Bu makale ilk olarak, kişi, toplum ve devletler için değişim ve dönüşümün gerekliliğini, sonrasın... more Bu makale ilk olarak, kişi, toplum ve devletler için değişim ve dönüşümün gerekliliğini, sonrasında da bu süreçte tek tek bireylerin, toplumun ve devletin rolünü, Kur’ân’da geçen iyiliği emr etme ve kötülükten engelleme ilkesi çerçevesinde ele almayı amaçlamaktadır. En genel anlamda, ahlâki ve siyasî olmak üzere iki boyutu olan prensibin uygulanmasında hangi metotların takip edilmesi gerektiği, özellikle siyasî boyut üzerinde durularak aktarılacaktır. Devletin (ya da imamın) gerekliliği ve halka karşı görev ve sorumlulukları, aynı şekilde toplumun da yöneticiye karşı sahip olduğu hak ve sorumluluklar genel Kur’ânî kavram ve ilkelerle birlikte irdelenecektir. Özellikle de toplum (halk)-devlet (siyasî otorite) arasında şiddeti farklı boyutlarda seyredebilecek muhtemel fikrî ayrılıklarda takip edilecek yöntem, “genelde dinin özelde de İslam’ın değiştirici ve dönüştürücü özelliğinden” yola çıkılarak Kelam İlminin verileri ışığında belirlenmeye çalışılacaktır. Elde edilecek bilgiler, bir...
Bu makalede, Osmanlı'nın zirve dönemi âlimlerinden olan Taşköprîzâde'nin, insanı ahlâkî yönüyle m... more Bu makalede, Osmanlı'nın zirve dönemi âlimlerinden olan Taşköprîzâde'nin, insanı ahlâkî yönüyle merkeze alan bir risalesini analiz ve sentez yöntemiyle incelemeye çalıştık. Risale, insanın iradî eylemlerinin toplamından oluşan, ahlâk, ev idaresi ve siyaset şeklinde üç temel ayağı bulunan amelî hikmeti, İslam kanunu üzere incelemektedir. İnsanın özgür olmakla beraber sorumlu olan yönetici kimliğinin ön plana çıktığı risalede bazı konularda sorgulayıcı, bazı konularda da aşırı kaderci tutumun izleri rahatlıkla görülebilir. Kişinin hem iç dünyasında hem de çevresinde denge ve düzeni sağlayabilmesi kuvvetli bir sorumluluk bilincine bağlanmıştır. Müellifin devraldığı bilgi birikimini harmanlayarak aktarmadaki başarısı ve eklektik kişiliği bizlere, döneminin insan algısı hakkında derli toplu bilgiler sunmuştur.
Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2017
Karşılaşılan sorunların çözümünün zorlaştığı durumlarda bir başkasının bilgi ve tecrübesine danış... more Karşılaşılan sorunların çözümünün zorlaştığı durumlarda bir başkasının bilgi ve tecrübesine danışmayı ifade eden şûrâ, İslam siyaset düşüncesi bağlamında sıklıkla referansta bulunulan bir kavram olagelmiştir. Bununla birlikte anlam çerçevesi sosyo-politik bir bağlama hapsedilemeyecek ölçüde geniştir. Kur'an'daki kullanımı iyice tetkik edildiğinde, şûrânın hem birey hem de toplumda gizil ve sönük bir durumda bulunan "doğru amele yönlendirecek doğru bilgiyi" elde etmede son derece önemli aktif bir güç olarak konumlandırıldığı görülmektedir. Bu haliyle şûrâ, tevhid, adalet, emanet, hürriyet ve sorumluluk gibi temel Kur'anî ilkelerle birlikte düşünülmesi gereken çok yönlü bir olgudur. Bu makalede şûrâ kavramı, bütün bu delalet çerçevesi dikkate alınarak temellendirilmesinden pratik uygulamalara kadar çok yönlü olarak tetkik edilmekte; fiiliyata geçirildiği takdirde şûrânın genel anlamda insanlığın özelde de İslam coğrafyasının karşılaştığı sorunların çözümünde üstlenebileceği kilit rolün mahiyetine dikkat çekilmektedir.
