JCdi- - t. X
G~ÜZTÜRKÇEShLE
EVLİYA ÇELEBİ SEYAHATNAMESİ:
KONYA- KAYSERİ- ANTAKYA- ŞAM- URFA- MARAŞ
SİVAS- GAZZE- SOFYA- EDİRNE
3. Cilt
1. Kitap
Evliyfi Çelebi'nin
YKY'deki kitaplan:
Çevriyazı:
Evliyil Çelebi Seyahattulmesi: (ı. Kitap),
haz.: R. Da~off - S. A. Kahraman - Yücel Dağlı (2006)
Evliyil Çelebi Seyahattulmesi: (2. Kitap),
haz.: z. Kurşun- S. A. Kahraman- Y. Dağlı (1999)
Evliyil Çelebi Seyahattulmesi: (3. Kitap),
haz.: S. A. Kahraman- Y. Dağlı (1999)
Evliyil Çelebi Seyahattulmesi: (4. Kitap),
haz.: Y. Dağlı- S. A. Kahraman (2001)
Evliyil Çelebi Seyahattulmesi: (s. Kitap),
haz.: Y. Dağlı- S. A. Kahraman - İ. Sezgin (2001)
Evliyil Çelebi Seyahattulmesi: (6. Kitap),
haz.: S. A. Kahraman- Y. Dağlı (2002)
Evliyil Çelebi Seyahattulmesi: (J. Kitap),
haz.: Y. Dağlı - S. A. Kahraman- R. Dankoff (2003)
Evliyil Çelebi Seyahattulmesi: (8. Kitap),
haz.: S. A. Kahraman- Y. Dağlı -R. Dankoff (2003)
Evliyil Çelebi Seyahattulmesi: (9. Kitap),
haz.: Yücel Dağlı- S. A. Kahraman- R. Dankoff (2005)
Günümüz Türkçesiyle
Günümüz Türkçesiyle Evliyil Çelebi Seyahattulmesi: Istanbul (ı. Cilt, ı. Kitap),
haz.: S. A. Kahraman- Y. Dağlı (2003)
Günümüz Türkçesiyle Evliyil Çelebi Seyahattulmesi: Istanbul (ı. Cilt, 2. Kitap),
haz.: S. A. Kahraman- Y. Dağlı (2003)
Günümüz Türkçesiyle Evliyil Çelebi Seyahattulmesi: İstanbul (2. Cilt, ı. Kitap),
haz.: Y. Dağlı- S. A. Kahraman (2005)
Günümüz Türkçesiyle Evliyil Çelebi Seyahatniimesi: Istanbul (2. Cilt, 2. Kitap),
haz.: Y. Dağlı- S. A. Kahraman (2oos)
Günümüz Türkçesiyle Evliyil Çelebi Seyahattulmesi: Istanbul (3. Cilt, ı. Kitap),
haz.: Y. Dağlı- S. A. Kahraman (2oo6)
Günümüz Türkçesiyle Evliyil Çelebi Seyahattulmesi: Istanbul (3. Cilt, 2. Kitap),
haz.: Y. Dağlı- S. A. Kahraman (2oo6)
EVLİYA ÇELEBİ
Günümüz Türkçesiyle
Evliya Çelebi Seyahatnamesi:
Konya - Kayseri - Antakya - Şam - Urfa
Maraş - Sivas - Gazze - Sofya - Edirne
3. Cilt
1. Kitap
HAZlRLAYANLAR:
SEYİT ALİ KAHRAMAN- YÜCEL DAGLI
omo
ISTANBUL
Yapı
Kımya-
Kredi Yayınlan- 2353
Edebiyat - 717
Günümüz Türkçesiyle Evliya Çelebi Seyahatnamesi:
Kayseri -Antakya - Şam - Urfa -Maraş - Sivas - Gazze- Sofya - Edirne
Evliya Çelebi
3. Cilt - 1. Kitap
Hazırlayanlar:
Seyit Ali Kahraman- Yücel Dağlı
Kitap Editörü: M. Sabri Koz
Kapaktaki "Konya Pazar Kapısı" gravürünün kaynağı:
Charles Texier, Description de l'Asie Mineure,
C. 2, Paris, 1849 (Gravür: A. Guillaumot)
Kapak Tasanmı: Nahide Dikel
Ofset Hazırlık: Yücel Dağlı
Baskı: Şefik Matbaası .
.
Marmara Sanayi Sitesi M-Blok No: 291 Ikitelli/Istanbul
1. Baskı: İstanbul, Haziran 2006
ISBN 975-08-1101-1
Takım ISBN 975-08-1103-8
©Yapı
Kredi Kültür Sanat Yayıncılık Tıcaret ve Sanayi A.Ş. 2006
Bütün yayın haklan saklıdır.
Tanıtım için yapılacak kısa alıntılar dışında
yayıncının yazılı izni oiınaksızın
hiçbir yolla çoğaltılaınaz.
Yapı Kredi
Kültür Sanat Yayıncılık Tıcaret ve Sanayi A.Ş.
.
Yapı Kredi Kültür Merkezi .
Istiklal Caddesi No. 285 Beyoğlu 34433 Istanbul
Telefon: (O 212) 252 47 00 {pbx) Faks: (0 212) 293 07 23
http://www.yapikrediyayinlari.com
e-posta:
[email protected]
İnternet sahş adresi: http://yky.estore.com.tr
·
www.teleweb.com.tr
Giriş
Türk büyükleri arasmda mümtaz bir yere sahip ve dünyanın
iyi tanıdığı şahsiyetlerden biri olan Evliya Çelebi, seyyahlarm başında gelir. Yarım asır boyunca gezip dolaşhğı yerleri titiz bir şe
kilde anlathğı ve adeta oya gibi işlediği on ciltlik Seyahatname'si
dünyanın saygın eserleri arasmda yerini almıştır. Çok değişik dillere çevrilen Seyahatname'nin, günümüz Türkçesinde yapılmış tam
bir yayıını yoktur. Osmanlı döneminde sansür kurulları tarafından
sakmcalı görülüp çıkarılarak eski harflerle yayımlanmış, daha sonra yayıncılar tarafından lüzumsuz görülerek eserden çıkarılmış bölümleri bulunan yayınlar, Seyahatname'yi tam olarak yansıtma
maktadır.
Hakkında
fazlaca yazı yazılan ve çok geniş bir bibliyografyaya sahip olan Evliya Çelebi için enstitüler kurulmuş, ulusal ve
uluslararası sempozyuınlar düzenlenmiştir. Pek çoğu yabancı
araştırmacılar tarafından hazırlanan birçok yayın, kültür tarihi
içinde yerini alınışhr. Ülkemizde oluşturulan yanlış kanaat ve eksik bilgi sonucu Seyahatname hak ettiği ciddiyette ilgi görmeıniştir.
Yabancı araşhrma ve yayınlar çoğaldıkça ülkemizde de ilgi artmaya başlamıştır. Okuyucunun bu artan ilgisi üzerine I. ve IL ciltlerinin Günümüz Türkçesi ile yayını yapılmıştır. Bundan sonra diğer
ciltlerin de günümüz Türkçesine çevrilmesi bir zorunluluk halini
almıştır. Diğer ciltlerde olduğu gibi bu ciltte de takip ettiğ!miz
usulü şöyle özetleyebilir?z:
•
Giyecek, değerli taş, para birimleri, ağırlık ve uzunluk ölçüleri, savaş araç ve gereçleri, sivil ve askeri kurum, makam, rütbe, unvan, lakap, meslek, esnaf, vb. isirolerin birçoğunun bugün bire bir
kelime karşılJ.k,larını bulmak imkansızdı. Bunlar ya dipnotlar ile ya
da eser sonuna konacak bir sözlük ile açıklanabilirdi. Bu durumda
~
eserin arkasında sanki ayn bir tarih deyimleri ve terimleri sözlüğü
oluşacaktı. Dipnotlada metin içine bu sözlüğü yedirmek ise metnin akıcılığını kaybettirecekti. Bunun yerine, gerek duyulan yerlerde parantez içinde kısaca kelime karşılığı verildi; ancak bugün
yaygın kullanış şekli varsa o tercih edildi.
Elinizdeki eser pugün herkesin anlayacağı günümüz Türkçesi
ile yazılmaya çalışıldı. Türk alfabesinde yer almayan harfler metinde kullanılmadı. Deyim ve terimlerde, eserin özelliği gereği bazıları korundu. Evliya Çelebi'nin üsh1buna mümkün olduğu kadar
sadık kalındı. Metin içinde geçen başkasının ağzından verilen konuşmalar ile Evliya tarafından şive özellikleri korunarak nakledilen bölümler aynen korundu. Sadeleştiriimiş metin içinde, hemen
her kelimenin bire bir karşılıklan verildi. Metnin akıcılığı için bazen cümlede tasarruflar yapıldı, ancak kesinlikle bilgi dışlanması
na gidilmedi.
Ayet, hadis, Arapça ve Farsça metinlerin orijinal metinleri veya transkripsiyonlan verilmedi Türkçe karşılıklan verildi. Ayet ve
hadislerin kaynaklan ibarenin yanında köşeli parantez içinde gösterildi.
Orijinal yazınada Evliya Çelebi'nin bırakmış olduğu kelime,
satır, sayfa boşluklan yeni metinde de gösterildi. Çıkma ve derkenarlar metnin içinde işaret edilen yerlere yerleştirildi. Yazma eserin varak numaralan araştırmacılara kolaylık olması amacıyla metin içinde italik şekilde verildi.
Türkiye' deki yer isimleri, bugünkü bilinen şekliyle yazıldı.
Ancak yer isminin ilk geçtiği yerde gerek duyulduğunda bir defaya mahsus olmak üzere parantez içinde ismin orijinal şekli yazıldı.
"İslambol" kelimesi İstanbul şeklinde değiştirildi, ancak İstanbul
anlamında kullanılan diğer bazı isimler orijinal şekliyle bırakıldı.
Yabancı yer ve ülke isimleri bugün Türkiye' de bilinen şekliyle kullanıldı. Yaygın olmayan yer isimleri ise orjinal şekliyle bırakıldı.
Türk şahıs adlan bugün kullanılan şekliyle yazıldı. Ancak Ahmed, Mehmed gibi isimlerdeki son harfler aslına uygun şekilde bı
rakıldı ve "t''ye dönüştürülmedi. Mehemmed gibi isimler "Mehmed" şeklinde yazıldı. Evliya Çelebi'nin kendisi için kullandığı
"Hakir" sıfatı, bir tevazu sıfatı olarak kullanıldığından olduğu gibi
korundu. Yabancı şahıs isimleri ise Türkiye' de bilinen imla ile ya-
VI
zıldı. Yaygın
olmayan isimlerde orijinal şekli korundu. Arap isimlerinde bulunan terkipler gösterilmedi.
Dua ve övgü cümleleri sadeleştiriidi ve metin içinde italik
olarak verildi. Çok uzun dua cümleleri metin içinde dua olma
özelliği dışında bir anlam taşımıyorsa sadeleştirilmeden italik olarak yazıldı.
Şiirlerin diline dakunulmadan olduğu gibi verildi. Tarih düşürme beyit ve mısralan yaronda tarih bulunuyarsa Miladi tarihe
çevrildi; bunun dışında aynca bir hesaplama, hesap kontrolü veya
tarih düzeltmesine gidilmedi. Atasözleri ve deyimler, yabancı dilde ise Türkçeye çevrildi, Türkçe ise orijinali ile birlikte parantez
içinde karşılıkları verildi
Hicri tarihler köşeli parantez içinde Miladi tarihe çevrildi. Bu
çevirim sırasında Tarih Kurumu tarafından hazırlanan Tarih Çevirme Kılavuzu (Yücel Dağlı, Cumhure Üçer, Ankara, 1997) kullanıldı.
Orijinal metinde yer alan fihrist, eserin başında yeniden verilmedi
bunun yerine çok genişletilmiş olarak içindekiler ilave edildi. Aynca eserin sonunda, eserden kolay yararlanmayı sağlayacak detaylı
karma bir indeks hazırlandı.
Orijinal metinde boş bırakılan bir kelimelik yerler (---) işareti
ile, boş satır miktarı ise noktalar arasında parantez içinde, bizim
tarafımızdan ilave edilen yerler de köşeli parentez [ ] içinde gösterildi.
Böylesi zor bir işi yaparken gözümüzden kaçan hatalanmızın
okuyucu tarafından hoş karşılanacağım ümit ediyoruz.
