Academia.eduAcademia.edu

Evliya Çelebi - Seyahetname III.Cilt 1. Kitap.pdf

Övliya Çələbi

JCdi- - t. X G~ÜZTÜRKÇEShLE EVLİYA ÇELEBİ SEYAHATNAMESİ: KONYA- KAYSERİ- ANTAKYA- ŞAM- URFA- MARAŞ SİVAS- GAZZE- SOFYA- EDİRNE 3. Cilt 1. Kitap Evliyfi Çelebi'nin YKY'deki kitaplan: Çevriyazı: Evliyil Çelebi Seyahattulmesi: (ı. Kitap), haz.: R. Da~off - S. A. Kahraman - Yücel Dağlı (2006) Evliyil Çelebi Seyahattulmesi: (2. Kitap), haz.: z. Kurşun- S. A. Kahraman- Y. Dağlı (1999) Evliyil Çelebi Seyahattulmesi: (3. Kitap), haz.: S. A. Kahraman- Y. Dağlı (1999) Evliyil Çelebi Seyahattulmesi: (4. Kitap), haz.: Y. Dağlı- S. A. Kahraman (2001) Evliyil Çelebi Seyahattulmesi: (s. Kitap), haz.: Y. Dağlı- S. A. Kahraman - İ. Sezgin (2001) Evliyil Çelebi Seyahattulmesi: (6. Kitap), haz.: S. A. Kahraman- Y. Dağlı (2002) Evliyil Çelebi Seyahattulmesi: (J. Kitap), haz.: Y. Dağlı - S. A. Kahraman- R. Dankoff (2003) Evliyil Çelebi Seyahattulmesi: (8. Kitap), haz.: S. A. Kahraman- Y. Dağlı -R. Dankoff (2003) Evliyil Çelebi Seyahattulmesi: (9. Kitap), haz.: Yücel Dağlı- S. A. Kahraman- R. Dankoff (2005) Günümüz Türkçesiyle Günümüz Türkçesiyle Evliyil Çelebi Seyahattulmesi: Istanbul (ı. Cilt, ı. Kitap), haz.: S. A. Kahraman- Y. Dağlı (2003) Günümüz Türkçesiyle Evliyil Çelebi Seyahattulmesi: Istanbul (ı. Cilt, 2. Kitap), haz.: S. A. Kahraman- Y. Dağlı (2003) Günümüz Türkçesiyle Evliyil Çelebi Seyahattulmesi: İstanbul (2. Cilt, ı. Kitap), haz.: Y. Dağlı- S. A. Kahraman (2005) Günümüz Türkçesiyle Evliyil Çelebi Seyahatniimesi: Istanbul (2. Cilt, 2. Kitap), haz.: Y. Dağlı- S. A. Kahraman (2oos) Günümüz Türkçesiyle Evliyil Çelebi Seyahattulmesi: Istanbul (3. Cilt, ı. Kitap), haz.: Y. Dağlı- S. A. Kahraman (2oo6) Günümüz Türkçesiyle Evliyil Çelebi Seyahattulmesi: Istanbul (3. Cilt, 2. Kitap), haz.: Y. Dağlı- S. A. Kahraman (2oo6) EVLİYA ÇELEBİ Günümüz Türkçesiyle Evliya Çelebi Seyahatnamesi: Konya - Kayseri - Antakya - Şam - Urfa Maraş - Sivas - Gazze - Sofya - Edirne 3. Cilt 1. Kitap HAZlRLAYANLAR: SEYİT ALİ KAHRAMAN- YÜCEL DAGLI omo ISTANBUL Yapı Kımya- Kredi Yayınlan- 2353 Edebiyat - 717 Günümüz Türkçesiyle Evliya Çelebi Seyahatnamesi: Kayseri -Antakya - Şam - Urfa -Maraş - Sivas - Gazze- Sofya - Edirne Evliya Çelebi 3. Cilt - 1. Kitap Hazırlayanlar: Seyit Ali Kahraman- Yücel Dağlı Kitap Editörü: M. Sabri Koz Kapaktaki "Konya Pazar Kapısı" gravürünün kaynağı: Charles Texier, Description de l'Asie Mineure, C. 2, Paris, 1849 (Gravür: A. Guillaumot) Kapak Tasanmı: Nahide Dikel Ofset Hazırlık: Yücel Dağlı Baskı: Şefik Matbaası . . Marmara Sanayi Sitesi M-Blok No: 291 Ikitelli/Istanbul 1. Baskı: İstanbul, Haziran 2006 ISBN 975-08-1101-1 Takım ISBN 975-08-1103-8 ©Yapı Kredi Kültür Sanat Yayıncılık Tıcaret ve Sanayi A.Ş. 2006 Bütün yayın haklan saklıdır. Tanıtım için yapılacak kısa alıntılar dışında yayıncının yazılı izni oiınaksızın hiçbir yolla çoğaltılaınaz. Yapı Kredi Kültür Sanat Yayıncılık Tıcaret ve Sanayi A.Ş. . Yapı Kredi Kültür Merkezi . Istiklal Caddesi No. 285 Beyoğlu 34433 Istanbul Telefon: (O 212) 252 47 00 {pbx) Faks: (0 212) 293 07 23 http://www.yapikrediyayinlari.com e-posta: [email protected] İnternet sahş adresi: http://yky.estore.com.tr · www.teleweb.com.tr Giriş Türk büyükleri arasmda mümtaz bir yere sahip ve dünyanın iyi tanıdığı şahsiyetlerden biri olan Evliya Çelebi, seyyahlarm başında gelir. Yarım asır boyunca gezip dolaşhğı yerleri titiz bir şe­ kilde anlathğı ve adeta oya gibi işlediği on ciltlik Seyahatname'si dünyanın saygın eserleri arasmda yerini almıştır. Çok değişik dillere çevrilen Seyahatname'nin, günümüz Türkçesinde yapılmış tam bir yayıını yoktur. Osmanlı döneminde sansür kurulları tarafından sakmcalı görülüp çıkarılarak eski harflerle yayımlanmış, daha sonra yayıncılar tarafından lüzumsuz görülerek eserden çıkarılmış bölümleri bulunan yayınlar, Seyahatname'yi tam olarak yansıtma­ maktadır. Hakkında fazlaca yazı yazılan ve çok geniş bir bibliyografyaya sahip olan Evliya Çelebi için enstitüler kurulmuş, ulusal ve uluslararası sempozyuınlar düzenlenmiştir. Pek çoğu yabancı araştırmacılar tarafından hazırlanan birçok yayın, kültür tarihi içinde yerini alınışhr. Ülkemizde oluşturulan yanlış kanaat ve eksik bilgi sonucu Seyahatname hak ettiği ciddiyette ilgi görmeıniştir. Yabancı araşhrma ve yayınlar çoğaldıkça ülkemizde de ilgi artmaya başlamıştır. Okuyucunun bu artan ilgisi üzerine I. ve IL ciltlerinin Günümüz Türkçesi ile yayını yapılmıştır. Bundan sonra diğer ciltlerin de günümüz Türkçesine çevrilmesi bir zorunluluk halini almıştır. Diğer ciltlerde olduğu gibi bu ciltte de takip ettiğ!miz usulü şöyle özetleyebilir?z: • Giyecek, değerli taş, para birimleri, ağırlık ve uzunluk ölçüleri, savaş araç ve gereçleri, sivil ve askeri kurum, makam, rütbe, unvan, lakap, meslek, esnaf, vb. isirolerin birçoğunun bugün bire bir kelime karşılJ.k,larını bulmak imkansızdı. Bunlar ya dipnotlar ile ya da eser sonuna konacak bir sözlük ile açıklanabilirdi. Bu durumda ~ eserin arkasında sanki ayn bir tarih deyimleri ve terimleri sözlüğü oluşacaktı. Dipnotlada metin içine bu sözlüğü yedirmek ise metnin akıcılığını kaybettirecekti. Bunun yerine, gerek duyulan yerlerde parantez içinde kısaca kelime karşılığı verildi; ancak bugün yaygın kullanış şekli varsa o tercih edildi. Elinizdeki eser pugün herkesin anlayacağı günümüz Türkçesi ile yazılmaya çalışıldı. Türk alfabesinde yer almayan harfler metinde kullanılmadı. Deyim ve terimlerde, eserin özelliği gereği bazıları korundu. Evliya Çelebi'nin üsh1buna mümkün olduğu kadar sadık kalındı. Metin içinde geçen başkasının ağzından verilen konuşmalar ile Evliya tarafından şive özellikleri korunarak nakledilen bölümler aynen korundu. Sadeleştiriimiş metin içinde, hemen her kelimenin bire bir karşılıklan verildi. Metnin akıcılığı için bazen cümlede tasarruflar yapıldı, ancak kesinlikle bilgi dışlanması­ na gidilmedi. Ayet, hadis, Arapça ve Farsça metinlerin orijinal metinleri veya transkripsiyonlan verilmedi Türkçe karşılıklan verildi. Ayet ve hadislerin kaynaklan ibarenin yanında köşeli parantez içinde gösterildi. Orijinal yazınada Evliya Çelebi'nin bırakmış olduğu kelime, satır, sayfa boşluklan yeni metinde de gösterildi. Çıkma ve derkenarlar metnin içinde işaret edilen yerlere yerleştirildi. Yazma eserin varak numaralan araştırmacılara kolaylık olması amacıyla metin içinde italik şekilde verildi. Türkiye' deki yer isimleri, bugünkü bilinen şekliyle yazıldı. Ancak yer isminin ilk geçtiği yerde gerek duyulduğunda bir defaya mahsus olmak üzere parantez içinde ismin orijinal şekli yazıldı. "İslambol" kelimesi İstanbul şeklinde değiştirildi, ancak İstanbul anlamında kullanılan diğer bazı isimler orijinal şekliyle bırakıldı. Yabancı yer ve ülke isimleri bugün Türkiye' de bilinen şekliyle kullanıldı. Yaygın olmayan yer isimleri ise orjinal şekliyle bırakıldı. Türk şahıs adlan bugün kullanılan şekliyle yazıldı. Ancak Ahmed, Mehmed gibi isimlerdeki son harfler aslına uygun şekilde bı­ rakıldı ve "t''ye dönüştürülmedi. Mehemmed gibi isimler "Mehmed" şeklinde yazıldı. Evliya Çelebi'nin kendisi için kullandığı "Hakir" sıfatı, bir tevazu sıfatı olarak kullanıldığından olduğu gibi korundu. Yabancı şahıs isimleri ise Türkiye' de bilinen imla ile ya- VI zıldı. Yaygın olmayan isimlerde orijinal şekli korundu. Arap isimlerinde bulunan terkipler gösterilmedi. Dua ve övgü cümleleri sadeleştiriidi ve metin içinde italik olarak verildi. Çok uzun dua cümleleri metin içinde dua olma özelliği dışında bir anlam taşımıyorsa sadeleştirilmeden italik olarak yazıldı. Şiirlerin diline dakunulmadan olduğu gibi verildi. Tarih düşürme beyit ve mısralan yaronda tarih bulunuyarsa Miladi tarihe çevrildi; bunun dışında aynca bir hesaplama, hesap kontrolü veya tarih düzeltmesine gidilmedi. Atasözleri ve deyimler, yabancı dilde ise Türkçeye çevrildi, Türkçe ise orijinali ile birlikte parantez içinde karşılıkları verildi Hicri tarihler köşeli parantez içinde Miladi tarihe çevrildi. Bu çevirim sırasında Tarih Kurumu tarafından hazırlanan Tarih Çevirme Kılavuzu (Yücel Dağlı, Cumhure Üçer, Ankara, 1997) kullanıldı. Orijinal metinde yer alan fihrist, eserin başında yeniden verilmedi bunun yerine çok genişletilmiş olarak içindekiler ilave edildi. Aynca eserin sonunda, eserden kolay yararlanmayı sağlayacak detaylı karma bir indeks hazırlandı. Orijinal metinde boş bırakılan bir kelimelik yerler (---) işareti ile, boş satır miktarı ise noktalar arasında parantez içinde, bizim tarafımızdan ilave edilen yerler de köşeli parentez [ ] içinde gösterildi. Böylesi zor bir işi yaparken gözümüzden kaçan hatalanmızın okuyucu tarafından hoş karşılanacağım ümit ediyoruz. Eserin yayımlanması için bize devamlı yardımlarda bulunan Yapı Kredi Yayınlan yöneticilerinden Aslıhan Dinç ve yayın damşmanlarından M. Sabri Koz' a teşekkürlerimizi sunanz Seyit Ali KAHRAMAN- Yücel DAGLI .il, VII İçindekiler Seyahatnamenin üçüncü cildinin girişi... ......................................................... 1 1058 yılı Şaban [Temmuz-Ağustos 1648] ayının sonunda Üsküdar'dan Şam'a gittiğimiz menzilleri bildirir ......................... 1 Gebze Kasabası menzili ............................................................................................. 1 İçmesuyu İskelesinin anlatılması ........................................................................ 1 Dilhan menzili ................................................................................................................ 2 Hersek Kasabası'nın anlatılması ....................................................................... 2 Derbend Köyü menzili ................................................................................................. 3 Sülün Köyü .......................................................................................................................... 3 Çini eski kalesi yani eski yurt İznik şehrinin özellikleri ............... 3 İznik Kalesi'nin şekli .................................................................................................. 4 Orhan Gazi Camii .............................................................c........................................... S ( ---) Camii ............................................................... ,.......................................................... S Şeyh Eşrefoğlu Camii .................................................................................................. S Orhan oğlu Süleyman Şah Camii ....................................................................... S Şeyh Kutbeddin Camii ............................................................................................... 5 Hayreddin Paşa Camii .............................................................................................. S Mahalle mescitlerinin özellikleri ...................................................................... 6 Orhan Gazi Mescidi ...................... :······················································.'·············;········-6 Yakub Ecezade Mahmud Çelebi Mescidi ........................................................ 6 Medreselerin anlatılması ......................................................................................... 6 Ebced okuyan çocukların eğitim yeri olan mekteplerin anlatılması ................................................................................................................ 6 Derviş tekkelerinin anlatılması... ....................................................................... 6 İmaretlerinin özellikleri ........................................................................................... 6 Hamamlarının özellikleri ....................................................................................... 6 Tüccar hanlarının özellikleri ................................................................................. 6 Hayat suyu olan çeşmelerin özellikleri .......................................................... 7 Sultan çarşısı, dükkanıarının özellikleri... ................................................... 7 Yiyecekleri, içecekleri ve sanatlarının anlatılması... ........................... 7 İznik Gölü 'n ün özellikleri ......................................................................................... 7 Göl suyunun özelliliği .................................................................................................. 7 Eski kale İznik şehrinin evliyalarının ziyaret yerlerL .................... 8 Lefke Kalesi'nin özellikleri ................................................................................... 9 Söğüt Kasabası'nın özellikleri ............................................................................ lO Ertuğrul Han ibn (---)Han ziyareti ............................................................... JO Eskişehir Kalesi 'nin vasıfları ............................................................................ lO Eskişehir ılıcasının Özellikleri ......................................................................... l 1 Eski şehrin ziyaret yerleri .................................................................................... l2 Seyyid Hüseyin Gazi oğlu Seyyid Battal Cafer Gazi Kalesi 'nin özellikleri .......................................................................................12 Seyyid Battal Gazi'nin şehit olmasının sebebL ....................................12 Aziz'in türbesinin anlafılması ............................................................................ l4 Gizlice Baba Sultan ziyareti ............................................................................... lS Molla Güden Taceddin ziyaretL ...................................................................... JS Seyyid Battal sevgilisi, katili ve kral kızının ziyaretL ............. J6 Husrev Paşa Ham menzili ..................................................................................... l6 Bayad menzili .............. -.................................................................................................16 Bolvadİn Kasabası menziHnin anlatılması... ............................................16 Sinhisar yani Akşar Kalesi'nin özelliklerL ........................................... J6 Akşehir'in ziyaret yerlerini bildirir .............................................................. l8 Mevlana Hazret-i Şeyh Hoca Nasreddin .................................................. J8 Hakfrin başından geçenler .....................................................................................19 Mevlana Rusrevzade Mustafa Efendi ............................................................ l9 Ilgın Kasabası'nın özellikleri ............................................................................. l9 Ilıcanın özellikleri ...................................................................................... ,.............. .20 Ilgın Gölü'nün özellikleri ............................................,...........................................20 Ilgın evliyalarının ziyaretleri .......................................................................... .20 Ladik Kasabası menzili özellikleri ............................................................... .21 X Karaman eyaleti, eski saltanat merkezi, iman şehri, Selçukluların, yar:;j Sultan Alaeddin'in saltanat merkezi Konya Kalesi'nin özellikleri ..................................................21 Konya Kalesi'nin şekillerinin anlatılması ............................................... .24 Konya imaretlerinin anlatılması ......................................................................28 Konya mahallelerinin isimleri ......................................................................... .28 İman yurdu Konya şehrinin camilerinin özellikleri .............................28 Sultan I. Alaeddin Camii ............................................ ,..........................................28 Sultan Süleyman Han Camii ................................................................................28 Karaman (Konya) mescitlerinin anlatılması... .........................................28 ilim yurdu medreselerinin tarifi ....................................................................... .28 Kur' an darülkurralarının anlatılması .......................................................... .28 Darülhadislerin anlatılması ...............................................................................29 Sıbyan (çocuk) eğitim yurdu mekteplerin anlatılması.. .................... .29 Derviş tekkelerinin anlatılması ........................................................................ 29 Akarsu çeşmelerinin anlatılması... ....................................................................29 Can kaynağı sebillerinin anlatılması ........................................................... .29 Yaşlı ve genç aşevlerinin anlatılması.. ......................................................... 29 Hamamlarının anlatılması .................................................................................. .29 Ayan (ileri gelen) hamamlarının anlatılması ....................................... .29 Hastahanelerinin anlatılması ............................................................................29 Vezir ve ileri gelenlerin saraylarının anlatılması... .......................... .29 Konukevi olan kervansarayların anlatılmas~ ........................................ ..30 Tüccar hanlarının manzarası ............................................................................... .30 Bekar gariplerin konakladıkları hanların anlatılması.. ................ .30 Güzellik çarşı-pazarı bedestenlerin adedi ................................................ .30 Genç yaşlı insanlarının yüz renklerinin özellikleri ..............................30 Ayan ve ileri gelenlerinin anlatılması.. ...................................................... .30 Beden ulemasının (tabiplerin) anlatılması. .............................................. .30 Duası kabul olan şeyhlerin anlatılması.. ................................................... .30 Seçkin şairlerin anlatılması... ......................................................................~ ...... .31 Hem-sohbet olduğumuz dostlar ve kardeşler ........................................... .31 Aşık mazınnelerin anlatılması .......................................................................... .31 Bölge halkının giyeceklerinin özellikleri ................................................. .31 Karaman ş~hri halkının özel lehçeleri... .................................................... .31 İbret veric{'yapılarının anlatılması .............................:................................ .31 XI Anadolu beldesinin tatlı rüzgarının anlatılması.. ................................ .31 Hayat sularının anlatılması ............................................................................... .31 Evlerdeki su kuyularının anlatılması ............................................................31 Beldenin ikliminin anlatılması ........................................................................ .32 Selçuklu Konyası'nın talii ........................................................... ,........................ .32 Hububat ürünlerinin anlatılması ....................................................................:..32 Sanayilerinin beğenilenlerinin anlatılması .............................................. .32 Yiyeceklerinin anlatılması ...................................................................................32 Meyve çeşitlerinin anlatılması ......................................................................... .32 Çeşit çeşit içeceklerinin· anlatılması ............................................................. .33 Direkli İrem Bağları benzeri Meram bağları ve diğer gezinti ve mesire yerlerinin özellikleri .............................................. .33 Meram Mesireyeri ....................................................................................................... .33 Gönül alan Konya eserlerinin özellikleri... ................................................ .33 Konya şehrinin içinde ve dışında yatmakta olan büyük velilerin Allah onlardan razı olsun ve sırlarını aziz kılsın nur dolu kabirierini anlatır ......................... .34 Bu türbenin dışında olan dervişler mezarlığında yatmakta olan büyük evliyalan ve diğerlerini bildirir ....................................................................................................................... .36 İsmil Kasabası menzili ........................................................................................... .38 Konya Karapınarı Kasabası menzilinin özellikleri ........................... .38 Eski şehir Ereğli yani eski kale Erkili'nin özellikleri ..................... .39 Yiyeceklerinin ve içeceklerinin beğenilenlerini bildirir ...................41 Mesire yerlerinin anlatılması .............................................................................41 Ereğli ziyaret yerlerinin anlatılması .......................................................... ..41 Kainatın Serveri Mucizesinin bildirilmesi, Cemall nazmı ile Ereğli övgüsü ...................................................................................41 Ulukışla Kasabası menzilinin özellikleri ................................................. .56 Gönül alan dağ, Ramazanoğlu Yayiağı'nın özellikleri ..................... .56 Çifte Han ılıcası ......................................................................................................... .57 Sultan Hanı menzili .................................................................................................. .58 Gülek Kalesi menziHnin özellikleri .............................................................. .58 Çakıt ham menzili .................................................................................................... .58 Topçeken Camus (manda) Yaylağı... ............................................................... .59 Azine Kalesi yani Adana şehrinin özellikleri... .................................... .59 XII Eski Misis Kalesi'nin özellikleri ..................................................................... .59 Dar-ı Hayye yani Şahınaran Kalesi .............................................................60 Kurtkulağı menzili ...................................................................................................... 60 Payas Kalesi'nin özellikleri ................................................................................60 Payas Kalesi 'nin şekli ..............................................................................................60 Payas Dağı Yayiağı'nın özellikleri ................................................................63 Sürmeli Yayla .................~ ..............................................................................................64 Göktepe Yaylası ........................................................................................................... 64 Çatalağaç Yaylası ......................................................................................................64 Fındıklı Yayla ...............................................................................................................64 Şolgay Yaylası ..............................................................................................................64 Sencen Yaylası ...............................................................................................................64 Merkez Kalesi 'nin özellikleri .............................................................................65 İskenderun Kalesi'nin özellikleri ......................................................................66 Belen Kasabası'nın özellikleri ........................................................................... 67 Bakras Kalesi'nin özellikleri ..............................................................................68 Cehennem yurdu şehir ve eski taht merkezi Antakya Kalesi'nin özellikleri .......................................................................................68 Denklayanuş yani Takyanus Kral'ın durumunun anlatılması .............................................................................................................. 69 Büyük ve eski Antakya Kalesi'nin özellikleri... .....................................71 Mahallelerin isimleri ve adetleri ................................................................... 73 Büyük saraylar ve evlerinin özellikleri... ..;................................................73 Antakya şehri camilerinin anlatılması ....................................................... 73 Antakya mescitlerinin anlatılması .................................................................73 Medrese ve darülhadislerinin anlatılması ................................................73 Darülkurra ve sıbyan mekteplerinin özellikleri... .................................73 Şanlı derviş tekkelerinin özellikleri ............................................................. 74 Gönülalan hamamlarının özellikleri .............................................................74 Tüccar hanlarının özellikleri ...............................................................................74 Çarşı-pazar ve dükkaniarının özellikleri ..................................~...............74 Güzellerinin anlatılması .........................................................................................74 Beldenin ikliminin, hava ve suyunun özellikleri ..................................74 Ab-ı hayat akarsu kaynakları ...........................................................................74 Mahsülterinin, yiyeceklerinin ve içeceklerinin beğeriilenleri ...........................................................................................................74 XIII Arabistan hududunun özellikleri .......................................................................75 Antakya yapılarının özellikleri .......................................................................75 Antakya Asi Nehri'nin özellikleri .................................................................75 Antakya evliyalarının ziyaret yerlerinin özellikleri .......................77 Habib-i Neccar'ın hikayesi ..................................................................................77 Habib-i Neccar ziyaret yeri .................................................................................78 Melik Yavhid ve Melik Biatü'l-Kassan ziyareti .................................78 Zanbakıyye Kasabası menzili ............................................................................79 Nursuz Şuur Köprüsü menzili ................................................................................79 Mıdık Kalesi'nin özellikleri ................................................................................79 Şecer Kalesi 'nin özellikleri ..................................................................................80 Eski şehir, fukara yurdu yani Hama Kalesi'nin özellikleri ................................................................................................................81 Hama'nın mahalleleri, sarayları, evleri ve diğer binaların anlatılması .........................................................................82 Hama şeh,inin camilerinin anlatılması ......................................................82 Ubeyde ibn Cerrah Camii ......................................................................................82 Güzelce Kasım Paşa Camii ....................................................................................83 Medrese ve darülhadislerin anlatılması .....................................................83 Darülkurra ve sıbyan (çocuk) mekteplerinin anlatılması.. ............. .83 Tarikat ehli derviş tekkelerinin anlatılması.. ........................................83 Bekar tüccar hanlarının anlatılması... ...........................................................83 Konuk kervansaraylarının özellikleri .......................................................... .83 Sultan çarşısı bedestenlerininin anlatılması... ..........................................83 Yaşlı ve gençlerinin yüz renklerinin anlatılması ...................................83 Güzellerinin övülmesi ................................................................................................ 84 Halkın giyeceklerinin anlatılması... ...............................................................84 Beldenin havasının ve suyunun özellikleri ................................................84 Sanayiinin beğenilenleri bildirir ......................................................................84 Mahsullerinin beğenilenlerini bildirir ..........................................................84 Yiyeceklerinin beğenilenlerini bildirir .........................................................84 İçeceklerinin beğenilenlerini bildirir ..............................................................84 Sanatlı hamamlarını bildirir .............................................................................84 İbret verici Muhammed dolabı binasının özellikleri ..........................85 Hama dolabının şeklinin özellikleri..............................................................85 Hama şehrinin ziyaret yerlerinin anlatılması.. .....................................86 XIV Rastan Köprüsü menzili ...........................................................................................86 Hazret-i Bayezid hik~yesi ..................................................................................87 Kur'an yurdu ve irfan ocağı Humus'ın (Humus) özellikleri .............88 Humus Kalesi'nin şekilleri ................................................:...................................88 Sanayiinin beğenilenleri .........................................................................................90 Humus şehrinin külliyatının özellikleri ......................................................90 Humus Kalesi'nin ibret verici tılsımiarının özellikleri ....................90 Humus toprağının özelliği ......................................................................................90 Diğer özelliği ..................................................................................................................90 Büyük sahabelerin ziyaret yerlerini anlatılması. ................................90 Melik el-Mansur İbrahim oğluMelik el-Eşref Muzaffereddin Musa ziyaret yeri ............................................................ 92 İkikapılı Han menzili ..............................................................................................92 Nebik Köyü menzili ...................................................................................................92 Görülmeye değer büyük Kadife Ham menzilinin özellikleri ........................................................................:....................................... 93 Harasta Köyü menzili ..............................................................................................93 Cennet kokulu Şam'ın gücümüz yettiği kadar hallerine vakıf olup bütün peygamberlerin ve evliyaların nurdolu kabirierine yüzümüzü sürüp ileri gelenlerinin ve seçkinlerinin açık-seçik ve düzgün konuştukları Arapçayı bildirir ................................................................................................95 Cennet kokulu Şam'dan ulakhk ile Asitane-i ?aadete gittiğimiz menzilleri bildirir .....................................................................99 Osmanoğlu askeriyle Gürcü Nebi'nin Üsküdar cengini bildirir ..................................................................................................................... ıoo İlahi zuhurat ............................................................................................................... ıoo Salih (doğru) rüyanın etkileri ......................................................................... lOO Celall Gürcü N ebi, Hararnı Katırcıoğlu ve adamlarının isyanının sebebini bildirir .......................................................................... lO! Dedikoducu, yerici, huysuz tiryakllerin saçma-sapan, boş sözleri ve saçma davranışlarını bildirir ................................. 105 Gürcü N ebi'nin sonunun bildirilmesi ............................................................. 113 Katırcıoğlu'nun başına gelenlerin bildirilmesi ..................................... ll3 Gökten düş~n bir kaza, Çomar Bölükbaşı ile karşılaşmamızın bildirilmesi .................................................................. ll4 ;il, xv Seyyid Gazi menzili ............................................................................................... 115 1059 Muharremi'nin (---)[Ocak 1649] günü Şam'dan Sayda, Beyrut ve Safet malı bakayasını tahsil etmek için Şam eyaleti askeriyle Dürüzistan memleketinde Maanoğulları üzerine gittiğimiz menzilleri, kal.e, köy ve kasabaları bildirir ................................ 116 Cebelü's-Selc'in (Karlı Dağ) anlatılması ................................................ 117 Ebü's-selc ziyareti ..................................................................................................... 118 Ebü's-selc-i Hindf ziyareti ................................................................................. 118 Rebve Dağı .................................................................................................................... 118 Garradhanı menzili ................................................................................................. 118 Suluhan menzili ......................................................................................................... 119 Deyr-i Zünnun Köprüsü menzili ....................................................................... 119 Hazret-i İlyas Köyü'nün özellikleri... ......................................................... l19 Hazret-i İlyas aleyhisselam ziyaret yerinin özellikleri... .......... l19 Hazret-i Elyesa ibn Hatvan aleyhisselam makamı ziyareti ................................................................................................................... 119 Hazret-i Nuh Nebl aleyhisselam makamı ziyaret yeri ............... l19 Peygamberler ve velller meraını Cebelü'l-Lübnan'ın (Lübnan Dağı'nın) özellikleri .................................................................. 122 Şeyh Hazret-i Şeyhan-ı Ra'i ziyareti ....................................................... 124 Hazret-i Hızır aleyhisselam ziyaret yeri... ........................................... 124 Kerek Kalesi'nin özellikleri ............................................................................. 125 İbret verici, büyük ve eski bina Ba'albek Kalesi'nin özellikleri ........................................................................................................ -... 125 Rabtan Nehri ............................................................................................................... 127 Hazret-i Yahuda ibn Hazret-i Yakub aleyhimesselam ziyareti ................................................................................................................... 127 Hazret-i Adem Safi oğlu Hazret-i Şis aleyhimesselam ziyareti ................................................................................................................... 130 Hazret-i Şis'in hikayesi ...................................................................................... 130 Hazret-i Şis'in diğer hikayesi ........................................................................ 131 Kar' avn Köprüsü Köyü menzili ........................................................................ 132 Ceremat Köyü menzili ........................................................................................... 132 Görülmeye değer Şıkıf Kalesi'nin özellikleri ....................................... 132 Ayn-i Sul Köyü ........................................................................................................... 133 XVI Görülmeye değer Zeyd?-niye Kalesi 'nin özellikleri .......................... 134 Zeydani ye Kalesi 'nin şekilleri ....................................................................... 134 Kasımıye Kalesi'nin özellikleri... .................................................................. 135 İbret verici acaip Re'sü'l-uyun Tılsımı menzili .................................... 135 İkinci özellik................................................................................................................ 135 Marnur kale yani Sur şehrinin özellikleri... ............................................ 135 Büyük Nakura Dağı cenginin anlatılması ............................................... 136 Şem'un-ı Safa Köyü menzili .............................................................................. 137 Yüksek Nakura Dağı'nın özellikleri ........................................................... 138 Suabe Köyü menzili ................................................................................................. 139 Hazret-i Şem'un-ı Safa ziyaret yeri ........................................................... 139 Diğer hikaye ................................................................................................................ 140 Başka hikaye .............................................................................................................. 140 Dürzf sapık fırkalarını (mezhepleri) bildirir ...................................... 141 Mezhepsiz Teymanl kabilesi ............................................................................ 141 Mezhepsiz Yezidl kavmi ..................................................................................... 142 Mervanl kabilesi ....................................................................................................... 142 Hubarflerin durumu .................................................................................................. 142 Mezhepsiz Aklı kavmi ......................................................................................... 142 Kızıllı kavminin durumları ............................................................................... 142 Tavahin Mefşuhat menzili ................................................................................. l44 İbret verici sağlam kale, dayanıklı ve büyük sur, güçlü hisar, eski yapı, Bekke rabatı (varoşu), Yıtni eski şehir Akye (Akka) .......................................................................................... l44 Akka Kalesi'nin şekillerinin anlatılması ............................................... l47 Cezayirli ile Felemenk ve İngiliz küffarının büyük savaşının anlatılması ................................................................................... 148 Kalyonu çıkarılmasının anlatılması ........................................................... l49 Sanatçının bağenilen becerisinin anlatılması.. ...................................... l49 Birinci marifeti .......................................................................................................... l50 İkinci becerisi ............................................................................................................. ~.l50 Üçüncü ustalık. ............................................................................................................. ıso Dördüncü marifet ....................................................................................................... ıso Beşinci sanat ................................................................................................................. ıso Üçüncü gün,Ş,ihir sanatı seyrini bildirir ..................................................... 150 XVII Beyt-i Mukaddes iskelesi Akka Kalesi'nin ziyaret yerleri ...................................................................................................................... l53 Hazret-i Salih İbn ( ---) ziyareti ................................................................... l53 Hazret-i Salih aleyhisselam mucizesi... ................................................... l53 Hazret-i Adem aleyhisselam makamı ziyareti .................................. l55 Aynü'l-bakar ziyaret yeri ................................................................................... l55 Üçüncü özellik. ......................................................................... ,................................... l55 Nimetli iki pınar ziyareti ................................................................................. l55 İki küçük nimetin özellikleri ............................................................................ l56 Hazret-i Server-i Ka'inat ve Mefhar-i Mevcudat Makamı ................................................................................................................... l57 İki hurma ağacının anlablması ...................................................................... l57 Başka bir anlatış ....................................................................................................... l57 İki hurmanın özellikleri ...................................................................................... l57 Hazret-i İsa ve Meryem makamı... ................................................................ l57 Be nt Ken' an vilayetinin özellikleri ............................................................. l58 Benf Rame Köyü ......................................................................................................... l58 Vadi-i Limon Köyü menzili ............................................................................... l58 Mağar Köyü ................................................................................................................... l59 Ken'an vilayeti, Yahudi yurdu, Cuhud beldesi, ibret veici kale Kefirnahun yani Safet şehrinin özellikleri.. ........ l59 Der-beyan-ıLisan-ı Yahudi .............................................................................. l60 Yahudi isimleri .......................................................................................................... l62 Yahudi kadın isimleri ........................................................................................... l62 Safet şehrinden arz-ı Askalan'da Gazzetü'l-Haşim şehrine gittiğimiz konakları bildirir ................................................. l62 Haddese Köyü menzili .......................................................................................... 162 Hayfa Kasabası menzili ...................................................................................... l63 Leccun Hanı ................................................................................................................... l63 ( ---) iskelesi menzili ............................................................................................... l63 Kakun Kalesi ............................................................................................................... l63 Büyük Kalinseve Kalesi yani Felestin (Filistin) şehri... ............... l63 Şeyh Hazret-i Alem İbn Uleym ziyareti... .............................................. l64 Büyük iskele Yafa Kalesi'nin özellikleri ................................................ l64 Hazret-i Üzeyr İbn(---) ziyaret yerinin özellikleri ........................ l64 Hazret-i Lut Kasabası'nın özellikleri ........................................................ l67 XVIII Zehir gibi ve kötü kok,!llu Lut Gölü'nün özellikleri ........................... 167 Filistin memleketi tahtı, sağlam sur eski şehir Remle Kalesi 'nin özellikleri .................................................................... 168 Rimle (Remle) Kalesi'nin şeklinin anlatılması. .................................. 168 Yiyeceklerinin özellikleri ................................................................................... 169 Eski şehir, büyük belde Remle'de gömülü olan büyük peygamberler ve evliyaların kabirierini bildirir ..................... 169 Hazret-i Nuh oğlu Hazret-i Sam oğlu Hazret-i Erfahışd ziyareti ............................................................................................. l69 Hazret-i Lokman ibn (---) ziyareti... ............................................................ 170 Enuş ibn (---)(---)ziyareti ................................................................................. ın Hazret-i Kaffah ibn ( ---) ziyareti.. ............................................................. ın Hazret-i Hanuh ibn (---) (---) ziyareti... .................................................. ın Hazret-iKınan ibn (---) (---) ziyareti... .................................................... 171 Ubbade b. Sarnit ziyareti .................................................................................... ın Sedud hanı menzili .................................................................................................. 171 Askalan vilayeti, Arz-ı Hasan hududu, eski Marmaşim şehri yani Gazzetü'l-Haşim (Gazze) Kalesi'nin özellikleri ............................................................................................................. l71 Gazze Kalesi 'nin şekli ........................................................................................... 172 Gazze şehrinin anlatılması ................................................................................ 173 Gazze camilerinin anlatılması ........................................................................ 173 Vilayetin valisi Hüseyin Paşa Camii... .............. ~·-···································173 Sinan Paşa Camii .......................................:.............................................................. 173 Darülhadislerin anlatılması ............................................................................ 173 Kur' an darülkurraları ve sıbyan mekteplerinin anlatılması ........................................................................................................... 174 Derviş tekkelerini anlatılması ....................................................................... l74 Tüccar hanlarının anlatılması ......................................................................... l74 Gelen-giden yolcu kervansarayları ............................................................... l74 Susamışların sebillerinin anlatılması ....................................................~ ... 174 Gönül alan hamamların anlatılması. .......................................................... 174 Bedesten çarşısının anlatılması ...................................................................... 174 Mahbuplarının anlatılması ............................................................................... 174 Yaşlı genç ~alkının giyecekleri ...................................................................... 174 XIX Havasının, suyunun tatlılığı ve mahbuplarının yüz renkleriniri anlatılması ...................................................................... 174 Beldenin iklimi ve taliinin bildirilmesi .................................................. 175 Tahıllarının beğenilenleri .................................................................................. 175 Ürünlerinin beğenilenleri ..................................................................................... 175 El imalatlarının beğenilenleri ......................................................................... 175 Yiyecek ve içeceklerinin övülmesi ................................................................. 175 Gezinti yeri bağlarının anlatılması.. ........................................................... 175 İbret verici Ayn-i Seecan'ın {Seccan pınarı) anlatılması. ............. 175 Garip hikmet ....................................................................................................._. ......... 175 Başka hikmet .............................................................................................................. 176 Acaip ve garip başka bir hikmet... ................................................................ 176 Gazzetü'l-Haşim külliyatı ................................................................................. 176 Gazze'nin büyük evliyalan ziyaret yerlerinin anlatılması ........................................................................................................... 176 Askalan Kalesi ........................................................................................................... 176 Gazze'den cennet kokulu Şam'a gittiğimiz konakları bildirir..................................................................................................................... 178 Südud Ham Kasabası menzili .......................................................................... 178 Marnur kasaba Lut şehri menzili .................................................................... 178 Celcula Kalesi menzili ......................................................................... .-................ 178 Kakun Kalesi'nin özellikleri ............................................................................ 178 Eski Leccun Ham menzili ..................................................................................... 178 Türabioğlu Kasabası ................................................................................................ 178 Ayn-ı Tüccar Kalesi 'nin özellikleri... ........................................................... 178 Hazret-i Sa' d [ibn Ebf] Vakkas ziyareti... ............................................... 178 Cisr-i Yakub Ham menzili ................................................................................. 178 Kunaytara Kalesi menzili .................................................................................. 179 Sa'saa Kalesi menzili ............................................................................................ 179 Cennet kokulu Şam toprağı ve selam yurdu Şam'ın özellikleri {---).................................................................................................. 179 işbu 1059 [1649] tarihinde Şam-ı Şerif'den Rum diyarına gittiğimiz menzilleri, kale ve şehirleri bildirir ........................ 180 Harasta Köyü menzili ........................................................................................... 180 Kusayra Köyü menzili ........................................................................................... 180 Büyük Kadife Ham menzili .............................................................................. 180 xx Karalar Kalesi'nin öz~llikleri ........................................................................ 180 İkikapılı Hanı menzili ......................................................................................... 180 Uryan (çıplak) Şeyh Bekkar ............................................................................ 180 Şeyh Bekkar'ın kerametinin gerçekliği... .................................................. 181 Diğer menkıbe ........................:..................................................................................... 181 Hikaye ............................................................................................................................. 182 Humus Kalesi menzili ............................................................................................ 182 Rastan Köprüsü menzili ........................................................................................ 182 Hama Kalesi menzili ............................................................................................. 182 Şecerüddür Kalesi menzili .................................................................................. 182 Eski şehir ve büyük yapı Ma'arretü'n-Numan Kalesi'nin özellikleri ............................................................................................................. 183 Ma' arra şehrinin anlatılması... ........................................................................ 183 Hikaye ............................................................................................................................. 183 Ma' arra'nın ziyaret yerleri... ............................................................................. 184 Şeyh Ebü'l-Ula-yı Ma'arravl ziyaret yeri ............................................. 184 Eski şehir Sermin'in özellikleri ...................................................................... 184 Büyük Selerne şehri ................................................................................................. 185 Sermin Kasabası ........................................................................................................ 185 Han-ı Tirnan Kasabası menzili ....................................................................... 185 Peygamberler nazargahı, halifeler tahtı, büyük şehir ve eski belde Halebü 'ş-Şehba 'nın özellikleri .............................. 185 Bu şehir içinde işittiğimiz hoş sözlerle ilgili gj.ilünç bir hikayeyi bildirir ..................................................................................... 186 ŞamlıMolla Yahya'nın anlatımıyla acaip gülünç bir hikaye ............................................................................................................. 186 Murtaza Paşa'nın hikayesi ................................................................................ 188 Murtaza Paşa'nın sözleri ...................................................................................... 190 Haki'rin hikayesi ...................................................................................................... 190 Haleb şehrinden Rakka eyaleti ve Urfa'ya giderken Haleb eyaletinde olan kaleleri ve kasabaları bildirir ..................................................................................................................... 192 Bab-ı Vizaa Kasabası menzili ........................................................................ l92 Hazret-i Ukayl ibn Ebi Talib ziyareti... ................................................... l92 Şeyh Hamiçi-i Dımışkl ziyareti .................................................................... 193 Şeyh Zahirüddin ibn Şeyh SühreverdL .................................................. 193 ~ XXI Kızılhisar menzili ................................................................................................... 193 Nizip şehrinin özellikleri .................................................................................. 193 Dayanıklı sur Birecik Kalesi'nin özellikleri... ..................................... 193 Birecik Kalesi'nin özellikleri .......................................................................... 194 Aşağı Varoş yapıları ............................................................................................. l94 Büyük Fırat Nehri'nin özellikleri ................................................................ 195 Erzene'r-Rum, sağlam Rakka şehri kalesinin özellikleri ............. 196 Rum kalenin şekilleri ............................................................................................. 196 Eski şehir, hala büyük ülke, Suruç Vadisi'nin özellikleri... ........ 197 Eski şehir Çar-Melik Kalesi'nin özellikleri .......................................... l98 Nemrud ateşperest tapınağı, Semud oğlu Ruha yapısı yani eski şehir Ruha (Urfa) Kalesi'nin özellikleri ................. l98 Eyalet taht merkezi Rakka Kalesi'nin anlatılması.. ...................... 199 Cemmase sancağı ....................................................................................................... l99 Habur sancağı .............................................................................................................. 199 Deyr-i Rahbe sancağı ............................................................................................. 200 Beni Rebia sancağı ................................................................................................... 200 Suruç sancağı.. ............................................................................................................... 200 Harran sancağı ............................................................................................................ 200 Rakka sancağı ............................................................................................................. 200 Urfa sancağı. ................................................................................................................. 200 Eski yapı Urfa Kalesi'nin şekillerinin anlatılması.. ....................... 200 İç kale yapılarının anlatılması ...................................................................... 201 Aşağı Varoş büyük kalesinin şekli ................................................................ 201 Urfa varoşu yapılarının özellikleri ............................................................. 201 Urfa mahallelerinin anlatılması .................................................................. 201 Urfa camilerinin özellikleri .............................................................................. 202 Medreselerinin anlatılması ................................................................................ 202 Darülkurra ve darülhadislerin anlatılması... ........................................ 202 Ebced okuyan çocukların eğitildiği sıbyan mekteplerinin anlatılması ......................................................................... 202 Aşevi imaretlerinin anlatılması .................................................................... 203 Urfa tekketerinin anlatılması ......................................................................... 203 Seyyid Mancınık Tekkesi ....................................................... :::: ......................... 204 Urfa'nın yüz suyu hamamlarının özellikleri ......................................... 205 Tüccar hanlarının anlatılması ......................................................................... 205 XXII Sultan Çarşısı dükk§.nl~rının anlatılması ............................................... 205 Un değirmenlerinin anlatılması.. .................................................................... 205 Urfa'nın suyunun ve havasının anlatılması... ......................................... 206 Urfa'nın ikliminin anlatılması ....................................................................... 206 Urfa şehrinin taliinin anlatılması ............................................................... 206 Güzellerinin anlatılması ...................................................................................... 206 Genç ve yaşlı halkın elbiseleri ve dillelinin anlatılması.. ......... 206 Usta sanatlarının anlatılması ......................................................................... 206 Hububat ürünlerinin övülmesi ........................................................................... 206 Yiyeceklerinin ve içeceklerinin anlatılması.. ........................................ 207 Zulmün etkisinin eserleri ..................................................................................... 207 Urfa'nın acaip ve garip yapılarının anlatılması.. ............................. 208 Hazret-i Mesih mucizesinin anlatılması .................................................. 209 Garip ibret verici hikmet.................................................................................... 210 Diğer menkıbe .............................................................................................................. 210 Tanrı'nın hikmetinin işareti .............................................................................. 211 Diğer hikmet ................................................................................................................ 211 Diğer gariplik ............................................................................................................. 211 İbrahim Halil mancınığının özellikleri... ................................................. 212 Urfa şehrinin ziyaret yerlerini bildirir .................................................... 212 Seydf Gazi Köyü menzili ..................................................................................... 213 (---) (---) kalesinin özellikleri ........................................................................ 213 Gevrik Kasabası'nın özellikleri ..................................................................... 213 Samsat Kasabası'nın özellikleri .................................................................... 213 Çiftçi yurdu, Harran Kalesi'nin özellikleri ........................................... 213 Ayn-i ruz ziyaret yeri ............................................................................................ 214 Şeyh Yahya-yı Hayatı ziyareti ................................................................... 214 Eski eyaJet merkezi Rakka Kalesi'nin özellikleri... ......................:.. 215 Ulu Pilice Nehri'nin anlatılması .................................................................. 215 Bük Gölü'nün özellikleri ....................................................................................... 215 Caber Kalesi'nin özellikleri ............................................................................ ~.215 Süleyman Şah ziyaret yeri ................................................................................ 216 Ashab-ı kiramın seçkinlerinin ziyaret yerleri ..................................... 217 Balis Kasabası'nın özellikleri ......................................................................... 217 Rusafe-i kebjr (Büyük Rasafe) Kasabası'nın anlatılması... ......... 217 Merkisa eski şehrinin özellikleri .................................................................. 218 XXIII Ane Kalesi'nin özellikleri .................................................................................. 218 Dir Kalesi'nin özellikleri ................................................................................... 219 Irak Hıddesi Kalesi'nin özellikleri ............................................................. 219 Haddise Kalesi'nin özellikleri ....................................................................... 219 Cüllab Kasabası'nın özellikleri ...................................................................... 219 Şeyh Hazret-i Cabirü'l-Ensarf ziyareti .................................................... 220 Siverek Sancağı Kalesi'nin özellikleri... ................................................... 220 Siverek Kalesi'nin şekilleri .............................................................................. 220 Değirmen Boğazı menzili ..................................................................................... 220 Ruhbe Kalesi'nin özellikleri ............................................................................. 220 Sinn-i Ruha harap kalesinin özelikleri .................................................... 221 Sin Kalesi 'nin şekilleri ......................................................................................... 221 Karakayık menzili .................................................................................................. 222 Gerger (---) özellikleri .......................................................................................... 222 Eski ılıca Çermik (---) özellikleri ................................................................ 222 Çermik şehrinin ılıcasının özellikleri ........................................................ 222 Çüngüş Kasabası menzili ...................................................................................... 222 Abdi-Her Kasabası .................................................................................................. 222 Sufraz Kalesi'nin özellikleri ............................................................................ 222 Süre Kasabası'nın özellikleri ........................................................................... 223 Kahta Kasabası'nın özellikleri ...................................................................... 223 Hasin-i Mansur sağlam surunun özellikleri ............................................. 223 Hısn-ı Mansur Kalesi'nin şekilleri ............................................................... 224 Simyat Kalesi'nin özellikleri .......................................................................... 224 Meliki'l-Afdal ziyareti ....................................................................................... 224 Sadr-ı Baz (Doğan göğsü) Kalesi yani Besni Kalesi'nin özellikleri ............................................................................................................. 224 Eski kale ve büyük şehir Maraş'ın özellikleri... .................................. 225 (Maraş'da) Yeni gördüklerimizi bildirir .................................................. 225 Sahih Etrak (Türk) dili ....................................................................................... 226 Türkmen dilinin anlatılması ............................................................................. 227 Kızlarının ve kadınlarının isimleri ............................................................. 227 Türkmen cariyelerinin isimleri ........................................................................ 227 Türkmen kölelerinin isimleri ............................................................................. 227 Türkmen seçkinleri erkek isimleri ................................................................. 227 Türkmen kabilelerinin isimleri ........................................................................ 227 XXIV Maraş Karsı Kalesi'ni~ özellikleri .............................................................. 230 Sarıkamış Köyü menzili ....................................................................................... 230 Göksun Dağı Yayıası'nın özellikleri ........................................................... 230 Künek Köyü menzili ................................................................................................ 232 Değirmen Boğazı menzili ..................................................................................... 232 Kayserierin taht yeri, büyük şehir ve eski yapı Kayseri Kalesi 'nin özellikleri ................................................................ 232 Kayseri iç kalesinin şekilleri ........................................................................... 234 Kayseri şehrinin anlatılması ........................................................................... 234 Mahallelerinin isimleri ....................................................................................... 235 Seçkin sarayların adetleri ve isimleri ....................................................... 235 Kayseri camilerinin özellikleri ...................................................................... 235 Ebi' Muhammed ibn Talib Camii ..................................................................... 235 Şeyh Emir Sultan Camii ...................................................................................... 235 Lala Paşa Cami, Osman Paşa Camii ve Hacı Paşa Camii ........... 236 Çiğ-delizade Cami ................................................................................................... 236 Alıund Hanım Cami ................................................................................................ 236 Katırcıoğlu Cami ....................................................................................................... 236 Kurşunlu Cami ............................................................................................................. 236 Elvan Camii .................................................................................................................. 236 Hacı İvazlar Cami ................................................................................................... 236 Hacı Kılıç Cami ........................................................................................................ 236 Yeni Cami ....................................................................................................:.................. 236 Diğer Yeni Cami ........................................................................................................ 236 Tabaklar Camii .......................................................................................................... 236 Gönül Camii .................................................................................................................. 236 Akkaş Çorbacı Camii ............................................................................................. 236 Me s ci tl erinin anlatılması. ................................................................................... 236 Alim medreselerinin anlatılması ................................................................... 236 Sultan Eretna Medresesi ....................................................................................... 236 Alıund Hanım Medresesi ..................................................................................~ ... 236 Hacı Kılıç Medresesi .............................................................................................. 236 Müftü Medresesi ......................................................................................................... 236 Hazret-i Kur'an darülkurralarının anlatılması .................................. 237 Peygamber,darülhadislerinin anlatılması .............................:................ 237 Ebced okuyan çocuk mektepletinin anlatılması.................................... 237 XXV Şanlı derviş tekkelerinin anlatılması. ....................................................... 237 Hazret-i Celaleddin-i Rumi Tekkesi .......................................................... 237 Seyyid (---)ve Seyyid Battal Cafer Gazi Tekkesi... ........................ 237 Kırk Nisa hikayesi ................................................................................................. 237 Koyun Baba Tekkesi ................................................................................................ 238 Kalenderler Tekkesi ................................................................................................ 238 Koyun Baba Sultan Tekkesi ............................................................................... 238 Hayat suyu çeşmelerinin anlatılması ......................................................... 238 Susamışlar sebilhanelerinin anlatılması ................................................. 238 Kığlamaz sebili .......................................................................................................... 238 Hundiyye sebili .......................................................................................................... 238 Kervansarayların anlatılması. ........................................................................ 238 Tüccar ve esnaf hanlarının anlatılması.. ................................................... 239 Sultan çarşı pazarının özellikleri ................................................................. 239 Ana cadde dükkanıarının anlatılması ....................................................... 239 Yaşlı ve gençlerinin yüz renklerinin anlatılması. ............................... 240 Mahbublarının özellikleri .................................................................................. 240 İleri gelenlerin ve seçkiiı.lerin anlatılması... ........................................... 240 Usta tabiplerinin anlatılması .......................................................................... 240 Usta cerrahiarın anlatılması ........................................................................... 241 Şeyhlerinin anlatılması ....................................................................................... 241 Şairlerinin anlatılması ......................................................................................... 241 Ermişlerinin ve meczuplarının anlatılması... .......................................... 241 Erkek ve kadınlarının giyeceklerinin anlatılması.. .......................... 241 Halkın dillerinin anlatılması ......................................................................... 241 Cana can katan güzel esen havasının anlatılması... .......................... 241 Beldenin ikliminin anlatılması ...................................................................... 241 İmaristanının taliinin anlatılması ... :........................................................... 242 Evlerdeki tatlı su kuyularının anlatılması ............................................ 242 Tatlı su nehirlerinin anlatılması... ................................................................ 242 İbret verici yapıların anlatılması ................................................................ 242 Hamamların anlatılması .................................................................................... 243 İleri gelenlerin özel hamamlarının anlatılması. ................................ 244 Erkeklerin isimlerinin yazılması ................................................................... 244 Kadınlarının isimleri .................................................. .- .......................................... 244 Kölelerinin isimleri ................................................................................................. 244 XXVI ı J ı J ı 1 ii t 1 ı 1 1 Cariyelerinin isiml~ri ............................................................................................ 244 Kiliselerinin isimleri .......................................................................:..................... 244 Güzel havasının özellikleri ............................................................................... 244 Hububat ürünlerinin anlahlması .................................................................... 244 Sanatları ve kazançlarının anlatıması ..................................................... 244 Yiyeceklerinin anlatılması ................................................................................ 245 Susuzlukları giderici içeceklerin anlatılması ....................................... 245 Meyvelerinin anlatılması ................................................................................... 245 İmaret aşevinin anlatılması .............................................................................. 245 Cennet bahçelerinin anlatılması .................................................................... 245 İrem Bağları gibi mesire yerlerinin anlatılması.. ............................... 245 Kayseri külliyatı ...................................................................................................... 246 İbret verici Erciyes Dağı ve diğer acaip eserleri bildirir ............. 246 Kayseri şehrinde yatmakta olan büyük ermişlerin nur dolu kabirierini bildirir ...................................................................... 247 Battal Tekkesi ziyareti.. ...................................................................................... 249 Şeyh Hazret-i Hamid ibn Musa el-Kayserl... ........................................ 249 Şeyh Hazret-i Abdi Dede büyük ziyaret yeri ...................................... 249 Abdf Dede menkıbeleri ......................................................................................... 249 Usta şair İmrü'l-Kays maşadı.. ........................................................................ 250 Şeyh Hazret-i Abdüssamed Efendi ............................................................... 251 Şeyh Ramazan Mevlana Sinaneddin Yusuf (meşhur Arap Sinan) ziyareti ......................................... ~........................................... 251 Mevlana Sefer ibn Mehmed Kapanl.. .......................................................... 252 Kırk Nisa ziyareti ................................................................................................... 252 Geçmiş meliklerin ziyaret yerleri ve Muhammed ibn Hanefi ziyaret yeri .............................:.......................................................... 252 Eski şehir, zor pehlivanlar yurdu yani eski Bor Kalesi'nin özellikleri .................................................................................... 252 Bor Kalesi'nin özelliği .......................................................................................... 253 Süslü Bor şehrinin özellikleri.. ..............................................................!c ......... 253 Bor şehrinin ziyaret yerlerinin anlatılması.. ......................................... 254 Bor Kalesi'nden (---)yönüne, Aksaray ~-'hrine gittiğimiz m enzilieri bildirir .................................................................. 254 Ortaköy ;;menzili ......................................................................................................... 254 Bırvadeli 'Köyü .......................................................................................................... 254 XXVII Bay şehri salihler yurdu, yani İrem beldesi Aksaray Kalesi'nin özellikleri .................................................................................... 254 Aksaray şehrinin isimlendirilmesinin sebebinin anlatılması ........................................................................................................... 255 Aksaray, Alısaray ve Ah-ı saray Kalesi'nin şekillerinin anlatılması .............................................................................. 256 Aksaray şehrinin süslü varoşunun özellikleri ........................................ 257 Aksaray şehrinin saraylarının anlatılması... .............. :......................... 257 Aksaray şehrinin mahallelerinin sayıları ve anlatılması... ....... 257 Selçuklu sultanları camileri ve diğer mabetierin özellikleri ............................................................................................................. 258 Karamanoğlu İbrahim Bey Camii ................................................................. 258 Şeyh Hamid-i V elf Camii ................................................................................. 258 Tabaklar Camii .......................................................................................................... 258 Hacı Seyyid Hasan Efendi Camii... .............................................................. 258 Karhane Camii ........................................................................................................... 258 Mahalle mescitlerinin anlatılması .............................................................. 258 Medreselerin anlatılması .................................................................................... 259 Yılancık Medresesi ................................................................................................... 259 Sulu Medrese ................................................................................................................. 259 Karamanoğlu Camii Medresesi ........................................................................ 259 Hece okuyan sıbyan mekteplerinin bildirilmesi... ............................... 259 Derviş tekkelerinin anlatılması.. ................................................................... 259 Akarsu çeşmeleri ........................................................................................................ 259 Can kaynağı sebilhaneler ................................................................................... 259 Tüccar hanları ............................................................................................................. 259 Çarşı ve bedesten ....................................................................................................... 259 Yaş h ve gençlerin yüz renkleri ........................................................................ 259 Mahbub (güzel) ve mahbubelerinin övülmesi ......................................... 259 Seçkin ve ileri gelenleri ....................................................................................... 259 Üstad hekimler .......................................................................................................... 259 Cerrahlar ........................................................................................................................ 260 Salih şeyhler ............................................................................................................... 260 Musannif (yazarlar) ve şairler ........................................................................ 260 Meczuplar ve ermişler ............................................................................................ 260 Erkeklerinin giydikleri ......................................................................................... 260 XXVIII ı r ,t ı .! !j ' 1 1 i Kadın kısmının giyece~leri ................................................................................ 260 Erkeklerinin isimleri .............................................................................................. 260 Kadınlarının isimleri ............................................................................................. 260 Kölelerinin isimleri ................................................................................................. 260 Cariyelerinin isimleri ................................................ ,........................................... 260 Can veren güzel havası ......................................................................................... 260 Evlerdeki su kuyuları ................................. ,........................................................... 260 Halkın dili ve lehçesi ........................................................................................... 260 Beldenin ikliminin anlatılması ...................................................................... 260 İmar~stanının taliinin anlatılması ............................................................... 260 Hayat suyu ve nehirleri ....................................................................................... 260 Hamamlarının anlatılması ................................................................................ 260 İbret verici şenlikli görüntüler ......................................................................... 260 Ziyafet evi imaretlerinin övülmesi... ........................................................... 260 Hububat mahsulünün özellikleri ..................................................................... 261 Sanayiinin beğenilenlerinin anlatılması .................................................. 261 Yiyeceklerinin övülmesi ....................................................................................... 261 Yenen meyvelerinin anlatılması ..................................................................... 261 İçecek türlerinin anlatılması ............................................................................. 261 Esnafının kazançları ve işleri .......................................................................... 261 İrem Bağı mesireyerlerinin anlatılması .................................................... 261 Cennet bağlarının adetleri ve anlatılması... ........................................... 261 Külliyatının övülmesi ......................................................... ~ ................................. 261 Büyük veliler yurdu Aksaray'ın ziyaret yerlerinin anlatılması ........................................................................................................... 262 Sivas'a gittiğimiz m enzilieri bildirir ........................................................ 263 Eski kasaba Elbistan'ın özellikleri .............................................................. 263 Aslıab-ı Kehf ziyareti ...............~ .......................................................................... 264 Aşdı Kasabası'nın özellikleri .......................................................................... 264 Gürün Kasabası'nın özellikleri ................................ :....................................... 264 Darende Kalesi'nin özellikleri ....................................................................... .>264 Darende ziyaret yerleri... ..................................................................................... 265 Sazcığaz Köyü menzili .......................................................................................... 265 Mancılık Köyü ............................................................................................................. 265 Ulaş Kasaba~~·············································································································265 Eski taht merkezi Sivas Kalesi ...................................................................... 266 XXIX Sivas şehrinin padişah defteri üzere ve siciliatta yazıldığı gibi hakir de Sivas imaretlerini yazdığımızı bildirir ....................................................................................... 269 Sivas şehrinin imaretlerinin durumu ........................................................... 269 Sivas eyaleti sancakları bunlardır ............................................................... 269 Sivas Kalesi yapılaı:ının şekilleri ............................................................... 270 Paşa Hisarı iç kalesinin şekli .......................................................................... 271 Sivas şehri camilerinin özellikleri .............................................................. 272 Ulucami ............................................................................................................................ 272 Kızıl Cami ..................................................................................................................... 272 Sivasi Efendi Camii ................................................................................................ 272 Musa Efendizade Camii ........................................................................................ 272 Kilise Camii ................................................................................................................. 272 Koca Hasan Paşa Camii ....................................................................................... 272 Yukarı Kale Camii .................................................................................................. 272 Aşağı Kale Camii ..................................................................................................... 272 ilim öğrenilen öğretim yerlerinin anlatılması. ..................................... 272 Kızıl Medrese .............................................................................................................. 272 Hamam Medresesi .................................................................................................... 273 Aşağı Hisar Medresesi .......................................................................................... 273 Hasan Paşa Medresesi ........................................................................................... 273 Sivasi Efendi Medresesi ....................................................................................... 273 Yetişmemiş çocukların öğrenim gördüğü mekteplerin anlatılması ........................................................................................................... 273 Derviş tekkelerinin anlatılması ..................................................................... 274 Tüccar konuk saraylarının anlatılması ...................................................... 274 Sivas hamamlarının anlatılması .................................................................. 274 Koca Hasan Paşa Hamamı ................................................................................. 274 Hasan Paşa Hamamı .............................................................................................. 274 Çeşmeleri ........................................................................................................................ 274 Sultan çarşısının özellikleri .............................................................................. 274 Sivas halkının yüz renklerinin özellikleri ............................................. 275 Sivas halkının giysileri ve dilleri ............................................................... 275 Mahbub (güzel) ve mahbubelerinin özellikleri... ................................. 275 Havasının ve suyunun anlatılması ................................................................ 275 İkliminin anlatılması ............................................................................................ 275 XXX ı 1 it 1 f ı 1 f ~ 1,. Tahıl mahsulatının anlatılması .................................................................... 275 Sanayiinin beğenilenlerirün anlatılması .................................................. 275 Yiyeceklerinin ve içeceklerinin özellikleri... .......................................... 275 Salih şeyhleri, alimleri ve eşrafının anlatılması.. .......................... 275 İbret verici kiliselerinin isimleri ve anlatılması... ............................ 276 Eski Kilise ..................................................................................................................... 276 Sıp-nişan Kilisesi ..................................................................................................... 276 Meryem Ana Kilisesi .............................................................................................. 276 Meryem Ana kilisesi ............................................................................................... 276 Hızır-İlyas Kilisesi ..................................................................... :.......................... 276 Aya Yorgi kilisesi .................................................................................................... 276 Sivas şehrinin külliyatının anlatılması.. ................................................. 277 Rum vilayeti tahtı, şirin belde, Sivas şehrinin ziyaret yerlerinin anlatılması .................................................................................. 277 Şeyh Hazret-i Kara Şems Efendi Sultan .................................................. 278 Muhlis Paşa ziyareti .............................................................................................. 278 Said ve şehid Şehzade Bayezid Han ibn Süleyman Han hikayesi ve ziyaret yeri ............................................................................. 278 Konya Ovası'nda iki şehzade cenginin hikayesi ............................... 279 Şehzade Bayezid'in İran ülkesine ayak bastığım ve daha sonra içler acısı durumunu bildirir ... ,............................... 281 Şehzade Bayezid'i talep için Der-i devletten elçiler gittiğidir .................................................................:······························282 Sivas'ın ziyaret yerleri ........................................................................................ 285 ey h Hazret-i Süheyb-i Rumf yani Abdülvehhab Gazi ziyaret yeri .............................................................................................. 285 Süheyb'in hikayesi .................................................................................................. 285 Geyümers Şah ve Givmers ve Geyümers kabri ....................................... 287 Allah'ın hikmetinin eseri acaip ve garip bir olay ........................... 288 Bir acaiplik daha .................................................................................................... 290 Eski millet Ermeni dili ......................................................................................... 290 Ermeni dilinde sayılar .......................................................................................... 290 Sivas eyaletinde ve Diyarbakır eyaletinde gezip dolaştığımız beldeleri, şehirleri, kaleleri, akarsuları, ibret verici yapı kalıntılarını, nice kaza ve nahiyeleri bildirir ...................................................................... 292 XXXI Zığzığı Köyü menzili .............................................................................................. 292 Tapanoğlu Köyü menzili ....................................................................................... 292 Yağbasan.Köyü menzili ......................................................................................... 292 Ziniski Köyü menzili .............................................................................................. 292 Div Riğ hapishanesi, kedi şehri, kedi kalesi, dayanıklı sed, sağlam kale, yüksek tepe yani Divriği surunun özellikleri ............................................................................................................. 292 Divriği Kalesi'nin şekilleri... ............................................................................ 293 Kestigan Kalesi .......................................................................................................... 294 Divriği şehri aşağı varoşunun anlatılması... .......................................... 294 Mahallelerinin isimleri ....................................................................................... 294 Vezirlerin, ayanın ve seçkinlerin hane ve sarayların isimleri .................................................................................................................... 294 Divriği camilerinin özellikleri ....................................................................... 295 Kızıl Medrese Camii .............................................................................................. 295 Hatib Camii. Şems-i Bezıngalı Camii ........................................................ 295 Divriği medreselerinin anlatılması ............................................................. 295 Ebced okuyan sıbyan mekteplerinin anlatılması.. ............................... 295 Divriği hamamlarının tarifi ............................................................................ 295 Tüccar hanlarının tarifi ........................................................................................ 295 Sultan Çarşısı'nın anlatılması. ........................................................................ 295 Güzellerinin anlatılması ...................................................................................... 296 Yiyecek ve içeceklerinin anlatılması. ......................................................... 296 Divriği halkıyla hüsn-i ülfet .......................................................................... 296 Divriği külliyatının özellikleri ..................................................................... 296 Garip temaşa ................................................................................................................ 296 Büyük ermişlerin ziyaret yerlerinin anlatılması... ............................. 297 Kaluk Deresi ................................................................................................................ 297 Toğud Köyü m enzili ................................................................................................. 298 Yaycılar yurdu, sağlam kale yani Eğin'in özellikleri ..................... 298 Eğin'in yiyeceklerinin, içeceklerinin ve sanayiinin beğenilenleri ........................................................................................................ 299 Eğin'in ziyaret yerlerinin anlatılması ....................................................... 299 Eski şehir, büyü~ Arz-ı Mukaddes, Urban tahtı eski Arapkir Kalesi'nin özellikleri ............................................................... 299 Arapkir Kalesi'nin şekilleri ............................................................................. 299 XXXII 1 f ı ' ı 1 l fo 1 1 1 ır 1 Dutluca Köyü menzili ..;··························································································300 Aşıvan Köyü menzili .............................................................................................. 300 Bağnik Köyü menzili ........................ ,..................................................................... 300 Hüsn-i Ziyad şehri, Harbid beldesi yani Harput Kalesi'nin özellikleri .................................................................................... 300 Harput Kalesi'nin özellikleri .......................................................................... 301 Dış kalenin özellikleri ...:...................................................................................... 302 Seçkin saraylardan .................................................................................................. 302 Harput camilerinin anlatılması ..................................................................... 302 Medreselerinin anlatılması ................................................................................ 302 Sevgili ciğer köşesi yavruların eğitim gördükleri mekteplerin anlatılması ............................................................................. 302 Şanlı derviş tekkelerinin anlatılması ........................................................ 302 Hamamlarının özellikleri .................................................................................. 302 Tüccar ve esnaf hanlarının anlatılması.. ................................................... 303 Sultan çarşılarının anlatılması ....................................................................... 303 Güzellik beldesi şehrin güzellerinin anlatılması.. ............................. 303 Yiyecek ve içeceklerinin anlatılması.. ........................................................ 303 Harput'un seçkinlerinin isimleri ..................................................................... 303 İbret verici Harput Gölü'nün özellikleri... ................................................ 303 Acaiplik ve gariplik .............................................................................................. 304 Acaip ve garip sırlı hikmet .............................................................................. 304 Tanrı'nın diğer bir sanatı ...................................................;·································304 Harput evliyalarının nur dolu merkadierinin ziyaret yerleri ...................................................................................................................... 304 Eski Per-teng şehri, Pertek Kalesi'nin özellikleri ............................. 305 Sağmal definesi şehri, Sağman Kalesi'nin özellikleri ................... 306 Cemşid-kenizek (Çemişgezek) Kalesi'nin özellikleri ...................... 306 Kalesinin şekilleri ................................................................................................... 307 Munzur Baba Nehri'ni anlatılması .............................................................. 307 Mağazbird Kalesi'nin özellikleri .................................................................. 307 Sağlam Kahkaha Kalesi, dayanıklı sur, Palu Kalesi'nin özellikleri .................................................................................... 307 Palu Kalesi'nin şekilleri ...................................................................................... 308 Palu varoşunı.m anlatılması ................................................................................ 308 e<, ,;;:,. XXXIII Bakımlı şehir, yani büyük Çapakçur Kalesi ve Bitlis Pınarı 'nın özelliği ............................................................................................ 309 Dinç Kalesi, Genç hükumetinin özellikleri ............................................. 312 Dinç Kalesi'nin şekilleri ...................................................................................... 313 Atak eski Kalesi'nin anlatılması.. ................................................................ 313 Atak Kalesi'nin şekilleri .................................................................................... 313 Cıska marnur kasabasının özellikleri ......................................................... 314 Kulp Eski Kalesi'nin özellikleri .................................................................... 314 Celil Dağı, yani Tercil Kalesi'nin özellikleri... ................................... 314 Tercil Kalesi'nin özellikleri .............................................................................. 314 Şeros-hani şehri, yani Mihranf Kalesi'nin özellikleri ................... 315 Mihranf Kalesi'nin özellikleri ........................................................................ 315 Faresiz ova yani bi-huş Muş Salırası'nın özellikleri....................... 315 Melun Şeddad'ın kalesi, eski şehir Muş'un anlatılması.. .............. 316 Ermenilerin meşhur Çanlı Kilisesini anlatılması.. .........:.................. 317 Çanlı Kilisenin şekilleri ...................................................................................... 317 Çanlı Kilise'de toplamlmasının sebebini bildirir.............................. 318 Garip hikmet ............................................................................. :................................. 318 Muş Ovası'ndan Sivas'a yöneldiğimiz menzilleri bildirir .......... 319 Tanrı'nın eski yapısı, büyük yüksek tepe, ibret verici dağ, yüksek kilit, büyük tepe, Demavend Dağı'na denk yaylalar seçkini yani Bingöl Yaylası... ................................ 319 Bingöl halkını bildirir .......................................................................................... 321 Bingöl'ün ibret verici ürünl~ri ........................................................................... 322 Bin-göl'ün faydalarının anlatılması ........................................................... 322 Kuş Gölü ................................. ,......................................................................................... 322 Hurme Gölü ................... ,................................................................................................ 322 ErGölü .............................................................................................................................. 322 Kıllı Göl ................................................................................................... :...................... 322 Miskin Gölü ................................................................................................................... 323 Mütarmık Gölü ............................................................................................................ 323 Muhannes Gölü ............................................................................................................ 323 Ceb bar Gölü ................................................................................................................... 323 Ballı Göl ......................................................................................................................... 323 Kanlı Göl ........................................................................................................................ 323 İçme Gölü ......................................................................................................................... 323 XXXIV Salbaş Gölü .................................................................................................................... 323 Aynü'l-hayat Gölü .............. ~.................................................................................... 323 Bike Gölü ........................................................................................................................ 323 Hatun Gölü ..................................................................................................................... 323 Sindiban Gölü ............................................................................................................... 323 Kasım Gölü .................................................................................................................... 323 Kerkes Gölü ................................................................................................................... 323 Zırnık Gölü .................................................................................................................... 323 Şur Gölü ............................................................................................................................ 323 Eğlence yeri seçkin yaylağın anlatılması.. .............................................. 324 Büyükçayır menzili .................................................................................................. 324 Tekman ve Kiğı yollarına gittiğimizi bildirir ..................................... 325 İşbu 1060 Cemaziyelevvel'in birinde [02.05.1650] Sivas şehrinden İstanbul'a doğru yola çıktığımız menzilleri, kale ve beldeleri bildirir ................................................ 326 Sivas Yenişehri Kasabası menziHnin özellikleri ............................... 326 Artıkova Kasabası menzili ................................................................................ 327 Sivas eyaleti sancaklarını, nahiyelerini, köyleri ve kasabalarının uzak ve yakınını bildirir .......................................... 327 Bozok sancağı ............................................................................................................... 327 Bozok sancağı özelliği ........................................................................................... 327 Sorkun Kazası .............................................................................................................. 327 Akdağ Kazası .............................................................................................................. 327 Hüseyinova Kazası .................................................................................................. 327 Kazova Kasabası'nın özellikleri ................................................................... 328 Eski inepazarı'nın anlatılması ........................................................................ 328 Dimorta Kasabası'nın özellikleri .................................................................. 328 Zile Ovası'nda Şeyh Nusret Tekkesi menzili ....................................... 329 Gönül erbabının kalbierine huzur veren Zile Kalesi'nin özellikleri ............................................................................................................. 329 Zile Kalesi yapılarının durumu ...................................................................... 330 Zile şehrinin aşağı varoşunun anlatılması... ........................................... 330 Bu mahalleler ............................................................................................................. 330 Zile saraylarının özellikleri ............................................................................ 330 Zile camilerinin anlatılması ............................................................................ 330 Zile ziyaret y~rlerinin anlatılması ............................................................. 331 XXXV Kazankaya menzili ................................................................................................. 331 Sunkuroğlu Köyü ......................................................................................................... 331 Elvan Çelebi Köyü menzili ................................................................................. 331 Hazret-i Elvan Çelebi ziyaret yeri .............................................................. 331 Çorum Kalesi menziHnin anlatılması. ........................................................ 332 (---) şehri yani İskilip Kalesi'nin özellikleri ...................................... 332 İskilip Kalesi'nin şekilleri ................................................................................ 332 İskilip ziyaret yerlerinin anlatılması ....................................................... 333 Eski şehir Merzifon·Kalesi'nin anlatılması ........................................... 333 Murtaza Paşa Çiftliği menzili ......................................................................... 334 Harap kale Gümüş şehri ...................................................................................... 334 Dankaza Köyü menzili .......................................................................................... 334 Hakir Evliya'nın başından geçenler ............................................................. 334 Çomar Bölükbaşı isyanının sebebi ................................................................. 335 Kurtlar Sarayı Kasabası menzili .................................................................. 340 Boyalı Köyü menzili ............................................................................................... 340 Arslan Paşa Çiftliği Köyü menzili ............................................................... 340 Keskinkın Kalesi, yani Kankın (Çankırı) surunun anlatılması ........................................................................................................... 341 Çankırı Kalesi'nin şekilleri .............................................................................. 341 Çankırı varoşunun anlatılması ........................................................................ 341 Çağa Gölü menziHnin özellikleri ................................................................... 342 Çağa Gölü'nün anlatılması ................................................................................. 343 Gölün beğenilenleri ................................................................................................... 343 Eğirin özelliği .............................................................................................................. 343 Çağa Gölü'nden Kastamonu vilayeti, Bakır Küresi, Devrekani, Taşköprü ve(---)(---)(---) gidip gezip dolaştığımız belde, kasaba, kaleleri, şehirleri ve ibret verici yapıları bildirir .................................................................... 343 Eski şehir, iğne yurdu. Bolu toprağı, Mudurnu Kalesi... .................. 343 Mudurnu Kalesi'nin şekilleri... .......................................................................... 344 Aşağı şehrin anlatılması ..................................................................................... 344 Başka bir beğenileni... ............................................................................................. 345 Başka bir beğenileni ................................................................................................ 345 Biş başka beğenileni ................................................................................................ 345 Mudurnu şehri ziyaret yerleri .......................................................................... 346 XXXVI 1 ı Türbeli Göynük kasabas~ menzili ................................................................... 346 Melek Ahmed Paşa sadrazamlığının anlatılması... .......................... 347 Melek Ahmed Paşa'nın Sadrazamlığı zamanında olan güzel işler ve kötü olayları bildirir .................................................... 350 Gemicilerin danışma toplantısındaki ıstılahiarın anlatılması ........................................................................................................... 353 Veziriazam Melek Ahmed Paşa'nın aziedilmesine sebep olan kötü tedbirli işin sonu ................. ,...................................................... 356 Büyük zulüm ve acı musibetin anlatılması... ........................................... 359 Acaip ve gariplik ..................................................................................................... 361 Melek Ahmed Paşa'nın aziine sebep olan madde ve sanat ehlinin ayaklanması ....................................................................... 369 Aziine birinci sebep ................................................................................................. 369 Aziine sebep olan ikinci madde ...................................................................... 369 Kalplerin kırılmasının eseri, Siyavuş Paşa ve Ebu Said Efendi'nin kışkırtmasıyla sanat ehlinin ve halkın umumi ayaklanmasının sonucu Melek Ahmed Paşa'nın azledilmesi ...................................................................................... 371 Telhisçi Mazlum Hüseyin Ağa'nın acaip ve garip durumu ........... 374 Efendimiz Melek Ahmed Paşa ile Özü eyaletine bu hakfrin ilk defa Rumeli'ne seyahate çıkıp seyrettiğimiz köyleri, kasabaları ve kaleleri bildirir ......................................................................................................;·······························380 Küçük Çeşmece Kasabası'nın anlatılması. ............................................... 380 KüçükÇekmece Gölü'nün özellikleri ............................................................ 380 Çekmece Gölü'nün oluşmasının anlatılması ............................................. 380 Büyük Çekmece Kasabası'nın özellikleri ................................................. 381 Çekmece Gölü'nün anlatılması ......................................................................... 382 Büyük Çekmece'nin ibret verici köprüsünün anlatılması ................ 382 Silivri Kalesi'nin anlatılması .......................... -............................................. 384 Silivri Kalesi'nin şekilleri ................................................................................ 385 Silivri şehri varoşunun anlatılması. ............................................................ 385 Kara Pfrf Paşa Camii ............................................................................................ 386 Sa'df Baba ziyareti... .............................................................................................. 386 Vezir HaydarAğazade ziyareti .................................................................... 386 Çorlu Eski Kalesi'nin durumu ............................................................................ 387 ~, XXXVII Müslüman mahallelerinin anlatılması ...................................................... 387 Arahacıbaşı Mahallesi Camii ......................................................................... 388 Eski Cami ....................................................................................................................... 388 İmaret Camii ................................................................................................................ 388 Fatih Camii .................................................................................................................. 388 Çorlu'nun ziyaret yerleri ...................................................................................... 390 Mevlana Behişti Efendi ziyaret yeri .......................................................... 390 Mevlana Uzun Balı Efendi ................................................................................. 391 Karıştıran Hanı Köyü ............................................................................................ 391 Pürgaz Kalesi yani Birgaz (Burgaz) şehrinin fethinin anlatılması ........................................................................................................... 391 Sokollu Mehmed Paşa Camii ............................................................................ 392 Burgaz Kervansarayı'nın anlatılması ........................................................ 394 Eski Poloz Kalesi'nin övülmesi... ..................................................................... 395 Fakılar Köyü menzili ............................................................................................. 395 Karapınar Köyü menzili ...................................................................................... 396 Sasalar Köyü menzili ............................................................................................. 