öğretim ve Din”, Din Eğitimi El Kitabı, Ed.: Recai Doğan, Remziye Ege, 3. Bsk., Ankara, Grafiker Yayınları, 2015. Kızıler, Hamdi: Tasavvufta Karakter Eğitimi, Ankara, İlahiyat Yayınları, 2017. Kierkegaard, Soren: Kaygı, Çev.: Türker Armaner, İstanbul, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 2004. Kierkegaard, Soren: Ölümcül Hastalık Umutsuzluk, Çev.: Mehmet Mukadder Yakupoğlu, İstanbul, Ayrıntı Yayınları, 2001. Kindi, Yakub b. İshak: Felsefe Risaleleri, Çev.: Mahmut Kaya, İstabul, İz Yayınları, 1994. King, Robert H.: Tanrının Anlamı, Çev.: Temel Yeşilyurt, İstanbul, İnsan Yayınları, 2001. Koca, Ferhat: “İbadet”, T. D. V. İslam Ansiklopedisi, C.: I-XLIV, İstanbul, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, 1999, No: 19, s. 240-247. Kocaman, Kasım: “Din Eğitimi Açısından Kurân’ın Dünya Hayatına Bakışı”, Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Doktora Tezi, 2012. Koç, Ahmet: “Düşünen İnsan Yetiştirmede Din Eğitiminin Rolü”, Din Eğitimi Araştırmaları Dergisi, S.: 6, 1999, s. 7380. 387 Koç, Ahmet: “İhvân-ı Safâ”, Klasik İslam Eğitimcileri, Ed.: Mustafa Köylü, Ahmet Koç, İstanbul, Rağbet Yayınları, 2016. Koç, Ahmet: “Okul Çağı Çocuklarının Ailede Din Eğitimi”, İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, S.: 17, 2008, s. 145-176. Koç, Ahmet: İhvan-ı Safa’nın Eğitim Felsefesi, İstanbul, Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Yayınları, 1999. Koç, Ahmet: Kur’an’da İnsan ve Hz. Muhammed, İstanbul, Rağbet Yayınları, 2005. Koç, Ahmet: Kurân’da İnsan ve Hz. Muhammed, Din Eğitimi Açısından Bir Yaklaşım, İstanbul, Rağbet Yayınları, 2005. Koç, Turan: İslam Estetiği, İstanbul, İsam Yayınları, 2008. Koç, Turan: Ölümsüzlük Düşüncesi, İstanbul, İz Yayıncılık, 2005. Koçak, Muhammet: “İslam Düşüncesinde Varlık ve Yaşam Değeri Açısından İnsan”, Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Doktora Tezi, 2015. Koçak, Muhsin: “Kunut”, T. D. V. İslam Ansiklopedisi, No: 26, s. 380. Koçak, Zeynep Canan: “Günümüz Yerleşik Peygamber Tasavvurunun Genç Zihinlerde Karşılığı”, Süleyman Demirel Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, S.: 42, 2019, s. 117-134. Koçer, Hasan Ali: Eğitiminin Bütünlüğü İçinde Din Eğitiminin Yeri, Ankara, İlahiyat Vakfı Yayınları, 1981. Koçkuzu, Ali Osman: Hadis İlimleri ve Hadis Tarihi, İstanbul, Dergah Yayınları, 1983. Koçyiğit, Talat: Hadis Istılahları, Ankara, Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Yayınları, 1967. Konevi, Sadreddin: Miftahu’l Gayb (Tasavvuf Metafiziği), Çev.: Ekrem Demirli, İstanbul, Türkiye Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı Yayınları, 2014. 388 Konuk, Yurdagül: Okul Öncesi Çocuklarda Dini Duygunun Gelişimi ve Eğitimi, Ankara, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, 1994. Köknel, Özcan: Ailede ve Toplumda Ruh Sağlığı, İstanbul, Hür Yayınları, 1981. Köknel, Özcan: İnsanı Anlamak, İstanbul, Altın Kitapları, 1997. Köknel, Özcan: Kaygıdan Mutluluğa Kişilik, İstanbul, Altın Kitaplar Yayınevi, 1985. Köksal, M. Asım: Dini ve Ahlaki Sohbetler, C. I-III, Ankara, TDV Yayınları, 2008. Köksal, M. Asım: İslam Tarihi: Hz. Muhammed (a.s.) ve İslamiyet, Mekke Devri, Medine Devri, C.: I-XI, İstanbul, Şamil Yayınevi, 1981. Köktaş, Emin: Türkiye’de Dini Hayat, İstanbul, İşaret Yayınları, 1993. Köse, Saffet: “Hukuk Mu Ahlak Mı? -İslâm Nokta-i Nazarından Din-Ahlak-Hukuk İlişkisi Bağlamında Bir İnceleme”, İslam Hukuku Araştırmaları Dergisi, S.: 17, 2011, s. 15-49. Köse, Saffet: “İslam Hukukunda İnsan Onuruna Dayalı Bazı Hükümler”. Hz. Peygamber ve İnsan Onuru, Ali Bardakoğlu v. d., Ankara, DİB Yayınları, 2013. Köse, Saffet: “Kur’ân-ı Kerim’e Göre Ferde Mesuliyet Yükleyen ve Bunu Düşüren Faktörler”, Kur’an-ı Kerim’de Mesuliyet, Murat Sülün v. d., İstanbul, İSAV, 2006. Köse, Saffet: Genetiğiyle Oynanmış Kavramlar ve Aile Medeniyetinin Sonu, Konya, Mehir Vakfı Yayınları, 2015. Köse, Saffet: İbadetten Kulluk Şuuruna, İstanbul, Erkam Yayınları, 2016. Kösoğlu, Nevzat: Devlet, İstanbul, Ötüken Yayınları, 1997. 389 Köycü, Erdoğan: “Ahlâki Önerileri”, Sorunlara Hadislerden Uluslararası Bazı Çözüm ve Sosyal Kültürel Araştırmalar Dergisi, S.: 4, 2018 s. 109-127. “Ailede Din Eğitimi ”, Din Eğitimi, Ed.: Mustafa Köylü, Mustafa: Köylü, Nurullah Altaş, 6. Bsk., İstanbul, Ensar Neşriyat, 2016. “Kur’an ve Ruh Sağlığı”, Dini Danışmanlık ve Din Köylü, Mustafa: Hizmetleri, Ed.: Nurullah Altaş, Mustafa Köylü, 2. Bsk., İstanbul, Ensar Neşriyat, 2015. Köylü, Mustafa: “Ruh Sağlığı ve Din: Batı Toplumu Açısından Bir Değerlendirme”, Ondokuz Mayıs Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, C.: 23, S.: 23, 2007, s. 6592. Psiko-Sosyal Açıdan Dini İletişim, Ankara, Ankara Köylü, Mustafa: Okulu Yayınları, 2006. Sahabetü Resulillah Fil Kitab ve’s Sünne, Dimeşk, Kubeysi, İyade: y.y., 1986. “Bakıma Muhtaç Kişilere Yönelik Sosyal Hizmetler ve Kula, Naci: Dini Değerler”, Dini Danışmanlık ve Din Hizmetleri, Ed.: Nurullah Altaş, Mustafa Köylü, 2. Bsk., İstanbul, Ensar Neşriyat, 2015. Kurt, Abdurrahman: Aile ve Din, Din Sosyolojisi, Ankara, Grafiker Yayınları, 2012. Kurt, Abdurrahman: İslam’ın İlk Döneminde İmanın Toplumsal Yansıması, İstanbul, Emin Yayınları, 2009. İslam İnancına Göre Nifak ve Münafık, İstanbul, Kurt, Hasan: Nesil Yayınları, 2004. Kurt, Yaşar: “Kurân’da Fıtrat Kavramı”, Din Bilimleri Akademik Araştırma Dergisi, C.: 5, S.: 2, 2005, s. 71-104. Kurtkan Bilgiseven, Din Sosyolojisi, İstanbul, Filiz Kitabevi, 1985. Amiran: 390 Kurtkan Bilgiseven, İslamiyet’in Kültürel Özellikleri ve İslami Amiran: Kavramlar, İstanbul, Filiz Kitabevi, 1989. Kutlu, Sönmez: “İmam Maturidi’ye Göre Diyanet-Siyeset Ayrımı ve Çağdaş Tartışmalarla Mukayesesi”, İslamiyat, C.: 8, S.: 2, 2005, s. 55-70. Kutluay, İbrahim: “Güzel Ahlaka Dönüştürülemeyen ve Âdetleşen İbadetler Sorunu: Hadisler Bağlamında Bir İnceleme”, Geçmişten Geleceğe Ahlak, Ed.: Asife Ünal, Bartın, Eflal Matbaacılık, 2015. Kutluer, İlhan: İlim ve Hikmetin Aydınlığında, İstanbul, İz Yayıncılık, 2001. Kutub, Muhammed: Biz Müslüman Mıyız?, 2. Baskı, İstanbul, Ağaç Yayınları, 2005. Kutub, Muhammed: Çağdaş Fikir Akımları I Demokrasi, 3. Baskı, İstanbul, İşaret Yayınları, 1993. Kutub, Muhammed: Çağdaş Fikir Rasyonalizm/ Akımları III Yurtseverlik/ Sekülerizm/ Milliyetçilik/ Hümanizm/ Ateizm, Çev. M. Beşir Eryarsoy, 3. Bsk., İstanbul, İşaret Yayınları, 1993. Kutub, Muhammed: Çağdaş Konumuz, Çev.: Salih Uçan, İstanbul, Dünya Yayınları, 1987. Kutub, Muhammed: Düzeltilmesi Gereken Kavramlar, İstanbul, Risale Yayınları, 2008. Kutub, Muhammed: İslam Terbiye Metodu ve Ahlak Sistemi, Çe.: Ali Özek, İstanbul, Hisar Yayınları, 1977. Kutub, Muhammed: İslâm’da Ferd ve Cemiyet, Çev.: Mehmet Süslü, İstanbul, Hikmet Yayınları, 1979. Kutub, Muhammed: İslam’ın Etrafındaki Şüpheler, Çev.: Ali Özek, İstanbul, Tuğra Neşriyat, 1991. Kutub, Muhammed: Kur'ân'ı Nasıl Okuyalım, Çev.: Bekir Karlığa, İstanbul, Bir Yayıncılık, 1983. 