Eserin yayımlanması için bize devamlı yardımlarda bulunan
Yapı Kredi Yayınlan yöneticilerinden Aslıhan Dinç ve yayın damşmanlarından M. Sabri Koz' a teşekkürlerimizi sunanz
Seyit Ali KAHRAMAN- Yücel DAGLI
.il,
VII
İçindekiler
Seyahatnamenin üçüncü cildinin girişi... ......................................................... 1
1058 yılı Şaban [Temmuz-Ağustos 1648] ayının sonunda
Üsküdar'dan Şam'a gittiğimiz menzilleri bildirir ......................... 1
Gebze Kasabası menzili ............................................................................................. 1
İçmesuyu İskelesinin anlatılması ........................................................................ 1
Dilhan menzili ................................................................................................................ 2
Hersek Kasabası'nın anlatılması ....................................................................... 2
Derbend Köyü menzili ................................................................................................. 3
Sülün Köyü .......................................................................................................................... 3
Çini eski kalesi yani eski yurt İznik şehrinin özellikleri ............... 3
İznik Kalesi'nin şekli .................................................................................................. 4
Orhan Gazi Camii .............................................................c........................................... S
( ---) Camii ............................................................... ,.......................................................... S
Şeyh Eşrefoğlu Camii .................................................................................................. S
Orhan oğlu Süleyman Şah Camii ....................................................................... S
Şeyh Kutbeddin Camii ............................................................................................... 5
Hayreddin Paşa Camii .............................................................................................. S
Mahalle mescitlerinin özellikleri ...................................................................... 6
Orhan Gazi Mescidi ...................... :······················································.'·············;········-6
Yakub Ecezade Mahmud Çelebi Mescidi ........................................................ 6
Medreselerin anlatılması ......................................................................................... 6
Ebced okuyan çocukların eğitim yeri olan mekteplerin
anlatılması ................................................................................................................ 6
Derviş tekkelerinin anlatılması... ....................................................................... 6
İmaretlerinin
özellikleri ........................................................................................... 6
Hamamlarının özellikleri ....................................................................................... 6
Tüccar hanlarının özellikleri ................................................................................. 6
Hayat suyu olan çeşmelerin özellikleri .......................................................... 7
Sultan çarşısı, dükkanıarının özellikleri... ................................................... 7
Yiyecekleri, içecekleri ve sanatlarının anlatılması... ........................... 7
İznik Gölü 'n ün özellikleri ......................................................................................... 7
Göl suyunun özelliliği .................................................................................................. 7
Eski kale İznik şehrinin evliyalarının ziyaret yerlerL .................... 8
Lefke Kalesi'nin özellikleri ................................................................................... 9
Söğüt Kasabası'nın özellikleri ............................................................................ lO
Ertuğrul Han ibn (---)Han ziyareti ............................................................... JO
Eskişehir Kalesi 'nin vasıfları ............................................................................ lO
Eskişehir ılıcasının Özellikleri ......................................................................... l 1
Eski şehrin ziyaret yerleri .................................................................................... l2
Seyyid Hüseyin Gazi oğlu Seyyid Battal Cafer Gazi
Kalesi 'nin özellikleri .......................................................................................12
Seyyid Battal Gazi'nin şehit olmasının sebebL ....................................12
Aziz'in türbesinin anlafılması ............................................................................ l4
Gizlice Baba Sultan ziyareti ............................................................................... lS
Molla Güden Taceddin ziyaretL ...................................................................... JS
Seyyid Battal sevgilisi, katili ve kral kızının ziyaretL ............. J6
Husrev Paşa Ham menzili ..................................................................................... l6
Bayad menzili .............. -.................................................................................................16
Bolvadİn Kasabası menziHnin anlatılması... ............................................16
Sinhisar yani Akşar Kalesi'nin özelliklerL ........................................... J6
Akşehir'in ziyaret yerlerini bildirir .............................................................. l8
Mevlana Hazret-i Şeyh Hoca Nasreddin .................................................. J8
Hakfrin başından geçenler .....................................................................................19
Mevlana Rusrevzade Mustafa Efendi ............................................................ l9
Ilgın Kasabası'nın özellikleri ............................................................................. l9
Ilıcanın özellikleri ...................................................................................... ,.............. .20
Ilgın Gölü'nün özellikleri ............................................,...........................................20
Ilgın evliyalarının ziyaretleri .......................................................................... .20
Ladik Kasabası menzili özellikleri ............................................................... .21
X
Karaman eyaleti, eski saltanat merkezi, iman şehri,
Selçukluların, yar:;j Sultan Alaeddin'in saltanat
merkezi Konya Kalesi'nin özellikleri ..................................................21
Konya Kalesi'nin şekillerinin anlatılması ............................................... .24
Konya imaretlerinin anlatılması ......................................................................28
Konya mahallelerinin isimleri ......................................................................... .28
İman yurdu Konya şehrinin camilerinin özellikleri .............................28
Sultan I. Alaeddin Camii ............................................ ,..........................................28
Sultan Süleyman Han Camii ................................................................................28
Karaman (Konya) mescitlerinin anlatılması... .........................................28
ilim yurdu medreselerinin tarifi ....................................................................... .28
Kur' an darülkurralarının anlatılması .......................................................... .28
Darülhadislerin anlatılması ...............................................................................29
Sıbyan (çocuk) eğitim yurdu mekteplerin anlatılması.. .................... .29
Derviş tekkelerinin anlatılması ........................................................................ 29
Akarsu çeşmelerinin anlatılması... ....................................................................29
Can kaynağı sebillerinin anlatılması ........................................................... .29
Yaşlı ve genç aşevlerinin anlatılması.. ......................................................... 29
Hamamlarının anlatılması .................................................................................. .29
Ayan (ileri gelen) hamamlarının anlatılması ....................................... .29
Hastahanelerinin anlatılması ............................................................................29
Vezir ve ileri gelenlerin saraylarının anlatılması... .......................... .29
Konukevi olan kervansarayların anlatılmas~ ........................................ ..30
Tüccar hanlarının manzarası ............................................................................... .30
Bekar gariplerin konakladıkları hanların anlatılması.. ................ .30
Güzellik çarşı-pazarı bedestenlerin adedi ................................................ .30
Genç yaşlı insanlarının yüz renklerinin özellikleri ..............................30
Ayan ve ileri gelenlerinin anlatılması.. ...................................................... .30
Beden ulemasının (tabiplerin) anlatılması. .............................................. .30
Duası kabul olan şeyhlerin anlatılması.. ................................................... .30
Seçkin şairlerin anlatılması... ......................................................................~ ...... .31
Hem-sohbet olduğumuz dostlar ve kardeşler ........................................... .31
Aşık mazınnelerin anlatılması .......................................................................... .31
Bölge halkının giyeceklerinin özellikleri ................................................. .31
Karaman ş~hri halkının özel lehçeleri... .................................................... .31
İbret veric{'yapılarının anlatılması .............................:................................ .31
XI
Anadolu beldesinin tatlı rüzgarının anlatılması.. ................................ .31
Hayat sularının anlatılması ............................................................................... .31
Evlerdeki su kuyularının anlatılması ............................................................31
Beldenin ikliminin anlatılması ........................................................................ .32
Selçuklu Konyası'nın talii ........................................................... ,........................ .32
Hububat ürünlerinin anlatılması ....................................................................:..32
Sanayilerinin beğenilenlerinin anlatılması .............................................. .32
Yiyeceklerinin anlatılması ...................................................................................32
Meyve çeşitlerinin anlatılması ......................................................................... .32
Çeşit çeşit içeceklerinin· anlatılması ............................................................. .33
Direkli İrem Bağları benzeri Meram bağları ve diğer
gezinti ve mesire yerlerinin özellikleri .............................................. .33
Meram Mesireyeri ....................................................................................................... .33
Gönül alan Konya eserlerinin özellikleri... ................................................ .33
Konya şehrinin içinde ve dışında yatmakta olan
büyük velilerin Allah onlardan razı olsun ve
sırlarını aziz kılsın nur dolu kabirierini anlatır ......................... .34
Bu türbenin dışında olan dervişler mezarlığında
yatmakta olan büyük evliyalan ve diğerlerini
bildirir ....................................................................................................................... .36
İsmil Kasabası menzili ........................................................................................... .38
Konya Karapınarı Kasabası menzilinin özellikleri ........................... .38
Eski şehir Ereğli yani eski kale Erkili'nin özellikleri ..................... .39
Yiyeceklerinin ve içeceklerinin beğenilenlerini bildirir ...................41
Mesire yerlerinin anlatılması .............................................................................41
Ereğli ziyaret yerlerinin anlatılması .......................................................... ..41
Kainatın Serveri Mucizesinin bildirilmesi, Cemall
nazmı ile Ereğli övgüsü ...................................................................................41
Ulukışla Kasabası menzilinin özellikleri ................................................. .56
Gönül alan dağ, Ramazanoğlu Yayiağı'nın özellikleri ..................... .56
Çifte Han ılıcası ......................................................................................................... .57
Sultan Hanı menzili .................................................................................................. .58
Gülek Kalesi menziHnin özellikleri .............................................................. .58
Çakıt ham menzili .................................................................................................... .58
Topçeken Camus (manda) Yaylağı... ............................................................... .59
Azine Kalesi yani Adana şehrinin özellikleri... .................................... .59
XII
Eski Misis Kalesi'nin özellikleri ..................................................................... .59
Dar-ı Hayye yani Şahınaran Kalesi .............................................................60
Kurtkulağı menzili ...................................................................................................... 60
Payas Kalesi'nin özellikleri ................................................................................60
Payas Kalesi 'nin şekli ..............................................................................................60
Payas Dağı Yayiağı'nın özellikleri ................................................................63
Sürmeli Yayla .................~ ..............................................................................................64
Göktepe Yaylası ........................................................................................................... 64
Çatalağaç Yaylası ......................................................................................................64
Fındıklı Yayla ...............................................................................................................64
Şolgay Yaylası ..............................................................................................................64
Sencen Yaylası ...............................................................................................................64
Merkez Kalesi 'nin özellikleri .............................................................................65
İskenderun Kalesi'nin özellikleri ......................................................................66
Belen Kasabası'nın özellikleri ........................................................................... 67
Bakras Kalesi'nin özellikleri ..............................................................................68
Cehennem yurdu şehir ve eski taht merkezi Antakya
Kalesi'nin özellikleri .......................................................................................68
Denklayanuş yani Takyanus Kral'ın durumunun
anlatılması .............................................................................................................. 69
Büyük ve eski Antakya Kalesi'nin özellikleri... .....................................71
Mahallelerin isimleri ve adetleri ................................................................... 73
Büyük saraylar ve evlerinin özellikleri... ..;................................................73
Antakya şehri camilerinin anlatılması ....................................................... 73
Antakya mescitlerinin anlatılması .................................................................73
Medrese ve darülhadislerinin anlatılması ................................................73
Darülkurra ve sıbyan mekteplerinin özellikleri... .................................73
Şanlı derviş tekkelerinin özellikleri ............................................................. 74
Gönülalan hamamlarının özellikleri .............................................................74
Tüccar hanlarının özellikleri ...............................................................................74
Çarşı-pazar ve dükkaniarının özellikleri ..................................~...............74
Güzellerinin anlatılması .........................................................................................74
Beldenin ikliminin, hava ve suyunun özellikleri ..................................74
Ab-ı hayat akarsu kaynakları ...........................................................................74
Mahsülterinin, yiyeceklerinin ve içeceklerinin
beğeriilenleri ...........................................................................................................74
XIII
Arabistan hududunun özellikleri .......................................................................75
Antakya yapılarının özellikleri .......................................................................75
Antakya Asi Nehri'nin özellikleri .................................................................75
Antakya evliyalarının ziyaret yerlerinin özellikleri .......................77
Habib-i Neccar'ın hikayesi ..................................................................................77
Habib-i Neccar ziyaret yeri .................................................................................78
Melik Yavhid ve Melik Biatü'l-Kassan ziyareti .................................78
Zanbakıyye Kasabası menzili ............................................................................79
Nursuz Şuur Köprüsü menzili ................................................................................79
Mıdık Kalesi'nin özellikleri ................................................................................79
Şecer Kalesi 'nin özellikleri ..................................................................................80
Eski şehir, fukara yurdu yani Hama Kalesi'nin
özellikleri ................................................................................................................81
Hama'nın mahalleleri, sarayları, evleri ve
diğer binaların anlatılması .........................................................................82
Hama şeh,inin camilerinin anlatılması ......................................................82
Ubeyde ibn Cerrah Camii ......................................................................................82
Güzelce Kasım Paşa Camii ....................................................................................83
Medrese ve darülhadislerin anlatılması .....................................................83
Darülkurra ve sıbyan (çocuk) mekteplerinin anlatılması.. ............. .83
Tarikat ehli derviş tekkelerinin anlatılması.. ........................................83
Bekar tüccar hanlarının anlatılması... ...........................................................83
Konuk kervansaraylarının özellikleri .......................................................... .83
Sultan çarşısı bedestenlerininin anlatılması... ..........................................83
Yaşlı ve gençlerinin yüz renklerinin anlatılması ...................................83
Güzellerinin övülmesi ................................................................................................ 84
Halkın giyeceklerinin anlatılması... ...............................................................84
Beldenin havasının ve suyunun özellikleri ................................................84
Sanayiinin beğenilenleri bildirir ......................................................................84
Mahsullerinin beğenilenlerini bildirir ..........................................................84
Yiyeceklerinin beğenilenlerini bildirir .........................................................84
İçeceklerinin beğenilenlerini bildirir ..............................................................84
Sanatlı hamamlarını bildirir .............................................................................84
İbret verici Muhammed dolabı binasının özellikleri ..........................85
Hama dolabının şeklinin özellikleri..............................................................85
Hama şehrinin ziyaret yerlerinin anlatılması.. .....................................86
XIV
Rastan Köprüsü menzili ...........................................................................................86
Hazret-i Bayezid hik~yesi ..................................................................................87
Kur'an yurdu ve irfan ocağı Humus'ın (Humus) özellikleri .............88
Humus Kalesi'nin şekilleri ................................................:...................................88
Sanayiinin beğenilenleri .........................................................................................90
Humus şehrinin külliyatının özellikleri ......................................................90
Humus Kalesi'nin ibret verici tılsımiarının özellikleri ....................90
Humus toprağının özelliği ......................................................................................90
Diğer özelliği ..................................................................................................................90
Büyük sahabelerin ziyaret yerlerini anlatılması. ................................90
Melik el-Mansur İbrahim oğluMelik el-Eşref
Muzaffereddin Musa ziyaret yeri ............................................................ 92
İkikapılı Han menzili ..............................................................................................92
Nebik Köyü menzili ...................................................................................................92
Görülmeye değer büyük Kadife Ham menzilinin
özellikleri ........................................................................:....................................... 93
Harasta Köyü menzili ..............................................................................................93
Cennet kokulu Şam'ın gücümüz yettiği kadar hallerine
vakıf olup bütün peygamberlerin ve evliyaların
nurdolu kabirierine yüzümüzü sürüp ileri gelenlerinin
ve seçkinlerinin açık-seçik ve düzgün konuştukları
Arapçayı bildirir ................................................................................................95
Cennet kokulu Şam'dan ulakhk ile Asitane-i ?aadete
gittiğimiz menzilleri bildirir .....................................................................99
Osmanoğlu askeriyle Gürcü Nebi'nin Üsküdar cengini
bildirir ..................................................................................................................... ıoo
İlahi zuhurat ............................................................................................................... ıoo
Salih (doğru) rüyanın etkileri ......................................................................... lOO
Celall Gürcü N ebi, Hararnı Katırcıoğlu ve adamlarının
isyanının sebebini bildirir .......................................................................... lO!
