MİLLİ MÜCADELE
‘1921’
Editörler
Doç. Dr. İbrahim Bozkurt
Prof. Dr. Umut Karabulut
MİLLİ MÜCADELE 1921
Doç. Dr. İbrahim Bozkurt, Prof. Dr. Umut Karabulut
Yayın No.: 3871
Beşeri Bilimler Tarih No.: 148
ISBN: 978-625-417-337-0
E-ISBN: 978-625-417-336-3
Basım Sayısı: 1. Basım, Aralık 2021
© Copyright 2021, NOBEL AKADEMİK YAYINCILIK EĞİTİM DANIŞMANLIK TİC. LTD. ŞTİ. SERTİFİKA NO.: 40340
Bu baskının bütün hakları Nobel Akademik Yayıncılık Eğitim Danışmanlık Tic. Ltd. Şti.ne aittir.
Yayınevinin yazılı izni olmaksızın, kitabın tümünün veya bir kısmının elektronik, mekanik ya da
fotokopi yoluyla basımı, yayımı, çoğaltımı ve dağıtımı yapılamaz.
Nobel Yayın Grubu, 1984 yılından itibaren ulusal ve 2011 yılından itibaren ise uluslararası düzeyde
düzenli olarak faaliyet yürütmekte ve yayınladığı kitaplar, ulusal ve uluslararası düzeydeki
yükseköğretim kurumları kataloglarında yer almaktadır.
Genel Yayın Yönetmeni: Nevzat Argun
[email protected] Yayın Koordinatörü: Gülfem Dursun
[email protected] Tasarım: Leyla Kurt
[email protected]: Sergen Öz
[email protected] Tasarım: Sezai Özden
[email protected]örsel Tasarım Uzmanı: Mehtap Yürümez
[email protected]ı Sorumlusu: Yavuz Şahin
[email protected]ı ve Cilt: Sarıyıldız Ofset Amb. Kağ. Paz. San. ve Tic. Ltd Sertifika No.: 23593
İvedik Ağaç İşleri San. Sit. 1354. Cad. 1358. Sok. No.: 31 Ostim / ANKARA
Kütüphane Bilgi Kartı
Bozkurt, İbrahim., Karabulut, Umut
Milli Mücadele ‘1921’ / Doç. Dr. İbrahim Bozkurt, Prof. Dr. Umut Karabulut
1. Basım, XIV + 346 s., 16x23,5 cm. Kaynakça var, dizin yok.
ISBN: 978-625-417-337-0
E-ISBN: 978-625-417-336-3
1. Milli Mücadele
2. Atatürk 3. Kuvayımilliye
Genel Dağıtım
ATLAS AKADEMİK BASIM YAYIN DAĞITIM TİC. LTD. ŞTİ.
Adres: Bahçekapı Mh. 2465 Sk. Oto Sanayi Sitesi No:7 Bodrum Kat, Şaşmaz/ANKARA
Telefon: +90 312 278 50 77 - Faks: 0 312 278 21 65 - Sipariş:
[email protected]ış: www.nobelkitap.com -
[email protected] / www.atlaskitap.com -
[email protected]
Dağıtım ve Satış Noktaları: Alfa Basım Dağıtım, Arasta, Arkadaş Kitabevi, D&R Mağazaları, Dost Dağıtım,
Ekip Dağıtım, Kida Dağıtım, Kitapsan, Nezih Kitabevleri, Pandora, Prefix, Remzi Kitabevleri
Bölüm
BÖLÜM YAZARLARI
Editörler
Doç. Dr. İbrahim Bozkurt & Prof. Dr. Umut Karabulut
BÖLÜM 1.
1921 Anayasası: Tarihsel ve Düşünsel Arka Plan
Prof. Dr. Hakkı Uyar
Dokuz Eylül Üniversitesi, Tarih Bölümü.
BÖLÜM 2.
The Manchester Guardian Gazetesi’nde Anadolu’nun 1921 Yılının İlk Üç Ayı (Ocak-Şubat-Mart)
Prof. Dr. Dilşen İnce Erdoğan
Dokuz Eylül Üniversitesi, Tarih Bölümü.
BÖLÜM 3.
İnönü’den Sakarya’ya: Yunan Anılarında 1921 Taarruzları ve
Sonuçları
Prof. Dr. Şaduman Halıcı
Anadolu Üniversitesi, Tarih Bölümü.
BÖLÜM 4.
İstiklâl Marşı’nın Kabulü (12 Mart 1921): Güfte ve Beste Tartışmaları.
Doç. Dr. Ercan Çelebi
Kastamonu Üniversitesi, Tarih Bölümü.
BÖLÜM 5.
Türk İstiklal Savaşı’nda Batı Cephesi’nin Lojistiğinde İki Karar:
Tekâlif-i Milliye Emirleri ve Harp Encümeni Uygulamalarının
Değerlendirmesi
Prof. Dr. Hüsnü Özlü
Milli Savunma Üniversitesi- Alparslan Savunma Bilimleri Enstitüsü
Müdürü.
III
BÖLÜM 6.
Devrimin Eğitim Alanındaki İlk Atılımı: 1921 Maarif Kongresi
ve Önemi
Dr. Öğr. Üyesi Müslime Güneş
Aydın Adnan Menderes Üniversitesi, Sosyal Bilimler ve Türkçe Eğitimi
Bölümü.
BÖLÜM 7.
1921 Yılında Aydın Sancağı ve Yörük Ali Efe Arşiv Belgelerinde
Cephe Gerisi Faaliyetleri
Dr. Öğr. Üyesi Günver Güneş
Aydın Adnan Menderes Üniversitesi, Tarih Bölümü.
BÖLÜM 8.
Türk Kamuoyunda 1921 AnkaraAntlaşması
Doç. Dr. Nilgün Nurhan Kara
İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi, Tarih Bölümü.
BÖLÜM 9.
Millî Mücadele Dönemi Sağlık ve Sosyal Yardım Faaliyetleri
Doç. Dr. Fevzi Çakmak
Dokuz Eylül Üniversitesi, Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Enstitüsü.
BÖLÜM 10.
Mustafa Kemal Atatürk’ün Başkumandan Oluşunda Din Adamı
Milletvekilleri
Prof. Dr. Esra Sarıkoyuncu Değerli
Kütahya Dumlupınar Üniversitesi, Tarih Bölümü
Prof. Dr. Ali Sarıkoyuncu
Kütahya Dumlupınar Üniversitesi, Tarih Bölümü, Emekli Öğretim Üyesi.
BÖLÜM 11.
Söyleşi: Prof. Dr. Bayram Bayrakdar ile Türk Kurtuluş Savaşı’nın
Tarihsel Önemi
Dokuz Eylül üniversitesi, Tarih Bölümü, Emekli Öğretim Üyesi.