391 Kutup, Seyyid: Din Bu, Çev.: Furkan Hocaoğlu, 5. Baskı, İstanbul, Özgün Yayıncılık, 1999. Kutup, Seyyid: Fi Zilali'l-Kur'an, Çev.: Salih Uçan, Vahdettin İnce, Mehmet Yolcu, Lütfullah Bender, C.: I-X, İstanbul, Dünya Yayıncılık, t.y. Kutup, Seyyid: İslam Düşüncesi 2, Çev.: Hasan Fehmi Ulus, İstanbul, Beka Yayınları, 2014. Kutup, Seyyid: Kurân’da Kıyamet Sahneleri, Çev.: Süleyman Ateş, İstanbul, Beka Yayıncılık, 2016. Kutup, Seyyid: Yoldaki İşaretler, İstanbul, Dünya Yayınları, 1992. Kuzgun, Yıldız: “Ana-Baba Tutumlarının Bireyin Kendini Gerçekleştirme Düzeyine Etkisi”, Hacettepe Sosyal ve Beşeri Bilimler Dergisi, C.: 5, S.: 1, 1973, s. 57-70. Küçük, Ahmet: “Kur’an’da Toplumsal Sınanma ve Sonuçları”, Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Doktora Tezi, 2006. Küçük, Ahmet: “Kurân’da İkrah Kavramı ve Dinde Zorlama Meselesi”, Marife Dergisi, C.: 9, S.: 2, 2009, s. 25-46. Küçük, Raşit: Kurân Sünnet İlişkisi ve Birlikteliği, Sünnetin Dindeki Yeri, İstanbul, Ensar Neşriyat, 1997. Küçükalp, Derda: Politik Nihilizm: Nietzscheci Bir Tartışma, İstanbul, Alfa Aktüel, 2005. Küp, Büşra: “Psikolojik Bir Olgu Olan Hazzın Ertelenmesi ve İslam Dinindeki Yeri”, Erciyes Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yüksek Lisans Tezi, 2019. Kütük, Selçuk: Deizm, İstanbul, Bir Yayıncılık, 2019. Lahbabi, M. Aziz: İslam Şahsiyetçiliği, Çev.: Hüseyin Hatemi, İstanbul, İşaret Yayınları, 2003. Le Bon, Gustave: Kitleler Psikolojisi, Çev.: Selahattin Demirkan, 4. Baskı, İstanbul, Yağmur Yayınları, 1979. Leaman, Oliver: Orta Çağ İslam Felsefesine Giriş, Çev.: Turan Koç, Kayseri, Rey Yayınları, 1992. 392 Lessing, Gotthold Ephraim: İnsan Soyunun Eğitimi, Çev.: Ahmet Aydoğan, İstanbul, Say Yayınları, 2011. Kurân ve Hadise Göre Şirk ve Müşrik Toplum, Macit, Nadim: Konya, Damla Matbaacılık ve Ticaret, 1992. “Psiko-Sosyal Macit, Yusuf: Açıdan Karun Kıssası(Ekonomik Olguların tutum ve Davranışlara Etkisi)”, Dinbilimleri Akademik Araştırma Dergisi, C.: 13, S.: 3, 2013, s. 33-68. Maclver, R. M., H. Page Cemiyet, Çev.: Amiran Kurtkan, İstanbul, M.E.B. Charles: Yayınları, 1971. Mardin, Şerif: Din ve İdeoloji, İstanbul, İletişim Yayınları, 1992. Marinier, Pierre: Dua Üzerine Düşünceler (Psikofizyolojik Sebepleri ve Sonuçları), Çev.: Sadık Kılıç, İzmir, Nil Yayınları, 1990. Sosyoloji Sözlüğü, Çev.: Osman Akınhay, Derya Marshall, Gordon: Kömürcü, Ankara, Bilim ve Sanat Yayınları, 2009. İnsan Olmanın Psikolojisi, Çev.: Orhan Gündüz, Maslow, Abraham: İstanbul, Kuraldışı Yayınları, 2001. Maturidi, Ebu Mansur Akaid Risalesi, Çev.: Yusuf Ziya Yörükhan, Ankara, Muhammed b. Mahmud: A.Ü.İ.F. Yayınları, 1953. Maturidi, Kitabu’t-Tevhid Tercümesi, Çev.: Bekir Topaloğlu, Ebu Mansur Muhammed b. Mahmud: Ankara, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, 2002. Maturidi, Kitabü-t Tevhid, Tahk.: Fethullah Huleyf, İstanbul, Ebu Mansur Muhammed b. Mahmud: Ofset Baskı, 1979. Maturidi, Te’vilatü’l-Kurân, Thk.: Ali Haydar Ulusoy, Bekir Ebu Mansur Muhammed b. Mahmud: Topaloğlu, C.: I-XVIII, İstanbul, Mizan Yayınevi, 2008. May, Rollo: Kendini Arayan İnsan, Çev.: Kerem Işık, İstanbul, Okyanus Yayınları, 2017. MEB: Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi 4-8 Öğretim Programı, 2018. 393 MEB: Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi 9-12 Öğretim Programı, 2018. Mecduddin Muhammed b. Besairu Zevi’t-Temyiz fi Letaifi’l Kitabi’l Aziz, Yakub, el-Firuzabadi: Thk.: Muhammed Ali Neccar, C.: I-V, Kahire, 1387. Mehmedoğlu, Ali Ulvi: “Din, Dindarlık ve Değerler”, İstanbul Sabahattin Zaim Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, , C.: 1, S.: 2, Bahar-2013, s. 173-189. Mehmedoğlu, Ali Ulvi: Kişilik ve Din, İstanbul, Dem Yayınları, 2004. Mehmedoğlu, Yurdagül: Erişkin Bireyin Kendilik Bilinci, İstanbul, DEM Yayınları, 2005. Mengüşoğlu, Takiyettin: Felsefi Antropoloji, İstanbul, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yayınları, 1971. Mengüşoğlu, Takiyyettin: İnsan Felsefesi, İstanbul, Remzi Yayınevi, 1988. Mensching, Gustave: Dini Sosyoloji, Çev.: Mehmet Aydın, Konya, Din Bilimleri Yayınları, 1994. Meriç, Cemil: Kültürden İrfana, İstanbul, İnsan Yayınları, 1986. Meriç, Ümit: İslam’da Aile Hz. Peygamber ve Aile Hayatı, İstanbul, Ensar Neşriyat, 2006. Merter, Mustafa: Dokuz Yüz Katlı İnsan: Tasavvuf ve Benötesi Psikolojisi, İstanbul, Kaknüs Yayınları, 2006. Merter, Mustafa: Nefs Psikolojisi ve Rüyaların Dili, Psikolojinin Üçüncü Boyutu, İstanbul, Kaknüs Yayınları, 2014. Mevdudi, Seyyid Ebu’l Ala: Gelin Müslüman Olalım, İstanbul, Pınar Yayınları, 2006. Mevdudi, Seyyid Ebu’l Ala: Hilafet ve Saltanat, Çev.: Ali Genceli, İstanbul, Hilal Yayınları, 1972. Mevdudi, Seyyid Ebu’l Ala: İslam’a İlk Adım, Çev.: Serdar Güzey, İstanbul, İnkılab Yayınları, 2008. Mevdudi, Seyyid Ebu’l Ala: İslam’da Hükümet, Çev.: Ali Genceli, Ankara, Hilal Yayınları, 1976. 394 Mevdudi, Seyyid Ebu’l Ala: İslami Kavramlar, Çev.: Süleyman Akyüz, 12. Baskı, İstanbul, Pınar Yayınları, 2016. Mevdudi, Seyyid Ebu’l Ala: Kurân’a Göre Dört Terim, Çev.: Osman Cilacıİsmail Kaya, İstanbul, Beyan Yayınları, 1983. Mevdudi, Seyyid Ebu’l Ala: Modern Çağda İslami Meseleler, Çev.: Yusuf Işıcık, Konya, Hayra Hizmet Vakfı Yayınları, 1980. Mevdudi, Seyyid Ebu’l Ala: Sünnetin Anayasal Niteliği, Çev.: Nedim Asrar, İstanbul, Bengisu Yayınları, 1997. Mevdudi, Seyyid Ebu’l Ala: Tarih Boyunca Tevhid Mücadelesi ve Hz. Peygamberin Hayatı, Çev.: Ahmed Asrar, İstanbul, Pınar Yayınları, 1985. Morgan, Clifford T.: Psikolojiye Giriş, Çev.: Hüsnü Arıcı v. d., Ankara, H. P. B. Yayınları, 1995. Morrisson, A. Cressy: İnsan, Kâinat ve Ötesi Müsbet İlim Yönünden, İstanbul, Hareket Yayınları, 1972. Mutahhari, Murtaza: Adl-i İlahi, Çev.: Hüseyin Hatemi, İstanbul, İşaret Yayınları, 1988. Mutahhari, Murtaza: Ahlak Felsefesi, Çev.: Hasan Almaz, İstanbul, Ağaç Kitabevi Yayınları, 2010. Mutahhari, Murtaza: Fıtrat, Çev.: Cafer Kırım, İstanbul, Akademi Yayınları, 1992. Mutahhari, Murtaza: Kur’an’da İnsan-İman ve Ahiret, Çev.: M. Selahaddin Silahtar, Ankara, Endişe Yayınları, 1990. Mutahhari, Murtaza: Kurân’da İnsanlık Öğretisi, Çev.: Ahmet İyinam, İstanbul, Ağaç Kitabevi Yayınları, 2009. Mutçalı, Serdar: Arapça-Türkçe Sözlük, İstanbul, Dağarcık Yayınları, 1995. Mücahid, Huriye Tevfik: Farabi’den Abduh’a Siyasi Düşünce, Çev.: Vecdi Akyüz, İstanbul, İz Yayınları, 1995. Namlı, Abdullah: “Kader İnancının Dini Temelleri”, Necmettin Erbakan Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Doktora Tezi, 2017. 