Dedikoducu, yerici, huysuz tiryakllerin saçma-sapan,
boş sözleri ve saçma davranışlarını bildirir ................................. 105
Gürcü N ebi'nin sonunun bildirilmesi ............................................................. 113
Katırcıoğlu'nun başına gelenlerin bildirilmesi ..................................... ll3
Gökten düş~n bir kaza, Çomar Bölükbaşı ile
karşılaşmamızın bildirilmesi .................................................................. ll4
;il,
xv
Seyyid Gazi menzili ............................................................................................... 115
1059 Muharremi'nin (---)[Ocak 1649] günü Şam'dan
Sayda, Beyrut ve Safet malı bakayasını tahsil
etmek için Şam eyaleti askeriyle Dürüzistan
memleketinde Maanoğulları üzerine gittiğimiz
menzilleri, kal.e, köy ve kasabaları bildirir ................................ 116
Cebelü's-Selc'in (Karlı Dağ) anlatılması ................................................ 117
Ebü's-selc ziyareti ..................................................................................................... 118
Ebü's-selc-i Hindf ziyareti ................................................................................. 118
Rebve Dağı .................................................................................................................... 118
Garradhanı menzili ................................................................................................. 118
Suluhan menzili ......................................................................................................... 119
Deyr-i Zünnun Köprüsü menzili ....................................................................... 119
Hazret-i İlyas Köyü'nün özellikleri... ......................................................... l19
Hazret-i İlyas aleyhisselam ziyaret yerinin özellikleri... .......... l19
Hazret-i Elyesa ibn Hatvan aleyhisselam makamı
ziyareti ................................................................................................................... 119
Hazret-i Nuh Nebl aleyhisselam makamı ziyaret yeri ............... l19
Peygamberler ve velller meraını Cebelü'l-Lübnan'ın
(Lübnan Dağı'nın) özellikleri .................................................................. 122
Şeyh Hazret-i Şeyhan-ı Ra'i ziyareti ....................................................... 124
Hazret-i Hızır aleyhisselam ziyaret yeri... ........................................... 124
Kerek Kalesi'nin özellikleri ............................................................................. 125
İbret verici, büyük ve eski bina Ba'albek Kalesi'nin
özellikleri ........................................................................................................ -... 125
Rabtan Nehri ............................................................................................................... 127
Hazret-i Yahuda ibn Hazret-i Yakub aleyhimesselam
ziyareti ................................................................................................................... 127
Hazret-i Adem Safi oğlu Hazret-i Şis aleyhimesselam
ziyareti ................................................................................................................... 130
Hazret-i Şis'in hikayesi ...................................................................................... 130
Hazret-i Şis'in diğer hikayesi ........................................................................ 131
Kar' avn Köprüsü Köyü menzili ........................................................................ 132
Ceremat Köyü menzili ........................................................................................... 132
Görülmeye değer Şıkıf Kalesi'nin özellikleri ....................................... 132
Ayn-i Sul Köyü ........................................................................................................... 133
XVI
Görülmeye değer Zeyd?-niye Kalesi 'nin özellikleri .......................... 134
Zeydani ye Kalesi 'nin şekilleri ....................................................................... 134
Kasımıye Kalesi'nin özellikleri... .................................................................. 135
İbret verici acaip Re'sü'l-uyun Tılsımı menzili .................................... 135
İkinci özellik................................................................................................................ 135
Marnur kale yani Sur şehrinin özellikleri... ............................................ 135
Büyük Nakura Dağı cenginin anlatılması ............................................... 136
Şem'un-ı Safa Köyü menzili .............................................................................. 137
Yüksek Nakura Dağı'nın özellikleri ........................................................... 138
Suabe Köyü menzili ................................................................................................. 139
Hazret-i Şem'un-ı Safa ziyaret yeri ........................................................... 139
Diğer hikaye ................................................................................................................ 140
Başka hikaye .............................................................................................................. 140
Dürzf sapık fırkalarını (mezhepleri) bildirir ...................................... 141
Mezhepsiz Teymanl kabilesi ............................................................................ 141
Mezhepsiz Yezidl kavmi ..................................................................................... 142
Mervanl kabilesi ....................................................................................................... 142
Hubarflerin durumu .................................................................................................. 142
Mezhepsiz Aklı kavmi ......................................................................................... 142
Kızıllı kavminin durumları ............................................................................... 142
Tavahin Mefşuhat menzili ................................................................................. l44
İbret verici sağlam kale, dayanıklı ve büyük sur, güçlü
hisar, eski yapı, Bekke rabatı (varoşu), Yıtni eski
şehir Akye (Akka) .......................................................................................... l44
Akka Kalesi'nin şekillerinin anlatılması ............................................... l47
Cezayirli ile Felemenk ve İngiliz küffarının büyük
savaşının anlatılması ................................................................................... 148
Kalyonu çıkarılmasının anlatılması ........................................................... l49
Sanatçının bağenilen becerisinin anlatılması.. ...................................... l49
Birinci marifeti .......................................................................................................... l50
İkinci becerisi ............................................................................................................. ~.l50
Üçüncü ustalık. ............................................................................................................. ıso
Dördüncü marifet ....................................................................................................... ıso
Beşinci sanat ................................................................................................................. ıso
Üçüncü gün,Ş,ihir sanatı seyrini bildirir ..................................................... 150
XVII
Beyt-i Mukaddes iskelesi Akka Kalesi'nin ziyaret
yerleri ...................................................................................................................... l53
Hazret-i Salih İbn ( ---) ziyareti ................................................................... l53
Hazret-i Salih aleyhisselam mucizesi... ................................................... l53
Hazret-i Adem aleyhisselam makamı ziyareti .................................. l55
Aynü'l-bakar ziyaret yeri ................................................................................... l55
Üçüncü özellik. ......................................................................... ,................................... l55
Nimetli iki pınar ziyareti ................................................................................. l55
İki küçük nimetin özellikleri ............................................................................ l56
Hazret-i Server-i Ka'inat ve Mefhar-i Mevcudat
Makamı ................................................................................................................... l57
İki hurma ağacının anlablması ...................................................................... l57
Başka bir anlatış ....................................................................................................... l57
İki hurmanın özellikleri ...................................................................................... l57
Hazret-i İsa ve Meryem makamı... ................................................................ l57
Be nt Ken' an vilayetinin özellikleri ............................................................. l58
Benf Rame Köyü ......................................................................................................... l58
Vadi-i Limon Köyü menzili ............................................................................... l58
Mağar Köyü ................................................................................................................... l59
Ken'an vilayeti, Yahudi yurdu, Cuhud beldesi, ibret
veici kale Kefirnahun yani Safet şehrinin özellikleri.. ........ l59
Der-beyan-ıLisan-ı Yahudi .............................................................................. l60
Yahudi isimleri .......................................................................................................... l62
Yahudi kadın isimleri ........................................................................................... l62
Safet şehrinden arz-ı Askalan'da Gazzetü'l-Haşim
şehrine gittiğimiz konakları bildirir ................................................. l62
Haddese Köyü menzili .......................................................................................... 162
Hayfa Kasabası menzili ...................................................................................... l63
Leccun Hanı ................................................................................................................... l63
( ---) iskelesi menzili ............................................................................................... l63
Kakun Kalesi ............................................................................................................... l63
Büyük Kalinseve Kalesi yani Felestin (Filistin) şehri... ............... l63
Şeyh Hazret-i Alem İbn Uleym ziyareti... .............................................. l64
Büyük iskele Yafa Kalesi'nin özellikleri ................................................ l64
Hazret-i Üzeyr İbn(---) ziyaret yerinin özellikleri ........................ l64
Hazret-i Lut Kasabası'nın özellikleri ........................................................ l67
XVIII
Zehir gibi ve kötü kok,!llu Lut Gölü'nün özellikleri ........................... 167
Filistin memleketi tahtı, sağlam sur eski şehir
Remle Kalesi 'nin özellikleri .................................................................... 168
Rimle (Remle) Kalesi'nin şeklinin anlatılması. .................................. 168
Yiyeceklerinin özellikleri ................................................................................... 169
Eski şehir, büyük belde Remle'de gömülü olan büyük
peygamberler ve evliyaların kabirierini bildirir ..................... 169
Hazret-i Nuh oğlu Hazret-i Sam oğlu Hazret-i
Erfahışd ziyareti ............................................................................................. l69
Hazret-i Lokman ibn (---) ziyareti... ............................................................ 170
Enuş ibn (---)(---)ziyareti ................................................................................. ın
Hazret-i Kaffah ibn ( ---) ziyareti.. ............................................................. ın
Hazret-i Hanuh ibn (---) (---) ziyareti... .................................................. ın
Hazret-iKınan ibn (---) (---) ziyareti... .................................................... 171
Ubbade b. Sarnit ziyareti .................................................................................... ın
Sedud hanı menzili .................................................................................................. 171
Askalan vilayeti, Arz-ı Hasan hududu, eski Marmaşim
şehri yani Gazzetü'l-Haşim (Gazze) Kalesi'nin
özellikleri ............................................................................................................. l71
Gazze Kalesi 'nin şekli ........................................................................................... 172
Gazze şehrinin anlatılması ................................................................................ 173
Gazze camilerinin anlatılması ........................................................................ 173
Vilayetin valisi Hüseyin Paşa Camii... .............. ~·-···································173
Sinan Paşa Camii .......................................:.............................................................. 173
Darülhadislerin anlatılması ............................................................................ 173
Kur' an darülkurraları ve sıbyan mekteplerinin
anlatılması ........................................................................................................... 174
Derviş tekkelerini anlatılması ....................................................................... l74
Tüccar hanlarının anlatılması ......................................................................... l74
Gelen-giden yolcu kervansarayları ............................................................... l74
Susamışların sebillerinin anlatılması ....................................................~ ... 174
Gönül alan hamamların anlatılması. .......................................................... 174
Bedesten çarşısının anlatılması ...................................................................... 174
Mahbuplarının anlatılması ............................................................................... 174
Yaşlı genç ~alkının giyecekleri ...................................................................... 174
XIX
Havasının,
suyunun tatlılığı ve mahbuplarının
yüz renkleriniri anlatılması ...................................................................... 174
Beldenin iklimi ve taliinin bildirilmesi .................................................. 175
Tahıllarının beğenilenleri .................................................................................. 175
Ürünlerinin beğenilenleri ..................................................................................... 175
El imalatlarının beğenilenleri ......................................................................... 175
Yiyecek ve içeceklerinin övülmesi ................................................................. 175
Gezinti yeri bağlarının anlatılması.. ........................................................... 175
İbret verici Ayn-i Seecan'ın {Seccan pınarı) anlatılması. ............. 175
Garip hikmet ....................................................................................................._. ......... 175
Başka hikmet .............................................................................................................. 176
Acaip ve garip başka bir hikmet... ................................................................ 176
Gazzetü'l-Haşim külliyatı ................................................................................. 176
Gazze'nin büyük evliyalan ziyaret yerlerinin
anlatılması ........................................................................................................... 176
Askalan Kalesi ........................................................................................................... 176
Gazze'den cennet kokulu Şam'a gittiğimiz konakları
bildirir..................................................................................................................... 178
Südud Ham Kasabası menzili .......................................................................... 178
Marnur kasaba Lut şehri menzili .................................................................... 178
Celcula Kalesi menzili ......................................................................... .-................ 178
Kakun Kalesi'nin özellikleri ............................................................................ 178
Eski Leccun Ham menzili ..................................................................................... 178
Türabioğlu Kasabası ................................................................................................ 178
Ayn-ı Tüccar Kalesi 'nin özellikleri... ........................................................... 178
Hazret-i Sa' d [ibn Ebf] Vakkas ziyareti... ............................................... 178
Cisr-i Yakub Ham menzili ................................................................................. 178
Kunaytara Kalesi menzili .................................................................................. 179
Sa'saa Kalesi menzili ............................................................................................ 179
Cennet kokulu Şam toprağı ve selam yurdu Şam'ın
özellikleri {---).................................................................................................. 179
işbu 1059 [1649] tarihinde Şam-ı Şerif'den Rum diyarına
gittiğimiz menzilleri, kale ve şehirleri bildirir ........................ 180
Harasta Köyü menzili ........................................................................................... 180
Kusayra Köyü menzili ........................................................................................... 180
Büyük Kadife Ham menzili .............................................................................. 180
xx
Karalar Kalesi'nin öz~llikleri ........................................................................ 180
İkikapılı Hanı menzili ......................................................................................... 180
Uryan (çıplak) Şeyh Bekkar ............................................................................ 180
Şeyh Bekkar'ın kerametinin gerçekliği... .................................................. 181