396 Aydos Kalesi'nin özellikleri ............................................................................. 396 Aydos şehri ılıcasının anlatılması.. ............................................................. 397 Çenge [kalesi] ............................................................................................................... 397 Çenge Köyü .................................................................................................................... 398 Yeniköy Kasabası menzili .................................................................................. 398 XXXVIII [4b] Seyahatnamenin üçüncü cildinin girişi El-hamdü lillahi'llez1 ekame nizamü'l-ekvan, ala arneli'Ikudreti kün fe-kan, fe-tebarekallahu ahseni'l-hillıkin, ebde'a 'lervaha'l-lat1feti min alemi'l-gaybi bi-gayri sırrıhi ve la mu'1n, vahteri '1-ecsame '1-keyfiyyeti min alemi' n-nakli min sülflletin min ma'in ma'in. Bin kez salat ü selam o Mefhar-i Mevcudat üzerine olsun ve nice hezftr hezaran nilliş [u] efgan-ı dil-suz ile tahiyyat u seltim ailesine, evladına, ashabına, zevcelerine, tabilerine, Suffe erbabına ve Kerbela Çölü şehitleri üzerine olsun ki, onların gayretleri ve kılıçlarıyla bütün Mısır, Şam, Irak-ı Arap, Irak-ı Acem, Nihavend, Belh u Buhara ve Horasan iklimleri feth edilerek İslam diyarına ilave olup Şam illerinde, Mekke ve Medine yollarında güvenlik sağlandı. Bu garip ve kusurlarla dolu riyasız Evliya'ya da cennet kokulu Şam yoluyla hacca gitmek arzuları düşüp tertemiz niyet ile yola çıktık. Allahım kolay eyle. 1058 yılı Şaban [Temmuz-Ağustos 1648] ayının sonunda Üsküdar'dan Şam'a gittiğimiz menzilleri bildirir Cenab-ı Barı sağlıkla ve esenlikle varmayı nasip ede, amin ve ya Mu1n bi-hakkı Seyyidi'l-mürselln. Evvela Bismillah ile büyük Üsküdar şehrinde bir ay bekledikten sonra kalkıp doğu tarafına deniz kıyısı ile (---) saat gidip Kartal Köyü'nü, oradan Pendik Köyü'nü geçip, , Gebze Kasabası menzili: Bunlar yukarıda Erzurum seyahatine giderken 2. cildimizde anlatılmıştır. Buradan (---) saatte tepe aşağı inip, İçmesuyu İskelesinin anlatılması: Büyük iskele olup denizi karşı Dil tar<jfına buradan geçildiğini ilk defa 1050 [1640] tarihinde seyahat etıneye çıktığımız sırada ikinci cildimizde, bu is- kele içme suyu müshili de burada olduğundan gezinti yerleri ve İçme Suyu'nun özellikleri, hepsi yazılmıştır. Ancak şimdi bu iskeleden iki günde 200 parça at kayıklarıyla uygun hava ile karşı tarafa geçilip, Dilhan. menzili: 1050 [1640] yılında da ikinci cildimizde ayrıntılarıyla anlat~lmıştır. Buradan yine kıble tarafına tam 8.000 adım gidip, Hersek Kasabası'nın anlatılması: 861 [1457] tarihinde Fatih Sultan Mehmed Han Gazi, Bosna diyarında Hersek kralının tahtı olan Bolagay Kalesi'ni kuşatıp fethinde zorluk çekerken içeriden kralın oğlu kement ile kaleden dışarı çıkarak Fatih huzurunda İslam ile şereflenir ve kalenin kolay fethedileceği yerleri gösterir. Allahın emriyle kale fethedilir. Fatih, ganimet mallarıyla birlikte o kaleyi Müslüman olan Hersek Kralı oğlu Ahmed Bey'e sancak şeklinde bağışlar. O taraflarda 76 parça babasından kalmış kaleleri feth edip İslam topraklarına katınası padişahın çok hoşuna gittiğinden adı geçen Ahmed Bey'e Bosna eyaleti bağışlanır. Şanlı bir vezir olarak savaşlarda çok mal sahibi olur. Bu Hersek Kasabası yeri bir verimli boş arazi olup hacıların gelip geçtiği bir yer olduğundan Hersekoğlu Ahmed Paşa bu servetle, bu güzel yere 700 hanereaya (Müslüman olmayan Osmanlı vatandaşları) yerleştirir. Bütün vergilerden muaf olmaları için ellerine fermanlar verir. Belde halkı ve gelen geçen yolculara ibadethane olması için bir minareli, geniş avlulu, dört tarafında sütunlar üzerine oturtulmuş kubbeler ile süslenmiş, mihrap ve minberi eski tarz süslü bir cami yapar. Bir mescit, bir medrese, bir mektep, bir tekke, iki han, bir hamam ve bir aşevi yaptırır. Bütün gelen geçen yolcuları ve çevrede oturanları bu konu~ kevinde konaklatıp konakçılar kervansarayın her ocağına bir sini yemek çorba, adam başına birer ekmek ve zeytinyağı getirirler. Her at ve deve başına birer torba arpa getirip hizmet ederler, büyük vakıftır. Tamamı 70 adet dükkandır. Hepsi sonradan yapılmış 5 adet hanlardır ki bütün yapıları kiremitlidir. Ama Hersekoğlu Ahmed Paşa'nın bu kasaba içindeki bütün cami ve imaretleri kurşunlu büyük yapılardır. Bu yüzden Hersek Kasabası derler. 2 Havası ve suyu ağırdır. Serçeyi sıtma tutar. Bütün halkı sarı benizli Etrak adamlarıdır ancak zenginlerdir. Zira gayet iş ve kazanç yeridir. Şehri bir kumsal düz yere kurulmuştur. Buradan kıble tarafına 7 saatte, Derbend Köyü menzili: Bu da Yalova Kazası sınırında 100 haneli ve bir camili ve iki hanlı bakımlı ve şenlikli muaf ve müsellem Müslim ve kefere ile süslenmiş köydür, ama gayet bakımlı işlek yerdir. Yalakabad (Yalova) Kalesi'nden beri Kırkgeçit derelerini kırk kere geçenler kılavuz olup yolları temizlemekle görevli reayalardır, ama gayet marnur olacak yerlerdir. Yaz ve kışta Kırk­ geçit derelerinde ve Yalakabad Kalesi derelerinde asla ve kata haramller (Hırsız, haydut, yol kesen) eksik değildir ki haramilerin gizlendikleri ve barındıkları yataklarıdır. Her zaman [5a] güvenlik değildir, tehlikeli yerdir. Buradan yine kıble yönüne dağlar üzere sık ağaçlı ormanlar geçip İznik Gölü kenarında, Sülün Köyü: 100 kadar haneli, bağlı, bahçeli ve servi ağaçlı yerleşim yeridir. Şeriflerden velinimet kimseleri vardır. Bunu geçip 8 saatte, Çini eski kalesi yani eski yurt İznik şehrinin özellikleri Yunan dilinde yazılmış Yanvan Tarihi'nde bu İznik Kalesi'ni ilk defa yapan Nuh aleyhissela.mın oğlu Sam'dır. Tufan'dan sonra Musul yakınında Cudi Dağı'nda gemileri karar bulur, gemiden çıkan 70 nefer kimse kendilerine yerleşmek içih güzel bir mekan aramaya başlarlar. Hazret-i Sam seyahat ederek bu İznik mahalline gelip görür ki bir göl kenarında suyu ve havası tatlı güzel bir yerdir. Çoluk çocuğuyla bu iç açıcı yerde 70 sene oturarak imar eder. Tarihçilerin yazdıklarına göre, İstanbul Kalesi yerine Hazret-i Süleyman saray yapmazdan 1.700 yıl önce imar olmuş eski bir şehirdir. Daha sonra İstanbul'a ikinci kurucu olan Yanko b. Madyan'ın saygıdeğer kızı olan İznike adlı kadın kral, Sam yapısı üzere yeniden sağlam bir hisar ve dayanıklı bir kale inşa etmiştir ki hala bütün kara ve deniz seyyahlarının dillerinde ve bütün _Rum tarihçilerinin güvenilir kitaplarında, özellikle Yanvan Tarihi'nde eskiRum çini kalesi, eski İznik şehri diye anlatılmakta ve yazılmak'tadır. 3 Daha sonra nice melikten krala değip sonunda İstanbul Tekfuru Pozatin oğlu Alinam kralın elinde iken bilek zoruyla 731 [1331] tarihinde Orhan Gazi kuşatıp 7 ay döğdükten sonra küffarın 500 parça gemileriyle Gemlik adlı iskeleden yardıma gelip İslam gazilerini kale eteklerinden kaldırmak için gelirler. İslam ordusu bu hali görüp yardıma gelen küffara bir Orhan satırı vurarak gölün kıyısında bulunanların hepsi ateş saçan kılıçtan geçer. Nice bini gölün sularına gömülürler. Yine kaleyi kuşatmaya devam ederler. Kale içinde bulunan murdar (kirli, pis) küffar bu hali görüp canlarını kurtarmaktan ümitlerini keserler. Kırk gün daha büyük savaşlar edip sonunda kalenin yıkılan yerlerinden Müslüman gaziler örümcekler gibi sağlam kalenin duvarlarının tepesine çıkıp ezanlar okurlar. Kale için bulunan bütün küffarı kılıçtan geçirirler. Kılıçla fethedildiği için hala Orhan Gazi Camii'nde hatib minbere kılıç ile çıkar. Osmanoğulları Devleti'nin başlarında ilk büyük savaşın biri de budur. Daha sonra Gazi Hudavendigar yazımı üzere Bursa sancağı toprağında (---) (---) (---) tarafından hakimliktir. 300 payesiyle şerif kazadır ve tamamı (---) adet köylerdir. Bu köylerden senelik kadısına yedi çin kesesi hasıl olur. Sipah kethüdayeri, yeniçeri serdarı, müftüsü, nakibüleşrafı, ayan ve eşrafı, salih uleması, büyük şeyhleri, halim-selim tarikat ehli ve dindar adamları vardır. Şehir naibi ve kapan muhtesibi vardır ama iç il olduğundan kalesinin dizdan (kale muhafızı) ve askerleri yoktur. Ancak eelali ve cemali korkusundan birkaç kuleleri bakımlı ve kapıları kapalıdır. İznik Kalesi'nin şekli: Göl kıyısında bir düz, geniş verimli alanda dörtgen şeklinde tuğladan, Şeddad yapısı gibi bir Perhad yapısıdır. Her tuğlası onar okka olmak üzere kızıl taşa benzer tuğla, horasan, kireç ve cibis ile yapılmış sağlam bir kaledir. Duvarının boyu 40 melik ziraı yüksektir ve 7 arşın derin sağlam duvardır. Tamamı birbirine yakın 366 kuleleri vardır ama bedenleri yer yer zamanın geçmesiyle harap olmuştur. Çevresinde bulunan hendeği toz toprak ile dolmuştur. Fırdolayı büyüklüğü 6.000 germe adım· geniş bir kaledir. Dört köşesinde 4 kapısı var. Gölkenan kapısı, batı tarafına bakar, göl de kalenin batı tarafındadır. Yenişehir kapısı ve kale duvarına sarmaşık sarılmıştır. (---) (---) (---) (---) (---) (---) 4 Kale dışında asla y~pı yoktur, tamamı kale içindedir. Bu şekilde ve bu büyüklükte olan kalenin içinde toplam 18 mahalle ve (---) bin adet kiremit ile örtülü bağlı ve bahçeli, iki katlı bakımlı ve süslü evler ile bezenmiş, şirin imaretler ile süslenmiş Rum çini şehridir. Bu kadar yapılar kalenin kıblesi yönündedir. Kalenin dou tarafında binlerce [Sb] harap haneleri, toprak olmuş yapıları yerle bir olup yatar. Hala nice bahçeler, bağlar, zeytin, servi ve ceviz ağaçları sınırları belli olmayan camiler, meydan yerinde kalmış bomboş yerler vardır. Ama hala şenlikli olan süslü şehri 26 adet cami ve mescit vardır. Evvela eski cami, Orhan Gazi Camii: Fetih sırasında kiliseden çevrilmiştir. Bu eski ibadethane, kurşun ile büyük cami çarşı içinde olduğundan kalabalık cemaate sahip bir minareli melik camiidir. Ancak yandığından dolayı (---) tarihinde Süleyman Han Mimar Sinan'a tamir ettirmiştir. Ve harabistan içinde kalmış, (---)Camii: Kargir kubbeleri gömgök kurşun ile örtülü, düzgün bir minareli süslü caınidir. Kubbeleri mavi renkli kurşun ile örtülü, düzgün minareli güzel camidir. Beddua sebebiyle cemaatten garip acaip bir camidir. Sonra, Şeyh Eşrefoğlu Camii: Kırmızı renkli kiremit ile örtülü, çini ile süslü nur dolu bir camidir ki bizzat Şeyh Eşrefoğlu bu camide gömülüdür. Bu camiin tarihi: Velekad büniye beytü'l-hüdfi İl mu 'l-verfi sırr-ı mübin Fesennfi lehu tarihihi Ve le ni'me dfirü '1-müttakin. Sene (---) Çini üzere yazılmış sanatlı tarihtir. Bu nur dolu camiin gece gündüz cemaati boldur. Buradan, Orhan oğlu Süleyman Şah Camii: Kurşunlu aydınlık camidir. Ve, , Şeyh Kulbeddin Camii: Kurşunsuzdur, ama cemaati çok boldur. Sonra, Hayreddin Paşa Camii: Yeşil Cami adıyla meşhur olmuş süslü güzel bir camidir. ................ (1 satır boş) .............. .. 5 Mahalle mescitlerinin özellikleri: Tamamı (---) bakımlı mescitlerdir. Bunlardan, eski Yenişehir kapısı dışında Orhan Gazi Mescidi, cemaatten garip ve acaip mescittir. Buna yakın akrabalanmızdan Yakub Ecezade Mahmud Çelebi Mescidi; kurşun ile örtülü bakımlı bir mescittir. Ancak abdesthaneleri harap oldl).ğundan ara halkı haklre "imar eyle" diye ıs­ rar ettiler. Orada misafir idik, gücümüz olmadığından ferağat ettik. Tanrı dönmeyi nasip ederse biz de tamir ederiz, zira padişah­ ların fermanlarıyla mütevelliliği hala bu haktre miras olarak geldiği için. zaptımızdadır . ................ (1 satır boş) ................ · Medreseterin anlatılması: Tamamı yedi medresedir. Bunlardan donanımlısı Süleyman Paşa medresesidir . ................ (2 satır boş) ............... . Özel darülhadis ve darülkurrası yoktur. Ebced okuyan çocukların eğitim yeri olan mekteplerin anlatılması: Hepsi 46 adet ergenlik çağına gelmemiş çocuk mektepleridir. Evvela Orhan mektebi, Süleyman Şah mektebi, Aziz mektebi ve Tekioğlu mektebi. Her yıl temiz yavrulara bayramlık elbiseleri çıkar. Derviş tekketerinin anlatılması: Tamamı 7 tekkedirama kutuplar kutbu Eşrefoğlu Tekkesi dünyaca meşhur fukara ile dolu bir tekkedir. ................ (1 satır boş) ............... . İmaretlerinin özellikleri: Hepsi 7 imarettir. Burada Hayreddin Paşa'nın iki imareti var, biri Eski imaret, biri Yeni İmaret'tir. Zenginlere ve fakiriere iki öğün çorbası dağıtılır. Ve Orhan Gazi İmareti, Ramazan ayında devamlı açıktır. Balahanoğlu imareti ve Eşrefzade'nin Tekke imareti. Bu imaretierin nimeti ay ve yıl, genç ve yaşlı, zengin ve fakiriere dağıtılır. Hamamlarının özellikleri: Toplam iki çifte hamarnı vardır. Bunlardan Tekeoğlu hamamı, hoş havalı, hoş sulu ve hoş yapılı aydınlık bir hamamdır ve biri Yeni Hamam: Bu da aydınlık ve gönül açan güzel bir hamamdır. (---) (---) (---) (---) (---} (---) (---) Tüccar hanlarının özellikleri: Rüstem Paşa Kervansarayı, Mimar Sinan yapısıdır. (---) (---} (---} (---} (---) (---) ................ (1 6 satır boş) ............... . Hayat suyu olan çeşmelerin özellikleri: Hepsi 7 adet akarsulardır. EvveHi İmaret Çeşmesi'nin tarihidir: İşbu etiy-ı hubda bu seb'il Dediler tarihini "Hayru 'i-uyun". özellikleri: Tamamı 600 dükkandır. Ancak kargir yapı bedesteni yoktur, ama bütün değerli şeyler mevcuttur. 9 yerde usta kaşi çini işiikieri vardır. Ahmed Han zamanında 300 işlik varmış, zulümden [6a] viran olmuştur. Bu şehir beşinci iklimde bulunduğundan eniemi (---) ve boylaını (---) olmakla suyunun ve havasının tatlılığından mahbub ve mahbubesi beğenilir. Genellikle halkı çuka, ferace, kontuş ve serhaddi giyerler. Yiyecekleri, içecekleri ve sanatlarının anlatılması: Bağı, bahçesi ve servi ağaçları ve zeytini (---) vardır. Gölünün hayat suyu herkesçe meşhurdur. Beyaz somunu ve hububahnda yağlı arpası gayet güzeldir. Çiniden kaseleri, tabakları ve ibrikleri meşhurdur. Osmanoğulları ülkesinde ne kadar nakışlı çinili imaret var ise bu İznik şehrinde işlendiğinden Çin-i Maçin-i Rum derler. Sihirli bukalemun nakışlı kaşller (çiniler) işlenir ki anlatılmasında dil yetersiz kalır. Sultan çarşısı, Sene [977/1568-69] dükkaniarının İznik Gölü'nün özellikleri Kalenin batı tarafında çevresi 60 mil büyük bir göldür. İçine yedi yerden akarsular katılıp batı tarafında Gemleyik (Gemlik) Kasabası körfezine ayağı akar. Etrafında 45 parça bağlı, bahçeli, camili, hamamlı ve küçük çarşılı bakımlı köyler ile süslenmiş göldür. İçinde 30 adet balık avcısı kayıkları vardır. En az derinliği 20 kulaçtır. Dört tarafını bir atlı adam bir günde dolaşabilir. Suyu gayet güzel ve tatlı olduğundan burada olan 76 çeşit balıklar bir gölde yoktur. Özellikle bunlardan elhalinye balığı, alabalığı ve sala balığı gayet meşhurdur ki asla balık kokusu yoktur. Gayet Iezzetli çorbası ve tavası olup kolay sindirilir olduğundan başka güçlendiricidir. Bütün avcılar bu balıkları Yenişehir'e, Gemlik Kasabası'na ve Pazarköy Kasabası'na götürüp kar ederler. Göl suyunun özelliliği: Suyunda şehir halkının bütün kadınları gölün kenarında çamaşır yıkarlar. Esvapları sabunsuz öyle beyaz olur ki sanki'pamuk gülü gibi olur. 7 Bu gölde 7 gün bir ah yıkasalar ve suyundan içirseler etlenip şişmanlayıp daha güzel olur. Kadın kısmı içse küsamı yani masdan etli ve büyük olur. Erkekler içse veed-i halet-i merdanı merdane-var tavakana bile doğdu biraderi uzun hrnak olur. Yani kırmızı parmak kardeş ejderha gibi olup soludukça büyük olur. Bu göl içinde bir çeşit pullu balık olur, gayet lezzetlidir ama tepesinde iki sivri kemiği olur. Onu kırıp daha sonra balığı pişirip yerler. Gayet güçlendiricidir ve birleşmeye gayet takviye verir. Eğer o kemikleri çıkarmadan pişirseler balığın eti yemyeşil olup balığı acı eder. O kemiği başka bir diri balığa saptasalar o an diri balığın vücudu mahv olur. Onun için bu gölün balıkları bu kemik sahibi olan balıktan korkarlar, ama gayet lezzetli balıktır. Bu İznik şehrinin kıblesi tarafındaki Arnavut Dağı'nı aşıp (---) saatte, Bursa Yenişehri'dir ve yine şehrin lodos tarafında göl aşırı (---) saatte deniz kıyısında, Gemleyik (Gemlik) Kasabası vardır. Batı tarafında ınİ­ nareleri gözüken, Pazarköyü Kasabası'dır ve doğu tarafında beş saatte Geyve Kasabası' dır. Bu İznik, bu kasabaların ortasına kurulmuştur, ama Engürücük Kasabası ve Lefke Kasabası dokuzar saat uzaklıktadır. Eski kale İznik şehrinin evliyalarının ziyaret yerleri Evvela dünya ve din sultanı, kaf-ı yakin s!murgu, Sübhan! külübe sakini, arif-i Samedan! (---) (---) (---) (---) (---) meşhur Eşrefoğlu, 70.000 müride sahip (---) tarikatında (---) aşıklar önderi idi. Eşrefoğlu malılasını kullanır temiz ve güzel şiirleri vardır. Tasavvufane sufller arasında okunur on iki makaında başka ilahller divanı vardır. (---) yıl yaşayıp (---) zamanında (---) tarihinde ahiret yurduna göçmüştür. İznik Kalesi içinde camii yanında büyük bir türbe içinde medfundur. Bu türbenin dört tarafında kaşf çini üzere celf hat ile esmaü'l-hüsna CAllah'ın güzel isimleri) ve çeşit çeşit bukalemun nakışları içinde "Şeyh Rumi Türbesi budur" diye yazılmışhr ve bu beyit de yazılmışhr: Ey mürfd-i sırr-ı ruhiinf olan ehl-i yakin Asitan-ı Şeyh-i Rum 'a gel ki Eşrefzade'dir 8 Diğer tarih: Gelip Anın sultan-ı bahr u ber (. ..)düp bu makamı itmamına tarih, "Ez-lutf-ı Murad Hani Sene 1043 [1632-33] Bağdad Fatihi Murad Han'ın tamirine tarihtir. Mevlana Taceddin İbrahim ziyareti: Hatibzadelik ile tamnmış, zamamn gerçek fazıllarından (üstün, değerli, olgun) musannif (kitap yazan) ve müellif (yazar) kimse idi. Şeyh Hazret-i Molla Yegan öğrencilerinden olup bütün bilimleri görmüştü. Sırr-ı Ali Efendi ziyareti ve azizin türbesi yanında Şeyh Eş­ refzade oğlu Harndi Çelebi: Sırr-ı Ali Efendi ile bir tekkede gömülü olduğundan türbelerinin üzerinde yazılan tarih budur : Goft-i İimı heray-ı o tarıh Ruh-ı sırr-ı All muhabbet bad, Sene [1041/1630-31] (---) (---) (---) (---) Amasyalıdır. Eşrefzade civarında gömülüdür. [6b] Bu ziyaretleri edip şehir ayanından Defterdarzadeli Hasan Ağa ile ve diğer dostlar ile vedalaşıp yine kıbleye doğru 5 saatte, Lefke Kalesi'nin özellikleri Etrak kavmi Levke derler. Bursa toprağında yine Bursa kralları yapısıdır. 707 [1306-07] tarihinde Osmanoğulları'nın kurucusu Osman Gazi, Rum keferesi elinden feth etmiştir. Kalesi dörtgen şeklinde taş yapı bir küçük harap kaledir. 150_akçe şirin kazadır. Hepsi 70 parça köyleri vadır. Kadıya senelik üç kese hasıl olur. (---) hakimi vardır. Şehri Sakarya Nehri kenarında bağlı ve bahçeli, 600 haneli, 5 camili, 4 hanlı, hamamlı, mektepli ve küçük çarşılı şirin kasahadır. Sipah kethüdayeri ve yeniçeri serdan var, ama nakibüleşrafı (Peygamber soyundan olanların işlerini görmek üzere içlerinden hükümetçe tayin olunan memur) ve şeyhülislamı (müftüsü) yoktur. Ancak ulema, salihleri, ayan ve eşrafı vardır. , Beğenilenlerinden, birer buçuk okka gelir sulu ve yemesi hoş ayvası olur ki Tanrı bilir yeryüzünde benzeri yoktur. Ayva perverdesi ve ayva reçeli herkesee beğenilir. Sakarya Nehri üzerinde büyük bir ağaç köprüsü var, bu da ibret verici bir .,~serdir. Bu şehitden kalkıp yine kıbleye doğru 13 saatte verimli ve şenlikli yerler geçip, 9 Söğüt Kasabası 'nın özellikleri Bursa sancağı hükmünde Lefk.e Kazası nahiyelerinden hakimi (---)·bağlı ve bahçeli, suyu ve havası tatlı 700 kiremit ile örtülü Etrak haneli, birkaç camili, han ve hamamlı, çarşı ve pazarlı küçük kasabacıktır. Beğenilenlerind~n, üzüm turşusunun her türlüsü olur ki diller ile anlatılmaz. Ertuğrul Han ibn (---)Han ziyareti Osmanoğullanmn büyük atası Osman Gazi'nin aziz babasıdır. Öncelikle bunlar Mahan diyarından çıkarak Selçuklular'dan Sultan Alaeddin'e 300 nefer kimse ile gelip nice büyük savaşlarda bulunurlar. Bunların yüzünden nice yüz, yüz aklıkiarı olup Sultan Alaeddin bunları boy beyi edince davul ve sancak sahibi olur. Bursa taraflarını geçip ta Kastamonu'ya varıncaya kadar kılıç vurur. Allah'ın izniyle ne tarafa yöneldiler ise zafer kazarup ganimet mallarıyla Alaeddin Şah'a gelirdi. Tanrı'mn hikmeti Alaeddin çocuksuz ölüp Selçuklular son bulunca bütün Anadolu ileri gelenleri Ertuğrul Han'ı bey seçerler. Sikke ve hutbe sahibi olmadan Lefke-Söğüt arasında büyük bir savaşta yaralamr. Kendilerinin vasiyetiyle Osmancık, Rum diyarına davul ve sancak sahibi bey oldu, 699 [1298-99) tarihinde idi. "Evvelii Osman" lafzı tarih düşmüştür. Bunların bey olmalarının cuma hutbesini Osman ismiyle Tursun Fakih adlı kimse okudu. Ulu seyyidlerden Edebalı adlı azizin şerefli yıldız kadar temiz kızını aldı, Orhan ondan doğdu. Onun için Osmanoğulları, anneleri tarafından seyyidlerdendir. Osman Bey halife olunca babası Ertuğrul Han'ı bu Söğüt şehrinde defn edip şehrini imar eder. Daha sonra Yıldırım Han zamarnnda nursuz Timur bu Söğüt şehrini yağmalar, harap eder. Hala nur dolu türbesi öyle bakımlı bir türbe değildir. Buradan (---) saatte, Eskişehir Kalesi'nin vasıfları Kalesi Bursa tekfuru yapısıdır. Tarihçiler bu şehir için Sam yapısı olduğu içn Eskişehir derler. Eski zamanlarda büyük şehir imiş Hala yapı kalıntıları açıktadır. 731 [1329) tarihinde kefere elinden Orhan Gazi feth etmiştir. Hala Anadolu eyaletinde (---) (---) hakimliktir. 150 akçe şerif kazadır ve hepsi (---) parça köylerdir. 10 Adalet üzere kadıya altı kese hasıl olur. Sipah kethüdayeri, yeniçeri serdarı, müftüsü, nakibüleşrafı, ayan ve eşrafı ve sİpahı çoktur, ama kalesi harap olduğundan dizdan yoktur. · Hepsi 17 mahalle ve tamamı (---) bakımlı, şenlikli, bağlı ve bahçeli (---) örtülü geniş süslü hanelerdir. Ve tamamı (---) mihraptır. Evvela, ................ (3 satır boş) ............... . Bunlardan başkası mescitlerdir. (---) (---) (---) (---) (---) (---) (---) (---) [7a] Ve tamamı (---) medreselerdir, ama kargir yapı öğretim yerleri yoktur. (---) (---) (---) (---) (---) (---) (---) (---) Ve hepsi 70 adet sıbyan mektebidir. (---) (---) (---) (---) (---) (---) (---) (---) Ve tamamı 7 adet tarikat ehli tekkeleridir. (---) (---) (---) (---) (---) (---) (---) (---) Ve hepsi 7 adet tüccar hanlarıdır.(---) (---) (---) (---) (---) (---) (---) (---) Ve tamamı (---) gönül açan hamamlardır. (---) (---) (---) (---) (---) (---) (---) (---) Ve cümlesi (---) aşevidir. (---) (---) (---) (---) (---) (---) (---) Ve hepsi (---) 800 kadar dükkandır. (---) (---) (---) (---) (---) (---) ( ---) ( ---) Suyunun ve havasının tatlılığından güzelleri beğenilir. Halkı gerçi Etrak'tır ama yurdundan ayrı garipleri sever adamları vardır. Çuka ve değerli kumaşlar giyer ayanll:ı.rı var. Ve aba ve kaba giyer ümmetin salihlerinden Allah adamı kimseleri vardır. Ve bu şehrin dört tarafı bağlık, güllük gülistanlıktır, bahçeleri, bostanları ve ekinleri bol ganimet bir şehirdir. Hatta paşa efendimize bu şehir halkından 1000 adet koyun, 7 at, 300 araba arpa ve zahire cinsi hediyeler geldi. Eskişehir ılıcasının Özellikleri Şehrin kuzey tarafı dışında bağlar içinde kargir kubbeler ile yapılmış bir tatlı kaplıcadır ki ona, on büyük havuzu sıcak su ile dolu bir ılıcadır. Ama suyu gayet sıcaklık üzere yaratıldığından sıcak suya soğuk su karıştırılarak ılık hale getirilir. Gayet yararlıdır. Parmakta yüzük türü saf gümüşleri sarı renge çevirir. Bu güzel suyu iqen sarılık hastalığından, uyuz ve cüzamdan kurtulur, ll herkesçe beğenilen bir ılıcadır. Ancak Bursa kaplıcaları gibi donanımlı büyük yapı değildir . ................ (2 satır boş) ............... . Eski şehrin ziyaret yerleri ···········:····(1.5 satır boş) ............... . Buradan 8 saatte, Seyyid Hüseyin Gazi oğlu Seyyid Battal Cafer Gazi Kalesi'nin özellikleri Doğum yerleri, Murat Nehri kenarına yakın Malatya şehridir. 233 [846-47] tarihinde Abbasllerden Bağdad Halifesi Harun Reşid ile İstanbul'un yarısını feth ettiler. Harun Reşid Silivrikapısı'nın iç yüzünde hala Mustafa Paşa Tekkesi yerinde Kızlar Manastırı adındaki büyük bir kilisenin yerinde bir sığır derisi dilimi büyüklüğünde sağlam bir kale yaparak içine ve çevresine 10.000 askeri muhafazacıkoydu ve her sene ellişer bin altın verip bu muhafazacı askerlere zahirelerini vermek üzere küffarı haraca kesti. Harun Reşid Bağdad'a doğru yola çıktıkla­ rında Üsküdar'da Seyyid Battal Cafer Gazi'yi 12.000 asker ile alıkoydu. Hala Üsküdar'da Rünkar bahçesi olan yerde üç sene bağlar yetiştirip orada oturur. Harun Reşid Bağdad'da ölüp oğlu Me'mun halife olunca küffar İstanbul'da isyan edip kale içinde olan Harun Reşid'in askerini tamamen şehit edip Koca Mustafa Paşa Camii etrafında defneder. Bunun için hala sahabe-i kirarndan o yerde nice yüz Soffa erbabı, Muhacirin, Ensar ve aslıab-ı güzin gömülü olduğundan Koca Mustafa Paşa Camii bütün halkın ve gönül erbabının ziyaret yerleridir. Seyyid Battal Gazi'nin şehit olmasının sebebi Allah' ın rahmeti üzerine olsun Bu içler acısı hali Üsküdar'da Seyyid Battal Gazi duyunca bir gece bir kayığa binerek Üsküdar'a yakın Kızkulesi'nden İstanbul Tekfuru'nun kızını alıp av eder. Sonra bütün gaziler ile Üsküdar'ı, Pendik, Gebze ve nice şehri yağmalayıp yakıp yıkarak bu Seydf Gazi'nin gömülü olduğu yerde bir küçük kalecik vardır, Rum kayseri yapısıdır, onu aman vermeyip feth eder. İçine sevgilisi olan İstanbul Tekfuru kızını saklar. 12 Tanrı'nın hikmeti, bir gece hisarın dibinde [7b] Battal Gazi uykuya dalıp yatarken k"ayser tarafından yağı küffar geldiğini kalede sevgilisi olan kız görüp Battal Gazi'ye haber etmek için bir küçücük fıske taşı kaleden Battal'a atar. Hayy ve Kadir olan Tanrı'nın emriyle anılan taş Seyyid Battal'ın kulağı tozuna isabet edip şehit olur. Bunda söylenti çeşitlidir. Bazı tarihlerde. avratta hakikat olmadığında, kale içinde kral kızı küffarın geldiğini görüp "Fırsat ganimettir" deyip kaleden Seyyid Battal üzerine taş bırakh, derler ama bu yanlış rivayettir. Zira kız fiske taş ile Battal'ın şehit olduğunu görünce aşkından ah edip canını teslim eyledi. Zira daha önce o kız Battal'a aşık olduğundan kızın Battal'a yakınlığı fazla olmasından dolayı denizin içine Kızkulesi yapılır. Sonunda gönül birliği ve işbirliği edip Battal Gazi'nin avı olup ikisi bir yerde bu Seydi Battal şehrinde ölmüşlerdir, doğrusu budur. Daha sonra gece baskıncısı küffarlar Seyyid Battal'ı ve öldüren kadını ölmüş görünce, "ikisini de ateşe yakalım" derler. Bu kere esir olan Battal Gazi erleri, "Siz Battal Gazi'nin mübarek vücudunu ateşte yakarsınız, ama· Bağdad ve Malatya'da olan ümmet-i Muhammedler sizin orada olan esirlerinizi ve 40.000 rahiplerinizi öldürüp ateşte yakarlar" deyince yeri cehennem olası küffar Seyyid Battal'ın temiz cesedini bırakıp esir olan askerinden pekçoğunu salıverip cehennem yurtlarına giderler. Daha sonra Seyyid Batta! Gazi'nin sadık aşıkları yüz bin feryatla Cafer Gazi'nin cesedini yüksek bir tepe üzerine defn ederler. Nice aşıkları dünyayı terk edip kabri yanında karar ederler. Küffar da bunlara Türk dervişidir diye göz yumarlar. Ama Battal Gazi'nin babası Seyyid Hüseyin Gazi Ankara kıblesi tarafında bir konak uzaklıkta Hüseyin Gazi Köyü'nde büyük bir türbede gömülüdür. Allah ikisinden de razı olsun. Ve kral kızının cesedenini kalenin eteklerinde gömerler. Hala onun da kabri bellidir. Selçuklular Mahan diyarından Daı{iş­ mendoğulları ile 476 [1082-83] tarihinde çıkıp merkezi güvenlik yurdu Konya olan Karaman'ı Selçuklular alıp dört tarafını feth ederek bu Seydi Gazi'nin vefat ettiği Firav Kalesi'ni feth ederler. 600 [1202-031. tarihinde Selçuklu beylerinden (---) adındaki pehlivan hanedan muhibbi Seydi Battal Gazi üzerine kargir 13 yüksek binalar, meydanlar, çeşitli odalar, Keykavus Mutfağı, kiler, fırın ve misafirhaneler inşa eder. Daha sonra (---) tarihinde Horasan'dan 700 Horasan erenleriyle Hacı Bektaş-ı Veli, ceddimiz Türk-i Türkan Hoca Ahmed Yesevi hazretlerinden Anadolu'ya gelmek için izin alıp doğru bu Seyyid Battal Gazi Türbesi'ne gelir. Nice zaman orada ikamet eder. Orhan Gazi 'Bursa' dan Hacı Bektaş-ı Veli'yi görmeye bu Seyyid Battal Türbesi'ne gelip Bektaş-ı Veli ile müşerref olur. Bektaş-ı Veli ricasıyla bu Battal Gazi Türbesi'ni Koca Orhan Gazi öyle imar eder ki sanki sağlam bir kale edip 1.000 adet hane halkını iskan ettirip şehir kurar. Hacı Bektaş-ı Veli de halifelerinden Pirce Sultan'ı yetmiş fukarasıyla tekkeye şeyh eder. Orada sakin olduğundan hala Bektaşi Tekkesi'dir ki iki yüzden fazla ehl-i sünnet ve'l-cemaat, yalınayak başı kabak maarif erbabı, Allah adamı fakirlik erenlerinden 'fena fillah (Allah yolunda yok olmuş)", "lii cübbeie ve lii sivallah (cübbesiz ve herşeyden geçmiş)"dan nice güzel huylu, halim ve selim canları vardır ki "Kafir de olsa ikramda bulunun" mazmunu üzere zengin ve fakir, seçkin ve halk, yaşlı ve gencin gelen gidenlerine bir baş ile bin can ile gönülden hizmet edip mihmandarlık ederler. Her bir gönlü yaralı dervişlerinin kimi Farça okur, kimi örfi okur, kimi sanatlı kaşıklar, çevgan (cirit sopası) ve palhengler (kementler) ve çeşit çeşit güzel şeyler icat edip hırka bahası için gelen gidenlere hediye verirler. Her bir fukara bu türbede birer işe memurlardır. İlk başlarda meydan ferraşlığından (süpürgeciliğin­ den) başlayarak azizin türbesinde türbedar olur. Daha sonra buranın şeyhi olup gece gündüz kutlu tekkede oturup duası kabul olunan kimse olur. Aziz'in türbesinin anlatılması: Bu büyük türbesin bir tarafında yüksek bir kubbe içinde Battal Gazi yatmaktadır. Eşiğinde ve kapısının kapaklarında gümüş pullar, gümüş kakma pullar ve gümüş kilit ve anahtarlar ile süslenmiş kutlu bir kapıdır. Tarih: ................ (1 satır boş) ............... . Bu kapıdan içeri bütün ziyaretçiler girince insanın vücudu titreyip insana dehşet hasıl olur heybetli uzun bir kabirdir ki boyu tam on adımdır. Dört tarafında nice yüz çeşit çeşit saf altın gibi kandiller, buhurdanlar, gülabdanlar ve şamdanlar ile süslenmiş- 14 da _70 adet hüsn-i hattlı Kur'an-ı Kerimler ile [Bal süslenmiştir. Mübarek başlarının tarafında çeşit çeşit sancaklar, oklar ve yaylar var ki okiarı mızrak gibi kimi demir ve kimi ağaçtan oklardır. Bütün duvarlarında nice bir aşıkların fakirlik cihaziarından det kudüm, nefir, davul, zil, balta, palheng, zerdeste, Davud sapanı, keşkül (çanak), Müslim teberi (baltası) ve başka çeşit çeşit eşyalar ile süslenmiş kubbedir. Bütün duvarların yüzünde her gelen aşıkların birer çeşit yazıları vardır. Hatta bu hakirin de küstah ca, "Şefaat ya Muhammed Evliya'ya" diye kötü bir hattı vardır. Bu tekkeyi Murtaza Paşa ile ziyaret edip azizin ruhu için bir Yasin-i şerif okuyup azizin mübarek ruhuna hibe edip ruhaniyetinden yardım talep edip yakınlık kazandık. Paşa efendimiz bütün fukaraya 100 altın dağıtıp avlunun ortasındaki şadırvanda üç kurban edip oradan kapı arasında, Gizlice Baba Sultan ziyareti: Bu er ta Horasan'dan 70 okka (1 okka=1283 gr) keçe ve yün hırkasıyla yaya olarak gelip bu tekkeye ayak bastığında aşkının ve sevgisinin coşkunluğundan Seyyid Battal Gazi'nin eşiği mermerini öperken diş vurup ısırınca Gizlice Baba kuvvetiyle merrneri koparıp kanlı göz yaşını eşiğe döker. Daha sonra o diş ile yaralanan taşı eşiğinde koparırlar, Gizlice Baba Türbesi'nin duvarında durur. Dişlerinin tesir ettiği yerler bellidir. Bu Gizlice Baba ziyareti de bu tekkeye yokuş yukarı harerne çıkarken kapı arasındadır. Bu teke baştanbaşa mavi saf kurşun ile örtülü büyük bir tekkedir ki bir fersah yerden mavi kurşunlarının parıltısı denizin dalgası gibi şimşek vurur. Ama aşağıda kasabası (---) toprağında kalesi bir püşte üzere harap varoşu 150 haneli, bağlı, bahçeli, camili, hanlı, hamamlı ve küçük çarşılı kasabacıktır. Hatta aşağı derede kiremit örtülü 70 ocak büyük bir ham var. Bağdad Fatihi Sultan IV. Murad Han'ın musahibi silahdan Mustafa Paşa yine Bağdad seferine giderken inşa etmiş büyük bir handır. Bu han yakınında, Molla Güden Taceddin ziyareti: Saruhan vilayetindendir. Bu Seydi Gazi şehrinde fetva sahibi iken şehit ettiler. Han çevresinde bir sed üzerinde gömülüdür. Mezar taşında tarihi yazılıdır. Ancak zamalun geçmesi ve çok yağmur yağmasından dolayı mezar taşının yazısı" bozulup düzgün okunamadığı için yazılmadı . tir. Dahi dış tarafı .,., ~ c!!? 15 Bunlardan sonra Seydf Gazi 150 akçe payesiyle şerif kaza oldu. Adalet üzere 76 parça köylerinden kadısına senelik dört Rum kesesi olur. Ve kale dibinde, Seyyid Battal sevgilisi, katili ve kral kızının ziyareti: Ana yoldan uzak bir yerde gömülüdür. Buradan yine kıble tarafına bakımlı ve şenlikli köyler içinde 7 saat gidip, Husrev Paşa Hanı menzili: Taş yapı yüz ocaklı ve çarşı pazarlı, camili, hamamlı ve (---) haneli bakımlı güzel bir han kasabasıdır. ................ (1 satır Buradan kıbleye 8 saatte, Bayad menzili: ................ (1.5 Buradan 5 saatte, Bolvadin boş) satır boş) Kasabası menzilinin anlatılması (---) sancağı toprağında 150 akçe kazadır ve toplam (---) adet parça köy leri bakımiıdır. Hakimi (---) kethüdayeri, yeniçeri serdan ve ayam vardır. Ama müftüsü ve nakibi yoktur. Şehri toplam (---) eski hanelerdir ve (---) mihraptır, ama Rüstem Paşa Camii, Süleyman Han'ın Mimar Sinan'ı yapısı olduğundan aydınlık camidir. ................ (1.5 Buradan 8 saatte, [Sb] Sinhisar yani satır boş) Akşar Kalesi'nin özellikleri Ama meşhur galatı Akşehir'dir. Bazıları Alışehir derler, bazı Etraklar Alışer derler, bazıları Akşar derler. Türkistan vilayetleri olduğundan çeşit çeşit özel lehçeleri vardır. Rum şehirlerindendir. Rum kayseri kızı Sine adlı bir krale yaptığın­ dan Rum tarihlerinde Sinehisar derler. Konya'nın kuzeyinde bulunup Konya onun kıblesinde üç günlük yoldur. On yedinci örfi iklimin ortasında olduğundan suyu ve havası soğuktur. Eniemi (---) (---) ve boylamı (---) saat, (---) derece ve (---) dakikadır ama yazı yaz ve kışı kıştır. 793 [1391] tarihinde Yıldırım Han Karamanoğulları eşkıya­ ları elinden alıp Müslüman hacıların yolları güvenli hale getirdi. 16 Süleyman Han yazımı üzere hala Karaman eyaletinde sancakbeyi tahtıdır. Beyinin hass-ı nümayunu padişah tarafından 190.500 akçedir. 500 asker ile yönetip senelik 20 kese hasıledip sefer eşer. Sancağında zeamet sahipleri 16 ve tirnar erbabı 122'dir. Cebelüleri ile sefer sırasında 800 asker olup paşası ve alaybeyisi bayrağı altında sefer eşerler (savaşa giderler). Alaybeyisi, çeribaşısı ve yüzbaşısı vardır. 150 akçe payesiyle şerif kazadır. Ara sıra 300 akçe ile sadaka olunur yüksek mansıptır. Toplam (---) adet köylerinden kadısına senelik sekiz kese hasıl olur. Müftüsü, nakibüleşrafı, ayanı, kibar ve eşrafı çoktur. Sipah kethüdayeri, yeniçeri serdarı, şehir naibi, şehir muhtesibi ve şehir subaşısı vardır, ama kalesi bir tepe üzerinde olduğundan fethinde zorluk çekilmiştir, haraptır. Bundan dolayı dizdan ve kale neferatları yoktur, ama şehir direkli İrem Bağları gibi bir ağaçlık ve yeşillik içinde toplam (---) örtülü (---) adet iki katlı ve tek katlı güzel evierden meydana gelmiştir. Toplam (---) adet mahalle ve (---) adet mihraptır. Evvela, ................ (4 satır Bunlardan başka mescitlerdir . ................ (1 Hepsi (---) tekkedir . Tamamı boş) satır boş) ................ (2 satır (---) medresedir . boş) ................ (1.5 satır boş) Cümlesi (---) sıbyan mektebidir . ................ (1.5 satır boş) Hepsi (---) aşevi imaretleridir . ................ (1.5 satır boş) .............. .. Tamamı (---) adet çarşıdır. Bütün değerli şeyler bu güzellik pazarı içinde mevcuttur. ' ................ (1.5 satır boş) Beğenilenlerinden; Akşehir'in herkes tarafından .............. .. al yanaklı tebekanf elması bilinir . ....... ,........ (1.5 satır boş) ................ [9a] 17 Tamamı(---) adet gönül açan hamamdır . ................ (1.5 satır boş) Hepsi (---) adet kervansaraydır . ................ (1.5 satır boş) .............. .. Hepsi(---) adet hayat suy_u çeşmelerdir . ................ (1.5 satır boş) .............. .. Suyu ve havası tatlı olduğundan mahbub ve mahbubesi düzgün endamlı olup Akşehir tebekani elması gibi al yanaklı güzelleri olur. Gerçi Etrak şehirlerindendir ama uleması, salihleri ve ileri gelenleri değerli elbiseler giyer muhteşem adamları vardır. Hepsi tüccar, hizmet ehli ve sanat ehli adamları garipleri sev erler. (---) Akşehir'in ziyaret yerlerini bildirir Evvela şehrin kıble tarafı dışındaki mezarlık· içinde din ve dünya uleması, kaf-ı yakin simurgu Mevlana Hazret-i Şeyh Hoca Nasreddin: İlk çıkışları yine bu Akşehir'dendir. Gazi Hudavendigar'a yetişip Yıldırım Bayezid Han zamanında gelişmiş engin erdem sahibi olup hazır-cevap, keşif ve keramet sahibi ulu sultan idi. Timur ile hem-meclis olmuştur. Timur sohbetlerinden hoşlanıp mübarek hatırları için bu Akşehir'i muaf tutup yağmalayıp yakıp yıkmamıştır. Bütün insanların dilinde Nasreddin Hoca öğütleri ve latifeleri atasözü gibi yaygındır. Bunlardan biri, Bir gün Timur, Hoca ile hamama girip birer peştemal ile yıkanıdarken konuşma sırasında Timur, "Hoca! Şimdi bencileyin cihangir şanlı padişahın satılması gerekse beni niçeye (ne kadara) alırdın? der. Hoca, "Kırk akçeye ancak alırdım" der. Timur, "Be hey hoca! Benim futam (peştemalım) kırk akçe eder" der. Hoca, "Ya, ben de kırk akçeye futayı alırım, yoksa sen bir Moğoll taHesinden bir yaralı topal herifsin, hille mankırıyla bir mankır etınezsin" der. Hazır-cevap olduğundan nursuz Timur hoşlanıp bol bol bağışlarda bulunur. Bunun gibi nice yüz bin karışık, tatlı latifeleri vardır ki dillerde destandır. Yıldırım Han ölümünden sonra Çelebi Sultan Mehmed zamanında vefat edip bu Akşehir dışında bir kubbe ve 18 türbesi belli mahalde gömül~dür ve dört tarafı parmaklık ile çevrilmiştir. Hakirin başından geçenler: Gece yarısı göç boruları çalınıp bütün ağırlıklar giderken hakfr de hizmetçilerimi gönderdim. Bir kölemle gece yarısı şehirden dışarı çıktım. Hatırıma geldi ki, "Her kim Hoca Nasreddin'i ziyaret ederse latifelerinden bazı şeyleri· hatıra gelip elbette güler" diye hatırıma geldi. "Aya gerçek mi?" diye anayolun sol tarafında mezarlığa sapıp doğru mübarek kabrine at ile varınca bir kere, "Es-selamü aleyküm ey kabir ehli!" dedim. Hemen Hoca Nasreddin Türbesi içinden, "Ve aleykümselam ey himmetli can" deyince altımdan atım "foh" diye ürktü, iki ayak üzere kalkıp fırlayarak mezarlık içinde şahlandı. Güç ile zabt ederken onun bir ayağı bir kabre girdi. Hakfr az kalıp kabir azabı çeke yazdım. Hemen yine Hoca Türbesi'nden, "Ağa sadakanızı verin de güle güle gidin, beri gelin beri" diye haykırdı. Meğer türbedar imiş. "Bre herif ben kabir ehline selam verdim. Sen dübür ehli iken niçin selam aldın" diye birkaç akçe sadaka verip, "Var yardırnem Allah ola!" diye dua etti. Gerçekten de bu duruma güle güle, Mevlana Rusrevzade Mustafa Efendi: Bursa'da Zeyneddin Haff Kabristanı'nda yazılan Dürer u Gurer müellifi Molla Rusrev'in yetkin torunlarındandır. Rumeli diyarında büyük şehir olan Üsküp Kalesi yakınında İpek şehrinde ibrişim al al ipek şal gibi orada dünyaya gelmiştir. Bu Akşehir'de Nasreddin Hoca Kabristanı'nda yatmaktadır. Temiz zatı dünyadan ahirete arı gitti. (---) saatte, Ilgın Kasabası 'nın özellikleri Eski zamanlarda büyük şehir imiş. Celall ve hararnı zulmünden harap olup bir miktarı bakımlı ve şenlikli (evli) [9b] şehirdir. Halk dilinde bazıları Ilkın derler, niceleri Ilğın derler, ama ılıcası olduğundan isimlendirilmesinin sebebi Ilığın'dır. Zira Etrak kavmi ılıcalara ılığın, yani kudretten ılı ve ıssı (sıcak) su demektir. Karaman eyaletipde Akşehir nahiyelerinde başka 150 akçe şerif kazadır. ve tamamı (---) adet köyleri vardır. Askeri taifesi 19 çok olduğundan sipah kethüdayeri ve yeniçeri serdan (---) tarafından (---) hakimi vardır. Şehri bir geniş ovada bağlı ve bahçeli (---) adet (---) örtülü iki katlı hanelerdir, hepsi (---) adet mahalle ve tamamı (---) adet mihraptır. Evvela, ................ (3,satır boş) ............... . Bunlardan başkası mescitlerdir. (---) (---) (---) (---) (---) (---) (---) (---) (---) (---). Ve Mustafa Paşa Karbansarayı . ................ (6 satır boş) ............... . Ilıcanın özellikleri: Ilgın şehrinin dışında batısında ve bayır dibinde sıcak bir pınardır. Sultan Alaeddin nikris (gut) hastalığına yakalanıp bu ılıcada iyileştiği için bu sıcak kaynak üzerine derli toplu bir kubbe, camekan ve büyük bir havuz yapmış­ tır. İki yerden mermer arslan başı şeklinden sıcak sular havuza · akar. Gayet ılıktır. Bazı kimseler testiler içinde soğutup içerler. Gayet tatlı ve yumuşaktıı:. Cüzam, felç, baras (leke hastalığı), hafakan (kalp çarpıntıs) ve zatülcenbe (akciğer iltihabı) Tanrının emriyle gayet yararlıdır. (---) (---) (---) (---) (---) Ilgın Gölü'nün özellikleri: ................ (2.5 satır boş) Ilgın evliyalarının ............... . ziyaretleri Evvela can dostumuz, sırdaşımız olan merhum Fehim Çelebi: (---) tarihinde Eyyub Paşa ile Mısır'a gider. Mezakl Süleyman Efendi, Fehim Çelebi'yi paşaya şikayet ede ede gözden düşüp nazardan uzak olunca üzünrusünden izin alıp Anadolu'ya gelirken bu Ilgın'da vefat eder. Şehir içinde (---) camii mihrabı önünde gömülüdür. Allah rahmet eylesin. On yedisine ulaştığında divanını harf sırası üzere tamam etti. Hala şairler arasında divanı pek değerlidir. Guya zamanın Örff'si ve Saib'idir. Figaniyye'sine ve Na't-ı Şerifine zamanımız şairleri nazire edememişlerdir. Latifeye dair on dil üzere on iki bend, bir hiciv türü bahr-i tavil (bir aruz ölçüsü) yazmıştır. O da insanın yapacağı bir iş olmayıp garip bir lehçedir. Gerçi dilinde biraz dığdığı lehçesi gibi bir kekemelik var idi ama bunda olan akıcılık ve tez fikirlilik zamanımızın şairlerinde yok idi. Özellikle babası Mısır fellahlarından olup Parmakkapı'da kürk 20 yapardı. Beddavi şerbetçİsinde yenen beyaz kek ve kurabiye onun babasının imalatıydı. Fakir Fehim 21 sene yaşayıp muradına ermeden gurbet ellerde [10a] azizlik yurduna yollarup yüce Rabbinin huzurunda Resul-i mübinin na'tını okumaya can attı. Allah rahmet eylesin . ................ (2 satır boş) ............... . Bu Ilgın şehri ileri gelenlerinden Melek Ahmed Paşa efendimizin ağalarından Kefeli İbrahim Ağa ile, Ramazan Ağa ile, yine Melekli Kadızade İbrahim Çelebi ile ve nice ahbap ve dostlada vedalaşıp yine kıble yönüne 5 saatte, Llldik Kasabası menzili özellikleri Bu şehre Konya Ladiki derler. Biri de Amasya Ladiki'dir ki yukarıda Erzurum seyahatinde özellikleri anlatılmıştır. Biri de Van eyaletinde Güriiidik sancağıdır. Ama bu Konya La.dik'i Karaman eyaletinde 150 akçe kazadır. Ara sıra Konya mollasına arpalık şeklinde ilave olarak verilir. (---) adet köyleri vardır. Kethüdayeri ve serdarı Konya'dadır. (---) (---) (---) (---) (---) hükumeti dir. ................ (2.5 satır boş) ............... . Karaman eyaleti, eski saltanat merkezi, iman şehri, Selçuklulann, yani Sultan Aliieddin'in saltanat merkezi Konya Kalesi'nin özellikleri Bu eski şehirin ilk kurucusu, Yunanlılardan Yanvan Tarihi sahibinin yazdığına göre Hazret-i Yahya aleyhisselam zamanın­ da kayserlerden Harkilan oğlu Aleksandıran oğlu Rişan'dır. Hazret-i Ömer Medine'den balçıklı eliyle, "Kayserin gözün çıkarırım" diye Rum'a doğru elini uzatınca Allah'ın izniyle Konya'da o an bir çamurlu mübarek el gelip kayser tahtında otururken gözünü çıkarır. Daha sonra Hazret-i Ömer'den kayser elçisi gelip kayserin gözünü çıkmış görünce kral acınacak halini elçiye anlatır. Elçi bilir ki, Hazret-i Ömer'in o gün çamurlu eliyle işaret edip kralın gözü çıktığıdır. Hemen elçi bir takrip ile menzilleri kat ederek Hazret-i Ömer'i Kudüs-i Şerif gazasında bulur, Hazret-i Ömer huzurunda Kayser elçisi iman ile şereflenir. Hazret-i Ömer ismini Hüseyin kor! İki kere varıp geldiği için "Hüseyn-i zü'lcenaheyn (iki kanatlı,Hüşe_yin)" diye künye verirler. 21 Hazret-i Ömer Kudüs'ü ve Kurname'yi feth edip Mısır diyarına kumandanlıkla Amr ibnü'l-As'ı gönderip feth edince beri tarafta kör kayser korkusundan Konya'yı yeniden yapar, böylece ikinci yapıcı (kurucu) kör Rum kayseri olur. Karaların ve denizierin gezginleri, yeryüzünü dolaşan güngörmüşler, Rum tariqçileri, hikmetli sözler söyleyen akıllı insanlar ve "Herkes. için belli bir makam vardır" [Saffa.t, 164] ay eti gereğince yeryüzünde ilk yurt edinen insanlığın babası Hazret-i Adem Safi aleyhisselamdır. Çocuklarının çocukları çoğalıp yeryüzü ademoğulları ile süslendi. Ama milletierin sınıfları için çok değişik bilgiler yazmışlardır. Bu Anadolu'ya, Hay ve Kayyum olan Allah'ın izniyle, bu Konya yurduna ve Rum diyarı ki Sivas'hr, bu diyarlara ümmet-i Muhammed'den ilk defa gelip yerleşen Selçuklulardan 476 [1082-83] tarihinde Sultan Alaeddin'dir. Onlara Rum kavmi derler. İshak oğlu Ays evlatlarından olup Yafes'e, oradan Hazret-i Nuh aleyhisselama ulaşır bir cesur, yiğit ve temiz inançlı erler idi. İlk önce İslam ile Anadolu'ya ayak basan bu Selçuklular'dan 476 [1082-83] tarihinde Danişmend emirleri ki onlara Danişmendoğulları derler. Bu Selçuklular onlar ile Maveraünnehir'de Mahan diyarında gönül birliği ve ülkü birliği edip Azerbaycan memleketlerinden kılıç vurarak o diyarı feth ederler. Amcazadeleri Çoban Bay'ı Revan, Gence, Tiflis ve Aras taraflarına hakim atadılar. Çoban Bay (---) olup çocukları çok olup Selçukoğulları oldular, ama İran ülkesinde Sultan Ebu Said kudretli ve şanlı cihangir padişah idi. Bu Çoban Bay padişahlık sevdasında olmayıp Sultan Ebu Said'in veziri namıyla Gürcistan, Ahıska ve Kars'a ve Aras Nehri'nin kıblesi tarafından Avnik Kalesi, Şuşik Kalesi, Ziyaeddin Kalesi, Mekü Kalesi, Bayezid Kalesi, Malazcird Kalesi, Van Kalesi ve nice yüz kalelere [10b] hakim olup Çobanoğulları diye nam verdi. Nice bin hayrat ve hasenatları vardır. Hatta Pasin Ovası'nda Aras Nehri üzerinde Çoban Köprüsü bu arnlan Çoban Bay'ındır. Mekke-i Mükerreme'de Harem-i Şerif'e ilave, mahfil ve nice şeylerde de bu zahn güzel hayır eserlerindendir. Daha sonra Bağdad adlı bir Gürcü asıllı ay parçası güzel kadım bu Çoban Bay oğluna vermişti. Sultan Ebu Said Çoban Bay'dan Bağdad Hatun'u istedi, vermeyince Sultan Ebu Said Çoban Bay üzerine asker çekti. Karşı koymaya gücü yetmeyince 22 yerine hakim bırakh. Sultan Ebu Said Çoban Bay oğlunu kati edip istediği 13ağdad Hatun'u alıp nikahladı. O zamanda Moğol padişahlarının hükmü o idi ki istediği kızı veya kadını zorla ve baskıyla alırdı. Bu kere Çoban Bay kaçhğı yerde Danişmendoğulları'ndan ve Selçuklulardan hayli asker toplayarak Sultan Ebu Said üzerine gitti. Büyük savaş sonunda Pasin Salırası'nda Çoban Bay bozguna uğrayıp o savaşta şehit oldu. Devletini, Sultan Ebu Said Akçakoyunlu'ya verdi ki yine Çoban Bay'ın, Selçuklulardan Sultan Alaeddin'in ve Danişmendoğulları'ndan Melik Gazi hazretlerinin Akçakoyunlu Hasan Alp amcazadeleri idi. Bu Akçakoyunlu da iktidar sahibi şah oldu. Sultan Ebu Said Tebriz'de öldürüldüğüne tarihtir, Vani güftesi: kaçh. Oğlunu Elhak çi gune küşte ne-küştl ki küşte bUd Tiirlh-i fevt-i maktel-i Sultan Ebu Sa'id Sene 873 [1467-68]. Ebu Said Han'ın ve Selçukoğul­ ları'nın devletleri son bulup 'devlet Akçakoyunlular'da karar edince Ahlat şehrini taht merkezi edindiler. Bunlar da Maveraünnehir'den Selçuklular ve Danişmendliler ile geldiler. Amcazadelerdir ve Osmanoğulları da bunlardandır, ama ilk önce Selçuklular ile Mahan'dan çıkan Çoban Bay'ın bir oğlu, Sultan Çoban Kurduman'dır. Akçakoyunlu ile büyük ceng edip babasının memleketine sahip olup nice zaman mutasarrıf oldu. Sonunda dünya işlerini terk edip babasının naaşını Şureger şehrinden çıkarıp Mekke-i Mükerreme'ye götürdü. Oradan Medine-i Münevvere'de Hazret-i Abbas yanında defnetti. Kendisi de daha önce mutasarrıf olduğu Erzincan şehrine gelerek yine padişahlık sevdasında oldu. Asker toplamak için Zağapa Deresi adlı yerde tılsımlı olan defineye çıkarayım derken definenin içinden bir ateş çıkarak bütün adamlarıyla Melik Çoban Kurdu~ man'ı helak etti. Nicesi o ateşte kül oldu. Melik Çoban'ın naaşı Erzincan yakınında Baru Köyü'nde Behlül-i Semerkandi hazretleri yanında gömülü olduğu yukarıda yazılıdır. Çobanqğulları da bunda son buldu, ama yine biz konuya dönelim. Bu sırada Moğol hanlarından 23 Çobanoğulları, Danişmendoğulları ve Selçuklular kafiristam kıra geçire gelip Rum diyarı ki Sivas'dır, onu feth ettiler. Daniş­ mendoğulları Amasya'dan öte geçmeyip Amasya'yı taht merkezi ettiler. Niksar şehrini ilk defa Danişmendliler'den Sultan Melik Gazi yaylak edinip orada sakin oldu. Nice yüz fetihlerde bulunup Niksar'da vefat etti. Niksar Kalesi içinde Sultan Melik Gazi medfundur. Onun akrabalarından olan Selçuklular'dan Alaeddin Han, Yunan vilayetini Danişmendlilerin yardımıyla fethetti. 408 [1016-17] tarihinde Sultan Alaeddin Konya'yı feth ederek müstakil padişah oldu, sikke ve hutbe sahibi Karaman vilayetinin kayseri oldu. Daha sonra yine Maveraünnehir'de Mahan şehrinde Selçukluların akrabalarından Ertuğrul adında bir yiğit Rum diyarında Alaeddin Han'ın müstakil padişah olduğunu duyar. Ertuğrul 700 neferle doğrulup Alaeddin Han'a gelip Alaeddin'in boybeyi olur. Ertuğrul'un yardımıyla küffar diyarım yakıp yıkıp yağmala­ yarak Malatya, Kayseri, Niğde, Alaiyye, Antakya ve nice yüz şehirleri feth eder. Ertuğrul ta Üsküdar'a varınca yağmalayıp Üsküdar'dan baş dil alıp ganimet mallarıyla Sultan Alaeddin'e gelirdi. Yeri cehennem kafir Bursa kralı Aleksandra adındaki kötü işli sapık denizler gibi asker toplayarak Konya üzere gelip büyük ceng eder. Sapık kral [11a] bozguna uğrayıp perişan gidince Sultan Alaeddin Konya Kalesi'ni tekrar istihkam üzere yapıp üçüncü yapıcısı olmuştur. Konya Kalesi'nin şekillerinin anlatılması Daha sonra sene 569 [1172-73] tarihinde yontulmuş taşlar ile Sultan Muizzeddin Kılıç Arslan b. Mes'ud inşa edip sağlamlık vererek dördüncü yapıcısı olmuştur. Bir sultan divanhanesi etmiştir ki o zamanda kisra (sarayından) eyvanından nişan verirdi. Zelzeleden yıkılmıştır. Daha sonra (---) tarihinde Selçuklu Sultan Keykubad tamir etmiştir. Büyük bir hendek inşa etmiştir ki, derinliği ll zira, genişliği 50 zira ve yüksekliği 30 melik ziraıdır. Dış katındaki sağlam hisarımn duvarı fırdolayı 11.000 germe adımdır. Toplam (---) adet burçlardır, (---) adet bedenlerdir ve hepsi (---) adet kale kapılarıdır. (---) yönüne bakan Atbazarı Kapısı'nda zincirler üzere asılmış bir kuru at kafasına gem vurup 24 ibret verici olması için komuşlardır. Zira bu memleket iyi at binicisi sipahi diyarıdır. Onlara nasihat olsun için, "Avrata, ata itimat etmeyip, at kuru kafa olursa da başından gem eksik olmayıp yularını elinde tutasın" demektir. Ve (---) yönünde, ................ (1.5 satır boş) ............... . Selçuklular zamanında 12 kapı idi. Osmanlılar zamanında dördü kalıp diğerlerini kapattılar, ama iç kalesinin büyüklüğünü bilmiyorum. Bütün dört köşe beyaz taş ile çeşit çeşit mimari hendeseler ile yivli, mukarnaslı ve sanki Alaiyye kuleli ustaca yapılmış dörtgen şekilli sanatlı bir kaledir. Bu Konya Kalesi'ni, Sultan Alaeddin Keykubad b. Gıyaseddin yeniden yaptıktan sonra şahin yuvasından süzülür gibi dört tarafında olan düşman diyariarına süzülüp avlar alıp nice yüz fetihler etti. Sonunda Erzurum yakınlarında, nice harid-sapıklar ortaya çıkıp İslam diyarını yağmalamaya başladılar. Onların üzerine sefere gidip intikam almak niyetinde iken Erzurum yakın­ larında Kubadiyye adlı bir mahalde oğlu Gıyaseddin dünya devleti için babası Alaeddin'e zehir verince 600 [1202-03} tarihinde vefat etti. Bütün padişahlık müddeti 26 sene olmuştur. Daha sonra askeri katil oğlunu kati edip oğluyla babasının naaşını Konya'ya getirip defn ettiler. Anadolu SelçukluHarının sonuncusu bu Alaeddin'dir. Tamamı 14 adet Selçuklu sultanı gelmiştir. 600 [1202-03] tarihinde Sultan Alaeddin'in soyu kesilince bütün ileri gelenler, eşraf, ulema ve salihlerin izniyle Ertuğrul Beğ doğrulup geldiği için oni.ı Yunan diyarına bey tayin ettiler ama müstakil padişah olup sikke ve hutbe sahibi olmadan Söğütçük adındaki kale cenginde şehit olup yerine oğlu müstakil padişah oldu ki, Osman Bey derlerdi. Çıkışına "Evvela Osman" lafzı tarih olmuştur. Osmanoğulları ilk başlarda bu şehirde yetişerek çıkmışlardır. Sultanu'l-ulema hazretlerinin hayr duaları bereketiyle nasiplertmişlerdir. "Dünyanın sonuna kadar devletleri müebbed ola" diye yetmiş adet büyük evliyalar Horasan'da Yese şehrinde Türk-i Türkan Hoca Ahmed Yesevi hazretleri huzurunda hayr dua ve senalar edip 700 fukadsıyla Hacı Bektaş-ı Veli'yi Osmanoğulları devle- 25 tine yardımcı olsun diye gönderirler. Osman Bey vefat eder, Orhan Gazi ile Hacı Bektaş-ı Veli Bursa fethinde bulunur. Bursa'nın fethine ve Osmancığın ölümüne "Feth-i Bursa" lafzı tarih olmuş­ tur. Zira Osman Han denizler gibi asker ile Bursa'yı kuşattığında nikriz (damla, ağrı) hastalığına yakalanır. Hastalığı gittikçe şiddetienince ciğer-köşesi oğlu Şehzade Orhan'ı başkumandan eder. Orhan Bursa'yı feth edip ılgar ile müjdesini babasına götürmeye gider, ancak Bursa feth olduğu sıra Osman Gazi ruhunu teslim eder, Orhan müstakil padişah olur. Hacı Bektaş-ı Veli Orhan Gazi'nin padişahlığında yeniçeri ordusunu kurup, "Osmanoğulları üzerine nazır olalar!" diye hayr dua ve sena ettiklerinden halen Osmanoğulları'nın her işi yeniçeri taifesiyle kolay olur. Daha sonra (---) tarihinde Gazi Hudavendigar, Rumeli'nde Priştine şehri ile Vuçitrin Kalesi sahrası ki, Kosova adıyla bilinen ovada Miloş Koblaki adındaki sapık kralın 300.000 askerini kılıçtan geçirip zafer kazanmışken Gazi Hudavendigar yani Koca I. Murad Han keferelerin leşlerini seyrederken iki kellesiz küffar ayak üzere durduğunu görüp, "Sübhanallah! Bu ne sırdır?" deyince Baba Nimetullah da, "Her bir küffar yüz bin küffarın kati olduğuna işarettir ki iki küffar başsız ayak üzere dururlar" derken hemen küffar leşlerinin içinden zırhlara gömülmüş bir kafir dal-bıçak olup Gazi Murad Han'ı o anda şehit eder. Miloş Koblaki kafiri de parça parça ederler. Bir rivayette melun Miloş kıyafet değiştirerek elçilik bahanesiyle gelip el öperken Murad Han'ı şehit eder. Bundan dolayı Osmanoğulları devletinde her hangi elçi olursa olsun padişah yanına getirmezler. İki yanından kapıcılar kethüdası ve çavuşba­ şı tutup [11b] padişah tahtından bir uzun hil'at yeni uzanmıştır, onu öper, hala Osmanlı töreni budur. Orada Murad Gazi'nin kalbini ve içinde olanları Kosova Salırası'nda defn ederler. Hala üzerinde büyük bir türbe inşa olunmuştur. 1071 [1659-60] tarihinde Melek Ahmed Paşa efendimiz Bosna'dan aziedilerek Rumeli eyaletine mutasarrıf olup gelirken bu Murad Han, Türbesi'ne gelip harap binasını tamir etti, dört tarafına havlı duvarı gibi sağlam bir duvar çekti. içini İrem Bağı edip eski kubbesini nurlu bir mekan edip cüzhanlar (Kur'an okuyanlar) ve türbedadar tayin eyledi. 26 Beri taraftan, o asırda şehit Murad Han'ın cesedini Bursa'ya getirip Eski Kaplıca ·adli yerde cami-i kebiri yanında defn ettiler. Hala bütün insanların ziyaret yeridir. O zamanda Konya beylerinden Karamanoğulları Gazi Hudavendigar'ın Kosova'da şehit olduklarını duyup bütün Yunanlı kavmi isyan edip ayaklanınca Konya'da Karamanoğlu hakim oldu. Daha sonra 792 [1388] tarihinde Yıldırım Bayezid Han denizler gibi asker ile yıldırım gibi yetişip Konya Kalesi'ni yıldı­ rım vurur gibi vurarak kaleye aman ve zaman vermeyip feth etti. Müstakilen henüz Selçuklu taht merkezi olan güvenli yurt Konya Karamanı'na sahip oldu. Sultan Süleyman Han yazımı üzere hala başka iman yurdu Karaman eyaletidir ki hala paşa tahtıdır. Padişah tarafından paşasının hass-ı hümayunu 660.071 akçedir. 2.000 asker ile bu eyaleti zabt edip 50.000 guruş tahsil edip sefer eşer. Bu Karaman eyaletinde hazine defterdarı, defter kethüdası, defter emini, çavuşlar kethüdası ve çavuşları vardır. Ve eyaletinde yedi sancağı vardır. Evvela Konya şehri paşa tahtı sancağıdır. Sonra Kayseri sancağı, Niğde sancağı, Beğşehri sancağı, Kırşehri sancağı, Akşehri sancağı ve Aksaray sancağıdır. Karaman eyaletinde zeamet 68 ve tirnar 2111'dir. Karaman hazinesi defterdarının hassı 65.000, Karaman defterdan kethüdasının hassı 65.000 ve Karaman tirnar defterdarının hassı 65.000. AlaybeyJsi, çeribaşısı ve yüzbaşıları vardır. · Karaman eyaletinde olan tirnar ve zeamet sahipleri sefer sırasında kanun üzre cebelüleri ile ve paşası askeriyle toplam 12.000 seçkin kılıç asker olur. Savaşta bir tirnar sahibi mevcut bulunmasa alaybeyisinin arzıyla tirnar sahibinin arzını bozup timarını başkasına verirler, kanundur. Konya şehri 500 akçe mollalıktır. Kazası altında toplam (---) adet ler vardır. Evvela (---) nahiyesi, bakımlı ve şenlikli nahixe- · ................ (2 satır boş) ............... . Bu nahiyelerden mollasına senelik adalet üzere 20 kese hasıl olur. Bu şehrin İmam-ı A'zam (Hanefi) mezhebi şeyhülislamı vardır amma Şafii, Hanbeli ve Maliki müftüleri yoktur. Sağlam 27 nesepli nakibüleşrafı, ayan ve eşrafı, ulema ve salihleri, zenginleri ve Mevlev1 fukarası gayet çoktur. Askeri taifesi pek bol olduğundan sipah kethüdayeri ve yeniçeri serdan yerine muazzam yeniçeri çavuşu, muhtesib ağası, üç yerde şehir naibi, şehir subaşısı, bacdarı, kale dizdan ve (---) adet kale neferatları, kırk pare küçük ve büyük topları ve yetecek kadar cebehaneleri vardır. Bütün yönleriyle bakımlı ve şenlikli bir şehirdir. (---) (---) Konya imaretlerinin anlatılması: Bu büyük şehir Meram Dağı'mn doğu tarafında bir düz ovada kurulmuş olup İrem gibi Meram Dağı bu şehrin batı tarafında (---) saat uzak mesafededir. Bu şehrin içinde ve dışında küçük ve büyük(---) ile örtülü güzel evler vardır. (---) (---) (---). Konya mahallelerinin isimleri: ................ (4 satır boş) ................ [12a] İman yurdu Konya şehrinin camilerinin özellikleri: Hepsi (---) adet eski camilerdir. Evvela iç kalede eski yapı Sultan I. Alaeddin Camii: ................ (1.5 satır boş) ............... . Diller ile anlatılmaz ve kalemlerle yazılmaz sanatlı bir camidir. Ancak iç kalede olduğundan cemaattan yoksundur. Bu iç kale bir yüksekçe yerde bulunup donammlı ve mükemmel cebehanesi ve topları vardır. Bu kalenin doğu ve kuzey tarafları ova ve göldür. Konya'mn bütün akarsuları bu göle katışır. Sonra, Sultan Süleyman Han Camii: İki minaresi, birer tabakalı ve geniş avlulu, kubbeleri saf kurşun ile örtülü bakımlı ve aydınlık bir camidir. ................ (29 satır boş) ................ [12b 1 Karaman (Konya) mescitlerinin anlatılması: Tamamı (---) adet mahalle mescitleridir. Evvel§., ................ (2 satır boş) ............... . ilim yurdu medreselerinin tarifi: Toplam (---) adet medreselerdir. Evvela Nalıncı medresesi, satır boş) ............... . Kur'an darülkurralarının anlatılması: Hepsi l l adet Kur'an tecvidi öğretilen yerdir. Evvela, ................ (2 .......... :..... (2 satır boş) ............... . 28 Darülhadislerin anlatılması: Toplam 3 yerde darülhadisi vardır. Evvela, ................ (2 satır boş) ............... . Sıbyan (çocuk) eğitim yurdu mekteplerin anlatılması: Toplam 170 yerde her sene elbisesi, çantası ve bahşişi verilir ebced okuyan sıbyan mektepleri vardır. Evvela, ................ (2 satır boş) ............... . Derviş tekkelerinin anlatılması: Toplam 40 adet şanlı derviş tekkeleridir. Bunlardan Hazret-i Sultan Mevlana Celaleddin-i Rumi Tekkesi'dir ki anlatılmasında dil yetersiz kalır. Sonra kale içinde, Hazret-i Şems-i Tebrizf Tekkesi, yüksek bir kubbedir. Burada da Mevlana ayini yapılır. Mahkeme yakınında eski tekkedir. (---) (---) (---) (---) (---) (---) (---) (---) Akarsu çeşmelerinin anlatılması: Toplam (---) adet tatlı su çeşmeleridir. Kaynakları yine Meram Dağı'dır ki taksim kubbesinden gelir. Evvela (---) çeşmesi, ................ (1.5 Can kaynağı sebillerinin içeceği sebillerdir . satır boş) ............... . anlatılması: Toplam 300 adet cennet ................ (2.5 satır boş) ............... . Yaşlı ve genç aşevlerinin anlatılması: Toplam ll adet ziyafet evidir. Lakin hala nimeti bol bol dağıtılan Hazret-i Mevlana İmareti, Sultan Süleyman Han imareti ve (---) (---) imareti, ................ (1.5 satır boş) ............... . Hamamlarının anlatılması: Toplam (---) adet hamamdır. Evvela Asitane Hamamı; eski yapı, suyu ve havası güzel ve tatlı aydınlık bir hamamdır. Kale içinde Sunkur Hamamı . ................ (1.5 satır boş) ............... . Ayan (ileri gelen) hamamlarının anlatılması: Vilayet ileri gelenlerinin anlatınalarına göre 380 büyük saray ve başka ileri gelen evlerinin saray hamamları vardır . ................ (2 satır boş) ............... . Hastahanelerinin anlatılması: (---) (---) (---) (---) (---) [13a) Vezir ve ileri gelenlerin saraylarının anlatılması: Toplam 300 adet bağlı, balıçeli ve akarsulu büyük saraylar vardır. Bunlardan Paşa Sarayı. "· 29 ................ (1.5 satır boş) ............... . Konukevi olan kervansaraylann anlatılması: ................ (2.5 satır boş) ............... . Tüccar hanlarının manzarası: Toplam (---) adet handır. Evvela Atpazarı Kapısı dışında Bağdad Fatihi'nin Kösem Validesi Ham büyük binadır. ................ (1.5 satır boş) ............... . Bekar gariplerin konakladıklarl hanların anlatılması: Hepsi 20 adet maarif ehli bekar hanlarıdır . ................ (2 satır boş) .............. .. Güzellik çarşı-pazarı bedestenlerin adedi: Toplam 1900 sultan çarşısı dükkaniarı vardır. Nice yüz dükkaniarı baştan başa kargir bakımlı yapılardır, ama bunlardan kargir yapı demir kapılı kanatlar ile yapılmış mavi kurşun ile örtülü bedesteninde zengin tüccarlarda bütün dünyanın değerli eşyaları mevcuttur. Sipah pazarı, saraçhaneleri ve tahta kalesi bakımlı ve süslüdür. Genç yaşlı fnsanlannın yüz renklerinin özellikleri: Suyunun ve havasının tatlılığından bütün halkı sağlam yapılı, rahatına düşkün, buğday tenli sağlam bünyeli adamları olur. O kadar yaşlanır ve yaşarlar ki kuvvetleri gitmiş, hey' eti yitmiş, ömrü yüz yetmişe yetmiş ve sohbetten ve oynaşmaktan kalmış olurlar, ama uleması, akıllı, olgun, yetkin ve ergin insanları vardır. Cihan güzellerinin anlatılması: Kadınları gayet güzel yüzlü hoş yapılı olup konuşmaları ölçülü, dişleri diziimiş inci gibi olur. Kıvrım kıvrım örülmüş saçlarını döktüklerinde gönlü yaralı aşık­ ların akılları tarumar olur. Ve Konya'nın helvacı civanlarıyla Selman-ı Pak berber civanları merali ve ceylan gibi sürmeli gözlü, şirin sözlü, parlak yüzlü nice güneş parçası gençleri olur. Ayan ve ileri gelenlerinin anlatılması: Bunlardan Hazret-i Mevlanazade Halim Çelebi ve, ................ (2 satır boş) ............... . Beden ulemasının (tabiplerin) anlatılması: Toplam 20 adet hekimleri vardır ki her biri sanki Eflatun-ı İlahi, Bokrat, Sokrat, Calinus, Aristotales, Filikos, Fisagores-i Tevhidi ve Ebu Ali Sina gibi cerrah, usta ve uzman tabiplerdir. Bunlardan (---) (---) (---) (---) (---) (---) (---) (---) (---) (---) Duası 30 kabul olan şeyhlerin anlatılması: .............. :.(2.5 sahr Seçkin boş) şairlerin anlatılması: ................ (2.5 sahr boş) ............... . Hem-sohbet olduğumuz dostlar ve kardeşler: ................ (2.5 sahr boş) ................ [13b] Aşık mazınnelerin anlatılması: ................ (2.5 sahr boş) ............... . Bölge halkının giyeceklerinin özellikleri: Genellikle asker! taifelerj sarnur kürk ve değerli kumaşlardan kaftan elbise giyerler. Diemaları muhteşemane çeşit çeşit soflar ve Bruci zai' ve mollayi' bezler giyerler. Ehl-i örfü (idarecileri) ve diğer erieri tamamen Hazret-i Mevlana muhibbi (sever) olduklarından halkın çoğunluğu Mevlevi' külahiarı üzerine Muhammedi' sarık saradar (---) Karaman şehri halkının özel lehçeleri: Gerçi Etrak diyarıdır ama musannif ve mü'ellif dili açık ve ifadesi düzgün kimseleri vardır, ama şehir Etrakleri "Nidek şu mühmeli, helecesi, kelecisi tatlı tatlı sözlü değildir" derler. Başka, "Bürü anariye vardım, o kişiyi onda yasanladım" diye nice çeşit sözleri vardır, ama gayet gerçek garip dostu adamlardır. İbret verici yapılarının anlatılması: ................ (2.5 satır boş) ............... . Anadolu beldesinin tatlı rüzgarının anlatılması: Bu şehrin saha rüzgarı, nesim rüzgarı ve tatlı havası gayet meşhur ve herkesçe beğenilir. Bazıları Ma'arretünnuman ve Haleb havasından tatlı­ dır diye Karaman elleriyle Germiyan elleri ve güzellerini överler. Gerçekten deseher vaktinde insan saha rüzgarın<J.an hayat bulur. Zira bahar mevsimi ve güz mevsimi düzenli bakımlı bir şehirdir. Hayat sularının anlatılması: Bu kale dışında bir akarsu taksimi için bir kubbe inşa olunmuş. O kubbede 366 lüle tatlı su şehre taksim olunup bütün cami, mescit, hamamlar, hanlar ve bütün ijeri gelen konaklarına dağıhlır. Konya şehri sulanıp bütün bağları sular. Meram Dağı'ndan doğar. Daha sonra Konya Ovası'nda göl olur. Evlerdeki su kuyularının anlatılması: Toplam 2.700 ev, bağ, bahçe ve bostan su kuyuları vardır ki her bir derin su kuyusu sankiMısır'da Harnan Kuyusu'dur. Hepsi hayat suyundan nişan verir su .... ;. ... _ 31 kuyularıdır. Sakller ile zorluklarla çekilip bütün bahçeler, sünbülistan, gülistan ve bostanları sulayıp yetmiş çeşit yeşillik ve sebze türü şeyler yetişir. Beldenin ikliminin anlatılması: 5. hakiki ikiimin ortasında olup yazı ve kışı ortadır. Ancak 17. örfi iklimdedir, demişler. Yine usturlab (astronomi aleti) ilmi üzere eniemi {---) ve boylamı (---) (---) dakikadır. (---) {---) (---) (---) {---) (---) {---) (---) (---) Selçuklu Konyası'nın talii: Tarihçiler ve yıldız bilginlerinin doğru görüşleri üzere usturlab ilminde ve kavl-i sahlhleri üzre ilm-i usturlabda ve ruh'-ı daire ilmi ile Konya'nın yükselen taliini Zühre (Venüs) burcunda bulmuşlardır. Bunun için bütün halkı saz, söz, ney, çeng, rebah ve semaya düşkün olup Mevlevfleri Zühre gibi raks ve sema ederler (---) (---) (---). Hububat ürünlerinin anlatılması: Yedi çeşit taneli buğdayı olup deve dişi dedikleri buğday meğer Şam Havranı'nda ola, ama arpası gayet yağlı olduğundan atlara çok vermekten sakınmak lazımdır. Diğer tahılları, otları ve sebzeleri beğenilir. Yeşillikleri güzel ve sevimli, ekinlikleri geniş, bereketi bol, şenlikli şehri bolluk içinde bir beldedir. Sanayilerinin beğenilenlerinin anlatılması: Bu şehrin kuyumcuları, külahcıları, terzileri ve pak Selman1 herberieri meşhur­ dur, ama debbağları (deri işleyicisi) yedi iklimde yoktur. Bu şehir Meram'ında bir güne çiçek hasıl olur. Silıl {kırmızı veya mavi renkli kök boya) ve mavidir. Onun ile debbağlar tabaklayıp gök mavisi renk, şeftali gülü, sarı, turuncu ve kırmızı sahtiyanı (boyanmış ve cilalanmış deri) olur ki Arap ve Acem'de meşhurdur. Yiyeceklerinin anlatılması: Evvela beyaz ekmeği, kahisi (bir çeşit simit), çöreği, ballı böreği ve helvasının çeşitlerinden zülbiyesi, pandısı, pişmaniyesi ve tahiniisi meşhurdur, ama sabuniyesi (helva) ile canım beyaz halka çinisini(?) aşıklar yediklerinde insanın dimağı ikiye ayrılır. Başka özel helvacı çarşısı vardır. "Konya'da adama helvayı döğerek yedirirler" diye meşhurdur. [14a} Meyve çeşitlerinin anlatılması: Evvela Meram Bağı'nda kamerüddevle adında ve kamerüddin derler iki çeşit mışmış alusu (kayısı) olur ki Şam'ın Hamavi kayısısından lezzetli, sulu ve yemesi hoş olur. 20 çeşit armudu, kirazı, dürbelisi{?), üzüm sarması ve badem kırması (---) (---)olur, ama limonu, turuncu, nan, inciri, zeytini ve hurması olmaz. 32 Çeşit çeşit içecekleripin anlatılması ................ (5.5 sahr boş) Direkli İrem Bağları benzeri Meram bağları ve diğer gezinti ve mesire yerlerinin özellikleri Evvela Meram Mesireyeri: Bu İrem Bağları ve Cennet bahçelerine benzeyen bu güzel yeri nice bin şairler sultanı övgüler dizip anlatmışlardır, ama Tanrı bilir denizde katre (damla) ve ve güneşte zerre övememişlerdir. İnsaflı olan ülkeler görmüş dünya gezginleri "Cihanda benzerini görmedik" derler. Gerçekten de bu haklr de bu Konya gezisine gelinceye kadar 20 sene seyahatimiz olup böyle bir bahçe ve böyle güzel bir yeşillik görmedim. Budin serhaddinde İrem Bağı'na benzer Peçoy şehrinin kale ardında Baruthane Mesireyeri, Kırım Adası'nda Sudak Bağı, İstanbul'da Osmanoğulları'nın 170 gülistan bahçeleri, Malatya'nın Aspozusu, Tebriz'de Şah Cihan Bağı ve bu Konya Meraını Mesireyeri'nin yanında o övgüler yazılan mesire yerleri küçük bir çimenlik değildir. Sözün kısası, Hazret-i Sultanu'l-ulema'nın, Celaleddin-i Rumi hazretlerinin, yetmiş yedi tabaka büyük evliyilların nazarı değmiş bir evliya nazargahıdır. Toplam (---) adet bağ ve bahçedir. Buraların yabancısı bir kimse bu Meram Bağı'na girse kaybolur. Çeşit çeşit güzel sesli kuşların ahenkli ve hoş ötüşlerinden insan yeniden can bulur. Özellikle şakrak bülbülün binlerce nağmeleri yeniden hayat verir. Konya halkı çoluk çocuklarıyla sekiz ay bu Meram Bağı'nda sakin olup zevk u safa edip felekten kam alırlar. Nice bin bağ evleri, kulübeleri, camileri, mescit, musalla, han, hamam, ve çarşı-pazar var ki Konya şehrine gelmeye muhtaç değillerdir. ................ (13 satır boş) ................ [14b] Gönül alan Konya eserlerinin özellikleri isimlendirilmesinin sebebi, satır boş) ............... . Bu Konya şehrinin doğu tarafında Aksaray üç merhale yerdir. Kıblesinde Kafiryat Kalesi'ni geçip Larende Kalesi bir gergi konaktır. Güu.~y tarafında Adalya (Antalya) ve Alaiyye iskeleleri ikişer konaktır. Batı tarafında (---) (---) ................ (7 33 Konya şehrinin içinde ve dışında yatmakta olan büyük velilerin Allah onlardan razı olsun ve sırlarını aziz kılsın nur dolu kabirlerini anlatır Evvela İlahi sırların müftüsü, sonsuz nurların mücahidi, bilgi kandili, ilim ışığı, makam sahibinin önderi, himmeti yüksek, alemin ışığı, asfiyanın çlireği, evliyanın özü Şeyh Hazret-i Sultanu'l-ulema: Mübarek isimleri Hazret-i Hasan Belht el-Hatib ibn Mahmud el-Hatib ibn Mevdfı.d b. Sabit b. Müseyyeb b. Mutahhar b. Hamad b. Abdurrahman b. Emirü'l-mü'minin Hazret-i Ebubekirü's-Sıddik Allah onların hepsinden razı olsun hazrederine ulaş­ maktadır. Kendileri Belh'den Sultan Alaeddin'e gelerek din-i mübini aşikar etmek için Anadolu diyarına 605 [1207-08] tarihinde gelip (---) yıl yaşadıktan sonra 631 [1234] tarihinde vefat etti. Selçuklu Sultanı Alaeddin'in son yıllarında idi. Daha sonra oğlu Celaleddin-i Rumi ki Hazret-i Molla Hünkar'dır, Hazret-i Sultanu'l-ulema'nın oğludur, onun postuna oturup dervişlerine şeyh oldu, onun mübarek türbesinde medfundur. Bu sultanın sandukasıyla beraber sağlam bilgi yolunun talipleri, irfan yolunun kervancısı, hakka erenlerin önderi, taliplerin isteği, imarnet aleminin güneşi, keramet tahtının padişahı, gören gözlerin kaynağı, mücahede bilgilerinin toplanan yeri, vefa denizi, şifa kaynağı, aziz dostların bir tanesi, evliyanın müctehidi Şeyh Hazret-i Molla Hudavendigar Celaleddin-i Rumi, yani Hazret-i Mevlana Muhammed b. Sultanu'l-ulema Hasan-ı Belhl b. Mahmud b. Mevdfı.d b. Hazret-i Ebubekir es-Sıddik Allah onların hepsinden razı olsun. Bu Hazret-i Mevlana'nın doğum yerleri Belh diyarıdır. Çocukluğunda olgun ve yetkin iken babalarıyla Karaman diyarına bütün akraba ve yakınlarıyla gelmişlerdi. Belh'de kutlu doğum­ ları 606 yılının Rebiülevvel ayının 6. günündedir. [08.09.1209] Mutlu zamanlarında Nakşibendiye tarikatında 400.000 Müslümana önder olmuşlardır. Kendileri zahir bilginlerinden iken Şems-i Tebrizt hazretlerinden fakirlik cihazını kabul ettmişler, batın ilimlerini de onlardan tamamlamışlardır. Mevlevllik tarikatını kurup 400.000 Allah kulunu irşad etmişlerdir. Daha sonra 673 [1273] Sultan Rükneddin Süleyman zamanında Cemaziyelahir ayında bu geçici dünyadan kalıcı dünyaya göç ederek babaları ile yan yana sandukalar içinde defnedilmişlerdir. Bu hesap üzere aziz ömürlerinin müddeti 68 sene 3 aydır. Allah sırrını aziz etsin. 34 Bundan sonra din ~eryasının dalgıcı, yakin incisinin denizi Şeyh Çelebi Hüsameddin Hasan b. Muhammed b. Hasan ibn Ali Türkmen ziyareti: Hazret-i Mevlana'nın yetiştirmesidir. Mesnevl-i Şerif'in yazılmasına bunlar sebep olmuşlardır. Hazret-i Mevlana'dan sonra bütün dervişlerin izniyle bunlar seccade sahibi (şeyh) olmuşlardır. 684 [1284] tarihinde Selçuklu Sultanı Gıyased­ din Mes'ud zamanında vefat etmiştir. Hazret-i Mevlana yanında gömülüdür. Sonra dünya ve din, sultanı yakin katının sımurgu Şeyh Hazret-i Veled Efendi Bahaeddin ibn Hazret-i Mevlana Celaleddin-i Rumi b. Hazret-i Sultanu'l-ulema ziyareti: Hazret-i Molla Rünkar'ın büyük oğlu idi. Mutlu doğumları Konya'da 623 [1226] senesinde olup Çelebi Hüsameddin'den [15a] sonra şeyh olup bunların zamanında büyük valideleri yani Hazret-i Mevlana'nın şef­ katli anneleri Konya şehrinin kıble tarafına bir menzil uzaklıkta Larende şehrinde oturmakta idi. Bu Sultan Veled Efendi'nin rüyasına büyük annesi girip, "Yetiş ey oğul! halet-i nez'deyim (ölmek üzereyim), beni defn eyle" diye rüyasında görür. O an Sultan Veled uyanıp yolları katiayarak Larende'de bulunup babaannesinin son nefesinde yetişir. Büyükannesini Larende Mevlevihanesi'nde defn edip yine yolları katiayarak Konya'ya gelir. Bu kerametierini açıkladık­ larından sonra 712 [1311-12] tarihinde vefat eder. Aziz ömürleri müddeti 89 senedir. Aziz babası Hazret-i Hiinkar yanına defn ederken Mevlana hazretleri mübarek elleriyle Sultan Veled Efendi'ye yer gösterdikleri müsbettir. Allah hepsine rahmet eyselin. Bu hakir 1060 [1650] tarihinde Melek Ahmed Paşa efendimiz Sadrazam iken padişah fermanı ile bu kutlu türbeyi tamir edip evkafnamelerine baktığımızda, temiz soyları bu şekilde anlatılmıştır. Sultan Süleyman Han yapısı Hazret-i MevHina Türbesi Allahın rahmeti üzerlerine olsun: Nice padişahlar ve sultanlar, bu kutlu türbeyi tamir etmiştir, ama 941 [1533-34] tarihinde Süleyman Han, Bağdad fethine giderken 200 kese masraf koyup cennet benzeri Bağdad'ı feth edip gelince evvela Sultanu'l-ulema ve oğlu Hazret-i Molla Rünkar'ın sandukalarını altın işlernelere gömdürüp gümüş şebekeler, dört tarafında güzel yazılı Kur'an-ı Kerimler, gümüş aletler, gümüş şamdanlar, buhurdanlar, gülabdanlar ,..._, ;._ ~ 35 ile bezemiş ve nice bin kıymetli kandiller ve sanatlı avizeler ile süslemiştir. Hazret-i Sultanu'l-ulema'nın sandukası hepsinden yüksek ve Molla Hünkar'ın sandukası ondan alçak ve (---) (---) alçaktır. Mübarek başlarında Mevlevi külahiarı üzere beyaz Mevlevi sarıkiarı ve boyunla;rı olan yer mahallinde Keşmiri ve Lahuri şallar ve sünnet-i Muhammedf taylesanı heybetli ve ruhaniyetli mübarek kabiderdir ki avlusundan gören adama korku ve endişe gelip bir dehşet hasıl olur. Bu mübarek kabider semahanenin kıblesi tarafı köşesinde dört tarafı parmaklıklar ile çevrilmiştir. Üzerlerinde başka kubbeleri yoktur. Ve semahane meydanı bir cilalı parlak alandır. Başka mutrıbhaneleri ve ibadethane mihrabı düzgün direkler ile yapılmış bir türbedir. Bir ham mermer ile döşenmiş geniş ve büyük bir avlusu vardır. Toplam (---) adet kapısı vardır. Bu avlunun dört tarafında pek çok sayıda gönlü yaralı derviş odaları vardır. Pencereleri etrafında olan bahçeye bakmaktadır. Haftada (---) Mevlana ayini olup üç yüzden fazla kimi molla, kimi bey ve paşa ve her biri birer bağın gülü arif-i billah dünyayı terk edip Mevlana Tekkesi'nde çark edip sema ve safa ederler. Her biri birer Aristo akıllı, şair, kitap yazar yalın ayak başı kabak fakidikle övünür canlar vardır. Gece ve gündüz İlahi aşk ile sermest olmuş, kendinden geçmiş dervişler vardır. Ve kilar, fırın ve bir aşevi mutfağı da bütün bu anılan hayrat eserleri Süleyman Han'ındır. Bu tekke yakınında iki minareli bir cami, bir medrese ve ziyafet evi, imareti bütün Süleyman Han'ındır. Bu hayrat ve hasenatın tamamı kargir yüksek kubeler ile yapılmış ve baştan başa mavi has kurşun ile örtülmüş büyük binalardır. Sözün özü, Osmanoğulları devletinde böyle büyük bir tekke yoktur . ve çerağdanlar ................ (7 satır boş) ................ [15b] Bu türbenin dışında olan dervişler mezarlığında yatmakta olan büyük evliyaZarı ve diğerlerini bildirir Şeyh Hazret-i Sadreddin-i Konevi ziyareti: Kuyumcubaşı oğlu idi. Annesini Muhyiddin-i Arabi alır. Gerdek gecesi Muhyiddin bir tavuğu tamamen yiyince hatunu "Şu ma' sum Sadreddin'e bir lokma vermedin" der. Muhyiddin hernan tavuğun kemikle- 36 rine "Kalk, iznimle" d_eyince Allah'ın izniyle tavuğun kemikleri hayat bulur. Zira Muhyiddin "Hüve Hüve" makamında kutb-ı avn idi. Onun için "Kum bi-izni" (Kalk iznimle) dedi, "Kum bi-iznillah" (Kalk, Allah'ın izniyle) demedi. Hatunu bu kerameti görünce oğlu Sadreddin'i Muhyiddin'e teslim etti. Bütün öncekilerin ve sonrakilerin ilimlerini, ledün (gayb, öteler) ilmini Muhyiddin-i Arabl'den görüp kamil mürşid olmuştur. Üvey oğlu, yetiştirmesi ve gözdesi olmuştur. Allah ikisine de rahmet eylesin. Şeyh Muhakkık-ı Tirmizi ziyareti {---) {---) Allah sırrını kutlu eylesin. Mevlana Muhyiddin Mehmed b. Mehmed, meşhur Martalos Efendi: Mevlevller yakınında gömülüdür. Mevlana Ahmed b. el-Kazvini de Mevlevller yanında yatmaktadır. ................ (10 Bu Konya satır boş) ............... . şehri Osmanoğulları şehziidelerinin taht merkezi olduğundan nice şehzadelerin gözdesidir ve niceleri burada gömülüdür. Hatta 966 [1557] tarihinde Süleyman Han, Şehzade Selim Han'a Konya eyaletini yönetsin ve adalet eylesin diye bağışladığında bu güzel beyt tarih olmuştur, Liva-yı adl-i şehzade verüp nur Karaman ellerini kıldı aydın Sene (---) Daha sonra Süleyman Han oğlu Bayezid'e Amasya sancağını bağışlayıp lalasının ve Kuduz Ferhad Bey'in' ayartmasıyla Konya'da Selim Han ile güzel geçinemedi. Amasya sancağıyla Konya sancağı birbirine sınır olduğundan iki kardeş şehzadeler birbirinin askerini kırmaya başladı. Bu çok sıkınhlı durumlar Süleyman Han'ın kulağına gidince zorunlu olarak Bayezid'i Amasya'dan aziederek Devlet başkenti­ ne yakın Kütahya sancağını bağışladı. Bunun üzerine Şehzade Bayezid, "Hay beni İstanbul'a yakın götürürler, hayır değildir"' diye Sarı Rüstem Paşa'nın kışkırtmasıyla Bayezid asi olup 80.000 Türk belalısı asker topladı. Sultan Bayezid inatçı ordusuyla Konya Salırası'nda belirince Şehzade Selim tarafından yardıma gelen Vezir Mehmed Paşa kalabalık aske~· ile öncülüğe çıkh. 37 Konya Kalesi altında iki kardeş askeri birbirine karşılıklı saf bağladılar. Selim tarafında yeniçeriler saf saf durdular. Bayezid'in ilk başta hücum eden eşkıya askerine yahşi kurşun ,~urdu­ lar. İlk hamlede o iki alayın seçkini belki daha fazlası şehitlik şerbetini içtiler. Bu hal üzere ta gün~şin bahmına dek büyük savaş olup gecenin karanlığı hastınnca herkes kendi tarafının sancakları dibinde karar ettiler. Seher vakti yine iki taraftan ceng davuluna tokmaklar vurulup ta öğle vaktine dek şehzadeler ceng~ oldu. İşin sonunda zafer rüzgarı Allah'ın izniyle Şehzade Selim tarafına esip Bayezid'in topladığı eşkıyalar ateş saçan kılıçların dişinden geçip kılıç artıkları kaçmaya başlayınca hemen fakir Bayezid, oğlu Şehzade Orhan ile ve lalası Kuduz Ferhad ile toplam 300 nefer kimse ile Amasya'da karar edip Nahşivanlı Akın Seyfeddin adlı dinsizin kandırmasıyla Şehzade Bayezid ve dört adet ciğer-köşesiyle Acem diyarında Şah Tahmasb'a varıp sığındılar. Ona pek çok ikramda bulunup hoş tuttular. Beri tarafta Selim zafer kazanmış olarak ganimetieriyle Konya'da rahata erdi. Bu büyük cenge tarih: Eyledi Sultan Selim ile kıtali Bayezid. Sene 966 [1557]. Daha sonra Bayezid'i evlatlarıyla Şah, Osmanlı'ya gönderdi. Beş şehzadesiyle Sivas'ta katı olundular. Paşa oturduğu kalenin kuzey tarafındaki kapı dışındaki mezarlık içinde gömülüdürler, Allah onlara rahmet eylesin. [16a] Konya şehrinden yine kıble tarafına 8 saatte, İsınil Kasabası menzili: Konya nahiyelerinden naipliktir ve (---) (---) hükilmettir. Toplam (---) adet evlerdir. (---) Cami, han ve hamarnı var bakımlı beldedir. Buradan (---) saatte, Konya Karapınarı Kasabası menzilinin özellikleri Rumeli'nde de Kırkkilise Karapınarı olduğundan buna Konya Karapınarı derler. Konya toprağında (---) kazası sınırında (---) hakimliktir. Suyu ve havası tatlı, bağ ve bahçeli, (---) bakımlı haneli şirin kasabadır. Çarşı içinde Süleyman Han Camii kurşunlu muazzam bina camidir. Mimar Sinan yapısıdır. Bakımlı ziyafet yurdu imareti var. 38 ................ {1 satır boş) ............... . başkası mescitlerdir. 3 tekke, {---) hamam, (---), (---) adet han (---), sıby an mektebi (---) (---) ve toplam (---) sultan çarşısı dükkanlar ile süslenmiş şehir gibi hoş yapılı bir kasabadır . ................ (1.5 Buradan 9 saatte, Eski satır boş) ............... . şehir Ereğli yani eski kale Erkili'nin özellikleri Osmanoğlu devletinde seyahat ettiğimiz yerlerde 4 Ereğli vardır. Bir Rumeli'nde İstanbul yakınında Silivri ile Tekirdağı arasında Tekirdağı Ereğlisi, büyük bir !imanlı köhne kaleli bir yerdir. Biri de Kastamonu toprağında Karadeniz kıyısında Akçaşar ile Bartın şehri arasında Bartın Ereğiisi derler. Sarıhan Ereğ­ lisi, harabe olmadadır. Ama bu Karaman Ereğiisi Hazret-i Resul-i Kibriya'nın Hazret-i Ömer'e verdiği ağzı yarı mucizesiyle ve Hazret-i Sultanu'lulema ve Celaleddin-i Rumi Mevlana'nın nazargahı olması sebebiyle günden güne Herlernede olup bakımlı ve şenlikli olmadadır. İlk kurucusu Yanvan Tarihi görüşüne göre Hazret-i Nuh aleyhisselamın oğlu Sam'dır. Daha sonra kalesini Hazret-i Ebubekir halifeliğinde aslıab-ı güzinin gulgulesi korkusundan Kayser Harkil benzersiz bir kale yapınca ismi Harkiliyye oldu. Daha sonra 484 [1091] tarihinde Sultan Alaeddin, Sultanu'l-ulema ile bu kaleyi büyük ceng ve sıkıntılı savaş ile feth etti. Bütün yaralılara. ve hastalara Peygamber Pınarı'nın başındaki çamurdan Sultanu'l-ulema sürünce bütün dertlilere o mübarek kil merhem olduğundan "Er-kili" yani "Er-çamuru" demekten bozulma Ereğli adıyla isimlenmiş evliyaların nazargahı seçkin bir şehirdir. Daha sonra Türkleri isyan etti. {---) tarihinde Fatih Sultan Mehmed, kalesini feth edip bir daha isyancı ve belalı Türkler sığınmasınlar diye kalesini yer yer yıkmıştır. (---) üzere beşgen şeklinde sağlam taş yapı güzel bir kaledir, ama içinde dizdarı, neferatları ve cebehanesi yoktur . ................ (1 satır boş) ............... . Fatih Sultan Mehmed yazımı üzere Karaman eyaletinde muaf ve müsellem Harerneyn-İ Muhteremeyn evkafı bakımlı şehirdir. İstanbul'da 'barüssaade ağası padişah kanunu üzere nazırdır. 39 Onların tarafından bir muhteşem şanlı ağa yüz atlı ile idare eder. ellerinde olduğu zamanlarda Bütün İslam padişahlarının Haremeyn evkafıdır. Hatta küffar elinde iken kötü işli Kral Harkil bu şehrin suyunun Resulullah'ın mucizesi ile aktığını görünce, gerçi imana gelmedi ama Hazret-i Ömer'e ve diğer halHelere her sene hediyeler gönderdi. Bu şehir, Resulullah'ın korumasında olmuş idi. Zira bu Hazret-i Ömer Medine'de durduğu yerde parmağıyla Harkil Kayser'in gözünü çıkarıp kör Harkil olmuştu. Nice ki hayatta idi, halifelere hediyeler gönderirdi. Halen günümüzde de halifelerin korumasında olup Haremeyn hakimi zabt eder. Karaman paşasının adamları asla karışamazlar. Bir hakimi de şeriat tarafından 300 payesiyle şerif kazadır. Toplam (---) adet şenlikli köyleri vardır. Senelik 7 kese anılan köylerden hasıl olur. Kethüdayeri, yeniçeri serdarı, muhtesibi, şehir naibi, şehir subaşısı ve su taksimindemir-i abı yani su ağası vardır. [16b] Eğer bu şehirde su ağası olmasa gece gündüz kan kavga eksik olınazdı. Zira bu şehir Peygamber Pınarı Dağı dibine kurulup şehrin doğu tarafı, batısı ve kuzey tarafı tamamen Harkil Ovası sayılıp bu gönül açan düzlüklerde toplam 26.000 tescilli ve kayıtlı bağ, bahçe ve ekinlikler vardır. Tamamen mucizeler ile sulanmaya muhtaç olduğundan bir su hakimi vardır. Bütün bağ ve bahçelerden su hakkı olup Haremeyn'e surre gider. Bu İrem şehri toplam (---) adet (---) örtülü iki katlı ve tek katlı büyük konaklar, bakımlı haneler vesüslü evler ile bezenmiştir. Her hanesi birer akarsu, havuz ve şadırvanlar ile süslenmiş şenlikli ve güzel bir şehirdir. Toplam (---) adet camidir. Bunlardan Koca Mehmed Paşa Camii; Süleyman Han veziri camii olduğundan Mimar Sinan yapı sıdır. ................ (8 satır boş) ............... . Ve toplam (---)adet mescitlerdir. ................ (1.5 satır boş) ............... . Ve toplam (---) adet derviş tekkeleridir. 40 ................ (1.5 satır boş) ............... . Ve toplam (---) adet handır. Bunlardan Rüstem sarayı Mimar Sinan yapısıdır . Paşa Kervan- ................ (1.5 satır boş) Ve toplam(---) adet hamamdır . ................ (1.5 satır boş) Ve toplam (---) adet çarşı pazardır . ................ (1.5 satır boş) Yiyeceklerinin ve içeceklerinin beğenilenlerini bildirir: ................ (1.5 satır boş) ............... . Mesire yerlerinin anlatılması: Resulullah'ın mucizesi Pınarbaşı ................ (2.5 satır boş) ............... . Ereğli ziyaret yerlerinin anlatılması: Evvela Mevlana İskenderzade Abdürrahim Efendi; benzersiz nur dolu bir türbesi vardır. Gönül erbabının ziyaret yeridir . ................ (3 satır boş) ................ [17 a] Kilinatın Serveri Mucizesinin bildirilmesi, Cemiili nazmı ile Ereğli övgüsü Bismillahirrahmanirrahim ve bihi nesta'ln ve ya Fettah Hamd kılmak Halık'a vaclbdürür Ni'metine ins [u] can talibdürür Hem saliit ile selam ol Ahmed' e Mazhar-ı Levliik-ı sırr-ı emcede Sahbına eviadına olsun selam Anlar ile oldu çünkim din temam Ehl-i ahyardan rivayet olunur Çok tevarlhde hikayet olunur Bir gün ol Sultan-ı Vakıf-ı esrar-ı zeyn-i enbiya remz-i "Hel eta" Otururdu Rahmeten Ii'l-alemln Hem Salabetle Emlrü 'I-mü 'minln 41 İbn-i Hattab ömer ol kan-ı cud Hazret-i Serverle kılmışdı sücud Hazret ağzından mübarek yarını Ol nübüvvet ağacı esrnarını Verdi ağzından dedi kim ya Ömer Emr-i Hak'dır sen bunu tut mu'teber Bu emanettir senin ağzında bil Vakti gelince anı sen saklagil Anı bel' etti Emzrü'l-mü'minzn Mustafa'nın sırrına oldu emin Dar-ı mihnetten çu mihnet darına Gitti sultan kodu yarın yerine Yar-ı sanı a'del ü alim Ömer Ehl-i İslam buldu devrinde zafer Bir melfkin adı Harkil-Rum idi Kendisi ve cümle kavmi şum idi Görmediler yüzünü Peygamberin Mu'cizatın bilmeyüp ol serverin Name yazıp Sandılar gönderip kavm-i daldl kim ola bu işi muhdl Dediler kim isteriz biz ya imam Dininiz hakk ise bildir bi't-temam Zahir olsun ilimizde bir Cari olsun görelim hem pınar aşikar Terk edelim din ü kendi bilirniz Vakfedelim ana cümle ilimiz Hem müselman olalım biz bi't-temam Sözümüz hep cümle budur vesselam 42 Name geldi çün_ Medine şehrine Ol halife ve adalet bahrine Name geldi çün ana buldı vusul Gördi ma'nasın bulup ol pür usul Lık düşdi kalbine çok ıztırab Zahiren verdi cevab-ı bii-savab Gice vardı merkad-i Peygamber'e Makdemine kodu baş u yüz yire Çok tazarru' eyleyüben ağladı Ya HaMballah meded eyle dedi Beyne nevm [ü] yakaza ol pak zat Gördü kim geldi göründü bir sıfat Dedi kim kaldır başını ya Ömer Hak katında sen çu oldun mu'teber Sana verdiğim ağız Gizlü idi alısardır biirım ki var aşikar Gönder anı Rum'u ma'mur eylesün Remzim ile ehl-i Rum'u toylasun Çun Emzrü'l-mü'minzn buldu safa Dedi zahir mu'ciziit-ı Mustafa Münkatı' olmaz cihandan ta ebed Cümleye andan iriserdir sened Menziline geld'Emzrü 'l-ma 'minzn Çıktı ağzından o dem dürr-i .hemzn Gizledi sanduka içinde anı Hurrem oldu görenin can u teni Gönderüp ol dürreyi ashiib ile İzzet [ü] ikram ile ahbiib ile 43 İhtiram ile anı götürdüler Harkil u' r-Rum 'a anı yetirdiler Cem' oluben bu sihirdir dediler Bu yalandır ya mekirdir dediler Dediler bunu koyalım bir yire Olmaya toprak ola taş [u] dere Kodular bir yire yazı sengi çok Bir deredir taşı çok toprağı yok Zahir oldu anda enhar-ı kirarn Mu'cizat-ı Mustafa'dan ey hümam Ne yire kim kodularsa çıktı su Çün hemendem cari olup aktı su Her biri bir dürlü söz söylediler Bunun üzre ittifak eylediler Yarı varup kodular taş mermere Çoğu münkir oldular Peygamber'e Diğer kıt'a: Koyunca seng üzere yarı zahir Tulu' etti o dem bir ma' -i tahir Serı'an anda dahi oldu cari Resul-i Kibriya 'nın ağzı barı Dediler ol bınara şimdi Ebriz Ne hikmettir ki akar şöyle tiz tiz Cemi'an ettiler tecdid-i iman İdüp tasdik olup cümle müselman Mu'cizat [u] hem keramet oldu bu Zemzem-i Ahmed değil midir bu su Oldu meşhur Zemzem ile İsma'll Hacer anayile babası Halil 44 Lik bu mu'ciz-i Resul-i Kibriya o şefa'at kanlı] tile-z asfiya Münkirine oldu ma'lum bi' t-temam Bildiler ol hazret[i] hep has u am Zübde-i evliid-ı İsmail Halil Hazret-i Ahmed mu'in-i bii delU Enbiya vü evliyanın efdali Adem evlildının oldur ekmeli Mu'cizatından zuhur eden bınar Hükmüdür Zemzem denilse sad hezar Ol mübarek su başında has [u] am Mesken edip duttular anda hzyam Ol makam oldu nazargah-z Huda Seyr ederler padişah u hem geda Başka bir kıt'a: Müfti-i devr-i zernan ehl-i yakin Hazret-i Es'ad Efendi şeyh-i din Eyledikle hacc için azm-i sefer Bu diyarı eyledi seyr [ü] güzer Olmağıla bu vilayet rah-ı hacc Olduğuçün dahil-i min külli fecc İzzet ile bu diyara geldi ol Vardı nehre seyr için buldu vüsul Meclisinde Olduğiyçün hazır olan iirifiin müfti-i sahib-zemiin Eylediler anda istiftii olar Bu suyun aslın beylin et dediler ;i/, 45 Suret-i fetviida verdiler ceviib Dinle budur ol cevab-ı bii-saviib: Tenbfh eyleyip Mri, mübiirek ağzının yarı Yarup ahcarı ciirf eyledi çun nice enhdrı Bu yerlerde zü(iili mu'ciziitın eyleyip eliri, Hariicii kesdi tığ iibıyla küffiir-i fücciirı Miihasal. ol su akup oldu revlin Mu'ciziit-ı Mustafa'dan her zemiin Ol fezii kim yağidi Olmamışdı bağ anda bınar u bostan sebzetar Her kuyudan içilirdi suları Hem su içün var idi kayguZarı Gördüler kim Dediler cümle aktı nehr-i bl-giriin olalım Müslimiin [17b] Ehl-i İslam oldular cümle temiim Mu'ciziit-ı Mustafa'dan has u iim Gördüler bu nehr-i eliri bii sebiit Bir sudur kim mislidir Nll ü Furiit Diğervezn: Edüp cuş u Hemendem huruş aktı başladı feziiya zikr-i Buda'ya Anın sıyt u sadiisın sanma hiill Zikr-i Allah eder dinle makiili Lisiin-ı hiil ile der yii Muhammed Ki sensin mazhar-ı Levliik-i emced Benim iişık sana elin u gönülden Senin fikrin benim gitmez dilimden Bana kılmak kariir-emken ola mı Feziilar bana hiç mesken ola mı 46 Benim senden '!luradım budur ey Mübarek yüzünü göstere Allah Şah Bile girem seninle cennete ben Şefa'at kıl ereyim rakmete ben Ben oldum çünki ma'-i mu'cizatı Ki senden isterim hem iltifdtı Beni bir kerre nuş eden ricdle Şefa'at ile yalvar Zü '1-celdle Bu şevk ile tamam etti Hemen alçaklara oldu figanı revanı Olup cari figanı zarı guya Ovalar oldu guya misl-i derya Tahassun etmeğe hak-i gubdrı Getürüp yapdılar sedd ile yarı Geçüp yazıyı da derya-yı Nfl-veş İdüp cuş [u] huruşu aktı seyl-veş Dolup cümle su Harkile Ovası Su içre kaldı evlerin binası Kaçup halkı sudan hep dağa çıktı Ki tufan-veş olup dünya su aktı Kral yanına geldi cümle adem Dediler nolıser bu hdl-i alem Ki derya oldu cümleden ovamız Yıkıldı evlerimiz hem yuvamız Dedi akılleri bir iş edelim Medine şehrine varup görelim Ki zira anda ettiler du'ayı Du'4sıyla sel almışdır ovayı .... """ 47 Varup bildirelim hdl-i Ki razi oldular Ms ile temamı amı Yazup name melik gönderdi adem Ana derler idi peyk-i mükerrem Bu canibden varup name o şaha Anın adli irişdi mihre maha Emzrü'l-mü'minin ol İbn-i Hattab Oturmuşdu yanında cümle Ashdb Okundu nameyi bildi temamet Gelip nutka dedi sahib-salabet Dedi Peygamberimiz bil diridir Cemi'-i enbiyanın serveridir Muradınız Kaçan kim Diğer ne ise ola hasıl olasız şer'ile amil bahr: Bir yire cem' oldu sahb-ı Mustafa İbn Hattab-ı Ömer 'le Murtaza Cümle ashiib-ı Resul-i Kibriya Söylediler her birisi bi-riya Dediler kim varalum Peygamber'e Diyelim ahviilimiz ol servere Bize andan ne olısardır cevab Olalım amil bulalım çok sevab Merkad-i Peygambere cümle varup Hak-i payine kamu yüzün sürüp Kıldılar ana salat ile selam Başlayuben söylediler hem keliim 48 Dediler kim y_a Resul-i zü'l-minen Gel bizüm müşkilimiz hall eyle sen Yüz tutuben ağladılar her biri Merkad-i pakine kodular seri Her kimin mir'at-i kalbi oldu pak Dediler ikrar edip ma arfnak Ol kişi Zat-ı kim kendülikten mahv ola Hak'ta kendüliğin yok kıla Zahir olur anda settaru'l-guyub Setr eder aybını Settaru'l-uyub Keşf olur ana hakayık dürleri Zahir ederler çü batın erieri Lutf ile kılur tecelli ana Hak İlm-i esrar-ı ledünn olur sebak Ya peygamberden olanlara niçe Keşf-i esrar olmasın mı ey hoca Cümlesinin kalbine mülhem olup Murtaza kim cümleden a'lem olup Dediler kim ana eyle feth-i bab Bize vergil sen haber ey kamyab Zahir oldu anda esra[r) u'l-guyub Se tr eder aybını Settaru '1-uyub İbn Ebi Talib Ali' dir şah-ı din Dedi bana keşf olupdur bu yak'in Cümlemiz suya yazalım bir kitab Yazalım hem ismimiz şeyh ile şab Cimderelim bir kişi ashdbdan İzzet ü •. ikram ile ahbdbdan %· -~ 49 Cümle Ashaba dahi söylediler Bize de mülhem olan bu dediler Yazdılar bir name Bi'smillah ile Mustafa namı yazıldı evvele Yazdılar pes Ahmed-i Muhtar hakı Veeh-i pakinde olan envar hakı Name vardıkta sana ey ma'-i pak İttiba' yoluna eyle insilak Aşık-ı şeydalığından geç i su Mest [ü] medhU.ş oluban akma i su Nasa enfa' oluben vaktiyle ak Ta ki ola ruz-ı mahşer yüzün ak Diğer kıt'a: Niçe bir ah edip feryad edesin Bu aşkı kendüne üstad edesün Mücerred hUy [u} hay ile iş olmaz Senin gözün yaşiyle dünye dalmaz Misal-i ebkem ol kendü halinde Ko bu cuş [u] huruşu dur yolunda Ki sırr-ı aşkı sakla sende ki var Müyesser ola ta ki sana didar Ki haddinden tecavüz etme asla Ki senden hasıl ola nice ma'na Çü senden bula insan intifa'ı Bulasın hak katında irtifa'ı Ger ağlarsan dahi vaktiyle ağla Zamaniyle çıkup bir hoşça çağla Ki senden hasıl ola bağ u bustdn Yiyüp anda safalar ide insan 50 Dahi bitsün kamu eşetir {u] es mar Ki gune gune bite sende ezhdr Ki ferydd eyleye Karargah edinüp Eğer Anı mürğ-i hoş-elhan enva'-ı mürgan bir sud'olursa sebze-zarı kim görse kalmaya kararı Zamanıyla çıkup eyle cereyan Görüp seyr eyleyenler ola hayran Çıkup hengam-ı Olasın gülde eyle feryad bülbül-i şeydaya üstad Ki vuslat demleri oldu o demler Gelir vuslat gider cümle sitemler Bu usluba yazup name temamı Dahi gönderdiler cümle selamı Varan ademler ile bir sahdbe Alup mektubu ol gitti cevabe Götürdü çun bular mektubu Rum'a Gelip gösterdiler Harkil-ı şuma Pınarbaşına cem' oldu ulular Geh Ashab u {geh] ahbdb u velller [18a] Dediler varalım nehriıi başına Bizimle görelim nehrin işi ne Kim anda cem' olup cümle Durup saf saf kamu şeyh u kibdrı sığarı Du'dlar eyleyip anda cemaat Zuhur oldu nice dürlü keramet Sah9be, kim yazup vermişdi name Okuyup name{y]i erdi tername '<> ., 1"' sı Mübarek su dahi dinledi anı Ki suyun guyiya var cism [ü] canı Tamamen okudu mektubu karf İşidüp su o dem kıldı kararı Ki guya name[y]i nehr etti tefhlm Kabul etti keZdmı oldu tesilm Niçe etmeye ta'zlm ol keldmı Lisan-ı hdl ile duydu seldmı Niçe dürlü Dil ehline beşliret işaret oldu anda oldu anda Hem anda nice hikmet oldu zahir Resulün ümmeti kıldı tefahür Pes andan su yine akup yürüdi Iyanen "Allah Allah H u!" der idi Pes andan sonra gün günden az aktı Acebler gördü her kim ana baktı Açıldı pes o Harkile Ovası Göründü herkesin mülk-i esası Yerine vardı herkes anda ma'mur Reaya ü heraya oldu mesrur Cemi'an zaid olan ma'-i cari Akup buldu kemal üzre kararı Zevaid su varup bir çaya aktı Ki menfez oluben hep suyu çekti Bu asr içre denildi ana çün Rud Zevayid sular oldu anda mevcud Bu duran suyu çekmese o yine Olup derya yürür idi sefine 52 Taşar hengam-~ gülde o seraser Olur nefinde her mahluk beraber Suvarır bağ u bustiin ehl-i dihkiin Refahiyyet bulur insan [u] hayvan Medine vakfına bri'is çü budur Sebeb vakf olmağa budur bu sudur Anın ismiyle Harkil idi evvel Herak dimek olurdu iy mükemmel Müluk-ı Kayseriden bir melik-zad Hikem ilminde idi kamil üstad Ekilürdü vilayette ad ile Olup meşhur o adl ile drid ile Ereğli oldu adı şimdi meşhur Ziyaret eyleyenler oldu mesrur Nice medh olmaya· bu ab-ı seyyar Ki sun' ile yaratmış anı Settar Ki üç yüz altmış altı Hırk suyu Aceb taksim etmiş bunca suyu Akar Hırki-misiil ma-i Ceyhun Gider sahrrilara guya ki mecnun Olur her kuşe anda sebzezarı Bütün güller olur bülbül kararı Anın her kuşesi san bağ-ı cennet Hayat bulur kılanlar anda sohbet Ki kande varsa anın bir mizanbı Döner üstünde nice asiyabı Nedir anda olan bağ u besatın Nedfr ezhrir ile dürlü reyahin 53 Nedir anda olan enlu1r-ı carı Gönüllerde komaz asla gubarı Ana bağ-ı İrem desem hata yok İrem bağında bu denlü safa yok Biter şeftaltt vü emrud u elma Olur zerdalüsü manend-i hurma Nice medh etmeyim ben bu cinanı Ki zira yokturur bu şehre sanı Verüp vakfiyyetine Al-i Selçuk Bu hali bilmiş idi cümle mahlttk Telef olmuş idi ol vakf cerras Mukarrer eylemişdi Al-i Abbas Gelüp sonra yine mzr-i Karaman Muhakkak eyleyüb etmişdi ferman Olup vali bu ikllme Selim Şah Makamın kıla cennette ol Allah Verüp hükmü ana sahibkıranı Mukarrer eyledi evkafın anı Verüp vakfiyyetin cümle selatin Mücedded verdiler hükm-i heratın Hususd bu zamanda ol vilayet Müfettdh üstüne bdb-ı sa'adet Güzzn-i Al-i Osman Han Osman Şekinşah-ı cihan Sultan Osman Anun şimdi olupdur padişahı Huda olsun nigehbdn-ı pendhı Sa'adetle muzaffer ola dd'im Semdvdt ile arz oldukca kd'im 54 Olunca saltanat tahtına na'il Anın vakfiyyetine oldu ma'il Virüp vakfiyyetine hükm-i te'kid Anınçün oldu böyle vakf te'yid Cells-i Enzs-i padişah-ı tacdar-ı alem-ara dar-ı dünya Karln-i şehriyarı heft-kişver Sa'adet-baht [u] mansur [u] muzaffer Ağa-yı a'zam-ı darü's-sa'ade Sa'adetle ola da'im küşade Olupdur nazır-ı vakf-ı peyamber Muln ola ana Allahu Ekber Ola vakfın re'ayası safada Analar hayr ile dfi'im du'ada Tekellüfden, meşakkatten müsellem Mu'af [u] hem müberrfi ola adem Huzur-ı kalb ile eyler du'ayı iderler ruz [u] şeb hamd [ü] senayı Cemali'nin dahi budur ricası Erişe kfimil insanın du'fisı Bu Resul-i Kibriya'nın mucizesinin suyunun özellikleri ve Ereğli şehrinin övgüsü burada tamam oldu, ama hakkını vererek bu Ereğli şehri anlablsa başka bir ciltli kitap olur. Zira eski zamanlarda Antakya şehrinden sonra bu Harkile şehri yani Ereğli şehri, bakımlı ve şenlikli büyük bir belde ve şen bir şehir idi. , Daha sonra Konya şehrini Selçuklular'dan Sultan I. Alaeddin imar edip taht merkezi Konya olup şenlendikçe bu Ereğli'nin bayındırlığı gerilerneye başladı ama hala günümüzde bile bakımlı bağlarının ve gülistanlannın övülmesinde dil yetersiz kalır. •·: ............... (3 sabr boş) ................ [18b] 55 Karaman Ereğiisi'nden yine kıble tarafına 9 saatte, Ulukışla Kasabası menzilinin özellikleri Niğde sancağında ve Karaman eyaletinde Koca Mehmed Paşa evkafıdır. Mütevelllsi hakimdir ve 150 akçe şerif kazadır. Toplam (---) adet köyleri vardır. Adalet üzere kadıya beş kese hasıl olur. Kethüdayeri ve serdan vardır. Toplam (---) adet tek katlı, iki katlı ve kargir bağ ve bahçeli, bakımlı ve şenlikli temiz toprak örtülü evlerdir. Ve hepsi (---) mihraphr. Bunların içinde mükellef ve süslü seliitin camii gibi Koca Mehmed Paşa Camii; bir yüksek kubbeli, uzun minareli, avlusu ham mermer döşeli, etrafı kubbeli ve avlusu içinde (---) şirin bir cami dir, kıb le kapısı üzere tarihi, bir zaviyesi ve temiz bir hamarnı var. Büyük bir ham var, sanki bu şehrin kalesidir. Hepsi 170 ocaktır. Başka avlu odaları, başka develiği, 300 tavla at alır at ahırı ve 300 tavla kahr alır avlusu ortasında büyük bir havuzu ve yemekhanesi var ki her akşam ocak başına birer bakır sini ile beşer tas buğday çorbası, beşer ekmek, birer yağ kandili ve her at başına birer torba yem verilir. Nimeti bol, vakıfları sağlam hayrat büyük bir handır. 300 kadar dükkanıarı vardır. Bu yazılan eserlerin tamamı kargir güzel bina mavi renkli kurşun ile örtülmüş Mehmed Paşa evkafıdır. Hayrat sahibi Haleb'de Şeyh Bekrller yanında Öküz Mehmed Paşa adıyla meşhur olup o yüksekçe türbede yüksek bir kubbe içinde gömülüdür. Allah ·rahmet eylesin. Nice yerde bol bol hayratları vardır ama bu Ulukışla hayratının benzeri meğer Şam'ın batısında ve güneyinde Sinan Paşa hanları ola. ................ (2.5 Buradan 7 saatte, satır boş) ............... . Gönül alan dağ, Ramazanoğlu Yaylağı'nın özellikleri Adana eyaleti hükmünde büyük bir yaylaktır. Osmanoğulları hükmünde toplam 70 yayla vardır. Bunlardan Erzurum ensesinde Bingöl Yaylası, Revan yakınında Ağrı Yaylası, Van yakınında Vereg Yaylası, diğer Van yakınında Sübhan Yaylası, Şehrezol'da Harir Yaylası, Musul yakınında Cudi Yaylası, Mardin yakınında Sincar Yaylası, Diyarbakır yakınında Karadağ Yaylası, Kayseri 56 yakınında Göksun Yaylası, Birgi'de Bozyaylak ve Tire Yaylası, Manisa ensesinde Sultan Yaylası, Bursa'da Keşiş Dağı Yaylası, Kastamonu Yaylası ve Sinop Yaylası (---) (---) Bunun benzeri nice büyük yaylalar da Rumeli'nde Samakov Yaylası, yakınında Rila Yaylası, yakınında Destpot Yaylası, Serez Yaylası, Sofya'da Vitoş Yaylası, Menlik Yaylası, Hersek'de Çimirne Yaylası, İllok Yaylası, Nevesin Yaylası, Bosna'da Köprez Yaylası, Kazanlık'da Turvakotran Yaylası ve Şıpka Yaylası. ................ (1.5 satır boş) ............... . Bunun benzeri nice yüz yayiaları Rumeli'nde seyr ettik ama Erzurum'un Bingöl Yaylası gibi ve Adana'nın bu Ramazanoğlu Yaylası gibi büyük yaylak görmemişim. Eğer burada olan Türkmen boylarının aşiret ve kabilelerinin isimlerini yazsak başka ciltli bir kitap olur, ama genellikle Adana, Tarsus, Sis, Misis, Tartus ve Silifke kavimleri yaylalamr ki her birinin sınırları, kadı ve naibleri, hakimleri, camileri, yayla evleri, bahçe evleri, çarşı pazarları, han ve hamamları vardır. Yetmiş kere yüz bin (700.000) koyun yaylasına çıkıp koyun hakkı alınır diye meşhur­ dur. Bunda olan hayat suları, yayla kirazları, yoğurdu, kaymağı vetereyağı bir diyarda yoktur. Çarşı pazarı baştan başa çam tahtasından ve çam kabuğu ile örtülü küçük küçük dükkanlardır. Kısacası övülmesinde meddalılar aciz kalır. Murtaza Paşa efendimiz zevk sahibi bir kimse olduğundan üç gün burada zevk u safalar edip türlü türlü, renk renk çiçeklerin hoŞ kokuları dimağlarımızı kokulandırdı. Atlarımız yonca, tirfil ve ayrık otları ve yeşillikler yemekten koca karınlı olup 3 günde her biri birer Dabbetü'I-arz'a (kıyamet alametlerinden olup topraktan çıkan varlık) döndüler. Paşaya bu yayla halkından tam 3.000 koyun ve yedi at hediyeler geldi. Buradan yine kıble yönüne yokuş aşağı dere ve tepeli dağlık, taşlık sık ormanlık yerleri aşıp Çifte Han adında bir derli toplu iki adet haniara geldik. Bu mahalde bir dere içinde, Çifte Han ılıcası: [19a] Kargir bina küçük bir kubbe ile yararlı bir kaplıcadırı-. suyu ılıktır. Bütün yayla halkı bu ılıcada çimip ebedi hayat bulur. Çifte Han'ı ve bu ılıcayı geçip 7 saatte, 57 Sultan Ham menzili: Bu da derli toplu bir dinlenme yeri, menzil yeri bir handır, ama amansız yerdedir. Genellikle Adana halkı bu mahalle yaylağa çıkarlar. Ab-ı hayat şeker pınarları vardır ki cana hayat verir. Buradan yine kıbleye doğru dereli ve tepeli imiş ve yokuş dereli yerleri aşıp, Gülek Kalesi menzilinin özellikleri Bu kalenin aşağı deresinde konakladık. Sağ tarafımızda göklerle beraber bir yalçın kaya üzerinde yüksek kaledir. (---) Mı­ sır padişahı Yusuf Salahaddin'in korkusundan Ramazanoğulları yuvarlak şekilde fıçı ve külek (tahta kova) gibi inşa ettiğinden halk dilinde Külek Kalesi, Küvlek ve Gülek Kalesi derler taş bina güzel bir kaledir. 872 [1466-67] tarihinde Fatih Sultan Mehmed, Karamanoğlu'nun Varsak eşkıyası elinden feth edip hacıla­ rın yolu güvenli hale geldi. Hala Adana Şehri eyaletinde Koson Kazası'nda bakımlı, cebehaneli, kale kumandanı, neferatları ve kale içinde haneleri vardır. Lakin kethüdayeri ve yeniçeri serdan yoktur ve halkı asilerdir. Her adam kaleye çıkmaya cesaret edemez. Kaleye çıkmak da çok zor bir iştir. Çarşı pazarı, han ve hamamdan bir belirti yoktur. Ancak Fatih'in bir camii var. Bu mahalden kalkıp yine dere ve tepeler ve yedi kere çayları yüz bin zorluk ve sıkıntılar ile geçip kıbleye doğru 9 saatte, Çakıt hanı menzili: Çakıt Nehri kenarında 1047 [1636-37] tarihinde Bağdad Fatihi Sultan Murad Han vezirlerinden Bayram Paşa'nın hayratıdır ama gayet amansız yerde inşa olunmuş büyük bir handır. Toplam 70 ocaklı, avlulu, at ahırlı, toprak ile örtülü kale gibi bakımlı handır, ama imareti yoktur. Hemen gelenler ve gidenler için bir yolcu kervansarayıdır. Dibinden akan büyük nehir bahar günlerinde asla geçit vermez. Zira Ramazanoğlu Yayıalarından ve başka yerlerden nice bin akarsular karışıp derya olur. O mahalde sallar ile geçilir. Başka zaman at ile geçilir ama terstir, gayet çoşkun akar. Bu büyük nehrin ilk çıktığı yer olan Sis Dağları'ndan gelip bu Çakıt Ham altından geçip batı tarafına akarak iner, Tarsus Kalesi altında Akdeniz'e karışır. Bu hanın dört tarafında köyler yoktur, ama, 58 Topçeken Camus (manda) Yaylağı: Rum, Arap ve Acem'de Adana camusu meşhıirdur. Bu dağlarda Osmanoğlu padişahının 40.000 adet kanun üzere topçeken camuslan vardır ama bugün hesabını kitabını Tanrı bilir. Kendi biter kendi yiter damgalı ve damgasız camusları var ki her biri Dabbetü'l-arz'a ve Sevr-i hamele-i arza (dünyayı taşıyan öküz) benzer kara camuslardır. Bunların korunmaları ve güdülmeleri için yedi adet beldenin halkı muaf ve müsellemlerdir. Sefer sırasında nice binini kementlerle, tokatlarla (hayvan sürüleri için ağıl olarak etrafı çitle çevrilmiş arazi) ve kapanlada aviayıp sefere götürüp balyemez toplar çektirirler. Bu dağlarda kaplan gayet çok olup camus avına kaplan geldiğinde camusun boğaları kaplanı ortaya alıp ol an aman vermeyip öldürürler. Bu dağlar içine başka insanlar dahi giremezler. Hatta Murtaza Paşa öyle büyük alay edip bu dağlar içinde küta küt mehterhane çalıp giderken yedi tane camus mehterhane sesini işitip "alay budur" deyip hücum edince derhal askeri darmarlığın olur. Davullar orman içinde kalıp asker pür-silah bu yedi camusa o kadar ok ve mızrak attılar, ok ile camusların vücutları kirpi gibi olup nice kurşun daha vurdular, asla ruhlarının haberleri olmayıp yine dağlara girip gittiler. Bu kadar camusa Osmanoğlu padişa­ hından başka bir kral sahip olmamıştır. Daha sonra bu Çakıt Ham'ndan kalkıp yüz bin dert ve sıkıntı ile Çakıt Nehri'ni geçip yine kıble tarafına 7 saatte, Azine Kalesi yani Adana şehrinin özellikleri İlk kurucusu Emirü'l-mü'minin Muhammed b. Reşid imam iken Seyhan Nehri kenarında taş yapı bir küçük kaledir. Beldeler içinde ismine Dar-ı Hüma derler. (---) tarihinde Fatih [19b] Sultan Mehmed Han Gazi feth ettiği bütün özellikleriyle tek tek hacc için yola çıktığımız sene (---) ciltte [9. cilt] ayrıntılarıyla yazılmıştır, ama bu mahalde iki gün konakladık. Buradan kalkıp şehrin kenarında Seyhan Nehri üzerinde 16 göz büyük köprüyü geçip yine kıbleye doğru(---) saatte, ' EskiMisis Kalesi'nin özellikleri İlk kurucusu Ebu Cafer el-Mansur'dur. İspanyalılar aldı. Bin çuka işliği var idi. Ona göre nice marnur yerleri var idi. Daha sonra 891 ["1:486] tarihinde Bayezid-i Veli, İspanya elinden feth 59 edip hac yolunda bir daha kafirlerin yerleşmemesi için kalesine çokça asker koyup imar etti. Sonunda İspanya küffarı bin pare gemi ile deniz kıyısındaki Osmanoğulları elinde olan kalelerin tamamını yakıp yıkarken bu Misis Kalesi'ni de harap edip hali üzere bıraktı. Bu şehrin de özellikleri hacca giderken (---) [9. cilt] cildimizde yazılmış ve anlatılmıştır. Buradan kalkıp yine kıbleye doğru bu şehre yakın Ilıcak beli geçip, Dar-ı Hayye yani Şahınaran Kalesi: Sol tarafımızda bir yalçın kaya üzere Maraş yolunda görünüp biz kıble yönüne 13 saatte, Kurtkulağı menzili: Düzlüğünde konakladık ................ (2 satır boş) ............... . Buradan Demirkapı adlı yer, bir korkulu ve tehlikeli yerdir. Kayserler zamanında bu yere bir kale duvarını ta deniz kıyısına varıncaya kadar çekerek Arap askerlerinden emin olmuşlardır. Bir demir kapı inşa ettiklerinden hala yapılarının belirtileri açık ve seçik görünür. Bir yalçın kaya üzere harap bir kalesi ormanlık içinde kalmıştır. Onun için bu yere Demirkapı derler. Hala yine bu yerde Çum Kürdü haramlleri yolkesicilik edip av kapıp dağlara çıkar. Bu tehlikeli yeri geçip 9 saatte, Payas Kalesi'nin özellikleri (---) tarihinde kurucusu (---) (---) (---) dur. Haleb eyaletinde 1007 [1597-98] tarihinde Süleyman Han, Selim Han, III. Murad Han veziri Koca Sokollu Mehmed Paşa'nın vakfına.ayrılmıştır ki 300 adam ile yönetilir büyük bir vakıf tevliyetidir. 150 akçe şerif kazadır. Nahiyesi 16 kethüdalık sayılır. Kethüdayeri, yeniçeri serdarı, muhtesibi, şehir naibi, şehir subaşısı ve gümrük emini vardır ama müftüsü ve nakibi yoktur. Ancak kale dizdan ve yetmiş adet kale neferatları vardır. Payas Kalesi'nin şekli: Deniz kıyısında dörtgen şekilli taş yapı güzel bir kaledir. Toplam 8 adet topları vardır ama büyük bir burcunda balyemez topları ile limanı korutur. Zira Haleb iskelesi olduğundan gayet serhaddir. Kalesinin fırdolayı büyüklüğü 800 germe adımdır. Kale içinde toprak ve kireç ile örtülü 300 adet bakınılı haneleri var. Kalesinin fırdolayı iki kat duvarları burç ve bedenleri gayet dayanıklı ve 60 sağlam yapıdır, Doğu yonune bakar ikişer kat demir kanatlı kapıları ve hendeği Üzerinde ağaç köprüsü var. İskele kulesi bir sağlam ve yuvarlak kuledir. Gece ve gündüz kale neferatları bu kule üzerinde gözcülük ederler. Zira gümrük bu mahaldedir. Liman, eski zamanda gayet tatlı bir liman imiş. Za.nanın geçmesiyle hala o kadar bakımlı değildir, bir hayat suyu göldür. Yine bazı gemiler girer ama iri barça (yelkenli savaş gemisi), karavana (büyük kalyon), burtun (küçük yelkenli savaş gemisi) ve kalyon (yelkenli ve kürekli büyük savaş gemi~i) gemiler girip de-. mir bırakıp yatmazlar. Bütün gemiler alarka demir alıp yatarlar. Sekiz rüzgardan emin iyi demir dutar yataklı limandır. Kale hendeğinin sol tarafı kenarında bir geniş şer'-i Resul mahkemesi vardır. Kale kapısı önünde yüksek bir dut ağacı vardır. Ve bu mahalde iki kanatlı demir kapılı kale gibi büyük bir ham var. Kapısı üzere tarihi sene 1007 [1597-98] tarihidir. Bu han kapısı kale kapısına bakmaktadır. Ham gayet donanımlı, süslü, bakımlı, şenlikli, avlusunda pek çok odası bulunan, at ahırlı, develikli, imaret ve yemekhaneli ve bir geniş aviulu bütün gelen giden yolculara dinlenme yeri teklifsiz hanedir. Bu hana yakın acaip sanatlı bir cami var ki benzeri meğer İstanbul'da Silivrikapısı içinde İbrahim Paşa [20a] Camii ola. Mihrabı ve minberi gayet sanatlıdır. Uzunluğu ve genişliği seksener ayaktır, gayet şirin süslü bir sevimli camidir. Hemen avlusu cennet bahçesinden haber verir bir mesiregah ve dinlenilecek yerdir. Bu şehir içinde böyle bir selatin camii gibi nur dolu cami olduğundan kalabalık cemaatli ibadetgahtır. · Evvela geniş avlusunun ortasında bir şebekeli bir havuzu var, fırdolayı çevresinde abdest muslukları var ki selsebil gibi gece gündüz akıp abdest yenilenir. Bu havuzun çevresi çeşit çeşit turunç ağaçlarıyla bezenmiştir. Her birisinin hoş havalı gölgesinde limon ve turunç çiçeklerinin güzel kokusundan kalabalik cerri.aatin dimağları kokulanıp hoş koku aldıklarında Rablerine ibadet ederler. Ve camiin iki kapısı var, biri kıbleye açıktır ki avlu kapısıdır. Üzerinde son mısranın tarihi: ................ (1 satır boş) ............... . Ve sol kapı, anılan dut ağacına bakmaktadır. Cami içi gayet aydınlık nuf dolu bir kubbedir Bunda olan kafesli tunç pencereler 61 üzere sadefkar1 kapaklar ve billur, necef, moran ve hurdekar camlardır ki parlak güneşin ışıklarının parıltısı vurdukça cami için apaydınlık olur. Bunda olan kürsü ve müezzin mahfili gibi bir camide öyle sanatlı kürsü yoktur. Bunda olan şamdan, çerağdan, türlü türlü asılmış avizeler ve ibrişim nakışlı halılar bir camide yoktur. Sözün kısası cami, han, imaret, mescit, medrese, çarşı pazar ve tatlı hamarnı bütün kargir güzel binaları tamamen mavi saf kurşun ile örtülü marnur bir şehirdir ki bütün hayrat ve hasenatı gazi ve şehit Sokollu Mehmed Paşa yapısı olup o bolluk zamanında temel nazırı Sinan Ağa vilayet halkının arzıyla 7.000 kese masraf gösterirler. Asla deftere bakınayıp ateşte yakar. Ta bu derece Hatem-i Tayy ve Cafer-i Bermeki, Aristo akıllı bir vezir idi. Sonunda (---) tarihinde Kubbealtı'nda padişah divanı eda ederken serhad gazilerinin biri bir mahlül (boşalmış) zeamet getirdiğinde vezir, "Verilmiştir!" der. Serhadli, "Sultanım, beş kere böyle mahlül getirdim. Bir dahi getir sana vereyim, buyurdunuz. İşte at çatlatıp bunu getirdim" der. Yine vezir "Verilmiştir!" deyince serhadli dal-kortela (hançer) olup padişah divanında kubbe altında yedi vezir huzurunda veziriazamın yakasına yapışıp kortela ile bir kaç kere memesi üzere kortelayı kabzasına kadar saplar. Birkaç kere de karnma vurup kortelayı vezirin karnında burar. Bu serhadliye el kaldıranlardan bir kaçını da öldürüp dal-satur olup orta kapıda atma binip giderken ardınca divan askeri üşüşür. Yaralı insaflı Koca Vezir, "İncitmen, ben bana ettim. Hak ol serhadlinindir. Beş kere mahlül getirdi, vermedim. Allah emaneti olsun, o garibi kendi haline koyun" diye vasiyyet edip ertesi gün ruhunu teslim eder. Ebu Eyyub-ı Ensari yakınında Yoğurtçular Pazarı içinde başka bir büyük kubbe içinde gömülüdür. Sultan Süleyman, Sultan Selim ve Sultan Murad Han'a veziriazam olup kırk sene sadrazam olup nice kere aziedilde ve nice kere başkumandan oldu. Bütün hayrat ve hasenatlarında 320 hutbesi okunur. Rumeli'nde Edirne yolunda Burgaz Kasabası'ndaki büyük hayrat da onun yapısıdır ki hala bütün vakıflarına nesiinden İbrahim Hanzadeler o hayrat ve hasenatlarını ocaklık şeklinde mütevelllleridir, Allah rahmet eylesin. 62 imaretinde yemeğini yemişiz, ama bütün hayratlarının en gereldi ve önemlilerinden olan bu hacıların geçiş yeri olan Payas şehri tehlikeli derbend iken imar edip güvenli bir yer oldu. Hala bir bakımlı ve süslü, bağlı ve bahçeli ve güllük gülistanlık bir şirin marnur şehirdir. Bütün arnher kokulu toprak gibi toprak, kireç ve cibiz (alçı taşı) ile örtülü 850 marnur hanelerdir. Tamamı hane-i avarızdır. [20b] Ve bütün örfi vergilerden muaf ve müsellem reayalardır ki tamamı 8.000 adam yazılmıştır. Zabıtları 16 kethüdalık tabir olunur. Gerektiğinde korsan katirierinin ve dağ haramllerinin haşeratları yola bile inseler anında bu şehir halkının yiğitleri batı tarafına Kurtkulağı'na, kıbleye doğru Belen ve Bakras yollarına pür-silah olup elbette haramileri avlarlar ve gelen giden Müslüman hacıları ve kara ve deniz tüccarlarını geçirirler. Gayet cesur ve korkusuz erieri ve pek çok hünerli yiğitleri vardır. Bu cesurluklarına göre gayet itaatli kavmi vardır. Ve bu şehirde ancak Mehmed Paşa Camii'nde hutbe okunur, geri kalanları zaviyelerdir. Halil Ağa Zaviyesi ve İskele Zaviyesi var, bildiklerim bunlardır. Hepsi 300 dükkandır ama bütün eşya bu dükkaniarda mevcuttur. Ve yedi adet kahvehane ve bir hoş yapılı aydınlık hamarnı var ama bağ ve bahçesi hesapsızdır. Mercan Ağa Kuyusu demekle bilinen abıhayattan (bengisu) haber verir Zemzem kuyusu benzeri bir su kuyusu var ki Temmuz ayında buz parçasıdır. Bütün şehir halkı ona muhtaçtırlar, gayri su kuyuları da yoktur, ama bu herkesçe bilinir. Bu şehir deniz kıyısında olduğundan havası biraz ağırdır ama altı ay kışı gayet tatlıdır. Diğer altı ayda yani Temmuz ayında (yaz aylarında), bütün şehir halkı şehir içinde kalmayıp bütün seçkinler ve ileri gelenleri, küçükleri ve büyükleri şehrin doğu tarafında olan, Nice yüz hayratları Payas Dağı Yayiağı'nın özellikleri isimlendirilmesinin sebebi: Beyaz Dağı'ndan bozulma Payas derler büyük bir yayladır ki o bölgelerde olan Türkmen ve Araplardan 200.000 insan on kere yüz bin (bir milyon) koyunlarıyla Kuyruk yılqızı yani Ülker yıldızı doğunca altı ay bu yaylalarda temiz hava 'alır, zindelik ve tazelik kazanıp döl döş sahibi olur63 lar. Nice bin abıhayattan haber verir akarsuları vardır ki her biri cana can katan yayla ve tatlı sulardır. Bu şehrin halkı gayet garip dostudur, Oğuz taifesi, saf ve te. miz kalp li halkı vardır. Gayet musaili (namazını kılar), inançlı, dindar ve derviş huylu adamları vardır. Yiyeceklerinin ve içeceklerinin beğenilenlerinden; beyaz ve has ekmeği, yaylasında piŞi lavaşa yufka ekmeği, üzümü, ineiri ve turuncu (---) (---) beğenilir ama yayialarında kışa yakın bir üzümü olur, bir diyara mahsus değildir. Toplam yedi adet yaylalardır. Her birinde birer çeşit özellik vardır. Evvela, Sürmeli Yayla'da asla veba olmaz. Habib-i Neccar hazretleri nice zaman bu yaylada kalıp halkı dine davet etmiştir. Zira peygamberdir demişler ve ihtilaf etmişler. Onların duası bereketiyle bu Sürmeli Yayla'da asla veba olmaz. Göktepe Yaylası: Gayet yüksek ve büyük yayladır. Burada bütün hayvanları asla hastalık vurmaz. Çatalağaç Yaylası: Burada asla sıtma olmaz. Halkı gayet sağlam vücutlu olur. Fındıklı Yayla'da asla ve kat'a yılan, çıyan, akrep ve diğer zehirli haşeratlar olmaz. Şolgay Yaylası: Orada hiç bir zaman hırsız ve yol kesici olmaz. Zira Şolgay Sultan, Cüneyd-i Bağdadi hazretlerinin baş halifesidir. Bu yaylada gömülü olduğundan asla harami olmaz. Bir kimse komadığı şeye el uzatsa eli kurur kalır. Denenmiş olduğundan bu yaylada asla harami ve yol kesici yoktur. Herkesin malları meydanda açıkta durur. Hiç bir kimsenin el uzatmaya gücü yetmez. Sencen Yaylası: Burada cüzam ve miskin varsa Allahu Taala'nın emriyle alb ayda abıhayat suları özelliğinden vücudu sağlığına kavuşup cüzamlının vücudu beyaz inci gibi olup yeniden can bulur. Zira Hazret-i İsa annesiyle Nablus şehrinden buraya gelip bu yaylada kaldığı mübarek makamı ziyaret yeridir. Hazret-i İsa'nın havarisi Şem'un-ı Safa hazretleri Mısır'ın Behnisa şer·inden seyahat ederek bu yaylada Hazret-i İsa makamını ziyarete gelmiştir. Burada da Şem'un-ı Safa'nın makamı vardır. Peygamberlerin gözdesi bir yer olduğundan içtikleri tatlı sulardan cüzamlı hastalar içseler Tanrı'nın emriyle şifa bulurlar. Herkesin bildiği bütün insanların ziyaret ettiği yerdir. Bazı 64 Frenkler tarihlerinde bu yaylada Hazret-i İsa ve Şem'un-ı Safa'nın yüce maka~ları olduğunu işitip İskenderun'dan kalabalıklarla [21a] bu yaylalara gelip ziyaret edip havalanırlar. Kısacası ibret verici, görülmeye değer büyük yaylalardır. Bu Payas şehrinde iki gün konaklayıp bütün askerin yiyeceklerini ve içeceklerini Mehmed Paşa vakfı tarafından verildikten sonra göç boruları çalınıp Payas'dan kıbleye doğru mezarlığa gidecek yerde dört göz bir sanatlı Sokollu Köprüsü vardır, ona yakın deniz kıyısından uzak sağ tarafta, Hazret-i Sultan Abdülkadir el-Cilani Tekkesi: Tekkesi bakımlı, şenlikli ve fukarası ehl-i Medyen(?) bir nazar yeri, dinlenme yeri, mesire yeri, gezinti yeri ve kisafir ağırlama yeri bir tekkedir. Bunu geçip yine kıble tarafına gittik. O mahalde, Uzun Dede Sultanziyareti: Bir ziyaret yeri tekkedir. Ufak tefek bir tekkedir, birkaç Bektaşi fukarası vardır. Burayı da geçtikten sonra yine kıble tarafına Mehresin Nehri Köprüsü geçilir. Adı geçen Mehresin Nehri, Payas'ın doğu tarafındaki anılan yedi yaylalardan toplanıp bu Mehresin Köprüsü altından geçip hemen bu mahalle yakın Akdeniz'e karışır. Bahar günlerinde taşkın akar. Buraya yakın, Merkez Kalesi'nin özellikleri Bu da Haleb eyaleti toprağında denizden bir ok atımı uzak yüksek bir dağ eteğinde dörtgen şekilli yontlJla taşla yapılmış bir savaş kalesidir. (---) tarihinde kayserler yapısıdır. 