395 Nasr, S. Hüseyin: İnsan ve Tabiat, Çev.: Nabi Avcı, İstanbul, Yeryüzü Yayınları, 1982. Necati, Muhammed Osman: Hadis ve Psikoloji, Çev.: Mustafa Işık, Ankara, Fecr Yayınları, 2016. Necati, Muhammed Osman: Kur’ân ve Psikoloji, Çev.: Hayati Aydın, Ankara, Fecr Yayınları, 2017. Nevin, Abdulhalık Mustafa: İslam Siyasi Düşüncesinde Muhalefet, Çev.: Vecdi Akyüz, İstanbul, İz Yayınları, 1990. Nietzsche, Friedrich: Böyle Buyurdu Zerdüşt, Çev.: Turan Oflazoğlu, İstanbul, Milli Eğitim Bakanlığı Yayınları, 1989. Niyazi, Mehmet: İslam Devlet Felsefesi, İstanbul, Ötüken Yayınları, 1999. Nortbourne, Lord: Modern Dünyada Din, Çev.: Şehabettin Yalçın, İstanbul, İnsan Yayınları, 1995. Nuttal, Jon: Ahlak Üzerine Tartışmalar: Etiğe Giriş, Çev.: Abdullah Yılmaz, İstanbul, Ayrıntı Yayınları, 1997. Ocak, Metin: Kurân’da İhsan ve Muhsin Kavramları, İstanbul, İnkılap Yayınları, 1999. Okcu, Abdulmecit: Kur’ân’a Göre Evrenin İnsana Musahhar Kılınışı, Erzurum, Salkımsöğüt Yayınları, 2009. Okiç, M. Tayyib: İslamiyet’te Kadın Öğretimi, Ankara, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları, 1978. Oktay, Ayla: Yaşamın Sihirli Yılları: Okul Öncesi Dönem, İstanbul, Epsilon Yayıncılık, 2004. Okumuş, Ejder: Din ve Toplumsal Çatışma, İstanbul, İnsan Yayınları, 2017. Okumuş, Ejder: Kurân’da Toplumsal Çöküş, İstanbul, İnsan Yayınları, 1995. Okumuş, Ejder: Meşruiyet Ekseninde Din ve Devlet, İstanbul, Pınar Yayınları, 2003. 396 Okumuşlar, Muhiddin: Fıtrattan Dine (Din Fıtrat Eğitim İlişkisi), Konya, Yediveren Kitap, 2002. Onat, Hasan: “İslam’da Yeniden Yapılanma Üzerine”, Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, Özel Sayı, Cumhuriyetin 75. Yıldönümüne Armağan, 1999, s. 197-207. Onat, Hasan: Türkiye’de Din Anlayışında Değişim Süreci, Ankara, Ankara Okulu Yayınları, 2003. Onur, Bekir: Gelişim Psikolojisi: Yetişkinlik, Yaşlılık, Ölüm, 5. Bsk., Ankara, İmge Yayınları, 2000. Orhan, Zehra Yıldız: “Hadislere Göre Dinde İtidal”, Sosyal Bilimler Dergisi, Yıl: 6, S.: 37, 2019, s. 507-515. Öcal, Mustafa: Din Eğitimi ve Öğretiminde Metodlar, Ankara, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, 2007. Öge, Sinan: Allah’tan Aleme İlahi Fiiller, Ankara, Araştırma Yayınları, 2009. Ökten, Gülşen: “Kur’an’a Göre Bilginin Kaynakları”, Necmettin Erbakan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, S.: 39, 2015, s. 205-228. Önder, N. Kemal: Öğretimde Program İlke ve Yöntemler, İstanbul, Arı Basımevi, 1980. Öner, Necati: İnsan Hürriyeti, Ankara, Selçuk Yayınları, 1982. Önkal, Ahmet: Resulullah’ın İslam’a Davet Metodu, İstanbul, Kitap Dünyası Yayınları, 2000. Öz, Ahmet: Kur’an’ın Önerdiği Vasat Ümmet, İstanbul, Çıra Yayınları, 2011. Öz, Ayhan: Din Eğitimi ve Birey Oluşun İmkanı, 2. Bsk., Ankara, Eski Yeni Yayınları, 2020. Özakpınar, Yılmaz: İnsan İnanan Bir Varlık, İstanbul, Ötüken Neşriyat, 1999. 397 Özalp, Ahmet: “Davud el- Kayseri’de İnsan Kavrayışı”, Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yüksek Lisans Tezi, 2014. Özarslan, Selim: “Kelam Açısından İtaat Kavramı ve Çerçevesi”, Diyanet İlmi Dergi, C.: 54, S.: 1, 2018, s. 93-112. Özbay, M. Haluk, Şenol, Her Halde İnsan, Ankara, Kesit Yayınları, 2004. Göka: Özbaydar, Belma: Din ve Tanrı İnancının Gelişmesi Üzerine Bir Araştırma, İstanbul, Çıdan Yayınları, 1970. Özbek, Abdullah: Bir Eğitimci Olarak Hz. Muhammed, İstanbul, Esra Yayınları, 1994. Özbek, Durmuş: Saduddin Teftazanî (Peygamberlere ve İsnat Nübüvvet Edilen Görüşü Günahlar ve Cevapları), Konya, Sebat Ofset, 2006. Özcan, Hanifi: Epistemolojik Açıdan İman, İstanbul, Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Yayınları, 1992. Özcan, Hanifi: Mâturîdî’de Bilgi Problemi, İstanbul, İFAV Yayınları, 1993. Özçelik, A. Selçuk: İslam Hukukuna Göre Devlet ve Fert Münasebetleri, İstanbul, Fakülteler Matbaası, 1955. Özdemir, İbrahim, Münir, Çevre Sorunları ve İslam, Ankara, DİB Yayınları, Yükselmiş: 1995. Özdemir, Saadettin: Korunmaya Muhtaç Gençlerin Din Öğretimi İhtiyaçları, Isparta, Tuğra Ofset, 2002. Özdemir, Şuayip: “Çocuğun Din Eğitiminde Ailenin Rolü”, Din Eğitimi Araştırmaları Dergisi, C.: 9, 2002, s. 113-131. Özdenören, Rasim: Hadislerin Işığında Hz. Muhammed, İstanbul, İz Yayıncılık, 2018. Özdenören, Rasim: Kafa Karıştıran Kelimeler, İstanbul, İz Yayıncılık, 2019. Özdenören, Rasim: Yeniden İnanmak, İstanbul, İz Yayıncılık, 2015. 398 Yumurtayı Hangi Ucundan Kırmalı, İstanbul, İz Özdenören, Rasim: Yayıncılık, 2019. Özdeş, Talip: “Ahlak-Vahiy İlişkisi ve Kur’an’da İman-Ahlak-Amel Bütünlüğü”, Cumhuriyet Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, C.: 10, S.: 2, 2006, s. 5-21. Özdoğan, Öznur: “İnsanı Anlamaya Yönelik Bir Yaklaşım: Pastoral Psikoloji”, Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, S.: 47 (2), 2006, s. 127-141. Özek, Ali, Hayreddin, Karaman, Mustafa, Çağrıcı, Ali, Turgut, Gümüş, Kurân-ı Kerim ve Açıklamalı Meali, C.: V, Ankara, TDV Yayınları, 1993. Sadrettin, İbrahim Kafi, Dönmez: Özemre, Ahmed Yüksel: Vahye Göre Akıl, İstanbul, Şule Yayınları, 2006. Özgel, İshak: “Sosyolojik Tefsir Bağlamında “Yalnızlık Sorunu” Karşısında Kurân”, EKEV Akademi Dergisi-Sosyal Bilimler, C.: 18, S.: 59, 2014, s. 331-353. Özgü, Halis: Şahsiyet, İstanbul, Özgü Yayınları, 1969. Özgüven, İbrahim Ethem: Ailede İletişim ve Yaşam, Ankara, Pegem Yayınları, 2001. Özkan, Recep, Bayram, Turks, C.: 8, No: 3, 2016, s. 139-149. Polat: Özkan, “İtaat Kültürü ve Din”, Journal Of World Of Recep, Bayram, “Toplumsal Bir Değer Olarak Otorite”, Journal Of Polat: World Of Turks, C.: 9, No: 3, 2017, s. 109-125. Özkul, Osman: Kültür ve Küreselleşme Kültür Sosyolojisine Giriş, İstanbul, Açılım Kitap, 2008. Özlem, Doğan: Etik Ahlak Felsefesi, İstanbul, İnkılap Yayınları, 2004. Özler, Mevlüt: İslâm Düşücesinde Tevhid, İstanbul, Rağbet Yayınları, 2005. Özön, Mustafa Nihat: Osmanlıca-Türkçe Sözlük, 6. Basım, İstanbul, İnkılap-Aka Kitabevleri, 1979. 