Diğer menkıbe ........................:..................................................................................... 181
Hikaye ............................................................................................................................. 182
Humus Kalesi menzili ............................................................................................ 182
Rastan Köprüsü menzili ........................................................................................ 182
Hama Kalesi menzili ............................................................................................. 182
Şecerüddür Kalesi menzili .................................................................................. 182
Eski şehir ve büyük yapı Ma'arretü'n-Numan Kalesi'nin
özellikleri ............................................................................................................. 183
Ma' arra şehrinin anlatılması... ........................................................................ 183
Hikaye ............................................................................................................................. 183
Ma' arra'nın ziyaret yerleri... ............................................................................. 184
Şeyh Ebü'l-Ula-yı Ma'arravl ziyaret yeri ............................................. 184
Eski şehir Sermin'in özellikleri ...................................................................... 184
Büyük Selerne şehri ................................................................................................. 185
Sermin Kasabası ........................................................................................................ 185
Han-ı Tirnan Kasabası menzili ....................................................................... 185
Peygamberler nazargahı, halifeler tahtı, büyük şehir
ve eski belde Halebü 'ş-Şehba 'nın özellikleri .............................. 185
Bu şehir içinde işittiğimiz hoş sözlerle ilgili gj.ilünç
bir hikayeyi bildirir ..................................................................................... 186
ŞamlıMolla Yahya'nın anlatımıyla acaip gülünç
bir hikaye ............................................................................................................. 186
Murtaza Paşa'nın hikayesi ................................................................................ 188
Murtaza Paşa'nın sözleri ...................................................................................... 190
Haki'rin hikayesi ...................................................................................................... 190
Haleb şehrinden Rakka eyaleti ve Urfa'ya giderken
Haleb eyaletinde olan kaleleri ve kasabaları
bildirir ..................................................................................................................... 192
Bab-ı Vizaa Kasabası menzili ........................................................................ l92
Hazret-i Ukayl ibn Ebi Talib ziyareti... ................................................... l92
Şeyh Hamiçi-i Dımışkl ziyareti .................................................................... 193
Şeyh Zahirüddin ibn Şeyh SühreverdL .................................................. 193
~
XXI
Kızılhisar
menzili ................................................................................................... 193
Nizip şehrinin özellikleri .................................................................................. 193
Dayanıklı sur Birecik Kalesi'nin özellikleri... ..................................... 193
Birecik Kalesi'nin özellikleri .......................................................................... 194
Aşağı Varoş yapıları ............................................................................................. l94
Büyük Fırat Nehri'nin özellikleri ................................................................ 195
Erzene'r-Rum, sağlam Rakka şehri kalesinin özellikleri ............. 196
Rum kalenin şekilleri ............................................................................................. 196
Eski şehir, hala büyük ülke, Suruç Vadisi'nin özellikleri... ........ 197
Eski şehir Çar-Melik Kalesi'nin özellikleri .......................................... l98
Nemrud ateşperest tapınağı, Semud oğlu Ruha yapısı
yani eski şehir Ruha (Urfa) Kalesi'nin özellikleri ................. l98
Eyalet taht merkezi Rakka Kalesi'nin anlatılması.. ...................... 199
Cemmase sancağı ....................................................................................................... l99
Habur sancağı .............................................................................................................. 199
Deyr-i Rahbe sancağı ............................................................................................. 200
Beni Rebia sancağı ................................................................................................... 200
Suruç sancağı.. ............................................................................................................... 200
Harran sancağı ............................................................................................................ 200
Rakka sancağı ............................................................................................................. 200
Urfa sancağı. ................................................................................................................. 200
Eski yapı Urfa Kalesi'nin şekillerinin anlatılması.. ....................... 200
İç kale yapılarının anlatılması ...................................................................... 201
Aşağı Varoş büyük kalesinin şekli ................................................................ 201
Urfa varoşu yapılarının özellikleri ............................................................. 201
Urfa mahallelerinin anlatılması .................................................................. 201
Urfa camilerinin özellikleri .............................................................................. 202
Medreselerinin anlatılması ................................................................................ 202
Darülkurra ve darülhadislerin anlatılması... ........................................ 202
Ebced okuyan çocukların eğitildiği sıbyan
mekteplerinin anlatılması ......................................................................... 202
Aşevi imaretlerinin anlatılması .................................................................... 203
Urfa tekketerinin anlatılması ......................................................................... 203
Seyyid Mancınık Tekkesi ....................................................... :::: ......................... 204
Urfa'nın yüz suyu hamamlarının özellikleri ......................................... 205
Tüccar hanlarının anlatılması ......................................................................... 205
XXII
Sultan Çarşısı dükk§.nl~rının anlatılması ............................................... 205
Un değirmenlerinin anlatılması.. .................................................................... 205
Urfa'nın suyunun ve havasının anlatılması... ......................................... 206
Urfa'nın ikliminin anlatılması ....................................................................... 206
Urfa şehrinin taliinin anlatılması ............................................................... 206
Güzellerinin anlatılması ...................................................................................... 206
Genç ve yaşlı halkın elbiseleri ve dillelinin anlatılması.. ......... 206
Usta sanatlarının anlatılması ......................................................................... 206
Hububat ürünlerinin övülmesi ........................................................................... 206
Yiyeceklerinin ve içeceklerinin anlatılması.. ........................................ 207
Zulmün etkisinin eserleri ..................................................................................... 207
Urfa'nın acaip ve garip yapılarının anlatılması.. ............................. 208
Hazret-i Mesih mucizesinin anlatılması .................................................. 209
Garip ibret verici hikmet.................................................................................... 210
Diğer menkıbe .............................................................................................................. 210
Tanrı'nın hikmetinin işareti .............................................................................. 211
Diğer hikmet ................................................................................................................ 211
Diğer gariplik ............................................................................................................. 211
İbrahim Halil mancınığının özellikleri... ................................................. 212
Urfa şehrinin ziyaret yerlerini bildirir .................................................... 212
Seydf Gazi Köyü menzili ..................................................................................... 213
(---) (---) kalesinin özellikleri ........................................................................ 213
Gevrik Kasabası'nın özellikleri ..................................................................... 213
Samsat Kasabası'nın özellikleri .................................................................... 213
Çiftçi yurdu, Harran Kalesi'nin özellikleri ........................................... 213
Ayn-i ruz ziyaret yeri ............................................................................................ 214
Şeyh Yahya-yı Hayatı ziyareti ................................................................... 214
Eski eyaJet merkezi Rakka Kalesi'nin özellikleri... ......................:.. 215
Ulu Pilice Nehri'nin anlatılması .................................................................. 215
Bük Gölü'nün özellikleri ....................................................................................... 215
Caber Kalesi'nin özellikleri ............................................................................ ~.215
Süleyman Şah ziyaret yeri ................................................................................ 216
Ashab-ı kiramın seçkinlerinin ziyaret yerleri ..................................... 217
Balis Kasabası'nın özellikleri ......................................................................... 217
Rusafe-i kebjr (Büyük Rasafe) Kasabası'nın anlatılması... ......... 217
Merkisa eski şehrinin özellikleri .................................................................. 218
XXIII
Ane Kalesi'nin özellikleri .................................................................................. 218
Dir Kalesi'nin özellikleri ................................................................................... 219
Irak Hıddesi Kalesi'nin özellikleri ............................................................. 219
Haddise Kalesi'nin özellikleri ....................................................................... 219
Cüllab Kasabası'nın özellikleri ...................................................................... 219
Şeyh Hazret-i Cabirü'l-Ensarf ziyareti .................................................... 220
Siverek Sancağı Kalesi'nin özellikleri... ................................................... 220
Siverek Kalesi'nin şekilleri .............................................................................. 220
Değirmen Boğazı menzili ..................................................................................... 220
Ruhbe Kalesi'nin özellikleri ............................................................................. 220
Sinn-i Ruha harap kalesinin özelikleri .................................................... 221
Sin Kalesi 'nin şekilleri ......................................................................................... 221
Karakayık menzili .................................................................................................. 222
Gerger (---) özellikleri .......................................................................................... 222
Eski ılıca Çermik (---) özellikleri ................................................................ 222
Çermik şehrinin ılıcasının özellikleri ........................................................ 222
Çüngüş Kasabası menzili ...................................................................................... 222
Abdi-Her Kasabası .................................................................................................. 222
Sufraz Kalesi'nin özellikleri ............................................................................ 222
Süre Kasabası'nın özellikleri ........................................................................... 223
Kahta Kasabası'nın özellikleri ...................................................................... 223
Hasin-i Mansur sağlam surunun özellikleri ............................................. 223
Hısn-ı Mansur Kalesi'nin şekilleri ............................................................... 224
Simyat Kalesi'nin özellikleri .......................................................................... 224
Meliki'l-Afdal ziyareti ....................................................................................... 224
Sadr-ı Baz (Doğan göğsü) Kalesi yani Besni Kalesi'nin
özellikleri ............................................................................................................. 224
Eski kale ve büyük şehir Maraş'ın özellikleri... .................................. 225
(Maraş'da) Yeni gördüklerimizi bildirir .................................................. 225
Sahih Etrak (Türk) dili ....................................................................................... 226
Türkmen dilinin anlatılması ............................................................................. 227
Kızlarının ve kadınlarının isimleri ............................................................. 227
Türkmen cariyelerinin isimleri ........................................................................ 227
Türkmen kölelerinin isimleri ............................................................................. 227
Türkmen seçkinleri erkek isimleri ................................................................. 227
Türkmen kabilelerinin isimleri ........................................................................ 227
XXIV
Maraş Karsı Kalesi'ni~
özellikleri .............................................................. 230
Sarıkamış Köyü menzili ....................................................................................... 230
Göksun Dağı Yayıası'nın özellikleri ........................................................... 230
Künek Köyü menzili ................................................................................................ 232
Değirmen Boğazı menzili ..................................................................................... 232
Kayserierin taht yeri, büyük şehir ve eski yapı
Kayseri Kalesi 'nin özellikleri ................................................................ 232
Kayseri iç kalesinin şekilleri ........................................................................... 234
Kayseri şehrinin anlatılması ........................................................................... 234
Mahallelerinin isimleri ....................................................................................... 235
Seçkin sarayların adetleri ve isimleri ....................................................... 235
Kayseri camilerinin özellikleri ...................................................................... 235
Ebi' Muhammed ibn Talib Camii ..................................................................... 235
Şeyh Emir Sultan Camii ...................................................................................... 235
Lala Paşa Cami, Osman Paşa Camii ve Hacı Paşa Camii ........... 236
Çiğ-delizade Cami ................................................................................................... 236
Alıund Hanım Cami ................................................................................................ 236
Katırcıoğlu Cami ....................................................................................................... 236
Kurşunlu Cami ............................................................................................................. 236
Elvan Camii .................................................................................................................. 236
Hacı İvazlar Cami ................................................................................................... 236
Hacı Kılıç Cami ........................................................................................................ 236
Yeni Cami ....................................................................................................:.................. 236
Diğer Yeni Cami ........................................................................................................ 236
Tabaklar Camii .......................................................................................................... 236
Gönül Camii .................................................................................................................. 236
Akkaş Çorbacı Camii ............................................................................................. 236
Me s ci tl erinin anlatılması. ................................................................................... 236
Alim medreselerinin anlatılması ................................................................... 236
Sultan Eretna Medresesi ....................................................................................... 236
Alıund Hanım Medresesi ..................................................................................~ ... 236
Hacı Kılıç Medresesi .............................................................................................. 236
Müftü Medresesi ......................................................................................................... 236
Hazret-i Kur'an darülkurralarının anlatılması .................................. 237
Peygamber,darülhadislerinin anlatılması .............................:................ 237
Ebced okuyan çocuk mektepletinin anlatılması.................................... 237
XXV
Şanlı derviş
tekkelerinin anlatılması. ....................................................... 237
Hazret-i Celaleddin-i Rumi Tekkesi .......................................................... 237
Seyyid (---)ve Seyyid Battal Cafer Gazi Tekkesi... ........................ 237