922 [1516] tarihinde Selim Han, Mısır'a giderken ahalileri itaat etmişlerdir. Hala Payas naipliğidir. Dizdan ve neferatları vardır ama yeniçeri serdan ve kethüdayeri yoktur. Lakin bağı ve bahçesi çoktur. Ka:le içinde bir camii ve neferat haneleri vardır. Neferatları, Haleb defterdanndan muayyen ulutelerini alırlar (---). Bu kaleyi geçtikten sonra deniz kıyısında Sakaltutan Beli gibi bir bel vardır. Allah saklasın gece ve gündüz haramlleri' eksik değildir. Haleb'in Çum Kürtleri karargahı, haramller durağı korkulu ve tehlikeli yerlerdir. Yol kesicilerin yaya gizlenme yerleridir ki gayet sakınmak gerekir. Burayı geçtikten sonra (---) saatte Acıçay adlı yeri de geçerek iki buçuk ;aat daha gidip, 65 İskenderun Kalesi'nin özellikleri İlk kurucusu Büyük İskender olduğundan İskenderun derler. Daha sonra Çöl Arapları harap etmiştir. Daha sonra İbn Ebi Da- vud Alayadi yaptı. Yine harap olup hacıların geçiş yeri kapanmış, haramller yatağı ve Frenk kafiderinin durağı olmuştur. Sonunda 1021 [1612] tarihinde Sultan Ahmed Han zamanında Veziriazam Nasuh Paşa sağlam bir kale yapmaya başlamıştır. Tamamlanması nasip olmadan Karadeniz kenarında Sinop Kalesi'ni Kazaklar istila ettiğini Nasuh Paşa, Sultan Ahmed Han'a bidirdiği için Ahmed Han, Nasuh Paşa'yı katl edince bu İskende­ run Kalesi eksik kalmıştır. Birazcık Osmanoğlu himmeti marnur olup burasının işlek büyük şehir olması kolay bir iştir. Zira Haleb'e iki menzil yakın, çok gerekli ana yollu bir iskeledir. Her sene limanına 200 pare Müslüman ve Frenk kalyonları gelip demir atıp yatarlar. Kalesi olmadığından kötü renkliFrenk gümrük verınede inat ve muhalefet edip giderler, ama kalesi imar olsa küffar kalyonlarının asileri gelemeyip itaatkarları da gümrük verınede inat ve muhalefet edemezlerdi. Hala bu iskele Haleb eyaletinde 70 yük akçe iltizam gümrük eriıanetidir ve 150 akçe kazadır. Nahiyesi (---) adet köylerdir. Bu köylerden her sene kadısına beş kese hasıl ~~ . Çok güzel rahat limanı vardır. Ancak kara karaka (büyük galyon), burtun (yelkenli gambot, küçük savaş gemisi), şınıya ve karavana kalyonlar girip yatamazlar, top menzili uzak alarka yatarlar. İyi demir tutar yataktır ama batı tarafı açık olduğundan kumu çok gelip yine demir kuvvetiyle yatarlar, iyi yataktır. Bu limanın batı tarafında 260 mil Kıbrıs Adası'nın burnunda (---) kalesi limanıdır. Tatlı ve ılıman havada Kıbrıs Adası'nın karlı dağları görünür derler ama haklr gQrmedim. Bu İskenderun'da tamamen Frenk ve Rum kefereleri oturduğundan cami, hamam, han ve çarşı pazarı yoktur ama meyhaneleri çoktur. Bazı gelip giden yolcular kış günlerinde bu meyhanelerde konaklarlar, sanki her biri birer handır, ama suları uzaktan eşekler ile Kervan Pınarı'ndan getirirler. Gelen giden yolcular, bu İskenderun ada gibi yer olduğundan Kervan Pınarı'nda konarlar, ama bu İskenderun'da yedi kralın 66 balyoz vekilieri yani konsolosları oturup balyozları (elçileri) Haleb'de {21b] balyozhanelerinde (eçiliklerinde) otururlar. Bu İskenderun Haleb iskelesi olmak ile gümrük yanında büyük mahzenler vardır. Gece ve gündüz Frenk kafideri orada alış veriş ederler. Hatta Murtaza Paşa efendimiz büyük alay ile bu mahalden geçerken denizde yatan 26 pare kalyonlar "Safa geldin!" diye o kadar şenlik topları attılar ki sanki her biri Nemrud ateşi içinde kaldı. Bu İskenderun'un üç tarafı sazlık ve bataklık yerdir ki kefere domuzlarının bataklığıdır. Müslümanlar sakınarak yatarlar ves- selam. Buradan kalkıp Kervan Pınarı'nı geçip yine kıbleye doğru kah deniz kıyısı, kah yüksek dağlar geçerek Karga Sekmez adlı beli yüz bin candan bezdiren belalar çekerek yağmur suları içerek o tehlikeli yeri geçtik. Ona yakın Gök Gedik adlı yeri de geçip(---) saatte, Belen Kasabası 'nın özellikleri Türkmen dilinde "belen" diye yokuş olan yere derler. Haleb eyaletinde voyvodalıktır ve 150 akçe {---) nahiye köylü kazadır. Kethüdayeri ve yeniçeri serdan vekili vardır. Bütün evleri birbiri üzere havaleli hayırlı yere kurulmuş toplam 700 adet toprak ile örtülü eski tarz bakımlı Türk evleridir. Hepsi 3.000 kadar halkı vardır. Suyunun ve havasının tatlılığından halkının yüzlerinin renkleri kırmızıdır. Yer yer Türk mahbubu ve mahbubecikleri ·vardır ama evleri gayet dardır. Bütün yolcular onlardan usanmıştır. Zira yoldan biraz uzaktır ama yaylağı bol yerdir. Ve kurşunlu güzel camii vardır. Bir{---) yapısıdır. Camii kapısı önünde bir bakımlı ve süslü kurşun örtülü ham da vardır. Bir ham da haraba yakın olmuş bakıma ve onarıma muhtaçdır. Bir hamarnı ve 40-50 kadar dükkanıarı var. Yiyeceklerinin ve içeceklerinin beğenilenleri; sulu üzümü ve diğer meyveleri meşhurdur. Bu şehrin ensesindeki dağlarında bağları ve havası tatlı yaylaları beğenilir. Buradan kalkıp yine kıble tarafına iniş yokuş aşıp Gafarlar Beli'ni geçip yani yol bekçilerini geçip onların sağ tarafında bir top atımı yoldan uzak, 67 Bakras Kalesi'nin özellikleri Eski zamanlarda (---) yapısıdır. Daha sonra nice m elikler eline girmiştir. 922 [1516] tarihinde Selim Şah, Mısır üzere giderken Osmanoğlu'nun büyüklüğünden korkusundan itaat ederek Hadım Sinan Paşa'ya anahtarları teslim ettiler. Yunus Paşa'yı kale hakimi edip bu yollardan Mercidabık Salırası'na Osmanoğlu ~skerini geçirmeye memur oldu. Bir bayır üzerinde beşgen şeklinde bir kaleciktir. Ne kadar adım kuşat­ hğını bilmiyorum . ................ (1.5 sahr boş) ............... . Haleb eyaletinde hükumettir ve 150 akçe kazadır. (---) adet köyleri vardır. Kethüdayeri, yeniçeri kumandanı, kale dizdan ve (---) neferatları (---) vardır. Kale içinde ancak 150 kadar neferat ve fukara haneleri vardır. Bir camii, han ve hamarnı ve küçük bir çarşısı vardır. O kadar donanımlı değildir. Zira yoldan uzaktır ama dağlarında olan sünbül ve müşk-i rumfsi ovalarını süsler ki Bakras sünbülü ve müşk-i rumfsi meşhurdur. Zamanında insanoğlunun dimağını kokulandırır. Bütün halkının karları bağlar, bahçeler ve dağlarında çiçek soğanları çıkarıp İstanbul'a ve başka diyarıara götürüp satarlar. 70-80 haneli müşk-i rumisi herkesçe bilinir. Buradan kalkıp yine kıbleye doğru Bakras altında Kabaağaç adlı mahalde Gafirciler adlı yeri geçtikten sonra Kara Mefrat adlı mahalli de geçip 12 saatte, Cehennem yurdu şehir ve eski taht merkezi Antakya Kalesi'nin özellikleri Çok eski bir belde olduğundan her dilde birer özel isim ile isimlendirilmiş güzel bir şehirdir. Bazıları Entakiyye derler, niceleri Antakıyya, niceleri Ayn-ı takıyye derler, bazıları Entakiyye, niceleri Antakıyye ve bazıları Antekye derler ama meşhur galah Antakıyya ve Entakiyye'dir. Kıptf dilinde Cebsiyan derler, Arap dilinde (---) derler, Yunan dilinde (---) derler, Acemce'de An-takiyye derler. Gayet eski şehirdir. Nuh Tufanı'ndan önce Sürid Hakim derli toplu küçük bir şehir kurmuştur. Hazret-i İdris zamanında halkı islama gelmediklerinden halkı cehennem azabı gibi yakıcı rüzgar ile acıklı azap çekerek yok oldular. 68 Tufan'dan sonra Nuh aleyhisselamın oğlu Yafes imar edip [22a] nice zaman burada oturdu. Çocuklannın çocukları yeryüzüne yayıldı. Hazret-i Nuh'a da iman getirmeyince Cenab-ı Hak kız­ gın ateşle bu kavmi helak ettiğinden nice tarihçiler bu şehre Dar-ı cahim (cehennem yurdu) ve Dar-ı kayasıra (Kayserler yurdu) dediler. Daha sonra(---) büyük bir kale inşa edip Hazret-i Süleyman'a isyan ederek bütün halkıyla kaleye sığındılar. Hazret-i Süleyman insanlar, cinler, yaban hayvanları ve kuşlar ile bu kaleye savaş açtı. Sonunda Hazret-i Süleyman bu kaleyi feth edip bütün halkıyla pa dişahım esir etti. Daha sonra Hazret-i (---) asrın da Takyanus tahtı olduğundan An Takyanus'dan bozulma Antakıyya derler. Denklayanuş yani Takyanus Kral'ın durumunun anlatılması Eski zamanlarda bunlara Rum kayseri derlerdi. Zira Erzurum'a, Sivas'a, Kayseri ve Konya şehirlerine sahip olduğundan Rum kayseri derlerdi. Birkaç kral toplansa kayasıra (kayserler) derler, ama bu Takyanus, Rum krallarından olup taht merkezi Roma ve Antakya idi. Yunanlı İskender tarihinin 595. senesinde sapık kral olup zulmünden Aslıab-ı Kehf (Mağara ashabı) " ... gayb için zanda bulunacaklar, sayıları yedidir, sekizincileri de köpekleridir, diyecekler ... " [Kehf, 22] ayetinde anlatıldığı gibi 78 adet Ashab-ı Kehf'in kaçtıkları bütün tefsir kitaplarında yazılıdır. · Bu Takyanus putperest idi ama dost gibi görünüp Hıristiyan­ ları, Şamlıları ve Mısırlıları kırıp kiliseleri harap ederdi. Onların malıyla İskenderiye üzerine varıp kendine asi olan veziri hileyle katı· ederek İskenderiye sahibi olup Mısır di yarını Buhtunnasr gibi harap etti. Oradan Acem ülkesine bir vezirini kumandan ederek Şapur Şah ile büyük savaş etti. Şapur Şah'ı katı edip bütün çoluk çocuğunu ve hazinesini Takyanus'a gönderdi. O mal ile bu Antakya Kalesi'ni daha fazla imar etti. Sonunda 20 sene krallık edip zorba olduğundan dişlerinin etleri dökülüp öldü. Yerine alçak oğlu Karniyal kral olup iki yıldan o. da ölünce kayserler bunda son buldu. Devlet Hıristiyan milletine nasip olup Büyük Kostantİn kral it,. • olup Hazret-i Isa ayinini icra etti. Ilk Hıristiyan bu Kostantİn 69 olup bütün Takyanus putlarını kırmışhr, bütün heykelleri ateşte yakmıştır ve yerlerine kiliseler yapmıştır, ama Takyanus'dan sonra Buhtunnasr evlatları Antakya'yı harap ettiler. Nice krallar eline girip Hıristiyan kayserler elinde iken Hazret-i Ömer halifeliğinde Kudüs-i Şerif feth oldu. Halid b. Velid, Esved b. Mikdad, Ebu Ubeyde ibn Cerrah ve nice bunların benzeri sahabelerin seçkinleri gelerek büyük cengler ettiler. Kimi feth edip kimi fetihsiz Medine'ye döndüler. Sonunda {---) tarihinde Abbasllerden Harun Reşid 300.000 asker ile Seyyid Battal Cafer Gazi ile gelip büyük cengle ile feth eyleyecek bütün küffarını kılıçtan geçirdiler. Şehzade Me'mun'u hakimatayıp Harun Reşid yine Bağdad'a gidip ölünce küffar yine Antakya Kalesi'ni istila eyledi. Sonunda Şam Padişahı Nureddin Şehid hazretleri kerfere elinden feth etti. O vefat ettikten sonra Yusuf Salahaddin, Mısır sultanıyken Kudüs'ü, Trablus-Şam'ı ve bu Antakya'yı Frenk küffarı istila etti. Türkmenoğulları ki cümle beş neferdir. Bunlardan biri Emir Kerboğa'dır. Denizler gibi büyük ordu ile Antakya Kalesi'ni küffardan kurtarmaya geldi, ancak savaşçı Frenkler tarafından bozguna uğradı. Utancından ve onurunun kırılmasından Haleb tahhnı bırakıp 495 [1102] tarihinde Acem diyarının cihan yarısı Isfahan şehrine giderken Hoy şehrinde vefat etti ve oraya gömüldü. Daha sonra Salahaddin Yusuf, Mısır'dan denizler gibi asker ile gelip Kudüs'ü, Trablus-Şam'ı ve bu Antakya'yı feth etti. Ta Mısır padişahlarının Çerkezlerinden Sultan Gavrf devrine dek Mısır padişahlarının elinde kaldı. Sultan I. Selim, Acem'le ceng ederken Mısır Sultanı Gavrf İranlılara yardım etti. Çıldır Ovası'nda Selim Şah, Gavrf'nin İranlılara yardımı sebebiyle yenilmişken Allah'ın izniyle fırsat rüzgarı Selim Şah'ın üzerine esti. Şah İsmail bozguna uğrayarak kaçarken 40.000 kadar seçkin Mısır askeri kılıçtan geçirildi. Sultan Selim Selim Şah zafer kazanmış olarak dönüp, "Kızılbaşa (İranlılara) yardım eden Müslim geçinen adamın katli vacibdir" diye Kemal Paşazade Ahmed Efendi'den fetvalar aldıktan sonra Bismillah ile gazaya niyet etti. Sonraki senede Mısır'da Gavrf'ye elçiler gönderdi. Elçilerinin Gavrf tarafından katiedildiği haberi Selim Şah'a gelince delilli 70 ve sağlam bir fetva daha ele alıp yer götürmez asker ile önce Göksun Yayiası'nda Maraş Padişahı Sultan Aliiüddevle'yi bozup 40.000 Türkmen azgınlarını katletti. Alaüddevle'nin devletsiz başıyla yetmiş boy beyleri başıyla Mısır'da Gavr! Han'a gönderip "Hazır ol vaktine!" dedi. Gavr! de Selim Han'ı Mercidabık'da 400.000 insanla karşıla­ yıp Hazret-i Davud'un Melik Cillut ile ceng ettiği yerde bir Selim ve Gavr! cengi oldu ki Gavr! bu cengin sonuna ermeden Haleb Kalesi'ne ancak 700 nekes (hasis) Çerkez ile kimsesiz olup firar ettiler. Selim Şah ardına düşüp Haleb'i aman ile feth etti. Yunus Paşa'ya da bu Antakya'nın anahtarlarını teslim etti. Nice kere yüz bin altın ile vilayet halkı hediyeler ile Haleb altında Selim Han'a gelip dua ve sena ile hediyelerini sundular. Bıyıklı Mehmed Paşa Antakya valisi olup Haleb eyaletine yazıldı. İşbu Antakya fethi 922 [1516] tarihinde gerçekleşmiştir. Halen günümüzde Osmanoğulları elinde Haleb valisi hass-ı hümiiyCınu­ nun voyvodalığı hükumetidir. 300 adam ile zabt eder,ve 300 akçe payesiyle şerif kazadır. Nice kere 500 payesiyle nice mollalara arpalık olarak bağışlanmıştır. Dört mezhepten şeyhülislamı, nakibüleşrafı, sipah kethüdayeri, yeniçeri serdarı, şehir naibi ve muhtesibi vardır. Kale dizdan ve (---) adet kale neferatları vardır. İç il olduğundan yetecek kadar cebehanesi, küçük ve büyük yirmi parça yaralı şekilli topları vardır. Büyük ve eski Antakya Kalesi'nin özellikleri Ceniib-ı Hak bu yeryüzünü Ademoğulları ile süsleyeli nice bin yıldan beri büyük kaleler ve eski binalar inşa olunmuştur, ama Tanrı'nın emriyle insanoğlunun ilk defa ibret verici yapısı, Hazret-i [22b] İdris'in öğretmesiyle Sürid ve Kalimon hakimierin hakimlikleri vaktinde Mısır'da Ehram Dağları'dır. Tufan'dan sonra Ermen diyarında Cude şehri, sonra Mısır'da bölgesinde Hasan taraflarında Ariş şehri, Belhis şehri, Ihmim şehri, Elvahat şehri, Asvan şehri, Sudan şehri, Menufiyye şehri ve Antakya şehri yapılmıştır. Büyük yapılardan biri de budur. Biri Ümm-i dünya (dünyanın anası) Kahire-i Mısır'dır. Biri Irak'tj3. cennet benzeri Bağdad'dır. Biri Arap'Irakı'nda Haleb'dir. 71 ki Elburz Dağları eteğinde Deşt-i Kıpçak'a bakınaktadır. Biri de büyük yapı Ahlat'dır. Biri de Makedonya Kalesi, yani Kostantiniyye şehridir ki ilk kurucusu Hazret-i Süleyman'dır, ama bu Antakya Kalesi, İstan­ bul'dan önce imar olmuş ve Hazret-i Süleyman bu Antakya'da ceng edip feth etmiştir. imdi eski yapının ve büyük eserin biri de bu Antakya Kalesi'dir ki büyük suru beş adet yüksek ve büyük dağ (tepe) üzerine kurulmuştur. Bu dağ üzerinde olan kale duvarları doğu tarafında gökyüzüne karışmış dağlardır. Bu kalenin yarısı aşağı düzde batı tarafına, büyük Asi Nehri kenarına kadar alçak yere yapılmış büyük kaledir ki bu hesap üzere kalenin yarısı yüksek dağlar üzerindedir. Diğer yarısı dağın eteklerinde aşağı düzde yapılmıştır. Mil hesabıyla bu kale 12 mildir. Her mil, 4.000 adımdır. Bu hesaba üzere bu kalenin bütün aşağısı yukarısı fırdolayı tam 44.000 adımdır ki yavaş yürüyüşle 12 saatte dolaşılır. Ama İstanbul Kalesi 47.000 adımdır. Mimar ziraı ile duvarının yüzü ölçüldüğünde 87.000 arşın gelmiştir. Bundan sonra cennet benzeri Bağdad da büyük kaledir. 24.000 bedendir ve 27.000 adımdır. Bundan sonra büyük bu Antakya Kalesi'dir. Bundan küçük kale Mısır'dır, ondan küçük Şam' dır, ondan Haleb'dir, ondan küçük Kırım Adası'nda Kefe Kalesi'dir ve Rumeli'nde Kefe'ye denk Selanik Kalesi'dir. Bundan sonraki bütün kaleler bu Antakya'dan küçüktür ama bu Antakya Kalesi'nin duvarlarının, burç ve bedenlerinin yüksekliği kadar boy bir kalede görmedim. Doğu tarafında olan dağlar üzerinde duvarlarının boyu tam seksener melik ziraı yüksekliktedir, ama Asi Nehri kıyısı olan tarafı 20 zira alçaktır ve yalın kat duvardır. Bu taraftan başka Haleb kapısından ve Şam kapısından yukarı dağlara çıkıncaya kadar kat kat birbirine yakın burç ve bedenler vardır ki fırdolayı toplam (---) adet büyük kulelerdir. Eski zamanlarda bu her kulede Takyanus kösü döğülürmüş ve her kule içi beşer kat bölümlenmiştir. Kalenin dağ tarafı duvarının genişliği yirmişer zira enlidir. Bu kale öyle iri ve büyük yontma taşlar ile yapılmıştır ki her bir taşı birer Menkerils fili cüssesi kadar vardır. Usta, Ferhad külüngüyle taşları birbirine öyle kaynaştırmıştır ki sanki tek parça düzgün bir kaledir. Biri 72 Irak-ı Dadyan'dır Toplam (---) adet kapıdır. Evvela kuzey tarafına bakan Haleb Kapısı, 20 zira boyunda geniş ve yüksek bir kapıdır. Bu kapının iç yüzünde kayalardan abıhayat su kaynar. Batı tarafına Köprü Kapısı, Asi Nehri üzerinde (---) göz büyük köprü ile geçilir sağlam kapıdır. Ve, ................ (1 satır boş) ............... . Bu kalenin doğu tarafı beş adet yüksek dağ olup o dağların üzerinde olan duvarları seksener zira yüksek olduğundan aşağı şehre iki saatten sonra güneş dokunur. Zira bu şehrin doğu tarafındaki dağlar üzerinde Habib-i Neccar tarafından tam 2 saatte çıkılır yüksek dağlar olduğundan güneş 2 saatte aşağı şehre doğar, biline. Malıailelerin isimleri ve adetleri: ................ (1.5 satır boş) Büyük saraylar ve evlerinin özellikleri: Toplam 8 adet büyük sarayları vardır. Evvela aşağı şehirde Ketağaç Paşa Sarayı; gayet mükellef yapılı, pek çok odalı ve kapısı demir zincirli saraydır. Hatta bir kere zincirini Ketağaç Paşa kılıç ile çalıp iki parça etmiştir. Hala kapı üzerinde asılı durur ki insanın yapacağı şey değildir. Onun için Ketağaç Paşa derler, "ketağaç" kılıç demektir. Genellikle marnur evleri Asi Nehri tarafında bulunmaktadır. [23a] Antakya şehri camilerinin anlatılması: mihrap Müslüman ibadet yeridir. Tamamı (---) adet ................ (9 satır boş) Antakya mescitlerinin anlatılması: ................ (2.5 satır boş) ............... . Medrese ve darülhadislerinin anlatılması: Gerçi İstanbul ve diğer şehirler gibi özel kargir yapı medrese ve darülhadisleri yoktur ama yedi yerde ve cami ve mescitlerde bütün ilimler görülür. Özellikle Dersiam (---) Efendi fazıl, hünerli ve bilgili kimsedir. ' ................ (1 satır boş) ............... . Darülkurra ve sıbyan mekteplerinin özellikleri: Üç yerde se b' a, aşere ve takrib kıraatı okunur darülkurraları var; ancak özel talebelerine belirlenmiş ücretleri yoktur. Bedava ders veren 73 vardır. Toplam 40 adet sıbyan mektepleri vardır. Nicesinin bayramlık elbiseleri ve hediye çantaları vakıf tarafından bağış­ lanır, bakımlı mekteplerdir. Şanlı derviş tekkelerinin özellikleri: Tamamı 9 derviş tekkesidir. Evvela aşağı şehirde Hazret-i Habib-i Neccar Cesedi Tekkesi; dervişleriyle mamurdur. Bir çukur yerde bulunmaktadır. Bir Habib-i Neccar Tekkes'i de dağdadır, bir saatte çıkılır, her tarafı görür. Gönülalan hamamlarının özellikleri: Hepsi (---) adet ufak tefek hamamlardır. Tamamı Asi Nehri kenarında olan kale duvarının iç yüzünde havası ve suyu tatlı hamarnlardır. Suları Asi Nehri'nden dolaplar ile çekilerek harnarnlara gelir, abıhayat suları vardır. Tüccar hanlarıdır. hanlarının özellikleri: Tamamı 9 adet bekar tüccar Evvela çarşı içinde (---) ham, ................ (1 satır boş) ............... . Çarşı-pazar ve dükkaniarının özellikleri: Tamamı 350 dükkandır. Kargir yapı bedesteni yoktur ve o kadar süslü değildir. Ancak yine her değerli eşya mevcuttur. (---) (---) (---) (---) (---) (---) (---) ( ---) (---) (---) Güzellerinin gıcı olduğundan anlatılması: Meşhur Arabistan'ın sınırı başlan­ sürmeli ceylan gözlü, münevver yüzlü ve şirin sözlü, güzel yüzlü civanları olur. Paşalar bu şehre girince bütün kadınları beyaz çarşaflarını bürünüp zılgıt vururlar. Beldenin ikliminin, hava ve suyunun özellikleri: Üçüncü ikli~ min ortasında olduğundan suyu ve havası tatlı ve yumuşak olup usturlab ilmine göre eniemi (---)ve boylamı (---)saat ve derece ve (---)dakika bulunmuştur. Ab-ı hayat akarsu kaynakları: Bu şehrin doğu tarafında yüksek dağlar olduğundan o dağların eteklerinden nice cennet pınarları, abıhayat kaynaklar kale içine akar. Hatta Haleb Kapısı'nın iç yüzünde turna gözü sular akıp Asi Nehri'ne katılır. Mahsüllerinin, yiyeceklerinin ve içeceklerinin beğenilenleri: Evvela beyaz deve dişi buğdayı, beyaz çakıl ekmeği, parnuğu, limonu, turuncu, şeker kamışı, bahçeleri ve Asi Nehri kenarında düzenli bostanları vardır ve su dolaplarıyla sulanır bağları vardır. 74 Arabistan hududunun özellikleri: Bu şehrin batı tarafı Rum (Anadolu) diyarıdır. Bu şehir Arabistan diyarının başlangıcıdır ki Irak-ı Arap yani Haleb şehri sınırındadır. Ancak Arz-ı mukaddese değildir. Cehennem yurdu şehirlerindendir, demişler. (---) ( ---) (---) {23b 1 Antakya yapılarının özellikleri: Bu şehri Hazret-i Yahya zamanında imar eden ve adaletli olan Biatü'l-Kassan adında bir melik Hazret-i İsa'ya iman getirmiş idi. Bu şehir içinde yüz yıl adalet ile yönetip 70 kadar büyük kiliseler yapıluştı. Bu kale içinde toplam 600 adet kilise, manastır, Hıristiyan mabethanesi var idi. Her biri süslü, billur, renkli necef, döşeli kesme taşlı, mavi ve somaki, yeşil ve sarı mermer ile yapılmış seçkin büyük kiliseler var idi. Hazret-i P~ygamberin doğduğu gece çoğu yıkılmış olup hala yapılarının kalıntıları ve 7 adet bakımlı kiliseleri vadır. ................ (4 satır boş) ............... . Antakya Asi Nehri'nin özellikleri Tuhfe [kitabı] sahibi tarihçinin görüşüne göre bu nehrin ilk doğuşunun sebebi odur ki; Hazret-i Peygamber zamanında Hama şehri gayet susuz olup Yahudi taifesinden İzail adında bir Yahudi bir su dolabı yapıp hazırlar, ama sudan bir damla nam ve nişan yok idi. Soranlara "Nil'i bu şehre getirip bu çöller içinde akıttırıp imar etsem gerek" der idi. Sonunda Mısır'a varıp Mansure şehri dibinde Nil'den dört şişe su alarak bir efsun okuyup "Hama yolu niyetiyle" deyip gittikçe Nil Nehri'nin bir parçası hemen bu Yahudi'nin ardı sıra yeri yarıp ta Menzile şehrine gelir. Oradan Yafa şehri kırları içinden gelirken o aralıkta Askalan'dan Kıbrıs Adası'na varılır deniz içinde bir incecik yol var idi. Bütün kervan halkı Askalan şehrinden, Arz-ı Hasan, Ariş şehri, Taberistan şehri, Filistin şehri ve Kefirnahun şehrinden yani Safet şehrinden bütün kara deniz tüccarı bu yol ile Kıbrıs Adası'na giderlerdi. Omahalde sihir ile Nil Nehri bu Menzile şehrinden geçerken o sihirbaz şişenin birini yere vurunca Allahın emriyle yerden Nil kaynayıp büyük bir göl olup Kıbrıs yolunu kapatır. Ariş, Gazze, Askalan, Yifa ve Teyme Kalesi şehirlerine varınca ya kadar 75 büyük bir göldür. Şam'dan Mısır'a giderken Ariş taraflarını geçerken bu göl görünmektedir. Bundan sonra yine sihirbaz şişenin birini yeryüzüne vurunca Cenab-ı Bari yaratıcılığını göstermek için Lut Gölü'nü ortaya çıkarır ki Remle şehri yakınındadır. Bütün güvenilir kitaplarda durumu yazılmıştır. Bundan sonra yine Nil Nehri o Yahudi'nin ayağı altında gelirken Mine Gölü yerinde sihirbaz yine şişenin birini daha kırıp, herşeye gücü yeten ve diri olan Allah'ın izniyle o yerden Mine Gölü tatlı suyu ortaya çıkar. Hala o da tatlı sulu bir göldür. Sonra yine Nil Nehri yer altında o Yahudi'nin sihir ile götürdüğü şişe içinde giden Nil suyunun gittiği yere gidip ta Gülbin Dağı altına gelip orada durur. Daha sonra Hazret-i Peygamber, "Yetiş ey Ali! Sihir ile Nil Nehri'ni Arz-ı Mukaddes'den dışarı çıkarıp Rum'u harap etmek ister, yetiş!" diye Hazret-i Resul, Hazret-i Ali'ye emr edince Ali derhal Düldül'e binip Yahudi'ye Gülbin Dağı eteğinde yetişir ve Yahudi'yi orada öldürür. Koynundaki dördüncü şişenin biri de bu Gülbin Dağı'nda kırılır. Allahu Taala'nın emriyle Nil suyu şişeden yere dökülünce Gülbin kayasından "Ya Allah" sadasıyla büyük bir nehir batı tarafa doğru akınca Hazret-i Ali, "Ey Asi Nehri, bütün nehirler Hakk huzuruna yönelip kıbleye doğru akar. Sen niçün batıya doğru akarsın. Dön geri ak, asi oldun" deyince herşeye gücü yeten ve diri olan Allah'ın izniyle nehir dile gelip, "Ey Ali! Tanrı'nın emriyle ile bu mahalle gelmişken Humus, Hama ve nice şehri sulayıp Antakya şehrinde Habib-i Neccar'ı ziyaret edip oradan yine kıbleye doğru akayım" deyince Hazret-i Ali, "Dön, yoksa seni keskin Zülfikarımla iki parça ederim" deyince nehir, "Eğer vurursan ey Ali, bir parçaını kan, bir parçaını irin akıtıp kıyamet gününe dek Allah'ın kulları benden fayda elde edemezler" deyince Hazret-i Ali, "Senin adın asi olsun. İnsanoğlu senden yarar görüp içen hayat bulsun" der. Gülbin Dağı dibinde Hazret-i Ali içip Düldül'ünü sulayıp ibadet ettiği yere "Ali Makamı" derler. İlk defa Asi Nehri'nin adını Hazret-i Ali buyurmuştur. Kati ettiği Yahudi de omahalde yatar. hala 76 başka Ama bu öldürülen Yahudi hakkında Yahudiler; "Peygamberdir, onun mucizesiyle Nil Nehri Mısır'dan geldi" derler. Ve, "Hazret-i Musa zamanında gelmiştir" diye iddia ederler. Bu büyük nehri sihir ile getirdilerse de Tanrı'nın başka bir sırrldır. Bu nehir Gülbin Dağı eteklerinde bir küçük göldür. Buradan Humus, Hama ve Antakya'ya gelinceye kadar batı tarafına akıp Antakya'nın kıble tarafında kale duvarını döverek kale kapısına (---)göz büyük köprü ile geçilir. Antakya'nın bütün bağ ve bostanlarını sulayıp Habib-i Neccar toprağına ahdi ve sözü gereği yüz sürüp hemen Antakya altında Allahu Taala'nın emriyle geri dönüp [24a] kıbleye doğru akarak (---) sancağı toprağında (---) adlı mahalde Akdeniz'e katılır bir abıhayat tatlı sulu nehirdir. Nice bu nehrin Mısır diyarından gelmesini bu şekilde yazmışlardır. İnşaallah mahallinde Hama şehrinde aktığı da yazılır. ................ (! satır boş) ............... . Antakya evliyalarının ziyaret yerlerinin özellikleri Evvela abidlerin şerefi, zahidlerin hazinesi, keramet dairesinin merkezi, velilik feleğinin kutbu, ashabın önderi, ashabın özeti, sırların mahremi, iyilerin öncüsü Hazret-i Rabib-i Neccar: Hazret-i Yahya ve Hazret-i Mesih hazretlerine yetişmişler idi. Bazı tarihlerde Hazret-i İsa salavlitullah ve sellimihi hazretlerinin halifelerinden havarilerin reisi idi, deder. Niceleri peygamberdir derler ama kimileri ihtilaf edip Lokman, Hızır, İskender ve bu Habib-i Neccar peygamber değildir, demişler. Rabib-i Neccar'ın hikayesi: Yukarıda adı yazılan Antakya kurucusu Biatü'l-Kassan adındaki melikin bir göz nuru, ciğer köşesi var idi. O da babası gibi Hazret-i İsa'ya iman getirip mü'min ve muvahhid olmuş idi. Tanrı'nın hikmeti biçilmiş eceli gelip "Rabbine dön!" [Fecr, 28] emrine uyarak Hakk'a doğru yollanıp Antakya içinde defnedildi. Yedi seneden sonra bu Hazret-i Habib-i Neccar bu Antakya şehrine gelip bütün halkı Mesih dinine davet ettiğinde bütün bölge halkı Habib-i Neccar'dan mucize isterler, "Bizim kralımızın Yavhid adında bir adaletli oğlu var idi. Yedi sene önce öldü. Onu dirilt, hepimiz imana gelelim" dediler. 77 Derhal Habib-i Neccar şehzadenin kabrine varıp dua edip "Kalk, Allah 'ın izniyle" der. Tanrı'nın emriyle bu şehzade kabir azabından kurtulup hayat bulunca yedi sene daha yaşar ve bütün Antakya halkı İslam ile şereflenir. Şehzade bu yedi senede o kadar adaletli davranıp büyük kiliseler ve bol hayratlar edip Antakya şehrini imar ederken Habib-i Neccar geçimini sağlamak için neccarlık (dülgerlik, marangozluk) yaptığı için Habib-i Neccar derler. O zamanda dülgerierin pfri ol idi, ama Hazret-i Peygamber zamanında Ebülkasım Abdülvahid en-Neccari'dir. Hazret huzurunda Selman-ı Pak belini bağlayıp 42. pir oldu. İbn Zübeyr hazretlerinin fermanıyla Mekke-i Mükerreme'ye bir kapı daha yaptı ki hacılar birinden girip birinden çıkarlardı. Daha sonra Yusuf Haccac-ı Zalim gelip zulm ile Mekke'de büyük ceng edip İbn Zübeyr hazretleri yenilince, "Niçün Mekke'ye bir kapı daha yaptırdın?" diye Hazret-i İbn Zübeyr'i (---) tarihinde Haccac-ı Zalim idam etti. Hazret-i Zübeyr'in kabri Mualla Kabristanı'ndadır. Dülgerierin Piri Ebülkasım'ı da kapı inşa ettiği için idam etmek isteyince Ebülkasım, Cidde'den gemiyle Habeş'e kaçtı, sonra Asvan şehrinde baki dünyada karar etti, ama marangozların eski piri Habib-i Neccar idi. Hazret-i Habib-i Neccar bu Antakya'da Yavhid adındaki şehzadeyi ölü iken diriltip mucize gösterdiğini inkarcılar görüp sonunda yedi seneden sonra Habib-i Neccar'ı şehid ettiler ve mübarek başını dağın tepesinden yuvarladılar. Aşağı şehirde bir mağara çukurunda (---) merdiven ile inilir nur dolu bir tekke içinde gömülüdür. Hala bütün Müslüman ve Hıristiyan kavimlerinin ziyaret yeridir. Habib-i Neccar ziyaret yeri: Mübarek vücudu kale içinde göklere doğru uzanmış bir yalçın kaya üzere bir mesire yeri mağa­ ra türbede gömülüdür. Timur bakıp taptaze buldu, derler. Kendilerinin şehit olmasından beri mübarek kabri üzere gece gündüz asla kandili sönmemiştir. Tekke dervişleri kandilini yakmaktadırlar. Bunların şehitliğinden sonra ölü iken idirilen şehzade de vefat edip kale içinde aşağı Habib-i Neccar yakınında gömülüdür. Melik Yavhid ve Melik Biatü'l-Kassan ziyareti: Bütün Hıristiyan milletler "Bizim kralımızdır" diye ziyaret edip 78 adaklar getirirler, ama bir tarihte gördüm, bu şehzadeyi dirilten Hazret-i İsa'dır diye bU" ayet-i şerifi kesin delil etmiş. Ayet: "Onlara, elçilerin geldiği şu şehir halkını misal olarak anlat." [Yasin, 13] tefsirine bakılsın, demiş. Vesselam . ................ (1.5 satır boş) .............. .. Bu Antakya Kalesi'ni seyr ü temaşa ve ziyaret edip 1058 mübarek Ramazam'nın bayram namazını çarşı içindeki (---) camide kıldıktan sonra göl boruları çalınıp yine kıbleye doğru bakımlı köyler geçerek 8 saat gidip, Zanbakıyye Kasabası menzili: Gerçekten de bir verimli vadi içinde bağlı, bahçeli ve zambak çiçekli 300 haneli bakımlı beldedir. Antakya Nahiyesi'nde (---) hükfımettir. İncir ağaçları cihanı tutmuştur. Bu köy içinde [24b] Canpolatzade Ali Paşa, Murtaza Paşa'ya büyük bir ziyafet vermiştir ki bir padişah bir krala etmemiştir. Murtaza Paşa ve Ali Paşa'nın toplam 6.000 askerleri ve bu kadar köylüler ve halk yedikleri halde yine bu kadar bin sahanlar ve lengeriler (büyük bakır sahan) nefis yemekler ile dopdolu kalmıştır. Paşaya üç küheylan kısrak hediye etti. Murtaza Paşa da Ali Paşa'ya bir sarnur kürk ve bir mücevher hançer hediye eyledi. Buradan yine kıble tarafına (---) saatte, Nursuz Şuur Köprüsü menzili: Bumahalde Halebtoprağında Asi Nehri kenarında ve bir yeşillik yerde bir küçük ham vardır ama amansız yerdir. Bir hayır sahibine Cenab-ı Hak imar edilmesini nasip edip hacıların geçit yolu güvenli nale gele. Buradan yine kıbleye doğru kahfce kayalı, kahfce sazlı ve bataklı yerleri geçerek 6 saatte, Mıdık Kalesi'nin özellikleri (---) tarihinde Sultan Nureddin Şehid'in Mıdık adında bir veziri yaptığı için onun ismiyle isimlenmiş süslü bir kale ve yeni yapı bir surcağızdır. 922 [1516] tarihinde nekes (cimri) Çerkez elinden Yavuz Sultan Selim Han aman ile feth etmiştir. Haleb eyaletinde (---) kazasında bir göl kenarında bir küçük kayalı alçak tepe üzerinde dörtgen gibi taş yapı bir küçük güzel kaledir . ................ (3 Buradan 1 saatte, satır boş) 79 Şecer Kalesi'nin özellikleri (---) tarihinde Mısır halifelerinin hatunlarından Rabia-i Adeviyye gibi Şecerüddür adında bir kadın Diyarbakır eyaletinde Hısn-ı Keyfa'da oğlunu ziyarete giderken bumahalde Şecerüddür Hatun'u haramller basmış ve büyük ceng ederek kurtulmuştur. Oğluna Jiısn-ı Keyfa'da Mısır halifeliği nasip olup dönüşte bu korkulu ve tehlikeli yerde bu kaleyi yapmışbr. Bu yüzden o hatunun ismiyle isimlendiğinden Şecer Kalesi derler. Daha sonra Mısır'da hatuna halifelik nasip olmuştur. Firavn zamanında Deluke adlı kadın Menuf şehrinde nasıl padişah olduysa öyle bir melike olup Mısır sultanlarının bütün ağalarına ve iç has gılmanlarından 3.000 adama kadar yıllık değerli hil'atler (giyecekler) vakf ebniştir. Ka'be-i Şerif'i siyah ipek nakışlı örtü, altınla işlenmiş kuşak, baştan başa sırma işlemeli Mekke Kapısı'nın perdesi ve sırmalı Makam-ı İbrahir.ı örtüsü toplam 300 kese masraf ile işlenir. Bu mübarek örtüler hala devam eder, bu kale sahibi Şecerüddür Hatun'un hayrat ve hasenabdır. Merhume bizzat kendileri M!sır içinde Sitti Nefise yakınında Sirkeciler Mahallesi'nde güzel camii içinde bir kubbede gömülüdür. Ölüm sebebi kocası Sultan Aybeği et-Türkmani'yi cariyelerine hamam içinde kati ettirirken meğer Aybeğ et-Türkmanf hamam içinde habersiz değil imiş. Hançer ile hamam içinde cariyelerle ceng ederken adı geçen Şecerüddür. "Aya nice oldu" diye o ağır kilolu vücuduyla hamam kubbesi üzerinde camdan Aybeğ etTürkmam'nin cengini seyr ederken hemen hamam kubbesi çöküp Şecerüddür Aybeği et-Türkınarn önüne düşünce Aybeğ "Eyi geldin" deyip Şecerüddür'ü hançerle öldürür. Cariyelerde Aybeği yaman günde şehit ederler. İkisinin de ölümü böyle meydana gelmiştir, ama bu Şecer Kalesi onların zamanında gayet bakımlı idi. Daha sonra 922 [1516] tarihinde Gavrf elinden Sultan I. Selim feth etmiştir. Haleb eyaleti toprağında (---) hakimdir (---) ve (---) (---) (---) kıbleden kuzeye kadırga gibi uzunlamasına bir taş yapı güzel kaledir. Temelleri yalçın yüksek bir kaya üzerine oturtulmuştur. (---)yönüne bakar ancak bir kapısı vardır . ................ (5 Buradan 9 saatte [25a]. 80 satır boş) ............... . Eski şehir, fukara yurdu yani Hama Kalesi'nin özellikleri Allah belalardan korusun Bu Hama şehrine Yunan dilinde "Hamutan" derler, Farsça'da "Darşenbit" derler. Dürzf dilinde "Şehrezol" derler. Arapça'da "Hama" derler. Tufan'dan sonra ilk kurucusu Ham b. Nuh aleyhisselamdır. Gayet bakımlı şehir olup Asi Nehri gelmezden önce dört kere yüz bin (400.000) büyük su kuyuları ile sulanır büyük bir şehir idi. Bütün kavmi İsrailoğulları Hazret-i Yahya aleyhisselamın kanını Buhtunnasr, İsrailoğullarından almak için bu Hamutan şehrini yakıp yıkmıştır. Daha sonra Büyük İskender zamanında birazcık imar olmada iken İskender 32 sene krallıktan sonra ölünce bu kaleyi Yunanlı­ lardan kayserler bir yığına tepe üzerinde bir kale yaptılar. Gayet marnur olup kralı Trablus-Şam'da İspanya Frengiyle birleşip Şam, Mekke ve Medine yollarını ve nice şehirlerini yakıp yıkmaya başladılar. Sonunda Hicretin 25 [644) tarihinde Hazret-i Ömer halifeliğinde Hazret-i Ubeyd ibn Cerrah başkumandan olup 150.000 asker ile bu kaleyi kuşattıklarında; Halid ibn Velid, Hazret-i Ali'nin kardeşi Ukayl ibn Ebi Talib, Esved ibn Mikdad, Malik ibn Eşter, Sariyetü'l-Cebel ve Yezid b. Süfyan bu kumandanların yedisi de bu kaleyi yedi ay kuşatıp Allah'ın izniyle zorla Rum keferesi elinden feth edip İslam diyarı cennet benzeri Şam'a ilave eylediler. Daha sonra (---) tarihinde (---) (---) Şam, halifesiyken Frenk küffarı Trablus-Şam'ı istila edip bu Şehrezol-ı Hama'yı kuşattı­ lar Çöl tarafından Meval Arapları yardımıyla küffarı Müslüman kılıcından geçirip kılıç artıkları Dürzf Dağları'ndan Trablus'a can attılar. Daha sonra Halife (---) bu kaleyi gereği gibi o kadar sağlam­ lıkla dört köşe yontma taş ile bir acaip kuvvetli, dayanıklı ve sağlam etti kim hala onu yapısının eseridir ki muazzam binadır. Hatta bu kalenin güneyi tarafından duvarın yüzünde beyaz taşlar arasında siyah taş ile yapı ustası kalenin yapıcısı olan halifenin ismini yazmıştır ki Musta'sımf hattıdır ki o hat budur (---) (---) (---) (---) (---) (---). Daha sonra bu şehir Mısır halifelerinden Sultan Gavrf hükmüne gl:r,ip Selim Han Mısır fethine gelirken Şam veziri Çerkez Seny~l ~ay Selim Han'a itaat edip bu Hama Kalesi'nin 81 anahtarlarını kavgasız ve cengsiz teslim etmiştir. Vilayete Vali Güzelce Kasım Paşa ve Kemal Paşazade damadı Hicabl Muslihiddin-i Kocavi kadı olup Şam eyaleti sancağı oldu. Mısır fethinden sonra yeniden yazılmıştır. Hala Trablus-Şam eyaletinde başka sancakbeyinin tahtıdır. Beyinin padişah tarafından hass-ı hümayunu 364.035 a~çedir. 26 zeamettir ve 171 timardır. Çeribaşısı, yüzbaşısı ve alaybeyisi vardır. Bütün paşa askeriyle ve zeamet erbabı cebelüleri ile toplam 2.000 asker olup sefer eşerler. Dört mezhepten şeyhülislamları, nakibüleşrafı, ayanı ve seçkinleri vardır. Sipah kethüdayeri, yeniçeri serdan ve Şam yeniçerisi serdan vardır. Kale dizdarı, kale neferatı ve muhtesibi vardır. 300 payesiyle şerif kazadır. Toplam (---) adet nahiye köyleridir. Kadıya senelik 6 kese gelir olur, beyine adalet üzere 30 kese olur. Şenbetdar Kalesi'nin şekli: Bir çöl ve çölistan içinde Asi ırmağı kenarında sonradan yığına bir tepe üstünde yontma taş bir savaş kalesidir. Eski zamanlarda gayet imar imiş. Hala iç il olduğundan burçları ve bedenleri o kadar bakımlı değildir. Toplam (---) adet burçtur ve fırdolayı büyüklüğü (---) adımdır. Dört tarafında hendeği yoktur. Ve (---) tarafına bakar bir kapısı vardır. Kale içinde, ................ (2 Rama'nın satır boş) ............... . mahalleleri, saraylari, evleri ve diğer binaların anlatılması Toplam (---) mahalledir ve hepsi (---) bin bağ ve bahçeli, havuz ve şadırvanlı büyük saraylar ve başka ileri gelenlerin haneleridir ki hepsi temiz toprak ile, kireç ve cibiz ile örtülmüş bakımlı saraylar ve evlerdir. Bunların içinde yeni saray Arnavud Mehmed Paşa Sarayı'dır. Asi ırmağı kenarında 300 haneli, pek çok avlulti, 2 hamamlı ve avlusu cennet bahçeli saraydır ki meğer benzeri Şam'da ola. Murtaza Paşa'ya büyük bir ziyafet çekmiştir ki anlatılmaz. Ve Şeyh İbrahim Efendi ibn Abdülkadir el-Cllani Sarayı ve (---) ('---) (---) (---) (---) (---) (---) (---) (---) (---) sarayı [25b] Hama şehrinin camilerinin anlatılması Hepsi 105 mihraptır. Evvela yukarı çarşı içinde Ubeyde ibn Cer.ralı Camii: Haına fatinidir ve Hazret-i Peygamber bunlara 82 "Cennet ehlisiniz!" diye müjdelediği Aşere-i mübeşeredendir (cennetle müjdelenen 10 zat). Bu cami eski zamanlarda kilise imiş. Mihrap çevrilerek fetih sırasında cami oldu. Humus keferesinin haracı malıyla tamir edilerek eski mabet bir cami oldu. Hala giden masrafı dört köşe bir beyaz mermer üzerinde iri yazı ile yazılıp cami duvarında bellidir . ................ (1 satır boş) ............... . Güzelce Kasım Paşa Camii: Selim Han fethinde vali bulunup bu nur dolu camii inşa etmiştir. ................ (2 satır boş) ............... . Bunlardan başka(---) adet mescitlerdir . ................ (1 satır boş) ............... . Medrese ve darülhadislerin anlatılması : ................ (1.5 satır boş) ............... . Darülkurra ve sıbyan (çocuk) mekteplerinin anlatılması: Tamamı 72 adet sıbyan mektebdir . ................ (1.5 satır boş) ............... . Tarikat ehli derviş tekkelerinin anlatılması: Tamamı yedi tekkedir ama Hazret-i Abdülkadir el-Cllanf Tekkesi kadar bakımlı, şenlikli, dervişleri çok ve aşevinde nimeti devamlı tekke yoktur. (---) (---) (---) (---) (---) (---) (---) Bekar tüccar hanlarının anlatılması: Tamamı yedi adet tüccar ham vardır. Evvela, ................ (1.5 satır boş) ............... . Konuk kervansaraylarının özellikleri: Tamamı(---) adet konukların teklifsiz kaldıkları büyük kervanlarayları vardır. Evvela, ................ (1 satır boş) ............... . Sultan çarşısı bedestenlerininin anlatılması: toplam(---) adet dükkanlı çarşıdır. Gerçi Şam ve Haleb çarşısı gibi süslü değildir ama yine bütün kıymetli eşyalar mevcuttur. Kuyumcular ile berberleri çoktur. Yaşlı ve gençlerinin yüz renklerinin anlatılması: Gayet çok sıcak bir şehir olduğundan halkı biraz buğday benizli, niceleri beyaz yüzlü veiib.azıları da kızıl yüzlü ince yapılı ve yaşlanmış insan- 83 ları olur ki güçleri kuvveti kesilmiştir. Nice duası kabul olan adamları da vardır. Güzellerinin övülmesi: Arabistan olduğundan merall ve ceylan gözlü, Kudret eliyle sürmeli gözlü, şirin sözlü, nurlu yüzlü, haya sahibi dilherleri olur. Yer yer güzelleri vardır, derler ama pek beğenilmez. Fakat edepl,i kadınları var. Halkın giyeceklerinin anlatılması: İleri gelenler renkli hırka ve ipek kaftan giyerler. yerler. Orta halli olanlar olan "Kazanam Allah sever" ile kanaat ehli renkli ferace ve yün giyerler. Kadınları ayaklarına çizme giyer, başlarına beyaz car bürünürler. Beldenin havasının ve suyunun özellikleri: Dördüncü ikiimin ortasında bulunduğundan suyu ve havası gayet sıcaktır. Şehirden dışarı bazı sene sam yeli esip insanı helak eder ama şehre tesir etmez. Eniemi (---)dir ve boylamı (---), Sanayiinin beğenilenleri bildirir: Bu şehirde de bütün halkı pamuk ipliği eğirip çarşaflar, havlular ve ipek siyah poşular yaparlar. Askeri taHesinden at binicileri pek çok olduğundan gayet sanatlı at gemi yapar demircileri vardır. Hama gemi meşhurdur. Mahsullerinin beğenilenlerini bildirir: Şam'ın Havran buğdayından iri taneli buğdayı olur. Güzel arpası, pamuğu, baklası, reyhanı, tirfili, yoncası ve kühey lan atları, (---) (---) (---) (---) (---) (---) (---) (---) (---) [26a] Yiyeceklerinin beğenilenlerini bildirir: ................ (2 satır boş) ............... . İçeceklerinin beğenilenlerini bildirir : ................ (2 satır boş) ............... . Sanatlı hamamlarını bildirir: Tamamı (---) adet hamamdır ama Arnavud Mehmed Paşa Hamarnı kadar aydınlık bir hamam bir diyarda görmedim. Evvela Kırım diyarında Bahçesaray içinde Mehmed Giray Hamarnı'nı gördüm, ama bu yeni yapıldı­ ğından bütün kubbelerinde billur, necef ve moran camları ile aydınlanmıştır ki sanki hamam içine nur doğmuştur. Anadan doğma İlahi nur gümüş tenli ve gümüş gibi vücutlu dilher civan deliaklar kaküllerini dağıtarak her adamın huzurunda hizmete dururlar. Bütün futaları (kumaş cinsi) renkli ipekli peştemallerdir. Silecek ve havlu peşkirleri ile bütün gereçleri çok temizdir. Hamam içinde bütün Haneff kurnalarının ve Şafif havuzunun lüleleri ve bütün taşları altın yaldızlıdır. Kısacası hiz84 met edenlerin tamam! huri ve Sonra (---) ham arnı, gılman gibi Arap dilberleridir. ................ (2 satır boş) ............... . Bunlardan başka bu büyük şehirde 180 saray diye belde halkı övünürler, gerçek yine öyledir. hamarnı vardır İbret verici Muhammed dolabı binasının özellikleri Daha önce Antakya'nın özelliklerinde yazılan Asi ırmağı'nı Mısır ülkesinden sihir ile getiren Yahudi'nin yaptığı Hama dolabıdır. Hazret-i Ali anılan sihirbazı kati edince Asi Nehri'nin bu Hama dolabına uğrayarak döndürmesi ihtimali olmadığından anılan dolap işlemedi. Bu kere öldürülen adı geçen sihirbazın bir oğlu kalmıştı, bu dolabı döndürerek şehri sulamak için elinden gelen çaba yı gösterdi. Ancak döndürmesi mümkün olmadı. Sonunda, "Hazret-i Adem'i seversen dön!" dedi. Asla dönmedi. Kısacası bütün peygamberleri şefaatçi tutup, "O ulu'I-azın peygamberleri seversen dön!" dedi. Dolap yine dönmedi. Hemen dolap sahibi Yahudi, "Ahir zaman peygamberi Muhammed'i seversen dön!" deyince azametullah bir kere dolap, "Ya Muhammed!" diye çok ses çıkararak dönünce hemen dolap sahibi şahadet parmağını kaldırıp İslam ile şereflendi. İsmine Muhammed Ensari derler, dolap yakınında gömülüdür. Hama dolabının şeklinin özell(kleri Bu öyle bir dolaptır ki "Ya Muhammed!" diye seslendiğinde, dört tarafındaki çöllerde gece yarılarında sekizer saat yerden "Ya Muhammed!" sesi duyulduğundan "Muhammed dolabı" derler. Göklere doğru baş uzatmış yüksek bir dölaptır. Orta milinden en yüksek yerine varıncaya kadar 40 mimar ziraıdır. 40 zira da aşağı olup toplam 80 arşın yüksekliğinde bir dolaptır. Bütün tahtaları Ba'albek Dağları'ndan gelir çam ağaçlarıdır. Bu tahtalarda yüzer, yüz ellişer okka gelir çiviler vardır.' Dolabın çevresinde binlerce su kovaları vardır. Kule üzerinde saf su akıp oradan su kemerleri ile şehrin bütün camilerine, tekkelerine ve sarayiarına gidip sular büyük bir vakıftır ki (-·--) muaf ve müsellem ı:na,rangozları ve 40-50 hizmetçileri vardır ama yanına varıp seyr ede~ kimselerin kulağı dolabın sesinden sağır olur. . ~ 85 Garip ve acaip seyirlik budur ki; şehrin aylak çocukları bu dolaba sarılıp dönerek yukarı çıkıp oradan aşağı Asi Nehri'ne kendilerini atarlar, acaip seyirliktir. Bu dolaptan başka Asi Nehri'nin iki tarafında 3.000 adet Rıdvan cenneti bahçelerine benzer bağlar, bahçeler, düzenli bostanlar, güllük gülistanlık cennet bahçeleri vardır. Her birinde birer ikişer küçük dolapları ile anılan İrem Bağları sulanır bir gülistan şehridir, ama Muhammed! dolabından büyüğü yoktur ki Arap ve Acem seyyahları ağızlarında dolaşır, meşhurdur . ................ (2 satır boş) ................ [26b 1 Hama şehrinin ziyaret yerlerinin anlatılması Evvela Hama şehri dışında Taşköprüzade Molla Hamid Çelebi: Kudüs'den gelirken yine arz-ı mukaddes olan Hama'da vefat etti. Molla İbrahim Azeri Çelebi: Muallimzade Efendi'nin körpe can kuzusu Azeri'dir. Hama'da ateşli hummarlan vefat etti. Cilani tarikati şeyhleri civarında Hamid Çelebi ile bir yerde gömülüdürler. Ölümüne tarihtir: Dediler geçdi Azeri Çelebi. Sene [1251] ................ (2 satır boş) ............... . Bu ziyaretlerden sonra tuğlar gidip Hama'dan kıbleye doğru çöller içinde ( ---) saatte, Rastan Köprüsü menzili: Asi Nehri üzerinde büyük bir köprüdür ki Arz-ı Mukaddes'te akan iki nehir üzerinde böyle köprü yoktur. Arz-ı Mukaddes'te akan büyük nehrin biri Fırat ırmağı'dır ki Malatya sınırından ta Umman denizine katıhncaya kadar bu ırmağın kıblesi, güneyi ve batısı ta Arz-ı Hasan, Askalan, Remle, Yafa, Akka, Sayda, Berat ve Trablus-Şam ve Tartus-ı Tarsus'a varınca kadar Arz-ı Mukaddestir. Sonra Ramazanoğlu Yaylası sınır olup ta Maraş'a, Malatya'ya ve Murat ırmağı kıyısına kadar Arz-ı Mukaddes'tir. Bütün tefsircilerin sağlam görüşlerine göre Arz-ı Mukaddes odur ki; mahşer gününde İsrafil Sur'una üfleyip bütün.ölüler dirildiğinde bu Arz-ı Mukaddesi Cenab-ı Bari o kadar geniş ~de ki bütün insanların, can, cin, kuşlar ve bütün yaratıkların sorgu-suali Kudüs-i Şerif'te olup bütün yaratıklar bu Arz-ı Mukaddes'de toplana. Onun için Arz-ı Mukaddes derler. 86 Başka bir rivayette Hazret-i Davud aleyhisseliim ile bir tabut birlikte giderçl.i. O tabut hangi şehre ve hangi hududa vardı ise o mahalle Arz-ı Mukaddes dediler. Bu tabut hikayesi Kur'an-ı Azim ile sabittir. Bakara suresindeki "Ve peygamberleri onlara dedi ki: Onun hükümdarlığının alilmeti, Tabut'un size gelmesidir." [Bakara, 248] ayeti delildir, ama bu tabut Antakya, Kefirnahun yani Safefe ve Mısır şehrine varmadığından bütün tefsirciler, hadis bilginleri ve tarihçiler görüş birliğiyle "Bu üç şehir Arz-ı Mukaddes değildir" demişler. Başka bir rivayette peygamberlerin gömülü oldukları yerlere Arz-ı Mukaddes demişler, ama bu Arz-ı Mukaddes'de Ba'albek Ovası'nda Tenur Nehri, Zabul Nehri, Kelb Nehri, Zağzağa Nehri ve nice nehirler vardır ama Fırat ve Asi Nehri'nden başka Arz-ı Mukaddes içinde akan büyük nehir yoktur, ama Fırat Nehri üzerinde Arz-ı Mukaddes'e dahil olduktan sonra asla köprü yoktur. Zira deniz gibi sudur, köprü tutmak ihtimali yoktur. Malatya, Birecik ve Caber kaleleri önünde gemilerle geçilip Birecik'ten ta Bağdad ve Kuma'ya varınca kadar bütün tüccar mallarını keleklerle (yük taşınan sal) ve gemilerle Bağdad ve Basra'ya götürürler. Derin sulu nehirdir. Ama bu Asi Nehri köprü kabul eder. Bir köprüsü Antakya'da ve bir köprüsü bu anılan Rastan Köprüsü'dür ki Abbasfoğulla­ rı'ndan Harun Reşid, Şam Meliki Nureddin Şehid ve nice melikler tamir etmişlerdir. Zira insanların geçit yeri ve Mısı'r, Şam ve Haleb yoludur. Bu köprünün Hum us toprağı tarafı kenarında bir bayır üzerinde Humus sınırında 100 haneli bir Arap yerleşim yeri vardır. Burada Zevk erbabının pfri, şevk sahiplerinin önderi, akıl ve şeriatin bekçisi, asıl ve fer'in arifi, ilahı sırların şeyhi, sonsuz nurarın mücahidi, Şeyh Bayezid-i Bistami Allah sırrını aziz etsin, o köy içinde büyük bir cami ve eski bir tekke içinde nurlu yüksek bir kubbe içinde medfundur. (---) (---) tarikahndan ulu sultandır. Yüzden fazla fukaraları vardır. Gelen geçeniere nimeti bol bol dağıtılır. Bütün Araplar, Çöl Arapları, Türkmenler, Anadolu halkı ve bütün mahlukat bu sultana inanırlar ki bütün insanların ziyaret yeridir. Hazret-i Bayezid hikayesi: Bir Kadir gecesinde şeyh hazretleri cennet l;ı,enzeri Bağdad'ın Kuşlar Kalesi adlı yerindeki evinden dışarı çıkınca görse ki Büyük Arş'ın rahmet kapısı açılmış . , . 87 "Subhaııu'l-Halliiku'l-Bakf" deyip hayret alemine dalmış iken ötelerden bir gelir ki "Ey Bayezid! Benim böyle 70.000 rahmetim kapısı vardır" sesini Bayezid işitince "Hu" deyip Bağdad Çölü içinde dönerek çöl dikenleri, toz toprak ve sert taşiara ayaklarını vurmaya başlar. Mübarek ayaklarında asla et ve tırnak kalmaz. Kuru incik kemiğiyle bu yere gelerek (---) oğulları zamanında vefat edip defn ederler. Allah sırrını aziz etsin. (---) (---) (---) (---) (---) (---) (---) (---) Bu mahalde Şam 'ın çavuşlar kethüdası, çavuşlar emini, Şam yeniçeri muhzır ağası ve nice divan erbabı hediyeleriyle divan hizmetine geldiler. [27a] Buradan çöller içinde kıbleye doğru 6 saatte, İlk Kur'an yurdu ve irfan ocağı Humus'ın özellikleri kurucusunu bilmiyorum ama (---) tarihinde Rum kayseri yapısıdır. Daha sonra Hazret-i Ömer halifeliğinde bunu da Ubeyde ibn Cerrah aman ile feth ettikten sonra yine küffar istila etmiştir. Daha sonra ikinci fethi Hazret-i Halid ibn Velid'indir. Daha sonra Mısır halifelerinden Sultan Gavri elinde iken 922 [1516] tarihinde kale halkı Osmanoğulları'nın tantanasını görüp Hazret-i Osman'ın el yazısıyla Kur'an-ı Kerimi ve kalenin anahtarlarını Yavuz Sultan Selim'e teslim ettiler. Böylece bütün örfl vergilerden muaf ve müsellem oldular. 799 [1395] tarihinde nursuz Timur da Şam'ı harap etmeye gelirken bu Humus şehrini Hazret-i Osman Kur'an-ı Kerimi sebebiyle afv edip harap etmemişti. Daha sonra Selim Han yazımı­ nda bu Humus şehri ihtimanoğlu'na sancak yazılıp Trablus-Şam eyaletinde hala sancakbeyi tahtıdır. Hass-ı hümayunu 220.290 akçedir. Erbab-ı zeameti 5 ve erbab-ı timarı 169'dur. Alaybeyisi, çeribaşısı ve yüzbaşısı vardır. Beyinin askeriyle ve bütün tirnar sahiplerinin cebelü askeriyle 2.000 asker olup sefer eşerler. 300 akçe payesiyle şerif kazadır. Lakin çölde olduğundan nahiyelerini çöl Arapları harap etmiştir. Sipah kethüdayeri yoktur. Lakin Şam yeniçerisi serdan vardır. Dört mezhepten şeyhülislamıarı ve nakibüleşrafı vardır. Muhtesibi ve şehir naibi vardır. Humus Kalesi'nin şekilleri: Asi ırmağı'ndan tam 5.000 doğuya doğru uzaklıkta bir çölde, sonradan yığılma bir tepe üzerinde 88 yontma taş ile yapılmış bir savaş kalesidir. Fırdolayı büyüklüğü (---) adımdır. Batı tarafına açılır açık bir kapısı var, demir kanatları vardır. Dört tarafında hendeği yoktur. Duvarının yüzü nakışlı taşlar ile hisar içinde toplam (---) adet temiz toprak ile örtülü evler vardır. Kale dizdan ve neferatları vardır. Yetecek kadar topları vardır. Paşa bu şehre girince acaip top şenlikleri ettiler. Hayli yüksek kaledir. Bu Arabistan'da böyle elle yığına tepe üzerinde bu Humus, Hama ve Haleb kalesi vardır(---) (---). Ama aşağı varoşda toplam (---) adet süslü evler vardır. Bağ ve bahçeleri yoktur. Yer yer bostanları Asi Nehri kenarındadır. Geçmiş zaman padişahları şehre Asi ırmağı'ndan bir ark kesmişlerdir. Horasanf kargir yapı ile temiz suyu şehre gelip sular. Gerçi suyu Asi'den gelir ama sanki hamam suyu gibi sıcacık olur. Aşağı varoşu etrafında yerleşim yeri olmadığından Çöl Araplarından çok korkarlar. Tamamı (---) mihraptır. Evvela yukarı iç kalede Sultan Camii (---)o kadar geniş cami değildir ama eski nazargah olduğun­ dan ruhaniyet vardır. Hazret-i Osman'ın klıf1 hatt ile Kur'an-ı Kerim'i bu camidedir ki Hazret-i Osman Medine-i Münevvere'de bu Kur'an-ı Kerim'den okurken Ramazan gününde şe}ı.it olup bu Kelam-ı İzzet'de (---) suresinde "Muhakkak Allah adaleti ve iyiliği emreder." [N ahi, 90] ayet-i şerifi üzerinde hala kan bulaşmış belirtileri vardır. Ve (---) (---) camii, ................ (3 satır boş) ............ ,.. . Geri kalanları (---) adet eski ibadethane mescitlerdir. Evvela Bey' a M escidi ve (---) mescidi, ................ (1.5 satır boş) ............... . Ve iki medrese, bir darülhadis, bir darülkurra ve yedi sıbyan mektebi var. Bunların bütün evkafları o kadar sağlam ve bakımlı değildir. Üç adet tekkesi var. (---) (---) (---) (---) (---) (---) (---) Ve üç hanı var ve bir hamarnı var, suyu Asi Nehri'nden dolap ile akar derli toplu bir hamamdır. Öğleden sonra kadınlar gir~r. Ve (---) kadar dükkaniarı var ama her şey bulunur. Lakin bedesteni yoktur. Suyu ve havası, çölde olduğundan çok şiddetli sıcak olup bazı zaman sam :xeli eser. Mahbub ve mahbubesi beğenilmez. Ancak ümmetin dindarlarından ermiş insanları vardır. 89 Sanayiinin beğenilenleri: Beyaz pamuk havlusu, peşkiri, çarşafları, siyah poşuları, siyah cariarı ve alaca peşkirleri meşhurdur. [27b] Humus şehrinin külliyatımn özellikleri: Bütün halkı saf, temiz oğuz taifedir. Yalan, iftira, dedikodu, günah ve isyan bilmezler . .............,... (3 satır boş) ............... . Humus Kalesi'nin ibret verici tılsımiarının özellikleri: Hala eski zaman kahinieri ve filozofları bu eski şehir içinde yer altında yılan, akrep, çıyan kısacası zehirli hayvanlar için tılsımlar yapıp gömmüşlerdir. Halen günümüze kadar o tılsımıa­ rın etkisiyle o gibi yılan, akrep ve çıyan olmaz. Olursa da insanoğlunu ısırsalar da etkisi olmaz. Humus toprağının özelliği: Humus toprağından bir kişi her hangi diyara götürüp yılan, akrep ve çıyan soktuğu yara üzerine o toprağı bağlasalar Allah'ın izniyle olur. Diğer özelliği: Humus'un içinde bir su kuyusu vardır. Bir kimse o kuyu suyuyla gömleğini yıkayıp giyerse o insanı asla akrep sokmaz. Eğer o gömleği başka su ile yıkarsa hükmü geçersiz olup akrep sokarsa o zaman etkili olur. Pek meşhur kuyudur. Vilayet halkından işittim, Humus'ın Bey'a tarafında bir mescit vardır. Kapısı üzerinde bir tılsımlı garip ve acaip görünüşlü bir heykel vardır. Yarısından yukarısı insan görünüşündedir. Yarısın­ dan aşağı ise akrep şeklinde mermerden yapılmış bir heykeldir. Bir adam o heykel üzerine bir parça hamur yapıştırsa o hamur o tılsımın şekline benzer, o hamur kuruduktan sonra hamurun azıcık bir parçasını ateşe bırakıp akrep sokan kimseye tütsü etseler o yaralanan adam hamurun kokusundan koklasa Tarnı'nın emriyle akrebin soktuğu yerin acısı dinip yaralı kişi şifa bulur. Bu hamurdan hakire Dizdar Ağa 50 dirhem kadar hediye edince sakladını. Tanrı'nın hikmeti Acem ülkesinde Rumiye şehrinde bir kölemi akrep soktu. Anılan hamurdan ateşte yakıp kölemi tütsüleyince derhal acısından kurtuldu, akrebin soktuğu yerden sarı sular akıp kölem kurtuldu. (---) (---) Büyük sahabelerin ziyaret yerlerini anlatılması Allah onlardan razı olsun Evvela Hazret-i İkrime ibn Ebu Cehil, Cürhümoğulları'ndan Sabir ibn Cürhüm, Arem Kabile b. Atfan, Eddes b. Ukayl eş-Şems, Mervan ibn Amir, Ensar Kabilesi'nden Salim ibn Buhayra, Haşim 90 b. Beni Neccar, Buhayr b. Asım el-Eslemf, Kan Halif el-Eşteri enNecefl,. Caşin ibn Halet Ahmed Bem Abdullah ibn Neccar, Huveylid ibn Sehl el-Ayadt Mu'arrec b. Zayid el-Kelbt Mu'ammer b. el-Kays el-Mahzfımi, Hassan ibn Ganem el-Mahzfımi ve Cem' ibn Harbu'l-Yetimi Allah sırlarını aziz etsin. Talha ibn Abdullah, Utbe ibn Hişam en-Nehafiyyü'l-Ensarf, Malik ibn Fehm et-Temerrf, Gallad ibn Eslemü'l-Hayfl, Mu'ammer ibn eş-Şeybani, Müslim b. Haffaf eş-Şeybanl,. el-Minfal ibn Amiri's-Selmi, Cabir ibn Huveylid er-Rem'iyyü'l-Ensari, Ernevilerden Hazret-i Ömer ibn Abdüzaziz ibn Mervan'ın anneleri Hafza binti Asım b. Ömerü'l-Farfık'dur, Abdülaziz b. Mervan Mısır hakimiyken bu Ömer b. Abdülaziz Mısır'da Halvan adlı bir beldede doğmuştur. Emevi eşkıyaları Hazret-i Ali'ye söverlerken bu Ab dülaziz minberde sövme yerine "Onlara karşı Allah sana yeter. O, işitendir, bilendir." [Bakara, 137] ayetini okutturdu. Sonunda Hicretin 110 yılının Receb ayında 39 yaşında olarak vefat etti. Humus şehri dışında Sem'an adlı köyde gömülüdür. Allah hepsine rahmet eylesin. İç hisarda Hazret-i Osman mushafı ziyareti: Hum us şehrinde yağmur yağmasa Hazret-i Osman'ın mushaf-ı şerifini camiden dışarı çıkarsalar Allah'ın izniyle hemen o an yağmur inmeye başlar, acaip Tanrı sırrıdır. Gizlilik güneşinin sahibi, hayatın ay ve güneşi, hazır ve gaibin yolcusu, Peygamberin habercilerinin öncüsü, sırlar mahremi, iyilerin öncüsü, uçan adam Hazret-i peyk-i Resul Arnr-ı Ayyar ziyareti: Mübarek isimleri (---) (---) [Amr b. Ümeyye ed-Damiri] dir. Peygamber Efendimizin habercisi ve has musahibi idi. Hazır cevap, zarif ve nükteci olduğundan Amr [b.] Ümeyye et-Damiri derler idi. [28a] Peygamber Efendimiz ile bütün savaşlarda ve baş­ kumandanlarla seriyye (küçük savaşlar) seferlerinde bulunmuştur. Peygamber Efendimizin dünyayı terk etmelerinden sonra dünyadan el etek çekerek alet edevatını kemerine bağladı, aftabesini (başlığını) mübarek başına geçirdi ve dünyayı dolaşarak bu Humus şehrine geldi. Baktı ki iki kişi mezar kazıyorlar, "Acaba uzun mu, kısa mı" diye tartışıyorlar. Amr, "Ölen adam benim kadar var mıdır" der. "Vardır" derler. Hemen A{llr sıçrayıp kabr içine girip "Bismillah" diye yatar. 91 Meğer biri Hazret-i Azrail imiş. Amr'ın yakasına yapışarak şahadet kelimesini getirterek ruhunu teslim alıp orada defn ederler. Şehrin içinde büyük bir türbe içinde gömülüdür. Bütün gelen gidenler, gezginci dervişlerin Davudi sapanları, asaları, İsa cimcimeleri (pabuç), Veys el-Karani aftabeleri (başlık), keşkülleri (çanak), palheng (dizgin, yular. Tasavvufta Allah'a bağlanmaya sebep olan şey demektir), cürezan, harazan, umman-ı kerameleri (para keseleri), tennure (Mevlevi dervişlerinin giydiği kolsuz, yakasız, yırtmaçlı, beli kırmalı, uzun ve geniş giysi) ve dağarcık­ ları, çeşit çeşit tarikatların küHihları, zil [ü] bem (dervişlerin, taşıdığı küçük ziller), kantura (süslü giyim), debdevi dehdehi (ve benzer biçimler), cığcığa (süs olarak takılan kuş yeleği), derviş baltaları, horasan boruları, nice def ve kudümleri (Türk müziğine mahsus usul vurma aleti) ile ve nice bunun gibi fakirlik cihazlarıyla bu Hazret-i Baba Amr Türbesi süslenmiş olup gece ve gündüz gelen ve giden konuklara nimeti bol bir gönül erbabı ziyaret yeridir. Allah sırrını aziz eylesin. Bütün seyis ve ulakların piridir ki Hazret-i Risalet-penah huzurunda Hazret-i Ali Amr b. Ümeyye-i Damiri'nin kemerini bağlayıp peyklere (ulaklara) pir oldu. Melik el-Mansur İbrahim oğluMelik el-Eşref Muzaffereddin Musa ziyaret yeri: Babasımn yerine Humus hakimi olup 662 [1264] tarihinde vefat ederek bu Humus'da defnedilmiştir . mezar kazanın ................ (3 ziyaretgahları dolaşıp satır boş) kıbleye doğru 6 saatte, İkikapılı Han menzili: Şam toprağında (--) hakimdir. Kale gibi bir çölü çölistan içinde büyük bir handır ki 10.000 at alır. Bütün gelen giden ve dolaşan yolcular bir kapısından girip bir kapı­ sından çıktığı için iki kapılı derler. Hemen kaledir, ama neferatı içinde hakimidir. Çöl Arapları eşkıyasımn yatağı yerdir. Tam yerinde büyük hayrattır. Yapıcısı (---) dır. Allah rahmet eylesin . Bu yine ............... . ................ (1 satır boş) ............... . Buradan yine kıbleye doğru 7 saatte. Nebik Köyü menzili: Şam toprağında bağlı, bahçeli ve abıhayatlı (---) evkafı bakımlı köydür. Bir camii var ama bir hayır sahibi büyük bir han yaptırsa daha fazla bakımlı hale gelirdi. Suyu ve havası gayet tatlı bir yerdir. Buradan 6 saatte. 92 Görülmeye değer büyük Kadife Hanı menzilinin özellikleri Şam toprağında (---) tarihinde Mehmed Han vezirlerinden Yemen Fatihi Sinan Paşa evkafıdır. Bir çöl içinde kale gibi toplu ve tüfenkli büyük bir handır. 300 asker ile mütevellfsi hakimdir. 70 adet kasaba gibi vakıf köyleri vardır. Bu hana 10.000 adam ahyla, kahrıyla ve devesiyle gelip konaklasa yine bir tarafı boş kalır. Ta bu derece büyük hayrathr. Çeşit çeşit avluları, pek çok odaları, sedirleri, 5.000 at alır ahırı, başka develiği, başka avlu odaları, imareti, kileri, fırını, ferah bir hamamı, 40 adet dükkanı, başka mütevellf sarayı ve paşalar için başka sarayı olan büyük bir handır ki bütün yapıları kargir kubbeler ile inşa olunmuştur. Bütün duvarlarının yüzü silah asacak demir çengeller ile süslenmiş ve bütün atları bağlayacak demir halkalar ile bezenmiştir. Avlunun ortasında büyük bir havuz ile güzelliği tamamlanmış büyük bir handır. Sabah akşam bütün konuklarına her ocak başına birer bakır sini ile beşer tas et parçalarıyla buğday çorbası, adam başına birer ekmek ve her ocağa şamdanlarıyla birlikte birer yağ kandilini hizmetçileri getirirler. Her gece bütün yolcuların atlarına, deve ve kalırianna birer öğünlük yem verilir. Mütevelll Kasım Ağazade Mustafa Çelebi, Murtaza Paşa efendimize büyük bir ziyafet çekmiştir ki anlahlmaz. Ta bu derece eski bir han ve büyük bir hayrathr ki Arap ve Acem'de Kadife Ham meşhurdur. Buradan yine kıble tarafına 6,saatte, [28b] Harasta Köyü menzili: 300 haneli, bağlı, bahçeli ve bir camili bakımlı (---) köydür. Burada Şam ileri gelenleri hediyeleriyle paşaya gelip tanışhlar. Bütün hediyeleri kabul edildi. Hediye gelen 150 kadar at ve kısrakları bütün ağalarına bağışlayıp diğer yiyecek ve içecek türünden hediye ve ikramlar ile paşanın bütün askeri zengin oldu. Hakfre de Naşifzade'nin hediye gelen atını bütün koşumlarıyla bağışladı. Ertesi günü sabahleyin Allah'ın azameti cennet kokulu .Şam askeri deniz dalgaları gibi coşup zırh külah, cebe ve cevşene (örme zırhlara) ve diğer silahiara gömülmüş olup anayolun iki tarafına kat kat selama duranların kargı, süngü, kılıç ve mızraklarından Şam Ovası ormana döndü ve mızrak yalınanlarının (mızrak başı, ok temreni) parılhsından insanların gözleri kamaşırdı. 93 Bütün ileri gelenler, seçkinler, ulema, salihler, şeyhler, imam.:. lar, hatipler, mollalar ve seyyidler kendi adamlarıyla atlar üzerinde selama durup Emir-i Hac Sinan Paşa başka asker alayı gösterip selama durdu. Sonra Türkmen oğullan İsa ve Musa Ağa, Abdüllam oğulları, Sinan Paşa oğulları, Kasım Ağazade, Nasıfoğlu Mehmed Efendi, Şam defterdarı, Şam kethüdayeri, Şam çavuşlar. kethüdası, emini, katibi ve bütün (---) adet mücevvezeli ve ablak sorguçlu küheylan atlar üzre değerli elbiselere gömülmüş çavuşlar selama durdular. Kör Abdüsselam, Rahtavan Mustafa Ağa, Keyvanoğulları, Safet Hakimi Yavaşça Mehmed Ağa, Salih Ağa ve Hüseyin Ağa (---) (---) (---) (---) (---) (---) (---) (---) (---) (---) Bu ileri gelenlerin tamamı kat kat selama durdu. Sonra Şam'ın 1.500 yeniçerisi zırh külah ve zırhlara gömülüp hepsi yeşil, al ve güvezi kırmızı benekli, ünlü ve seçkin şanlı yiğitler ellerinde on yedişer boğum kantar sırığı kargı, demir yalmanlı ve omuzu Haleb kalkanlı güçlü kuvvetli, cesur ve namlı beylerin her birisinin altlarında her ayağı biner guruşa, filan oğlu filan diye soyu sopu belli mühre kısraklar üzerinde sade Şam başlığı koşumlar, Şam­ var! eyerler, Şam rikabları, Şam dikdikleri (eyer örtüleri), ve tutmir şaka-bend, cerid buridelisi, zelpuşlu, at sineklikli, ipek örme sırmalı şebekeleri ile altı pare yancıklı, ve Sam-süvar hotaslı küheylan at ve kısraklar üzere selama durup yedi akçe ulufeye mutasarrıf yeniçerilerin ensesinde en azı beşer, onar, kırkar, ellişler kakülü dağınık, iki karış enli gümüş kuşaklı, eli sırıklı Gürcü, Abaza ve Çerkez köleli yeniçeriler kat kat selama durdular. Bunlardan sonra Kapukulu yeniçeri serdan ve Kapukulu sipah kethüdayeri başka selama durup başka büyük alay ettiler. Şanlı Paşa da azamet, gösteriş, şaşaa ve tantana ile Rüstem ve Efrasiyab gibi atma binip önce 400 sadaklı (ok torbası) ve savatlı (zırhlı), pak ve silahlı, mükemmel koş kol (yedek at), ağırmak (safkan at) ve kazakdaş (yoldaş, arkadaş) alaşaları (iğdiş edilmiş at) ile at başı beraber geçtiler. Bundan sonra 200 deli ve 200 gönüllü askerleri de pür-silah Kosdaniçse (mızrak veya cıda, kargı) sırıklarında kurt derileri sarılmış renkli filandıra bayraklarıyla (kurdele biçiminde bayrak), yelken şeb-külah ve Salihli takkeleri çelenkler (sorguç) ile hepsi pür-silah at başı beraber geçtiler. 94 Sonra 100 çaşnigir (saray sofracısı) ve 100 taşra kilerciler de elleri sırıklı küheylan atlar üzere ubur ettiler. 100 adet iç ağaları ve saraçları, 100 adet mahzenciler, matbah (mutfak) emini ve vekil-harc tabileri hepsi sırıklı geçtiler. Daha sonra 200 adet müteferrika (padişahın, vezirlerin veya sadrazarnın emirlerini götüren kimse) ve 200 adet riayet edilen çifte köçekli pak mükellef ve muhteşem eli sırıklı ağalar at başı beraber geçtiler. Sonra 200 kapıcıbaşı sarnur kürklü, küheylan atlı kırkar ve ellişer adet eli sırıklı dilheran kafadarları zırh-külaha gömülmüş at başı beraber geçtiler. Sonradan paşanın bir yüğrük bayrağı, bir ardcı bayrağı ve iki tuğları geçip ardı sıra paşanın dokuz adet küheylan atları taşlarla süslenmiş altınlara gömülmüş yedekleri ve mücevvezeli (resmi kavuklu) yedekçiler, mirahur ağa ile çekip ardı sıra paşa diba, zerbaf, sırmalı, ipekli ve taşlarla süslenmiş kırmızı kadife cevahir düğmeli sarnur kapaniçse ile altın sırmayla işlenmiş tirkeş ile iki yanında kırmızı dolamalı ve sırmalı üsküflü mataracılar, altın taşlı şatırlar ile ve 400 adet silahiara gömülmüş iç ağalarıyla mehterhanesini döğerek 1058 Şevval'inin 10. günü [28.10.1648] cennet kokulu Şam'a girildi. Allah mübarek eyleye. ( ---) (---) ( ---) ( ---) (---) [29a] Cennet kokulu Şam'ın gücümüz yettiği kadar hdllerine vakıf olup bütün peygamberlerin ve evliyazarın nurdolu kabirierine yüzümüzü sürüp ileri gelenlerinin ve seçkinlerinin açık-seçik ve düzgün konuştukları Arapçayı bildirir Evvela Cenab-ı Hak meleklere Arapça konuşmayı emr etmişti. Hazret-i Adem de yeryüzünden cennete girdiğinde Hazret-i Cebrail, Hazret-i Adem Safi'ye Arapça'yı öğretmişti. Havva Ana ile ve diğer melekler- ve bizzat Allahu Taala Arapça konuşurdu. Zira "Peygamber (A.S.) dedi ki: Cennet eklinin lisanı Arapça, Farsça ve Dürrl' dir. " Bu hadis-i şerif Kemal Paşazade'nin yazmış olduğu Dakayık u Hakayık adlı kitapta yazılıdır, ama Hazret-i Adem cennetten yeryüzüne indikten sonra kendinde Allahu Taala'dan ayrılış üzüntüsünden dolayı unutkanlık meydana gelir. Daha sonra Arafal Dağı'nda Hazret-i Havva ile kırlangıç kuşu 95 aracılığıyla buluşur. Tanrı'nın emriyle Arapça'ya yakın İbr1 diliyle konuşurlar. İbr1 dili harfleri yine Arapça harfleri kadardır ve yine o harflerdir. Ancak İbr1 derler başka bir dildir ki (---) cildimizde yazılıdır. Hazret-i Adem aleyhisselamın çocukları çoğalıp yayılın­ ca İbr1 dili, Süryan1 dili ve İmrani diliyle konuşurlardı. Hazret-i İsmail Neb1 aleyhisselain 40 yaşında peygamber olunca Arapça dili ilk defa onlar tarafından konuşuldu, ama Süryani, İmrani ve nice diller Hazret-i İdris Nebi'den kalmıştır, ama günümüze kadar gelen Arapça Cenab-ı Hakk'ın övdüğü dildir ki (---) suresinde "Apaçık Arap diliyle" buyurduklarından bir geniş dildir ki haddi ve sınırı yoktur. Bir şey için yetmiş lügat vardır. Nitekim Mekke'nin 300 ismi vardır. Mesela Mekke, Bekke, Ka'be, Vadi'n-Nemi ve Mu'alla (---) isimleri vardır. Arslan için 300 ismi vardır. Ta bu derece geniş, fasih, belagatlı, tumturaklı kelimelerle açık-seçik dildir. Onun için büyükler "el-Arabz fesahat ün ve' l-Acemi zarafe tü n ve't-Türkı kabahatün ve sa'irü'l-lisan gallzatün" (Arapça fesahattir, Farsça zerafettir, Türkçe kabadır ve diğer diller fazlalıktır) demişler. Böyle bir geniş Arap dili, Arabistan gibi geniş Arz-ı Mukaddes'de Arap kavim ve kabilelerinin haddi sınırı olmadığın­ dan Arapça 12 lisandır. Her biri birinden başka özel lehçeleri vardır ama hepsinden fasih ve beliğ konuşulan Arapça Mekke, Taif, Hicaz ve Meval Araplarının fesahat ve belağat üzere konuştukları dilleridir ki nice parlak inci gibi kelimeleri ayet-i şerif ile konuşulur, ama Şamlıların da açık, seçik ve güzel konuşmaları vardır. Zira Şam uleması (bilginleri) meşhurdur. Evvela alem seyyahı ve insan nedimi olan kimselere lazımdır ki herkes ile güzel geçinmek için Arapça'dan bile, kendine yardım için ekmek ve su isteyecek kadar ve kendine bir zarar geleceği sözü aniayıp gafil olmamak için her ne çeşit dil olursa 140 lisanı bilip olgun, bilgin ve alem seyyahı ola. Zira her şey'in bilinmemesinden bilinmesi yeğdir. Evvela: va h id ı 96 isneyn 2 selase 3 erba'a 4 ham se 5 si tt e 6 seb'a 7 semaniye 8 tis 'a lO ll ih da aşer ll isna aşer 12 h u buz ekmek ma' ine b üzüm bıttıh leben süd tın karpuz as el bal rumman nar tüffah elma ade s mercimek b asal te m ir hurma rubat hurma beyza yumurta dücac tavuk ganem koyun bakar cemel deve fe res at hı mar zi'b kurd kelb köpek hınzir mili h domuz tuz fülfül biber di b is bekmez hata b odun nar berd sovuk şe cer ağaç sığır aşer su incir soğan ateş e tibin saman nahl hurma ağacı eşek temmuz sıcak ' ta'al gel ruh git ci bal makall d kilit dağ Gallıkı'l-bab Kapa kapıyı İrkibi' 1-feres Bin.,.bu ata iclis · uk'ud otur otur semeke balık İftahi 'l-babe ya veledz Ey oğul aç kapuyu Seddi'l-bab Kapa kapuyu Ta'al ya dhf Gel kardeş ta'al te'kül yaktın Ya kadıncığım, gel sen kabak ye Ya sittı ~ 97 Ya baklete 'l-hamka' Ya'ni ahmak semiz ot Ella yahrib diyarek Ya deyyils Allah vilayetin, harab Ya gidi ey lesi n İnkalebe'l-hamru hallen Şarab sirkeye döndü biddek Ne istersin Eş Ey se'ele'l-haber habersordu Iğrevveytü Ata çıplak bindim Ey vecedtuhu ceyyiden Ben anı yeni buldum galebe Galip oldu Vecedtü bahllen Ben onu bahll buldum İza Ey sara maza şiye Yürümek iyi oldu Ey sare vakti hasadin Ekin biçrnek vakti geldi kesüre indehü 'l-leben Kaçan kabnda süd çok ola Ezültü anhü 'l-şikaye Ben ondan şikayeti kaldırdım [29b] Ey i'tekadtü ennehu kerfmun İnandım, gerçekten, cömerttir. tesilm boyunkomak kal? uçdu haşiye ey uşak reva söyledi yü'sir bayoldu veris mirasyedi id rak bağ anladı sattı tavvıf bağışladı eka m durdu tavaf etti meyyit öldü safir sefer etti Kah i re kahr etti ta'addi geçmeklik ey yi demektir hirre kedi sübil' arslan izmamı hamayı sıkıldı gıyavet anılmak ve h eb Ella yerza anküm Allah senden razı olsun 98 korktu Bu Arap dili uçsuz bucaksız bir denizdir. Bunu manalar dalgıcı olan bilir. Ancak bu haklr, bu lisandan da müsveddemiz içinde bulunsun diye yazdı, vesselam. Tanrının hikmeti, cennet kokulu Şam'daMurtaza Paşa efendimizle gece ve gündüz Hüseyin Baykara fasılları edip has sohbetler ederken Asitane-i Saadet tarafından paşanın ulağı gelip Mevlevf veziriazamın aziedilerek Malkara'ya sürüldüğü ve Kara Murad Paşa'nın veziriazam olduğu haberini getirince Paşa gayet kederlendi. Zira Koca Mevlevf Mehmed Paşa'nın çırağı olup harem-i hasdan doğru Koca Vezir sarayına çıkıp onun ınİsafiri ve gözdesi olmuştu. O gece Paşa ile sohbet ederken Paşa efendimiz, "Bre hazinedan çağırın" deyince hazinedar geldi. Hazinedata, "Var Evliya Çelebi'ye 300 altın ve bir sarnur paçası serhaddi ve üç kölesine üç kat esvap kürkleriyle ve kölelerine ellişer guruş ver" dedi. Hemen hazinedar 300 alhnı haklre verdi. Paşa, "Biraderim Evliyam! Allah asan getire. Der-i devlete (İstanbul'a) yolcusun!" deyince aklım başımdan gitti. Ne çare, "Emrin başüstüne" deyip o gece Murtaza Efendi bütün mektupları yazdı. Sabahleyin bütün dostlar ile vedataşarak üç kölemle, Cennet kokulu Şam'dan ulaklık ile Asitane-i Saadete gittiğimiz menzilleri bildirir Evvela İkikapılı menzili; Şam'dan 9 saattir. (---) saatte Humus menzili. Buradan 12 saatte Hama menzili. Burada· menzil beygiri ve menzilci alıp asla dinlenmeyip (---) saatte Şecer'i, Mıdığ'ı, Şuur Köprüsü'nü ve Zanbakıyye'i geçip o gün o gecede Antakya menziline geldik. Buradan Belen'i, İskenderun'u, Payas'ı, Kurtkulağı'nı ve Misis'i (---) saatte geçip Adana menzili, oradan Çakıt'ı, Sultanlıanı'nı ve Ramazanoğlu Yayiası'nı aşup (---) saatte Ulukışla menzili, oradan Ereğli Kasabası'nı, Karapınar ve İsmil'i geçip (---) saatte Konya menziline geldik. Buradan Ladik ve Ilgın Kasabası'nı geçip(---) saatte Akşehir menziline gelindi. Oradan Bolvadin'i, Bayad'ı, Husrev Paşa Ham'nı ve Seydi Gazi'yi geçip (---) saatte Eskişehir menziline geldik. ::,;>, 99 Oradan Sögüt Kasabası'nı ve Lefke Kasabası'nı geçip(---) saatte İznik Kalesi menzili, oradan Yalakabad Deresi'nde Kırk­ geçit adındaki melun, korkunç ve tehlikeli yerde Kırkgeçit'i 40-50 kere geçip tatlı candan usarup derbendi geçip Hersek'de menzil beygirlerini değiştirip oradan Dil'i geçip gece yarısında (---) toplam saatte Üsküdar menziline deniz gibi asker içine güç ile geldik. Paşanın kapı kethüd.ası Kuşçu Mahmud Ağa ile Sadrazam Murad Paşa'yı Üsküdar'da otağında bulup haklr el öptükten sonra mektupları verdiğimde, "Şam'dan çıkalı kaç gündür?" dedi. "Çıkhğım gün ile bugünkü gün on gündür" dedim. "Paşa n'işler?" "Hayır duanızdadır" dedim. Bu haklrin halini sordu ve mektuplardan memnun olup, "Biz onu bir büyük işe koşsak gerek. Hemen er olsun, baş yarsın, padişaha mal tahsel eylesin. Hele şu gailemizi def' edelim" dedikten sonra haklre değerli bir hil' at giydirip, "Kapı kethüdası! Evliya'yı bir hoşça gözet!" dedi. Yine yer öpecek şeklinde saygı gösterip Mahmud Ağa'nın çadırında konakladık. (---) tarihinde, askeriyle Gürcü Nebi'nin Üsküdar cengini bildirir Meğer bütün Osmanoğlu askeri Gürcü Nebi, Katırcızade ve Çomar Bölükbaşı (---) adındaki Celalfler üzerine sefere çıkmışlar ama adı geçen Celalller Osmanoğlu askeri üzerine 100.000 eelaliyle Üsküdar'a gelmek üzere iken Üsküdar şehrinin etrafına bağlar kenarına [30a] hendekler kazmışlar. Ama, İlahi zuhurat: O gün ki Kara Murad Paşa veziriazam olup Mevlevf Koca Vezir Mehmed Paşa'yı Malkara'ya sürüp orada şehit ettikleri günlerin bir mübarek gecesinde Kasımpaşa Mevlevfhanesi Şeyhi Çelebi Halil Efendi bir rüya görüp Murad Paşa'nın tezkirecisi Karagöz (---) Efendi'ye söylerler. Onlar da Kara Murad Paşa'ya söylerler. Hemen Şeyh Halil Efendi'yi Murad Paşa huzuruna davet edip rüyasında gördüğü şeyi anlatır. Salih (doğru) rüyanın etkileri: Şeyh Çelebi rüya aleminde görür ki, "Üsküdar'daki namazgaha nice kere yüz bin ümmet-i Muhammed toplanıp belayı defetmek için yağmur duasına hazır olup Osmanoğlu 100 Üsküdari Mahmud Efendi vaaz ve nasihate çıkmış derler. Mahmud Efendi buyururlar Ki; 'Üsküdar, Arz-ı Mukaddes toprağından olup bizim himayeınizde olduğundan Gürcü Nebi adlı eşkıyanın Murad Paşa elinde perişan olmasını rica ettim. İnşaallahu Taala 1059'un [1649] (---) ayının(---) gününde ve{---) saatte öğle vaktinde Gürcü Nebi yenilerek Müslüman gaziler bolca ganimet mallarıyla doyum olup nice bin ümmet-i Muhammed denize gömülmekten ve benim himayemde olan Üsküdar'ın ateşte yanmaktan kurtulmasını diledik. Tanrı'yahamdolsun duamız kabul oldu. Murad Paşa'da (---)kadar sadrazam olup selametle Budin'e vali olduktan sonra kapudan olup yine sadrazam olacak, daha sonra Arabistan'da Hama şehrinde evlenip çoluk çocuk sahibi olmasını rica eyledik. Şim­ diki halde bu yağmur duasına göz nurum, aziz canım Abdülgafur Çelebim kürsiye çıkıp vaaz ve nasihat etsin' buyurdular. Bunun üzerine Gafuri Efendi, Üsküdar minherine çıkarak dua edince gökten rahmet suları inip Üsküdar ve İstanbul üzerindeki uğursuz karanlık kalkıp alem apaydınlık oldu" diye bu rüyayı Şeyh Halil Efendi bu uslup üzre Murad Paşa'ya anlahnca Murad Paşa, "V allahi Efendi, geçen gece ben de rüyamda bu İstanbul'da ehlimi (karımı) üç talak boşayıp Hama şehrin evlenerek kubbeli saraylar ve camiler yaptırmışım. İnşaallah hayr ola" diyerek Halil Efendi'ye bol bol bağışlarda bulunup Halil Efendi'nin hayır duasını alır. , Daha sonra "Bu rüyadan ne İlahi şeyler çıkacak?" derken Gürcü Nebi'nin isyan ortaya çıkh. Celiili Gürcü Nebi, Harami Katırcıoğlu ve adamlarının isyanının sebebini bildirir Adı geçen Gürcü Nebi, Harem-i Has'da yetişip hizmet erbabından zengin, cömert, makam ve mevki sahibi namlı yarar adam idi. Genellikle (---) mutasarrıf olurdu. Veziriazam Murad Paşa Sultan İbrahim Han kaniısı ve Koca Mevlevi' Vezir Ratili olması cihetiyle Gürcü Nebi, Murad Paşa'ya gücenip Anadolu eyaIetleri haşeratlarına bol mal dağıtarak başına 20.000 pis, bozguncu, şeytan, pis bedenlerinin ortadan kaldırılması şart, türlü türlü mahlukat cinsi ayak takımını başına toplar. Yaratılışında gizli olan h.finlik, pislik, melunluğu isyan ve ayaklanma tarafına 101 yönlendirerek Osmanoğulları'nın ekmek ve tuzunu unutarak sonunun neye varacağını düşünmeden Yüce Devlet'ten yüz çevirir. Bir alay ipsiz, sapsız, zabt u rabtsız, haşerat ve süprüntüyü devletsiz başına toplayıp Osmanoğlu'nun taht merkezi olan Belde-i Tayyibe, yani İstanbul şehrini sekban ve sarıca sürüleri elinde berbat edip İstanbul halkını İbrahim Han kanı için ağlatmaya ve hallerini perişan etmeye yemin eder. 80.000 askerine 70.000 sahte ve yalan vaatlerle boğazı tokluğuna aç, perişan, muhtaç, sefil boğazı ipli kavmi başına toplar. Nice aziedilmiş beylerbeyiler, mültezimler ve bir tavuk için kırk eve konar çapulcular kendine arkadaş, yoldaş olup, korkmadan çekinmeden Anadolu toprağından süprüntü, cünüp askerleriyle bir baş Üsküdar'a gelmeye yemin-billah ve kasem-tallah edip gelmede. Beri Devlet-i Aliyye tarafında seçkin, halk ve zengin yoksul danışık ederek Hazret-i Resulullah'ın mübarek sancağını Üsküdar'a çıkarup, "Her kim padişahın birden bine; binden yüz bine varınca tuz ve ekmeğini yerse Resulullah Sancağı dibine gelsin" deyince Allahın büyüklüğü hakir Üsküdar'a vardığımda dağ, taş, kırlar, meydanlar, bağlar ve bahçeler adam deryası olup dalgalanır. Hakfr bu büyük kalabaliğı görüp, "Şam-ı Şerif'ten ulakhk ile bu büyük topluluğu görmeye gelip yine fanf cihanın nakşından türlü türlü hisse almaya gelmişiz" deyip seyr etmeye [30b] daldık. İlk önce büyük alay ile Hazret-i Risalet-penah'ın mübarek sancağıyla Sadrazam Murad Paşa nice yüz bin İslam askeri ile nice bin kayıklar, sandallar, çekeleveler (yelkenli kayık) ve donanma-yı hümayun gemileriyle Üsküdar Salırası'na geçip çadı­ rında konakladı. Asitane-i Saadet'te mevcut bulunan 76 oda yeniçeri neferatları, korucuları, danişmendleri (kadıların yanında stajyer olarak çalışan kimseleri), mütekaitleri, bütün kul oğlu kul ve bütün acemiyan ile toplam 44.000 yeniçeri askeri Üsküdar'a geçip kat kat, saf saf olup çadırlarını kurarak bağlar kenarında metrise girdiler. Sonra 18 dergah-ı alf topçuları askeri 200 pare şahl topları, 40 pare balyemez ve kolomborna toplarını yeniçeri metrisleri (siperleri) önüne dizdiler, köşe köşe 3.000 topçu askeri hizmette olup cümle topları araç ve gereçleriyle hazır ettiler. 102 Sonra 30 oda dergah-ı alı cebecileri toplar hizmetine ve Müslüman gazilere cebe (zırh) ve diğer mühimmat verme hizmetine 3.000 cebeci hazır oldular. Bu bütün muzaffer ordunun ensesinde sadrazam hazretleri 10.000 seçkin pür-silah kapısı kuluyla; yeniçeriler, topçular ve cebecilere kafadar olup sağında ve solunda iki kanat sahibi olarak altı bölük sipahi askeri cebe (zırh) ve cevşene (halka halka, aralarında ufak ufak tenekeler olan zırh), tuğulka (zırh başlığı) ve başka silahiara gömülmüş olup kat kat üzengi üzengiye, tirkeş tirkeşe (okluk okluğa) at başı beraber sıralanıp ellerinde on yedişer boğum Bağdad ve Basra'nın kargı sırıkları, bellerinde Ma'arra kılıçları ve dillerinde "Ya galiben gayrı mağlfıb!" zikrini ederek düşman üzere giderek savaş meydanına vardılar. Çadır ve çergeleri önünde Müslüman askerlerin sırıkları yalınanlarının parılhsından ademoğlunun gözleri kamaşır. Her kantar mızrak, kargı ve süngünün ucunda ve mızrak yalınanında olan bukelamun nakşı bayrak, filandıra ve sancaklar yeryüzünü bezeyip Üsküdar Salırası bir lale bahçesi oldu. 150 yerde ceng davuluna tarralar vurulup yer ve gök güm güm gürleyip Tanrının büyüklüğü kıyamette dirilme gününden bir nişan oldu. O gün yine 70 adet tuğ, davul ve alem sahibi ve diğer yedi kubbe vezirleri bütün kapu kullarıyla alaylarını gösterip diğer aziedilmiş beylerbeyileri ve diğer Arabistan beyleri tekrar itibar kazanmak için var kuvveti bazuya getirip sancakları altında hepsi tertipli, mükemmel, silahlı ve donanımlı askerleriyle eski kanuna uyarak Osmanoğlu tarzı üzere hareket ederek yavaş yavaş alayları ile geçtiler ve tayin olundukları yerde konakladılar. isyancı, vahşi, serkeş olan Celall askerine karşı koymaya hazırlanıldı. Her bir vezir ve beylerbeyilere kol kol karavullar (nöbetçi, karakol kolu) huyurulup Üsküdar Salırası'nda bütün Dergah-ı all yeniçerileri yetmiş yerden metrise girdiler. Köşe köşe şah1 ve kolomborna toplar, darbzen ve balyemez topları kirpi gibi kol kol yerleştirdiler. Bütün topları zincir ve saçma ile saklayıp hazır ettiler. Çamlıca, Bulgurlu, Kayışpınarı, AI-i Bahadır, Sücah Bağları ve Kadıköyü Dağları tarafına bütün sipahi askeri karavul tayin olundu. Ve gece ve gündüz deryalar gibi asker Rum gulgulesi ve velvelesi ile basirıat üzere olup her gece nice bin Müslüman askeri "Allah yektir yek!" diye gözcülük ve bekçilik ederlerdi. -o. 103 Yedi koldan vezirler ve beylerbeyileri asker öncüsü, çarhacı tayin olunup günden güne cenge hazır dururlardı. Ve her gün Gürcü Nebi tarafından sadrazama çaşıtlar (casuslar) gelip, "İşte filan menzile geldi ve 80.000 askeri vardır!" diye haber gelirdi. Hemen sadrazam Kapudan (---) Paşa'yı görevlendirip 40 pare donanma-yı hümayun 'kadırgalarıyla 5.000 asker tayin ederek İzmit Boğazı yollarına gidip Pendik, Kartal, Darıca ve Hereke yollarından Celalller deniz kıyısı ile geçmesin diye anılan kadırgalar memur olup gittiler, ama Celalller bu kadırgaların yolları üzerinde hazır olduklarını haber alınca İzmit şehrine uğramayıp hesapsız zahirelerini zorla İzmit şehrinden alıp Kocaili sancağı toprağında bakımlı ve şenlikli köyler içinden Üsküdar'a gelecekleri haberi geldi. Ertesi gün bizzat Cem-haşmetli saadetlü padişah başdarda-i hümayunına (yelkenli savaş gemisi) binip 2.000 kadar bostancıbaşı kayıkları ve diğer sandallar ile 12.000 tüfenkçi [31a] güçlü-kuvvetli kurnaz bostancı yiğitleriyle ve 12.000 asker de baltacılar, aşçılar, helvacılar, kilarcılar, ekmekçiler, has ahırlılar, yedekçiler, kopilciler, zülüflü baltacılar ve diğer sayısız İslam askerleri ile Üsküdar Bahçesi'nde konakladı. O an bostancıbaşıya ferman edince 12.000 tüfenkli uskuklar ile Haydarpaşa Bahçesi'nden ta Ali Bahadır ve Sücah Bahadır bağiarına varıncaya kadar bostancılar kat kat metrise girdiler. O gün saadetlü padişah hazretleri, efendimiz Defterdarzade Mehmed Paşa'yı huzuruna davet edip bir sarnur hil' at giydirip ve başına bir mücevher otağa sokup dua ve sena ile, "Serdar-ı ekremim ve çarhacı vezir-i mükerremimsin. Yürü İslam askerimin öncüsü ol. Allah işin asan getire!" diye saadetlü padişah, paşa efendimize nice yüz güzel sözler etti. Defterdarzade efendimiz ye öpüp başında şahl sorgucu ile sadrazama gelip on kese altın bağışlandı. Oradan otağına gelip dfn-i mübin gayretine gelip çarhacılık hizmetinde mukayyed oldu. İlk önce kendi askerinden 4.000 seçkin atlı Abaza, Çerkez, Gürcü ve akrabalarından Hersek serhaddi gazilerinden hepsini gök demire gömüp hepsinin atlarının gemleri soluklarına birer zira yeşil darayf (ipekli kumaş) bağladı. Bütün süvarilerin başlarında yine birer zira yeşil darayı bağladı. 2.000 adet piyadesinin hepsinin başlarına da yine yeşil darayfler sardı. Toplam 104 6.000 askerini başka elbise ile ayırıp edip akıllıca hareket etti. Zira Celalı askeri de İslam'dandır. Ceng mahallinde mahşerden bir nişan olduğunda bu yeşil darayı çarhacı (öncü) nişanı olsun diye bu şekilde güzel bir iş yapb. Bu kadar zamandan beri ta Erzurum valisi iken hizmetinde olan 27 bayrak sekban ve sarıcayı hep piyade döküp çatal fitil, çatal kurşun ve çatal çakmaklı bel tüfenkleri ile bütün gazileri ayaklı cebehaneye döndüler. Bütün deli, gönüllü ve rüzgar gibi esip düşman kıran Tatarları çarha cengine ileri, 150 kapıcıbaşıları pür-silah taHeleriyle paşanın sağında ve 300 adet namlı şahbaz iç ağaları silaha gömülmüş olup paşanın ensesinde kat kat, çıt-a-çıt kafadarlarıyla Bulgurlu adlı mahalde çarha yerinde karar ettiler. Her tarafa, düşman geleceği tarafıara ince karavullara (nöbetçi, karakol kolu) ikişer at yemi tayin edip haber getirmede idiler. Bu kere asker içinde bir dedikodu olup, Dedikoducu, yerici, huysuz tiryakflerin saçma-sapan, boş sözleri ve saçma davranışlarını bildirir İstanbul toprağında çelebi, zarif, bilgili, yazar çizer, kibar, olgun, yumuşak huylu ve efendi adamlar olur ancak tiryakl ve afyon-keşleri gayet fesatçı, fitneci, karıştırıcı ve yerici olurlar. Bu Üsküdar cengi gününde nice bin atlas, diba, ipekli ve sırmalı kumaşiara gömülmüş gözü sürmeli, başı misvaklı, eli mercan tesbihli Kadızade tarikatından geçinir riyakar şahıslar, ökçesiz kırkar dirhem narin pabuç giyer çelebiler, birkaç gece önce Üsküdar'a geçip ceng seyrine gelirler, sanki Kağıthane ve Okmeydanı gezintisine çıkmışlardır. Ömrü boyunca kapısından dışarı çıkıp gün yüzü görmemiş lapa dandin hoppa ve zır-zop, bel-hop çelebiler Üsküdar'da bağlarda, Karaca Ahmed Sultan Tekkesi ve Miskinler Tekkesi yanında küme küme, grup grup olup bağların ve mezarların içinde feracelerini altlarına koyup kimi havayı fişek atar, kimi yere vurmaca top oynar, kimi şarkı söyler, kimi dübeyt, taksim ve var,sağı okuyup def ve kudüm çalıp çeşit çeşit şakalar ederler. Beri tarafta adam deryası ceng ü cidale hazır olup can pazarına düşmüşler, bunlar bir yere üşüşmüşler. Bir hay-huy şaka ile eğlence vadisine yetmişler. Nice bi19, zayıf, çelimsiz, çaresiz, çekirge bacaklı, eli kalemtraş bıçaklı tiryakiler burunlarının sümüğünü akıbp çarpılmış 105 boyunlu, yamuk ağızlı ve deve dudaklı olup salyalan göğsüne akmış, dili bir karış ağzından dışarı çıkmış, uğursuzlar sürünür ve birer yere toplanıp o şiddetli sıcakta ince yün ferace ve beyaz Ahmedabad'ın Hint bezi sadeleri giyip sarıklarını eğip ellerinde birer yelpaze ve birer arka [31b] kaşıyacakları ile ceng seyrine gelmişler. Nicesi elinde oku yayı var ama oklarının yelekierin 40-50 yıldan beri güve yemiş ama yine fonta sözü yerinde, "Bre vur kahbe Celallyi, bre kıralım Celalfyi" diye kendine cesaret verir. Kimisi bir yere toplanıp, "Bre canım! Bu Üsküdar, Eskidar'dan bozma üstü açık bir dünya zindanıdır. Kalesi ve kapıları yok. Levent haşereleri çok. Celalf melunları bir kere şu Bulgurlu Dağları'ndan gözüküp aşağı İslam ordusu üzere at bıraksa bütün Üsküdar halkını Kızkulle­ si'nde denize döker. O günde feryatlar birbirine karışıp bir kayık bin altına bulunmaz, hal neye varır. Ananın babanın bir taneciği idim, hüküm Allah'ın" der. Bazısının yelpazesi elinde, tütün kesesi belinde altı boğum Diyarbakır'ın ebr1 narenc çubuğuna, Bursa'nın imam lülesine, Cebeliye, Latkiye ve. Yenice'nin karınca ayağı doğranmış kokulu tütününü doldurup içerek, gazel okuyarak bu derya gibi asker içinde o kalabalıkta yaya giderek har har solur. Nicesi turnan (şalvar) peçe olup ayağına nalın giyip elinde asası ile salınır. Kimisi bir ayağına çizme ve bir ayağına kubadf pabuç giymiş. Kimi sarnur kürkünü hizmetkarına vermiş oğlanıyla gibi eğri danışarak, "Acaba oğlan! Şu cengi hangi bağdan ve hangi dağdan seyretsek ve ne yüzden yük aklığı etsek?" der. Kimisi o kalabalıkta yol üzerine oturup pastırma, sucuk ve kaşkaval peynirleri, kestane, leblebi, fındık ve fıstık yerler. Nicesi çelimsiz atma binip, "Oğlan! Kılıcınla ensemden ayrılma, 'bre vur' dediğim zaman o an aman verme vur" diye kölesine tenbih eder. Kölesi, "Sultanım kılıç ile ensenizden kimi vurayım?" der. "Kahpezade beni uracak değilsin a! Celalfyi ur!" der. Nicesi ata binip gözlerinin görme kuvveti kalmamış, feri sönmüş, işi bitmiş bumuna gözlüğünü geçirip bakar. Kimi dürbün ile Bulgurlu Dağı'nda savaş meydanında atılan çarhacı tüfenklerine bakıp, 106 "Hay kahpe oğlu, ne pek gülbanglı tüfenk ath!" deyip Bulgurlu Dağı'nda atılan İüfenkten Miskinler Tekkesi önünde, bre miskin tiryakf, korkarak, "Hay urdu, hay kodu, hay düştü, hay kaçlı. Acaba bizden midir?" der. Birisi, "Yok onlardandır" der. Birisi, "Ya onlar kafir midir?" der. Birisi, "Kafirden beş beterdir ki buldu belasını" deyip nice nice ağız ve çirkin küfürler eder. Kimisi "Hay şahbaz yiğit idi, Hak rahmet eyleye!" diye ağlar. Kimi acele ile cenge giden adamlardan su ister, vermese, "Hasan-Hüseyin düşmanı mısın?" der. Kimisi, "Ağa çek alın başını, benim lüleme bir çakmacık çaka" der. Nicelerinin keyfi yetişip öz kendi lehçeleriyle kalenderf münasebetsiz sözler ederdi. Ve nice bin güçsüz kuvvetsiz kalmış bitkin tiryakller ileri gitmeye mecali kalmayıp arkadaşlarına, "Birader, Allah bilir bizim asker bozulursa" diyen kurnaz, burnaz, koknaz ihtimalcileri Miskinler Kabristanı setlerinde mezar taşlarının üzerlerine teracelerini altlarına koyup kimi gemi maymunu gibi oturur, kimi kazığa vurulmuş gibi ayaklarını sarkılıp oturur ve gelen-gidene kötü nükteler ile dil uzalıp gözüne kestirdiği cenge giden adamlara ve nice ileri gelenlere, "Ağa uğurlar olsun ve gazanız kutlu olsun. Bolay kim evine oğlanın ile bir baş göndereydin" der. Biri de, "Ağa sen bunun sözüne bakma ve tehlikeye kendini atma. Bu cenk yerinde baş çok olacaklır. Bir baş salın alıp ehliyle geçip bir baş ile var", der. Bazısı, "Ağa gazan kutlu olsun. Bolay kim şu gazada sana şehadet nasip ola". Bazısı, "Garip adamdır, Allah versin şehitliği", der. Kimi de, "Ağa bu silahı bit pazarından ödünç mü aldın" der. Biri, "Yok şirdenzadeden ödünç aldı" der. Yine bazısı bir şey yiyerek giderken birisi, "Çelebi ne yersin?" der. Birisi, "Necaset (pislik) ekmeği yer" der. Kimisi, "Ağa vasiyet hakdır. Üsküdar Arz-ı Mukaddese toprağıdır. Cenge gidiyi:sen sen vasiyet eyle, sana hangi mezarı kazalım?" der. Kimi, 107 "Ağa kılıcın "Ağa belinden düştü, kaldır!" der. Kimisi, hizmetkarın yayan gidemeyip kuma döndü, gitti" der. Kimi, "Ağacığım gayret eyle, boklu şehit olmayıp hür şehit olup din uğuruna sağ gelmeyesin!" der. Kimi, "Ağa altındaki değirmen beygiridir. Ökçe ile sakın sıçratma. Başından sarığın düşer" der. Kimisi, "Çelebi, ata kendini pek bağla, kayışı yağla, annenden ayrı düşeceğine ağla!'' der. Kimi, "Çelebi, paşa suyu [32a] geçti mi?" der. Biri, "Helalleşmeyip üç talak haramlaşıp geldi" der. Nicesi, "Ağa atın başı peke benzer, evdeki gibi cenkte çatışma!" der. Kimisi, "Kendin aldırma, gayret eyle, benzin sararmış" der. Nicesi, "Çelebi, gine gelir misin?" der. Birisi, "Gine geleceğim değil" diyene, "Geleceğine şüphem vardır." Kimisi bazı hoppa çelebilerdir. Yoldan geçen askeri taifesine, "A adamcığım, bu elindeki ucu demirli ağaç sırık nedir" der. Kimisi "Bak a adam, sen adam öldürrneğe mi gidersin. Var Celaliyi öldür, Üsküdar'a gelmesin" der. Nice gün görmüş şekilli olanları bir yere toplanarak, "Hemen Celalller Bulgurlu Dağları'ndan göründüğü gibi bu Üsküdar askerinin hepsi Haydarpaşa Bahçesi'nden hemen denizi kesip bağlar içinden akıtıp Celalller denizin öte tarafında kalırlar, ne ceng ve ne cidal olup Celalilere acaip renk olup bozuma uğrayıp dönüp giderlerdi" diye saçma sapan ve boş laflar ederlerdi. Bu Üsküdar cenginde bu şekilde nice yüz bin adam deryası dağı taşı tutmuştu ve hepsi seyirci idi. Tanrı alimdir, eğer Çarhacı Defterdarzade Mehmed Paşa asker öncüsü olup Gürcü Nebi askeriyle çok sıcak savaşa kalkışmasa, Üsküdar Salırası'nda pek kalabalık ve ağzına kadar dolu olan adam deryasına Celalller at kosa Tanrı hakkı beş kere yüz bin insanoğlunu Celaliler denize dökerlerdi, ama Cenab-ı Bari yardımcı olup Üsküdari Mahmud Efendi himmetiyle ve Defterdarzade yardımıyla yüz aklıkiarı oldu. 108 Yine onun isabetli kararlarıyla Üsküdar'daki asker kayık­ lada İstanbul'a firar etriıez oldu. Bütün iskelelere yeniçeri ve acemi' çarhacıları tayin olunup ta Anadolu Hisarı'na varıncaya kadar karşı taraftan beri tarafa gelen kayıklara engel olmayıp yine kayıkları karşı tarafa gönderirlerdi. Bu hal ile bütün İslam askeri gemilerle karşı tarafa geçmekten ümidi kesip cenge başlamalarına Çarhacı Defterdarzade sebep olmuştur. Ve İslam askeri içinde Ağaçayın adlı mevkide kat kat metrisler kazılıp bostancılar, cebeciler ve topçular hepsi kat kat hendekler kenarına metrislere girdiler. Her dirsekte tabyalar üzere balyemez toplar konulup Üsküdar'ın her köşe bucak başlarına kapılar yapılıp, hendekler kazılıp mevcut askerleriyle birer oda yeniçeriler çorbacılarıyla tayin olunup cenge hazır olmaları tedbiri yine Defterdarzade Mehmed Paşa'nın doğru görüşüyle olmuştur. Bu türlü türlü isabetli görüşler ile İslam askeri cenge hazır... Celalfler tarafından çaşıtlar (casuslar) gelip, "İşte asfler Kayışpınarı adlı mahalle geldiler. Yarın elbette cenk ederler" diye haber gelince Sadrazam Kara Murad Paşa 40.000 tüfenkçi yeniçerilere, diğer yedi bölük askerine, ayaruna ve iş başında olan iş erlerine nice yüz güzel sözler edip Noveli'den, Bosna ve Arnavudluk'dan 10.000 namlı, fitoz (güçlü), cesur, hahadır serdengeçdi yiğit ile Hazret-i Peygamber'in mübarek sancağıyla ceng meydanına çıkıp Çarkacı Defterdarzade Mehmed Paşa ensesine kafadar dururdu. Ve o saat Osmanoğlu cebehanesinden hadsiz, sayısız ok, yay, kılıç, tüfenk, kalkan, mızrak ve diğer silahlar Müslüman askerlere kol kol defter ile zırh ve demir-külah dağıtıldı ve yedi koldan bütün asker ~ir araya gelip at başı beraber kaldılar. Ta ki kuşluk vakti oldu, Bulgurlu ve Çamlıca Dağı'ndan ve AI-i Sahadır Bağı'ndan, kısacası yedi yerden Celalf askeri görünüp baştanbaşa top top olup yanar ateş gelir gibi gelerek bütün piyadesini ileri döküp geldiği belli olunca hemen sadrazam tarafındaki Hazret-i Risalet sancağını açınca Tanrı'nın emriyle güzel bir rüzgar çıktı ve Peygamber Sancağı Celalller üzere efil efil esmeye başladı. Bütün Müslüman gaziler bu hali görünce Yüce Yaralıcıya hamd ü sena edip taze can buldular. Yedi yerden ceng davuluna tarralar urulup davul,~ bo~u: zurna ve nakkarenin sesi ve gürültüsü, atların 109 nal sesleri ve tozu dumanı göklere yükselip Allah Allah sesleri Üsküdar Salırası'nı daraltıp inletti. Bir saat geçince asflerin öncüsü Kalırcıoğlu adlı palavracı tepeden domuz topu olup Bulgurlu Dağı'ndan yukarıdan aşağı Üsküdar Sahrası budur diye at bırakınca hemen Çarhacı Mehmed Paşa efendimiz canu gö,nülden bütün askeriyle bir ağızdan "Allah Allah" deyip iki asker birbirine karılıp katılıp iki taraftan kırkar ellişer dirhem Rum tüfengieri atıldı, çok şiddetli çarpış­ malar oldu. [32b] Çarkacı Defterdarzade Celalflere aman vermedi. Celali' ordusunun içine girip vurup kırıp, askeriyle Celali' askerini iki parça etti. Korkmadan çekinmeden Celalllerin öte tarafında, ensesi üstünde Çamlıca Dağı eteğine çıklı. Oradan yine Celalilere üzere tepe aşağı "Hu'dur hu gaziler!" deyip "Allah Allah" ile şiddetli rüzgar gibi yine Celalllerin içine girdi. Kıra geçire yine beri sadrazam tarafına selametle çıkıp yedi yüzden fazla kelle getirdi. At değiştirip istirahat etti. Bu kere yine Defterdarzade ağalarından paşanın kafadan ve can dostu olan Şamlı Osman Ağa çarhaya çıkıp, "Katırcıoğlu kalırın depmesi Allah'ın izniyle ne olacaktır?" diye, "Be koma koçaklanm. Gün bu günküpür-bela Kerbela günüdür. Saadetli padişah adalet köşkünde adalet edip baş getirene 100 altın ve dil (kendisinden bilgi alınan savaş tutsağı) getirene sipahlık ve zeamet (sipahilere verilen arazi) veriliyor!" diye bütün levendat yiğitleri cenge teşvik etti. Eline kılıcını alıp kendi akranları askeri içine girip yine paşa ile Celall üzerine öyle bir hücum eylediler ki o cengi ne Efrasiyab, ne Sam ve Neriman ve Zal ve Güstehem etmemiştir. Yine bu cengin bir kenarına saf, korkusuz ve muzaffer çıkıp Defterdarzade efendimiz atından inerek bütün koşumlarıyla allındaki yel gibi esen alını Şamlı Osman Ağa'ya verdi. Bir daha "Koma kurdum!" deyip bütün namlı iç ağalarından cenge kanıkmış bütün Abaza, Çerkez ve Gürcü ünlüleri ile Kalır­ cıoğlu üzerine hücum edip göz açıp kapayıncaya kadar bin kadar Celal! haşeralını toprağa serdi. Paşa tarafından ancak 70 adam şehitlik şerhetinden içtiler, ama beri tarafta sadrazarnın kümesi hazır olarak durur. 110 Ve Celal! tarafından Gürcü Nebi askeri hazır durup bu arada Katırcıoğlu askeriyle Defterdarzade askeri çarha cengi etmede idi, ama gerçekten de Celal! tarafında da meydan merdi, yiğitlik ve cesaret sahibi atbinici, silahşör ve savaşçı yetmiş dalda silah kullanmayı bilen namlı, cesur, er, dilaver, başçeken, hünerli yiğit. ler var idi. Ama beri tarafda Defterdarzade efendimizin Şamlı Osman Ağa'sı, Filibeli Silahdar Mehmed Ağa'sı, Nakışlı Bölükbaşı, Kahveci İkbali, Kilarcı Hasan Ağa ve Çukadar Behlül Ağa, bunlar o cengde, kızgın savaş meydanının namlısı ve yiğitlik meydanının hızlı binicisi, her biri erkek arslan, belki her biri birer er oğlu er, önder, ejder, vali-i mihter (büyük vali) olmaya layık birer yiğitler idi. Celalllerin kırkar ellişer dirhem dalyan tüfenklerine bakınayıp Şamlı Osman Ağa siperin yüzüne tutup ateş saçan kılıcını eline alarak at sürüp önüne geleni tepere çalıp alayları bölük bölük bölüp arslan gibi şimşek gibi gürleyüp kılıç vururdu. Sanki Kassab-ı Cömerd köçeği idi. Ama onlardan Celal! Çomar Bölükbaşı, o da gerçekten İzoli kabilesi Kürtlerinden o derece kağan arslan ava sunar gibi sunar pars görmedik. Yedi kere paşanın üzerine, on bir kere Şamlı Osman Ağa üzerine hamle ettikçe burnu fışırdar bir doru at üzere asla boş çıkmazdı, elbette bir iki adam aktarıp kelle alıp çekinmeden korkmadan alaylarına selametle varırdı. Bu mahalde Asaf-ı Berhıya olan Veziri~zam Kara Murad Paşa, Şamlı Osman Ağa'ya gümüş at takımı, gümüş üzengi ve gümüş koşumlarıyla bir küheylan at, bir sernur kürk, bir değerli elbise ve başına bir çelenk ile Amasya sancağı kendine söz verildi. Bu şekilde bütün Müslüman gazilerinin kelle ve diri (esir) getirenlerine sınırsız bağışlada Müslüman askerlerini cenge özendirirlerdi. Bu hal üzere iki taraftan öncü cengi karışıp şiddetli çarpışma­ lar olurdu. Bu şekilde Gürcü Nebi dikkatini dağıtınayıp yavaş yavaş Bulgurlu'dan aşağı Müslüman askerleri üzerine yürüdllkçe Üsküdar şehri içindeki seyirciler esrarkeş, sarhoş, bakkal ve çakkal allak bullak olup "Aya biraderler, halimiz neye olacak" derlerdi. Hemen q~tün Müslüman askerler kol kol, dalga dalga, bölük bölük olup yetmiş yerden Celall askerini kuşattı. Cenab-ı Barı lll yardımcı olup Gürcü Nebi galip gelecek iken iki taraftan bir yaylım top ve tüfenk ahlıp Üsküdar Salırası'ndaki adam deryası coşarak dağı, bağı, yakın ve ırağı adam deryası gibi dalgalandı. Cihanı tutmuş Celalf askeri, bir sene kırmakla tükenmez asiler kılıçtan geçmişken kılıç artığı olanları gayreti elden komayıp bir kaç hamle daha ettikçe bütün hamleci ve düzenbazları ateş saçan kılıçtan [33a] geçti. ' Hemen Gürcü Nebi'nin dip alayı deniz dalgası gibi dal-kılıç Bulgurlu'dan tepe aşağı yürüyünce yine Çarhacı Defterdarzade Peygamber Sancağı önünde Gürcü Nebi askeri içine "Hii'dur Hii Allah" deyip aç kurt koyuna girer gibi girdi. Gürcü Nebi askeri şaşırıp aşağı toplar üzere metrisleri basmak isteyince metriste olan bütün tüfenk atıcı Hacı Bektaş-ı Velf köçekleri bir yaylım kurşun ve bir yaylım top atınca amanallah Üsküdar Salırası'nda bir ses, velvele ve gürültü koptu ki sanki bütün Celalfler semender kuşu gibi Nemrud ateşi içinde kalıp iki taraftaki bütün askerler hayretler içinde kaldı. Bu mahalde Çarhacı Defterdarzade efendimiz Osmanoğlu askerine nöbet vermeyip Celalllere göz açtırmayıp yedinci hamlede kendi askerinden nice yüz namlı serdar yiğitleri şehitlik şerbetini içtiler. Sonunda (---) tarihinin (---) ayının (---) gününde Muhammed Mustafa mucizesi berekatıyla zafer rüzgarı Çarhacı Mehmed Paşa tarafına esti. Gürcü Nebi, Katırcıoğlu ve Çomar Bölükbaşı'nın içlerine korku düşüp Mehmed Paşa efendimiz sebebiyle bozulup Bulgurlu Dağı'nda bulgur kusup bir kerre yan verip bir kerre hile edip geriye dönek edem sandı. "Kul tedbir alır, Allah takdir eder. Bre Celalller bozuldu" deyince sekiz saat şiddetli savaştan sonra Allah'ın büyüklüğü Üsküdar Salırası'nda olan Osmanoğlu askeri deniz dalgası gibi dalgalanıp bütün beylerbeyiler, diğer beyler, yaya ve atlı bütün askerler davullarını döverek ve bütün yeniçeriler Arasat Meydanı günü yerden çıkar gibi metrislerinden (siperlerinden) çıkıp her biri birer yedi başlı ejdere dönüp yalınayak çabuk olanlar, "Bre Gürcü keferesi bozuldu!" deyip kumandan Çarhacı Mehmed Paşa bütün askeriyle Gürcü Nebi'nin pis askeri ardına düştü. Diğer Müslüman gaziler de Celalflere Kayış Pınarı'nda, Çamlıca'da, Bulgurlu'da ve Sim Kadı'da ta Kocaeli hudutlarına varıncaya kadar kova kıra Kayış Pınarı'nda Celalinin kayışiarın 112 arkalarından çıkarıp kellelerini devlet kapısına getirip mal- larıyla zengin olmada: Kumandan Mehmed Paşa bütün askeriyle Gürcü Nebi'nin ardına düşüp Gebze yolu üzerinde Kemikli Ali Baba'ya varıncaya kadar Celalileri kırıp kemiklerini Kemikli Baba' da tepe yaph. Üçer bin kelle, bu kadar deve, kahr ve mal sahibi olup bütün ağaları zengin olduklarından başka bir seyisleri bir katar sahibi oldu. Ve bütün Üsküdar bağcıları birer Gürcü kölesi ve birer CeHHI hizmetçisi mahbup oğlanlara sahip oldu. Çarhacı Mehmed Paşa bu kadar kelle ve bu kadar ganimet mallarıyla padişah huzuruna gelince bizzat saadetli padişah kendine bir sarnur hil' at ve başına bir mücevher otağa da bağışladı. Paşaya (---) eyaleti bağışlanıp 70 adet ağasına değerli elbiseler ve 150 adarnma zeamet, tirnar ve sipahilik verildi. Bu günde bu Mehmed Paşa Efendimizin ettiğini ne Rüstem, ne Şağat, Pi'jen ve Geyümers etmemiştir. Allah saklasın. Sonra bütün kubbe vezirlerine, beylerbeyilerine, diğer beylere, iş erlerine, bütün yeniçeri, sipahi, topçu, cebeci, bostancı ve diğer ocaklara itibarlarını yükseltmek için ihsanlar ve bağışlar oldu. Celali'ler üzere genel seferberlik emirleri verilip "Malı sizin ve başı benim" diye padişah fermanları çıkınca yine bütün beylerbeyileri ve beyler Celalflerin ardına düşüp gitmede. Gece gündüz nice yüz Celalller eli ayağı bağlanarak padişah huzuruna gelir, padişahın çadırı önünde yuvarlanan kellele~in haddi sınırı yok idi. Ve Osmanlı ülkesinin köşe bucağına, her yerine buyruklar gidip genel seferberlik ferman olunup eelallleri kati ederlerdi. Gürcü N ebi'nin sonunun bildirilmesi: ................ (1.5 satır boş) ............... . Katırcıoğlu'nun başına gelenlerin bildirilmesi (---) tarihinde Katırcıoğlu'yla sadrazam (---) Paşa araya (---) girip Katırcıoğlu haramilikten "Günahlarına tövbe, eden günah işlememiş gibidir" sözü uyarınca tövbe edip yüce devletin eşiğine yüz sürünce kendine (---) sancağı verildi. Beş yüz eskiden eli kanlı ve gözü kanlı "Benim başkası değil" diyen yiğitler ile Girit Adası'na geçip Deli Hüseyin Paşa ile gece gündüz "AUah yolunda mücahid" olup yüz aklıkiarı ederdi, vesselam. 113 Bu Üsküdar cengi fethi günü o sevinçli günde bu hak1r Sadrazam Murad Paşa'ya varıp, [33b] "Gazanız kutlu ola sultanım. Düşmanlarının kelleleri her zaman böyle yuvarlana!" diye duadan sonra, "Sultanım! Bu haklr geleli on sekiz gündür emrinizle Şam-ı Şerif'e Paşa kardeşinize fetih müjdesiyle gideyim!" deyince, "Tez re'is efendi! Murtaza Paşa kardeşime emr-i şerifler yaz. Şam eyaletiyle Safet sancağı malının bekayası (geriye kalanı) tahsili için Dürzistan vilayetine serdar-ı muazzamdır (başku­ mandandır), emirler yazılsın ve Karagöz Efendi'ye mektuplar yazılsın!" diye tenbih buyurdu. Murtaza Paşa'nın kumandanlığını padişaha telhis (sadrazam tarafından padişaha yazılacak şeylerin kısaltması) edip ferman, başkapıcıbaşılardan Kabakulak Mustafa Ağa'ya verildi. O gün Defterdarzade efendimizle müşerref olup "Gazanız mübarek ola!" diye hayır dua ettim, 100 altın harcırah verdi. Ertesi sabahleyin Kapı kethüdası Mahmud Ağa ile sadrazamdan menzil emirleri, serdarlık (kumandanlık) emri ve mektuplar alıp 200 altın bağışlandı. Üsküdar'dan Bismillah ile evvela (---)saatte Gebze menzili, oradan (---) saatte İznik menzili, oradan (---) saatte Eskişehir menzili, oradan (---) saatte Akşehir diye giderken bir dağ içinde menzil beygirinin ikisi kalıp o gece dağda konuk olup istirahat ederken, Gökten düşen bir kaza, Çomar Bölükbaşı ile karşılaşmamızın bildirilmesi Sabahleyin abdest tazelerken bir Rüstem cesaretli ve arslan heybetli bir kimse ki ondan erlik umulur yiğit, atıyla ve donuyla bir dağ içinden belli olup gelir, ama ah ve kendi güçsüz kuvvetsiz, bitkin gelir. Hemen haklr, "Bu iyiye işaret değildir" deyip durumunu araştırıp haberini aldım ki Üsküdar cenginde Gürcü Nebi'nin baş bölükbaşısı olan Neriman ve Sam akranı olan Çomar Bölükbaşı imiş. Derhal yanıma çağırtıp hal-hatır soruştukta,n başka kalkıp iki yanağından öptüm, ama sanki zehir zıkkım öptüm. Bir bıyık­ ları kulak memesinin üstüne kadar uzamış, suratı tıraşlı, acaip suratlı, korkunç görünüşlü, çirkin çehre ve kötü işli bir şahıs, ama gözyumup, 114 "Tez bize menzilci, tütün kahve hazırla ve hazırda heybede ne var ise bu kardeş ile yiyelim!" dediğimde bile yemek yemeğe razı olmayıp kalkmak istedi. "Elbette bir lokmamızı yer" diye ister istemez bir yerde oturup, "Bak a ömrüm! Dünya ve ahiret kardeşim ol. Devletten düşmüş yiğide benzersin, atların zebun olmuş. Ne yerlisin ve isminizi bize bağışlayın. Perişan halini bir bir anlat" dedim. Hemen konuşmaya başlayıp, "Çünkü bana kardaş dedin. Kabul ettik artık ben senden, sen benden emin ol ve yemeğini dahi yedik. Ben İzoli Kürdü kabilesindenim ve Gürcü Nebi'nin baş bölükbaşısıyım. İsmime Çomar Bölükbaşı derler. Üsküdar cenginde bozulup gece gece dağdan dağa kaça kaça bu mahalle gelip sana duş geldim (rastladım)" deyince hemen kalkıp yine gözlerini yüzünü öptüm, ama sanki bir kara gön derisi öpüp kılları neşter gibi dudaklarıma battı. Hemen haklr, "Bre canım şimdi biz ol cengden gelirim. Çarkacı Mehmed Paşa alayına at koyup Şamlı Osman Ağa ile Ali cengi edip adamlar aktaran sen misin?" diye elini tutup, "Ey imdi birader, ben seni elden komam. Ben Şam Veziri Murtaza Paşa'nın ağalarından gayet iş-görür adamıyım. Üsküdar cenginde senin cesaret ve yiğitliğini gördüm. Ben seni elden komam, Paşa efendime götürürüm!" deyince, "Canıma minnet ama atiarım zayıftır. Bozulalıdan beri gündüz sarp dağlarda yatarım, gece yollarla giderim. Seferberlik korkusundan köylere ve kasabalara uğramaya korkardık. Sonunda açlık canımıza kar edip bu mahalde sana rast gelip tatlı dilinle ve nimetinle bizi avladın, ama siz ulakhk ile biz ceng görmüş yorgun atlar ile size yoldaş olmak mümkün değildir" dedi. Haklr, "Birader, senin hatırın için biz de menzil menzil gidelim. Atların kalırsa sana at verelim, hemen durma gidelim!" deyep yemin-billah ile oradan yola çıkıp, Seyyid Gazi menzili: Burada atiarına sallama ağır yemler asıp oradan Bolvadin'i geçip bir sahrada bin kadar askere rast geldik. Çadır ve ağırlıkları ile konaklamışlar. Hemen içlerinden beş on atlı çapulcu haşeratı haklre gelip, "Ulak mısız?" "Evet, A~itane'den geliriz" dedim. 115 "Ya bu yanınızdaki Üsküdar yorgunu sarıca kafideri nedir?" dediler. Hakir, "Murtaza Paşa efendimizin bölükbaşılarındandır. Amasya'dan gelirken rast gelip şimdi Şam'a gideriz" dedim. "Hele buyurun. Teftişçi Paşa sizi ister" diye paşanın otağına vardık. Meğer velinim,etim Ketenci Ömer Paşa oğlu Baki Paşa imiş. "Safa geldin Evliya Çelebi" diye ikram edip bir at ve 20 alhn bağışladı. Üsküdar cengini anlahp yemeği de yedikten sonra oradan yine kıbleye doğru Çomar Bölükbaşı'yla (---)saatte, [34a] Akşehir uzun menzili, andan (---) saatte Konya, andan (---) saatte Ulukışla menzili, oradan(---) saatte Adana menzili, oradan(---) saatte Antakya menzili, oradan(---) saatte Hama uzun menzili, oradan(---) saatte İkikapılı, oradan (---) saatte cennet kokulu Şam menziline ulaşhk. Doğru İbrahim Kethüda'ya varıp onunla paşaya vardığımız­ da paşa ayağa kalkıp, "Evliyam! Yol zahmetleri, hoş geldin. Der-i devletten kaç gündür çıkalı?" "Onuncu gündür" dedim. Emirleri ve mektupları mübarek ellerine verip Üsküdar cengini bir bir meydana geldiği şekilde anlattım. Çok çok hoşlanıp hakiri bir değerli elbise, bir altın hançer . ve Sayda ile Beyrut Kalesi'nin yoklama hizmetini bağışladı. Padişah emirlerini okuyunca başkumandanlıktan çok hoşlanıp haklre bir sarnur nimtane abdest kürkünü bağışladı. Sonra padişah divanı kurup fermanları okuttu. "Hazır olun ey Şam ayanı" diye tenbihler edip kaza kaza bütün Şam eyaletine asker sürmeye kapıcıbaşılar gitti. Dua ve sena ile saray meydanına tuğlar çıkıp kurbanlar kesilip dellallar bağırdılar ve herkes hazır olmaya başladılar. 1059 Muharremi'nin (---)[Ocak 1649} günü Şam'dan Sayda, Beyrut ve Safet malı bakayasını tahsil etmek için Şam eyaleti askertyle Dürüzistan memleketinde Maanoğulları üzerine gittiğimiz menzilleri, kale, köy ve kasabaları bildirir 1059 yılı [ocak 1649] başlarında Murtaza Paşa efendimiz seh1m yurdu Şam askeriyle büyük bir alay edip Şam'ın Gökmeydanı'nda çadırında konakladı. Günden güne derya gibi asker toplanıp çevre 116 vilayetlerden bütün askerler gelmeye başladı. Hemen kendi askerinden 70 bayrak sekban, sarıca, deli, gönüllü ve Tatar askeri toplanıp 12.060 adet yem asılırdı. Ertesi gün ferman ile Dergah-ı all kapıcıbaşılarından Kabakulak Mustafa Ağa gelerek paşayı sefere memur etti. Kapıcıbaşıya bir sarnur ve on kese bağışlandı. Gökıneyda­ nı'nda on gün konaklamhp Müncik Köşkü adlı yerde zevk u safalar ederken Safet hakimi Tabanıyassılı Yavaşça Mehmed Ağa ve Sayda Beyrut hakimi Nalbant Ali Ağa bütün askeriyle geldiler. Maanoğlu Emir Mürhem'den, Şeyh Sarıhan'dan, Şehaboğulla­ rı'ndan ve Türab1oğulları'ndan çok çok feryad edip ağlayarak bol bol şikayet ettiler. Adı geçen şeyhlere adamlar gönderildi. "Bizim m1r1ye (devlete) asla borcumuz yoktur" diye varan adamları kovup, "Paşa bildiğinden kalmasın" dedikleri haberi gelince hem~n göç boruları çalındı. Şamlı Osman Ağa 3.000 çatal fitilli yiğit ile Üsküdar cenginde Gürcü Nebi baş bölükbaşısı Çomar Bölükbaşıyla, yeni gelmiş yedi bayrak pür-silah sarıca yiğitleri Konakçı Şamlı Osman Ağa ile asker öncüsü olup bir gün önce ileri gittiler. Ertesi gün Paşa cennet kokulu Şam'dan kalkıp güney tarafa doğru, taşlık, kayalık dar boğaz olan Mize Boğazı'nı geçip Banyas Nahiyesi'nde Cebelü's-Selc dibinde konaklandı. Bütün dağlara, kayalara ve boğazlara pusular, karavullar ve saklanılacak yerlere asker pusulayıp o gece orada yatıldı. Zira bu Şam etrafı Dürz1 memleketi ve 27 mezhepsiz sapık inançlı asi kavimler olduğundan Şam serhad olup yollan da güvenli değildir. O yüzden bumahalde Paşa İslam ordusunun etrafına karavullar tayin etti. Şam askeri babaktır (ödlektir) diye paşa askerinden uzakta konaklaması ferman olundu. Cebelü's-Selc'in (Karlı Dağ) anlatılması: Öyle bir yüksek dağdır ki yer ve gökler yokluktan yaratılalıdan beri o yüce dağın en yüksek tepesinde kar eksik değildir. Yetmiş yerde t~tlısu ırmakları akıp Mize Boğazı'nı geçerek Şam Bağlarını sular. Bu dağda "ab-ı zülal dedikleri bir canlı kar kurdu vardır" derler, ama haklr görmedim. Ve bu yüce dağdan her gün biner 'yük kar Şam'a gidip Şam suyuna karıştırdıklarında Şam'ın suyunu düzeltir. ~ 117 Ve bu karı insan ne kadar yese o kadar yararlıdır. Asla zararı yoktur. Bu dağda kar kurdu olduğundan Araplar o kurda "zi'bu hayyi's-selc" (canlı kar kurdu) derler. Görülmeye değer ulu bir dağdır ki üç günlük yoldan bellidir. Bu dağda, Ebü's-selc ziyareti: Daima Şam halkına kar taşıyıp kar dağıttığından dolayı Ebü's-selc derlermiş, halkın ziyaret yeridir. Buna yakın, , Ebü's-selc-i Hindi ziyareti: Hazret (Peygamber Efendimiz) ile ticaret için Busra şehrine geldiklerinde Hazretle Şam'a gelmşti. Ancak Hazret Şam'a girmeyip Kaysun Dağı'nda Şam'ı seyretmiştir. Hala orada Kademü'n-Nebf makamı vardır. Hazret yine Busra'ya gidince Ebü's-selc-i Hindf Şam'da kalmıştır. Bu Cebelü's-Selc'de gömülüdür. Sahabe-i kiramdandır. Bazıları Hazret'e peygamberlikten evvel yoldaş [34b] olduğundan sahabe değildir, demişler. Hala bütün insanların ziyaret yeridir. Yukarıda hikayesi yazılıdır. Bu dağ dibinden kalkıp (---) saat gidip, Rebve Dağı: Şam'ın güneyinde bir konak yerdir. Bütün tefsirciler bu boğaz hakkında (---) suresindeki "O ikisini oturmaya uygun, çeşmeli bir tepeye yerleştirdik." [Mü'minfın, 50] ayeti gelmiştir, derler. Bir ormanlık dağdır. Ta en yüksek tepesinde Hazret-i İsa havarilerinden Hazret-i (---) yatmaktadır. Bu dağda Muaviye halife iken bir mescit yaptırmıştır. Temmuz ayında Kerek ve Ba' albek halkı bu yüce dağa çıkıp ha varileri ziyaret edip dinçleşir, tazelik kazanırlar. Bu Rebve Boğazı Dağı'na bitişik büyük bir dağ vardır. Orada benzersiz bir mağara vardır. Bütün Hıristiyanlar o mağarayı ziyaret ederler. Bütün Şam halkının dediklerine göre Hazret-i Meryem, Hazret-i İsa'yı bu mağarada dünyaya getirmiş ola. (---) suresinde "Kitab'da Meryem'i de an! Bir zaman o ailesinden ayrılıp doğu tarafında bir yere çekilmişti." [Meryem, 16] ayetini delil getirirler, ama Kudüs'ün büyüklerine, bütün tefsir kitaplarında ve Yunanlı Yanvan Tarihi'nde yazdığı üzere Kudüs-i Şerif yakınında Beytüllahm adlı yer ki, hala Rumların elinde büyük bir kilisedir, Hazret-i İsa'nın ana rahminden burada dünyaya geldiği kesindir. Ve bütün Rum tarihlerinde doğru şekilde yazılıdır ki onların tarihlerinde asla yalan yoktur. Buradan (---) saatte, Garradhanı menzili: Banyas Nahiyesi'nde bir geniş dereli yerde Bermekf oğullarının yapısı, bir küçük handır. Burada da bütün asker hazır olup dağlar üzerinde karavullar beklenirdi, 118 ama günden güne İsh1m ordusu adam deryası oldu. Buradan kalkıp yine güneye (---) saatte-gidip, Suluhan menzili: Daymas Köyü yakınında Emevller tarafından yapılmış büyük bir handır. Daymas 300 haneli, camili, bağ ve bahçeli Beka Nahiyesi hududunda bakımlı köydür. Buradan (---) saatte, Deyr-i Zünnun Köprüsü menzili: Beka (Buka) Sahrası'nda üç gözlü büyük bir köprüdür. Kimin yaptığını bilmiyorum. Altından Beka Nehri akar. Bu nehrin kaynağı Ba'albek Dağları'ndan, Maan Dağları'ndan ve peygamberler ve evliyalar ziyaret yeri Cebelü'l-Lübnan'dan (Lübnan Dağı) toplanıp bu köprü altından geçerek Rebve Nehri, Tennure Nehri ve Büreyde Nehriyle birleşip karışarak Kasımiye Kalesi dibinde Akdeniz'e katılır küçük nehirdir ki at ile geçilir. Buradan kalkıp Beka Ovası içinde kuzeye doğru (---)saatte, Hazret-i İlyas Köyü'nün özellikleri: Beka Sahrası'nın kuzeyinde, Cebelü'l-Lübnan eteğinde, Beka hakimi hükmünde ve Ba' al be k Kazası sınırında 200 haneli, bağlı, bahçeli, camili, hanlı, hamamlı ve küçük bir çaşrılı bakımlı köydür. Halkının yarısı Dürzi mezhebindedir. Yarısı Fellah Araplardır. Hazret-i İlyas aleyhisseliim ziyaret yerinin özellikleri: Peygamber Hazret-i Harun'un eviadının eviadının eviadı oğludur. Beni İsrail kavmine gönderilmiş mürsel peygamberdir. Kabri, İlyas adlı bakımlı bir köyde büyük bir türbe içinde yün ile örtülü sandukası ve türbedar dervişleri vardır, ama nice tarihlerde "Bu asitane kabri değil, makamıdır" derler. Zira halk dilinde Hazret-i Hızır ve Hazret-i İlyas hayatta olup Hızır Nebl deniz hizmetine memurdur. İlyas Nebi yerde olan hizmete memurdurlar. Nice güvenilir kitaplarda yazılıdır. Ve İlyas Peygamber makamına yakın· yine Cebelü'l-Lübnan'da, Hazret-i Elyesa ibn Hatvan aleyhisselam makamı ziyareti: İlyas Peygamberin arkadaşıdır. İlyas Nebi onu yerine vekil tayin eyleyip kendileri Beni İsraile kumandan olup sefere gittiğinde Elyesa 40 yaşına gelince peygamber oldu. Bunun da büyük ziyaret yeri olan makamı vardır. Ve yine bu türbelere yakın Cebelü'lLübnan'da, Hazret-b.Nuh N ebi aleyhisseliim makamı ziyaret yeri: Cebelü'l-Lübnan 'eteğinde Kerek-i Nuh adlı bir köy ki, 200 haneli, ;, 119 bağlı, bahçeli, camili, hanlı, hamamlı, tekkeli ve küçük çarşılı bakımlı bir köydür. Beka subaşısı hükmünde Ba'albek Nahiyesi sınırında Hazret-i Nuh aleyhisselam ziyaret yeridir. Bir kuş yuvası yeşillikler içinde cennet bahçeli büyük bir türbedir. 100 adet Hasan-ı Ra! tarikatı fukarası vardır. Nur dolu kubbesini ~mevioğullarından Abdülmelik ibn Mervan yaptırmışhr. Mübarek kabrinin sandukası yeşil çuka ile örtülüdür. Ve çeşit çeşit şamdanlar ve avizeler ile süslenmiştir. Beş vakit namaz kılınır eski bir ibadethanedir. İcmtll-i Enbiya Tarihi ve Muhammed ibn İshak'ın yazdıkla­ rına göre, Hazret-i Nuh'un ömürleri 400 seneye vardığında Cenab-ı Rabbi'l-İzzet'den vahiy gelip 120 sene halkı dine davet eyledi. Ancak toplam 80 adet insan imana geldi. Sonra tufan olunca Nuh N ebi yapısı gemiye kendine inanmış bu 80 kişi ile gemiye girip tufandan kurtuldular. Musul-ı Irak'da Cudi Dağı üzerinde 40 günden sonra karar ettiler. Nuh Tufanı'ndan sonra ilk defa yeryüzünde imar olan köy Cude'dir ki Kur'an-ı Kerim'de kesin delil ile kanıtlanmıştır. (---) suresinde '"Ey arz, suyunu tut ve ey gök tut!' denildi. Su azaldı, iş bitirildi: (Gemi) Cudi'ye oturdu. 'Haksızlık yapan kavim yok olsun!' denildi." [Hud, 44] ayeti delildir ki Cudi Dağı'nda Tufan'dan sonra Nuh Ned'nin gemisi karar ederek 80 adet insan Cude şehrini imad edip vatan edinmiş­ lerdir. Bundan sonra çocuklarının çocukları yeryüzüne yayıldığı için bütün tarihlerde Hazret-i Nuh'a "İkinci Adem" ve "İkinci Baba" dediler. Daha sonra o Cude şehri bir işlek büyük şehir oldu. Hazret-i Nuh'un çocukları ve kendisine inanan mürninler bu şehirden istedikleri boş yerlere giderek verimli yerleri imar etmeye [35a] başladılar. İlk başta Arz-ı Hasan'da Ariş şehri kuruldu. Sonra Balis, sonra Eski Mısır karşısında Hazret-i İdris'in öğretmesiyle Cize toprağında Surid Hakim'in yaptığı Ehram Dağları'nı bulup orada Heremin adlı bir şehri Kalimon Kehene yaptı. Bundan sonra hala Eski Mısır ki ona o zamanda Fustat şehri derlerdi, o imar oldu. Tarihçilerin dediklerine göre Hazret-i Nuh Tufan'dan kurtulduğu gün Aşura günü idi. Herkeste bulunan yemekleri bir kazana koyup pişirdikten sonra yediler, adına "Aşura" dediler, Hazret-i Nuh sünnetidir. 