İÇİNDEKİLER
BölümYazarları .........................................................................................................III
Sunuş ....................................................................................................................... V
1. BÖLÜM
1921 ANAYASASI: TARİHSEL VE DÜŞÜNSEL ARKA PLAN
Giriş ..........................................................................................................................1
Gücü Tek Elde Toplama ve Hükümet Kurma İhtiyacı .................................................2
Meclis Diktatörlüğünün İçerideki Tarihsel Temelleri ....................................................4
Kuvvetler Birliğine İlişkin Tarihsel Örnekler ................................................................5
Yerinden Yönetim Anlayışına Yol Açan Etkenler ........................................................9
Mesleki Temsil: Sendikalizm mi, Lonca Sosyalizmi mi? ............................................10
Rejime Dair Sorunları Erteleme İhtiyacı ...................................................................12
Sonuç ......................................................................................................................15
Kaynakça ................................................................................................................17
2. BÖLÜM
THE MANCHESTER GUARDIAN GAZETESİ’NDE ANADOLU’NUN 1921
YILININ İLK ÜÇ AYI (OCAK - ŞUBAT-MART)
Giriş ........................................................................................................................19
The Manchester Guardian’ın Sütunlarında Anadolu’da Yaşananlar .........................22
The Manchester Guardian’da Talat Paşa’nın Katledilmesi ........................................34
Kaynakça ................................................................................................................40
Ekler .................................................................................................................................. 42
IX
3. BÖLÜM
İNÖNÜ’DEN SAKARYA’YA:
YUNAN ANILARINDA 1921 YILI TAARRUZLARI VE SONUÇLARI
Giriş ........................................................................................................................45
1920 Yılı Sonunda Siyasi ve Askeri Gelişmeler ........................................................47
İki Ateş Arasında I. İnönü Muharebesi......................................................................49
Muharebenin Seyri ..................................................................................................49
I. İnönü Muharebesi’nin Yankısı ...............................................................................50
Yeni Yunan Taarruzu: II. İnönü Muharebesi..............................................................55
Taarruz Kararı ve Muharebelerin Seyri .....................................................................55
II. İnönü Muharebesi’nin Yankısı ..............................................................................59
Kütahya-Eskişehir Muharebeleri ..............................................................................63
Güçlü, Hızlı ve Yeni Bir Taarruz İsteği ......................................................................63
İngilizlerin Arabuluculuk Oyunu ...............................................................................64
Müttefik Önerilerinin Reddi ve Taarruz Kararı ..........................................................66
Afyon, Kütahya ve Eskişehir’in İşgali........................................................................70
Hatıratlarda Kütahya-Eskişehir Muharebeleri ...........................................................76
Sakarya’ya Doğru....................................................................................................82
Siyasi ve Askeri Çevrelerdeki Genel Kanı veTaarruz Kararı ......................................82
Hazırlıklar ve Ankara’ya Yürüyüş .............................................................................85
Sakarya Meydan Muharebesi ..................................................................................90
Sakarya: Zafer ve Yankısı.........................................................................................94
Sonuç ....................................................................................................................100
Kaynakça ..............................................................................................................102
4. BÖLÜM
İSTİKLÂL MARŞININ KABULÜ (12 MART 1921): GÜFTE VE BESTE
TARTIŞMALARI
Giriş ......................................................................................................................105
Osmanlı Devleti’nde Askerî Müzik ve Marşlar.........................................................108
Osmanlı Devleti’nde Padişahlar İçin Bestelenen Marşlar ........................................112
İstiklâlMarşı’nın Kabulü..........................................................................................115
İstiklâl Marşı’nın Bestelenmesi Meselesi ve Güfte-Beste Tartışmaları .......................120
X
Sonuç ....................................................................................................................129
Kaynakça ..............................................................................................................132
Ekler ......................................................................................................................135
5. BÖLÜM
TÜRK İSTİKLAL SAVAŞI’NDA BATI CEPHESİ’NİN LOJİSTİĞİNDE
İKİ KARAR: TEKÂLİF-İ MİLLİYE EMİRLERİ VE HARP ENCÜMENİ
UYGULAMALARININ DEĞERLENDİRİLMESİ
Giriş ......................................................................................................................137
Sakarya Meydan Muharebesi’ne Hazırlık Sürecinde Tekâlif-i Milliye Emirleri ve
Uygulamaları .........................................................................................................142
Büyük Taarruza Hazırlık Sürecinde Harp Encümeni’nin Kuruluşu ve Çalışmaları ...155
Sonuç ....................................................................................................................163
Kaynakça ..............................................................................................................164
Ekler ......................................................................................................................166
6. BÖLÜM
DEVRİMİN EĞİTİM ALANINDAKİ İLK ATILIMI: 1921 MAARİF
KONGRESİ VE ÖNEMİ
Giriş ......................................................................................................................179
İşgal Öncesi Dönemde Eğitimin Genel Durumu .....................................................180
Mütareke ve İşgal Döneminde Eğitimin Genel Durumu .........................................183
Devrimin Eğitim Alanındaki İlk Atılımı: Maarif Kongresi ve Önemi .........................186
Sonuç ....................................................................................................................193
Kaynakça ..............................................................................................................195
7. BÖLÜM
1921 YILINDA AYDIN SANCAĞI VE YÖRÜK ALİ EFE ARŞİV
BELGELERİNDE CEPHE GERİSİ FAALİYETLERİ
Giriş ......................................................................................................................199
Aydın Sancağında Cephe Gerisinde Yaşananlar ve Yörük Ali Efe ..........................204
Çerkez Ethem’in Aydın’daki Faaliyetleri .................................................................209
Sakarya Zaferi’nin Aydın Sancağında Yankıları......................................................211
Cephe Gerisinde İane ve İaşe Temini .....................................................................214
XI
1921 Yılında Aydın Bölgesinde Yaşanan Yunan Mezalimi ......................................217
Aydın Sancağında Göç ve Muhacir Meselesi..........................................................218
Yörük Ali Efe’nin Muhacirlere Yönelik Faaliyetleri..................................................223
Cephe Gerisinde Yürütülen Ekonomik Faaliyetler ..................................................225
Sonuç ....................................................................................................................226
Kaynaklar ..............................................................................................................228
8. BÖLÜM
TÜRK KAMUOYUNDA 1921 ANKARA ANLAŞMASI
Giriş ......................................................................................................................233
Basında Ankara Antlaşması (1921) ........................................................................234
Ankara Anlaşması ve İngiltere ................................................................................244
Sonuç ....................................................................................................................249
Kaynakça ..............................................................................................................250
9. BÖLÜM
MİLLİ MÜCADELE DÖNEMİ SAĞLIK VE SOSYAL YARDIM
FAALİYETLERİ
Giriş ......................................................................................................................253
Sağlık Teşkilatının Örgütlenişi: Sıhhiye ve Muaveneti İçtimaiye Vekaleti’nin
Kuruluşu ve Faaliyetleri..........................................................................................254
Müdafaa-i Milliye Vekaleti Sıhhiye Dairesi’ne Bağlı Sağlık Teşkilatı ........................262
Milli Mücadele Yıllarında Bulaşıcı ve Salgın Hastalıklarla Mücadele Faaliyetleri ......269
Hilal-i Ahmer Cemiyeti’nin Milli Mücadele Yıllarında Yürüttüğü Sağlık ve Sosyal
Yardım Faaliyetleri .................................................................................................277
Sonuç ....................................................................................................................286
Kaynakça ..............................................................................................................287
XII
10 BÖLÜM
MUSTAFA KEMAL ATATÜRK’ÜN BAŞKUMANDAN OLUŞUNDA DİN
ADAMI MİLLETVEKİLLERİ
Giriş ......................................................................................................................289
İlk Meclis’in DinAdamı Milletvekilleri ......................................................................291
Milletvekili Seçildikleri Tarihte Resmi Dini Görevi Olanlar ......................................294
Milletvekili Seçildikleri Tarihte Resmi Dini Görevi Olmayanlar................................304
Başkumandanlık Kanunu Hakkında Bilgi...............................................................307
Din Adamı Milletvekillerinin Öneri ve Konuşmalarından Örnekler..........................310
Yaşam Öyküleri .....................................................................................................310
Önergeve Konuşmaları ..........................................................................................317
Sonuç ....................................................................................................................320
11. BÖLÜM
PROF. DR. BAYRAM BAYRAKDAR
İLE TÜRK KURTULUŞ SAVAŞI’NIN TARIHSEL ÖNEMİ ÜZERİNE
SÖYLEŞİ
Cumhuriyet Dönemi Hakkında Güncel Birkaç Söz ................................................329
TBMM’nin İşlevi ve Meşruiyeti Üzerine Birkaç Söz .................................................332
XIII
Bölüm
1.
Bölüm
1921 ANAYASASI: TARİHSEL VE
DÜŞÜNSEL ARKA PLAN
Hakkı Uyar
Giriş
Osmanlı’dan Cumhuriyet’e tarihsel süreklilik bağlamında Osmanlı-Türk
anayasaları içerisinde (1876, 1921, 1924, 1961 ve 1982) en ayrıksı yere sahip olanı 1921 Anayasası’dır. Bu anayasalar içerisinde TBMM tarafından kabul edilen
sadece iki anayasa var: Birincisi 1921, ikincisi 1924 Anayasası. 1876 Anayasası
bir padişah tarafından tebaasına lütfedilen bir fermanla ilan edilirken, 1961 ve
1982 anayasaları birer darbe anayasası idiler. Sözü edilen 5 anayasa içerisinde
en kısa olanı 1921 Anayasası idi; 23 + 1 (geçici madde), toplam 24 maddeden
oluşmaktaydı. Klasik bir anayasadan farklı olarak sadece devletin temel kuruluş ilkelerini tanımlamaktadır. Bunun dışında bir anayasada olması beklenen
hak ve özgürlükler bölümü, anayasanın nasıl değişeceği gibi ayrıntılar bulunmamaktadır. Bu durum anayasanın geçici niteliğinin de işareti gibidir1. Ayrıca
kendinden önceki ve sonraki anayasalardan büyük ölçüde ayrılmaktadır. 1921
Anayasası, Osmanlı’dan Cumhuriyet’e geçiş sürecinin anayasasıdır; ikili iktidar yapısının yarattığı sorunlara hiç değinmeyerek ve hatta kısmen 1876 Anayasası ile birlikte işleyerek -ama büyük ölçüde onu etkisiz de kılarak- iktidara
fiilen el koyan Birinci Meclis’in meşruiyet kaynaklarından birini oluşturmaktadır. Dolayısıyla yürütülen mücadele meşru temeller üzerinde ve anayasaya
dayanarak yürütülmüştür. Birinci Meclis, vatanın bağımsızlığı için oluşturulan
1
Taha Parla, Türkiye’de Anayasalar, İletişim Yay., İstanbul, 1991, s. 12.
1
2
Milli Mücadele 1921
bir koalisyon olduğu için rejimin ne olacağı konusu üzerinde bir uzlaşma beklenmemiş, hatta bundan özellikle bir çatışmaya yol açmamak için kaçınılmıştır.