Kırk Nisa hikayesi ................................................................................................. 237
Koyun Baba Tekkesi ................................................................................................ 238
Kalenderler Tekkesi ................................................................................................ 238
Koyun Baba Sultan Tekkesi ............................................................................... 238
Hayat suyu çeşmelerinin anlatılması ......................................................... 238
Susamışlar sebilhanelerinin anlatılması ................................................. 238
Kığlamaz sebili .......................................................................................................... 238
Hundiyye sebili .......................................................................................................... 238
Kervansarayların anlatılması. ........................................................................ 238
Tüccar ve esnaf hanlarının anlatılması.. ................................................... 239
Sultan çarşı pazarının özellikleri ................................................................. 239
Ana cadde dükkanıarının anlatılması ....................................................... 239
Yaşlı ve gençlerinin yüz renklerinin anlatılması. ............................... 240
Mahbublarının özellikleri .................................................................................. 240
İleri gelenlerin ve seçkiiı.lerin anlatılması... ........................................... 240
Usta tabiplerinin anlatılması .......................................................................... 240
Usta cerrahiarın anlatılması ........................................................................... 241
Şeyhlerinin anlatılması ....................................................................................... 241
Şairlerinin anlatılması ......................................................................................... 241
Ermişlerinin ve meczuplarının anlatılması... .......................................... 241
Erkek ve kadınlarının giyeceklerinin anlatılması.. .......................... 241
Halkın dillerinin anlatılması ......................................................................... 241
Cana can katan güzel esen havasının anlatılması... .......................... 241
Beldenin ikliminin anlatılması ...................................................................... 241
İmaristanının taliinin anlatılması ... :........................................................... 242
Evlerdeki tatlı su kuyularının anlatılması ............................................ 242
Tatlı su nehirlerinin anlatılması... ................................................................ 242
İbret verici yapıların anlatılması ................................................................ 242
Hamamların anlatılması .................................................................................... 243
İleri gelenlerin özel hamamlarının anlatılması. ................................ 244
Erkeklerin isimlerinin yazılması ................................................................... 244
Kadınlarının isimleri .................................................. .- .......................................... 244
Kölelerinin isimleri ................................................................................................. 244
XXVI
ı
J
ı
J
ı
1
ii
t
1
ı
1
1
Cariyelerinin isiml~ri ............................................................................................ 244
Kiliselerinin isimleri .......................................................................:..................... 244
Güzel havasının özellikleri ............................................................................... 244
Hububat ürünlerinin anlahlması .................................................................... 244
Sanatları ve kazançlarının anlatıması ..................................................... 244
Yiyeceklerinin anlatılması ................................................................................ 245
Susuzlukları giderici içeceklerin anlatılması ....................................... 245
Meyvelerinin anlatılması ................................................................................... 245
İmaret aşevinin anlatılması .............................................................................. 245
Cennet bahçelerinin anlatılması .................................................................... 245
İrem Bağları gibi mesire yerlerinin anlatılması.. ............................... 245
Kayseri külliyatı ...................................................................................................... 246
İbret verici Erciyes Dağı ve diğer acaip eserleri bildirir ............. 246
Kayseri şehrinde yatmakta olan büyük ermişlerin
nur dolu kabirierini bildirir ...................................................................... 247
Battal Tekkesi ziyareti.. ...................................................................................... 249
Şeyh Hazret-i Hamid ibn Musa el-Kayserl... ........................................ 249
Şeyh Hazret-i Abdi Dede büyük ziyaret yeri ...................................... 249
Abdf Dede menkıbeleri ......................................................................................... 249
Usta şair İmrü'l-Kays maşadı.. ........................................................................ 250
Şeyh Hazret-i Abdüssamed Efendi ............................................................... 251
Şeyh Ramazan Mevlana Sinaneddin Yusuf (meşhur
Arap Sinan) ziyareti ......................................... ~........................................... 251
Mevlana Sefer ibn Mehmed Kapanl.. .......................................................... 252
Kırk Nisa ziyareti ................................................................................................... 252
Geçmiş meliklerin ziyaret yerleri ve Muhammed ibn
Hanefi ziyaret yeri .............................:.......................................................... 252
Eski şehir, zor pehlivanlar yurdu yani eski Bor
Kalesi'nin özellikleri .................................................................................... 252
Bor Kalesi'nin özelliği .......................................................................................... 253
Süslü Bor şehrinin özellikleri.. ..............................................................!c ......... 253
Bor şehrinin ziyaret yerlerinin anlatılması.. ......................................... 254
Bor Kalesi'nden (---)yönüne, Aksaray ~-'hrine
gittiğimiz m enzilieri bildirir .................................................................. 254
Ortaköy ;;menzili ......................................................................................................... 254
Bırvadeli 'Köyü .......................................................................................................... 254
XXVII
Bay şehri salihler yurdu, yani İrem beldesi Aksaray
Kalesi'nin özellikleri .................................................................................... 254
Aksaray şehrinin isimlendirilmesinin sebebinin
anlatılması ........................................................................................................... 255
Aksaray, Alısaray ve Ah-ı saray Kalesi'nin
şekillerinin anlatılması .............................................................................. 256
Aksaray şehrinin süslü varoşunun özellikleri ........................................ 257
Aksaray şehrinin saraylarının anlatılması... .............. :......................... 257
Aksaray şehrinin mahallelerinin sayıları ve anlatılması... ....... 257
Selçuklu sultanları camileri ve diğer mabetierin
özellikleri ............................................................................................................. 258
Karamanoğlu İbrahim Bey Camii ................................................................. 258
Şeyh Hamid-i V elf Camii ................................................................................. 258
Tabaklar Camii .......................................................................................................... 258
Hacı Seyyid Hasan Efendi Camii... .............................................................. 258
Karhane Camii ........................................................................................................... 258
Mahalle mescitlerinin anlatılması .............................................................. 258
Medreselerin anlatılması .................................................................................... 259
Yılancık Medresesi ................................................................................................... 259
Sulu Medrese ................................................................................................................. 259
Karamanoğlu Camii Medresesi ........................................................................ 259
Hece okuyan sıbyan mekteplerinin bildirilmesi... ............................... 259
Derviş tekkelerinin anlatılması.. ................................................................... 259
Akarsu çeşmeleri ........................................................................................................ 259
Can kaynağı sebilhaneler ................................................................................... 259
Tüccar hanları ............................................................................................................. 259
Çarşı ve bedesten ....................................................................................................... 259
Yaş h ve gençlerin yüz renkleri ........................................................................ 259
Mahbub (güzel) ve mahbubelerinin övülmesi ......................................... 259
Seçkin ve ileri gelenleri ....................................................................................... 259
Üstad hekimler .......................................................................................................... 259
Cerrahlar ........................................................................................................................ 260
Salih şeyhler ............................................................................................................... 260
Musannif (yazarlar) ve şairler ........................................................................ 260
Meczuplar ve ermişler ............................................................................................ 260
Erkeklerinin giydikleri ......................................................................................... 260
XXVIII
ı
r
,t
ı
.!
!j
'
1
1
i
Kadın kısmının giyece~leri ................................................................................ 260
Erkeklerinin isimleri .............................................................................................. 260
Kadınlarının isimleri ............................................................................................. 260
Kölelerinin isimleri ................................................................................................. 260
Cariyelerinin isimleri ................................................ ,........................................... 260
Can veren güzel havası ......................................................................................... 260
Evlerdeki su kuyuları ................................. ,........................................................... 260
Halkın dili ve lehçesi ........................................................................................... 260
Beldenin ikliminin anlatılması ...................................................................... 260
İmar~stanının taliinin anlatılması ............................................................... 260
Hayat suyu ve nehirleri ....................................................................................... 260
Hamamlarının anlatılması ................................................................................ 260
İbret verici şenlikli görüntüler ......................................................................... 260
Ziyafet evi imaretlerinin övülmesi... ........................................................... 260
Hububat mahsulünün özellikleri ..................................................................... 261
Sanayiinin beğenilenlerinin anlatılması .................................................. 261
Yiyeceklerinin övülmesi ....................................................................................... 261
Yenen meyvelerinin anlatılması ..................................................................... 261
İçecek türlerinin anlatılması ............................................................................. 261
Esnafının kazançları ve işleri .......................................................................... 261
İrem Bağı mesireyerlerinin anlatılması .................................................... 261
Cennet bağlarının adetleri ve anlatılması... ........................................... 261
Külliyatının övülmesi ......................................................... ~ ................................. 261
Büyük veliler yurdu Aksaray'ın ziyaret yerlerinin
anlatılması ........................................................................................................... 262
Sivas'a gittiğimiz m enzilieri bildirir ........................................................ 263
Eski kasaba Elbistan'ın özellikleri .............................................................. 263
Aslıab-ı Kehf ziyareti ...............~ .......................................................................... 264
Aşdı Kasabası'nın özellikleri .......................................................................... 264
Gürün Kasabası'nın özellikleri ................................ :....................................... 264
Darende Kalesi'nin özellikleri ....................................................................... .>264
Darende ziyaret yerleri... ..................................................................................... 265
Sazcığaz Köyü menzili .......................................................................................... 265
Mancılık Köyü ............................................................................................................. 265
Ulaş Kasaba~~·············································································································265
Eski taht merkezi Sivas Kalesi ...................................................................... 266
XXIX
Sivas
şehrinin padişah
defteri üzere ve siciliatta
yazıldığı gibi hakir de Sivas imaretlerini
yazdığımızı bildirir ....................................................................................... 269
Sivas şehrinin imaretlerinin durumu ........................................................... 269
Sivas eyaleti sancakları bunlardır ............................................................... 269
Sivas Kalesi yapılaı:ının şekilleri ............................................................... 270
Paşa Hisarı iç kalesinin şekli .......................................................................... 271
Sivas şehri camilerinin özellikleri .............................................................. 272
Ulucami ............................................................................................................................ 272
Kızıl Cami ..................................................................................................................... 272
Sivasi Efendi Camii ................................................................................................ 272
Musa Efendizade Camii ........................................................................................ 272
Kilise Camii ................................................................................................................. 272
Koca Hasan Paşa Camii ....................................................................................... 272
Yukarı Kale Camii .................................................................................................. 272
Aşağı Kale Camii ..................................................................................................... 272
ilim öğrenilen öğretim yerlerinin anlatılması. ..................................... 272
Kızıl Medrese .............................................................................................................. 272
Hamam Medresesi .................................................................................................... 273
Aşağı Hisar Medresesi .......................................................................................... 273
Hasan Paşa Medresesi ........................................................................................... 273
Sivasi Efendi Medresesi ....................................................................................... 273
Yetişmemiş çocukların öğrenim gördüğü mekteplerin
anlatılması ........................................................................................................... 273
Derviş tekkelerinin anlatılması ..................................................................... 274
Tüccar konuk saraylarının anlatılması ...................................................... 274
Sivas hamamlarının anlatılması .................................................................. 274
Koca Hasan Paşa Hamamı ................................................................................. 274
Hasan Paşa Hamamı .............................................................................................. 274
Çeşmeleri ........................................................................................................................ 274
Sultan çarşısının özellikleri .............................................................................. 274
Sivas halkının yüz renklerinin özellikleri ............................................. 275
Sivas halkının giysileri ve dilleri ............................................................... 275
Mahbub (güzel) ve mahbubelerinin özellikleri... ................................. 275
Havasının ve suyunun anlatılması ................................................................ 275
İkliminin anlatılması ............................................................................................ 275
XXX
ı
1
it
1
f
ı
1
f
~
1,.
