Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
…
4 pages
1 file
Azerbaycan Bilimler Akademisi'nde araştırmalarını yürüten ve bir süre Gaziantep Üniversitesi'nde de çalışan Fuzuli Bayat'ın son kitabı, "Kadim Türklerin Mitolojik Hikayeleri" başlığıyla Ötüken Neşriyat'tan çıktı. Bayat'ın bugüne kadar yayınlanan otuz dördüncü kitabı olan eser önsöz, kaynakça ve dizin bölümlerinin dışında sırasıyla "Evrenin ve İnsanın Yaratılması: Tanrısal Ruhlar", "Kader, Ölüm ve Kalgançı Çağ", "Tanrıoğulları, Zincirlenmiş Kahramanlar", "İlk Atalar", "Türklerin İlk Şaman Ataları" ve "Hami Tanrıoğulları: Ölüme Meydan Okuma" başlıklı altı ana bölümden oluşmaktadır. Bununla beraber her bölüm işlenen konular çerçevesinde alt başlıklara ayrılmıştır. Kitabın önsözünde Bayat, mitolojik hikâyeleri ve efsaneleri Türk şuurunun, dünya görüşünün, kültürünün ve nihayet kimliğinin ana kaynağı olarak ele alır. Ona göre bu mitolojik hikâye ve efsaneler ancak yazıya geçirildiği ve gelecek nesillere aktarıldığı ölçüde kültüre kaynaklık edecektir. Her halk kendi dünya görüşünün ürünü olan mitolojik anlatıları kendisi tanır, evren hakkında bilgi edinir ve Tanrı'nın yüceliğini anlamış olur. Ancak bazı halklar tarih içerisinde mitolojik hikâyelerini yazıya geçirmiş ve millî kültürlerini bu kaynak üzerine inşa etmiştir. Bayat'a göre bu ana kaynaktan beslenmeyen, mitolojik hikâye ve efsaneleri yalnızca sözlü edebiyatta yaşatıp yazıya ve sonraki nesillere aktarmayan milletlerin tarih sahnesinden silinmeleri tesadüf olmayacaktır. Örneğin zamanla film ve çizgi-filmlere dönüşen Yunan mitosları,
Fuzuli BAYAT. Kadim Türklerin Mitolojik Hikâyeleri, İstanbul: Ötüken Neşriyat, 2017, ISBN: 978-605-155-568-3, 192 sayfa.
Türk Söylence Mitoloji Sözlüğü
Kızıl renkli giysileri olan, kızıl gözlü bir adamdır. ALAHÇIN: Yaşam Tanrıçası. Doğaya can verir. Yeşillik alanlarda rüzgar olup gezer. Bataklık bölgelerde dolaşır. ALANKOVA: Moğolların Soy Annesi. Gece çadırının penceresinden içeriye parlak bir ay girmiş gebe bırakmıştır. ALASIĞIN: Kutsal Geyik. Bazı Türk, Moğol ve Macar boyları, soylarının bu kutlu varlıktan türediğine inanırlar. ALAŞA: Kazakların Soy Atası. Alaş boyunun kurucusu ve Kazakların atasıdır. O yüzden savalarda Alaş! diye bağırılırdı. ALAZ: Ocak Tanrısı. Ülker burcunun altı yıldızı göğün altı deliğidir ve oradan sıcak hava üfler. Böylece yaz gelir. ALAZLAMA: Ateş Tedavisi. Hastalıkları ateşle tedavi etme. Kırmızı bir bez parçası yakılıp hastanın etrafında dolaştırılır. ALBAN: İntihar Ruhu. İntihar edenlerin ruhlarıdır. İnsanları intihar etmeye zorlarlar. ALBASMA: Ruh Çarpması. Albıs'ın (Alkarısı'nın) neden olduğu ruh hastalığına yakalanmak. Boğucu sıkıntı. ALBASTI: Ruh Çarpması. Albıs'ın (Alkarısı'nın) neden olduğu ruh hastalığı. Hasta tedavi için "Al Ocağı"na götürülür. ALBIS: Cadı. Albastı'ya neden olan kızıl renkli varlık. Çirkin, gözleri kanlı, uzun tırnaklı, çok kuvvetlidir. ALCI: Şeytan Kovucu. Albıs'ı kovma yeteneği olan, Albastıyı tedavi edebilen kişi. Al Ocağının piridir. ALDAÇI: Ölüm Tanrısı. İnsanların canlarını alır. Uzun kara giysileri ve kara bir atı vardır. Görünümü korku vericidir.