120 Hazret-i Nuh Ned Tufan'dan sonra 300 sene yaşayıp üç oğlu daha oldu. Bir oğlu Ham'dır, kara Zengiler, Fir'avnller ve Cebbari'n kavimleri bu Ham'ın soyundan meydana gelmişlerdir. Bir oğlu Sam'dır. Araplar, Acemler ve bütün peygamberler onun temiz soyundan gelmişlerdir. Bir oğlu Yafes'dir. Türk, Tatar, Sakalib, Ye'cüc ve Me'cüc bunun neslinden meydana gelmişlerdir. Bir oğlu Ken'an idi. Babası Nuh Nebi ile gemiye girmedi. Peygamber belinden gelip dinden dönen ilk kişi bu Ken'an'dır. Bütün Mısır Kıptlleri, Malta kafiri Arabı ve Girit Adası'nda İsfakiye Arabı Kıptı'dendir. Ortaya çıkışları Mısır İskenderi­ yesi'ndendir ki asılları Kıptf ve Hazret-i Nuh oğlu Ken'an'a ulaşır. Ken' an babasıyla kurtuluş gemisine girmeyip bir tunç küpün içine yiyecek ve içecekleriyle girer. Yiye, içe, sıça dolaşıp yine yiye yiye pisliğinde boğulup Tufan'da küpüyle bir kenara çıkar. Hala Mısır'ın yukarı Saidi olan elvahat-ı evveli Nakraveş yakınında küpünün parçalarıyla bir mağara içinde yatar. Kıptf kavminin ziyaret yerleridir. Hakfr üç kere uğrayıp seyr ettik. Eski bir kilise gibi bir mağara, bir imansızlar yatağıdır ki (---) suresinde (---) "O senin ailenden değildir. O(nun yaptığı), yaramaz iştir. [Hud, 46] ayeti bu Ken' an hakkında Allah tarafından kıssa (hikaye) şeklinde Peygamber Efendimize indirilmiştir. Nice tarihçiler "Ham, Sam ve Yafes, Tufan'da gemi içinde birlikte idi" derler. Bazıları, Tufan'dan sonra dünyaya geldiler, derler. Doğrusu bu ola. Sözün kısası Tufan'dan sonra gemi içinde olan 80 adet kimseden bu dünya ademoğlu ile dopdolu olduğundan Hazret-i Nuh'a "İkinci Adem" derler. Bir rivayette "Feridun Hazret-i Nuh ile gemide bile idi. Tatar ondan çoğaldı" derler. Feridun'un kabri Heyhat Salırası'nda gömülü olduğu inşaallah yeri geldiğinde yazılır, ama bu Hazret-i Nuh'un ziyaretgahı olan Kerek-i Nuh Köyü semtinde Deyr Dağı derler yüksek bir dağ vardır. Bir tarafı batı yönüne, Beyrut tarafında Akdeniz'e bakar. O yüksek dağ içinde 72 sapık mezheplerden Dürzf, Timant Yez1df ve Mervanf kavmi bulunmaktadırlar. Bu dağdJ=ı. hikayesi anlatılan Nuh aleyhisselamın oğlu Ken'an'ın bir mağarası vardır. Şamlılar, Ken'an babasıyla ge121 miye girmeyip küp içinde bu mahalde boğulduğuna Nuh suresinde (---} ayet-i şerifi delil gösterirler. "Beni sudan koruyacak bir dağa sığınacağım" [Hud, 43] Bu yer içindir diye tefsirciler yorumlamışlardır. Nuh Tufanı kesinlikle bu Beka Ovası'ndaki Tennur Nehri'nden kopup dünyayı büsbütün suya gömdü. Filozof olanlar "Tufan hemen Arz-ı Mukaddese'de oldu" derler. Öyle ise "Gemi Cudi'ye oturdu." [Hud, 44] ayetine göre Hazret-i Nuh'un gemisi Cudi Dağı üzerine oturduğunda Cude, Musul, Irak-ı Acem, Kuma ve Basra tamamen Arz-ı Mukaddes olmuş olur. Peygamberler ve veliler meramı Cebelü'l-Lübnan'ın (Lübnan Dağı'nın) özellikleri Şam'ın batı tarafında 3 menzil uzaklıkta, Beka Ovası'nın kuzeyinde göklere doğru uzanmış marnur ve şenlikli yüksek bir dağdır ki Dürzf, Nusayrf ve Teymanf mezhebinde olan yolunu sapıtmışlar bu dağda mevcuttur. Bir ucu Antakya yakınında Gülbin Dağı'nda son bulur. Bir ucu kıble tarafında kırk konak Mekke-i Mükerreme yakınında Hicaz Vadisi'nde biter. Böyle bir uzun ve önemli bir dağdır. Bunda olan akarsuların sayısı belli değildir. Çeşit çeşit meyve ağaçlarının da haddi ve sınırı yoktur. Havasının ve suyunun tatlılığından güzelleri olur ki sanki al al şeftali yanaklı, kiraz dudaklı, gümüş tenli, sürmeli gözlü, seçkin ve müstesna ay parçası Dürz1 civan malıbubiarı olur. Bütün Frenk ve Arab hekimleri ve bütün kimyagerler bu dağlara bahar mevsiminde çıkıp nice kere yüz bin yararlı ve ilaç olacak otlar ve bitkiler toplarlar, nice bin çuval yükü ağaçları dertlere deva olması için diyar diyar götürürler. Ve kimyagerler nice çeşit otlar bulurlar. Bu dağda bir çeşit ot vardır, o otu yiyen koyunun ve keçinin dişleri altın gibi olur. Onun erbabı olanlar bulup kimyaya kahp alhn [35b] ederler, ama çok az bulunur bir çeşit ottur. Hak1r bu dağı dolaşmak için çıkhğımda nice yüz mağaralar içinde ümmetin salihlerinden abdallar, melamller ve meczup olan kimseler vardır ki kırkar ellişer senedir bıçak ile boğazlanmış canlı kısmından bir şey yememişlerdir. Ve haftada bir iftar edip gündüz oruçlu ve gece ibadet eder kutsal kuvvet sahibi canlar vardır. Haftada bir hurma, üç badem ve bir fincan süt içer hal sahibi adamlar vardır. 122 Gönderilen bütün peygamberler, bu yüce dağı ziyaret etmeyince peygamber olmamışlardır. Zira bu büyük dağa Cenab-ı İzzet yetmiş kere cemal tecellfsi etmiştir. Sabahleyin bu dağa bakıldı­ ğında, Tanrı bilir, sanki nur çakar. Onun için bu dağda bütün peygamberlerin yalnızlığa çekildikleri nur dolu mağaraları vardır. Lübnan Dağı ismiyle isimlendirilmesinin aslı, ................ (1.5 satır boş) ............... . Bundan dolayı yukarıda yazılan peygamberlerin makamları ve ziyaret yerleri bu yüksek dağın eteğindedir. Herkesin bildiği meşhur eski ziyaret yerleridir. Nice yüz peygamber türbesi vardır ama bildiklerimiz bu yazılan peygamber mezarlarıdır, ama Haz- · ret-i Nuh Türbesi'ni bu dağın eteğinde ziyaret ettik. Ancak bu hakir Bağdad Kufesi'nde Kufe Camii içinde Hazret-i Ali Esedullahi'l-galib Ali ibn Ebf Talib radıyallahu anh hazretlerini bu Küfe Camii içinde -ki Abdurrahman ibn Mülcem şehit etmiştir- makamı vardır. Bu nur dolu makamın yakınında, yine Kufe Camii içinde Hazret-i Nuh Makamı'nı ziyaret ettik. Doğrusunu Allah bilir, bu iki makamın birinde gömülüdür. Tufan'dan evvel olan peygamberlerin nur dolu mezarları o kadar belli değildir. Ancak işaret ve belirtileri çeşit çeşit tuhaf yazılar ile, peygamberlerin ve velflerin keşif ve kerametleriyle bellidir, ama Tufan'dan sonra olan peygamberlerin nurlu kabirieri bütün milletler tarihlerinde yazarlar tarafından yazılmıştır. Herkesin kabul ettiği bilinen ziyaret yerleridir. Özellikle Kudüs-i Şerif ziyaretleri ve Halilürrahman ziyaretleri tarihleriyle ve yapı belirtileriyle bellidir, ama bizzat kainatın serveri ve varlıkların övüncü Hazret-i Muhammed Mustafa'nın Medine-i Münevvere'deki mübarek kabiderinde mübarek cesetlerinin olduğunu vilayetin bütün ileri gelenleri her sene Şeriat mahkemesinde sicille kayd edip Osmanoğlu padişahına arz ederler. Resulullah'ın kabrinin her sene hazır olduğu kesindir. Bizzat Hazret-i Peygamber, kendisine peygamberlik gelmezden evvel gençliğinde Hadice-i Kübra ananın malıyla Busra şehrine ticarete geldiğinde Şam'ı da seyr ettiği için bu Lübnan Dağı'nda Hazret-i Muhammed aleyhisselam makamı vardır. Bu dağa gelindiğinde "Es-selamü aleyke ey Cebelü'l-Lübnan" deyince bütfi:n peygamberlerin ruhları "Ve aleykümüsselam ey 123 Muhammed"! diye selam aldıklarının sesi geldiği mahal hala 120 yerde, kayalarda cilalı ve parlak delikler vardır. 120 delik, 124 gönderilmiş peygamberlerin ruhlarının sesi geldiğinin alamettir. Bunun için hala ol yere "Selam kayası" derler. Bu Hızır Makamı'nın yanında Hazret-i İbrahim Makamı, Hazret-i İsmail, Hazret-i İshak, Hazret-i Musa, Hazret-i Yahya ve Hazret-i İsa makamları vardır. Kısacası bütün gönderilmiş peygamberlerin yüce makamları vardır. Her bir mağaraya birer hayrat sahipleri kayalar üzerine tarihler de yazmışlar, gerçekten de sikkeyi merrnerde kazmışlar. Ve bu makamlar yakınında, Şeyh Hazret-i Şeyhan-ı Ra'i ziyareti: Herkesin ziyaret ettiği bir yerdir. Bu Lübnan Dağı'nın özelliklerini gördüğümüz şekilde yazsak büyük bir kitap olur ama bu kadar ile yetindik. Yine bu yüce dağın eteğinde, Hazret-i Hızır aleyhisselam ziyaret yeri: Muhakkak Sam b. Nuh Nebf soyundandır. İskender-i Zülkarneyn'in askerf taifesinden olup karanlıklara bile gitmiş, abıhayat ona nasip olduğu hala hayattadır, ama bir rivayette Hazret-i Peygamber buyurmuşlar ki, "Eğer Hızır sağ olsa bizimle buluşurdu" demiş diye halk arasında dillerde dolaşır, ama hayatta olduğu ve Hazret-i Musa ile Mısır'dan İskenderiye, Reşid ve Dimyat'da Merece'l-bahreyn adlı yerlerde arkadaş olduğuna (---) suresinde ayet-i şerif ile kesin deliller vardır. Rahman suresindeki ayet; "İki denizi salıverdi birbirine kavuşuyorlar." [Rahman, 19] ve (---) suresindeki ayet; "Şimdi sana sabredemediğin şeylerin iç yüzünü haber vereceğim." [Kehf, 78] (---) (---) (---)ve nice ayetler daha vardır. Bazıları, "gönderilmiş peygamberdir" demişler. Bazıları, İskender, Lokman ve Habib-i Neccar'ın (---) (---) peygamberliğinde ayrılığa düşmüşler, akaid ilmine dair "Yekulü'l-abdü fi yedi'l-emtill, bi-tevhzd ve nazmı dtillı1ll" risalesi [36a] manzumunda (---) olduklarını ayrıntılı olarak yazmışlardır. Zira deniz ve kara gezginleri, gaziler ve mücahit olan kimselerin nicesi rast gelmişlerdir. Ham Hazret-i Hızır ile İlyas Nebf hayattadırlar ve birbirleriyle arkadaştırlar. Ancak Hazret-i Hızır deniz hizmetine memurdur. Hazret-i İlyas kara hizmetine memurlardır. Lakin yine gece gündüz her an açıktan ve ruhen birbirleriyle görüşüp beraber 124 olurlar. Ridilü'l-gayb, nüceb§., nukeba, evtad, büdela ve (--) (---) (---) Hızır-İlyas'ın emrine memurlardır. Sabah ve akşam birbirlerinden ayrıldıkları yoktur. Hazret-i Hızır, Hazret-i Nuh ile gemide birlikte idi ki Hazret-i Nuh duası bereketiyle hayatta olup o zamandan beri denizde gezer. Hızır ismiyle isimlendirilmesinin sebebi o ki Berberistan'da bashğı yerde yeşil ot bitmiştir. Onun için Arap dilinde Hızır dediler. Ahzar, yeşil demektir. Kelimeyi hafifletip elifini kaldırıp Hızır derler. Himmeti (yardımı) hazır ola. Herkesin gittiği bir acaip ziyaret yeridir. (---) (---) (---) Kerek Kalesi'nin özellikleri Kerek Kalesi Selim Han kanunu üzere Şam eyaletinde başka sancakbeyi tahhdır. Beyinin hası 25.248 akçedir. Tirnar 7 ve zeamet 15. Alaybeyisi ve çeribaşısı vardır. Sefer sırasında toplam 1.150 adet asker olup beyinin sancağı alhnda sefer eşmek (sefere gitmek) kanundur. Anılan Lübnan Dağı'nın eteğinde Hazret-i Nuh ziyaretine yakın yüksek bir tepe üzerinde (---) tarihinde Dürzf kabilesinden Maanoğlu Şeyh(---) Osmanoğlu'na asi olunca bu kaleyi üç senede yaptı, ama gerçekten de Kahkaha kalesi etti. Fırdolayı büyüklüğü 4.000 adımdır. 20 kulle ve 20 dirsektir, asla hendeği yoktur. Duvarının temeli 30 arşındır. Kıbleye doğru bir demir kapısı vardır. Gayet sarp kaya üzerinde olduğundan zorluk çekerek bu kaleye çıkılır. Kale içinde asla ev, han, cami ve hamam yoktur. Ancak Beka subaşısı 200 neferahyla burada oturup yönetir. Üç adet şahf topları vardır. Bu kale Lübnan Dağı'nda olduğundan sağlam surunun yaslandığı yerde bir kaya içinde büyük bir mağarada Hazret-i Cibril-i Emin Makamı vardır. Murtaza Paşa Efendimiz çıkıp ziyaret etmiştir. Bu kale alhnda bütün İslam askeri ile konaklayıp günden güne Müslüman askerler gelmede iken hakfr Paşa'dan izin alıp 50 adet pür-silah yiğit içre Beka Ovası içinde doğuya doğru açıklık verimli yerler ile {---) saatte, İbret verici, büyük ve eski bina Ba'albek Kalesi'nin özellikleri Bütün tarihçiler bu kale hakkında "Hazret-i Süleyman yapısıdır" diy~ yazmışlardır. Gerçekten de Hazret-i Süleyman'ın 125 yapısıdır. Zira devleri haps ettikleri mahpushaneleri ve Hazret-i Süleyman mutfağı hala bellidir. Her taşı Süleymaniye kubbesi kadar yontma, cilalı ve parlak taşlardır ki insan gördüğünde şaşırır ve hayran olur. Her burcu ve bedeni Bfsütun Dağı'ndan, Elburz Dağı'ndan ve Demavend Dağı'ndan nişan verir. Ve duvarının boyu (---) arşın yüksekliktedir. Fırdolayı (---) şeklindedir ve tamamı (---) adımdır. (-:-) yönüne bakan (---) kapısı (---) (---) (---) ( --- ). Kısacası bu hak1rin bu seyahatinde dikkatle bakıp incelediği kaleler içinde böyle sağlam bir kale ve dayanıklı bir sed görmedim. Meğer Acem diyarında Kahkaha Kalesi veya Van ve Mardin Kalesi ola. Nice binlerce kara ve deniz gezginleri "Bukalemun renkli felek atlasında görmedik" derler. Zira insanoğlu yapısı değildir. Hazret-i Süleyman deviere yaptırmıştır. Zira o büyük kubbe gibi taşları insanoğullarından Ad, Semud, Hud ve Amalika kavminin kaldırmaya güçleri yetmez. Lut kavmi, İsrail­ oğulları ve Amalak kavminin de cereskal ilmi ile bu kalenin bir taşını bir yerden bir yere koymaya güçleri yetmez. Hatta Ba'albek Kalesi'nin dışında bir yeşillik ovada dört köşe dağ gibi büyük bir kaya vardır. Bir köşesi yerde, üç köşesi havaya bakar parlak yontulmuş bir taştır. Bir dev karısı bu taşı Ba'albek Kalesi'ne götürür imiş. "Kale tamam oldu, bu taşı nereye götürürsün" dediklerinde taşı omuzundan bu yeşillik yere bırakıp gider. Onun için bu sert taş o yerde kalmış, ta bu derece büyük kayaları vardır. Bu kale Hazret-i Süleyman'dan sonra nice bin melik eline girmiştir. Erneviierde bu Ba' alb'ek Kalesi sahrası o kadar bakımlı hale geldi ki sanki İrem Bağı olmuştu. Zira Ba' albek Ovası ve Beka kırları bir verimli vadidir ki sanki Busra Ovası ve Havran V adisi 'dir. Daha sonra Al-i Ekrad'dan Şam Meliki Nureddin Şehid hazretleri imar etti. Bundan sonra Şam melikliği, Mısır'da kale yapan Yusuf Salahaddin eline girince Ba'albek Kalesi'ne kul koyup imar etti. Daha sonra 922 [1516] tarihinde Sultan Gavrf elinden Sultan I. Selim Han feth etti. Şam eyaletinde subaşılıktır ve 150 akçe kazadır. Nahiyesi (---)parça köydür. Kethüdayeri ve serdan yoktur. Kalesinde dizdan, neferatları (---) ve kale içinde (---) (---) (---) (---) (---) (---) (---) [36b] 126 Ve kalesi (---) kurulmuştur. Çevresinde bağları ve bahçesi hesapsızdır. (---) (---) (--:) (---) Kısacası, çeşitli dillerde yazılan tarih kitaplarında bu kale meşhurdur ve övülmüştür. Hatta bütün kitap yazan bilginler arasında "Munsarıf, gayri munsarıf ve ilmü la yunsarıf (dilbilgisi örnekleri)" misalinde (---) ilminde bu Ba'albek'i örnek getirirler. Ba'al bir padişahın ismi idi. Bek onun sıfatı idi. Bu kaleye 800 sene mutasarrıf olup imar ettiğinde onun ismini almış ve kalenin adı Ba' albek olmuştur. Bu Ba' albek'de Hazret-i İlyas'ın bir camii var idi. İlyas Nebf seyahatte iken Ba' al padişah bu camiye bir put koyup ona ibadet ederlerdi. O putun ismine Ba' al derlerdi. Hala bu kale o padişahın ve o putun ismiyle anılmaktadır. Hazret-i İlyas seyahatten gelip bu cami içinde o putu görünce halkı put-perest olmaktan men etti. O kavmin haklarında nice kere suhuf nazil oldu (indi). Ba'albek halkı İlyas Peygamberi yalanlardı. İşin sonunda Cenab-ı Barf o kavmi cezalandırınca bütün halkı kıtlık ve yokluktan helak oldular. İlyas Nebf, bu Ba'al şehrini terk edip Elyesa Nebl ile ikisi Lübnan Dağı eteğinde Kerek-i Nuh yerine gelip makam edindiler. Hala Elyesa Nebf Kerek-i Nuh'da gömülüdür, ama tefsirciler "İlyas Nebf hazretleri Hızır Nebf ile hayattadır" derler. İsmi ilk başlarda İbrf dilinde Şezande idi. İlk defa Hazret-i İdris yapıp ismini Şezand kodu. Hala İdris Nebf Makamı, Haliluilah Makamı ve Süleyman Eminullah Makamı kasrı vardır. (---) (---) (---) (---) (---)Bu kaleye yakın, Rabtan Nehri; yine Lübnan Dağı'nın doğu tarafından çıkıp Ba'albek Kalesi yakınından geçerek Beka Salırası'nda nice yüz köylerin ekili yerlerini sulayıp Nuh Tufanı'nda Nuh Tennuru'ndan çıkan Tennur Nehri'ne karışarak Kasımiye Kalesi dibinde Akdeniz'e katılır. Bu Ba' albek Kalesi'ni seyr edip gelirken Beka Salırası'nın 'sağ tarafının kıble yönünde; Hazret-i Yahuda ibn Hazret-i Yakub aleyhimesseıam ziyareti: Hazret-i Yusuf'un en uluca kardeşidir. Hatta Hazret-i Yusuf'u diğer kardeşleri kuyuya atmak istediklerinde bu Yahuda razı ;t, olmamıştı, ancak sözü geçmeyince Yusuf'u kuyuya atmışlardı. 127 Buna Yusuf suresinde "(Bir kervan geldi, sucularını gönderdiler) kovasını sarkıttı ... " [Yusuf, 19] ayeti ve diğer "(İçlerinden bir sözcü: 'Yusuf'u öldürmeyin onu) kuyunun dibine (atın) ... " [Yusuf, 10] ayeti delildir. Daha sonra Hazret-i Yusuf'u kuyudan kervan halkı çıkararak Mısır'da Mısır azizine sfttılar. Cenab-ı Bari' Yusuf'u yine imtihan için zindanda haps etti. Aradan nice yıllar geçtikten sonra peygamberlik ile Mısır'a halife etti. Yusuf Kıtlığı olup Hazret-i Yakub oğulları Ken'an elinden Mısır'a buğday alınaya Hazret-i Yusuf'a gelince Hazret-i Yusuf gördü kim kendini Yusuf kuyusuna atan kardeşleri Meya'il, Hesyan, Reveyl, Şemun, Mesher ve ana baba bir kardeşi Hazret-i İbnyarnin ve Hazret-i Yahuda'dırlar. Hazret-i Yusuf bu mezkur kardeşlerini görünce sevinip hepsine bol bol buğday verdi, ama hiç birinin ruhlarımn haberi yok idi ki yeryüzünün halifesi Yusuf-ı Sıddik kardeşleri idi. Bu kere Yusuf ana baba bir kardeşi İbnyamin'i bir yolla alıkomak ister. Kardeşlerine alhn ölçek (kile) ile buğday verirken İbnyamin'in devesinin yükü içine alhn ölçeği saklathrıp, "Bre ölçek kayboldu" diyerek ölçeği arattırdı. İbnyamin'in yükünde bulunca, "Hay haramiyi bulduk" diye İbnyamin'i tutukladıklarında diğer kardeşleri asla seslerini çıkarmadılar, ama bu Yahuda hazretleri ateş parçası olup, "Bak a halife! Bu İbnyamin'in bir kardeşine Yusuf derlerdi. Babamız Yakub, Yusuf'u pek severdi. Bu kardeşlerim Yusuf'a hasetlerinden kuyuya ahp babamıza 'Yusuf'u kurt yedi' dediler. Babamız da Yusuf aşkı ile ağlaya ağlaya hasta oldu ve bu İbnyami­ n'i Yusuf yerine sevmeye başladı. Şimdi sen bu oğlam 'hırsızımdır' diye haps ettin. Ken' an eline vardığımızcia o ulü'l-azm peygamberbabamızane cevap verelim. Tez şu İbnyamin'i ver. Yoksa bir nara atarım ki gökten bulutlar parça parça olur, sesimden Nil Nehri yerin dibine geçip Mısır ateşte yamp harap olur" diye öyle öfkelendi ki vücudunda olan bütün tüyleri elbisesinden dışarı çıktı. Hemen Hazret-i Yusuf kardeşi Yahuda'nın bu şekilde ateş parçası olduğunu görünce oğlu Efrayim'e, "Var şu darılan Yahuda'mn elbisesine elini sür, bir nezaketle eli eline dokunsun" dedi. 128 Hazret-i Yusuf'un oğlu Efrayim varıp bu Yahuda'nın sağından solundan geçerken elirii eline dokundurdu. Yahuda'nın kızgınlığı dinince Yahuda, "Ne hikmettir. Benim yanıma Yakub evlatlarından kimse gelip eti etime dokunınadı ki gazahım dinsin. İşte vücudum gevşeyip konuşmaya mecalim kalmadı" dedi. Bu hal üzerine Hazret-i Yusuf'un karıdeşleriyle nice mücadeleleri oldu. Sonunda İbnyamin'i hapisten bırakmadı ve kardeşle­ rine nice yüz deve yükü buğday bağışladı. İbnyarnin için "Hapistedir" deyip babasına mektuplar gönderdi. Kardeşleri Ken' an eline gidince İbnyamin'i usul gereği hapisten çıkarıp bağrına basıp taht üzere beraber otururlardı. Hatta Hazret-i Yusuf, Feyyum şehrini, halifeliği sırasında yaphğı mahalde Hazret-i Yakub Mısır'a gelince gözleri açıldı, Hazret-i Yusuf'u ve İbnyamin'i görünce dünya kadar hoşlandı, iki eviadının hasretine kavuştu. Hazret-i Yakub Neb1 17 sene Mısır'da ailesi ve çocuklarıyla oturdu. Vefat edince Hazret-i Yusuf, babası Yakub Nebl'yi Kudüs'de Halilürrahman yanında defn etti. Hala orada gömülüdür. Daha sonra Hazret-i Yusuf'u da Hazret-i [37a] Süleyman tunç sanduka ile Nil Nehri'den çıkarıp Halilürrahman'da Yakub Neb1 yanında defn eyledi, ama Hazret-i Yusuf oğlu Efrayim, Yusuf'un kardeşi İbnyamin, Hazret-i Musa'nın annesi (---) Hatun ve Hazret-i Yusuf'un ma'şukası Züleyha Hatun, bunların hepsi Mısır'da Kurafe-i Kübra'da (Büyük kabristan) Cuşi' Dağı ki Mukaddam Dağı'dır, bu yüksek dağın gölgesinde Abdullah Meğaveri' ziyareti karşısında, bu peygamberzadeler büyük bir kubbe içinde gömülüdürler ki hala Mısır'ın bütün halkının ziyaret yeridir. Ama bu adı geçen Yahuda hazretleri, babası Yakub Nebl'nin vefatından sonra adı geçen Beka Salırası'nda vefat etmiştir. Adı geçen yerde alçak bir dağın eteğinde derli toplu, nur dolu bir kabirde gömülüdür. Boyu tam 140 adımdır. Nurlu türbesi kargir yapıdır ve yüzeyi toprak ile sıvalıdır. Birkaç fukara Arap, dervişleri vardır. Lakin üzerinde sanduka mümkün değil, uzun bir kabir olduğundan bazı valiler ruhaniyetinden yardım isternek için yeşil çuka ile örterler, ama zamanımız kabirieri gibi kıbleye yan bükü değildir. Mübarek başları Kudüs-i şerife doğrudur. Hazret-i Yakub'un bijyük eviadı ve Hazret-i Yusuf kardeşi olduğunda şüphe yoktur. 129 Buradan yine yoldaşlarımız ile batıya doğru 3 saatte yine Beka Ovası'nın kıblesi tarafında, Hazret-i Adem Safi oğlu Hazret-i Şis aleyhimesseliim ziyareti: Bir bayır dibinde 170 adım uzun bir kabirdir. Üzerinde yine kargir yapı vardır ve temiz toprak ile örtülü büyük bir türbedir. Yine mübarek başları Kudüs yönündedir. 70-80 kadar Hindi Özbek'i ve Arap fukarası ile dolu büyük bir türbedir, ama çevresinde köy ve kasaba gibi yerleşim yerleri olmadığından ziyaretçileri azdır, fakat acaip ruhaniyet vardır. Mübarek kabrine insan girince vücuduna titreme gelir. Hazret-i Adem hayatta iken bu Hazret-i Şis'e 40 yaşında peygamberlik gelmiştir. Çulhalık ile geçimini sağlardı. (---) yıl yaşadı ve babası Adem Safi'den sonra vefat edip bu yerde defn ettiler. Muhammed ibn İshak'a göre, Hazret-i Şis'den Peygamber Efendimizin doğumuna kadar 6750 sene geçmiştir. Hazret-i Şis'in hikayesi: Nice tarihçiler bu Hazret-i Şis Nebl için, Hazret-i Adem Me'va cennetinden çıkıp Hindistan toprağın­ da Serendil Adası'na ayak basınca cennetten ayrılışı dolayısıyla ağlayıp inledikçe bütün vahşi hayvanlar, kuşlar ve melekler Adem'i ayıplarlar. "Ya Rabbf, yüzümün karasına bakma!" diye yalvarıp inleyerek, "Bu dünyada bana gam ortağı, dost, yol arkadaşı ihsan eyle" deyince ilk başta Hazret-i Adem'e cennetten bir öküz ve bir at bağışlanır. Onlar ile oyalanıp binerek Hazret-i Havva'yı arardı, ancak bir iz ve belirti bulamazdı. Tanrı'nın hikmeti; bir gice rüyasında ihtilam olup inen menisi yere düşer. Diri ve her şeye gücü yeten Allah'ın izniyle dokuz ay on günden sonra yerden Hazret-i Şis vücuda geldi. İbrf dilinde "Şis" bitti, demektir. Onun için Şis Nebf derler. Hatta bazı tarihçiler (---) suresinde; "Allah yanında İsa'nın durumu Adem'in durumu gibidir: Onu topraktan yarattı" [Al-i imran, 59] ayetinin yorumunda Adem, Şis ve isa ile yorumlamışlar, ama bazı tarihçiler ve tefsirciler, "Evet, Hazret-i Adem ihtilam olup yerde bir evladı meydana geldi, ama ana eski hekimler "Abdüssela" ve "Yebruhu's-sanem" derler. Yaylalarda insan şeklinde erkekli ve dişili şekilli, bıyıklı, sakallı, boy bos sahibi bir tür canlı ottur ki hekimler ilaç için yer altından çıkarırken nicesi dişisi ile cima ederken bu130 lunmuştur. Kaküllerini toplamış mahbub çehre küçük ve büyük bir tür kuvvetlendirİcİ otfur. Zira Adem Safi'nin menisinden yaratılan budur, Hazret-i Şis değildir diye yazarlar. Doğrusu; Hazret-i Adem Serendil Adası'nda iken kırlangıç kuşu Adem'e gelip sakalı telinden Cidde'de bulunan Havva'ya götürür, Havva'nın saçlarının telinden Adem'e getirir. Kırlangıç kuşu aracılığıyla az müddette Hazret-i Adem Havva Ana ile bir araya gelip Havva hamile kalır. İlk defa yeryüzünde ana rahminden dünyaya gelen Hazret-i Şis Nebl'dir ki Adem'den sonra ikinci peygamber de Şis'dir ve bütün peygamberlere ikinci babadır. Hazret-i Şis'in diğer hikayesi: (---) tarihinde Sultan Süleyman zamanında Derviş Paşa Şam valisi iken Beka Ovası'nda öyle bir yağmur yağar ki yedi gün yedi gece nice beldeler ve nice dağlarda kayalar parça parça olur. Yağmur seli deniz gibi dalgalanıp edip bu Hazret-i Şis'in mübarek kabrinin bir tarafını sel suyu yıkar, Hazret-i Şis'in cesedinin sağ tarafında mübarek elleri ve uylukları ortaya çıkar. 6750 seneden beri taptaze olarak ·durduğu görülünce Şam valisi, Derviş Paşa'ya acele olarak haber gönderirler. Paşa da bir günde oraya gelir. Nice yüz bin insan Şis Peygamberin naaşını görüp islama inançları da fazlalaşır, nice bin inkarcılar da inanç tazelerler. Daha sonra Derviş Paşa bütün [37b] ileri gelenleri toplayıp Hazret-i Şis'in vücudunun sağ tarafını dualar ve zikirlerle gülsuyu ve amber kokularıyla yıkayıp bu yere defnederler. Daha sonra o selin yıktığı yere sağlam bir duvar inşa edip türbesini imar eder. Bu durum yakın zamanda olduğundan Beka, Zeydaniye ve Ba' albek mahkemeleri sicillerinde yazılıdır. Daha sonra (---) tarihinde Civankapıcıbaşı, Şam valisiyken Sultan İbrahim Han'ın sadrazaını olup bu Şis N ebi' Türbesi'ni imar edip uzun kabrinin üzerine 500 arşın yeşil çuka örtmüştü. Hakir ziyaret ettiğimde o örtülü çuka hazır idi. Hakir bu nurlu kabir üzerindeki bütün tozları süpürüp Peygamber hiimetinde bulundum. Allah rızası için bir hatm-i şerife başlayıp daha sonra veda ziyaretinde bulundum. Yine atlarımıza binip akşam vaktinde Kerek-i Nuh Kalesi dibinde İslam ordusuna gelip katıldık. Ert~i gün göç kösleri çalınıp denizler gibi asker ile batı tarafa Beka Ovası içinde (---) saatte, 131 Kar'avn Köprüsü Köyü menzili: Beka Ovası'nda 150 evli köydür. Cami ve hamarnı var. Reayası Arap ve Dürzllerdir. Beka subaşısı hükmünde zeamettir. Zira Beka, Kerek sancağı sınırıdır. Tennur Nehri üzerinde üç gözlü Zahir Baybars Köprüsü vardır. Buradan yine batı tarafına doğru (---) saat gidip, Ceremat Köyü menzili: Tennur Nehri'nin batı tarafı olduğundan Zeydaniye Nal'ı.iyesi sınırında yüz haneli itaatkar Dürz1 Köyü'dür ki bunlara Kızıllı derler. Cenk mahallerinde "Hilbar" diye bağırıp gülhang çekerler. Bütün evlerinin duvarları, bacaları, bahçelerindeki dut ağaçları ve zeytin ağaçları kızıl aşı ile boyanmıştır. Tanrı'nın hikmeti bütün dağlarında ve ovalarındaki toprakları kırmızı toprak olduğundan Kızıllı derler. Bütün çocuklarının ve genç kızlarının giyecekleri ve başla­ rındaki taçları kırmızı güvezi makdemdir (başlık). Genellikle mahsülleri ipek ve zeytindir. Diğer tür mahsülleri oldukça kıttır. Bu köyde Maanoğlu'nun itaat eden ve boyun eğen şeyhleri gelip hediyelerini sundular ve zimmetlerinde olan 170 keseyi de teslim edip Şam defterdanndan mühürlü temessükler (senetler) aldılar. Buradan (---) saatte, Görülmeye değer Şıkıf Kalesi'nin özellikleri (---)tarihinde Kudüs-i Şerif, kötü renkli Freng keferesi elinde iken bu Şıkıf Kalesi'ni Şıkıf adlı bir Dürz1 beyinin yardımıyla İspanya yapmıştır. Daha sonra Kudüs'ü Nureddin Şehid feth edince bu kaleyi de feth etmiştir. Daha sonra 922 [1516] tarihinde Yunus Paşa eliyle Selim Han feth etti. Şam eyaletinde Kerek sancağı sınırında Zeydaniye Kazası ve subaşılığı hükmünde göklere doğru baş uzatmış bir yalçın beyaz yüksek tepenin üzerinde ibret verici bir kaledir. Aşağıdaki Tennur ırmağı'ndan ta kalenin yüksek yerine iki saatte çıkılır. (---) tarihinde Maanoğlu Osmanlılara karşı durup isyan edince bu kaleye 20.000 fitil tüfenkatıcı asker ile kapanıp cenge hazır olduğunda kara tarafından Karaman, Sivas, Maraş, Adana, Haleb, Şam ve Tarabius-Şam eyaletleri askerleri bu kaleyi kuşattılar. Deniz tarafından 200 parça kadırga ile donanma-yı hümayuna Kapudan Cafer Paşa başkumandan olup Bektaş Ağa donanma yeniçeri ağası olup yetmiş 80.000 İslam askeri ile bu kaleyi kuşat­ tılar. Maanoğlu bin baş alıp üskes (kesinlikle) kaleyi vermeyince İslam askerleri eli boş ve mahrum olup gittiler. Hala 132 bir taşına Osmanlı'nın metris yerleri açıkta durup nice bin Osmanlı şehitleri burada gömülüdürler. Kıble tarafı Tennur Irmağı deresine bakar uçurumdur. Allah saklasın insan aşağı bakmaya cesaret edemez. Aşağ: derenin bir tarafında Ba'albek Kalesi vadisinden gelen Ritan Nehri, Tennur Nehri'ne karışır. Şıkıf Kalesi'ne gelen Ayn-i Sul Köyü'nden doğan Sul Nehri bu Tennur Nehri'ne karışıp üç nehrin çağıltı ve iniltİ­ sinden insanın kulağı sağır olu. Sesi bir fersah yerden duyulur. Maanoğlu, adı geçen Şıkıf Kalesi'nden usta dağ deliciler getirip kaleden aşağı nehirlere gelinceye kadar 1.200 kademe taş merdiven kesip kaleden suya inilir gizli su yolları yaptırmıştır ki belli değildir. Gelecek senede yine Maanoğlu üzerine önceki gibi büyük bir ordu ile Küçük Ahmed Paşa kumandan olup Maanoğlu'nu zar zor pazu kuvvetiyle (---) (---) kalesinden çıkarıp İstanbul'a gönderdi. Sultan IV. Murad Han huzurunda kellesi kesilip oğlu (---) Beyi Harem-i hasda odasına aldı. Ama bu Şıkıf Kalesi'nde hala insandan eser yok. Bakımlı ve şenlikli bir burcuna ve bedenine zarar isabet etmemiş beşgen şeklinde taş yapı güzel bir kaledir. Her taş fil cüssesi kadar var. Kat kat sarayları, pek çok odaları, bir camii, tahıl anbarı, cebehane [38a] odaları ve yağmur suyundan inen tatlı su için su sarnıçları var. Yapılarında asla ağaç cinsinden bir parça tahta bile yoktur. Hepsi kargir yapılardır ki henüz usta mimar elinden çıkmıştır, ama bu kalede saat gibi kurulu bir .çeşit un değirmeni vardır, diller ile anlatılmaz acaip sanattır. Bu kale imar olup insanlar ile doldurulsa binde bir (seçkin) dayanıklı bir kale olurdu. Bu kaleyi seyr ederken bazıları Zeydaniye Kalesi'ni övdüler. Hemen aşağı İslam ordusuna inerek paşadan izin alıp 40-50 yiğit başıma topladım ve Tennur Nehri'ni geçip 7 saatte, Ayn-i Sul Köyü adlı yere varıldı. Şıkıf Nahiyesi'nde Ayn-i Sul adında bir kayadan hayat pınarı su çıkıp aşağıda bir göl olur. O göl içinde yaz ve kışta asla balık cinsinden bir şey olmaz. Ta ki şubat ayı gelince sayısını ve miktarını Allah bilir bir tür balık çıkar ki sanki saf gümüştür. Büyüklük yönünden hamsi balığı gibi bir balıktır. Şubat ayının yarısı olunca bu balıklar biri biri üzerine binip çiftleşmeye başlarlar. O balıklardan bu su yüzüne bir çeşit neft (petrol);,gibi yağ yüzmeye başlar. O yağdan cüzam olanlar toplayıp yarasına sürse ve tütsü etse Allah'ın izniyle şifa bulur. ~ 133 Bu gölde yağın çıkhğı yerden bir adam bu sudan içse serhabtan hastalığına yani salbaş ve ahmaklık hastalığına tutulup başını tutamaz olur, amacima etmekten de usanır. Anılan balığı ateşte yaksalar o ev içinde olan hayvanat, akrep, çıyan ve yılan tamamen ölür. Bu balığın etini yiyen adam da salbaş olup başını tutamazolur. Bu seyirleri edip yine kıbleye doğru taşlık ve zeytin ağaçlı yerleri ve ormanlık yerleri aşıp (---) saatte, Görülmeye değer Zeydaniye Kalesi'nin özellikleri Fütuhtit-ı Şam Tarihi'ne göre, bu kale (---) tarihinde Ernevflerden Süleyman b. Abdülmelik'in kardeşi Mesleme tarafından yapılmıştır. Bir melikten diğer melikin eline girip 922 [1516] tarihinde I. Selim'e savaşsız itaat etmişlerdir. Hala Şam eyaletinde Şam paşasının has-ı hümayunundan ifraz yedi kese mahsullü, subaşısı 150 adam ile hakimdir. 150 akçe asumanf kazadır. Zira köyleri tamamen Dürzf, Teyman1 ve Mervanf'dir. Şam yeniçeri serdarı, kale dizdan ve neferatları vardır. Zeydaniye Kalesi'nin şekilleri: Bu da göklere çıkmış yüksek bir dağın en tepesinde beşgen şekilli Şeddadf taş yapı sağlam bir kaledir, ama yalın kat duvardır. Bir yere yaslanınarnıştır ve bir taraftan zafer mümkün değildir. Dört tarafında asla hendeği yoktur. Fırdolayı büyüklüğü 6.000 adımdır. (---) tarafında bir demir kapısı vardır. Kale içinde, ................ (5 satır boş) ............... . Bu kalede bir gece Subaşı Saçlıoğlan'da konuk olup ertesi yine kuzey tarafa (---) saatte sür'at ile gidip yine Şıkıf Kalesi altında orduya kahldık Gece asker içinde bir dedikodu olup, "İslam ordusunu 40.000 tüfenkli Dürzf basacak imiş" diye nice hay-huy oldu. O gece İslam ordusunun dört tarafına binlerçe tüfenkli pusuları kurulup hazır durdular. Ta ki gece yarısı oldu, aman Allah Cebelü'l-Lübnan'ın üzerinde nice bin fitil kandiller görünüp bir "Hubar" sesi koptu ki yerler ve gökler tir tir titredi. Ne taraftan İslam ordusuna saldırdılarsa pusu yerlerinde hazır olan Müslüman gazilere rastlayıp Murtaza Paşa'nırı' kılıcından geçip bozguna uğrayarak hüsranla gittiler. Ertesi günü sabahleyin bir gün önce tuğların ileri gitmesini makul görmeyip bütün muzaffer ordu bir toptan kalkh. Yine batı tarafına (---) saatte, 134 Kalesi'nin özellikleri (---) tarihinde Güzelce Kasım Paşa'nın yaptığı, deniz kıyısından bir top menzili uzak bir tepe üzerinde Ritan Irmağı ve Tennur Nehri kenannda Sayda eyaleti hükmünde subaşılık olduğu ve kale içinde beş on hane olup dörtgen şekilli bir küçücük dizclarsız kale olduğu, hac için [38b] yola çıktığımız sene (---) [dokuzuncu] cildimizde ayrıntılarıyla yazılmıştır. Bu mahalde bütün Müslüman gaziler Akdeniz kenarına çadırlarını kurup konakladılar. Bu menzilde Sayda-i Beyrut hakimi 5.000 asker ile yardıma gelip konakladı. Daha önce ulakhk ile Asitane'den geldiğimizde paşa efendimiz Sayda-i Beyrut kaleleri teftişini vermişti. Burada Sayda hakiminden 2.000 esedf hizmet aldık. Ve bir gün yine Safet hakimi Nalband Ali Ağa 3.000 asker ile gelip· Akdeniz kıyısında konakladı ve çarhacı (öncü) tayin olundu. Buradan deniz kıyısı ile iki saatte, İbret verici acaip Re'sü'l-uyiin Tılsımı menzili: Bu diyar Yunanlı kavimlerin elinde iken hekimler hikmet ile deniz kıyısından 100 adım uzaklıkta deniz içinde 50 arşın boyunda yüksek bir kule yapmışlardır. Ortasında büyük bir havuzu var, gayet duru temiz su ile dolu bir havuzdur. Bu havuzun dibinde nice değerli eşyalar gözükmektedir. Nice serdengeçti yiğitler çok ağır taşları kucaklayıp dibine inmeden katı yaydan ok çıkar gibi suyun yüzüne çıkar, ama asla zarar isabet etmez. Suyun sonuna ermek mümkün değildir. Her ne zaman ki bu havuza canlı biri girse göz açıp yumuncaya kadar dışarı çıkar, ancak yıkanmak için girip çıksa asla zarar yoktur. Ve taş ve ağaç gibi şeyleri bıraksalar asla zarar etmez. Re's-i aynın özelliği; kırk gün bir cüzamlı suyundan içse kurtulur. İkinci özellik: Girip suyundan içen humma hastalığından kurtulur. Hikmet bu ki bu büyük havuz deniz içinde yüksek bir kulenin en tepesinde coşkun deniz gibi taşar. Kulenin yakınlarında yaslandığı yüksek bir dağ yoktur ki abıhayat oradan gele. Seyredilecek bir yerdir ki Hacc-ı Şerife gittiğimizde (---) cildimizde bunun da özellikleri ayrıntılarıyla yazılmıştır. Bu seyirleri edip yine kıbleye doğru deniz kıyısı ile 2 saatte, Kasımıye Mamur kale yani Sur şehrinin özellikleri Deniz kıyısında Büy.ük İskender yapısıdır. Daha sonra (---) tarihinde Melik Tahir Ispanya keferesi elinden feth etmiştir. 135 Daha sonra 922 [1516] tarihinde Selim Şah'a aman ile vermişler­ dir. Sayda toprağında voyvodalıktır ve kazadır. Deniz kıyısında büyük bir kalesi ve büyük bir limanı var. Hala kısım kısım bazı yerleri yıkıktır, büyüklüğü 6.000 adımdır. Ve üç mahalle, 300 toprak örtülü haneleri, bir camii, bir hamamı, küçük bir çarşısı ve bakımlı bir kilisesi var, bütün kefere, Aleksandır'ın mabedgahıdır diye itibar ederler. Bu yerdekiler tamamen keferelerdir ama asla Rum dili bilmeyip tamamen Arapça konuşurlar. Yemin etseler "Vahad Allah, bi-sırrı Hazret-i Şem'un" derler. Bu kale bir kumsal yerde bulunduğundan deniz kıyısında limana bakan sağlam bir kulesi Yemen fatihiSinan Paşa yapısıdır. Dizdan ve kale gözcüsü 50 nefer ile burada sakinlerdir. Sekiz zorlu rüzgardan emin büyük limanı vardır. Akka Limanı'nda gemiler kışlamayıp burada yatarlar ama kum deryası günden güne şehri toza toprağa gark etmededir. Eski zamanda kum tilsımları olmak üzere yüksek bir sütun var imiş. Maanoğlu, define vardır diye sütunu yıkınca kum bu şehre girmeye başlar. Bu Sur Kalesi'nin çeşit çeşit özellikleri yine Mekke-i Mükerreme'ye gittiğimiz sene Tarabius-Şam özellikleriyle birlikte ayrıntılı olarak yazılmıştır. Bu kaleyi seyredip belli yerden bütün asker Nakura Boğazı'nı geçmek için rütbeli rütbesiz herkes danıştı. Safet hakimi çarhacı (öncü) olup kırk bayrak sekban sarıca askeri gece yarısında silahlanarak Nakura Boğazı'na vardılar. Burayı boş bulunca pusu yerlerine sepişip bütün yiğitler hazır olup sessizce beklerneye başladılar. O gece Dürzllerden yedi adet çaşıt tutulup Paşa'ya getirildi. Bunlar söyletildikten sonra asla aman vermeyip Sur Kalesi önünde kelleleri bedenlerinden Murtaza kılıcı ile ayrıldı. Sabahleyin Nakura Boğazı'ndan feryatçılar gelip, "Bre Sultanım, pusuda olan İslam askerlerini Dürzller bastı. Onlar galip bizim bayraklar mağlup olmada. Hala büyük ceng vardır" deyince daha önce ileri 40 bayrak piyade Sayda-i Beyrut ve Safet askeri gidip yardım yetişir. Paşa da atlanıp bütün asker ile bir saatte imdada yetişip, Büyük Nakura Dağı cenginin anlatılması Ardından tedbirli paşa bütün askeri piyade edip ceng davullarına tokmaklar vurulup bütün asker büyük çatışma olan yerlere 136 varmadan, Şamlı Osman Ağa bir koldan, Delibaşı bir koldan, üsküdar cenginde Gürcü Nebi ile kaçan Çomar Bölükbaşı bir koldan ve 400 iç ağaları deniz kıyısındaki yalçın kayalardan, kısa­ cası 17 yerden alarka dağlar içinden girip ta ceng mahalline varıldığında bir ağızdan Allah Allah sesleri göklere yükseldi. Bütün Dürzf ve Timaniler Allah Allah seslerini duyunca akılları başlarından gitti. Daha önce geceden pusuda basılan [39a] bayraklar altında bozulmaya yüz tutan Müslüman gaziler taze can bulup iki asker arasında dinsiz Dürzller muhabbet meydanında kaldılar. Mısra: "Neresi ya neresi, selamet yurdu neresi" sözü uyarınca bir kurtuluş yeri bulmaya güçleri olmayıp kurlurmuş azgın köpek gibi yedi buçuk saat şiddetli çarpışmalar ve vuruşmalar oldu ki bu dağlarda Maanoğlu'ndan beri böyle bir Murtaza Ali cengi olmamıştır. Sonunda kimi kayalardan kendini denize atıp boğuldu ve kimi yuvarlanıp parça parça oldu. Kimi ateş saçan kılıcın dişleriyle kellesi yuvarlandı. İkindi vaktinde 3.000 adet Cebrf, Kaderf, Nusayrf, Timanf ve mezhepsiz Mervanf ateş saçan kılıçtan geçti. İkindiden sonra Nakura Boğazı yüz bin şiddetli sıkıntı, zorluk ve güÇlüklerle geçilip akşam vaktinde, Şem'un-ı Safa Köyü menzili: Bu mahal Safet sınırında Dürzistan vilayetidir. Bu köy 1.000 haneli, hanlı, hamamlı ve küçük çarşılı bakımlı köydür. Her hanesi kale gibi mazgal delikli bütün kapıları sağlam ve dayanıklı kale gibi toprak ile örtülü,_ zeytinli, dut ağaçlı, bağlı ve bahçeli şenlikli Dürzf Köyü'dür. Bu köyde 700 esir köy şeyhleri geldi. Nicesinin kelleleri yuvarlandı, 600 tanesi esir eli kolu bağlı esir oldu. Otak önüne 5.000 kelle yığıldı. İslam askerinden ancak 280 adam şehitlik şerbetini içip 700 adam da yaralanmış oldu. O gün bütün iş erlerine 270 hil' at giydirilip nice yüzüne Şam zeameti, tirnarları ve yeniçeri gedikleri bağışlandı. 2.000 kadar yiğit, cesur ve hünerli kumandanların başlarına çelenkler sokulup hepsine 70 kese bahşiş dağıtıldı. Hakfrin bu büyük cenge fakiranca bu beyti tarih düşmüştür: Murtaza Paşa eliyle Dürzi fethi: Evliya bu fethi gördükte dedi tarihini Sene elli dokuz tarihinde oldu gaza. Sene 1059 [1649]. 137 Bu zaferle biten bu savaştan sonra bütün esirleri kurtarmak için kılıç artıkları olan Dürz1 şeyhleri geldiler ve zimmetlerinde olan malları getirdiler. 20 günde bu Şem'un beldesinde 1.000 kese mal ve 300 kahr yükü ham ipek gelip Şam'a gitti. Ve bütün İslam askerleri birer rehinler ile Dürzistan Dağları 'na gelip mallar tahsil ederek her ağa zengin oldu. Yüksek Nakura Dağı 'nın özellikleri Akdeniz kıyısında göklere doğru çıkmış beyaz sarp kayalardır ki çok yükselerde uçan kuşlar bu yüksek dağın üzerinden kanat çırpıp geçmede acizdir. Hatta bütün tefsirciler (---) suresindeki "İşte o gün, çetin bir gündür!" [Müddessir, 9] ayeti buNakura Boğazı hakkında inmiştir, derler" Akka Kalesi'nde gömülü olan Hazret-i Salih'in duası bereketiyle bu yüksek dağın üzerinde dar ve ince bir yol açılmış ama yine deve, katır ve yüklü eşeğin geçmesi ihtimali yoktur, ancak yaya adam geçer. Daha sonra Melik Tahir Akka Kalesi fethine gittiğinde birazca yollarını temizlemiş. Nice melikler de buNakura Bağazı'nı açmışlar, ama yine sarptır. Deniz kıyısı tarafına insan bakmaya cesaret edemez. Zira gayya çukurundan, cehennem deresinden ve Veyl deresinden işaret verir yüksek dağdır. Hatta deniz tarafındaki göklere doğru baş çekmiş kayalarının altları gökkubbe gibi boştur. Elbette barça kalyonlar girse direklerinin serenierinin cundaları kayalara dokunmaz. Böyle mağaralı kayalar var ki içine yirmişer bin atlı adam girse "Yerimiz dardır" diyemezler. Öyle geniş ibret verici mağaralardır. Lodos rüzgarı şiddetli olarak estiğinde denizin dalgaları coşup kabarır ve yedişerleme dedikleri deniz kumu dağlar gibi gelip bu Nakura kayaları mağaralarına çarptığıncia o dağların gürültüsünden insanoğlu, Nakura'dan geçmeye cüret edemeyip ödü patlar. Ta bu derece ses verip gü1:ültü çıkarır ki üç menzil uzaklıktaki Şam-ı Şerif'de bu Nakura kayaları mağaralarına deniz dalgalarının vurduğunun gürültüsü duyulup "Nakura Dağları gürler" derler. Ta bu derece büyük mağaralardır. Hatta bütün tefsirciler "Kur' an-ı Azim'de zikr olunanNakura Boğazı budur" derler. Bütün denizcilerce ve bütün kara gezginlerince meşhur bir Nakura Boğazı'dır. Dar yollarının iki tarafları öyle yalçın kaya- 138 lardır ki pars, panter ':.e kaplan. lımaklarını iliştirecek yer bulamaz. Bu kayalarda bir tüfenkli, bin adet adamı geçirmez. Tüfenk atmayıp taş yuvarlasa yetişir, kuş uçamaz. Allah saklasın sarp, korkunç ve tehlikeli yerlerdir. Tanrıya hamd olsun böyle bir geçişi zor yerde Murtaza Paşa efendimize Dürzi melunlarının defedilip yenilmesi nasip olup hakir de böyle bir gazada bulunduk. Daha sonra Şem'un-ı Safa Köyü'nde padişah malı tahsil etmeye başladıklarında Murtaza Paşa efendimiz hakire [39b] 40.000 guruş tahsilini bağışladı. Ali Bölükbaşı bayrağıyla 80 adet güçlü kuvvetli silahlı yiğitler götürüp Zeydaniye Nahiyesi'nde 7 saatte, Suabe Köyü menzili: Bir dağ başında bağlı ve bahçeli, incir, zeytin ve dut ağaçlı ve 1.000 haneli bakımlı ve şenlikli Teymani kavmi köyüdür. Tanrıya hamd olsun yedi günde 30 kese tahsil edip üç kese hakire ve bir kese bayrak sarıcalarına verip 1.000 guruş için üç adet şeyhi bağlayarak getirip paşaya teslim ettik. Yine Şem'un köyünde eğlencemizle meşgul olduk. Hazret-i Şem'un-ı Safa ziyaret yeri: Hazret-i İsa aleyhisselamın on iki halifesi (havarisi) var idi. Evveli Habib-i Neccar idi. İkincisi bu Şem'un-ı Safa idi. Amma bu Şem'un hakkında Yunanlılar, peygamberdir de:der, ama saçma söz demişler. Hazret-i İsa çocukluğunda bunların kucağında büyümüştü. Bu Şem'un, Hazret-i Yahya'nın akrabalarından idi. Hazret-i Mesih göklere yükseldikten sonra sonra bunlar Nablus şehrini terk ettiler. Genellikle Antakya'da Habib-i Neccar ile otururlar idi. Habib-i Neccar'ın şehit olmasından sonra nice zaman gezdi dolaştı. (---) sene yaşayıp bu Nakura'da şehit oldu ve Hıristiyanlar burada defnettiler. Üzerine kayserlerden bir kral yüksek bir türbe ve bir İrem Bağı zeytinli cennet bahçesi yapıp imar eder. Hala bütün Hıristiyan milletierin ziyaret yeridir. Ümmet-i Muhammed'in de ziyaret ve dinlenme yeridir. Yüzlerce Dürzi mezhepli derviş fukaraları vardır. Nur dolu kubbesinin için çeşit çeşit balmumları ile süslenmiştir. Ve şamdanlar, halılar ve kandiller ile bezenmiş ünlü bir türbedir. Hatta on iki havarilerin aşkına on iki kandili gece gündüz yanıp asla sönmemişlerdir. Bütün hizmetçileri bu işle görevlidirler. Zira bu diyar zeytinye zeytinyağından ibaret olduğundan her köyden nice yüz misk~te ile zeytinyağı gelip kandillerde yakarlar. ... -· -~ 139 Ama garip olan budur ki Frengistan diyarının İspanya, Ceneviz, Portugal, Dış Fransa, Donkarkız, Danimarka, Felemenk, İsfeç, Çek, Leh (Polonya), Nemse (Avusturya), İngiliz ve diğer Hıristiyan ülkelerinden bu Şem'un-ı Safa kandilleri için zeytinyağı adaklarını testi ve tulumlarla ta dip Frengistan'dan denize bırakırlar. Allahın, emriyle bu Şem'un-ı Safa'nın yattığı Na-, kura Dağı'nın deniz kıyısına gelir. Her sabah mutlaka Şem'un fu.: karaları deniz kıyısına varıp birer ikişer tulum zeytinyağını gelip alırlar, tuhaf hikmettir. Diğer hikaye: Bu Şem'un köyünde bütün halkın koyunları, keçileri ve sığırları çobansız dağlarda sürü sürü gezerler, asla kurt yemez ve harami uğurlamaz (çalmaz). Başka hikaye: Bu köy halkının kapıları gece ve gündüz açıktır ve gayet eli açık Dürzileri vardır. Bütün malları ortalıktadır. Asla bir kimse bir insanın mallarına el uzatamazlar. Bir kimsenin bir şeyi kaybolsa şüphelendiği kimseyi "şer'ullah" diye bu Şem'un-ı Safa Türbesi'ne götürür. İddiacı, "Ihkem yil Şem'un! (Hüküm ver ey Şem'un!)" diye selam verir. Şüphetenmiş olduğu adam gelip Şem'un'un kapısına el vurup yemin eder. Eğer habersiz ise asla kendisine zarar gelmez. Eğer hırsız ise Şem'un'un kapısına elvurunca tepesi üstüne düşüp ölür. Bu türbe kapısı önünde yatan bütün ölüler yalan yemin edip Şem'un kapısına el vuranlardır. Niceleri korkup kapıya el vurmadan çaldığı şeyi söyleyip aldığı eşyayı geri vererek kurtulur. Bu diyarın mahkemesi Şem'un Türbesi'dir. O yüzden mahkeme kadılarına rağbet yoktur. Bu da ibret alınacak bir şeydir. Hıris­ tiyanlar yine bir müşkil işleri olsa bu türbeye gelip Şem'un-ı Safa'nın kendi hattıyla ceylan derisi üzerine Hazret-i İsa'ya doğru İncil bu türbededir, Hıristiyanlar o İncil'e el basıp yemin ederler. Suçlu olanlar korkup el basamazlar. Hakir bu İncil'i yedi kere açıp seyr etmişimdir. Ma'kal yazısına yakın bir çeşit yazıdır. Hakir, masraf katibi Rum Mehmed Ağa ile bu doğru İncil'den Hazret-i Risalet-penah hakkında Hazret-i isa'ya indirilen ayeti çıkarıp bu mahalle yazdık, Hazret-i Muhammed Mustafa sallalahu aleyhi ve-sellem hakkında İncil-i şerifteki ayet: abitun bir oğlan 140 Azeriyun Azer oğlundan porfonaton peygamber ola. lev yalancı gıslin olmaya. Onundoğumu efzulad Mekke'de ola. ki kalevşir salihlik ile gelmiş ola to nomnin onun mübarek adı mevamis Ahmed Muhammed ola. epsi godos ona uyanlar na kirdis Bu cihan ıssı olalar. biystu his Dahi ol cihan ıssı olalar. nitu nita İncil'de elif-be sureleridir. "Alfa o vdipşi gamaşı deltafi e-i zitata itasima s iter u yotapi kabau levdekşi mini ubiru" ive devamı. [40a] Bu Şem'un-ı Safa hathyla yazılan İncil'den bu ayet-i şerifeler yazılıp bu türbede nice ibret verici şeyleri seyrederdik. Zira bütün İslam ordusuna mesire yeri ve dinlenme yeri, her tarafı gören bir ağaçlık yerdir ki bütün Akdeniz, kara tarafında Ba'albek, Beka Ovası, Rebve boğazı, Yerid Nehri, Deyr Dağı, Zeydaniye Kalesi, Şıkıf Kalesi, Sayda-i Beyrut Kalesi ve bütün Maanoğlu Dağları yeryüzünde bukalemun nakşı gibi bellidir. Bu Dürzistan'da olan 72 adet sapık mezheplerden Dürzl kavmi, Teymanl kavmi, Yezidl, Mervanl, Hubarf, Aklı ve Kızıllı, Zeydani, Nusayrl, Tatekl, Kanağl, Şehabl, Şehbazl, Şi'!, Maslayant Maan!, Cebri, Kaderi, Huri'ı.fi, Şemsi, Kamer!, Necml, Zemini, Rafızi, Muhalledi ve (---) (---)ve nice bunun benzeri mezhesiz sapık fırkalardan adamlar vardır. Her birinin batıl mezhepleri birbirlerine aykırı ve ters bir alay sapık ve saptırıcı kavmin mensubu adamlar vardır. Dürzi sapık fırkalarını (mezhepleri) bildirir Beş vakit namaz farzını ikişer rek' at kılıp çiftçiyiz diye beş vakti bir yerden bir ezan ile kılarlar. Mezhepsiz Teymani kabilesi: Bağımın ürünüdür diye ilk önce kızlarını kendileri bozup daha sonra kızkardeşinin oğluna veya başka dengi olan akrabasına verir. 141 Mezhepsiz Yezidi kavmi: Taat ve ibadet nedir bilmezler. Kimi köpeğe, kimi keçiye, kimi horoza, kimi şeytan heyketine taparlar. Kısa günlerde oruçlu olurlar. Mervani kabilesi: Beş vakit namazı kılarlar. Cenabet iken yemek yemezler. Hac, zekat ve oruç nedir bilmezler. Hubarilerin durumu: Cünüp olunca yıkanırlar, ama ihtilam olsalar yıkanmazlar ve haram, helal nedir bilmezler. Mezhepsiz Aklı kavmi: Canlı kısmından canı kanı olan ne varsa yerler. Özellikle kedileri haps edip tombullaşınca yerler. Semiz köpekleri çeşit çeşit pişirip yerler. Kızıllı kavminin durumları: Hırsızlık, yol kesicilik ve şarap bunlarda gayet haramdır ama zina ve livata (oğlancılık) serbesttir. ................ (3 sahr boş) ............... . Eğer bu değişik mezhep sahibi olan sapık fırkaların yollarını bire birer bildiğimiz kadarıyla yazsak büyük bir kitap olur. Ve her biri birer ülkede olup birbirlerine can düşmanı olmuşlardır. Yoksa Şam ve Haleb'e bu kavimler güven ve rahat komazlardı, ama Cenab-ı Barf yardım edip her biri birbirine musallat olduğundan birleşip anlaşamazlar. Ve her bir kötü mezheplinin birer çeşit özel lehçeli dilleri vardır ki birbirlerinin dillerini tercüman ile anlarlar. Genellikle Frenkler ile görüşüp karışırlar. Evvela mezhepsiz Teymanf kavmi: va d ı is 2 sel es 3 rubu' 4 sit 6 se b' 7 tema n 8 tisa 9 aş ar baş 14 hamesaş tis 'aş 19 te Itin 30 vad ll 12 seles aş 13 sittaş seb'aş temanaş 16 17 18 vad teltin 31 habz muy tal ekmek su gel 142 aş is hami s 5 aş 10 15 rah it git yarnından tal ukt Gelotur huncam m isk tilfirkaf safran h av zirimbıtıllik yağmur gökyüzü hennihcas cennet h u' til cehennem hafillas asiler gafti'rat kaleler nam uyku Han ik cas sekiıt Cennete benzer haca'ab tıft Aksa Camii reş'at ateş a'vfi bu dünya zerniz birti gerçektir Kavh kiflak Aldanma buna akreb akreb ce dar temel hay it duvar s elem merdiven turk yol muşmur sitval yemişler sığırlar ku n bal atlar mi'mi'innefilnat Hazret-i Nuh Nebi' gemisi dağlar Şe b bak pencere ıla t deve kasa ma'lhat sabahu~l-hayr Ya-ma'lhat kasa an bakar Ya hayr sabah ola sana. hi nfar sansar yılan bata kele remfit Selam aleyküm remfit beta kel Aleyküm selam amizrat marb Savz hulduhcer Ahiret gerçektir. Galebtir fak Dünya fani'dir. ne'amet ırmak zerizab sığınlar Haminas Yahudi ha nde odun Teymani kavminin gazelidir Dur vuluddub buduhi "Sen niçin ağlarsın böyle?" Dur vele men tis sutuhi [40b] "Derdini bana söyle" Abid ader bede rubhi "Yarin yç>ğise ah eyle" Kıl kıli kılli kılluhl, ii/, "Til lilli lide raks eyle" 143 Zifaf geceleri def ve riid (bir nevi saz, kemençe) ile çalınır ve Rehav1 makamında okunur bu gibi nice özel şiirleri ve nice oyun havası sözleri olan muntazam Teymanf şarkıları vardır. Haklr ağızlarının hareketlerine göre beyitlerinin tercümelerini kağıda geçirdik Eğer bu diyar halkıyla karışıp görüşüp hallerini öğren­ diğimiz kadarını yazsa~ "Tercümanname" adında bir kitap olur. Beri taraftan Murtaza Paşa efendimiz bu Şem'un-ı Safa Köyü'nde 20 günde padişah malından(---) kese topladıktan sonra göç boruları çalındı. Yine güney tarafa doğru Nakura Dağı'ndan yokuş aşağı indik. Deniz kıyısıyla giderken bütün gaziler silahlı oldukları halde ve zincire vurulmuş 400 adet köy şeyhleri ile (---) saatte, Tavahin Mefşuhat menzili: Akka hakimi ve kadısı hükmünde deniz kıyısında Yemen fatihiSinan Paşa değirmenleri olduğundan Tavahin derler. Bakımlı büyük vakıf un değirmenleridir. Nahiyelerine Mefşuha derler. 170 parça asi ve asi olmayan Dürz1, Yezid1 ve Teyman1 köylerdir ki bu nahiyeden 50.000 tüfenkli melun levend yiğit çıkar. Her bir beldeleri birer kale gibidir. Ve bütün dağları zeytin ve dut bağlarıdır. Buradan yine deniz kıyısı ile (---) saatte, İbret verici sağlam kale, day~nıklı ve büyük sur, güçlü hisar, eski yapı, Bekke rabatı (varoşu), yani eski şehir Akye (Akka) isimlendirilmesinin sebebi (---) (---) (---) dir. İlk yapıcısı İspanyalılardır. Hazret-i Yahya zamanında Hıristiyan milletlerden melun İspanya elinde Kudüs-i Şerif var iken bu Akka Kalesi'ni 600 [1202-03] tarihinde Hicretten evvel İspanya kralı bu kaleyi yaparak Kudüs-i Şerif'e büyük liman etti. Daha sonra Yafa Kalesi'ni yapıp Kudüs'e müstakil kral olup (---) sene Kudüs'e sahip oldu. Bu dağların Arapları o zamandan beri küffar ile görüşüp kaynaşmaktan dolayı mezhepsiz ve dinsiz oldular. Bu Akka Kalesi o zamanda o kakar süslü, öyle bakımlı ve şenlikli idi ki hemen 700 büyük kilise ve 300 han ve hamam var idi. Her sene 1.000 parça cehennemlik kafir gemileri gelip gidip Kudüs'ü imar ederlerdi. Ta ki Mısır'da Eyyubfoğullarından Yusuf Salahaddin, kötü renkli Freng elinden önce Dimyat Kalesi'ni alıp küffar bir daha buraya sığınmasın için Dimyat Kalesi'ni yıkbk­ tan sonra Mansure'ye gelip küffarın ardını aldı. Bütün küffarı kılıçtan geçirdiği için Mansure şehri dediler. 144 Daha sonra Şam'da Nureddin Şehid vefat edince Mısır'da Yusuf Salahaddin Mısır'a ve Şam'a müstakil padişah olup denizler' gibi sayısız asker ile Kudüs-i Şerif'e sarılarak kırk günde aman vermeyüp kaleyi feth etti. Küffardan bir can bırakınayıp iki kere yüz bin Hıristiyan, Mığdıst Ermeni, Rum, Freng ve 50.000 papaz kılıçtan geçti. Yusuf Salahaddin Kudüs Kalesi'ni temelinden yıkıp Mısır'a gitti. (---) oğullarından Melik Eşref Halil b. Kalavan yine 44 gün kuşalıp feth etti ve yine yıklı. Daha sonra (---) tarihinde Süleyman Han Belgrad ve Malta Rodos'unu feth edip onların gaza malından Kudüs Kalesi'ni yeniden yapmışlır ki hala sağlam bir kaledir. Daha sonra Salahaddin öldükten sonra Tahir Baybars halife iken "Nitekim Akka Kalesi küffar elindedir, yine Kudüs'ü işgal etmeleri kesindir" diye yer götürmez denizler gibi asker ile karadan ve 700 parça gemiyle denizden Akka Kalesi'ni Tahir Baybars kuşalıp tam 7 sene kalenin eteklerinde bağ diktiler. Çoluk çocuk sahibi oldular, ama yine kalenin fethi mümkün olmadı. Zira bu Akka Kalesi gibi o zamanda böyle bir Kahkaha Kalesi yok idi. Sonunda bir gece MelikTahir rüyasında görür ki "Bu savaşta Haleb şehri:ndeki Şeyh Abidin Efendi olmayınca bu kale feth olmaz" derler. Hemen Tahir Baybars, Haleb'e bir dostluk mektubu ile adam gönderir. Adam 3 günde Haleb'e varıp muhabbet üsluplu mektubu şeyhe verir. Şeyh mektubun içindekini "emri baş üstüne" deyip nalınlarının üzerinde abdest alırken hemen şeyhin bir gözü kör olur. "Sübhanallah der, var adem elhamdülillah, işte bu an kale feth olur" diye sağ ayağından nalmını çıkarıp öfkeyle havaya atarak, "Var Melik Tahir'e bizden selam eyle. Gazaları kutlu olsun, diye haber eyle. işte o gazada batın aleminde ceng ederken bir gözceğimiz şehit oldu" diye göz bebeğini bir hokkaya kor, anılan elçi ile gözünü Akka Kalesi allında Tahir Baybars'a gönderir. Elçi üç günde Akka Kalesi'ne gelir. Görür ki kale yerle bir olup yerde yatar. Bütün Müslüman gaziler kaleye girmişler v~ kale Müslüman ibadetgahı olmuş. Elçi Melik Tahir'e gelip şeyhin selamıyla mübarek gözünü [41a] verir, bütün Müslüman gaziler hayretler içinde kalırlar. Meğer adı g~çen Şeyh Abidin hazretleri, 145 "N'ola davete uyarak gazada bulunalım" deyip abdest alır­ ken gözü şehit olduğu sırada, ayağından nalmını havaya attığında Akka'yı kuşatan Müslüman yiğitler gün gibi apaçık görürler ki bir nalın havada uçarak gelip kalenin bedenlerine bir kere nasıl vurursa Allah'ın izniyle hendek kenarında olan kale duvarına büyük bir deprem isabet edip bütün burçları ve bedenleri yerin dibine geçer ve bütün temelleri açığa çıkar. Kısacası anılan nalın Akka Kalesi'nin beş kat duvarına beş kere vurur, hala beş kat duvarları harap olur. Bütün temelleri havaya bakar, burçları ve bedenleri yerin dibine geçmiştir. imdi azizim evliya kerameti haktır. Büyük evliyalan inkar etmemek gerek. Melik Tahir 7 sene bu Akka Kalesi'ni kuşatıp nice kere yüz bin mancınık taşları vurduğu gülleler Akka Ovası'nda yuvarlanıp toz toprak içinde yatar. O taşlar kaleye asla zarar vermedi ama Haleb şehrinden bir kere bir şeyh nalmını atınca göz açıp yumuncaya kadar kısa bir sürede 7 sene fethedilemeyen kale bir anda fethedilmiştir. Bundan dolayı bütün akaid kitaplarında, "Evliya kerameti haktır" diye yazmışlardır. Şeyh Abidin'in şehit olan mübarek gözü bir mücevher hokka içinde Şam-ı Şerif de Melik Tahir'in nur dolu türbesinin haziresinde korunmaktadır. O mübarek gözü hakfr görmüşüm. Allah sırrını aziz etsin. İşte Akka Kalesi'nin ilk fethi bu yüzden olmuştur. Nice kere küffar istila etti ama yurt edemeyip firar etti. Daha sonra (---) oğullarından Melik Kamil Mısır halifesiyken biraz tamir edip kale kulu koydu. Çerkezlerden Sultan Gavrf elinde iken 922 [1516] tarihinde Selim Han Mısır'a giderken halkı itaat edip kaleyi teslim ettiler. Hala Şam eyaletinde Safet sancağı sınırında başka 300 kese iltizam ile hakimi bin kadar asker ile yönetir yüksek mansıptır. Beyine de 150 kese kalır ve 150 akçe şerif kazadır. Toplam (---) adet nahiye köyleri vardır. Safet şehri bir merhale ve Kudüs şehri üç menzil yerdir. Bu iki şehrin iskelesidir. Şehir naibi, şehir muhtesibi, gümrük emini ve Şam yeniçerisi serdarı vardır, ama sipah kethüdayeri yoktur. Ve dizdarı, (---) adet kale neferatları, nakibüleşrafı ve dört mezhepten şeyhülislamı vardır. Seçkinleri ve ileri gelenleri asla yoktur. Zira bir ada yerdir. Hepsi kara ve deniz tüccarı ve gemici cinsinden adamları vardır. Ve iskele başındaki han içinde yedi kral taraflarından balyoz unvanlı (elçi) kefereteri vardır. 146 Akka Kalesi'nin şekillerinin anlatılması: Akdeniz kenarında bir körfez bitiminde bir düz kumsal ve eğimsiz yerde dörtgen şekilli eski bir kaledir. Tamamı beş kattır. Her kat duvarı yirmişer arşın enlidir. Bir sıra horasanf tuğla ve bir sıra dört köşe yontma taş ile yapılmıştır. Ve beş kat duvarının aralarında birer kat SO arşın enli hendekleri var. Hepsi beş kat hendektir. İçinden Akdeniz geçer. 7 adet büyük kapıları var imiş. Fırdolayı büyüklüğü 9.000 adım kuşatır. Bütün burçları ve duvarları yıkılıp toprak olup yerde yatar. Bu büyük kale içi tamamen incir ve dut bağlarıdır. Yapı ve evlerden bir eser yoktur, ama bu kalenin güneyi tarafında deniz kıyısında (---) tarihinde Süleyman Han vezirlerinden Koca Lala Mustafa Paşa dörtgen şekilli bir küçük taş yapı kuleye benzer güzel bir kale yapmış. Bütün çevresi 800 adımdır. Batı arafına açılır bir kapısı var. Dizdar ve neferat hepsi burada otururlar. Limana bakar 7 adet şahane balyemez topları ve sair cebehanesi var. Kale içinde tahıl anbarı, su samıçiarı ve bir Süleyman Han Camii var. Başka yapıların tamamı taşra varaştadır ve bin kadar kargir ve başka şunun bununla yapılmış ufak tefek evlerdir. Niceleri de hasır ile örtülmüş garip evleridir. Yapılarından donanımlı ve mükemmeli kale gibi iskele başın­ da Sinan Paşa'nın Balyoz Haru'dır. Gerçekten de kaleden sağlam ve dayanıklıdır. Ve iskele başında Sinan Paşa Camii küçüktür, ama kalabalık cemaate sahiptir. Ve çarşı pazarı gayet azdır, ama yine kıymetli şeyler Balyoz Ham'nda mevcuttur. Ve şehrin dışında ufak tefek bir hamarnı vardır. Hamam için tamamen zift ile döşenmiş, bir çeşit güzel bir koku duyulur hoş kokulu bir hamamdır, ama günden güne bu hamarnı kum doldurmaktadır. Zira İskender-i Zülkarneyn bu şehirde otururken kum için bir tılsım yaptırmıştı. Günümüzde o tılsım yıkıldığından kum denizi bu şehri boğmaktadır. Bu hamam yakınında deniz kıyısında limana büyük bir saray yıkıntısı var ki orada olan ibret verici garip yapılar meğer Ayasluk'da ve Edincik şehirlerinde •ola. İskender Sarayı adıyla meşhurdur. [41b] Bu şehri seyr edip dolaşırken iskele başında Sinan Paşa Camiinde cuma narnazına hazır olduğumuz sırada bir adet büyük kalyon 12 p~re yelkenlerini açıp orsa bayraklarını ve haçlı san"'' şimşek gıjgırıp Akka limanına gelmede. caklarını açıp 147 Cezayirli ile Felemenk ve İngiliz küffarının büyük savaşının anlatılması Önden gelen küffar kalyonunun ardınca bir küçücük potaç kalyoncuk bu kafir gemisinin ardı sıra kovarak o da orsa bayraklarını ve yeşil sancağını açınca hepsi kırmızı fesli Müslüman gaziler, kalyonun kıçı, başı ve palavrası üzere bağrı açık gaziler Allah Allah sesine yol buldurup hemen dağ parçası gibi küffar gemisine bir kat alabanda top vurdu, küffar da ona vurdu. Bir yaylım tüfenk baştan ve kıçtan serpip kafir gemisine sarılınca melun küffar semender kuşu gibi Nemrud ateşi içinde kaldı; Bunun üzerine nice bin kurnazlık ve şeytanlıklar edip Cezayirli'den alarka oldu. Geminin içinde hazin sesle bir çeşit turompete frenk boruları çalınca şehir içinde olan balyoz kafirleri Murtaza Paşa'ya, kadıya ve Safet hakimine mal dağıtmaya başladılar. Murtaza Paşa "Görelim sonu neye varır" diye göz yumunca hemen Cezayirli var gücüyle yine kafire sarılmaya hücum edince küffar yine yelkenlerini açarak "kale altı budur" deyip can havliyle gemilerini karaya düşürüp yatttılar. Bütün kafirleri taşra dökülüp kale altına geldiler. Cezayirli bu kere eli boş hüsranla tırarnola edip liman içine gelirken onu gördük, Liman ağzından iki pare dağ gibi kalyonlar yelkenlerini döküp haçlı bayraklarını açıp limana girdi. Ardı sıra yeşil sancaklı iki kalyon al ve ala fesli asker ile kat kat Cezayirliler bu iki gemiyi kovarak büyük limana girince hemen.önce giren Cezayirlinin küçük gemisi iki kafir kalyonunun önünü aldı. İki kafir gemisi yelkenlerini ıstinkaya vurup cenge başladı. Üç İslam gemisi arasında iki kefere gemisi birbirlerine sarılıp Akka şehri önüne geldiler. Tam üç buçuk saat büyük ceng ettiler. Akka şehri içindeki bütün halk top güllesinaen kaçtılar, ancak 7080 kadar adam şehir içinde şehit ve sayısız insan da yaralandı. Müezzin minarede sala verirken minare gülle darbesinden yıkı­ lınca müezzin de kaçtı. Sonunda bütün Cezayirliler bir ağızdan Allah Allah sadasma yol buldurup bir yaylım da top ve tüfenk vurup kıçtan baştan kafir gemilerine girdiler. Hemen dal-kılıç çarmıhiara ve kafir direklerine çıkıp bütün çarmıh, abli, kazlı, göncük, ıstaca, kurnal ve bütün yelken aletlerini balta ve kılıçlar ile kesip ezanlar okudular. Tam bir saat daha küffar ambar içinde cenk ettiler. Önce Felemenk gemisi feth oldu. Daha sonra İngiliz gemisi alındı. İki 148 kafir gemisini yedeğe alıp alarka bir top ve tüfenk şenlikleri ile bir Allah Allah gülbangı (bir topluluk tarafından bir ağızdan ve makamla yapılan dua) çekmişlerdir ki Akka şehrinin dağını, taşını inletip o mahalde demir bırakıp yattılar. Beri tarafta kafir balyozlar bütün iş erlerine mal yedirip, "Ne demektir, Osmanlının limanında gümrüğe gelmiş, yanaş­ mış gemilerimizi padişah limanında, insanların ortasında ellik (dost) gemiletimizi aldılar" diye Paşa tarafından sandallar ile Cezayirliye adamlar gidince onlar da, "Üç gün, üç gecedir Kıbrıs Adası'ndan beri ceng edip kovarak bu aslieri bu mahalle düşürdük. Gaziler kanunu üzere yaralı maralımızdır. Mekke'de, Medine'de dahi olsa alırız" deyip Paşa'ya bir Frenk kızı ve bir Freng oğlanı hediye gönderip yelken açtılar ve aviarını yedeğe alıp şenlikler ederek Akdeniz deyip gittiler. Tanrı şahittir karada durduğumuz yerde yedi sekiz saat bir deniz cengi seyr ettik ki uzun müddet ömrümde görmemiş idim. Daha sonra paşa bazı haneleri ve topdan yıkılan minareyi imar etti, ama karada kalan kafir kalyonunu hilekar küffar bir sanat etmiştir ki akıllar perişan olur. Kalyonu çıkarılmasının anlatılması Evvela şehir içinde nice yüz fıçılar topladılar. Her fıçıya birer ip bağlayıp ipierin birer ucuna da birer fıçı daha bağladılar. 100 fıçı kalyonun bir tarafında 100 fıçı bir tarafında kalıp bütün sağlam ipleri geminin altında kaldı. Bu kere bütün fıçıları deniz suyuyla ağzına kadar doldurunca fıçılar denize hattı. Her bir fıçıya bir kafir tulumba koyup fıçıların suları tulumbalar ile boşaldıkça gemiyi boş fıçılar kaldırdı ve kıç tarafında olan demiri tırarnola edip kolaylıkla gemiyi kurtardılar. İnsan [42a] hayran olur. Sanatçının bağenilen becerisinin anlatılması Bu Akka Salırası'nda 70-80 bin asker ile konaklarken zikri geçen cengaver Cezayir kalyonlarından iki adet hizmetkfirıyla bir pehlivan (sanatçı) çıkıp bütün askere, paşaya ve diğer ileri gelenlere yeşil bayraklar hediyeler verip, "İbret verici temaşagahım vardır ki görmeye muhtaçtır" diye herkesi savaş meydanına davet etti. Magrib topraklarında yetiş­ miş bir ulu~·adamı idi. 149 Sözün kısası şaşırıp kalır. üç gün ibret verici gösterilerde bulundu ki insan Bu üç günde tüm ileri gelenlerden iki kese kadar mal topladı. Birinci marifeti: Nice yüz adamlara kavun, karpuz, kabak, hıyar, turp ve havuç gibi yüz sebze ve ot tohumları verdi. Her adam ellerindeki tohumları yere sokup seyre durdular. Hemen o sanatçı tohumlar üzerine bir yeşil tulum içinde bir çeşit su serpti. O anda bütün çekirdeklerden yeşil filizler çıkh ve bir anda bütün ürünü olgunlaşh. Herkes ektiği yerden beşer onar kavun, karpuz ve hıyar alarak birbirlerine dağıtıp yediklerinde bütün halk hayretler içinde kalıp dudaklarını ısırdılar. Sonra, İkinci becerisi: Paşa askerinden nice hoşgörülü levendleri bu ustanın izniyle pehlivanı bir büyük çuval içine koyup çuvalın ağ­ zını öyle sıkı bağladılar ki Süleyman devleri çözemezdi. Bir kere pehlivan çuval içinden "Ya Allah!" deyip çuvaldan dışarı çıktı. Üçüncü ustah.k: Bütün halk üzerine bir efsun okuyup "üf!" dedi. Bütün halk birbiriyle öpüşmeye başladılar. Dördüncü marifet: Bir efsun daha etti. Bütün halk birbirlerini başsız görüp korkuya kapıldılar. Beşinci sanat: Bir efsun daha etti. Bütün halk birbirini çirkin fiilde görüp bir hay huy sulu şakaları oldu ki bütün halk gülrnekten yorgun düştüler. ................ (7 satır boş) ............... . Üç günde bunun gibi ibret verici insanı hayrette bırakan ustalıklar sergiledi ki bütün insan deryası halk hayretler içinde kaldılar. Üçüncü gün sihir sanatı seyrini bildirir: Kuşluk vaktinde muhabbet meydanında iki hizmetçisine def çaldırıp kendi dönerek ortaya gelip bir hayli döndükten sonra, "Bugünkü gün siz erenlere son marifetimizi gösterelim" deyip çantasından bir küçük karpuz kadar var bir kırmızı yuvarlak top çıkardı. Ucunda bir kınnap ipi bağlı idi. Sonra gösteri meydanına bir iri at kazığı kakıp o topun ucundaki ipi kazığa bağladı. O topu eline alıp kazığa bağlı olan ipden çeke çeke on kulaç kadar ip topun içinden çıktı. Bir kerre "Ya Allah" diyerek topu pazu kuvveti ile havaya attı. O titreyerek havada asılı kaldı. Bütün halk da yine hayrette kaldı. ıso Birkaç kere topa "İn" dedi. Top yine asılı dururdu. Ey dostlar, top hal dili ile, · "Bütün dostlar birer akçe vermeyince inmem" der, diyerek para toplar. Birer kuruş ve birer altın vermiş adam var. Daha sonra topun ipi dibine gelip, "İşte akçe, in aşağı" dedi. Top yine yerinde dururdu. Sonunda bütün halk ile ipi çekmeye başladı. On yerde ip kankal kankal yığıldı ki üç fil yükü ip oldu, ama bütün ipler, havada olan topdan inip yığılırdı. Bu kere kendisi gazaba gelip hizmetçinin birine, "Var şu topu indir" deyince hemen bir esmer renkli yamağı topdaki ipe yapışıp ip cambazlığı ederek insanların gözü önünde ipden yukarıya çıktı, ta havada topun üstüne çıkıp durdu. "Bre topu indir ve sen dahi in" diye bağırdı. Ne hizmetçisi ve ne topu inmedi. Onun için de yüz kuruş kadar mal toplayıp yine "İn aşağı!" dedi. Yamağı ve top inmedi. Bu kere öbür adarnma emr edip, "Var şunları aşağı indir" [42b] diye tembih etti. Gerçi bu köleler dilsiz gibi idiler. Üç günden beri bunlardan bir tek kelime bile duyulmadı ama ne ki emr ederlerse emrine uyarlardı. Bu kere ikinci köle anılan kazık dibinden ipe yapışıp gemici yamağı gibi, örümcek gibi havaya tırmanıp öbür kölenin yanına varınca o da orada durdu. Bu duruma da bütün halk hayret etti. Hemen pehlivan, "Bre inin oğlancıklarım!" dedi. Nice adamlar ile ipe yapışıp çeke çeke üç kankal ip daha yığıldı, ancak oğlanlar havada asılı dururlardı. Bu kere pehlivan telaşa kapılıp öfkelenerek, "Hoş adam pişman olursun. İşime engel olma. Sana kıyarım!" deyip dal-kılıç gösteri meydanında gezerdi, ama "Mana, şairin içinde gizlidir" işaretini kimse bilmezdi. Hemen para kesesinden bir kabak çekirdeğini yere dikip üzerine anılan tulumdan su döktü. Anında büyük kırmızı bir kabak çıktı. Hemen yine, "Gel adam, benim hünerime engel olma!" diye meydanda dalkılıç serseri gezerdi. "Bu kere bu hünerimi de seyr edin ümmet-i Muhammed" deyip ipin yanına gelerek yine oğlanlara, "Bre ininl:' diye bağırdı ve hayli akçe devşirdi. 151 Halktan nice hançer ve bıçak, kontuş ve çeşit çeşit esvaplar alıp geyindi, para kesesini beline bağlayıp ip dibine geldi, elindeki kılıç ile bitirdiği kabağa bir satur vuronca kabak iki parça oldu. O an ipe yapışıp örümcek gibi yukarı çıktı, oğlanların yanına varınca dal-satur olup, "Ben size inin aşağı demez miydim? Niçin inmediniz. Ey ümmet-i Muhammed sizi Allah'a ısmarladım. Endülüs diyarına bize yol göründü. Bu köleleri, Allah emaneti olsun, bir hoşça defn eylen!" diye iki kölenin başlarını kesip aşağı attı. "Benim sanatıma engel olanın dahi ölüsünü bir hoş defn edin!" deyince hava kapkaranlık olup yerde kazığa bağlı olan ip kırıldı. O yoğun karanlık havada oyuncu adam göklere doğru kayboldu. Bütün halk hayretler içinde kaldı. O iki kölemin kelleleriyle cesetleri de gösteri meydanında kaldı. "Bre paşanın masraf katibi Urum Mehmed Ağa da başsız bulundu" diye bir ses duyuldu. Bütün halk vanp gördüler ki fakir Mehmed Ağa Akka Kalesi içinde İskender Sarayı'nın yıkıntısının yüksek bir yerinden pehlivanı seyr ederken, marifetli bir çelebi olduğundan bütün esvaplarını ters giymiş ve ayağından pabucunu çıkarıp başına sokarak pehlivanın sihrini ve simyasını bozmaya çalışmış. Meğer meydanda pehlivamn, "Adam benim marifetime engel olma. Sana kıyarım. Sonra pişman olursun!" dediği fakir Mehmed Ağa için imiş. Hemen kabak bitirip kabağı kılıç ile kestiğinde Mehmed Ağa İskender Sarayı'ndan aşağı düşmüş. Ters esvaplarıyla fakir Mehmed Ağa'nın cesedini kaldırıp yıkayıp Hazret-i Salih yanında defn ettiler. Köleleri de Akka kumiuğunda gömdüler. Sabahleyin hamama gidenler gördüler ki iki kölenin mezarında iki keçi leşini sırtlan kurtları çıkarıp bazı yerini yemişler. Meğer bu köleler asla konuşmadıklarından siroya ilmi ile hareket eder bir cansız imiş. Ancak merhum masraf katibi Çelebi'ye yazık oldu. İşte bu Akka Kalesi'nde böyle bir acaip gösteri seyr ettik. ................ (1 152 satır boş) ............... . Beyt-i Mukaddes iskelesi Akka Kalesi'nin ziyaret yerleri Evvela Akka Kalesi'nin ta ortasındaki yıkınnlar içinde kumlukta bir alçak kubbeli ve bir ufak tefek türbeli bahçe içinde, Hazret-i Salih İbn (---) ziyareti salavatullahi aleyhi ve selame. Bu kale bunların mübarek naaşları bereketiyle yapılıp marnur olmuştur. Bu kaleyi bir kere küffar istila eylediğinde Hazret-i Salih'in cesedini kaldırıp İspanya'da büyük şehre yani Kızılelma'ya götürmek istediklerinde mezar içinden acı bir sayha (haykırış) duyulup cesede el uzatan küffarların tamamı o sayhadan helak oldular. Bunların hepsi İskender'in harap olan sarayı yakınında gömülüdürler. Hazret-i Salih aleyhisselam mucizesi: Hazret-i Salih Semud kavmini imana davet etmekle görevlendirilmişti. Kavmi imana gelmeyi asla kabul etmeyip türlü türlü mucizeler istediler. Niceleri, "Şu karşıki kara kayadan bize bir deve çıkar, görelim ve yanına erkek deve gelmeden hamile kalıp ondan bir köçek (yavru) deve doğsun. Dişi devenin sütüyle geçinelim. Ondan sana iman getirelim" diye böyle nice çeşit mucizeler istediler. Hemen o dernde Salih Nebf el açıp dua edince Allahu Taala'nın emriyle o yalçın kızıl kaya ikiye ayrılıp bir dişi deve ortaya çıktı. Az bir vakit içinde dişi deve hamile kaldı ve ondan çok sevimli bir köçekcik doğdu. Tam 30 sene bu develer ovada otlayıp sütünü bütün Semud kavmi [43a] sağıp geÇimlerini sağlarlar­ dı. Yine böyle iken, "Ey Salih, sen ne usta sihirbaz imişsin ki şöyle kızıl kayadan bir deve çıkardın" diye bir kişi bile imana gelmedi. Sonunda dişi deveyi öldürdüler. Salih Nebf duası ile yine kaya ikiye ayrılıp devenin köçeği kaya içine girip kayboldu. Hakfr Şam yoluyla hacc-ı şerife gittiğimde bu Naka (Dişi deve) Kayası adlı mahalli görüp seyr ettik. Göklere doğru,baş uzatmış bir kızıl kayadır. Hayy ve Kadfr olan Allah'ın izniyle kaya iki parça olup devenin ortaya çıktığı yer ve yine köçek deve girip kaybolduğu kaya kudret eliyle parça olduğu öyle apaçık bellidir ki, sanki hakkak ustası yemeni taşı, seylanı ve elması nasıl kazır, siler, e,arlatır ve dialarsa öyle berrak yarıklı kayadır. İki tarafı dar boğaz göklere baş çekmiş kayalardır. 153 Eski zamanlarda bu mahalde kayadan kayaya büyük bir yapılmış olup Hicaz toprağı ile Şam sınırı bu kapı imiş. Hala o kapı yerleri anılan kayada bellidir. Bu kaya içinde saklanan deve köçeğinin böğürdüğünün sesini Müslüman hacılannın develeri duyup o yerden bir adım ileri gitmeleri ihtimali yoktur. O kayalar arasında deve kemiklerinden geçilmez bir dar yerdir. İşin sonunda develerimiz bu Salih devesinin inilti ve feryatlarını bu kayaların arasında işitmesin diye bütün Şam hacıları bu Naka Kayası dibine yakın gelince yetmiş hacı bir ağızdan Allah Allah seslerine yol buldurup gülhang-ı Muhammedi'nin sesinden ve çınıltısından dağlar güm güm gümleyip bütün insanlar dehşete kapıldılar. Bu kayalar arasında nice yüz bin tüfenkleri ve emir-i haccın altı pare toplarını üç nöbet atıp nice bin develeri böyle hay huy feryadı ile geçirtirler. Ta hacıların sonu tamam oluncaya kadar bu Allah Allah sesleri kesilmez. Yine böyle iken nice yüz deve kaya içindeki Salih devesinin sesini işitip altta kalınca orada ilk kalan deveyi kurban edip geçerler. Ve nice hal sahibi adamlar, "Kaya içindeki Salih Nebf devesinin sesini işittim" der. Mürnin ve muvahhidlerin ağızlarından duyduk, ama Tanrı bilir hakfr duymadım. Böyle bir yalçın kayalı yerlerdir ki bütün Şam hacıları her sene bu Hazret-i Salih kayaları arasından geçip ziyaret ederler. Peygamber mucizesi yüksek bir kayadır. Hazret-i Salih zamanında bu kaya içinde dişi deve kaybolunca Cenab-ı Bad tarafından Hazret-i Salih'e Rabhani gizli ses ile "Ya Salih, ruh ile'ş-Şam-Ey Salih! Şam'a git!" emri olunca Hazret-i Salih Şam tarafına gitti. Cenab-ı Rabbi'l-İzzet bu Semud kavmine bir gök gürültüsü, şimşek ve yıldırım azabını verip bütün Semud kavminin o gürültülü sesten ödleri patladı, oturdukları evleri yerle bir olup bütün kayalara oyulmuş mağara evleri yıkıldı. Hala bütün kapılarının üst eşikleri, kayadan oyulmuş tavanları, yükleri ve dolapları tamamen yerin dibine geçip kimi baş aşağı, kimi yan vermiş yatar evler ve saraylar var ki bütün Şam hacıları bu Semud şehri içinden geçtikçe seyredip Allah'ın gazabının ne idiğini görüp Ulu Yaralıcıdan korkuları artar, ibret verici harabedir. Buradan, Hazret-i Salih bu Akka şehrine gelip (---) yıl yaşayıp vefat edince bu temiz toprağa defn ederler. Hala bütün in- 154 sanların ziyaret yeridir. Gerçi büyük bir bina türbesi yoktur ama yine fukara çobanlardan yedi sekiz adet türbedarları ve hizmetçileri vardır, ama bu türbeyi de kum kapatmaktadır. Her sene bütün şehir halkı toplanıp Hazret-i Salih'in mübarek ruhundan yardım talep edip nice kere yüz bin arka yükü kumu denize döküp Hazret-i Salih'in kabrini temizlerler. Hakfr de hizmetimiz geçsin için eteğimle nice kere kum taşıyıp denize attık, Salih Nebf ruhu için bir Yasın-i Şerff okuyup veda ziyareti ettik. Hazret-i Adem aleyhisselam makamı ziyareti: Hazret-i Adem atamız Şam yakınında Havran ovalarında çift sürerken sığırlarını sulamaya bir kaç adımda bu Akka'ya gelirdi. Hala Havran Nahiyesi'nden zamane halkının adımıyla Akka şehrine altı konak yer menzil uzaklıktadır. Hazret-i Adem bu Akka'da sığırlarını sulayıp ibadet ettiği çimenlik sofa üzerinde kayada oyulmuş yüksek makamı vardır. Hala insanların ziyaret yeridir. Aynü'l-bakar ziyaret yeri: Akka Kalesi'nin doğu tarafının dışında, 1.000 adım uzaklıkta, bir yeşillik yerde 40 basamak taş merdiven ile inilir bir Aynü's-sevr (Sığır pınarı), bir tatlı sudur. Nice bin peygamberler bu Aynü's-sevr'e girip yıkandıklarından hala nice kere yüz bin insan hastalıklı geyip bu pınarda yıkanıp suyundan içince Allah'ın izniyle bütün hastalıklarından kurtulur, vücudu düzelip beyaz inci tanesi gibi olur. Hatta bütün Akka uleması ve Beka halkı bu kaynağa Hazret-i Peygamber Hazret-i Ali ile gelip girmiştir diye anlatırlar. Üçündi özellik: Bu temiz pınardan güçsüz kuvvetsiz bir sığıra yedi gün su verseler Tanrının emriyle ölüm mertebesinde ise bile kurtulup öyle etlenir ve irileşir ki sanki Hamele-i arz sığırı ola. Arap dilinde atasözüdür ki, bir adam şişmanlayıp zor hareket eder olsa "Akka sevri (sığırı) gibi olmuş" derler. [43b} Nimetli iki pınar ziyareti: Aynü's-sevr'e yakın iki akarsudur ama kaynadığı yerden yine kaybolur abıhayattan işaret verir iki kaynaktır. Tanrı'nın emriyle biri süt lezzetindedir ve birinin başka bir hoş kokusu vardır. Cenab-ı Bari'nin ezell adeti odur ki bütün sularda lezzet vardır ama koku yaratmamıştır, ama bu iki büyük nimette bir koku vardır ki Tanrı bilir, hemen insan bir damlasını koklayınca sanki yeniden hayat bulup insanoğlunun dimağı kokulanır. Hekimler;.,bu tatlı pınarın ecel dışında 70 çeşit özelliklerini yazmışlardır. Her sene nice bin adam girip yıkandıkça vücudunu ~ 155 bulup bedeni öyle sağlamlaşıp düzgünleşir ki vücudunu kelpeden ve cımbızla çekseler bir parça etini koparamazlar. Nice tarihçiler, "Hazret-i Hızır her zaman bu sudan içer!" derler. Hatta bu hak1r kul şifa niyetine girip yıkanınca koşumsuz ata binmeye başladım, o derece zinde ve tendürüst oldum ki değme yiğitler bileğimi bükemez oldular. bütün hastalıklardan kurtulmuş İki küçük nimetin özellikleri Bu da ona yakın bir geniş kuyu şekilli merdiven ile inilir bir hayat pınarıdır. Lezette Kudüs-i Şerif'deki Ab-ı Selva'nın (Selva suyunun) lezzetindedir. Genellikle bu pınarda Hazret-i İsa yıkanmıştır diye Hıristiyanlar ve Frenk taifesi içip yıkanırlar. Yahudiler ise Hazret-i Musa bu pınarda yıkanmıştır diye ziyaret edip içerler, ama gayet müstamel etmişler. Bu iki pınarın "Ni'meteyn-iki nimet" ismiyle isimlenınesi "Manzara-i Enhar-ı Uyun ve Bi'r-i Germab" adlı tarihte anlatılır ki, Bizzat Hazret-i Risalete · sihirbazlar sihir ettiklerinde Rabbant ilham ile Hazret-i Resul, Şam yakınında Busra şehrine ticarete gelince .Busra şehrinde Bahlra adında bir rahip var idi. O der ki, "Ey Muhammed! Sende sihir belirtisi var, durma, Akka'da Ni'meteyn derler iki pınar vardır, birine Hazret-i Musa girip Fir'avnlıların sihrinden kurtulup Kızıldeniz kenarında Fir'avn'ın ordusunu yendi. Bütün Fir' avnller sı.ıda boğulup Musa Nebf sihirlerinden kurtuldu. Birine Hazret-i İsa Neb1 girip İsrailiiierin sihirlerinden kurtularak göklere yükseldi. Ey Muhammed! Sen de Akka'da o pınarlara girip yıkan. Beni' Kureyş kabilesi sihrinden emin olup onlara galip gelesin. Ve ey Muhammed! Akka'da pınar çoktur. Her hangi pınar sana 'Ben cennetin iki nimetiyim' derse onlara girip yıkan" deyince Hazret-i Resul, Bahlra rahibin öğretmesiyle Akka'ya gelip gezip dolaşırken bu iki kaynak, "Ey Muhammed! Cennetin iki nimeti biziz!" dediler. Hazret Bismillah ile bu iki pınarda yıkanıp bütün sihirden kurtulup "İşte iki nimet" buyurmuşlardır. Bütün milletierin tarihlerinde bu Ni'meteyn (iki nimet) pınarı yazılı olduğundan başka bizim nice yüz güvenilir kitaplarımızda özellikleri yazılıdır. Bundan dolayı bütün memleketlerdeki bin- 156 lerce sihire, sevdaya v~ sara hastalığına yakalanmış insanlar bu ni'meteynlere girip Allahu Taala'nın emriyle şifa bulup gider. Hakir bir nicesine tanık oldum. Hazret-i Server-i Ka'inat ve Mefhar-i Mevciidat Makamı: Bu iki nimetlerde yıkarup temizlendikten sonra bu güzel yerde kaya üzerinde ibadet ettikleri mahalde mübarek alınlarının secdeye geldiği kayaya tesir ettiği yer apaçık bellidir. Burada da ibadet olunur namazgahdır. İki hurma ağaemın anlatılması: Akka'nın yine doğu tarafında gökyüzüne doğru baş uzatmış iki hurma ağaçlandır ki her biri üçer kere göklere uzanıp yine zemine inıniş, deve boynu gibi üçer kere eğri hurmalardır. Akka halkı ihtiyarlarının anlattıklarına göre bu hunna ağaçlan dibine üç yüce peygamber gelip, "Esselamü aleyk ey iki ağaç" dediklerinde bu ağaçlar selam alıp boylarını eğdiklerinden üç yüce peygamberin selamını aldık­ Iarına işarettir, derler. Başka bir anlatış; "Hazret-i Meryem babasız oğul getirdiği için halktan utanıp Nablus şehrinden İsa ile bu hurma altına gelerek konakladığında bu iki hurma İsa üzerine gölgelik olup boyları eğilmiştir. (---) suresindeki ' ... taze hurma ye, iç; gözün aydın olsun! .. ' [Meryem, 25-26] ayeti hikaye yollu Yüce Peygamber'e bu ayetin inmesi bu iki hurma ağacı hakkındadır" derler. Başka bir anlatış: Bazı Aka bilginleri, Cenab-ı İzzet Beka Ovası'ndaki · Cebelü'l-Lübnan'a üç kere Cemal tecellisi ettiğinde Rabbü'l-İzzet'in cemalinin utancından üç kere bu hurmaların yerlere secde ettiğine işarettir" derler. Kısacası öyle büyük hurmalardır ki Basra, Lahsa, Cevazir, cennet benzeri Bağdad ve Mısır-ı Kahire-i Muizzeddin'de böyle büyük hurmaları görmemişizdir. Gerçekten de evliya ve enbiya nazargahıdır. Ancak biri erkek ve biri dişidir. 20-30 salkım hurma verir. Bir tanesini Frenkler bulsalar 100 altına alırlar. İki hurmanın özellikleri: Bir adam ne kadar hasta olsa bu iki hurma ağacının gölgesinde üç gün yatsa Allah'ın izniyle şifa. bulur, meşhurdur. Hazret-i İsa ve Meryem makamı: Bu hurmanın dibine Hazret-i Meryem gelip oturduğunda bu dişi hurma önceden [44a] kurumuş idi. Meryem dua edip o an yeşerip taze hurma verir. Meryem yaş humnaları toplarken Hazret-i İsa hurmanın gölgesinde sırt üstü yat~rken mübarek ayaklarının ökçesiyle taşa vurur.· 157 Ökçesinin taşa tesir ettiği iki ökçe çukuru hala bellidir. Hıristi­ yanlar o İsa Nebi ayak çukurlanna gülsuyu doldurup yüzlerine sürerler, testilere doldurup ta dip Frengistanlara götürüp yüzlerine ve gözlerine sürerler, vesselam. Bu Akka şehri, eski bir şehir olduğundan nice yüz ziyaretler daha vardır ama çok gezmekten yazmaya fırsat bulamayıp bu kadarla yetindik. Bu Akka şehrinde tam iki ayda 1.600 kese tahsil eyledik. Buradan bütün İslam askeri ile kalkıp doğuya doğru 4 saatte sarp zeytinli dağlar içinde, BeniKen'an vilayetinin özellikleri: İli içinde gidip, Beni Rame Köyü: Safet sancağı toprağında yüz evli, camili, han ve hamamlı, zeytinli ve dut ağaçlı bakımlı Teymani Köyü ve zeamettir. Buradan yine doğu tarafına (---) saatte dağlar ve beller aşıp, Vadi-i Limon Köyü menzili: Bütün orduyla bir limonlu salı­ rada çadırlar ile konaklayıp bekaya malı tahsil ederken Akka Kalesi'nden müsellem geldi: "Siz ma'zulsünüz" dediler. Murtaza Paşa efendimizin aklı başından gidip düşman içinde iken gayet üzülüp telaşa kapıldı. Ertesi, 1059 [1649] tarihinde Asitane-i Saadet tarafından İpşir Paşa'ya Şam eyaleti verilince müsellimi Köse Bayram Ağa geldi. Bütün Şam ileri gelenleri ve Safet mollası ile gelip Paşa'yla buluşunca padişah emirlerini ve hatt-ı şerifleri gösterip okunduğunda Murtaza Paşa efendimiz, "İpşir Paşa kardeşimize Şam eyaleti mübarek ola!" diye Müsellim Bayram Ağa'ya bir yeşil çuka kaplu bir sarnur kürk bağışladı. Bayram Ağa, "Sultanım! Safet malından tahsil ettiğiniz bütün malı bize teslim eylen!" deyince, "Çık bre hınzır!" diye Bayram Ağa'yi katl edeyazdı. Fakir Bayram Ağa, bayrama ererneye yazıp dokuz-gökkubbeli otaktan taşra bayram ve seyrana gitti. Ardından padişah divanı olup bütün Dürzi ve Teymani şeyhleri, kısacası bütün m_ir1 bekaya mal verenlere Murtaza Paşa, "Temessük (senet) vereyim, sizden şu kadar mal aldım ve şu kadar bekaya padişah malı kaldı" deyince bütün Dürzi ve Teyman! şeyhleri; "Var git Murtaza, selametle! Biz sana bir akçe padişah malı vermedik Bizim sana verdiğimiz tamamen kadem ücretidir. 158 Bütün padişah malı hala bizim zimmetimizdedir. Senden gayri görelim ne şekil vezir gelip Nakura Boğazı'nı aşabilir. Hala bütün mal bizdedir" dediler. Şeyhlerin bu sözleri siciliata yazıldı. Murtaza Paşa bütün şeyhlerden "Zimmetimizdedir" diye temessükler aldı. Temessükler gereğinceSafet mollasından şer'i huccet alıp 1.600 keseyi larkkıdak yutup taze can bulunca bütün Dürzi şeyhlerine 200 değerli elçilere, bu kadar sarıklar, çuka ve kumaş­ lar bağışladıktan sonra vedalaştı. Bu mahalde bütün Şam askeri izinli olup Şam'a gittiler. Paşa efendimiz Safet şehrinde Hazret-i Yakub evlatlarını ve Beytülhazen'i ziyaret etmeye niyetlenip bütün kendi askeriyle Vadi-i Limon'dan kalkıp yine kıbleye doğru (---) saat sarp dağlar aşıp, Mağar Köyü: Safet toprağında 100 haneli Teymanf Köyü'dür. Bu mahallerde bir kayalı derelerde İsrailoğulları şehirlerinden Hayyan şehri adında bir şehir var imiş. Ancak bütün halkı mağaralarda otururlarmış ki, kat kat büyük mağaralardır. Hak Taala bu kavme azab edip bütün arpa, buğday ve pirinçleri ve zeytinleri tamamen taş olmuştur. O derenin içi küçük taş pirinçlerle doludur, "hacerü'r-ruz" derler. Hekimler ishal olmuş kimsenin ilacına karıştırırlar. Zahfr (basur) hastalığından bile kurtulur. Taş olan zeytinlerine "Yahudi zeytini" ve "Yahudi taşı" derler. Aynı zeytin büyüklüğünde ve şeklinde bir sert taşdır. Mesane hastalığına yakalananlara bu Yahudi taşı gülsuyu ile bileğiye sürüp ezilir. O sudan aç karnına, bir mesane hastalığına yakalanan kimse içse mesanesi yolu açılıp rahatlıkla idrarını yapabilir, ama çok kullanırsa sidiğini tııtamaz olup selisü'l-bevle (idrarını tutarnama rahatsızlığı) yakalanır. Gayet dikkatli olmak lazımdır. Bu Yahudi taşını Rum'a, Arap ve Acem'e ve Hindistan diyarına götüren başka tüccarları vardır. Bu mahalden kalkıp (---) saatte doğu tarafına, Ken'an vildyeti, Yahudi yurdu, Cuhud beldesi, ibret veici kale Kefirnahun yani Safet şehrinin özellikleri İlk yapıcısı Tufan'dan sonra Nuh aleyhisselam oğlu Sam'dır. Hazret-i Yakub'a gelinceye kadar bu şehir o kadar marnur oldu ki Askalan şehri, Hasan şehri, Filistin şehri, Taberistan şehri, Kudüs ve Zağzağa şehri bu Safet şehri gibi marnur değil idi. Zira bütün İsrailoğulları bu Safet şehrinden [44b] çıktığından eski ma159 betleri olup, benzetme olmasın halen günümüzde bile İsrailoğulla­ rından olan Yahudi kavmine bu şehir Kabeleri olmuştur. Bu şehri Selim Han 922 [1516] tarihinde Mısır Çerkezlerinden Sultan Gavri elinden feth ettiğinde Hadım Sinan Paşa yazımıyla altı kere yüz bin (600.000) Yahudi haracı yazılmıştı. Hala yine 70-80 bin Yahudi mevcuttur ki kat kat Yahudi evleri vardır. Ve ömründe bir Yahudi bu şehri ziyaret etmese, eğer gücü yoksa toprağından sürünmese, veya suyundan içmese, yahut ağaçlannın solmuş yapraklarından kendine tütsü vermese yanlış inançları üzere Yahudi olmayıp cuhud olur. Bu şehrin ilk kurucusu, Yahudi tahtı ve Yahudi ziyaret yeri olması, bütün ibret verici yapıları ve bütün hayrat ve hasenatları tarihleriyle yazılmıştır. Ve bütün ziyaret yerlerinde Hazret-i Yakub oğulları ve kızları ve Hazret-i İsmail evlatları unvan ve isimleriyle, Hazret-i Yakub'un Beytülhazen'i, Sam kabri, Hazret-i Yusuf oğlu Hazret-i Efrayim evi, Hazret-i İshak evi, Hazret-i İsmail evi, Hazret-i Eyyub evi ve nice nice başka özellikleri, hepsi hacca gittiğimiz sene seyahatnamemizin (---} [9. cilt] cildinde gayet gayet ayrıntılı olarak yazılmıştır, ama bu sene seyahatimizde dünya gezgini ve insanoğlunun nedimi, dostu olan kimselere her dilden bilmek çok gerekli olduğundan buraya Tevrat dili üzere Yahudi dili yazıldı. Yahudi Melun eski kavimlerdir ki gayet tutucu, kah cuhud Yahudilerdir. 124.000 peygamberin dört bini Allahu Taala muhabbetinden rahat yataklarında vefat etmemişlerdir. Tamamını bu Yahudi taifesi şehit etmişlerdir. Yahya, Zekeriyya ve Circis (---} (---) (---) (---} (---}gibi nice bin mürsel ve gayri-mürsel peygamberleri şehit eyledikleri bütün tefsir ve tarih kitaplarında yazılıdır. Bir millete iki kitap nazil olmamıştır, ama bunlar öncelikle Davud1 olduğundan Cenab-ı Bari Hazret-i Davud'a Zebur kitabım indirdi. (---) suresinde "Davud'a da Zebur'u verdik." [İsra, 55] ayeti kesin delildir. Başlarda Hazret-i Davud vaiz ve öğütçü idi. Davud1 yüksek ses ile Zebur ayetlerini okuyarak vaaz eder, öğüt verir, geçimini sağlamak için ceng aletleri için demirden zırh yapardı. Sonra Cenab-ı Barf, Hazret-i Davud'a Caliit Melik üzere sefere gitmeDer-beyan-ıLisan-ı 160 sini emretti. Talut Melik Hazret-i Davud'a iman getirdi. Cilut ile Haleb eyaletinde MerCidabık Salırası'nda büyük bir savaş oldu. Hazret-i Davud, Calut'un kellesine bir sapan taşı ile vurdu ki Calut'un kellesi parçalanıp o an öldü. Cenab-ı Bari Hazret-i Davud'a Calut'un tahhnı ve mülkünü bağışladı. Böylece hem peygamber ve hem padişah oldu. Buna delil olarak Bakara suresinde, "Davud Cdlut'u öldürdü; Allah ona hükümdarlık verdi ... " [Bakara, 251] ayetini indirmiştir, ama Hazret-i Davud'a indirilen Zebur kitabında vaad etme, korkutma, hikaye, emir, yasak, haram ve helal yoktur, tamamen duadır. Hala bütün Yahudilerin sinagoglarında halıarnların kayış üzerinde okudukları Zebur'dur ve yemin ettikleri kitap da Zebur'dur. Ama Hazret-i Musa'ya indirilen Tevrat kitabında vaad etme, korkutma, hikaye, emir ve yasak, haram ve helal, cennet ve cehennem, a'raf, haşr u neşr, "... yaş ve kuru hiç bir şey yoktur ki, apaçık bir Kitab'da olmasın." [En'am, 59] ayeti Kur'an-ı Kerimde olduğu gibi Tevrat kitabında da bütün bu hükümler vardır, ama Yahudi kavminden başka Hıristiyan milletlerden olanlardan İsfeç, Felemenk, Dunkarkız, Danimarka ve Nemse (---) (---) (---) (---) (---) (---) (---) (---) kefereleri tamamen Tevrat ve Zebur okuyup Yahudice kelimeler bilirler, ama mezhebieri Mesihiyye mezhebine aykırı bir alay sapık inançlı keferelerdir. Yahudi dili budur. tire 3 kotra ı dos 2 s ey 6 s ete 7 ot 8 n eve 9 Un çinko 5 4 d ec 10 kim anda ne dersin ve n ki gel, un dos nerede idin in kaza evde idim miyalom ki kaziyan ne işlerdin avra porte aça.kapuyu canım serele porte kapa kapuyu 161 Miyaloma sinyar vamoz sadaka Canım ağa! Git sadakaya. miyaloma bono andarn Canım bana güzel bak. Miyaloma ono pa çuz dami Canım bana bir ferc ver. Miyaloma andami sinyar si Canım bak ağam benim! Yahudi isimleri: Mordahay Abraham Mayliko N isim İsmail İbrahim Yako Yakub Duşenka Kazeliko Harun ................ (2 Yahudi kadın Musiko Musa Çelebi [45a] Zehirrya satır boş) ............... . isimleri (---) (---) (---) (---) (---) (---). (---) ................ (1 pastali ko börek İs ra' il kaşar pak satır boş) ............... . turfa na-pak sinago tapınak ................ (5 satır boş) ............... . Yahudi taifesinin bu özel lehçelerinden başka pek çok kelimeleri vardır ama bu kadarlar yetindik. (---) Ve Safet şehrinin de nice bin özellikleri vardır ama hepsi yukarıda yazılmıştır. Sonra paşa efendimiz bu Safet'ten cennet kokulu Şam'a gidip bütün ihtiyaçlarını görmek için yola çıktığında hakiri Gazze Paşası Hüseyin Paşa'ya on kese bakaya mal için dostuluk mektupları ile Şehaboğlu'na koşup, Safet şehrinden arz-ı Askalan'da Gazzetü'l-:Haşim şehrine gittiğimiz konakları bildirir Evvela güneye doğru sarp kayalık dağlarda, zeytin ağaçlı ormanlar içinden giderken Uyun-ı Tüccar Kalesi sol tarafımızda kalıp 9 saatte, Haddese Köyü menzili: Yüz haneli, bağlı, bahçeli ve bir camili Türabioğlu hududunda bakımlı köydür. Buradan deniz kıyısı ile Aclun sancağı toprağında (---) saat gidip, 162 Hayfa Kasabası menzili: Türabfoğlu'nun tahtıdır. Sultan I. Selim Han'dan beri ita-at eden ve bağlı olan Arap emirlerindendir. Han, cami, hamam ve küçük çarşısı olup deniz kenarına yakın olduğu Kudüs-i Şerif ziyaretine gittiğimizde (---) cildimizde ayrıntılı olarak yazılmıştır. Buradan yine deniz kıyısı ile nice harap kaleler ve şenlikli ve bakımlı yerler geçip, Leccun Hanı: Sol tarafımızda Mısır yolu üzerinde görünür yerde kalıp biz yine deniz kıyısı ile, (---) iskelesi menzili: Nablus toprağında Nablus, Kudüs İskelesi'dir. Ancak Akka gibi işlek ve büyük iskele değildir. Akka hakimi tarafından gümrüğü zabt olunur. Birkaç mahzenleri, bir zaviyesi ve birkaç fellah haneleri vardır. Buradan yine güneye doğru bir Kakun Sahrası içinde giderken, Kakun Kalesi: Yine Mısır yolunda sol tarafımızda görünür yerde kalıp büyük bir meşe ormaniarına girip (---) saatte, Büyük Ka linseve Kalesi yani Felestin (Filistin) şehri Eski Mısır Tarihi (kitap) sahibi Hıtat-ı Makrisf bu şehir için şöyle yazmış ki; Nuh Tufanı'ndan önce de büyük şehir idi, ama Tufan' dan sonra ilk defa yeryüzünde yapılan büyük şehirlerden biri bu Kalinseve şehridir. İbri dilinde Kalinsev bir şeyhin ismidir ki Kıpti kavmi, "Bu Şeyh Kalinseve peygamberdir. Sam ibn Nuh Kalinsev'dir" derler. 700 sene yaşayıp bu kaleyi inşa ettiğinden onun ismiyle isimlenmiş bir Kalinsev şehridir. Daha sonra Buhtunnasr Kürdistan'dan çıkıp Hazret-i Yahya'nın kanını Yahudilerden almak için Zağzağa şehrini, Taberistan şehrini, Kefirnahun şehrini, yani Safet'i ve bu Kalinseve şehrini yakıp yıkıp bütün Yahudileri katiettikten sonra bu şehri de yerle bir etti. Daha sonra Emevflerden Ömer ibn Abdülaziz Şam ve Gazze arası güvenli yol olsun diye imar etti. 922 [1516] tarihinde Sultan I. Selim'e boyun eğdiler. Hala Nablus sancağı toprağında Kakun Kalesi Nahiyesi'nde anayoldan uzakta bir ormanlık içinde btiyük bir kaledir ki her taşı kubbe gibidir. Tarif edilmesinde ve anlatılmasında dil kısa kalır. Dizdarı, neferatları, kalesinde yetecek kadar cebehanesi, kale içinde Urban haneleri, taşrada camii, hamarnı ve birkaç dükkaniarı vardır. Buradarf·güney taraf ile batıya (---) saatte, 163 Şeyh Hazret-i Alem İbn Uleym ziyareti Büyük bir türbe ve herkesin ziyaret ettiği bir yerdir ki yılda bir kere büyük mevlid toplantısı olur. Bu mahalde Cekula Ham Mısır yolunda kalıp yine batıya doğru bir saatte, Büyük iskele Yafa Kalesi'nin özellikleri [45b] Gazze sancağı topi'ağında deniz kıyısında dörtgen .şekilli bir taş yapı, birin ve sevimli bir ş1r1n kaledir. Remle Nahiyesi'nde Gazze subaşılığı hükmündedir. Dizdarı ve (---) adet kale neferatları vardır. (---) tarihinde yapıcısı (---) On yılda tamam olmuştur. Gayet sağlam ve dayanıklı kaledir. Cebehanesi ve limanına bakar topları vardır. Ve çok iyi demir tutar limanı vardır. Kıbrıs Adası'ndan, Şam Tarablus, Sayda, Beyrut, Akka, İskenderiye, Reşid, Dimyat ve Teyme Kalesi iskelelerinden her sene bu Yafa iskelesi'ne nice yüz pare gemiler gelip Gazze'ye; Remle'ye, Lut Kasabası'na ve Kudüs-i Şerif'e tahıl, meta, tüccar ve ziyaretçi getirirler. İşlek iskeledir ama Dimyat ve Reşid iskelesi gibi bakımlı ve süslü büyük şehir değildir. Ancak 500 hanesi, camii, han ve hamamı, çarşı pazarı olan bağlı ve bahçeli bakımlı kasabaöktır. Güney, doğu, kuzey tarafı tamamen kum deryasıdır. Kuzeyinde Akka Kalesi iskelesi 200 mildir. Güneyinde Tima benderi 70 mildir. Kudüs'e bir konak yerdir ki bundan yakın Kudüs iskelesi yoktur. Kefere zamanı Kudüs hatırı için şehir büyük işlek iskele imiş. Buradan yine kıbleye doğru kumluklar içinde şehir dışında, Hazret-i Üzeyr İbn (---) ziyaret yerinin özellikleri salaviitullahi aleyhi ve seliimehü. Büyük peygamberlerdendir. İsrailoğulları kavmine gönderilmiştir. Halkından hiç kimse Üzeyr Peygambere inanmadıkların­ dan Cenab-ı Bari onlara büyük veba vermiştir. Askalan şehrinden dışarı kaçadarken Cenab-ı Allah Cibril-i Emin'e emr edip bunlara "Allah'ın iznine uyunuz" diye bir sayha vurdu. Hepsinin o sayhadan ödü patıayıp biri biri üzere hepsi helak oldular. Tümünün bir yerde helak olmalarının sebebi odur ki aramıza veba girmesin diye birbirlerini kucaklamışlar, öyle tirkenip sık olmuş­ lardı ki aralarından su sızmazdı. Daha sonra nice yüz yıl geçtikten sonra Hazret-i Üzeyr bu ölülerin kemik yığınlarına uğrayıp 164 gördü ki denizler gibi insan kemikleri birbirine çatılmış yatar. Hayretler içerisinde, "Ya Rabbi'! Bu ne haldir ki bütün ölülerin kemikleri bir yerde yatar. Birisi bile dağılmış değildir. Bu ne hikmettir?" diye şaşkınlık içinde iken ötelerden bir ses geldi ki, "Ey Üzeyr! Bunlar benim veba azabırndan kaçarken helak olanlardır. Senin duanı beklerler ki onlara yine hayat verem" dedi. Hazret-i Üzeyr dua edince Allah'ın hikmeti bütün organları birbirine karış katış olmuşken her cesedin kemikleri yerli yerine vardı. Cenab-ı Bari kudretini göstermek için bütün kemiklerine üzerine sinirler ve damarlar bağlanıp üstüne deriler yaratıldı. Daha sonra hepsi hayat bulup ayak üzere kalktılar. Hepsi birden Hazret-i Üzeyr'i görünce, "La ilahe illallah, Üzeyrun ibnullah-Allah birdirve Üzeyr Allah'ın oğludur" dediler. Haşa sümme haşa Üzeyr'i Cenab-ı Bari'ye ortak koşup diri edenin Hazret-i Üzeyr olduğunu sandılar ki, (---) suresinde "Yahudiler: 'Üzeyr, Allah'ın oğludur' dediler. [Tevbe, 30] dedikleri bu ayet ile sabittir. Hala Yahudi kavminin sarı benizli ve kuvvetsiz olup ağızları koktuklarının aslı: Hazret-i Üzeyr duasıyla ölü iken hayat bulan Yahudi taifesi neslinden olan Yahudilerin hala ağızları leş gibi kokup yüzlerinde ve gözlerinde nur yoktur. Daha sonra Hazret-i Üzeyr Nebi'lOO sene yaşadıktan sonra vefat edip Filistin'de Remle'de defn ettiler. Daha sonra Cenab-ı Bari kudretini göstermek için Hazret-i Üzey/e ve Üzeyr'in eşe­ ğine hayat verip 300 yıl daha halkı dine davet ettiğini Cenab-ı Allah, Habibi Muhammed Mustafa'ya hikaye yollu (---) suresinde, "Allah da kendisini yüz sene öldürüp sonra diriltti." [Bakara, 259] ayeti ile bildirmiştir. Hazret-i Üzeyr'i ölüden diri edip yine halkı dine davet ettiğini bu ayet bildirirler. Daha sonra yine Hazret-i Üzeyr vefat etti ve Yafa şehri dışında bu mezkfır mahalde defnedildi. Onun için Hazret-i Üzeyr'in iki yerde mübarek kabri vardır. 'Biri Remle'de, biri bu Yafa şehri dışındadır. Ölü iken dirilip iki kere ölen peygamberin biri bu Hazret-i Üzeyr'dir. Biri kırk kere ölüp dirilip külü göğe savrulup yine hayat bulan H~zret-i Çircis aleyhisselamdır ki Musul'da gömülüdür, ama bu Hazret-i Üzeyr'i, mübarek kabrinden İspanya küffarı 165 çıkarıp Kızılelma'ya götürmek istediklerinde büyük bir deprem olmuştur. Bu depremden AskaHin şehri, Filistin Remle şehri ve Kalinseve Kalesi şehri harap olup içindeki bütün kefereler de helak olmuştur. Bu üç belde 300 sene viran yatıp marnur olunca Mısır padişah­ larından Melik Kamil zamanında yine [46a] İspanya kefereleri Kudüs'i istila ettiklerinde Hazret-i Üzeyr kabrine el uzatmaya cesaret edemeyip Hazret-i Üzeyr'in eşeğinin kemiklerini kabrinden çıkarmışlardır. Hala eşeğin iki ön ayakları Nemse Çasarı'nın hazinesinde cevahir kutu ile durur, eşeğin tırnaklarını mücevherle bezemiştir ve hazinesinde saklıdır. Ve arka ayakları İpanya Kızılelması'nın İrimpapa hazinesindedir. Diğer kemikleri yine Yafa şehri yakınında Hazret-i Üzeyr yanında gömülüdür. Küffarın Kudüs'ü işgal ettiği sırada Malta küffarı fırsat bulup Nablus yakınında Sabastiye Köyü'nden Hazret-i Yahya'nın mübarek cesedini çalıp Tarsus yanında karargahıarı olan Karagözgez adlı kaleye götürdüler. Onu Me'mun Halife feth edince Malta küffarı Hazret-i Yahya cesedi ile Malta Rodosu Kalesi'ne vardılar. 928 [1522] tarihinde onu da Süleyman Han kuşatınca Hazret-i Yahya cesedini hala Malta olan adada cevahir sanduka içinde Sencuvan hazinesinde sakladılar. Sencuvan, Yahya Nebi vücududur. Onu kendilerine rical-i gayb edinip onun mübarek elinin nakşı olan bayraklarını açıp ne tarafa yöneliderse muzaffer olurlar. Malta küffarının bütün kafider arasında saygın ve üstün olmalarının sebebi, Hazret-i Yahya cesedinin onlarda olmasındandır, ki Sencuvan namıyla meşhur olmuştur, ama mübarek başları Şam-ı Şerif Kalesi'nde Ümeyye Camii ortasında yerin altında bir altın tepsidedir. 797 [1393] tarihinde Timudenk açıp ziyaret edip görmüştür. Ama bu Yafa şehrinde Hazret-i Üzeyr'in mübarek kabrini hiçbir kimse açmayı başaramamıştır. Her peygamberin hayatlarındaki gibi kimi celal (haşmet, sertlik), kimi cemal (lütuf, yumuşaklık) sahibidir. Hazret-i Üzeyr celal sahibi olduğundan mübarek kabrine hiçbir sapık kral el uzatamamışlardır. Bu Üzeyr ziyaretini edip yine kıbleye doğru düz ve geniş şenlikli ova içinde (---) saatte Şeyh Rudin hazretlerini ziyaret ettik. İhtiyaç sahiplerinin ziyaret yeri olan bir tekkedir. Bu semtlerde kıyıya inen Türkmen kabilesinin tamamı Hazret-i 166 Üzeyr'e inanırlar ki hala tasarruf sahibi olup ulu sultandır. Buradan (---) saatte, - Hazret-i Lut Kasabası'nın özellikleri Eski şehirlerdendir. Hazret-i Lut burada oturduğu için Lut şehri derler. Bu da büyük şehir imiş. Buhtunnasr'ın yakıp yıktı­ ğının izleri ve kalıntıları hala açıkça bellidir. Gazze sancağı toprağında Remle Kazası Nahiyesi'nde, Lut Gölü kıyısında 1.000 haneli, üç camii ve mescitleri olan, han, hamam, tekke ve çarşı pazarı süslü şirin bir kasabadır. Bağı ve bahçesi ve güzel bostanları vardır. Suyu ve havası o kadar beğenilmez. Zira Lut Gölü'nün bir çeşit kötü kokusu tiyab rüzgarında gelip bütün halkını sersem eder. Hakimi maktu'u'l-kalem ve mefruzu'l-kıdem {---) Paşa evkafı olduğundan mütevelll hükmeder. Muhtesibi, naibi ve subaşısı vardır ama Şam yeniçeri serdarısı yoktur. {---) Zehir gibi ve kötü kokulu Lut Gölü'nün özellikleri Bu göl odur ki Hazret-i Lut zamanında Lutf kavmi Cenab-ı Bari' gazap edip pis leşlerini Cenab-ı Allah meleklere emr edip bu denize döktürmüştür. Bütün leşleri nice zaman bu gölün üzerinde yüzdüğünden pis leşlerinden gölün suyu kötü kokulu olmuştur. Hala günümüzde bir sasık (pis kokulu) göl ve kara yüzlü denizdir. Emevi' halifeleri zamanına gelinceye kadar bu göl üzerinde her sabah binlerce kefenli taptaze ölüler bulu~urmuş. Meğer rahmet develeri ile vekil melekler Lutileri kabrinden çıkarıp bu göle dökerlermiş. Lut şehri hakimi tarafından kefenlerini almaya emin adamları kayıklar ile varıp ölülerin kefenlerini başları ucundan çözüp kefenlerini alınca avret yerleri kapkara kül olup vücutları çok pis kokarmış. Hemen leşlerinden kefenleri çıkınca bu gölün köpek balıkları öncelikle Lutllerin avret yerini koparıp yerler imiş. Kefen için başka bir emanetçi adamı olurmuş. Her sene 40-50 bin kefen toplanırmış, ama Emevflerden sonra bu durum Müslümanlara olmamıştır, ama Lut Kasabası'nda (---) c'amii imaını Zeynüddin hazretleri, Şeyh Necibüddin, Şeyh Aliyülvahi ve Hatib Muhammed Şinavi hazretleri yemin ettiler ki, "Nice kere bizim tarafımızdan görülmüştür ki yakın zamanda nice yüz LUtJ.kavmi bu gölün üzerinde gezip kenara gelince çiftçiler beyaz miskali' pamuk kefenlerini alınca öncelikle organİnı ve yu- 167 murtalarını gölün balıkları harp harp koparıp yerler" diye tanıklık ettiler. Bundan dolayı Lut şehri halkı, [46b] "Bu gölün balığı Lutllerin etini yerler" diye dindar olanlar bu gölün balı­ ğından yemezler. Ve Allah korusun arslan pençeli bir çeşit siyah balığı olur, insan etinden başka bir şey yemez derler, tuhaf ve acaip bir Lut Gölü'dür. Bu kasabayı seyr edip yine kıbleye doğru 2 saatte, Filistin memleketi tahtı, sağlam sur eski şehir Remle Kalesi'nin özellikleri Tarihçilere göre; Tufan'dan sonra yeryüzünde kurulan büyük şehirlerden biri de budur. İlk yapıcısı Hazret-i Nuh oğlu Sam'dır. Daha sonra Buhtunnasr Fustat şehrini, yani eski Mısır'ı harap etmeye giderken bu şehri harap etmiştir. Nice kere imar olup ve nice kez yıkılmış, nice melikten meliğe geçmiştir. Sonunda 922 [1516] tarihinde Selim Han, Mısırlı Gavr! elinden feth etmiştir. Gazze sancağı toprağında (---) adet köylerinden kadıya senede yedi kese hasıl olur. Muhtesibi, subaşısı ve Şam yeniçeri serdan vardır. Şeyhülislam ve nakibüleşrafı vardır. Şehri toplam (---) adet mahalle ve tamamı (---) toprak, cibiz ve kireç ile örtülü, bağlı ve bahçeli, bakımlı ve şenlikli iki katlı güzel ve süslü evler ve saraylardır. Ve bunlardan (---) sarayı (---) ( ---) (--- ). Rimle (Remle) Kalesi'nin şeklinin anlatılması Safi kumuk içinde bulunduğundan Rimle (Remle) Kalesi derler. (---) şeklinde sağlam taş yapı güzel bir kaledir. Fırdolayı büyüklüğü (---) adımdır, ama hendeği gerçekten de kum ile dolmuştur. Ve toplam (---) kapısı vardır . ................ (1 satır boş) ............... . Kale içinde toplam (---) hane vardır. Dizdan ve 70 adet neferatları bu kalede otururlar. Deniz kıyısından (-~-) (---) olduğundan serhad olup iyi büyük topları ve ihtiyacı karşılayacak kadar cebehaneleri vardır, ama burçları ve bedenleri Rum kaleleri gibi sağlam ve dayanıklı değildir. Allah bilir (---) (---) yapısı olmak ihtimali vardır. Kale dışındaki varoşu gayet bakımlıdır. Tamamı (---) mihraptır. (---) ................ (4 168 satır boş) ............... . Geri kalanı (---) toplam (---) adet mescitlerdir. (---) (---) (---) (---) (---) (---) (---) (---r<---) (---) Hepsi (---) adet derviş tekkeleridir. (---) (---) (---) (---) (---) (---) ( ---) Tamamı (---) adet sıbyan mektebdir. (---) (---) (---) (---) (---) (---) (---) (---) Toplam (---) adet tüccar hanıdır. (---) (---) (---) (---) (---) (---) ( ---) ( ---) Hepsi (---) adet gönül alan hamamdır. (---) {---) (---) {---) (---) (---) (---) Tamamı (---) adet hayat suyu sebilleridir. {---) (---) (---) {---) (---) (---) {---) çarşısıdır. Toplam {---) adet sultan (---) (---) (---) (---) (---) (---) (---) {---) Mahbub ve mahbubanının övülmesi {---) (---) (---) ( ---) (---) {---) {---) {---) Beldenin ikliminin anlatılması (---) (---) (---) {---) ( ---) (---) (---) (---) {---) Tahıllarının beğenilenleri (---) (---) (---) (---) (---) ( ---) (---) {---) (---) (---} Yiyeceklerinin özellikleri: Evvela bunların içinde Remle karpuzunun yeryüzünde olmak ihtimali yoktur. Gayet sulu ve lezzetlidir. Sanatlarının övülmesi {---) (---) (---) {---) (---) (---) {---) (---) (---) İçeceklerinin anlatılması (---) (---) (---) (---) (---) (---) (---) (---) {---) (---) Yapılarının anlatılması (---) (---) (---) ( ---) {---) (---) ( ---) (---) [47a] Eski şehir, büyük belde Remle'de gömülü olan büyük peygamberler ve evliyiiların kabirierini bildirir Evvela, Hazret-i Nuh oğlu Hazret-i Sam oğlu Hazret-i Erfahışd ziyareti: Hazret-i Erfahışd'ın ömrü 465 senedir. İbn Abbas'a göre Cemşid zamanında vefat etmiştir ve bu Remle dışında yatmaktadır. Hala gönül erbabının ziyaret yeridir, ama Cemşid'in ömrünün ne kadar olduğu belli değildir. Ancak nice tarihçiler 700 yıl padişah olup taht üzere oturmak, ilmi konuları tartışmak, sil~h yapmak, yün ve ibrişim elde etmek, çeşit çeşit 169 hayvanların derilerini tabaklayıp kürk giymek, dalgıçlık ettirip deniz dibinden inci çıkarmak, şehirden şehire yol açmak, kerpiç, kireç, üstübeç, müşk, ud ve anber, kalye, misk ve türlü türlü kokular bulmak, çadır, hamam, boru, zuma, gözlük, sabun ve kiriş yapmak, halkı dört bölük edip birini ulema, birini sipahi (asker), birini sanat ehli ve birini ziraat ehli edip Istacr şehrini imar eyledi. Tahtında karar e&p adaletle krallık ederken bunayıp Rumeli bölgesinde Filibe, Tırhala ve Maşkolor panayırları semtinde haşa sümme haşa tanrılık davasında kalkışmıştır. Cemşid üzerine Şeddad ibn Ad yürüyüp Cemşid Boğazhisar'dan Anadolu tarafına geçmiştir. Deniz gibi asker ile Ayasuluk adındaki eski şehrin ovasında Cemşid ile Şeddad oğlu ve Dalıhak ile büyük ceng etmiştir. Sonunda Cemşid askeri yenilince Cemşid'i bağlayarak Dalıhak'ın huzuruna getirip iki levha arasına Cemşid'i koyup testere ile iki parça ederken "Erre fahışda iman getirdim. Erre fahışd! Erre fahışd" diye iki parça olup öldü. Bazı tarihçiler Cemşid'in son nefesinde imana gelmesine ye's imanıdır, demişler. Onun için Erfahışd ibn Sam'a Erre Fahışd da derler. Hala Cemşid Kuşadası şehri yakınında Ayasuluk dışında doğu tarafında gömülüdür ve ziyareti yasaktır. Beri taraftan, yine Remle şehrinde Hazret-i Lokman ibn (---) ziyareti: Sudan vilayetinden karayağız bir hakim idi. Cenab-ı Bad kendisine hikmet ilmi verip bütün dağlarda olan otlar kendisiyle hal dili ile konuşup, "Ey Lokman! Ben filan derde devayım" derler idi. Hatta ecele derman bulmaya çalıştı. Arz-ı Mukaddes'in bitiminde Adana şehri yakınında Misis şehri köprüsünden Ceyhan Nehri üzerinden geçerken Cibril-i Emin, elinden kitabını kanadıyla Seyhan Nehri'ne attı. Lokman sonunda dünyayı gezmeye çıkıp Yukarı Said toprağında Asvan şehrinde Hazret-i İdris'in mağarası içinde nice zaman oturdu. Hak1re omağaraya girmek nasip oldu. Tanrı hakkı için hala o nazargah mağara içinde zencefil, tarçın, karanfil, besbase, kebabe ve kakule kokusundan insanın dimağı kokulanır .. Oradan hava değiştirerek bu arz-ı Filistin Remle'de ecel derdine derman bulamayıp hakikat üzere hava değiştirip hayat tarafına gitmiştir. Remle şehri dışında gömülüdür, ama bazı tarihçiler peygamber olduğunu iddia etmişler, ama bazı tefsirciler (---) suresinde "Lokman demişti ki ... " [Lokman, 13] ayetinin yoru- 170 munda peygamberliğine inanmışlardır. Bütün halkın ziyaret yeridir. Buradan, Enuş ibn (---)(---)ziyareti: Ömrü (---) (---) (---) (---} (---) (---} (---) {---} dür. Buradan, Hazret-i Kaffah ibn (---) ziyareti: Ömrü (---) (---) (---) {---) (---) (---) (---)(---)dür. Buradan, Hazret-i Hanuh ibn (---) (---) ziyareti: Ömrü (---) (---) (---) dür. Ve, Hazret-i Kınan ibn (---) (---) ziyareti: Dalıhak-ı Marf zamanında vefat etmiştir. Bu Remle dışında gömülmüştür. Aziz ömürleri 460 sene olmuştur. Ve, Ubbade b. Sarnit ziyareti: Ensar'dandır. Amr ibnü'l-As ile Mısır fethinde bulunup Hazret-i Osman zamanında 34 senesinde vefat etti. ................ (2.5 satır boş) ............... . Yanvan Tarihi'ne göre, Filistin Remle şehrinde 73 peygamber gömülüdür. Tufan'dan önce vefat edenler o kadar [47b] belli değildir ama Tufan'dan sonra Rablerine kavuşup nur dolu kabirleri belli olan bunlardır, ama büyük velilerin nur dolu kabirierinin sayısına sınır yoktur. Allah hepsine rahmet eylesin. Buradan yine kıbleye doğru çöller içinden {---) saatte düz bakımlı ovalardan gidip, Sedud hanı menzili: Gazze toprağında bir bakımlı süslü şirin kasabadır. Kale gibi bedenleri var büyük bir handır. Camii, hamamı ve küçük çarşısı var, ................ (2 satır boş) ............... . Buradan yine kıbleye doğru (---) saatte, Askalan vilayeti, Arz-ı Hasan hududu, eski Marmaşim şehri yani Gazzetü'l-Haşim (Gazze) Kalesi'nin özellikleri Bu eski şehre ayak basınca doğru vilayet hakimi olan Hüseyin Paşa hanesine varıp tanıştık. Murtaza Paşa efendimizin mektuplarını, pervane yayı ve Freng1 hare hediyelerini verdiği­ mizde cihan kadar hoşlandı. Dostluk mektupları okunup, "Evet borcumuzdur. İnşaallah sizinle gönderip borcumuzu öderiz" diye hak1re güzel bir ev hazırlattı. Paşa ile gece gündüz has sohbet ed,erdik. Meğer paşa bir alçak gönüllü, yarandan 171 Hatem-i Tay gibi kerem sahibi, iyi yazan ve tarihçi kimse imiş. Bu hakirin seyahati çok sevdiğimiz kendilerinin malumları olup şehrin alimler, salihleri ve tarihçilerin topladı. Gece gündüz nice güvenilir tarih kitaplarını okuyup onlardan çıkardığımız üzere Tufan'dan sonra kurulan eski şehirlerden biri de bu Gazzetü'lHaşim şehridir. Bunlar kitaplar, Tarihçi ibn Zolak (Solakzade?), el-Hıtatı 'l-Kazai ve Tarihu't-Tecrzd fi's-Sahabe li-Zehebz adlı tarihlerdir ki Gazze'nin özellikleri onlardan çıkarılmıştır. İlk kurucusu Tufan'dan sonra Nuh aleyhisselam oğlu Sam oğlu Mermaşim'dir. Bu Mermaşim 1150 sene yaşamıştır. Arz-ı Hasan ve Teberistan'da nice şehirler kurmuştur. Bu Gazze'yi Marmaşim'd(m üç mil uzaklıkta büyük bir şehir inşa edip ismini Marmaş koydu. Hala Buhtunnasr'dan beri haraptır. Hala bir köy gibi kalmıştır. Calinus hakim imar olduğu zamanda orada gömülmüştür. Ama bu Gazze evliya ve enbiya nazargahı olduğundan hala mamurdur. Ve nice bin devletten devlete düşmüştür. Sonunda Mısır meliklerinden ve Çerkezlerden Sultan Gavrf elinden Osmanlılardan I. Selim Han 922 [1516] tarihinde feth etmiştir. Şam eyaletinde sancakbeyi tahtıdır. Sancakbeyinin padişah tarafın­ dan hassı 508.338 akçedir. Zeamet sahipleri 7 ve timar sahipleri 107'dir. Kanun üzere cebelüleri ile toplam 1150 asker olup paşası ve alaybeyisi sancağı altında sefer eşerler. 300 akçe şerif kazadır. Toplam (---) adet bakımlı ve şenlikli köylerinden her sene adalet üzere kadıya 4.000 kuruş ve paşasına 80.000 kuruş hasıl olur. Adı geçen sancak gayetle marnur şenlikli vilayettir. Dört mezhepten bütün ilimleri öğrenmiş şeyhülislam­ ları, nakibüleşrafı, şehrinin ileri gelenleri, büyük alim ve salihleri, bol ve muhteşem sipahi taifesi, ticaret ehli, zengin ehl-i hizmetleri ve sanat sahipleri vardır. Şehir naibi, şehir subaşısı, şehir muhtesibi ve şehir bacdarı vardır. Zira bu şehir ebedi hayat kaydı ile Hüseyin Paşa'nın, Selim Han'dan beri miras mülk ocaklıkları olduğundan bütün muhtesib b§.cdarının gelirleri paşanın hassıdır. Gazze Kalesi'nin şekli: Eski zamanda yapılan kalesini Buhtunnasr harap ettiğinden (---) tarihinde kalesinin yapıcısı (---) dır. Deniz kıyısından doğuya doğru bir saat uzaklıkta kumluk içinde dörtgen şekilli bir küçücük taş bina güzel birkaledir. Duvarının boyu 20 mimar arşınıdır. Tamamı (---) adet burçtur. Ve 172 hepsi (---) bedendir. Kıbleye doğru açılan bir demir kapısı var ama etrafında hendeği ·c---) . Fırdolayı büyüklüğü (---) adımdır. Bu kalenin dizdan ve (---) adet kale neferatları daima mevcut olup bekçilik ederler. Zira gayet tehlikeli Çöl Arapları serhaddi olduğundan düşmanı çoktur. Kale içinde bütün Gazze ileri gelenlerinin ve köylerin halkının değerli eşyaları saklanır. Kale içinde hepsi temiz toprak ile örtülü bağsız ve bahçesiz ufak tefek neferat haneleri vardır. Bir camii, buğday anbarları, [48a] cebehane mahzenleri, yetecek kadar cebehanesi ve çok güzel şahi topları vardır. Bu kalenin kıblesi tarafında şehrin varoşu vardır. Ve kale kapısı önünde yol aşırı bir mescidi var, üç vakit namaz kılınır ve kalabalık cemaatli mescittir. Gazze şehrinin anlatılması: Düz geniş ovada toplam 6 mahalle ve hepsi 1.300 haneli şehirdir. Bütün yapıları kargir taş bina ve yüzeyleri tamamen toprak, kireç ve cıbız (alçı) ile örtülü büyük saraylar ve evler ile bezenmiş, çeşit çeşit yapılar ile süslenmiş bağlı ve bahçeli eski bir şehir ve büyük yerleşim yeridir. Toplam (---) adet saraydır. Evvela Hüseyin Paşa Sarayı'nın övülmesinde dil yetersiz kalır ki her gece 100-200 atlı konuk eksik değildir. ................ (1 satır boş) ............... . Gazze camilerinin anlatılması: Tamamı 70 mihraptır. 11'i cuma namazı kılınır nur dolu camilerdir. Evvela çarşı içinde kalabalık cemaate sahip, Vilayetin valisi Hüseyin Paşa Camii: Yeni yapı güzel bir camidir ki bütün Mısır, Şam ve Kudüs mimarlarının birbirleriyle yarışıp ustalıklarını göstererek inşa ettikleri benzersiz bir camidir ki hendese ilmi sahibi olan kimseler insaf gözüyle baktıkla­ rında ağızlarını kapatıp hayretler içinde kalırlar. Marifetli usta bu camiye üç kat şerefeli uzun bir minare yapmış ki Mısır, Şam, Irak-ı Arap ve Irak-ı Acem'de benzeri yoktur. Sonra, Sinan Paşa Camii: Yemen fatihiSinan Paşa'nındır, ama o kadar geniş değildir . ................ (4 satır boş) ............... . Bu camilerden başka geri kalanı mescitlerdir. (---) (---) (---) (---) (---) (---) (---) (---) (---) (---) Darülhadislerin 5(, anlatılması: Tamamı, ................ (1.5 satır boş) 173 Kur'an darülkurraları ve sıbyan mekteplerinin anlatılması: Tamamı, ................ (1.5 satır boş) ............... . Derviş tekketerini anlatılması: Tamamı 7 tekkedir. Şehrin kıblesinde Şeyh Şavan Tekkesi, cennet bağı gibi bir tekkedir. Ve şehrin ortasında Abdüllazim Tekkesi. Ona yakın Ali Mergan Tekkesi, büyük ziyaret yeridir. (---) (---) (---) (---) (---) (---) (---) (---) (---) (---) Tüccar hanlarının anlatılması: ................ (1,5 satır boş) Gelen-giden yolcu kervansarayları: ................ (1.5 satır boş) ............... . Susamışların sebillerinin anlatılması: Tamamı 200 sebilhanedir. Bu şehir çöllük yerde kurulduğundan akar ırmakları yoktur ve bir abıhayat su kuyusu var. Bütün askere yeter, şehir içindeki bütün sebillerin hayat suyunu develer ile bu kuyudan taşırlar. Gönül alan hamamların anlatılması: Tamamı(---) hamamdır, ama Paşa Hamarnı ve Üşkür Hamarnı ferah, hoş havalı ve güzel yapılı aydınlık bir hamamdır . ................ (1 satır boş) ............... . Bedesten çarşısının anlatılması: Tamamı 600 dükkandır. Gerçi işlek şehir değildir ama Sultan Çarşısı'nda bütün değerli şeyler kolayca bulunur, ama saraçhanesi ve gazazlıanesi gayet mahbupları ile süslü kargir yapı güzellikler yurdu dükkaniarı demişler. Mahbuplarının anlatılması: Şam Havranı'nın güzellerinden sonra bu Gazze'nin maraif ve ceylan sürmeli gözlü, şirin sözlü ve parlak beyaz yüzlü mahbuplarının gerdiınlarında ve çene çukurlarında benleri çok olduğundan "Gazzetü'l-Haşim beni" diye meşhurdur. [48b] - Yaşlı genç halkının giyecekleri: İleri gelenleri samur, sof, çuka ferace ve atlas kabalar giyerler. Orta halli olanlar londura çuka ve beyaz sadeler giyerler. Sanat ehli ve fukaralarının hepsi alaca kereke aba giyerler. (---) (---) (---) (---) (---) Havasının, suyunun tatldığı ve mahbuplarının yüz renklerinin anlatılması: Suyunun ve havasının tatlılığından halkı gayet beyaz yüzlü, siyah kaşlı ve bazıları kara yağız, düzgün vücutlu, 174 sağlıklı, cömert, ken:_m sahibi, garipleri sever, sakin yapılı yumuşak huylu insanlardır. Beldenin iklimi ve taliinin bildirilmesi: Bütün müneccimlerin görüşüne göre bu şehrin talii Müşter1dir. Onun için bütün halkı işleri ve kazançları ile geçinirler. Dördüncü ikiimin ortasında olup havası ılımandır. Eniemi (---) ve boylamı (---) Tahıllarının beğenilenleri: Beyaz deve dişi buğdayı, arpası, nohudu ve, ................ (1.5 sahr boş) ............... . Ürünlerinin beğenilenleri: Evvela 27 adet ürünü vardır. Bunlardan pamuğu, ipeği ve, satır boş) ............... . El imalatlarının. beğenilenleri: Alaca sof kerekesi, Gazze yağlıkları, peşkirleri, peştemalleri ve siyah poşuları güzel olur . ................ (1 satır boş) ............... . Yiyecek ve içeceklerinin övülmesi: 7.000 bağdır. Zeytini, dutu, limonu, turuncu, narı, inciri, sulu üzümü, kavunu, karpuzu ve hurması cihanı tutmuştur, ama zeytinyağı Mısır'a nice bin deve yükü gidip Mısır'ı doyum eder güzel yağdır. Gezinti yeri bağlarının anlatılması: ................ {! ................ (1.5 satır boş) ............... . İbret verici Ayn-i Seecan'ın (Seccan pınarı) anlatılması Bu Gazze yakınında Üpele adlı bir mahal?e küçük bir vadi vardır. Bu salırada beş adet akarsular vardır. Onlara Ayn-i Seecan derler. Kış günlerinde çok uzayıp akar bir çukurda kaybolur, ama yaz günlerinde az akar. Bu mahallerde adı geçen pınarların kenarlarında yastık kadar, tencere ve kazan kadar yuvarlak taşlar döşenmiştir. Bu taşlar içinde bir küçük ırmacık daha vardır. Kenarında bu sudan yüksekte tek parça taştan büyük bir küp vardır. İçi ağzına kadar tatlı su doludur. Bu küpden çapulcu askeri gelip on gün on gece suyunu taşısalar bir damlasının eksi,lme ihtimali yoktur. Devamlı olarak su ile dopdolu durur. Suyunu almasalar yine eskisi gibi dopdolu durup dışarı asla taşmaz, acaip hikmettir. Ama, Garip hikmet: Bu sudan vahşiler, kuşlar ve hayvanlar içseler bütün tüyleri, dökülüp çıplak kalırlar, ama insanoğlu içse bütün derdiere dev~dır. 175 Başka hikmet: Bu iri küpden mef'ul adam su almak istese bir damla su bulmaz. Temiz insan el uzatsa dopdolu olup su alır. Bu sanat hikmeti bu yere yakın Mermas şehri harabesinde gömülü olan Calinus Hakim'in (filozof) hikmet ilmiyle yaptığı tılsımlı sudur, derler. Gerçekten de ibret verici eski bir eserdir. Bu Gazze şehrinde, içinde ve dışında nice bin ibret verici acaip ve tuhaf eserler vardır ki diller ile anlatılmaz ve kalemler ile yazılmaz. Acaip ve garip başka bir hikmet: Tarihçilere göre, Hazret-i Risalet-penah'ın dünyaya gelişlerinden 882 sene önce Büyük İskender zamarnnda bu Gazze yakımnda deniz kıyısında Askalan şehrinden ta Kıbrıs vilayetine varıncaya kadar deniz içinde geniş bir yol var idi. Bütün kara ve deniz tüccarları o yolla Kıbrıs Adası'na gidip gelirlerdi. Hatta Mısır'ın Kıpüleri zamanında yapılan duvarlarının yüksek sütunları bu ana yol ile camuzlar ve develer çekip Mısır'a gelmişler. Daha sonra İskender zamarnnda · Hamalı bir Yahudi Mısır'ın Nil'ini sihir ile Hama şehrine getirirken bir şişe içindeki Nil suyunu yere vuronca Tene Gölü ortaya çıkıp Kıbrıs yolunun yarısı suya gömülmüştür. O yolun yarısı daha önce İskender Karadeniz'i kesip Akdeniz'e karıştirdığı sırada büyük bir kısmıyla Askalan şehri ve Gazze şehrinden Kıbrıs'a yol suya batmıştı. Halen günümüzde gemiciler deniz içinden Kıbrıs Adası'ndan gelirken o yolları denizde görüp sığlarından sakımp gemilerin alarka geçirirler. (---) (---) (---) (---) [49a] Gazzetü'l-Haşim külliyatı ................ (6 satır boş) ............... . Gazze'nin büyük evliyaZarı ziyaret yerlerinin anlatılması Allah kabirierini mağfiret nuroyla nurlandırsın Evvela bu Gazze şehrinin bir saat uzaklığında, batı tarafta deniz kıyısında büyük belde ve eski şehir, Askalan Kalesi: Buhtunnasr bu şehri öyle yakıp yıkmış, binalarım toprak etmiş, İsrailoğulları'ın kebap etmiş ki hala o zamandan beri şenlenmeyip yıkıntı olarak yerde yatar. Eğer yıkıntılarında ·olan ibret verici yapılanın yazsak, tanınmayan şeylerin yazılması ve ilgisi olmayan eşyanın övülmesi sıkıntı verir, ama kastedilen bu harap yerin yakınında, 176 Hazret-i Askalan ziyaret yeri: Yedi kardeşler idi. Yahudilerin tarihlerinde yedisi de peygamberdir diye yazarlar. Bir kardeşi Hazret-i Şemmad, Hazret-i Vadin, Hazret-i Alve, Hazret-i Hura, Hazret-i Yühdi ve Hazret-i.Selman. Bunların kimi mürsel ve kimi gayri mürsel peygamberdir, derler. Hepsi Askalan şehri dışında gömülüdürler. Genellikle Safet Yahudileri Akka'dan gemiler ile gelip ziyaret ederler, ama karadan gelmeye korkarlar. Ve Gazze şehrinin kıble tarafında tekkesi içinde, Şeyh Şavan hazretleri: Ulu sultandır. Mübarek isimleri Şaban'dır, ama Urban taifesi Şeyh Şavan derler. Allah sırrını aziz etsin. Ve şehrin ortasında, Şeyh Hazret-i Abdüllazim Allah sırrını aziz etsin. Ve, Şeyh Ali b. Ferğan ziyareti: Büyük ziyarettir. Ve şehrin batı tarafında deniz kıyısında, Şeyh Hasan Vlihidi Allah sırrını aziz etsin. V e, Şeyh Rıdvanu'I-uıa. Kutbiyyete ayak basmış ulu sultandır. Evvela bunlardan (---) Hazret-i Haşim ibn Abdümenaf ziyaret yeri; ibn Kusay ibn Kilab ibn Mürre ibn Ka'b ibn Lüvey ibn Galib ibn Fehr ibn Malik ibn en-Nazr'dır. Bunlar bizzat İki cihanın efendisi Hazret-i Peygamber'in yüce atalarıdır, ama bu Gazze'de gömülü olan Hazret-i Haşim, Resul-i Kibriya'nın ikinci dedesidir, ki Peygamber'in babası Abdullah'dır, onun babası Abdülmuttalib'dir. Onun babası da bu Haşim'dir. Gazze'ye cehalet zamanında gelip vefat ettiğinde Muhammedi din henüz gelmemişti. Bu sırada.kıble Kudüs-i Şerif olduğundan kabri Kudüs'e yanbeği (aykırı) yapılmıştır. Nice tarihler, bu Haşim Gazze'de hakim olduğundan bu şehre Gazzetü'lHaşim derler. Bazıları cehalet devrinde öldüğü için ziyaret etmezler. Nicesi Tanrı Elçisi sevgisinden dolayı ziyaret ederler. Ufak tefek bir türbesi vardır.· ................ (10 satır boş) ............... . Bu Gazze'den Mısır güney tarafında (---) konaktır.Kudüs-i Şe­ rif güney tarafında iki menzildir. Nablus doğusunda bir menzi.ldir. Bu Gazze şehrinde on gün zevk u safa edip mümkün olduğu mertebe ziyaretler ettik. Hüseyin Paşa'dan Murtaza Paşa efendimizin on kese malını aldık. Paşaya iki küheylan kısrak hediye etti, hakirebir kese harcırah, bir at ve bir kat elbise, {49b] kölelerime onar sikke-i>'.hasene, birer çuka, kumaş ve nice Gazze peşkirleri 177 bağışlayıp elli atlı yoldaşlar verdi. Biz de bütün dostlar ile ve- dalaşıp, Gazze'den cennet kokulu Şam'a gittiğimiz konakları bildirir Evvela kuzey tarafa 6 saatte kale gibi, Südud Hanı Kasabası menzili: Buradan yine kuzey tarafa 9 saatte Remle şehri (---) tarafımızda kalıp, Marnur kasaba Lut şehri menzili: Yukarıda anlatılmıştır. Buradan yine kuzeye 6 saatte bakımlı ve şenlikli yeşillik ovaları ve ağaçlıkları geçip Türkmen ohalarında gölemez ve kaymak yiyerek, Cekula Kalesi menzili: ............ ;... (5.5 satır boş) Buradan 6 saatte, Kakun Kalesi'nin özellikleri: ................ (6.5 satır boş) Buradan 8 saatte, Eski Leccun Hanı menzili: Buradan 8 saatte, ................ (2.5 satır boş) ............... . Buradan kalkıp yine ova ile giderken, Türabioğlu Kasabası: Cinin Kalesi sağımızda kalıp buradan 9 saatte, Ayn-ı Tüccar Kalesi'nin özellikleri: Safet hakimi hükmünde (---) (---) yapısı olup büyük hayrat olduğu nice kere Şam'dan Kudüs'e giderken(---) özellikleriyle yazılmıştır. Buradan 8 saatte, Minye Gölü kenarıyla yine kuzeye gidip bir sarp taşlık tehlikeli yerde Akabü'l-han'ı geçip yine kuzeye taşlık içinden geçtik. Hazret-i Yusuf Kapısı'nı geçerek abıhayattan içip kapı dibinde hanını seyr ettik. Oradan Beni' Ken' an içinde Yakub hüznünden bütün kayaların delik delik olduğu kayalı yerleri geçtik. Ve, Hazret-i Sa'd [ibn Ebi] Vakkas ziyareti: Cennetle müjdeienen 10 sahabeden olup bütün yaycıların piridir. Onu ziyaret edip yine kuzeye giderek (---) saatte, Cisr-i Yakub Hanı menzili: (---) (---) (---) yapısı olduğu ve köprüsü (---) (---) (---) Nehri olduğu, bu yollarda olan yapıların 178 tamamını Kudüs-i Şerif'e gittiğimiz (---) cildimizde ayrıntı­ larıyla yazılmıştır. Ondan yine kuzeye bir büyük meşe ormanı içinde 8 saatte gidip, Kunaytara Kalesi menzili: Süleyman Han vezirlerinden Lala Mustafa Paşa yapısı olup kalesi, han ve camii, hamamı, imareti ve çarşısı tamamen Kudüs-i Şerife giderken yazılmıştır. Buradan yine kuzeye kah taşlıklar ve kah yeşillik yerleri ve Turunciye Köyü'nü geçip taşlık içinde 8 saatte, Sa'saa Kalesi menzili: Yemen fatihi Sinan Paşa'nın hayratı olduğu bu da Kudüs yolunda ayrıntılarıyla yazılmış ve övülmüştür. Buradan yine kuzeye, Daru Köyü'nü ve Ahmed Paşa'yı geçip (---) saatte Tanrı'ya hamd olsun sağlıkla ve selametle, Cennet kokulu Şam toprağı ve selam yurdu Şam'ın özellikleri (---) [50a] Şam'a gelip Şam'ın batısı kenarında Gökmeydan adlı yerde Murtaza Paşa efendimizi bütün askeriyle büyük otağında konaklamış bulduk. Hakir de derecemize göre çadırımızia konakladık Paşa efendimizin ayağının toprağına yüz sürüp on keseyi, iki kısrağı ve dostluk mektuplarını verdik. Paşanın o azilde on kese eline girince bütün karakollukçulara bahşiş dağıttı. Hakire 300 guruş ve bir kısrak bağışlayıp hakirin geldiğinden dünya kadar memnun oldu. Şam'ın Gökmeydanı'nda zevk u safa edip hacc-ı şerif nasip olmadan aziedildiğinden yedi baş develerimizi 700 guruşa sattık Mahfil imametini bir kese guruşa Ali Hicazf adlı bir kimseye satıp Anadolu'ya doğru yola çıkacakken Asitane-i Saadet'den Kara Murad Paşa vezirin ağalarından Ali Ağa adında bir ağa Murtaza Paşa efendimize Sivas eyaletini getirince Paşa ağaya bir kürk ve on kese verdi, ağa da Anadolu'ya geri döndü. Hakir bütün ahbap ve dostlada vedalaştım. Hazret-i Yahya'ya veda ziyaretinde bulunduktan sonr~ Muhyiddinü'l-Arabf, Şeyh Arslan, Şeyh Bilal-i Habeşf ve {---) (---) bütün zatlara veda ziyaretleri ederek mübarek ruhlarından yardım talep edip, 179 İşbu 1059 [1649] tarihinde Şam-ı Şerif'den Rum diyanna gittiğimiz menzilleri, kale ve şehirleri bildirir Bu anılan senenin Zilkade ayının birinde [06.11.1649] Mı­ sır'dan aziedilmiş olan Emir Paşa Şam'ın Gökmeydanı'nda konakladı. O gün Murtaza Paşa efendimiz Şam'dan kalkıp kuzey tarafta Şam'ın bağları ucunda, Harasta Köyü menzili: 300 haneli, camili, hamamlı, bağ ve bahçeli bakımlı köydür. Burada bir gün konakladık Şam ileri gelenlerinden o kadar at, katır, deve, yiyecek, içecek ve değerli hediyeler gelmiştir ki Paşa'ya mansıbında iken o kadar peşkeş gelmedi. Oradan kalkıp (---) saatte, Kusayra Köyü menzili: 100 haneli, cami ve hamamlı ve cennet bahçeli bakımlı (---) köyüdür. Ondan (---) saatte, Büyük Kadife Ham menzili: Daha önce Şam'a giderken Yemen fatihi Sinan Paşa yapısı olup hamamı, camii ve çarşısı ile bütün yapıları ayrıntılı olarak yazılmıştır. Oradan (---) saatte, Karalar Kalesi'nin özellikleri: (---) tarihinde (---) (---) yapısıdır. Bu çölü çıplak Çöl Arapları eşkıyasından kurtarmak için yapılıp çevresine ve kale içine 12.000 cürd atlı Kara zenci Arap askeri koyup Şam yolu güvenli olduğu için Karalar Kalesi derler, ama kalesi bu çöl içinde bir yalçın kara kayalar üzere beşgen şekilli taş yapı yüksek bir kaledir, ama zamanın geçmesiyle kısım kısım yerleri yıkılmış olup içinde insandan hiç bir belirti yoktur. Selim Han Mısır'a giderken 922 [1516] tarihinde feth etmiş, daha sonra zulüm ve düşmanlıktan harap olmuştur. Oradan yine kuzey yönüne (---) saatte, İkikapılı Ham menzili: Şam bölgesinde kale gibi iki kapılı büyük bir han olup (---) Paşa hayratı ve hakimi olduğu yukarıda yazılıdır. Bu mahalden kalkıp bütün asker ile kuzey yönüne gi~ derken ol çölistan içinde, Uryan (çıplak) Şeyh Bekkar: Şeyh Bekkar doğu taraftan yalın ayak başı kabak ve gömleksiz iki ellerini omuzlarına koymuş, çıngırak, taşak ve aleti saHanarak belli olup İslam askeri içinde "Bağdad'dan geldim!" diyerek geçerken Akkambaşı (devecibaşı) Halil Ağa, gayet temiz ve dindar bir kimse idi. O, "Ey Şeyh Bekkar! Öyleyse Bağdad hediyesi nerede?" deyince hemen Şeyh Bekkar'ın iki elleri omuzunda iken "B is millah" deyip sağ eliyle omuzundan bir salkım Bağdad'ın hısta'.rl hurması ki, Bağdad'ın Rum nahiye şehrinden henüz kopmuş gibi 40 Os180 manlı batınam rerek, gelir bir - salkım hıstaviyi akkiimbaşının eline ve- "İşte bu Bağdad'ın hurması" dedi. Şeyh Bekkiir biraz gidip gülerek Murtaza Paşa'nın yanına gelip tebessüm ederek, "Ey Murtaza! Anadolu'ya git, daha sonra İstanbul'a, sonra Erzurum'a, sonra {---) (---) (---) (---) (---) (---) (---) (---) git. Sonra Bağdad'a git, Allah muhabetinden öl, Dühük Kalesi'nde şehit ol" dedi. Bu gibi nice rumuzlu sözler daha söyledi ama Şeyh Bekkiir'ın bu rumuzlu sözlerinden hiç kimse bir şey anlamadı. Şeyh Bekkiir Şam'a doğru yönelip bir anda gölge gibi kayboldu. Daha sonra akkambaşı, Şeyh Bekkiir'ın verdiği hurma salkımını paşaya [50b] verdi. Paşa da, "Sübhanallah! Henüz kopmuş, Bağdad'ın hıstavi' hurmasıdır" diye önce haklre bir cıngıl hurma verdi. Üç tanesini yiyip geri kalanını sakladım. Hala saralı ve felçli olanlara birer tane hurmasından veririz. Tanrı bilir Şeyh Bekkar hikayesi böyle olmuştur. Şeyh Dekkar'ın kerametinin gerçekliği: Gerçi Şam'da hurma olur ama verimli değildir. Ve Bağdad'ın hıstavi' hurmasının bir diyarda olmak ihtimali yoktur. Şeyh Bekkar bir gün önce bizimle Karalar Kalesi'nde çadırlar ve ağırlıklar arasında saçma sapar konuşarak gezip ertesi gün bu İkikapılı yakınında bir salkım hıstavi hurma getirdi. Gariplik bunda ki ne Kurna, Cevazi, Semaviit, Erce,. Hille, Bağdad ve Şam'da hurmanın çiçeği yok idi. Ki, evliyil kerameti hakdır. Ulu sultan ve büyüt ermiş çıplak bir er idi. Himmeti hazır ve nazır ola. Tanrı'ya hamd olsun şöyle bir ulu er ile güzel güzel görüşerek her an hayır duasım alırdık. Ve hakirin hanesinde bir dairesi (defi) var idi. Hanemize geldiğinde elbette daireyi bulup "def çal" di ye elim e d efi verirdi. Hakir d efi çaldıkça Şeyh Bekkar kendinden geçip raks edip safii ederdi. ' Diğer menkıbe: Bağdad toprağından idi. Bağdad içinde {---) camiinde müezzin iken gece yarısında temcid okurken Tanrı'nın rahmet kapısını açık görünce kendini minareden aşağı atıp Bağdad'dan kaybolur, çıplak Şam'da bulunur. Çarşı pazarda çıplak gezip. avratlar hamamma futa ile girip bazı kadınlara kese ve sabun., sürüp hizmet ederdi. Nice kere keramet gösterip, 181 "Bu senin karnında dünya ve ahiret kızım olsun ve oğlum olsun" dediğinde, Allah'ın emriyle çocuk doğduğunda nasıl sözler söylediyse çocuk öyle doğardı. Hikaye: Hatta bir kere yine avratlar hamamma girip (---) çorbacının hatununa kese ve sabun sürdükden sonra hatunun karnına el sürüp, "Bu senin karnındaki oğlan manevi eviadım olup benim gibi gezsin" der. Allah'ın emriyle kadın bir alhn parçası bir saf nur gibi bir oğlan doğurur. O an Şeyh Bekkar kapıya gelip, "Bizim oğlanı verin" diyerek masumu alıp kulağına ezan okuyup üzerine "üf'' der ve masumu annesine teslim edip gider. Tanrı'nın hikmeti henüz doğmuş masum harekete başlayıp konuşmaya başlar. Beşik, kundak, esvap ve giyecek kabul etmeyip üç yaşına girdiğinde fakir çorbacı (---) ağanın oğlu çıplak olup Şeyh Bekkar yanında gezmeye başladı. Allah'ın emriyle bütün vücudunun şekli, hareketi, duruşu, tavır ve davranışları Şeyh Bekkar gibi idi. Ancak Şeyh Bekkar çok konuşan biri değil idi, ama bu manevi oğlu asla durmaz, gözü her kime rast gelse o adamla konuşur. Adam bularnasa hayvanlar ile konuşur veya taş ve ağaç türü şeylere söz söyler. Böyle bir pak maumdur. Himmeti hazır ola. Daha sonra Murtaza Paşa ile at üzere Şeyh Bekkar hurmasını yiyerek (---) saatte, Humus Kalesi menzili: Trablus eyaletinde sancakbeyi tahtı olup başka kaza olduğu bütün ziyaretgahları acaip hikmetleri ile yukarıda ayrıntılarıyla yazılmıştır. Oradan (---) saatte, Rastan Köprüsü menzili: Bu köprü Asi Nehri üzere olduğu ve köprü başındaki köyde Bayezid-i Bistam1'nin gömülü olduğu yukarıda yazılıdır. Oradan (---) saatte yine kuzeye, Hama Kalesi menzili: Bu da Asi Nehri kenarında TrablusŞam eyaleti sancağı olup büyük olduğu bütün yapıları, acaiplikleri ve ziyaretleriyle yukarıda ayrıntılarıyla yazılıdır. Oradan (---) saatte, Şecerüddür Kalesi menzili: Haleb eyaletinde olup yapıcısıyla ve bütün özellikleriyle yukarıda anlatılmışhr. Oradan yine kuzeye doğru sarp yollar ile gidip 10 saatte, 182 Eski şehir ve büyük yapı Ma'arretiinnuman Kalesi'nin özellikleri (---) (---) yapısıdır. Nice hükümdarlar eline girmiştir. Sonunda (---) tarihinde I. Selim Han'a itaat ettiler. Haleb eyaletinde başka paşa sancağı tahtıdır. Hezarpare Ahmed Paşa'nın kardeşi Defterdar İbrahim Paşa üç tuğlu vezir iken arpalık şeklinde bağışlanmış 40.000 guruş gelir elde edilir bakımlı sancakhr. Padişah kanunu üzere paşasının hassı 230.000 akçedir. Zeamet sahipleri 7, tirnar sahipleri 870'dir. Alaybeyisi, çeribaşısı ve yüzbaşısı vardır. Kanun üzere cebelüleri ve paşa askeriyle toplam 1.560 adet silahlı asker olur. Eski şehir olduğundan 300 payesiyle şerif kazadır. [51a] Nahiyesi toplam (---) adet bakımlı köylerdir. Bir müddeti kadıya altı kese hasıl olur. Dört mezhepten şeyhülislamı ve nakibüleşrafı var ama seçkinleri, ileri gelenleri, kale dizdarı, sipah kethüdayeri ve yeniçeri serdan yoktur. Zira halkı fukaralardır. Muhtesibi, şehir naibi ve başka hakimleri yoktur ve kalesi ha, raptır. (---) (---) (---) Ma'arra şehrinin anlatılması Bir taşlık ve kayalık yerde toplam 800 adet kargir köhne yapı ufak tefek hanelerdir. Tamamı 26 mihraptır. Evvela (---) camii, ................ (3.5 satır boş) ............... . Geri kalanları mescitlerdir. Akarsuyu olmadığından bütün halkı kuyulardan susuzluklarını giderirler, ama Temmuz ayında bütün suları buz parçası gibi lezzetli abıhayattır. Güzel kokulu yaratılan suyun biri de bu Ma' arra suyudur ki bütün tarihlerde yazılı olduğundan başka kara ve denizler gezginlerinin dillerinde de meşhur tatlı suyu, abıhayat kuyuları vardır. Hatta, Hikaye: Bir kerre Şeyh Hazret-i ibnü'l-Ula-yı Ma'arrevl hazretleri anadan doğma kör idi. Seyahat ile Bağdad'a Harunurreşid'e varır, Şattü'l-Arap Nehri'nden içip Ma'arra'nın suyunu ve havasını över. Ta o derece Ma'arra suyunu över ki, "Yeryüzünde ondan lezzetli ve hoş kokulu su yoktur" der. Halife hemen Ma' arra şehrine ılgar ile ulaklar göndererek Ma'arra suyundan küplerle su getirtir. Yemek yenilirken Şeyh ibnü'l-Ula-yı*,;Ma' arravi' su isteyince halife işaret edip bir testi ile Ma'arra suy'undan verirler. Hemen şeyh bardağı eline alınca, " 183 "Allah, ne hafif su olur. Hemen bizim Ma'arra suyu hafifliğine benzerdir" deyip içerken, "Allah Allah! Tayy-ı mekan ile ya ben Ma' arra'ya vardım, ya Ma'arra suyu Bağdad'a geldi" diye içip, "Sübhanallah! İşte Ma'arra suyu, havası nerede" derler. Gerçekten de Ma'arra'nın suyu ve havası, Haleb'in suyu, havası ve yapısı yedi iklim içinde asla yoktur. Bu Ma'arra'nın bir ham, bir hamarnı ve 40-50 adet dükkanıarı vardır, ama dut bahçeleri ve zeytini cihanı tutmuştur . ................ (1 satır boş) ............... . Ma'arra'nın ziyaret yerleri: Evvela şehrin eski yerinde Hazret-i Yilşa b. Niln aleyhisseliim medfundur. 120 yıl yaşamıştır. Tih Salırası'nda Semild şehrinde oturmakta idi. Hazret-i Musa ile bazı zaman buluşarak koyun güderlerdi. Musa Peygamber'in vefatından sonra yedi sene yaşadı ve daha sonra vefat etti. Şam Trablusu'nda ve bu Ma'arra'da da ziyaret ettim. Allah bilir biri kabri ve biri makamı ola. Bu Yilşa Nebi:'nin hatunu Musa Nebi:'nin kız kardeşi Meryem Hatun'dur ki Tilr-ı Sina'da yatmaktadır, ama Hazret-i Yilşa'ın babası Hazret-i Niln, yani Hazret-i Yusuf'un oğlu Efrayim hazretleri oğlu Hazret-i Niln'dur. Bunun oğlu Yilşa Neb1'dir, ama Mısır halkının yanlış inancına göre Hazret-i Niln hadis rivayetçisi olan Şeyh Ukbe-i Cüheyni: yakınında gömülüdürler. Bazıları bu Ma' arra'da oğlu Yilşa Nebf ile bir kabirde gömülüdür derler ama doğru görüş bu ola. Nice güvenilir tarihlerde Mı­ sır'daki Niln, Zünniln-ı Mısr!'dir ki bu Zünniln, Kıptiler Meliki Mukavkıs'dan Hazret'e elçilik ile hediyeler getirdiğinde Hazret-i Resul'ün güzelyüzünü görünce imana gelip sahabe-i güzin oldu. Tıp ilminde ve şiirde zamanın yeganesi idi. Mısır'da Şeyh Ukbe-i Cüheyni yanında gömülü olan bu Zünniln-ı Mısr!'dir. Yoksa Hazret-i Yilşa'nın babası Hazret-i Niln değildir. Ve yine Ma'arra'da, Şeyh Ebü'l-Ula-yı Ma'arravi ziyaret yeri: Büyük velilerden bir darir, yani anadan doğma kör idi. Yukarıda Harun Reşid ile hikayesi geçen Ebü'l-Ula'dır. Nice bin hikayeleri vardır. Oradan (---) saatte, Eski şehir Sermin'in özellikleri İlk yapıcısı (---) (---)dır. Haleb eyaletinde paşanın hassı subaşılığıdır. Hakimi paşaya on kese, kendine beş kese hasıl eder, 184 150 akçe kazadır. Eski zamanlarda büyük şehir imiş. Karayazıcı Said Arab ve Kalenderoğlu adlı ceHili1erin zulmünden harap olmuştur. Hala bin haneli zeytin, dut ve incir bağlı bakımlı şirin kasabadır. 18 mihraptır. Bütün özellikleri hacca giderken (---) [9.] cildimizde ayrıntılarıyla yazılmıştır, ama bu Sermin Kasabası'nın doğu tarafında (---) merhalede, Büyük Selerne şehri: Şam ve Haleb hududunda, Haleb toprağında çöl ile Bağdad yolunda kurulmuş büyük şehir imiş. Kalesi ve şehir harap olmuştur. Ancak 300 Urban hanesi vardır. İlk kurucusu Abbasllerden Abdullah b. Salih b. Ali b. Abdullah b. Abbas b. Abdülmuttalib'dir. Bir harabe camii üst eşiği üzerinde tarihi böyle yazılmıştır. Harap u yebab, viran olmuş boş bir alandır ki imar olsa büyük şehir olurdu. Murat Nehri'nden bu mahalle çarklar, arklar ve turalar kesip Murat Nehri'ni akıttırıp imar etmişler ki insan gördüğünde şaşırır ve hayran' olur. Hala halkının tamamı Haşimf oğullarıdır. Şecerelerinde ve evkaf huccetlerinde bütün ataları yazılıdır. Oradan yine (---), Sermin Kasabası: Paşa burada sağlığı düzelineeye kadar konaklayıp dört tarafındaki nice köyleri ve kasabaları seyr ettik, ama hacc-ı şerife giderken bu Sermin Kasabası etrafında meşhur, bakımlı ve şenlikli olan [51b] kasabalardan Riha Kasabası, Yekeflun Kasabası, İdlib Kasabası,(---) Kasabası ve Şuğur Kasabası'nı tamamen gezip dolaştık. Özellikleri (---) cildimizde yazılmıştır. Daha sonra Sermin Kasabası'ndan kalkıp yine kuzey tarafa (---) saatte, Han-ı Tirnan Kasabası menzili: Halk dilinde Hantırnan derler. (---) tarihinde (---) yapısı olup kalesinin şekilleri, neferatları ve Haleb eyaletinde olduğu hacc-ı şerif seyahati cildinde [9. ciltte] ayrıntılı olarak yazılmıştır. Oradan (---) saatte yine kuzey tarafa, Peygamberler nazargalıı, halifeler tahtı, büyük şehir ' ve eski belde Halebü'ş-Şehba'nın özellikleri Bu şehre girerken bütün Haleb halkı denizler gibi olup paşayı karşılamaya çıkıp nice anayollar üzere halılar serdiler. Paşa Haleb Kalesi dışında Hünkar Sarayı'nda konaklayıp "On gün konaklamadır" ;.diye alay çavuşları tenbih eylediler. Bu büyük 185 şehrin de özelliklerini ayrıntılı olarak hacca gittiğimiz sene (---) cildinde bütün yapıları, yapıcıları, valisi, kalesi, ileri gelenleri ve halkı bir büyük kısım olarak anlatılmış ve yazılmıştır., ama bu gelişimizde Kevakibizade Efendi'den Halebü'ş-Şehba hakkında bu güzel sözlü şiiri dinleyip buraya yazdık O güzel şiir budur. Küşacim sözleriyle Haleb'in övülmesi: Yağmurun eli eserlerin sana gösterdi (Arz esrarını ilan etti). Hiç bir memleket Haleb'in halkına bahşettiği nimet gibi bir nimet bahşedemedi. O bir cenettir, arzu ettiğin her şeyin toplandığı (cennet). Hemen orayı ziyaret et. Ne mutlu Haleb'i ziyaret edene. Bu Haleb şehrini nice yüz ciltli güvenilir kitaplarda ve nice yüz tarihlerde anlatıp yazmışlardır. Ama, Bu şehir içinde işittiğimiz hoş sözlerle ilgili gülünç bir hikO.yeyi bildirir Bu hakir kusurlu Evliyil 1051 [1641] tarihinden beri dokuz padişah ve yetmiş şanlı vezirler ile müşerref olup hepsinin durumlarına vakıf olup görürdük ki bütün vezirler, vekiller ve bütün ileri gelenler hoş sözlere, şakaya, alaya, yalana, iftiraya, dedikoduya ve fesatçı adamlara düşkündürler. Hatta bu Haleb'de Murtaza Paşa efendimizle Hünkar bahçesi havuzu kenarında oturmakta idim ve bazı eğlendirici nedimler ile sohbet etmekte idim. Hepsi bir kaç kere konuşma sırasında abartmaktan dolayı büyük sözler ederler ve büyük yalanları sallayıp saçmalarlardı. Söyledikleri yalanların gerçekliği ve yalanlığı hakirin bildiği maddelerdir ki genellikle o seferlerde birlikte idim. Hakir onlara karşı çıktıkça paşa onların yalanını onaylayıp bağlantı ve çeşni verirdi. Hatta bir gün merhum Tabanıyassı Mehmed Paşa imaını Yahya Efendi Şam'dan aziedildikten sonra Haleb şehrinde bulunup Murtaza Paşa'nın kapı yoldaşı olması dolayısıyla paşanın sohbet arkadaşı, has dostu ve hizmetçisi bir muhteşem molla, alim ve fazıl kimse idi, ama saçma sapan konuşur, yalan söyler palavra atardı. Paşa huzurunda onların başından geçeniere ait sözerdir ki buraya yazıldı. ŞamlıMolla Yahya'nın anlatımıyla acaip gülünç bir hikaye: 1045 [1634-35] tarihinde Revan Kalesi'nde mahsur olan Murtaza Paşa'yı korumak için Tabanıyassı Mehmed Paşa efendimizle Erzurum Kalesi'nde 40.000 asker ile kışlakta iken Revan Kalesi'ni 186 Şahın kuşattığı haberi gelir. Erzurum'dan 50.000 asker ile Revan'da Murtaza Paşa'n;n kurtarılmasına giderken bir mızrak boyu karı sökerek yüz bin sıkıntı çekerek Erzurum'dan iki merhale olan Deveboynu adlı yere yedi günde güçlükle vardık. Kar üzerine çadır ve ağırlıklarımızı kurup o gece orada tipi, boran ve kızıl kıyamet çekerek orada yattık. Sabahleyin bütün çadırları kar bürümüş ve bütün ümmet-i Muhammed üşümüş, 3.000 garibin elleri ve ayakları donmuş, çürümüş ve nice yüz at ve deve donmuş. Çadırları bozmaya ve ne atları kardan taşra çıkarmaya imkan yok. Tabanıyassı bazı piyade ağalarını Hasankalesi'ne, diğer köy ve kasabalara da adamlar gönderip on binden fazla eli kürekli, çapalı ve kazmalı reaya ve herayalar Deveboynu mahallinde yol açtılar. O gece yine çok çok kar rahmeti hazinesi yağıp dere ve tepe beyaz şepe ile ağzına kadar dolmuş. Sabahleyin yine bütün yolları reaya ve herayalar temizledikçe tipi ve borandan yine "Ne reh ne rahber peyd[i" sözü uyarınca 12 gün bu şiddetli sıkıntıları çekmekten bütün insanlar ve Tanrı'nın diğer yaratıkları bıktı usandı. Sıkıntı çeken bütün asker Tabanıyassı Mehmed Paşa'ya karşı ayaklanıp, . "Behey Paşa bizi kırır mısın? Revan Kalesi'ni şah alırsa bahar günlerinde [52a] yine zorla yolunu şaşırmış şahdan alırız. Hemen kalk Erzurum'a gidelim" dediklerinde işin sonunu düşünen paşa, "Ya padişaha sonra ne cevap verelim?" deyince bütün asker, "Biz hepimiz padişaha arz ederiz. Siz dafı.i telhis edip aziz başıniçin bu insanları Erzurum'un bu soğuk cehenneminden kurtarın, hemen dönelim!" diye bütün asker sızlnanıp bağrıştılar. İşin sonunda Deveboynu'nu aşamayıp Revan yardımına gidemeyip bütün İslam askerine dönüş ferman olundu. Bu kadar mallar, cebehane, çadır, çerge ve bütün ağırlıklar Deveboynu adlı yerde kar içinde kaldı. Tabanıyassılı Yavaşça Mehmed Ağa adında bir ağamız canından bi'zar olup kemerinden 2.000 sikke-i hasene altını ovayıkar bürümüş çadırı mahallinde gökyüzüne bakıp bir gök bulut parçasını bellek ederek yeri hançer ile kazdı ve o çukurcuk içine anılan kemeri 2.000 altın ile yere gömüp, "İşte bu gökteki bulut, altındaki altınıma bellektir" deyip bütün deve v~·katarını çekip düşe kalka Erzurum'a geldik. 187 Yedi ay kışlakta iken Avnik Kalesi ve Ziyaeddin Kalesi taraflarından Kürt beyleri ayağı lekanlı ve paçılalı birkaç Kürt adamları gelip, "Revan Kalesi'ni Murad Han yedi günde aldı. Hala şah yedi ayda döğe döğe alalı yedi gündür. Revan Kalesi'nde olan ümmet-i Muhammedi kılıçtan geçirdi ve kale miras mülkümdür, diye Revan'da yerleşip RevaniÇine 70.000 asker muhafazacı kodu" diye bu gibi korkunç haberi getirince Tabanıyassı efendimiz, "Revan Kalesi gittiyse cehenneme ama o serdar kara dinli Kara Murtaza nice oldu?" dedi. Haber getiren Kürt, . "Murtaza Paşa gördü ki kale içindeki asker aman ile kaleyi şaha verdiler. O dahi hasta idi. Hemen parmağındaki elmas mührünü yutup ciğeri pare pare olup öldü" deyince Tabanıyassı, "Bre geberdi ve hortladı desene" diye Kürde hitap edip yanında olan adamlarına, "Efendiler! Revan Kalesi'nin elden gitmesi bir Kara Murtaza'nın dünyadan gitmesine değmez mi?" deyip sevindi ve Kürde hesapsız mal bağışlayıp Acem şahının Revan'ı işgal ettiğini Murad Han'a yazıp ulaklar ile gönderdi. Murtaza Paşa'nın hikayesi: Molla Yahya'dan dinleyip, "Evet o sene Deveboynu'nda büyük dert ve belalar çekip Revan yardımına yetişemediğimizden kötü işli, kalleş ve sakalı traşlı Kızılbaş Revan'ı aldı, ama efendi! Yavaşça Mehmed Ağa'nın Deveboynu'nda kar alhna gömdüğü kemer ile 2.000 alhn nice oldu?" deyince Yahya Efendi, "Sultanım, Erzurum'un onaydan sonra karı kalmayıp Yavaşça Mehmed Ağa bir hayli atlı yardımcısıyla iki günde Deveboynu'nda o kış ve kıyamettezemine alhnı gömdüğü yeri arayarak gökteki bulutu bellek koyduğu mavi bulutu görünce gömdüğü yere varıpgörseki on ay önce duran bulut yine yerinde durur. Yeri kazıp eliyle kemeri on ay önce yere nasıl koyduysa altınları eksiksiz olarak kemeriyle bulup Erzurum'a geldi" dedi. Böyle bir yalan söyledi ki aklım gitti. Haleb'in ileri gelenlerinden bir nice akıllı ve bilgili ve sözünü bilir kimseler var idi. Onlar da gülümseyerek alay ettiler. Yine paşa nedimlerinden nice kimseler, "Yavaşça Mehmed Ağa'yı biz biliriz. Bir oğuz ve doğruluk sahibi adam idi. O alhn onun helal malı olduğundan buldu" dediler. 188 Paşa da bu alb.n hikayesine "şahidim" diye boş yere tanıklık ederek yalancı Yahya Efendi'yi doğrucuya çıkardı. Halbuki Murtaza Paşa o devirde Revan seferine giderken o zor seferde dünya ve ahireti bilmez bir karakaşlı sekiz yaşında sankçı çırağı idi. Sefere gitmeye güçleri olmayıp onlar Haleb'de kalmışlar idi. Yalancı Yahya Efendi'nin bu Revan hikayesinin doğru olduğuna haklr de vakıfım, ama Yavaşça Mehmed Ağa o kışta kıyamette kan eşip yere alb.n gömüp gökteki mavi bulutu bellek ettiği saçma sözleri işitince haklr söze gelip, "Bre canım, o seferdenice bin güçlü ve gençyiğitler çadırlannı, çergelerini (küçük çadır) ve yüklerini bozup deve ve kalırianna yükteyerek nice bin adamlar bellerinde okluklarını, kılıçlarını, altın ve guruş kemerlerini bellerinden çıkarmadan esenliğe çıkb.­ lar. Ya Yavaşça Mehmed Ağa o seferde iki katar katır ile vara gele [52b] belindeki kemerini taşıyamaz oldu ise hizmetçilerinin heybesine ve katarları üstüne koydu veya bir yardımcısına verdi, esenliğe çıkarıp geldi. İş tamam oldu, bitti. Altın dedikleri mal candandır, canını adam katan üzere kosa ne olur. Yazıda kar içine hangi akıl ile altınını gömer, dedim. Ya o kış mevsiminde el tutmaz ayak tutmaz. zemin Nalıçıvan demiri gibi olmuş, hançer ile değil ferhadf külünkler ile bir kırat kopmayan zemini hançer ile nasıl kazıp alb.n kemerini gömer ve on aydan sonra varıp bellek ettiği gökteki bulutu yerinde durur bulup bulut alundaki yerden allını çıkara. Bu ne yalandır? Bütün bulutlar gökyüzünde gezip dolaşmak üzere yarab.lmış­ lardır. Nasıl yerinde duran bulut ola" dedim. Hemen nedirnin birisi, "O sene öyle şiddetli kış oldu ki bir kaç ay dünyayı aydın­ latan güneşin ışığı donup yeryüzüne ışık vermez oldu. O kışta bulutlar da gökyüzünde donup yerinde kaldığından Yavaşça Mehmed Ağa bellek koyduğu bulutu buldu. Belleğiyle yerde altınını bulmasının sebebi odur" diye iyiye yorumladıktarında hemen saf kalbii Murtaza Paşa, "Evet o sene öyle kış olup gökte bulutlar birkaç ay yürümeyip yerinde kaldı" diye Molla Yahya Efendi'nin sapma sapan sözlerini tasdik ''etti. Karşılık olarak haklr, 189 "Bre canım, bir adam Erzurum'un şiddetli kışında ölse, önce o ölüyü gömecekleri yere 15-20 yük odun yığıp Nemrud ateşleri yakıp yerin üstü yumuşadıktan sonra ferhadi külünkler (taşçı kazması) ile kazarlar. Bu şekilde beş altı saatte bir mezar güdükle kazılır. Daha sonra ölüyü tabutuyla getirip güçlükle defn ederken mezara usul usul korlar ki ölünün asla bir uzvu hareket etmeye. Zira ölünün bi~ uzvu hareket ederse parça parçaolur. Zira bütün vücudu buz olup donmuştur. O yüzden ölüyü parça parça olmasın diye belinden, boynundan, uyluklarından ve kollarından pek sararlar. Mirasçıları ölü yıkayıcılara ve mezar kazıcılara çok mal verip 'bir hoşça defn edin' diye rica ederler. Böyle şid­ detli kış olunca hançer ile zemini kazıp kemer ile altını yere gömmek nasıl olur ve bulutu bellek etmekle mal nasıl bulunur. İlahi adet öyle yürümektedir ki; bütün yıldızlar, gezegenler, güneş, ay ve bulutlar dönüp dolaşmak üzere yaratılmışlardır. On ay bulut nasıl bir yerde sabit olur, bir an durmaz, kaybolur" dedim. Murtaza Paşa'nın sözleri: Yahya Efendi'nin yalanını açığa çıkarmamak için, "Ya bilmez misiniz ki bu arz üzerinde Demirkazık yıldızı (Kutup yıldızı) nasıl sabitedir. Yıldız rüzgarı tarafları gayet şiddetli kış olduğundan o Demirkazık yıldızı yerinde durur. öyle olunca Erzurum vilayeti de gayet soğuk yerdir. Onun için o zamanda Erzurum üzere bulutlar sabit olup Yavaşça Mehmed Ağa gökteki mavi bulutu bellek koyarak kemeriyle altını buldu" diye türlü türlü cevaplar verdi. Hemen hakir gördüm ki, olmaz, sohbete bir sebep olsun için Elibat suyu gibi, Basra ve Mısır Süveysi'nin medd ve cezri gibi iki tarafa akıp paşayı ve Yahya Efendi'yi tasdik etmek için hakir: "Gerçekten de efendim, Yahya Efendi hazretleri duacınızın garip hikayesini acaip yorumlayıp Demirkazık yıldızı ile sabit bulutu iyi isbat ettiniz" diye ona nazire başımdan geçen bir olayı hikaye şekinde anlattık Hakirin hikayesi: "Benim efendim! (---) tarihinde Kırım hanlarından İslam Giray Han ile Kırım'dan Moskof diyarına gidip hesapsız ganimet malları alıp dönme sırası geldiğinde erbain (kırk gün devam eden kara kış) ve zemherir (şiddetli soğuk) oldu. Bu kadar çok mallaria geldiğimiz yoldan dönmeye korkup zorunlu olarak Heyhat Salırası'na o şiddetli kışta 17 gün ve 17 gece aşıp yorttuk. Tanrı'nın hikmeti bir gece bir cehennem soğuğu oldu ki 700 190 esir dondu ve 1.000 kadar Tatar'ın eli ayağı düştü. O sabah hakire de felek soğuk cehenneminin zorlu rüzgarını gösterdi, sanki A'raf azabını gördük. Tam 7 saat taban tepip dermansız ve halsiz kalın­ ca saba süratlı atıma bindim. [53a] Tanrı'nın hikmeti dördüncü saatte altı yerden ateş saçan güneş çıktı. Bütün Tatar kartları (yaşlıları) hayretler içinde kaldılar, ama Allah'ın adeti odur ki güneş doğudan doğar. Tam dört saat olunca o taraftan doğmayıp altı adet güneşin biri Heyhat'ın kıble tarafı, Çertez vilayetidir, oradan belli oldu. Bir güneş Heyhat'ın güney tarafıdır ki Kırım Adası'nda Kefe Kalesi'dir, o taraftan doğdu. Biri batı tarafında Alman vilayetidir ki oradan çıktı. Biri Leh tarafından doğdu. Beşincisi kuzey tarafında Krakov vilayeti tarafından doğdu. Altıncısı yine Heyhat'ın yıldız tarafında Moskof'un Görlef Kalesi taraflarından doğdu. Bu altı güneşin her biri asıl güneşin parlaklığından fazla belli idi. Altısı da gökten yere doğru balık ağzı gibi yahut Tfıba ağacı gibi baş aşağı yere inmişti Zira asıl güneşin doğu tarafı gayetle sert kış olduğundan ışığı donup bazı ılıman iklimlerden ışık vurup belli olurdu" diye bu hikayeyi aniattığımızda hepsi "... Allah dilediğini yapar" [İbrahim, 27] diye hepsi gerçektir, dediler. Ve bütün yağcıların ve dalkavukların hatıriarı hoş oldu, ama Tanrı bilir, böyle olmuştur. Yağcılar bu hikayeden fırsat bulup, "İşte o sene Erzurum'da öyle bulutlar da on ay tutulup gökyüzünde donmuş gibi sabit durur idi" diye susup kaldılar. O zaman bildim ki bütün vezirler, vekiller ve devlet adamları huzurunda yağcılık ve hoşa giden sözler söylemek gerek imiş, ama bizim efendimiz Melek Ahmed Paşa huzurunda bir kimsenin canı yok idi ki yalan, iftira, dedikodu, kötü söz, suizan (kötü zan, şüphe), yağcılık edip hoşa giden söz söyleyeler idi. Onu meclisinden kovardı ve derhal 'Çık dışarı bre şeytan!' der, ona hannas (şeytan) lakabı kordu. Ve bir kimse onun yanında bir yalan söz söylese o adamdan gayri nefret ederdi, ama ne kadar latifeli sözler söylense şakadan hoşlanırdı, ama hala zamanımızın ileri gelenleri, vezirleri ve melikleri böyle hoşa giden sözlere ve yağcılığa düşkün olup tarafsız (bi'-gaı,az) ve namuslu kimselere taşra işlerini sormadıklarından · dolayı Osmanoğlu · devletine taraf taraf yaralar ~ 191 açılmaktadır. Tanrı Osmanoğlu devletini dünyanın sonuna kadar ebedf ede, amin, ya Mu'fn. Ama devlet ve mübarek dini korumak isteyen kimselerden bazı şairlerin Sultan Ahmed Han'a verdikleri beliğ kasidedir ki bu mahalle yazıldı. Şeyhi Efendi güftesi: Dinle ey padişahım niifi' olan sözlerimi Habl-i Kur'an ile sabit-kadem ol bi'l-ikram Kutb-ı ervah-ı mukaddes sana mayil olalar Bulalar cümle ta'alluk edeler hubb-ı kirarn Bi-garaz kimselere sormayıcak taşra işin Masiahat bitmez ebed olsa ne denlü ikdam Bed-du'a-yı Sakınan fukaradan seni az var sakın yol bulamaz kim ede hali i'liim Şahsa mansıb mı gerek, mansıba iidem mi gerek Bu dürür siifa-i dini bozan ey fahr-i ıziim Bu gibi öğüt verici 40-50 beyt değerli bir kasidedir, vesseliim. Haleb şehrinde bu gibi acaip ve garip hikayeleri dinleyerek zevk u safa ederken Murtaza Paşa efendimiz bizi dost usluplu mektuplarıyla Urfa'da Halilürrahman şeyhi (.,.--) Efendi hazretlerine hediyeler ile gönderdi, hakfre bir at, bir Gürcü kölesi ve 100 altın bağışladı. 13 adet yoldaşlarımız ile, Hale b şehrinden Rakka ey aleti ve Urfa 'ya giderken Haleb eyale~inde olan kaleleri ve kasabaları bildirir Evvel§. Haleb şehrinden (---)yönüne saatte, Bab-ı Vizaa Kasabası menzili: isimlendirilmesinin sebebi (---) (---). Haleb eyaletinde paşanın hassıdır, subaşısı hakimdir. 300 adam ile yönetir. Senelik 7.000 guruş hasıl eder. Türkmen şerlileri mekanı ve Urban eşkıyası yuvası bir geniş ovada bakım­ lı, tamamı temiz toprak ile örtülü 1.060 haneli, kadısı 150 akçe payesiyle şerif kazadır. Nahiyesi 76 pare köydür ve beş kese hasıl olur. Tamamı l l mihraphr. Camii, mescidi, ham, hamarnı ve küçük çarşısı vardır. Bağlan yoktur ama şebekeli bostanı çokdur. Hazret-i Ukayl ibn Ebi Talib ziyareti: Hazret-i Ali'nin kardeşidir. Hicret'in ikinci senesinde Ebu Cehil kati olup Haz- 192 ret-i Paygamberin amcalan Abbas ve amcazadesi [53b] bu Ukayl o cengde esir oldu. Abbas ile İslam'a geldi. Daha sonra (---) (---) olup Hazret-i Ukayl vefat edince bu Bab'da defnedildi. Bütün insanarın ziyaret ettiği bir yerdir. Ve, Şeyh Hamid-i Dımışki ziyareti: Ahmed Rufai' tarikatında ulu sultandır. Ondan, Şeyh Zahirüddin ibn Şeyh Sühreverdi: Bu da ulu sultandır. Emevller ve Abbasller devrinde bu Bab-ı Vizaa büyük şehir olduğundan nice büyük evliyalar gömülüdürler. Ancak Osmanoğullan devrinde Urban zulmünden Bab-ı Vizaa şehri harap olup yıkılmış olup nice bininin ziyaretleri bilinmez olmuştur. Oradan Karaköprü Köyü sol tarafımızda kalıp, Kızıibisar menzili: Haleb toprağında kalesi harap, marnur camili ve hanlı köydür. Oradan kuzeydoğu tarafına doğru (---) saatte, Nizip şehrinin özellikleri (---) toprağında M ur ad şehrinin batı tarafında çölistan içinde yüksek bir dağın eteğinde (---) (---) haneli bağsız ve bahçesiz, cami, han ve hamamlı ve küçük çarşılı bakımlı kasabadır. Ve 150 akçe kazadır, daima Birecik'e katılıp nahiye olur. Harun Reşid asrında bu da bakımlı ve şenlikli şehir imiş. Yapı kalıntıları ve Fırat Nehri'nden ayrılmış arkları toz toprak ile dolmuş ufak tefek bir kasabadır ki hala Ayntab'a bir konaktır ve Ayntab'ın kıblesi yönündedir. Yay adam bir günde varır ve gelir. Oradan yine doğu tarafına 6 saatte, · Dayanıklı sur Birecik Kalesi'nin özellikleri (---) (---) yapısıdır. Abbasoğulları'ndan Harun Reşid de Bağdad'a faydalı işlek iskele olduğundan gayet imar etti. Daha sonra nice melikten meliğe geçmiş, sonunda Mısır halifelerinden Sultan Gavrf veziri Hayra Beğ elinde iken Birecik'i ve Haleb'i 922 [1516] tarihinde I. Selim Şah'a teslim edip Urfa eyaletinde sancakbeyi tahtı yazılmıştır. Beyinin hassı 295.220 akçedir; 109 tirnar sahipleri ve 15 zeamet sahipleri var. Alaybeyisi, çeribaşısı ve yüzbaşısı vardır. Savaş sırasında beyinin sancağı altında 1.200 adet pak silahlı asker olur.~ 150 akçe şerif kazadır ve hepsi 70 pare köydür. Bu nahiye köylerinden kadıya senede altı kese hasıl olur. Şeyhülisiaml. nakibüleşraf vekili, şehir .naibi, muhtesibi, iskele 193 başında gümrük emini, bacda.rı ve iskele emini, Kars kulu ağala­ rından bir muhteşem ağa bütün kelekleri (bir çeşit sal) ve ma'diye (geçit) gemileri onun hükmündedir. Senede Suruç'tan başka benderlerden (iskele) 70 yük akçe hasıl olup Kars Kalesi kuluna ulufe verilir yahşı (iyi, güzel) eminliktir. Birecik Kalesi'nin özellikleri: Büyük Fırat Nehri'nin doğu ve kuzey tarafına meyilli bir yalçın kaya üzere göklere baş çekmiş taş yapı bir küçük alhgen şekilli güzel bir kaledir. Burçları ve bedenleri gayet sağlam olarak yapılmıştır ki her kulesi birbirine bakmaktadır. Hendeği yoktur, zira alh tarafı cehennem çukurlarından haber verir verir kayalardır ki şahin, karakuş ve deviengeçler (çaylak) kuşlarına yuva olmuştur ve fırdolayı büyüklüğünü bilmiyorum. Kıble tarafında iç kaleye bakan bir sağlam ve dayanıklı demir kapısı var, üç kat kapıdır, ama iç kalesi kadar sarp hisar meğer Mardin Kalesi ola. Aşağı Varoş yapıları: Tamamı 900 adet toprak ile örtülü kayalar üzere yüzleri Fırat Nehri'ne bakar altlı üstlü evleri var. Bunlardan alaybeyi sarayı ve beğ sara yı. ve emin sarayı ve kadı sarayı ve Melek Ahmed Paşalı Hacı Kapıcı Sarayı bakımlıdır. Ve aziedilmiş Dizdar Halil Ağa aşağıda olur, ama bütün kale dizdarları yukarı kalede otururlar. Kaleden dışarı çıkarsa dizdan (kale muhafızı) azl ederler. Zira kralların hasret çektiği bir kal edir. Toplam (---) adet neferatları vardır. Ve tamamı küçük ve büyük 70 pare topları vardır. Fırat Nehri'ne bakar kulelerden Fırat'a bakan güzel topları vardır. Kaleden kayalar içinde suya iner yolları vardır. Cebehanesi, buğday anbarları ve büyük mağaraları vardır. İç hisarda Selim Han Camii var. Diğer yapı­ ların tamamı bu Aşağı Varoş'tadır. Tamamı l l mihraptır. Bunlarna kalabalık cemaate sahip (---) (---) camii . ................ (1.5 satır boş) .; ............. . Gerisi mescitlerdir. Tekkesi, sıbyan mektebi, iskele başında ham, hamarnı ve ufak tefek çarşı pazarı vardır, ama Haleb ve Bağdad iskelesi olduğundan bütün kıymetli eşyalar mevcuttur ve Birecik Ovası'na Zeytin Vadisi derler . ................ (1 194 satır boş) ............... . Büyük Fırat Nehri'nin özellikleri Yukarıda Erzurum taraflarına seyahat ettiğimiz sırada bu Fırat Nehri'nin doğduğu yer olan kaya ki Erzurum'un iki menzil kuzey tarafında Gürcistan Bağazı'nda Dumlu Sultan Türbesi kayasında bir mağaradan [54a] çıktığı ve Erzurum Salırası'ndan geçip Kemah Kalesi'ne, İzoli Kürtlerine ve nice kale ve nahiyelere uğrayıp Malatya yakınına geldiğinde, Bingöl Yayiası'ndan Murat Nehri doğup Muş Salırası'nda Çanlı Kilise yakınında ve eski Muş'dan geçip Palu önünden ve(---)(---) (---) (---) (---)Malatya geçidinden geçip bu Birecik Kalesi'ne gelinceye kadar tam 71 adet geçit vermez büyük nehirlerin karıştığı inşaallah yeri geldiğinde tamamen yazılır. Ab-ı züialden (berrak, duru su) nişan verir büyük nehirdir ki Kur'an-ı Kerim'de Mürselat suresinde " ... size soğuk sular içirmedik mi?" [Mürselat, 27] ayeti bu hayat suyu hakkında inmiştir, diye bütün tefsirciler bu nehirdir, derler. Ve Ebu Hüreyre'den Müslim rivayet eder: "Resulullah (S.A. V.) şöyle buyurdu: Fırat Nehri (suları gitmesi sebebiyle) altından bir dağı açıp meydana çıkarmadıkça kıyamet kopmaz. İnsanlar onun üzerinde ceng edip birbirlerini öldürürler. Neticede her yüz kişiden doksan dokuzu öldürülür. Onlardan her bir kimse, kurtulacak olan kişi belki ben olurum, der" [Hadis-i Şerif, Müslim, 52/29] buyurmuşlardır. Zira Arz-ı Mukaddes (mukaddes ülke, Kudüs) içinde akan bu Fırat Nehri ve Asi Nehri'nden başka büyük ne]:ı.ir yoktur. Geri kalanı Beka Ovası içinde küçük akarsulardır. Ayn-i Zerka ve Berka, Ceyhan Nehri, Seyhan Nehri ve Kelb Nehri (---) (---) (---) (---) (---) (---) Arz-ı Mukaddes içinde onlar da küçük nehirlerdir. Bunların içinde bu deniz gibi olup Birecik'den her sene nice bin tulumdan kelek tabir ettikleri gemiler ile bütün marnur memleket tüccarları kelekleri ağzına kadar değerli eşyaları, atları ve diğer gerekli şeyleri ile yükletip Erzurum Kalesi'ne, Caber'e, Rakka'ya, Ane(?) ve Haleb'e yük boşaltırlar. , Sonra 3 günde Bağdad taşrasına Kuşlar Kalesi'ne. ve (---) (---) kalesi dibinde Bağdad'a yakın olmağıla bender iskele, oradan metalarını çıkarıp Bağdad'a gelir. Bu Şatt-ı Dicle ve bu Fırat Nehri taşkın olarak aksa iki büyük nehir Bağda4 Ovası'nda birbirine karışır, ama nadir gerçekleşir. Eğer öyle olsa bu iki nehir Bağdad'ı suda boğardı, ama bazı sene 195 Şattü'l-Arap taşıp Bağdad'ın Köprü Kapısı'ndan içeri gelir. Melek Ahmed Paşa efendimiz Bağdad valisi iken Şatt taşar, Murad Han asrında lağım ve metris yerlerinden girip kalenin nice yerlerini harap eder, ama Hazret-i Abdülkadir el-Cllani bu iki mübarek nehre, ,;Ey mübarekler birer birer coşarak gelin!" diye söylediklerinden beri bir sene Şatt ve bir sene Fırat Nehri taşkın akıp Kerbela Çölü'nü sulayarak ve Düceylan arklarını ağzına kadar sulayıp (---) (---) (---) (---) (---) (---) inip Kurna Kalesi köşesinde Şatt ve Fırat Nehri birbirine karışıp üç konak aşağı Basra'da Şattü'l-Arap derler, deniz gibi olup Hindistan'dan Basra'ya nice gemiler ve nice Hindistan gemileri gelir. Ve Basra önünde medd ü cezir derler, Muhit denizi se her vaktinde Şattü '1-Arab'ı geri reddedince Basra önünde su acı olur. Öğlenden sonra Uroman denizi geriye gidip Şattü'l-Arap galip olup Basra önünde su abıhayat olur. Halen Basra önünde bu Şattü'l-Arab'ın hali budur, vesseldm. Daha sonra Birecik ziyareti (---) (---) (---) (---) (---) (---) Oradan yine batı tarafa 9 saatte, Erzene'r-Rum, sağlam Rakka şehri kalesinin özellikleri Belde isimleri arasında dört Erzen vilayeti vardır. Evvela biri Erzene'r-Rum yani Erzurum'dur. İkincisi Erzen-i Ahlat'tır. Üçüncüsü Erzincan' dır. Dördüncüsü bu Rum Kaledir. Hazret-i Ömer halifeliğinde Rum kayseri yapısı olduğundan insanların dilinde Rum kale derler. Urfa ve Birecik arasında birer merhale yerdir. Urfa paşası eyaleti toprağında eminliktir. Hükumet nahiye kazadır. Rum kalenin şekilleri: Fırat'tan beri güney taraftadır ve Birecik'ten batı tarafa kurulmuş olup ikisinin arası bir menzildir. Kalesi bir tepe üzerinde gayet sağlam ve dayanıklı kaledir. Abbasllerin yıkılınası sırasında Ermeni küffarları istila edip nice müddet mutasarrıf olmuşlar iken Mısır padişahlarından Melik elEşref ibn Sultan Melik Mansur Kalavan (---)tarihinde büyük ordu ile bu kaleyi kuşatıp Ermenilerin elinden zorla ve kahren feth etmiştir. Daha sonra 922 [1516] tarihinde yine Mısır SultanıMelik Gavrf .elinden I. Selim Han feth edip imar etti. Ancak hala o kadar bakımlı değildir. Kalesi beşgen şekilli sağlam taş yapıdır. 196 Kale içinde toplam 500 toprak ile örtülü evler vardır. Bir camii, taşrada camii, ham, hamarnı ve küçük çarşısı vardır . ................ (2 satır boş) ................ [54b) ................ (1.5 satır boş) ............... . Merzuban Nehri bu kale yakınında Fırat Nehri'ne karışır. (---) (---) (---) (---) (---) (---) (---) (---) Oradan kıble tarafına meyiliice 10 saatte, Eski şehir, halii büyük ülke, Suruç Vadisi'nin özellikleri İlk kurucusu Emevloğulları'ndan Hişam ibn Abdülmelik'dir. Onların zamanında bu Suruç salıralarında altı kere yüz bin (600.000) Türkmen ve Urban taifesi sakin olup dut bağlarından geçilmezmiş ve 5.000 yükipek sultani öşürü hasıl olurmuş. Ve bir çimden yapılma büyük bir kalesi var imiş. Rum keferesi Selçuklulara galip gelip yer götürmez fecere kefereler ile Kudüs'e doğru yola çıkıp bu Suruç salıralarında toplanırken çimden yapılma toprak kalesiyle şehrini harap etmişlerdir. Hala yapı kalıntı­ ları bellidir ama kaleden nam u nişan yoktur. Hala Haleb eyaletinde sancakbeyi tahtı Suruç Kasabası'dır. Beyinin hassı 27.790 akçedir. Timarı 291 ve zeameti 9, alaybeyisi ve çeribaşısı vardır. Ancak bütün eyaleti sancaklarında kılıç zeamet 37 ve kılıç tirnar 262 adettir. Nahiyelerinin genellikle gelirleri bu Suruç'un ve Mercabad Nahiyesi'nin tamamen Erzurum Karsı kulunun aklarnlarıdır (devlet daireleri} ki Kars ağaların­ dan 500 atlı ile bir ağa gelip her sene 40.000 guruş tahsil edip Kars kuluna mevacib (maaş) verilir, büyük hizmettir. Bu gelirler tamamen bu Suruç Salırası'nda göçer evli Türkmen ve Ekrad kavminden hasıl olur. Bu vadiler içinde konaklayan haşerat cinsinin çoğunluğu Dinayi ve Berazi ve Kuh-binik ve Cum Kürdü kabileleridir. Burada yerleşip genellikle dut bağları içinde ipek hasıl edip öşr-i harir (ipek öşrü), arpa ve alef (ot) hakkı verirler. Türkmen'den, ................ (1 satır boş) ............... . oğlu adlarındaki eblehanlar (akılsızlar, budalalar) konup göçüp mahsulünün öşrünü verirler. Bu Suruç,Ovası'nın suyu ve havası o kadar tatlıdır ki gece ve gündüz adam yeniden hayat bulur. Genellikle halkı gayet sağlam <. 197 vücutludurlar. Ve nice bin yerde abıhayat turna gözü akarsular var ki misli meğer Bingöl Yaylağı'nda ola. Havası oldukça yumuşak olduğundan nice kabileler ve aşiretler serin ve ılıman yerlere göçmeyip Suruç Ovası'nda kalırlar. Zira Suruç Vadisi Dicle ve Fırat arasında olan büyük adada bulunmuştur. Hüdayi meyvesi ağaçlıklar içinde cihanı tutmuştur. Bu Suruç, Birecik'in doğu tarafına meyillidir. Birecik ile arası ancak bir menzildir, ama Urfa kadısı hükmünde 150 akçe şerif kazadır. Yine şenlikli köyleri vardır. Bu Suruç sancağı olan zemin ki, Dicle ve Fırat Nehri arasında, burada gördüğümüz bakımlı ve bakımsız kaleleri ve harap büyük beldeleri bozulmuş arkları bir bir yazsak sözü uzatmış oluruz, ama meşhur ve bakımlı olan kaleler ve beldeler bunlardır: Evvela Musul Kalesi, Sincar, Harran, Urfa, Re's-i Ayn, Amid (Diyarbakır), Miyafarikin ve nice yüz kaleler bu "Cezire" içindedir ki uzunluğu 20 menzildir ve genişliği altı, yedi, sekiz, on merhale yerleri vardır. Abbasi halifeleri zamanında 400 kale, 600 kasaba ve şehir olduğu tarihlerde yazılıdır ve işaretleri bilinmektedir. Bu Suruç'dan batı tarafa 2 saatte, Eski şehir Çar-Melik Kalesi'nin özellikleri Yani dört padişah kalesi derler. Gerçekten de tarihçilerin yazdıklarına göre kisralardan üç (dört) kardeş bu kaleyi yaptıkları için hala halk dilinde Çar-Melik Kalesi derler. Bir tepe üzerinde Murad yakınında dörtgen şeklinde bir küçük kaledir, ama o kadar imar değildir. Dizdarı, neferatı, Urfa Nahiyesi ve subaşısı hakimdir. Urfa paşası toprağında (---) yüz haneli kasabası var. Camii, mescidi, hamarnı ve birkaç dükkanıarı vardır. Birkaç kere harap olup yine imar olmuştur. Bir kargir yapı ham vardır. İçinde Türkmen sakin olur. Ve menzil beygirleri mütevelllsi hükmündedir. Suyu ve havası tatlıdır, ama bağ ve bahçesi yoktur. Oradan doğu tarafa 5 saatte, Nemrud ateşperest tapınağı, Semud oğlu Ruha yapısı yani eski şehir Ruha (Urfa) Kalesi'nin özellikleri Nuh Tufanı'ndan sonra yapılan eski şehirlerden biri de budur ki Semud kavminden Ruhay adlı-bir melik yapmıştır. Daha sonra melun Nemrud bu Ruha'nın suyu ve havasından hoşlanıp yaşadık­ ça ilahlık iddiasında bulunmuş ve 200 sene bu şehirde oturmuştur. 198 Hazret-i İbrahim aleyhisselamı bu şehirde Nemrud ateşine attığı mancınıkları açıkça bellidir ki Cenab-ı Rabbü'l-izze Habib'ine (---) suresinde, "Biz de: 'Ey ateş, İbrahim'e serin ve esenlik ol!' dedik." [Enbiya, 69] ayetini kıssa yoluyla indirmiştir. [SSa] Nice bin melikten melike nasip olmuştur. Hazret-i İsa, Urfa'ya kayser hükümdar iken seyahat ile bu şehre gelip ibadet ettiği Mesih kilisesi hala mamurdur. İncil'i bu kilisede Havariler yanık ses ile rehavide okuduklarından ruhavi (rehavi) makamı derler. Zira Urfa Kalesi'nin birinci yapıcısı da Ruha'dır. Hala bu şehrin ismi halkın dilinde meşhur galat ile Urfa'dır, ama doğru ismi Ruha'dır. Daha sonra hicretin (---) sene geçtiğinde Erneviierden M uaviye ibn Ebu Süfyan Şam ve Haleb halifesiyken zorla Rum elinden feth edip İslam ülkesine katıp Müslümanların ibadetgahı olduğunda Hazret-i İbrahim Halil ocağı olduğundan Abbasilerden Me'mun Halife Mısır'da Ehram Dağları'nda bulup çıkardığı mal ile bu Ruha'ya gelip ilk başta İbrahim Halil makamını imar etti. Nice melikler de sahip oldu. Sonunda 922 [1516] tarihinde I. Selim Şah Mısır'a giderken feth etti, Hadım Sinan Paşa eliyle. Daha sonra Sultan Süleyman yazıp Rakka Kalesi Amid hakimi elinden feth olup bu Urfa'yı Rakka eyaletinde beylerbeyilik ettiler. EyaZet taht merkezi Rakka Kalesi'nin anlatılması İsmi Urfa'dır, ama yakınında Rakka Kalesi olduğundan onun eyaleti olup hala padişah defterhanesinde~ gelen emirlerde "Rakka eyaletine mutasarrıf vezirim fülan paşa", diye yazılır. Defalarca arpalık şehrinde üç tuğlu vezire ihsan olunmuş yüksek rütbedir. Paşasının hass-ı hümayunu altı yük 76.000 akçedir. Adalet üzere senede 40.000 guruş hasıl olur. 1.000 kadar asker ile paşa­ sı yönetir. Eyaletinde üç zeamet sahibi ve 132 tirnar sahibi, alaybeyisi ve çeribaşısı ve yüzbaşısı vardır. Kanun üzere cebelüleri ile toplam 1.400 silahlı asker olup alaybeyi bayrağı altında sefer eşerler. Paşası da hassına göre 1.200 askerle savaşa gider. ' Urfa eyaleti toplam altı sancakdır. Evvela, Cemmase sancağı: Urfa'nın (---) (---) yönünde (---) (---) (---) (---) (---) (---) (---) (---) Ve, Habur sancağı: Kıble yönünde üç konak çölden Habur'a varır . ... Habur Nehri'nden kükürt çıkar ve Habur, Murat'a karışır. Ve, 199 Deyr-i Rahbe sancağı: Kıble yönüne düşer beş konak çölde Murat kenarındadır. Ve, Beni Rebia sancağı: Kıble yönünde Rakka Çölü'nde beş menzil yerdir.(---) .(---). Ve, Suruç sancağı: Batı tarafta Urfa'ya tam bir konak yerdir. Ve, Harran sancağı: Urfa'nın kıblesinde çölde bir konaktır. Ve, Rakka sancağı: Rakka, Urfa'dan 4 konak ileride çölde harap yerdir. Süleyman Han asrında eski eyalet merkezi Rakka idi. Şimdi, Urfa sancağı: Bütün beylerbeyHer bu Urfa'da otururlar. Mal defterdan yoktur. Ve defter kethüdası, defter emini, çavuşlar kethüdası ve çavuşlar emini vardır. Ancak eski eyalettir. Nice kere arpalık şeklinde üç tuğlu vezirlere ihsan olunur. Toplam (---) adet subaşılığı hassı vardır. Evvela şehir subaşı­ lığı, Rakka subaşılığı ve Samsat subaşılığı (---) (---) (---) (---) (---) (---) 300 akçe şerif kazadır. Sultan Ahmed asrında akrabalarımızdan Kütahyalı Fırakizade'ye 500 akçe mollalık ile bağışlanmıştır. Senede 7.000 guruş hasıl olur. Bütün nahiyeleri altı adet köylerdir. Evvela Suruç Nahiyesi, Harran Nahiyesi, Rakka Nahiyesi, Samsat Nahiyesi. (---) (---) ( ---) (---) ( ---) (---) (---) ( ---) Bu nahiyelerin genellikle halkı yurd sahibi Türkmen ve Ekrad ve Ermeni kavimleridir. Dağlık, ormanlık ve taşlık yerleri çoktur. Şehri Halilürrahman nazargahıdır. Dört mezhebe göre fetva verebilen şeyhülislamı, nakibüleşrafı, ileri gelenleri, sipah kethüdayeri, yeniçeri serdarı, şehir naibi, şehir muhtesibi, bacdarı, şahbenderi ve kapan emini (---) (---} vardır. Eski yapı Urfa Kalesi'nin şekillerinin anlatılması Bu kale ensesinde, Damlacık adında taşlık ve kalakı yüksek bir dağ vardırkimelun Nemrud'un yaylak tahtgahı idi. Kale bu yüksek dağın ortasında göklere doğru baş çekmiş yalçın tepe üzerinde büyük taşlar ile yapılmış Nemrud işi sağlam sur bir yüksek kaledir. Her taşı fil cüssesi kadar vardır ve yuvarlak şekillidir. Gayet sağlam, dayanıklı, elmas yüzük gibi bir kale, benzersiz bir rıbat iç kaledir. Burçları ve bedenleri sarp, sağlam ve dayanıklıdır. Toplam (---) adet kuledir. Çevresinde hendeği yoktur. Zira dört tarafı yalçın cehennem kayalarıdır. Ve fırdolayı büyüklüğü (---) adımdır. Batı tarafa açılır bir sağlam ve dayanıklı demir kapısı vardır. 200 İç kale yapılarının anlatılması Bu iç kalede toplam 20 adet hane vardır. Dizdar ağa burada oturur. Ve toplam 200 adet neferatları var. Cebehanesi, buğday [55b] anbarları ve su sarnıçları var. Kale kapısının iç yüzünde (---) (---) camii var. Minaresiz ufak tefek bir camidir. Bundan başka mescit, han, hamam ve çarşı pazardan bir imaret yoktur. Kale içinde olduğundan haneleri bağsız ve bahçesiz neferat haneleri küçüktür. Hazret-i İbrahim'i melun Nemrud'un ateşe atbğı Nemrud ateş-gedesi mancınığı bu kale içinde iki yapma yüksek sütunlar bu kalededir. Aşağı Varoş büyük kalesinin şekli Dörtgen şeklinde eski bir kaledir. Her taşı Mahmud! fili cüssesindedir. İç kalenin eteğine konmuştur. Fırdolayı büyüklüğü (---) (---) adımdır. Bunun da burçları ve bedenleri sağlamdır. Bu varoşun üç kapısı vardır. Bey kapısı Bağdad tarafına doğu yönüne. Samsat kapısı batıya açıktır. Ve Harran kapısı da batı yönüne açıktır ama yukarı kale gibi kaya üzerinde değildir. Alçakta yapılmış olup geniş kaledir. , Bu Urfa Kalesi büyük Fırat Nehri'nin doğu tarafında bir konak uzaklıkta Tasdir Dağları içinde yapılmış olup fazlaca kuzey tarafa eğimlidir. Ve Rumkale'ye bir konak yakındır. Yolları Kürtlerden dolayı tehlikelidir. Urfa varoşu yapılarının özellikleri Bu şehrin fevkanf kalesi ve tek katlı sur varoşunun içinde ve dışında toplam 2.600 kireç, toprak ve cibis (alçı) ile yüzleri örtülü (sıvalı) şenlikli ve bakımlı yapı, güzel hanelerdir. Ve bağlı, bahçeli, akarsulu ve hamamlı büyük saraylardır. Bunlardan Tayyar Mehmed Paşa Sarayı, oğlu Ahmed Paşa; Hatem-i Tayy ve Cafer-i Bermekl gibi kerem sahibi kimsedir. Paşa Sarayı, Molla Sarayı, Gerz Paşa Sarayı, Celall Kadı Sarayı, Sarzade Mustafa Paşa Sarayı ve Arap Ali Paşa Sarayı.' Bu saraylardan başka nice haneler vardır ama bilip yazdıklarımız bu güzel evlerdir. Urfa mahallelerinin anlatılması: Evvela Bey Kapısı Mahallesi, Tatlık Mahallesi, Caygirli Mahallesi, Kalaboynu Mahallesi, Tılıfdır Mahallesi, Kara Meydan Mahallesi ve Bağ-ı Safa 201 Mahallesi. Bildiğimiz marnur mahalleri bunlardır. Her birinde İremezat gibi güzel haneler vardır. Urfa camilerinin özellikleri: Hepsi 22 mihraphr. Evvela iç kalede eski mabed minaresiz (---) camii ve Paşa Sarayı yakınında kalabalık cemaate sahip Kızıl Cami ta Nemrud zamanından beri eski mabet imiş. Harun Reşid fethinde kiliseden çevrilip Müslüman mabedi olmuştur. Hala minaresi erganun çam haneleridir ki seyredilmeye değer yüksek minaredir. Ak Cami bu da eski mabeddir. Hazret-i İbrahim Halil Camii. İlk yapıcısı Me'mun Halife'dir. Pazar Camii, cemaati çoktur. Sultan Hasan Camii, bu da bakımlı camidir. Nar-ı Tecelli Camii, Caygirli Camii, Ahaveyn Camii yani iki karındaş camii bakımlıdır. Ve Tabalıane Camii. Bu yazılan altı adet camiierin hepsine İbrahim Halilullah Nehri uğrayıp havuz, şadırvan ve fıskiyelerine uğrayıp selsebil gibi akar ve kalabalık cemaat ondan abdest tazelerler. Bey Kapısı Camii, Hekim Dede Camii, Kara Meydan Camii ve Uğurlu Meydan Camii, bu da eski mabeddir. Bunlardan başka 67 adet mahalle mescitleri vardır. Bazı mahallede iki-üç zaviye vardır. Zira vilayet halkı gayet musalll kimseler, tarikat sahibi, dünyadan geçmiş halim ve selim adamlardır. Medreselerinin anlatılması: Tamamı (---) adet medreselerdir. Evvela Kızıl Cami medresesi, Firuz Bey medresesi ve Sultan Hasan medresesi. Her camide medreseler var, ama bunların özel dersiamları ve evkafları vardır. Darülkurra ve darülhadislerin anlatılması: Tamamı üç darülkur'an ve üç darülhadisi var. Talebeleri çoktur. Kürt uleması çoktur ki bütün ilimleri tamamlamış müfessir, muhaddis, mü' ellif ve musannif (kitap yazan) seçkin alimleri vardır. Ebced okuyan çocukların eğitildiği sıbyan mekteplerinin anlatılması: Tamamı 30 adet mekteptir. Evvela Kızıl Cami Mektebi, Hazret-i İbrahim Halil Mektebi, Sultan Hasan Mektebi, Ak Cami Mektebi. Bu sıbyan mekteplerinin her sene başında bayramlık güzel elbiseleri vakıf tarafından erişmemiş yetimlere surre (akçe kesesi) ve atiyyeler (hediye bahşiş) ile dağıtılmakta­ dır. Hepsi büyük vakıflardır. (---) (---) (---) 202 Aşevi imaretlerinin anlatılması Tamarnı (---) adet fakiriere ziyafet evi irnaretlerdir. Evvela bizzat Hazret-i İbrahim Halil asitanesi imareti ay ve yıl, sabah ve akşam, zengin ve fakir, genç ve yaşlı herkese, "Yeryüzünde hiçbir canlı yoktur ki, rızkı Allah'a ait olmasın ... " [Hud, 6] ayeti üzere bütün gelen gidenlere, yolculara ve çevredeki kornşulara her gün iki öğün ruz pilavı ve çorbası dağıtılrnaktadır. [56a] Urfa tekkelerinin anlatılması: Tamarnı (---) adet şanlı derviş tekkeleridir, ama bunlardan Hazret-i İbrahim Halil Tekkesi kale içinde, iç hisar eteğinde Me'rnun Halife yapısıdır. Hazret-i Halilürrahrnan Tekkesi ve makamı, Rum, Arap ve Acern'de kısa­ cası bütün İslam memleketlerinde meşhurdur ki rnelun Nernrud tanrılık iddiasında olup karta! kuşlarıyla göğe yükselerek htişa sümme haşa "Gök tanrısı ile ceng ederim" diye göklere ok atar. Tanrı'nın emri ile kartal kuşlarına bağlı sandukasına yine kanlı ok düşüp haşa ve kella "İşte gök tanrısını öldürdürn, yalnız başına yer ve gök tanrısı benim" diye tanrılık davasına kalkışır. Bunun üzerine Cenab-ı Bar! Hazret-i İbrahim'i gönderip imana davet edince bu şehir içinde Hazret-i İbrahim'i şakalayıp elini kolunu bağlayarak büyük bir rnağarada haps eder. Dağlar kadar odunlar yığıp büyük bir Nernrud ateşi yakar, Hala inkarcı Nernrud'un ateş yaktığı yer meşhurdur ki Urfa şehri içre Hazret-i İbrahim Tekkesi zernininde idi. Hazret-i Risalet-penah annesinden doğdukları Rebiülevvel'in on ikinci gece isneyn gicesi olduğu mübarek g!'!cede Medayin'de (Sasan1 imparatorluğunun başkenti olan ünlü tarihi şehir) Kisra taki (kemeri) yıkılır. İsvan şehrinde aynü'l-leben (süt pınarı) kurur. Mekke şehrinde Safa ve Merve arasındaki putlar baş aşağı olur. İskenderiye'de sütun yıkılır. Trabzon'da balık tılsımı direği suya batar. Makedon-ı Kostantiniyye'de karada ve denizde 366 tılsııpın tamarnı yıkılır. Ayasofya kubbesi, Roma papa kubbesi ve bunun benzeri nice tilsırnlar yıkılıp o Peygamberin doğduğu gecede bu Urfa şehri içindeki Nernrud ateşi söndü. O ateşe ~elun Nernrud Hazret-i İbrahim'i rnancınık ile atar. Ta ateşin içine havadan uçarak ateşin içine düşünce Cenab-ı Barı 203 (---) (---) suresinde "Biz de: 'Ey ateş, İbrahim'e serin ve esenlik ol!' dedik." [Enbiya, 69] emriyle ateşe Tanrı emredince o an ateş İbrahim'e gül bahçesi olup ateş içinden bir hayat pınarı doğup Rabbü'l-izzet kudretini hikmetini göstermek için o tatlı pınarın dört tarafında gül-i gülistan ve sünbül ve reyhan bahçeleri olur. Güzel sesli bülbüller ve türlü türlü kuşlar cıvıldaşarak kanat çırpıp uçuşmadalar, yine etrafında Nemrud ateşi yanmaktaydı. Bu hikaye bütün tefsir kitaplarında ve diğer güvenilir kitaplarda ayrıntılarıyla yazılıdır. Sözü uzatmaya hacet yoktur ama hala arnlan Nemrud ateşi içinden ortaya çıkan hayat suyu Halilürrahman Tekkesi içinde büyük bir kaynaktır ki bütün şehrin camilerini, han ve hamamlarım, bütün hanelerini, saraçhane ve debbağhaneyi sulayan o hayat suyu Halilürrahman pınarıdır ki içinde nice bin türlü balıklar yüzgeçlik ederler. Hatta Sultan IV. Murad Han efendimiz Bağdad fethine giderken bu türbe ziyaretine gelip seyr ederken iki adet balık aviattırıp kulaklarına birer altın küpe geçirmişlerdir. Sözün kısası, acaip ve garip gezinti yeri bir tekkedir ki övülmesinde dil kısa kalır. Çeşit çeşit sofalar, gül-i gülistanlı odalar, kiler, mutfak ile süslenmiş ve türlü türlü misafirhaneler ile bezenmiş büyük bir tekkedir. Şeyhi Hazret-i Şeyh Ali Efendi yarandan arif-i billah sofra sahibi, gurbete düşmüşleri sever bir er, hünerli bir yiğit, nefes sahibi, tarikat önderi, sadık amil, araştırıcı alim kimse idi. · Yedi gece konuğu olup Murtaza Paşa efendimizin gönderdiği hediyelerini teslim edip hayır dualarıyla nasiplenip hisse sahibi olduk. Bir adam yedi gece ve yedi gündüz bu tekkeyi ziyaret etse yedi dileği yerine gelir. Saf suyundan hafakan (yürek oynaması) hastalığına yakalanan adam içse Allah'ın emriyle o hastalıktan kurtulur. Onun için bu Urfa halkında hafakan hastalığı olmayıp sağlıklı olurlar. Bu kutlu türbede nice fakr u faka erenleri olmuş yalın ayak başı kabak "fa kirlikle övünür" (---) (---) tarikatında hal sahibi dünyayı terk etmiş, arif-i billahlar var, himmetleri hazır u nazır ola. Ve, Seyyid Mancınık Tekkesi: Bunun da fukaraları çoktur ve nimetleri seçkin ve halktan herkese minnetsiz bol bol dağıtılır. Bunun da şeyhi temiz, dindar, ermiş, kamil mürşid erdir. 204 Urfa'nın yüz suyıı hamamlannın özellikleri Hepsi 8 hamamdır: Evvela Paşa Hamarnı gayet hoş suyu, havası ve binası var. Samsat Kapısı Hamamı, Hacı Bey Hamamı, Cıncıklı Hamamı, Arasta Hamamı, Muharrem Hamamı, Keçeci Hamarnı ve Meydan Hamamı. Bunların hepsi seçkin ve halk hamamlarıdır, ama ayrıca 75 adet saray hamamları vardır. Evvela Tayyar Mehmed Paşa Sarayı'nda iki hoş hamamdır ki padişahane yapılmış seyre değer bir aydınlık güzel hamamdır. [56b] Gürz Paşa Sarayı Hamarnı ve Celalf Kadı Sarayı Hamamı. Bildiğimiz özel hamamlar bunlardır ama kahfce bazı ahbaptan esirgenir hamamlar değildir. Tüccar hanlannın anlatılması Tamamı (---) adet kara ve deniz tüccarlarının konukevleridir. Evvela çarşı içinde Yemiş Ham kargir sağlam yapıdır. Ala Han, şenlikli handır, İbrahim Halil Nehri, içinden geçer. Hacı İbrahim Ham, Samsat Kapısı Ham, Bey Kapısı Ham, Bey Kapısı'ndan dışarıda Sebil Ham ve Samsat Kapısı'ndan dışarıda mağaralardan hanlar var ki her biri beşer-albşar yüz at alır. On adet kudret eli ile kayadan oyulmuş benzersiz kervansaraylardır ki içinde insan kaybolur. Tanrı'nın hikmeti Temmuz'da bu kaya hanlar serindir ve kış vaktinde de sıcaktır. Sultan Çarşısı dükkaniarının anlatılması: Tamamı 400 dükkandır. Şehrine göre çarşı pazarı bakımlı, süslü ve şirin değildir. Ancak yine de bütün değerli şeyler bolca ve minnetsizce bulunur, ama saraçhanesi İbrahim Halil Nehri kenarında bulunduğundan tertemiz Bağdad serdabı (soğukluğu) şekilli bir soğuk sulanmış anayolun iki tarafında bakımlı, süslü, gül mevsiminde, zambak mevsiminde ve türlü türlü çiçekler mevsiminde bu ferah çarşıyı süsleyip gelen gidenlerin dimağları kokulanır. Bütün maarif erbabının ve nice bin aşıkların toplantı merkezi ve dinlenme yeri üstadlar saraçhanesidir. Ama bu şehrin iki bedesteni var. Biri eski yapı kargir kubbeli sağlam binadır. Ve biri, Tayyaroğlu Ahmed Paşa tarafın'dan yapılmıştır, baştan başa kargir toloz yapıdır ve uzunlamasına kurulmuştur. Üç adet demir kapıları var, bütün değerli lal, yakut, zümrüt ve elmas bolca mevcuttur. Un değir!llenlerinin anlatılması: Şehrin içinde ve dışında toplam(---) adet~i.ın değirmenleri vardır ki bu diyarda benzeri yoktur. 205 Evvela Pazar Değirmeni, her gün ellişer kile un öğütür, mesiregah değirmendir. Onun duvarına eel! güzel yazı ile bu beyti yazdık: Asiyab-ı felek ahir öğüdür danemizi Çün gelir nevbetimiz etmese devran acele Tayyar Değirmeni, Sebak Fakı Değirmeni, Arastabaşı Değirmeni ve Mazı Değirmenleri tabaklarındır ki hesapsızdır. Debbağhanesi de süslüdür. Onlardan aşağı Çürüksu üzere nice değirmenlere bokluca değirmenler derler, beğenilmez. Urfa'nın suyunun ve havasının anlatılması: Suyu ve havası gayetle orta karar olup yazı yazdır; kışı kıştır. Kış vaktinde kar yağar; bahar vaktinde rahmet yağmurları yağar. Hatta Hayy ve Kad1r Allah'ın nazargahı bir sudur ki bir damla içen hayat bulur. Urfa'nın ikliminin anlatılması: Gerçek dördüncü iklimde olup örn ikiimin on yedincisinde bulunmuştur. Usturlab ilmi ile nice kere yükseklik alınmıştır. O hesap üzre eniemi (---) (---) (---) ve boylamı (---) (---). Urfa şehrinin taliinin anlatılması: Bütün kara ve deniz gezginleri ve dünyayı dolaşan kimseler ki felek ilminde (astronomi) kamil ve usta olanları bu Urfa şehrinin taliini ay burcunda bulmuşlar. Onun için halkı mü'min, muvahhid, yumuşak huylu Arasta değirmeni, adamlardır. Güzellerinin anlatılması: Suyunun ve havasının tatlılığından hoşgörülü, yarandan, tabiat sahibi, şirin edalı dilberieri olur. Mahbubeleri pak u pakize, iffetli, edep sahibi, perde ehli, saf kalpli kadınları var. Genç ve yaşlı halkın elbiseleri ve dillerinin anlatılması: İleri gelenleri baştan başa samur, sincap ve cılkava kürk ve atlas elbise giyerler, ama orta hallileri "Elbisenin iyisi (eteği) kısa (yerden sürünmeyeni) alanıdır." deyip kısa çeşit çeşit elbise giyip Ermeni, Türkmen ve Kürt dillerini konuşur fasih dilli bir kavimdir. Usta sanatlarının anlatılması: Pamuk ipliğinden ince bezi olur ki Musul bezinden ince ve temiz beyaz bezdir. ................ (1 satır boş) ............... . Hububat ürünlerinin övülmesi: Buğdayı, arpası, nohudu ve pamuğu. ................ (1 206 satır boş) ............... . mercimeği, Yiyeceklerinin ve içeceklerinin anlatılması: Bu Urfa şehrinin Harran tarafına Halil Nehri'nin tarafı baştan başa bağ, bahçe ve müşebbek bostanlar olduğundanyazdave kışta sebzeleri boldur. İç kalenin ensesindeki Damlacık Dağı üzeri de tamamen bağ ve bahçedir. Bir okka ve 500 dirhem gelir adam kellesi kadar narı olup yemesi gayet hoş olur. Bağdad şehrinde, Sivas [57a] Niksar'ında ve Bursa Gemlik'inde böyle sulu ve taneli narı olur, ama İstanbul'un ve Karaferye'nin ekşi narına ve feyz narınayan başı gelir. Zira Arz-ı Mukaddes'de bu Urfa nan rrieşhurdur. Maraş nan gerçi çok olup fırında biraz kurutup diyar diyar götürürler, çok olduğundan meşhurdur ama bu Urfa narı bütün alemde beğenilir. Hatta "Ennfiru jfikihetü 'ş-şitfi-Nar, (ateş) kış meyvesidir." demişler. Yaranın biri, fakihe kelimesi olduğundan nardan kastedilen bu Urfa narını zann edip özellikle Urfa'nın melesi narı ola demiş. Niceleri "[İkisinden de her türlü meyveler] hurma ve nar [vardır]" [Rahman, 68] ayetinden kastedilen Urfa'nın narı ola demişler. Ta bu derece taneli, sulu ve yemesi hoş narı vardır. Diğer çeşit çeşit meyveleri de beğenilir. Has ve beyaz lavaşa ekmeği, sacda pişen gül pembe yaprağı gibi yufka beyaz ekmeği, tandır kebabı, helvası, dut şarabı ve ipeği gayet meşhurdur. Bu Urfa halkı gayetle garip dostu ve gönül okşayan adamlardır. Gece ve gündüz misafirsiz yemek yemezler. Cesur, yiğit, binici, asker meydan erieri vardır. Cenab-ı Bart bu şehir halkına İbrahim Halilullah berekatı vermiş, gayet bolluk şehirdir. Halilürrahman'ın yurdu olduğundan burada zulm eden hakim asla uzun yaşamaz. Elbette gökten inecek bir kazaya yakalanır. Zulmün etkisinin eserleri: Büyük menkıbedir ki görüp vakıf olmuşuz. Bu haklr [10]56 [1646] tarihinde seyahat aleminde bu Halilürrahman korumasındaki Urfa şehrine geldiğimizde Irabzonlu Ketenci Ömer Paşazade Baki Paşa bu şehre hakim idi. Sarayında konuk olup sabah ve akşam kendisiyle güzel geçinir,dik. Bir gün Hazret-i Halilürrahman vakıflarını yoklamaya ve teftiş etmeye kalkışıp halka suret-i- hakdan görünüp nice yerlerini tamir eder şeklinde mal toplama derdine düştü. O gece rüyasına çok uzun boylu bjr ihtiyar girer. Elinde bir asası (deyneği) var, dilinde "Ya Kahha/' ismiyle zikir çekerek gelip paşanın piş-tahtası 207 üzere pençe buyurdusunu alıp elindeki asa ile paşayı döve döve tamam edip, "Benim evkafıma niçin el uzatmak istersin?" derken hemen Baki Paşa can havliyle uykudan uyanıp Halilullah evkafını yoklamadan vaz geçip sabahleyin aklı başından gitmiş. Bu rüyayı imarnma ve hakl~e yordurduğunda, "Hayr ola sultanım. Halilullah fukarasına sadaka ve kurbanlar gönderip ruhları için hatm-ı şerifler okutturun" dedim. Gerçekten de paşa öylece edip eşiğine yüz sürüp her şeyden tövbe edip temizlendi. imdi Urfa şehri Halilullah himayesinde böyle bir Halil nazargahıdır. Bütün şehir halkı Halil-sıfat gönüllerin sevgilisi mü'min, muvahhid ve ehl-i sünnet ve'l-cemaat dindar adamlardır. Urfa 'nın acaip ve garip yapılarının anlatılması Urfa iç kalesinin doğu tarafı ensesinde Damlacık adıyla bilinen yüksek bir dağ vardır. Melun Nemrud'un yaylağı ve tahtgahı idi. Bu yüksek dağın eteğinde ve şehir içinde nice bin mağaralar vardır ki her birine ikişer-üçer yüz at ve diğer binek hayvanları gibi hayvanlar sığar. Ve nice bin Arap ve Kürt kavimleri konar mağaralardır, ama Azer oğlu Hazret-i Halil İbrahim makamı olan mağara bir aydınlık mağaradır. Ve bir daracık kapısı vardır. Melun Nemrud Hazret-i İbrahim'i ateşe atmazdan önce bu mağaraya aç ve susuz olsun diye haps eder. Tanrı'nın emriyle mağaranın bir tarafından saf bir kaynayıp dışarı akınaya başlar. Bu mucizeyi nice ikarcılar görünce, "La il{lhe illdll{lh İbrahim Halilull{lh (Allah birdir, İbrahim Allah'ın halilidir)" diye İslam ile şereflenirler. Hala o İbrahim makamı mağaradan o saf su akıp durmadadır. Her kim bu sudan içse koyun eti yemiş kadar olup sağlıklı olur. Başka özellik: Kırk gün içen kırk türlü hastalıklardan kurtulup vücudu beyaz inci tanesi gibi ola. Diğer özellik: Üç sabah içen hileden, sevdadan, malihulyadan, korku ve dehşetten kurtulup saf ayar ola. Başka bir özellik: Bir adam ne kadar evhamlı olsa bu kaynaktan üç gün içse gayet cesur ola. Diğer bir özellik: Bir adam o sudan içse zahlr (iç ağrısı) hastalığına da tutulsa bile kurtulur. 208 Özellik: Eğer o adamın tabiatı kuruluk ise mutedil (orta halli) ola. Allahu TaaÜi'nın emriyle bu su Hazret-i İbrahim Halil için aktığından ve içerek susuzluğunu ve açlığım giderdiğinden tabiat sahibi hekim meşrepli olanlar bu pak pınarın yetmiş adet faydasını gözlemlemişler, gayet denenmiştir. Allah'ın emriyle süt lezzetindedir. Temmuz'da gayet soğukdur, kış vaktinde [57b] gayet ılıcadır gusl olunur. Kısacası Halilullah mağarası ziyaret yeridir. Diğer acaiplik: Bu Urfa şehri kayalannda büyük mağaralann çok olmasının aslı kefere asnnda her biri birer çeşit puthane imiş. Ve her birinde nice bin ruhban, kıssis, patrik, kalayoroz, keşiş, ladika, rahip ve vesveci şeytan şekilli kefereler ile dopdolu imiş. Ve her bir mağaranın birer gün ziyareti olurmuş. Bu hesap üzere gün başına birer puthane mağaraları vardır. Yunanlı Yanvan Tarihi'ne göre Hazret-i Davud Kudüs-i Şerif'de Mescid-i Aksa'yı yapmadan önce Nasara'nın kıblesi mabedhanesi bu Urfa şehri idi. Hala Kudüs'den sonra bütün Hıristiyan milletler bu Urfa'yı ziyaret ederler. Daha sonra Hazret-i Mesih Kudüs'de Beytüllahm adlı yerde doğduğu için ona itibar eder, ama yine bütün Hıristi­ yanlar bu Urfa kiliselerine dip Frengistan'dan adaklar gönderirler. Hazret-i Mesih mucizesinin anlatılması Urfa şehri içinde Halilürrahman Tekkesi yakınında Çanlı Kilise derler eski yapı bir sanatlı büyük kili~edir. Hazret-i Mesih mübarek yüzlerini sildiği makrama (havlu, mendil) ondadır ki o kilisenin hazinesinde çok sıkı saklanmaktadır. Zira melikler tarafından korkarlar ki sultanlar haberdar olurlarsa o havluyu hazineye alırlar diye korkup saklarlar. Şehir ileri gelenlerinin bile bile bu Hazret-i İsa'nın mendilinden haberleri yoktur, ama bu hak1r Rumlar ile çok kaynaşıp onların Yanvan Tarihlerini dinIediğimden dolayı Bağdad'a giderken bu Urfa içinde o kiliseye girip ruhbanlardan makramayı görmeyi rica ettim. • "Bizim kilisemizde o çeşit makrama yoktur" diye inkar ettiler. Hak1r İncillerine ve Hazret-i İsa hakkına yemin edip kimseye o makramanın durumunu açıklamarn diye söz verdiğimde hakiri bir karanlık mağaraya götürdüler. Hizmetç:j,lerim dışarıda kalıp o mağara içini .12 cevahir kandille aydınlattılar. Bir dolaptan bir sanduka ve o sandukadan bir 209 cevahirli kutu çıkardılar. Türlü türlü ağlayış ve inleyişlerle cevahir kutuyu açınca dimağımı misk ve ham arnher kokusu kokulandırıp el havlusunu görmüş olduk. Dört köşe bir bal renginde havludur. Uzunluğu ve genişliği iki arşın gelir. Mekke hurması lifinden eğirilip dokunmuş. Hazret-i İsa, Tur-ı Sina'ya Rabbü'l-izzetin cemalinin tecellisi için çıktığın­ da kendine tecelli nasip'olmuş, Rabbü'l-izzet'den utandığından İsa Nebi terlediklerinde bu mendil ile mübarek yüzlerini silmişlerdi. Allahu Taala'nın emriyle mübarek yüzlerinin nurlu şekli mendile tesir edip kudret eliyle yazılmış bir açık sihir gibi İsa resmidir ki gören onu canlı zan eder. Hemen bir nefese muhtaç Mesih suretidir ki işve ve bakışta tebessümde sanki hayattadır. Hele bu hakirin şüphesi kalmadı ki Hazret-i İsa tesirinin şeklidir. Ve hakir bu kadar maarif erbabı ile görüşmemizde ve bu seyahat koşuşturmalarımızda nice bin sihir mertebesi hayal-pesend marifetler gördüm, bu da onlar gibi bir ruhi boya ile Frenk Mani kalemi olmasın diye çok dikkatlice bu şekle tam dikkatle baktım, ama yakin ilmi ve gerçek yakin hasıl ettim ki hemen bu mendildeki heybetli şekil Hazret-i İsa suretidir. Zira insanoğlu gördüğünde vücuduna titreme gelip insanı dehşet alır. Bu şekilde bir makremedir. Teberrüken bu hakir sağ elimle makremeyi mesh edip yüzüme sürüp bu makremeyi bu şekilde seyr ettim. Vesselam. Bu kilisede Hazret-i İsa zamanında erganun ve çanı bir çeşit makam ile çaldıklarında o makama Rehavi dediler. Zira şehrinin ismi de Ruha' dır. Onun için Rehavi derler. Garip ibret verici hikmet: Hazret-i Halilürrahman Tekkesi yakınında yüksek bir ağaç vardır ki dünyanın acaipliklerinden garip bir ağaçtır. Her ne zaman ki yedi iklimde iki padişah birbiriyle savaşmaya ve çarpışmaya kalkışsalar Tanrı'nın emriyle o mağlup tarafına ağacın bir tarafı oyulup kırmızı kanlı su akınaya başlar. Hatta IV. Murad Han cennet benzeri Bağdad'ı kalleş Kızılbaş elinden feth etmeye yönelip bu Urfa'ya geldiklerinde bu ağacın Bağdad tarafından 40 adet delik delinip ondan kanlı su akınaya başlar. Bağdad'da 40.000 adamdan kan akması işareti derler. Hala "Akan kanlı suyu o sene gördük" diyen adamlar ile konuştuk. Diğer menkıbe: büyük 210 dalı kırılıp Yine bir kere bu ağacın Rum tarafından bir yere düşer. Bütün belde halkı Rum'da bir padişah ölür derler. Meğer Sultan Osman Han asrında bir dalı kırılıp Osman Han Hotin seferinden geldiği gibi Sultan Osman üzere kul ayaklanıp Osman Ham şehit ederler. Tanrı'nın hikmeti Murad Han Bağdad'ı feth edip 40.000 dizçöken Kızılbaşı kılıçtan [58a] geçirir. Anılan ağacın kırk yerinden kanlı su akması işareti bu şekilde ortaya çıktı. Ve bir büyük dalının kırılması, Murad Han Bağdad'ı feth edip Asitane-i saadetine varınca vefat etmesi işaretidir. Bu gibi misal Mısır'da da Cuşf Dağı'nda elbette bir padişah ölse bir kaya parçası kopar. Bu da büyük bir alarnettir ki meşhurdur, ama bu Urfa'daki garip ağacın yedi adet büyük dalları var ki yedi iklim padişahına ve yedi gezegene delalet ederler, ama hakfr ağacındankanın aktığını görmeyip, "Gördük" diyen yaşlı, mümin, muvahhid ve güvenilir adamların tanıklıkla­ rıyla yazdık. Tanrı'nın Halilürrahman makamının içinden akan İbrahim pınarında olan balıklar, herhangi bir diyarda iki padişah birbiriyle ceng edecekleri sırada bu akarsuyu içinde bir tane balık kalmayıp kaybolur. Nice zamandan sonra bütün balıklar ortaya çıkıp kanları akarak ve ciğerleri çıkarak gelip kimi ölür, kimi solur, kimi eski eşini bulur ve kimi ölmeden kurtulup zayıf ve bitkin gezerler. Aceb büyük hikmettir. Diğer hikmet: Bu Halilullah makamında olan balıkları avlamak yasaktır. Bir kere bir herif bu balıkiara semmü's-semek yani balık otu döküp nice bin balıklar zehirlenip öldüklerinde kötü işli herif ölü balıkları eteğine doldurarak evine götürüp yediğinde balıklardaki zehir herife ve çoluk çocuğuna tesir ederek yedi adet insan zehirlenerek ölürler. Yakın zamanda olduğun­ dan bilinir, ama İbrahim Peygamber makamı dışındaki balıklar avlansa asla zarar etmez. Bu da Tanrı'nın bir sırrıdır. Diğer gariplik Urfa yakınında Temaşalık adında bir dere var. Onda nice yüz adamlar atları, develeri ve katırlarıyla AIlahu Taala'nın emriyle tamamen kara taş olmuşlardır. Hatta bunlar hakkında vilayet ileri gelenlerinden nice alim, fazıl ve salih kimseler buyurdular ki "Hazret-i İbrahim'i melun Nemrud ateşe attığında bu taş olan adamlar canla başla dağlardan odun getirirken Hazret-i İbrahim beddua edip bütün mallarıyla taş olmuşlar­ dır. Omahalde katırlara da beddua edip 'Katır doğurmasın, ama gayet cefakat. ye yük çekici olsun' demişlerdir." Hala günümüzde de katır doğurmaz. ·c hikmetinin işareti: 211 İbrahim Halil mancınığının özellikleri Urfa'nın yukarı kalesi içinde bir yalçın tepe üzerinde göklere baş çekmiş şehre eğimli bir kızıl kaya üzerinde mancınık alanıeti odur ki; Hazret-i İbrahim melun Nemrud'u dine davet ettiğinde İbrahim Nebi'yi haps edip bu mancınıkı icat etmiştir. Anılan kaya üzerinde minare :qüli gibi iki adet yapma sütunlar vardır ki göklere baş uzatmıştır. O zamanda zemberekleri, sapan keffi (tabanı) gibi keffi ve kalın ipleri var imiş. Hala zamanımızda mübarek bayramlarda bid'at olan salıncak tabir ettikleri gibi sahneağa Hazret-i İbrahim'i koyup nice yüz Nemrud kavmini salıp ta anılan mahalle gelince İbrahim Nebl havalandığı an zemberekleri bırakınca İbrahim Nebl havaya uçar. Yedi kere yıldırım gibi Cebrail inip, "Ey İbrahim seni kurtarayım" deyince, "Beni Allah kurtarır, sığınağım odur" der ve ateş içine düşünce Cenab-ı Kibriya, Hazret-i İbrahim'e ateşi gülistan eyledi. Hala o iki adet mancınık direkleri kalede bellidir ki ibret verici eserlerdir ama hala aletleri yoktur, vesselam. Bu Urfa şehri içinde nice bin acaip ve garip eserler vardır ki ayrıntılarıyla yazılmaya muhtaçtır ama bu hakirin bu kadar bilgisi olduğundan bu kadarca yazdık, vesselam. Urfa şehrinin ziyaret yerlerini bildirir Evvela şehir içinde bir büyük ağaç kökü vardır, ona İbrahim ağacı kökü makamı ziyareti derler. Melun Nemrud zamanında Hazret-i İbrahim dünyaya geldiğinde bütün müneccimler, "Ey Nemrud! Bu saatte bir çocuk dünyaya geldi, senin devletine, dinine ve canına kasd ediserdir, tez onu buldur" diye uyardıklarında bütün şehri araştırıp anasından yeni doğmuş bütün taze bebeklerin nice binini o saatte öldürdüklerini İbrahim Peygamber'in annesi duyunca İbrahim'i anılan ağaç kovuğu içinde saklayıp gider. Derhal Hazret-i Cibril-i Emin Hak tarafından bu ağaç kovuğu içine girip Hazret-i İbrahim'e dadısı gibi hizmet eder, İbrahim parmağını ağzına koyup emer. Allah'ın emriyle Hazret-i İbra­ him'in yine kendi parmağından süt akıp İbrahim Nebf onunla karnını doyururdu. Hala zamanımızda da bebeklerin beşik çağında iken parmaklarını emmeleri mukarrer olduğu Hazret-i Cibril-i Emin'in [58b] öğretmesiyle Hazret-i İbrahim'den kalmıştır. Hala 212 o ağaç nice bin yıldan beri çürüyüp zeminde kökleri kalıp bilen kimseler ziyaret ederler ki İbrahim Nebi makamı derler. Şehir içinde Hekim Dede ziyareti Allah sırrını aziz etsin ve Yahya Bermeki ziyareti 191 [805] tarihinde ölmüştür. Ömürleri 70 sene olmuştur. Nurdolu kabirieri o kadar bakımlı ve şenlikli değildir, ama seçkin ve halk bütün insanların ziyaret yeridir. Fazi ibn Yahya Bermeki ziyareti hapiste iken öldü, ömür müddetleri 45 sene idi . ................ (2 sahr boş) ............... . Bu ziyaretgahları da tamam edip Urfa'dan avianarak doğu tarafına doğru 6 saatte, Seydi Gazi Köyü menzili: Urfa toprağında Murat kenannda İrem Bağlı bakımlı kasaba gibi cami ve hanlı şenlikli köydür. Bu marnur köy yakınında, (---) (---) kalesinin özellikleri Kisralar yapısıdır ama yapanın ismini bilmiyorum. Fırat Nehri kenarında yüksek bir tepe üzerinde göklere baş çekmiş henüz üstad mühendis elinden çıkmış sağlam surlu bir kaledir, ama içinde asla yapı cinsinden bir şey yoktur. Kış günlerinde bazı Türkmen Etrakleri içinde kışlarlar. Bu kale dibinde gemiler ile Fırat'ı karşı tarafa geçip Maraş toprağında, Gevrik özellikleri Fırat Nehri kenarında 1.000 haneli, camili, hanlı, hamamlı, küçük çarşılı, bağlı, bahçeli ve pamuk mahsüllü bakımlı kasahadır. 150 akçe kazadır. Ve (---} subaşılıkhr. Ve ona yakın (---) saatte Fırat Nehri kenarında ve Maraş toprağında, Kasabası'nın Samsat Kasabası'nın özellikleri Dicle Nehri ki Şattü'l-Arab'dır, Fırat ile Dicle ceziresinde bir bakımlı camili, han ve hamamlı, küçük çarşılı ve (---) kadar toprak ile örtülü bakımlı haneli şirin kasabadır. Diyarbakır ile Harput arasında vaki olmuştur. Maraş sancağı beyinin tahtıdır. (---) (---) (---} (---) (---) (---} (---) (---). Oradan yine Urfa Kalesi. Oradan güney yönüne 9 saatte, Çiftçi yurdu, Harran Kalesi'nin özellikleri Bu da 11\~lun Nemrud yapılarından eski kaledir. Urfa toprağında çölistanda Dicle havzasında bulunan bir tepe üzerinde çöle ~- 213 meyilli gayet sağlam bir kaledir. Beşgen şekilli taş yapı yüksek bir kaledir. 922 [1516] tarihinde Sultan Gavrf hükmünde iken Selim Han'a itaat ettiler. Şehrini çıplak Araplar harap ettiğinden namus sahibi kimseleri de göçüp şehri harap, haneleri toprak olup kalesinde de insanoğlundan bir canlı kalmadı. Ancak kargir yapı camileri, han ve hamamları ve başka harap haneleri içinde Keys ve Meval Arapları kış aylarında otururlar, ama kalesi sanki henüz üstad mimar elinden çıkmıştır ve gayet dayanıklı olarak yapılmıştır. Abbas1oğulları'ndan el-Müttak1-billah zamanında bu diyarın ipeği ve diğer mahsulatlarından üç Mısır hazinesi mal elde edilir. Ancak şimdi harbe ucundan (kılıç zoruyla) Urfa paşası Araplardan kışla hakkı 100 guruş alabilir. Bu Harran yakınında, Ayn-i ruz ziyaret yeri Bu Harran toprağında Dehdaniye Nehri derler, bir akarsudur. Rakka Kalesi yakınında Peliç Nehri ile bir olup Fırat Nehri'ne katılır İkisi de abıhayattır. Yani pirinç gölü demektir. Hazret-i Ali radiyallahu anh Muaviye ile bu yerde Sıffln cengini ederken bu mahalde pirinç ekip bu akarsu ile sulamıştır. Hala onların kerametiyle hüday1 pirinç yetiştiğinden bu göle Ayn-i ruz derler. Türkmen kabilesi girip yıkanırlar. Arapların ve yaman Türkmenlerin meşhur ziyaret yeridir. Ve, Şeyh Yahya-yı Hayati ziyareti Harran dibindedir. (---) (---) Sultan halifelerinden kutupluğa ayak basmış ulu sultandır ki Harran Kalesi'nin yakınında çöl tarafında büyük bir türbe içinde gömülüdür. Çöl Arapları bu sultana gayet inanırlar. Hatta Araplar arasında büyük bir madde için birine yemin gerekse ta Basra, Lahsa, Umman, Cezayir ve Kurna'dan gelip bu sultan üzerine "Yahya-yı Hayatı sırrına" diye türbesi duvarına el u.rsa kasem-billah yerine kabul ederler. Bu sultana Yahya-yı Hayatı demelerinin aslı bir seccade üzerinde tahiyyatta ve hayatta oturur gibi oturduğundan dolayıdır. Bu yüzden Yahya-yı Hayati derler. Bu ziyaret ile Urfa arasında, yukarıda yazılan ibret verici taş olan adamlar bu mahalle yakındır. Oradan kıbleye doğru çöle 18 saatte, 214 Eski eyaZet merkezi Rakka Kalesi'nin özellikleri Yapıcısı (---) (---) (br. Nice melikten melike değmiştir. Sonunda Mısır Sultanı Gavrf'nin elinden 922 [1516] tarihinde Selim Han'a halkı itaat etmiştir. Süleyman Han yazımı üzere Rakka eyaleti [59a] tahtı olup yakın zamanlarda çöl Arapları ve Türkmen eşkıyası ve şeriiieri elinden harap olup Rakka tahh hala Urfa şehri olmuştur, ama bu Rakka Kalesi çölde Fırat Nehri ve Dicle Nehri arasındaki havza ortasına yakın bir tepe üzerinde büyük bir kaledir, ama içinde çöl Arapları ve Türkmen kışlar. Temmuz'da bir adam bulunmaz. Marnur olması zamanının yapı kalıntıları harap, yıkık, toprak olmuş yatar. Bağları ve dut bahçeleri kendi biter kendi yiter gider. Harahım görmesi insana keder verir. Eski zamanda büyük şehir olup Bağdad bunun doğu tarafındadır. Bu Rakka halifelik merkezi Bağdad'ın batı tarafında Cezire-i Dicle'dedir. Arnher kokulu temiz toprağı yine Urfa paşası hükmünde olduğundan Urban (çöl Arapları) ve Türkmen'inden otlak hakkını Urfa paşası alır. Ulu Pilice Nehri'nin anlatılması Harran'da Dehaniye derler bir tatlı sudur, Pilice Nehri'yle bir olup doğu tarafına akarak bu Rakka şehrinin doğu tarafına uğrar, daha sonra bu Rıkka'dan aşağı akarak Fırat Nehri'ne katılır, vesselam. Bu Rakka Kalesi yakınında kıblesi tarafın~a 6 saatte, Bük Gölü'nün özellikleri Piliç Nehri taşkınlık ile geldiğinde büyük bir göl olur. Çevresi sık ağaçlı, ormanlı ve dut bağlı gül-i gülistanlı verimli bir safa yeridir. Ancak içinde asi çöl Arapları oturur. Semek Arapları derler bir melun kavimdir. Ve Şavf Arapları, Etrisoğlu hükmündedir. Harran, Rakka, Caber, Balis, Aneh, Selerne ve Haddise kalelerini berbat etmiştir. Bu anılan Bük içinde sakin olup güzel ipek üretip Urfa paşasına harbe (mızrak) ucuyla biraz öşür veri'rler. Rakka'dan doğu tarafına 10 saatte, Caber Kalesi'nin özellikleri Melik Mender'in kölesi Duseriyye adında namlı bir vezir, ilk defa inşa eden bu zat idi. Daha sonra Cafer Kuşeyrf buranın 215 halkına malik olup bu kaleyi gayetle day,anıklılık ve sağlamlık üzere tamir edip 70 sene mutasarnf olduğundan onun Cafer adıyla bilinir. Türk dilinde Caber Kalesi derler. Oradan Selçuklu meliki bu kaleyi kuşatıp yedi ayda ceng ü cidal ve harb ü kıta.l ederek inatçı Ad Kürtleri elinden zorla ve kahır ile feth etti. Daha sonra nice melike intikal edip sonunda 922 [1516] tarihinde Mısır sultanı Gavri elinden Selim Şah sulh ile feth etti. Süleyman Han yazımı üzere (---) eyaleti toprağında (---) lıktır. Ve 150 akçe kazadır, ama gelirsizdir. Dizdan ve kale neferatı vardır. Yetecek kadar cebehanesi de vardır. Diyarbakır, Mardin ve Musul'dan Haleb'e gider ana yol üzerinde bulunduğundan şenliklidir. Fırat Nehri'nin doğu tarafı kenarında göklere doğru boy uzatmış bir kızıl heybetli kaya üzere taş yapı ve dörtgen şeklinden biraz uzunlamasına bulunmuş burçları ve bedenleri sağlam ve dayanıklı (---) tarafına bakar bir kapılı hendeksiz yüksek bir kaledir. Fırdolayı büyüklüğünü bilmiyorum, ama küçüktür. Dizdarı, neferatları ve kale içinde 40 adet toprak ile örtülü neferat haneleri, tahıl ambarları, küçük bir camii ve kayalar içinde aşağı Fırat'a inilir merdivenli su yolları var. Kale içinde başka yapı kalıntısı yoktur, ama aşağı nehir kıyısında ufak tefek bir kasabası vardır. Camii, ham ve küçük çarşısı vardır, ama imaret, medrese, darülhadis, hamarnı ve başka büyük yapıları yoktur. Yer yer dut bahçeleri çoktur. Bütün halkı Türkmen'dir. Bu kale dibinde, ve toprağına Süleyman Şah ziyaret yeri Osmanoğulları'nın büyük atası Ertuğrul Bay'ın babası Süleyman Şah'dır ki Mahan ülkesinden çıkıp Selçuklulara gelirken bu Caber Kalesi dibinde bütün adamlarıyla konaklamıştı. Süleyman Şah'a gusül gerektiğinde Fırat Nehri'nde yıkanırken Allah'ın emriyle boğulmuştur. Mübarek naaşı kale eteğinde bir tepe üzerinde defnedilmiştir. Hala Osmanoğulları'nın atası diye seçkin ve halk bütün insanların ziyaret yeridir. Oradan oğlu Ertuğrul dosdoğru doğrulayup Sultan Alaeddin'e gelip boy beği olur. Daha sonra oğlu Osmancık ilk defa Osmanlı devletine bey olur. Devletleri dünyanın sonuna kadar devam etsin amın ya Muzn! 216 Ama yine Caber Kalesi rafıdır, oradan, karşısı ki Haleb toprağında bah ta- Ashab-ı kiramın seçkinlerinin ziyaret yerleri Allah onların hepsinden razı olsun Bu mahal gerçi Arz-ı Mukaddes' dir, ama bu mahalde seçkin sahabelerin gömülü olmalarının sebebi odur ki Hicretin (---) tarihinde Hazret-i Ali ile Muaviye bu Caber Kalesi karşısında büyük ceng edip iki taraftan nice bin sahabe-i kiram, Erbab-ı Soffa, [59b] Muhacirin, Ensar ve tebe-i tabiin şehit olmuştur. Hala o Caber Salırası'nda nurlu kabirleri, mezar taşları ve türheleriyle nice yüz nur dolu kabider açıkta bellidir. Evvela Beşir ibn Hatem-i Tayy kabri, Musa ibn Hazret-i Zübeyr, Zeyneddin ibn Ukayl ibn Ebi Talib, İsmail ibn Huzeyme, Siracüddin ibn Halid ve Salih Berkl ibn Abdi Rey kabirleri. Bunlardan başka nice bin sahabeler defnedilmişlerdir ama bunları ziyaret edip mübarek ruhları için at üzerinde Kur'an okuduk. Yine Fırat'a gelip gemiyle karşı Caber tarafına geçip İstirahat ettik. Oradan yine gemiyle beri Haleb toprağına geçip batı tarafa çölistan içinde (---) saatte, Balis Kasabası'nın özellikleri İlk defa yapıcısı Cafer Devaniki'nin veziri Balis adında himmet sahibi bir şahıstır. Fırat Nehri'nin batı tarafı çölündedir. Haleb eyaletinde sancakbeyi tahtıdır. Beyinin hassı padişah kanunu üzere 220.000 yük akçedir. Kılıç zeameti 14, kılıç timarı erbabı 57'dir, çeribaşısı ve alaybeyisi vardır. Sefer sırasında beyinin askeriyle bütün cebelüleriyle 1.060 kılıç asker olur. Sipah kethüdayeri ve yeniçeri serdan yoktur, ama 150 akçe kadısı vardır. Şehri tamamen temiz toprak ile örtülü, yer yer bahçeli (---) adet hanelerdir. Camii, ham, hamamı, ufak tefek bir çarşısı vardır. Rakka Kalesi bu Balis'in doğusunda bir konak menzil çöldür. Rakka yoluna da yakındır, ama Canpolatoğulları zamanında bakımlı ve şenlikli, dut bağlı işlek şehir imiş., Ta Fırat Nehri'nden gelir arkları kenarında bakımlı ve şenlikli köyleri var imiş. Canpolat'tan sonra harap olmuş. Oradan {---) tarafına saatte, Rusafe-i kebir (Büyük Rasafe) Kasabası'nın anlatılması: İlk kurucusu eskiJ~rihçilerin görüşlerine göre, Hişam ibn Abdülmelik 217 ibn Mervan'dır. Şam'da Emevioğullarına ve diğerlerine taun (veba) bulaşınca Hişam, Şam'dan veba dolayısıyla kaçıp bu çöl-i çölistanda çadır ve ağırlıklarıyla konakladı. Ceylan avından ve havasından hoşlanıp bu yerde yerleşti, ama suyu olmadığından hendese ilmine sahip kimseler ile danışarak zemin üzerine irtifa alıp Fırat Nehri'nin yüksek yerinde doğu tarafından büyük bir rasif (bend?) yapıp sed' çekti. Fırat Nehri'nin alçaldığı sırada iki kere yüz bin (200.000) adam deryasını üşürüp çadır ve ağırlığı olan mahalle denizler gibi Fırat Nehri'ni getirdi. Rasif kelimesi 380'dir. Rasif o günde tamam olduğu için çadırının yerine bir şehir yapıp ismine de onun için Rusafe dediler. Fırat'tan tam bir günlük uzak yoldur, ama zamanın geçmesiyle rasifi (bendi?) toz toprak ile doldu. Nice yerleri 40-50 kulaç yerden su çıkarıp susuzluklarını giderirler. Hala bir kurak toprak olduğundan o kadar imar değildir. Hala (---) toprağında bir küçük kasabadır. Kalesi de harab ve yebab olmuştur. ................ (1.5 satır boş) ............... . Hişam, Şam vebasından kurtulmak için bu şehri imar etti. Ne Hişam, ne şehri, ne rasifi ve Rusafı kalmayıp yine Hişam bu şehirde vebadan ölüp buraya gömüldü. Hişam ibn Abdülmelik kabri ziyareti; büyük kubbe ile aydınlık bir kabri var. Urban (çöl Arapları) ziyaretgahıdır. (---) (---) (---) (---) (---) (---) (---) Oradan (---) yönüne saatte, Merkisa eski şehrinin özellikleri isimlendirilmesinin sebebi (---) (---) (---) (---) (---) (---) (---) (---) ama ilk defa kurucusu (---) (---) dur. (---) (---) (---) (---) (---) (---) toprağında geniş ova içinde eski zamanda büyük şehir imiş. Hala harabe olmada bir kasaba kalmıştır. Camii, hanı, hamarnı ve birkaç dükkanı vardır. Rakka yakınında Cezire-i Düceyle'de Fırat Nehri kenarında Habur Nehri'nin Fırat'a katıldığı yerde büyük şehir imiş. Fırat Nehri kenarında ve doğu tarafındadır. Habur Nehri'nin ilk doğduğu yer Re'sü'l-ayn Nehri'dir. Oradan bu mahalde Fırat Nehri'ne katılır. (---) (---) (---) (---) (---) (---) Oradan (---)yönüne saatte, Ane Kalesi'nin özellikleri Yapıcısı (---) dır. Şam toprağında eski zamanlarda büyük şehir olup Fırat Nehri arklarıyla sulanır şehir imiş. Hala çöl 218 Arapları eşkıyası derğinden harap olup Meval Urbanı harabistanı içinde kalmaktadırlar. Fırat ve Dicle ceziresinde (havzasında) kalesi bir tepe üzerinde dörtgen şekilli taş yapıdır. Dizdan satır boş) ................ [60a] Bu kale Fırat Nehri'nden bir kol (ark) gelip kuşatmıştır. Uçurum yerleri (hendekleri) tamamen toz toprakla dolmuştur. Cennet kokulu Şam'dan Bağdad topcubaşısı Frenk kafile başı olup büyük kervan ile ve develer üzere şahf toplarıyla Şam'dan çıkıp bu Ane, Seleme, Dir Kalesi ve Hıdde .Kalesi üzere Bağdad'a bu çölistan ile gelip ulaşırlar. Oradan doğu tarafına (---) saatte, ................ (! Dir Kalesi'nin özellikleri (---) toprağında, yapıcısı (---) (---) (---) dır. Hala dizdan ve neferatları var, bakımlıdır. Nil Nehri kenarında bir Dir şehri daha vardır. (---) (---) (---) Oradan (---) tarafına saatte, Irak Hıddesi Kalesi'nin özellikleri Bir Hıdde de Mekke-i Mükerreme ile Cidde benderi arasında kasabacıktır, ama bu Irak Hıddesi (---) (---) yapısıdır. Fırat Nehri'nin batı tarafında Selerne ve Ane toprağında bakımlı kaledir. Dizdarı, neferatı ve madiye geçit gemileri vardır, ama bu mahalde Murat'ı geçmeyip yine batı tarafa çöl ile (---) menzilde amansız Urban (çöl Arapları) ohalarında konaklayıp korku ve ürküntü çekerek(---) günde, Haddise Kalesi'nin özellikleri İlk defa yapıcısı, (---) (---) eyaletindedir. Fırat Nehri'nin ortasında bir sarp ve sağlam taş yapı güzel bir kaledir ki Fırat Nehri bu kalenin dört tarafını kuşatmıştır. Dizdan ve neferatları vardır. ................ (1.5 satır boş) ............... . Oradan kuzey tarafına çöl ile (---) saatte, Cüllab Kasabası 'nın özellikleri (---) yapısıdır ve Urfa toprağında bin haneli, bağ ve bahçeli çölde bakımJ.ı· kasabadır. Köylerinde pirinç çeltiği hasıl olur. Suyu ve havası tatlı verimli bir beldedir. Bu beldenin akarsuları ~ 219 Adana Köyü pınarından doğup Arar Rakka Kalesi altında Fırat Nehri'ne katılır. Bu kasabanın camii ve mescitleri, han ve hamamı ve birkaç dükkanı vardır. Birkaç da un değirmenleri var. Bu şehrin yarısı hass-ı hümayilndur ve yarısı zeamettir. Şeyh Hazret-i Cabirü'l-Ensari ziyareti Allah sırrını aziz eyIesin: Bir ufak tefek kı,ıbbede medfundur, ama bu hakfr Mısır İskenderiyesi dışında Remle hurmalığı içinde bir Cabirü'l-Ensarf ziyaret ettim. O ashab-ı güzindir. Camii ve tekkesinin üst eşiğinde tarihiyle yazılıdır ama bu Cüllab'daki Cabirü'l-Ensarf ne mene kimse idiğini bilmiyorum. Daha sonra Cüllab'dan yine kuzeye doğru (---)saatte, Siverek Sancağı Kalesi'nin özellikleri isimlendirilmesinin sebebi (---) (---) (---). İlk yapıcısı (---) (---) (---) dır. Diyarbakır eyaletinde sancakbeyi tahtıdır. Beyinin padişah tarafından hassı 203.043 akçedir. Timarı 123 ve kılıç zeameti 4. Alaybeyi ve çeribaşısı vardır. Cebelüleri ile ve beyinin askeriyle hepsi 1.200 silahlı asker olur. 150 akçe kazadır. Kethüdayeri, yeniçeri serdarı, muhtesibi, Diyarbakır voyvodası emini, müftüsü, nakibi ve kale neferatları vardır. Tamamı (---) adet temiz toprak ile örtülü bağlı, bahçeli evleri, pek çok camileri, han ve hamamları, mektepleri ve süslü çarşı pazarı vardır. Siverek Kalesi'nin şekilleri: ................ (2 satır boş) ............... . Oradan(---) yönüne saatte, Değirmen Boğazı menzili: Diyarbakır toprağında bir kayalık yerde sarp boğazdır. Oradan (---) saatte, taşlık ve Ruhbe Kalesi'nin özellikleri isimlendirilmesinin sebebi; ruhhan kilisesinden bozma Ruhbe derler. Ve yapıcısı Nemrud'dur. Urfa eyaleti toprağında sancakbeyi tahtıdır. Beyinin hassı 600.000 akçedir. Zeameti 10 ve kılıç timarı 156. Alaybeyi ve çeribaşısı var. Tamamı 800 asker olup sefer eşerler. 150 akçe asumani kazadır. Kethüdayeri, serdarı, dizdan ve murdar neferatı vardır. Kalesi Dicle ve Fırat arasında ve Diyarbakır zemininde büyük bir ovada yapılmış taş yapı bir güzel kaledir ve dörtgen şeklinden uzunlamasınadır. Rakka Kalesi'ne [60b] yakın ve Ane Kalesi'ne beş menzil uzak kaldı, ama Ruhbe Kalesi Fırat Nehri kıyısında gayet sarp ve sağlam dayanıklı bir 220 kaledir. İkinci yapıcısı Melik Bertuk tamir edip müstahkem etti. Buna Yeni Ruhbe derl~r. Kalesi kaya üzere değildir, bir topraklı hayır üzere küçük sağlam kaledir. Şam ve Haleb tüccarları Bağdad'a bu mahalden geçerler. Urban (çöl Arapları) yatağı yerlerdir. Oradan (---) tarafına saatte, Sinn-i Ruha harap kalesinin özelikleri Urfa Ruhası'nı bina eden Ruha, Nemrud'dan evvel yapıp burada ölüp gömüldüğü için Sinn-i Ruha (Ruha mezarı) derler. İbret verici sütun; Burada somaki yüksek bir sütun vardır. O sütunun doğu tarafında bir tür İbri' yazı vardır. Bütün maarif erbabı seyyahlar gelip onu okuyup, "Hazret-i İdris aleyhisselam yazısıdır" derler. Tufan'dan evvel yapılmış büyük şehir imiş. Kara Amid -ne Ruha Kalesi yani Urfa arasındadır. Hala Yahudi kavmi, Kıpti kavmi ve Mağrip kavmi o İdris Peygamber yazısı olan sütuna bakıp derin ah çekip, "Bu harap şehirde kırk büyük gömülü hazine vardır ve bu dünyada kıyamet devrine kadar, ta kıyamet alametleri çıkıncaya kadar ne olacak ise bu sütunda yazılıdır" diye Mağrip kavimleri gömülü hazine için derin ah çekerler. Sin Kalesi'nin şekilleri: Dicle Nehri üzerinde bir sarp ve sağlam yapılı Şeddadf eski yapıdır ki doğu tarafında Zarb-ı Asgar (Küçük Zap) Nehri bu kale dibinde Dicle'ye katılır. Bu Zarb-ı Ali Nehri'nin ilk doğduğu yer Şehrizol Dağları'dır. Buradan çıkıp Erbil Kalesi ile Dakuka Kalesi arasından geçüp Dicle Nehri'ne katılır. Abıhayat nehirdir. Bu kaleyi 579 [1183] tarihinde Mısır halifelerinden el-Melik el-Eşref b. Adil b. Eyyub yedi ay kuşatarak zorluk çekip fethettiği için fetihten sonra derya gibi asker üşürüp yıkmıştır, ama imar olacak kaledir. Hala (---) eyaleti toprağında cami, han, mescit, hamam ve küçük çarşılı kasabacıkdır . ................ (1.5 satır Oradan (---) tarafına saatte, boş) ................ (1 satır boş) Oradan yine (---) tarafına saatte yine Siverek Kalesi, oradan Diyarbakır yolunda Ali Pınarı'na gitmeyip Siverek'ten batı tarafa (---), 221 Karakayık menzili: Kasabadır. Oradan gemi ile Nehri'ni geçip (---) tarafına (---) saatte, Fırat Gerger (---) özellikleri İlk defa yapıcısı (---) dır. Fırat Nehri'nin bah tarafında Malatya eyaleti toprağı subaşılığıdır. Bir geniş düz yerde bağlı ve bahçeli, ................ (5.5 satır boş) .............. .. Oradan gemi ile karşı tarafa geçip, Eski ılıca Çermik (---) özellikleri isimlendirilmesinin sebebi odur ki bu Diyarbakır toprağında . ılıcaya çermik derler. Bu şehirde ılıcalar olduğundan o isim ile isimlenmiş güzel bir şehirdir. Burada Melek Ahmed Paşa efendimizin kethüdası Kudde Mehmed Kethüda hanesinde konuk olup bu şehri gezip dolaşmaya başladık. Fırat Nehri'nin doğu tarafı kenannda (---) adet bakımlı ve süslü, bağlı ve bahçeli güzel hanelerdir. Sancakbeyi tahtıdır. Hassı 22.940 akçedir. Timarı 9, zeameti 105 dir ve alaybeğisi vardır. 150 akçe kazadır. Nahiyesi (---) adet köylerdir. Kethüdayeri ve serdan vardır . ................ (1.5 Çermik satır boş) şehrinin ılıcasının .............. .. özellikleri (---) (---) (---) (---) (---) (---) (---) (---) (---) [61a] Oradan yine Çermik yakınında yine Çüngüş Kasabası menzili: Diyarbakır toprağında, ................ (1.5 satır boş) .............. .. Oradan Abdi-Her Kasabası: Bu da Diyarbakır hükmünde ve Fırat Nehri kenarında bağlı ve bahçeli, hanı ................ (2 satır boş) .............. .. Bti Abdi-Her'den yine Fırat Nehri ile Gerger şehrini geçip oradan 50adet salt atlı yoldaşlar ile batı tarafına doğru (---) saatte, Sufraz Kalesi'nin özellikleri isimlendirilmesinin sebebi (---) (---) (---) dir. Yapıcısı Türkmenoğulları'ndan Sultan Ala.üddevle'dir. (---) eyaleti toprağında Göksu Nehri'ne yakın acaip bir Türkmen şehridir ki bağı ve bahçesi ve akarsuları cihanı sulamış şirin bir şehirdir. 222 ................ (2.S satır boş) ............... . Oradan Karga Sekmez tarafından Sufraz Kasabası'na yakın, Süre Kasabası'nın özellikleri Isimlendirilmesinin sebebi odur ki (---) (---) (---) (---) (---) (---) (---) yapısıdır. Tamamı 1.000 kadar bağlı ve bahçeli, suyu ve havası hoş, camili, hanlı, hamamlı ve süslü çarşılı şirin kasahadır. Malatya hakimi subaşılığıdır. Bu şehir Kömür Dağı eteğinde bulunduğundan akarsuları boldur. Bütün bahçeleri ve şebekeli bostanlarını Kömür Dağı suları sulayıp doğu yönüne doğru · akarak Fırat Nehri'ne katılır, ama bu şehir Fırat'dan uzaktır . ................ (2.S satır boş) ............... . Oradan yine kuzey tarafa (---) saatte, Kahta Kasabası'nın özellikleri Isimlendirilmesinin sebebi (---) (---) (---) dir. İlk defa yapıcısı (---) Bu da Kömür Dağı eteğinde (---) adet haneli, bağlı, bahçeli ve eski tarz hanelerdir. Bunun da bütün halkı Türkmen taifesidir. Hakimleri Malatya paşasının subaşısıdır. ıso akçe şerif kazadır. Halkı şeriat-ı mutahharaya gayet bağlıdırlar. Serdan ve kethüdayeri hakimleri vardır. Bu şehrin yakınındaki Kömür Dağı'nın ilerisi Malatya Aspozusu İrem Bağı'dır. Bu şehir de Fırat Nehri'nden uzaktır. Pek çok camileri, hanları ve hamarnı ve sultan çarşısı var bir bakımlı kasabadır . ................ (LS satır boş) ............... . Oradan (---) tarafına saatte, Hasin-i Mansur sağlam surunun özellikleri Isimlendirilmesinin sebebi odur ki ilk yapıcısı Mansur b. Caune b. el-Harisü'l-Amirl inşa etmiştir. "hasfn" kale manasma olduğundan Hasfn ismi Mansur'a izafetiyle Hasin-i Mansur derler, ama halkın dilinde meşhur galatı daha tercih edildiğinden Hısn-ı Mansur derler. Maraş toprağında subaşılıktır. Ve ıso akçe kazadır. Nahiyesi toplam 70 pare Türkmenlerin oturduğu bak,ımlı köylerdir. Kethüdayeri, yeniçeri serdarı, muhtesibi, naibi ve bacdarı vardır, ama müftüsü ve nakibi Maraş'dadır. Kale dizdan ve (---) adet kale neferatları vardır. Ancak kalesi Fırat Nehri'nin batı tarafında Simyat şehri kalesine çok çok yakındır. Eı:rıf!!vioğulları'ndan Mervan b. Muhammed el-Ca'df bu kaleyi tamir etmiştir. Surun duvarında tamir tarihi yazılıdır. 223 Gerçi bir küçük kaledir, ama gayet saap olduğundan Mısır halifeleri bazı sürgün edilecek adamları buraya sürüp haps ederlerdi. Azrak Nehri'nin kuzeyindedir ve Fırat Nehri'nin güneyiyle bahsı arasındadır, ama yine buikinehir bu kaleye yakındırlar. Hısn-ı Mansur Kalesi'nin şekilleri: [61b] Bir(---) üzerinde yuvarlak şekilli taş yapı benzersiz bir kaledir. Siyah ve beyaz cilah ve parlak taşları vardır. (---) tarafına bakar bir yeni ve sağlam kale kapısı vardır. Kale içinde 40 adet hane, bir cami, cebehane ve yetecek kadar topları var, ama aşağı yerleşim yeri bakımlı ve şenliklidir, ................ (2.5 sahr boş) ............... . Şirin şehirdir. Bu şehir halkı Malatya'ya ve onlar bu Hısn-ı Mansur'a öğle vaktine dek varıp gelirler. Zira ikisinin arasında Kömür Dağı vardır. Güney tarafta Ayntab iki menzildir. Maraş bir gergi menzildir. Osmanoğlu devletinde on adet Hasan (hüsn, hısn) isimli kale vardır. Evvela Erzurum'da Hasankalesi, Mahmudiye'de Hasani Kalesi, Şehrezol'da Hasan Mazlum Kalesi, Diyarbakır'da Hasan Keyf, Malatya'da Hasan Badrık, Maan Dağı'nda Hasanabad, Trablus-Şam'da Hüsün Kalesi ve bu Hısn-ı Mansur meşhurları bunlardır. (---) (---) (---) (---) (---) Oradan (---) tarafına saatte, Simyat Kalesi'nin özellikleri isimlendirilmesinin sebebi (---) (---) (---) (---) yapıcısı (---) (---) toprağında, ................ (2.5 sahr boş) ............... . Meliki'l-Afdal ziyareti: Mısır hakimiyken cimriliği ve alçaklığından kul ayaklanarak bunu aziederek bu Simyat şehrine sürdüler. Üzüntü ve tasasından ağlayıp inleyerek öldü. Simyat'ın dut bağları içinde yüksek bir kubbede gamsız olarak yatar. Allah rahmet eylesin. Oradan yine bah tarafa bakımlı ve şenlikli köyler içinden Maraş tarafına (---) saatte, Sadr-ı Baz (Doğan göğsü) Kalesi yani Besni Kalesi'nin özellikleri Sadr-ı Baz adıyla bütün tarihlerde yazılıdır ki "doğan gögsü" gibi belli amansız bir kaledir. Nice devlet melikleri Alaüddevle 224 elinden almaya niyetlendiler ama sahip olamadılar. (---) cildiınizde hacc-ı şerife giderken Zülkadiroğlu (---) Bey ile bu kaleyi seyredip dolaştığımızı ayrıntılarıyla yazıldığından tekrara gerek yoktur. Oradan yine güney ve batı tarafı arasında(---) saatte gidip, Eski kale ve büyük şehir Maraş'ın özellikleri Bunun da bütün özellikleri ve övgüleri (---) cildimizde yetmiş çeşit güzellikleriyle yazılıp övülmüştür, ama önceki seyahatimizde bu Maraş şehrinin eski kalesini ve eski Maraş şehrinin zeminini ve nice eserlerini görmemiş idik. (Maraş'da) Yeni gördüklerimizi bildirir Bu yeni şehrin kıble tarafında, hala bağların olduğu zemininde eski Maraş büyük şehir imiş. Hala yapı kalıntıları bellidir, viran olmasının sebebi odur ki Hazret-i Ömer radiyallahu anh halifelikleri zamanında bizzat kendileri Kudüs-i şerifi feth edip, "Aya kayser ülkesi nice ola?" diye birkaç bin Müslüman gaziler ve Düldül-süvarisi Esedullah Hazret-i Ali ile Haleb'e, Ayntab'a, Kayseriye'ye ve Maraş Arz-ı Mukaddes'in sonudur diye gelip Maraş kayseri olan Cimcime'ye ve Maraş halkına bir mektup yazıp Esved ibn Mikdad ile mektubu Cimcime kaysere gönderir. Mektup okunur, "Evvel bir Allah, ikinci olarak onun peygamberi Muhammed levlak, üçüncüsü Çar-yar-ı güzin adına mektubumuz ulaştığında evvela din-i mübini kabul edesiz, ikinci olarak kaleyi teslim edesiz, üçüncü olarak harac kabul edesiz" der. Mektupta yazanları bu şekilde işittiklerinde derhal Maraş kavmi şehri boş bırakıp Şir Dağı'na kaçarlar. Esved ibn Mikdad bu hali gördüğü şekilde Hazret-i Ömer'e ve Hazret-i Ali'ye bildirince bütün sahabeler bir yere toplanıp, "Maraş boş ve viran kala" diye beddua edip yine Kudüs'e ve Medine'ye giderler. O sebepten eski Maraş harap olur. Daha sonra (---) tarihinde Alaüddevle Zülkadiriye • yani Maraş sahibi olup bu Maraş'ı imar eder. Ufak tefek bu kaleyi, bir vadinin ortasında Şir Dağı'nın eteğinde Omuzu Keçili adlı bir tepe üzerinde Maraş Kalesi'ni yapar. Daha sonra Süleyman Şah yeniden bu kaleyi yapıp içine er koyarak Maraş eyaletine mutasarrıf olduğu, daha önce ayrıntılarıyla yazılmıştı. 225 Şir Dağı'ndan bu şehre [62a] bir akarsu gelir. İsmine Pınarbaşı derler. Bir mesire, gezinti ve dinlenme yerdir. Şehrin bütün maarif erbabı orada cilvelenirler. O su şehre girip sekiz adet un değir­ meni döndürür. Şehrin kıble tarafında Elmalı Köyü tarafından bir nehir daha şehrin bahçeleri içinde akarak 16 göz değirmen daha döndürür. Bu 24 göz değirmen tamamen vakıftır. Bunlardan şehir içinde Alaüddevle Camii avlusundaki değirmen gayet hızlı değirmendir. Bütün kalabalık cemaat bunun musluklarından abctestlerini tazelerler. Bu şehrin (---) tarafındayaylak yüksek bir dağ vardır. İsmine (---) (---) (---) derler, bir yüksek dağdır ki anlatılmasında dil kısa kalır. O yüksek dağın ta en yüksek yerinde büyük bir havuz vardır, sanki göl gibidir. İsmine Karagöl derler. Maraş şehrine üç saat yerdir. Bu Karagöl havuzu yakınında büyük bir sarnıç vardır. Uzunluğu ve genişliği dörder yüz adımdır. Eski zamanlarda Cimcime kayserin bu yaylalarda ve Göksun Yayiası'nda 70.000 sürü koyunu, keçisi, camusu ve sığırı var imiş. Bütün çobanlar bu hayvanları sağıp bol sütünü bu havuza dökülür, oradan Maraş şehrine üç saatlik yer altından beyaz mermer kariz (yer altı su yolu) ile Cimcime Sarayı'nda havuzlara dökülüp oradan bütün halka halis süt dağıtılırmış. Geri kalanı Keykavus mutfağında kullanılıp gelen giden yolculara sütlü aş dağıtılırmış. Bu kayser Cimcime öyle debdebeye sahip imiş ki mutfağına, diğer ihtiyaçlarına ve bütün koyunlarına her gün yetmiş katır yükü tuz harcanır imiş. Ta bu derece bir Cem şanlı Rum kayseri imiş. Anın zamanında bu Maraş öyle marnur imiş ki şehrin bir ucundan bir tarafına horoz damdan dama sıçrayıp bir tuzağa yakalanmazmış. Hala yine bakımlı bir süslü şehirdir. Bu şehrin doğu tarafı dağları ardı Elbistan Sahrası'dır. Orada birnehir akar ki(---) dağlarından gelir Aksu derler, Maraş ve Ayntab'ın bütün pamuk ve pirinci onda hasıl olur. O nehrin beri tarafı Maraş'dır, öte tarafı Ayntab'dır ki arasında Şir Dağı vardır. Ta Arafat Dağı'na ulaşan yüksek bir dağdır. Bu dağlarda ve beldelerde tamamen Türkmen kavmi oturmaktadırlar ki eski dili konuşurlar. İlk dilleri Tatar-ı Buhara'dan (---) (---) (---) (---) (---) kalmıştır. Sahih Etrak (Türk) dili: On iki türde konuşurlar. Bu kavmin ilk çıktıkları yer, Maveraünnehir'de Mahan şehridir. Buradan çıkıp Danişmenoğulları, Akkoyunluoğuları ve Selçuklular ile ilk 226 önce Anadolu'nun bu diyarlarına ayak basıp her biri birer ülkeyi istila etmişlerdir. Türlü-türlü özellehçeleri vardır. Eski Türk dili Tatar dilidir. Onların da on iki çeşit dilleri (lehçeleri) vardır. Bu Türkmen dili onlardan ayrılmadır. Türkmen dilinin anlatılması Aded hesapları yine bir, iki, üç, dört, beş, diye vd. sayarlar, ama diğer ıstılahiarı (kelimeleri) yazılır. Evvela: Cenab-ı Bariye Çalap Allah derler. yalavaç peygamber yüce Çelep yüce Allah tılsım ey ne cami fak ı imam ün le n müezzin Kancarıdaydın acar lı yeni arvana dişi deve Darcıkma heykeZ Onat düz Eyi eyle! gümeç ekmek mezgit mescit Nerede idin? Darılınal be Nereye gidersin bire? Kancarı yılıgan levaşa pişi ekmek ekmek Kızlarının ve kadı:n1arının isimleri: Zahrufa, Çiğdem, Mavzine, Aşide, Cam Cameb, Gülhan, Gülcan, Gülfam, Susam, Canzar, Lelezar, Cuybar, Hüma, Asida, Ayşa, Ayişe, Hücan, Hündü, Döndü. Türkmen cariyelerinin isimleri: Yumalak, Dumalak, Peymene, Erbiye, Naric, Narice, Hava, Rehan, Surhan, Meneyşe, Varka. Türkmen kölelerinin isimleri: Mısmar, Yüzulu, Yüzkulu, Yaşar, Fehred, Kahraman. Türkmen seçkinleri erkek isimleri: Elemşah, Kılıçalp, Dişbu­ dak, Korkut, Boğaalp, Musladin, Yezid, Mezid, Mevzud, Merden, Seyfali. · Türkmen kabilelerinin isimleri: Evvela Zülkadirlioğlu, Karakeçili, De-leyli, Akkoyunlu, (---) (---), Mamaylı ve Pehlivanlı 227 bütün Türkmenlere serdardır. Kaçarlı, Dermelik, Yuvacık, Keçeli, Avşarlı, Avcılar, Dedeler ve Torunlar. Bunlar bütün Beğdili kabilesi sayılıp Arapkir ile Divriği arasında Sarıkeçili Dağı'nda yaylarlar. ballı gara harnup geyen mi Ferace giyer misin Çöngeldim Kocadım. Bargım yavıncıdı Karnım ağrıdı Bu-gaz aneılayın düz neccar Bu kere şöyle yap dülger! [62b] şarlı Taşrada dutuk duvak şarap Muhıdı hel at hil' at kıranda kekremsi kekremsi hörpüldedir. şehirli şarap içerler. Irmağa çimen mi uşak? Suya girer misin oğlan? Naşı avanla heleşi mi eden hemi uşak Bilmediğin adamla söyleşir miydin oğlan? Eyne damının fakı muzallakıdır şu Camiin büyük imamıdır o kişi. ham hal et çerçi esvabı em cik meme kişi şarıkdı Şehirli s ındı ma kas oldu. damdazlak çırçıplak Verimde bana oyan mı deyen be uşak Çadırda bana benzeyeyi mi dersin bre oğlan? Gıllı gışlı şarlı gara hörpüldedirler Kinli kibirli şehirli kahve içerler. alat samat tez fevrice Öykünen mi kişi Uyar mısın adam? Be niden şu çepeli Bre neylersin su murdarı? Belki dehleye gen yerden el bizi de danlayalar kişi Belki gözde uzak yerden halk bizi acebleye adam! 228 tuşuma geldi - Pikrime geldi. gözgU ayna Cıllıkdırır bağrım Oynadır yüreğim. gökçek güzel tah ıl dehle gözet buğday Birikdi alan yere cum cumdt Bir yere geldi meydana cümle cemaat. Çokuşman kızan taraş göblez Üşmen oğlanları zağar küçükzağar yi tken tu la maftıl tazı zağar pazubend Avnadım Yuvarlandım. haşal it uyuzköpek sankı bengi Bu Türkmenlerin nice yüz türlü özel lehçeleri vardır ki birbirlerinin dillerini tercüman ile anlarlar, ama hepsinden Çağatay Türklerinin dili fasihdir. Moğol kavmi, Boğol kavmi, Kozak Etraki kavmi, Heşdek kavmi, Dağıstan kavmi, Lezgi kavmi, Kumuk kavmi, Buhara Tatarı kavmi, Urumbat Nogayı kavmi, Ulu Nogay kavmi, Kiçi Nogay kavmi, Şıdak Nogay kavmi, Haydak kavmi, Kırım Badrakı kavmi ve {---) (---) (---) kavmi, bunların tamamı Tatar Türkü dili konuşurlar. Türkmen ve Osmanoğulları da tamamen bunlardandır. Ama Kalmuk Tatarı, Çin, Fağfur, Hıta, Hoten ve Moskov ötesinde karanlık dünyaya varıncaya kadar Kalmuk kavmi başka Tatar'dır. 12 taifesi şahları ve padişah şehzadeleri olup 12 adet dilleri var ki birbirlerinin dillerini anlamaları ihtimalleri yoktur. Cihanı tutmuş bir alay kavimdir. Moskov kralı, Fağfur ve Kozak taifesi bu Kalmah (Kalmuk) kavminden bıkıp usanmışlardır. Cenab-ı Allah Yeryüzünde iki kavmi hesapsız yaratmıştır. ,Biri Mısır bölgesinde on iki melik hükmünde Karalar kavmi, çoktur. Biri de bu Kalmak kavmi çoktur. İnşaallah mahalliyle bu Kalmak kavimleri de yazılır. Hemen Cenab-ı Bari beden sıhhati, tam seyahat ve son nefesde iman nasip ede! Bu Maraş şehrini seyredip dolaştılhan sonra Maraş'dan batı tarafa {---) saatte, Kalesi'nin özellikleri Osmanoğlu devletinde üç Kars vardır. Biri Erzurum Karsı, biri Silifke sancağında Karataşlık Karsı harap olmada bir beldedir; biri de bu Maraş Karsı'dır. Kars'ın isimlendirilmesinin sebebi odur ki (---) (--) (---) (---) (---) (---) (---) ve yapıcısı (---) (---) (---) (---) (---) (---) (---) (---) Maraş toprağında sancakbeyi tahtıdır. Sancakbeyinin hassı (---) akçedir. Zeamet sahipleri (---) timar sahipleri (---) alaybeyi ve çeribaşısı vardır. Savaş sırasında paşasının askeri ile toplam 800 asker olup sefer eşerler. 150 akçe kazadır. Tamamı (---) adet nahiye köylerdir. Sipah kethüdaye~i, yeniçeri serdan ve muhtesibi vardır. Kalesi (---) üzere dörtgen şeklinden uzunlamasına bir taş yapı güzel kaledir. İçinde toplam (---) hane ve camii var, ama çarşı pazarı yoktur. (---) bakar bir kapısı var. Aşağı varoşun tamamı (---) adet toprak örtülü bağlı, bahçeli ve abıhayat sulu bakımlı kasabadır. Şehir (---) den (---) küçük nehri akıp edip iner, (---) nehrine katılır. Bu şehrin genellikle halkı Mamalı Türkmenl'dir (---) . ................ (3 satır boş) ............... . Oradan yine batıya (---) saatte Celalf olan Gürcü Nebf şehri Develi (---) tarafımızda kalıp (---) saatte, Sarıkamış Köyü m enz ili: bağlı ve bahçeli bakımlı ve [63a] şenlikli eski kenttir. Oradan (---) saatte, Maraş Karsı Göksun Dağı Yayiası'nın özellikleri (---) (---) suresinde "Göklerin ve yerin kilitleri O' nundur ... " [Zümer, 63] ayetinin yorumunda "mektilld" kelimesi kilit ına­ nasma inmiştir. Yani yeryüzünü mekalidler ile kilitledim. yani dağlar ile kilitleyip "Yeryüzünü dağlar ile kilitledim" manasıyla bütün tefsirciler yorumlamışlardır. Nebe suresinde "Biz, yapmadık mı arzı bir döşek" [Nebe, 6] ayeti de o manayı verir. Yani "Habibim Muhammed'im! Biz dağları yeryüzüne kilit ve direk yarattık" buyururlar. Zira yeryüzünde ulu dağlar olmasa yeryüzünü titreme sarardı. Kara ve denizler seyyahları ve gece gündüz dünya gezgini olan Papamonta yazarı, Atlas, Minör ve Coğraf kitabiarı yazarlarının sağlam görüşleri üzere yeryüzünde toplam 148 adet ulu dağ vardır ki yukarıda yazılmıştır. 230 Bu Göksun Yaylası _Dağı da anılan 148 yüksek dağın birisidir. Öyle yüksek bir dağdır ki övgüsünde felekteki melekler acizlerdir. Öyle büyük bir dağdır ki on kere yüz bin (bir milyon) adam ve yüz kere yüz bin (on milyon) hayvan yaylasa rahatça ve genişçe gezip dolaşırlar. Konya eyaleti ve Maraş eyaleti halkı ve nice boy Türkmenleri bu yaylada cilvelenirler ancak birbirlerinden haberleri olmaz. Bu yüksek dağda olan otlar, bitkiler, çiçekler ve ispeçar (deva otları) bir ülke yayiağında yoktur. Ancak Erzurum ensesinde Bingöl YayIası'nda hadsiz hesapsız otlar vardır. Nice bin kaynak akarsular var ki her biri birer abıhayattan nişan verir. Böyle geniş bir dağdır. Hatta 922 [1516] tarihinde I. Selim Şah İran ülkesi şahı Şah İsmail üzerine sefere giderken Zülkadriyye sahibi Sultan Alaüddevle Mısır'da Sultan Gavr!'nin kışkırtmasıyla Osmanoğlu askerinin ilerisini ve gerisini yağma­ ladığında Selim Han Sultan Gavrf'ye mektuplar göndererek, "Şu Alaüddevle'yi zabt edin, İslam askeri geçiş yeri üzerinde yol kesicilik eder. Hakkından gelin yohsa hakkından gelirim" diye mektuplar gönderdiğinde Gavri mektubu okuyup yazdığı cevapta, "Hakkından gelmeye kadir isen gel" deyip Selim Han'a mektup gönderir. Bir mektup da Alaüddevle'ye gönderip, "Göreyim seni Şah İsmail'e nice yardım edersin" der. Selim Han Çıldır (Çaldıran) Salırası'nda ~ah İsmail ile ceng ederken görse ki 20.000 kırmızı şalvarlı Mısır silahşörü pür-silah asker ve 20.000 Alaüddevle'nin Zülkadirli, Mamaylı, Pehlivanlı ve Yeni-illi Türkmen askeri ve şah askeri, Selim Şah'ı askeriyle ortaya alıp kıra kıra imha etmek üzere iken Cenab-ı Bari yardım edince yardım rüzgarı Selim Han tarafına esti. Bütün Mısırlıları. Türkmenleri ve Şah askerini tamamen kılıçtan geçirdi. Şah İsmail ancak 70 adet kimse ile Azerbaycan' a can attı. Selim Han İran ülkesi şahının yedi adet beylerbeyilik yerlerini feth ~dip İstanbul'a geldi. Oradan dört mezhep şeyhülislamıardan sağlam fetvalar alıp Mısır Sultanı Gavr!'nin Kızılbaş'a yardım ettiği için üzerine .sefer açtı. Selim Han Kayseri'ye geldiği sırada Maraş hakimi Alaüddevle bu Gôksun Yayiası'nda 100.000 asker toplayarak Selim Han'ın Mısır i).zeı;e .,gitmemesine uğraşıp türlü türlü yol kesicilikler 231 ederken Selim Han veziriazamı olan Tavaşı Sinan Paşa'yı ve Vezir Ayas Paşa'yı 40.000 asker ile Göksun Yayıası'na gönderdi. Alaüddevle ile öyle büyük bir ceng ettiler ki Osmanoğlunun l l büyük cenginin biri de bu Göksun cengidir. Sonunda Tanrı'ın emriyle Sinan Paşa galip gelerek zafer elde etti. Sultan Alaüddevle'yi yetmiş boybeyleriyle ve yetmiş adet beyleriyle tamamen katl etti. Selim Han kellelerini mektuplar ile Gavri'ye gönderip, "İşte haklarından geldim, hazır ol vaktine!" diye haber gönderdi. Gavri, 100.000 asker ile Mercidabık Salırası'nda yenilince Mısır'a kaçar. Hala Mısırlıların kemikleri Mercidabık Ovası'nda öbek öbek yığılıdır. Türkmen kemikleri Göksun Yayıası'nda yığın yığındır ki hala Alaüddevle'nin kabri ve 70.000 Türkmen bu Göksun'da gömülüdür. Diller ile anlatılmaz ve kalemlerle yazılmaz. Övülmeye ihtiyacı olmayan güzel bir yayladır. Oradan yine batı tarafa {---) saatte, Künek Köyü menzili: Bağlı, bahçeli, abıhayat sulu ve kiliseli Ermeni köyüdür. Bu yaylanın batı tarafı Kayseri toprağıdır. Oradan yine batı tarafına {---) saat gidip, Değirmen Boğazı menzili: 500 haneli bakımlı ve kiliseli Ermeni köyüdür. ................ (1.5 satır boş) ............... . Oradan batı tarafa (---) saatte, [63b] Kayserierin taht yeri, büyük şehir ve eski yapı Kayseri Kalesi'nin özellikleri İlk yapıcısı Hazret-i Zekeriyya zamanında Kayser Erciş'dir. Nice kraldan krala geçmiştir. Sonunda Hazret-i Ömer'in halifeliği zamanında kayser Melik Harkil tamir ederek gah bunda kalırdı ve gah Konya'da Meram Bağı faslı ederdi. Harkil'in bir kardeşi Kayser Cimcime Maraş'ı yaptı. Bir kardeşi Kayser Sives, Sivas Kalesi'ni inşa etti. Birbirine denk büyük şehirler idi ki o zamanda Mısır, Şam ve Irak'dan sonra bu üç şehre benzer şehir yok idi, ama bu Kayseri, Maraş ve Sivas'dan fazla bakımlı, süslü ve sağlamlık üzere yapılmış idi. Kayseri derya gibi askere sahip idi ki bütün askerleri Rum taifesi idi. Onun için bu şehir Rum beldelerindendir. Kısacası Hazret-i Ömer radıyallahu anh bizzat Kudüs'ü feth edip 80.000 askere Halid ibn Velid hazretlerini başkumandan ederek Peygamberimizin hicretinin (---) tarihinde bu Kayseri 'yi 232 feth edip içine yetecek kadar azehan askeri koyduktan sonra Halid, Medine'ye gider. Kayser ülkesi küffarı yine cünüp askeriyle gelip bu kaleyi kuşahrlar. Bütün sığınan Müslüman gazileri şehit edip kaleyi istila edecek sırada bu kalenin (---) tarafı ensesine eğimli dağdan bir büyük ordu mavi renkli sancaklada ortaya çıkıp bütün küffarı kırarlar, ama bütün küffarın pis leşlerinde silah aletlerinden bir yara bulunmaz. Ancak bütün fecerelerin dudaklarının sağ tarafları yaralı olup ölmüşlerdir. Daha sonra bu Kayseri boş ve ahl kalıp bir hiç bir kral istila ehneye cesaret edemedi. Bu "Kayseri'yi istlla ederiz" diyen küffarları Kayseri ensesinde dağdan ortaya çıkan Ricalü'l-gayb askeri, küffarı kırdığı için hala Kayseri'ye yakın büyük dağ Er-ceyş Dağı yani erenler askeri dağı demeden meşhur galat Ercis (Erciyes) Dağı derler. Gerçekten Kayseri Kalesi bu yüksek dağın (---) (kuzey) tarafı eteğinde yüksekçe havadar bakımlı bir şehirdir. Halk dilinde Kayseriyye derler, ama doğrusu Kaysariyye'dir, zira yapıcıları kayserlerdir ve kayserler taht merkezidir. Ancak sin harfi ile sad harfının ses benzerlikleri olduğundan meşhur galat evladır diye Kayseriyye derler. O zamanda Rum keferesi meliklerine Rum kayseri derlerdi. Bunun çoğuluna kayasıra derler. Mesela Irak padişahlarına kisra derler. Birkaç kisraya ekasire derler. Yemen melikleri biraraya gelse te@abia derler. Daha sonra bu Kayseri (---) sene boş ya hp. kör Harkil kayser oğlu (---) adında kötü isimli, inat uğursuz velet inat edip bütün ülkelerden adam sürerek Kayseri'yi imar eder. Mekke, Medine ve Kudüs taraflarına çeri (asker) çekmeye başladığında hicretin (---) tarihinde Muaviye, Şam'da Emevioğulları halifesi iken 80.000 askere Hazret-i Ubeyde ibn Cerrah'ı kumandan edip zorla ve kahren yetmiş günde bilek zoruyla ile Rum keferesi elinden Kayseri'yi feth eder. İkinci fatih Muaviye, Ubeyde ibn Cerrah eliyle, oldu. Daha sonra hicretin (---) tarihinde Abbasioğullarından elMusta'sım-billah'ın Bağdad'da Hülagu Han elinde helak olduğunu kayser fecereleri duyunca fırsatı ganiimet bilip yine Kayseri'yi istila ederler. Ta (---) tarihine gelinceye kadar küffar elinde kalıp• bu tarihte Mahan ülkesinden Danişmendliler, Çobanoğullaq ve Selçuklular çıkarak Rum ülkesini feth ederler. '<> >-• •~ 233 Anılan senede bu Kayseri Kalesi'ni Sultan Alaeddin 476 [108283] tarihinde kefereden elinden feth ederek üçüncü fatih olur. Kayserler bu senede Tanrı'ya hamd olsun son bulur, halen günümüzde de Kayseri Kalesi İslam elindedir, ama Türkmen kavimleri zorla zapt ederler. (---) tarihinde Osmanoğullarından (---) tarihinde Sultan (---) Han fethidir. Daha sonra Süleyman Han yazımı üzere Karaman eyaletinde Kayseri paşası sancağı tahtıdır. Beyinin kanun üzere hass-ı hümayi'inı (---) akçedir. Zeamet sahipleri (---) ve tirnar sahipleri (---), alaybeği ve çeribaşısı vardır. Paşanın askeriyle toplam 1.500 mükemmel askerdir. 500 akçe payesiyle 300 akçe şerif mollalıktır. Nahiyeleri toplam (---) adettir, bakımlı ve şenlikli nahiyelerinden mollasına bir senede, 5.000 guruş hasıl olur. Paşasına 40.000 guruş hasıl olur. Nice kere arpalık şeklinde üç tuğlu vezirlere bağışlanmıştır. Şeyhülislamı, nakibüleşrafı, şehir naibi, muhtesibi, şahbenderi, sipah kethüdayeri, dergah-ı all yeniçeri serdarı, kale dizdan ve (---) adet kale neferatları vardır. Kayseri iç kalesinin şekilleri: Evvela şehrin kuzeyi tarafındaki Erciyes Dağı eteğinde yüksek bir tepe üzerinde Rum melikleri fil cüssesi kadar yontulmuş taş ile sağlam olarak yaptı. Daha sonra Danişmendliler Rum elinden feth edip daha genişletip imar etti, ama hala şenlikli olan yeni Kayseri bu eski Kayseri'den 8.000 adım uzakta bir bakımlı ve süslü şehir, eski yapı sağlam kaledir. Sivas şehri bu Kayseri'nin doğu tarafında beş menzil yerdir. Bu iç kale kapısı (---) tarafına bakıp kapının kemeri üstünde karşı karşıya ve yan yana biri arslan ve biri kaplan [64a] heykelleri vardır. Bu kapıdan içeri zahire arnbariarına dan, buğday, pirinc ve peksimatta fetihden beri durur ve gönden akçe vardır. Ve diğer silahları ve cebehane hesapsızdır. Tamamı 200 hanedir. M ev lahane Mahallesi, Kazancılar Mahallesi, Kiçikapu Mahallesi. Kale kapısından çıkınca attarlar, herherler ve köhne çizmeci dükkanıarı vardır. Dizdar kapısı önünde bahçe ve şadırvanlar ile şenliklidir. Kayseri şehrinin anlatılması: Aşağı şehir bir düz geniş zeminde dörtgen şekilli yontulmuş taşlar ile yapılmış geçmiş melikler yapısı bir köhne kaleli büyük varoştur. Şehir altında Koyun Köprüsü Nehri'ne Gerezler Suyu derler. Bu büyük varoş (---)bin kiremitli ve toprak ile örtülü büyük saraylar, eski yapı iki katlı 234 ve tek katlı surdur. Tamamı bakımlı hanelerdir. Bu varoşun çevresi fırdolayı eski Evvel§ Boyacı Kapısı ve Kiçi Kapısı güneşe bakmaktadır. Mahkeme yakınında Asarönü Kapısı doğuya açılmaktadır. Odunpazarı Kapısı kuzeye meyillidir ve Atpazarı Kapısı kuzeyde paşa sarayı yakırundadır. Bu kapıların etrafında olan varoş duvarı fırdolayı Kayseri şehri (---) adımdır ve bu surun etrafı hendektir. Kış günlerinde bu büyük hendek su ile dolar. Bahar günlerinden bu hendek içine bostan ekerler, güzel sebzeleri olur. Mahallelerinin isimleri: Tamamı (---} adet mahalledir. Evvel§ Büyük Çeşme Mahallesi, Küçük Çeşme Mahallesi, Müftü Hamarnı önündedir, İshak Çelebi Mahallesi, Sayacı Mahallesi, Katırcıoğlu Mahallesi, Oduncu Mahallesi, Fırıncı Mahallesi, Tekkeovası Pazarı Mahallesi ve Kiçikapısı'nda Hüseyni (Hasinni ?) Mahallesi, Kürtler Mahallesi, Hacı Kılıç Mahallesi, Hasır Mahallesi, Tabaklar ve Hacı İvazlar Mahallesi (---) (---) (---}. Seçkin sarayların adetleri ve isimleri: Toplam (---) adet ileri gelen sarayı vardır. Evvel§ bunlardan Atpazarı Kapısı yakının­ da Paşa Sarayı, büyük bir hanedir ki avlusu cirit meydaru kadar geniştir. Yer yer söğüt ağaçları gölgesinde sofalar ve abıhayat (---} adet varoş kapularıdır. çeşmeler vardır. Dilaver Sarayı, Ali (---) Paşa Sarayı, Gerez Paşa Sarayı, Çavuş Sarayı, Çiğ-delizade Küçük Hasan Paşa Sarayı ve (---} (---) (---} . Kayseri camilerinin özellikleri: Tamamı (---} adet mihraptır. Evvel§ bütün camilerden eski, Ebi Muhammed ibn Ta.lib Camii: Dua kabul olunan hacet sahiplerinin ziyaret yeri ibret verici bir camidir ki diller ile anlatılıp tarif edilmez nur dolu bir camidir. Halk dilinde Ulucami derler. Bir uzun tuğla minareye sahiptir ki benzeri meğer Niksar şehrinde Melik Gazi Camii'nin minaresi ola. Kayseri şehrinde bundan büyük ve eski cami yoktur. Tamamen kargir sağlam y~pı­ dır. Bütün duvarları (---) ile kaplıdır. Avlusu baştan başa salkım söğüt ve sultan söğüdü ağaçlarıyla süslenmiştir. Bu camiye, Boyacı Kapısı ve Kadı Hamarnı yakındır . Şeyh ................ (1.5 satır boş) ............... . Emir Sultan Camii: Eski mabetgahtır (---) (---} (---). 235 Lala Paşa Cami, Osman Paşa Camii ve Hacı Paşa Camii: Bu üç adet cami Süleyman Han vezirleri yapısıdır ve onun zamanında Koca Mimar Sinan üstad eseridir. Çiğ-delizade Cami: Sivas Kapısı'nın iç yüzündedir ve kalabalık cemaate sahip bir minareli camidir. Ve, Alıund Hanım Cami: Eski melik hanımlarından Alıund adında bir melike hatunun camiidir ki medrese ve imareti vardır ve cemaati çok boldur. Katırcıoğlu Cami: Sanatlı bir minareli güzel bir camidir. Kurşunlu Cami: (---) yapısıdır ki ortasında bir şadırvanı ve havuzu bulunan aydınlık bir camidir. Elvan Camii: Bir uzun minarelidir ve Kurşunlu Camiye yakındır. Hacı İvazlar Cami: (---) (---) (---) ve, Hacı Kılıç Cami: Medrese ve imareti vardır. Tabalıane yakınında bulunduğundan cemaati çoktur, evkafı gayet sağlamdır, imamları, hatipleri ve hademeleri mevcuttur. Yeni Cami:(---) Kurşunlu gönül açan bir camidir. Dilaver Paşa Sarayı yakınındadır. Ve, Diğer Yeni Cami: Süleyman Çelebi'nindir. Sahibi hayatta olduğundan evkafı sağlamdır. Tabaklar Camii(---) ve Gönül Camii: Kiçikapısı'nda Hüseyni Mahallesi'ndedir, ama müferrih camidir. Akkaş Çorbacı Camii: Yeni bir camidir ve hayrat sahibi hayatta olduğundan gayet bakımlı nur dolu bir camidir. Mescitlerinin anlatılması: Tamamı (---) adet mahalle mescitleridir. Evvela, ................ (2.5 satır boş) .............. .. bildiklerimiz bunlardır. Alim medreselerinin anlatılması: Tamamı (---) adet ilim öğrenilen ders yuvalarıdır. Evvela, Sultan Eretna Medresesi: Gayet sanatlı eski yapıdır. Alıund Hanım Medresesi: Mübarek bir medresedir ki burada bir kere Bismillah diyen mahrum kalmayıp elbette müfessir (Kuran'ı yorumlayan), muhaddis (hadis ilmiyle uğraşan) ve mü'ellif (yazar) olmuştur. Hacı Kılıç Medresesi ve Müftü Medresesi: Sivas Kapısı'nda­ dır ve, ................ (1 satır boş) ................ [64b] 236 Hazret-i Kur'an darülkurralarının anlatılması: Tamamı(---) adet Hazret-i Kur'an'ni öğretildiği yerlerdir. Önceki zamanlarda belde halkı hazret-i Kur'an'a riayet edip harflerin mahreçlerini gerçek hakkıyla icra edemezlerdi, ama günümüzde her camide Hafs kıraatı üzere Kur'an-ı Kerim okunur. Peygamber darülhadislerinin anlatılması: Toplam(---) adet mahalde hadis ilmi okunur. Zira genellikle halkı zeki, zevk sahibi, bilgili, müellif, · 'musannif ve zeka sahibi çok adamları vardır. Her camide ve her medresede hadis ilmi görülür, ama özel darülhadis yoktur. Ebced okuyan çocuk mekteplerinin anlatılması: Tamamı(---) adet göz nuru çocuk mekteleridir. Bu şehrinciğer-köşeleri gayet zeki, yetkin ve tez kavrayışlı olduklarından Kur'an hafızı ve Muhammediyye kitabı okuyanları gayet çoktur. Yukarıda yazılan camilerde elbette birer mektep bulunmaktadır. Evvela (---) (---) (---) mektebi (---) (---) (---) (---) (---). Şanlı derviş tekkelerinin anlatılması: Tamamı (---) adet hırka giyen, dünyayı terk etmiş ariflerin mekanı tekkeler vardır. Evvela, Hazret-i Celaleddin-i Rumi Tekkesi: Mevlevihane'dir ki bütün maarif erbabı, fakirlik erenleriyle dopdoludur. Haftada iki kere Mevlana ayini edip sema ederek bütün vefalı dostlar cilvelenirler. Bu tekkenin bahçe kapısı önünde bir abıhayat çeşmesi vardır. Bütün dervişler onda susuzluklarını giderirler. Tekke içinde pek çok oda ve sofalar olup mutfak ile süslenmiş, semahane ve mutrıbhane ile süslenmiş eski bir tekkedir. Ve, Seyyid (---)ve Seyyid Battal Cafer Gazi Tekkesi: Şehrin(---) de Bektaşf Tekkesi'dir. Bütün fukarası aşıklardır. Gelen giden canlara nimetleri boldur ve Kırk Nisalar (kırk kızlar) burada gömülü olduğundan büyük ziyaret yeridir. Kırk Nisa hikayesi: Bu kırk hatun dokuz ay on günde anne rahimlerinden kırkı, bir kereden doğup yeryüzüne ayak basıp kırkı da kırkar sene yaşamışlardır. Her biri Rabia-i Adeviyye m~rte­ besinde merd kişi sözünü işitmeden ve namerd yüzünü görmeden kırkı da açılmamış bakire kırkar yaşında iken kırkı da bir anda ruhlarını teslim ederler. Garip ve acaip menkıbeleri vardır, ama biz kısalttık. Tanrı'nın hikmeti bir batında bir müddette kırk nisa vücuda gele ·~e hepsi kırkar sene yaşayıp bir anda merhume ola- 237 lar. Ayet "... Allah dilediğini yapar" [İbrahim, 27] kudretiyle hükmeder. Kayseri'nin (---) tarafında Yılanlı Dağı'nda Koyun Baba Tekkesi: Bu da Bektaşi Tekkesi'dir. Eski Kayseri yakınında Kalenderler Tekkesi: Eski tekkedir. Hala birkaç adet Bektaşi fukaralarından fena-fillah canlar vardır. Ara sıra şehre· gelip birşeyler toplayıp onunla gıda ihtiyaçlarını giderirler. Koyun Baba Sultan Tekkesi: Yılanlı Dağı'nda her yeri gören bir Bektaşf Tekkesi'dir. (---) (---) (---) tekkesi ve (---) (---) (---) (---) tekkesi ve, • ................ (1.5 satır boş) ............... . bildiğimiz tekkeler bunlardır. Hayat suyu çeşmelerinin anlatılması: Tamamı(---) adet can bağışlayan tatlı su çeşmeleridir. Bunlardan şarab-ı tahı1r Mevlevfhane'nin bahçesi kapısı önündeki tatlı sudur. Ondan Büyük Çeşme Mahallesi'nde ve Küçük Çeşme Mahallesi'nde abıhayat pınarlardır. Ondan Siremitli Çeşmesi, Kiçikapısı Çeşmesi, Paşa Sarayı Çeşmeleri, Kuyumcularbaşı Çeşmesi ve, ................ (1 satır boş) ............... . Bunlardan başka daha nice yüz çeşmeler var. Susamışlar sebilhanelerinin anlatılması: Tamamı (---) adet Kerbela Çölü şehitlerinin ruhları için can bağışlayan sebillerdir. Evvela şehrin sultan çarşısı kalabalığı mahallerinde ve bazı anayolların sağında ve solunda sanatlı yapı ile yapılmış can besleyen sebiller vardır. Evvela Kığlamaz sebili ve Hundiyye sebili (---) (---) (---) (---) (---) (---) ( ---) (---). sebilhanelerin ve yukarıda yazılan hayat suyu Çeşmelerin tatlı suları genellikle şehrin (---) tarafında bulunan Ayn-i Kines (Kines Pınarı) derler bir pınar gibi turna gözü saf, berrak, duru bir Hallak ve Rezzak Allah yapısı Kevser suyudur ki bu Ayn-i Kines Germüd adlı bir(---) önünden çıkar. Nice bağ ve bostanları sulayarak akıp şehrin bütün imaretlerini sulayıp şehri imar eder. . Kervansarayların anlatılması: Tamamı (---) adet gelen ve giden yolcuların konuk olduğu kervansaraydır. ................ (1.5 satır boş) ............... . Bu 238 anılan Tüccar ve esnaf hanlarının anlatılması: Hepsi {---} adet esnaf ve tüccar hanlarıdır. Evvela Boyacı Kapısı'nda. Kığlamazzade Ham kargir kalabalık güzel bir handır. Kapan Ham gayet kalabalık sağlam handır. Gön Ham Uzun çarşı içinde kargir yapı güzel handır. {65a] Sultan çarşı pazarının özellikleri: Hepsi (---) adet sultan çarşısı dükkanlarıdır. Evvela bu Kayseri şehrinin Bursa, Edirne ve İstanbul gibi iki yerde kargir yapı güzel bedestenleri vardır. Biri kuyumculardır ki bütün dünyanın değerli altınlı eşyaları ve · nadir cevahir türü kap kacak bulunur. Cevher satan altın ustaları mücevher şeyler işlerler. Büyük bedestende zengin tüccarlar heybeler ile alış veriş edip nice bin türlü değerli kumaşlar satılır. Misk ve arnher kokusu ihtiyaç sahiplerinin dimağlarını kokulandırır. Ana cadde dükkaniarının anlatılması: Bunlardan Uzun Çarşı süslüdür ama Atpazarı yanında safi' Kapamacılar Çarşısı'dır. Bunun sağ tarafında un kapanı vardır. Bütün ince has ve beyaz un bu yerde satılır. Acaip hikmettir ki bu şehirde un çuvalı içine yovanca otu kosalar unu on sene dursa asla çürümeyip yine has ve beyaz ekmeği ve çöreği olur. İçkale kapısına çıkınca Attadar Çarşısı'dır ki bütün ıtriyatın (güzel kokular) ve türlü türlü ilaçların güzel kokusundan gelen geçenlerin dimağları misk ve arnher kokusu olur. Attarlardan aşağı pak u pakize Selman-ı Pak herherler dükkanıarıdır ki her birinde pak etekli ve pak yüzlü berber civanları vardır. Ondan aşağı Papuççular Çarşısı, yani eski pabuc ve çizme ya- mayıcı dükkanlarıdır. Ondan yine anayolun iki tarafı Karakeçili dükkanına varın­ caya kadar tümden kapama (cüppe gibi üste giyilen bir giysi) ve zubun (bir çeşit iş önlüğü veya iç çamaşırı) işler terzi dükkanlarıdır. Ondan pak ve pakize ballı ve yağlı sözler eder bakkal civanları dükkanlarıdır. Muhtesib dükkanı bu malıaldedir ki' bir sanat ehli sultan tartısına aykırı davranıp bir dirhem eksik vermeye kadir değildir. Bu mahal tamamen kasap dükkanıarıdır ki nice yüz adet boğazlanmış .Karaman koyunlarını ve kuzularını parça parça edip her parçaya ğuı yaprağı takıp ve safran sürüp satarlar. 239 Bu kasaptarın alt yanında has ve beyaz çörekçiler ve börekçiler dükkanıandır ki türlü türlü biberli börek, bademli, susamlı ve çörek otlu çörek ve katmerli ve kaymak börek pişirirler. Ta saraçhane başına varıncaya kadar böyle nimet pişer çörekçi, börekçi, aşçı, başcı ve türlü türlü hoşafçı dükkanlarıdır. Muhtesib ağa dükkanını geçince Arpacılar Çarşısı, Kazancılar Pazarı ve Semerciler ç'arşısı'dır. Ondan iç kale önüne varılır ve sol tarafı Mevlevihane bahçesi kapısıdır ve Uzun Çarşı'sı gayet süslüdür. Ta Uzun Çarşı başında sonbulur. · Saraçhane ile Haffafhane Pazarı aydınlık, bakımlı ve kalabalık pazardır. Debbiihlar pazarı pakdir, Ahi Evran pirleriyle mamurdur. Odun Pazarı kale kapısı önünde olduğundan Odunpazarı Kapısı derler. Atpazarı Kapısı, Paşa Sarayı yakınındadır ve Koyunpazarı, ................ (2 satır boş) ............... . Yaşlı ve gençlerinin yüz renklerinin anlatılması: Bu eski şehir Erciyes Dağı eteğinde olduğundan havası soğukçadır. Bütün halkı zinde ve yigitlik karı özünde, kimi yüz'ündeve kimi yüz altmış­ tan yüz yetmişe yetmiş buğday enli (benizli) ve siyah püskürme benli yaşlı ve genç adamları vardır. Bütün cesur, genç ve yiğit erler birbirinden yeğ server ve hünerverlerdir (---) (---) (---). Mahbublarının özellikleri: Bu şehir Erciyes Dağı eteğinde bulunduğundan havası itidal üzeredir ve genellikle halkı düzgün vücutlu olup mahbub ve mahbubesi çoktur, ama mahbubu tez sakallanıp feta yiğit olup avianınaya ve avan zümresine (ayak takımı) meyilli olurlar. İleri gelenlerin ve seçkinlerin anlatılması: Evvela Dilaverpaşazade Murad Paşa, Müftü Efendi, Nakibüleşraf Efendi, Ali Çavuş, Çiğ-delizade, Akkaş Ağa, Kamışçızade, Musa Efendi ve seyyidlerden eski müftü Kamışçızade, Mulaylı Ali Ağa ve Hüseyin Efendizade. ................ (1 satır boş) ............... . Usta tabiplerinin anlatılması: Evvela bunlardan teşbihsiz mükemmel hekim, usta cerrah Elkayıranoğlu gayet üstaddır. Özellikle nabız ilminde sanki Restetalis'dir, ama sihir ilminde sanki eski kahin Kalimon hekim olmuştur. Bu şehirde Türkler hekime el-kayıran derler. 240 Evvela bunlardan Boyacı Kapısında zimmf Karakaş Ermeni gayet üstad cerrahhr. Cerrahlık ilmini tamamlamak için Frengistan'ın İspanya ülkesine gitmiştir. Hatta bir adamın dişi ağrısa bir mavi su sürer dişin ağrısı diner. Eğer o dişi çıkarhnak istersen o ağrıyan dişe bir kırmızı renkli su sürer kelpedene muhtaç eylemeyip o dişi kendi elinle çıkarırsın. [65b 1 Bu cerrah Karakaş zirnıninin iki oğlu var, biri Ucan ve biri Balıhan ikisi de benzersiz ve tarhşmasız üstadlardır. Şeyhlerinin anlatılması: Evvela halkın salihlerinden Ali Efendi, Şeyh, ilmiyle iimildir . Usta cerrahiarın anlatılması: ................ (1.5 satır. boş) ............... . Şairlerinin anlatılması: Bu Kayseri şehrinin kışı şiddetli olduğundan belde halkı ilimle meşgullerdir. Zeki tabiatlı ve tez anlayışlı olduklarından şairleri çoktur. Bunlardan Şehab Çelebi divan sahibidir. Hicranf Çelebi ve (---) (---) (---) (---) (---) (---) Ermişlerinin ve meczuplarının anlatılması: Evvela Uryan Derviş Mustafa, yaz ve kış gömleksiz gezer, ama şiddetli kışta ilahı aşk ile gece ve gündüz kıpkırmızı çehre ile tere batmış gezer. Derviş Ahmed Halhalf, meczuplardan ermiş bir Tanrı eridir. Erkek ve kadınlarının giyeceklerinin anlatılması: Evvelii şehir ayanı tamamen saya çuka ile samur, zerdeva, tilki boğazı, nafesf ve sincap kürk giyip atlas kaftan giyerler. Orta hiilli olanları iskerled ve londura çuka ve boğası kaftan giyerler. Kadınları sivri takke giyip üzerlerine izar (çar) bürünüder. Halkın dillerinin anlatılması: Evvelii şehir zarifleri Farsça ve Arapça konuşurlar, ama halkın dili Etrak dilidir. "Abba", "Bre alatla", "Bre götüberi" şekilli sözleri vardır. Genellikle Ermeni dilini reayiilarıyla konuşurlar, ama Kürt dilini ve Rum lisanını konuşamazlar. Cana can katan güzel esen havasının anlatılması: Şehrin zemini Erciyes Dağı eteğinde olduğundan şehrin bütün hanelerinin yüzü kuzey tarafa dönüktür. O yüzden saha rüzgarı gibi bir tür ruhlara rahatlık veren havası vardır ki seher vakti kalkan can havayı kokladığında nesim havasını müşahede eder. Beldenin ikliminin anlatılması: Batlamyus'a göre bu şehir gerçek ilmini üçüncüsünde ve örfl (yerel) ikiimin on yedincisinin 241 ortasında bulunmuştur. Onun için eniemi (---) dir ve boylamı (---) saat ve derecedir. en uzun gecesi yine öyle bulunmuştur. İmaristanının taliinin anlatılması: Bilgin Kolon'a göre bu şehrin imaret talii sünbüle burcu ve beyt-i utarid (Utarid-Merkür evi) turabide (toprak) bulunmuştur. Onun için her sene mahsulleri ve sebzeleri bolca olup ganimet olur(---) (---).Ve halkının tabiatları toprak gibi süfll ıiıertebedirler. Evlerdeki tatlı su kuyularının anlatılması: Tamamı 3.000 adet hayat suyu kuyularıdır. Elbette ve elbette her hanede birer ve ikişer kuyular bulunur . ................ (1 satır boş) ............... . Tatlı su nehirlerinin anlatılması: Bu Kayseri şehrinin dört tarafında 117 adet arklar, kaynak ve akarsular vardır. Genellikle bu şehre eğimli olan Erciyes Dağı Yayiası'ndan doğan akarsulardır, ama şehrin alt yanında Koyun Köprüsü suyuna Gerizler Suyu derler. Adı geçen Koyun Köprüsü'nden geçip akarak Mazlumoğlu Köprüsü'nden iner Ali Köprüsü'ne varır. Ondan akıp Saz'a karışır. Ondan Yalınızgöz Köprüsü yanında büyük nehir Kızılır­ mak'a katılır. Birnehir de Ayn-i Kines derler. Germüd adh yerden çıkıp şehri, bağ ve bahçeleri sulayarak iner ve Kızılırmak Nehri'ne katılır. Kızılırmak da Karadeniz kıyısında Bafra Kasabası yakınında Karadeniz'e karışır . ................ (1.5 satır boş) ............... . Diğer nehirler yine Karadeniz'e karışır. İbret verici yapıların anlatılması: Bu eski şehrin çarşısı dükkanları, han, cami, imaret, medrese ve diğer çeşit çeşit hayrat yapıları elden geldiği kadar yazılıp anlatılmıştır, ama şehrin batı tarafında Kızılırmak Nehri üzerinde bir saat şehre yakın iki kaya arasında Birgöz köprü adlı bir benzersiz köprü vardır ki Süleyman Han zamanında Koca Mimar Sinan ömrünün nice yıllarını geçirip var gücünü sarf ederek bir eberokuşağı (gökkuşağı) gibi benzersiz köprü yapmış ki kara ve deniz seyyahları içinde meşhurdur. Bosna vilayetinde Hersek sancağında Mostar Köprüsü ve bu Karaman eyaletinde Kayseri sancağında bu Yalınızgöz Köprüsü meşhurdur. Şehre yakın Koyun Köprüsü, Mazlumoğlu Köprüsü, Ali Köprüsü ve ibret verici Ulucami, kale binası ve, ................ (1 satır boş) ............... . 242 Hamamların anlatılması Tamamı (---) adet hoş havalı hamamlardır. Evvela iç ka- lede, Kadı Hamamı: Gayet iç açıcı hoş havalı ve çifte hamamdır. Gürcü Hamamı: İç kalede tekli aydınlık hamamdır. Yine iç kal ed e, Yeni Kadı Hamamı: Yeni yapı güzel bir hamamdır. [66a] Taşra varoşta, Hundi Hanım Hamamı: Gayet eski hamamdır. Hatta bazı tarihçiler Hekim Belinas'ın hikmet ilmi ile yapıp bir siric (meşale, kandil) kandili yağ ile hamam ve suyu ısınıp şiddetli sıcağına yıkananların tahammül edemediği sıcak olan hamam budur, derler. Hazret-i Risalet'in doğduğu gecesi siric kandili sönüp hamam muattal kalmıştır. Daha sonra Danişmendliler melikelerinden Hundf Hanım bu hamarnı tamir etmiştir diye tarihçiler yazmış­ lardır, ama nice yaşlı adamlar o Hekim Belinas'ın tılsım ilmi ile yaptığı hamam eski Kayseri'de yapı kalıntıları, nice kubbeleri kandilinin külham yeri bellidir dediler. Sorumluluk anlatana aittir, ama hakfr görmedim. Bu hamamın özellikleri aşağıda şehrin özellikleri yazıldığında yeriyle yazılır. Yine aşağı kal ed e, Hüseyin Paşa Hamamı: Süleyman Han asrında Koca Mimar Sinan yapısı olduğundan gayet sanatlı güzel tarhlı hoş yapı aydınlık bir hamamdır. Paşa Hamamı: Bu da Koca Mimar Sinan yapısıdır ki Süleyman Han Irak-ı Acem seferine giderken girmiştir. Meydan Hamamı: (---) (---) (---). Sultan Hamamı: (---) (---) (---) (---) (---) (---). Salahaddin Hamamı: Gayet hoş eski hamamdır. Kadınlar için ona bitişik bir hamam daha vardır. Bu hamam önünde kale hendeği kenarında bir İrem Bağı gibi cennet bahçesinden nişan verir bir bahçesi vardır. Hamamdan sonra nice Ganlar bu bahçede cananlarıyla can sohbeti ederler. Eski Pamukçular Hamamı: (---) (---) (---) (---). Gerez Paşa Hamamı: (---) (---) (---) (---). Tekke yakınında müftünün yeni hamarnı oldukça iç açıcı, rahat, geniş, 1>ak ve aydınlık temiz hamamdır. (---) (---) (---) (---) (---) (---) (--~) (---) (---). 243 İleri gelenlerin özel hamamlarının anlatılması: Tamamı (---) adet ileri gelen ve ayanın saray hamamları vardır ve gerçekte muhakkakdır ki sicillatta yazılıdır. Bütün ileri gelen, eşraf ve devlet ayanı "Şehr-i Kayseri'ınizde bu kadar saray hamamlarımız vardır" diye övünç vesilesi ederler. Erkeklerin isimlerinin yazılması: Genellikle ileri gelenlerinin isimleri Mehmed, Ahmed, Mahmud, Mustafa, Halil, Ali ve Veli olduğundan başka lakaplı adamları çoktur. Mesela Caferoğlu, Hatiboğlu, Sinzade, Budakzade, Akkaş, Karakaş ve Salbaş gibi nam sahibi adamları vardır. Kadınlarının isimleri: (2 satır boş) (2 satır boş) .............. .. Kölelerinin isimleri: Cariyelerinin isimleri: ................ (2 satır boş) .............. .. Kiliselerinin isimleri: Tamamı {---) adet rahip, bıtrik ve kıssis kiliseleridir, ama bunlardan Kiçikapısı'nın iç yüzünde iki adet eski kilise vardır. Ta Kör Kayser Harkil'in zamanından kalmıştır. İkisi de Ermenilerindir. Bütün Hıristiyan milletler arasında saygın kiliselerdir. Mevlevfhane yakınında bir kilise de Rumlarındır, ama Frenk kilisesi yoktur. Bir tapınak (havra) Yahudilerindir . ................ (2 satır boş) .............. .. Güzel havasının özellikleri: Rum ülkesinin ortasında Erciyes Dağı'nın kuzey, yıldız ve batı tarafı açık olup faydasız lodos rüzgarı tarafı kapalı olduğundan yaz aylarında güz günlerinde daima havası saba rüzgarı ve nesim rüzgarıdır. Hububat ürünlerinin anlatılması: Bu şehir alemin yaratı­ cısının ihsanıyla yazda kışta yerli yerince yağmur yağıp zemini sulayıp 77 çeşit hububat, yeşillikler, 77 türlü sebzevat ve otlar hasıl olur. Genellikle buğdayı ve arpası meşhurdur. Sanatları ve kazançlarının anlatıması: Bu şehirde gerçi bütün sanat ehli mevcut olup işleri ve sanatları beğenilir ama dağların­ da mazısı gayet çok olduğundan debbağlar keçi derisini tabaklayıp sarı sahtiyan yaparlar, sanki altun sarısıdır ki insanın yüzünün rengi belli olur. Hatta halk dilinde darb-ı meseldir ki 244 "Kayseri sahtiyanı gibi gıcır gıcır öter" derler. Pabucu, mesti ve içi darayili (İran'da dokunan renkli ve kalın bir kumaş) san tabanlı çizmesi yeryüzünde yoktur. Bütün vezirlere hediye gider. (---) (---) .<---) (---) [ 66b 1 Yiyeceklerinin anlatılması: Evvela has ve beyaz ekmeği, lavaşa yufkası, katmer çöreği, katmerli baharatlı böreği, lahm-ı kadid (kurutulmuş et) adıyla meşhur olan kimyonlu ve baharatlı sığır pashrması ve kokulu et sucuğu yeryüzünde yoktur. Padişah­ lara hediye gider. Susuzlukları giderici içeceklerin anlatılması: ................ (2 sahr Meyvelerinin anlatılması: boş) ............... . ................ (2 sahr boş) ................ . İmaret aşevinin anlatılması: Bu bakınılı şehir içinde eski za- manlarda kırk yerde ziyafet evi imareti var idi ki gelip giden yolculara ay ve yıl nimetleri bol bol dağıhlırdı. Hala marnur olan imareti Hundf Hanım'ın ve (---) (---) (---) (---) (---) (---) Cennet bahçelerinin anlatılması: ................ (2 sahr boş) ............... . İrem Bağları gibi mesire yerlerinin anlatılması: Tamamı 103 adet gezinti yeri, dinlenme yeri ve seyir yeri vardır. Evvel§. bunlardan, Hisarcık Mesireyeri: Şehrin (---) tarafında Erciyes Dağı'nın eteğinde abıhayat sulu ve çemenzarlı bir ağaçlıklı teferrüc yeridir ki Rum, Arap ve Acem'de türlü türlü kirazı meşhurdur. Şehir içinde yaşlı insanlara Mevlevihane Mesireyeri. Atlılara eski Kayseri'de Bektaşi Tekkesi Mesireyeri. Ve yine yaşlı insanlara, N amazgah Mesireyeri: Bütün ileri gelenler, küçükler, büyükler bu musallaya istiska duasına (yağmur duasına) çıkarlar bir yeşillik ibadetgahdır. Şehrin (---) tarafında, Aiaeddin Köşkü Mesireyeri: Acaip ve ferahlık verici ~şillik bir yerdir. Şehrin (---) tarafında, Alidağı Dinlenmeyeri: Ahmed Tayeranf hazretleri orada medfundur. Asesdağı Mesireyeri: Hazret-i Resul zamanında Kur' an-ı azime nazffe diyen melun İmrü'l-Kays Hazret-i Ömer korkusun- 245 dan Harkil Kayser krala kaçıp öldüğünde bu dağa gömülmüştü. Bu dağda maşadı (mezarı) vardır. Eski reyeri. sultanların kabirieri yakınında Ziyaretçiler Kasrı Mesi- Şehrin (---) yönünde Oğlancık Mesireyeri. Ve ona yakın Haydar Köşkü Dinlenmeyeri. Erciyes Dağı'nda Baba Riten Yaytası ve Baba Riten-i Hind1 800 sene yaşamış olup sahabe-i kirarndan seçkin kimsedir. Şehrin (---) tarafında Yuvarlak Dede ziyareti yakınında Kuşçu Paşa Tepesi'nde, · Cirit Meydanı Mesireyeri: Şehrin bütün at binici şahbaz gençleri bu vadide silahşörlük edip cirit oynarlar. Sanki bir dümdüz ovadır. Şehrin doğu tarafında(---) Köşkü Dinlenmeyeri. Bu beldenin (---)tarafında Yılanlı Dağı'nda Koyun Baba Tekkesi Mesireyeri: Her yeri gören güzel bir tekkedir. Şehrin (---) tarafında Efza Mesireyeri adında maarif erbabı, sadık aşıklar mekanı bir dinlenme yeridir ki şehrin genellikle ileri gelenleri, seçkinleri yaşlı ve gençleri, şairleri ve meddahları, gazelhan, hanende ve sazendeleri tatil günleri bu iç açıcı Efza rnekanına gelip içip eğlenirer, köşe köşe Harzemşah nevruzu sohbetleri edip felekten zerre kadar kam aldık zann ederler. Efza adında bir her yerin seyredildiği bir Meram Bağı'dır. Hatta (---) sultan onda gömülü olduğundan insanların ziyaret yeridir . ................ (10 satır boş) ................ [67a] Kayseri külliyatı: Bu Kayseri'nin doğu tarafında Sivas şehri (---) menzil yerdir. Kıble yönünde Göksun Yaylası aşırı Maraş şehri (---) menzildir. Güney tarafında ara yatı menzilde Niğde şehridir. Batı tarafında Aksaray şehri tam üç menzildir. Doğu tarafında Malatya Kalesi beş günlük yoldur. Batı tarafında Ürgüp Kasabası üç konaktır. Kayseri'den batı tarafa Niğde şehrini geçip üç menzilde Ereğli Kasabası'na gelinir . ................ (1.5 İbret satır boş) ............... . verici Erciyes Dağı ve diğer acaip eserleri bildirir Bu şehrin hemen eteklerine kurulduğu Erciyes Dağı'nda asla yılan, çıyan, akrep ve diğer zehirli canavar haşaratları yoktur. Bir rivayette "Bu yüksek dağ Ricalü'l-gayb makamı olduğundan yırtıcı canavar ve zehirli yaratıklar olmaz" derler. 246 Başka bir rivayette "Hazret-i Ömer asrınqaki fethinde 800 sene ömür süren Baba· Riten-i Hindi hazretleri, ashab-ı güzinin güzidesi idi, bu dağda sakin olup onların hayr duası berekatıyla bu zehirli hayvanlar olmaz" derler. Hala bu yüksek dağ üzerinde Baba Riten Bağı derler, kendi biter ve kendi yiter çeşit çeşit meyve verir ağaçlar vardır. Zira . Baba Riten bağhanların piridir. Mübarek ismi Ebu Zeyd-i Hindi Baba Riten'dir. Ashab-ı güzinden bu kadar yaşlı kimse olmamıştır, ama tam perhiz ile uzun yaşamıştır, derler. Kabri yine Hindistan'dadır. Hazret huzurunda Selman-ı Farisi belini bağ­ ladı. Hala Baba Riten Bağı Erciyes Dağı'nda bellidir. Bunların mübarek nutuklanyla bu dağda zehirli hayvan olmaz. Diğer bir rivayette "Hazret-i Yahya zamanında Kayser Erces bu şehri yaptığında eski hekimlerden Falaska adındaki hekim bu yüksek dağa çıkıp yetmiş adet zararlı haşeratların şekillerini birer direk üzere yaparak her birine birer tılsım yapar. Onun için bu dağda asla zehirli hayvan yoktur derler. Bu Erciyes Dağı'nın güz ve kışta günümüzde de kar ve billur gibi buz parçası eksik değildir ve ab-ı zülal de bulunur derler, ama görenimiz olmadı. Diğer ibret verici: Bu Kayseri içinde bir eski hamam vardır kim Belinas hekim hikmet ile yapmıştır. "Tılsım ilmiyle külhanında gece ve gündüz bir kandil ile yanıp hamamın suyu ve havası öyle sıcak olurdu ki yıkananlar hamamcıya feryat edip "Sıcak suyuna birazcık soğuk su karıştırıp ha}vet kapılarını aç!" derlerdi, ama hala öyle kandil ile ısıtılan hamam görmedim ve girmedim. Nice kimseler "Bu hamam eski Kayseri'de idi hala temellerinin kalıntıları bellidir" diye anlattılar . ................ (1.5 Kayseri satır boş) ................ [67b] şehrinde ermişterin yatmakta olan büyük nur dolu kabirierini bildirir Allah hepsine rahmet eylesin ve sırlarını aziz eylesin Evvela mü'riıinlerin emiri Ali ibn Ebi Talib oğlu Muhammed b. Hanefi makamı: Burada haps olduğu makam hala bütün halkın ziyaret yeridir ve dualar.ın kabul olduğu bir yerdir. Ondan S.eyyid Burhaneddin-i Muhakkık-ı Tirmizi ziyareti: Vefat tarihi '474 [1080-81]. Bazıları "Mevlana Celaleddin-i Rumi 247 Burhaneddin'i değildir o zat Konya'da medfundur" derler, ama doğrusu (---) (---) {---} (---) (---) öyledir. Sonra Şeyh Rükneddin-i Sincani: Vefat tarihi 482 [1089]. Oğlancık Mesireyeri'nin Haydar Köşkü adlı mahallinde medfundui. Gayet iç açıcı ve dinlendirici yerdir ki şehrin bütün maarif erbabı orada cilvelenirler. Şeyh Hazret-i Evhadüddin-i Kirmani ziyareti: Sultan Eretna Medresesi yakınında medfundur, vefat tarihi 597 [1201]. Şeyh Şerefeddin-i Musuli: Hazret-i Seyyid Burhaneddin-i Tirmizi yakınında yatmaktadır. Hasan-ı Kayseri Allah sırrını aziz eylesin ve Şeyh Hazret-i Seyyid Şerif ikisi bir yerde medfunlardır ki aralarında asla ve kat'a mezarlık yoktur. Yine ona yakın Şeyh Şemsü'l-eimmetü'l-Hulvani Allah ırrını aziz etsin. Şeyh Ruzbehan-ı Bakli, ona yakın Şeyh Nurbalış-ı Kamrani mezarı: Nurbahşiyye tarikahnda ulu sultandır. Hazret-i Molla Tatar: (---} Fetvada Tatarhaniyye kitabı sahibidir ki bütün şer'i meseleler onun içinde vardır. Şeyh Hazret-i Davud-ı Kayseri: Bütün çarşı halkına ve bütün sanat ehline kemer bağlamış ve kuşak bağlamış olduğundan bütün esnaf bir kalfayı post sahibi ettiklerinde bütün pirler ve önderler ile Davud-ı Kayseri'yi yad ederler. Allah sırrını aziz etsin. Sultan Melik Muhammed el-Gazi: Danişmendoğulları'ndan büyük şan sahibi bey idi. Kayseri'yi küffar istila edince bunlar yer götürmez asker ile gelip Kayseri'yi feth ettiksen sonra vefat etmişlerdir. Şeyh Hazret-i İbrahim Tennuri: Vefat tarihi 887 [1482]. Şeyh Abdurrahman Tennuri: Allah sırlarını aziz etsin. Sultan Harzemşah merkadi. Şeyh Hazret-i Necmürrazi: Vefat tarihi 584 [1188]. Muhammed Şah ibn Harzemşah merkadi. Arslan Dede ziyareti. Kutbeddin-i Şirazi ziyareti. Şeyh Seyfullah Efendi ziyareti: Nakşibendi tarikahnda ulu sultandır. Şeyh Fetbullah Tennuri ve Hazret-i Zeynelabidin makamı Enuşirvan zamanında İmam Zeynelabidin seyahat ederken bu Kayseri'ye uğrayup Erciyes Dağı'nda Baba Riten ile karşılaşmış­ tır. Orada ulu makamları vardır. Hala halkın ziyaret yeridir. 248 Ve Şeyh Ali Tennuri ziyareti ve Alidağı'nda Şeyh Ahmed Tayera.ni: Nice kere vücuduyla göklerde uçtuğu için Ahmed-i Tayerani derler. İhtiyaç sahiplerinin ziyaret yeri olan ulu sultandır, Allah sırrını aziz etsin. Battal Tekkesi ziyareti: Nice yüz büyük ermiş ulu sultanlar yatmaktadır ama mübarek isimlerini bilmiyorum. Yoğun Burç yakınında Şeyh Hazret-i Ebu İshak: Peygamberiınizin alemdarıdır, ulu ziyarettir. Şeyh Hazret-i Hamid ibn Musa el-Kayseri: Keramet sahibi büyük bir zattır. Hazret-i Hızır ile nice kere müşerref olmuşlardır. Efza adlı bir mesire ve dinelenme yerinde nice yüz tarikat önderi kimseler ile yatmaktadır. Şeyh Hazret-i Abdi Dede büyük ziyaret yeri: Yakın zamanda olduğundan kerametini görmüş hal sahibi insanlardan dintenerek açık kerametleri yazılmıştır. Abdi Dede menkıbeleri: Halkdan uzaklaşmış, mihnethanesi köşesinde didarı hazinesine ulaşmış bir er olup meyveli ağaç olduğundan zalim halk, "Abdi şeriattan taş kopardı" diye vücut ağacına taş atmakla yetinmeyip ibadethanesindeki Hazret-i Kur'an'dan (---} suresindeki "... helak olanın açık bir delille helak olması, yaşayanın da açık bir delille yaşaması için ... " [Enfal, 42] ayetini okurken Abdi Dede'nin elini kolunu bağlayarak hakim huzuruna götürürler. O an aman vermeyip arasta başında asarlar. Geride kalan eşyala­ rını zaptetmek için ibadethanesine vardıklar_ında görseler ki Hazret-i Osman'ın okurken şehit ettikleri "Onlara karşı Allah sana yeter ... " [Bakara, 137] (---) suresindeki ayeti okur. Hemen, "Bre astığımız yerden kurtulmuş" diye yine bağlayarak hakim huzuruna götürüp oradan yine yine arastabaşına götürürler. Görseler ki evvel astıkları Abdi asılı durur. Hemen Abdi Dede asılı vücuda, "Es-Selamü aleyküm ya Abd-i Hakk!" der. Hemen asılı cesetten, "Ve aleyküm selam ya Abd-i sırr-ı Hakk!" der. Bu sözleri bu kadar bin insan duyduktan sonra hep birlikte ikinci Abdi'yi de birinci Abdi'nin yanına asarlar. Yine hanesinde esvaplarını zaptetmeye vardıklarında yine yüksek sesle {---} suresindeki "Tevrat'ta onlara şöyle yazdık: Cana can ... " [Maide, 45] bu ayeti okuı:.t<en yine bağlayarak götürüp arasta başında daha önce astıkları iki adet [68a] Abdi Dede'leri görünce, " 249 "Es-Selamü aleyküm ey Seyyidü'l-kevneyn ümmeti iki Abdi" deyince hemen daha önce asılan iki Abdi, "Ve aleyküm selam ya Abdurrahman Hfi! Hfi!" diye selam alır. Yine aman vermeyerek asarlar. Üç Abdi Dede'nin birden bir günde asıldığını nice insanlar görünce eski sultan ve meliklerin taht merkezi olan Kayseri şehrinin bütün muvahhid ve inançlı adamları hep birlikte ayaklanarak Abdi Dede'nin katiedilmesine fetva veren müftüyü ve aleyhinde olan zahir alimlerini, kısacası yedi nefer kimseyi üç adet Abdi Dede yanına bir seviyede asarlar. Abdfleri indirerek p mahalde yıkayıp (---) (---) mahalde üçünü bir nur dolu mezara defnederler. Hala üçü de mezar taşlarıyla bilinen bütün halkın ziyaret ettiği yerdir. Allah sırlarını aziz ve daim etsin. Kayseri yakınında Ases Dağı'nda, Usta şair İmrü'l-Kays maşadı: O İmrü'l-Kays'dır ki Hazret-i Risalet-penah'ın kutlu zamanlarında Kureyş'in fasih ve beliğlerinden idi. O zamanda şiir ilmine rağbet olduğundan nice bir şairler sultanları var idi, ama bunların hepsinin üstünü Abdurrahman Hassan ve bu İmrü'l-Kays idi. Çok güzel beliğ şiirlerini Hazret-i Resul okuyup Seb'a-yı Mu'allaka (Yedi Askı) adlı yerdeki levhaya asınca makbul şiir olmuş olurdu, ama Hassan İslam ile şereflenip sahabe-i kiramın seçkini oldu. Hatta Mısır'dan Kıbtl Melik Mukavkıs, Hazret'e Düldül katın, Zülfikar kılıcı, Mariya cariyeyi ve kızkardeşini Hazret-i Zünnfin-ı Mısr! ile hediye göndermişti. Hediyeler Peygamber huzurunda makbule geçmiş, Düldül'ü ve Zülfikar'ı Hazret-i Ali'ye bağışlamıştı. Mariya cariyeyi Hazret kendilerine alıkoyup Peygamber eviadı İbrahim ondan oldu. Mariya cariyenin kızkardeşini bu Hassan şaire verip şairler sultanı oldu. Elçi Zünnfin-ı Mısr! de İslam ile şereflenip sahabe-i kirarndan olarak bütün hekimlere pir oldu ve Mısır'da medfundur. Ama bu İmrü'l-Kays "Şairler, onlara da sapıklar uyarlar." [Şuara, 224] zümresinden olup İslam ile şereflenmedi. Zira yıldız­ lar ilminde melun Ebu Leheb'in öğrencilerinden idi. Hatta bu İmrü'l-Kays Hazret-i Kur' an-ı azim ve furkan-ı mecid Hak tarafından Cibril-i emin vasıtasıyla Peygamber Efendimize indirilmezden yedi sene önce "Kahrolası insan! Ne nankördürf" [Abese, 17] mübarek lafızlarından önceki tarih ile İmrü'l-Kays manzum etmiştir ki İmrü'l-Kays'ın güftesi: 250 Yetemennü'l-mer'ü fi's-sayfi'ş-şitd Feiza cae' ş-şim enkereh Vela yerza bihdli vdhidin Kutile'l-insanu md ekfereh 1 Bu beyitlerden sonra Abese suresiride "Kahrolası insan! Ne nankördür!" [Abese, 17] ayeti nazil olup Hazret-i Resul İmrü'l­ Kays hakkında "Allah'ın la'neti İmrü'l-Kays'ın üzerine olsun." deyince yüzü kara olup Mekke şehrinde yüzünün n uru kalmayıp insanların nefret ettiği kimse olunca iç yarasından Medine-i Münevvere yakınında Hayberistan vilayetine gelip orada sakin oldu. Peygamberlik geldikten sonra Peygamber Efendimiz Hayher üzere Seriyye seferi ferman eyleyip Hayber'e doğru yola çıktı­ ğında İmrü'l-Kays yıldız ilmi ile bildi ki Muhammed bu diyarı feth eder. Oradan firar edip Rum elleri diyerek bu Kayseri'de Rum kayserine gelip yerleşti. Hazret-i Ömer halifeliğinde bildi ki bu Kayseri şehrini Hazret-i Ömer feth eder. İç acısından geberip bu Kayseri dışında toprağa gömülmüştür. Eski maşad olduğun­ dan yapısı belli tapınaktır. Şeyh Hazret-i Abdüssamed Efendi: Hacegan yolundan ulu sultandır diye halkın ziyaret yeridir. Yine Kayseri temiz toprağından pak gönüllü Huda merdi bir kimse imiş. Nice uzun yıllar Asitane-i saadette Osmanlı padişahlarıyla hem-sohbet olup daha sonra memleketlerine gitmiştir. Oraya vardığında cennete gidip usuluyle dar-ı baklde karar ettiğine nur dolu merkadinin mezar taşı tarihidir: Bin suz-ı girye ile guş eyleyince tarih Dedim ki irtihal-i Abdüssamed Efendi. Sene 918 [1512] Şeyh Ramazan Mevlana Sinaneddin Yusuf (meşhur Arap Sinan) ziyareti: Haleb eyaletinde Antakya şehrinde yetişip Bağ­ dad mevleviyyetinden gelirken bu Kayseri'de vefat ettiğini bilir adamlar vardır. Bütün yazdıkları Ulucami'de vakıfdır. Nur dolu kabirieri Hazret-i Ali-i Tennuri yakınında muhteşem bir kabirdir. 1 Kişi yaz vaktinde kışı arzular. Kış gelince de ondan şikayet eder. Hiç bir hale~ olmaz. (Nitekim Allah buyurur): "Kahrolası insan! Ne nankördür!" 251 Mevlana Sefer ibn Mehmed Kapani: Kayseri toprağında Muhtesibzade namıyla meşhur seçkin alimlerden imiş. Şeyh Hamid civarında Hundf Hatun Medresesi'nde dersiam iken vefat etmiştir, orada medfundur. Kırk Nisa ziyareti: Battal Gazi Tekkesi'nde kırkının da gömülü olduğu yukarıda tekkeler anlatılırken yazılmıştır. Yuvarlak Dede ziyareti: Kuşçu Paşa'nın Cirit Meydanı Tepesi yakınında medfundur. Geçmiş meliklerin ziyaret yerleri ve Muhammed ibn Hanefi ziyaret yeri: Burada habs olduğu (---) (---) (---) (---) (---) (---) (---) [68b] ................ (36 satır boş) ................ [69a] ................ (2 satır boş) ............... . Niğde şehrinden doğu tarafa meyiliice (---) (---) (---) (---) (---) (---) bir menzilde ve 9 saatte şenlikli köyleri geçip, Eski şehir, zor pehlivanlar yurdu yani eski Bor Kalesi'nin özellikleri isimlendirilmesinin sebebi ( ---) ( ---) (---) dir. Fatihi Selçuklulardan Kılıç Arslan İzzeddin ibn Mesud'dur. 569 [1172-73] tarihinde Danişmendoğulları'nın yardımıyla bu Rum şehrini Yunanlılar elinden zorla feth etmiştir. Daha sonra Antalya'dan küffar hareket edip Selçukluların yıkıldığı sırada bu Bor Kalesi'ni istila edip bilr iken bi-nur (nursuz) oldu. Daha sonra (---) tarihinde Osmanlılardan Orhan Gazi Hacı Bektaş-ı Velf yardımıyla feth etti. Orhan Gazi'den sonra Karamanoğlu İbrahim Bey bu şehre mutasarrıf oldu. Daha sonra(---) tarihinde·Yıldırım Bayezid Han zorla aldı, halen Osmanlıların elindedir. Süleyman Han yazımı üzere Konya eyaletinde Niğde beyi sancağı hükmünde 150 akçe payesiyle şerif kazadır ve nahiyesi toplam 13 adet köydür. Kadılara senede bir yük akçe hasıl olur. Padişah tarafından hakimi valide kethüdasıdır ki hass-ı hümayilndan ayrılmadır. Hala şehirden 60.000 akçe hasıl olup valide sultaniara gider, ama daha önce bu şehir içinde akan Hemam çayı üzerinde olan siyah barut değirmenlerine has idi. Günümüzde kaldırılmış olup valide voyvodası zabt eder. Kethüdayeri, serdarı, dizdarı, muhtesibi ve subaşısı vardır, ama müftüsü ve nakibüleşrafı yoktur, zira iki tarafında Niğde ve 252 Aksaray şehri vardır v ebiraz daha uzakta Kayseri şehri müftülerine müracaat ·ederler. Bor Kalesi'nin özelliği: Eski yapı harap bir kaledir. İç ilde bulunduğu için kaleye ihtiyaç olmadığından gözden uzak kalmış, tamir ilgisinden mahrum olmuştur. Bu kalenin temel yapısını eski ustalar, bir düz yerde alçak kaya üzere beşgen şekilli yontma taş ile sağlam bir kale yapmış, ama zamanın geçmesiyle yer yer harap olmuş, ama hala hisar içinde bir mahalle, 50 adet fukara haneleri ve İlyaslı Cami namıyla eski bir cami var ve bir adet köhne kale kapısı var. (---) (---) (---) (---) (---) (---) (---) (---). Süslü Bor şehrinin özellikleri Bir düz geniş yerde bağlı ve bahçeli bakımlı varoştur ki kale dibinden Niğde şehrinden ve Hemarn'dan gelen Hernam Çayı akıp 22 göz su değirmenleri döndürüp köylerine uğradıktan sonra Ereğli sazlığına karışır, ama Bor şehri toplam (---) mahalle (---) ve toplam (---) adet (---) örtülü hanelerdir. Tamamı 53 adet mihraptır. Evvela çarşı yakınındaki, Eski Cami: Sultan Alaeddin'indir. Bütün camilerden büyüktür, ama minaresi yoktur. Gözlüzade Camii: Adanalı Ramazanoğlu vakfıdır. Lakin Kale Camii namıyla meşhur bir ınİnareli nur dolu Bor camiidir. Şehid Mehmed Paşa Cami yani Sokollu Vezir Camii: çarşı içinde iki katlı nurani bir camidir. Altında baştan başa 60 adet arasta dükkanlı, ınİnareli ve kurşunlu ayınlık camidir. Çayırlı Cami: Hacı Mahmud Mahallesi'nde bir minareli camidir. Orta Mahalle Cami: tahta minarelidir. Sufiyan Mahallesi Camii: Minaresizdir. Bunlardan başka 46 adet mescit vardır. Her camide medrese, darülhadis ve Kur' an-ı azim darülkurrası bulunmaktadır. Kırk adet sıbyan mektebi vardır, ama derviş tekkeleri on adettir. Evvela kale içinde Gözlü Sultan Tekkesi. Ve yine kale içinde Kesbi Mustafa Efendi Tekkesi büyük tekkedir. Çayırlı Camii'nde Es'ad Efendi Tekkesi şeyhi HimmetEfendi halifesidir 'ki aziz bir zattır. 253 Ve eski mezarlıkta Sarı Saltık Sultan ziyareti şahlı Bektaşi T ekkesi' dir. Tamamı (---) adet hamamdır. Çarşı yakınında Sokollu Şehid Mehmed Paşa Hamarnı müferrih çifte hamamdır. Hepsi üç adet hanlardır, lakin biri kervansaraydır biri kapan hanıdır, diğeri bekar hanıdır. Tamamı (---) adet dükkanlardır. Bunlardan bakımlı ve süslü iki başları demir kapılı 60 adet dükkan, cami altında arasta ve 70 adet bedesten dükkanı tamamen Şehid Mehmed Paşa yapısıdır ve başka sanat ehlinin tamamı mevcutlardır. Suyu ve havası gayet hoş olduğundan yer yer mahbub ve mahbubeleri vardır. Halkı gayet Salihlerdir. İleri gelenleri ve seçkinleri fukara severleridir. Bağ ve bahçesinde mesire yerleri çoktur. Beğenilenlerinden; çeşit çeşit üzümünden başka kişmiş adıyla meşhur olan kuş üzümü, köfteri, armut kakı, kayısısı, güherçile ve siyah barudu yani top otu meşhurlardır (---) (---) (---) (---) (---). Bor şehrinin ziyaret yerlerinin anlatılması: İç kalede Gözlü Sultan ve eski mezarlıkta Sarı Saltık Sultan ve, ................ (1.5 satır boş) ............... . Bu Bor Kalesi'nden batı tarafa Niğde Kalesi yarım konak yerdir ki Bor Camii minaresinden Niğde şehri görünür(---) [69b] Bor Kalesi'nden (---)yönüne, Aksaray şehrine gittiğimiz menzilleri bildirir Evvela (---) tarafına (---) saatte, Ortaköy menzili: Aksaray sancağında 150 akçe payesiyle başka kazadır. Bir geniş verimli ovada bağlı ve bahçeli, cami ve mescitli kasaba gibi bakımlı köydür. Bu köye tabi toplam 36 pare köyler vardır. (---) (---) (---) (---) (---). Oradan yine kuzey yönüne bakımlı ve şenlikli köyleri geçerek ederek bir menzilde, Hırvadeli Köyü: Bu da bir açık ve geniş yerde gayet marnur ve müzeyyen han ve camili Müslüman köyüdür ve Aksaray Kazası nalliyeleri köylerindendir (---). Oradan kuzey tarafa (---) saatte, Bay şehri salihler yurdu, yani İrem beldesi Aksaray Kalesi'nin özellikleri Nice Yunan tarihçileri bu şehrin ilk yapıcıları hakkında ta Hazret-i İsa asrında havarilerden Şem'un-ı Safa görüşüyle bu 254 şehir yapılmışhr, derler. Nice kraldan krala intikal etmiştir. Sonunda kayserlerden KÖr Harkil'in oğlu Helina adındaki namsız kral genişleterek yapmışhr. Arap kavmi üzere seferler ehneye başlayıp nice bin cünüp askeriyle Şam'a doğru giderken Sufraz adlı yerde askeriyle yenildL O şiddetli savaşta Helina kral da yok olup onun uğursuz veledi Mikale kral oldu. Sonunda onun elinden, Selçuklulardan Sultan İzzeddin Kılıç Arslan ibn Melik Mes'ud, 569 [1172-73] tarihinde Rum küffarı elinden pazu zoruyla Rum keferesini kıra kıra aman vermeyip feth ettiklerinde Hıristiyan askerlerinden inatçı ve uğursuz bir fert kalmaz. Meğer bu zaferli fetihte 70 adet büyük veliler hazır imiş. Fetihten sonra ilk cuma nazamında Şeyh Kerimeddin-i Kirmani el kaldırıp meclistekilerin hepsi, amin dediklerinde Şeyh Kerimeddin hazretleri, "İlahi bu İslam şehrinde yere gelesi küffardan biri sakin olmaya. Ve ticaret ile gelip gide ve karar ederse ömürlü olmaya!" diye bütün büyük veliler dua ederler. Onun için günümüzde de Aksaray'da hala küWirdan nam ve nişan yoktur. Yerleşmek isteseler belde halkı komazlar ve hakim kuvvetiyle kalırsa asla ömürlü olmazlar. Fetihten sonra bu şehirde 700 büyük veliler ikamet demiri bırakıp kaldılar. Onun için bazı tarihçiler bu şehre "Dar-ı suleha" diye isim vermişler. Daha sonra.Aksaray fatihi Kılıç Arslan Şah bu şehri anılan evliyaullahların nazarıyla öyle imar eder ki sanki Konya Meraını olur. Aksaray şehrinin isimlendirilmesinin sebebinin anlatılması Kılıç Arslan Şah'ın bu şehir tahtgahi olduğundan (---) adlı mahallinde büyük bir saray yapar ki nice yerde İrem köşkleri, Havemak kasırları, kisra kasırları ve hakan eyvaniarına denk safalar ile bezeyip Meram gibi cennet bahçeleri ve hıyabanlar (iki tarafı ağaçlı yol) ile süslemiştir. Bu büyük sarayın 7.000 adet kapıları ve pencereleri, 3.000 adet bukalemun nakışlı odaları yar idi. Kılıç Arslan yapısı olduğundan saadet hanesinin sağında ve solunda tunçtan iki adet heybetli arslan heykeli inşa ettirmişti. Mağrib ülke"si üstadlarından iki iyi üstada bu arslanlara birer ·255 edip bir arslanın ağzından ateş saçılırdı. Bir arslanın ağzından öldürücü bir ses çıkardı. Ta ki bir adam bu saraya kötü niyet ile girse veya saraydan bir şey çalıp dışarı çıkarken bu ateş saçan arslanın kıvılcımlarından ve öbür arslanın narasından hararnı ve hırsız herifler helak olurdu. Bu şehir bu aydınlık ve beyaz saray ile tanındığından bu şehre Aksaray diye isim verdiler, ama kefere zamanında bu şehre Yunanca ile Pigahelina derler. Hazret-i İsa asrında imar olduğunu Rumlar doğru olarak yazmışlardır. Daha sonra (---) tarihinde Karamanoğlu Yakub Bey eline girip ondan (---) tarihinde Yıldırım Han eline girdi. Ondan zorba Timur Han (---) tarihinde Yıldırım Bayezid Han'a rağmen bu şehri harap, halkını kebap, hanelerini ve Aksaray'ını toprak ettiğinden hala Türkler saraya yazıkları geldiğinden yani acı­ dıklarından "Ah saray" derler. Nicesi "Ak saray" derler. Bu gibi isim ile isimlenmiş güzel bir şehirdir. Hala Osmanoğullan elinde Gazi Süleyman Han yazımı üzere Karaman eyaletinde sancakbeyi tahtıdır. Kanun üzere beyinin hassı (---) akçedir. Adalet üzere 20 kese hasıl olur. 500 askere sahip bir tuğlu sancakbeyidir. Yönetimi altında (---) adet tirnar ve zeamet vardır. Alaybeyi, çeribaşı ve yüzbaşısı vardır. Kanun üzere cebelüleri ile(---) asker olur. Beyinin sancağı altında memur olduklan sefere giderler. Bir hakimi de Resul şeriati tarafından 150 akçe payesiyle şerif kazadır. Toplam (---) adet nahiye köylerinde her sene kadıya beş kese adalet üzere hasıl olur. Müftüsü, nakibi, kethüdayeri, yeniçeri serdarı, kale dizdarı, muhtesibi ve şehir subaşısı [70a] vardır. İleri gelenleri, seçkinleri, salih şeyhleri çok boldur ilim ile tılsım (---) (---) ( ---) (---) (---) (---) (--- ). Aksaray, Ahsaray ve Ah-ı saray Kalesi'nin şekillerinin anlatılması Evvela Rum şehirlerinden sayılır bir geniş düz ovada kalesi Uluırmak Nehri kenarında dörtgen şekilli yontma taş ile yapılmış sağlam bir kaledir ki ta şehrin ortasına kondurulmuştur, ama burçları ve beden dişleri o kadan yüksek değildir. Lakin eskinin mimar mühendisleri yine bütün burçlarını, beden dişlerini ve mazgal deliklerini tamamen hendese (geometri) ile yaparak güzel bir kale inşa etmişlerdir. Tamamı (---) adet kuleleri birbir256 ki kuşatma sırasında her kulenin cengaver yiğitleri tüfenk ile kuleleri korurlar. Bu kalenin fırdolayı çevresi (---) adet germe adımdır. Van, Diyarbakır ve Erzurum kaleleri kadar büyük değildir. Dört tarafında hendeği (---) (---). Bu büyüklükte olan bu sağlam kalenin etrafında beş kapı vardır. Evvela Küçük Kapı bah tarafa bakmaktadır. Demir Kapı kıbleye doğru açılmıştır. Kiçi Kapısı da kıble yönüne açıktır. Ereğli Kapısı güney yönüne bakmaktadır. Konya Kapısı bah tarafa bakar. Bu anılan kapıların bekçileri, hacdar ve muhtesib lerine bakmaktadır adamları dır. Bu büyüklükte olan kale içinde toplam (---) adet tek katlı ve iki katlı bağ ve bahçesiz güzel haneleri vardır. Hisar içinde her hayrat ve hasenat mevcut olduğundan başka eelali zamanında tahıl anbarları vardır, ama cebehanesi yoktur. Ancak Ramazan ayının hilali belli olduğunda, iki bayram günlerinde ve beylerbeyiler geldiklerinde şenlik topları atacak kadar siyah barutu ve birkaç adet şahf topları vardır, ama gayri cebehanesi, mühimmat ve levazımatı yoktur. Diğer yapılardan (---) camii, ................ (1.5 satır boş) ............... . Aksaray şehrinin süslü varoşunun özellikleri Şehir kethüdasının söylediğine göre bu Ahsaray şehri toplam (---) adet tek katlı ve iki katlı, bağ ve bahçeli, her haneden haneye gider akarsulu hanedanlar, yüksek saraylar ve diğer evler vardır. Genellikle kerpiç ve taş duvarlı, yüzeyleri kireç ve toprak ile kaplı bakımlı hanelerdir. Aksaray Bunlardan, şehrinin saraylarının anlatılması ................ (1.5 Aksaray satır boş) şehrinin ............... . mahallelerinin ve anlatılması Tamamı 32 mahalledir. Evvela Karhane Mahallesi, Cuvallakı Mahallesi, Sofular Mahallesi, Çömlekçiler Mahallesi, Şeyhli Mahallesi, Tirnarhane Mahallesi, Kızılca Mahallesi, Kalınlar Mahallesi, Viidan Gölü Mahallesi, Meydan Mahallesi, Bilecik Mahallesi, Pamukçular Mahallesi, Şeyh Gaznevi Mahalsayıları " 257 lesi, Terhacı Mahallesi, Paşacık Mahallesi, Gergi Mahallesi, Cami-i Kebir Mahallesi, Bab-ı Sağir Mahallesi, Hacı Fikreddin Mahallesi, Borapazarı Mahallesi, Ereğli Kapısı Mahallesi, Yandılı Mahallesi, Zencirli Mahallesi, Kaval Mahallesi, Taşpazarı Mahallesi ve (---) (---) (---) (---) (---). Bu kadar mahalleler içinde olan camileri bildirir. Selçuklu sultanları camileri ve diğer mabetierin özellikleri Tamamı (---) adet eski sultanların camileri ve diğer mabedgahlardır. Evvela bunlardan (---) semtinde, Karamanoğlu İbrahim Bey Camii: Eski secdegahdır. Cami içinde dört adet kisra kemerinden nişan verir gökkuşağı kemerleri üzerinde kargir kubbe ve toloz rıhhm küçük kemerler vardır. Cami içinde 12 adet yapma uzun sütunlar vardır. İki adet de sanatlı kapısı vardır. Mihrabı, minberi ve müezzinler mahfili eski tarz sade güzelidir. Gösterişli avize ve şamdanlada süslenmiş değil­ dir. Ancak eski mabedgah olduğundan bu camide gayet ruhaniyet vardır. Bu şehir içinde bundan ulu cami yoktur. Lakin uzunluğunun ve genişliğinin ne kadar adım olduğunu ve ne kadar adam aldığını öğrenemedim, ama bir mevzun minaresi camiden uzakta olup camiin kubbelerinin kireç ile sıvanmış olduğunu biliyorum. Şeyh Hamid-i Veli Camii: Şeyhler Mahallesi'nde kubbeli, kemerli ve bir minareli sağlam camidir. Tabaklar Camii: Kireç duvar ile yapılmıştır, ama gayet kalabalık cemaati vardır. Hacı Seyyid Hasan Efendi Camii: Başköprü yakınında şirin ve gönül açıcı bir camidir. Karhane Camii: Yine Karhane Mahallesi'nde ruhaniyetli ve dua kabul olunur aydınlık bir camidir (---) (---) (---) (---) (---) ( ---) ( --- ). Mahalle mescitlerinin anlatılması Hepsi 32 adet mahallede 98 mahalle mezgitleri (mescitleri) vardır. Bu diyarda mescitlere mezgit [70b] de derler. Evvela yukarıda yazılan mahallelerin isimleriyle anılan birer mahalle mescitleri olduğundan başka meşhur olan mezgitler ve eyne damları yani ezine günü mescitleri vardır. Bu diyarın reayası mescitlere eyne damı derler ki o mescitler bunlardır . ................ (1 satır boş) ............... . 258 Medreselerin anlatılması Tamamı (---) adet falipiere ders yuvaları vardır. Evvela (---) (---) semtinde Yılancık Medresesi eski yapı ve büyük hayrat bir ilim yuvasıdır. Sulu Medrese: Çeşitli bilgilerin mekanı mübarek yerdir ki başka bir özellik vardır. Karamanoğlu Camii Medresesi. Bunlar meşhur medreselerdir ve vakıf tarafından talebeleri ve dersiamlarına aydan aya belirli maaşları, et bahası, mum bahası ve oda ücretleri verilir. Diğer cami ve mescitlerde nice hasbf dersiamlar vardır ki türlü türlü bilimler öğretilir. Aksaray halkı genellikle müfessir, muhaddis (hadis ilmiyle uğraşanlar) ve fakih (İslam hukukçusu) olurlar. Peraiz (İslamın miras hukuku) ilmini baba ve dedelerinden beri okuya gelmişlerdir, ama bu şehirde özel darülkurra yoktur, lakin Kur'an hafızı çoktur, ama kıraat ilminde (Kur'an'ın usul ve kaidesine göre okunması) tecvid (Kur'an-ı Kerim'i hatasız okumayı öğreten bir ilim) ile İbn Kesir kıraatı, Seb'a kıraatı, Aşere kıraatı ve takrib kıraatı ilmi okur yoktur, ama tecvid, hıfz (Kur'an'ı ezberde tutma) ilmi okur çoktur. Ve hadis ilmi için başka darülhadisleri yoktur, ama her medrese ve camilerde hadis ilmi okunur. Hece okuyan sıbyan mekteplerinin bildirilmesi: Tamamı(---) adet yetişmemiş çocukların öğrenim gördüğü yuvalardır. Evvela ( ---), Derviş tekkelerinin anlatılması: Cümle (---) adet zaviyelerdir. Akarsu çeşmeleri: (---) (---) (---) (---) (---) (---) (---) (---) (---) Can kaynağı sebilhaneler: (---) (---) (---) (---) (---) (---) (---) (---) (---) Tüccar hanları: (---) (---) (---) (---) (---) (---) (---) (---) (---) Çarşı ve be des ten: (---) (--~) (---) (---) (---) (---) (---) (---) (---) Yaşlı ve gençlerin yüz renkleri: (---) (---) (---) (---) (---) (---) (---) (---) (---) Mahbub (güzel) ve mahbubelerinin övülmesi:(---) (---) (---) (-~-) ( ---) ( ---) (---) (---) (---) Seçkin ve ileri gelenleri: (---) (---) (---) (---) (---) (---) (---) (---) (---) Üstad hekimler: (---) (---) (---) (---) (---) (---) (---) (---) (---) 259 Cerrahlar: (---) (---) (---) (---) (---) (---) (---) (---) (---) Salih şeyhler: (---) (---) (---) (---) (---) (---) (---) (---) (---) Musannif (yazarlar) ve şairler: (---) (---) (---) (---) (---) (---) Meczuplar ve ermişler: (---) (---) (---) (---) (---) (---) (---) (---) Erkeklerinin giydikleri: (---) (---) (---) (---) (---) (---) (---) Kadın kısmının giyecekleri: (---) (---) (---) (---) (---) (---) (---) Erkeklerinin isimleri: (---) (---) (---) (---) (---) (---) (---) (---) Kadınlarının isimleri: (---) (---) (---) (---) (---) (---) (---) (---) Kölelerinin isimleri: (---) (---) (---) (---) (---) (---) (---) (---) Cariyelerinin isimleri: (---) (---) (---) (---) (---) (---) (---) (---) Can veren güzel havası: (---) (---) (---) (---) (---) (---) (---) (---) Evlerde ki su kuyuları: (---) (---) (---) (---) (---) (---) (---) (---) Halkın dili ve lehçesi: (---) (---) (---) (---) (---) (---) (---) (---) Beldenin ikliminin anlatılması: Müneccimlerin görüşüne göre bu şehir on yedinci örfi (yerel) iklimdendir. Eniemi (---) ve boylaını (---) imarislamnın taliinin anlatılması: Usturlab ilmine göre bu şehir Balık burcunda temel kurulup Müşteri (Mars) evinde bulunmuştur. [71a] ................ (2 satır boş) ............... . Hayat suyu ve nehirleri: Şehrin ortasında akan Uluırmak (---) dağdan gelip şehrin bütün imaretlerini sulayıp Alaeddin Köprüsü'nden geçerek(---) karışır. Bu şehrin Bursa gibi her hanesinde akarsular ve nice pınarlar vardır. Hamamlarının anlatılması: Tamanı (---) adet ferah hamamları vardır. Evvela Bey Hamarnı gayet eski ve hoş yapılı hamamdır. Ondan Azebler Hamarnı binası, suyu ve havası tatlı hoş kokulu bir hamamdır. Ondan Tezpazar Hamamı, Paşa Sarayı yakınındadır. Bunlardan başkası saray hamamlarıdır. İbret verici şenlikli görüntüler: Evvela şehir ortasında akan Uluırmak üzere Sultan Alaeddin yapısı bir göz sihirli bir köprüsü ve Seyyid Hacı Hasan Camii yakınında Başköprü seyr etmeye değerdir. (---) (---) (---) (---) (---) (---) Ziyafet evi imaretlerinin övülmesi: Evvela Paşa Sarayı İmareti, Karamanoğlu İbrahim Bey Camii imareti ve (---) (---) ( ---) ( ---) ................ (1 260 satır boş) ............... . Hububat mahsulünün özellikleri: Genellikle bol mahsulatı türlü türlü buğday, arpa ve bakladır (---) (---) (---) (---) (---) ................ (1 satır boş) ............... . Sanayiinin beğenilenlerinin anlatılması: ................ (2 sahr Yiyeceklerinin övülmesi: boş) ............... . ................ (2 sahr boş) ............... . Yenen meyvelerinin anlatılması: Bu şehrin havası ılıman olduğundan cennet bahçeleri türlü türlü İrem köşkleriyle bezenmiş ve türlü türlü meyve ağaçlarıyla süslenmiş olup her türlü meyvesi beğenilir, ama (---) (---) (---) (---) (---), İçecek türlerinin anlatılması: Esnafının ................ (2 satır kazançları ve işleri: boş) ............... . ................ (2 satır boş) ............... . İrem Bağı mesireyerlerinin anlatılması: Evvela Hıdırlık Mesireyeri, Kırkkızlar mesireyeri (---) ................ (1 satır boş) ............... . Cennet bağlarının adetleri ve anlatılması: ................ (2 satır boş) Külliyatının ............... . övülmesi Şöyle biline ki bu sancak Karaman eyaletinde üç kaza yerdir. Evvela Ortaköy Kazası, (---) kazası ve (---) kazası. Bu Aksaray'dan kıble tarafına ve doğu yönüne meyilli Kayseri Kalesi üç konaktır ve 48 fersah yerdir. Yine Aksaray'dan Bor'a giden doğu tarafa Hırvadeli Köyü, ondan Ortaköy Köyü ondan üçüncü menzilde Bor Kalesi'dir. Bor şehrinden Niğde Kalesi batı tarafa bit konaktır, ama Aksaray'dan kuzey tarafa Hacı Bektaş-ı Veli'nin Kırşehri (---),konaktır. Ondan Çaşnigir Köprüsü Kızılırmak Nehri üzeredir ve yine Aksaray'dan güney yönüne ara yatıda Karaman Ereğiisi Kalesi'dir. İkisinin arasında Taşpınar Köyü'ne konup ertesi günü Ereğli Kalesi'nde k'maklar. 261 Yine Aksaray'dan batı tarafına Bağlı Köyü Ilıcası vardır. Karapınar kadılığıdır. Ondan Eşbey Köyü, Konya Kazası'nda 1.000 haneli bakımlı köydür. Oradan üçüncü günde erken Aksaray'dan Konya'ya dahil olu~ nur. İkisinin arası üç merhale yerdir. Yine Aksaray'dan Ankara'ya kuzey yönüne doğru altı konaktır. Evvela Saymaz Köyü, Saray Kazası'dır. Koçhisar Tuzlası Kalesi (---) kazası dır, Sofular Köyü ve Karazirve Köyü, bunlar Ankara sınırıdır. Çakallar Köyü ve Oruncak Köyü, ondan Ankara Kalesi'ne gelinir. Bu Aksaray'dan Malatya Kalesi, kendine dair olan dağların kuzey tarafında bulunmaktadır, vesseliim. Bu Aksaray bu adı geçen şehirlerin ortasında kurulmuştur.(---) (---) [71b] Büyük veliler yurdu Aksaray'ın ziyaret yerlerinin anlatılması Evvela Dar-ı Ervah (Ruhlar evi) adlı ruhani mekanda 7.000 seçkin büyük evliyaların yattığı tevatürle sabittir. Zira nice bin kere Kadir gecelerinde, Mirac-ı Neb1 gecesinde ve diğer mübarek gecelerde ilahı nur indiği açık seçik görülmüştür. Bu kabristanda öyle ruhaniyet var ki kedere gömülmüş bir adam bu mezarlığa gelip ziyaret eftiği an sıkıntılarından o an kurtulup şen ve neşeli olur. Bu asitanede gömülü olanlardan evvela, Şeyh Hamid-i Veli mezarlıktaki ruhların serçeşmesdir. Üstü açık yüksek bir türbede yatmaktadır ki seçkin ve halk herkesin ziyaret yeridir, ama genellikle saralı kimseler ziyaret ederler. Bu sultan· yakınında, Şeyh Kemal Sultan: Niceleri "Kemal Ata Sultan bunlardır" derler,. ama yanıştır. Bunlar Kümeyil tarikatında yolunu tekmil etmiş Kümeyli tarikatı kurucusu ve piri Kemal Sultan'dır. Bu azize yakın, Şeyh Pertevi Sultan: Bu zat Yesev1 tarikatında ulu erdir. Kırklar Dağı'nda, Kırk ziyareti: Genellikle kadınlar taifesi ziyaret ederler. Bir her yeri görebilen yüksek yere yapılmıştır. Ve, Şeyh Necmeddin-i Kübra: Niceleri Necmüdda'i-yi Kübra derler. Ulu sultandır. Allah sırrını aziz etsin. Ve, 262 Kızlar Bedreddin Sultan Veli ve Hımarlı Dede Sultan, şehir içinde Külhani Ali Dede ve yfne şehir içinde yatmakta olan, Şeyh Gaznevi Sultan ve Şeyh Hamid-i Veli oğlu Şeyh Hakiki Sultan: Bunlar Hacı Bayram-ı Veli'nin kamil öğrencilerinden olup Ankara şehrinde ledün ilmini (ilahi sırları öğreten ilim) tekmil edip bu Aksaray şehrinde Bayramiye tarikatında önder olup sonunda "Rabbine dön!" [Fecr, 28] emriyle Bayramller de gerçek bayram etti. Ve, Şeyh Battak: Taşpazarı Mahallesi'nde gömülü olup gönül erbabının ziyaret yeridir. Cennet Deresi semtinde, Çelebilik ziyaret yeri. Bu asitanenin üst yanında, Hıdırlık ziyareti: Tamamen şehre eğimli yüksek bir makam olduğundan bütün belde halkının seyir yeridir. Bazı hali karışık ve bozuk olan kimseler Hıdırlık kubbesinde bir gece itikaf niyetiyle konuk olup Tanrı'nın emriyle o gece şifa bulurlar. Hıdırlık Türbesi'nde, Kılıç Arslan Sultan ziyareti: Aksaray şehrinin fatihi ve yapıcısıdır. Sivas şehrinin içinde ibret verici Kızıl Medrese bu Kılıç Arslan'ın hayratlarındandır. Ve yine bu Hıdırlık'a yakın, Şeyh Hamza Sultan: Bayramiye tarikahnda ulu erdir. Ve, Şeyh Hızır Efendi (---) (---) (---) ................ (18 satır boş) ................ [72a] Aksaray'dan Sarı Atlı Köyü menzili: Oradan, Duteli menzili: Ürgüp Kazası'dır. Müslümanlardır. Oradan, Muşkara Köyü menzili. Oradan Kayseri Kalesi . boş) ................ [72b] satır boş) ................ [73a] ................ (36 sahr ................ (36 Sivas'a gittiğimiz menzilleri bildirir (---) (---) (---) (---) (---) (---) (---) günde Maraş Karsı toprağı sağ tarafımızda kalıp Maraş toprağında, Eski kasaba Elbistan'ın özellikleri Bir düz salırada (---) çayı kenarında ensesi Aslıab-ı Kehf dağlı, bahçe ve bağlı, bin kadar haneli, temiz toprak ile örtülü şehirdir. Maraş paşası hassı olduğundan subaşılıktır ve 150 akçe kazadır. NaJ:ıiyesi (---) adet köydür. Kethüdayeri ve yeniçeri serdan vardır: Genellikle halkı Türkmen'dir. 263 Bu şehrin doğu tarafı zamana şenlikli imiş. Ancak zulümden bu kadar bakımlıdır. Camii, ham, hamarnı ve küçük çarşısı vardır. Haftada bir büyük pazarı durur. Bu şehrin (---) tarafı dışında bir hayli uzak mesafede, Ashiib-ı Kehf ziyareti (---) (---) (---) (---) (---) (---) (---) ama Adana Tarsusu'ndaki mağaralarda olan Ashab-ı Kehf gibi bu Elbistan'da Ashab-ı Kehf'in sesleri gelmez. Bu hakfr Ashab-ı Kehf'i üç yerde ziyaret ettik. Hangisi gerçek ola, bilmiyorum. Yoksa Takyanus zulmünden her biri birer diyara mı firar ettiler. Bu hususta Tarsus ulemasıyla Maraş ulemalarının aralarında büyük tartışmalar olur. Tarsus halkı "Ashab-ı Kehf bizde medfundur", der. Maraşlı "Bizim Elbistan'daki mağaralarda hayatta olup nice kere köpeklerinin sesleri işitilmiştir" derler, ama bu hakfr kul gayet dikkat ettim, ancak bu Elbistan'daki mağarada asla bir ses seda duymadım. Oradan kuzeye doğru(---) saatte, Aşdı Kasabası'nın özellikleri (---) toprağında Türkmen ağası hükmündedir ve 150 akçe kazadır. Kethüdayeri, yeniçeri serdan ve muhtesibi (belediye reisi, şehremini) vardır. Şehri bir çukur yerde (---) deresi kenarında 1.000 haneli ve baştan başa temiz toprak ile örtülü tek katlı ve iki katlı Türkmen halkı sakin bağlı ve bahçeli güzel hanelerdir. Pek çok camileri, mescitleri, han, hamam ve küçük bir çarşı pazarı vardır. Oradan yine kuzey tarafa (---) saatte, Gürün Kasabası 'nın özellikleri (---) eyaletinde Vangel toprağında 150 akçe payesiyle nahiye kazasıdır. Türkmen ağası hükmünde 1.000 adet temiz toprak ile örtülmüş bağlı ve bahçeli, camili ve mescitli, hanlı, hamamlı ve sultan çarşılı güzel kasabadır. Kethüdayeri, serdan ve muhtesibi vardır. Şehri içinden (---) nehri akıp (---) karışır abıhayattır. Bütün halkı Okçuoğlu kürkü giyer Türkmen kavmidir. Ama suyu ve havası tatlı olduğundan halkı gayet sağlıklı olup mahbubesi aleınce beğenilir. Oradan yine kuzey tarafa düz sahralar ile (---) saatte, Darende Kalesi'nin özellikleri Sivas eyaleti toprağında Türkmen ağası hükmünde 150 akçe şerif kazadır. Kethüdayeri, yeniçeri serdan ve subaşısı vardır. 264 Müftüsü, nakibi ve uleması vardır. Kalesi bir yalçın taşlık yerde yüksek bir tepe üzerinde dörtgen şekilli Hazret-i Ömer eviadı Malatya fatihi (---) nin yapısıdır. Ermen vilayetini ele geçirmek için yapmıştır ama zamanın geçmesiyle yer yer biraz yıkılmış olup dizdan ve neferatları yoktur. Şehri, Karadoruk toprağında (---) nehri kenarında 1.000 adet tek katlı ve iki katlı taş ve kerpiç ile yapılmış cir ve toprak ile örtülü bağlı ve bahçeli, yedi mescitli, hanlı, hamamlı ve çarşı pazarı süslü bakımlı bir şehir, dere kenarında Darende şehridir. Bütün halkı Türkmen ve Ermenilerdir. Debbağhanesi meşhurdur. Beğenilenlerinden kırkar ellişer dirhem gelir sulu zerdalisi, Acem diyarının Tesü, Ordubar, Hoy ve Merend şehirlerinde yoktur. Rum'a, Arap ve Acem'e kurusunu hediye götürürler. İleri gelenlerinden Şeyhoğlu ile üç gün beylik has sohbetler ettik. Darende ziyaret yerleri: (---) (---) (---) (---) (---) (---) (---) (---) (---) ( ---) Oradan yine kuzey tarafa (---) saatte, Sazcığaz Köyü menzili: Sivas toprağında marnur köydür. Müslümanı ve Ermeni reayaları vardır. Bir hanı var ve bir kayadan bir abıhayat kaynak suyu çıkar. Oradan yine kuzeye doğru (---) saatte, Mancılık Köyü: Türkmen ağası hükmünde, Sivas toprağında Ermeni köyüdür ve zeamettir. Bir Ermeni kilisesi vardır. Oradan (---) saatte kuzey tarafa doğru gidip, . Ulaş Kasabası: Sivas toprağında Türkmen ağası ulus göçümü zamanı burada sakin olup Türkmen'den yayla hakkı alır kadısı var. Tamamı 500 kadar Müslüman ve Ermeni haneleri vardır. Camii, Memi Kethüda'nındır ve Mimar Sinan yapısıdır ki Sultan Süleyman fermanıyla yapılmıştır. Hanı ve birkaç dükkanıarı var, ama [73b] hamamı, başka imareti, bağ ve bahçesi yoktur. Oradan yine kuzey tarafa (---) saatte Sivas Salırası'na büyük Kızılırmak Nehri üzerinde Zığzığı Köprüsü yani Eğriköprü on sekiz göz musaHalı büyük köprüdür. Kızılırmak Nehri, Erzuru~ ve Niksar Dağları'ndan ve Beğdağı'ndan doğup nice köyleri ve beldeleri sulayarak Eğriköprü'den geçip (---) (---) (---) ta Kayseri alhnda bir göz köprüsü altından geçer, ondan bah tarafa (---) (---) şehirleri ve föyleri sulayıp Çaşnigir Köprüsü'nden geçip Osmancık Kalesi'nden, Hacı Hamza'dan ve Tosya yakınından geçerek 265 Karadeniz'e Bafra şehri yakınında, kayalardan kendini denize atar, feryadı insanı sağır edip Karadeniz'e kahlır. Ondan bu Sivas Sahrası'ndan, Eğriköprü'yü geçip yine o sahra ile bakımlı ve şenlikli köyleri (---) saatte geçip, Eski taht merkezi Sivas Kalesi İlk kurucusu Hazr~t-i Zekeriyya asnnda Kayseri'yi bina eden Ercesoğulları'ndan Harkil Kayser'in bir kardeşi Cimcime Maraş'ı yaph, bir kardeşi Ermen Kayser Sivas'ı yaph. Ermeni taifesi buna Siv-asvas derler. Perhiz ve ibadet ile altı ayda bir iftar ettiğinden Hıristiyan Ermeniler bunu kutup mertebesine tutarlardı. Ermeni tarihlerinde bu Siv-asvas Sivas'ı yapmışhr, ona Geyümers Şah derler. Bir görüşlerinde Sivas'ı Dahhak-ı Marf inşa etti derler, ama Geyümers Sivas'da gömülüdür. Bunun zamanında Sivas şehri öyle bakımlı idi kim Sivas Ovası'nda asla ziraat olunur ekim yeri yok idi. Ta Kızılırmak Nehri kenarına dek bakımlı ve şenlikli yerler idi. Hala yapı kalıntıları açık seçik bellidir. Nice bin kral ve sultanlardan geçmişin sultanların eline geçmiştir. Sonunda İslamlar eline Abbasioğulları'ndan hicretin (---) senesinde Bağdad halifesi mü'minlerin emiri Harun Reşid'in zamanında Seyyid Battal Cafer Gazi yardımıyla Müslümanların eline girip İslam ülkesi oldu. Sonra yine küffar istila etti. Seyyid Battal Malatya şehrinde doğup orada oturmakla her zaman bu Sivas şehrine gece baskınlarında bulundu. Harun Reşid oğlu Me'mun Halife zamanında yine fethedildi. Seyyid Battal İstanbul fethinden sonra Üsküdar'da muhafazacia iken İstanbul içinde sulhla Silivrikapısı'ncla kalıp küffar elinde tamamen şehit olan Müslüman gazilerin içler acısı hallerini ve İstanbul'a küffarın istilasını işitip Kız Kulesi'nden İstanbul tekfuru kızını kaptı. Hala Seyyid Battal Kasabası olan mahalle sevgilisi olan bakire kız ile geldi. Burada Seyyid Battal uykuda iken ardınca kovan baskıncı küffarlar Seyyid Battal üzerine hücum ettiklerinde Seyyid Battal'ın sevgilisi Glan kral kızı Battal Gazi'yi uykudan uyandırmak için bir fiske taşı atar. Hay ve Kadir olan Allah'ın emriyle bu taş Battal Gazi'nin kulağına isabet edip şehit olduğunu Sivas küffarları işitip her taraftan nice yüz bin Ermeniler ayaklanarak yine Sivas şehrini istila ederler. 266 Sonunda Danişmendoğulları'ndan Niksar fatihi Sultan Melik Gazi Selçukluların yardımıyla Sivas Kalesi'ni (---) tarihinde feth edip tekrar İslam eline girdi. Selçuklular Rum vilayetlerinden olan Konya'yı feth ederken yine Danişmendoğulları ona yardım edip bütün Rum ülkesini ve Yunan vilayetlerini feth edip İslam ülkesi oldu. Daha sonra (---) tarihinde Osmanoğulları'ndan Yıldırım Bayezid Han Türkmenler elinden feth etti. Daha sonra Osmanlılar üzerine Timur Han yürüyüp Sivas üzerine geldi. 40.000 ebced okuyan yetişmemiş küçük çocukların boyunlarına KeHlm-ı izzetlerini asıp Timur'u karşılamaya çıktıklarında hemen Timur Şah bu erişmemiş çocuklar üzerine at sürdü. Tamamı Timur askerlerinin atlarının nalları altında bu 40.000 masum çocuklar yerlere serilip toprağa bulandı. O saat Sivas halkından 70.000 adet alim, salih ve yaşlı başlı musannif ve mü' ellif adamları göz açıp kapayıncaya kadar kılıçların dişlerinden geçirip yedi günde Sivas Kalesi'ni yerle bir etti ki hala yıkıntıları bellidir. İnsanların dilinde meşhur sözdür ki "Sana bir iş edeyim ki Timurlenk Sivas'a etmemiş ola" diye atasözü olmuştur. Sözün kısası, Nasreddin Hoca eşkıya Timur'un has nedimi olduğundan konuşma sırasında Timur'a, "Sultanım, Niçin Sivas'da 40.000 çocuğu Kelam-ı izzetleriyle Tatar atlarının ayaklarının altına atıp 70.000 Tanrı mahluku temiz ve dindar kimseleri katı ettiniz?" deyince, "V allahi efendi! Sivas kavmi mezhebsiz olup 'Kur' an-ı azim sümme hdşii mahlukdur' diye mensuh (hükmü kaldırılmış) ayetlere nazire ayet ettiklerinden başka yedi ayet şekilli uydurma kelamlar eklerliklerinden çocuklarının bağazındaki Kelam, izzetlikden çıkmış idi. Genellikle o çocukları veled-i haramlar [74a] idi ve ihtiyarları tamamen Şii, Mu'tezili, Huruft Cebrf ve Kaderf-mezhep olmuşlardı. Alemi ıslah için Tanrı'nın ilhamı ile Hazret-i Hızır'ın vesileliğiyle bütün küçük evlatlarını ve sakallılarını kırıp şehirlerini harap ettim, ama Nasreddin Hoca senin şehrini sana bağışladım, korkma harap ehnem" der. Gerçekten de Timur beş iklimde 700 pare şehir harap ehniş ve üzengisi önünde 70 adet hakim, sultan ve melik yaya yürümüş­ lerdir. Ta b~ mertebe Allah tarafından gönderilmiş cihangir kimse idi. 267 Osmanoğulları'ndan Yıldırım da (---) ovasın­ da büyük savaşla bozguna uğratmıştı. Yıldırım Han'ı huzuruna yaya getirdiklerinde Yıldırım Han'a ayağa kalkıp tazim ederek "Ey le olur felek halidir" diye Neşrah suresinden "Elbette zorluğun yanında bir kolaylık vardır. Gerçekten, zorlukla beraber bir kolaylık daha vardır." [İnşirah, 5-6] ayetini okuyup bol bol tesellller verip gönlünü almaya çalıştı. Ama Yıldırım Han bir Cem yapılı öfkeli padişah olduğundan Timur'u asla mezar taşı yerine bile komayup nice kere, "Behey Timur-i bf-nı1r (nursuz), leng-i (topal) rneks-i bf-kesl" derdi. Bir konuşma sırasında Timur, "Ey Yıldırım Han? Sen beni böyle yenip beni huzuruna yaya getirseler beni neylerdin?" der. Hemen Yıldırım Han, "Seni bir demir kafes içine koyup Bursa şehrine götürüp ondan Amasya gibi Kahkaha Kalesi'nde seni haps ederdim" deyince Timur tez bir demir kafes düzdürüp, "Yıldırım Han'ı demir kafese koyun, İran'a götürem" derken Yıldırım Han ateşli hummaya (sıtmaya) yakalanıp kafeste iken ruh kuşu uçup Illiyyin cennetinde karar ettiği gün ardınca Çelebi Sultan Mehmed 70.000 "Benim, diğeri değil!" diyen yiğit, cesur ve dilaver nice korkusuz ve hünerli erler ile Timur askerine vurup (---) (---) adlı yerin ovasında Timur'a bir kılıç çalıp babası Bayezid Han'ı Yıldırım Han'ın alıını aldı. Timur o mahalden 700 atlı ile ancak kaçıp Azerbaycan'a can attı. Orada da durarnayıp (---) şehrinde vefat etti, hala orada gömülüdür. Çelebi Sultan Mehmed Bursa'da padişah oldu, ama Rumeli'nde bir kardeşi İsa Çelebi, bir kardeşi Musa Çelebi ve bir kardeşi Süleyman Çelebi Rumeli'nde sikke ve hutbe sahipleri oldular. Nice zamandan sonra Çelebi Sultan Mehmed bu adı geçen üç adet can-beraber kardeşlerini dünya devleti için, her birini bir büyük cengle ile katl edip Anadolu'ya ve Rum'a müstakil padişah oldu. Bu anılan Sivas Kalesi'ni bakımlı ve şenlikli etmeğe (---) tarihinde başlayıp iki adet kale inşa eyledi. Daha sonra (---) tarihinde Bayezid-i Velf asrında Acem şahlarından (---) Şah, Erzurum, Kemah, Sivas ve Tokat'ı "Miras kalmış mülküm ve benim Arpaçukuru'mdur" diye istila etti. Daha sonra I. Selim Şah (---) tarihinde Acemlerin elinden zor ile alıp ta Çıldır Ovası'nda at başı çelip orada Şah İsmail ile 268 şiddetli savaş ederek muzaffer oldu. Acem elinden yedi hanlık (sancakbeyliği), yetmiş sultanlık ve yedi tümen tenlik Gürcistan hanlığı ülkeler feth etti. Hala günümüzde de İslam elinde olup Süleyman Han yazımı üzerine Rum eyaleti olup (---) tarihinde Murtaza Paşa efendimize vezirlik ile Sivas eyaleti bağışlandı. Haleb'den Urfa, Rakka, Harran, Maraş ve Kayseri seyahatlerinden beri dört ay seyahat edip Sivas'da sohbetleri şerefiyle şereflendik Paşa Kalesi'nde saraya bitişik Çavuşzade hanesini fakire konak olarak bağışlayıp bol bol tayinatlarımızı (maaştan ayrı olan yiyecek ve erzak) aldık Sivas şehrinin padişah defteri üzere ve sicillatta yazıldığı gibi hakir de Sivas imaretlerini yazdığımızı bildirir Sivas şehrinin imaretlerinin durumu: Evvela Süleyman Han Kanunnamesi üzere Sivas vezirinin hass-ı hümayunu dokuz kere yüz bin (900,000) akçedir. Sivas sancağında zeamet sahipleri 48 ve tirnar sahipleri 928'dir. Alaybeyisi ve çeribaşısı vardır. Sivas eyaZeti sancakları bunlardır Evvela Amasya sancağı, Çorum sancağı, Bozok sancağı, Divriği sancağı, Canik sancağı, Arapkir sancağı ve Sivas sancağı paşa sancağı tahtıdır. Hazine defterdan yoktur, ama zeamet defter kethüdası vardır. Hassı 80.200 akçedir. Zeamet ve tirnar defterdan vardır. Hassı 62.530. Defter emini, çavuşlar kethüdası [74b] ve çavuşlar emini vardır. Rum eyaleti yani Sivas bütün sancağıyla 3.133 kılıçtır. 109'u zeamettir. Geri kalanı tezkireli ve tezkiresiz tirrı,arlardır. Beyleri, zeamet sahipleri ve tirnar sahiplerinin kanun üzere cebelüleriyle toplam 10.000 namlı, seçkin ve silahlı askeri olur. Bu toplam askerin senelik gelirleri yüz otuz bir kere yüz bin ve seksen yedi bin üç yüz yirmi yedi (13.187.327) akçe olur. 300 akçe şerif kazadır. Bütün nahiyesi {---) adet köylerdir. Bu köylerden mollasına adalet üzere 6.000 guruş olur, ama veıdrine kanun üzere 40.000 guruş olur. Sivas sancağında toplam (---) adet kazadır. Evvela (---) kazası, ................ (2 satır boş) ............... . Sivas şahrinde Hanefi mezhebi müftüsü vardır, ama Malik!, Hanbel!, Şafii mezhebi mütfüsü yoktur. Onlar Arabistan'a mah·::.. ....- 269 sustur, ama yine şer'i meselelerde dört mezhebe göre fetva verebilecek kadar bilgili, mesleki bilimleri iyi öğrenmiş ulemaları vardır. · Sipah kethüdayeri, yeniçeri serdarı, şehir naibi, muhtesibi, bacdarı, kapancısı, şehir subaşı, şahbenderi, 40 adet esnaf kethüdaları, şeyhleri ve çavuşları vardır. İki dizdarı, toplam (---) adet kale neferatları ve haraccısı vardır. Sivas Kalesi yapılarının şekilleri: Evvela Sivas şehrinin kuzey tarafı ensesindeki dağlara Sıpnişan Dağı ve Tuzasar (Tuzhisar) Dağı derler. O yüksek dağların eteğine kurulmuş büyük bir şehirdir. Bütün evlerinin yüzleri kıbleye doğru, Sivas Sahrası'na Eğriköprü tarafına bakmaktadır. Aşağı, Timur harap ettiği kale düzde yapılmış olup fırdolayı büyüklüğü 10.500 adımdır. · Timur'un Sivas'ı harap Der-harab ez Der-şuhii.r-ı ettiğinin ateş-i ceyş-i sal-i tarih-eş tarihidir: Timur "]Jarab" Sene 803 [1399-1400] Gerçi haraphr, ama gayet sağlam ve dayanıklı rıhtım dolma, horasan1 tuğla ve taş yapı büyük bir kaledir. Yer yer burç ve bedenleri vardır, ama nice yerleri haraptır. Yine az şey ile tamir olunması mümkündür. Bu aşağı harap hisarın fırdolayı çevresinde toplam beş adet kapı vardır. Evvela doğu tarafa Kayseri Kapısı, yine doğu tarafa Pelaş Kapısı, yine doğuya Tokmak Kapısı, kuzey tarafa Cancun Kapısı ve yıldız tarafına Pulur Kapısı. Gerçi bu kale kapıya muhtaç değildir, nice yerlerinden arabalar girer. Bu aşağı varoş kale içinde toplam 4.600 bağsız ve bahçesiz abıhayat sulu ve toprak ile örtülü bakımlı haneler vardır. Tamamı 40 adet mahalledir. Evvela Kayseri Kapısı Mahallesi, Ermenilerdir, iki mahalledir. Bir Rum Mahallesi vardır, Yahudiler asla yoktur. Ondan Ağcabüke Mahallesi, Örtülüpınar Mahallesi, Köhne Civan Mahallesi, Çarşı Mahallesi, Meydan Mahallesi, Oğlan Çavuş Mahallesi, Ağa Değirmeni Mahallesi, Bezirci Tarlası Mahallesi, Bıldır Pazar Mahallesi, Şayak Çoban Mahallesi, Kale Ardı Mahallesi, Hacı Zahid Mahallesi, Ulucami Mahallesi, Pulur Tepe ve {---) (---) (---) (---) Mahallesi. Bütün mahalleler bunlardır, bakımlı ve meşhurdurlar. 270 İki adet iç kalenin şekilleri: Birbirlerinden bir ok menzili uzaklıktadır. Biri kıble tarafına Yüksek Kale (---) tarihinde Çelebi Sultan Mehmed yapısıdır. Dörtgen şekilli dört köşe, hendeksiz, yalın kat, iki kapılı ve bir topraklı tepe üzerine yapılmıştır. İşlek kapısı kıble tarafına, aşağı şehre açıktır. Ve bir kapısı doğu yönüne uğrun kapıdır, daima kapalıdır. İçinde 200 neferat hanesi, bir camii, tahıl anbarları, su sarnıcı, cebehanesi ve 40 küçük şahl topları vardır. Bu kale bütün şehre havaledir ve Paşa Kalesi'nden yüksektir. Paşa Hisarı iç kalesinin şekli: Bütün Osmanlı memleketlerinde beylerbeyiler, vezirler iç kalelerde otura gelmemişlerdir, ama Diyarbakır'da ve bu Sivas'da paşaların iç kalede oturmaları kanundur. Zira bu Sivas'ın paşa olduğu aşağı hisara yukarı iç kale hisarı havaledir. Paşası isyan etse aman vermeyip yukarı hisar topları Paşa hisarını harap eder, ama bu Paşa hisarını Timur harabından daha önce 486 [1093] tarihinde Selçuklu Sultanı Alaeddin Keykubad tamir etmiştir. Fırdolayı iki kat yontma taş ile yapılmış sağlam bir kaledir. Bütün çevresi 1.500 adımdır ve bir alçak hendeği var. [75a] Kaleyi hendek kuşatmışhr. Tamamı 20 adet kule ve 680 beden dişleridir. Duvarının boyu 27 melik arşını yüksekliktedir. İki kapısı var; biri kuzey tarafa dağ yolu tarafında şehzadelerin mezarlığına çıkar iki kat demir kapıdır. Daima dizdan ve gözcüleri bu kapının iç yüzünde bekçilik ederler. Bir kapısı kıble tarafına açılır, aşağı şehre gider. Bu kale içinde toplam 300 adet dar ve kasvetli bağsız ve bahçesiz toprak örtiilü bakımlı haneler vardır. Paşa Sarayı bundadır. Daha önce dar ve basık bir dam idi. Murtaza efendimiz çeşitli odalar, holler, divanhane ve iç oğlanlarına odalar ve bir hamam inşa edip ihya etti. Bu kalede de bir cami, bir hamam ve bir medrese vardır. Ve on kadar da dükkançeleri vardır. Bu aşağı kale yukarı iç kaleden bakımlı ve süslüdür. Zira paşa burada oturduğundan haftada dört kere divan olup büyük kalabalık olur. ' Bu kale dağ eteğine yapıldığından dörtgen şekilli yapılmış­ tır. Abıhayat suları' vardır, ama öbür yüksek kale halkın geçit ve uğrak yeri olmadığından insanlar oraya varmazlar. Ancak eelall ve cemall 1corkusundan şehir ileri gelenlerinin bütü değerli eşyaları bu yukarı kalede saklanmaktadır. 271 Bu Sivas şehrinin eğer bu iki iç kalesinde ve aşağı Timur'un harap ettiği varoş kalesinin toplam olarak içinde ve dışında 6.060 hane vardır, tas-tamam. Sivas Tamamı şehri camilerinin özellikleri (---) adet mihraptır. Evvela aşağı varoşta, Ulucami: Bedesten yakınında uzunlamasına ve genişliğine ikişer yüz ayak eski bir camidir. {---) tarihinde Sultan Kılıç Arslan yapısıdır. Bir minaresi var. Tamamen toprak ile örtülü bakımlı yapıdır. Ancak cami içinde ne kadar direk vardır ve ne kadar sütun üzerine yapıldığını bilmiyorum. Kızıl Cami: Bir minareli eski mabeddir. Sivasi Efendi Camii: Bir minareli yeni yapı nur dolu bir camidir. Cami içinde daima tevhid çekilir ve zikredilir. Musa Efendizade Camii: Sağlam yapıdır. Kilise Camii ve pazar yerinde Koca Hasan Paşa Camii: (---) hanın vezirlerinden kırk sene Sivas eyaletine mutasarrıf olup helal ü zülal mal ile bu camii yapmıştır. Gece ve gündüz kabalalık cemaatten hall değildir. Dört tarafındaki dükkanlar ve kuyumcular çarşısı tamamen bunun evkafıdır. Kıble kapısı üzere tarihi budur? (---) suresindeki ayet-i şerif "... takvii üzerine kurulan mescid ... " [Tevbe, 108] sene [971/1562-63] Yukarı Kale Camii ve Aşağı Kale Camii (---) !---) {---) (---) (---) (---) (---) (---) (---) (---). Bunlardan başka (---) adede varıncaya kadar mahalle mescitleridir. Her mahallede birer ikişer zaviye bulunmaktadır, zira halkı gayet musamlerdir (namazlarını kılarlar). ilim öğrenilen öğretim yerlerinin anlatılması: Tamamı (---) adet medresedir. Evvela bunlardan, Kızıl Medrese derler ibret verici bir medresedir ki İslam ülkelerinde öyle bir ilim yuvası ne yapılmıştır ve de yapılabilir. Timur gördüğünde parmaklarını ısırıp yapısına hayran kalmıştır. Kale kapısı gibi yüksek bir kapısı var. Gören adamın aklı perişan olur. Üstad mermerci bu kapının sağında, solunda, üst tarafında ve Havemak kemerierindeki merrneriere öyle keser vurmuş, Cenab-ı Bari'nin kudret eliyle yarattığı bütün çiçeklerin resimlerini aynısı yapıp çiçeklerin şekillerini bu kapıya işleyip öyle ince kalem 272 vurmuş ki sanki her bir çiçek birer çeşit ter ü taze açmış gül, menekşe, erguvan, sünbul, reyhan, islimfler, zerrin ve kefes gibi örülmüş Rumllerdir. Yetmiş seksen kat girişme zihleri (kenar çizgisi) kapının sağına ve soluna öyle işlemiş ki sanki her biri Man! nakşı, Erjeng, Bihzad, Ağa Rıza ve Frenk Man! nakşıdır ki her bir tasarrufları · birer türde sihir mertebesinde ibret verici bukalemun nakışlarıdır. Kapının üst eşiği üzerinde tarihi budur: Netice-i kelamı Kılıç Arslan bin Mes'Cıd Sene tis'a ve sittın ve hamse-mi'e demiş. [569/1172-73] Ve nice satır tarihler yazmış. Gerçekten de sikkeyi merrnerde kazmış, ama zamanın geçmesi ile zor işli felek rüzgarı nice yerlerini bozmuş. Kısacası övgüsünde övgücülerin dili kısa ve kalemi cevher saçan hattatların kalemi kırıktır. Bütün gezginler, kara ve deniz tüccarı olup dünyayı dolaşanların dilinde övgü düzülen, seyre değer bir medresedir. Medresenin içinde iki katlı ve tek katlı 80 adet talebe [75b] odaları vardır. Kış günlerinde yer kat odalarda kalırlar. Yaz aylarında ise üst kattaki odalarda ilim öğrenirler. Hayrat sahibi zamanında öyle sağlam vakıf imiş ki ziyafet evi imaretinde bütün talebelere ikişer kere şekerli, nebat özsulu, kokulu yemekleri fağfurf, hıtayi ve mertabanı kaseler ile dağıtılırmış, ama hala talebeleri birer hasıra sahip değil gösterişsiz ümmetin salihlerinden kimselerdir. Tanrı imar eyleye! Ondan yüksek kale altında, Hamam Medresesi: Yapıcısını öğrenmiş değilim. Aşağı Hisar Medresesi: Paşa Sarayı yakınında olduğundan talebesi çoktur. Hasan Paşa Medresesi: Aşağı varoştaki cami avlusu etrafında talebe odalarıdır. Ve, Sivasi Efendi Medresesi: Öğrenebildiğim medreseler bunlardır. Ancak özel darülhadisi yoktur, lakin diğer camilerde de hadis ilmi dersiammları vardır. Yetişmemiş çocukların öğrenim gördüğü mekteplerin anlatıl­ ması: Tamamı 140 adet ebced okuyan çocuk mektepleri vardır. Kırkının evkafları sağlamdır. Geri kalanı hasbi mekteblerdir. Nicesinde de ,muallimleri ücret ile çocukları oku turlar. 273 Derviş tekketerinin anlatılması: Tamamı ll tekkedir. Evvela Arpacızade Efendi Tekkesi, Sivasi Efendi Tekkesi, Halveli Tekkesi, şehrin dışında doğu tarafında bir kaya üzere Süheyb-i Rumi ki Abdülvehhab Gazi Tekkesi derler, ulu tekkedir. (---) (---) (---) (---) (---) (---) ( ---) (---) (---) (---) (---) Tüccar konuk saraylarının anlatılması: Tamamı küçük ve büyük 18 handır. Evvela· saraçhane içinde Behram Ağa Ham yeni yapı güzel bir handır ki tamamı 50 ocakdır. Ve ona karşılık Kapan Ham ve Hasan Paşa Ham; niceleri Muhtesib Ham derler, zira muhtesib ağa orada işlerini yürütür. Kaşıkçızade Ham, Şeyh Efendi Ham, Nalbantlar Ham, İbrahim Efendi Ham ve Taşhan (---) (---) (---) (---) (---). Meşhur hanlar bunlardır. Sivas hamamlarının anlatılması: Tamamı (---) adet hamamdır. Evvela köprü başında, Koca Hasan Paşa Hamamı: Suyu ve havası hoş ve eski yapı olduğundan Süleyman Han ve Bağdad fatihi Murad Han'ın girdiği hoş havalı hamamdır ki hala o sultan halveti kapalıdır. Yabancı kimseler girip yıkanamazlar. Kale altında eski, Hasan Paşa Hamamı; Hoş ve güzel aydınlık hamamdır. Pazar meydanında, Meydan Hamamı, Taşhan Hamamı, Medrese Hamamı, Paşa Kalesi Hamarnı bu hamamların tamamı çifte hamamlardır. Bunlardan başka 110 adet saraylar ve başka hane hamamları vardır. Çeşmeleri: Tamamı 45 adet abıhayat çeşmeleri vardır. Bütün suları şehrin kuzeyinde Sıpnişan Dağı'ndan ve Tuzhisar Dağı'ndan gelir abıhayat kaynak sularıdır. Bunlardan. Kale Çeşmesi, Kuyumcular Bedesteni Çeşmesi, Pazaryeri Çeşmesi, Medrese Çeşmesi ve Ulucami yakınındaki çeşme, Temmuz ayında buz parçası gibi çeşmelerdir. Şehrin içinden akan büyük çay Meraküm Nehri, ta şehrin ortasından geçer, bir kaç küçük köprüleri vardır. Taşkın olarak aktığında büyük bir çay olur. İlk doğduğu yerler Tuzlahisar ve Neki Dağları ve Sıpnişan Dağları'dır. Buralardan toplanıp şehir ensesinde 70-80 adet un değirmenlerini döndürüp oradan Sivas Ovası'nda büyük Kızılırmak Nehri'ne karışır. (---) (---) (---) (---) (---) (---) (---) (---) Sultan çarşısının özellikleri: Tamamı 1.000 adet süslü dükkanlardır. Ulucami yakınında bedesteni bakımlıdır. Sipahpazarı meşhurdur ve saraçhanesini Sultan Murad va.lidesi, Behram Ağa 274 yeniden kargir yapı olarak yaptırmıştır. Ana yol üzerinde bir tertip dizilmi ş, üstleri kapalı bakım lı saraçhanedir. Debbağhanesi, haffafhanesi (ayakkabı, terlik ve saire yapan ve satan) ve kuyumcular işliği başka güzellikler çarşısı, süslü dükkanıardır .. Sivas halkının yüz renklerinin özellikleri: Suyunun ve havasının tatlılığından halkı tenperver ve buğday benizli, kırmızı yanaklı adamları olur. Sivas halkının giysileri ve dilleri: Seçkinleri çeşit çeşit değerli elbiseler giyerler. Orta hallileri londura çuka (kumaş çeşidi) ve renkli boğası (astarlık seyrek dokunmuş bez) giyerler. Dilleri Türkçe ve Kürdçe konuşurlar. Ermeni vilayeti olduğundan genellikle bütün halkı Ermenice konuşurlar. Mahbub (güzel) ve mahbubelerinin özellikleri: Yer yer mahbubları olur, ama tez sakal sahibi olur, ama mahbubesi sağlam vücutlu bakireleri olur. [76a] Havasının ve suyunun anlatılması: Suyu tatlı ve gayet soğuktur. Temmuz ayında sanki buz parçasıdır, ama havası gayet sert olduğundan bağ ve bahçesi yoktur, ama hububat mahsulatları çoktur. Bütün dağları çıplaktır, ağaçları yoktur. İkliminin anlatılması: Dördüncü gerçek iklimde ve on yedinci örf1 iklimde ilmi usturlab ile bulunmuştur. Eniemi (---), boylamı (---) (---) ve en uzun gecesi (---) Tahıl mahsulatının anlatılması: Buğdayı, arpası, nohudu ve mercimeği gayet çok olur. Bir kilesi kırk kile ürün verir. Bir okka (1 okka=1283 gr) ekmek bir akçeyedir ve altı okka bir at yemi bir akçeyedir. Ve şebekeli bostanları gayet çoktur. Sanayiinin beğenilenlerinin anlatılması: Evvela pamuk bezi gayet beyaz ve incedir. Bir çift pabuç ve mest 15 akçeyedir. Ve içi al boğası kaplı ağavat çizmesi 30 akçeye ve hoş yorgan yüzleri ve basma nakışlı perdeler birer ruh'adır (dörtte bir, çeyrek). Yiyeceklerinin ve içeceklerinin özellikleri: Evvela has ve beyaz kirde ekmeği, kete çöreği, tavuk böreği, herisesi ve to~ğa çobrası yeryüzünde yoktur. Narı Maraş'dan, pekmezi Ayntab'dan, üzümü Amasya'dan, şırası (---)gelir. Salih şeyhleri, alimleri ve eşrafının anlatılması: Evvela müttakl ve mütedeyyin Şeyh Hazret-i Arpacızade, Bekir Efendi, Abaza Deli dııaver Ağa, Koca Ali Ağa, Selam Çelebi, Hacı Ke- 275 rim Çavuşzade ve Nasıf Ağa'ya Ömerbeyzade derler, Müftl Ahmed Efendi ve Sivas! Şeyhi. İbret verici kiliselerinin isimleri ve anlatılması Tamamı (---) adet Ermeni ve Rum kilisesi vardır. Bu diyarda kiliselere vang derler. Şehrin kuzeyi tarafındaki Tuzaşar Dağı eteğinde, Eski Kilise: Geyümers yapısıdır derler. Türkçe Tuzhisar vangı derler, zira bir lezzetli tuzu hasıl olur, ama Ermeniler Site Kabid derler. Bin atlı konar ve göçer. Herkese nimeti boldur. Gelenlerin gönlünü hoş tutup ruhhanları ve muğpiçeleri gelenler ve gidenlerin önüne durup hizmet eder. Bir Nakkaş Manf gibi bir papası var, ismi Nürdik ruhban idi. Haşa ki papas olaydı. Halim-selim, yumuşakhuylu, dedi-kodudan uzak, ruhban yapılı güzel konuşan bir yiğit idi. Hatta Murtaza Paşa efendimizin inşa ettiği Sivas Sarayı'nın bütün yapılarını bu rahip bukalemun nakşı etmiştir. Bütün ilimlerde, hey'et, hikmet, yıldızlar ilminde ve diğer felsefi ilimlerde olgunluğa ermişti, ama "Allah kime yol gösterirse, işte yolu bulan odur ... " [A'raf, 178] ölçüsü üzere yanlış inançta kalmış görünür bir Mığdısf idi. Oradan, Sıpnişan Kilisesi: Bu da şehrin kuzeyinde dağın eteğinde acaip ve garip yapılı bir Ermeni kilisesidir. Hind ve Sind muganından (ateşe tapanlar) adaklar gelir, ama her gece 100-200 misafire yemek çekip atıarına çul ve torba çıkartmazlar. Ve buna yakın ibret verici, Meryem Ana Kilisesi: Bu da dağ eteğinde eski yapı bir Ermeni kilisesi dir. Şehir içinde çarşıdan yukarı kaleye giderken ana yola yakın Meryem Ana kilisesi. Oradan Kayseri Kapısı'na yakın sağ tarafta Acaip, Hızır-İlyas Kilisesi: Evkafı çoktur. Bütün Ermeniler bu kiliseye itibar ettiklerinden başka Sivas şehrinin zarifleri bu kiliseye varıp içip eğlenirler, bir misafirhanedir. Ve yine şehir içinde Pehlice Değirmeni yakınında, Aya Yorgi kilisesi: O kadar mükellef yapı değildir, ama Ermenilere rağmen Rumlar bu kiliseyi gayet süslü etmişlerdir. İstanbul patriğinden her sene adakları gelir. Rumların bundan gayri ve Ermenilerin yazılan beş adet kiliselerinden başka büt-gedeleri yoktur. 276 Bu şehirde Frenk, Yahudi, Çingene ve Acem oturmaz ve Yahudi asla yaşamaz, ticaret edip giderler. Bütün şehrin Hıristiyan haracı (---) adet haraç verir keferesi vardır ve (---) adet hane-i avarıza bağlıdır. Tamamı 31 örfl vergiler verir itaatkar ve bağlı reaya ve berayası vardır. Her sene padişah tarafına bu şehirden padişah malı toplam 1.100 kese hasıl olur. 200 kese de vezirine hasıl olur. Cenab-ı İzzet mailarına bolluk ve bereket vermiş bir diyardır. Bütün tarihçiler bu Sivas şehrine "beldelerin anası" demişler ve tüccarlar ve seyyahlar da "Rum şehri" demişler. Acem dilinde Arpaçukuru diye isimlendirmişler. Gerçekten de beldelerin anasıdır. Bütün Arabistan'da kıtlık ve yokluk olsa dünyanın anası Mısır bütün Arz-ı Mukaddes'i, doğu illerini, batı illerini ve Irak toprağım doyurur, ama Rum diyarında, [76b] Yunanistan'da Makedonya ükesinde buğday kıtlığı olsa bu beldelerin anası olan Sivas vilayeti o vilayetleri doyurur. Bu yüzden beldelerin anası diye isimlendirmişlerdir. Gerçekten de bir toprakları geniş, bolluk ucuzluk yer, vilayeti geniş, bütün halkı mutlu, ülkesi güzel ve beğenilir, ekinlikleri bol, hayrat ve berekatları çok, halkımn nimetleri çok bol, her taraftan pınarları ve ırmakları kaynar ve akar şenlikli bir şehirdir. Gerçi Türkmen ve Ermeni diyarıdır ama halkı gayet garip dostu olduklarından her gece hanlarda kalan garip ve kimsesizleri hanelerine davet edip ikram edip üç dört gün hizmetinde olup hayır dualarım alırlar. Her hususta ta bu derece bolluk içinde büyük bir şehirdir. Bu Sivas şehrinin doğu tarafında Erzurum şehri, Niksar tarafından 8 konaktır. Kuzey tarafında Amasya Kalesi, Merzifon ve Ladik dörder konaktır. Batı tarafında Tokat Kalesi üç menzildir. (---) (---) ( ---) (---) (---) (---) (---) (---) (---) (---) Sivas şehrinin külliyatının anlatılması ................ (3.5 satır boş) ............... . Rum vilayeti tahtı, şirin belde, Sivas şehrinin ziyaret yerlerinin anlatılması Evvela Sivas şehrinin ta ortasında Koca Hasan Paşa Camii avlusunun kilzey tarafında kutlu bir türbede medfun, 277 Şeyh Hazret-i Kara Şems Efendi Sultan: Eğri fatihi Sultan III. Mehmed şeyhlerinden olup Eğri gazasında birlikte idiler. Hatta Osmanoğlu askeri bozulmuş iken bu aziz Mehmed Han'ın saba sür' ati abnın yularından sıkı tutup "Sabr ey le beğim! Şimdi fırsat ganimettir!" diye İslam askerini cenge teşvik ederken Tanrı'nın hikmeti ile zafer rüzgarı İslam tarafına esip bir anda 100.000 küffarı Eğri yakınında Hiraştuş Salırası'nda kılıçtan geçirip bütün Müslüman gaziler muzaffer oldular. Macar-ı füccardan 76 parça kaleyi feth edip Eğre'yi sağlam ve korunaklı ederler. Halen Osmanoğlu elinde Eğri gibi sağlam ve dayanıklı serhat sonunda ·sağlam kale yoktur. İnşaallah yeri geldiğinde yazılır. Osmanoğulları devletinde iki Şemseddin vardır. Biri Fatih Sultan Mehmed Han ile İstanbul fethinde bulunan Akşemsed­ din'dir ki İstanbul'un yedi sene önce fethedileceğini Fatih'e müjdelemişti. Bursa toprağında Türbeli Göynük'de medfundur. Biri de bu Sivasf Kara Şemseddin'dir ki Eğri gazasında Osmanoğlunun yüzünü ak eylemiştir. Sivas içinde yazılan Hasan Paşa Camii avlusunda medfundur. Yedi sene kutbiyyete ayak basmış derler. (---) tarikatında ulu sultandır. Allah sırrını aziz etsin. Oradan, Muhlis Paşa ziyareti: Süleyman Han şehzadesi Bayezid Han yanında medfundur. Ölüm tarihi 954 [1547]'tür. Said ve şehid Şehzade Bayezid Han ibn Süleyman Han hikayesi ve ziyaret yeri Allah hepsine rahmet eylesin: (---) tarihinde Şehzade (II.) Selim Manisa sancağına mutasarrıf iken Şehzade Bayezid Kütahya sancağına hakim idi. Süleyman Han bu iki kardeşi mansıplarından azi edip Selim Han'a Konya'yı; Sultan Bayezid'e Amasya'yı verdi. Selim Han "işittim ve itaat ettim" deyip Konya'yı zabt etti, ama Şehzade Bayezid Kütahya Asitane'ye yakın olup Amasya sancağı uzak olduğundan hiç hoşlanmayıp gayetle üzüldü., ama ne çare. Kütahya'dan mecburen kalkıp Amasya'yı zabtederek rahat dururken Konya ile Amasya sınırı bitişik olduğundan iki şehzade­ nin asker haşeratları birbirleriyle çabşıp vuruşmuşlardı. Sözün kısası iki şehzadenin arasına iki yüzlüler ve bozguncular düşüp ikisi birbirinin askerini kırmaya başladılar. Bu içler acısı durum babaları Süleyman Han'a aksedince Süleyman Han dördüncü vezir Mehmed Paşa'yı Konya'da Şehzade Selim'e gönderdi. Pertev Paşa'yı Amasya'da Bayezid'e gönderip iki şehzadenin arasını "İki kişinin arasını bulan, şehid 278 sevabı alır" hadisi uyarınca iki veziri arayı düzeltmeye gönderdi. Şehzade Bayezid asla [77a] barışa rağbet etmeyip kardeşi Selim Han'ı savaş meydanına davet etti. Şehzade Selim, Bayezid'in bu şekildeki mektubunu Konya'dan Süleyman Han'a gönderdi. Bayezid'in mektubu okununca Süleyman Han Bayezid'in aklının azlığına ve olgunlaşmadığına yükleyip Osmanlı tahtının layıkı olmayacağına inandı. O an Anadolu beylerbeyisi Cenabf Ahmed Paşa'yı, Karaman beylerbeyisi Solak Ferhad Paşa'yı, daha önce Şehzade Selim'e lala olan Maraş Paşası Geylan Ali Paşa'yı, Adana eyaJetine mutasarrıf Ramazanoğlu Pfrf Paşa'yı ve nice beylerbeyi ve sancakbeylerini Konya'da Şehzade Selim'e yardım etsinler diye 47.000 askeri gönderip Konya Ovası'nda çadır kurup hazır durdular. Bu askerin ardınca üçüncü vezir Tavil Mehmed Paşa'yı 3.000 yeniçeri ve dört aşağı bölük sipahisiyle, cebeci ve topçular ile toplam 20.000 askere Mehmed Paşa'yı kumandan edip Konya alhnda Şehzade Selim'e ulaştırdı. Gece gündüz Bayezid Sultan ile cengi beklemekte idiler. Daha sonra İstanbul tarafında sonunu düşünen Süleyman Han "Bu iki sefih şehzadenin aya işleri neye müncer ola!" deyip Serdar Mehmed Paşa ardınca bütün Osmanlı askeriyle 933 senesi Şaban ayının 28. [30.05.1527] gününde Üsküdar Sahrası'nda otağını kurdu. Konya Ovası'nda iki şehzade cenginin h~kayesi: O yılın 22 Şahanı [24.05.1527] Şehzade Bayezid inatçı askerleriyle Konya Ovası'nda belirdi. Beri Selim tarafından daVezir Uzun Mehmed Paşa saf saf çarha alayını dizip öncü asker Zülkadriyye Paşası 20.000 Türkmen ile Cüm Ekradı oldu. Yedi koldan bütün sipahiler, yeniçeriler, zeamet ve tirnar sahipleri, müteferrikalar, çavuşlar, silahdar ,ve sİpahan zümresi iki koldan sağ da ve solda savaş aletlerine gömülmüş olarak cenge hazır oldular. İki çarha askeri (Osmanlı ordusunun öncü kuvveti) birbirine girip Bayezid askeri Selim çarhasına galip geldi. ' Selim çarhası geri kazan dibi asker üzere düşüp iki dip alay birbirine karılıp katılıp zemin çiftçi elinde atılır gibi nadaz nadaz olup iki büyük alayın seçkini, belki daha fazlası şehitlik şerbetini içip kendilerinden geçtiler, ama genellikle Bayezid'in yabani, isyanci ve azgın askeri zillet toprağına düşüp can verdi279 ler. Ta. akşam vaktine dek şehzadeler cengi olup herkes kollu kolIarına gidip iki taraftan dinlenme davulları çalındı. Sabah vakti olunca bizzat Selim Şehzade atma binip İslam askerini dolaşarak bol bol vaatlerde bulunarak ve çeşit ceşit gönül alıcı sözler söyleyerek savaşa teşvik edip, "İnşaallah fırsat ve nusret bize nasip olursa boş tama'a düşüp kelepir tahsili sevdasına düşmen" diye tenbih ve te'kidler etti. Oradan yine Şehzade Bayezid tarafından asker hücum edip cenge karıştı. Üç saat çok şiddetli ve sıcak savaş oldu. Cenab-ı Bari yardımcı olup zafer rüzgarı Şehzade Selim tarafına esti. Konya askeri Bayezid askerine öyle Selim satırı vurdular ki yirmi binden fazlası öğle vaktine dek toprağa düşüp Konya Ovası ademoğlu kanı ile kan deryası olup eelall kellelerini kan seli yuvarlardı. Bu cenge tarihtir: Eyledi Sultan Selim ile kıtali Bayezid Sene 933 [1527] Bayezid, oğlu Orhan ile at başı beraber kılıç artıkları 700 kimse ile Amasya deyip can attı. O gece kötü huylu Kuduz Ferhad, Aka Seyfeddin adındaki dinsiz ve nice yüz kötü namlı, soyu bozuk ve uğursuz hainler Şehzade Bayezid'in kanına girip, "Sana kurtuluş Acem şahına firar etmekten gayri çare yoktur" diye kandırdılar. Şehzade Bayezid babası Süleyman Han'a bir muhabbet usluplu mektup içinde, "Benim isyanıma sebep Lala Mustafa Paşa ve Rüstem Paşa melunlar olmuştur. Ruz-ı mahşerde (mahşer gününde) hakkımdır, işte benim pederim padişahım, işte Acem şahına korkumdan firar ettim" diye Süleyman Han'a mektubu gönderip kendisi Amasya'dan dört adet eviadım alıp 700 silahlı askeri ile bütün değerli kaplarını ve cevahirlerini alıp Sivas üstünden Revan ve İsfahan deyip giderken Temerrüd Ali Paşa Sivas beylerbeyisi idi, şehzade korkusundan Sivas Kalesi'ne kapandı ve daha önce "Şehzade Bayezid ol tarafa varırsa yol verme!" diye emirler gelmişti. Toykun Paşa'nın kardeşi Mustafa Paşa Malatya hakimi idi. Nice beyler ve paşalar Bayezid Han'ın ardına düştüler ve başına arı gibi üşdüler ve nice yerde döğüştüler, ama bir beylerbeyi şehzadeye karşı zafer bulamadılar. Saat Çukuru adlı mahalde Dertli ve 280 yenilmiş hala Şehzade Bayezid'in kırdığı askerlerin mezarları bellidir. Zira şehzade [77b] Konya'da yenilip Amasya'dan sonra 12.000 can ve başdan geçmiş ölüm eri "Benim diğeri değil!" diyen adamlar toplayıp İran ülkesi deyip yola çıkmıştı. Yedi yerde büyük ceng ederek Erzurum'a varınca 20.000 cengaver, gözü kara, korkusuz, hünerli ve cesur asker oldular. Erzurum altında bir gün konakladılar. Erzurum valisi, Yanık Kalesi'ni feth eden Koca Sinan Paşa'nın büyük karındaşı idi. Şehzade Bayezid'i basınayıp göz yumarak gizliden gizliye yiyecek, içecek ve birkaç yük nal ve mıh gönderdiği haberi Süleyman Han'a ulaşınca fakir paşayı katı ettiler. Erzurum'u Malatya beyi Şehzade Bayezid'in önünü alıp ceng ettiği için Mustafa Bey'e bağışlandı. Şehzade Bayezid ılgar (atın hızlı sürülmesi) ile Kars ve Kağızman üzerinden Acem ülkesine gitmed e. Şehziide Bayezid'in İran ülkesine ayak bastığını ve daha sonra içler acısı durumunu bildirir Revan ham Şah Kulı Sultan Şehzade Bayezid'e izzet ikram edip İsterabad diyarında Şehzade Bayezid'in geldiğini Şah Tahmasb'a bildirir. Bu sırada İran ülkesi şahı Şah Tahmasb olduğuna tarihdir: Saltanat şod "Cay-i peder giriftl" Sene 930 [1524] Şah Tahmasb'ın tahta çıktığının diğer tarihi: Lafz-ı "zıll" Sene 930 [1524] Şahdan haber gelinceye kadar Şehzade Bayezid iki ay Revan'da konuk olup hayli askeri açlıktan parekende ve perişan oldu. Bayezid Han ancak 700 adamıyla kaldı. Sonra şah, Bayezid'i davet edip nedimlerine, "Ey haslar hası nedimlerı Daha önce benim kardeşim J;:lkas Mirza Süleyman Han'a benden kaçıp vardı. Şimdi ona karşılık nimet olarak Süleyman Han oğlu Bayezid dörd adet oğullarıyla benim eşiğime düştü. Sabrımız berekatıyla Murtaza Ali bize yardımcı oldu" derdi. Bu minv,;al üzere Şehzade 13ayezid Kazvin şehrine girerken bütün İran ülkesi askerleri karşılamaya çıkıp yedi adet han 281 (sancakbeyi) atının önünde yaya yürüyüp hanlar hanıyla atbaşı beraber olup büyük bir alay ile Kazvin şehrine girerken bütün Anadolu silahşörleri at üzerinde türlü türlü oyunlar ile marifetlerini sergilediler. Daha sonra Bayezid Han şah ile karşılaştığında Şah Tahmasb Bayezid'in başına cevahir saçıp 967 [1558] tarihinde Bayezid Han'a Şirvan hanlığını verdi. Ancak Şehzade Bayezid kabul etmedi. Hadsiz hesapsız tayinat, akçe ve 200 boğça verip büyük bir sarayı altınlada süsleyip onda konakladı. Bütün sohbeti şah ile olup aviarda can sohbeti ederlerdi. Bir gün Bayezid Han, Şahı hanesine davet etti. Büyük bir ziyafet verip nice 100.000 guruş değer kıymetli mücevher hançer, kılıç, gaddare (ağır ve iki tarafı keskin bir nevi kılıç), saf altından yapılmış elli adet mücevher sahanlar, gümüş kap kacak, siniler, leğen, ibrik, buhurdan, gülabclan ve münebbid (kabartmalı) Hıtayi kaseler hediye verip' şahın başına cevahir saçtı. Sohbetten sonra şah sarayına giderken üç baş mücevher koşumlu küheylan at çekip şah bindiğinde koltuğuna girip yine başına cevahir ve değerli inciler saçar. Şahın ardınca üç kese altın gönderir. Şahın bütün nökerlerini (askerlerini) ihsan ile Bayezid Han bay-ı yezid eyledi. İran ülkesi şehirlerinde hal bu şekilde dedikodu olurdu ki, "Allah bilir Bayezid Han ihsan ve in' ain ile İran ülkesine şah olacaktır" derlerdi. Aslında Şirvan ve Şamahı'dan ve Dağıstan'dan Bayezid'e ol kadar Sünniler gelmişlerdi ki ayaklanır diye Acem kavmi korkadardı. Birkaç kere Kuduz Ferhad, "Gel şehzade! İran ülkesine bir kılıç uralım Atlas feleğinde namımız söylenip İran ve Turan şahı olup babana ve din ve devlete hizmet edip suçumuzu afv ettirmiş oluruz" dedikde Bayezid Han, "Bir dahi bu cevabı duymuyayım, yohsa seni katı ederim" derdi. Bundan sonra nice askerlerini başından savdı. Zira başına çok haşerat askeri toplanıp dedikoduya sebep oldu. Şehzade Bayezid'i talep için Der-i devletten elçiler gittiğidir: Beri taraftan Asitane-i Saadet'de Süleyman Han, şah ile Şehzade Bayezid'in iyi geçinip beraber olduklarını duyunca 282 başkapıcılarından Sinan Bey adında bir Ebü'l-Me'alf gibi söz eri, güzel konuşan ve nüktedan bir kimseyi mektup ile şaha gönderip Bayezid'i talep ettiler. Konya'da Şehzade Selim de, "Elbette benim can düşmarnın olan kardeşim Bayezid'i gönder, yohsa İran ülkesinde ve Azerbaycan diyarında taşı taş. üzre komam" diye mektubuyla mirahuru Turak Ağa'yı gönderdi. Şah Tahmasb'a elçiler varıp mektuplar okununca içindekiler belli olunca bir mektup ile Tabut adında bir ağayı Süleyman Han'a gönderip Bayezid Han'ı rica eyledi. Şehzade Selim'e Seyfeddin Ağa'sını gönderip afv olunmasını rica eyledi. İki tarafta da şahın ricası kabul olmayup tekrar birer elçiyi, Sofu Ali Paşa'yı ve Kapıcıbaşı Hasan Ağa'yı şaha gönderdiler. Yine Şehzade Selim tarafından Kara Mahmud Ağa elçi gidip sayısız değerli hediyeler ile şaha [78a] üç adet elçi gök kazası gibi varınca şaşkın şah bildi ki, "Fakir Bayezid'in kurtulması mümkün değildir, ama ola ki Bayezid askeri canı acımış kavimdir, olmaya ki bir el kaldıralar ve İran ülkesinde bir bed-namlık edeler" diye Bayezid Han'a suret-i hakdan görünüp, "Sizin Rum bahadırlarınızdan 3.000 yiğit bizim sipahsalarımızla (kumandanımızla) İsterabad ülkesini vurmağa gidip ganimet mallarıyla bay (zengin) olsunlar" diye rica edince saf kalpli Bayezid hile ve şeytanlıktan uzak, "Can baş üstüne" deyip 3.000 namlı yigitleri İsterabad urgunculuğuna gönderip Bayezid 700 kadar askerle kaldı. Bir gün Bayezid'in nedimlerinden Kara Mehmed adlı bir dinsiz şahı yalnız bulup, "Şahım! Sakın bu Bayezid bir bencil ve hunhar (kan dökücü) sefihtir. Babasına ve büyük kardeşine asf oldu. İran ülkesine sahip olmak için birkaç nökerine mal verip sizi yaralayıp İran tahtına otursa gerek" deyince şahın aklı başından gidip başka hazırlıklara başladı. ' Şehzade, Arap Mehmed'in şaha gammazladığını öğrenince asla söyletıneden boynunu vurdu. Hemen Aksak Seyfeddin adlı dinsiz ve Amasya miralayı dedikleri şaşkı:Q, sarhoş, şehzadenin Kara Mehmed'i öldürdüğünü görüp huzursuz oldular ve şehzadenin kendilerine gücenmiş oldu... " -~ 283 ğunu da öğrendiler. Bunun üzerine üç münafık hizmetçi doğru şaha varıp Bayezid'i kendi istedikleri şekilde geçtiler. Şah dibelik (büsbütün) ateşpare olup şehzadeyi ziyafet vermek için sarayına davet edip bir karanlık köşede Şehzade Bayezid'i ve 50 adet yiğit arkadaşlarına acımasız cellatlar üşüşüp şehzadeyi yakalayıp bağladılar ve bütün adamlarını öldürdüler. Kazvin şehri içinde Bayezid'in binden fazla adamlarını şehit ederler. Kuduz Ferhad adındaki bu yiğit ve cesur adamın 70 adet Kızılbaşa hançer ve kılıç yetiştirdiği sabittir. Nice tarihlerde, "Şehzade Bayezid'i şah huzurunda sakalım tıraş edip eynine bir kirli esvap giydirip işkence ve eziyet ederek katı ettiler" diye yazmışlar, ama yanlış yazmışlar. Bu Bayezid maddesi için İstanbul'dan altı kere Acem şahına elçiler gitti. Bütün elçiler orada mevcut iken Şehzade Bayezid'i bağlayarak ve dörd nefer evlatlarıyla elçilere teslim ettiklerini o sırada Acem ülkesinde bulunan V efalı İsa Ağa, Sultan Süleyman rikabdarı Koz Ali Ağa ve amcamız Kara Mustafa alaybeyi Elkas Mirza maddesi için Tahmasb Şah'a gitmişti. Şehzade Bayezid Han hikayesini onlardan dinlediğimiz kimselerden yazmışızdır. Onların nakli üzere Şehzade Bayezid evlatlarıyla Der-i devlete gelirken Şehzade Selim ve Rüstem Paşa, "İhtimaldir ki Bayezid Der-i devlete gelip suçu affedilir. Süleyman Han'ın ahir ömrüdür, belki Bayezid tae ve taht sahibi olup bizim hakkımızdan gele" diye Süleyman Han'a telkinde bulundular. Alelacele bir elçi daha gidip, "Bayezid'e nerede rast gelirsen orada katl eyleyip kabrini belli eyle" diye hatt-ı şerifler verdiler. Elçi ılgar ile gitti. Sivas şehrinde rast gelip Sivas Paşası Temerrüd Ali Paşa huzurunda Şehzade Bayezid'i, büyük oğlu Şehzade Orhan ile üç oğlunu boğarak şehit ettiler. Bu Sivas şehrinin Paşa Kalesi'nin kuzey kapısı önünde defn ettiklerini bilir yaşlı adamlar ile konuştuk. Bu hakfr şehzadeleri de ziyaret ettik. Onun için Sivas şehri ziyaretgahında yazıldı. Bir ufak tefek kubbesi vardır. Anayol üzerinde olmakla herkesin ziyaret ettiği bir yerdir. Her sabah üzerlerinde Kur' andan cüzler okunur. Beri taraftan yine biz konuya dönelim. 284 ziyaret yerleri Yine şehzadeler yakınında Şeyh· Büdela Hasırcı Dede ve şehrin doğu tarafı dışında göklere doğru boy uzatm.ış bir yalçın kaya üzere büyük türbe, Şeyh Hazret-i Süheyb-i Rumi yani Abdülvehhab Gazi ziyaret yeri: Yine bu Rum .Sivas şehrindendir. Hazrefe aşık olup Peygamberimizin huzurunda İslam ile şereflenmiştir. Hazret-i Ali kemerini bağlayıp debbağlara (deri işleyicisi) pir olmuştur.· Hala bütün ahiler ve ahilerin silsilesi bu Süheyb-i Rumi'ye çıkar. Süheyb'in hikayesi: Bir gün bu Abdülvehhab, Hazret'e "Ey Allah'ın elçisi! Bu gece rüyamda mübarek elinizle yedi kere benim ağzıma beyaz dan doldurdunuz" der. Hazret-i Habib buyurdular ki, "Ey Süheyb! Müjde sana ki cihan süsü seçkin alimlerden, müfessir, muhaddis ve musannif olup Ebü'l-Me'al olursun" buyurdular. Ondan sonra bu Süheyb-i Rumi benzersiz alim oldu. Ta Hazret-i İmam-ı A'zam ve Hümam-ı Akdem'e gelinceye kadar yaşa­ yıp İmam-ı A'zam ile ilim tartışmaları yaptılar. İmam bu zattan abdest ve gusül şartlarını, rüku ve secde tertibini Resulullah'ın sünneti üzere bunlardan almıştır. Hazret asrında bu Süheyb {78b] öyle usta şair, Resul meddahı ve Hazret-i Hamza gazavatı meddahı oldu ki sanki Ebü'l-Me'al-i Kayseri oldu. Zamanında onunla ilim tarhşmaları yapmaya ve şiir söyleş­ ıneye İmrü'l-Kays, Hassan ve Raduy-i Belhl kadir değiller idi. Hazret-i Resul huzurunda ve bütün ashab-ı güzin arasında kıssa­ hanlık ederdi. Bütün meddahiarın silsilesi ana çıkar. Ashab-ı güzin hayret edip rüyasında Hazret-i Resul Süheyb'in ağzına darı doldurduğu rüyası tesiridir, derlerdi. Hazret-i Resul'ün ahirete intikalinden sonra Çaryar-ı Güzin'in halifeliklerinde hizmet etti. Hazret-i Ali'den sonra halifelik Muaviye'ye değdi. Onlar cimri, alçak ve obur olduğundan onlar ile ülfet etmeyip seyahate çıktı. Hatta Muaviye oğlu Yezid zamanında Kerbela Çölü'nde İmam Hüseyin tarafında bulundu. O içler acısı olayda dibelik (büsbütün) iç yarası hasıl edip Basra'ya kaçtı. Orada da karar edemeyip Acem ülkesinde çok seyahat etti. Sonunda asıl vatanı olan Sivas-ı Rum şehrine geldi. Orada hala .kabri olan kaya üzerinde eski bir mağara içinde halkdan uzak taat ve ibadetle meşgul iken Rum kayseri kızı buna Sivas'ın 285 aşık oldu. O da ona meyl ve muhabbet edip dinden döndü, derler. Haşa sümme haşa! O kızı, kızın babasını ve 3.000 adet adamlarını tamamen İslam ile şereflendirdi. Daha sonra 110 sene daha yaşadı. Nice müctehidler (din alimleri) bunlardan ve Baba Riten-i Bindi'den dini meseleleri öğrenmişlerdir. Zira Baba Ri ten de ashab-ı güzfnden olup bütün ömrü müddeti 800 sene olmuştur. Zira arkasını Hazret-i Resul sığamıştır. Ama bu Süheyb, Baba Riten kadar ömürlü olmadı, ama maarif denizi ve hakikat ummanı olup sonunda gönül kuşu ecel avcısından kurtularnayıp mezar tuzağına yakalandı. Sivas dışında adı geçen kaya üzerinde bir ulu türbede medfundur. Bunların hakkında Hazret-i Habib-i Huda buyururlar ki, hadis-i şeriftir ki Firdevsü 'l-Ahbar 'da yazılıdır: "Hz. Peygamberden rivayet olunduğuna göre, O; Kevser havuzundan ilk içecek kişi Suheyb-i Rumi' dir" buyurmuşlardır. Gerçekten de tekkesi bir yalçın kaya üzeredir, ama samıcında abıhayat suyu vardır, sanki N ebi havuzunun zülal suyudur. Tekkesi her yerin görüldüğü bir ziyaret yeridir ki bütün Sivas halkının maarif erbabına ve kara ve deni seyyahlarına dinlenme yeri ve mesiregah bir yerdir. Bütün Sivas Ovası bukelamun nakşı gibi belli olduğundan başka Sivas şehrinin bütün yapıları bu mahalden güzel görünür. Gerçi Sivas şehrinde o zamanda asla kurşun ile örtülü marnur yapı yok idi, ama gayet şenlikli bir süslü şehirdir. Bu Abdülvehhab Tekkesi'nin bütün duvarlarının yüzünde o kadar çeşit çeşit ibret verici yazılar ile şiirler yazılmıştır. Bir yere toplansa on adet ciltli büyük mecmuma olur. Hatta Bağdad fatihi olan Murad Han'ın şikeste talik hattıyla bu beyt yazılmıştır, müfred: Şu denlü devr ede bu çarh-ı devvar Ne ben kalarn ne hat kala ne divar yazılmıştır. Yine IV. Murad Han bu nurlu kabri ziyaret edip "Tereddüde düştüğünüz bir işte kabir ehlinden istimdad ediniz (yardım isteyiniz)" ı hadisi ölçüsü üzere ziyaret edip ruhaniyetlerinden yardım talep ederken Murad Han kalbine Rabbanf ilham ile doğup, ı Bu hadis muteber hadis kitaplannda yer almamaktadır 286 Fe tah na 'l-Irak hakk (---) lafzı geldi, Tanrı'nın emri ile tarih önce olur. O sevinç ile Murad Han Abdülvehhab'ın nurlu kabrinden dışarı çıkar. Silahdar Melek Ahmed Ağa'dan bir mızrak alıp şehre bakan kaya üzerinde bakınırken Hayy ve Kadfr olan Allah'ın emriyle bir kara karta! kuşu havada süzülüp dolaşırken M ura d Han, "Bağdad'ı feth edersem şu kuş avım olsun, ey Şeyh Süheyb!" diye sınama için mızrağı nasıl atarsa Tanrı'nın emriyle mızrak kartala isabet eder. "Tanrı'ya hamd olsun Bağdad benimdir. İmam-ı A'zam'ı kalleş Kızılbaş elinden kurtarırım" diye sevinir. Hala o ciridin zemine düşdüğü yerde yüksek bir sütundan öyle bir nişangahı vardır ki bütün ok ahcılar ve yaycılar o mızrak menzili nişanına pota, hekf, azmayiş ve pişrev oku ile yetişmeye acizlerdir. Hala ol nişangah taşının üzerinde cell yazı ile Cevrf Çelebi güftesi, Biri kalkıp dedi ana tarih Aferin dilir-i Sam-akran Sene 1048 [1637-38] Bu Abdülvehhab Tekkesi'nde nice görülmeye değer alametler vardır. Ondan bu Abdülvehhab Tekkesi'nin kuzey tarafında dağ eteğinde Sıpnişan Kilisesi yakınında, Geyümers Şah ve Givmers ve Geyümers kabri: Üç çeşit harf ile yazılır Cem yapılı bir padişah imiş. Ermenilerin tarihinde Hazret-i (---) iman getirmiş ulu padişahtır. Bu Sivas'ı onların da yaptığı muhakkaktır, zira yapı kalıntılarınd<_ı. tarihleriyle bellidir. Mığdısf Ermenileri ziyaret yeri ve dinlenme yeridir. Onların kanaahnca Geyümers tapınağında secde ederken daima secdede birer saat ağlayıp inleyerek Rabbü'l-izzet'e ererdi. Hasımları fırsat bulup başına bir taş vurarak öldürmüşlerdir. Bu taş hala Sıpnişan Kilisesi'nde saklıdır. [79a] Sıpnişan Geyümers'in üçüncü dedesidir. Abdülvehhab Gazi ki Süheyb-i Ruml'dir, o Sıpnişan neslinden olduğundan Süheyb-nişan-ı Rumi derlerdi. SilsVesi Geyümers'e ondan Sıpnişan'a ulaşır . ................ (1.5 satır boş) ............... . Bu Sivas şehrinde nice bin büyük ermişler gömülüdür, ama bildiklerimiz bu yazılan sultanlardır. Allah onların hepsinden razı olsun. ii, 287 Allah'ın hikmetinin eseri acaip ve garip bir olay: Silahdar Kara Murtaza Paşa 1059 [1649] tarihinde Sivas-i Rum valisiyken Turhal nahiyelerinde bir köy halkının tamamı paşa huzuruna gelip padişah divanında bir kutu içinde bir ter ü taze beyaz fil yavrucuğu getirip, "Sultanım bu filceğizi bizim köyümüzde bir bakire kız doğurdu. Şimdi hakimimiz kızı, babasını, annesini ve akrabalarını hepsini haps etmiştir ve bu filceğiz hayatta idi. Subaşı ebeye boğdurdu. Sultanımdan rica olunur ki bir iyi niyetli ağa kulunuzu gönderip kızı ve annesini hapisten çıkarıp huzurunuzda hakkın yerini bulmasını rica ederiz" deyince bütün Sivas-Rum divan ehli bu fil yavrusunu görüp hayretler içinde kaldılar. Hemen Murtaza Paşa haklre, ' "Evliya Çelebi bu hizmeti sana verdim. Hepsini Rum divanına hazır edelim. Görelim ki kız oğlan kız ola ve ademoğlundan olup fil doğura. Bu bir İlahl sırdır, tez var bunu edenlerin hakkından gelip divanı hazır eyle" diye lüzumsuz tekiifte bulunca hak1r, "Bu kabahalı edenin hakkından gel, buyurdunuz. Bunu eden fail-i muhtar Rabbü'l-alemindir. Yaratma hikmetini göstermek için böyle etmiş. Ben kimin hakkından geleyim, benim sultanım. Bu sırrı açıklarsanız, bütün dünyada 'Osmanoğlu vilayetinde avratlar fil doğururmuş' diye dillerde destan olur. Hemen bu meseleyi görmezlikten gelin" dedim. Nice musahipler: "Sultanım; direm, dirhem ve önemli masraflar tahsili mahallidir. Bu hususa bir sert ve çabuk adam gerektir ki Allah'dan korkmaya ve 'Fili niçin katl ettirdiniz?' diye katl edenleri ve bütün köy halkını bağlayarak divana hazır edin ve eğer fili katl etmemiş olsalar, henüz tahta çıkmış Sultan Mehmed'e o filceğizi hedaya gönderseniz. Bu dünya duralı bir padişah, bir sultana öyle hediye göndermemiş olaydı" diye paşa huzurunda kutu içinde duran fil ölüsünün kulakları, dudakları hortumu, gözlerini, kuyruğunu ve dört ayağını övüp "Allah'ın azameti" diye hayrette kalıp, "Hey sultanım! Şu doğurandan ve ana masum fili boğan babasından kırk-elli anadan on bin guruş, bin guruş alın!" diye ısrar ettiler. Buyurdu (emirname) ile bütün köy halkını, fili doğuran kızı ve bütün akrabalarını hazır etmeye çadır mehterbaşısı memur oldu. 288 Üç günde Rum divanına yetmiş nefer kimse eli kolu bağlı olarak getirildi. Önce fili doğuran kızı söylettiler. Kız, "Sultanım üç sene önce Hind padişahından Sultan İbrahim Han'a iki fil hediye giderken bizim Turhal Ovası'nda konaklamışlar. Bütün bölge halkı ve bütün köy ve kasaba halkı görüp seyretmeye gittiler. Biz de beş-on kız gökçek bir yere gelip arabalara binip seyrine vardık. 'İşte yakın geldik inin arabalardan' diye giderken yanımdaki hatunlar, 'Allah, bu ne ulu hayvan olur!' diye söyleşirler. Ben de, 'A ana, kanı fil?' diye ileri vardım. Beş direk üstünde bir kara dam gördüm. Bir direği sallayıp kımıldardı. 'A nene! kanı filcik?' diye ileri vardım. Hemen bütün adamlar, 'Bre bre kız! İleri varma!' derken onu gördüm. O kara büyük dam yürüyüp bir şey beni kaparak havaya kaldırdı, bir karanlık ıssı yerde kaldım. 'Meded hay' diye feryat edip dört yanıma çabalaklandım (çırpındım). Elim ayağım sıcak ete yapışırdı. Bir saatten sonra onu gördüm beni bir şey alıp dışarı aydınlığa bıraktı. Aklım başımdan gidip üç saat cansız yathm. Beni alıp eve götürmüşler. Onu bilirim ki günden güne karnım şişip üç yıldan sonra bu filceğizi doğurdum. Bir ay yaşadı, sonra ebe karı subaşı kandırmasıyla fil oğlumu öldürdüler. Hakkımı al!" diye bağırınca bütün Turhal halkı, İnepazarlılar ve Kazova kavmi böyle olduğuna tanıklık ettiler. · Murtaza Paşa 70 adet kimseleri tamamen zincire vurup haps etti. Yirmi günde hepsinden 20.000 guruş alıp fil yavrusunu tuzlayıp, "Asitane-i Saadete [79b] gönderirim" diye saklardı. Tanrı'nın sırrı bu hal böyle olup gözümüzle gördük. "... Muhakkak ki Allah her şeye kadirdir." [Bakara, 20]. Fail-i muhtar Allah'ın ezell iradesi böyle gerçekleşmişti ki fil o bakireyi yutup karnında üç saat durmakla açılmamış kız ha'mile kalıp ondan bir filceğiz doğdu. "Kudretiyle Allah dilediğini yapar ... " [İbrahim, 27] izzetiyle "Allah dilediğine hükmeder ... " [Maide, l]_"Bilesiniz ki, yaratmak da emretmek de O'na mahsustur. AlemlerirJ Rabbi Allah ne yücedirf" [A'raf, 54] ayeti bütün hikmetine delil ve kanıttır. 289 Bir acaiplik daha: O senede yine Turhal Ovası'nda çiftçiler ziraat edip Hayy ve Kadfr olan Allah'ın emriyle bir buğday tanesinden bir kökte yetmiş çatal kardeş hasıl olup her başak başında yüzer tane deve dişi kırmızı buğday kendi kendinden hasıl olmayıp bu da Tanrı'nın bir çeşit hikmeti ve yaratmasıdır ki " ... her başağında yüz dane ... "[Bakara, 261] ayeti üzere her başakta yüzer buğday tanesi hasıl olmuştu, ama sapı adam pazusu kalınlığı var idi. " ... Muhakkak ki Allah her şeye kadirdir" [Bakara, 20] (---) (---) (---) (---) (---) (---) (---) (---) Eski millet Ermeni dili Bu Sivas memleketi eski belde olduğundan yapıcısı Amalak zamanından beri Ermeni kavmi elinde olup Ays ibn İshak Neb!ye ulaşır cebbar kavim idi. Ermeni dilini onların zannınca Amalak kavmi peyda etti derler. Bu dilin fasih ve düzgünü Sivas şehrinde konuşulur. Yakubl milletidir. Daha sonra Hazret-i Mesih'e iman getirip Mesihi kavimlerden olup İncil'e inanırlar. Bunlar da yedi bölük ve yedi lehçe üzere konuşurlar, ama tamamı İsevf olduklarından İncil'le amel edip İncil okurlar. Arabistan'ın Ermenilerine Yakub1 derler. Şam'da, Haleb'de ve Irak'da hepsi Yakub1 dilini konuşurlar. Ayinleri de değişiktir. Yakubl dili de yeri geldiğinde yazılacak­ tır. kavmi dili de başka dildir ki bazı kelimeleri ve nice lügatieri Farsça'ya yakındır. Gayet fasih dilleri vardır. Ve (---) dili Kürt diline yakındır. (---) dili Arapça'ya yakındır. (---) dili Gürcüceye yakındır. Bunlar Enuşirvanf'dir. (---) dilinin de bir dile benzerliği yoktur. Ermeni kavminin Çingenesidir, ama hepsi ineili ve Mesihi millettir. Ancak batıl mezhepleri Rum gibi değildir. Hıristiyanların Yumurta Bayramı gecesi Ermeni yağlı yer. Oruçlarında Rumlar sabahısı yağlı yerler. Bu Ermeni dili de alem seyyahı ve insan nedimi olanlara çok gerekli dillerden olduğundan bu kadarca yazıldı ki bazı menzillerde, köy ve kasabalarda ihtiyacını sağlayıp herkesle hüsn-i ülfet etsin. Bunun için yetecek kadar yazıldı. Evvela, Ermeni dilinde sayılar: Yedi adet dilin sayıları birbirine Mığdısf aykırıdır. meg 1 290 erguk 2 erek 3 çors 4 hi nk 5 veç 6 yot 7 ut 8 in ı das 9 10 meg-das ll erguk-das as vas Allah h aç ekmek çur mis et ğavoh çamiç kuruüzüm e ku gel 12 yaşüzüm nısti el kalk otur Zu kına per kari Bre yürü arpa getir. şu kı na git kın i hıncor uyukla elma çıka Kına, yoktur Var, pındırdı araştır. Yur kıdınam Nerede bulayım? Kına kıdıni zu gınikıd kunem Var, getir yohsa avratını filan ... Zu kına Bre gel! kurtank bostanı kini hmink Gel gidelim bostana şarab içelim. ah imhakiz dığa Ah canım oğlan. Bahadır Sahadır ahbar eku inç kuzes imhakiz Kardaş gel ne istersin canım. Yes-iz kezi kısirem Ben de seni severim. hist kizi kısirem pek seni severim. Ekü ertank mir duni Gel gidelim bizim eve hem. bak bir şeftali Vagı kıkum Yarın mı tun kini gelirim, hemen şarab al. dur ine bake ah dıga ver bana ah canım oğlan Ez-nistenk Oturalım hımenk içelim. Bahadur ine kıgına ez kişer kıgına eku kınik Sahadır ne olursa bu gece olur, gel yatalım! ................ 2 satır boş ................. [80a] (---) tarihinde Sivas şehrinden Murtaza Paşa efendimizin Diyarbakır eyaletinde (---) hakimi olan (---) da kese malı olup tahsili için bu hak1ri gönderip, 291 Sivas eyaletinde ve Diyarbakır eyaletinde gezip dolaştığımız beldeleri, şehirleri, kaleleri, akarsuları, ibret verici yapı kalıntılarını, nice kaza ve nahiyeleri bildirir Evvela Hismillah ile Sivas Kalesi'nden doğu tarafa, Sivas Ovası içinde akan Kızılırmak Nehri'ni Zığzığı Köprüsü;18 göz büyük köprüdür, ta ortasında narnazgahı vardır. Eğri Köprü adıyla meşhur ebernkuşağından nişan verir sarnanyolu gibi her Havemak kemeri göklere baş çekmiş büyük bir köprüdür, onu geçip yine doğu tarafa, Zığzığı Köyü menzili: Bütün halkı Errnenilerdir. Oradan yine doğuya 8 saatte, Tapanoğlu Köyü menzili: Karabel dibinde ve Karabel Çayı kenarında 100 haneli Müslüman köyüdür ve bir camii var. Bu Karahel çayı o dağlardan toplanıp batı tarafa akarak Kizılırmak Nehri'ne katılır. Daha sonra Karabel'i aşıp (---) saatte, Yağbasan Köyü menzili: Bütün halkı Müslürnanlardır. Hatta Ali Dede Tekkesi, bir ulu tekkesi var. Oradan doğu tarafa (---) saatte, Ziniski Köyü menzili: Kasaba gibi bağlı, bahçeli ve (---) haneli, carnili, hanlı ve hafta pazarı durur bir bakınılı ve süslü köydür. Asitane-i Saadette Başbakıkulu İbrahim Ağa'nın köyüdür ve abıhayat Fırat Nehri kenarındadır, ancak Sivas tarafındadır. Oradan atlar ile Fırat Nehri'ni geçip doğu tarafa 6 saatte, hapishanesi, kedi şehri, kedi kalesi, dayanıklı sed, sağlam kale, yüksek tepe yani Divriği surunun özellikleri İlk yapılışma sebep Yanvan Tarihi'nin yazdığına göre Hazret-i Süleyrnan'dır. Div-Riğ adında arnansız bir dev vardı. Edincik şehrinde Belkıs'a büyük bir saray yaparken bu Div-Riğ hizmet etrnernekte direnince bağlayarak bu Divriğ kaya mağarasında haps ettiler. Nice rnahpus kaldı. Daha sonra Hazret-i Zekeriyya asrında Sivas Kalesi sahibi bu Divriğ'i yaptı, Süleyman Nebl'nin haps ettiği devin ismini koyarak Divriği diye isirnlendirdiler. Daha sonra nice rnelikten rnelike değip sonunda 200 [814-5] tarihinde Danişmendoğulları yardımıyla Hazret-i Ömer eviadlarından Malatya'yı feth eden Emir Ömer b. Lokrnan halife Ermeniler elinden feth etti. Yine Ermeni kefereleri istila etti. Div 292 Riğ Daha sonra 478 [1085] tarihinde Selçuklulardan (---) ın eline girmiştir. Ondan Osmanoğulları'ndan Yıldırım Han oğlu Çelebi Sultan Mehmed (---) tarihinde pazu zoruyla Ermeniler elinden feth etti. (---) tarihinde Bayezid-i Veli zamanında Acem şahı Sivas'a ve Tokat'a gelinceye kadar istila etti. (---) tarihinde halkı Çaldıran savaşından sonra I. Selim Şah'a itaat ettiler. Sivas eyaletinde sancakbeyi tahtı oldu. Padişah tarafından Süleyman Han kanunnamesi üzere beyinin hass-ı hümayfrnu (---) yük akçedir. Sancağında tirnar sahipleri (---) zeamet sahipleri (---) ve paşası askeriyle toplam 2.000 asker olur. Alaybeyisi, çeribaşısı ve yüzbaşısı vardır. Şeyhülislamı, nakibüleşrafı, paşalar ve beyleri, ileri gelenleri, seçkinleri, alim ve salihleri çoktur, Sipah kethüdayeri, yeniçeri serdan vardır ve 300 akçe payesiyle şerif kazadır. Şehir naibi, muhtesibi ve hacdan vardır. Kadısına toplam (---) adet köylerinden altı kese hasıl olur. Paşasına adalet üzere bütün geliri otuz kese hasıl olur, zira itaatkar halkı vardır. Divriği Kalesi'nin şekilleri: Büyük Fırat Nehri kenarında göklere doğru baş çekmiş yalçın kanara (sarp) kaya üzerinde eski yapı ibret verici bir büyük kaledir. Van Kalesi, Mekü Kalesi, Şebin Kalesi ve Mardin Kalesi'nden sonra bu Divriği Kalesi'dir. Gerçekten de Süleyman Nebl'nin Div-Riğ'i haps ettiği kadar vardı. Öyle yüksek bir kaledir ki kuşatma sonunda aman dileyip fethola, yoksa bir şekilde bir taraftan lağım, siba (siper) ve metris etmek mümkün değildir. Meğer kale içinde kıtlık ve sıkıntı ola. Ama suya sıkıntı çekmezler, zira yukarı iç kale kayasının ta en yüksek kısmında 2.000 ayak kesme taş merdiven ile Fırat Nehri'ne inilir. Bir çeşit sanatlı su yolu var ki [BOb] diller ile anlatılmaz ve kalemler ile yazılmaz. Suya gidenin başka yolu vardır. Su getirenierin farklı yolu vardır. Yine birbirlerine bakmaktadırlar. Garip tarzlı bir acaip yoldur. Bundan başka kale içinde yine yağmur suyunun toplandığı su samıçiarı vardır. Buğday anbarları, cebehaneleri ve kale içinde tamamı' 300 adet temiz toprak ile örtülü haneleri, bir camii ve kalenin batı tarafına bakar bir demir kapısı vardır, aşağı şehre açılmaktadır. Kalesi yuvarlak şekilli Şeddadi taş binadır. Burçları ve bedenleri sağlam ve güzeldir. Fırdolayı çevresi (---) adımdır. Yeniçeri oc~Sından kale dizdan ve (---) adet kale neferatları 293 vardır. Gerçi iç ildir serhad değildir, ama eelall ve cemall sığınmasın için neferatları, yetecek kadar cebehanesi ve şahane hoş topları her bayram günlerinde ve mübarek gecelerde atılıp şehir gürültüsünden inler. Ama bu kale içinde bağ, bahçe, çarşı-pazar, hamam ve bedesten yoktur. Zira göklere doğru baş uzatmış çıkması çok zor yüksek bir kaledir. Bu kalenin dibindeki cirit meydanından köprü ile Fırat Nehri'ni geçip Divriği'nin su aşırısından, Kestigan Kalesi: Bu da Divriği'ye denk benzersiz kale, seyre değer bir surdur, ama neferatı ve ayan ile marnur değildir. Kayserlerin kızlarından Kestigan adında bir açılmamış bir bakire inşa etmiştir. Fırat Nehri'nin karşı tarafında bir verimli temiz toprakta kurulmuş seyre değer ibret verici güzel bir kaledir. Divriği Kalesi'yle bu Kestigan Kalesi arasında Fırat Nehri akıp ondan Eğin Kalesi'ne, ondan Arapkir'e, ondan Çemizkezek Kalesi'ne varıp onun yakınından Çat adlı yerde Fırat Nehri'ne katılır. Nice kalelere uğradıktan sonra Birecik'e, ondan 20 konakta Basra yakınında Kuma Kalesi dibinde Şat Nehri'ne katılarak Şattü'l-Arap olduğu Fırat Nehri'nin doğduğu yerin Erzurum'da olduğu yerde batımına dek Fırat Nehri'nin özellikleri ayetlerle, hadis-i şerif ile ve Ali kelamı ile ayrıntılı olarak yazılmıştır. Zira Arz-ı Mukaddes içinde bu Fırat Nehri ile Ası Nehri'nden başka ulu su yoktur, ama bu Divriği Kalesi'ne geldiği yerde de başlangıç yeri sayılır. Büyük nehir olmayıp Temmuz ayında at ile geçilmek mümkündür. Bütün Divriği halkı bu abıhayattan içerler. Divriği şehri aşağı varoşunun anlatılması: Ensesi kale bayı­ rma yamanmış bütün haneleri batı tarafına bakar hayat suyu Fırat Nehri kenarında bağlı, bahçeli, bakımlı ve şenlikli tamamı (---) adet güzel haneler ve büyük saraylar ile süslenmiş, Cennet bahçeleri ile bezenmiş süslü bir şehirdir. Tamamı 46 mahalledir. Mahallelerinin isimleri: Ali Paşa Mahallesi, Hamis Ağa Mahallesi, Bekir Çavuş Mahallesi, Keyvan Ağa Mahallesi ve (---). Bakımlı mahalleler bunlardır. Vezirlerin, ayanın ve seçkinterin hane ve sarayların isimleri: Tamamı (---) adet saraylardır. Evvela çarşı başında Paşa Sarayı, Ali Paşa Sarayı, dere karşısındadır ve Mehmed Ağa Sarayı çarşı başındadır. Mahkemesi Ulucami yakınındadır. 294 Divriği camilerinin özellikleri: Tamamı (---) adet mihraptır. Evvela bunlar içinde eski mabed Ulucami bu varoştadır. Bu şehir içinde bundan büyük cami yoktur. Uzunluğu ve genişliği {---) ayaktır. Cami içinde toplam (---) adet yüksek sütunlar vardır. Üç kapısı ve bir ibret verici minaresi vardır. Bu camiin yapıcısı Selçuklulardan Sultan Alaeddin'dir. "Bu camiye yedi Rum haracı harcanmıştır" diye duvarının yüzünde tarihi ve bütün vakıfları yazılmıştır. Mermer ustası bu camiye öyle emek sarf edip duvar yüzlerini öyle bukalemun nakşı etmiştir ki ne Ayasulug'da Sultan Yakub Camii, ne Bursa'da Yıldırım Han'ın Ulu Camii, ne Sinop şehrin­ deki minher nakşı, ne Rum ülkesinde Atina'da Ebülfeth (Fatih) Camii ve ne Budin serhaddinde Estergon Kalesi Camii bu Divriği Camii'nin işçiliğindeki ustalığa denk olamazlar. Kısacası övgüsünü yapmakta diller kısa kalır. Duaların kabul olduğu yer olduğundan gece ve gündüz kalabalık cemaatten hall değildir. (---) (---) (---) (---) [Bla] Kızıl Medrese Camii: Çarşıbaşında (---) (---) Hatib Camii. Şems-i Bezıngalı Camii. Bunlardan başkası mescitlerdir. , ................ (3 satır boş) .............. .. Divriği medreselerinin anlatılması: Cümle (---) adet ilim öğrenim yuvalarıdır. Evvela Ulucami Medresesi, Kızıl Medrese, Hatibzade Medresesi ve (---) (---) (---) (---) (---) (---) (---) Ebced okuyan sıbyan mekteplerinin anla.lılması: Hepsi (---) adet sıbyan mektebidir. (---) (---) (---) (---) (---) ................ (1 satır boş) ................ . Divriği hamamlarının tarifi: Tamamı (---) adet hamamdır. Evvela Hatib Hamamı, Sıya Hamamı, Bekir Çavuş Hamamı . ................ (1 satır boş) ............... .. Tüccar hanlarının tarifi: Tamamı (---) adet tüccar (---) (---) (---) (---) (---) (---) ................ (1 satır boş) (1 satır boş) hanlarıdır ............... .. Sultan Çarşısı'nın anlatılması: Tamamı {---) adet dükkandır ve gayet süslüdür. Bütün yollarının üzerieri örtülüdür, ama bedesteni (---) ............... .. 295 Güzellerinin anlatılması: ................ (2 satır boş) ................ . Yiyecek ve içeceklerinin anlatılması: Bunlardan Resulullah evkafı olan dut meyvesinin renklileri meşhurdur. Özellikle siyah dutu, mor dutu ve beyaz dutunun hoşafı, pekmezi ve şerbeti yeryüzünde yoktur (--~) ................ (1 satır boş) ................ . Divriği halkıyla hüsn-i ülfet: İleri gelen ve seçkinleri gayet çoktur. Bütün halkı garip dostlarıdırlar. İnsanların dilinde Divriği huranı (iri gözlü cennet kızları) meşhurdur, ama acımasız saçma bir sözdür. Bütün gariplerinin her gece misafirsiz olmaları ihtimalleri yoktur. Ayanı çoktur. Halkı Ervam'dır (Rumlardır), reayası Türkmen, Kürt ve Ermeni'dir. Malatya şehri bu Divriği'nin kıblesi tarafında bir menzil yakın olduğundan bu Divriği toprağında sakin olan reaya ve herayanın örfl (yerel) vergilerini tamamen Malatya muhassılı alır. Divriği külliyatının özellikleri: Garip temaşadır ki bu şehir Fırat Nehri kenarında olduğundan yomca odunu adıyla bir tür kısacık tomruk odunları olur. Fırat'dan yukarı dağlarda herkes odunu kesip birer tür işaret koyarak Fırat Nehri'ne bırakırlar. Şehir yakınında bendierde bütün odunlar toplanıp herkes işaretleriyle odunlarını alıp yemek pişirirler, seyirliktir. Garip temaşa: Rum, Arap ve Acem'de bu Divriği'nin kedisi kadar nazlı, cana yakın, sevimli, avcı ve edepli kedi olmaz. Gerçi Mısır Elvahı'nın Trabzon'un ve Sinop şehrinin kedisi de meşhurdur, ama bu Divriği'nin şişman, iri ve sarnur gibi parlak postlunice bin renkte kedisi olur. Hatta Rum'dan Acem diyarında Erdebil şehrine hediye götürürler. Acem'de kafes içinde dellal başında gezdirip şah pazarında ve bedestende "Bir tümen iki tümen akçe!" diye şah mezadında satılır Divriği kedisi olur. Özellikle ahta (iğdiş edilmiş) kedi olursa ona paha biçilmez. Zira Erdebil şehri içinde kedi yaşamadığından Erdebil faresi gayet meşhurdur. Gerçi Aceİn kavminin sakalları cimberistir ama bıyıklarını tamamen sıçan yediklerinden Divriği kedisini yüksek pahaya alırlar. Erdebil kedi dellalılın bağırması: 296 Ey talihan-ı mirrabe (kedi isteyenler) Ve sinnure-i sayyade (avcı kedi) Ve mü'eddebe-i hirrabe (terbiyeli kedi) Ve m un is-i tarrabe (cana yakın Ve hasmane-i farabe! (fare Lakin serrake değildir kedi) düşmanı) (ancak hırsız değildir) Munis-i gam-haredir (kederinize can yoldaşıdır) diye kedi delialları [Blb] bayatı makamıyla okuyarak kafesleriyle Divriği kedilerini başları üzerinde gezdirip satarlar. Zira halkının elbiseleri yırtık (peşmine) hırka gibi fare derdinden parça parça olmuştur. Onun için Erdebil şehrinde hirre yani gürbe yani kutta yani sinnfıre yani mirrabe yani maçı, pistan ve mestan yani kedi kıymetli olup Erdebil mezadında satılır. Ta bu mertebe Divriği kedisi meşhurdur. Ama fakir kedilere Divriği kadılarının müflisçe olanları gayet hasımdır. Senede 40-50 adet kedileri gizlice kati edip tabaklattırıp kış günlerindekürk edip giyerler, Moskof ülkesinin sincap kürkünden asla ayırt edilmez. Kırmızı renkli kedileri Azak cılkavası kürkünden fark olunmaz. Bu şehrin batı tarafında olan dağların üzeri bağlardır. Kuru Kavak Yayiası derler bir abıhayat suyu var. Havası da gayet tatlı ve hoş güzel bir şehirdir. (---) . .. .... ... .. .... 2 satır boş ................ . ziyaret yerlerinin anlatılması Allah hepsinden razı olsun. Evvela Şeyh Mahmud Efendi Halvetf· tarikatından ulu sultandır. Bu Şeyh Mahmud Efendi'nin oğlu Şeyh İbrahim, bu zatın oğlu Şeyh Osman ve kale içinde Şeyh Beşir Efendi Allah sırlarını aziz etsin. Herkesin ziyaret ettiği bir yerdir . Büyük ermişlerin , ................ (2 satır boş) ................. Divriği'den doğu tarafa 3 saatte Niğ Çayırı'nı geçip bir tirfil, yoncalı yeşillik vadi yerdir ki sanki Pasin Ovası ve Muş Ovası'dır. Bu mahalle yakın Niğ Çayırı başında, Kaluk Deresi: Divriği ve Eğin şehri dağlarından toplanıp iner Fırat Nehri'ı:ıe katılır küçük akarsudur. Bu Kaluk Nehri'ni köprü ile geçip karşi tarafta, 297 Toğud Köyü menzili: Bu Toğud Çayı kenarında bağlı, bahçeli ve 150 haneli bakımlı köydür. Çayı Fırat Nehri'ne katılır. Oradan yine doğu tarafa bakımlı ve şenlikli köyler geçtikten sonra Sarı Çiçek Gölü'nde çayını ve köprüsünü kolaylıkla geçtik. Bu köprü altından(---) nehri akar. (---) dağlarından toplanıp bu mahalle yakın Fırat Nehri'ne katılır. Oradan, Yaycılar yurdu, sağlam kale yani Eğin'in özellikleri isimlendirilmesinin sebebi odur ki; kayserlerden A vih kızı Agin adında bir kız yaptığı içindir. (---) tarihinde Hazret-i Ömer evlatlarından Malatya fatihi Emir Ömer ibn Lokman feth etmiştir. Daha sonra Ermeni kralları istila etmiştir. Harun Reşid zamanında Seyyid Cafer Battal Gazi tarafından feth edilmiştir. Daha sonra yine kefere istila etmiş, bunlardan Selçuklulardan Sultan Alaeddin feth etmiştir. Oradan yine küffar çıkıp tasarrufları altına almışlardır. (---) tarihinde Timur olayından sonra Çelebi Sultan Mehmed'e Ermeni halkı aman ile kaleyi teslim ederek bütün halkı itaat ettiler. Onun için hala 300 adet kefereleri 47 örfi (yerel) vergilerden muaf ve müsellemdirler. Kalesi Fırat Nehri kenarında bir tepe üzerinde dörtgen şekilli Şeddadf taş yapı bir eski bir kaledir. İç il olduğundan o kadar süslü değildir. Fırdolayı büyüklüğü (---) dir. (---) tarafına bakar bir kapısı var. İçinde toplam (---) hane vardır. Fırat'dan su alınır yolu vardır. Yetecek kadar cebehanesi vardır. Süleyman Han yazımı üzere Sivas eyaletinde {---)ve 150 akçe şerif kazadır. Sipah kethüdayeri, yeniçeri serdarı, kale dizdan ve kale neferatları ve muhtesibi ve şehir naibi vardır, ama şeyhülislamı ve nakibüleşrafı bir konak yakın Malatya Kalesi'ndedir ve bütün köylerinde olan reayalarının vergilerini Malatya muhassılı tahsil eder. Bu şehrin genellikle imaretleri tamamen kayalar üzerinde olup bütün İrem Bağları aşağı Fırat Nehri kenarında bulunmaktadır. Fırat Nehri üzerinde ibret verici Burma köprü bu şehre yakındır. Kalede ve aşağı şehirde tamamı (---) bin adet temiz toprak ile örtülü şenlikli ve bakımlı güzel haneler vardır. Tamamı (---) adet mihraptır. Evvela {---) cami (---) {---) (---) .. Bunların dışındakiler mescitlerdir. [82a] Üç medrese ve kırk sıbyan mektebi vardır. 298 ................ (5.5 satır boş) ................ . Eğin'in yiyecekleriıiin, içeceklerinin ve sanayiinin beğenilen­ leri: Evvela Acem diyarında Şiraz yayından sonra Anadolu toprağında Eğin yayı herkesçe bilinir. Bir sultan çarşısı baştan başa yaycılardır. Halkı genellikle kemandar (yaycı) oldukların­ dan beldelerin isimleri arasında bu şehre "Dar-ı kemandaranYaycılar yurdu"" derler. Bütün askerisi ve Ermeni reayaları da tamamen sfnekeş, kemankeş ve serkeş yiğitlerdir. Tamamı (---) adet sultan çarşısı dükkanlarıdır. Eğin'in ziyaret yerlerinin anlatılması: ................ {1.5 sahr Buradan doğuya doğru bakımlı boş) ................ . yerler içinde 7 saatte, büyük Arz-ı Mukaddes, Urban tahtı eski Arapkir Kalesi'nin özellikleri İlk defa yapan belli değildir. Lakin Hazret-i Risalet-penah yedi yaşına ulaşhğında Arap Hatem-i Tayy Medayin'de Enuşir­ van derdinden Mekke'ye gelip . Hazret-i Resulle buluştuğunda Hazret'in dedesi Abdülmuttalib 120 yaşında idi. Onların izniyle bu Hatem-i Tayy bu Arapkir'e gelip mesken edinerek Enuşirvan'ın baskısından kurtuldu. Bu Arapkir'de asker sahibi olup Enuşirvan'a galip gelerek Arapkir'i Enuşirvan'dan aldığı ganimet mallarıyla imar ettiği için Arapkir derler. Nice melikten melike aktarılıp sonunda Selçukluların eline girdi. Ondan 816 [1413] tarihinde Çelebi Sultan Mehmed eline girdi. Süleyman Han yazımı üzerine Sivas eyaletinde sancakbeyi tahtıdır. Beyinin hassı (---) akçedir. Tirnar (---) ve zeameti (---), alaybeyisi ve çeribaşısı vardır. Savaş sırasında toplam 2.000 silahlı asker olur. Adalet üzere paşasına 10.000 guruş olur. 300 payesiyle şerif kazadır, senede 2.000 guruş hasıl olur. ŞeyhülisHimı, nakibüleşrafı, kethüdayeri, yeniçeri serdarı, kale dizdarı, neferatları, muhtesibi ve şehir subaşısı vardır. Arapkir Kalesi'nin şekilleri: Bu Arapkir Kalesi'ni Hatem-i Tayy imar edip yedi sene zabt u rabtında olup bu diyarın halkını zengin ederek bağışları ve nimetleriyle Karfın malına boğdu. Yine Enuşirvan Urban asker çekerek Şam yakınında Müzeyrib adlı kaleye varıp ausra şehri üzere vardığında Enuşirvan'ın öldüğü ve Eski şehir, 299 Mekke'de de Hazret'in dedesi Abdülmuttalib'in vefat ettiği haberi geldiği sırada Hatem-i Tayy da vefat etti. Enuşirvan, Abdülmuttalib ve Hatem'in vefatları bir hafta içinde olmuştur. Hatem Müzeyrib yakınında gömülüdür. Daha · sonra Arapkir'i Bermekiler zabt edip Arapkir dibine Fırat Nehri'ni akıtarak bütün ovaları sulayarak imar etti. Arapkir'in bir tarafından (---) çayı akıp yarım saatte Fırat Nehri'ne katılır. Kalesi (---) üzre (---) . {82b] ................ (5 satır boş) ................ . Oradan yine doğu tarafa (---) saatte, ................ (1 satır boş) ................ . Dutluca Köyü menzili: Fırat Nehri kenarında bakımlı köydür ve geçit başıdır. Bu mahalde büyük Fırat Nehri'ni kelekler (sallar) ile geçtik. Bundan ötesi gayri büyük· Diyarbakır ey aletidir ve Çemişke­ zek sancağı sınıdır. Bu mahalde bir köyde konuk olduk, ama ismi hatırımda değildir. Oradan yine düz vadi içinde doğu tarafa doğru (---) saatte Murat Nehri'ni gemilerle geçip karşı tarafta yine Diyarbakır toprağında, Aşıvan Köyü menzili: Harput sınırında bu mahalde Fırat Nehri ve Murat Nehri'nin birbirine yakın geçtiği yerdir. Zira bir menzil uzaklıkta Çat adlı yerde birbirine katılırlar. Onun için Murad ve Fırat bir günde geçilir. Adı geçen Aşıvan Köyü Ermeni köyüdür. Murat kenarında bağsız ve bahçesiz bakımlı büyük köydür. Oradan doğuya {---) saatte, Bağnik Köyü menzili: Harbid Nahiyesi'nde bağlı, bahçeli ve camili Müslüman köyüdür, ama gayet bakımlıdır. Aşıvan ile ve Habusı Köyü ile toprakları komşudur. Oradan {---) saatte, Hüsn-i Ziyad şehri, Harbid beldesi yani Harput Kalesi'nin özellikleri Mığdısl Tarihi'nin yazdığina göre Hazret-i Zekeriyya zamanında Buhtunnasr yapısıdır. Daha sonra Hazret-i İsa göklere yükseldiğinde İsa Peygamberin eşeği kalınca havarileri ve ümmetieri bu "İsa Eşeği"ni bu Harput çeragahına (otluk) koyup ta Hazret-i Risalet-penahın kutlu zamanlarında eşek hala hayatta olup bütün Mesih milletleri o eşeğe taptıklarından Acem dilinde bu şehre "Dar-ı Har-put" dediler. 300 Başka bir görüşe göre yine Acem dilinde havarilere gölgelik olmuş bir dikenli söğüt-ağacı var idi. Onun için Har-bid dediler. Başka bir görüşte Harberid derler, yani diken getirici derler. Nicesi Har-bürd derler (---). Kimileri Har-bfid yani (---) (---) derler. (---) (---) (---) (---) (---) Sözün kısası her değişik dillerin lehçeleri üzere birer türlü isimlendirilme sebebi var, ama Osmanlıların eski Defterhanesinde Hüsn-i Ziyad ülkesi yazıldığında sefer-i hümayfinlar olduğunda her vilayetin birer çeşit isimleri olup alaylarda ve büyük toplanhlarda bir şehir halkı bulunmak istense Haleb şehri halkında "Ya ahad" derler, buna oran derler. Bu "Ya ahad" sesini Haleb halkı işitince onlar da "Ya ahad" derler. Kalabalık seferlerde her kavim oranıyla bulunur. Siva.s'a "Rum Rum" çağırılır, Diyarbakır'a "Amid Amid" oran çağırilır, ama bu Harput'a "Hüsn-i Ziyad" çağınlır. Gerçekten de mahbub ve mahhubesi çok olduğundan Hüsn-i ziyad derler. Hakk daha,fazla eyleye. Bu kale nice yüzmelikten melike kalmışhr. Sonunda(---) tarihinde Sultan I. Selim Çıldır (Çaldıran) savaşından sonra veziri Bıyıklı Vezir Mehmed Paşa'yı kumandan tayin edip Diyarbakır'ı (---) (---) elinden aman ile fethettiğinde bu Harput Kalesi de itaat edip aman ile kaleyl teslim ettiler. Hala Diyarbakır eyaletinde ·sancakbeyi tahhdır. Beyinin hassı (---) yük akçedir. Timarı (---) ve zeameti vardır. Alaybeyi, çeribaşı ve yüzbaşısı vardır. Sefer sırasında beyinin askeriyle tamamı 1.200 silahlı asker olur. 300 payesiyle kazadır. Tamamı (---) adet nahiye köyleri vardır. Bu nahiyelerden kadıya senede alh kese hasıl olur. Sancakbeyine sancağında 20 kaza yerden 18.000 guruş hasıl olur. Müftüsü, nakibüleşrafı, sipah kethüdayeri, yeniçeri serdarı, şehir subaşısı ve muhtesibi vardır. Harput Kalesi'nin özellikleri: İç kalesi göklere baş çekmiş bir acaip ve tuhaf yalçın kaya üzere dörtgen şekilliden uzunlamasına taş yapı bir sağlam ve dayanıklı hoy kaledir. (---) tarafına bakar bir kapısı var. Kale içinde toplam 1.000 kadar temiz toprak ile örtülü bakımlı haneleri var. Minaresiz eski bir camii var. Su sarnıçları ve tahıl ambarları buradadır. Dizdarı, kethüdası, mehterhanesi, (---) adet kale neferatları, yetecek kadar cebehaneleri ve iyi şahi topları vardır. Bir kere Timur fethetmekte zorlanmış, qönüşünce kuşatmış, ancak aman ile sahip olmuştur. Gayet sağlam sarp kaledir. Gerçi havalesi şekilli yüksek dağları 301 var, ama ondan zarar [83a] isabet etmez. Bu iç kale yalçın kaya üzerinde olduğundan çevresinde hendeği (---) ve fırdolayı bu iç kale kapısı önünde (---) hamamı, gayet suyu, havası ve yapısı hoş beğenilen bir hamamdır. Dış kalenin özellikleri: Bu iç kaleye varoş yerleşim yeri olmuştur. Bu da eski zamanlarda sağlam bir kale imiş, ancak şimdi tamire ve bakıma muhtaçtır. Fırdolayı çevresi (---) adet adımdır. İki adet kapısı vardır, biri batı tarafa Dağ Kapısı, biri kıble tarafına Metris Kapısı'dır. Bu kale içinde cibis (alçı), kireç ve temiz toprak ile örtülü dış duvarlı bakımlı ve şenlikli haneler vardır. Hepsinin pencereleri (---) tarafına bakar hoş evlerdir. Seçkin saraylardan: Evvela kalede Münzirzade Sarayı ve Kösezade Sarayı (---) Harput camilerinin anlatılması: Evvela İçkale Camii minaresizdir. Ulucami: Gerçekten de hepsinden büyük camidir. Bunların içinde eski bir mabedgah ve dua kabul olunan bir secde mekanıdır. Bir sanatlı eski tarz minaresi vardır. Meydan Camii, Sare Hatun Camii minaresizdir, Arslanlı Camii, Zuhriyye Camii medresesi vardır, Azar Hatun Cami, Vasudiye Camii ve Ağa Camii nazik minareli güzel camidir. ................ (1 satır boş) ................ . Bunlardan başkası mescitlerdir. Medreselerinin anlatılması: Tamamı altı adet medresedir. Her camide dershane bulunur, ama Zuhriye Medresesi, Ulucami Medresesi ve Hatuniye Medresesi vakıf tarafından müderrisleri vardır. Hepsinde hadis ilmi de görülür. Sevgili ciğer köşesi yavruların eğitim gördükleri mekteplerin anlatılması: Tamamı 50 adet mekteptir ki vakıf tarafından yetimlere her sene birer kat ipek elbiseleri, çanta ve hediyeleri verilmektedir. Şanlı derviş tekketerinin anlatılması: Tamamı (---) adet tekkegahdır. Evvela kaleden dışarıda Feth-i Bab Tekkesi, ulu tekkedir ve Ankuz Baba Tekkesi fakirierin konuk evleridir. (~--) (---) ( ---) ( ---) Hamamlarının özellikleri: Tamamı (---)adet hamamdır. Evvela kale hamamı, bunlar seçkin, halk herkes için hoş hamamlardır, ama 120 adet hane hamamları vardır. 302 Tüccar ve esnaf hanlarının anlatılması: Hepsi yedi handır, ama donanımlısı eski bedesten yakınında çarşı hanı gayet bakımlıdır. {---) {---) (---) (---) (---) (---) {---) (---) (---) (---) {---) Sultan çarşılarının anlatılması: Tamamı 600 adet müzeyyen güzellik çarşısı dükkanıarıdır ki gayet süslü ve bakımlıdır. Saraçhanesi hepsinden şirindir ve gayet sanatlı saraç takımları işlenir. Yüncüleri de beğenilir. Güzellik beldesi şehrin güzellerinin anlatılması: Gerçi Kürd sınırıdır, ama suyunun ve havasının tatlılığından civanı ve güzelleri beğenilir. Halkı; Türkçe, Kürtçe ve Ermeniceyi güzel konuşurlar. Reayası Kürt ve Ermenilerdir. Yiyecek ve içeceklerinin anlatılması: Evvel§. beyaz ve has ekmeği, çöreği, böreği ve bağlarında hezar1 adında bir çeşit elması olur ki ve rfthın rah rfthın misl-i tüffô.h (elma gibi faydası boldur) misali bu elma hakkındadır. Lezzette sanki İstanbul yakınında Kocaeli sancağında misket elması gibi hoş kokulu yuvarlak bir elmadır. Devamlı bu elmadan yiyen bütün hastalıklar­ dan kurtulur. Kısacası yeryüzünde benzeri yoktur. Bağlarında ağribnik üzümü Şam'ın zeynf üzümünden taze ve lezzetli üzümdür . ................ (1 satır boş) ............... .. Harput'un seçkinlerinin isimleri: Evvel§. Büyük Köseler, ikinci Diyarbakır'a gidişimizde Melek Ahmed Paşa efendimize krallara layık büyük bir ziyafet çekip 2.000 guruş hediye ve soylu atlardan bir tavla at peşkeş çekti. Küçük Köseler ve Hüseyinhanoğulları hanedan sahipleridir keremlerini gÇ>rmüşüz. Çavuş kardeşioğulları, Münziroğulları. İbret verici Harput Gölü'nün özellikleri: Bu şehrin batı tarafında bağ ve bahçeler ile komşu şehirden iki saat uzaklıkta bir göl vardır. Bir günde süratle iki adam dolaşabilir. Yılan zehiri gibi çok acı bir göldür. Bazı tarihçiler: [83b] "Bu gölün kaynağı Van denizidir ki yer altından geçit yeri bulup bu Harput'ta göl olmuştur" derler. Zira Van denizinin balık­ ları bu gölde de bulunur. "Gerçekten Allah 'ın her şeye gücü yeter." [Bakara, 20] ' Bu göl içinde bir ada vardır. Onda bir büyük Ermeni Köyü vardır. Tahminen 300 hane vardır. Bütün halkı boyacı ve terzi Ermenilerdir. Adı geçen gölün çevresinde olan Habusı Köyü'nden ve başka köylçFden kayıklar ile bütün halk gelip bu gölü seyreder gezip dolaşırlar. 303 Acaiplik ve gariplik Bu adada bir Ermeni kilisesi vardır. Hazret-i İsa'nın eşeği (---) sene yaşayıp öldüğünde bütün bıtrik, keşiş, ruhhan ve papazlar İsa eşeğinin ölüsünü mumyalamışlar. Bu kilise içinde yer allında saklanmaktadır ki onu o kilisenin hizmetçileri bile bilmezler. Hala eşek vücudu endamıyla dört ayak üzerinde ayakta durur şeb-çerag gözlü yaldızlı çullu bir eşektir diye gücenilir, insanlardan haber aldık, ama bu hakir görmedim. Eski zamanlarda Hıristiyan milletler bu eşeğe tapındıklarından "Har-put şehri" derler. Acaip ve garip sırlı hikmet: Harput şehrinin kıblesi tarafındaki bağlar içinde yalçın kayalarda büyük mağaralar vardır. Orada Temmuz ayı olunca akan sular donup buz olur. O şiddetli sıcaklarda donmuş buzlardan halk kullanıp ı:iğerleri tazelenir. Temmuz günleri gidip şiddetli kış gelince bütün buzlar eriyip suları hamam suyu gibi olur. Mağaraların içi o kadar sıcak olur ki nice memleketinden ayrı düşmüş insanlar oraya varıp ha- · mam gibi yıkanırlar. Gariplik bunda ki şiddetli sıcaklarda sıcak olup sert kış günlerinde soğuk olacakken Fail-i Muhtar Allah gücünü göstermek için böyle yaratmış. Ayet (---) (---)"Allah dilediğini yaratır ... " [Nur, 45] Tanrı'nın diğer bir sanatı: Bu şehrin ovasında bir çeşit kaynak su çıkar. Her sene kabak mevsimi geldiğinde bütün uzak ve yakın yerlerden zengin ve yoksul, garip ve miskinler gelip bu ovada çadırları ve ağırlıklarıyla konaklarlar. Öncelikle ij.ç gün tuzlu yemeden, yağlı ve ağır yemek yemeden kaçıhıp sabahleyin bir fincan içince üç amel ·eder, bir fincan daha içene üç ame1 eder. Bu tertip üzere on fincan içen sağlam bünyeli adama tam otuz amel eder. Bazı adamlara istifra ettirip tahammül edemeyene tövbe ettirir. "Günahından tövbe eden, günahsız kimse gibidir." [Hadis-i Şerif] Sözü uyarınca pak ve temiz olup sıkınh ve darlıklarından, bütün hastalık ve rahatsızlıklarından temizlenir. Onun için bu Harput halkı sağlam bünyeli, kırmızı yanaklı olup hekimlere muhtaç değillerdir. Ancak Hakim-i Mutlak'a muhtaçlardır ki ayet; "Yeryüzünde yürüyen her canlının rızkı, yalnızca Allah'ın üzerinedir." [Hud, 6] (---) (---) (---) (---) (---) (---) (---) (---) (---) Harput evliyalarının nur dolu merkadierinin ziyaret yerleri: ................ (1.5 sahr 304 boş) ................ . Daha sonra Harput şehrinden doğu tarafa bakımlı ve şenlikli köyler ve sarp taşlık kayalık yolları (---) saatte gemiyle Murat Nehri'ni geçip, Eski Per-teng şehri, Pertek Kalesi'nin özellikleri isimlendirilmesinin sebebi Moğol dilinde per-teng karakuşa derler. Kalesi üzerinde tunçtan bir karakuş heykeli var idi. Her sene Harzemşah nevruzunda ıslık gibi ses çıkarırdı. Bütün Kürt ve Mığdısi (Ermeni) kavmi sesini işiterek bu şehrin pazarına toplanırlar, böylece insanlarla dolu büyük bir kalabalık oluşurdu. Peygamberin hicretinin 19. yılında Halid ibn Velid Diyarbakır Kalesi'ni feth ettikten sonra bu Perteng Kalesi'ni de feth ederek kuş heykelini yıkınca büyük kalabalık toplanmaz oldu. Hala ol kuş tılsımı yeri kalenin zirvesinde bellidir. O tılsımlı kuşun ismiyle bu şehre Per-tengden meşhur galat daha yaygınia­ şarak ve kelime hafifleştirilerek Pertek derler. İlk defa yapan kisralardan (---) kisra yapısıdır. Onda nice yüz sene nice meliklere geçtikten sonra Molla İdris'in yardımıyla 921 [1514] tarihinde I. Selim'e Pertek hakimi itaat ederek kaleyi Bıyıklı Mehmed Paşa'ya teslim edip bağlandığından yine hakimine ebedi olarak yurdluk ve ocaklık yoluyla verildi. Hala beyi mutasarrıftır ki Asitane-i Saadet tarafından gelen padişah emirlerinde bunların elkabına "Cem-cenab" yazılır. Miriliva elkabı yazılmaz, zira hükf:ımettir. Eski zamanlarda [84a] yönetimleri altında tirnar ve zeametten bir şey yoktur. Hala gelir kapıları kendilerine hass olarak ayrılıp hassına göre asker toplayıp sefer eşer. Beylerinin soyu sona erse Devlet-i aliyyeden sancağı başka­ sına tevcih olunur. Hassı Süleyman Han kanunu üzere 380.000 akçedir. Beyi sefer sırasında 800 askere sahiptir. Adalet üzere beyine senede 10 kese hasıl olur. 150 akçe asumani kazadır. Kethüdayeri, serdarı, müftüsü ve nakibi yoktur, ama şehir subaşısı vardır. Kalesi Murat Nehri kenarında yalçın kayalı güzel bir, tepe üzerinde dörtgen şekilli bir küçük Şeddadi yontma taşlı bir beyaz taşlı kaledir. Dizdarı, neferatları ve cebehanesi padişah tarafından değildir, ancak beyi hükm eder. , ................ (3.5 satır boş) ................ . Oradan.yine doğu tarafa sarp taşlıklı yollar ile bir menzilde, 305 Sağmal definesi şehri, Sağman Kalesi'nin özellikleri isimlendirilmesinin sebebi İldrfs yazdığına göre Abbasfoğulları zamanında Kara-Amid meliki (---) bu kayalarda keklik kuşu avlarken bir kayadan sağmal (sütü alınan koyun, inek vesaire) sesi gelir, hemen melik o kaya üzerinde kurbanlar kesince kaya iki parça olup bir gün bir gece Takyanus altınları akar. O mal ile bu kaleyi inşa edip ismine sağmaldan bozma Sağman derler. Bitlis ham Abdal Han'a göre "Sağman adında bir Kürt beyi yaptı. Atamız Şerefname sahibi Şeref Han böyle yazmıştır" buyurdular. Bu da Halid ibn Velid fethidir. Daha sonra 922 [1516] tarihinde Selim Han'a itaat ettiler, Molla İdris ve Bıyıklı Mehmed Paşa eliyle. Bu da Diyarbakır eyaletinde yurdluk ve ocaklık ile mutasarrıf sancakbeyi tasarruf eder. Tirnar ve zeamet yoktur. Beyinin Süleyman Han kanunu üzere hassı 369.057'dir. Sancakbeyi 850 askere sahiptir. Müftüsü, nakibi, kethüdayeri ve serdan tamamen Diyarbakır'dadır, ama 150 akçe kadısı ve şehir muhtesibi vardır. Kale dizdan beyi tarafındadır. Kalesi Murat Nehri kenarında bir yalçın kaya üzerinde dörtgen şekilden uzunlamasına ... ................ (4.5 satır boş) Cemşid-kenizek (Çemişgezek) ................ . Kalesi'nin özellikleri İsimlenmesinin sebebi odur ki Cemşid'in bir kölesi bir (---) firar edip bu sarp ülkede yerleşerek Karı1n malına sahip olarak Cemşid korkusundan bu kaleyi inşa ettiklerinden Cemşid-kenizek­ 'den bozma Çemişkezek derler. Nice bin krallar eline girmiştir ama Cemşid üzerine geldiği halde zafer bulamayıp hüsrana uğramış olarak Ayasluğ vilayetine geri gitmiştir. Orada tanrılık davasına kalkışarak yedi iklim krallarını kendine bağlamıştır. Ancak Şeddad ibn Ad itaat etmemiştir. Oğluyla Melik Dalıhak 100.000 askere başkumandan edip Cemşid'i Ayasuluğ'da koparıp savaşla yenmiş ve testere ile Cemşid'i iki parça etmiştir. Böylece bütün Tanrı yaratıkları derttenve sıkıntıdan kurtulmuşlardır. Hala Ayasuluğ'da yatar, kefereler her pazar varıp dolaşırlar. Oradan Cemşid kenizeki (küçük cariye) bu Çemişkezek'de müstakil hakim oldu. Nice yüz sene gah Abbas! Ekradı gah Azerbaycan Acemi mutasarrıf oldu. 306 Sonunda (---) tarihinde I. Selim Şah'a halkı itaat etti. Hala Diyarbakır eyaletinde sancakbeyi tahtıdır. Beyinin hassı 334.223 akçedir. Zeamet 2 ve tirnar 17. Alaybeyisi ve çeribaşısı vardır. Sefer sırasında beyini bayrağı altında tamamı 1.100 adet silahlı askeri olur. 150 akçe kazadır. Müftüsü, nakibi (bir kabilenin başkanı veya vekili) ve muhtesibi (belediye reisi, şehremini) vardır. Dizdan ve kale neferatı da vardır. Kalesinin şekilleri: Murat'dan uzak, ................ (1 satır boş) ................ (3 ................. [84b] satır boş) ................ . Munzur Baba Nehri'ni anlatılması Ovacık Nahiyesi'nde Munzur Baba'nın dağlarından doğar küçük bir pınar Murat Nehri'ne karışır. Bu nehir her sene ağustosta 40 gün acı ve 40 gün tatlı akar. Bu nehrin lezzetli alabalığı olur. Avcılar ziyaretten aşağıda balığı avlarlar. Eğer ziyaret yanında aviasalar balıkları pişmez. Bu kaynağın kuzeyinde bir dağ vardır. Orada Munzur Baba'nın diktiği bir ağaç vardır gayet siyahtır. O ağaçtan kim keserse zarar çeker. Mağazbird Kalesi'nin özellikleri ................ (13.5 satır boş) ................ . Sağlam Kahkaha Kalesi, dayanıklı sur, Palu Kalesi'nin özellikleri isimlenın esinin sebebi (---) (---) (---) (---) "( ---) (---) (---) (---) yapıcısı (---) (---) (---) (---) 921 [1515] tarihinde Selim Han veziri Bıyıklı Mehmed Paşa'ya hakimi itaat etmiştir. Yine kendine mülkiyet üzere vilayeti bağışlanmıştır. Hala Diyarbakır eyaletinde ebedf hükumettir. Evlattan eviada mutasarrıf olurlar. Emirlerinde bunlara da "Cem-cenab" yazılır. Eyaleti geliri kendilerine hass-ı hümayun olarak ayrılmıştır. Yönetimi altında timar, zeamet, alaybeyi ve çeribaşı yoktur. Savaş sırasında hakimi 2.000 askerle sefere katılır. Bütün a~keri silahlı, cesur kavim, başı telli, alaca serbendli (sarıklı), şal şabikli, pansadi (bir çeşit kundura), sıdisi (bir çeşit kundura) ve hezarı mıhlı, poçikli (yemeninin arkasında bulunan, giyerken tutup çekmey~ yarayan kuyruk), papuşlu, alaca sakallı acaip suratlı yiğit askerler ile sefer eşer. (---) (---) (---) 307 İstanbul tarafından 150 akçe kazadır. Müftüsü, nakibüleşrafı, kethüdayeri, yeniçeri serdarı, dizdan ve neferatları yoktur, ama muhtesibi ve şehir voyvodası vardır. Palu Kalesi'nin şekilleri: Murat Nehri kenarında gerçekten de Kahkaha Kalesi'ne denk göklere baş çekmiş bir taş yapı küçük bir kaledir, ama bir taraftan havalesi olmadığından bir şekilde zafer mümkün değildir. Hatta Timur görüp asla ilgilenmeyerek geçmiştir. Kale içinde İbrahim Bey'den başka askeriyle sakin olur hiçbir fert yoktur ve sakin olması da mümkün değildir. Zira her zaman kaleye çıkmakta zorluk çekerler. _ Kale içinde bir cami, cebehane, mahzenler ve su sarnıçları vardır. Murat Nehri'ne iner kayalar içinde gizlenmiş bir su yolu vardır. Bütün burçları ve bedenleri gayet dayanıklıdır ve (---) tarafına açılır bir sağlam demir kapısı var.(---) (---) (---) (---) (---) ( ---) (---) ( ---) (---) Palu varoşunun anlatılması: Murat Nehri kıyısında (---) bin adet toprak ile örtülü (---) lı bakımlı evleri vardır . ................ (1.5 satır boş) ................ . Palu'nun bahsında Ergani ve Eğil birer konaktır. Kuzeyinde Harput bir menziİdir. Kıblesinde Diyarbakır iki menzildir. (---) (---) [85a] Ondan bu Palu Kalesi ensesinde bağın ardında İrem Bağı gibi bir köy vardır. Bu yerlerde tanınmış ve bilinen bir mesireyeri, dinlenme yeri ve ağaçlık bir mekandır ki Palu beylerinin hassıdır. Ondan bir tatlı kaynak bir kayadan doğar, abıhayattan nişan . verir. Şattü'l-Arab'ın üç başı vardır. İlk olanı budur ki yeryüzünde benzersiz hayat suyu bir nehirdir. İskender'in bu mahalde bir nişimeni (dinlenme yeri) vardır. Şatt'ın bir parçası da Ergani sırtında Taht-Maşat adlı bir yerden turna gözü gibi arı duru bir temiz sudur ki bu da benzersiz can bağışlayan tatlı sudur. Şatt'ın bir kolu da Harput ile Ergani arasında Demirkapı ile Çınarlı Deresi'nden gelir. Anılan üç kol Şatt Nehri, Bırdınıç adlı bir göz büyük köprü ki bir kayadan bir kayaya yapılmış Kisra kemerinden nişan verir göklere baş çekmiş yüksek bir köprünün altında üç adet Şattü'l-Arab bir yere toplanır. Daha sonra Berrecil Nehri katılır. 308 akan (---) nehri katılıp Diyarbakır'ın Fıs Kayası altından geçip çay bostanlığını ve reyhanlığını sulayıp 170 parça kale, kasaba ve şehirleri sulayıp cennet benzeri Bağdad'a varıncaya kadar 150 adet büyük nehirler karışıp Bağdad'dan aşağı Diyale, Çarka, Zarb-ı Ali ve 60 adet büyük nehirler karışır. Basra'dan yukarı üç menzilde Kuma Kalesi burnunda Fırat Nehri ile Murat Nehri bir yerden gelip Kuma'da Şatt'a karışır. Şattü'l-Arap derler. Basra önünde Hindistan ve Portugal gemileri gelip yanaşır. Umman denizi gibi bir Şattü'l-Arap olur. Nice tarihçiler bu Şatt'ın, Murat ve Fırat Nehri'nin ta doğuşlarından Basra önünde Umman denizine katılıncaya kadar bu üç büyük nehre küçük ve büyük 2.060 nehirler katılır, diye hey'et (astronomi) kitaplarında yazılmıştır. İnşaallahu Taala Musul, Şehrezol, Bağdad ve Basra seyahatleri yazıldığı sırada bütün nehirleri birer birer ayrıntılı olarak yazılır. Allahım hayr ve afiyetle nasip eyle. Ama bu Palu Kalesi dibinde akan Murat'ın doğduğu yer yakındır. Erzurum ile Muş Salırası arasında Bingöl Yayiağı'nda bin gölden fazla göllerden toplanıp Muş Ovası'ndan geçerek bu Palu Kalesi altından akıp İzoli adlı mahallerde Çat adlı köyde Fırat Nehri'ne katılır. Nice yazdığımız kalelerden sonra Birecik Kalesi'ne ulaşır, ondan aşağı Kuma'ya varıncaya kadar uğradığı kaleler Birecik seyahatinde yazılmıştır, vesseltim. Daha sonra bu Palu'da İbrahim Bey'den ihsanlar ve yoldaşlar alıp (---) tarafına sarp çalılıklar ve kayalık yerler ile bakımlı köyler içinde (---) saatte gidip, Bakımlı şehir, yani büyük Çapakçur Kalesi ve Bitlis Pınarı'nın özelliği: Mığdısi Tarihi'nin yazdığına göre İskender-i Zülkarneyn derlerdi, ama İskender bu iki boynuzun acısından bir saat rahat uykusunda olamazdı. Boynuzlarının acısına ilaç ve çare bulmak için nice zaman gezip dolaşıp nice bin hekimler ile görüştü. Ancak boynuzlarının acısının giderilmesine çare bulamadı. Ta karanlıklar ülkesine gidip abıhayattan şifa bulayım dedi. Sonunda ölümsüzlüğü ve şifayı bulamayıp Basra'da Şattü'l­ Arab'dan içerek boynuzlarının acısı diner ve boynuzları da küçülmeye başlar. Kara köprü altından 309 Sözün kısası Şatt suyundan içip Şatt başına gelerek Diyarbakır'a geldi, ondan Batman Nehri'ne gelip faydasını göremeyince Batman Nehri'ne karışan Kefindir suyundan içince ondan hoşlandı. Onun kenannca içerek Bitlis şehrine gelince nehir iki çatal olur. Avih Deresi'nden gelen nehirden içer, ancak faydasını göremez. Bitlis Kalesi'nin sağ· tarafında akan nehirden içince hemen kale kayası dibinde rahat uykusuna varıp dinlenir. Uykudan uyanınca o nehrin doğduğu yere vararak yedi gün içerek yeniden hayat bulur, boynuzunun biri düşünce bir boynuz kalır. "Bre meded Basra'dan beri faydasını göre göre içtiğim hayat sularına meğer bu tatlı su karışırmış " deyip Bedlis adlı hazinedarına nice bin kese bol mal verip, "Tez bu mahalde Bedlis, bana bir kale inşa et ki azametimle ben kuşatsarn ben de fethinde aciz olam" diye huyurunca hazinedar Bedlis, Bitlis Kalesi'nin yapılmasına başladı. Yine İskender [85b] hekimlerinin kışkırtmasıyla seyahat ederek Bitlis'ten bir günde Muş Ovası'na, ondan menzilleri katiayarak Murat suyunu içerek muradına ermeye bu Çapakçur Dağı eteğinde İskender! çadırını kurup zevk u safaya dalıp Murat suyunu içerek bir boynuzu daha düşer. Murat Nehri'nin yararını görünce "Ne çapak çur" der. Mığdıs1 (Ermeni) dilinde "çapak çur", cennet suyu demektir. Hala Ermeni-i Yarıneni dilinde "çur" suya derler. Gerçekten de Murat Nehri abıhayattır. İskender hekimlerinden Filikos (---) (---) (---) (---) (---) (---) (---) (---) katına çağırıp, "Bu kadar zaman benim dostum ve has hizmetçilerimden idiniz. Benim boynuzlarıının ağrısına bir çare bulmaya kadir olmadınız. Çaresi, Cenab-ı Allah'ın cennet nehirlerinden oldu. Tez bu mahalde benim için bir sağlam ve dayanıklı bir kale yapılıp ismini Çapakçur kosunlar" diye emr edince kaleyi 315 günde tamam edip ismine Çapakçur dediler. Çapakçur kelimesi, kalenin yapımına başlanmasından tamamlanmasına kadar İskender fermanıyla tarih olmuştur. Murat Nehri kenarında göklere doğru baş çekmiş bir yalçın kaya üzerinde sağlam ve dayanıklı bir taş yapı eski bir kale, bir Ferhad işi yapıdır. Burçları ve bedenleri gayetle sağlam olarak inşa olunmuş kayaların üzerine kondurulmuş beşgen şekilli eski bir sur310 çevresinin büyüklüğü (---) adımdır ve tamamı (---) kapıdır. (---) tarafına (-.:-) (---) (---) (---) (---) (---) (---) (---) Kale içinde tamamı (---) adet bağsız ve bahçesiz hanelerdir ki tamamı temiz toprak ile örtülmüşevlerdir. Camii, tahıl ambarlan, cebehanesi, su samıçiarı ve Murat Nehri'nden susuzluğun giderilmesi için su alınır hayat su yolları var . dur. Fırdolayı ................ (1 satır boş) ................ . Bu kale nice kraldan krala yüzlerce defa intikal etmiştir. Sonunda Abbasfoğulları'ndan Bitlis hakimi Abdal Han efendimizin yüce atalarından Sultan Evhadullah eline girip nice zaman mutasarrıf olmuştur. Onların elinde iken Muş Ermeni küffarları bir yolla kaleyi ele geçirip yedi sene mutasarrıf oldular. Daha sonra Kürt beylerinden hala günümüzde hakim olan (---) Bey'in atası Suhran-can feth edip canının istediği gibi babadan oğula yönetimleri altında iken 921 [1515] tarihinde Çıldır (Çaldıran) savaşından sonra I. Selim Şah'a itaat edip Bıyıklı Mehmed Paşa'ya anahtarlarını teslim ettiklerinde padişah tarafından onların itaatına karşılık vilayetleri kendilerine mülkiyet üzere yurdluk ve ocaklık olarak bağışlanan dokuz adet ocaklık sancağın biri de bu Çapakçur'dur, ama ülkesi bir beylerbeyilik kadar geniş hükumettir. Senede 40 yük akçe hasıl olup 2.000 atlı ile yönetir. Soyları son bulsa Osmanlı Devleti tarafından sancağın başkasına verilmesi Süleyman Han kanunudur. Beyinin hassı 337.000, zeamet 5, tirnar 35. Kanun üzere cebelüleriyle alaybeyisi ve çeribaşı sancağı altında toplam 300 asker olur. 150 akçe asumanf kazadır. Müftü, nakib, kethüdayeri, serdarı, dizdan ve neferatları yoktur. Kale beyinin hükmünde olup küçük topları vardır. Aşağı varoşu Murat Nehri kenarında tamamı temiz toprak ile örtülü (---) adet bakımlı haneleri vardır, ama suyu ve havası, mahbub (güzel) ve mahbubesi beğenilir. Tamamı (---) adet mihraptır. ................ (1.5 satır boş) ................ . Bu şehre Palu Kalesi'nden sekiz saatte gelirken Murat Nehri üzerinde Çapakçur büyük köprüsünden geçerken Bingöl Yayiası'na çıkan Haltf aşireti, Çekvanf aşireti, Yezidf aşireti, Zaza aşireti, Zebarf aşireti,, Lolo aşireti, İzoli aşireti, Şakakf aşireti ve Giygi aşiretleri ki tc{mamı 200.000 Kürt adamı ve on kere yüz bin (bir 311 milyon) koyun sürüsü olup bu köprü üzerinde Çapakçur beyinin adamları kuş uçurmayıp öşür alırlar ve yayladan dönüşleri sırasında hediyelerini alıp çok büyük gelirleri olur . ................ (4 satır boş) ................. [86a] Oradan (---) (---) tarafına (---) (---) (---) ( ---) (---) (---) (---) (---) (---) Dinç Kalesi, Genç hükumetinin özellikleri İsimlenmesinin sebebi (---) (---) (---) (---) (---) (---) dir. Abbasioğulları'ndan (---) (---) yapısıdır. Nice devlet eline girip sonunda (---) tarihinde halkı ve hakimi Selim Şah'ın atının ayaklarının tozuna yüz sürüp kalenin yetmiş adet anahtarıyla Selim Han'a teslim ettiler. Hizmetleri ve yaptıklarının karşılığında halkını bütün ağır vergilerden muaf edip sancakbeyinin hakimliğini yine elinde bıraktılar. Diyarbakır eyaletinde mefruzü'l-kadem ve maktuu'l-kalem olan beş adet hükumetlerdir. Biri Cezire (Cizre) hükumeti, biri Eğil hükumeti, Palu hükumeti, biri Hazzo hükumeti ve biri de bu Dinç hükumetidir. Bunlara padişah tarafından emirler, yarlığlar ve fermanlar gelse bu hakimierin elkab ibaretlerinde "Cenabme'ab" diye yazılır beş hükumettir. Bunların en ulusu Cezire hükumetidir. Ondan ikincisi bu Dinç hükumetidir. Eski zamanlarda 3.000 asker ile sefer eşermiş, ama hala hakimi Ali Bey 1.000 askere sahiptir. Muş Sahrası'yla komşu bakımlı ve şenlikli bir hükumettir. Bütün gelir kapıları beyine has olarak ayrılmıştır. Eyaletinde tirnar ve zeamet yoktur. Osmanlılar tarafından 300 akçe payesiyle bir kadı gelip adalet işlerini icra eder. Adalet üzere dört ve beş kese tahsil eder. Şeyhülislamı, nakibi Bitlis şehrindedir. Zira bütün halkı Şafii Kürtlerdir. Yezidi Kürtleri ve Ermenilerinin tamamı reayadır. Sipah kethüdayeri, serdarı, dizdan ve neferatı yoktur. Kalesi hakimi hükmünde olup Asitane tarafından yeniçeri müstahfızları yoktur ve Kürt alimleri gayet çoktur. Gerçekten de Dinç şehri olduğundan suyu ve havasının güzelliğinden halkı dinçtir ve memleketi günçdür. Bütün ileri gelenleri zengindir, geniş vilayeti gülünçtür. Bir koyun on akçeye, bir sığır bir rub' a, iki okka beyaz ekmek bir 312 akçeye, bir sornar (12 İstanbul kilesi = 307.966 kg) buğday (---) at yemi olur 10 akçeye. Diğer yiyecekler, içecekler ve tahıllar da ona göre kıyaslanmalıdır. Dinç Kalesi'nin şekilleri: Kalesi Murat Nehri kıyısında (---) göklere doğru uzun boyunu uzatmış yüksek bir tepe üzerinde alhgen şekilli Şeddadf i b ret verici bir taş yapıdır. (---) tarafına bir kapısı var. Fırdolayı çevresinin büyüklüğü (---) adımdır. Bütün burçları mimar! ilmi ile dayanıklı olarak inşa olunmuştur. Kale içinde tamamı toprak ile örtülü (---) adet bakımlı hanelerdir. Camii, anbarları ve sahrıncı vardır, ama hamam, han ve çarşı pazardan bir işaret yoktur. Kale duvarının boyu 12 melikf ziradır ve her tarafı göklere doğru baş baş çekmiş yüksek duvarlardır. Kuzey tarafı Muş Ovası'na gider düzgün yoldur. Bu şehrin kıble tarafında Mifarıkin Kalesi iki menzil yerdir, ama yolları taşlıkhr. Bitlis şehri doğu tarafında Mudikf Kalesi üzerinde yine iki menzildir, ama sarp ve sıkıntılı bela yollardır. Bu Dinç Kalesi Van eyaletiyle komşu bir geniş vilayettir. (6.5 Bu satır boş) şehirden, (1 satır boş) ................ . Atak eski Kalesi'nin anlatılması: isimlendirilmesinin sebebi, ................ (1 satır boş) ................ . İlk yapıcısı (---) (---) (---) (---) ( ---) (---} Yezdan Behram elinden Şah İsmail alıp Çıldır gazasında Selim Han eliyle Şah İsmail bozguna uğrayınca kale içinde bulunan kötü işli askerlerini eski hakimi Yezdan Behram tamamen katiedip kaleyi Suran müftüsü Molla İdris eliyle {86b] Selim Han'a teslim etti. Selim Han da itaat ettikleri için vilayetini yurdluk ve ocaklık yoluyla yine hakimi Yezdan Behram'a bağışladı. Hala Diyarbakır eyaletinde ocaklık hükumettir. Beyinin hassı 447.300 akçedir. Zeamet 9, tirnar 76. Tamamı 800 asker olur. Alaybeyisi, çeribaşısı vardır ve 150 akçe kazadır. Kethüdayeri, serdarı, müftüsü, nakibi ve dizdan yoktur, ama subaşısı ve muhtesibi vardır. Atak Kalesi'nin şekilleri: (---) nehri kenarında (---) yüksek bir tepe üzemide dörtgen şekilli taş yapı hoş bir kaledir. 313 Fırdolayı büyüklüğü (---) adımdır ve (---) tarafına bir kapısı var. Kale içinde, ................ (l.S (---) (---) satır boş) ............ ~ ... . tarafına, Cıska mamur kasabasının özellikleri Diyarbakır eyaletinde Dinç toprağında ve (---) kenarında İrem Bağı gibi süslü bir şehir, 2.000 haneli, cami, han ve hamamlı bakımlı kasabadır. Hakimleri (---) (---) (---). Bütün halkı Davud işi yapar (yani demirci) ki burada işlenen şeyhan!, maarrav! ve zıvzıgf kılıçlar, bıçak ve hançerler Diyarbakır'da ve isfahan'da yapılmaz. Cıska hançeri ve çakısı meşhurdur . ................ (1 (---) (---) satır boş) ................ . tarafına, Kulp Eski Kalesi'nin özellikleri isimlendirilmesinin sebebi (---). Yapıcısı, Abbas!oğulla­ rı'ndan el-Mu'temid-billah'dır. Nice kralların eline geçmiştir. Sonunda halkı I. Selim'e itaat ettiklerinden yine hakimine ocaklık ve yurdluk yoluyla bağışlanmıştır. Beyinin hassı 166.668 akçedir. Zeamet 2 ve tirnar 74. Alaybeyisi vardır. Sancakbeyiyle toplam 700 Kürt askeri olur ve lSO akçe kazadır. Kale dizdarı ve başka hakimi yoktur. Kulp Kalesi, ................ (S (---) (---) (---) tarafına, satır boş) ................ . Celil Dağı, yani Tercil Kalesi'nin özellikleri isimlendirilmesinin sebebi (---) (---) (---). Yapıcısı (---) (---). Bunun da hakimi Selim Han'a itaat edip ocaklık (bir aileye, babadan oğula geçmesi için verilen mülk) hükumet olmuştur, ama beyinin soyu son bulsa Diyarbakır valisi arzıyla Der-i devlette sancağı hak eden başka birine bağışlanır. Beyinin hassı 44S.300 akçedir. Zeameti 4, timarı 163 ve alaybeğisi var. Tamamı 1.000 adet seçkin asker olur. ISO akçe kazadır. Başka hakimi yoktur. Kalesi sancakbeyi hükmündedir. Tercil Kalesi'nin özellikleri ................ (4.S 314 satır boş) ................ . Şatt'ın bir kolu da bu Tercil'den doğar.(---)(---) (---) (---) (---) (---) (---) (---). Bu Tercil, Hazza'ya 8 saat yakındır. Bu yukarıda yazılan Dinç, Atak, Cıska, Kulp, Tercil ve Mihran birbirlerine birer uzun menzil yakındır. (---) (---) (---) tarafına. Şems-hani şehri, yani Mihrani Kalesi'nin özellikleri · isimlendirilmesinin sebebi (---) (---) (---) (---) (---) (---) ve yapıcısı (---) (---). Bunun hakimi de Selim Han veziri Kemah fatihi Bıyıklı Mehmed Paşa'ya itaat ettiler, Suranlı Molla İdris eliyle. Bu o İdris'dir ki I. Selim Trabzon'da şehzade olarak hakim iken (---) tarihinde, "Kayser ülkesi şahı olup İran ülkesi şahını bozguna uğratarak Kürt illerini, Alaüddevle, ümm-i dünya Mısır, Mekke ve Medine şahı olursun" diye müjdeleyen Molla İdi'is'dir ki yıldızlar ilminde sanki İdris Nebf idi. Gerçekten de I. Selim yedi sene, hatta daha fazla Hadim-i Haremeyn olup 770 hutbe sahibi oldu. Mihrani Kalesi'nin özellikleri (---) (---) (---) (---) (---) Beyinin hassi 200.000 akçedir ve ocaklık hükumettir. Tirnar 101 ve zeamet 9'dur ve alaybeği vardır. Tamamı 500 asker olur ve 150 akçe kazadır . ................ (1.5 sahr boş) ................. [87a] Buradan kuzey tarafa doğru (---)gidip, Faresiz ova yani bi-huş Muş Sahrası'nın özellikleri Van eyaleti hükmünde Bitlis ham, Atak ve Tercil hanları hududuyla komşu geniş bir ovadır. Ortasında akan Murat Nehri'nde çok çeşitli balıklar bulunur ki sanki her biri Musa Sofrası'dır. Bu ovanın yeşillikleri üzerinde cemapur (çapulcu) askeri konaklasa atıarına ve diğer ·hayvaniarına yedirse yine evvelkisi gibi bütün otları ve yeşillikleri yerinde durur. Cenab-ı Barf bu salıraya nazar etmiştir. Doğudan bahya uzunlamasına olup uzunluğu tam üç menzildir. Genişliği iki konaktır ve daha azdır. Bu ovanın kıblesi tarafında Mifarıkin Kalesi vardır. İkisinin arası uzun iri merhaledir. Bu uçsuz bucaksız geniş ovanın özelliklerini görebildiğimiz üzere ne gibi aşiretler, A<abileler konaklar, onları yazsak, ne kadar 315 bakımlı ve şenlikli köyler var onları kaydetsek ciltli büyük bir kitap olur. Ancak bu ovadan kuzey tarafa giderken Murat Nehri'ni at ayağıyla geçtik. Zira doğduğu yer olan Bingöl Dağı yakındır. Oradan, MeZun Şeddad'ın kalesi, eski şehir Muş'un anlatılması Van eyaleti hükqıünde Van Gölü kıyısında Tahtıvan subaşılığına iki menzildir. Bitlis'e uzun bir menzil uzaklıktadır. Şerefname Tarihi'nin yazdığına göre bu Muş şehri Azerbaycan-ı Ermen şehirlerinden büyük bir şehir idi. Ad ibn Şeddad Van Denizi zemininde göklere doğru yükselmiş bir sed yapıp, htişa sümme htişa Cenab-ı Rabbü'l-İzzet ile ceng etmeye niyetlenip o seddi tamamlayınca Cibril-i emin Allah'nın emri ile o seddin alt tarafından kanat vurup göklere doğru o kadar çıkardı ki bütün yapı ustalarının bağınş ve çığlıklarını bütün gökteki melekler işitip Allah'ın azabından yine Allah'a sığınırlardı. O binayı Cibril-i emin dört parça edip yeryüzüne öyle vurdu ki bir parçasından Karadeniz ortaya çıktı. Bir parçasının darbesinden Hazar Denizi ortaya çıktı, bir parçasından Tebriz Gölü meydana çıktı. Diğer bir parçasından da Van Denizi (gölü) ortaya çıktı. Diğer işçilerin tamamı itleri, atları ve katırlarıyla taş taşıdarken taş olmuşlardır. Hala bütün Tanrı yaratıkları, Van Gölü'nün batı kıyısındaki Rahova adlı yerde taş olan yaratıkların kimi ayakları üzerinde durur, kimi çöküp yüklenmiş durur, kimi yıkılmış durur ibret verici bir seyirliktir. Daha sonra Van Gölü'nün kuzeyinde Adileevaz Kalesi yakınındaki Sübhan Dağı'nda hala tutuklu durup 40-50 senede bir sesi işitilip 70-80 senede bir kere beş on gün Sübhan kayasından kuyruğu çıkan yedi başlı ejder o zamanlarda kurtularak bütün NemruHuları yedikten sonra Hayy ve Kadir olan Allah'ın emriyle yine anılan ejder Sübhan Dağı'ndaki mağarasına girip haps olur. İnşaallah bu ejder de, imanseddiVan seyahatinde gördüğü­ müz kadarıyla yazılacaktır. Daha sonra yine melun Nemrud kavmine Cenab-ı Hayy u Kadir Muş Sahrası'ndan büyük bir fare çıkarır, bütün NemruHuları yiyerek Muş şehri halkını helak ettiği için Muş şehri derler. Zira bu şehir yakınında muşun (farenin) çıktığı büyük mağara bellidir. Bu mağara içinde olan türlü türlü fare, sıçan, pündika ve muş bir diyarda yoktur, ama Tanrı'nın emriyle 316 İskender Filikos'u tılsımı sebebiyle Muş Ovası'nda asla sıçan olmaz, ama eski zamanda-büyük fare (muş) sebebiyle muş şehri derler. (---)tarihinde Osmanoğlu üzerine nursuz Timur yürüdüğünde bu Muş şehrini harap etmiş, halkını kebap ve hanelerini toprak etmiştir. Hala büyük kalıntıları açık seçik bellidir. Ancak bir ka.saha gibi bakımlı beldedir ki Muş Ovası'nın ağzında bir dağın eteğindedir. Bu harap olmuş şehrini seyrettikten sonra ertesi günü kuzey tarafa doğru yine Muş Ovası içinde (---) saatte gidip, Ermenilerin meşhur Çanlı Kilisesini anlatılması Yedi iklimde bütün milletlerce meşhur bir kilise olup yılda bir kere (---) vaktinde nice yüz bin adam toplanıp yedi gün yedi gece çadırlar kurulup alış verişler olur, yük bozulup yük bağlanıp kervan gelip Revan tarafına ve başka diyariara yollanınadadır. Bu mahalde Van veziri müsellimi ve Atak beyi müsellimi hazır olup bütün tüccarları ve diğer canlıları korurlar. Zira bu Çanlı mahalli üç hükumet arasında bulunduğundan eelall ve cemali gelen giden yolcuları yağmalamasın [87b] için, Van müsellimi fazla askerle gelip fazlaca hac (vergi) alır. Zira aslında Van eyaleti hudududur. Çanlı Kilisenin şekilleri: Muş Ovası'nın kuzeyinde bir sık ağaçlık, koruluk, ormanlık, güllük, bağ ve bostan içinde iki adet göklere doğru baş uzatmış büyük kubbeli bir Mığdısi kilisesidir. Yapıcısını Ermeniler de bilmiyorlar. Bazıları Şeddad yapısıdır, derler. Gerçekten de Şeddadf yapıdan nişan verir. Avlusunu dört tarafında nice yüz ruhban, bıtrik, papaz ve keşiş odaları vardır. İmaretinde her gün nice bin sahan yemeği gelen gidenlere bol bol dağıtıhr. Bayram günlerinde yüz koyun, beş sığır ve ellişer sornar buğday pişip misafirine dağıtılır. Üç yüzden fazla rahipleri ve muğpiçe­ Ieri var ki her biri deyr-i Mesih'de dem vurup rehavf makamında İncil okuduklarında sanki Mesih demi ile ölü gönüller dirilip her dem, can bahşeden dem olur. Bütün konuklara o kadar hizmet ve ikram ederlerkişir-hurma ve Rama'nın katr-ı nebatı yedirip her gece nice yüz diba, şib ve sırmalı gecelik elbiseler getirip konukIarına hizmet ederler, büyük evkaftır. Paşaya beş kese, hana beş kese ve Atak beyine iki kese hizmet edip sınırsızii·hediyeler verirler, ama her sene gelen adamlardan 317 bin kato kadar fazla mal elde ederler. Bütün kafiristana papasları giderler. Nice bin kuruş adakları Dip Frengistan'dan toplarlar. Yedi iklimde seyr ettiğimiz yedi büyük manastır vardır. Biri Revan yakınında Üç Kilise, biri Nahçıvan yakınında Yedi Kilise, üçüncüsü yine Van yakınında Vereg Kilisesi, dördüncüsü Nemçe çasarı olan Beç'de (Viyana'da) İstefan Kilisesi, beşincisi Macaristan'da Tise Nehri'ne bir menzil yakın Faşa Kilisesi, altıncısı Kudüs-i şerif yakınında Hazret-i İsa'nın doğduğu Beytüllahm Kilisesi, yedincisi Kudüs-i şerif içinde bütün Hıristiyan­ ların bile teşbih mabedgahları olan Kurname Kilisesi. O da acaip ve garip sanatlı büyük kilisedir ki anlatılmıştır, ama bu Çanlı Kilise de ibret verici acaip bir yapıdır. Çanlı Kilise'de toplamlmasının sebebini bildirir Garip hikmet: Tılsımiarın etkisi midir, aya nedir ki nice bin insan Rum, Arap ve Acem'den gelip toplanır. Herkes adaklarını getirip kilise içine girip adaklarını yerine getirip içinde ne gibi hayırlı istekleri var ise dua edip dışarı çıkar. Tanrı'nın hikmeti günden güne bütün istekleri hasıl olur" diye bir alay haşerat cinsleri toplanıp yanlış inanç hevesine kapılmışlar. Gariplik bu ki, bazı mürnin ve Müslüman Ebülhevl (taşkafa), zırcahil ve ebleh ümm1 adamlar adaklarını verip ilim isteyip kurban keser. Tanrı'nın hikmeti acaip ve garip ilimler açılır, nice Müslim ve gayrimüslimler tanbur, çeng, rebah, santur, ney, musikar, çeşde, ravza ve karadüzenini ve çöğürünü bu kilisede ziyaret mahalline koyup ertesi günü sazını ele alup üstadca bir fasıl eder ki sanki Hüseyin Baykara faslıdır. Genellikle Ermeni taifeleri usta şair olup, "Bize bu şiir ilmi Çanlı'da verildi" diye yanlış şeye inanırlar, ama kilise içinde karanlık bir köşede bir kabir vardır. Ermeniler o kabrin ismine Sıp Garabıt derler. Gerçek Ermenilerden sordum; Hazret-i Yahya'nın amcasıdır, dediler. Rum Hıristiyanlarından sordum; Hazret-i İsa aleyhisselamın 12 havari halifesi var idi, onlardan (---) bir havar1dir, dediler. Sözün kısası, garip ve acaip seyre değer ib,ret verici bir yapıdır, vesseliim. 318 Bu kilisedeAtak beyi :nüselliminden Murtaza Paşa efendimizin memur ettiği üç kese guruşu tamamen altın olarak alıp yine Sivas tarafına, Sivas'a yöneldiğimiz menzilleri bildirir Tanrı kolay edef Evvela Çanlı kiliseden Atak beyi adamlarıyla kuzey tarafa çıplak dağlar ile 7 saatte boş arazi bir yeşillik boğazda bütün atlarımız otlara ve çayırlara salıp bir gece can sohbeti ettik. Oradan sabahleyin yine kuzey tarafa 10 saatte çıkıp, Muş Ovası'ndan eski yapısı, büyük yüksek tepe, ibret verici dağ, yüksek kilit, büyük tepe, Demavend Dağı 'na denk yaylaZar seçkini yani Bingöl Yaylası Tarihçilerin, hey'et (astronomi) ilmi sahibi yazarların, Tanrı'nın kudret eliyle yarattıklarını görüp yazan Atlas kitabı, Papamonta ve Coğrafya kitaplarının yazdıklarına göre bu dünya yüzü Umman Denizi içre büyüklüğü fırdolayı 87.000 mil bir dünya adasıdır. Nice bin eski hekimler bu alınde yeryüzünde dolaşıp nice bin kere bu geçici dünyayı karadan ve denizden dere ve tepesi ile ve nice bin akarsularıyla, beldeleri ve kaleleriyle, suyu ve [88a] bütün taşı ve toprağıyla, sözün kısası bütün kudret eliyle yaratılan zerre ve şemme ibret verici şeyleri ile bu dünyanın şekilleriyle yedi iklimi bölümleyip hatt-ı istivadan (ekvator) ta karanlık dünyayı ve "fetahta" lafzı tarihinde batı tarafta bulunan yeni dünya ve "fetahtema" lafzı tarihinde bulunan Okyanusu, içinde olan adaları ve bütün madenierini belirtmişlerdir. Gerçekten de bu dünya adası içinde bütün hey' et sahipleri bu bukalemun renkli Atıası konuşan ve cevher saçan kalemleriyle gördükleri üzere öyle yazmışlar ki bu yeryüzünde toplam 148 adet büyük dağlar var, nice yüz bin küçük ve büyük dağlar vardır. Ama bu 148 yüksek dağlardan yüksek, göklere doğru baş uzatmış ve baş olmuş dağlar yoktur demişler. Bu dağları Cenab-ı İzzet yeryüzü nizarn ve düzen bulsun için makalid yaratmıştır, makalld kilid manasıdır. Ayet: "Göklerin ve yerin anahtarları ... " [Zümer, 63] ayetinden kasıt, yeryüzünün dağlar kilididir. Bir ayet-i Şerifede de " Dağları da direk (kılamadık mı?)" [Nebe, 7] buyur~uştur. Zira bu dağlar olmasa yeryüzü sallanırdı, ... . "" Tanrı'nın 319 ama arnlan 148 dağlardan büyüğü bu dünya adasım Muhit Denizi, Umman Denizi ve Okyanus Denizi, denizierin ötesinden kuşatıp dünyayı sağlam tutan Kaf Dağı'dır ki onun hakkında "Kaf; şanlı Kur'an'a and olsun ki..." [Kaf, 1] buyurmuştur. Kaf Dağı'mn ötesini Cenab-ı Bari' bilir ki el-ilmü indallah. Onu akıllı olamn sormaması gerek. Hey' et kitaplarında da yazılmamıştır. Onun araştırılması inanca zarar verir, zira "Allah'ın fiilierini düşünün ama zatını düşünmeyin" buyurulmuştur, ama bu dünya adasımn doğu ve kuzey tarafı arasında Moskof ülkesi, Ye' cüc ve Me' cüc seddine Allah'ın izniyle İskender-i Zülkarneyn varıp orada bütün madenierinden bir sed yapıp o bağazı kapattı ki o boğazdan dışarı Ye'cüc kavmi çıkmayalar. Kehf suresinde, "Dediler ki. Ey Zülkarneyn! Doğrusu Ye'cüc ile Me'cüc bu ülkede bozgunculuk yapıyorlar" [Kef, 94] ayeti indirilmiştir ki İskender' den başka bu Ye' cü c seddine Kılmak taifesi ellişer senede bir kere büyük kalabalık ile karanlık denizini şiddetli kışta buz üzerinden ılgar (dörtnala hızla) ile geçerler, yine aydınlığa çıkarlar. Oradan Ye' cüc seddi eteklerinde İskender'in tunçtan dört köşe ve dört pencereli olarak yaptığı tılsımlı kubbeye varırlar. O kubbe Kılmah kavminin bila-teşbih Kabeleridir. Ellişer senede bir kere Kılmah'ın oraya gidip Ye'cüc kavminin seslerini duydukları tespit edilmiştir, ama Ye'cüc seddi idiğini bilmez bir alay aşağılık türü Kılınahiardır ki Çin, Hoten, Fağfur, Kozak, Riyan ve Moskov ülkesinin ötesini kuşatıp arnlan ülkelere yayılmış sarışın ırk, kavgacı, cesur ve yiğit hululi' {Tanrı'mn cisimleştiğine inanan) mezhepli bir kavimdir. Ama onlar Ye'cüc seddine Cıldırak Tav derler yani Yalabır Dağ derler, ama Ye'cüc Dağı'na Yecüc kavminin seslerinin korkusundan yakın vararnayıp ancak seslerini işitirler. Bila-teşbih İskender yapısı tunçtan kubbe Kabelerine vardıkları inşaallah Kırım ülkesi, Deşt-i Kıpçak, Dağıstan, Heyhat, Kazan, Heşdek ve Alatır vilayetleri seyahatleri ettiğimiz sırada bu Kılmak­ ların durumu ayrıntılı olarak yazılacaktır. Ama bu Dağıstan mahallinde olan 148 yüksek dağdan biri Elbruz Dağı idi ki (---) tarihinde Erzurum'dan Acem ülkesine Şirvan, Şamahı, Bakü ve Demirkapı seyahatlerinde yazılmıştır, ama Elbruz Dağı'mn benzeri bu arnlan Bingöl Yayiağı'dır ki yüksek zirvesine iki buçuk günde ve üç günde çıkılır. 320 zirvesi bulutlar içinde olduğundan karanlıktır. Şiddetli yıkıcı rüzgihdan kar, tipi ve buz olmaz. Yüksek zirvesinde ağaç olmayıp yıkıcı rüzgarlar ağaçları kökünden söker. Yalçın kayaları güçlükle yerinde durur, ama gulyabanileri gayet çoktur. O yüzden ve kışın yıkıcı rüzgarından insanlar çıkamazlar ve çıkmış yoktur. Ancak üç günlük yüksek yol olan yerlerine Kaytak, Haydak, Kumuk, Kımık ve Burgusand ve Çerkez ve Kabartay kavimleri çıkıp bazı madenler çıkarırlar. Yoksa yaylamağa çıkmazlar. Zira kendilerinin aslında şehirleri tamamen yayElburz Dağı'nın laktır. Ama bu Bingöl Yaylası beşinci ikiimin ortasında asıl zemini yüksek olup kendisi de üç günlük yüksek yol olduğundan yüksek zirvesi açık 70 adet yeşillik büyük ovalardır. Batı tarafta bir ucu Kiğı Dağları'dır. Doğu tarafından Acem ülkesi [BBb] toprağında Revan Kalesi dibinde akan Zengi Nehri'nin karşıbatı tarafında Osmanlı hududunda Ağrı Dağı'na varır. Bir uzun sıra dağlar Bingöl Yaylağı'dır. Kiğı ile Revan arasında uzunluğu 16 konaktır. Bu yaylanın kuzey tarafı Erzurum Ovası'dır ki ortasından Fırat Nehri akar. Kıble tarafı Muş Ovası'dır. Muş Ovası'nın ortasından Murat Nehri akar ki doğduğu yer bu Bingöl Dağları'ndadır. Fırat ve Murat Arz-ı Mukaddes'e akar. Adı geçen iki nehrin ve ovaların ortalarında bu Bingöl Yayıası'nın iki menzil, üç ve dört menzil genişliği yerleri var, daha fazla değildir, ama uzunlamasına vaki olmuştur. Kuzeyinde Erzurum eyaleti, batı tarafında Sivas eyaleti, kıble yönünde Diyarbakır eyaleti ve doğu tarafında Van eyaleti ve Acem ülkesi vardır. Gayet bakımlı ve şenlikli vilayetlerin ta ortasında bu Bingöl Yaylası bulunduğundan yedi ayademoğlu ile marnur olur. Ondan sonra şiddetli kış gelince herkes ılıman yerlere inerler. Bingöl halkını bildirir Evvela Zaza, Lulu, İzoli, Yezid1 ve Haltf, Çekvanf, Gigf, Biseyanf, Mudik1 Kürtleri ve, Şakakf, ' ................ (1.5 satır boş) ................ . Bunun gibi nice bin aşiretler ve kabileler nice kere yüz bin hayvanlarıyla çıkıp yeni hayat bulup Erzurum vezirine yayla hakkı verirll'lr. Zira Erzurum sınırında Erzurum şehrinin kıblesi yakınındadır. 321 Bingöl'ün ibret verici ürünleri: Cümle hey' et (astronomi) sahipleri aynı görüşte birleşmektedirler ki beşinci iklimde 29 dağ vardır. Bunların içinde bu Bingöl Dağı mahsüllüdür. Nice bin türlü otlar ve ağaçlar olduğundan başka kimya otu vardır. Nice bin kere koyunların dişleri altın ve gümüş gibi yaldızlaıımış olduğu görülmüştür. Sarı tutya, kırmızı tutya ve mor tutyalar var ki güzel kokusundan insanın burnu kokulanır. Bütün kehhiHlar (göz hekimleri) bu tutyalan toplayıp göz ağrısına tutulanların güzlerine sürerler. Allah'ın emriyle görme kuvveti ve gözünün ışığı artar. 70-80 haneli müşk-i Rum, perçemli beyaz ve mavi sünbülleri olur, Ve kırk-elli renkli yirmişer haneli mis kokulu zerrinieri olur. Beyaz, sarı ve kırmızı zambağı, renk renk ful (yasemin), menekşe ve reyhan, fülfül ve erguvan, ribas Chekimlikte kullanılan ot, rheum ribes) ve merisi ve gülleri içinde türlü türlü nilüferleri ve çilek meyvesi olur ki her tanesi Arapkir dutu kadar lezzetli olur. Çeşit çeşit yergülü, kengeri (enginarı), evşesi (şebnemi), ravendi (kökleri ve sapları ilaç olarak kullanılan bitki), ye,bruhu'ssanemi (abdüsselam, kankurutan otu) ve sünbül-i Rumisi ve usruru (yala:çıcı safranı) v~ nergisi kısacası bütün hekimlere layık ağaçları ve otları olur ki hesabını Cenab-ı Bari bilir. Bin-göl'ünfaydalarının anlatılması Bin-göl derler, ama nice bin göl vardır. Evvela Hızır Gölü, İlyas qöiü, Zülyezen Gölü, Can Gölü, Meryem Gölü, Huvaren Gölü, Bel' am Gölü, Bel' am ibn Baur bu gölün kuzeyinde Erzurum'a eğimli Eğerli Dağda yatar. İmansız gittiğinden hala mezarı leş gibi kokar. Ve, Kuş Gölü: Bir kuşu avcı aviayıp yüzdükten sonra kuşu bu gölde yıkarken kuş dirilerek göle dalıp kaybolduktan sonra "Allah'ın emriyle bin göl ortaya çıktığından hangisi abıhayat gölüdür, kaybolur. Onun için Kuş Gölü derler. . Hurme Gölü: A vratlar girip karnındaki yavrusu iri, kendisi etli ve küsamı (dişilik organının dış kısmı) büyük olup doğum sırasında zorluk çekmeyip kolaylıkla doğum yapar. Er Gölü: Bir adam yıkanıp dışarı çıkınca küçük biraderi tavakana (erkeklik organı kalkma, sertleşme) gelip yine cima eder. Kıllı Göl: Bir büluğa ermemiş masum iken üç kere girip yıkansa kıllı olup bıyık ve sakal sahibi ola. Ve, 322 Miskin Gölü: İçenler cüzamdan kurtula. Ve, Mütarmık Gölü: Sar' a tutan içse istifra ede ed e kurtulur veya ölür, denenmiştir. Ve, Muhannes Gölü: Elbette içen korkak olur. Ve, Cebbar Gölü: İçen ademoğlu ve hayvanlar rahimsiz olur. Ballı Göl: Şekerden lezzetli olup sabah vakti kenarında Diyarbakır'ın gezengevfsi (efsanevf kudret helvasısı) gibi kudret helvası bulunur. Kanlı Göl: Bilmeyip girenden elbette her sene birer adam boğulur. Ve, İçme Gölü: Üç kere içen on beş kere müshil şerbet içmiş kadar amel edip hekim şerhetine muhtaç olmayıp şağlıklı olur. Ve, Salbaş Gölü: Bir kaç kere içenin başı salbaş olur. Ve, Aynü'l-hayat Gölü: Elbette yedi kere içen bütün rahatsızlıklardan kurtulup sağlam vücutlu olur. Bike Gölü: Bunda bir balık olur, onu yiyen cimadan bıkar, gayet kuvvetlendiricidir. [89a] Hatun Gölü: Bundan içen kadınlar Allah'ın emriyle hamile kalıp cimaı lezzetli ola. Ve, Sindiban Gölü: Her an içen kötü ahlaklı olup öfkeli ve kavgacı ola. Ve, Kasım Gölü: Bir küçük göldür. İçinde cevahir, alhn ve gümüş boldur, ama insan almak niyetiyle bu göle girse boğulur. Çobanoğulları'ndan aç gözlü bir melik bu gölü kesip başka bir yere akıtayım derken göl içinde hesapsız köpek balıkları ve türlü türlü haşeratlar ortaya çıkıp nice yüz adet işçi ve ustaları helak ederler. Ve, Kerkes Gölü: Her sene nice bin akbaba kuşu gelip bu gölde çimip gider. Bu gölde bir yıkanıp suyundan içse sakalı ak olur. Ve, Zırnık Gölü: Bu göle genellikle Yezidf, Haltf ve Çekvanf Kürtleri girer. Barak (kaba tüylü köpek) gibi kıllı vücutlarındaki bütün kılları dökülüp vücutları kılsız olur, ancak yine Ye~ zidllikleri kalır. Ve, Şftr Gölü: Her hangi yemek pişirilirken bu sudan yetecek kadar katsalar lezzetli tuz yerini tutar, onun için Şfir Gölü derler. Bundan başka göller §.bıhayattan nişan verir. Esvap yıkarken asla sabun kullanılmaz. Tanrı'nın hikmeti bu kada:r bin küçük ve büyük haliç;ve göller vardır. Bir gölde olan balıklar başka bir gölde yoktur. Bunlardan kırgı balığı ve ala balığının türlü türlüsü, ~ 323 çüngüs balığı, acarlı balık, pullu balık ve yassı balık daha nice bin türlü balıkları vardır. Asla birinde balık kokusu yoktur. Tamamı güçlendirici ve rahatlahcıdır. Herbirinin suyu ve havası o kadar tatlıdır ki diller ile anlatılmaz. Melikler ve geçmiş sultanların yapı kalınhları var ki her biri Kisra kemerinden nişan verir. harun balığı, sıka balığı, sırık balığı, alcık balığı, Eğlence yeri seçkin yaylağın anlatılması Bu Bingöl'in özelliklerini Kaytak Tarihi'nde acaip yazmıştır. Ancak bu hakir on gün konaklayıp bu kadarca durumlarını görüp öğrenmişiz. Kısacası, Anadolu ülkesinde toplam 360 büyük yayla vardır. Bunların içinde meşhuru bu Bingöl'dür. Ondan Adana yakınında Ramazanoğlu Yaylağı, Karaman'da Dölendi Yaylağı, Alaiyye ensesinde Koç Davud Yaylağı, Adaliye yakınında Istanaz Yaylağı, Silifke'de Mut Yaylağı, Kayseri'de Erciyes Yaylağı, ona yakın Maraş yakınında Göksun Yaylağı, Malatya'da Aspozu Yaylağı, Diyarbakır'da Karadağ Yaylağı, Sincar Yaylağı, Cezir Yaylağı, Ardilan Yaylağı, Van yakınında Vereg Yaylağı, Pinyanişf Yaylağı, yine Van Gölü kenarında Sübhan Dağı Yaylağı, Revan dibinde Ağrı Yaylağı, Erzurum yakınında Bayburd'a yakın Hoşoğlan Yaylağı, Sivas yakınında Kangal Yaylası, Tokat yakınında Yıldız Yaylası, Bursa yakınında Ruhhan Dağı Yaylası, Manisa yakınında Hünkar Yaylası, Tire yakınında Balpınarı Yaylası, Birgi yakınında Bozdağ Yaylası, Bayas dibinde Şolkay Yaylası, ona yakın Bakra Yaylası, Arz yakınında Cüm Yayiası ve Urfa yakınında . ................ (8 satır boş) ................ . Kısacası Anadolu ülksinde bildiğimiz yaylaların hepsinden en beğenileni ve cihan süsü olanları bu yazılan büyük yaylalardır, ama yine bunların içinde bu Bingöl Yaylası daha seçkindir ki bütün özelliklerine Erzurum halkı vakıf olmuşlardır, vesseliim. [89b] Bingöl'den hizmetkarlarımız ve yoldaşlarımızla yine kuzey tarafa (---) saatte, Büyükçayır menzili: Tirfil otlu bir çemenzar yerdir. Asla yapıdan belirti yoktur, ama Erzurum eyaleti sancaklarından Tekman sancağı sınırıdır. Oradan sabahleyin kalkıp sağ tarafda Erzurum yoluna gitmeyip, 324 Tekman ve K~ğı yollarına gittiğimizi bildirir ................ (32 satır boş) ............ .[90a] Tanrı'ya hamd olsun sağlık ve esenlikle Sivas şehrine girerek KaraMurtaza Paşa efendimizle yine müşerref olup can sohbetleri ettik ve nice türlü seyirlik ve gezintiler edip nice bin içler acısı durumlar öğrendik. Sonunda Murtaza Paşa efendimiz bir yıldız ve kutlu baht sahibi şam yüce vezir olduğundan Asitane tarafından Sadrazam Kara Murad Paşa mühür sahibi olur diye korkuya kapılıp Azak'a kah Kazak'a, kah Silifke ve Kars'a istediğinde Murtaza Paşa da Asitane tarafında Koca Valide Sultan'a ve kızlarağasına yirmişer bin altın gönderip kendini Der-i devlete getirtıneye çalıştı. Bu sırada Melek Ahmed Paşa efendimiz de Bağdad eyaletinden aziedilmiş olarak Sivas'a geldi. Evvelki Bağdad'a gidişimizi anarak, "Ne yazık ki Bağdad henüz yeniçeriler zulmünden harap olmadadır" diye üzülürdü. Üç gün o kış mevsiminde Sivas şehri içinde konaklayıp Murtaza Paşa efendimiz her gün yüzer koyun, beşer yüz sornar arpa, onar bin ekmek, diğer sebze, yiyecek ve içeceklerden başka şeker, kahve, misk, ham amber, safran ve balmumuna varıncaya kadar tayinlerini verirdi. Bundan başka üç kere büyük ziyafet çekti, birer İbrahim Han kürkü giydirip birer altın koşumlu ve gümüş takınılı atlar hediye çekerek Melek Paşa'ya saygı gösterir ve ikramda bulunurdu. Vedadan bir gün önce Melek Paşa'ya beş katın koşuro ve takımlarıyla çekti. Melek Paşa Murtaza Paşa mirahuruna bir samur kürk giydirdi. Melek Ahmed Paşa da Murtaza Paşa'yı hanesine davet edip büyük bir ziyafet vermiştir ki diller ile aniatılıp kalemler ile yazılmaz. Bu ziyafet sırasında İstanbul tarafından Murtaza Paşa efendimizin ulağı Tatar Aliş gelip mazullük haberi getirince Murtaza memnun oldu. ' Ertesi günü Melek Ahmed Paşa vedalaşıp gidince haklr beş saat birlikte gittim. Onlar Yenişehir'e gittiler, hakfr yine Sivas'a geldim. Yol hazırlığı görmeye çalışırken İstanbul tarafından Tr~blus-Şam'dan aziedilmiş Hamalı Arnavut Mehmed Paşa'ya Siv~s eyaleti bağışlandı. (---) tarihinde (---) ayının (---) 325 birinde müsellim gelip padişah divanında Murtaza Paşa padişah emrini okutturup, "Bu dünya mansıbı bir el mendili gibi elden ele gezer. Paşa kardaşımıza Allah mübarek eyleye!" diye Müsellim Kafirzade'ye bir sarnur lipaçe (elbise) giydirip bütün vilayet ileri gelenleri müsellimi alıp gittiler. Paşa sarayda on gün daha konaklayıp bütün yol hazırlıklarını görerek konakçıyla doğru Eskişehir'e gitti. Sivas eyaletine tamamı sekiz ay mutasarrıf olmuşuzdur. İşbu 1060 Cemaziyelevvel'in birinde [02.05.1650] Sivas şehrinden İstanbul'a doğru yola çıktığımız menzilleri, kale ve beldeleri bildirir Evvela Murtaza Paşa efendimiz 40 ağaya birer kese, 50 adet yetki sahibi ağalara toplam 70 kese, dört müteferrikaya birer kese ve bütün karakollukçulara 20 kese harcırah bahşiş verdi. 200 has kölelere 10 kese bağışlayıp Bismillah ile hayır dua ve sena ile bütün Sivas seçkinleriyle vedalaşıp Sivas'dan batı tarafa 10 saatte, Sivas Yenişehri Kasabası menzilinin özellikleri Bir düz vadide Sivas bölgesinde bağsız ve bahçesiz toprak ile örtülü bin haneli Müslüman ve Ermenilerin oturduğu yeni yapılmış güzel bir şehirdir. (---} tarihinde Sultan IV. Murad Han Bağdad'a yöneldiğinde ikinci vezir Kara Mustafa Paşa yapısıdır. Bir camii, bir hamamı, iki mescidi bir sıbyan mektebi ve kargir yapı büyük ham vardır. Bütün bu yapılar kiremit ile örtülüdür. Hanına 100 tavla at alır büyük bir kervansaraydır. Hanın önündeki anayolun sağında ve solunda 50 adet küçük dükkanlar vardır. Günden güne imar olmadadır, zira Sivas'dan Zile'ye ve Tokat'a giderken arada çok gerekli bir menzil yeridir. Han ve çarşının iki başında kale kapıları gibi büyük kapıları vardır. Dış tarafı bakımlı hanelerdir. Daha önce tehlikeli ve korkulu derbend idi. Onun için hala bütün oturan reaya ve herayaları tamamen örfi vergilerden muaf ve müsellem Müslüman ve Ermenilerdir. Ma-tekaddem bir mahfıf u muhatara (korkunç ve tehlikeli) derbend-i çalındır idi. Anıniçün hala Hanın Sivas kapısı içinde Hind1 Baba ziyareti; seçkin ve sıradan bütün halkın ziyaret yeridir. [90b] 326 Oradan kuzey tarafa 8 saatte Çamlıbel mahalleri, Artıkova Kasabas.t i.nenzili: Sivas sancağı toprağında bir acaip verimli bakımlı ve şenİikli, köy köy üzere üzere büyük varoşa denk süslü bir beldedir. 150 akçe kazadır ve tamamı 70 köydür. Camileri, köylerinde han ve hamamları ve yer yer pazarı durur bakırnit beldelerdir. Yeniçeri serdan ve sipah kethüdayeri vardır. Gerçi büyük bir şehri yoktur, ama sipahisi ve başka askeri taifesi gayetle çoktur. Bu yerlere yakın, Sivas eyaZeti sancaklarını, nahiyelerini, köyleri ve kasabalarının uzak ve yakınını bildirir Evvela Erzurum seyahati dönüşünde Sivas eyaletinin Çorum sancağı yazılmıştır. Onunla komşu olan Bozok sancağı Sivas sancağıdır. Bakımlı büyük şehri yoktur. Bütün nahiyeleri dolaşır sancakbeyidir. Beyinin padişah tarafından hassı 300.275 akçedir. 19 zeameti ve 731 timarı var. Alaybeyisi, çeribaşısı, sipah kethüdayeri, yeniçeri serdarı, 150 akçe kazası ve toplam (---) adet köyleri vardır. Kadıya 3.000 guruş hasıl olur. Beyine 11.000 guruş hasıl olur. Sancağı tirnar sahipleri ve kendi askeriyle toplam 1.100 adet silahlı asker olup sefer eşerler. · Bozok, Kırşehri'nin Dinek Keskin'i subaşılığı ile komşudur. Çankırı'nın Türkmen Keskin'i ile komşudur ki Kalecik subaşılı­ ğıdır. Keskin-içi başka kazadır ki yazılmıştır. Çorum şehri sancağından Bozok sancağına ve Keskin'e gider yakın komşudur. Keskin'den Kızılırmak üzere Çaşnigir Köprüsü'ne gider nehrin kıbleye beri tarafı Karakeçili Kırşehir sancağı toprağıdır ve Konya sınırıdır ki Sivas toprağıyla komşudur. Kızılırmak'ın öte tarafı Ankara toprağında Çukurca Kazası'dır. Bu İmadiçi Mahallesi Çorum ile Bozok sancağı arasında Demirli Karahisar Kazası'dır. Bozok sancağı özelliği odur ki, Sivas eyaletinde dokuz kadılık bakımlı sailcaklardır. Evvela bakımlı, Sorkun Kazası: 70 pare bakımlı köylerdir. Akdağ Kazası: 100 adet şenlikli köydür. Hüseyinova Kazası: Cihanın kutbu Şeyh Çin Osman hazretleri bu mahallerde bir bakımlı köyde gömülüdür ki Bozok sancağı köylerinden Kiirkçükıran Köyü'nde büyük Osman Paşa Tekkesi'nde 327 gömülüdür. Türk-i Türkan Hoca Ahmed Yesev1 atamızın yedinci halifesidir. Çin diyarında bir tahta kılıç ile bir yedi başlı ejderi kati ettiğinden Emir-i Çin Osman diye tanındılar. Allah sırrını aziz etsin. Hala bütün insanların ziyaret yeridir. Bozok'un bir kazası da Budaközü'dür, Kızılkocalı Kazası ve Gedikçubuk Kazası'dır. Beşiközü Nahiyesi ve Sunkuriçi Nahiyesi Hüseyinova Kazası'nda ulu nahiyedir. Sunkuroğlu'nun hanedanı dibinde 400 yıldan beri taşları aşınmamış bir su değirmeni vardır. Büyük velilerin nazarıyla şenlikli bir su değirmenidir, ama Kazovası Tokat'a bir konaktır. Gayetle bol ürünlü bir diyardır. Kazova özellikleri Tokat şehri toprağında ~50 akçe kazadır. Kethüdayeri, serdan, camii, ham, hamarnı ve küçük çarşısı vardır. Bu Kazova'dan Tavukçu Köprüsü'nü geçince Tozanlı Nehri'dir. Bunu geçince Tokat şehrine varır. (---) (---) (---) (---) (---) (---) (---) (---) Ve, Kasabası'nın Eski İnepazarı 'nın anlatılması Kazova şehri toprağında 150 akçe kazadır. Sipah kethüdayeri ve serdan vardır. Bir bakımlı ham var. Kazova'ya gayet yakındır. inepazarı'ndan bir konakta Turhal Kalesidir . ................ (1.5 Dimorta satır boş) Kasabası 'nın ................ . özellikleri Amasya sancağı toprağında Amasya yakınında vezirler hassıdır ve 150 akçe kazadır. Kethüdayeri ve serdan vardır. Camii, ham, hamarnı ve çarşı-pazarı vardır. Gürcü Köyü bu mahalle yakındır. Bütün reayası Ermenilerdir. Kasaba gibi 1.000 haneli bakımlı köydür. Haftada bir kere büyük pazarı olup büyük kalabalık olur. Allah bilir zamanın geçmesiyle bu Gürcü Köyü büyük bir şehir olur. Zira dört tarafı bakımlı ve şenlikli köyler ile bezenmiş bir köydür. Turhal Ovası Kazova'ya bitişiktir ve yolumuz üzerinde olan Artukova ile de komşudur. (---) (---) (---) (---) (---) (---) (---) (---) [91a] Beri taraftan yine Sivas'dan İstanbul'a yola çıkmamız konusuna dönelim. Adı geçen Artukova'dan yine kuzeye doğru Çamlıbel eteğini aşıp (---) saatte, 328 Zile Ovası'nda Şeyh Nusret Tekkesi menzili Hacı Bektaş ile Horasan diyarından gelmiş, atamız Hoca Ahmed Yesevf müritlerinden Horasan erenlerindendir. Zile Ovası'nda bakımlı ve şenlikli, imaret, mescit ve misafirhaneli büyük bir tekkedir. Yalın ayak başı kabak yetmiş adet fukaraları vardır. Bu bölgenin halkı aziz Şeyh Nusret'e çok inanırlar. Hatta tekkesinin önünde bir büyük eski dut ağacı vardır, bir tarafı çürümüştür. O çürükten bir kıymık koparıp ateşli sıtmaya ve nöbete yakalanan insanlara tütsü etseler Allah'ın emriyle şifa bulur, gayet denenmiştir. Tanrı'nın hikmeti bu güzel ağacın çürüğünü cihan halkı 400 yıldan beri alırlar. Öyle nice kere yüz bin ağaç kalmazdı, ama herkes birer kıymık koparıp ilaç eder, ama Allah'ın emriyle o çürük yeri kaybolup eskisi gibi durur. Haklr de öyle gördüm ve ufak bir parçasını teberrüken alıp sakladık Bu değerli ağacın bir tarafı öyle lezzetli ve sulu dut verir ki sanki misk kokusu kokulanır. Dervişler, Zile şehrinin ileri gelenlerine bu duttan hediye gtürüp bağış alırlar. ve bu şecere-i mu'teberenin bir tarafı eyle lezfz ve abdar (sulu) dud verir kim guya misk rahiyası şernın olunur. Bu tekkeden kuzey tarafına saatte, Gönül erbabının kalbierine huzur veren Zile Kalesi'nin özellikleri isimlendirilmesinin sebebi; Türk dilinde halı ve kilime "zili" derler. Bu şehirde dokunınakla Zile denir. Kurucusu kayserlerden Avanıh adındaki kayserdir. Nice meliklerin hükmüne girmiştir. Sonunda İslam eline Selçuklulardan Mesud Şah oğlu Kılıç Arslan eliyle girmiştir. Sonra Timur istila edip harap etmedi. Ondan (---) tarihinde Osmanoğulları'ndan Çelebi Sultan Mehmed Türkmen eşkıyası elinden feth etti. Daha sonra Süleyman Han yazımı üzere Sivas eyaletinde valide sultaniara has olup günümüzde de darüssaade ağaları ve valide sultan kethüdaları tarafından bir şanlı ağa 300 atlı ile gelip yönetir. Senelik (---) yük akçe mal valide için ve kırk kese de hakim kendi için tahsil eder. · Eski zamanda Sivas sancağı beyi mutasarrıf idi. Hala 300 payesiyle 150 akçe şerif kazadır ve tamamı (---) adet köylerdir. Bu köylerden kadıya senede adalet üzere 5.000 guruş hasıl olur. 329 Şeyhülislamı, nakibüleşrafı, yeniçeri serdarı, şehir kethüdası ve hacdan ileri gelenleri, sipah kethüdayeri, subaşısı, şehir naibi, şehir muhtesibi, şehir vardır. Zile Kalesi yapılarının durumu Zile Ovası'nın kuzeyinde göklere doğru uzanmış yalçın kaya üzere beşgen şeklinde, taş yapı bir sağlam ve dapanıklı kaledir. Tamamı 26 kuledir. Kıbleye bakan bir demir kale kapısı var. Kale içinde toplam 300 hane ve bir camii var. Cebehanesi, tahıl ambarları ve su sarnıçları vardır, ama bu kalede hamam, çarşı­ pazar ve başka yapı yoktur. Ancak kale dizdan ve 100 adet kale neferatı burada kalıp her gece iki nöbet mehterhanesi çalınır, bakınılı ve korunmalı kaledir. Zira eelali ve eşkıyaların eline girip onlar sığınmasın diye neferatları daima gözçülük ve bekçilik ederler. Zira şehir ileri gelenlerinin ve diğer köylerin ileri gelenlerinin değerli erzakları bu kalede saklanmaktadır. Ölçülü şahane topları olup Murtaza Paşa efendimize 20 pare hoş geldin topları attılar. Zile şehrinin aşağı varoşunun anlatılması Zile Kalesi'nin eteğinde batı tarafında kale kayasından aşağı batı tarafa ve kıbleye bakan bağlı ve bahçeli 3.000 adet temiz toprak ile örtülü evler ve bakınılı haneler vardır ki bunların tamamı 21 adet mahallededir. Bu mahalleler: Ulucami Mahallesi, Küçük Minare Mahallesi, Dutlu Pınar Mahallesi, Mumcu Ömer Mahallesi, Yeni Mahalle, Tabalıane Mahallesi, Pazar Mahallesi, Tekke Mahallesi, Paşa Mahallesi, Kethüda Mahallesi. Bildiğimiz mahalleler bunlardır. Bu anılanmahalleleriniçinde bulunan, Zile saraylarının özellikleri: Evvela Ferruh Çavuş Sarayı, Murtaza Paşa Sarayı, Fazlı Paşa Sarayı, Çavuşzade Mehmed Paşa Sarayı, Voyvoda Sarayı, Kadı Sarayı bakınılı saraylar bunlardır. Bu derece geniş olan büyük şehir içinde, Zile camilerinin anlatılması: Tamamı 75 adet eski ibadethanelerdir. Evvela Yukarı Kale Camii ve Ulucamii minarelidir. Ve Tabalıane Camii, Dutlu Pınar Camii, Kuyumcu Ömer Ağa Camii ve Boyacı Hasan Ağa Camii yakın zamanda yapılmıştır ama bakınılı ve aydınlık güzel bir camidir. 330 Küçük Ma (---) Camii, Arnavut Camii, Alaca Mescit Camii, [9Jb] Zincirli Kuyu Ca~ii, Kadı Mahallesi Camii ve Yeni Mahalle Camii. Bildiğimiz eski ibadethaneler bunlardır. Bunlardan başka 64 adet mahalle mescidleri vardır. Yedi camide dershanesi, talebeleri ve dersiamları vardır, ama özel darülhadisi yoktur, ama toplam 12 adet ebced okuyan sıbyan mektepleri vardır Toplam 3 adet hamarnı vardır. Evvela Pazaryeri Hamarnı çiftedir, Tekke Hamarnı çiftedir ve Paşa Hamarnı gayet rahat ve iç açıcı güzel hamamdır. Bunlardan başka 21 saray hamamları o vardır. Hepsi üç adet tüccar hanlarıdır. Bunlardan Behram Ağa Ham ve Boyacı Hassan Ağa Ham gayet bakımlı hanlar bunlardır. Tamamı 800 adet dükkandır, ama Şam ve Haleb Sultan Çarşısı gibi süslü çarşı değildir, ama dört kapılı bir bakımlı bedesteni vardır. Suyu ve havasının tatlı olduğundan bu şehrin mahbub ve mahbubesi gayet meşhurdur. Halkı tamamen Türkistan halkıdır ve reayaları Ermenilerdir. Beğenilenlerinden; bağ ve bahçesi ta Tekke Köyü'ne varır İrem Bağları vardır. Armudu ve sirgi üzümü gayet meşhurdur . ................ (1.5 satır boş) ................ . Zile ziyaret yerlerinin anlatılması: (---) (---) (---) (---) (---) (---) (---) ( ---) (---) (---) (---) Bu Zile şehrini gezip dolaştıktan sonra kuzey tarafa (---) saatte, Kazankaya menzili: Sivas eyaletinde Zile hükmünde bakımlı köydür. Ondan yine kuzey tarafa (---) saatte, Sunkuroğlu Köyü: Bozok sancağı sınırında değİrınenli evliya nazargahı bakımlı bir köydür. Bir hayır başına kurulmuş şenlikli beldedir. Oradan yine kuzey tarafa (---) saatte, Elvan Çelebi Köyü menzili: Hüseyin Ovası bu yer yakınında­ dır ki Bozok sancağı kazasındadır. Gayet bakımlı köydür, Zira Sivas eyaletinde meşhur ziyaretli köydür. Hazret-i Elvan Çelebi ziyaret yeri .................. (1.5 satır boş) Oradan yi~e kuzey tarafa 4 saatte, 331 Çorum Kalesi menzilinin anlatılması Sivas eyaletinde sancakbeyi tahhdır. 150 akçe kazası, kalesi bütün yapılarıyla 1057 [1647] tarihinde Erzurum seyahati dönüşünde Defterdarzade Mehmed Paşa ile serseri gezerken bu Çorum'un bütün özellikleri ayrıntılarıyla yazılmıştır, fihriste bakılsın. Oradan yine kuzey tarafa (---) saatte, (-:--) şehri yani İskilip Kalesi'nin özellikleri isimlendirilmesinin sebebi (---) (---) (---) (---) (---) (---) (---) (---) (---) (---) dir. Kurucusu (---) dur. Selçuklular'dan Sultan Alaeddin fethidir. Daha sonra 817 [1414] tarihinde Etrak şerlileri elinden Çelebi Sultan Mehmed fethidir. Zira bu tarafların eşkıyaları Timur olayında isyan ederek yüzlerce bakımlı beldeleri ve sağlam kaleleri zabt u rabt ettiler. Daha sonra hepsini Çelebi Mehmed Han yeniden feth etti. Daha sonra Süleyman Han yazımı üzere Sivas eyaletinde ve Çorum toprağında Asitane-i saadette şeyhülislamiara hass-ı hümayiln tayin olunup ayrılmış hasdır. Bütün gelirleri şeyhülislamiara gider ve 150 akçe şerif kazadır. Tamamı (---) adet köyleri var. Sipah kethüdayeri, yeniçeri serdarı, şehir subaşısı ve şehir kethüdası vardır. İskilip Kalesi'nin şekilleri: Göklere doğru uzanmış yüksek bir dağın en yüksek yerinde bütün burçları ve beden dişleri yontma taş ile yapılmış altıgen şeklinde bir kapılı yüksek kaledir. Kale içinde (---) (---) (---) (---) (---) (---) (---) (---) (---) (---) , ama aşağı şehri bir dereli ve bağlı ve bahçeli yerde kurulmuş cümle(---) adet hak-i pak ile mestilr haneli ma'milr şehirdir, ama ol kadar müzeyyen ve kebi'r değildir. Cümle (---) adet mihrabdır. Evvela çarşı içinde (---) (---) . ................ (1 satır boş) ................ . Alimleri gayet çok olduğundan her camide medresesi, müderrisleri ve öğrencileri vardır. Zira heva ve heves yeri değildir, ilim ü hilm yurdudur. Zira yetkin ve temiz çocukları ve 300 adet Kur'an hafızı vardır. [92a] Toplam 40 adet ebced okuyan sıbyan mektepleri vardır (---) (---) (---) (---) (---) (---) (---) (---) . Ve toplam (---) adet aydınlık hamarnı vardır (---) (---) (---) ( ---) (---) ( ---) Ve tamamı ( ---) ( ---) 332 (---) adet tüccar hanları vardır (---) (---) (---) (---) Ve hepsi (---) adet çarsı-pazar ve dükka.nlar vardır, ama bedesteni yoktur ve gayri-şehir çarşısı gibi süslü değildir. Yer yer mahbub ve mahbubesi vardır. Gerçi Etrak şehridir, ama halkı halkdan münzevilerdir (köşesine çekilip kimse ile görüşmeyen). Hatta Murtaza Paşa efendimizi kondurmamak istediler. Reayasına rağmen hakareten üç gün konaklayıp bedavadan yiyip içip konup göçdü. Beğenilenlerinden, ................ (1.5 satır boş) ................ . İskilip ziyaret yerlerinin anlatılması Tarikat nurlarının mazharı, hakikat sırlarının keşfedicisi, din denizinin yüzgeci ve Gönül gözü incisinin deryası Büyük Şeyh Hazret-i Muhyiddin el-İskilibi. Allah sırrını aziz etsin: Aşağı şehir dışında gömülüdür ki bütün halkın dolaştığı bir ziyaret yeridir. İlim ve hikmet hazinesi, hilm (yumuşak huylu) yeganesi, sırların mahremi ve iyilerin öncüsü Şeyh Hazret-i Muslihiddin ibn Attar ziyaret yeri. Bu aziz hazretleri Akşemseddin halifesindendir ve Keskin Nahiyesi'nde gömülüdür. Şeyh Hamza-yı Şam! ve Karahisar-ı Sahib'de gömülü olan Şeyh Abdurrahim-i Mısri ve Şeyh İbrahim Tennur1. Bu dört halife Akşemseddin'in izinleriyle halvete girip önce İbrahim Tennuri post sahibi oldu. Daha sonra bu Muslihiddin-i İskilib1 tarikat önderi oldu. Ondan sonra Şeyh Hamza-yı Şam!, ondan sonra da Abdurı;·ahim-i Mısd irşad sahibi oldu, ama bu Şeyh Muslihiddin-i İskilibf 40.000 müride sahip olup kutupluğa ayak basmış büyük velilerdendir. Hala bu zat İskilip şehri içinde gömülü olup bütün halkın ziyaret ettiği bir yerdir. Şeyh Fahreddin-i İskilibi, Yavs1 derler. Ali Kuşçu'nun damadıdır ve Ebussuud'un atasıdır. 903 [1496-97] yılında vefat etmiştir ve bu İskilip'de gömülüdiir. Allah sırrını aziz etsin. Daha sonra bu şehirden kalkıp yine kuzey tarafa (---) saatte lokmacılık ederek(---) (---) (---) (---) (---) (---) (---) (---). Oradan yine kuzeye (---) saatte, Eski şehir Merzifon Kalesi'nin anlatılması: Paşa efendimiz Tabanıyassı silahdan Dilaver Ağa hanesinde konuk olup üç gün konaklamakJf~rman olundu. Daha önce bu şehrin özellikleri 1057 [1647] senesir:ı.de Defterdarzade ile Erzurum'dan gelişte ayrıntıla.,. ' r 333 rıyla yazılmıştır. Yeniden yazılması gerekli değildir. Oradan batı tarafa (---) saatte, Murtaza Paşa Çiftliği menzili: Sivas'da iken reaya ve heraya ağasıyla 200 kese olup kale gibi büyük bir çiftliktir. Oradan yine batıya (---) saat gidip, Harap kale Gümüş şehri: Daha önce Defterdarzade Mehmed Paşa ile geçtiğimizde bakımlı idi. Hala o kadar marnur değil idi, ama kalesi halk zulmünden emin olup gümüş hanesi emini de mutlak emin olurdu. Oradan batı tarafa bir öz (vadi} içinde gidip, Dankaza Köyü menzili: Bakımlı köydür. Giimüş Kazası toprağındadır. Bumahalde Köse Şaban Paşa Çiftliği'nde üç gün konaklamayı ferman ettikde hakir Kızılırmağı gizlice geçmek için hizmetçileri ve kölelerirole Dankaza Köyü'nden kalkıp bir öz içinde bağlı ve bahçeli yerde (---) saatte giderken, Hakir Evliya'nın başından geçenler: Kuşluk vaktinde at üzere virdlerimi (okunması adet olan kuran cüzleri) ve zikirlerimi okuyup giderken Sührab adındaki kölem, "Ağa! Önümüzden dört salt ·(yalnız) atlı gelir" deyince baktım, dört küheylan atlı ve dev heybetli gelmede ve silahlarına davranmada. · Hakir baş aşağı gitmede, onlar yokuş yukarı gelmededirler. Hak1r kölelerime "Silahlarınıza mukayyet olun" diye tenbih edip birbirimize yakın olmada iken onu gördük; sağ tarafımızdan dört atlı daha pür silah fitilieri ellerinde üzerimizde gelmede, ama daha önce görünen dört atlı hemen dal-mızrak dördü bir hamleden saldırarak biri hakfri mızrak altına aldı. Hakfr okluğuma el atınca biri üzerime at yıkıp bir mızrağı nasıl salladı, ancak Tanrı'ya hamd olsun isabet etmedi. Öbürleri seyishanelere sarılınca hakfr [92b] yine hizmetçilerirole "Allah!" deyip hücum ettikde seyishaneleri bırakıp hepsi birden hakirin üstüne saldırarak bir kaç kurşun attılar, ama asla isabet etmedi, ama gördüm ki hizmetçilerimden bana yardım ·eder yok. Hemen "Firaren an tevali'l-kesürtit" diye gramerciler kuralı üzere kesretten kaçıp (---} suresindeki ayet; "... Elinizle kendinizi tehlikeye atmayınız ... " [Bakara, 195] nassı üzere kendimi tehlikeye atmayıp hizmetçilerirole kaçarken ardırnca bir İpşir mızrağı atıp zemine üç karış geçip altımdaki saba rüzgarı gibi hızlı atıma bütün gayretirole ökçe vurup kaçarken sağ tarafımızda bir bağ 334 içinde dört atlı daha belli olup ellerindeki peştemaller ile üzümleri bırakıp dal-kılıç üzerime gelip elimizi kaldırmaya gücümüz olmayıpattan aşağı başaşağı tekerlendik. Sekiz kölemizin dördü kaçıp diğer dört köle ile bu hakiri ellerimi kollarımı altımda kısrağa biri binip hakiri bir başka ata bindirip kölelerimle derbeste, "Aşm beye götürelim! Yok öldürelim! Yok elbisesini soyup bırakalım!" diye nice türlü sözler ettiler. Hakir, "Gaziler bu kadar malımı ve kölelerimi aldınız. Allah aşkına olsun canıma kıyman!" dedim. Biri, "Bre malını kim aldı? Biz bağda üzüm yemeye geldik" deyince, "İşte malımı götürüyorlar" dedim. Hemen biri, "Bre bakalım bu avı alanlar bizden midir? Bre Habib sen bunları bir hoşca beye götür! isterse boyunlarını vurup atların alsın, isterse serbest bıraksm" diye üçü bizim yenildiğimiz yere at bıra­ kıp gittiler. Onların bir adamı bizim beşimizi eşimizle bağlayıp bağlar içinde az üzerinde götürmede. Bin adım kadar gitmeden onu gördüm; bir çemenzar vadi içinde 15 adet küçük çadırlar kurulmuş. Hakfr, "Şehbazım bu çadırlar nedir kim?" dedim. O yiğit, "Bizim Çomar Bey'dir" dedi. Hemen canım başıma gelip yüz bin hamd ü sena edip, "İlahi! Sen kalbierin fatihisin" diye son~uz şükürler ve sayısız hamdler ettim. Zira bu hakiri Şam-ı Şerif'den. Murtaza Paşa ulakhk ile Asitane-i Saadete gönderdiğinde Sadrazam Murad Paşa ile Gürcü Nebf, Katırcıoğlu ve Çomar Bölükbaşı ceng edip yenilmiş olarak Gürcü Neb1, Katırcıoğlu ve Çomar Bölükbaşı'ya rast gelip Şam-ı şerife götürüp Murtaza Paşa efendimize Bölükbaşı yazdırmıştım ve Dürzü vilayetinde de birlikte idik. Sivas mansıbmda da birlikte olup Niksar subaşısı idi. Bu kadar hukukumuz var. Daha sonra, Çomar Bölükbaşı isyanının sebebi: Murtaza Paşa efendi~iz cennet benzeri Şam Dağları'nda Dürzller ile ceng ettiğinde bu Çomar Bölükbaşı'nın o cengde ettiği yiğitliği bir meydan eri ve silah sahibi bir pehlivan etmemiştir. Onun karşılığında Murtaza Paşa efendim~ Sivas valisi olduğunda Çomar Bölükbaşı'ya Niksar voyvodalığını 150 yiğidinin ulufeleri altmda bağışlamıştı. 335 Altı aydan Niksar subaşılığını Çomar üzerinden Tabanı­ yassılı Merzifonlu Dilaver Ağa alıp zabt ettiğinde Çarnar'ın muhasebesini görmüş, o zaman Çomar, "Bu subaşılık benim bayrağım altındaki yiğitlerimin ulufesi altında sadaka olunmuştur" demişti. Fakat asla feryadına bakınayıp Çomar Bölükbaşı'yı ile Niksar şehri içinde haps edip bu kadar malını menalini muhasebesi altına almıştı. Çomar Bölükbaşı 150 bahadır yiğidiyle ancak birer atlarıyla kalıp gönül yaralarıyla Niksar şehrinden Sivas'a gelip Murtaza Paşa'ya şikayet ederek, "Devletli vezir! Niksar'ı benim bayrağım yiğitleri ulufesi altında bağışlamıştınız. Şimdi beni Dilaver Ağa bu hale kodu" deyince Murtaza Paşa, "Öyle olur hala subaşılığı Dilaver Ağa'ya verdim ben muhasebeyi ondan eksiksiz alırım" deyince Çomar Bölükbaşı, "Balık baştan kokar, haberin sıhhatini Lokman'dan aldım" deyip bir nezaketle Sivas'dan çıkarak bir gecede ılgar ile Merzifon'da Dilaver Ağa'nın çiftliğin basıp bu kadar mal alıp çiftlik kethüdasını asıp cariyelerine çirkin fiil çektirip bu kadar koyunları reayalarının gözleri önünde [93a] kurban edip namlı küheylan atlara binip çiftliği ateşe vurup dağ beyi olup isyana başlayıp Niksar'da alınan malının 70.000 kadar fazlasını aldıktan sonra tam olarak haramlliğe başladı. Ta ki Murtaza Paşa Sivas'dan aziedilip Murtaza Paşa bu Merzifon şehrine gelince Çomar Bölükbaşı Murtaza Paşa'yı Direklibel'den Osmancık şehri üzere gider düşüncesinde olup Kızılırmak'da saklanarak 700 yiğit ile Diyarbakır'dan aziedilmiş olan Saçbağı Paşa'yı beklermiş. Tanrı'nın hikmeti. Bu hakir bilmeden onların haşeratı ateşine yanıp bu kadar malım gidip eli kolu bağlanarak dört adet hizmetkarlarım ile Çomar Bölükbaşı huzuruna giderim, ama içimi rahatlatan husus var. Bizi bağlayarak Çomar'a götürmeye görevli bir nefer yiğide, "Şahbazım koç başın için olsun ve .taşıdığın silah hakkı için olsun, yol erkanınızda başka çıktığınız zaman kulağınıza fıslanan söz için olsun sana sözden söz attım. Beni bizim Bölükbaşı Çomar huzuruna böyle bağlı götürme, ayıptır! 'Niçin böyle verilip bağlandın?' diye bizi yola çeker" dediğimde hemen o yiğit, "Be sen Sarıca'dan silahlı mısın?" dedi. 336 "Evet! Melek Ahmed Paşalı Serçeşme Zıpır Bölükbaşı'dan silahlı olup Bağdad derneğinde başka çıktım" deyince hemen atıyla yanıma gelip, "Nefes sözünden sana söz attım, sakın el kaldırma" dedi. Hakir, "Sözüm pir sözü olsun" deyince hemen haklrin elini çözüp birbiderimizle öpüştük. Haklr öbür kölelerimin ellerini çözüp o yere yakın hemen Çomar Bölükbaşı çadırları içine girerek at bırakıp Çomar Bey'in çadırı önünde attan indik. Çomar Bölükbaşı hakiri görünce çadırından dışarı çıkarak hakiri bağrına basınca hemen içimin yanmasından iki gözlerim ıslanarak, "Aman kardaş, silahdaş ve yoldaş, sırdaş! İki seyishane malımı senin tabiierin işte şu bayırda alıp gittiler. Dört yiğit de beni ansızın basıp elimi kolumu bağlayarak bu yiğide teslim ettiler. Bu yiğit beni üstadımızın silahı berekatıyla nefes verip azat edip sana getirdi. Sarıca amanı olsun bana malım!" diye sızıanın­ ca bizi getiren yiğide, "Bre Habib! Niçesi oldu?" diye sorunca hisse alınarak hikayeyi bir bir anlattı. Hemen at isteyip eğersiz binerek 300 kadar ateş gibi yiğit ile hakfr birlikte gidip, "Evliya Çelebi elem çekme. Helal malın ise yabana gitmez" diye gönlüme teselli verip, "Hemen bize ceng edip malın alındığı yeri göster, biz onların izinden tozundan buluruz" deyip ılgar ile giderken onu gördük; karşı tarafımızdan yokuş aşağı üç yiğit gelip biri attan aşağı inerek Çomar'ın dizin öpüp, "Beyim, alışamın çadırlarda Meyremoğlu, Sincanlı Hüseyin ve Tokatlı Ali yolumuza söz atıp sabah lanet okuyup gittiler. Onlara dört yiğidimiz de katılıp sekiz adam olup kaçtılar. Bu beye de rast gelip iki seyishanesini ve dört kölesini aldılar. Bu yiğit onlar ile ceng ede ede sekiz adam ile başa çıkamadı. Bir bağ iç!nde biz üzüm yerken bu yiğit üzerimize gelip ansızdan dizgirüne yapışıp bağlı size gönderdik. Biz de Meyremoğlu'na doğru bu yiğidin malına gittik. Biz onlara varınca bize pay vermeyip üçümüze silah çektiler, ancak biz onlara silah kaldırmadık, yoldan taş kop;;ırmadık. İşte bizim Şıvka Ali'yi yaraladılar. Malı 337 dağa götürüp pay etseler gerek. Malı dağda gömmeden yetişelim!" deyince, "Bre bre hay!." deyip dörtnala kurt lingi at bırakıp bir saat ılgar ile giderken onu gördük; sekiz kişi, bizim ileri varan yiğitle­ timize at bırakıp Allah köpeği domuza musallat etsin (itin dişi damuzun derisine) sözü uyarınca birbirlerine girdiler. Çomar'dan bir yiğit ölüp geriden ,de birkaç atlı yetişip sekizini de ortaya aldılar. Daha önce haklre mızrak atan melunun elini kolunu bağlayarak Çomar huzuruna getirdiler. "Bre seyishanelere yetişin!" deyip nice atlılar seğirterek bir orman içinde seyishaneleri bulup dört adet kölemle Çomar önüne getirdiler. Tanrı'ya hamd olsun orada iki seyishane (yük beygiri) yükü malımı dört kölerole teslim etti. [93b] Hakfrin esvabını alan yiğitlerin sekizini ·de önüne getirip, "Bre kahbeler! Ahşam çadırlarda niçin Ocağa söz ahp lanet okuyup sabahısı kaçıp bu yiğit ile döğüşüp iki seyishane malını aldınız ve ardınızca varan silahdaşlarınıza kılıç kaldırıp Çömez Hüseyin'i parelediniz" deyince, "Öyle olur beyim yiğitliktir. Canımızdan usandık. Murtaza Paşa denizler gibi askerle geliyor, bizi bir yerde çevirir diye korkumuzdan nara ahp kaçarken bu yiğide rast gelip elleşerek atı yeğin imiş, kendi kaçtı, malını aldık, böyle olur" deyince Çomar, "Dayılar bu kahpelere ne lazım?" deyince hepsi birden, "Yolsuz düşüp ahid bozdular, yolumuza söz atıp lanet ettiler. Bunlara ibret için pareleriz" deyince aman diyesiye kalmadı, hepsi birden sekiz kişiye kılıç üşürüp sekiz yiğidi pare pare eylediler. İkisinin atiarını ve silahlarını hak1re hibe eyleyip iki saatte çadırlarına gelerek bir gece orada konuk olup safa ederken Murtaza Paşa'nın Direklibel üzere gitmeyip bu semtte Kızılırmak geçidinden geçmeye niyetlendiği haberini çaşıtları (casusları) getirince herrien o gece bütün çadırlarını bozarak ağırlıklarını yükletip Murtaza Paşa önünden bir tarafa savuşmaya karar verdi. Hakire bir kemer guruş, sekiz köleme ellişer guruş ve öldürülenlerio birer atıarını verip hakfr ile öpüşerek ekmek ve tuz hakkını helalleşi p, "Murtaza Paşa efendimizin ayağını öperim, emanet olsun, benim efendimdir" deyip kendisi Kızılırmak tarafında Çorum'a doğru gitti. 338 Bu başımdan geçenlerin anlatılmasının anlamı odur ki bu hakfr Şam'a ılgar ile gelirken Çomar Üsküdar cenginde bozulup başı korkusundan dağlarda gezerken Akşehir yakınında Çomar'a rast gelip Şam'da Murtaza Paşa efendimize getirip bayrak açtırıp sanki bir iyilik eyledik. Tanrı'nın hikmeti o iyilik karşısında Cenab-ı İzzet onların elinden bizi malımızia canımızla kurtardı. Sözün kısası insanlarla görüşüp kaynaşanlar kimselere iyilik eylemek gerektir. Şahidi'nin mısraı: Yoktur iki alemde iylik gibi sermaye Diğer Şahid1 mısraı: Kamuya sen iylik eyle sana öğüd işte benden demişler. Acaip öğüt!.. Ondan hak1r Kızılırmak Nehri menzili kenarında konakladım. Ertesi gün Murtaza Paşa efendimiz gelip, "Bre Evliya Efendi, şükür sağlığa! Bre seyishanelerin (yük beygirlerin) ile malın ve kölelerin nece oldu?" dedi. "Tanrı'ya hamdolsun! Sultanımın yüce himmetisayesinde bir habbem kaybolmayıp bir kemer guruş ve kölelerime sekiz baş silahlarıyla küheylan atlar ve yine kölelerime ellişer guruş bağışladılar. Hakfre kasd edip malımı alanların sekizini de kılıç üşürüp pare pare ettirip intikam aldırdım" Beyt: Eğerçi gerçi müşkildir kişi dünyada kam almak Bütün dünya değer ama adüvdan intikam almak diye bu beyti okuduktan sonra nasıl ceng edip nice aman deyip nasıl kaçtığımı ve nasıl yakayı ele verdiğimi, nice Çomar'a gelip ılgar ile malımın üzerine gidip hasımlarıma yetişip nice Çomarlıyla ceng edip hasımlarımı pare pare ettiğimi bir bir paşaya anlatınca gülrnekten kararı kalmayıp çok hoşlanarak, "imdi Evliya Çelebi, er oğlusun. Cenab-ı Bari kuş canını kurtardı. Senin ilmin ve yumuşak huyluluğun berekatıyla ve Çomar'a iyilik edip Akşehir'den Şam'da bana getirip yapıştırıp iyiliğin karşılığında Cenab-ı Hak seni kurtardı. O saat sen ceng e'dip malllarıyın ve köleleriyin gittiği haberi gelince dağlara, beliere ve yollara adam gönderip beş saatten sonra köy halkından adamlar gelip, "Sultanım sizin ağanız ile Çomar Bölükbaşı gelip ağanızın malını alan yine kendinden kaçan Çomar adamlarıymış. Onlara .. 339 yetişip niçin bensiz haramilik edersiz diye sekizini de pare pare edip ağamza kölelerin seyishanelerini verip Kızılırınağa doğru gitti" diye haber getirdiler. Şimdi bu mahalle gelirken seninle ceng eden haramllerin sekizinin de leşleri pare pare yol üzere yatıp bu gece nice yerlerini kurtlar, tilki ve çakallar yemiş. "Evliya'nın hışmına uğrayanlardır, şunları bir köşeye defn edin" diye köy halkına bağışlarda bulunup, "Bu mahalde seni, Tanrı'ya hamd olsun selamet ve sıhhatte gördük" diye bu hikayeyi Murtaza Paşa efendimiz anlatınca, "Sultanım, Çomar bendeniz mübarek ayağınızın tozuna yüz sürüp selamlar söyledi. 'Ben efendimin garibi idim. Efendimden Niksar maddesi için Dilaver Ağa beni ayırdı. Allah onu din ve imanından ayırsın! Ben de ondan intikam alıp çifttiğini yakıp malından mülkünden ayırdım, ama efendimden ayrıldığıma ağlarım. Hak canımı onun kapısında ala' diye ağlayıp, suçumu affedip beni kapısına ala" diye rica etti diye hak1r Murtaza Paşa'nın eteğini öptüm. Murtaza Paşa, "Evliya Efendi, şimdi biz Asitane-i [94a] saadete gideriz, o gibi kötülenen ve itharn edilen hararnı yanımızda olamaz, ama inşaallah ya Haleb ve Şam, Erzurum, Diyarbakır ve Bağdad eyaIetleri nasip olursa senin hatırın için alalım" diye söz verdi. Ondan sonra Kızılırmağı geçmeye başlayıp hayli sıkıntı çektik, ama 1057 [1647]'de Defterdarzade ile geçtiğimiz kadar zorluk çekilmedi. Ancak beş adam boğulup bazı ağaların ağırlık­ ları yıkıldı, ancak yine kurtuldu. Nice ağalar da Çaşnigir Köprüsü tarafına gittiler. Paşa efendimizle Tanrı'ya hamd olsun selametle ırmağı geçip nehir kıyısında, Kurtlar Sarayı Kasabası menzili: Defterdarzade ile geçtiği­ ınizde Çankırı sancağı toprağında Kalecik Kazası'nda Çankırı subaşılığı olduğu yukarıda ayrıntılarıyla yazılmıştır. Oradan yine kuzey tarafa 6 saatte, Boyalı Köyü menzili: Bu da Çankırı toprağında bakımlı köydür. Oradan yine kuzey tarafa (---) saatte, Arslan Paşa Çiftliği Köyü menzili: Kale gibi bir çiftliktir. Oradan kuzeye (---) saatte, 340 Kalesi, yani Kankırı (Çankırı) surunun anlatılması isimlendirilmesinin sebebi (---) (---) (---) (---) (---) (---) (---) (---) ve yapıcısı (---) (---) (---) (---) (---) (---) (---) (---) dır. Kalecik Kalesi sol tarafında Keskin salıralarında bir konak yerde kalıp bu Çankırı Kalesi Kalecik'in doğusunda dağlık ve Türkistan içinde kalıp Türkistan vilayetidir. (---) tarihinde Kastamonu hakimi Kötürüm Muharrem adındakimelik Bursa Rum tekfuru elinden feth edip daha sonra Türk eşkıyası elinden Yıldırım Han fethidir. Daha sonra Çelebi Sultan Mehmed Han 822 [1419] tarihinde feth etmiştir. Anadolu eyaletinde sancakbeyi tahtıdır. Beyinin hassı 258.081 akçedir. 7 zeamet ve 381 tirnar var. Alaybeyisi, çeribaşısı ve yüzbaşısı vardır. Kanun üzere cebelüleri ile beyinin sancağı altında toplam 1.500 asker olur ve 300 payesiyle şerif kaKeskinkırı zadır. N ahiyesi toplam (---) adet bakımlı ve şenlikli köylerdir. Üçdivan, Dörtdivan, Yedidivan, Kızılöz, Alacaöz ve Alacamescit divanlarına varınca on iki divan nahiyeleri vardır. Bu nahiyelerden kadıya her sene 3.000 guruş gelir. Beyine 10.000 guruş hasıl olur, ama şerli, belalı, şeytan, fesat ve iblis kavmi vardır, ama sipah yeri olduğundan kethüdayeri, yeniçeri serdarı, müftüsü, nakibi, muhtesibi, şehir kethüdası ve şehir subaşısı vardır. Çankırı Kalesi'niıı şekilleri: Bir (---) yer<;ie dörtgen şekilli taşyapı bir küçük kaledir. (---) yönünde bir kapısı var. Kale içinde (---) (---) (---) (---) Çankırı varoşunun anlatılması: Bir geniş ovada bağlı ve bahçeli 4.000 adet (---) örtülü bakımlı hanelerdir. Ve toplam (---) adet mahalle ve toplam (---) adet mihraptır. Bunlardan çarşı içinde kalabalık cemaate sahip Sultan Süleyman Han camii bir ınİnareli ve kurşun ile örtülü bir süslü ve bakımlı cami dir. ................ (1 satır boş) ............... . Geri kalanı mescitlerdir. Tamamı (---) adet sıbyan mektebidir. (---) (---) (---) (---) (---) (---) (--~) (---) (---) ( ---) ( ---) 341 Hepsi (---) adet derviş tekkeleridir. (---) (---) (---) (---) (---) (---) ( ---) (---) (---) (---) (---) Hepsi (---) adet handır. (---) (---) (---) (---) (---) (---) (---) (---) (---) (---) (---) (---) (---) Tamamı hamamdır. (---) adet (---) (---) (---) (---) (---) (---) (---) (---) (---) (---) (---) (---) Hepsi (-'--) adet d ükkandır. (---) (---) (---) (---) (---) (---) (---) (---) (---) (---) (---) ( ---) (---) Suyu ve havası tatlıdır. (---) (---) (---) (---) (---) (---) (---) ( ---) (---) (---) (---) (---) ( ---) Beğenilenlerinden beyaz ekmeği ve pirinç bozası (---) (---) (---) (---) (---) (---) (---) (---) Halkı gayet garip dostlarıdır (---) (---) (---) (---) (---) (---) ( ---) ( ---) (---) ( ---) (---) Çankırı ziyaret yerleri (---) (---) (---) (---) (---) (---) (---) (---) (---) (---) (---) (---) [94b] Çankırı'dan doğu ve kuzey yönüne (---) saatte Tosya Kalesi menzili, oradan, Gerede Kasabası menzili: Bu mahalde anayoldan çıkıp sol tarafta dağlar içinde Çankırı sancağında Alacamescit Köyü menzili, oradan Kızılöz menzili, oradan Dörtdivan menzili. Daha önce(---) tarihinde Defterdarzade Mehmed Paşa ile Erzurum seyahatine giderken bu yazılan menziller ta Tosya Kalesi'ne varıncaya kadar köyleri, kasabaları, dere ve tepeleriyle ayrıntılı olarak yazılmıştır. Oradan, Çağa Gölü menzilinin özellikleri Anadolu eyaletinde Bolu sancağı toprağında Çağa Kasabası; 150 akçe kazadır ve nahiyesi (---) köydür. Kethüdayeri ve serdan Gergen'de oturur subaşısı vardır. Gayet bakımlı ve şenlikli bağlı ve bahçeli marnur köyleri vardır. Kasabasında camii, ham, hamamı, mescitleri ve bakımlı küçük çarşısı vardır. Çağa şehri yayı derler bir çeşit yayı çok beğenilir ki karada ve denizde seyahat eden kimseler kullanır. Asla başları bir tarafa yılıkmaz (eğilmez) ve yenleri birbirine kavuşsa ıvanmaz (kırılmaz} bir tür köten yayı olur. Ve acarlı zilisi yani halısı, nefneci yani zateri (geyikotu) ve yel otu, yani eğirotu olur. Bu çeşit dilleri ve ağızları olan Türkmenleri olur. 342 Çağa Gölü'nün anlatılması: Dört tarafı 47 pare köyler ile çevrili bakımlı ve şenlikli abıhayattan nişan verir bir göldür. Büyüklüğü fırdolayı ll mildir. İçinde adası yoktur. Derinliği 20 kulaçdır. Tatlı su olduğundan etrafında olan köylerin halkı tamamen bu göl kenarında çamaşırlarını yıkarlar, asla sabun sürmeden üç kere bir gömleği yıkasalar beyaz pamuk gülü gibi olur. Gölün beğenilenleri: Yedi çeşit balıkları olur her biri beşer onar okka turna, sazan, yilan ve alabalığının her türlüsü olur ki asla balık kokusu olmaz ve ne kadar yense asla ağırlık vermeyip yangınlık ve kuruluk vermez. Gayet besleyicidir ve eti gayet tazedir. Zira balıklar, bu gölde yetişen eğirotu kökünü yerler. Eğirin özelliği: Cenab-ı Bari bu gölde o kadar eğir kökü yaratmış ki bütün Çağa halkı eğir köklerini mevsiminde su içinden toplayıp ipiere dizerler. Başka tüccarları vardır, bütün memleketlere yük yük götürüp ticaret ederler, gayet yararlıdır. Bir adam yellenmeye ve mide rahatsızlığına yakalansa bu Çağa eğirinden yemekten önce açken bir dank (bir dirhernin altıda biri) miktarı kullansa midesi ve karnında olan yeli komaz. Yemek iştahını kabartıp görme kuvvetini artırır ve midesini düzeltir. Zira "Eğir ye de geğir" demişler. Gerçi Osmanlı devletindeAzak eğiri ve Kanije eğiri meşhurdur ama bu Çağa Gölü eğiri kadar hoş, böyle hazını kolaylaştıran eğir olmaz. Bu yerden Murtaza Paşa efendimiz hakfri, Kastamonu diyarında (---) tarikatından Kastamonf Şaban Efendi halifesi Şeyh İsmail Efendi azize gönderdi. Paşadan hediyeler ve harcırah ki alıp, Çağa Gölü'nden Kastamonu vilayen Bakır Küresi, Devrekani, Taşköprü ve (---) (---)(---)gidip gezip dolaştığımız belde, kasaba, kaleleri, şehirleri ve ibret verici yapıları bildirir ................ (10 satır boş) ................ [95a] Eski şehir, iğne yurdu. Bolu toprağı, Mudurnu Kalesi ' isimlendirilmesinin sebebi odur ki Yanvan Tarihi'nin yazdı­ ğına göre Yanko ibn Madyan'dan sonra Hazret-i Zekeriyya aleyhisselam asrında yapıcısı Bursa tekfurunun bir bahtı kötü kızıdır. İsmi Muduqu olduğundan Yunan diline göre bu kızın ismiyle isimlenmiş harap bir kaledir. eski 343 Selçuklular zamanında Osmanoğulları'nın atası Ertuğrul bu kaleyi nice kere yağmalamıştır, ama sarp ve sağlam bir kale olduğundan bütün yerle bir olası küffarı kaleye sığındığından fethedilmesi nasip olmazdı. Sonunda 722 [1322] tarihinde "Evvelii Osman" lafzı tarihtir, Osman Gazi Rum diyarına sikke ve hutbe sahibi müstakil padişah olunca Bismillah ile ilk gazası bu Mudurnu Kalesi olmuştur. ' Bolu sancağında Yeniçeri ocağından sancak payesiyle (---) adet yaya beyi yönetiminde muaf ve müsellem hükumettir. Ve 150 akçe payesiyle şerif kazadır. Nahiyesi (---) toplam adet bakımlı köylerdir. Şehir subaşısı, sipah kethüdayeri ve yeniçeri serdan vardır, ama müftü ve nakibi Bolu'dadır. Yaya beyi tarafından muhtesibi, kapanı ve bac-ı bazarı zabt eder. Mudurnu Kalesi'nin şekilleri: Göklere doğru yükselmiş yüksek bir dağın tepesinde sekizgen şeklinde 20 kuleli ve bir kapılı taş yapı bir eski yapı kararmış kalmış, yer yer burçları ve bedenleri yıkılmış yüksek surdur. İç el olması dolayısıyla o kadar cebehanesi ve çevresinde hendeği yoktur. Ancak bir kaç şahf topu ve yetecek kadar cebehanesi vardır, ama kale içinde (---) adet haneler ve bir cami vardır, ama çarşı Pazar, han, hamam ve imaret yoktur. Kaleden aşağı şehre kayalardan çam oluklar ile abıhayatlar akar. Aşağı şehrin anlatılması:(---) Ham kenarında bir dere ve tepeli, iki tarafı kayalı, kale şehre eğimli kaya üzere bağlı ve bahçeli, bakımlı, süslü, şirin bir şehirdir. Toplam 17 mahalle ve 3.000 adet duvarları baştan başa çam tahtası ile örtülü tamamı ahşap levhalar ile bakımlı ve şenlikli bir marnur şehirdir. Yer yer tek katlı ve iki katlı kargir yapı haneler vardır, ama yine damları şindire (çatı kaplama tahtası) tahta örtülülür. Ve tamamı (---) adet mihraptır. Evvela Aşağı çarşıda Yıldırım Han Camii, eski yapıdır . ................ (1.5 Bundan başkası satır boş) ............... . mescitlerdir. Yıldırım Han medresesi, bir darülhadis, 13 adet darüttalim, sıbyan mektebi, üç adet han ve (---) hamam, Hünkar Hamarnı gayet tatlı güzel hoş havalı bir yapıdır. (---) (---) Hepsi (---) adet dükkanlardır. Genellikle iğneci dükkaniarı çoktur. Bütün Anadolu diyarına ve diğer bölgelere bu şehirden nice 344 r i bin yük iğne gider. Bu şehrin küçüğü ve büyüğü iğneciler olduğundan bu şehrin ismine tarihçiler beldeler isimleri içinde "Dar-ı sılzen (iğne yurdu)" derler. Bütün iğne yapıcıların anlattıklarına göre dükkanıarda ve hanelerimizde 1.100 adet iğne tezgahı ve hadde (madenf tel yapmağa, mahsus çelikten mamul alet) dolapları vardır, derler. Gerçekten de bütün kadınları da Davud sanatında iğnecilerdir. Onun için bu şehrin "kız iğnesi" derler küçük hayal nakış iğnesi vardır, aleınce beğenilir, ama hakfr ona hayranım öyle küçük . iğneyi öyle çabukça yaparlar ki iğne deliğinden 500 yıllık yol gökyüzünü seyr edenin gözü ermez ve sıkıntısı karına değmez, gayet ucuzdur. iğnesine göre en aşağısının yirmisi, bir akçeye, en yükseğinin onu, bir akçeyedir. Bütün halkı onunla "el-Kasibü hablbullah (Alın teriyle kazanan, Allah'ın sevgilisidir)" deyip geçinirler. Terzilerin pfri Hazret-i İdris duasıyla demircilerin pfri Hazret-i Davud duasıyla bu iğnecilere Cenab-ı İzzet bir berekat vermiş. Zekat ve sadakalarından görme kuvvetlerinin fazla olması için bütün fukaralara iğne dağıtırlar. Başka bir beğenileni: Bağlarında ceviz ağacı ciham süslemiş­ tir. Şahdane (iri inci tanesi) kağıt gibi ince kabuğu olur. Badem lezzetinde bir çeşit cevizi olur ki Mudurnu cevizi diye meşhurdur. Başka bir beğenileni: [95b] Bütün yüksek dağları çamlık olduğundan köylerinde ikişer kulplu çam bardakları olur. İkisini bir eşeğe yüklerler. Onun içinden bir damla s;ıf su içen abıhayat içmiş olur. Hind ülkesine hediye götürürler. Çam bardak diye Hindistan'da meşhurdur. Hatta Hindistan diyarında bir kadın kocasına gücense, "Ben seninneni gördüm. Yohsa bana Rum'un sanevber (fıstık çamı) kılzesinden (bardağından) abıhayat mı içirttin?" diye kocasına sitem eder. Gerçekten de hoş, türlü türlü sanatlı çam bardakları ve ibrikleri yaparlar, meşhurdur. Bu diyarda o bardakiara boduç ve ~enek derler. Rumeli'ye de hediye gider. Bir başka beğenileni: Dağlarında onar arşın uzunluğunda ve ikişer arşın genişliğinde kalın hoş levhaları olur ki bu diyara mahsustur. iskelesi İzmit Akçaşarkıdır. Arabalar ile kereste ve tahtaları iskelelere gelip oradan gemiyle İstanbul'a ve başka diyarlara gider. Bütün reaya ve berayası gayet rençber kavmdirler. ~ 345 Ve ehl-i sünnet, verii (takva) sahibi, dindar ve garip dostudurlar. Tamamı tevhid ehli ve namaz kılan insanlardır. Mudurnu şehri ziyaret yerleri: Evvelii gönül gözü sahibi, Şeyh Hazret-i Fahreddin Sultan, seçkin ve halk herkesin ziyaret yeridir. Allah sırrını aziz etsin. Şeyh Vaiz Efendi ve Hümam Çelebi ziyareti: (---) (---) (---) Bu şehirden kalkıp batı tarafa bakımlı ve şenlikli köyler içinde (---) saatte gidip, Türbeli Göynük kasabası menzili: Akşemseddin burada medfund ur. Allah sırrını aziz etsin. Ondan Taraklı Kalesi menzili, ondan Geyve Kalesi menzili, ondan Sahanca menzili, ondan İzmit Kalesi menzili. Bu yukarıda yazılan menzillerin özellikleri Mudurnu şehrine varıncaya kadar ayrıntılı olarak yazılmıştır. Hakir bu İzmit şehrinde bütün ağırlıklarımı akrabalarımızdan Kuloğlu Mehmed Çelebi gemisine koyup kendimiz atlar ile karadan {---) saatte Gebze Kasabası menzili, oradan (---) saatte Üsküdar şehri menzili, oradan 1060 Receb ayının 15. günü [14.07.1650] Tanrı'ya hamd olsun 8 kölemiz, 4 hizmetçimiz, 17 baş atlarımız ve seyishanelerimiz ile Belde-i Tayyibe, mahmiyye-i Kostantiniyye, yani İstanbul şehrinde minnetsiz hanemize girip ertesi günü sabahleyin Murtaza Paşa efendimizin mübarek ellerini öpüp Kastamonu'da Şeyh İsmail Efendi hazretlerinin hediyelerini ve mektuplarını teslim ettik. Hakire bir sarnur kafası kürk, bir kat esvap ve 100 altın bağışlayıp bütün tayinatlarımızı da verip yine hizmetlerinde olduk. Ertesi gün Melek Ahmed Paşa efendimize Kubbealtı'nda ikinci vezir rütbesi sadaka olunup Sadrazam Kara Murad Paşa ile padişah divanı hizmetinde oldular. Ertesi gün Yeniçeri ağası Kara Çavuş'a, Bektaş Ağa'ya, Çelebi Kul Kethüdası'na, Şeyhülislam Aziz Efendi'ye, Bahai Efendi ve Ebu Said Efendi'ye kısacası hukukunu kazandığımız efendilerime gidip sohbetleri şerefiyle şereflendik, ama çoğu vakitte Melek Ahmed Paşa ile Sultan Murad asrından beri saray-ı hassada eski hukukumuz ve annemiz tarafından eski yakınlığımız dolayısıyla her zaman yanına varıp birkaç gece konuk olup gece ve gündüz bütün adamları ve hizmetçileri ile hüsn-i ülfet ederdik. 346 Melek Ahmed Paşa sadrazamlığının anlatılması işbu 1060 Şaban'ının evvelki günü [15.07.1650], padişah Sultan IV. Mehmed Han Çemensoffa adlı Havemak köşkünde bütün alimler, salihler, vezirler ve ileri gelenler ile "... İş hakkında onlara danış ... " [AI-i İmran, 159] kesin nassı üzere işlerini danışıp cennet benzeri Bağdad hakimi Nogay oğlu Arslan Paşa öldüğü için, "Bağdad eyaletini kime tevcih eylesek?" diye kalabalık bir toplulukta danışhğı için genellikle ileri gelenler ve Sadrazam Murad Paşa, "Padişahım, Melek Ahmed Paşa lalan henüz Bağdad'dan gelmiştir ve Bağdad'ın ahvalini yahşı (iyi, güzel) bilmiştir ve Acem ile yahşı geçinmiştir, ona bağışlayınız" dediler. "Tez Melek Ahmed Paşa lalam gelsin" deyince Melek Ahmed Paşa padişah huzuruna gelip padişah tarafından hoş karşılan­ dığından sevindi. Hemen Cem yapılı padişah, "Melek Lala! Sana yine Bağdad eyaJetini ihsan eyledim!" deyince, "Padişahım kabul ettim, ama yeniçerilerin halka zulüm ve baskıları hadden aşkın olup yeniçeri ağası, Bağdad vezirleri üzere zorbalık etmişlerdir. Onların on adet zulümlerinin kaldırılması için fermanlar bağışlayın!" deyince padiş.ah 3 kese altın harcırah, 50 zırh, tüfenk, 50 katar deve, 50 katar katır ve bir Irak işi otağ ile [96a] serdarlık fermanıyla bir hil'at-ı fahire bağışladı. Hemen padişahın elini öpüp nice öğütlerden sonra paşa, padişah ile ve bütün vezirler ve ileri gelenler ile vedalaşıp Sarayburnu'nda Sinan Paşa Köşkü'nden kayıklara binip Bismillah ile Bağdad'a gitmeye Üsküdar şehrine geçildi. Sarayda konaklamhp Kaya Sultan da göç edip geldi. Haki'r o gün Bağdad'a gitmek için Melek Ahmed Paşa efendimize intisap edip müezzinbaşılığı ve musahipliği hizmetinde oldum. ' Kudde Kethüda müsellim ve Zühdi Efendi Düceylan hakimi olup hakfre Rum nahiye hası bağışlanıp ulakhk ile hakfr Bağdad'a gitmeye karar verdik. Yol hazırlıklarımızı görmeye başlayıp hazır iken Tanrı'nın hikmeti 1060 Şaban'ının 8. günü Cuma [05.08;rl650] günü idi, Hasodabaşı Hasan Ağa bir bostancı sandalıyla gelip, ' 347 "Buyurun, sizi saadetlü padişah hazretleri ister!" deyince melek huylu paşa, "Ağa hayır mıdır?" dedi. Ağa, "Hayır, hayır. Müjdesi bizimdir!" deyince paşa ile ikisi bir kayığa binip Sarayburnu'na doğru deniz üzerinden giderken Sarayburnu'nda Sinan Paşa köşkünden bir kayık da avanta edip gelmede; bizler varmada. Deniz ortasında paşaya ulaştığımızda meğer Darüssaade ağası (---) Ağa gelip paşaya, "Mübarek olsun, hayırdır!", dedi. Ama başka söz söylemeyip Sarayburnu'na vardığımızcia bostancıbaşı ve Harem-i Hasın diğer ileri gelenleri paşayı karşılamaya çıkmışlar. · Paşayı Hasbahçe'de Çemensoffa adlı yere götürdü. Orada bütün divan erbabı, yedi kubbe veziri, şeyhülislam, iki kadıasker, diğer ileri gelenler, musahipler ve mukarrebler (padişah gibi kimselere hizmette yaklaşmış olanlar) mevcut olup paşaya hepsi izzet ve ikramda bulunduklarından haklr şüphelendim ve dört tarafa bakbm. Orada Veziriazam Murad Paşa hazır değil idi. Onu gördük saadetlü padişah gelip herkese selam vererek yüce tahtında karar edip, "Melek Lalam, yolun yakın olup Bağdad'a gitmekten kurtuldun. Sana mühr-i şerifimi bağışladım, kabul edesin. Valiahi böyledir ki bir ferdin söylemesiyle ve bir kişinin kayırmasıyla değil. Özellikle kendi düşüncemden sana mührümü verip mutlak vekil ettim" derken Veziriazam Murad Paşa'dan mührü alıp saadetlü padişah mührü mübarek eliyle Melek Ahmed Paşa'ya verdi. Hemen Melek Paşa yer öperek, "Padişahım! İnci gibi sözlerinizin kabul olması için mührü aldım, kabul ettim, ama benim işime içeriden ve dışarıdan bir kimse mani olmayıp kimse bir habbelik şey isteyip Müslümanların işine hiçbir kimse karışmasın. Benim arz ve telhisim olmadan bir iş olmasın. Ve hazineden bin kese borç verdiniz. Bir büyük donanma çıkarıp Venedik küffarından bir intikam alıp Girit Adası'na mühür ile gidip Kandiye'yi feth edelim. Ümiddir ki padişahıma hayır dua olup din-i mübin gayretine nice işler görüp yüz akları edelim" deyince padişah, "İşte Murad Paşa Lalamda bin kesem var, onu tahsil edip donanma mühimmatına sarf eyle" deyince paşa, 348 "Padişahım, o bin keseyi Murad Paşa Lalan kendü levazıma­ tına mı sarf etti, yohsa din-i mübin için mi sarf etti. O bin keseyi ben padişahıma vereyim. Murad Paşa Lalana Budin eyaletini bağışla!" deyince ricası kabul edilerek Murad Paşa'ya Budin bağışlandı. Murad Paşa taze can bulup bin kese kurtulduktan başka Budin sahibi oldu. Paşanın istekleri üzere bütün ricaları kabul kabul olundu ve paşanın bir işine kimse mani olup rica etmemeleri için yemin billah ve kasem tallah edip Fatiha okunduktan sonra paşa padişa­ hın elini öptü. İki sarnur hil'at-i fahire, biri biri üzere giyip yer öperek büyük alay ile sarayına gitti. Sarayının kapı eşiğinde 100 adet kurban kesildi. İlk başta Bağdad eyaletini Şahr Hüseyin Paşa'ya bağışlayıp bütün eyaletlere kapıcıbaşıları mukarrernameler götürdü. Haklr de Kıbrıs eyaleti mukerreri için (---) Paşa kapu kethüdasından 13 kese alıp vezirin hizmetinde olduk. Ondan devlet yaver olup baht ve talih mes'ud olup bütün devlet ileri gelenleri, ihtiyaç sahipleri gece ve gündüz saraya gelip gitmeye başlayıp adam deryası kalabalığından sarayımızda bir adım boş yer kalmadı. Yedi günde mal deryası akıp yedi günde 7.000 kese hasıl oldu. Sözün kısası bütün tabiler, adamları ve haklr zeamet, [96b] timar, cehet (görev, makam) ve türlü türlü hizmetler ile akçe almadan elimiz değmez oldu. "... Bu, Rabbimin bana (ihsan ettiği) faziletlerdendir ... " [Nemi, 40]. Yine mühür bağışlandığı gün kızlarağasıyla padişahdan duaname ile ferman gelip, "İki dünya saadetinde yüzün ak olsun! Ümidim odur ki Cenab-ı İzzet her işinde yardırnem ve destekçin ola, her işinde Feyyaz-ı Mutlak yardımını arkadaş ede. Göreyin seni, her işe nice ihtimarola çalışıp dört elle sarılarak uğurumda nice gayret gösteresin! Akıbetin hayr ola" diye bir kat hil' at-ı fahire ve bir yeşil renkli çukaile sarnur kürk gelip paşa sırtına giyince bütün divan çavuşları, ' "Hil'atin mübarek olsun ve yaşın uzun olsun. Tanrı padişaha çok yıllar ömürler versin!" diye alkışladılar. Paşa, Darüssaade ağasına bir kese alhn ve bir sarnur kürk bağışlayıp gitti. Kaya Sult~!l efendimiz gayet memnun oldu. Hizmette hazır olmayıp da başka yerde bulunan bütün ağalara 20 kese bağışladı. 349 Haklre 300 guruş hisse düştü. Ondan bütün divan erbabı sevinçler gösterdi, bütün hizmet ehlini mutluluklar kaplayıp yaşlı ve genç, fakir ve zengin o kadar şad oldular ki felek zühresi (Çoban yıldızı) raksa başladı. Paşa efendimiz mutluluk tahtında ve adalet divanında revnak ve gençlik bulup Ramazan'ın 14. Çarşamba [10.09.1650] günü sadrazamlık kanunu üzre kola binip (devriyeye çıkmak) İstanbul mollası önü sıra da öncü ayak naibi de önden muhtesib ağası, bu tertip üzere büyük alay ile Unkapanı mahzeni yanında Fatih Sultan Mehmed Han'ın divanhanesinde bütün Karadeniz reislerini, bütün somuncuları, bütün uncuları ve bütün vurguncu, karaborsacı navluncuları toplayıp Karadeniz kıyısında Varna, Palçığ, Kavarna, Keligra, Mankalya, Karahırman, Köstence, Tolça, Beşte­ pe, İsmail, Kili ve Akkirman adlı kale ve iskelelerde tahılın kaça alındığını sorup ona göre çeşni (darphanede ayar tayini) tuttu. Tahılın ekmek pişirilmesi harç ve masraflarından sonra 300 dirhem beyaz ekmek parçasının bir akçeye el vermesiyle öyle narh verdi. Besili (iyi) ete 7 akçe narh verdi. Ondan sonra Yemiş iskelesi'nde Fatih'in sebzehane divanına gelip bütün yiyecek ve içeceklere narh verdi. Oradan Fatih'in yeniçeri ve muhtesib divanı çardağına gelip orada hububattan pirinç, bakla, nohut, mercimek, keten, kına, şeker ve kahveye ve diğer şeylere sultan narhı vererek gelip sarayında karar etti. Gecelerimiz Kadir gündüzlerimiz bayram günü olup gece gündüz büyük işleri seyr ederdik Melek Ahmed Paşa'nın sadrazamlığı zamanında olan güzel işler ve kötü olayları bildirir Evvela: Melek Ahmed Paşa efendimiz sadrazam olduğuna altı aylık kul mevacibi (maaşı) çıkmamış idi, ama kapı arası hazinesinde 17 kese var, hemen o gün borç olarak Bektaş Ağa'dan 400 kese, Kara Yeniçeri ağasından 500 kese, Çelebi Kethüda'dan 700 kese, Alahoz'dan 100 kese, Zurnazen Defterdar Paşa'dan 1.000 kese, Kudde Kethüda'dan 1.000 kese, Kaya Sultan'dan 1.000 kese, padişahdan 1.000 kese, Koca Valide'den 1.000 kese, Topkapılı'dan, Gümrük Emini Hasan Çelebi'den, Deli Birader'den, Mevkufatf Mehmed Efendi'den, Başbakıl<ulu Moralı Mustafa Çelebi'den, Salih Çelebi'den, kısacası üç günde 11.060 adet kese tahsil 350 edip üçüncü gün galebe (ulufe dağıtılması divanı) divanı edip mevacib çıktığında 1.640 kese yeniçeri kaldırdığı bir padişah devrinde olmamıştır. Bütün padişah kulu bir kümeden mevacib kaldırdığı Kara Mustafa Paşa sadrazamlığından beri olmamış idi. Bu minval üzere bütün İstanbul'da olan padişah kulları muayyen maaşlarını tamamıyla alıp bütün halk mutlu ve sevinçli oldu. İkinci tedbir: Paşa toplam 70 yük akçe gelirler ve diğer kalemlerden hasıl olan kalemiye gelirlerini tamamıyla eksiksiz olarak padişah hazinesine koyup aldığı borçları (karz-ı hasen) öderdi. Hala sadrazam hassı ve büyük vezir kalemiyesinin hazineye katılması Melek Paşa kanunu olarak kaldı. Üçüncü tedbir: Deli Hüseyin Paşa'dan feryatçılar gelip "Girit Adası'nda asker kalmadı" haberi gelince Osmanoğlu'nun bütün defterhanesini katipleriyle ve defter eminiyle tamamen Hüseyin Paşa defterhanesine gönderip, "Her kime dirliği (devletçe verilen aylığı) lazım [97a] ise birden bine, binden yüz bine varınca Girit'e gitsin" diye bütün Osmanlı Devletini bütün bölgelerine asker sürücü kapıcıbaşılar ve beylerbeyiler tayin olunup bir ayda Girit Adası'na yüz bin asker geçti. O Şevval ayında [Ekim 1650] Seline Kalesi, Aya Koron Kalesi, Miselanka Kalesi ve yedi pare kale de feth oldu. O sene Marko kafir yüz bin cünüp askeriyle yenilip yüz bin esir alındı, nice yüz köy ve kasabalar yağmalanıp 300 parça köy itaat altına alınarak haraca bağlandılar. Bunların tamamı Melek Paşa zamanında meydana gelmiştir. Dördüncü tedbir: Girit Adası'na bir daha yardım için 3.000 sipah ve 3.000 yeniçeri kapısı edip yedi eyalet veziri eyaletleri ile Girit Adası'na geçtiler. Girit Adası'nda Bıyıklı Mustafa Paşa'ya bir tuğ da gönderip Serdar Hüseyin Paşa'ya Mir Mehmed ile mukarrer (yerinde bırakma) ve kılıç kaftan gitti. Bıyıklı Mustafa Paşa'ya bir tuğ daha vardığında ö)üm döşeğinde imiş. Tuğu görünce hamd edip şehadet kelimesi ile ruhunu teslim ederek tuğlarını baki dünya menziline dikti. Beşinci tedbir: O kış mevsiminde herkesin görüşleriyle (---) Kapudan Paşa'yı azl edip Rodoslu Derya Martısı Hüsam oğlu Ali Paşa'ya vezidik ile kapudan paşalığı bağışladı. 60 adet derya beyiyle toplam 70 parça kadırgaya 3.000 kese Girit askeri ,;., 351 mevacibini (maaşlarını) koydu, 2.000 şedde (balya, 1 balya=205 kg) siyah barut, 70.000 kıradışka güllesi gönderip ve nice bin türlü mühimmat, levazımat cebehaneleri ve nice bin komana (sağlam halat), palamadar (büyük halatlar), 1.000 sipah, 2.000 yeniçeri, 1.000 cebeci ve 1.000 adet topçu askerlerini Kapudan Ali Paşa'ya teslim etti. O şiddetli kışta BeŞiktaş'dan Allah'a tevekkül edip bütün derya beyleriyle firişka (serin rüzgar) uygun hava ile Allah'ın emriyle yedi gün yedi gecede Girit Adası'nda Hanya Kalesi'ne girerek asker, cebehane ve diğer mühimmatı dökünce Serdar Hüseyin Paşa ve bütün Müslüman gaziler taze can buldu. Bu sırada Pençpirim oğlu 70.000 küffar ile Aya Koron yakınında büyük ceng etti. Hayy [u] Kad!r Allah'ın emriyle küffarın yenilgiye uğradığı haberi Melek Ahmed Paşa efendimize gelip yine Hüseyin Paşa'ya istiklal hil' ati gitti. Altıncı tedbir: Kapudan Ali Paşa Girit Adası'ndan zaferle gelince Tershane-i Amire'de 100 parça kadırga ve 50 parça kalyon inşa etmeye başlandı. Ereğli'de, Sinop ve Amasra'da, Bartın'da, Çayağzı'nda, Balıkiağa ve Varna'da, Üsküdar, Tophane ve Bahçekapısı'nda, Sinan Paşa Köşkü'nde, Tershane'de ve Şahkulu İskelesi'nde, bu bütün adı geçen deniz kıyılarında kalyonlar yapılıp İstanbul, Galata ve Kasımpaşa'da Osmanlı velvele ve gulgulesi olup derya gibi asker toplandı. Bütün Anadolu ve Rumeli'ne asker sürücüler gidip İslam askerini İstanbul'a, Boğazhisarlara, Sakız karşısında Çeşme ve Mora Yarımadası'n~a Benefşe Kalesi'nde nice bin asker hazır ettiler. Ondan Valide Sultan iki kalyon, Bektaş Ağa bir kalyon, Kara Çavuş bir kalyon, Çelebi Kethüda bir kalyon ve efendimiz Melek Ahmed Paşa Bahçekapısı'nda büyük bir kalyon -dört anbarlı idiyaptı. Tamam olduğunda tedbir almadan denize indirirken kalyon sulara gömüldü. Bununla birlikte 150 adam da boğuldu. İster istemez yine bu batan kalyonu denizin derinliklerinden çıkarıp bütün kalyon ve kadırgaları donatarak Beşiktaş'da demir attılar. Diğer mühimmat ve levazımatlarını görüp Tophane'de 1.060 adet küçük ve büyük toplar döküldü. Bütün gemileri pür-silah edip 43.000 askerle 180 pare kalyon, kadırga ve 300 pare mühimmat gemilerinden şayka, karamürsel, 352 pink ve kalyonlar ümmet-i Muhammed ile dolup tamamı 500 adet yelken oldu. 50.000 püf-silah cengaver asker olup hayır dualarla ve övgülerle Beşiktaş'dan uygun hava ile Boğazhisar'a varıldı. Orada da Rumeli ve Anadolu askerlerini tamamen gemilere doldurup tamamı 80.000 adet cengaver, yiğit ve hünerli askerler gemilerde hazır oldu. Ceiayirli, Tunuslu ve Trabluslu da 40 pare gemiyle 10.000 yiğit, cesur ve korkusuz erler geldi. Kapdan Paşa Bismillah ile uygun rüzgar ile yelkenlerini açarak yerleri cehennem olası küffar "Ha şunda ve ha bunda" diyerek işbu (---) ayının (---) gününde (---) adlı mahalde Venedik donanmasına Osmanoğlu donanınası rast geldi. Öyle bir sultan cengi olmuştur ki diller ile anlatılmaz [97b] ve kalemler ile yazılmaz. Zira bu Melek Ahmed Paşa donanınası Osmanoğlu devrinden beri böyle bir donanma ve böyle bir seçkin istekli (seçme) asker toplanmamıştır. Sözün kısası küffardan bir kalyon ve iki kadırga alındı. Yedi pare gemi onlardan battı. Akşam vaktine kadar iki taraftan öyle şiddetli çarpışmalar oldu ki denizin yüzü insan kanıyla kıpkır­ mızı olup dalgalanmaya başladı. Kötü işli murdar küffar bu içler acısı durumu görüp günbatımı vaktinde alem gece karanlığında iken "Firaren an tevali'lkesürat" deyip önce Duka gemileri daha sonra Malta gemileri, daha sonra Mesina gemileri birer birer kararı firara (dayanmayı kaçmaya) çevirdi. Daha sonra Venedik donanınası da cehennem yurtları taraflarına kaçıp bir yerde duç-karar edip (birbirine rastlaşıp) toplantı yapıp danışarak çaşıt (casus) gönderirler. Bizim Osmanoğlu donanması, "Küffar firar edip meydan bizde kaldı" diye gurura kapılıp Nakşa adlı mahalde limana girip demir atarak yatarlar. Bütün Osmanlı askerleri gemilerden dışarı çıkıp bağlara ve bahçelere gidip dağılırlar. Kimi esvap yıkayıp her biri bir işle meşgul. Gemicilerin danışma toplantısındaki ıstılahların anlatılması Melek Ahmed Paşa kalyonun kapdanı Kapudan Ali Paşa'ya, "Gel kıı.pudan filandıra (uzun ve ensiz bayrak) kaldıralım. Top atıp askeri toplayıp salpa demir edip avanta ribaçsa, tente 353 fora ve sök yelken edip alarka deryada yatalım, yahut orsa poça, buruna ve babafinko yelken kullanıp deryada volta uralım, olmaya illa hayr" diye gemici ıstılahlarıyla nice çeşit gemili sözleri konuştu. Bu sözlere Kapudan Ali Paşa kulak asmayıp bu öğüt verici sözleri kulağına küpe etmeyip, "Bre balıkçı! Venedik küffarı ne olsa gerek?" diye mağrur bir şekilde nice ham sözler söyler. Sonunda seher vaktinde, "Küffarın donanması, bre geldi!" deyince bütün asker taşrada, bütün gemilerin askerlerini toplamaya güçleri olmayıp salpa demir etmeden nice bin çapa demirlerinin halat, palamar, gomana ve cankurtaranlarına balta urup demirler denizde kalıp denize çıkalım derken bütün bizim gemiler biri biri üzerine düşüp can korkusu çekmede iken küffar gemileri bizim donanma içine girip cenge başladı. Denizde demir üzere yatan kalyon, Cezayirli ve altı pare mavunalarımız katiri ortaya alıp topa tutulmış maymuna döndürünce katirden yedi pare gemi hattı. Elli pare gemi bizde'n karaya düştü. Geri kalan askerleri de karaya dökülüp bey gemileri, Cezayir gemileri ve diğer kalyonlar küffar ile Nakşa ve Berre kaleleri altında tam yedi saat ceng ede ede Valide kalyonu, Melek Paşa kalyonu ve Ereğli kalyonunda Mustafa Forsa Kapudan kalyonu içinde Anadolu Valisi Abaza Ahmed Paşa katiri ortaya alıp canla başla öyle bir ceng ederler ki sanki Ayamavra cengidir. Küffar yenilmişken Duka, Malta, Papa, Mesina, Korsika, Sardalya ve Alakorna gemileri zede ve büve yememiş kırk pare gemiler, Osmanoğlu donanmasının yarısı karaya düşmüş, yarısı yedi saat ceng etmiş güçsüz mecalsiz gemiler içine Malta gemileri girince Venedik küffarlai"ı taze can bulup üç saat daha şiddetli ceng ettiler. İlk başta derya beyleri firar edince daha sonra kalyonların her biri birer taraf deyip perakende ve perişan oldu. Vama'da yapılan Burunsuz kalyon bir gecede Girit Adası'nda Hanya'ya düşer. Kimi Rodos'a, kimi Nakşa, Berre, Foça ve İşkatoz'a, Hereke, İliye, Zacca, Darahıye, İstanköy'e, Sakız'a ve Midilli'ye düşüp her biri bu adı geçen kalelere düşüp can kurtarırlar. Ama Paşa ile 354 savaş meydanında Ereğli Kapudanı Mağribli kalyonu Ahmed Ali Kapudan, Kara Mavuna ve Valide kal- yonuyla tamamı yedi adet kalyon bir gün bir gece ceng ede ede küffardan 40 pare kalyon, kadırga ve mavuna yok eder. Sonunda Ahmed Paşa şehit olunca Mustafa Kapdan uluç adem1si (kaba saha) idi, gemisinde kimse kalmayıp gemiyi ateşe vurup şehit oldu. Diğer gemiler ile Melek Paşa kalyonu da ateşe vurdu. Bu gibi kötü tedbir ile öyle bir büyük donanma yenildi. Toplam 40 parça gemi eksilip geri kalanı Sakız limanına esenlikle ve ganimetle geldiğini Adana Paşası Abdullah Paşa haber getirince efendimiz Melek Ahmed Paşa'nın aklı başından gitti, sanki sar' a tutup o an padişaha telhis etti, hemen ardından kendisi padişaha girip [98a] mührü vermek istedi. Padişah asla razı olmayıp, suresinde "Elbette zorluğun yanında bir kolaylık vardır. Gerçekten, zorlukla beraber bir kolaylık daha vardır." [İnşirah, 5, 6] "Elhamdü lillahi Rabbi'l-dlem1n [Alemlerin Rabbi]" dir, "Rabbu 'l-müslim1n [Müslümanların Rabbi]" değildir. Ezeli' hikmeti ve kudreti böyle imiş" deyince, "İmdi, padişahım! Var kuvveti pazuya getirip böyle büyük bir donanma edip bu da böyle olunca belli oldu ki küffar ile deryada çatışmak ve karşılaşıp dayanmak müşkildir. Bu intikamı küffara komayalım. Yüce atalarınızın pak ruhları için ve Hazret-i Peygamberin mübarek ruhu için olsun mühür ile karadan denizler gibi asker ile ta Arnavudluk içinde Kilimente, Karadağ, Pava, Nikşik, Zaterbak, Durubnak ve Banyal} asilerini kırarak Hersek sancağı sınırında Kotur Kalesi'ni, Kilis Kalesi'ni, İspilet Kalesi'ni, Kamin, Kaminkrad, Ribniçe, Mandaline, Bodgoriçse, Tekeli Paşa dövdüğü Şibenik Kalesi, Zadra Kalesi, Kotur vilayeti ve Dodonişka vilayetleri bu saydığım kalelerin tamamı bizim Bosna eyaleti sınırında deniz kenarında küçük ve büyük ka.lelerdir, bunları karadan birer birer kuşatalım. Küffar bunların hazırlığında iken başına sıkıntı düşüp Girit Adası boş kalıp sercların Hüseyin Paşa lalanda defterhane ile 100.000 asker vardır. Onlar da Kandiye Kalesi'ni kuşatalar. Allahu Taala'nın emriyle her taraftan küffara göz açtırmayıp bu donanmamızın intikamını alırız" deyince saadetlü padişah, "Allah kolay getire, bir düşünüp damşahın edelim" dediler. Yedinci J~dbir: Yine Melek Ahmed Paşa tershaneye geçip Tershane Bahçesi, Cirit Meydanı Köşkü'nde 3.000 sipah ve 3.000 "Eyle olur Lala! Neşrah 355 başka uyanık asker yazıp Girit Adası'na ve diğer adalarayardım askeri gönderip bütün Osmanlı Devleti iskelelerine fermanlar ile birer gönderip küffara zahire verilmesi yasaklandı. Yedinci tedbir: Melek Ahmed Paşa'nın görüş ve tedbiriyle Budin' de vali olan Kara Murad Paşa Nemse çasarından bir elçi gönderip İstanbul'a gösterişli bir alay ile girmiştir ki Osmanoğlu devleti olalı böyle muazzam kefere-i fecere gelmemiştir. Padişah huzuruna geldiğinde ona bir Osmanoğlu büyüklük, tantana ve ululuğu gösterilip öyle ziyafetler olmuştur ki geçmiş sultanlardan hiçbiri etmemiştir . ................ (15.5 satır boş) ................ [98b] Melek Ahmed Paşa efendimizin sadrazamlığı zamanında bunun benzeri nice tedbirler ve olaylar çıktı. Kimi güzel sonuç verdi ve kimi de kötü sonuçlandı. Bütün ocak halkının meşveretiyle İslam askerini bir maaşı kalmayıp üç aydan ulufeler çıkıp her taraf bakımlı ve şenlikli idi. Eğer sadrazamlığı zamanında olan bütün günlük olayları tek tek yazsak başka bir kitap olur. Ancak bütün halk ile güzel ilişkileri vardı, yumuşak huylu ve tahammüllü idi. Hizmetinde Aristo akıllı zeki, dürüst ve sonunu düşünen adamlar saklardı. Hatta kethüdası Diyarbakır'ın Çermik'inden Kudde Mehmed Kethüda, büyük tezkirecisi Gınayf Efendi, küçük tezkirecisi Zühdi Efendi, hazinedan Ahmed Ağa, Mühürdar Osman Ağa, hakirin selefi (öncesi) imam efendi ve Reisülküttab Mevkufatf Mehmed Efendi, bunlar seçkin, tedbirli, kamil, ayar sahibi nedimler idi. Dış hizmetkarlarından Zurnazen Mustafa Paşa'yı azl edip Kırkçeşmeli Emir Paşa'yı defterdar ederek kötü tedbir etti. Zira açgözlü, şaşkın ve (işi) savsaklayan adam idi. Ve Koca İbrahim Ağa'yı çavuşbaşı etti. Münafık (iki yüzlü), bozguncu ve kapı kapı dolaşan cinsindendi. Ancak Bektaş Ağa, Kara Çavuş ve Çelebi Kethüda ile ve Şeyhülislam Bahayi Efendi ile güzel geçinip her işini onlara danışır ve onların sözlerine göre işlem yapardı. Veziriazam Melek Ahmed Paşa'nın aziedilmesine sebep olan kötü tedbirli işin sonu İlk başta aziedilmesinin sebebi odur ki Türkmen Ağası Abaza Kara Hasan Ağa, Sultan İbrahim Han asrında Kara Haydaroğlu 356 adlı haramiyi ele getirip bağlayarak Mehmed Han'ın tahta geçmesinin başlarında :Mehmed Han'ın gazasıdır ki- o haramiyi Parmakkapı'da Hasan Ağa eliyle asıp Anadolu memleketleri şerrinden belasından emin olmuştu. Bu hizmeti karşılığında fermanlar ile Kara Hasan Ağa'ya Türkmen ağalığı ebedi kayd-ı hayat ile verilip her sene heratını yenileyip kalemiyesini padişah hazinesine teslim edip canının istediği gibi tasarruf ederdi. Ta Melek Ahmed Paşa efendimiz sadrazamlığına gelinceye kadar mutasarrıf olup 70 kese kalemiyesini ödeyerek berahnı yenilerdi. Melek Ahmed Paşa efendimizle vedalaşarak Üsküdar'a gidip asker toplayıp Türkmen ağalığı hizmetine gitmek niyetinde iken Yeniçeri ocağından Bektaş Ağa, Kara Yeniçeri ağası, Çelebi Kul kethüdası ve Paşa kethüdası Kudde Kethüda, bunlar elbirliğiyle Hasan Ağa'dan Türkmen ağalığını alıp "mevacib (maaş) zamanıdır" diye yüz kese parasını da alıp Türkmen ağalığını Ak Ali Ağa'ya verdiler. Hemen Abaza Hasan Ağa, Üsküdar'dan 300 adet cana başa kalmaz kafadar yiğitler ile Ahırkapı'ya gelip yüz. adet yiğidi kayıkların başında koyup kendisi yüz adet emanet atlılar ile Paşa Sarayı'na gelirken; haki'r, Kudde Kethüda ve Mektupçu Ramazan Efendi ve Mektupçu halifesi Behceti' Efendi bir yerde hazır idi. "Abaza Hasan Ağa geldi", dediklerinde saray içinde bir karmaşa olup Kudde Mehmed Kethüda'nın aklı gitti. Kara Hasan Ağa doğru paşanın yanına varıp kararıp bozarıp, "Baka sultanım, efendiciğim! Benim 70 kese kalemiyemi alıp bu kadar masraf çekip ve bu kadar zamandan berü hatt-ı şerif ile Türkmen ağalığı benim ola. Layık mıdır ki beni böyle hor, hakir, kötü namlı edesiz. Aşiret gayreti yok mu?" diye ağiayınca Paşa, "Hasan Ağa! Bu sene öyle olur. Çok yerden rica ettiler. Senin 70 kesen yerine şimdi 100 kese verelim. Bu sene sabr eyle" dedi. Hasan Ağa, , "Ben bilirim, kabahat kimdedir" diye taşra çıkup gitti. Hemen Kudde Kethüda'yı dışarıda görünce, "Bak a Kudde! Hak Taala Hasan'ın canını almasın, ben sana bunu korsam!" deyince Kudde Kethüda, "Ey Kara>.Hasan! Her kansı taş kahdır, başını ana ur galan!" diye Diyarbakır ağzıyla nice çeşit meydan okur ve tehdit eder ~ 357 sözler söyleyince hemen Hasan Ağa dal-hançer olup Kudde Kethüda'yı yakasından alhna aldı. Tam öldüreceği sırada orada hazır bulunanların hepsi Hasan Ağa'nın üzerine üşüşüp Kudde Kethüda'yı kurtardılar. Kudde, paşaya girip feryat edince Hasan Ağa g.itti. "Kudde, senin çirkün pisliği benim filanıma olsun, sana bunu kosam!" deyip merdivenden aşağı inerek ahna bindi, korkmadan çekinmeden at sürüp Ahırkapı'da kayıklara yetişti. Derhal Üsküdar'a [99a] geçip bütün hanlarda olan sipahiyi başına topladığı saltanat tarafına yansıyınca hemen Bektaş Ağa, Yeniçeri ağası, Çelebi Kethüda ve Kudde Kethüda kışkırtma­ sıyla paşaya gelip, "Zorbadır, eşkıyadır ve katledilmesi gereken bir fesat kaynağıdır. Elbette bu ayda Hasan Ağa'yı katl edersin. Yoksa ne sen, ne biz ve ne padişah ve ne Üsküdar şehri kalır" diye Hasan Ağa'nın katledilmesi için Paşa'ya baskı yaparak olmadık tekliflerde bulundular. İster istemez Hasan Ağa'nın katline emir alıp Küçük Tezkireci Zühdi Efendi, silahdar ve sipah bölük ağaları hazır olurken Hasan Ağa'nın sadık bir dostu Üsküdar'a haber uçurup Hasan Ağa o an firar eder. Bu haber iftirasını hakfre isnad ettiler ama Allah bilir, Allah şahit, Allah yeterli ve Resulullah Muhammed şahit asla. ve kat' a ruhumuzun bile haberi yok idi. Haber eden yine annemin aşiretinden paşanın haftancıbaşısı Abaza Parmaksız Sefer Ağa var idi, o haber göndermiş. Hasan Ağa kaçınca katline varanlar Hasan Ağa'yı bulamayıp hüsrana uğrayıp geldiler. Hasan Ağa bir günde ılgar ile dağlardan İzmit'e varıp ne kadar ulufeye gelir sipah var ise gerü dönderip 1.000 atlı olur. Ondan Bolu'ya varınca 3.000 atlı olur. Osmancık'a varınca 5.000 asker olur. İpşir Paşa'ya varıp İpşirle birlikte kırk-elli bin asker olunca Der-i devlete haber gönderip, "Kul kethüdasını, Kara Çavuş'u, Kudde Kethüda'yı, befterdar Emir Paşa'yı, filanı ve falanı istemezüz" derler. Bu haber gelince padişah tarafından bunların katledilmesi hakkında ferman çıkar. Bu ferman Paşaya gelince, "Mührü feragat ederim. Ben onların haksız yere katiedilmelerini ferman etmem!" deyip -bu sada gizlice oldu-. 358 Bu sırada Siyavuş Paşa da Budin'den aziedilmiş olarak gelip kubbenişin vezir oldu. Abaza Hasan'dan ve İpşir'den kendine gizlice mektuplar gelip perde gerisinden mührü alınağa lağımlar etmeye başladı. 1061 [Ağustos 1651] yılı Şahanı'nın yarısında, musibetin anlatılması Bu Hasan Paşa firarından sonra Ak Ali Ağa Türkmen ağalığını zapt etmekten korkunca Türkmen ağalığı aralıkta kaldı. Sipahi sınıfından Haniff Halife ve Daşnık İmirza ağalar eskiden hizmet ehli olup Bozulus, Karaulus, Atkeşan ve Üsküdar Türkmen ağalıklarına aday çıkıp zorbalık yoluyla birer ekmek parçasına nail olalım diye mfriye nice yüz keseler geçmişken bunları da uyutup ertelediler. Bunlar da başları korkusundan ve canları acısından bir gecede İstanbul'dan kaybolup Üsküdar'a geçerek firar ettiler. Beri tarafta Bektaş Ağa, yeniçeri ağası ve kul kethüdası paşaya gelip, "Bunlar da asi, eelall ve cemalldir. Bre meded sultanım, bunlara aman vermeyip katl edip mallarını mülklerini alın. Yoksa İpşir Paşa'ya ve Hasan Ağa'ya varırlarsa iş karışır ve zorlaşır, elbette katl edin" dediklerinde derya gönüllü Paşa, "Malları ile bir alay hizmet ehli, garazsız Müslüman, namuslu ve hırsı olmayan adamlar. Hasan Ağa'dan ibret almadınız mı? Mfriye 70 kese vermişken ebedf hizmetini elinden alıp hak etmeyene verdiniz. O da zabt etmeye korkunca padişah hizmeti meydanda kaldı. Göz göre göre bir adamı eelaif ettiniz. Şimdi bu Haniff Halife'den ne istersiniz. Vallahi yakın zamanda ben de sizin ateşinize yanarım, ama sizler yanıp kebap olursuz" dedi. Bunlar paşaya gücenip gittiklerinde hemen arkasından Daşnık İmirza ve Haniff Halife bu dedikoduları duydular. O an; "Üsküdar'dan 600 adet atlı ile dörtnala Dil iskelesi'ne varıp onda bir gecede Dil deryasını geçip Haleb altına Celall Hasan Ağa ile İpşir Paşa yanına kaçmaya karar verip gitmededir" diye paşaya haber gelip nice türlü insanlar arasında dedikodular oldu. O saat bu kötü hal ocak ağalarına yansıyınca yine paşaya gelip fakir Haniff Halife ve Daşnık İmirza'nın katline ferman istediler. Paşa da mecburen telhis edip katillerine padişah fermanı çıktı. ,;·, Büyük zulüm ve acı 359 Derhal Bektaş Ağa'dan 200 cebe ve cevşene gömülmüş küheyl atlı, Yeniçeri ağasıKara Çavuş'dan 300 cebelü ve cevşenli cilfidan atlı, Çelebi Kethüda'dan tam 500 cengaver, dilaver, yiğit, hünerli silahına kadir cirit-atar, "Benim, diğeri değildir" diyen şehbaz­ lar ve bizim paşadan 700 Abaza, Çerkez ve Gürcü iş görmüş silahşör ve binici yarar namlı askerler hazır oldu. Silahdar ve sİpahilerden [99b] de 500 adet silahlı yiğitler toplanıp hepsi 2.500 salt küheylan atlı iyi binici seçkin kılıçlı, gözü kanlı askere Melek Ahmed Paşa efendimizin çerağı Abdullah Paşa 500 adet seçkin Kürt yiğitleriyle serdar oldu. Hakfrin de o zamanda zindeliğim tam olmakla sekiz kafadar kölemle saba rüzgarı süratli atıma binip Paşadan izin alarak Abdullah Paşa ve bütün Melek Ahmed Paşalı ile bir gecede İstan­ bul'da olan gemilerin sandalları, kayıkları ve mavunaları toplam 3.000 askeri bir gecede Üsküdar'a geçirip oradan ılgar ile Gebze'ye, ondan gayretle bir günde Dil'i geçtik. Ondan Derbend'i geçtik. Orada yöre halkından Haniff Halife'yi sorduk, "İki gündür, bundan 700 soylu atlılar ile gelip ikişer günlük yemlerini akçeleriyle alıp ve yiyecek ve içeceklerini alıp dağlarda yatmak üzere yola koyuldular. Yollarda ulufeye gelen sİpahileri geri dönderip asker toplayarak gidiyorlar" diye yalan yanlış cevap verdiler, hikmet haberini Lokman'dan aldılar. "Bre yakın imiş, dahi haşerat askeri toplamadan erelim ve yetişelim" diye Derbend'den ılgar ile İznik Kalesi'ne varıp oranda ikişer gecelik yemler ve yol azıkları alıp yine ılgar ile Allah'a tevekkül ederek giderken Bektaş Ağalıdan ve Yeniçeri Ağalıdan nice yüz küheylan semiz atlar şiddetli sıcaktan ve çok hızlı gitmekten kalıp nice adamlar yaya İznik'de kaldılar. Nicesi dağlarda atları yanında kaldılar. Biz asker ile İznik'i geçip bir yeşillik yerde yemler kestirdik. O mahalde gelen ve gidenlerden haber alınıp, "Lefke'de binden fazla adam olup yemler alıp Söğüt Kasabası'na doğru yol alıyorlar" dediklerinde, "Bre kalk a!" diye alay çavuşları bağırıp yine dörtnala Lefke Kasabası'nı geçtik. Yine haber aldık ki Lefke ile Söğüt arasında, "Ahmed Bey Çeşmesi adlı bir kırlığın doğu tarafında bir pirinç çeltikliği başında kimi ormanda kimi çadırlada harmanda seyisleriyle konaklamışlar" diye haber alındı. Derhal bütün askeri serdarımız Kara Abdullah Paşa başına toplayıp bütün iş erieriyle daşınıp, 360 r "Şafii vaktinde basmak makuldür" diye söze son verilerek Fatiha okundu. Gece yarısında kalkıp aheste yürüyüş ile bütün asker kıla­ vuzla gitmede. Hakir çarha askeriyle ileri ılgar edip gerçekte Şafii: vaktinden evvel o mahut yere ince karakolumuz vardı. Yetmiş seksen kadar çadır ve ağırlıklar ile donanmış bir hayli ordu görüp geri haber getirdiler. Biz de çarhacıyla ileri vardık ama göz gözü görmez uzak bir mesafede durup at dinlendirerek geriden askerin gelmesini bekledik. Şafii vaktinin girmesini gözleyerek iğdiş atlı olanlarla haklr ileri vardım ki, iğdiş at aykır at gibi tepinip kişneyip düşmam uyandırmaz. Bu şekilde ileri vardık. Herkes dünyadan habersiz, herkes birer yüksek ağacın gölgesinde uyku boruları çalıp (horlayıp) Aslıab-ı Kehf rüyasını görüp kimi çadırlarda naz uykusunda, kimi ağaçlıkla içinde hem-nazda, ama çoğu ormanlık içinde gizlenip yatar lar. Acaip ve gariplik: Ancak bir şehbaz, perhiz sahibi bir yiğit kalkıp çıplak olarak atını Bismillah ile tirnar ederken hazin sesle bu maniyi bayatı makamında bu yeşillik yerde söylemeye başladı. Man!: Eyle mi halim felek Dil bilmez zalim felek Kesipsen can bağ(çe)sinden İki nihtllim felek "Ey Felek, ey felek" diye felekden şikayet eder derin manalı bir mani söyledi. Hakfr alem-i hayrette kalup tefe'ül (hayra yormak) ettim. Yine bir mani daha okudu. Beyt: Baba kitab-ile sen Okı ki ta bile sen Bunda bir iş et galan Sinde yatabilesen Diğer maru: Lelenin dünyasına Aldanma dünyasına Dünya menim diyenin Gitmişdik dün yasına 361 diye bu gibi manileri gönül acısıyla ile garipçe ciğer yakan bir sesle söyleyerek ağlıyor, yanında uyumakta olan arkadaşına seslenerek, "Ey Ali can, kalk! Ne çok yatarsın, sabah yakındır. Bütün kurt, kuş, koyun ve insanlar seherin kalkıp rahmet kapıları açık iken dua edip kimi dünya, kimi ahiret ister. Kalk hey gök bahtlı, biz seninle şehitlik isteyelim. Bre kalk hey it" dedi. Arkadaşı da uykudan uyanıp: "Hayr ola Veli! [lOOa] Şimdi bir düş görürdüm. Elimde bir yanmış mum var idi. Sen benim elimden mumu alıp püf deyip söndürüp elimden mumu aldın, başıma o mum ile vurup başımı yardın. Sandım ki başım kesdin" deyince, "Hayr ola, ben de bu gece huzur edemeyip kalktım, atcağızımı tırnar ettim. Sen de atını eğerle, sabah yakındır" dediler, ama bunlardan başka uyanık kimse yok idi. Yedi sekiz kişi bunların konuşmalarını can kulağıyla dinleyip geri çarha kümesine vararak dinlediğimiz manfleri ve sessiz sedasız yatan gafil insanların durumlarını bir bir anlatıp geride olan askere haber gönderdik. Seher vakti olunca onu gördük, geriden bizim askerin ilerisine gerisine bakmayıp, "Kopar bre kopar, at boynuna düşmüşler, yanımıza gelip bize bakmadan. Bre Allah Allah" diye bir ağızdan Allah Allah seslerine yol buldurup rahat uykusunda yatan askerin içlerine at bırakıp bütün çadırlarını başlarına yıktık. Kimi çıplak, kimi ağlayarak ve inleyerek onu onda ve bunu bunda, "işte şu şunda" diye her biri birer çalılıklara perem perem olup göz açtırmayıp içlerine kılıç vurulmaya başlandı. İlk başta man! okuyup atını tırnar eden garip yiğit ve onun arkadaşı ki, uykudan kalkıp rüya gördüm diyen yiğit, iki çıplak olarak bellerine kılıçlarını çalıp ve çıplak atıarına yular ile eğer vurmadan yularsız binip o an bizden üçer adam toprağa düşürdüler. Meğer cesur yarar yiğitler imiş. Hemen Melek Ahmed Paşalı Kürt Haydar Ağa bu iki yiğidin üzerlerine at sürüp ikisin de şehit eyledi. Aceb sırdır kim man! okuduğunda, "Kesipsen can bağçesinden 1 İki nihalim felek" dediği ikisinin şehit olması imiş. Öbürü rüyasında, · "Elimdeki mumu söndürüp başıma vurup başım düştü zannettim" dediği rüyası gerçek olup ruhunun çırası sönerek kellesinin yuvadanması imiş. 362 Sonuç; Bu kana bulanmış mekanda mızrak ve kılıç ile gece baskıncısı gaziler kelleleri yuvarlayıp oyun oynarken meğer Hanifi Halife ve Daşnık İmirza Ağalar sonunu düşünerek çadırlarını ovaya kurarak kelepirlerini meydanda komuşlar, kendileri pürsilah yiğitleriyle çalılıkların, ormanın ve ağaçlıkların içinde sığınak yapmışlardı. Bu ovada çadırları, ağırlıkları ve karakollukçu cinsinden seyisleri kelle paça olup yağmalanırken bunlar dağlar içinde yavaş hareket ederek pür-silah olup Hanefi vakti olunca, sığınaklardan 700-800 soylu atlı yedi koldan orman içinde yaralanmış arslan sığınaktan çıkar gibi çıkıp yırtıcı arslan gibi "Allah Allah" narasına yol buldurdular. Bizden "Allah Allah", onlardan "Allah Allah" bağırışma­ Iarıyla iki İslam askeri birbirine karılıp katılıp cenge başlayıp bir hücum ettiler ki sanki her biri birer yedi başlı ejder idiler. Haniff Halife kendü askerini teşvik edip "Koma kurtlarım!" deyip başı kabak savaş meydanında yedi sekiz adam aktardı. Üstünde ok kirpi gibi diziimiş idi. Meğer bir kerevke zırhı var imiş. Atı da giyimli idi. Onların atları dinç, bizim atlarımız iki gün üç gece birer yem ile yorgun argın ve durgun ... Atlarımızın nicesi bu mahalde sahibini ele verdi ve askerimizin gerisi dökülüp gelmede, çapulcu askeri gibi henüz toplanmada. İleri varanlarımızdan ceng öncesinde 53 namlı adam toprağa düştü. Melekli Deli Dilaver Ağa, Haniff Halife üstüne hamle edip dizgin aşırı ona bir ipşir kargısını öyle sapiadı ki cübbesinden geçtikten sonra uyluğundan atma geçip atı kıçını serpince bir kenara çıktı. Derhal yoldaşları Haniff Halife'nin başına üşüşüp yedek yetiştirince onlardan bir yiğit bizim Sivaslı Dilaver Ağa'nın altından mızrak ile atını yıktı. Dilaver Ağa yaya okiaşarak bizim alaya gelip derhal yine atlandı. Onlardan yine biri bizim Melekli Deli Şahin Ağa'yı mızrakla vurup arkasından iki karış yalınan gösterip alayımıza geldi, mızrağı çıkarıp sardılar. Ve bizim elvend ağalarından iki adam aktarıp henüz ceng karışmaya başladı. Ama Tanrı'ya hamd olsun iki tarafta da asla tüfenk atılmadı, herkes meydan erliğini göstermeye başlayıp herkesin cesaret damarları hareb,t etti, ama Tanrı bilir, onlar habersiz iken basılıp bu kadar Ali cengi ettiler ki bizim askere galip gelecekler iken '0. 363 ısıhcı güneş felek kulesinden bir mızrak boyu yükselince geriden Bektaş Ağa ve yeniçeri [100b] ağası askerleri Hak bela versin kimi at kolanı, kimi palan çekmek ve kimi sabah namazı kılmak bahanesiyle tamamen geride kalıp atları yorgun ve durgun, hepsi gayret edip onlar da bir kere Haniflliye sur salup bir yaylım kurşun atmaya başlayınca meğer Haniflli de orman içinde 300 yaya köpek ayağı gibi ayak dayanıp öyle kurşun vurdular. Melekliden, Bektaşlı ve Kara Çavuşludan 76 adam toprağa düşüp yaralandılar ve şehit oldular. Henüz ceng kızışıp hemen Serdar Abdullah Paşa bizimle gelen sipah askerine "Bre koman kurtlarım!" diye bağırır. Bağırıp çağırışmalar ne fayda. Hanifl Halife ve Daşnık İmirza sipahidir. Beride bizimle gelen sipahi, sipaha kılıç çeker mi? Ancak bir küme sipah haşerah bizimle gelip cemedan gibi dururlar. Kumandan onlara "Bre koman gaziler" dedikçe onlar laf olsun bir kere at sıçrahp kırmızı ve sarı bayrak ile geri döner. Kısacası bu hal üzere yenimiş olarak geri dönmek sadedinde iken serdarımız Abdullah Paşa, "Bre gaziler! Biz 3.000 askeriz, onlar bin kadar adamlardır. Gerçi atınız yorulmuştur ama hele bir kere gayret eyleyelim" dedi. Yeniçeri Kethüdası Çelebi Ağa'nın da zedelenmemiŞ, yorulmamış ve geriden yavaş yavaş gelmiş askerine varıp, "Bre gaziler, efendilerimize ne yüzle varalım. Bre şu Celalllere bir kere de derun-ı dilden ve can u gönülden hücum edelim. Olmaya illa hayr; ya taht ola, ya baht!" diye görüşmekte iken Celalller fırsat bulup ormandan dışarı çıkarak belli oldular. Hemen Bektaşlı ve Kara Çavuşlu dağların ardına doğru gittiler. Beri tarafta Melekli, Çelebi Kethüdalı ve Silahdar Sipahlı bir yere gelip topdan "Allah Allah" diyerek at başı beraber at sürünce bizim çarha (öncü) askeri de taze can bulup insan leşleri çiğneyerek alay çavuşları davullarını çalarak, "Bre koma gaziler, Kelbela günüdür, bre ha koma!" diye herkes birbirine takviye verdi. Tanrıya hamd olsun zafer rüzgarı bizim eser gibi esip nice yiğitlerimiz, "Bre gaziler şu yatan şehitlerimizin kanını şu Celalllerden alalım" diye birbirlerini cenge teşvik ettiler. 364 Herkes kana susayıp alınmaya başlandı. yedi başlı ejdere dönerek kol, kelle paça - Hakir de Abdullah Paşa sancağı dibinde Fetih suresini okurdum. Onu gördüm, bir köleyi ahna aykırı yükletip yanıma getirdiler. Feth'i unutup aklım başımdan gidip at üzere ne eyer, ne kılıç ve ne gaddare bir şey kalmamış. Köle biraz durduktan sonra öldü. Atı berk bağlayıp köleyi yere bırakarak yine sancak dibinde Feth-i Şerif'e başladım. Zannettim ki, "Biz Alln/ı'tanzz ve elbette O'na döneceğiz." [Bakara, 156] ayetini okurdum. Hemen aklım başıma gelip "Hüküm Allah'ındır, dahi neler olacaktır" diye ileri at depretip nice temaşalar ettik. Sözün kısası, yedi kere onlar bize, biz onlara hamleler edip tam üç yıldız saati şiddetli kavgalar ve savaşlar oldu ki Azak cenginden beri böyle bir kahramanca ceng olmamıştır, ama onların da atları daha önce bizimle şafaktan beri ceng ettiklerinden mecalsiz ve dermansız kalmışlardı. Sonunda dağlara yan verir şeklinde olunca bizim asker fırsatı yakalayıp üzerlerine fazlaca saldırdıklarında hepsi seyrek ağaçlı ormaniara "Ormanos keres (ver elini ormana)" deyip kaçınca Daşnık Mirza'nın kethüdası, 12 namlı ağası ve 12 iç ağası Çelebi Kethüda koluna düştüler. O an onlara aman vermeyip toprağa düşürdüler. Ve Celalller ormandan var kuvveti pazuya getirip bir daha saldırdılar. 70 adet adamlarını da kellelerinin düştüğünü gördüklerinde kararları firara döndü. Ardlarında kova kıra kellelerini mızrak süsü edip serdarımıza getirip ihsanlar ve bağışlar alındı. "Herkes kellesini korusun" diye fermanlar olundu. Herkes sevinç ve şenlikte iken onu duyduk ki dağlar içinde bir "Allah Allah" sesleri koptu. "Bre nedir o?", diye ormanlar içine bizim asker girdi. Meğer Bektaşlı ve Kara Çavuşlu daha önce geriden ormanların ardını koliayarak gitmişlerdi. Haniff Halife ve Daşnık Mirza askerinin kılıç artıklarıyla kaçarken oıı,lar rast gelip cenge başlayarak "Allah Allah" demişler. Bizim Melekli de imdada yetişip onu gördük. ~ 365 Daşnik Mirza'yı 46 adet adamıyla karşı getirdiler. Hepsini bağlamışlar. "Bre Hanifi Halife nice oldu?" "İşte firar ediyor" dediler. "Yaralıdır, yetişirsiz" diye ardınca at bırakıp yarım saatte yetiştiler. Melekliler onu da [101a] ellerini ve ayaklarını bağlayarak kumandanın huzuruna getirdiler. Ta öğle vakti oluneaya kadar kelle ve esir gelmesinin ardı kesilmedi. Sonunda Celalllerin çadırlarını kurup alınan giyecekleri bir yere yığdık. Şehitlerimiz ve ölen Celalllerin leşleri yanında konaklanıp bir gün oturak ferman olundu ve Yüce Devlet kapısına mutlu zafer haberi müjdecileri gitti, ama atlarımızda ve bütün gazilerimizde zerre kadar güç kuvvet kalmamış idi. Derhal kumandanın buyruğu ile Celalflerden alınan 800 adet ganimet atıarına bizim askerler bindiler, isteyen kendi atıyla küme küme olup kılıç artığı olan Celalileri ardlarınca kovmaya memur oldular. Derhal kumandan Kara Abdullah Paşa İznik, Lefke, Söğüt, Eskişehir ve Seydf Gazi kadılarına -hitaben Celallleri ele getirip bağlayarak Devlet kapısına getirmeleri için (12 adet kadıya) buyurdular yazıp kapıcıbaşılar ile yola çıkardılar. Hemen bütün halk "Genel seferberlik emri geldi" diye fırsat bulup dağlarda hayvan avlarlar iken insanoğlu aviarnaya başlayıp ertesi güne dek eli bağlı ve ciğeri dağlı ümmet-i Muhammedleri yakalayıp soyup kebap edip başlarında birer keçe külalı ile elini kolunu ederek kumandanın huzuruna getirirlerdi. O vuruşma meydanında Ahmed Bey Çeşmesi yakınında anayolun iki tarafına 170 adet şehitlerimizi defn ettik. Ve 146 adam yaralandığı için cerrahlar tayin olundu. Bunların kimini arabalara ve kimini saliara yükledik Celalflerden tam 600 "beynehu beynallah [Allah ile kendi arasında]" şehit olmayıp oradaki çimenlikte olan ağaçların altında insanların naaşları Vakvak ağacı altı gibi insan cesedi ile süslenmişti ki yeryüzünde sanki adamotu ile donanmıştı. Kimi bir çalışta iki parça olmuş, kimi süngü yalmanıyla ölmüş, kimi kelle paça olmuş, kimi hamayii bağı çalınıp kol ve kelle uçmuş, kimi tepesinden göğsüne kadar iki parça olmuş, kimi 13 366 adamıyla sepetleme çalınmış, kimi kurşun ile alınmış, kimi okçuların hedefi olarak terzi iğnesinden ipliğin geçmesi gibi geçip ölmüş. Tanrının hikmeti, ezell irade böyle gerçekleşip bu cengde de Azak ve Hanya savaşından fazla ibret aldık, aceb Tanrı sırrı idi. Bu ölüler de anayolun iki tarafına, halka kazdırılan 15 adet kuyuya dolduruldu. Kelleleri ise mızrak süsü oldu. Ganimet mallarından 800 at, pek çok mal, çadır, çerge vesaire pek çok şey alındı. Nice kimseler, kılıç, gaddare, kalkan, zırh, tüfeng, giyecek ve sevimli kölelere sahip oldular ama develeri yok idi. Ancak 20 katır var idi. Buradan zafer kazanmış olarak iki günde Dil adlı yere gelinceye kadar ardımızca 140 esir adam ve 70 kelle kazalardan gelip yetişti. Anılan Dil'den gemilerle dilleri (esirleri) ve bütün ganimet mallarını geçirip Gebze Kasabası'nda konakladık. Oradan kalkıp Üsküdar'a yakın Bostancıbaşı Köprüsü adlı yere gelince Asitane-i Saadet'de Melek Ahmed Paşa efendimizden emir gelip, "Sen ki Serdar Abdullah Paşa'sın! Emr-i şerifim ulaştığında yakalanan eelalilerin tamamını kati edip devletsiz kellelerini Der-i devlete getirip yuvarlayasın" diye yazan ferman okununca bütün askerler adı geçen köprü başında bir gürültü kopup, "Bu kadar baş var. Hakimin başları kurusun. Bu kadar baş ile bir baş İstanbul'a varırız, ya bu fakirleri ne kırarız" diye büyük dedikodu oldu. Çok açık bir zulüm: Abdullah Paşa "Ferman-ı şerif gereğince bütün bunları katı ederim" deyince hemen bütün Müslüman gaziler bir uğurdan paşa üzerine saldırıp, "Bir alay maldan, rızıktan ve ırzdan ayrılmış gurbete düşmüş, evsiz barksız Tanrı'nın kullarını kırdırmazız. Der-i devlete götürürüz. Ümmittir ki her biri birer yolla kurtula" diye serdara rica ettiler. İşin sonunda serdar bunların ricalarını kabul edince bazı adamları bostan içine gizlediler. Nicesini de bu Bostancıbaşı Köprüsü altında sazlık ve kamışlık içine saklattılar. Bir kısmını kıyafet değiştirip salıverdiler. Nicesini sipahi elbisesiyle ata bindirip Üsküdar'a getirip serbest bıraktılar. 6 adamı da sercl.~rdan birer yolla [101b] bu hakir kul, kusurlu Evliya 367 rica edip altısını da serbest bıraktım, ama Daşnık Mirza Bey ve Hanif1 Halife için rica geçmedi. Köprü kenarında 46 adamlarıyla sıraya dizildiler. Daşnık Mirza ve Halife kelime-i şehadeti getirdikten sonra Hanif1 Halife, "İlahl! Bu hususta Melek Ahmed Paşa mecbur, mağlup ve günahsızdır, ama ey Kahhar Padişah beni Kahr ismine mazhar etmişsin. Takdirinde ezelin ezelinde alnıma kaza kalemiyle böyle yazmışsın. Umarım sen Kahhar Padişah'dan ki benim katlime sebep olanları yakın zamanda benim gibi katl edesin" dedikten sonra Bismillah deyip kelime-i şehadetle kıbleye dönüp, "Al imdi emanetin efendim" deyince Aşçı Ali adlı bir şaki dal-kılıç olup el kaldıram derken hemen Hanif1 Halife ayak üzere kalkıp Aşçı Ali'ye nasıl bir tepme urdu ise asla şaşlayıp Aşçı Ali'nin canı çıktı. Derhal serdarımızın silahdan bir alçaklar alçağı at üzere dururken Hanifl Halife'ye bir ok ile vurdu ki eli bağlı adam zemine yüzü üzere düştü. Bütün asker güneş gibi açık gördüler ki yüzü üzere düşmüşken kendi kendine kıbleye yönelip arkası üzere yattı. Cümle asker Allah büyük deyip nice akıllı adam kaçan kaçanın oldu. Sonra Daşnık Mirza'yı kestiler. Asla fakir dünya sözü söylemedi. 46 isyancının da birer birer şehadet kelimesi getirterek kellelerini kesip cesedierini köprü başında gömdüler. Bütün kelleler ile Üsküdar'a, oradan İstanbul'a geldi. Bahçekapısı'ndan büyük alay toplam 814 adet kelleler mızraklara takılıp Divan'da sa'adetlü Sultan Mehmed Han Gazi'nin huzurundan geçip, "Her zaman devlet hainlerinin kelleleri rikab-ı hümayfı­ numda bu şekilde yuvarlana" diye bütün kelleleri yere vurup sonra Bab-ı hümayfın önünde bırakıp bütün kelleler çevgan topu gibi gelen gidenlerin ayakları altında toz toprağa bulamrdı. Tanrı 'nın hikmeti ol gece Bab-ı hümayfın önünde Hanifi Halife ve Daşnık İmirza'nın kellelerinin üzerine üç kere nur indiğini ümmetin salihlerinden nice kimselerin gördüğü tesbit edilmiştir. Hemen ol gece nice yüz kelleleri kaldırıp Bab-ı hümayfın'da ancak yüz kelle kaldı. Ve o gece İstanbul içinde Fenerkapısı'nın iç yüzünde Bektaş Ağa Odaları adındaki kefere evleri yıkıldı ve yine o gece üç yerde küçük yangınlar çıkıp nice belirtiler ortaya çıkıp Macuncu'da Barudhane tutuştu. 368 Melek Ahmed Paşa'nın azline sebep olan madde ve-sanat elılinin ayaklanması Aziine birinci sebep: Sui tedbir edip haksız yere Hanifi Halife ve Daşnık Mirza'nın katledilmesidir. Bu yüzden günden güne kendinden, bütün tabilerinden ve bütün ocak ağalarından İstanbul halkının tamamı yüz çevirip üzerlerine uğursuzluk çöktü. Aziine sebep olan ikinci madde: (---) tarihinde Karadeniz bitiminde Azak kalasını asi Kazak, Moskof, Potnak, Yunak ve Boynak muhasara etmişti. Mehmed Giray Han'ın yardımıyla Azak Kalesi küffarın kuşatmasından kurtarıldı. Ancak Azak Kalesi'ndeki iş erierinden feryatçılar gelip, "Zahire, cebehanemiz, yiyecek ve hayvan yemimiz kalmayıp bir senedir maaş yüzü görmedik. Elbette belli ücretlerimiz gelmezse Azak Kalesi'ni hali üzere bırakıp dağılırız" diye 47 bölük ağalarından feryatçılar gelince Melek Ahmed Paşa bütün divan erbabının ihtiyarlarıyla toplanh yaptı. Sözün sonu budur ki, "Eğer zahire, cebehane ve ulufelerini Karadeniz'den göndersek, deryanın fırtına hali daima tehlikedir ve Karadeniz'de Azak Kazağı ve Özü Kazağı hali istila edip 200 parça kayıklar ile gezmektedirler. Azak'a yardım etmek müşkildir. Hemen bütün zahire ve cebehaneyi Kefe eyaletine mutasarrıf İbrahim Paşa'ya ferman edelim, Kefe'den kolaylıkla Azak'a ulaşır. Ücretleri için buradan, padişah hazinesinden 70.000 guruş çıkarıp bütün sanat ehline akçe dağıtıp sultan çarşısı rayici üzerine şerifi altın toplayıp 40-50 adet ula~ları bu mahaldan Kırkkilise beyine ulaştırırız. Onlar da Özü vezirine, onlar da Özü beğine, onlar da Kırım hanına, han da rüzgar hızında, düşman kıran Tatar ile Azak'a ulaştırır. Bunun arz-ı mahzarlarla 25 günde gidip geldikleri haberi gelir. Bu güzel bir tedbirdir" diye Fatiha okunur. Padişah hazinesinden [102a] 70.000 guruş çıkarıp bütün sanat ehline, şeyhlere ve kethüdalarına tenbih ederler. Kudde Kethüda, Defterdar Emir Paşa, Gümrük Emini Hasan Çelebi, Moralı Mustafa Çelebi ve diğer iş başında olan efendi hainleri 7Ô.OOO adet hazine guruşlarını değiştirip ayarı bozuk kuş gözü kalp Moralı akçesini esnafa verirler. Kudde Kethüda Diyarbakır Çermik'inden olması sebebiyle 70 deve yükü 19,rmızı Diyarbakır bezi, kuyumcu şapı ve Kayseri'nin sarı sahtiyanırtı bütün esnafa döküp üçer kat bahalarını istediler. 369 Kuş gözü akçe ile çarşı esnafından albn 180 akçeye iken hurde akçe ile 120 akçeye istediler. Bütün sanat ehlinin ihtiyarları Melek Ahmed Paşa efendimizin kendi divanına gelerek ayak tozuna yüz sürüp, "Sultanım, bize zulümdür. Diyarbakır bezini üç kat bahasına üzerimize döktüler. Ve şap ve sahtiyan döküp kuş gözü akçeyle yüz yirmiye Azak mevacibi diye alhn isterler. Aziz başın için bu çarşı fukarasına Haccac Yusuf zulmüdür. Bunu men ve eyle" diye rica eylediklerinde Paşa, "Adamlar! Biz size Diyarbakır bezi, şap ve sahtiyan vermedik. 70.000 Sivilya riyal guruş verip sultan çarşısında rayiç olduğu gibi altın isteriz" dedikten sonra Defterdar'a ve Kudde'ye, "Bu ibadullaha nasıl kırmızı bez, şap ve sahtiyan vermiş­ siniz" deyince Defterdar ve Kudde Kethüda, "Sultanım! Hoca Ham'nda bir bezirgan ahirete gidince bu kadar malı mirf adına alındı. Bu aralıkta bezlerini, şap ve sahtiyanını bu esnafa öylesine verdik. Ne var, Azak askerine yardım etseler, ne olur" dediklerinde paşa da onların sözlerine uyup, "Yürün ümmet-i Muhammed ile olsun, Müslüman gazilere yardım edin. Azak'a ulufe gönderelim" der. Bunun üzerine bütün sanat ehli, "Vaveyla ve vaveleda! Nedir bu zulüm, ümmet-i Muhammed yok mu?" diye bütün ak sakallı, varlıklı ve muhteşem ihtiyarlar ve nice yüz seyyidlerden kimseler ileri gelip, "Etme vezir! Bu zulmü yok eyle!" dediklerinde hemen paşa öfkelenerek çavuşbaşı elinden deyneği kapıp bir alay ibadullahı Divanhane'de önüne katarak onu orada vurarak kimi kendini merdivenden aşağı atarak, kiminin eli ayağı kırılarak kaçarlar. Seyyidler, "İhtiyar müzevir herifler, şahit olun, bre Yahudi deyip üzerimize gelip asa ile vurup yaraladı ve zulmümüzü def etmedi. Bunun vezirliği ve hükumeti caiz değildir. Emir Resulün şeria­ tinindir!" diye doğru nakibüleşrafa ve Şeyhülislam Aziz Efendi'ye varıp istekleri doğrultusunda fetvalar aldılar ki paşanın üzerine küfür isbat ettiler. Tatar Haniyye nakli üzerine: Men şeteme talibe'l-ilmi fi hilleti 'l-gadabı bi-lafzı 'l-himarı evi 'l-hınziri ev gayri zalike, fekad kefere [Kim ki kızgınlıkla ulemaya eşek veya domuz gibi sözlerle söverse kafir olur]" mazmunu üzere ellerine nice çeşit fetvalar alıp ertesi sabahleyin; 370 Kalpterin kırılmasının eseri, Siyavuş Paşa ve Ebu Said Efehdi'nin kışkırtmasıyla sanat ehlinin ve halkın umumi ayaklanmasının sonucu Melek Ahmed Paşa'nın aziedilmesi Saraçhane'den Ahiler ilk başta bayrak, davul ve kudüm kaldırarak bütün dükkanıarı kapanıp ve camileri kapanıp, "Ümmet-i Muhammed olan sancak dibine gelsin. Padişaha rik'a (dilekçe) sunalım!" diye 150.000 'Kazanan Allah'ın sevgilisidir' hadisini kendisine rehber edinmiş çarşı halkı pür-silah, "Allah Allah" sadasına yol buldurup derya gibi insanlar dalgalanarak 1061 yılının Ramazan ayının dördüncü pazartesi [21.08.1651] gün idi ki Daşnık Mirza ve Haniff HalHelerin haksız kelleleri Bab-ı hümayfın önüne döküldüğünün 12 gün sonrası idi, Atmeydanı'nda yer yer "Allah Allah" sesleri göklere yükselip İstanbul içi karışıklık, pahrh, gösteri ve feryad ü figan ile doldu. İnsanlar bölük bölük gelip Bab-ı hümayfın önünde toplandı. Şeyhülislam Aziz Efendi Ayasofya Camii'nde kalup herkes silahlarıyla, nohut ve zerdestesiyle kimi ucu yanmış köseği odunuyla ve koyunlarında birer sornunlar ile Bab-ı hümayfın önünde feryat ve imdad Allah Allah dediklerinde bu sesler Cem yapılı padişah tarafına ulaşınca Bab-ı hümayfın kapatılıp topları kuleler üzre hazır etmek ferman olundu. Bab-ı hümayfın burcundan Haseki Ağa padişah adına sorarak, "Ey ibadullah! Bu büyük kalabalık nedir?" deyince, "Bize zulmeden Veziriazamı, Defterdar Ell).ir Paşa'yı, [102b] Başbakıkulu Moralı Mustafa Çelebi'yi, Çavuşbaşı İbrahim Ağa'yı, Koskafırınlı Muhzır Ağa'yı, Kudde Kethüda'yı, Topkapulu'yu, Gümrük eminini, Valide Sultan'ı, Bektaş Ağa'yı, Kara Çavuş Yeniçeri Ağasını, Kul Kethüdası Çelebi Ağa'yı ve Alahoz Mehmed Efendi'yi, Sarı Katibi, Bostancıbaşı'yı, Mevkufatf Mehmed Efendi'yi kısacası Celalf Hasan Ağa'dan ve İpşir Paşa'dan daha önce gelen defter üzere cümle 150 adet adamı istemeziz. Kati olunup vezir azledilsin, Sadrazam Siyavuş Paşa olsun" diye B'ftb-ı hümayfın önünde bağırıp çağırmaya başladılar. Bu haber saadetli padişaha ulaşınca Servikapısı'ndan haseki ağa paşaya gelip, "Saadetlü padişah selam edip şu ayaklanmanın aslı nedir? Bunları makul bir yolla dağıtsın" deyip gitti. it, 371 Paşa da feryatçılardan bir alay ihtiyarları, dindar şeyhleri, sürmeli gözlü, başı misvaklı, eli tesbihli seyyidleri ve acı sözlü söz anlamaz zalimleri çağırdı. Onlar da sızianarak ve feryat ederek Melek Paşa'nın huzuruna çıkıp, "Saadetlü vezir, senden hoşnuduz ama Kudde Kethüda ve Emir defterdan istemeziz. Bize zulümleri haddi aşmıştır. Senin haberin yoktur. Azak bahanesiyçün perde arkasından bir Mısır hazinesi altını bu İstanbul içinden topluyorlar" dediler. Paşa, "Ey Allah'ın kulları! Hepsi 70.000 guruşluk altındır. Ondan fazla vermeyin" deyince hepsi birden, "Ey Allah razı ola. Nola verelim! Ve işittik ki Azak'a bir yıldan beri hazine varmayıp ağalarını parçalamışlar. Siz de Kudde Kethüda'yı ve Emir Paşa'yı parça parça edin, teselli bulalım. Tez haklarından gelin. Yoksa biz onların haklarından gelecek vakti biliriz" diye ısrar ettiler ve direndiler. Paşa bunlara, "Ben seyyidlerden olan Emir Paşa'yı katı edemem. Emir, Resul-i mübinin şeriatinindir" diye her birine birer tatlı sözlerle kalplerini rahatlatacak cevaplar verdi. İnsaflı olanları razı olup ısrar etmediler. insafsız olanlar, "Mardalı (ıskarta) esvap istemeziz. Hemen nakit akçe guruş alıp altın veririz" diye bağırıp çağırdılar. Şanlı paşa akıllıca hareket edip her birine gönül okşayıcı sözler etti. "Bu söze razı olalım" diye teselli' olup hayır dualar ederek merdivenlerden aşağı inip gittiler. Hakfr onu gördüm, Ebu Sa'id ve Aziz Efendi adamlarından 7080 kadar adamlar aşağıdaki insanların eşkıya ve zorba şekilli olanlarını aldatıp kışkırttılar. Bunun üzerine hemen aşağıdan yüzlerce adam merdivenlerden yukarı bağırarak Divanhane'ye çıkıp paşanın yüzüne karşı çirkin küfürler edip türlü türlü hakaretler ettiler. Tanrı'nın hikmeti, paşa mecburen öfkelenip bunları yine sopa ile çarpıştırmaya başladı. Bunlar merdivenlerden aşağı kaçarak doğru yine Bab-ı hümayun önüne varınca kapıcılar Bab-ı saadeti kapadılar. Tekrar "Allah Allah" sesleri göklere yükselerek üç saat patırtı gürültü oldu. Meğer Büyük Ayasofya içinde bütün ulema ile Şeyhülislam Aziz Efendi hazır imiş. "Ümmet-i Muhammed yine vezire varıp huzurunda yanıp yakıldılar. Ondan uyanıp zulmü def eylemedi mi?" 372 "Hayır sultanım! Yine bu kadar seyyidleri ve bu kadar Allahın kullarını sopa ite vurarak yaraladı, nice adamlar ölüm mertebesindedir" dediklerinde, "Ümmet-i Muhammed! Onunn vezirliği lazım değildir, yok edilmesi lazımdır. Hemen padişaha halinizi bildirip Allah Allah deyin" diye halkı fitne ve fesada kışkırhrdı. Bu halde iken paşa buyurdu ki, "Aya bizden bir akıllı, tahammüllü ve yumuşak huylu kimse kim var ki bu inatçı kalabalık huzurumuzda sizden razı olduk, diye hoşnut olarak gittiler. Aya aslı ne ola, bundan kim haber getirebilir" deyince dört tarafına bir hayli bakındı. Asla bir yiğit gelip, "Sultanım fermanınız olursa ben giderim" demediler. Hemen Kudde Mehmed Kethüda, "Sultanım, bu şirret ve azgın kalabalığın def'ine çare budur ki bunlar bir alay çakkal, bakkal, tefeci saraç, gazzaz, bezzaz, cemmal (deveci) ve harnal adamlardır. Bunlar ölüm erieri değiller­ dir. Her biri İsmihan, Ümmühan, Gülistan, Bostan, Rabia ve Fatıma'sından geçmezler. Bu bizim sarayda hala 1.700 harc alır ağalar ve karakollukçu vardır. Karşı hanımızda Daşnık Mirza ve Hanif1 Halife cengini görmüş ve Diyarbakır'da Sincar Dağı'nda Saçlı Kürdü kırdığımız cengleri görmüş 3.000 ceng eri [103a] Abaza, Çerkez, Gürcü, Kürt ve Arnavut yiğitlerimiz var. Ve 150 baltacı, tüfeng atıcı var. Ve can başa kalmaz tam 400 iç ağaları var. Hepsi 6.000 adet asker olur. İlk başta tenbih edelim, Ayasofya kapısını kapasınlar. Sonra bostancıbaşıya haber edelim, Servikapısı içinde bostancılar silahlarıyla hazır olarak dursunlar. Hemen biz saray kapısını açıp 3.000 atlı ve yaya Bab-ı hümayuna doğru 3.000 yiğit de Cebehane yoluna çıkalım. Bu halkın ardını alıp Ayasofya kapısı kapanmış üç askerin ortasında kalan bakkal ve çakkal gidilerini ortaya alıp öyle kılıç vuralım ki Tabanıyassı Mehmed Paşa Haleb'de askere vurmamış ola. Bu tarafa kaçanları Muhzır ağa yoldaşları ve handa olan adamlarımız kurşuna tutsunlar. Bir zaman dost dillerinde söylene. Hemen sult~nım, bütün adamlarımıza cebehane verelim. Sincar Dağı'ndan ganimet aldığımız 1.000 kadar mükemmel tüfengimiz vardır. Ve ok ve yayımız hadden aşkındır" diyerek bu gibi cenge teşvik edecek yollar gösterdi. Herkes cenge hazır iken, 373 "Aya görelim, daha ne zuhur eder?" diye beklerken Koskafırınlı Muhzır Ağa kıyafet değiştirerek aşağı baltacıların Harem kapısından dışarı kaçtığı haberi paşaya gelince paşa hayli kederlerup beddua ederek "İflah olmasın" buyurdular. Yine Bab-ı hümayı1n önünde de fazlaca "Allah Allah" sesleri göklere yükseldi. Telhisçi Mazlum Hüseyin Ağa'nın acaip ve garip durumu: Daha önce halkın gürültüsünden, "Aya bir haber kim ala!." diye paşa efendimiz buyurduklarında hiç bir kimse kadir olmadı ki, "Ben haber getireyim" demedi. Hemen Telhisçi Hüseyin Ağa, "Sultanım, 'Acele şeytandandır, te'ennl ise Allah'tan." [Hadfs-i Şerif] sabr eylen. Görelim ayine-i devran ne suret gösterir" dedikten sonra, "Gerçi sultanım bu bizim askerimiz Kethüda Bey'in buyurduğu üzere Abaza, Çerkez, Gürcü ve Kürt cengaver, korkusuz ve cesaretlidirler. Bu insanların hepsinin aklı gözlerindedir. Bin kadar yiğidimiz Harem ardındaki kapıdan Cebehane sokağında Sarıkçılar tarafından vur eyleseler, iki bini büyük demir kapıdan Bab-ı hümayı1na varınca vur eyleseler ve nice iç ağaları pencerelerden Bab-ı' hümayı1n önünde olanlara kurşun vursalar Tanrı hakkı için onlardan bir can kurtulmazdı, ama sizin Melek namınız kötü ad olup bütün halk size hayır dua ederlerken beddua etmesinler. Gel evvel ben senin yoluna canımı başımı feda edip ol ayaklanma mahalline varayım, göreyim, söz alayım, lutf ile söz vereyim, mudarayı elden komayım. Hemen beni hayr duadan unutman" deyince Paşa, "Hoş, ne güzel Allah kurtara, ama Hüseyin Ağa katı konuşma­ cısın. 'İnsanlara idrakleri ölçüsünde söz söyle!' [Hadfs-i Şerff] hadisini bilmez misin? Onlar bir alay haşerattır. Zira sen fodulcasın. Korkarım uygunsuz bir söz söylersin. Onlara bu mahalde gönüllerini alıcı, mudarab ve yumuşakça sözler etmek lazımdır. Onlara selam vererek şeyhiiiislama varıp elini öpüp 'İsteğiniz üzere altın toplanması kaldırıldı' diyesin" diye nice öğüt verici sözlerle talimatlar verip "Göreyim seni" diye eski alışkanlıkları üzere bir Fatiha okuyup Hüseyin Ağa'yı şeyhiii­ islama ve Ahi Evran serçeşmesi Ahi Baba'ya selam ile gönderip, "Yürü Evliyam, sen de Hüseyin Ağa'nın yanından ayrılınayıp müşavere ederek gidin. Bu kalabalıktan korkma. Sana bir nesne 374 yoktur. Yürü Allah işin onara" diye bir Fatiha okuyup hak1rin üzerine üfledi. Hemen hakir tıraşlı olduğumdan başımdan destınalimi çıkarıp bir yedekçi takkesi ve bir çuka dolama giyerek etek topladık, Hüseyin Ağa ile bizim saray kapısından dışarı çıktık. Kölemin bir serhaddisini giyip altına pala kılıcı kemerime bağladıktan sonra tevekkeltü-alallah (Allah' a tevekkül ettim) dedik. Büyük kapıdan avlu kapısına dek asla adam yok idi. Zira sarayımızın pençereleri dibine gelmekten korkarlardı. Sonra Hüseyin Ağa ile işin sonuna dair bazı sözler ederek bin bir ayak bir ayak üzere pür-silah hazır olmuş denizler gibi asker içine girince çatal fitil kokusundan geçilmez, cebe ve cevşen, kılıç ve kalkan aynası [103b] parıltısından adam seçilmez. Haklr bu büyük kalabalığı görünce şaşırıp kaldım. Hüseyin Ağa gayet muhteşemane sofa kaplı kakum kürk ve musahib sarığı ile ardında 12 adet renkli değerli kumaşlı elbiseler giymiş muhteşem hizmetkadarıyla iki tarafına selam vererek Bab-ı hümayun önünde abdest musluklarına varınca bir alay çapulcu askerini sökerek giderken, "Dur a ağa! Nereye gidersin'' dediler. "İleride zorbabaşınıza giderim" deyince aklım gitti. Onlar da, "İşte biz zorbabaşıyız. Söyleyeceğin var ise bize söyle! Ne dersin?" dediler. Hemen Hüseyin Ağa, "Bre ben sözümü adam ağızlı adama söylerim" diye ileri gitmeye niyet edince içlerinden biri, . "Bre avradını filan ettiğim. Bizi beğenemedin mi? Ne saçma sapan konuşursun?" dediler. Haklr, "Gaziler, niyeti sizi beğenmemek değildir. Ancak dinimiz direği müftü hazretlerine gider. Vezir sizlere selam etti. Bütün ümmet-i Muhammed'in istekleri üzere vergi olarak salınan altını kaldırdım, diye bu ağayı Ayasofya içinde şeyhülislamımıza gönderdi" dediğimde, "Hay Allah vezirden razı olsun" diye taraf taraf, "Makul makul ağaya yol verin" diye yol açıp ileri gide'rken hemen yine Hüseyin Ağa, "Bre adamlar! Bu fesat için ne toplanmışsız. Kadızade hazretleri bu Ayasofya Camii'nde her cuma günü kürsüde vaz ve nasihat edip 'J;,oplanmak yasaktır' diye kahvehaneleri yasaklattırmadı mı? Ya siz ne toplanmışsız, dağılın, varın yerli yeri375 nize. Yohsa şimdi Bab-ı hümayfın kulelerindeki toplara ateş edip vezir sarayından hazırda olan asker iki tarafından sizi çevirirse hepiniz yok olur" deyince haklr biraz gerice kaldım. Hemen askerden biri Hüseyin Ağa'nın başından musahib sarığını tüfenk ucuyla kakıp düşürdü. Hemen Hüseyin Ağa Laz adamı olduğundan kendi özellehçesiyle, "Bak a asılacağı! Ben padişahın telhiscisi olam, iki padişa­ hın aralarını düzeltmeye kadir olam, ben sizi ıslah etmeye gel-mede, benim başımdan sarığımı düşürürsüz" diye bir adama elini uzatarak vurunca gördüm ki çer çöp ateşi tutuştu. Hemen haklr diğer halk içinde kendimi saklayıp onu gördüm "Bre vur gidiyi" oldu. Öncelikle Hüseyin Ağa'ya sille, tokat, tepme, pontal ve muşta vurarak sonra matrak tırtaka tak tak vurarak Hüseyin Ağa kaçarak arkasından kakum kürkü almışlar. Meyan kemer yine musluklar yanına geldiğinde "Bre parala gidiyi" deyince Tanrı'nın büyüklüğü, Hüseyin Ağa'ya kılıç üşürmeye başladılar. Can havliyle yokuş aşağı Melek Paşa'nın harem kapısı önüne gelinceye kadar kılıç üşürüp nice yerden yaralayıp delik deşik ettikten sonra leşini harem kapısı önünde bırakıp koynundan bir telhis kesesini, saati, bıçak ve hançeri yağma ettiler. Melek Sarayı'ndan kurşun ile vururlar diye katiller kaçtılar. Hüseyin Ağa'nın naaşı meydancia çabalayarak debelenerek kaldı. Hakir hemen yokuş aşağı seğirtip hemen bizim saray kapısına gelip, "Bre Yıldırım kapıcı, açın kapıyı. Ben Evliya Çelebi'yim" diye kasığım patlayıncaya kadar bağırdım. Hele bin mihnet ile kapıyı açıp hakiri içeri aldılar. Paşa huzuruna varıp gördüğüm şeyleri yazdığım şekilde paşaya bir bir anlatıp, "İşte leşi bizim iç ağalarının pençereleri önünde çabalayıp yatar" dedim. Paşa, "Ben demedim mi, foduldur. İşte gördün mü?" deyip, "İnna lillah ama inşaallah hayat bulur" dedi. "Sultanım, şimdi gördük, dahi can çekişip çabalar" dediler. Hemen Paşa, "Bre şunu içeri alır bir yiğit yok mu? Yüz altın vereyim" deyince adamlar gitti. Haklr ağalar penceresine varıp, "Hüseyin Ağa nice olur ve nice ölür" derken onu gördüm, bir adam yerden bir büyük taş kopardı, Tophane'nin İsa Çelebi somunu kadar var idi, omuzuna alıp Hüseyin Ağa'nın leşi üzerine gelip, 376 "Bre zalim, bre melun, bre pirave oğlu, Sarı Gınayf Efendi'nin kuvvetiyle sen değil misin benim Gönye dizdarlığını elimden alan? İşte buldun belanı" deyip elindeki taşı Hüseyin Ağa'nın göğsüne vurdu. Herif kaçınca hemen Hüseyin Ağa Allahu Taaliı'nın emriyle hayat bulup ayak üzere kalkıp yine yıkıldı. Ve yine kalkıp sersem ve serseri düşe kalkarken hemen [104a} Abdurrahman adında bir Hızır-benzeri köle yetişip efendisini çuval gibi arkasına vurup bizim saray kapusuna getirdi. Güç ile kapıyı açıp derhal Hüseyin Ağa'nın yaraların sardılar. Cerrah gelince at fışkısı içine boğa­ zına dek gömdüler. Hemen bu sırada bütün paşa askeri pür-silah olup ayaklananlar üzerine yürümek için saray kapısı açılınca, Tanrı'nın hikmeti dışarıdan içeri 70-80 kapıcıyla Hünkar Kapıcılar Kethüdası İbrahim Ağa, paşaya gelip, "Buyurun sizi saadetlü alem-penah padişah hazretleri ister" dedi. Paşa, "Ağa, bu isyan edip ayaklanmış haşerat içinden nice gideyim. Lütf eyle, padişahın ayağını öperim. Güzel bir şekilde halimizi arz eyle" deyip koynundan mührü çıkarıp verdi. İbrahim Ağa, "Sultanım, haşil sümme hilşil, ben mührü almaya gelmedim" dedi. Paşa, "Al imdi şu bin altını, var olan biteni, halimizi arz eyle. Yine hizmet baki" diye gönderdi. Yine ayaklanan haşeratların bağırıp çağınşları göklere yükselirdi. . Kısacası 3 kere saadetlü padişah tarafından kapıcılar kethüdası, baş haseki ağa ve hasodabaşı gelip paşayı davet ettiler. Paşa, "( ---) [Bakara] suresinin ayetinde "Kendi kendinizi elinizle tehlikeye atmayınız." [Bakara, 195] kesin nassı üzere .ben kendimi tehlikeye atıp bu çapulcu askeri topluluğu içinden padişah huzuruna varamam, umuma muhalefet büyük hatadandır, elbette gidemem" deyince dördüncü defada kapıcılar kethüdasıyla Hasodabaşı Hasan Ağa gelip, ' "Ya padişah huzuruna gelirsin, size zarar yoktur; ya mührü verirsin!" deyince paşa Tanrı'ya hamd etti. Paşa: "Ağalar! Vallahi ben mührü padişahıma üç kere verdim, almadılardı. B~a bir ekmek kapısı ihsan eylesinler, bir eyaletine gideyim" diye mührü kapıcılar kethüdasına verdi. 377 Sonra birer kese altın ve birer sarnur hil'at verip: "Padişahımın saadetlü ayaklarına yüzüm sürerim" dedi. Onlar giderken, "İşte mührü vezirden aldık. Dağılın ümmet-i Muhammed" dediklerinde bağınş çağırışiarını daha da artırıp, "Biz 70 adamın katiedilmesini isteriz" dediler. Hemen Bab-ı hüma'yfin açılıp Şeyhülislam Aziz Efendi'yi içeri padişah huzuruna davet edip 150 kadar ulema ve işbaşında olan ihtiyarlar ile padişahın huzuruna vararak danıştılar. Mührü Siyavuş Paşa'ya verip büyük alay ile Siyavuş Paşa Bab-ı hümayfin'dan dışarı çıkınca, "Allah mübarek eyleye. Hemen defterimizde olan 70 adet adamları katl edip müstakil veziriazam olasın" dediler ve bütün isyan için toplanan halk dağılıp gittiler. Hemen o dem Bektaş Ağa, yeniçeri ağası ve kul kethüdası beşer altışar yüz küheylan atlı pür-silah askerleriyle paşaya gelip buluştuklarında, "Sultanım, niçin bize haber etmeden mührü verdiniz? Senin uğuruna hepimiz kırılırdık" diye paşaya sitemli sözler söyleyip ağladılar. Paşa, . "Bak a ağalar! Allah sizden razı ola. Sizler ile güzelce kaynaşıp 14 ay sadrazam olup yüce dine elimizden geldiği kadar hizmet eyledik. Tanrı'ya hamd olsun selametle kurtuldum, ama sizler şimden gerü başınızın çaresine bakın" deyince, "Biz bize ne ettikse kendi kendimize ettik" deyip ağlaşarak paşa ile ekmek tuz hakkını helalleşerek çekilip büyük alay ile Siyavuş Paşa'ya rağmen kapısı önünden geçerek mübarek olsuna varmadıklarından Siyavuş Paşa müteessir oldu. Ertesi gün Hasadabaşı'yla ferman gelip, "Benim lalam Melek Ahmed Paşa! Sana Mısır'ı, Bağdad'ı, Budin'i ve Özü eyaletini ihsan etmişimdir. Hangi eyaleti istersen kalemiyesiz sadaka olunmuştur, arz edesin" diye padişah buyruğu gelince paşa Özü eyaletini arz edip 3 kese altın, 50 katır, 50 deve ve bir otak bağışlandı. Saadetlü padişaha vedaya varıp oradan Sadrazam Siyavuş Paşa'ya vardı. Birbirleriyle o kadar yapmacık aşinalık ettiler ki insan hayran kalırdı. Nice bin öğüt verici sözleri birbirlerine söylediler, daha sonra şerbet ve buhur geldi. 378 Bundan sonra Siyavuş Paşa bir sarnur kürk ve iki kese altın bizim paşaya verip birbirleriyle öpüşüp vedalaştılar. Oradan şeyhülislama varıp oradan paşa artık saraya gelmedi. Bismillah ile doğru Edirnekapısı'ndan dışarı çıkıp paşanın Otakçılar adlı sarayında konaklayınca paşanın tuğlarıyla ve bütün askeriyle Kudde Mehmed Kethüda paşanın mehterhanesini döverek Topçular'a gelip konakladılar. Paşa efendimizin ardınca Kaya Sultan efendimiz de göç etti. Diğer mühimmat ve levazimatiar görülürken [104b] işbu 1061 tarihinin mübarek Ramazan ayının altıncı çarşamba (23.08.1651] günü idi, İstanbul içinde büyük bir karışıklık olup İstanbul kapıları kapandı. Bektaş Ağa'ya ve Yeniçeri ağasına Erzurum, Çelebi Kul Kethüdasına (---) verildi. (---) (---) (---) (---) iken Siyavuş Paşa, Bektaş Ağa'yı elini ayağını bağlayarak bir hamalın semerli beygiri üzerinde kati etti ve Yeniçeri ağasını kati etti. Sarı Katib bu berbat hali, felaketi işitince kendini bıçağıyla yaralayıp öldürdü. Ve yüzlerce adamları kati edip Bektaş Ağa, Çelebi Kethüda ve (---) Yeniçeri ağasının bütün maliarına mülklerine el koyup yer altından nice defineler çıkarildı ve padişah hazinesine teslim olundu. Yine o saatte ümm-i dünya (dünya annesi) olan Sultan Ahmed Han hatunu olan Osman Han'ın, Orhan Han'ın, Bayezid Han'ın, Murad Han'ın ve İbrahim Han'ın annesi olan Koca Kösem Valide'nin Kızlarağası Dev Süleyman Ağa, bu cınnenin saçlarını boğazına bağlayıp boğarak öldürdü. O hayrat sahibesi hatunu şehide eylediler. İstanbul halkı bu hali duyunca üç gün üç gece İstanbul içinde camiler ve çarşı pazarlar kapandı, büyük bir karışıklık olup perde arkasından ve açıktan yüzlerce insan öldürülüp İstanbul içi allak bullak oldu. Melek Ahmed Paşa efendimiz bu içler acısı berbat durumları duyunca Siyavuş Paşa hakkında, "50-60 gün veziriazam olmak için ümm-i dünya olan efendi:qı.iz Murad Han ve İbrahim Han annesi fakireyi mazlumen haksız yere kati etti, ama Siyavuş Paşa iflah olmaz. Hemen Cenab-ı Hak anasını ağiatmayıp kardeşi Hüseyin Bey sağ ola ve Tanrı selametle vezirlikten kurtara. Büyük vartada vezir oldu" diye Melek Paşa'nıl}.gözleri kan çanağına döndü. Bursa sancağı 379 Bundan sonra ertesi gün Siyavuş Paşa tarafından on adet haberci çavuşlar gelip, "Elbette Özü eyaletine gidersiz!" diye ısrar eylediler. Paşa, "Emir padişahın. Tez tuğlar gitsin!" diye çavuşlar huzurunda tuğlan Çekmeeelere gönderdi, çavuşlara bağışlarda bulunup gittiler. (---) tarihinde Ramazan ayının 4. günü Melek Ahmed Paşa efendimiz sadrazamlıktan aziedilip sadrazamlık Siyavuş Paşa'ya verildi. Efendimiz Melek Ahmed Paşa ile Özü eyaZetine bu hakfrin ilk defa Rumeli'ne seyahate çıkıp seyrettiğimiz köyleri, kasabaları ve kaleleri bildirir Evvela İstanbul'da Topçular adlı mahalden Bismillah ile güney tarafa Davud Paşa Bahçesi'ni, taşlığı ve bakımlı köyleri geçip (---) saatte, Küçük Çeşmece Kasabası 'nın anlatılması Eyüp mollası hükmünde naipliktir. Ve (---) evkafı olup gölü eminliktir. Kalesi, deniz kıyısında haraptır. Şehri, deniz kıyısı ile göl kıyısında yarısı düzde ve diğer yarısı hayırlar üzerinde toplam 600 haneli, bağlı, bahçeli, abıhayat sulu ve baştan başa kiremit örtülü güzel evleri vardır. Ve hepsi 17 mihraptır. bunlar içinde bayır başında Tekke Camii, bir minareli ve kurşun örtülü camidir. imareti ve medresesi Abdüsselam Bey'indir. Ve Çarşı Camii, kalabalık cemaate sahip bir minareli ve kurşun balıksırtı kubbe ile örtülü küçük camidir. Bunlardan başkası mescitlerdir. Ve bir hamarnı ve yedi adet kargir bina hanları, sıbyan mektepleri ve 300 kadar dükkaniarı vardır. Ve Sultan Çarşısı anayol üzerinde bulunduğundan bütün caddeleri baştan başa beyaz taş kaldırım döşelidir. Küçük Çekmece Gölü'nün özellikleri: İstanbul denizinin kenarına bitişik küçük bir göldür. Fırdolayı büyüklüğü 7 mildir, ama o kadar tuzlu değildir. Zira, Çekmece Gölü'nün oluşmasının anlatılması O zaman ki Yanko ibn Madyan İstanbul Kalesi'ni yapmaya başladığında, kardeşi tarih sahibi Yanvan Kral kahin ve hendese ilminde zamanın en seçkini idi, 380 İstanbul'a taahhüt edip beş kere yüz bin adam ile Tuna'nın yÜksekliğin hendese ilmi üzere aldı, hala Tuna'nın Demirkapı ve Tahtalı adlı mahallinden kazıp yedi senede Tuna lağımlarını İstanbul yakınında Azadlı adlı yere getirdi. Kendisi kardeşi Yanko ibn Madyan'a gelip, "İşte bu mahalde Tuna'yı koyverdiler. İşte avret gibi saçından yedip getirirler" deyince Tanrı'nın emri ile Tuna Nehri [105a] İstanbul şehrine girip Yenibahçe içinden akıp Lanka Kapısı yakınında denize katılmış iken hemen adı geçen Azadlı Köyü'nden kaybolup Kırkkilise yakınında Yenihisar'da, Pınar­ hisar'da, Pravadi yakınında Devne değirmenlerinde ve bu Küçük Çekmece ve Büyük Çekmece'de Tuna Nehri ortaya çıkar. Zira Tuna'dan geldiği menfezleri nice yerden bellidir. Bazı zamanTuna Nehri'ne mahsus morina balığı, mersin balığı ve çıka balıkları bu gölden çıkar. Bir kere Çekmece Gölü kıyısında Topkapılı Mahmud Ağa yalısında otururken balıkçılar bir küçük morina balığı aviayıp Sultan İbrahim Han'a hediye götürdüler. Bundan belli oldu ki Tuna'dan menfezi vardır. Onun için pek acı değildir. Acı deniz ile bu gölün arası bir ok menzili alarkadır, ama kış günlerinde nice dere gelip bu göle katılır. Ayağı daime denize akar. Üzerinde temeli Süleyman Han'ın olan büyük bir köprü vardır. Tamamlanmas;. IL Selim Han zamanına nasip olmuştur ki Kisra kemerlerinden gökkuşağından nişan verir (---) göz bir revnaklı dokuz taklı köprüdür. İstanbul'dan Rumeli diyarıarına giden bütün insanların geçiş yeridir ki büyük hayrattır. Bu gölün üç tarafı bakımlı ve şenlikli, bağlı ve bahçeli çiftliklerdir. Beğenilenlerinden, yılan balığı, pisi balığı ve yılarya (bir tür kefal) balığı olur, gayet lezzetlidir. Bu kasabadan yine güney tarafa doğru göldeki töprüden geçip (---) saatte, Tuna Nehri'ni akıtmayı Büyük Çekmece Kasabası 'nın özellikleri Bu da Eyüp mollalığı namyelerinden deniz kıyısı ile göl ~e­ narından bin adet güzel haneli, bağlı, bahçeli ve abıhayat akar çeşmeli, hepsi kiremit örtülü altlı üstlü kargir yapı haneli bakımlı ve şenlikli, süslü bir kasabadır. {---) {--~) evkafı yönetimindedir. Subaşısı ve yasakçısı vardır. İstanbul yakınında olduğundan kethüdayeri ve yeniçeri serdan yoktur. Deniz kıyısında kalesi haraptır. Tamamı (---) adet mihraptır. Evvela, ., 381 ................ (1.5 satır boş) ............... . Mahmud Paşa Mescidi, Mimar Sinan Ağa yapısıdır. Bunlardan başkası mescitlerdir. Ve ll adet küçük ve büyük kurşunlu iri hanları ve kurşunsuz mihmansarayları vardır. Ve imareti, medreseleri, sıbyan mektebi ve çarşı pazarı vardır. Kurşunlu hanlar önündeki meydanda büyük bir çınarının dibinde bir abıhayat çeşinesinin tarihi budur: (---) (---) (---) (~--) (---) (---) Yine aktı cihfina iib-ı kevser Sene 968 [1559-60] Abdüsselam Medresesi, büyük medresedir. Talebeleri ve hocalarıyla imar olmuş has kurşun ile örtülü marnur medresedir. Ve gelen giden yolculara nimeti bolca dağıtılır aşevi vardır. Ve çeşitli kervansarayları, tüccarlara konaklama yeri olan hanları, hamamları, sıbyan mektebi, bakımlı ve süslü yetecek kadar dükkanıarı vardır. Ve mahkeme yakınında Büyük Kervansaray 1.000 at alır büyük yapıdır. Suyu ve havası tatlıdır. Çekmece Gölü'nün anlatılması Daha önce birinci cildimizde İstanbul'un mesire yerlerinin an- , Iablması kısmında bu Çekmece'nin özellikleri Tuna balıklarının çıktığı ile ayrıntılı olarak anlatılmıştır, ama bu Çekmece ile KüçükÇekmece arası denizden 12 mildir. Ve bunun büyüklüğü fırdolayı 12 mil kuşatır, çevresinden yedi adet dereler kendine katılır. Evvela Azadlı Deresi, Çatalca Deresi, Baba Nakkaş Deresi ve Kovukdere Deresi gelip karışır. Ve yer altından menfezi olup Tuna Nehri de katılıp morina balığı çıkar. Şiddetli kışlarda bu göl de deniz olup İstanbul denizine katışır, biraz tuzlucadır. Gölünün başka emini vardır. Ve yeniçeri koliuğu ve gümrük emini vardır ki köprü başında gelen giden yolcuların mallarını, kaçkın köleleri ve haramlleri yakalayıp geçen yüklerden bac (vergi) alırlar. Gölünde pisi balığı ve yılan balığı beğenilir. Bu göl ile deniz arasında akan göl üzerinde, Büyük Çekmece'nin ibret verici köprüsünun anlatılması Bu göl üzerinde ilk yapıcısı Süleyman Han'dır. Tamamlanması nasip olmamış ve Sultan Il. Selim Han tamamlamıştır, Koca Mimar Sinan eliyle. Tamamı 26 göz samanyolu gibi göklere baş 382 çekmiş her köprü gözü ebemkuşağından nişan verir. [105b] Kuzeyden güneye uzunluğu taın bir mildir. Tamamı dağ kazan Perhad çekiciyle tıraş olmuş parlak ve cilalı taş ile yapılmış sağlam bir köprüdür ki Osmanoğulları ülkesinde Geyve Köprüsü, Osmancık Köprüsü, Amasya Köprüsü, Batman Köprüsü, Çoban Köprüsü, Alhn Halkalı Köprü ve Rumeli'nde Vişgrad Köprüsü ve Mosdar Köprüsü gibi köprülere denk ibret verici, benzersiz ve yüksek bir köprüdür. Bu da Rumeli'ne gelip gidenlerin geçit yeri ibretle seyredilecek büyük bir köprüdür. Gayetgeniştir ki bütün kara ve deniz seyyahları arasında meşhur kemerli köprüdür. Köprünün ortasında bir beyaz ham mermer üzerine Karahisarf Hasan Çelebisi hattıyla Osmanoğullarının atalarının isimleriyle, "Sultanu'l-memalik ve'l-Arab ve'l-Acem es-sultan ibnü's-sultan es-Sultan Selim Han ibn Sultan Süleyman Han ibn fülan fültin, ta, ila nihtiyeti Al-i Osman [Memleketlerin, Arabın ve Acemi sultanı, sultan oğlu sultan, Sultan Süleyman Han oğlu Sultan Selim Han, ta Osmanoğullarının ilk başlangıcına kadar]" diye öyle yazmış ki gerçekten mermer yontucusu usta mermer üzerine yazmış ama sikkeyi merrnerde kazmış. Hala zamanımızın ustaları ona bir çekiç ve keski vurmaya kadir değillerdir. Bu büyüleyici yazıların altında yazılan köprünün tarihidir: Dedi tarihin Hüdayi ol zama Yapdı ab üzre bu cisri Şeh Selim Diğer Sene 975 [1566-67] tarih: Temme emr-i cisr Hüdayl'nin diğer Sene 975 [1566-67] tarihi: Eyledi kamil Süleyman köprisin Sultan Selim Sene 975 [1566-67] Köprünün masrafları için 114 yük 73.853 akçe sarf olunmuştur. Sözün kısası bütün köprülerin övgüsünde Ergene Köprusü övgüsünden sonra bu Çekmece Köprüsü aleınce beğenilir ve dünyaca meşhurdur, vesselam. Daha sonra bu köprüden yine bütün Melekli askeri geçip güney ve batı yönün,e eğimli bakımlı ve şenlikli köyleri geçip (---) (---) (---) (---) (---n~--) (---) adındaki kasabaları da geçip (---) saatte, 383 Silivri Kalesi'nin anlatılması Yanko ibn Madyan'ın Silvir adında bir oğlu yaplığından Yunan dili üzere anılır bir kaledir ki deniz tarafı göklere baş kaldırmış yalçın kayalar üzere (---) tarihinde Gazi Hudavendigar ki, Edirne fatihi I. Murad Han'dır ki, Edirne'den sonra gece baskını ile bu kaleyi feth etmiştir. Daha sonra Sultan Hudavendigar Kosova cenginde zaferden sonra Hıristiyan ölüleri ibret için seyrederken pis leşlerin içinden, Miloş Koblaki adındaki melun kafir leşler içinden kalkıp Murad Han'ı şehit etti. Bazıları elçilik ile gelip Murad Han'ı gamgam kılıcından nişan verir bıçak ile vura vura şehit edip Miloş melunu da bütün has gılmanlar (köleler) parça parça ettiler. Ondan sonra yeri cehenmem olası küffarın kararları kalmayıp taraf taraf fırsat bulup İslam elinde olan kaleleri istila edip bu Silivri Kalesi'ni de kuşatarak ele geçirdiler. Daha sonra (---) tarihinde Yıldırım Bayezid Han İstanbul'un yarısını sulh ile feth edip Cebe Ali Kapısı, Aya Kapısı ve Petre Kapısı'na dek İslam elinde olup Gül Camii mabedhanemiz, Sirkeci Tekkesi mahkememiz olduğu sene bu Silivri Kalesi'ni Yıldırım Bayezid Han, Alemşah Şehzade eliyle feth etmişlerdi. Daha sonra (---}tarihinde Timur olayında Yıldırım Han bozguna uğrayınca kalırından ölmüştü. İstanbul tekfuru İstanbul içinden bütün Müslümanlan Bursa'ya ve Edirne'ye sürdü. Bu Silivri Kalesi'ni de Müslümanlar hali üzere bırakıp karşı Anadolu tarafına geçtiklerin, o devirde Edirne'de İsa Çelebi Rumeli'ne padişah olmuştu. Derhal Edirne'den dörtnala ile Silivri Kalesi'ne gelip ansızın baskın yaparak ele geçirip zabt etti. Daha sonra Yıldırım Han öğullarından İsa Çelebi, Musa Çelebi, Süleyman Çelebi ve Mehmed Çelebi aralarına taht kavgası girip Rumeli'den Anadolu'ya, Anadolu'dan Rumeli'ye bir kaç kere dört kardeş biri birleri üzere seferler ettiler. İşin sonunda meydan Çelebi Mehmed'e kalıp üç kardeşini katletti, birini de köylüler şehit edince Çelebi Mehmed Han Rumeli'ye ve Anadolu'ya müstakil padişah oldu, ama bu sırada Rum küffarı Silivri Kalesi'ni istila edip tamir ederek sağlamlaştırdı. Bu kale özelliklerini ve kuşatılmalarını Rum tarihlerinde ayrıntılarıyla yazmışlardır. Daha sonra (---} tarihinde bu Silivri Kalesi'ni Fatih Sultan Mehmed Han feth eylemiştir, Vell Mahmud Paşa eliyle. 384 Eyüp Kazası toprağında 150 akçe kazadır. Ve nahiyesi (---) adet köydür. (---) hükmünde subaşısı, kethüdayeri, yeniçeri serdan ve muhtesibi vardır. Müftüsü ve nakibi yoktur, ama ayan ve eşrafı çoktur. Silivri Kalesi'nin şekilleri Marmara denizi kıyısında İstanbul toprağında bir yalçın tepe üzerinde dörtgen şekilli, [106a] 47 kuleli, kuzey tarafa açılır bir kapılı, fırdolayı büyüklüğü 2500 adımlı ve kale içinde 2.000 adamlı eski bir kale, taş yapı güzel bir surdur. Kale içinde 500 adet hepsi kiremit ile örtülü denize bakar bakımlı evleri vardır. Kiliseden çevrilmiş Hünkar Camii var. Bu kalede han, hamam, bağ, bahçe ve çarşı-pazar yoktur, ama havadar haneleri çoktur. Bunlardan Haydar Ağazade Sarayı, denize bakar her yeri görür güzel bir saraydır. Ama, Silivri şehri varoşunun anlatılması Deniz kıyısında 17 mahalle ve toplam 1.600 bakımlı bağlı, bahçeli ve abıhayat sulu haneli bakımlı bir şehirdir ki İstanbul'un bir mahallesidir. Gerçekten de Yanvan Tarihi'nin yazdığı üzere bu Silivri, İstanbul Kalesi'nin bir köşesi olduğu muhakkaktır ki İstanbul'dan bu yere gelinceye kadar kale duvarı belirtileri açıktır. Bir köşesi de Karadeniz kıyısında Terkos Kalesi'dir ki Silivri'yle Terkos arası ll saat yerdir. Karadeniz'den Akdeniz'de bu Silivri Kalesi'ne gelinceye kadar yedi ~at germe kale duvarı ve yedi kat hendek hisarı hala nice bin yerlerde burçları ve bedenleriyle açık seçik belli olduğu halen ispat edilebilmektedir. Bir köşesinde yine Karadeniz kıyısında Karadeniz Boğazı'nda Yoroz kaleleri imiş. Oradan Tarabya, Yeniköy, Rumeli Hisarı, Ortaköy, Beşiktaş ve Tophane'de Kurşunlu Mahzenburnu'na gelinceye kadar kale duvarı imiş, ama Meyyit İskelesi'nden Kasımpaşa ve Hasköy'e, Sütlüce ve Eyüp'e varıncaya kadar> da körfez içinde kenarda kale duvarı yok imiş. Zira Sarayburnu, Kurşunlu Mahzenburnu ve Kızkulesi'nde büyük toplar bulunduğu için korkuları olmadığından Kasımpaşa taraflarında kale duvarı yok imiş. Ve Yedikule'den yine deniz kıyısı ile ta Silivri'ye gelinceye kadar kale duvarı imiş. 385 Bu hesap üzere o zamanda şimdiki İstanbul Kalesi dış kaleye iç kale imiş. Daha sonra Rumeli'nden el öpmek için İspanya kralı oğlu(---) adlı melun gönül ve söz birliği ederek İstanbul'u karadan kuşatıp Silivri'den Karadeniz kenarında Terkoz Kalesi'ne varın­ caya kadar anılan yedi kat germe kaleyi harap edip İstanbul Makdonyası'nı istila edenler birinci cildimizde ayrıntılarıyla yazılmıştır. Bundan dolayı İstanbul'un bir köşesinde bu Silivri Kalesi İstanbul'un bir mahallesi gibi bakımlı kalmıştır. Tamamı 18 mihraptır. Bunlardan donanımlı ve selatin camii gibi olan bir minareli ve büyük avlulu, Kara Piri Paşa Camii: I. Selim Han vezirlerindendir. Hazret-i Ebubekir neslindendir. Kalabalık cemaate sahiptir. Dış avlusunda mihrap sofası üzerindeki balgami direkler bir diyarda yoktur. İmareti, medresesi ve sıbyan mektebi, bütün bu yapıların tamamı nilgun renkli saf kurşun ile örtülü bakımlı bir camidir. Bundan başka camiinin olduğuna dair bilgim yoktur. Ve büyük ve küçük 16 adet bakımlı hanlarının tamamı al renkli kırmızı kiremit ile örtülüdür, ama bunların içinde yeni yapı Kassam Çelebi Ham ve çarşısı bakımlı, donanımlı ve süslü handır. Kassam Çelebi, ulu cami sahibi Pfrf Paşa soyundandır. Ve Kassam Çelebi Çarşısıyla toplam 400 dükkandır ki her sanattan mevcuttur, ama insanların geçit yeri olduğundan nalbandı çoktur. Ve iki adet hamarnı var. Biri Pirf Paşa'nındır. Suyu, havası ve yapısı gayet güzeldir. Ve Hünkar Bahçesi vardır. Bostancıları ve bahçe ustası ile bakımlıdır. Ve bu şehrin bütün bakımlı haneleri deniz kıyısında olmak ile bütün pencereleri kıble yönüne bakmaktadır. Ve kat kat şahnişinli (balkonlu) bakımlı sarayları vardır. Doğu tarafı baştan başa bağlardır. Ve kalenin dibinde yel değirmenleri vardır. Ve bu şehrin batı tarafında Çorlu yolu üzerinde Süleyman Han'ın 33 göz uzun bir köprüsü var. Gerçi alçak köprüdür ve kemerleri küçüktür ama tam yerinde inşa olunmuştur. Bu köprünün başında şehir tarafında, Sa'di Baba ziyareti: Bektaşi Tekkesi içinde gömülüdür. Zira kendileri de Bektaşi' fukaralarındandır. Allah sırrını aziz etsin. Vezir Haydar Ağazade ziyareti: Yine bu köprü başındaki tekke içinde Sa'di Baba yanında gömülüdür. Osmanoğullarının yüksek mansıplarında yeniçeri ağası ve Bağdad, Diyarbakır ve 386 Mısır valisi, kapdan ve kaimmakam olup Silistre eyaleti verilmişti. [106b] Boynueğri Mehmed Paşa kendisini bu Silivri'de öldürdükten sonra kellesini İstanbul'a götürüp cenazesini bu tekkede defn ettiler. Allah rahmet eylesin. Buradan batı tarafına doğru bakımlı ve şenlikli köyleri geçerek, Çorlu Eski Kalesi'nin durumu Kurucusu Yanko ibn Madyan'dır. İlk önce 720 [1320] tarihinde Edirne fatihi Gazi Hudavendigar fethidir. Yerlere kadar yık­ mıştır. Kendileri Kosova'da şehit olduktan sonra küffar yeniden tamir edip (---) yıl ellerinde kalmıştır. Daha sonra (---) tarihinde Yıldırım Bayezid Han feth edip bütün duvarlarını yıkmıştır. Hala yapı kalıntıları Çorlu şehrinin kuzey tarafında bellidir. Daha sonra (---) tarihinde Fatih Mehmed Han feth etmiştir. Edirne hakimi hükmünde (---) (---) 150 akçe şerif kazadır. Ve nahiyesi 30 parça köydür. Kethüdayeri, yeniçeri serdarı, muhtesibi ve yeniçeri koliuğu yasakçıları vardır. isimlendirilmesinin sebebi odur ki; Koca Gazi Hudavendigar bu kaleyi feth etmede zorluk çektiğinden "Şu Çorlu dahi feth olmadı" demiştir. Fethedildiğinde ismine çorlu (hastalıklı, dertli) dediler. Gerçi yayla yerde havası tatlı yerdir ama genellikle Çorlu halkı çorlulardır, ama padişah seferi olduğunda her memleket halkının birer çeşit oran (haykırış) derler isimleri vardır. O isim ile birbirlerini çağırıp çadırlarını, tabilerini ve adamlarını bulurlar. Haleb diyarının oranı "Ya ahad"dir. Diyarbakır'in "Amid"dir. Bu Çorlu'nun oranı olan "Bey" çağrıhr, Çorlu çağrıl­ maz. Eski şehirdir. Kefere zamanında bunda bir deyr-i metin var idi. Sarı Saltuk orada makam edinmekle onun şerefiyeüne bu şehir gayet bakımh ve şenlikli idi. Hala nice bin yerde yapı kalıntıları açık seçik bellidir, ama şimdi Osmanoğlu elinde tamamı 3.000 kiremit örtülü altlı üstlü kargir marnur binalarc4r. Ve toplam 15 Müslüman mahallesi ve 15 kefere mahallesi sayılır, ta kefere zamanındaki imaretten kalmış keferelerdir. Müslüman mahallelerinin anlatılması: Evvela Arahacıbaşı Mahallesi, Muslihiddin Efendi Mahallesi, Keçecizade Mahallesi, Abbisz;ade Mahallesi, Karacaahmed Sultan Mahallesi, 387 Burhanzade Mahallesi, Hisar Mahallesi, Hacı Ganf Mahallesi, Mustafa Efendi Mahallesi, Odunpazarı ve (---) mahallesi. Meşhur bakımlı mahalleler bunlardır. Ve her bir mahallede birer mescit vardır, ama üç yerde cuma namazı kılınır, kalabalık cemaate sahip büyük camiler vardır. Evvela, Arahacıbaşı Mahallesi Camii kiremitlidir. Eski Cami de kurşunsuz zengin ve fakir, seçkin ve halktan herkese nimeti bol bol dağılılan aşevi vardır. Ve, İmaret Camii: Sultan Süleyman Han'ındır. Yüksek kubbeli, süslü mermerli, kıble kapısı tarafında yan sofalı ve bir geniş avlulu, aydınlık yapılı, süslü bir minareli aydınlık bir ibadet evidir. Kıble kapısı üzerinde yazılan tarihtir: Şeh Süleyman sahibü '1-hayrat Kıldı bu cami-i şerifi bina Fikr-i gerdümle guy-imiş tarih Küned an vakt-i In sada peydii Hatif-i Gaybz guft tariheş: Kad büniye ma'beden li-hubbi Huda Sene 928 [1522]. Bu cami kapısından içeri girerken sol tarafta duvar yüzünde yine eel! hat ile yazılan tamiri tarihidir. Du'a edip Eszrı dedi tarih Şükür Vehhab'a cami oldu ma'mur Sene 1006 [1596-97]. Ve çarşı içinde Fatih Camii, kiremitlidir, ama bu İmaret Camii, imaretiyle ve bütün kubbeleri ile baştan başa mavi renkli saf kurşun ile örtülü, hizmet edenleri mutlu nurlu bir camidir. Bu camilerden başka yazılan mahalle mescitleridir. Ve iki adet ilim öğrenilen dershanesi vardır. Ancak İmaret Camii yakınında Süleyman Han'ın Kurşunlu Medresesi bakım­ lıdır. Talebeleri, dersiamları, vakıf tarafından talebelerine oda kirası, et ücreti, aydınlatma (mum) ücreti ve belli aylıkları daima vardır. Ve 20 adet de sıbyan mektebi vardır. İki adet imareti vardır ki bütün konuklarına her gün iki öğün yemeği bolca verilir. 388 Ve (---) adet çeşmeleri vardır, ama yüksek yayla yerinde bulunduğundan bütün melikler bu şehri sulayıp insanların susuzluklarını gidermede acizlik çekmişlerdir. Sonunda hesapsız ve bol paralar ve mallar harcayarak şehir içine kuyular gibi sarnıçlar kazmışlardır. Oradan at dolaplarıyla suları çekilip çeşmelere paylaştırılır; Evvela eski Süleyman Han Çeşmesi tarihidir: Şe h Süleyman siihibü 'l-hayriit Miilikü 'l-bahr u padişah-ı ber Hak Te'iilii behişte ede kabul Geldi tarihi "ecruhü 'l-kevser" Sene 965 [1558] VeTaya Kadın Çeşmesi, üç adet akar pınardır. Kürd Sefer Ağa Çeşmesi, İmaret Çeşmesi, kefere mahallesindeki [107a] Acıçeşme, İmaret ham yakınında IV. Murad Han'ın Ruznamecisi İbrahim Efendi Çeşmesi ve çarşı içinde Kul Kethüdası Süleyman Ağa Çeşmesi tarihidir (---) (---) (---) (---) (---) ( ---) ( ---). Ve hepsi (---) adet sufi ve derviş tekkeleridir Evvela Abdf Halife Tekkesi, Karaca Ahmed Sultan Tekkesi ve Davud Dede Tekkesi. Bunlar meşhur tevhid ehli tekkeleridir. Ve tamamı 18 adet büyük hanlardır. Zira gayet işlek bir yol olup haftada iki kere büyük pazar durduğundan adam deryası toplandığından bakımlı hanları çoktur. Evvela dört ham baştanbaşa kurşunludur. Bunlardan, bakımlı ve donanımlısı İmaret Ham'dır ki gelen giden·yolcular için hasbi kervansaraydır. Çarşı başında Ahmed Efendi Ham, T ekkecizade Ham ve Odabaşı Ham, Hızır Ağa yolundadır. Ve Yumurucakzade Ham, Akçakoyunoğlu Ham, Osman Dede Ham, Davudzade Ham, Hidayetullah Çelebi Ham, katır nalbandı Mustafa Beşe Ham, Kızılbaşzade Ham ve Hüsam Dede Ham. Bunlar bakımlı hanlar, tüccarların ve gelen giden yolcuların konukevleridir. Ve hepsi iki hamamdır. Evvela Taye Hatun Hamamı, yapısı ve havası tatlı çifte hamamdır ama suları acıdır. Ve İmaret Hamamı, Süleyman Han'ındı:r, bu da çiftedir. Bunlardan başka halk için genel hamam yoktur. Ancak 26 halkın seçkinleri iÇin hanedan hamamları vardır. 389 Ve ayandan seçkin hanedan sahiplerinden Şemsizade Çelebi ve Alimi Efendiler, İbrf Efendi, Balı Efendi, Serdar Ali Beşe ve Arahacızade vardır ki meşhuru bunlardır. Ve toplam 600 adet dükkandır ama bedesteni yoktur. Ancak bütün sanat ehlinden mevcut olup her hanları birer sağlam bedesten gibi olup bütün değerli şeyler bulunur, ama bütün güzellik çarşısı büyük bir caddenin iki tarafına düşüp üzerieri örtülüdür. Bütün caddeleri beyaz taşlarla döşenmiş pak sultan çarşısıdır, ama Bakkallar çarşısı bir semte düşüp düzgünce sıra ile yapıldı­ ğından birbirlerine rağmen öyle bakımlı bakkal dükkanıarıdır ki yiyecekler ve içecekler ile süslenmiş güzellik pazarıdır. Havası gayet tatlıdır. Bağları vardır ama üzümü pek beğenilmez. Beğenilenlerinden; peyniri Rum, Arap ve Acem'de meşhurdur. Hatta küçük küçük Çorlu peyniri, dil peyniri ve kaşkaval peyniri ne Kemah katığı peynirine benzer, ne Midilli peynirine ve ne Şam karişesine (ekşimik) benzer. Padişahlara ve bütün diyarlara hediye gider bir tür Çorlu'nun kaşkaval peyniridir ki Mısır'ın cübin-i h~lı1mu (halum peyniri) onun yanında sanki Varna peyniridir. Zira bu Çorlu ovalarında nice kere yüz bin sürü koyunları var. Hepsi yeşillik vadinin nice bin çeşit otlarından ve yeşilliklerinden atlayıp süt hasıl edip ondan peynir ederler. Büyük düzlük geniş ovalardır ki halk arasında: "İlahi seni Çorlu kırinda pitireyim?" derler. Bu söz halk arasında atasözü olmuştur. Ve bu şehrin halkı gayet ikram sahibi adamlardır ve nice bin sürü koyun sahipleridir. Ve bu Çorlu şehrinin kıblesinde Marmara denizi kıyısında Tekirdağı şehri bir konaktır ve kuzey tarafında Kırkkilise (Kırklareli) şehri de bir konaktır. Batı tarafında Edirne dört konaktır, ama dört tarafı gayet bakımlı köylerdir . ................ (1 satır boş) ............... . Çorlu'nun ziyaret yerleri: Evvela Köprücü semtinde Osman Dede ziyareti, bütün bölge halkı adaklarıyla varırlar. Ve, Mevlana Behişti Efendi ziyaret yeri: Behiştl kabre erdi, behişt oldu. Vize şehrindendir. Çorlu'da zaviyesi sahasında gömülüdür. Mezar taşına "Kad intekale el-merhum" diye kendi el yazısıyla 6 gün önce yazdıktan sonra ölmüştür, eserleri çoktur. Ve, 390 Mevlana Uzun Ba_lı Efendi: İmaret müderrisiyken vefat etmiştir. Medrese yakınında anayol üzerinde gömülüdür. Alim, fazıl, musannif ve mü' ellif kimse idi. Hadis ilminde zamanın seçkini idi. (---) (---) (---) Bu şehri tamam seyr edip oradan batı tarafına şehir kenarında viran kalesi yakınında kefere mahallesinden taş köprüden · geçip Olan Bey Köyü'nü geçip 6 saatte, Karıştıran Ham Köyü: (---) kazası toprağında yüz haneli, bir camili ve bir hanlı bakımlı köydür, ama Çorlu ve Burgaz arasında kış günleri tamam altı saat [107b] büyük bir menzildir ki kış günlerinde çamurunu Mahmudi fili, Menkerfisi fili, Adana camusu ve boğası sökemeyip beher sene nice bin atve araba boğulduğundan çamurunu kanşdırdıkları için "Karıştıran" derler. Buradan yine batıya (---) saatte, Pürgaz Kalesi yani Birgaz (Burgaz) şehrinin fethinin anlatılması isimlendirilmesinin sebebi: Rum dilinde kalelere "pirgaz" derler. O isim ile isimlendirilmiş güzel bir kale idi. (---) İdrivne kralı yapıp Yanko oğlu Aline Kral'a hibe eyledi. O kadar ma'mur oldu ki Aline Kral İstanbul'da Tekfur Sarayı'nda sakin olurdu. Gizlice bu Burgaz'da kışiayıp bahar günlerinde ıstıranca Dağı'na yaylağa çıkardı. Bu Burgaz böyle büyük bir şehir idi. Hala yapılarının kalıntıları bellidir. Genellikle bu şehri II. Selim Han'ın Sokollu Mehmed Paşa'sı imar ettiğinde yapılarını yıkıp Burgaz şehrini imar etti, ama ilk fatihi 720 [Ü20] tarihinde Gazi Hudavendigar'dır. Feth etmede zorluk çekip, "Bre gaziler şu Burgaz'ı feth edip yıkalım" deyip fetihten sonra temelinden yıkmıştır. Nice yüz yerde yapılanın kalıntıları bellidir. Hala Kırkkilise sancağı toprağında ayrılmış ve vergilerden kurtulmuş Sokollu Mehmed Paşa evkafıdır. 200 atlı ile mütevellisi hakimdir. Ve şer'f hakimi 150 akçe kazadır. Ve nahiyesi (---) adet köylerdir. ' Şehri bir düz geniş ova içinde 700 haneli, bağlı, bahçeli ve tamamen kırmızı kiremit örtülü taltlı üstlü kargir bakımlı binalı evlerdir. Ve tam~.mı altı mahalle ve beş mihraptır; üçünde cuma namazı kılınır. Bunlar içinde büyük cami eski ibadethane 391 Sokollu Mehmed Paşa Camii: Süleyman Han, II. Selim Han ve III. Murad Han gibi üç padişaha kırk sene vezirlikle değerli ömrü geçip padişah divanında bir serhad gazisi göğsünden kortela bıçağıyla Kubbealtı'nda vurup şehit etmiştir. Mehmed Paşa'nın vasiyetiyle katil kurtulmuştur. Bu güzel cami akıllı ve bilgili vezirin hayrahdır, ama övülmesinde dil kısa kalır ve cevher saçan kalem işe yaramaz. Lakiri elimizden geldiği kadar denizde damla ve güneşte zerre yazalım, Evvela şehrin içinde kalabalık cemaatten fırsat bulunmaz bir mesireyeri, mabedgah dinlenme yeridir. Ve dış aviulu fıskiye ve şadırvan havuzlu, nice yüz çınar, dağ servisi, kestane ve güzel ağaçlar ile gölgelenmiş bir şirin bir avludur ki gelen giden misafirler ve Müslüman cemaat orada Tanrıya ibadet edip şükrederler. Yazdave kışta bu avlu içine ateş saçan güneşin asla etkisi olmaz. Bu büyük avlunun dört tarafı yan sofalar, odalar, sofalar üzerinde ince belli sütunlar ve bunların üzerinde mavi renkli kaseler gibi tersine dönmüş kubbelerin her biri felek kubbelerinden belirti verir. Cami içi öyle süslü ve sanatlıdır ki Osmanoğlu diyarında buna denk bir vezir camii yoktur. Meğer İstanbul'da Eba Eyyub-ı Ensarl'de Zal Paşa Camii ve Silivrikapısı'nın iç yüzünde Süleyman Han'ın Tavaşf İbrahim Paşası Camii ola, ama bu Burgaz Camii onlardan sanatlı ve şirin işli nur dolu bir cariıidir. Yüksek kubbesi göklere baş çekmiş dokuz kat gökkubbedir. Kıble tarafında bir yarım kubbesi vardır. Büyük kubbesinin çevresi kandilleri asacak tabakalar, müezzin mahfili ve maksureler ile süslenmiştir. Minher ve mihrabının ve dört tarafında olan pencerelerinin övülmesinde Rum ülkesi övücüleri aciz kalmışlardır. Bunda olan bukalemun nakışlıibret verici türlü türlü cam, billur, necef ve moran cami içine ışık verdiğinde "Allah, göklerin nurudur ... " [N ur, 35] ayeti nurun ala nur okunur. Zira bu camiin fırdolayı çevresinde ibret verici mübarek kelamlar var ki her biri Yakut-ı Musta'sımf, Abbas-ı Mürsf(?), Şeyh Bayezidi, Abdullah Kırımi, Ahmed Karahisari, Hasan Çelebi ve Dede Mehmed Çelebi Kelam-ı izzetleri var ki İstanbul'da Sultan Ahmed Camii'nde yoktur. Meğer Medine'de Peygamber Efendimizin Ravza-i Mutahhara'sında ola. Ve hoş sesli hamele-i Kur'an, imamları, hatipleri ve müezzinleri var ki sanki her biri birer zamanın yeganeleridir. Bu camiin düzgün bir tabaka minaresi var ki büyüleyicidir. Süleyman 392 Han Camiini yapan Koca Mimar Sinan ibn Abdülmennan yapıp o yapıcılar ustası el becerisini açık seçik göstermiştir. Kıble kapısı üzere tarihi budur: Hatif-i Kudsi dedi tarihini Mescidü 'l-Aksfi vü beytü 's-salihin Sene 856 {1452] Ve Ergene Köprüsü başında (---) (---) camii, acaip tarzlı cemaatten mahrum camidir. {108a] Bunlardan başkası mahalle mescitleridir. Bir medrese ve bir imareti var, ay ve yıt sabahları ve akşamları, zengine ve yoksula, gençlere ve yaşlılara iki öğün gelen giden yolculara birer sahan çorba, birer ekmek parçası, her ocağa birer zeytinyağı ve her at başına birer yem verilir, sabah akşam nimeti bol bol dağıtılır. İster Müslüman ve ister gayrimüslim olsun her cuma gecesi birer sini pilav, yahni, zerde ve çorbası devamlı verilir. Dünyanın sonuna kadar devamlı ola, amin ya Mu'in. Ve yedi adet sıbyan mektebi vardır. Ve bir acaip aydınlık yapı hoş havalı hamarnı vardır. Ve tamamı 300 adet çarşı pazardır ama bedesteni yoktur. Ancak her kıymetli şey bolca bulunur. Ve bu şehirde kiraz mevsiminde panayır pazarı durur. Rum, Arap ve Acem'de Burgaz'ın sığır pazarı meşhurdur ki kırk gün kırk gece çok canlı muhabbet pazarı olup öyle. alış sabşlar olur ki yük bozulup düzülüp sevinç ve şenlikler, eğlence ve alemler olur. Ergene Nehri kenarında ta Sokollu Mehmed Paşa Köprüsü'ne varıncaya kadar şehir tarafında bin adetten fazla ufak tefek sazdan kamıştan ve derme çatma kulübelerden dükkanlar vardır. Zengin bezirganlar için kargir dükkanlar da vardır ama azdır. Bu pazarbaşındaki dokuz göz büyük köprüdür ki Koca Mimar Sinan yapısıdır. 70 adet büyük köprü yapmışbr, biri de bu sanatlı köprüdür. Adı geçen sultan pazarından elde edilen hac-ı pfl.zarı (pazar vergisini) mütevelll toplayıp bütün vakıftan geçinen fakirIere ve diğer gerekli olan yerlere sarf eder. Bu şehrin suyu ve havası gayet tatlıdır. Bağ ve bahçesi bakımlıdır. Koyunu, kuzusu ve tereyağısı meşhurdur. Sokollu Paşa duasıyla şenlikli, halkı zengin ve mutludur. 393 Burgaz Kervansarayı'nın anlatılması: Büyük bir kapı içinde büyük kale gibi karşı karşıya 150 ocak büyük handır. İçli, dışlı, avlulu, develikli ve at ahırlı büyük bir konuk sarayıdır ki 3.000 hayvan alır. Kapısında daima gözcüleri bekçilik etmededir. Akşam sonrası olduğunda kapıda mehterhane davulu çalınıp içeriden dışarı. ve dışarıdan içeri gelip gittiklerinde kapıyı kapatırlar, hanlar içinde vakıf tarafından kandilleri yakıp kapı dibinde yatarlar. Eğer gece yarısında dışarıdan yolcu gelirse kapıyı açıp içeri korlar ve hazır yemek getirirler, ama cihan yıkılsa içeriden dışarı bir adam koymazlar, vakıf şartı böyledir. Ta bütün konuklar kalkıp mehterhane döğülüp herkes malından haberdar olduktan sonra hazırlanıp hancılar dellallar gibi, "Ey ümmet-i Muhammed! Malınız, canınız, atınız ve donunuz tamam mıdır?" diye bağırırlar. Hepsi, "Tamamdır. Hayrat sahibine Hak rahmet eyleye" dediklerinde kapıcılar seher vaktinde kapıları açarlar ve yine kapı dibinde, "Yollarda gafil gitmen, bisat (kilim, yaygı) kaybetmen, herkesi yoldaş etmen. Yürü Allah rast getire" diye öğüt yollu sözler ettikten sonra herkes bir tarafa doğru yollanırl;ır. Ve bu hanın bah tarafında başka vezirler, vekiller ve ileri gelenler için avlulu, divanhaneli, 150 odalı, hamamlı, kiler ve mutfaklı büyük bir saray var ki diller ile anlatılmaz bir vezir sarayıdır ki övgüsünde dil kısa kalır. Kısacası bu süslü şehir içinde yazdığımız ve övgüler dizdi.. ğimiz bütün yapılar tamamen Sokollu şehit Mehmed Paşa'nındır ki bütün yapıları kargir olup asla ahşaptan bir eser yoktur. Meğer dükkanıarın çenekleri ola. Ve bütün bu marnur yapılar baştan ayağa mavi renkli saf kurşun ile örtülmüş, masmavi deniz gibi dalgalanır büyük bir hayrat ve eski yapılardır. Allah rahmet eylesin. Ve bu anlatılan büyük ketvansarayın cami kapısına karşılık demir kapısının kemeri üzerinde beyaz merrnerde Karahisad Hasan Çelebisi hattıyla yaldızlı ve parlak tarih budur (---) (---) (---) (---) Bu karbOnsaraya (saraya) gelen oldu hep revan, (---) (---) (---) (---) (---) . Sene 973 [1564-65]. 394 Daha sonra Burgaz şehrinden kuzey tarafa meyilli bakımlı ve şenlikli köyler içinden·geçerken Ergene Nehri'ni atlar ile geçip (---) saat gittik. Bu Ergene Nehri'nin ilk doğduğu yer Karadeniz kıyısında ıstıranca Dağları'dır. Buradan çıktıktan sonra Uzunhacılı köyleri köprüsünden geçip gelir, bu Surgaz'dan geçer. Buradan Edirne yakınında Sultan I. Murad Koca Gazi Hudavendigar Köprüsü ki ona [108a] Ergene Köprüsü derler, 170 göz köprüdür. Osmanoğulları devletinde değil başka ülkelerde de böyle büyük ve uzun köprüyü görmüş değiliz. Bu anılan Ergene Nehri bu köprünün altından geçip iner(---) (---) (---) Akdeniz'e karışır. Öyle bir büyük nehir değildir ama ilkbaharda dağların, dere ve tepelerin karları sökün eylediğinde derya gibi akıp nice bin büyük büyük ağaçları kökünden söküp denize döker. Böyle bir çoşkun ve taşkın tatlı nehirdir. Beri taraftan, bu nehri adı geçen Burgaz yakınında atlar ile ayaktan geçip (---) saatte, Eski Poloz Kalesi'nin övülmesi Edirne tekfurunun akrabalarından Poloz adında bir rahibin bu mahalde bir mabedi var idi. Onun sebebiyle bu kaleyi Edirne kralı yaptı. Yunanca dili üzerine Pürgaz-ı Poloz (Poloz Kalesi) derler. Poloz, Kaleyoroz, Mavramoloz ve Zarbiçeyoroz Rum dilinde tamamen papas ve patrik ismidir. Daha sonra (---) tarihinde Edirne'den önce Gazi Hudavendigar kuşatmış ve fethinde zorluk çekmiştir. Fethettikten sonra kalesinin yer yer burçlarını ve· bedenlerini yıkmıştır, ama bakım ve onarımı kolaydır. Bir yere yaslanınayan yüksek bir tepe üzerinde doğudan batıya uzunlamasına kurulmuş taş yapı, eski bir sur, bir kapılı kaledir ama yüksek bir dağ üzerinde bulunduğundan çıkmakta zorluk çekilmektedir. Bu yüzden kale içinde insanaoğlu cinsinden bir kadın ve erkek hiç kimse yoktur. Kırkkilise sancağı toprağında Burgaz Kazası hükmünde aşağı kale altında 200 haneli kefere köyüdür. Taşlık yerler olduğundan lezzetli ve sulu şıralı üzümü olur. Buradan kuzey tarafa (--'-) saatte, Fakılar Köyü menzili: Kırkkilise sancağı kazası ve toprağında bir dere içinde bir hanlı ve 300 haneli Bulgar Köyü ve zeamettir. Bumahalde Yüce Saltanat tarafından paşa efendimize bir hünkar haseki ağasıyla ferman gelip, 395 "Benim Melek lalam, Kul Kethüdası Çelebi Ağa o tarafıara kaçmıştır. Elbette ele getirip bağlayarak Der-i devletime gönderesin!" diye hat geldi. Haseki ağaya bir kese guruş ücret verildi. Oradan yine kuzey tarafa (---) saatte, Karapınar Köyü menzili: Kırkkilise sancağında 200 haneli Bulgar Köyü'dür, ama gayet bakımlıdır. Hatta Vezir Siyavuş Paşa büyük bir han yapınca daha da şenlikli oldu. Kale içinden (---) (---) nehri geçer. Istıranca Dağları'ndan doğup Ergene Nehri'ne katılır. Bu köy de zeamettir. Buradan yine kuzeye (---) saatte, Sasalar Köyü menzili: Gazi Hudavendigar'ın Sasa Koca adındaki bir yarar namlı yiğidi orada ilk defa mesken edindiğinden Sasa Köyü derler. 200 Müslüman ve gayrimüslim haneleri vardır. Hatta Boşnak İshak Ağa burada oturduğundan dört köşe yüksek bir kule yapıp haydut ve haramilerin şerrinden kurtuldu. Tatar Süleyman Ağa da bir han yapınca köyü daha da bakınılı oldu. Bu beldenin dağlarında olan otlar, tohumlar ve çiçeklerin çeşitliliğinin çokluğundan ve gülün gülistanın halluğun­ dan bu köyde o kadar has ve beyaz saf bal olur ki Tanrı bilir beyaz tülbentten ayırt edilmez. Yiyene asla ve kat' a yangınlık vermeyip güzel kokusundan insanın dimağı kokulanır. Gerçekten de (---) suresinde " ... süzme baldan fırmaklar vardır] ... " [Muhammed, ıs1 ayeti bu bal hakkında indirilmiştir. Bu köyün camiinin imaını Ali Efendi 70 sene dünya nimetlerine oruç tutmuş ümmetin salihlerinden ermiş bir kimsedir. Buradan yine kuzeye (---) saatte, Aydos Kalesi'nin özellikleri Bu kaleyi de Yunanlılardan Aydos adındaki şeytan kefere yapmıştır. 814 [1411] tarihinde Yıldırım Han oğlu Sultan Musa feth etmiştir, Mehmed Bey eliyle. Kırkkilise sancağı toprağında 150 akçe kazadır ve nahiyesi (---) adet köydür. Kethüdayeri, yeniçeri serdan ve muhtesibi vardır. Kalesi bir topraklı ve kil kayalı yüksek bir tepenin en yüksek yerinde beşgen şekilli bir kapılı, taş yapı güzel bir surdur ama içinde insanoğlu yoktur. Ama aşağı şehri bir dere kenarında 1.000 adet kiremit ile örtülü bağlı ve bahçeli bakınılı hanelerdir. Halkının Müslümanı ve gayrimüslimi genellikle Bulgar taifesidir. 396 Tamamı beş mahalle ve beş mihraptır. Akan Çenge Deresi üzerinde bir göz köprü başında bir minareli ve kiremit ile örtülü bakımlı bir camii var, kalabalık cemaate sahiptir. Altı adet hanları, 150 adet dükkaniarı ve un değirmenleri var. Hakimi; Silistre [109a] paşası voyvodası yönetir. Ancak suyu ve havası ağırdır. Aydos şehri ılıcasının anlatılması: Kudret eli ile ısıtılmış acı bir suyu vardır. Hayrat sahibinin biri o ılıcadan akıtarak ufak tefek bir hamam yapmış ama suyu gayet faydalıdır. Beğenilenle­ rinden biri de üzümüdür, bağlannın sulu üzümü meşhurdt,ır. Buradan yine kuzeye Çenge Dağı'na çıkıp büyük balkanında göklere baş uzatmış büyük ağaçlarını ve nice bin Yaratıcının güzel eserlerini ve sanatlarını seyredip Kurt Mahallesi adlı bir Türk ve Bulgar köyün geçtikten sonra, ' Çenge [kalesi]: Yanvan Tarihi yazdığına göre Yanko ibn Madyan yapmıştır ki öte Pravadi'de Dobruca kralı Bulgar meliklerinden idi. Onun ile Yanko kral komşu olduğundan bu Çenge balkanının ta en yüksek yerinin ortasında bu kaleyi Yanko yapmıştır ki gelen giden tüccardan hac (vergi) alıp esenlikle tüccarı geçirtir idi. Daha sonra 814 [1411] tarihinde Musa Çelebi feth edip kaleyi harap etmiştir. Hala nice yerde ağaçlıklar içinde burçları ve bedenleri belli olup haramller yatağı ve haydud kafideri durağı olmuştur, ama bu mahalde büyük yapı kalıntısı odur ki; bu kale dibinden bir kale duvarı batı tarafına bu balkan üzere Kazan balkanına, Şıpka balkanına, Torvakurudan balkanına, Televe balkanına kısacası on konak ileride ta Alacahisar balkaniarına varıncaya kadar bu kale duvarını Yanko ibn Madyan hükmüdür ki Dobruca kralı tarafından Solkat kavmi yani Tatar kavmi Rum'a geçmeye diye büyük hendek de yapmıştır, ama insanın yapabileceği iş değildir. Nice kere balkanları aşarken bu duvarlara rast gelip hayrette kalmışız. Ve yine bu Çenge Kalesi'nin doğu tarafında bu duvar ta Sücülü ve Koparan balkanları içinde Karadeniz sahilinde Varna Kalesi karşısında Galata burnundan 50 mil deniz içine yapılmış bir duvardır. Zamanın geçmesiyle denizin dalgasından deniz içinde olan duvar yıkıfmıştır ki denizin derinliklerinde temelleri bellidir. 397 Karadeniz'in gemicileri ve denizcileri o duvardan korkup açıktan geçerler. İnsanoğlunun garip işlerindendir. Bu seyirleri Çenge balkanı içinde ederek geçip yine(---) saatte kuzeye doğru Çenge'dan aşağıya inip, Çenge Köyü: Yüz adet hasır ile kaplı evli Bulgar keferesi köyüdür. Hepsi hararnı ve asilerdir. Ve vergilerden muaf ve müsellemlerdir. Ancak balkan içinde derbend davulu çalıp koruyup gözetmeye memurlardır. Bu köyde Pravadi şehirli Hacı Ahmed, Allah rızası için büyük bir han yapmıştır. Bu köyü geçip iki saatte, Yeniköy Kasabası menzili Bir geniş verimli bağlı ve bahçeli köyün ortasında Kamçı Nehri kenarında tamamı 600 adet kiremitli ve hasır saz örtülü müslim ve gayrimüslim Bulgar haneleridir. Bir camii var, minareli ve kiremitlidir. Ve bir ham ve 20 adet dükkaniarı var. Haftada bir büyük pazar olur. Ayanından hanedan sahibi (---) ağadır. · Bumahalde İstanbul'dan ulak gelip paşaya "Elbette Özü Kalesi muhafazasına gidesin" diye fermanlar geldi. Ve yeniçeri ocağında Çelebi Kethüda'ya (---) eyaleti ihsan olunup acele ile mansıbına giderken kaçtı diye Defterdarzade Mehmed Paşa Mora valiliğine giderken kul kethüdasının katline memur oldu. Rumeli'nde Gümülcine adlı şehir yakınında yetişip Gümülcine şehrinde, Anadoluhisarlı Ustazade Ahmed Çelebi eliyle, şehit eyledi. Cesedini Gümülcine kabristanına da gömüp kellesini Devlet kapısına getirdiklerinin haberi de gelince Melek Ahmed Paşa efendimiz hayli ~ızlanıp ağladı. ' Sonra bu Yeniköy'den kalkıp yine ormanlıklar içinde Kamçı Nehri'ni büyük ağaç köprüsünden geçtik. Adı geçen nehir Kazan Dağları'ndan, Şıpka balkanlarından ve Kazanlık ensesindeki Kabrova Dağları'ndan toplanıp bu mahalden geçip Köprülü'ye varır. Orada ağaç köprü altından geçip geçit vermez büyük bir nehir olup Varna Kalesiyle Galata Burnu arasında Karadeniz'e katılır bir hayat suyudur. Şiddetli kışlarda Karadeniz gemileri kışlar büyük bir nehirdir. Bu Nehri, anılan Yeniköy dibinden geçip bakımlı ve şenlikli köyleri geçip kuzeye (---) saatte, 398