Tahıl mahsulatının anlatılması .................................................................... 275
Sanayiinin beğenilenlerirün anlatılması .................................................. 275
Yiyeceklerinin ve içeceklerinin özellikleri... .......................................... 275
Salih şeyhleri, alimleri ve eşrafının anlatılması.. .......................... 275
İbret verici kiliselerinin isimleri ve anlatılması... ............................ 276
Eski Kilise ..................................................................................................................... 276
Sıp-nişan Kilisesi ..................................................................................................... 276
Meryem Ana Kilisesi .............................................................................................. 276
Meryem Ana kilisesi ............................................................................................... 276
Hızır-İlyas Kilisesi ..................................................................... :.......................... 276
Aya Yorgi kilisesi .................................................................................................... 276
Sivas şehrinin külliyatının anlatılması.. ................................................. 277
Rum vilayeti tahtı, şirin belde, Sivas şehrinin ziyaret
yerlerinin anlatılması .................................................................................. 277
Şeyh Hazret-i Kara Şems Efendi Sultan .................................................. 278
Muhlis Paşa ziyareti .............................................................................................. 278
Said ve şehid Şehzade Bayezid Han ibn Süleyman Han
hikayesi ve ziyaret yeri ............................................................................. 278
Konya Ovası'nda iki şehzade cenginin hikayesi ............................... 279
Şehzade Bayezid'in İran ülkesine ayak bastığım
ve daha sonra içler acısı durumunu bildirir ... ,............................... 281
Şehzade Bayezid'i talep için Der-i devletten
elçiler gittiğidir .................................................................:······························282
Sivas'ın ziyaret yerleri ........................................................................................ 285
ey h Hazret-i Süheyb-i Rumf yani Abdülvehhab
Gazi ziyaret yeri .............................................................................................. 285
Süheyb'in hikayesi .................................................................................................. 285
Geyümers Şah ve Givmers ve Geyümers kabri ....................................... 287
Allah'ın hikmetinin eseri acaip ve garip bir olay ........................... 288
Bir acaiplik daha .................................................................................................... 290
Eski millet Ermeni dili ......................................................................................... 290
Ermeni dilinde sayılar .......................................................................................... 290
Sivas eyaletinde ve Diyarbakır eyaletinde gezip
dolaştığımız beldeleri, şehirleri, kaleleri,
akarsuları, ibret verici yapı kalıntılarını, nice
kaza ve nahiyeleri bildirir ...................................................................... 292
XXXI
Zığzığı
Köyü menzili .............................................................................................. 292
Tapanoğlu Köyü menzili ....................................................................................... 292
Yağbasan.Köyü menzili ......................................................................................... 292
Ziniski Köyü menzili .............................................................................................. 292
Div Riğ hapishanesi, kedi şehri, kedi kalesi, dayanıklı
sed, sağlam kale, yüksek tepe yani Divriği surunun
özellikleri ............................................................................................................. 292
Divriği Kalesi'nin şekilleri... ............................................................................ 293
Kestigan Kalesi .......................................................................................................... 294
Divriği şehri aşağı varoşunun anlatılması... .......................................... 294
Mahallelerinin isimleri ....................................................................................... 294
Vezirlerin, ayanın ve seçkinlerin hane ve sarayların
isimleri .................................................................................................................... 294
Divriği camilerinin özellikleri ....................................................................... 295
Kızıl Medrese Camii .............................................................................................. 295
Hatib Camii. Şems-i Bezıngalı Camii ........................................................ 295
Divriği medreselerinin anlatılması ............................................................. 295
Ebced okuyan sıbyan mekteplerinin anlatılması.. ............................... 295
Divriği hamamlarının tarifi ............................................................................ 295
Tüccar hanlarının tarifi ........................................................................................ 295
Sultan Çarşısı'nın anlatılması. ........................................................................ 295
Güzellerinin anlatılması ...................................................................................... 296
Yiyecek ve içeceklerinin anlatılması. ......................................................... 296
Divriği halkıyla hüsn-i ülfet .......................................................................... 296
Divriği külliyatının özellikleri ..................................................................... 296
Garip temaşa ................................................................................................................ 296
Büyük ermişlerin ziyaret yerlerinin anlatılması... ............................. 297
Kaluk Deresi ................................................................................................................ 297
Toğud Köyü m enzili ................................................................................................. 298
Yaycılar yurdu, sağlam kale yani Eğin'in özellikleri ..................... 298
Eğin'in yiyeceklerinin, içeceklerinin ve sanayiinin
beğenilenleri ........................................................................................................ 299
Eğin'in ziyaret yerlerinin anlatılması ....................................................... 299
Eski şehir, büyü~ Arz-ı Mukaddes, Urban tahtı eski
Arapkir Kalesi'nin özellikleri ............................................................... 299
Arapkir Kalesi'nin şekilleri ............................................................................. 299
XXXII
1
f
ı
'
ı
1
l
fo
1
1
1
ır
1
Dutluca Köyü menzili ..;··························································································300
Aşıvan Köyü menzili .............................................................................................. 300
Bağnik Köyü menzili ........................ ,..................................................................... 300
Hüsn-i Ziyad şehri, Harbid beldesi yani Harput
Kalesi'nin özellikleri .................................................................................... 300
Harput Kalesi'nin özellikleri .......................................................................... 301
Dış kalenin özellikleri ...:...................................................................................... 302
Seçkin saraylardan .................................................................................................. 302
Harput camilerinin anlatılması ..................................................................... 302
Medreselerinin anlatılması ................................................................................ 302
Sevgili ciğer köşesi yavruların eğitim gördükleri
mekteplerin anlatılması ............................................................................. 302
Şanlı derviş tekkelerinin anlatılması ........................................................ 302
Hamamlarının özellikleri .................................................................................. 302
Tüccar ve esnaf hanlarının anlatılması.. ................................................... 303
Sultan çarşılarının anlatılması ....................................................................... 303
Güzellik beldesi şehrin güzellerinin anlatılması.. ............................. 303
Yiyecek ve içeceklerinin anlatılması.. ........................................................ 303
Harput'un seçkinlerinin isimleri ..................................................................... 303
İbret verici Harput Gölü'nün özellikleri... ................................................ 303
Acaiplik ve gariplik .............................................................................................. 304
Acaip ve garip sırlı hikmet .............................................................................. 304
Tanrı'nın diğer bir sanatı ...................................................;·································304
Harput evliyalarının nur dolu merkadierinin ziyaret
yerleri ...................................................................................................................... 304
Eski Per-teng şehri, Pertek Kalesi'nin özellikleri ............................. 305
Sağmal definesi şehri, Sağman Kalesi'nin özellikleri ................... 306
Cemşid-kenizek (Çemişgezek) Kalesi'nin özellikleri ...................... 306
Kalesinin şekilleri ................................................................................................... 307
Munzur Baba Nehri'ni anlatılması .............................................................. 307
Mağazbird Kalesi'nin özellikleri .................................................................. 307
Sağlam Kahkaha Kalesi, dayanıklı sur, Palu
Kalesi'nin özellikleri .................................................................................... 307
Palu Kalesi'nin şekilleri ...................................................................................... 308
Palu varoşunı.m
anlatılması ................................................................................ 308
e<,
,;;:,.
XXXIII
Bakımlı şehir,
yani büyük Çapakçur Kalesi ve Bitlis
Pınarı 'nın özelliği ............................................................................................ 309
Dinç Kalesi, Genç hükumetinin özellikleri ............................................. 312
Dinç Kalesi'nin şekilleri ...................................................................................... 313
Atak eski Kalesi'nin anlatılması.. ................................................................ 313
Atak Kalesi'nin şekilleri .................................................................................... 313
Cıska marnur kasabasının özellikleri ......................................................... 314
Kulp Eski Kalesi'nin özellikleri .................................................................... 314
Celil Dağı, yani Tercil Kalesi'nin özellikleri... ................................... 314
Tercil Kalesi'nin özellikleri .............................................................................. 314
Şeros-hani şehri, yani Mihranf Kalesi'nin özellikleri ................... 315
Mihranf Kalesi'nin özellikleri ........................................................................ 315
Faresiz ova yani bi-huş Muş Salırası'nın özellikleri....................... 315
Melun Şeddad'ın kalesi, eski şehir Muş'un anlatılması.. .............. 316
Ermenilerin meşhur Çanlı Kilisesini anlatılması.. .........:.................. 317
Çanlı Kilisenin şekilleri ...................................................................................... 317
Çanlı Kilise'de toplamlmasının sebebini bildirir.............................. 318
Garip hikmet ............................................................................. :................................. 318
Muş Ovası'ndan Sivas'a yöneldiğimiz menzilleri bildirir .......... 319
Tanrı'nın eski yapısı, büyük yüksek tepe, ibret verici
dağ, yüksek kilit, büyük tepe, Demavend Dağı'na
denk yaylalar seçkini yani Bingöl Yaylası... ................................ 319
Bingöl halkını bildirir .......................................................................................... 321
Bingöl'ün ibret verici ürünl~ri ........................................................................... 322
Bin-göl'ün faydalarının anlatılması ........................................................... 322
Kuş Gölü ................................. ,......................................................................................... 322
Hurme Gölü ................... ,................................................................................................ 322
ErGölü .............................................................................................................................. 322
Kıllı Göl ................................................................................................... :...................... 322
Miskin Gölü ................................................................................................................... 323
Mütarmık Gölü ............................................................................................................ 323
Muhannes Gölü ............................................................................................................ 323
Ceb bar Gölü ................................................................................................................... 323
Ballı Göl ......................................................................................................................... 323
Kanlı Göl ........................................................................................................................ 323
İçme Gölü ......................................................................................................................... 323
XXXIV
Salbaş
Gölü .................................................................................................................... 323
Aynü'l-hayat Gölü .............. ~.................................................................................... 323
Bike Gölü ........................................................................................................................ 323
Hatun Gölü ..................................................................................................................... 323
Sindiban Gölü ............................................................................................................... 323
Kasım Gölü .................................................................................................................... 323
Kerkes Gölü ................................................................................................................... 323
Zırnık Gölü .................................................................................................................... 323
Şur Gölü ............................................................................................................................ 323
Eğlence yeri seçkin yaylağın anlatılması.. .............................................. 324
Büyükçayır menzili .................................................................................................. 324
Tekman ve Kiğı yollarına gittiğimizi bildirir ..................................... 325
İşbu 1060 Cemaziyelevvel'in birinde [02.05.1650] Sivas
şehrinden İstanbul'a doğru yola çıktığımız
menzilleri, kale ve beldeleri bildirir ................................................ 326
Sivas Yenişehri Kasabası menziHnin özellikleri ............................... 326
Artıkova Kasabası menzili ................................................................................ 327
Sivas eyaleti sancaklarını, nahiyelerini, köyleri ve
kasabalarının uzak ve yakınını bildirir .......................................... 327
Bozok sancağı ............................................................................................................... 327
Bozok sancağı özelliği ........................................................................................... 327
Sorkun Kazası .............................................................................................................. 327
Akdağ Kazası .............................................................................................................. 327
Hüseyinova Kazası .................................................................................................. 327
Kazova Kasabası'nın özellikleri ................................................................... 328
Eski inepazarı'nın anlatılması ........................................................................ 328
Dimorta Kasabası'nın özellikleri .................................................................. 328