kültürüne ait mitoloji, masal ve hikâye gibi sözlü kültür unsurlarının günlük hayatta var olma durumları, Batı kültüründeki benzer içeriklerin günümüzdeki durumları, geçirdikleri tarihsel süreç ile karşılaştırılarak değerlendirmeye tabi tutulmuştur. Batı kültüründeki benzer unsurların özellikle kitle iletişim araçları ile yeniden uyarlamalarının yapılması ve bu figürlerin dünya ölçeğinde bir kültürel etki alanı olarak kullanılması üzerine de tespitler yapılmaya çalışılmıştır. Ayrıca günümüzde varlığını sürdüren Türk kültürüne ait bu unsurların günlük hayatta ne şekilde yer ettiği de Keloğlan masalı ve Dede Korkut Hikâyeleri örneğinden hareketle değerlendirilmiştir. İncelenen örnekler üzerinden hareketle ele alınan konunun sadece günümüzde yaşatılması değil, ayrıca güncellemelerinin ne şekilde olması gerektiği ve bunun önemi de vurgulanmıştır. Yapılan çalışma sonucunda her ne kadar konuyla ilgili Cumhuriyetin ilk yıllarında, Batı'da 17 ve 19. yüzyıllar arasında olduğu gibi bir derleme çalışması olmuşsa da, bu sürecin kısa bir süre sonra tamama erdiği ve özellikle günümüz neslinin tam olarak dünyalarında yer almadığı sonucuna varılmıştır. Günümüze kadar bu değerlerin ulaşması açısından özellikle çocuklar için tam olarak güncellenmediği düşünülen Dede Korkut Hikâyeleri ve yeterli düzeyde güncellemelerinin yapıldığı düşünülen Keloğlan masalları üzerinden bazı sonuçlar çıkarılmaya çalışılmıştır. Konuyla ilgili kitle iletişim araçlarının hem Türkiye hem de Türk Dünyası açısından yeri ve önemi de vurgulanmıştır.
MANAS Sosyal Araştırmalar Dergisi
Türk heykel sanatında özellikle de geç dönem düşünüldüğünde; Türk heykeli ile mitoloji teriminin yan yana geldiği örnekler oldukça nadirdir. Erken dönem olarak da nitelendirilen Cumhuriyet dönemi öncesi heykel sanatımızda, ilk heykeltıraşlarımızın mitolojik tema ile bütünleşen eser örnekleri ne kadar az ise, bu durum, sonrasında da devam etmiştir. Cumhuriyetle daha da gelişmeye başlayan heykel sanatı, çeşitli konularda örnekler verirken, bunlar içerisinde ağırlıklı olarak anıtheykel anlayışı oldukça önem arz eder. Cumhuriyetten sonraki çalışmalarda nü temasına daha sık rastlanıyor olması, sanatçılarımızın Avrupa'ya giderek buradaki üsluplardan etkilendiklerini düşündürmektedir. 1950'li yıllarda ve sonrasında çalışan heykel sanatçılarımız incelendiğinde, mitolojik temalı örneklere rastlamakta güçlük çekilse de, Türk sanatçılarının mitolojik temalı örnekleri arasında; Kibele'den Şahmeran'a, Zümrüdüanka'dan diğer bazı hayvan motiflerine veya simgesel ve düşsel unsurlara rastlanılmaktadır. Bu doğrultuda çalışan heykel sanatçılarımızın başında ise Ali Teoman Germaner gelmekte olup, onu takiben Bihrat Mavitan ve Mehmet Aksoy isimlerinden bahsedilebilir.