e-Şarkiyat İlmi Araştırmaları Dergisi/Journal of Oriental Scientific Research (JOSR), 2019
Her inanç sistemi, her düşünce ya da mistik akım, örnek bir kişilik tasavvuruyla tarih sahnesine ... more Her inanç sistemi, her düşünce ya da mistik akım, örnek bir kişilik tasavvuruyla tarih sahnesine çıkar ve fikrî temellerini bu modeller üzerinden vermeye çalışır. İslam da kendi hakikat anlayışını ve onu taşıyan değerleri mü'min kişilik üzerinden takdim eder, mü'min kişiliği de bu temeller üzerinden inşa eder. Kur'ânî bildirimle en genel anlamda bu kişiden beklenen her anlamda dengeyi muhafaza ederek kulluk bilinci içinde, yeryüzünü ifsattan (fesad fi'l-arḍ) kurtarıp ıslah ve ma'mûr etmesidir. İnsanın "halife" sıfatıyla üzerine aldığı bu sorumlulukta kendisini motive edecek en büyük enerjiyi, özgür iradesiyle kabullenip bağlandığı ('a ḳ d) Allah'ın varlığına ve birliğine iman altında sıralanan İslam'ın iman esaslarından alır. Bu esaslarda baskın olan unsur, insanın yapıp etmelerinin gözetlenip kayıt altına alınıyor ve bunlardan mutlaka hesaba çekilecek olmasıdır. Sorumluluk bilincinin insanî vicdanda kök salmasına yol açan bu anlayış, bir günü diğer gününe denk olmayan ve kendi nefsi de dahil her şeye Allah'ın emaneti nazarıyla bakan hassas, ölçülü ve aktif bir kişiliğin oluşmasına zemin hazırlar.
Öz: Bu çalışma, Buharalı Hanefî ve Mâtürîdî âlimi olan Nûreddîn es-Sâbûnî'nin (ö. 580/1184), el-K... more Öz: Bu çalışma, Buharalı Hanefî ve Mâtürîdî âlimi olan Nûreddîn es-Sâbûnî'nin (ö. 580/1184), el-Kifâye ve onun özeti mahiyetinde el-Bidâye adlı eserlerinden istifade edilerek oluşturulmuştur. Çalışmanın odak noktasını, insanın eylemlerini gerçekleştirirken özgür ve sorumlu olduğu düşüncesi oluşturmaktadır. Çalışmada dolaylı olarak cevabı aranan soru ise şer/çirkin olarak bilinen eylemlerin failinin kim olduğudur. Mu'tezile, insanın eylemlerini yaparken özgür ve sorumlu olduğunu göstermek amacıyla onu fiillerinin yaratıcısı kabul etmiştir. Dolayısıyla onlara göre şerrin yaratıcısı da insan olmaktadır. Ehl-i sünnet, hayrın da şerrin de yaratıcısının Allah olduğunu söyleyerek buna karşı çıkmıştır. Genel Sünnî-Mâtürîdî çizgiyi takip eden Sâbûnî, yaratmayı (halk) Allah'a kesbi de insana atfederek, bir yandan insanın eylemlerinde asla Allah'tan müstağni kalamayacağını, diğer yandan da özgür ve sorumlu olduğunu temellendirmeye çalışmıştır. O, Eş'arîyye'den farklı olarak söz konusu kesbin hakiki fiil niteliğinde olduğunu belirtmiştir. Sâbûnî söz konusu temellendirmeyi gerçekleştirmek üzere, insana kesbini gerçekleştirirken gerekli olan kudretin özelliklerinden hareket etmiş ve kudretin fille beraber olması, süreksiz/devamsız olması ve iki zıt şeye elverişli olması gerektiğini belirtmiştir.
Tekfiri Islam’in ozundenmis gibi gosteren haksiz yaklasimlari, sigindiklari gerekcelerden hareket... more Tekfiri Islam’in ozundenmis gibi gosteren haksiz yaklasimlari, sigindiklari gerekcelerden hareketle dogruluk testine tabi tutmak, makalemizin ana hedefini olusturmaktadir. Oncelikli olarak, tekfirle birlikte ismi siklikla anilan Harici ve Selefi zihniyetin kati tutumlarinin dini referanslara karsi indirgemeci yaklasimlarindan kaynaklandigini, bu tavrin arka planinda yatan donemin siyasi, ekonomik ve kulturel baskin izleri gormezden gelinerek yapilacak her turlu yorum ve degerlendirmenin de indirgemeciligin bir baska versiyonu olacagini gostermeye calistik. Islam’in diger kaynak ve yorumlari gormezden gelinerek sadece bir rivayetten (Firka-i Nâciye hadisi) hareketle tekfircilik ne derece sorunluysa, Islam bilginleri tarafindan ragbet gormemesine ragmen boyle bir rivayeti tekfiri tetikleyen guclu bir referans olarak lanse etmenin de, indirgemeci bir tutum olarak, bir o kadar sikintili oldugunu belirtmek istedik. Ote yandan, Kelam âlimlerinin iman tanimlamalarindan ve kufur hakkindaki ...