Tam bağımsızlık ve Misakı Milli ideali kadar özenilen bir başka konu da ulusal
egemenlik olmuştur. Meclis bir tür “meclis diktatörlüğü” esasını benimseyerek,
gücünü hiç kimseyle paylaşmamış hatta kendi üzerinde hiçbir güç tanımamıştır. İşte bu haliyle Birinci Meclis, devrimci bir nitelik de kazanmıştır.
Bülent Tanör, “Türkiye’de 1921 yılında yeni ve özgün bir anayasa hazırlayan,
biri olaysal öbürü kurumsal nitelikli iki büyük faktörler demeti vardır. Bunlardan
birincisi. Osmanlı Devleti’nden ‘Türkiye Devleti’ne geçişi gerektiren siyasal gelişmeler dizisidir. İkincisi ise 1921 Anayasası’nın asıl yaratıcısı olan BMM ve rejimidir” 2
demektedir.
Gücü Tek Elde Toplama ve Hükümet Kurma
İhtiyacı
Mustafa Kemal Atatürk, 24 Nisan 1920’de Birinci Meclis’in açılışının ertesi
günü yaptığı konuşmada gücü tek elde toplamaya ve hükümet kurmaya yönelik bir konuşma yaptı. Bu konuşmaya dayalı olarak sonra yapılan düzenlemeler, ülkeyi parçalanmaktan ve yok olmaktan kurtarmak için bütün güçleri
tek çatıda birleştirmek gerektiği fikrine dayanıyordu. Meclis, klasik parlamenter sistemden farklı idi; bir yasama ve denetleme organı olmanın ötesindeydi.
Kongreler sürecinden beri devam edegelen milletin kendi kaderini tayin etme
sürecinin en ileri noktasını oluşturmaktaydı. Üstelik kendinden önceki ikili
meclis sisteminden (Meclisi Mebusan+Meclisi Ayan=Meclisi Umumi) farklı
olarak TEK ve BÜYÜK bir meclis idi. Üstelik saydığımız ve sayacağımız nedenler dolayısıyla Osmanlı’dan Cumhuriyet’e kendinden önceki ve kendinden
sonraki tüm meclislerden çok daha güçlüydü.
Birinci Meclis, kendi içerisinden seçtiği bakanları da kendi “memur”u olarak görmekteydi. Yürütme organının Meclis için bir tehdit oluşturması söz konusu değildi. Meclis Başkanı aynı zamanda Meclisin kendi içerisinden seçeceği
hükümete de başkanlık edecek, onların kararlarını onaylayacaktı. Bu haliyle
Meclis Başkanı aynı zamanda hükümetin de başkanı olması itibarıyla önemli
bir güç konumundaydı. Ancak bu güç, Meclisin sıkı denetimi altındaydı.
Meclis başından itibaren hiçbir şahsa, otoriteye gücünü devretme niyetinde değildi. Padişah-Halifeyi işgal kuvvetlerinin tutsağı olarak görmekte ve
2
Bülent Tanör, Osmanlı-Türk Anayasal Gelişmeleri, Yapı Kredi Yay., İstanbul, 2004, s. 225.
1921 Anayasası: Tarihsel ve Düşünsel Arka Plan
3
kendini buna göre konumlandırmaktaydı. Sonraki süreçlerde Padişah-Halifenin ihaneti Meclis gizli oturumlarında dile getirilse de kamuoyu nezdinde
tutsaklık olgusundan bahsedilmekte ve yerine bir başka devlet başkanı ya da
vekili seçilmemekteydi. Anadolu’da başka birini padişah-halife yapmak gibi
bir yol da seçilmemişti. Bu, işgal kuvvetlerine karşı yürütülen tam bağımsızlık mücadelesinin odak noktasını içeriye çevirecek ve hatta mücadeleye engel
teşkil edecekti. Taht ve iktidar kavgası öne çıkacaktı. Bu nedenle de Ankara
ve Birinci Meclis, devlet reisi olmayan bir “Meclis Devleti” yaratmıştı. Meclis
Başkanı fiili olarak hem hükümetin hem de devletin başkanıydı. Ancak yine de
tüm bunlar, Meclis’in Mustafa Kemal Paşa’dan üstün olduğu ve O’nu sıkı bir
şekilde denetlediği gerçeğini ortadan kaldırmıyordu.
24 Nisan 1920 tarihli Meclis konuşmasının ardından Mustafa Kemal Paşa,
bir önerge vererek şunları vurguladı:
●
Bir hükümet kurulmak zorundadır.
●
Geçici de olsa bir hükümet/devlet reisi tanımak ya da bir padişah vekili seçmek doğru değildir.
●
Milli iradeyi Meclis temsil etmektedir ve onun üzerinde başka bir güç
yoktur.
●
TBMM yasama ve yürütme yetkisini (yargı da dâhil!) kendi bünyesinde toplar. Meclisin kendi içerisinden seçip görevlendirdiği heyet,
hükümet görevini görür ve Meclis başkanı aynı zamanda bu heyetin
de başkanıdır.
●
Padişah-Halife işgal kuvvetlerinin baskısından kurtulduğu zaman,
TBMM’nin yapacağı yasal düzenleme çerçevesinde yerini alır.
Bu son ifade Meclis’in padişah-halifeden üstün olduğunu ve onun kaderini
de Meclis’in tayin edeceğini açıkça ifade etmekteydi. Başlangıçta muhtemelen
saltanat ve hilafetin kaldırılacağı düşünülmese de Meclis’in Padişah-Halife’nin
üstünde olduğu ve kendisinin dışında bir güç tanımadığı açıktı. Ancak bunu yaparken İstanbul’la açık bir iktidar mücadelesine girmekten özellikle kaçınılıyordu. Mücadelenin temelinde işgalci güçlere karşı yürütülen açık bir tam bağımsızlık amacı bulunmaktaydı. Bununla birlikte İstanbul’a karşı da emin adımlarla
ama daha temkinli bir ulusal egemenlik mücadelesi yürütülmekteydi.
Bir bağımsızlık savaşını anayasal temelde ve tüm gücü Meclis’te toplayarak yürütmenin istisnai örneğini oluşturmaktaydı Birinci Meclis. Oysa çoğu
ülkede bir liderin etrafında toplanan silahlı güçlerin yürüttüğü bağımsızlık
mücadeleleri daha yaygın olarak görülen uygulama idi.
4
Milli Mücadele 1921
Meclis Diktatörlüğünün İçerideki Tarihsel
Temelleri
1877-1878 Birinci Meşrutiyet deneyimi sürecinde II. Abdülhamit parlamentoyu uzun bir tatile göndermiş ve bir daha toplantıya çağırmamıştı. Aradan 30 yıl geçtikten sonra parlamentonun tekrar toplanabilmesi için İttihatçı
kadroların dağa çıkıp II. Abdülhamit’i “hürriyetin ilanı”na zorlamaları gerekmişti. Cemiyeti Mukaddese denilen İttihat ve Terakki’nin elinden silahı bırakıp
demokratik bir parlamenter rejime uyum sağlaması pek de mümkün olmamıştı. İkinci Meşrutiyet’in çoğulculuğu 1912 yılında bitmişti. Hatta daha öncesinde
sıklıkla gazeteci cinayetlerinin (Ahmet Samim, Hasan Fehmi…) de yer aldığı
siyasal iklim, siyasal çatışmanın, İttihatçı-İtilafçı cepheleşmesinin yaşandığı bir
dönem olmuştu. Üstelik ordu siyasetin tam da göbeğinde idi. Cemiyeti Mukaddese hep ön plandaydı. Meclis, hiçbir zaman Cemiyeti Mukaddese’nin yerine Meclisi Mukaddese olamadı. İttihatçılar, Meclisi baskıları altına aldılar.
Aynı baskıya Padişah da maruz kaldı. İttihat ve Terakki’nin Merkezi Umumi’si
ile Enver-Cemal ve Talat Paşalardan oluşan triumvira yönetimi ülke yönetimini fiilen ele aldılar. Hatta Birinci Dünya Savaşı’na girilirken Meclis’ten bir karar
alınmadı; savaşa giriş bir oldubittiye getirildi.
Birinci Dünya Savaşı’nın yenilgiyle bitmesinin ardından Vahdettin de parlamentoyu iki kez dağıttı: Biri 1918 sonunda, diğeri 1920 bahar aylarında. İlkinde Meclisin İttihatçılardan oluşması ana gerekçeydi; ikincisinde ise Misakı
Milli’yi kabul eden Meclis’in Sevr’i kabul etmeyeceği gerçeği idi. Bu bağlamda
İstanbul Hükümeti ve Padişah-Halife, başta İngilizler olmak üzere İtilaf devletleriyle aralarında sorun yaratacak bir güç istemiyorlardı. İşgal güçleri ile
işbirlikçi hükümet Meclis’i çalışamaz hale getirmiş ve dağıtmışlardı. İşte bu
noktada Birinci Meclis, geçmişten ders çıkararak ne kendisini dağıtacak bir üst
güç tanıdı ve ne de kendini etkisizleştirecek bir otorite (İttihatçıların yaptığı
gibi) kabul etti3. Daha dikkat çekici olan Meclis daimi olarak toplantı halindeydi, hep müteyakkızdı. Tatile girmeyen bir Meclis olması itibarıyla kendisinden
önceki ve sonraki Meclislerden ayrılmaktaydı.