Zile Ovası'nda Şeyh Nusret Tekkesi menzili ....................................... 329
Gönül erbabının kalbierine huzur veren Zile Kalesi'nin
özellikleri ............................................................................................................. 329
Zile Kalesi yapılarının durumu ...................................................................... 330
Zile şehrinin aşağı varoşunun anlatılması... ........................................... 330
Bu mahalleler ............................................................................................................. 330
Zile saraylarının özellikleri ............................................................................ 330
Zile camilerinin anlatılması ............................................................................ 330
Zile ziyaret y~rlerinin anlatılması ............................................................. 331
XXXV
Kazankaya menzili ................................................................................................. 331
Sunkuroğlu Köyü ......................................................................................................... 331
Elvan Çelebi Köyü menzili ................................................................................. 331
Hazret-i Elvan Çelebi ziyaret yeri .............................................................. 331
Çorum Kalesi menziHnin anlatılması. ........................................................ 332
(---) şehri yani İskilip Kalesi'nin özellikleri ...................................... 332
İskilip Kalesi'nin şekilleri ................................................................................ 332
İskilip ziyaret yerlerinin anlatılması ....................................................... 333
Eski şehir Merzifon·Kalesi'nin anlatılması ........................................... 333
Murtaza Paşa Çiftliği menzili ......................................................................... 334
Harap kale Gümüş şehri ...................................................................................... 334
Dankaza Köyü menzili .......................................................................................... 334
Hakir Evliya'nın başından geçenler ............................................................. 334
Çomar Bölükbaşı isyanının sebebi ................................................................. 335
Kurtlar Sarayı Kasabası menzili .................................................................. 340
Boyalı Köyü menzili ............................................................................................... 340
Arslan Paşa Çiftliği Köyü menzili ............................................................... 340
Keskinkın Kalesi, yani Kankın (Çankırı) surunun
anlatılması ........................................................................................................... 341
Çankırı Kalesi'nin şekilleri .............................................................................. 341
Çankırı varoşunun anlatılması ........................................................................ 341
Çağa Gölü menziHnin özellikleri ................................................................... 342
Çağa Gölü'nün anlatılması ................................................................................. 343
Gölün beğenilenleri ................................................................................................... 343
Eğirin özelliği .............................................................................................................. 343
Çağa Gölü'nden Kastamonu vilayeti, Bakır Küresi,
Devrekani, Taşköprü ve(---)(---)(---) gidip gezip
dolaştığımız belde, kasaba, kaleleri, şehirleri ve
ibret verici yapıları bildirir .................................................................... 343
Eski şehir, iğne yurdu. Bolu toprağı, Mudurnu Kalesi... .................. 343
Mudurnu Kalesi'nin şekilleri... .......................................................................... 344
Aşağı şehrin anlatılması ..................................................................................... 344
Başka bir beğenileni... ............................................................................................. 345
Başka bir beğenileni ................................................................................................ 345
Biş başka beğenileni ................................................................................................ 345
Mudurnu şehri ziyaret yerleri .......................................................................... 346
XXXVI
1
ı
Türbeli Göynük kasabas~ menzili ................................................................... 346
Melek Ahmed Paşa sadrazamlığının anlatılması... .......................... 347
Melek Ahmed Paşa'nın Sadrazamlığı zamanında olan
güzel işler ve kötü olayları bildirir .................................................... 350
Gemicilerin danışma toplantısındaki ıstılahiarın
anlatılması ........................................................................................................... 353
Veziriazam Melek Ahmed Paşa'nın aziedilmesine sebep
olan kötü tedbirli işin sonu ................. ,...................................................... 356
Büyük zulüm ve acı musibetin anlatılması... ........................................... 359
Acaip ve gariplik ..................................................................................................... 361
Melek Ahmed Paşa'nın aziine sebep olan madde ve
sanat ehlinin ayaklanması ....................................................................... 369
Aziine birinci sebep ................................................................................................. 369
Aziine sebep olan ikinci madde ...................................................................... 369
Kalplerin kırılmasının eseri, Siyavuş Paşa ve Ebu Said
Efendi'nin kışkırtmasıyla sanat ehlinin ve halkın
umumi ayaklanmasının sonucu Melek Ahmed
Paşa'nın azledilmesi ...................................................................................... 371
Telhisçi Mazlum Hüseyin Ağa'nın acaip ve garip durumu ........... 374
Efendimiz Melek Ahmed Paşa ile Özü eyaletine bu
hakfrin ilk defa Rumeli'ne seyahate çıkıp
seyrettiğimiz köyleri, kasabaları ve kaleleri bildirir
......................................................................................................;·······························380
Küçük Çeşmece Kasabası'nın anlatılması. ............................................... 380
KüçükÇekmece Gölü'nün özellikleri ............................................................ 380
Çekmece Gölü'nün oluşmasının anlatılması ............................................. 380
Büyük Çekmece Kasabası'nın özellikleri ................................................. 381
Çekmece Gölü'nün anlatılması ......................................................................... 382
Büyük Çekmece'nin ibret verici köprüsünün anlatılması ................ 382
Silivri Kalesi'nin anlatılması .......................... -............................................. 384
Silivri Kalesi'nin şekilleri ................................................................................ 385
Silivri şehri varoşunun anlatılması. ............................................................ 385
Kara Pfrf Paşa Camii ............................................................................................ 386
Sa'df Baba ziyareti... .............................................................................................. 386
Vezir HaydarAğazade ziyareti .................................................................... 386
Çorlu Eski Kalesi'nin durumu ............................................................................ 387
~,
XXXVII
Müslüman mahallelerinin anlatılması ...................................................... 387
Arahacıbaşı Mahallesi Camii ......................................................................... 388
Eski Cami ....................................................................................................................... 388
İmaret Camii ................................................................................................................ 388
Fatih Camii .................................................................................................................. 388
Çorlu'nun ziyaret yerleri ...................................................................................... 390
Mevlana Behişti Efendi ziyaret yeri .......................................................... 390
Mevlana Uzun Balı Efendi ................................................................................. 391
Karıştıran Hanı Köyü ............................................................................................ 391
Pürgaz Kalesi yani Birgaz (Burgaz) şehrinin fethinin
anlatılması ........................................................................................................... 391
Sokollu Mehmed Paşa Camii ............................................................................ 392
Burgaz Kervansarayı'nın anlatılması ........................................................ 394
Eski Poloz Kalesi'nin övülmesi... ..................................................................... 395
Fakılar Köyü menzili ............................................................................................. 395
Karapınar Köyü menzili ...................................................................................... 396
Sasalar Köyü menzili ............................................................................................. 396
Aydos Kalesi'nin özellikleri ............................................................................. 396
Aydos şehri ılıcasının anlatılması.. ............................................................. 397
Çenge [kalesi] ............................................................................................................... 397
Çenge Köyü .................................................................................................................... 398
Yeniköy Kasabası menzili .................................................................................. 398
XXXVIII
[4b]
Seyahatnamenin üçüncü cildinin girişi
El-hamdü lillahi'llez1 ekame nizamü'l-ekvan, ala arneli'Ikudreti kün fe-kan, fe-tebarekallahu ahseni'l-hillıkin, ebde'a 'lervaha'l-lat1feti min alemi'l-gaybi bi-gayri sırrıhi ve la mu'1n,
vahteri '1-ecsame '1-keyfiyyeti min alemi' n-nakli min sülflletin
min ma'in ma'in.
Bin kez salat ü selam o Mefhar-i Mevcudat üzerine olsun ve
nice hezftr hezaran nilliş [u] efgan-ı dil-suz ile tahiyyat u seltim
ailesine, evladına, ashabına, zevcelerine, tabilerine, Suffe erbabına ve Kerbela Çölü şehitleri üzerine olsun ki, onların gayretleri ve kılıçlarıyla bütün Mısır, Şam, Irak-ı Arap, Irak-ı Acem,
Nihavend, Belh u Buhara ve Horasan iklimleri feth edilerek
İslam diyarına ilave olup Şam illerinde, Mekke ve Medine yollarında güvenlik sağlandı. Bu garip ve kusurlarla dolu riyasız Evliya'ya da cennet kokulu Şam yoluyla hacca gitmek arzuları
düşüp tertemiz niyet ile yola çıktık. Allahım kolay eyle.
1058 yılı Şaban
[Temmuz-Ağustos
1648] ayının
sonunda Üsküdar'dan Şam'a gittiğimiz
menzilleri bildirir
Cenab-ı Barı sağlıkla ve esenlikle varmayı nasip ede, amin ve
ya Mu1n bi-hakkı Seyyidi'l-mürselln.
Evvela Bismillah ile büyük Üsküdar şehrinde bir ay bekledikten sonra kalkıp doğu tarafına deniz kıyısı ile (---) saat gidip
Kartal Köyü'nü, oradan Pendik Köyü'nü geçip,
,
Gebze Kasabası menzili: Bunlar yukarıda Erzurum seyahatine
giderken 2. cildimizde anlatılmıştır. Buradan (---) saatte tepe
aşağı inip,
İçmesuyu İskelesinin anlatılması: Büyük iskele olup denizi
karşı Dil tar<jfına buradan geçildiğini ilk defa 1050 [1640] tarihinde seyahat etıneye çıktığımız sırada ikinci cildimizde, bu is-
kele içme suyu müshili de burada olduğundan gezinti yerleri ve
İçme Suyu'nun özellikleri, hepsi yazılmıştır. Ancak şimdi bu iskeleden iki günde 200 parça at kayıklarıyla uygun hava ile karşı tarafa geçilip,
Dilhan. menzili: 1050 [1640] yılında da ikinci cildimizde
ayrıntılarıyla anlat~lmıştır. Buradan yine kıble tarafına tam
8.000 adım gidip,
Hersek Kasabası'nın anlatılması: 861 [1457] tarihinde Fatih
Sultan Mehmed Han Gazi, Bosna diyarında Hersek kralının tahtı
olan Bolagay Kalesi'ni kuşatıp fethinde zorluk çekerken içeriden
kralın oğlu kement ile kaleden dışarı çıkarak Fatih huzurunda
İslam ile şereflenir ve kalenin kolay fethedileceği yerleri
gösterir. Allahın emriyle kale fethedilir. Fatih, ganimet mallarıyla birlikte o kaleyi Müslüman olan Hersek Kralı oğlu Ahmed
Bey'e sancak şeklinde bağışlar.
O taraflarda 76 parça babasından kalmış kaleleri feth edip
İslam topraklarına katınası padişahın çok hoşuna gittiğinden adı
geçen Ahmed Bey'e Bosna eyaleti bağışlanır. Şanlı bir vezir olarak savaşlarda çok mal sahibi olur.
Bu Hersek Kasabası yeri bir verimli boş arazi olup hacıların
gelip geçtiği bir yer olduğundan Hersekoğlu Ahmed Paşa bu servetle, bu güzel yere 700 hanereaya (Müslüman olmayan Osmanlı
vatandaşları) yerleştirir. Bütün vergilerden muaf olmaları için
ellerine fermanlar verir. Belde halkı ve gelen geçen yolculara
ibadethane olması için bir minareli, geniş avlulu, dört tarafında
sütunlar üzerine oturtulmuş kubbeler ile süslenmiş, mihrap ve minberi eski tarz süslü bir cami yapar. Bir mescit, bir medrese, bir
mektep, bir tekke, iki han, bir hamam ve bir aşevi yaptırır.
Bütün gelen geçen yolcuları ve çevrede oturanları bu konu~
kevinde konaklatıp konakçılar kervansarayın her ocağına bir sini
yemek çorba, adam başına birer ekmek ve zeytinyağı getirirler.
Her at ve deve başına birer torba arpa getirip hizmet ederler,
büyük vakıftır.
Tamamı 70 adet dükkandır.
Hepsi sonradan yapılmış 5 adet hanlardır ki bütün yapıları
kiremitlidir. Ama Hersekoğlu Ahmed Paşa'nın bu kasaba içindeki
bütün cami ve imaretleri kurşunlu büyük yapılardır. Bu yüzden
Hersek Kasabası derler.
2
Havası
ve suyu ağırdır. Serçeyi sıtma tutar. Bütün halkı sarı
benizli Etrak adamlarıdır ancak zenginlerdir. Zira gayet iş ve
kazanç yeridir. Şehri bir kumsal düz yere kurulmuştur. Buradan
kıble tarafına 7 saatte,
Derbend Köyü menzili: Bu da Yalova Kazası sınırında 100 haneli ve bir camili ve iki hanlı bakımlı ve şenlikli muaf ve müsellem Müslim ve kefere ile süslenmiş köydür, ama gayet bakımlı
işlek yerdir.
Yalakabad (Yalova) Kalesi'nden beri Kırkgeçit derelerini
kırk kere geçenler kılavuz olup yolları temizlemekle görevli reayalardır, ama gayet marnur olacak yerlerdir. Yaz ve kışta Kırk
geçit derelerinde ve Yalakabad Kalesi derelerinde asla ve kata
haramller (Hırsız, haydut, yol kesen) eksik değildir ki haramilerin gizlendikleri ve barındıkları yataklarıdır. Her zaman
[5a] güvenlik değildir, tehlikeli yerdir. Buradan yine kıble yönüne dağlar üzere sık ağaçlı ormanlar geçip İznik Gölü kenarında,
Sülün Köyü: 100 kadar haneli, bağlı, bahçeli ve servi ağaçlı
yerleşim yeridir. Şeriflerden velinimet kimseleri vardır. Bunu
geçip 8 saatte,
Çini eski kalesi yani eski yurt
İznik şehrinin özellikleri
Yunan dilinde yazılmış Yanvan Tarihi'nde bu İznik Kalesi'ni
ilk defa yapan Nuh aleyhissela.mın oğlu Sam'dır. Tufan'dan sonra
Musul yakınında Cudi Dağı'nda gemileri karar bulur, gemiden
çıkan 70 nefer kimse kendilerine yerleşmek içih güzel bir mekan
aramaya başlarlar. Hazret-i Sam seyahat ederek bu İznik mahalline gelip görür ki bir göl kenarında suyu ve havası tatlı güzel bir
yerdir. Çoluk çocuğuyla bu iç açıcı yerde 70 sene oturarak imar
eder.
Tarihçilerin yazdıklarına göre, İstanbul Kalesi yerine Hazret-i Süleyman saray yapmazdan 1.700 yıl önce imar olmuş eski bir
şehirdir. Daha sonra İstanbul'a ikinci kurucu olan Yanko b. Madyan'ın saygıdeğer kızı olan İznike adlı kadın kral, Sam yapısı
üzere yeniden sağlam bir hisar ve dayanıklı bir kale inşa etmiştir
ki hala bütün kara ve deniz seyyahlarının dillerinde ve bütün
_Rum tarihçilerinin güvenilir kitaplarında, özellikle Yanvan Tarihi'nde eskiRum çini kalesi, eski İznik şehri diye anlatılmakta
ve yazılmak'tadır.
3
Daha sonra nice melikten krala değip sonunda İstanbul Tekfuru Pozatin oğlu Alinam kralın elinde iken bilek zoruyla 731
[1331] tarihinde Orhan Gazi kuşatıp 7 ay döğdükten sonra küffarın
500 parça gemileriyle Gemlik adlı iskeleden yardıma gelip İslam
gazilerini kale eteklerinden kaldırmak için gelirler. İslam ordusu
bu hali görüp yardıma gelen küffara bir Orhan satırı vurarak
gölün kıyısında bulunanların hepsi ateş saçan kılıçtan geçer. Nice
bini gölün sularına gömülürler. Yine kaleyi kuşatmaya devam
ederler.
Kale içinde bulunan murdar (kirli, pis) küffar bu hali görüp
canlarını kurtarmaktan ümitlerini keserler. Kırk gün daha büyük
savaşlar edip sonunda kalenin yıkılan yerlerinden Müslüman gaziler örümcekler gibi sağlam kalenin duvarlarının tepesine çıkıp
ezanlar okurlar. Kale için bulunan bütün küffarı kılıçtan
geçirirler. Kılıçla fethedildiği için hala Orhan Gazi Camii'nde
hatib minbere kılıç ile çıkar.
Osmanoğulları Devleti'nin başlarında ilk büyük savaşın biri
de budur. Daha sonra Gazi Hudavendigar yazımı üzere Bursa
sancağı toprağında (---) (---) (---) tarafından hakimliktir. 300
payesiyle şerif kazadır ve tamamı (---) adet köylerdir. Bu
köylerden senelik kadısına yedi çin kesesi hasıl olur.