Özet: İslam, kelime kökü itibariyle, bir yandan teslim olmayı, boyun bükmeyi ve itaati içerirken,... more Özet: İslam, kelime kökü itibariyle, bir yandan teslim olmayı, boyun bükmeyi ve itaati içerirken, di-ğer yandan bu kavramları tek bir varlığa, Allah'a yönlendirerek zorunlu olarak özgürlüğü de bün-yesinde barındırır. Dolayısıyla İslam'da, insanlar için esas olan geniş anlamdaki bir din hürriyetin-den bahsetmek mümkündür. Ancak bu özgürlüğün bir takım kayıtlar içerdiğini ve sınırsız olmadı-ğını da belirtmek gerekir. Kişi dinini seçerken tam bir özgürlüğe sahip iken, onu hayata aksettirir-ken, kendi hakkına karşı başka hakların da devreye girmesiyle, bir takım kayıtlarla sınırlıdır. İslam Dini'nden dönenin (mürted) dinin bu özgür ve sınırlı kısımlarından hangisinde konumlandığı, orta-da işlenmiş bir suçun var olup olmadığı, varsa hangi müeyyideyi gerektirdiği tarih içerisinde büyük bir tartışma konusu olmuştur. Çalışmamız, bu tür tartışmalara konu olmuş mürtedin, kendisine at-fedilmiş bir takım suç ve nitelemeleri hak edip etmediğini İslam'ın din hürriyetine verdiği önem çerçevesinde belirlemeye yöneliktir. Anahtar Kelimeler: Din hürriyeti, özgür irade, dinden dönme/irtidât/ridde, mürted. Abstract: The Freedom Of Changıng Relıgıon In The Context Of Relıgıous Freedom: Apostasy Islam, as the origin on one hand includes surrendering, submiting and obeying while on the other hand directing these concepts to a sole entity, Allah, it also compulsorily contains freedom. Therefore it is possible to mention in the wide meaning a "religion freedom" essential for people. However, it is necessary to emphasize that this freedom includes a number of recordings and that it is not limitless. While a person has a full freedom to choose his religion, when there are other rights against his own rights, he is limited by a number of recordings. When a person apostasy from Islam where this person is placed in the free and limited parts of religion, if there is a committed crime or not, and if there is; which sanction is needed has been a big topic to be discussed during history. Our study is related to define whether an apostate person who has become a subject of such discussions deserves a number of crimes and qualifications that are attributed to him around the framework of importance that Islam gives to religious freedom.
Volume 13/25, Fall 2018 argümantasyonların bizleri nasıl farklı sonuçlara ulaştırdığının güzel ör... more Volume 13/25, Fall 2018 argümantasyonların bizleri nasıl farklı sonuçlara ulaştırdığının güzel örneklerini sunar.
Öz Bu makalede, Osmanlı'nın zirve dönemi âlimlerinden olan Taşköprîzâde'nin, insanı ahlâkî yönüyl... more Öz Bu makalede, Osmanlı'nın zirve dönemi âlimlerinden olan Taşköprîzâde'nin, insanı ahlâkî yönüyle merkeze alan bir risalesini analiz ve sentez yöntemiyle incelemeye çalıştık. Risale, insanın iradî eylemlerinin toplamından oluşan, ahlâk, ev idaresi ve siyaset şeklinde üç temel ayağı bulunan amelî hikmeti, İslam kanunu üzere incelemektedir. İnsanın özgür olmakla beraber sorumlu olan yönetici kimliğinin ön plana çıktığı risalede bazı konularda sorgulayıcı, bazı konularda da aşırı kaderci tutumun izleri rahatlıkla görülebilir. Kişinin hem iç dünyasında hem de çevresinde denge ve düzeni sağlayabilmesi kuvvetli bir sorumluluk bilincine bağlanmıştır. Müellifin devraldığı bilgi birikimini harmanlayarak aktarmadaki başarısı ve eklektik kişiliği bizlere, döneminin insan algısı hakkında derli toplu bilgiler sunmuştur. Abstract Taşköprizade is one of the scholars of the peak period of the Ottoman Empire.In this article, we will examine how he discusses the moral aspects of the human in a treatise with the aid of respective methods of analysis and synthesis. His treatise illustrates the practical wisdom which depends on the themes like morals, housekeeping and politics under the purview of Islamic law. In the treatise reveals free identity of a human being and administrator of such affairs as well. It can be easily comprehended the marks of questioning and an overly fatalistic attitude. Maintaining order and balance both in person's inner world and environment has been linked with strong responsibility. The author's success in the transfer of the knowledge that he combined and his eclectic personality provide us comprehensive information about the human perceptions of his time-period.