399 Özsoy, Ömer, İlhami, Konularına Göre Kur’an (Sistematik Kur’an Güler: Fihristi), Ankara, Fecr Yayınevi, 2005. Özsoy, Ömer: Sünnetullah-Bir Kur'ân İfadesinin Kavramlaşması-, Ankara, Fecir Yayınları, 1994. Özturan, Hümeyra: “İdeal Bir Müeyyide Teorisi Nasıl Olabilir?”, Ahlak ve Müeyyide, Ed.: Ömer Türker, Ankara, Nobel Akademik Yayıncılık, 2017. Özturan, Hümeyra: Ahlak Felsefesinin Temel Problemleri, Ankara, Nobel Akademik Yayıncılık, 2015. Öztürk, Mustafa: Cahiliyeden İslamiyet’e Kadın, Ankara, Ankara Okulu Yayınları, 2012. Öztürk, Yener: İmkanı ve Lüzumu Açısından Ahiret İnancı, İstanbul, Işık Yayınları, 2002. Öztürk, Yener: Yeni Bir Yorumla İslâm İnanç Esasları, İstanbul, Işık Yayınları, 2003. Özütoprak, Ahmet Y.: Dini Doğru Anlamak, İstanbul, Pınar Yayınları, 1997. Özyurt, Cevat: “Modernleşme Ve Küreselleşme Bağlamında Varoluşun Topluluksal Dinamikleri”, Muhafazakar Düşünce Dergisi, C.: 1, S.: 2, 2004, s. 11-32. Paçacı, İbrahim: Dini Kavramlar Sözlüğü, Ankara, D.İ.B. Yayınları, 2007. Paçacı, Mehmet: Kur’an ve Ben Ne Kadar Tarihseliz, Ankara, Ankara Okulu Yayınları, 2000. Paçacı, Mehmet: Kur’ân’da ve Kitab-ı Mukaddes’te Âhiret İnancı, İstanbul, Nûn Yayıncılık, 1994. Paden, E. William: Pak, Süleyman: “Kurânın Duyguları Eğitmesi Bağlamında Öfkenin Kontrolü Meselesi ” Cumhuriyet Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, S.: 16/1, 2012, s. 69-103. Pak, Zekeriya: Kur’an’da Kulluk, İstanbul, Kayıhan Yayınları, 1999. 400 Pamak, Mehmet: İslami Şahsiyet ve Toplumsal Değişim, İstanbul, Buruç Yayınları, 1995. Parekh, Bhikhu: Çokkültürlülüğü Yeniden Düşünmek, Çev.: Bilge Tanrıseven, Ankara, Phonix Yayınları, 2002. Parladır, Selahattin: “Toplum Yapısında Bütünlük Sağlanması Bakımından Kültürel ve Dini Değerlerin Önemi”, Din Öğretimi Dergisi, S.: 12-13, 1987, s. 24-36. Paşa, Said Halim: “İslamlaşmak”, Türkiye’de İslamcılık Düşüncesi 1, Haz.: İsmail Kara, İstanbul, Risale Yayınları, 1986. Payot, Jules: İrade Eğitimi II İrade Gücü ve Çalışma, İngilizce’den Çev.: Derya Öztürk, İstanbul, Flipper Yayıncılık, 2020. Payot, Jules: İrade Terbiyesi III Mutluluğun Fethi, İngilizce’den Çev.: Derya Öztürk, İstanbul, Flipper Yayınları, 2020. Payot, Jules: İrade Terbiyesi, İngilizce’den Çev.: Derya Öztürk, 2. Bsk., İstanbul, Flipper Yayınları, 2021. Pazarbaş, Murat: “Liderlik Ve Otorite: Lise Öğrencilerinin Liderlik ve Otorite Algısı Üzerine Bir Araştırma”, Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Doktora Tezi, 2012. Pazarbaşı, Erdoğan: “Kur’ân’daki Tarihî Anlatımlarda Maddî Varlık ve Etkinlik İlişkisi”, EKEV Akademi Dergisi, S.: 13, 2002, s. 105-123. Pazarbaşı, Erdoğan: Kur’ân ve Medeniyet: Doğuşu-Gelişimi- Çöküşü, İstanbul, Pınar Yayınları, 1996. Pazarlı, Osman: Din Psikolojisi, 3. Baskı, İstanbul, Remzi Kitabevi, 1982. Pazarlı, Osman: İslam’da Ahlak, İstanbul, Remzi Yayınları, 1993. Pekcan, Ali: İslâm Hukukunda Gaye Problemi, İstanbul, Rağbet Yayınları, 2003. Peker, Hüseyin: “Dini İnanç ve Stres İlişkisi”, Milli Eğitim Bakanlığı Din Öğretimi Dergisi, S.: 38, 1993, s. 53-57. 401 Peker, Hüseyin: Din Psikolojisi, Samsun, Aksiseda Matbaası, 2000. Peker, Hüseyin: Din ve Ahlak Eğitiminin Psikolojik ve Metodik Esasları, Samsun, Eser Matbaası, 1991. Peterson, Michael, William, Çev.: Rahim Acar, Akıl ve İnanç/Din Felsefesine Hasker, Bruce, Giriş, İstanbul, Küre Yayınları, 2006. Reichenbach, David, Basinger: Pişgin, Yasin: “Kur’an’a Göre Akıl ve Akılcılığın Kur’an Tefsirine Etkisi”, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstisüsü Doktora Tezi, 2008. Polat, Hüseyin: “Kurân-ı Kerim’de İhsan Kavramına Filolojik Bir Yaklaşım”, İnönü Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, C.: 3, S.: 2, 2012, s. 113-133. Polat, Selahattin: Hadis Araştırmaları, İstanbul, İnsan Yayınları, 2003. Polater, Kadir: “Kur’an Açısından Kibir Sorunu ve Sonuçları”, Cumhuriyet Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, C.: 17, S.: 1, 2013, s. 63-88. Ahlak, İstanbul, Matbaa-i Amire, 1342. Rahmi, Mustafa: Razi, Ebu Muhammed Abdillah b. Mefatihu’l-Gayb Tefsiru’l-Kebir, Beyrut, y.y., 1934. Ömer Fahreddin: Razi, Ebû Bekir: Felsefe Risâleleri, Çev.: Mahmut Kaya, İstanbul, Türkiye Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı Yayınları, 2016. Razi, Fahreddin: Hz. Peygamberin Masumiyeti, Çev.: Hasan Fehmi Ulus, İstanbul, Bilim Yayınları, 1986, s. 150-184 Razi, Fahreddin: Muhassal, Çev.: Hüsetin Atay, Ankara, Kültür Bakanlığı Yayınları, 2002. Reboul, Olivier: Eğitim Felsefesi, Çev.: Işın Gürbüz, İstanbul, İletişim Yayınları, 1991. Reçber, Mehmet Sait: ‘Realizm, Din ve Dünyevileşme’, İslâmiyât, C.: 4, S.: 3, 2001, s. 19-33. 402 Ritzen, Pierre Debray: Freud Skolastiği, Çev.: A. Fikret Gökdemir, A. Çetin Ertürk, Ankara, TDV Yayınları, 1991. Rosenthal, Franz: Bilginin Zaferi, İslam Düşüncesinde Bilgi Kavramı, Çev.: Lami Güngören, İstanbul, Ufuk Kitapları, 2004. Rousseau, Herve: Dinler (Tarihi ve Sosyal İncelemeler), Çev.: Osman Pazarlı, İstanbul, Remzi Kitabevi, 1970. Rousseau, Jean Jacques: Emil Yahut Terbiyeye Dair, Çev.: Hilmi Ziya Ülken, Ali Rıza Ülgener, Selahattin Güzey, İstanbul, Türkiye Yayınevi, 1966. Rousseau, Jean Jacques: Emile, Çev.: Yaşar Avunç, İstanbul, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 2011. Russel, Bertrand: Din İle Bilim. Çev.: Akşit Göktürk, İstanbul, Say Yayınları, 1994. Russel, Bertrand: Eğitim Üzerine, Çev.: Nail Bezel, İstanbul, Say Yayınları, 1996. Russel, Bertrand: Mutluluk Yolu, Çev.: Nurettin Özyürek, İstanbul, Varlık Yayınları, 1988. Russel, Jeffrey Burton: Mephistopheles Modern Dünyada Şeytan, Çev.: Nuri Plümer, İstanbul, Kabalcı Yayınları, 2001. Sabık, Seyyid: el-Akaidül-İslamiyye, Çev.: Hanifi Akın, İstanbul, Karınca & Polen Yayınları, 2010. Sadan, Hamza: “Mekki ve Medeni Ayetlerin Semantik Çerçevesi: İtaat ve İttiba Kavramları Örneği”, Kayseri, Erciyes Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Doktora Tezi, 2017. Saiyidain, Khwaja Ghulam: İkbal’in Eğitim Felsefesi, Çev.: Necmettin Tozlu, Ankara, Ankara Okulu Yayınları, 2003. Saka, Şevki: Yabancılaşma Karşısında Kur’an, Ankara, Fecir Yayınları, 1997. Sakallı, Nuray: Sosyal Etkiler, Kim Kimi Nasıl Etkiler?, 5. Bsk., Ankara, İmge Kitabevi, 2016. 