Tarık Z. Tunaya, Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti’nin Kuruluşu ve Siyasi Karakteri
(İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Mecmuasının Cilt XXIII, Sayı 3-4, Sene 1957 sayısından
ayrı bası), İstanbul, 1958.
3
Tunaya’nın dikkat çektiği üzere Meclisi oluşturan milletvekillerinin hemen hepsi 1908 öncesini ve
İkinci Meşrutiyetin olaylı yıllarını, Mondros sonrasındaki acılı günleri yaşamış insanlardı. Hatta
içlerinde II. Abdülhamit’e karşı direnmiş Jön Türkler vardı. Dönemin siyasal çatışmalarının, cepheleşmelerinin ortasında da yer almışlardı. O süreçten elde edilen deneyimlerin neticesinde hepsi
Müdafaai Hukukçu olmuşlardı (s. 6).
1921 Anayasası: Tarihsel ve Düşünsel Arka Plan
5
Meclis, kimsenin diktatörlüğünü kabul etmeyecek bir siyasal birikime ve
deneyime sahipti. Eğer bir diktatörlük olacaksa bu bir şahsın değil bütün gücün toplandığı Meclis’in diktatörlüğü olmalıydı. Belki de ilk ve son kez TBMM,
Meclisi Mukaddese oldu. Üstelik Meclis üstünlüğü sistemi çerçevesinde ve
bütün gücün Meclis’te toplanması, hem Kurtuluş Savaşı’nın hem de devrimlerin yapılmasını kolaylaştırdı. Bunun bilinçli bir tercih olduğu söylenmelidir.
Ancak bu tercihin Mustafa Kemal Paşa ve yakın çevresinin mi, yoksa bizzat
Meclis’in tercihi mi olduğu tartışılabilir. Dolayısıyla bu tarihsel miras ve güncel ihtiyaç, 1921 Anayasasının oluşumuna ortam hazırladı. Sonuçta 1921 Anayasası, olağanüstü şartlar (işgal ve direniş) altında oluşturulan olağanüstü bir
meclisin hazırladığı olağanüstü bir anayasadır.
Tarık Zafer Tunaya Birinci Meclis için şu tanımları kullanıyor4:
●
Büyük Meclis
●
Kurucu Meclis
●
Hükümet Meclis
●
Yargılayan Meclis
●
Sürekli Meclis
●
Diktatör Meclis
●
Anayasacı Meclis
●
İhtilalci Meclis
●
Arayıcı Meclis
●
Halkçı Meclis
●
İdeolojik İstiklalci Meclis
Kuvvetler Birliğine İlişkin Tarihsel Örnekler
Kuvvetler birliğinin Osmanlı’dan Milli Mücadele’ye geçiş sürecindeki iç
arka planın yanı sıra dışarıdaki tarihsel örneklere de bakmak gerekir.
Hükümet sistemleri içerisinde kuvvetler ayrılığına dayanan sert kuvvetler ayrılığı (başkanlık sistemi, ABD modeli) ve yumuşak kuvvetler ayrılığı
(parlamenter sistem, İngiltere modeli) bulunmaktadır. Kuvvetler ayrılığı sisteminin teorisyeni olarak Fransız filozof Montesquieu bilinir. Ancak sistemin
4
Tarık Zafer Tunaya, Devrim Hareketleri İçinde Atatürk ve Atatürkçülük, Arba Yay., İstanbul,
1994, ss. 237-259.
6
Milli Mücadele 1921
kökleri İngiltere tarihine dayanır ve sistemi Montesquieu’dan önce ilk dile getiren John Locke’dur. İngiltere’de kuvvetler ayrılığı sistemi, yani yasama ile
yargının ayrılığı yüzyıllar içerisinde yavaş yavaş gerçekleşmiştir. 1066 tarihli
Norman istilasından başlayarak 1689 tarihli Haklar Bildirgesine kadar, Magna
Carta sürecinden de geçerek danışma meclisi (Magnum Concilium), yasama
organına dönüştü. Bu da “adım adım vergiye rıza gösterme ve kanun yapma yetkisini” ele geçirme şeklinde oldu5.
Kuvvetler birliği sistemleri ise yasama ve yürütme gücünün aynı elde toplanması anlamına gelmektedir. Bunun iki yolu vardır. Birincisi yasama ve yürütme gücünün yürütmenin elinde toplanmasıdır. Bu mutlak monarşilere ya
da diktatörlüklere yol açmaktadır. İkincisi ise yasama ve yürütme gücünün
yasamanın elinde toplanmasıdır. Bu da Meclis Hükümeti sistemini beraberinde getirmektedir.
Meclis Hükümeti sisteminin teorik temeli Jean Jacques Rousseau’nun savunduğu egemenliğin tekliği ve bölünemezliği ilkesine dayanır. Egemenlik
yetkileri yani yasama, yürütme ve yargı erki tek bir organa verilmelidir. Demokrasinin gereği olarak da bu yetkinin verileceği yer, halkın seçimle gelmiş
temsilcilerinden oluşacak olan meclistir. Bu ilke çerçevesinde gücün toplanacağı organ meclistir. Nitekim Atatürk de bu ilkeyi savunmuştur.
Meclis Hükümeti sistemlerinde yasama yetkisi halkın temsilcilerinden
oluşan Meclis’in elindedir. Genel olarak bakıldığında meclis hükümeti sistemlerinde yasama organları tek bir meclisten oluşur; ikinci bir meclis yoktur. Parlamenter sistemlerde ise genel olarak senato karşılığı olarak bir ikinci
meclis, bir üst meclis bulunmaktadır. Meclis hükümeti sistemlerinde Meclis
kendi kendini toplantıya çağırma hakkına sahiptir. Parlamenter sistemlerde bu
hakka yürütme organı da sahiptir. Hatta Birinci Meşrutiyet döneminde toplantıya çağırma hakkı sadece Padişaha aitti; o çağırmazsa Meclis toplanamıyordu.
Meclis hükümeti sistemlerinde Meclisi feshetme yetkisi sadece Meclise aittir.
Parlamenter sistemlerde devlet başkanı da bu hakka sahip olabilmektedir. Birinci Meclis’te de fesih yetkisi Meclise aitti. 1921 Anayasasından sonra 1924
Anayasası da bu yetkiyi Cumhurbaşkanına vermemekte direnmiş ve başarılı
da olmuştu6. Meclis hükümeti sistemlerinde Meclis tatile girmez sürekli çalışır.
Nitekim Birinci Meclis de öyle idi. Sürekli toplantı halinde olan bu Meclis sisKemal Gözler, Anayasa Hukukuna Giriş, Genel Esaslar ve Türk Anayasa Hukuku, Ekin Basın
Yayın Dağıtım, Bursa, 2020, ss. 73-76.
5
6
A. Şeref Gözübüyük-Zekai Sezgin, 1924 Anayasası Hakkındaki Meclis Görüşmeleri, AÜ SBF
İdari İlimler Enstitüsü, Ankara.
1921 Anayasası: Tarihsel ve Düşünsel Arka Plan
7
temi, toplantı dönemleri dışında tatile giren klasik parlamenter sistemlerden
ayrılmaktadır. Meclis hükümeti sistemlerinde Meclis tatil yapmazken parlamenter sistemde meclis tatil yapar7.
Meclis hükümeti sisteminde yürütme yetkisi bizzat Meclisin kendi elindedir. Kuvvetler birliği ilkesi çerçevesinde yasama faaliyeti olarak kanun yapan
meclis, yürütme faaliyeti olarak bu kanunları uygular. Meclis, yürütme yetkisini aktif ve pratik bir şekilde kullanabilmek için kendi içerisinden bir heyet/
komite seçer. Bunun Birinci Meclis’teki adı İcra Vekilleri Heyeti’dir. Bu haliyle
parlamenter sistemdeki bakanlar kurulundan ayrılır. Buradaki icra vekilleri
heyeti Meclis’ten bağımsız ayrı bir kurul değildir; Meclisin bir tür memuru,
sıkı denetimi altındaki uygulayıcısı durumundadır. Meclis hükümeti sistemlerinde devlet başkanı bulunmaz. Ayrıca başbakan da bulunmaz. Türk Kurtuluş
Savaşı sırasındaki Birinci Meclis’te fiilen devlet başkanı ve başbakan işlevini
Meclis Başkanı görmüştür. Ancak bu fiili durum da Meclisin sıkı denetimi altındadır. Meclisin seçtiği icra vekilleri doğrudan Meclise karşı sorumludur. Zaten
Meclis bunları kendi içerisinden tek tek seçer. Ancak Birinci Meclis döneminde
icra vekillerinin farklı tarihlerde seçilmelerinde değişik yöntemler uygulansa
da ana hatlarıyla sistem ve felsefe değişmemiştir. Görevden almanın tek tek
olabildiğini, icra vekillerinin Meclise karşı sorumluluğunun bireysel olduğunu
belirtmek gerekir. Parlamenter sistemde ise durum böyle değildir; bakanlar
başbakan önerisiyle devlet başkanı tarafından atanırlar ya da görevden alınırlar. Elbette bir de gensoru ile bakanın düşürülmesi söz konusu olabilir. Meclis
Hükümeti sistemlerinde hükümetin kararları Meclis’in sıkı denetimi altındadır ve Meclis, gerekli görürse hükümete emir verebilir. İcra vekilleri heyeti,
Meclisten bağımsız değildir; Meclis’in emri altındadır ve bu haliyle Meclis’e
karşı herhangi bir zorlayıcı yaptırım gücü yoktur. 1921 Anayasası da bu durumu teyit eder durumdadır8.