Öz Her inanç sistemi, her düşünce ya da mistik akım, örnek bir kişilik tasavvuruyla tarih sahnesi... more Öz Her inanç sistemi, her düşünce ya da mistik akım, örnek bir kişilik tasavvuruyla tarih sahnesine çıkar ve fikrî temellerini bu modeller üzerinden vermeye çalışır. İslam da kendi hakikat anlayışını ve onu taşıyan değerleri mü'min kişilik üzerinden takdim eder, mü'min kişiliği de bu temeller üzerinden inşa eder. Kur'ânî bildirimle en genel anlamda bu kişiden beklenen her anlamda dengeyi muhafaza ederek kulluk bilinci içinde, yeryüzünü ifsattan (fesad fi'l-arḍ) kurtarıp ıslah ve ma'mûr etmesidir. İnsanın "halife" sıfatıyla üzerine aldığı bu sorumlulukta kendisini motive edecek en büyük enerjiyi, özgür iradesiyle kabullenip bağlandığı ('a ḳ d) Allah'ın varlığına ve birliğine iman altında sıralanan İslam'ın iman esaslarından alır. Bu esaslarda baskın olan unsur, insanın yapıp etmelerinin gözetlenip kayıt altına alınıyor ve bunlardan mutlaka hesaba çekilecek olmasıdır. Sorumluluk bilincinin insanî vicdanda kök salmasına yol açan bu anlayış, bir günü diğer gününe denk olmayan ve kendi nefsi de dahil her şeye Allah'ın emaneti nazarıyla bakan hassas, ölçülü ve aktif bir kişiliğin oluşmasına zemin hazırlar. Abstract Every faith system, every thought or mystical movement, appears in the stage of history with the conception of an exemplary personality and tries to offer its intellectual foundations through these models. Islam presents its own understanding of the truth and the values on which it bears, by means of a Muslim personality; and the Muslim personality is constructed on these foundations. It is the improvement and rebuilding of the earth by saving it from conspiracy (corruption on earth) within the consciousness of servanthood, by maintaining the balance in every sense that are expected from such person in a general sense by Qur'anic notifications. The largest energy to motivate oneself in this burden/responsibility undertaken with the capacity of Caliph is provided by the faith guidelines of the Islam listed under the faith in the presence and unity of the Allah to which acknowledged and committed with his/her free will (agreement). The dominant element in these guidelines is that the actions and doings of the human are monitored and recorded down and they are required to be accountable for such things. Bu makale 26-27 Nisan 2018 yılında Kahramanmaraş'ta düzenlenen "Uluslararası İslâm ve Model İnsan Sempozyumu"nda sözlü olarak sunulan ve basılmayan "Akâidin Modellediği Sorumluluğunu Yüklenen Özgür Kişilik" adlı tebliğin içeriği geliştirilerek ve değiştirilerek üretilmiş halidir.
Öz Karşılaşılan sorunların çözümünün zorlaştığı durumlarda bir başkasının bilgi ve tecrübesine da... more Öz Karşılaşılan sorunların çözümünün zorlaştığı durumlarda bir başkasının bilgi ve tecrübesine danışmayı ifade eden şûrâ, İslam siyaset düşüncesi bağlamında sıklıkla referansta bulunulan bir kavram olagelmiştir. Bununla birlikte anlam çerçevesi sosyo-politik bir bağlama hapsedilemeyecek ölçüde geniştir. Kur'an'daki kullanımı iyice tetkik edildiğinde, şûrânın hem birey hem de toplumda gizil ve sönük bir durumda bulunan "doğru amele yönlendirecek doğru bilgiyi" elde etmede son derece önemli aktif bir güç olarak konumlandırıldığı görülmektedir. Bu haliyle şûrâ, tevhid, adalet, emanet, hürriyet ve sorumluluk gibi temel Kur'anî ilkelerle birlikte düşünülmesi gereken çok yönlü bir olgudur. Bu makalede şûrâ kavramı, bütün bu delalet çerçevesi dikkate alınarak temellendirilmesinden pratik uygulamalara kadar çok yönlü olarak tetkik edilmekte; fiiliyata geçirildiği takdirde şûrânın genel anlamda insanlığın özelde de İslam coğrafyasının karşılaştığı sorunların çözümünde üstlenebileceği kilit rolün mahiyetine dikkat çekilmektedir. Anahtar Kelimeler: Şûrâ, halife, dayanışma, tevhid, adalet, hürriyet, siyasal ve sosyal haklar. Abstract From Consultation to Solidarity: Shūrā as an Activation Code of Individual and Social Potentials Shūrā amounts to consulting someone else's knowledge and experience in situations where it becomes challenging to find a solution to problems. It appears to be an active power in achieving "the right knowledge leading to the right act," which is in a dormant state in both the individual and the society. Such a multifaceted concept of shūrā must be considered in connection with certain fundamental principles in the Qur'an such as tawhid, justice, trustworthiness, freedom and responsibility. The indispensability of shūrā can be based on the strong Qur'anic urge to implement it, the nature of man, and the social needs. Taken as such, it is not only a concept that works in the political arena, but it proves to be effective in almost every aspect of life. Here I attempt to show the key role that shūrā, when realized, can assume in finding out and resolving the problems of humanity in general and those of the Muslim part of the world in particular.