403 Salahi, Muhammed:, Kamus-i Osmani, C.: I-IV, İstanbul, Mahmud Bey Matbaası, 1313. Salih, Subhi: Hadis İlimleri ve Hadis Istılahları, Çev.: Yaşar Kandemir, Ankara, DİB Yayınları, 1971. Salih, Subhi: Ölümden Sonra Diriliş, Çev.: Şerafeddin Gölcük, İstanbul, Kayıhan Yayınevi, 1987. Salmazzem, Mehmet: “Kur’an’a Göre “Sınırsız İtaat” Problemi”, Akademik Sosyal Araştırmalar Dergisi, C.: 5, S.: 59, 2017, s. 177-190. Saltuklu, Zübeyir: Vicdan, Erzurum, Fenomen Yayıncılık, 2017. Salzman, C. Gotthilf: Nerede Hata Yaptık?, Çev.: Zeki Karakaya, İstanbul, Etüt Yayınları, 2004. Sami, Şemseddin: Kamus-i Türki, İstanbul, Enderun Kitabevi, 1989. Sancaklı, Saffet: “Hadislerde Yaşlılık Olgusunun Değerlendirilmesi”, Manevi Sosyal Hizmetler, Ed.: Ali Seyyar, İstanbul, Rağbet Yayınları, 2008. Sancaklı, Saffet: “Hz. Peygamber’in İbadetlerde Öngördüğü İtidal ve Kolaylık Anlayışı”, Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, C.: 9, S.: 1, 2000. Sandıkçı, Kemal: İslam Medeniyetinin Kurucu Nesli-Sahabe II, İstanbul, İSAV Yayınları, 2015. Sarıbay, Ali Yaşar: Türkiye’de Modernleşme Din ve Parti Politikası, MSP Örnek Olayı, İstanbul, Alan Yayınları, 1985. Sarıçam, İbrahim: Hz. Muhammed ve Evrensel Mesajı, Ankara, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları, 2003. Sarıkaya, Berat: Genler Müdahale-İlahi Kader İlişkisi, İstanbul, Pınar Yayınları, 2014. Sarıkçıoğlu, Ekrem: “Kurân’a Göre Müşrikler ve Putperestler”, İslami Araştırmalar Dergisi, C.: 27, S.:1, 1986, s. 26-32. Sarıkçıoğlu, Ekrem: Başlangıçtan Günümüze Dinler Tarihi, İstanbul, Otağ Yayınları, 1983. 404 Varoluşçuluk (Existentialism), Çev.: Asım Bezirci, Sartre, Jean Paul: İstanbul, Say Yayınları, 1996. Sayar, Kemal: Olmak Cesareti, İstanbul, İz Yayıncılık, 1997. Sayar, Kemal: Ruh Hali, İstanbul, Timaş Yayınları, 2014. Sayar, Kemal: Sufi Psikolojisi, İstanbul, İnsan Yayınları, 2004. Sayın, Önal: Aile Sosyolojisi Ailenin Toplumdaki Yeri, İzmir, Ege Üniversitesi Yayınevi, 1990. Bir Eğitim Ülküsü Olarak Ruh Yüceliği, Çev.: Schiller, Friedrich: Ahmet Aydoğan, İstanbul, Say Yayınları, 2010. Sedat, Muhammed Ali: İslam Ahlakı, Çev.: Cemil Sönmez, Van, Bilge Adam Yayınları, 2005. Çocuğun Eğitiminde Dini Motifler, Ankara, Türkiye Selçuk, Mualla: Diyanet Vakfı Yayınları, 1991. Selçuk, Ziya: Eğitim Psikolojisi, Ankara, Nobel Yayınevi, 2007. Selvi, Dilaver: “Kur‘an ve Sünnette Dünya Lanetlenmiş Midir?”, İhya Uluslararası İslam Araştırmaları Dergisi, C.:1, S.: 2, 2015, s. 83-108. Gelişim, Öğrenme ve Öğretim, Ankara, Gazi Senemoğlu, Nuray: Kitapevi, 2002. Otorite, Çev.: Kamil Durand, İstanbul, Ayrıntı Sennett, Richard: Yayınları, 2011. Serahsi, Ebu Bekir Usulu’s-Serahsi, İstanbul, y.y., 1990. Muhammed b. Ahmed b. Ebu Sehl: Serinsu, Ahmet Nedim: Kur’an ve İnsanın Anlam Arayışı, Din Öğretimine Yeni Yaklaşımlar, Ankara, MEB Yayınları, 2000. Sert, Hüseyin Emin: Kur’ân’da İnsan Tipleri Ve Davranışları, İstanbul, Bilge Yayıncılık, 2004. Seven, Mehmet Ali, Ali Osman Engin: 405 Sevinç, Kenan: İnançsızlık Psikolojisi, İstanbul, Çamlıca Yayınları, 2017. Seyyar, Ali: “Manevi Sosyal Hizmetlerin İslami Çerçevesi”, Dini Danışmanlık ve Din Hizmetleri, Ed.: Nurullah Altaş, Mustafa Köylü, 2. Bsk., İstanbul, Ensar Neşriyat, 2015. Seyyar, Ali: İnsan ve Toplum Bilimleri Sözlüğü, İstanbul, Değişim Yayınları, 2007. Seyyidi, Ali: Ahlak-ı Dinî ve Vezaif-i İslamiyye, Dersaadet, Kanaat Matbaası, 1329. Sezen, Yümni: İslam’ın Sosyolojik Yorumu, İstanbul, İz Yayınları, 2004. Sezen, Yümni: Kurân Işığında İnsan, Akıl ve Toplum, İstanbul, İz Yayıncılık, 2014. Sezen, Yümni: Kültür ve Din Türk-İslam Örneği, İstanbul, İz yayıncılık, 2015. Sezen, Yümni: Sosyoloji Açısından Din, İstanbul, M. Ü. İ. F. A. V. Yayınları, 2013. Sezen, Yümni: Sosyolojide ve Din Sosyolojisinde Temel Bilgiler ve Tartışmalar, İstanbul, İFAV Yayınları, 1990. Sezer, Baykan: Toplum Farklılaşmaları ve Din Olayı, İstanbul, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yayınları, 1981. Sıbai, Mustafa: Aile Ahlakımız, Çev.: Abdusselam Porsnak, İstanbul, Beka Yayınları, 2008. Sırma, İhsan Süreyya: Müslümanların Tarihi, C.: I-V, İstanbul, Beyan Yayınları, 2014. Sinanoğlu, Mustafa: “İman”, T. D. V. İslam Ansiklopedisi, No: 22, s. 212214. Sinanoğlu, Mustafa: “İslam”, T. D. V. İslam Ansiklopedisi, No: 23, s. 1-2. Sinanoğlu, Mustafa: “Şirk”, T. D. V. İslam Ansiklopedisi, No: 39, s. 193198. 406 Sinanoğlu, Mustafa: “Teklif”, T. D. V. İslam Ansiklopedisi, No: 40, s. 385387. Smart, Ninian: “Din ve İnsan Tecrübesi”, Çev.: Ali İhsan Yitik, Dokuz Eylül Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, C.: 7, İzmir, 1992, s. 423-444. Smith, Jersild: Çocuk Psikolojisi, Çev.: İbrahim N. Özgür, Ankara, Ankara Üniversitesi Eğitim Fakültesi Yayınları, 1979. Songar, Ayhan: İnsan ve Din, İstanbul, Kubbealtı Neşriyat, 1986. Sorokin, P. Aleksandroviç: Çağdaş Sosyoloji Kuramları, Çev.: M. Münir Reşit Öymen, Ankara, Kültür Bakanlığı Yayınları, 1994. Soyalan, Mehmet Yaşar: Kur’ân ve İnsan, Ankara, Ankara Okulu Yayınları, 1999. Soykan, Ömer Naci: “Varoluş Yolunun Ana Kavşağında: Korku ve Kaygı Kierkegaard ve Heidegger’de Bir Araştırma”, Doğu Batı Düşüncesi Dergisi, S.: 6 (Kaygı Özel Sayısı), Yıl: 2, 1999, s. 35-53. Soysaldı, Mehmet: Kur’an’da Dua, İstanbul, Şule Yayınları, 1999. Sönmez, Abidin: Şura ve Resulullah’ın Müşaveresi, İstanbul, İnkılap Yayınları, 2015. Sönmez, Mustafa: “İmanın Ahlaki Yaptırım Gücü”, Sakarya Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, C.: 13, S.: 23, 2011, s. 117-141. Subaşı, Necdet: Sınırları Yoklamak, İstanbul, Ötüken Yayınları, 2007. Sunar, Cavit: “Din Nedir?”, Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, C.: 10, S.: 1, 1962, s. 65-69. Sülün, Murat: “Kur’ân’da Mes’ûliyetin Kavramsal Çerçevesi”, Kur’ân-ı Kerim’de Mes’ûliyet, Murat Sülün v. d., İstanbul, İSAV, 2006. Sülün, Murat: Kur’ân Ne Diyor? Biz Ne Anlıyoruz?, İstanbul, Ensar Neşriyat, 2015. 407 Kurân-ı Kerim Açısından İman-Amel İlişkisi, Sülün, Murat: İstanbul, Ensar Neşriyat, 2005. İslam Hukuk İlminin Esasları, Çev.: İbrahim Kafi Şaban, Zekiyyüddin: Dönmez, Ankara, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, 1990. Şahbenderzade, Filipeli Allah’ı İnkar Mükün Mü?, İstanbul, Çağrı Yayınları, Ahmet Hilmi: 1979. Şahin, Filiz: Ahlakın Akli ve İnsani Temeli, Konya, Çizgi Kitabevi, 1998. Şahin, M. Süreyya: “Cennet”, T. D. V. İslam Ansiklopedisi, No: 7, s. 374376. Şahin, Mehmet Kenan: Ahlâkın Felsefî ve Dinî Temelleri, I. Kant, Mu’tezile ve Eş’âriyye’nin Mukayeseli Tahlili, Ankara, Yayınevi Yayınları, 2014. Şahinalp, Hacer: “Kur’an’da Din Hürriyeti”, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Doktora Tezi, 2009. Şahinalp, Mehmet Vehbi: “Kurân-ı Kerimde “Mütref” Kavramı ve İlişkili Olduğu Diğer Kavramlar”, Harran Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, C.: 23, S.: 23, 2010, s. 4979. Şahinler, Necmettin: Duayı Yaşamak, İstanbul, İnsan Yayınları, 2012. Şanver, Mehmet: Kurân’da Tebliğ ve Eğitim Psikolojisi, İstanbul, Pınar Yayınları, 2001. Şavlı, Mehmet Reşat: İslam’da Çocuk Terbiyesi, İstanbul, Ensar Yayınları, 2018. Şebusteri, Muhammed Hermenötik Kuran ve Sünnet, İstanbul, Mana Müctehid: Yayınları, 2012. Şeker, Mehmet Yavuz: Dikkat Şeytan Var, İstanbul, Işık Yayınları, 2013. Şekeroğlu, Sami: “Mâtürîdî’de Ahlak Problemi”, Dokuz Eylül Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Doktora Tezi, 2007. 