Meclis hükümeti sistemlerinde yargı da Meclis’in otoritesine tabidir. Egemenliğin bölünmezliği ilkesi çerçevesinde teorik olarak yargı da Meclis’e bağlıdır. Bunun tipik örneği İstiklal Mahkemelerinin Meclis tarafından oluşturulması ve mahkeme üyelerinin Meclis üyeleri arasından seçilmesidir9.
Meclis hükümeti sisteminde gücün Meclis’te toplanmasının da riskleri bulunmaktadır. Meclis içerisinde bir grubun etkinlik kazanarak fiilen gücü ele
7
Gözler, age., ss. 76-79.
Gözler, age., ss. 79-80; Ergun Özbudun, 1921 Anayasası, Atatürk Araştırma Merkezi Yay., Ankara, 2008.
8
9
Gözler, age., s. 80.
8
Milli Mücadele 1921
geçirmesi de söz konusu olabilmektedir. Ancak yine de kuvvetler birliğinin
yasama organında toplanmasıyla kuvvetler birliğinin yürütme organında toplanması birbirinden son derece farklıdır. Gücün, yasama organında toplanması
onu devrimci bir kimliğe de büründürebilmektedir.
İsviçre’de uzun zamandır uygulanmakta olan Meclis hükümeti sistemi
dışında, Meclis hükümeti sisteminin olağanüstü dönemlerde (savaş, kriz…)
uygulandığı görülmektedir. Bunun ilk görüldüğü yer Fransa’dır. İlk olarak
Fransa’da Terör Dönemi olarak da bilinen 1792-1795 yılları arasında uygulanmıştır. Bu dönemde Fransa’da yasama, yürütme ve yargı (ihtilal mahkemeleri) yetkisi Konvansiyon Meclisi’nin elinde toplanmıştı. Ancak söz konusu
tarihler, Fransız Devrimi’nin en kanlı yılları oldu. Jakobenlerin Meclis’te üstünlüğü ele geçirmesi kanlı olayları da beraberinde getirdi. Fransız Devrimi
gibi olağanüstü şartlar altında gerçekleşen Türk Kurtuluş Savaşı’nı yöneten
Birinci Meclis döneminde (1920-1923) de Meclis hükümeti sistemi uygulandı.
1921 Anayasası da bu olağanüstü ve savaş döneminin anayasası idi.
İsviçre’deki hükümet sistemi de Meclis hükümeti sistemine benzemektedir. Onu Fransa ve Türkiye’deki uygulamadan farklı kılan ise İsviçre’deki
uygulamanın kısa ömürlü ve olağanüstü döneme ait olmamasıdır. İsviçre’de
yürütme görevini yerine getiren 7 üyeli Federal Konsey, Federal Meclis tarafından tek tek ve doğrudan doğruya seçilmektedir. Federal Konsey, Meclise
karşı ortak bir sorumluluğa sahip değildir; Meclisin belirleyeceği programı uygulamakla yükümlüdür. Ayrıca Meclisi feshetme ya da erken seçime götürme
yetkisi de yoktur. Bu haliyle sistem, meclis hükümeti sistemine benzemekle
beraber, Meclisin 4 yıllığına seçtiği Federal Konseyi görevden alma yetkisi
yoktur10. Bu da tam olarak meclis hükümeti sistemine benzemediğini ortaya
koymaktadır. Dengeleyici yapıya rağmen Meclis hükümeti sistemine yakın
özellikler daha ağır basar gibidir.
Birinci Meclis’te 1921 Anayasası görüşmeleri sırasında sıklıkla Fransa’ya
ve İsviçre’ye göndermeler yapıldığı görülmektedir11. Jön Türk ve İkinci Meş10
Gözler, age., ss. 81-82.
Örneğin görüşmeler sırasında Bolu milletvekili Tunalı Hilmi Bey, İsviçre’deki referandum sistemine ulusal egemenliğin bir yansıması olarak değinmektedir. Bkz. Murat Sevinç-Dinçer Demirkent, Kuruluşun İhmal Edilmiş İstisnası, 1921 Anayasası ve Tutanakları, İletişim Yay., İstanbul,
2021, ss. 206-207.
11
Karahisarı Şarki milletvekilli Mesud Bey ise farklı etnik kimliklerden oluşan İsviçre’nin 80 yıl
önce halka kanun teklifi yapma ve onaylama hakkı verdiğini, bu sayede barış içerisinde yaşadıklarını, bugün Avrupa’nın en ileri ülkesi haline geldiğini anlatmaktadır. Bunun Meclise olan ihtiyacı ortadan kaldırmadığını, kanun tekliflerinin Meclise yapılacağını belirtmektedir (ss. 221-222).
1921 Anayasası: Tarihsel ve Düşünsel Arka Plan
9
rutiyet temelinden gelen milletvekilleri üzerinde Fransız Devriminin ve Konvansiyon Meclisinin etkisinin olması doğaldır. Mahmut Esat Bozkurt gibi
eğitimini İsviçre’de almış isimler üzerinde de İsviçre siyasal sisteminin etkilerini görmek şaşırtıcı olmasa gerektir. 1921 Anayasa tartışmalarında bu
dış etkenler dikkat çekerken özgünlük iddiası da vardır. Bunun tipik örneği
Mesleki Temsil meselesidir. Dünyada –Batı’da- mesleki temsilin teorik olarak tartışıldığı ama uygulamasının Türkiye’de yapılacağı, bu sistemin olduğudaha demokratik olduğu ve halkın daha çok temsiline imkân sağladığı
belirtilmişti. Mesleki Temsil ilkesini dile getiren isimlerden biri de Mahmut
Esat Bozkurt’tu. Onun üzerinde de ciddi bir Fransa ve İsviçre etkisi olduğu
konuşmalarına yansımaktadır. Bunun dönemin Batı’daki sol düşünce dünyasının etkisiyle olduğu rahatlıkla söylenebilir.
Yerinden Yönetim Anlayışına Yol Açan
Etkenler
23+1 maddelik kısa bir anayasa olan 1921 Anayasasının maddelerinin yarısından çoğu (madde 11-23) yerinden yönetim konusuna odaklanmıştır. Bu
itibarla da 1921 Anayasası kendinden önceki ve sonraki anayasalardan ayrı bir
özellik sergilemektedir. Hatta II. Mahmut ile başlayan (ayanlarla mücadele) ve
Atatürk döneminin sonuna kadar devam eden (Dersim isyanı…) merkezi bir
yönetim oluşturma çabasına, 130 yıllık bir sürece aykırı görünmektedir. Bunda İkinci Meşrutiyet döneminin âdemi merkeziyet tartışmalarının etkilerini
bulmak belki mümkündür. Birinci Meclis’te İttihatçı ve Jön Türk damarı ağır
bassa da az sayıda da olsa Hürriyet ve İtilafçı isim bulunmaktadır. Sayıları az
da olsa bunların etkisinin olduğu düşünülebilir. Bir diğer faktör de şüphesiz
Sovyet Devrimi ve onun etkisidir. Yine göz önünde bulundurulması gereken
bir başka konu da yerel unsurların İstiklal Savaşı’na kazandırılması için onları
teşvik etme amacının güdülmüş olması ihtimalidir. Son olarak anılması gereken bir diğer faktör de kötü idarecilere karşı halkın elinin güçlendirilmesidir.
1921 Anayasa tartışmaları incelendiğinde kötü yöneticilerden sıklıkla şikâyet
edildiği dikkat çekmektedir12.
12
Sevinç- Demirkent, age., s.98.
10
Milli Mücadele 1921
Mesleki Temsil: Sendikalizm Mi, Lonca
Sosyalizmi Mi?
Mesleki temsil 1921 Anayasa tartışmalarının neredeyse en hararetli konusudur. Tartışmalar sırasında sıklıkla loncalara, ahi teşkilatına göndermelerde
bulunulmaktadır. Yer yer Batı’daki mesleki örgütlenmelere, sendikalara da
göndermeler yapılmaktadır.