Bu makale ilk olarak, kişi, toplum ve devletler için değişim ve dönüşümün gerekliliğini, sonrasın... more Bu makale ilk olarak, kişi, toplum ve devletler için değişim ve dönüşümün gerekliliğini, sonrasında da bu süreçte tek tek bireylerin, toplumun ve devletin rolünü, Kur’ân’da geçen iyiliği emr etme ve kötülükten engelleme ilkesi çerçevesinde ele almayı amaçlamaktadır. En genel anlamda, ahlâki ve siyasî olmak üzere iki boyutu olan prensibin uygulanmasında hangi metotların takip edilmesi gerektiği, özellikle siyasî boyut üzerinde durularak aktarılacaktır. Devletin (ya da imamın) gerekliliği ve halka karşı görev ve sorumlulukları, aynı şekilde toplumun da yöneticiye karşı sahip olduğu hak ve sorumluluklar genel Kur’ânî kavram ve ilkelerle birlikte irdelenecektir. Özellikle de toplum (halk)-devlet (siyasî otorite) arasında şiddeti farklı boyutlarda seyredebilecek muhtemel fikrî ayrılıklarda takip edilecek yöntem, “genelde dinin özelde de İslam’ın değiştirici ve dönüştürücü özelliğinden” yola çıkılarak Kelam İlminin verileri ışığında belirlenmeye çalışılacaktır. Elde edilecek bilgiler, bir...
Bu makalede, Osmanlı'nın zirve dönemi âlimlerinden olan Taşköprîzâde'nin, insanı ahlâkî yönüyle m... more Bu makalede, Osmanlı'nın zirve dönemi âlimlerinden olan Taşköprîzâde'nin, insanı ahlâkî yönüyle merkeze alan bir risalesini analiz ve sentez yöntemiyle incelemeye çalıştık. Risale, insanın iradî eylemlerinin toplamından oluşan, ahlâk, ev idaresi ve siyaset şeklinde üç temel ayağı bulunan amelî hikmeti, İslam kanunu üzere incelemektedir. İnsanın özgür olmakla beraber sorumlu olan yönetici kimliğinin ön plana çıktığı risalede bazı konularda sorgulayıcı, bazı konularda da aşırı kaderci tutumun izleri rahatlıkla görülebilir. Kişinin hem iç dünyasında hem de çevresinde denge ve düzeni sağlayabilmesi kuvvetli bir sorumluluk bilincine bağlanmıştır. Müellifin devraldığı bilgi birikimini harmanlayarak aktarmadaki başarısı ve eklektik kişiliği bizlere, döneminin insan algısı hakkında derli toplu bilgiler sunmuştur.
Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2017
Karşılaşılan sorunların çözümünün zorlaştığı durumlarda bir başkasının bilgi ve tecrübesine danış... more Karşılaşılan sorunların çözümünün zorlaştığı durumlarda bir başkasının bilgi ve tecrübesine danışmayı ifade eden şûrâ, İslam siyaset düşüncesi bağlamında sıklıkla referansta bulunulan bir kavram olagelmiştir. Bununla birlikte anlam çerçevesi sosyo-politik bir bağlama hapsedilemeyecek ölçüde geniştir. Kur'an'daki kullanımı iyice tetkik edildiğinde, şûrânın hem birey hem de toplumda gizil ve sönük bir durumda bulunan "doğru amele yönlendirecek doğru bilgiyi" elde etmede son derece önemli aktif bir güç olarak konumlandırıldığı görülmektedir. Bu haliyle şûrâ, tevhid, adalet, emanet, hürriyet ve sorumluluk gibi temel Kur'anî ilkelerle birlikte düşünülmesi gereken çok yönlü bir olgudur. Bu makalede şûrâ kavramı, bütün bu delalet çerçevesi dikkate alınarak temellendirilmesinden pratik uygulamalara kadar çok yönlü olarak tetkik edilmekte; fiiliyata geçirildiği takdirde şûrânın genel anlamda insanlığın özelde de İslam coğrafyasının karşılaştığı sorunların çözümünde üstlenebileceği kilit rolün mahiyetine dikkat çekilmektedir.