408 Şen, Temel: İslam’da Fikir ve İnanç Hürriyeti, İstanbul, Beyan Yayınları, 2017. Şenat, Fatma Asiye: Olgu İle Algı Arasında İtaat, Konya, Çizgi Kitabevi, 2016. Şentürk, Habil: Din Psikolojisi, İstanbul, Esra Yayınları, 1997. Şentürk, Habil: Psikoloji Açısından Hazreti Peygamberin İbadet Hayatı, İstanbul, Bahar Yayınevi, 1984. Şentürk, Lütfi: “İslamda İbadet Kavramı ve Namaz”, Diyanet İlmi Dergi, C.: 33, S.: 3, 1997, s. 19-28. Şeref, Abdurrahman: Ahlak İlmi, Çev.: Mevlüt Uyanık, Akyol Aygün, Ankara, Elis Yayınları, 2012. Şeriati, Ali: Dua, Çev.: Kerim Güven, İstanbul, Bir Yayınları, 1985. Şeriati, Ali: İslam Sosyolojisi Üzerine, Çev.: Kamil Can, İstanbul, Düşünce Yayınları, 1980. Şeriati, Ali: Kendini Bilmek, Çev.: Selim Naci Karaarslan, Ankara, Endişe Yayınları, 1990. Şerif, Muzaffer, Carolyn Sosyal Psikolojiye Giriş, Çev.: Mustafa Atakay, W., Şerif: Aysun Yavuz, İstanbul, Sosyal Yayınları, 1996. Şık, İsmail: “İmam Maturidi ve Maturidilik”, Kelam I: Kelam Tarihi/Kelam Okulları, Ed.: İsmail Şık, Nail Karagöz, İbrahim Kaplan, İsmail Yürük, Ankara, Gece Kitaplığı Yayınları, 2017. Şimşek, Eyüp: “İbadet Fenomenine Din Eğitimi Açısından Bir Yaklaşım”, Oş Devlet Üniversitesi İlahiyat Fakültesi İlmi Dergisi, S.: 5, 2004, s. 133-141. Şimşek, M. Sait: Günümüz Tefsir Problemleri, Konya, Esra Yayınları, 1997. Şimşek, M. Sait: Kurân’ın Ana Konuları, İstanbul, Beyan Yayınları, 2001. Şimşek, M. Sait: Yaratılış Olayı, İstanbul, Beyan Yayınları, 1998. 409 Şirvani, Harun Han: İslam’da Siyasi Düşünce ve İdare, Çev.: Kemal Kuşçu, İstanbul, İrfan Yayınları, 1965. Tabatabaî, S. Muhammed İslam’da Kurân, Çev.: Ahmed Erdinç, İstanbul, Bir Hüseyin: Yayınları, 1988. Taftazani, Sadüddin Mesud Kelam b. Ömer: Şerafeddin Gölcük, İstanbul, Kayıhan Yayınları, 1980. Taftazani, Sadüddin Mesud Şerhu’l-Akaid: Kelam İlmi ve İslam Akaidi, Çev.: b. Ömer: Süleyman Uludağ, İstanbul, Dergah Yayınları, 1982. Tan, Zeki: Kurân’a Göre Toplumun Yapılanmasında İlim ve İlminin Bellibaşlı Meseleleri, Çev.: Alimin Rolü, İstanbul, Özgü Yayınları, 2010. Taplamacıoğlu, Mehmet: Din Sosyolojisi, Ankara, Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Yayınları, 1983. Tarhan, Nevzat: Duyguların Dili, İstanbul, Timaş Yayınları, 2010. Tarhan, Nevzat: Duyguların Psikolojisi ve Duygusal Zekâ, İstanbul, Timaş Yayınları, 2016. Tarhan, Nevzat: Evlilik Psikolojisi, İstanbul, Timaş Yayınları, 2013. Tarhan, Nevzat: İnanç Psikolojisi, İstanbul, Timaş Yayınları, 2014. Tarhan, Nevzat: Son Sığınak Aile, İstanbul, Nesil Yayınları, 2014. Tarhan, Nevzat: Toplum Psikolojisi, 2. Bsk., İstanbul, Timaş Yayınları, 2010. Taşdelen, Vefa: Kierkegaard’da Benlik ve Varoluş, Ankara, Hece Yayınları, 2004. Taylan, Necip: Düşünce Tarihinde Tanrı Sorunu, İstanbul, Ayışığı Kitabevi, 1998. Taylan, Necip: Gazzâlî’nin Düşünce Sisteminin Temelleri: Bilgi İman - Mantık, İstanbul, Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Yayınları, 1989. Taylan, Necip: İslam Düşüncesinde Din Felsefeleri, İstanbul, İstanbul Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Yayınları, 1994. 410 Tehanevi, Muhammed Ali Keşşafü Istılahati’l-Fünun Ve’l-Ulum, Thk.: Ali b. Ali: Dahruc, Beyrut, y.y., 1996. Tekin, Mustafa: “Değişen Dindarlığın Dünyevîleşme Boyutu”, Eski Yeni: Üç Aylık Düşünce Dergisi, S.: 10, 2009, s. 1420. Tekin, Mustafa: “Sekülerlik Kutsanmak İsteniyor”, Eski Yeni, S.: 13, 2009, s. 5-13. Tekin, Mustafa: “Yeni Seküler ve Dinsel Formlar”, Toplumsal Değişim, Ed.: Berkehan Kıran, İstanbul, İnsan ve Medeniyet Hareketi, 2016. Tekin, Mustafa: Ziyaret Fenomeni Çerçevesinde Dua ve Sosyal Sorunlar, İstanbul, Pınar Yayınları, 2008. Tekin, Osman: Kurân’da Şura Kavramı, İstanbul, Gündönümü Yayınları, 2012. Temel, Ali Rıza: Mutlu Bir Yuva Nasıl Kurulur, Nasıl Korunur?, İstanbul, Harf Yayınları, 2006. Tezcan, Mahmut: Eğitim Sosyolojisine Giriş, Ankara, Ankara Üniversitesi Eğitim Fakültesi Yayınları, 1981. Tezcan, Münür: “Kur’an’da İnsanın İç Denetimi”, Erciyes Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Doktora Tezi, 2019. Tillich, Paul: İmanın Dinamikleri, Çev.: Fahrullah Terkan, Salih Özer, Ankara, Ankara Okulu Yayınları, 2000. Tirmizi, Hakim: Kalbin Anlamı, Çev.: Ekrem Demirli, İstanbul, Hayy Kitap, 2006. Tokur, Behlül: “Dindarlık Sorunu: Psikolojik Bir Tahlil”, Atatürk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, S.: 41, 2014, s. 257-280. Tolan, Barlas: Toplum Bilimlerine Giriş, Ankara, Adım Yayınları, 1991. Tolstoy, Lev Nikolayeviç: Hayat Üzerine Düşünceler, Çev.: Ahmet Midhat Rifotof, İstanbul, Furkan Yayınları, 1994. 411 Tolstoy, Lev Nikolayeviç: İtiraflarım, Çev.: Kemal Aytaç, İstanbul, Furkan Yayınları, 1994. Tongar, Hatice Kübra: Fıtrat Pedagojisi, İstanbul, Hayy Kitap, 2017. Topaloğlu, Aydın: Ateizm Çıkmazı, Ankara, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları, 2019. Topaloğlu, Bekir: İslam’da Kadın, İstanbul, Yağmur Yayınları, 1973. Topaloğlu, Bekir: “Ahiret”, T. D. V. İslam Ansiklopedisi, No: 1, s. 543548. Topaloğlu, Bekir: “Cennet”, T. D. V. İslam Ansiklopedisi, No: 7, s. 376386. Topaloğlu, Bekir: Allah İnancı, İstanbul, İsam Yayınları, 2006. Topaloğlu, Bekir: İslam Kelamcılarına ve Filozoflarına Göre Allah’ın Varlığı (İsbat-ı Vacib), 6. Baskı, Ankara, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları, 1992. Topaloğlu, Bekir: Kelam İlmi Giriş, İstanbul, Damla Yayınları, İstanbul, 1981. Topçu, Nurettin: “Dini Hayatın Psikolojik Temelleri”, İslam Mecmuası, C.: 1, S.: 4, 1956. Topçu, Nurettin: İslam ve İnsan, İstanbul, Hareket Yayınları, 1969. Topçu, Nurettin: İsyan Ahlakı, İstanbul, Dergah Yayınları, 2016. Topçu, Nurettin: Psikoloji, İstanbul, Kurtulmuş Matbaası, 1954. Topçu, Nurettin: Türkiye’nin Maarif Davası, Haz.: Ezel Erverdi, İsmail Kara, İstanbul, Dergah Yayınları, 2017. Topçu, Nurettin: Var Olmak, İstanbul, Dergah Yayınları, 2018. Toprak, Süleyman: Ahirete İman, Ankara, DİB Yayınları, 2014. Tosun, Cemal: Din Eğitimi Bilimine Giriş, Ankara, Pegem Akademi Yayınları, 2010. Tozduman, Aysel Zeynep: İslam Ve Batı Gözüyle İnsan, İstanbul, Seha Neşriyat, 1991. 