Mesleki temsilin hararetli savunucularından İzmir milletvekili Mahmut
Esat (Bozkurt) Bey, “mesleki temsil taraftarı olmakla, tarihin önünde vazifei vataniyemi ifa ettiğime kaniim” demekteydi. Bozkurt’a göre Fransız Devrimi’nin
ve İngiliz Devrimi’nin getirdiği parlamento usulü, milletlere özgürlüklerini
sağlayamamıştı ve bu sistem burjuvaziye yaramıştı. Çiftçiler ve diğer meslek
grupları memleketin yönetiminde söz sahibi değildi. Halkın ülke yönetiminde
söz sahibi olmadığına dikkat çeken Bozkurt’a göre, ülke yönetimi politikayı
meslek edinmişlerin elindeydi.
“Efendiler, memleket demek, o memleketin iktisadiyatı demektir” diyen Mahmut Esat, anayasal yönetimlerin de halkı köle olmaktan kurtaramadığını ve
mesleki temsilin halkın iktisadiyatını meclise sokacağını belirtmektedir. Birinci
Meclis’te siyasal partilerin olmadığından yola çıkarak nispi seçim sisteminin
de uygulanamayacağını belirten Bozkurt, çözüm yolu olarak mesleki temsili
önermektedir13. Bilindiği üzere Sivas Kongresi’nden itibaren her türlü fırkacılık reddedilmiş ve İkinci Meşrutiyetin parti kavgalarından uzak durulmak
istenmişti14.
Mahmut Esat, dünyada hiçbir ülkede, ülkenin bütün yükünü omuzlarında
taşıyan halk tabakasının hükümetin dizginlerini eline alamadığını belirtmekte
ve 18. yüzyılda J. J. Rousseau’nun halkın bizzat yönetimi elde etmedikçe hakkını alamayacağını söylediğini anlatmaktadır. Doğrudan ve mutlak bir şekilde
halkın iktidarı ele almasını isteyen Russo’nun isteğinin küçük ülkelerde olabileceğini ama büyük ülkelerde bunun mümkün olmadığını söyleyen Mahmut
Esat’a göre, iki dereceli seçimden vazgeçerek mesleki temsil yöntemi benimsenmeliydi. Ülke ekonomisi korunmazsa ülkenin sefil olacağını belirten Mahmut Esat, 19. yüzyıla kadar ülkede Loncalar adıyla mükemmel bir örgütlenme
bulunduğu fikrindedir. Loncaların çöküşüyle ülkenin çöküşü başladı. “Bugün
yine yapabiliriz. Malumu aliniz bu Meclis, memleketin istiklalini elde edinceye kadar
Sevinç- Demirkent, age., ss. 98-99; Hakkı Uyar, “Sol Milliyetçi” Bir Türk Aydını: Mahmut Esat
Bozkurt (1892-1943), Büke Yay., İstanbul, 2000.
13
14
Uluğ İğdemir, Sivas Kongresi Tutanakları, Türk Tarih Kurumu Yay., Ankara, 1999.
1921 Anayasası: Tarihsel ve Düşünsel Arka Plan
11
devam edecektir”. Bu süreçte çiftçiler, demirciler, ayakkabıcılar vs. örgütlenebilir; sendikalar etrafında toplanabilirler. Hatta daha doğru bir ifadeyle sendika
yerine lonca ifadesi kullanılabilir 15.
Mahmut Esat, mesleki temsil ile ilgili tartışmaların devamında
Montesquieu’nun parlamenter demokrasiye ilişkin tezlerinin toplumun tüm
kesimlerinin yönetime katılmasına imkân sağlamadığına, Fransa’nın önde gelen aydınlarından Duguit ve Hanotaux’nun mesleki temsile ilişkin görüşlerinin
önemine dikkat çekti. Bozkurt’un aldığı eğitim itibarıyla Fransa ve İsviçre’nin
toplumsal ve siyasal yapısından etkilendiği açık bir şekilde görülmektedir.
Ona göre bütün toplumsal kesimler Meclis’te temsil edilmeliydi; bu kesimler
çıkarlarını Meclis’te korumalı ve savunmalıydılar16.
Sistemin Batı’da uygulanıp uygulanmadığı, özgünlüğü konusunda Karesi
milletvekili Vehbi Bey17 şunları söylemektedir18:
“Şimdi deniliyor ki Garpte Avrupa’da bu tatbik edilmiş midir? Efendiler size
bir misal, sizin teşkilatınız Avrupa’da yapılmış mıdır? Bize daima Avrupa taklidini
Avrupa mukallitliğini telin ederken, nefretle yadederken ve bir şey memleketin ihtiyacından doğmuş, memleketin vücuduna muvafık ve ananatla mutabık ise alınmasını talebederken, memleketin ruhundan doğan böyle bir esası reddetmek zannederim
insafa muvafık değildir. Sonra efendiler her şeyi Avrupalılar icat etsin de biz de Avrupalılardan alalım demekten ise biz daha evvel böyle vaziyetimize muvafık olarak
meydana çıkmış ve cihane numune olabilir bir usulü onlardan daha evvel ve bihakkın
tatbik edelim”.
Meclis’te yer alan milletvekillerinin siyasi partilere mi, yoksa mesleki
temsile dayalı olarak mı seçilecekleri konusuna değinen Kütahya milletvekili
Ragıp Bey, iki yoldan birinin seçilmesi gerektiğini söylemekteydi. Ona göre
seçimler ya mesleki temsile göre yapılmalı ya da siyasal partilerin kurulmasına
izin verilmeliydi. Ragıp Bey, mesleki temsilden yanadır ve gerekçesi de İkinci
Meşrutiyet’teki parti kavgalarıdır; “Bendenizin kanaatim, bu memleketi bir afet kadar muzır olan siyasi fırkaların tesiratından masun bıraksın Cenabıhak.
Binaenaleyh temsili meslekiyi kabul etmezsek bu memleket siyasi fırkaların ve bir
takım diplomatların bazicei hevesatı (heveslerinin oyuncağı) olacaktır” 19.
15
Sevinç- Demirkent, age., s. 100.
16
Sevinç- Demirkent, age., s. 380.
17
Mehmet Vehbi Bolak.
18
Sevinç- Demirkent, age., s. 156.
19
Sevinç- Demirkent, age., s. 385.
12
Milli Mücadele 1921
Lonca Sosyalizmi olarak tanımlayabileceğimiz sistemin aslında ilk hazırlayıcısı İttihat ve Terakki’nin sol kanadına mensup önemli bir isim olan Ali İhsan Bey’di.
Fikrin hararetli savunucularından olan Mahmut Esat da İttihat ve Terakki’nin sol
kanadına mensuptu. Ancak mesleki temsil fikri Meclis’teki tüm İttihat ve Terakki
kökenlilerin desteğini alamadığı gibi Mustafa Kemal Paşa’nın da desteğini alamadı. Bu da fikrin TBMM’den geçerek 1921 Anayasası’nda yer almasını engelledi.
Fikrin savunucularını ılımlı sosyalist olarak tanımlamak da mümkündür20.
Rejime Dair Sorunları Erteleme İhtiyacı
Ankara’da Birinci Meclis’i oluşturan milletvekillerinin ana amacı Misakı
Milli sınırları içerisinde tam bağımsızlığı elde etmekti. Yürütülen bağımsızlık
savaşı konusunda İstanbul’la olmasa da Meclis’te bir mutabakat vardı. Siyasal
çatışmalara yol açmamak adına da İkinci Meşrutiyet döneminin parti kavgalarından uzak durmak için Meclis’te siyasal partilerin oluşmasına izin verilmedi.
Odaklanılan konu işgalci güçlerle savaşarak tam bağımsızlığı sağlamaktı. Bağımsızlık savaşını yürüten Meclis’ti. Bu noktada hem savaşı yürütebilmek ve
hem de İstanbul’a karşı üstünlük sağlamak için bir devlet altyapısı da oluşturuluyordu. Ancak bu konuda çok temkinli davranıldığı, Meclis’in ana amaçtan
uzaklaşmasına yol açmayacak bir pozisyon alındığı görülmektedir. Müdafaai
Hukuk Grubu’nun bünyesinde oluşan Birinci Grup ve İkinci Grup, Meclis’te
birbirine üstünlük sağlamaya çalışsa da ülkeyi kurtarma konusunda fikir ayrılığına sahip değillerdi. Meclis’te üstünlüğü elde tutmak, ülke kurtulduktan
sonra rejimin ne olacağı ve ülkeyi kimin yöneteceği konusunda ayrılmaktaydılar. Hatta bu konuda Birinci Grup içerisinde de bölünme meydana gelecekti.
Kazım Karabekir, Ali Fuat, Refet Paşalarla Rauf Bey’in kopuşu ve TpCF’yi kuruşu bu sürecin devamı niteliğindeydi.
Birinci Meclis’te ülkenin kurtulmasından sonra yapılacak tartışmalar da
zaman zaman ortaya çıktı. Bunlar kriz yaratacak boyuta geldiğinde ana hedeften uzaklaşılmaması için müdahale edilip tartışmalar sonraya bırakıldı. Bu
bağlamda 1921 Anayasası’nın ayrıntılı bir anayasa olmasını, rejimin niteliklerini tüm yönleriyle ortaya koymasını beklemek gerçekçi olmayacaktır. O, tam da
dönemin koşullarının ürünü bir anayasadır.