e-Şarkiyat İlmi Araştırmaları Dergisi/Journal of Oriental Scientific Research (JOSR), 2019
Her inanç sistemi, her düşünce ya da mistik akım, örnek bir kişilik tasavvuruyla tarih sahnesine ... more Her inanç sistemi, her düşünce ya da mistik akım, örnek bir kişilik tasavvuruyla tarih sahnesine çıkar ve fikrî temellerini bu modeller üzerinden vermeye çalışır. İslam da kendi hakikat anlayışını ve onu taşıyan değerleri mü'min kişilik üzerinden takdim eder, mü'min kişiliği de bu temeller üzerinden inşa eder. Kur'ânî bildirimle en genel anlamda bu kişiden beklenen her anlamda dengeyi muhafaza ederek kulluk bilinci içinde, yeryüzünü ifsattan (fesad fi'l-arḍ) kurtarıp ıslah ve ma'mûr etmesidir. İnsanın "halife" sıfatıyla üzerine aldığı bu sorumlulukta kendisini motive edecek en büyük enerjiyi, özgür iradesiyle kabullenip bağlandığı ('a ḳ d) Allah'ın varlığına ve birliğine iman altında sıralanan İslam'ın iman esaslarından alır. Bu esaslarda baskın olan unsur, insanın yapıp etmelerinin gözetlenip kayıt altına alınıyor ve bunlardan mutlaka hesaba çekilecek olmasıdır. Sorumluluk bilincinin insanî vicdanda kök salmasına yol açan bu anlayış, bir günü diğer gününe denk olmayan ve kendi nefsi de dahil her şeye Allah'ın emaneti nazarıyla bakan hassas, ölçülü ve aktif bir kişiliğin oluşmasına zemin hazırlar.
Öz: Bu çalışma, Buharalı Hanefî ve Mâtürîdî âlimi olan Nûreddîn es-Sâbûnî'nin (ö. 580/1184), el-K... more Öz: Bu çalışma, Buharalı Hanefî ve Mâtürîdî âlimi olan Nûreddîn es-Sâbûnî'nin (ö. 580/1184), el-Kifâye ve onun özeti mahiyetinde el-Bidâye adlı eserlerinden istifade edilerek oluşturulmuştur. Çalışmanın odak noktasını, insanın eylemlerini gerçekleştirirken özgür ve sorumlu olduğu düşüncesi oluşturmaktadır. Çalışmada dolaylı olarak cevabı aranan soru ise şer/çirkin olarak bilinen eylemlerin failinin kim olduğudur. Mu'tezile, insanın eylemlerini yaparken özgür ve sorumlu olduğunu göstermek amacıyla onu fiillerinin yaratıcısı kabul etmiştir. Dolayısıyla onlara göre şerrin yaratıcısı da insan olmaktadır. Ehl-i sünnet, hayrın da şerrin de yaratıcısının Allah olduğunu söyleyerek buna karşı çıkmıştır. Genel Sünnî-Mâtürîdî çizgiyi takip eden Sâbûnî, yaratmayı (halk) Allah'a kesbi de insana atfederek, bir yandan insanın eylemlerinde asla Allah'tan müstağni kalamayacağını, diğer yandan da özgür ve sorumlu olduğunu temellendirmeye çalışmıştır. O, Eş'arîyye'den farklı olarak söz konusu kesbin hakiki fiil niteliğinde olduğunu belirtmiştir. Sâbûnî söz konusu temellendirmeyi gerçekleştirmek üzere, insana kesbini gerçekleştirirken gerekli olan kudretin özelliklerinden hareket etmiş ve kudretin fille beraber olması, süreksiz/devamsız olması ve iki zıt şeye elverişli olması gerektiğini belirtmiştir.
Tekfiri Islam’in ozundenmis gibi gosteren haksiz yaklasimlari, sigindiklari gerekcelerden hareket... more Tekfiri Islam’in ozundenmis gibi gosteren haksiz yaklasimlari, sigindiklari gerekcelerden hareketle dogruluk testine tabi tutmak, makalemizin ana hedefini olusturmaktadir. Oncelikli olarak, tekfirle birlikte ismi siklikla anilan Harici ve Selefi zihniyetin kati tutumlarinin dini referanslara karsi indirgemeci yaklasimlarindan kaynaklandigini, bu tavrin arka planinda yatan donemin siyasi, ekonomik ve kulturel baskin izleri gormezden gelinerek yapilacak her turlu yorum ve degerlendirmenin de indirgemeciligin bir baska versiyonu olacagini gostermeye calistik. Islam’in diger kaynak ve yorumlari gormezden gelinerek sadece bir rivayetten (Firka-i Nâciye hadisi) hareketle tekfircilik ne derece sorunluysa, Islam bilginleri tarafindan ragbet gormemesine ragmen boyle bir rivayeti tekfiri tetikleyen guclu bir referans olarak lanse etmenin de, indirgemeci bir tutum olarak, bir o kadar sikintili oldugunu belirtmek istedik. Ote yandan, Kelam âlimlerinin iman tanimlamalarindan ve kufur hakkindaki ...