Milli Folklor, 2021
ÖZ İnsanlığın ilk inanç kodları mitolojik çağlardan itibaren başlamıştır. Tabiatta meydana gelen olaylar mitolojik çağ insanının bilincinde bunların gizli bir güç tarafından hayata geçirildiği inancına zemin hazırlamış onlarda çeşitli inançların tezahür etmesine sebep olmuştur. Bununla birlikte bu inançların temelinde o güce duyulan korkunun oluşturduğu saygı da kalplerde kendine yer edinmiştir. Hemen her halk kendine ait bir inanç sistemi ve Tanrı anlayışı yaratmıştır. Bu anlayış Türklerde semavi kökenli olsa da bazı bilim insanlarının iddia ettikleri gibi politeizm karakterli gelişmemiş dünyanın birçok halklarında ise çoktanrıcılık şeklinde kendini göstermiştir. Türk milletinin inanç sisteminin derinlikleri ve mitolojik anlayışıyla ilgili izler en güzel biçimde Orhon Anıtları, Dede Korkut Destanları gibi tarihî ve edebî belgelerde yansımasını bulmuştur. Mitin dünyayı anlama sistemi, mitolojinin de bununla ilgili bir bilim dalı olduğu bilinmektedir. Bu niteliğinden dolayı mitoloji insanın ruh dünyasını sembollerle ifade eden bir aynaya benzetilmiştir. Türk mitolojisinin asıl ilham kaynağı Tanrı ve onu betimleyen ögelerin başında gelen gökyüzüdür. Türk kozmolojisinde gök çok önemli bir yer tutmuş ve bu konuda şimdiye kadar Türkiye ve Türkiye dışında kapsamlı araştırmalar yapılmıştır. Türklerin gökle ilgili anlayışı mitolojik çağlardan itibaren dilinde ve edebiyatında kendine has yer edinmiştir. XIII. yüzyılda yaşayan ve ilk defa Fuad Köprülü tarafından "Azerbaycan Şairi" olarak sunulan Horasan'ın İsferayin/Esferayin-bölgede yaşayan Türkler buraya İsferayin, Farslar ise Esferayin demektedir-bölgesinde dünyaya gelen İzzeddin Hasanoğlu'nun şimdiye kadar yalnızca üç Türkçe, iki tane de Farsça şiiri bilinmekteydi. Bu şiirlerinden bir tanesi Kıpçak şairi Seyfi Sarayî tarafından Fars şairi Sadî'nin "Gülistan" adlı eserini tercüme ettiğinde eserin arkasına ilave ettiği "Âpardı könlümü bir ḫoş ġemer üz, cânfezâ dilber" mısrasıyla başlayan gazeli, biri "Mecmûatü'n-Nezâir ve Câmiu'n-Nezâir"'de yayımlanan "Aceb bilsem beni şéyda ġılan kim" mısrası ile başlayan, diğeri de Barbara Flemming tarafından Mısır'daki bir mecmuada bulunarak yayımlanan "Necǝsǝñ gǝl éy yüzi ağum bǝnüm" mısrasıyla başlayan gazelidir. Ancak yıllar önce Finlandiya'da Hasanoğlu'nun "Kitâb-ı Sîretü'n-Nebî" adlı 366 varak hacmindeki el yazma mesnevisi bulunarak Türkiye'ye getirilmiştir. Eserle ilgili olarak 2009 yılında üç makale yazılmış ve bunlar Azerbaycan'da yayımlanmıştır. Eserin kopyası üzerinde çalışılarak yayına hazır duruma getirilmiştir. Eserde mitolojik çağlardaki Türk düşüncesini yansıtan gökle ilgili ifadeler tespit edilmiş, bunların birçoğunun bugün Azerbaycan Türkçesinde yaşadığı belirlenmiştir. XIII. yüzyıl Azerbaycan Türkçesi ile yazılan eser Hz. Muhammed'in hayatı ve mücadelesiyle birlikte Hz. Ali cenklerini konu alan bir mesnevidir, takriben 500 yıl sonra İstanbul'da istinsah edilmiştir. "Kitâb-ı Sîretü'n-Nebî" adlı bu mesnevinin yayımlanmasının ve eserde yer tutan bu tür ifadelerin edebiyata ve Türkçeye büyük kazanımlar sağlayacağı söylenebilir. Bu makale çerçevesinde, eski Türk inanışında göğe olan mitolojik yaklaşımın tarih boyunca devam ettiği ve bunun mesnevide de kendine has yer tuttuğu vurgulanmaya çalışılmıştır. Ayrıca bazı halkların gökle ilgili mitolojik inancıyla birlikte Türklerin gökle alakalı mitolojik anlayışı bu makalenin elverdiği ölçüde karşılaştırılmış, Anadolu, Azerbaycan ve diğer bazı Türk halklarıyla birlikte "Kitâb-ı Sîretü'n-Nebî"de yansımasını bulan gökle ilgili ifadeler ve anlayışlar dikkate sunulmuştur. Anahtar Kelimeler Hasanoğlu, mit, deyimler, gök, Tanrı.