Uyar, age., ss. 22-31; İlhan Tekeli-Selim İlkin, “(Kör) Ali İhsan (İloğlu) Bey ve Temsili-Mesleki
Programı”, Atatürk Döneminin Ekonomik ve Toplumsal Tarihiyle İlgili Sorunlar, 14-16 Ocak
1977, İstanbul, Tebliğler-Tartışmalar, İstanbul Yüksek İktisat ve Ticaret Mektebi Mezunları Derneği Yay., İstanbul, 1977, ss. 283-363; Abidin Nesimi, Yılların İçinden, Gözlem Yay., İstanbul,
1977, s. 246.
20
1921 Anayasası: Tarihsel ve Düşünsel Arka Plan
13
Sonraya bırakılan tartışmalardan biri de halkın adının ne olduğu meselesidir. Birinci Meclis’teki istisnai Hürriyet ve İtilaf Fırkası kökenlilerden biri
olan Sivas milletvekili Emir Paşa’nın (Marşan) söyledikleri ve Mustafa Kemal
Paşa’nın tavrı ilginçtir.
Emir Paşa’nın Birinci Meclis’te farklı etnik kimliklerin Türk ortak kimliği
ile tanımlanmasını benimsemediği, bunun yerine birleştirici kimlik olarak İslam kimliğine daha yakın olduğu görülmektedir. Nitekim Meclis’te 1 Mayıs
1920 tarihinde Kastamonu milletvekili Yusuf Kemal (Tengirşenk) Bey’in yaptığı Türklük vurgusuna itirazı tartışmalara neden oldu21:
“EMÎR Pş. (Sivas)- Yusuf Kemal Beyefendi Hazretlerinin, iradı kelâm ettiği sırada yalnız sıhhatlerinin muhafazası lüzumunu Türklere hasretmiş olmasına itiraz ediyorum. (İslâm demekti, sadaları), (Kelime ile oynamayın, sesleri). Müsaade buyurun,
zannederim ki, Müslümanlık namına teessüs etmiş bir hilâfet vardır. Değil buradaki
Müslümanlar, aktarı cihanda bulunan umum musliminin bu hilâfete merbutiyetlerini
unutmamak iktiza eder. Rica ederim ki, yalnız Türklük namını istimal etmiyelim. Çünkü, Türklük namına biz buraya cemolmadık. (Gürültüler). Rica ederim yalnız Türkler
değil, Müslümanlar demek, hatta Osmanlı demek kâfidir. efendim. (İslâm deniliyor,
sadaları). Bu vatanda Çerkes, Çeçen, Kürd, Laz ve daha birtakım kabaili islâmiye vardır. Bunları hariçte bırakacak tefrikaya, bâis olacak söz söylemeyelim. (Gürültüler)”
Emir Paşa’nın ortak kimlik olarak Türklük vurgusunun yapılmaması,
onun yerine Müslümanlık ve İslamiyet vurgusu yapılması isteği itirazlara
yol açtı. Yusuf Kemal Beyin Türk derken İslam anlamında kullandığı, Emir
Paşa’nın bu ifadeyi çarpıttığı şeklindeki itirazlara oturum başkanı müdahale
etti ve Emir Paşa’nın konuşmasını tamamlamasına izin verilmesini rica etti.
“EMİR Pş. (Devamla) — Bendeniz bu mesele hakkında uzun söz söyliyecek değilim. Bu gibi sözlerin şimdiye kadar bir faidesini görmedik. Hepimiz hilâfete merbutuz.
Bu hilâfeti muazzamayı birçok asırlardan beri muhafaza eden Türk kavmi necibi olduğunu da kimse inkâr edemez. Yalnız tefrikayı icabedecek hiçbir söz söylenilmemesini
tekrar temenni ediyorum”.
Emir Paşa sözlerini yumuşatmakla beraber fikrinde ısrarcıydı. Uzlaşma
sağlama görevi Meclis Başkanı Mustafa Kemal Paşa’ya düştü. Aşağıdaki cümYusuf Kemal Bey şunları söylemişti: “… her Türkün söyliyeceği şey, memleketimizde görülecek ilk iş
sıhhiye işidir. Çünkü sıhhat olmazsa, çünkü Türklük bulunmazsa, o Türkler üzerine bina edeceğimiz hiçbir
iş kalmaz. Ne dahilî iş ve ne de harbiye işi kalır. Türkleri muhafaza etmek için evvelâ sıhhati muhafaza
etmeli. (…) … Türklüğü bitiren hastalıkları bir an evvel kaldırmazsak, eğer Türk ailesinin, Türk ferdinin refahını temin edecek esbabı istikmal etmezsek hepsi boştur, ne yaparsak yapalım hepsi boştur. (…)”
Bkz. https://www.tbmm.gov.tr/tutanaklar/TUTANAK/TBMM/d01/c001/tbmm01001008.pdf
(son erişim tarihi: 11 Eylül 2021).
21
14
Milli Mücadele 1921
leleri genel olarak akademik camiada bilinen cümleler olmakla beraber, Emir
Paşa’nın sözleri neticesinde Meclis’te uzlaştırma amacıyla söylendiği pek de
bilinmemektedir:
“MUSTAFA KEMAL Pş. — Efendiler, meselenin bir daha tekerrür etmemesi
ricasiyle bir iki nokta arz etmek isterim: Burada maksudolan ve Meclisi Âlinizi teşkil
eden zevat yalnız Türk değildir, yalnız Çerkes değildir, yalnız Kürd değildir, yalnız
Lâz değildir. Fakat hepsinden mürekkep anasırı islâmiyedir, samimî bir mecmuadır.
Binaenaleyh, bu Heyeti Aliyenin temsil ettiği, hukukunu, hayatını, şeref ve şanını kurtarmak için azmettiğimiz emeller, yalnız bir unsuru İslama münhasır değildir. Anasırı
islâmiyeden mürekkep bir kitleye aittir. Bunun böyle olduğunu hepimiz biliriz. Hep
kabul ettiğimiz esaslardan birisi ve belki birincisi olan, hudut meselesi tâyin ve tesbit
edilirken, hududu Millîmiz İskenderun’un Cenubundan geçer, Şarka doğru uzanarak
Musul’u, Süleymaniye’yi, Kerkük’ü ihtiva eder. İşte hududu millîmiz budur dedik!
Halbuki Kerkük Şimalinde Türk olduğu gibi Kürd de vardır. Biz onları tefrik etmedik.
Binaenaleyh, muhafaza ve müdafaasiyle iştigal ettiğimiz millet bittabiî bir unsurdan
ibaret değildir. Muhtelif anasırı islâmiyeden mürekkeptir. Bu mecmuayı teşkil eden her
bir unsuru islâm, bizim kardeşimiz ve menafii tamamiyle müşterek olan vatandaşımızdır ve yine kabul ettiğimiz esasatın ilk satırlarında bu muhtelif anasırı islâmiye ki: Vatandaştırlar, yekdiğerine karşı hürmeti mütekabile ile riayetkardırlar ve yekdiğerinin
her türlü hukukuna, ırki, içtimai, coğrafi hukukuna daima riayetkar olduğunu tekrar
ve teyidettik ve cümlemiz bugün samimiyetle kabul ettik. Binaenaleyh, menafiimiz müteşerektir. Tahlisine azmettiğimiz vahdet, yalnız Türk, yalnız Çerkes değil, hepsinden
memzuç bir unsuru islamdır. Bunun böyle telâkkisini ve suitefehhümata meydan verilmemesini rica ediyorum”.
Aslında Mustafa Kemal Paşa’nın da Türklük fikrine daha yakın olduğu
açıktır. Ancak bunu söylemenin zamanı olmadığı, ana amaçtan yani tam bağımsızlık hedefinden bizi uzaklaştıracağı düşüncesiyle yaşanan çatışmayı teskin etmeye giriştiğini tahmin etmek zor değildir22.
Halifenin ve İstanbul Hükümetinin durumunun ne olacağı meselesi
TBMM’de konuşulurken Mustafa Kemal Paşa’nın sorunu ertelemeye, konuyu
sonraki zamana bırakma ihtiyacı ihtiyacı duyduğu görülmektedir. Halifenin
nerede olduğu, esir mi olduğu sorularına değinen Mustafa Kemal Paşa şu görüşü dile getirmekteydi23:
Hakkı Uyar, “Birinci Meclis’te Bir Hürriyet ve İtilafçı: Emir Paşa (Marşan)”, Türkiye Büyük
Millet Meclisi’nin Açılışının 100. Yılı: Osmanlıdan Cumhuriyete Türkiye’de Demokrasi Uluslararası Sempozyumu (11-14 Mart 2020 / EDİRNE).
22
23
Sevinç- Demirkent, age., s. 197.
