Academia.eduAcademia.edu

İslam’da Din Hürriyeti’nin Temelleri

Günümüzde temel hak hürriyetler içerisinde en önde gelenlerinden biri olarak kabul edilen din hürriyeti yada daha genel adlandırıldığı biçimiyle din ve vicdan hürriyeti genel olarak kişinin dilediği dine yada felsefi kanaate inanması ve inancının gereği olarak yapması gerekenleri yerine getirmesi hususunda serbestlik sahibi olması biçiminde anlaşılmaktadır. Değişik bir şekilde anlatacak olursak din hürriyeti kişinin istediği dine inanması ve inandığı dinin ibadetlerinin yerine getirebilmesi hususunda hürriyete malik olmasıdır.

İslam’da Din Hürriyeti’nin Temelleri G(n(m(zde temel hak h(rriyetler içerisinde en önde gelenlerinden biri olarak kabul edilen din h(rriyeti yada daha genel adlandırıldığı biçimiyle din ve vicdan h(rriyeti genel olarak kişinin dilediği dine yada felsefi kanaate inanması ve inancının gereği olarak yapması gerekenleri yerine getirmesi hususunda serbestlik sahibi olması biçiminde anlaşılmaktadır. Değişik bir şekilde anlatacak olursak din h(rriyeti kişinin istediği dine inanması ve inandığı dinin ibadetlerinin yerine getirebilmesi hususunda h(rriyete malik olmasıdır. İslam dini de din h(rriyetine b(y(k önem vermektedir. İnsanların İslam’ı din olarak seçmeleri hususunda zorlanmaları İslam’ın ana kaynakları olan Kitap ve S(nnet tarafından reddedilmiştir. ”u hususta Bakara Suresi 256. ayeti Dinde zorlama yoktur ilkesini getirmektedir. M(fessirler bu ayetin iki şekilde anlaşılabileceğini söylemişlerdir. ”irinci anlayışta hiç kimsenin İslam’ı din olarak benimsemesi konusunda zorlanamayacağı h(k(m ortaya çıkarken, ikinci anlayışta hem birincisi hem de İslam’ı din olarak tercih etmiş kimselerin İslam’ın gereklerini yerine getirmek hususunda zorlanamayacağı h(km( ortaya çıkmaktadır. Elbette İslam’ı din olarak seçmiş kimselerin namaz, oruç, hac, zekat gibi İslam esaslarını yerine getirmeleri hususunda hiçbir kimse tarafından zorlanamayacağı biçimindeki ikinci anlayış bir takım sakıncaları da içerisinde barındırmaktadır. Ç(nk( ayete bu anlamın verilmesi durumunda kişinin sadece Kelime-i Şehadet getirmekle İslam dairesine girmesi ve İslam olmanın gereklerinin yapıp yapmama hususunda serbestisi demektir. ”u ise İslam’ın yaşanan bir olgu olmaktan çıkıp, sadece dilde kalan bir inanç haline dön(şmesine yol açabilir. ”u hususta Mezhep imamlarından nakledilen gör(şler içerisinde özellikle İmam Şafii’nin İslam’ı din olarak seçmiş M(sl(man bir kimsenin dini sorumluluklarını yerine getirmesi hususunda zorlanabileceğine dair içtihadı vardır. ”u konu başka bir tartışma konusu olduğu için burada temas etmekle yetiniyorum. “sıl (zerinde durmak istediğim şey, insanların İslam dışında bir din ve inanca salik oldukları zaman, M(sl(man olmaya zorlanmalarının islam’a göre uygun gör(lmemesindedir. Nitekim bu hususta hepimizin bildiği Kafirun suresinin son ayetleri açıktır. ”u ayette Y(ce “llah peygambere, inançsızlara sizin dininiz size benim dinim bana demesini tavsiye etmektedir. “yrıca Yunus suresi 99. “yette: Resul(m Eğer Rabbin dileseydi, yer- y(z(ndekilerin hepsi elbette iman ederlerdi. O halde sen, inanmaları için insanları zorlayacak mısın? buyurulmaktadır. ”u ayette Y(ce “llah, peygamberini ikaz etmekte ve insanları İslam’ı din olarak seçmeleri hususunda zorlayamayacağını bildirmektedir. Gaşiye suresi , ve devamındaki ayetlerde O halde Resul(m öğ(t ver. Ç(nk( sen ancak öğ(t vericisin, Onların (zerine bir zorba değilsin buyrulmaktadır. Kehf suresi 9. “yette de .. de ki Hakk rabbinizin katındadır. Öyle ise dileyen iman etsin dileyen inkar etsin denilmektedir. ”(t(n bu ayetlerden çıkan sonuç şudur: “llah, hiç kimsenin icbar altında İslam’ı tercih etmesini istemediği gibi, başta Peygamberimiz olmak (zere İslam’ı tebliğ etmekle m(kellef olanların insanları zorlama yetkilerinin olmadığıdır. Peygamber efendimiz de pek çok hadislerinde imanın kalp ile tasdik dil ile ikrar olduğunu vurguladığı gibi, insanların iradelerinin iman hususundaki önemine işaret etmektedir. Mesela bir hadiste Her kim La ilahe illallah derse cennete girer buyrulmaktadır. Peygamberimiz döneminde vuku bulan bir hadise de Peygamberimizin iman hususundaki tutumunu göstermektedir. ”ir seriye sırasında kılıcı elinden d(şt(kten sonra kelime-i şehadet giren bir insanı öld(ren sahabe hakkında Resulullah sen onun kalbini yarıp baktın mı? diye sorarak, savaş esnasında kelime-i şehadet getiren bir kimsenin öld(r(lmesini onaylamamıştır. ”u hadise de göstermektedir ki, İslam’a inanmak hususunda ne Kur’an ne Peygamberimiz insanların zorlanmaması gerektiğini açıkça beyan etmektedirler. İslam’a din oalrak iman etmiş olan biz M(sl(manlar da, İslam’ın dışındaki diğer dinlere inanan insanlara dini tebliğ etmenin dışında zorlama hak ve yetkisine sahip değiliz. Hatta onları inançları (zere terk ettiğimiz gibi, dinleri yaşamaları hususunda da (zerimize d(şen görevler varsa onları yerine getirmekle de m(kellefiz. Mesela yaşadığımız beldede başka dinlere inananlar varsa, bunların dinlerinin gereği olarak yerine getirdikleri ibadetlerini, bu ibadetleri yapabilmeleri için gerekli mekanlarını korumak ve g(vence altına almak M(sl(manların vazifelerindendir. ”u sebeple y(zlerce yıldır M(sl(manların idaresi altında yaşayan bölgelerde M(sl(manlar ile Hıristiyan ve Yahudiler bir arada kardeşçe yaşamışlardır. Ç(nk( İslam hiç kimsenin dini inancını yok etmeyi hedeflememekte, aksine onların dinlerini yaşayabilmeleri hususunda yardımcı olmayı tavsiye etmektedir. Son olarak bu hususta verilebilecek bir diğer örnek de gayr-ı M(slim bir eşi olan kimsenin, eşinin inancı gereği yapması gereken ibadetlerini yerine getirmesi hususunda yardımcı olunmasının b(t(n fıkıuh mezhepleri taraıfndan tavsiye edildiğidir. Şu halde biz M(sl(manlar yery(z(nde yaşayan b(t(n gayr-ı M(slimlerin inançlarına saygıyı dinin temel kaynakları olan Kur’an-ı Kerim ve S(nnet-i Nebeviden almaktayız. Dolayısıyla bu tavsiyelere göre hareket etmek dinimizin gerekleri arasındadır.