Uluslararasi Kibris Universitesi Fen-Edebiyat Fakultesi, 2018
ÖZET Çalışmamızın konusu olan Hasanboğuldu hikâyesi, Kaz Dağı'nın Türkmen köylülerinin söylencelerinde yer alan ve kökleri İran'a kadar uzanan bir İslami halk anlatısı üzerine temellendirilmiştir. Kaz Dağı’nın en ünlü anlatısı olan Sarıkız efsanesi, Kaz Dağı çevresindeki sözlü edebiyatta hâlen nefes almaktadır. Çalışmamızda incelediğimiz eş metinde (varyantta), toplum tarafından küçültücü baskıya maruz kalan kızın konu olduğu efsane, Sabahattin Ali’nin Yeni Dünya isimli eserinde Hasanboğuldu hikâyesiyle karşımıza çıkar. Hikâye anlatıcısının maceraya çağırılışını kabul etmesinin ardından kendisine yardımcı yol arkadaşı görevi verilen Yüksekoba kızı olan Hacer, anlatıcıyı efsanenin geçtiği coğrafyaya taşır. Hem Sarkız efsanesi hem de Hasanboğuldu hikâyesi aynı yol üzerinde seyretmektedir. Her iki kadına tutulan eril karakterlerin duygusal dışavurumlarını konu edinen hikâyede anlatılan efsane, hikâyeden daha ağır basmaktadır. Bu nedenle Sabahattin Ali’nin Hasanboğuldu hikâyesin...
Hece Edebiyat Dergisi, 2021
Türk edebiyatı bir yandan Divan edebiyatı geçmişiyle İran, İslam ve Doğu medeniyet havzasının sözlü kültüründen taşıyıp getirdiği mitolojiden etkilenmiş, öte yandan yeni bir kültürel alana açılan Tanzimat’la birlikte Yunan ve Latin tarih ve esatiriyle tanışmıştır. Yunan mitolojisinin meydana getirdiği tartışmalar Türkçülük akımının etkisiyle kökenlere dönme fikrinin kendisini temsil etmesine meydan vermiş, böylece Türk mitolojisinden yararlanma fikri ortaya çıkmıştır.
EGA Expresión Gráfica Arquitectónica, 29 (51), 2024, pp. 42–55.
Revue D'histoire Des Sciences, 2000
Intelligent Systems with Applications, 2024
IOER International Multidisciplinary Research Journal, 2021
Боспорские чтения 23, 2022
Journal of Affective Disorders, 2022
Children's Literature, 2004
Lingua Aegyptia, 2017
Canadian Journal of Statistics, 2011
IOP Conference Series: Materials Science and Engineering, 2018
International Journal of Biological and Chemical Sciences, 2019
Proceedings of the National Academy of Sciences, 1997
Jurnal Teknologi, 2015
Documentos de trabajo de la Facultad …, 2002