412 Tozlu, Necmettin: Eğitimden Felsefeye-1: Eğitim Felsefesi Eğitim Üzerine Düşünceler ve İnsandan Devlete Eğitim, Bayburt, Bayburt Üniversitesi Yayınları, 2014. Tozluyurt, Mehmet: “Kur’an’da Gelenek Kavramı”, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yüksek Lisans Tezi, 2007. Töle, Harun Mustafa: “Immanuel Kant’ta Özgürlük ve Sorumluluk İlişkisi”, Pamukkale Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yüksek Lisans Tezi, 2009. Tözlüyurt, Mehmet: “Allah İnsan İlişkisinin Aşamaları”, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Doktora Tezi, 2014. Trusted, Jennifer: Fizik ve Metafizik, Çev.: Seval Yılmaz, İstanbul, İnsan Yayınları, 1995. Tuksal, Hidayet Şefkatli: Kadın Karşıtı Söylemin İslam Geleneğindeki İzdüşümleri, Ankara, Kitabiyat Yayınları, 2000. Tuncer, Mustafa: Kurân’da Cin ve Şeytan, İstanbul, Rağbet Yayınları, 2015. Tunç, Cihad: “İslam Dininde Zikir ve Dua”, Erciyes Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, S.: 5, 1988, s. 31-42. Tunç, Cihad: “İslam Dinine Göre Hidayet ve Dalalet”, Erciyes Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, C.: 7, S.: 6, 1989, s. 25-41. Tunç, M. Şekip: Terbiye Bakımından Psikoloji Dersleri, İstanbul, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yayınları, 1947. Turan, İbrahim: “Günümüz Aile Problemleri Çerçevesinde Kurân’da Ebeveyn-Çocuk İlişkisi”, Ondokuz Mayıs Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, S.: 35, 2013, s. 71-104. Turgay, Nurettin: “Kur’an ve Çalışma”, Diyanet İlmi Dergi, S.: 35, 1999, s. 71-79. 413 Kelâm ve Felsefe Açısından İnsan Fiilleri, İstanbul, Turhan, Kasım: İFAV Yayınları, 2003. Kültür Değişmeleri, İstanbul, M. E. B. Yayınları, Turhan, Mümtaz: 1969. Ahlak-ı Nasıri, Çev.: Anar Gafarov, Zaur Şükürov, Tusi, Nasıruddin: İstanbul, Litera Yayınları, 2007. Tümer, Günay, Dinler Tarihi, 4.Baskı, Ankara, Ocak Yayınları, 2002. Abdurrahman, Küçük: Tümer, Günay: Biruni’ye Göre Dinler ve İslam Dini, Ankara, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları, 1989. Türcan, Galip: Kur’an’da Ahiret İnancı, Ankara, Aziz Andaç Yayınları, 2006. Türcan, Talip: “Ülü’l-Emr”, T. D. V. İslam Ansiklopedisi, No: 42, s. 295-297. Türk Dil Kurumu: Türkçe Sözlük, Ankara, Türk Dil Kurumu Yayınları, 2005. Twenge, Jean M.: “Ben” Nesli, Bugünün Gençleri Niçin Bu Kadar Öz Güvenli ve İddialı Fakat Bir O Kadar da Depresif ve Kaygılı?, Çev.: Esra Öztürk, İstanbul, Kaknüs Yayınları, 2013. Uçar, Şahin: Varlığın Mana ve Mazmunu, İstanbul, İz Yayıncılık, 1995. Udeh, Abdulkadir: İslam ve Siyasi Durumumuz, Çev.: M. Beşir Eryarsoy, İstanbul, Pınar Yayınları, 1989. Uğur, Ahmet: Osmanlı Siyaset-Nameleri, Kayseri, Erciyes Üniversitesi Yayınları, 1992. Uludağ, Süleyman: “Amel”, T. D. V. İslam Ansiklopedisi, No: 3, s. 1316. Uludağ, Süleyman: “Kalb”, T. D. V. İslam Ansiklopedisi, No: 24, s. 229232. Uludağ, Süleyman: İslam’da İrşad, İstanbul, Marifet Yayınları, 1992. 414 Ulutürk, Veli: Kurân’a Göre Zulüm Kavramı, Konya, İstişare Yayınları, 1990. Ulvan, Abdullah: İslam’da İnanç Hürriyeti, Çev.: İsmail Kaya, Konya, Uysal Kitabevi, 1950. Usta, Mustafa: “Mevlana Celaleddin-i Rumi”, Klasik İslam Eğitimcileri, Ed.: Mustafa Köylü, Ahmet Koç, İstanbul, Rağbet Yayınları, 2016. Uyanık, Ahmet: “Kur’an’da Haset Kavramı”, İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yüksek Lisans Tezi, 2019. Uyanık, Mevlüt: İslâm Bilgi Felsefesinde Kalbin Anlaması Gazzâlî Örneği, Ankara, Araştırma Yayınları, 2005. Uygur, Mermi: Kuram-Eylem Bağlamı, İstanbul, Yapı Kredi Yayınları, 1996. Uysal, Veysel: Din Psikolojisi Açısından Dini Tutum, Davranış ve Şahsiyet Özellikleri, İstanbul, İFAV Yayınları, 1996. Üçer, İbrahim Halil: “İnsan İnsanın Emanetidir”, Diyanet Aylık Dergi, S.: 318, 2017, s. 13-15. Ülken, Hilmi Ziya: Ahlak, Ankara, Doğubatı Yayınları, 2016. Ülken, Hilmi Ziya: Bilgi ve Değer, Ankara, Kürsü Yayınları, t.y. Ülken, Hilmi Ziya: Eğitim Felsefesi, 2. Bsk., İstanbul, Ülken Yayınları, 2001. Ülken, Hilmi Ziya: Tarihi Maddeciliğe Reddiye, İstanbul, Yağmur Yayınları, 1976. Ünal, Ali: Kur’an’da Temel Kavramlar, İzmir, Nil Yayınları, 1999. Ünal, Vehbi: Peygamberimizin Veda Hutbesi, İstanbul, Rağbet Yayınları, 2006. Ünal, Yaşar: “Resul’e İtaat Meselesi”, Toplum Bilimleri Dergisi, C.: 6, S.: 11, 2012, s. 169-189. Üner, Necati: Stres ve Dini İnanç, Ankara, T. D. V. Yayınları, 1985. 415 Ünverdi, Mustafa: “İmanda Taklit ve Tahkik”, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Doktora Tezi, 2009. Varış, Fatma: Eğitim Bilimine Giriş, Ankara, Ankara Üniversitesi Basımevi, 1978. Vatandaş, Celaleddin: Esenlik Yurdunun Çağrısı, İstanbul, Pınar Yayınları, 2004. Vatandaş, Celaleddin: Tevhid ve Değişim, İstanbul, Pınar Yayınları, 2006. Vatandaş, Celaleddin: Yol Ayrımı, İstanbul, Pınar Yayınları, 2015. Vatandaş, Celaleddin: Hz. Muhammed’in Hayatı ve İslam Daveti: Mekke Dönemi, 8. Bsk. İstanbul, Pınar Yayınları, 2012. Vergin, Nur: Din ve Devlet İlişkileri, Din Toplum ve Siyasal Sistem, İstanbul, Bağlam Yayınları, 2000. Vergote, Antoine: “Çocuklarda Din”, Çev.: Erdoğan Fırat, Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, C.: 22, S.: 1, 1978, s. 314-321. Voltan Acar, Nilüfer: Çocukla İletişim, İstanbul, MEB Yayınları, 1998. Vural, Faruk: “Kurân-ı Kerim Perspektifinden Düşünce ve Özgürlüğü”, EKEV Akademi Dergisi, C.: 19, S.: 63, 2015, s. 72; Wach, Joachim: Din Sosyolojisi, Çev.: Ünver Günay, İstanbul, İFAV Yayınları, 1995. Watt, W. Montgomery: Hz. Muhammed’in Mekke’si, Ankara, Bilgi Vakfı Yayınları, 1995. Watts, Alan: Benlik Tabusu, Çev.: Ayhan Sargüney, İstanbul, Güncel Yayınları, 1996. Weber, Max: Sosyoloji Yazıları, Çev.: Taha Parla, İstanbul, Hürriyet Vakfı Yayınları, 1986. Weber, Max: Toplumsal ve Ekonomik Örgütlenme Kuramı, Çev.: Özer Ozankaya, Ankara, İmge Yayınları, 1995. Yalçın, Mikdat: İman ve Ahlakın Hayati Değerleri, İstanbul, Hikmet Yayınları, 1981. 416 Yalın, Salih: “Ahmet Hamdi Akseki’de Ahlaki Sorumluluk”, Erciyes Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, C.: 1, S.: 38, 2015, s. 209-225. Ahlak ve Hukuk Ekseninde Aile Hayatımız, Ankara, Yaman, Ahmet: Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları, 2015. İslam Aile Hukuku, İstanbul, İFAV Yayınları, 2008. Yaman, Ahmet: Yaman, Erkan, Emre, Temiz: Yunus “Dua Ölçeği’nin Geliştirilmesi: Geçerlik ve Güvenirlik Çalışması”, Değerler Eğitimi Dergisi, C.: 12, S.: 28, 2014, s. 193-219. Yanbastı, Gülgün: Kişilik Kuramları, İzmir, Ege Üniversitesi Yayınları, 1990. Yapıcı, Asım: İslam’da Tövbe ve Dini Yaşayıştaki Rolü, İstanbul, Beyan Yayınları, 1997. Yar, Erkan: Müslüman Kelamında Teklif ve Sorumluluk, Ankara, Ankara Okulu Yayınları, 2017. Yaran, Cafer Sadık: “Ahlakî Müeyyide: Çoklu, Güçlü, İlkeli”, Ahlak ve Müeyyide, Ed.: Ömer Türker, Ankara, Nobel Akademik Yayımcılık, 2017. Yaran, Cafer Sadık: Kötülük ve Teodise: Batı ve İslam Din Felsefesinde “Kötülük Problemi” ve Teistik Çözümler, İstanbul, Vadi Yayınları, 1997. Yavuz, Kerim: “Din Psikolojisinin Araştırma Alanları”, Atatürk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, Sayı 5, 1982, s. 87-108. Yavuz, Kerim: Çocuğun Dünyası ve Gelişme, İstanbul, Çocuk Vakfı Yayınları, 1992. Yavuz, Kerim: Çocuk ve Din, İstanbul, Çocuk Vakfı Yayınları, 1994. Yavuz, Kerim: Çocukta Dini Duygu ve Düşüncenin Gelişmesi, Ankara, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları, 1983. Yavuz, Ömer Faruk: Kurân ve Kıyamet, İstanbul, Marifet Yayınları, 1997. Yavuz, Yusuf Şevki: “Azap”, T. D. V. İslam Ansiklopedisi, No: 4, 302309. 