1921 Anayasası: Tarihsel ve Düşünsel Arka Plan
15
“Ne cevap vereceksiniz? Esir mi diyeceğiz? İşte ulema ve fuzelâyı kiramımız (yüce
alim ve bilgilerimiz) vardır. Esir olan adam padişah olamaz. Biz öteden beri diyoruz ki,
halife ve padişahımız kuvvet ve kudreti şeriyesini istimalden memnudur (şer’i kudret
ve iktidarını kullanmaktan men edilmiştir), hainane (haince) hareket ediyor. Binaenaleyh bu mesele ile iştigal caiz değildir”.
Sonuç
Osmanlı-Türkiye tarihinde ilk anayasa, geç Osmanlı dönemine aittir.
1876 tarihli Kanunu Esasi, padişah tarafından atanan bir komisyon tarafından hazırlanmış ve yine padişah tarafından ilan edilmiş, “ferman” niteliğinde bir metindir. 1921 Anayasası ise hazırlanışı ve ilan edilişi itibarıyla kendinden önceki anayasadan farklı olduğu gibi, egemenlik anlayışı itibarıyla
da ondan çok farklı bir niteliğe sahiptir. 1921 Anayasası, tarihimizde Meclis
tarafından kabul edilen ilk anayasadır; onu müteakiben 1924 Anayasası da
TBMM tarafından kabul edildi. Bu iki anayasanın da Atatürk dönemine ait
olması dikkate değerdir.
1924 Anayasasının görüşmelerinin 1921 Anayasa görüşmelerine nazaran
daha az özgürlükçü bir ortamda kabul edildiği, “tek parti egemenliğinin kurulmaya başladığı ve örgütlü muhalefetin olmadığı” bir Meclis tarafından yapıldığı24
düşünülebilir. Ancak 1921 Anayasasının hazırlandığı dönemde de TBMM’de
örgütlü bir muhalefetin varlığından söz edilemez25. Üstelik 1924 yılının ilk ayları
TBMM’de örgütlü muhalefet olmasa da özgür bir tartışma ortamının olduğu
bir döneme işaret etmektedir.
“Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde kuruluşundan itibaren oluşmaya başlayan
ideolojik farklılaşmalara bir yanıt olarak Heyet-i Vekile’nin hazırladığı, Anadolu hükümetinin uyacağı esaslar ile uygulayacağı politikaların nelerden oluştuğunu genel
kurul ilanı ile başlayan siyasal süreç, Meclisin Teşkilat-ı Esasiye Layihasını kanunlaştırması ile sonuçlanmıştır.
(…)
… Teşkilat-ı Esasiye Kanunu uygulama imkânı bulmadan, sadece ileriye dönük bir devlet-hükümet ve toplum modeli düşünmüş olmakla kalmıştır. Aşağıdan
yukarıya bir yapıyı teşvik etmesi bakımından Türk idare geleneğinden çok farklı
24
Özbudun, age., s. 2.
Bu dönemde Birinci ve İkinci Grup oluşmamıştı ve Meclis’te yer alan bazı küçük gruplaşmaları
da partileşme olarak düşünmek mümkün değildir.
25
16
Milli Mücadele 1921
bir siyasal felsefeye dayanarak, taşranın, köyün, Anadolu’nun bir tepkisi olarak
yasalaşmıştır. Fakat 1924 Anayasası ile, merkeziyetçi klasik Türk yönetim tarzına
kısa sürede dönülecektir” 26.
Mahmut Esat Bozkurt’a göre 1921 Anayasasının eksikleri vardı. Bu tespiti 1924 Anayasa hazırlığı sürecinde yapan Bozkurt, bu eksiklerin giderilmesi
gerektiğini ifade ediyordu. Ancak bu eksiklerin giderilmesi, kuvvetler birliğinden vazgeçerek ve milletin egemenlik hakkını kullanmasını zayıflatarak
yapılamazdı. Kuvvetler Birliğinden vazgeçilmesi ihtilalin kazanımlarından
vazgeçmek olurdu27:
“Denebilir ki, kuvvetli bir hükümet lazımdır. Fakat kuvvetler birliği buna neden
mani olsun?! Yine denilebilir ki Meclisin mutlak yetkilere sahip olması parlamento
diktatörlüğüne varabilir. Bizde böyle bir şey olmadı. Tarihin kaydettiği diktatörlükler,
istibdatlar, meclislerin değil, hükümetlerin hesabınadır”.
Aslında Bozkurt’un yaptığı bu tespit güncelliğini koruduğu gibi, aynı zamanda diktatörlüklerin yasama organından değil yürütme organından çıktığı
gerçeğini de dile getirmektedir. Birinci Meclis’in üyeleri, tarihsel deneyimleriyle ve Batı’yı yakından tanıdıkları için 1921 Anayasası’nı hazırladılar. Her ne
kadar Türk demokrasi tarihinin en kısa ömürlü anayasası olsa da 1921 Anayasası, ayrıksı yapısıyla dikkat çekici olmayı -özellikle de 100. yılında- fazlasıyla
hak ediyor.
Rıdvan Akın, “Birinci Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin 1921 Teşkilat-ı Esasiye Kanunu
Layihasını Müzakeresi”, Tarık Zafer Tunaya’ya Armağan, İstanbul Barosu Yay., İstanbul, 1992,
ss. 356-357.
26
27
Mahmut Esat, “Cumhuriyet Kanunu Esasisi”, Vatan, 21 Şubat 1340 (1924) aktaran Mahmut Esat
Bozkurt, Toplu Eserler I, (Yay. Haz. Şaduman Halıcı), Kaynak Yay., İstanbul, 2014.
1921 Anayasası: Tarihsel ve Düşünsel Arka Plan
17
Kaynakça
Arşiv Kaynakları
TBMM Zabıt Ceridesi, Devre I, İçtima Senesi I, c. I, 27.4 1336. (https://www.tbmm.gov.tr/tutanaklar/TUTANAK/TBMM/d01/c001/tbmm01001008.pdf) Son erişim tarihi: 11 Eylül 2021.
Kitaplar ve Makaleler
Akın, Rıdvan (1992), “Birinci Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin 1921 Teşkilat-ı Esasiye Kanunu
Layihasını Müzakeresi”, Tarık Zafer Tunaya’ya Armağan, İstanbul Barosu Yayınları, İstanbul.
Bozkurt, Mahmut Esat (2014), Toplu Eserler I, (Yay. Haz. Şaduman Halıcı), Kaynak Yayınları, İstanbul.
Gözler, Kemal (2020), “Anayasa Hukukuna Giriş, Genel Esaslar ve Türk Anayasa Hukuku”, Ekin Basın
Yayın Dağıtım, Bursa.
Gözübüyük, A. Şeref., Sezgin, Zekai, “1924 Anayasası Hakkındaki Meclis Görüşmeleri”, AÜ SBF İdari İlimler Enstitüsü, Ankara.
İğdemir, Uluğ (1999), “Sivas Kongresi Tutanakları”, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara.
Nesimi, Abidin (1977), “Yılların İçinden”, Gözlem Yayınları, İstanbul.
Özbudun, Ergun (2008), “1921 Anayasası”, Atatürk Araştırma Merkezi Yayınları, Ankara.
Parla, Taha (1991), “Türkiye’de Anayasalar”, İletişim Yayınları, İstanbul.
Sevinç, Murat., Demirkent, Dinçer (2021), “Kuruluşun İhmal Edilmiş İstisnası, 1921 Anayasası ve
Tutanakları”, İletişim Yayınları, İstanbul.
Tanör, Bülent (2004), “Osmanlı-Türk Anayasal Gelişmeleri”, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul.
Tekeli, İlhan., İlkin, Selim (1977), “(Kör) Ali İhsan (İloğlu) Bey ve Temsili-Mesleki Programı”,
Atatürk Döneminin Ekonomik ve Toplumsal Tarihiyle İlgili Sorunlar, 14-16 Ocak 1977, İstanbul,
Tebliğler-Tartışmalar, İstanbul Yüksek İktisat ve Ticaret Mektebi Mezunları Derneği Yayınları, İstanbul.
Tunaya, Tarık Z. (1958), “Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti’nin Kuruluşu ve Siyasi Karakteri”, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Mecmuası, c. XXIII, sy. 3-4, İstanbul.
Tunaya, Tarık Z. (1994), “Devrim Hareketleri İçinde Atatürk ve Atatürkçülük”, Arba Yayınları, İstanbul.
Uyar, Hakkı (2000), “Sol Milliyetçi” Bir Türk Aydını: Mahmut Esat Bozkurt (1892-1943), Büke Yayınları, İstanbul.
Uyar, Hakkı “Birinci Meclis’te Bir Hürriyet ve İtilafçı: Emir Paşa (Marşan)”, Türkiye Büyük Millet
Meclisi’nin Açılışının 100. Yılı: Osmanlıdan Cumhuriyete Türkiye’de Demokrasi Uluslararası Sempozyumu, Trakya Üniversitesi, 11-14 Mart 2020, Edirne.