Özet: İslam, kelime kökü itibariyle, bir yandan teslim olmayı, boyun bükmeyi ve itaati içerirken,... more Özet: İslam, kelime kökü itibariyle, bir yandan teslim olmayı, boyun bükmeyi ve itaati içerirken, di-ğer yandan bu kavramları tek bir varlığa, Allah'a yönlendirerek zorunlu olarak özgürlüğü de bün-yesinde barındırır. Dolayısıyla İslam'da, insanlar için esas olan geniş anlamdaki bir din hürriyetin-den bahsetmek mümkündür. Ancak bu özgürlüğün bir takım kayıtlar içerdiğini ve sınırsız olmadı-ğını da belirtmek gerekir. Kişi dinini seçerken tam bir özgürlüğe sahip iken, onu hayata aksettirir-ken, kendi hakkına karşı başka hakların da devreye girmesiyle, bir takım kayıtlarla sınırlıdır. İslam Dini'nden dönenin (mürted) dinin bu özgür ve sınırlı kısımlarından hangisinde konumlandığı, orta-da işlenmiş bir suçun var olup olmadığı, varsa hangi müeyyideyi gerektirdiği tarih içerisinde büyük bir tartışma konusu olmuştur. Çalışmamız, bu tür tartışmalara konu olmuş mürtedin, kendisine at-fedilmiş bir takım suç ve nitelemeleri hak edip etmediğini İslam'ın din hürriyetine verdiği önem çerçevesinde belirlemeye yöneliktir. Anahtar Kelimeler: Din hürriyeti, özgür irade, dinden dönme/irtidât/ridde, mürted. Abstract: The Freedom Of Changıng Relıgıon In The Context Of Relıgıous Freedom: Apostasy Islam, as the origin on one hand includes surrendering, submiting and obeying while on the other hand directing these concepts to a sole entity, Allah, it also compulsorily contains freedom. Therefore it is possible to mention in the wide meaning a "religion freedom" essential for people. However, it is necessary to emphasize that this freedom includes a number of recordings and that it is not limitless. While a person has a full freedom to choose his religion, when there are other rights against his own rights, he is limited by a number of recordings. When a person apostasy from Islam where this person is placed in the free and limited parts of religion, if there is a committed crime or not, and if there is; which sanction is needed has been a big topic to be discussed during history. Our study is related to define whether an apostate person who has become a subject of such discussions deserves a number of crimes and qualifications that are attributed to him around the framework of importance that Islam gives to religious freedom.
Volume 13/25, Fall 2018 argümantasyonların bizleri nasıl farklı sonuçlara ulaştırdığının güzel ör... more Volume 13/25, Fall 2018 argümantasyonların bizleri nasıl farklı sonuçlara ulaştırdığının güzel örneklerini sunar.
Öz Bu makalede, Osmanlı'nın zirve dönemi âlimlerinden olan Taşköprîzâde'nin, insanı ahlâkî yönüyl... more Öz Bu makalede, Osmanlı'nın zirve dönemi âlimlerinden olan Taşköprîzâde'nin, insanı ahlâkî yönüyle merkeze alan bir risalesini analiz ve sentez yöntemiyle incelemeye çalıştık. Risale, insanın iradî eylemlerinin toplamından oluşan, ahlâk, ev idaresi ve siyaset şeklinde üç temel ayağı bulunan amelî hikmeti, İslam kanunu üzere incelemektedir. İnsanın özgür olmakla beraber sorumlu olan yönetici kimliğinin ön plana çıktığı risalede bazı konularda sorgulayıcı, bazı konularda da aşırı kaderci tutumun izleri rahatlıkla görülebilir. Kişinin hem iç dünyasında hem de çevresinde denge ve düzeni sağlayabilmesi kuvvetli bir sorumluluk bilincine bağlanmıştır. Müellifin devraldığı bilgi birikimini harmanlayarak aktarmadaki başarısı ve eklektik kişiliği bizlere, döneminin insan algısı hakkında derli toplu bilgiler sunmuştur. Abstract Taşköprizade is one of the scholars of the peak period of the Ottoman Empire.In this article, we will examine how he discusses the moral aspects of the human in a treatise with the aid of respective methods of analysis and synthesis. His treatise illustrates the practical wisdom which depends on the themes like morals, housekeeping and politics under the purview of Islamic law. In the treatise reveals free identity of a human being and administrator of such affairs as well. It can be easily comprehended the marks of questioning and an overly fatalistic attitude. Maintaining order and balance both in person's inner world and environment has been linked with strong responsibility. The author's success in the transfer of the knowledge that he combined and his eclectic personality provide us comprehensive information about the human perceptions of his time-period.