417 Yavuz, Yusuf Şevki: “İstitaat”, T. D. V. İslam Ansiklopedisi, No: 23, s. 399-400. Yavuzer, Haluk: Ana-Baba ve Çocuk, İstanbul, Remzi Kitabevi, 2016. Yavuzer, Haluk: Çocuk ve Suç, İstanbul, Remzi Kitapevi, 1996. Yayla, Ahmet: “Eğitim Öğretim Sistemimizin Otorite Ve Sorumluluk Açısından Değerlendirilmesi (İlk Ve Orta Dereceli Okullarda)”, Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yüksek Lisans Tezi, 1995. Yaylacı, Gaye Özdemir: Kariyer Yaşamında Duygusal Zekâ ve İletişim Yeteneği, İstanbul, Hayat Yayınları, 2008. Yazçiçek, Ramazan: Haset, İstanbul, Ekin Yayınları, 2014. Yazıcı, Hikmet: “Evliliğin Niteliği Olarak Evlilikte Bireyselleşme ve Bütünleşme”, Toplum ve Sosyal Hizmet Dergisi, C.: 30, S.: 2, 2019, s. 606-622. Yazıcı, Seyfettin: İnananların Güç Kaynağı Dua, Ankara, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları, 1999. Yazıcıoğlu, Hulusi: Bir Din Politikası Laiklik, İstanbul, İFAV Yayınları, 1993. Yazıcıoğlu, Mustafa Said: “İslam Kelamında Önemli Bir Mesele: İstitaat”, İslami Araştırmalar, S.: 1, 1986, s. 50-53. Yazıcıoğlu, Mustafa Said: Maturidi ve Nesefi’ye Göre İnsan Hürriyeti Kavramı, İstanbul, Milli Eğitim Bakanlığı Yayınları, 1997. Yazır, Elmalılı Muhammed Hak Dini Kurân Dili, Sad.: İsmail Karaçam, Emin Hamdi: Işık, Nusrettin Bolelli, Abdullah Yücel, İstanbul, Azim Dağıtım, y.y., C.: I-X, t.y. Yener, Özen: Sorumluluk Eğitimi, Ankara, Gece Kitaplığı, 2014. Yeniçeri, Celal: Asr-ı Saadette Devlet Bütçesi, Bütün Yönleriyle Asr-ı Saadette İslam, İstanbul, Beyan Yayınları, 1994. Yeprem, M. Saim: İrâde Hürriyeti ve İmam Mâtürîdî, İstanbul, İFAV Yayınları, 1997. 418 Mâtürîdî’nin Akîde Risâlesi ve Şerhi, İstanbul, Yeprem, M. Saim: İFAV Yayınları, 2000. Yeşilyurt, Temel, Mehmet, “Ahiret İnancının Pratik Yansımaları”, Taşdelen: Araştırmaları Dergisi, C.: 10, S.: 2, 2012, s. 55-68. Yeşilyurt, Temel: “Kur’an Işığında İnsanın Bireysel Sorumluluğu Kelam (Günah ve Sevap)”, Fırat Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, C. : 10, S.: 1, 2005, s. 37-50. Yıldırım, Ali, Hasan, Sosyal Bilimlerde Nitel Araştırma Yöntemleri, 2. Şimşek: Bsk., Ankara, Seçkin Yayıncılık, 2000. Yıldırım, Ahmet: Din, Dünyevileşme ve Zühd, Ankara, Ankara Okulu Yayınları, 2014. Yıldırım, Lokman: “Kur’an’ı Kerimde Geçen Eğitimle İlgili Ayetlerin Bazı Çağdaş Müfessirlere Göre Yorumu”, Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yüksek Lisans Tezi, 2014. Yıldırım, Suzan: “Yaşanmış Olaylar Bağlamında Dini Danışmanlığa Konu Olan Aile İçi Sorunlar: Bursa ve İzmir Örneği”, Süleyman Demirel Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Doktora Tezi, 2019. Yıldız, İbrahim: “Kur’an’a Göre İnsanların Yanılgıları”, Uludağ Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Doktora Tezi, 2018. Yıldız, İbrahim: “Kur’ân-ı Kerîm’de Atalar Geleneği ve İnanca Etkisi”, Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, C.: 13, S.: 26, 2015, s. 175-216. Yıldız, Murat: “Üniversite Öğrencilerinin Benlik Tasarımlarının Dinsel Yönelim Biçimleri ve Bazı Demografik Değişkenler Açısından İncelenmesi”, İslami Araştırmalar Dergisi, S.: 19/3, 2006, s. 501-510. Yılmaz, Ali: “Kur’an’a Göre İnkarın Psikolojik Tezahürleri”, Atatürk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, S.: 20, 2003, s. 88-125. 419 Yılmaz, Hayati: “Bir Hadisçinin Bireysel ve Toplumsal Eğitim Projesi, Nevevi ve Riyuazü’s-Salihin’i Okumak”, Sakarya Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, C.: 8, S.: 14, 2006, s. 67-88. Yılmaz, Hayati: Toplumsal Dönüşümde Sünnet, İstanbul, Rağbet Yayınları, 2004. Yılmaz, Hüseyin: Din Eğitimi ve Sosyal Barış, İstanbul, İnsan Yayınları, 2003. Yılmaz, Nusrettin: “Andragojik Açıdan Bir Değer Olarak Salih Amel”, Çukurova Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, C.: 20, S.: 2, 2020, s. 667-699. Yolcu, Mehmet: Kur’ân’ın Zihniyeti Değiştirmesi, İstanbul, Eylül Yayınları, 2003. Yolcu, Mehmet: Kurân'da İnkar Psikolojisi, İstanbul, Çıra Yayınları, 2004. Yörükoğlu, Atalay: Çocuk Ruh Sağlığı, İstanbul, Özgür Yayın, 2003. Yörükoğlu, Atalay: Gençlik Çağı Ruh Sağlığı ve Ruhsal Sorunları, Ankara, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 1986. Yusufoğlu, Selam, Süheyla, Kur'an ve Sünnet Işığında Çocuk Terbiyesinin Yalçınkaya: Şifreleri, İstanbul, Yılmaz Basın Yayınları, 2011. Yüce, Mustafa: “İnanç-Ahlak İlişkisi Bağlamında İman, İslam ve İhsan Kavramları”, Dicle Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, C.: 15, C.: 2, 2013, s. 111-148. Kelam Yüceer, İsa: Fırkalarında Yöntem, Konya, Tablet Yayınları, 2007. Yüksel, Emrullah: “İslam’ın İnsandan Ne İstediğini Anlamaya Çalışmak”, İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, S.:4, 2012, s. 19-31. Zemahşeri, Ebu’l-Kasım Esasü’l-Belağa, Beyrut, y.y., 1992. Carullah Mahmud b. Ömer b. Muhammed: 420 Zengin, Zeki Salih: “Başlangıçtan Cumhuriyet Dönemine Din Eğitimi”, Din Eğitimi, Ed.: Mustafa Köylü, Nurullah Altaş, 6. Bsk., İstanbul, Ensar Neşriyat, 2016. Zengin, Zeki Salih: “İslam Din Eğitiminin Tarihsel Gelişimi: İslam’da Eğitim ve Öğretim”, Din Eğitimi El Kitabı, Ed. Recai Doğan, Remziye Ege, 3. Bsk., Ankara, Grafiker Yayınları, 2015. Zeydan, Abdülkerim: İslam’da Fert ve Devlet Münasebetleri, İstanbul, Kayıhan Yayınları, 1978. 421 ÖZGEÇMİŞ HAKAN ÖZKAN İstanbul İmam Hatip Lisesi’nden mezun oldu. Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’ni ve Anadolu Üniversitesi İktisat Fakültesi Kamu Yönetimi bölümünü tamamladı. İstanbul Medeniyet Üniversitesi’nin “Kamu Yönetimi” yüksek lisans programı ile “Aile Danışmanlığı ve Eğitimi” yüksek lisans programından mezun oldu. İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Felsefe ve Din Bilimleri Anabilim Dalı’nda "Din Eğitimi Açısından Kurân-ı Kerim’de İtaat Kavramı” başlıklı teziyle Doktora çalışması yaptı. Din eğitimi, itaat, ailede ve kurumlarda din eğitimi, öncelikli çalışma alanlarıdır. Yazar, evli ve üç çocuk babasıdır. 422