Öz Her inanç sistemi, her düşünce ya da mistik akım, örnek bir kişilik tasavvuruyla tarih sahnesi... more Öz Her inanç sistemi, her düşünce ya da mistik akım, örnek bir kişilik tasavvuruyla tarih sahnesine çıkar ve fikrî temellerini bu modeller üzerinden vermeye çalışır. İslam da kendi hakikat anlayışını ve onu taşıyan değerleri mü'min kişilik üzerinden takdim eder, mü'min kişiliği de bu temeller üzerinden inşa eder. Kur'ânî bildirimle en genel anlamda bu kişiden beklenen her anlamda dengeyi muhafaza ederek kulluk bilinci içinde, yeryüzünü ifsattan (fesad fi'l-arḍ) kurtarıp ıslah ve ma'mûr etmesidir. İnsanın "halife" sıfatıyla üzerine aldığı bu sorumlulukta kendisini motive edecek en büyük enerjiyi, özgür iradesiyle kabullenip bağlandığı ('a ḳ d) Allah'ın varlığına ve birliğine iman altında sıralanan İslam'ın iman esaslarından alır. Bu esaslarda baskın olan unsur, insanın yapıp etmelerinin gözetlenip kayıt altına alınıyor ve bunlardan mutlaka hesaba çekilecek olmasıdır. Sorumluluk bilincinin insanî vicdanda kök salmasına yol açan bu anlayış, bir günü diğer gününe denk olmayan ve kendi nefsi de dahil her şeye Allah'ın emaneti nazarıyla bakan hassas, ölçülü ve aktif bir kişiliğin oluşmasına zemin hazırlar. Abstract Every faith system, every thought or mystical movement, appears in the stage of history with the conception of an exemplary personality and tries to offer its intellectual foundations through these models. Islam presents its own understanding of the truth and the values on which it bears, by means of a Muslim personality; and the Muslim personality is constructed on these foundations. It is the improvement and rebuilding of the earth by saving it from conspiracy (corruption on earth) within the consciousness of servanthood, by maintaining the balance in every sense that are expected from such person in a general sense by Qur'anic notifications. The largest energy to motivate oneself in this burden/responsibility undertaken with the capacity of Caliph is provided by the faith guidelines of the Islam listed under the faith in the presence and unity of the Allah to which acknowledged and committed with his/her free will (agreement). The dominant element in these guidelines is that the actions and doings of the human are monitored and recorded down and they are required to be accountable for such things. Bu makale 26-27 Nisan 2018 yılında Kahramanmaraş'ta düzenlenen "Uluslararası İslâm ve Model İnsan Sempozyumu"nda sözlü olarak sunulan ve basılmayan "Akâidin Modellediği Sorumluluğunu Yüklenen Özgür Kişilik" adlı tebliğin içeriği geliştirilerek ve değiştirilerek üretilmiş halidir.
Öz Karşılaşılan sorunların çözümünün zorlaştığı durumlarda bir başkasının bilgi ve tecrübesine da... more Öz Karşılaşılan sorunların çözümünün zorlaştığı durumlarda bir başkasının bilgi ve tecrübesine danışmayı ifade eden şûrâ, İslam siyaset düşüncesi bağlamında sıklıkla referansta bulunulan bir kavram olagelmiştir. Bununla birlikte anlam çerçevesi sosyo-politik bir bağlama hapsedilemeyecek ölçüde geniştir. Kur'an'daki kullanımı iyice tetkik edildiğinde, şûrânın hem birey hem de toplumda gizil ve sönük bir durumda bulunan "doğru amele yönlendirecek doğru bilgiyi" elde etmede son derece önemli aktif bir güç olarak konumlandırıldığı görülmektedir. Bu haliyle şûrâ, tevhid, adalet, emanet, hürriyet ve sorumluluk gibi temel Kur'anî ilkelerle birlikte düşünülmesi gereken çok yönlü bir olgudur. Bu makalede şûrâ kavramı, bütün bu delalet çerçevesi dikkate alınarak temellendirilmesinden pratik uygulamalara kadar çok yönlü olarak tetkik edilmekte; fiiliyata geçirildiği takdirde şûrânın genel anlamda insanlığın özelde de İslam coğrafyasının karşılaştığı sorunların çözümünde üstlenebileceği kilit rolün mahiyetine dikkat çekilmektedir. Anahtar Kelimeler: Şûrâ, halife, dayanışma, tevhid, adalet, hürriyet, siyasal ve sosyal haklar. Abstract From Consultation to Solidarity: Shūrā as an Activation Code of Individual and Social Potentials Shūrā amounts to consulting someone else's knowledge and experience in situations where it becomes challenging to find a solution to problems. It appears to be an active power in achieving "the right knowledge leading to the right act," which is in a dormant state in both the individual and the society. Such a multifaceted concept of shūrā must be considered in connection with certain fundamental principles in the Qur'an such as tawhid, justice, trustworthiness, freedom and responsibility. The indispensability of shūrā can be based on the strong Qur'anic urge to implement it, the nature of man, and the social needs. Taken as such, it is not only a concept that works in the political arena, but it proves to be effective in almost every aspect of life. Here I attempt to show the key role that shūrā, when realized, can assume in finding out and resolving the problems of humanity in general and those of the Muslim part of the world in particular.
Uploads
Papers by Hacer ŞAHİNALP