Sipah kethüdayeri, yeniçeri serdarı, müftüsü, nakibüleşrafı,
ayan ve eşrafı, salih uleması, büyük şeyhleri, halim-selim tarikat ehli ve dindar adamları vardır. Şehir naibi ve kapan muhtesibi vardır ama iç il olduğundan kalesinin dizdan (kale muhafızı) ve askerleri yoktur. Ancak eelali ve cemali korkusundan
birkaç kuleleri bakımlı ve kapıları kapalıdır.
İznik Kalesi'nin şekli: Göl kıyısında bir düz, geniş verimli
alanda dörtgen şeklinde tuğladan, Şeddad yapısı gibi bir Perhad
yapısıdır. Her tuğlası onar okka olmak üzere kızıl taşa benzer
tuğla, horasan, kireç ve cibis ile yapılmış sağlam bir kaledir. Duvarının boyu 40 melik ziraı yüksektir ve 7 arşın derin sağlam duvardır. Tamamı birbirine yakın 366 kuleleri vardır ama bedenleri
yer yer zamanın geçmesiyle harap olmuştur. Çevresinde bulunan
hendeği toz toprak ile dolmuştur.
Fırdolayı büyüklüğü 6.000 germe adım· geniş bir kaledir. Dört
köşesinde 4 kapısı var. Gölkenan kapısı, batı tarafına bakar, göl
de kalenin batı tarafındadır. Yenişehir kapısı ve kale duvarına
sarmaşık sarılmıştır. (---) (---) (---) (---) (---) (---)
4
Kale dışında asla y~pı yoktur, tamamı kale içindedir. Bu
şekilde ve bu büyüklükte olan kalenin içinde toplam 18 mahalle
ve (---) bin adet kiremit ile örtülü bağlı ve bahçeli, iki katlı
bakımlı ve süslü evler ile bezenmiş, şirin imaretler ile süslenmiş
Rum çini şehridir. Bu kadar yapılar kalenin kıblesi yönündedir.
Kalenin dou tarafında binlerce [Sb] harap haneleri, toprak olmuş
yapıları yerle bir olup yatar. Hala nice bahçeler, bağlar, zeytin,
servi ve ceviz ağaçları sınırları belli olmayan camiler, meydan
yerinde kalmış bomboş yerler vardır. Ama hala şenlikli olan süslü
şehri 26 adet cami ve mescit vardır. Evvela eski cami,
Orhan Gazi Camii: Fetih sırasında kiliseden çevrilmiştir. Bu
eski ibadethane, kurşun ile büyük cami çarşı içinde olduğundan kalabalık cemaate sahip bir minareli melik camiidir. Ancak
yandığından dolayı (---) tarihinde Süleyman Han Mimar Sinan'a
tamir ettirmiştir. Ve harabistan içinde kalmış,
(---)Camii: Kargir kubbeleri gömgök kurşun ile örtülü, düzgün
bir minareli süslü caınidir. Kubbeleri mavi renkli kurşun ile örtülü,
düzgün minareli güzel camidir. Beddua sebebiyle cemaatten garip
acaip bir camidir. Sonra,
Şeyh Eşrefoğlu Camii: Kırmızı renkli kiremit ile örtülü, çini
ile süslü nur dolu bir camidir ki bizzat Şeyh Eşrefoğlu bu camide
gömülüdür.
Bu camiin tarihi:
Velekad büniye beytü'l-hüdfi
İl mu 'l-verfi sırr-ı mübin
Fesennfi lehu tarihihi
Ve le ni'me dfirü '1-müttakin.
Sene (---)
Çini üzere yazılmış sanatlı tarihtir. Bu nur dolu camiin gece
gündüz cemaati boldur. Buradan,
Orhan oğlu Süleyman Şah Camii: Kurşunlu aydınlık camidir.
Ve,
,
Şeyh Kulbeddin Camii: Kurşunsuzdur, ama cemaati çok boldur.
Sonra,
Hayreddin Paşa Camii: Yeşil Cami adıyla meşhur olmuş süslü
güzel bir camidir.
................ (1
satır boş)
.............. ..
5
Mahalle mescitlerinin özellikleri: Tamamı (---) bakımlı
mescitlerdir. Bunlardan, eski Yenişehir kapısı dışında Orhan
Gazi Mescidi, cemaatten garip ve acaip mescittir.
Buna yakın akrabalanmızdan Yakub Ecezade Mahmud Çelebi
Mescidi; kurşun ile örtülü bakımlı bir mescittir. Ancak abdesthaneleri harap oldl).ğundan ara halkı haklre "imar eyle" diye ıs
rar ettiler. Orada misafir idik, gücümüz olmadığından ferağat ettik. Tanrı dönmeyi nasip ederse biz de tamir ederiz, zira padişah
ların fermanlarıyla mütevelliliği hala bu haktre miras olarak
geldiği için. zaptımızdadır .
................ (1 satır boş) ................ ·
Medreseterin anlatılması: Tamamı yedi medresedir. Bunlardan donanımlısı Süleyman Paşa medresesidir .
................ (2 satır boş) ............... .
Özel darülhadis ve darülkurrası yoktur.
Ebced okuyan çocukların eğitim yeri olan mekteplerin anlatılması: Hepsi 46 adet ergenlik çağına gelmemiş çocuk mektepleridir. Evvela Orhan mektebi, Süleyman Şah mektebi, Aziz mektebi ve Tekioğlu mektebi. Her yıl temiz yavrulara bayramlık elbiseleri çıkar.
Derviş tekketerinin anlatılması: Tamamı 7 tekkedirama kutuplar kutbu Eşrefoğlu Tekkesi dünyaca meşhur fukara ile dolu bir
tekkedir.
................ (1 satır boş) ............... .
İmaretlerinin özellikleri: Hepsi 7 imarettir. Burada Hayreddin Paşa'nın iki imareti var, biri Eski imaret, biri Yeni
İmaret'tir. Zenginlere ve fakiriere iki öğün çorbası dağıtılır. Ve
Orhan Gazi İmareti, Ramazan ayında devamlı açıktır. Balahanoğlu imareti ve Eşrefzade'nin Tekke imareti. Bu imaretierin
nimeti ay ve yıl, genç ve yaşlı, zengin ve fakiriere dağıtılır.
Hamamlarının özellikleri: Toplam iki çifte hamarnı vardır.
Bunlardan Tekeoğlu hamamı, hoş havalı, hoş sulu ve hoş yapılı
aydınlık bir hamamdır ve biri Yeni Hamam: Bu da aydınlık ve
gönül açan güzel bir hamamdır. (---) (---) (---) (---) (---} (---) (---)
Tüccar hanlarının özellikleri: Rüstem Paşa Kervansarayı,
Mimar Sinan yapısıdır. (---) (---} (---} (---} (---) (---)
................ (1
6
satır boş)
............... .
Hayat suyu olan çeşmelerin özellikleri: Hepsi 7 adet akarsulardır. EvveHi İmaret Çeşmesi'nin tarihidir:
İşbu etiy-ı hubda bu seb'il
Dediler tarihini "Hayru 'i-uyun".
özellikleri: Tamamı 600
dükkandır. Ancak kargir yapı bedesteni yoktur, ama bütün değerli
şeyler mevcuttur. 9 yerde usta kaşi çini işiikieri vardır. Ahmed
Han zamanında 300 işlik varmış, zulümden [6a] viran olmuştur.
Bu şehir beşinci iklimde bulunduğundan eniemi (---) ve boylaını (---) olmakla suyunun ve havasının tatlılığından mahbub ve
mahbubesi beğenilir. Genellikle halkı çuka, ferace, kontuş ve serhaddi giyerler.
Yiyecekleri, içecekleri ve sanatlarının anlatılması: Bağı,
bahçesi ve servi ağaçları ve zeytini (---) vardır. Gölünün hayat
suyu herkesçe meşhurdur. Beyaz somunu ve hububahnda yağlı
arpası gayet güzeldir. Çiniden kaseleri, tabakları ve ibrikleri
meşhurdur. Osmanoğulları ülkesinde ne kadar nakışlı çinili imaret var ise bu İznik şehrinde işlendiğinden Çin-i Maçin-i Rum derler. Sihirli bukalemun nakışlı kaşller (çiniler) işlenir ki anlatılmasında dil yetersiz kalır.
Sultan
çarşısı,
Sene [977/1568-69]
dükkaniarının
İznik Gölü'nün özellikleri
Kalenin batı tarafında çevresi 60 mil büyük bir göldür. İçine
yedi yerden akarsular katılıp batı tarafında Gemleyik (Gemlik)
Kasabası körfezine ayağı akar. Etrafında 45 parça bağlı, bahçeli,
camili, hamamlı ve küçük çarşılı bakımlı köyler ile süslenmiş göldür. İçinde 30 adet balık avcısı kayıkları vardır. En az derinliği
20 kulaçtır. Dört tarafını bir atlı adam bir günde dolaşabilir.
Suyu gayet güzel ve tatlı olduğundan burada olan 76 çeşit
balıklar bir gölde yoktur. Özellikle bunlardan elhalinye balığı,
alabalığı ve sala balığı gayet meşhurdur ki asla balık kokusu
yoktur. Gayet Iezzetli çorbası ve tavası olup kolay sindirilir olduğundan başka güçlendiricidir. Bütün avcılar bu balıkları Yenişehir'e, Gemlik Kasabası'na ve Pazarköy Kasabası'na götürüp kar
ederler.
Göl suyunun özelliliği: Suyunda şehir halkının bütün kadınları
gölün kenarında çamaşır yıkarlar. Esvapları sabunsuz öyle beyaz
olur ki sanki'pamuk gülü gibi olur.
7
Bu gölde 7 gün bir ah yıkasalar ve suyundan içirseler etlenip
şişmanlayıp daha güzel olur.
Kadın kısmı içse küsamı yani masdan etli ve büyük olur.
Erkekler içse veed-i halet-i merdanı merdane-var tavakana
bile doğdu biraderi uzun hrnak olur. Yani kırmızı parmak kardeş
ejderha gibi olup soludukça büyük olur.
Bu göl içinde bir çeşit pullu balık olur, gayet lezzetlidir ama
tepesinde iki sivri kemiği olur. Onu kırıp daha sonra balığı
pişirip yerler. Gayet güçlendiricidir ve birleşmeye gayet takviye
verir. Eğer o kemikleri çıkarmadan pişirseler balığın eti yemyeşil
olup balığı acı eder. O kemiği başka bir diri balığa saptasalar o
an diri balığın vücudu mahv olur. Onun için bu gölün balıkları bu
kemik sahibi olan balıktan korkarlar, ama gayet lezzetli
balıktır.
Bu İznik şehrinin kıblesi tarafındaki Arnavut Dağı'nı aşıp
(---) saatte,
Bursa Yenişehri'dir ve yine şehrin lodos tarafında göl aşırı
(---) saatte deniz kıyısında,
Gemleyik (Gemlik) Kasabası vardır. Batı tarafında ınİ
nareleri gözüken, Pazarköyü Kasabası'dır ve doğu tarafında beş
saatte Geyve Kasabası' dır.
Bu İznik, bu kasabaların ortasına kurulmuştur, ama Engürücük
Kasabası ve Lefke Kasabası dokuzar saat uzaklıktadır.
Eski kale İznik şehrinin evliyalarının ziyaret yerleri
Evvela dünya ve din sultanı, kaf-ı yakin s!murgu, Sübhan!
külübe sakini, arif-i Samedan! (---) (---) (---) (---) (---) meşhur
Eşrefoğlu, 70.000 müride sahip (---) tarikatında (---) aşıklar
önderi idi. Eşrefoğlu malılasını kullanır temiz ve güzel şiirleri
vardır. Tasavvufane sufller arasında okunur on iki makaında
başka ilahller divanı vardır. (---) yıl yaşayıp (---) zamanında
(---) tarihinde ahiret yurduna göçmüştür. İznik Kalesi içinde camii yanında büyük bir türbe içinde medfundur. Bu türbenin dört tarafında kaşf çini üzere celf hat ile esmaü'l-hüsna CAllah'ın güzel
isimleri) ve çeşit çeşit bukalemun nakışları içinde "Şeyh Rumi
Türbesi budur" diye yazılmışhr ve bu beyit de yazılmışhr:
Ey mürfd-i
sırr-ı
ruhiinf olan ehl-i yakin
Asitan-ı Şeyh-i Rum 'a gel ki Eşrefzade'dir
8
Diğer
tarih:
Gelip
Anın
sultan-ı
bahr u ber (. ..)düp bu makamı
itmamına tarih, "Ez-lutf-ı Murad Hani
Sene 1043 [1632-33]
Bağdad
Fatihi Murad Han'ın tamirine tarihtir.
Mevlana Taceddin İbrahim ziyareti: Hatibzadelik ile
tamnmış, zamamn gerçek fazıllarından (üstün, değerli, olgun) musannif (kitap yazan) ve müellif (yazar) kimse idi. Şeyh Hazret-i
Molla Yegan öğrencilerinden olup bütün bilimleri görmüştü.
Sırr-ı Ali Efendi ziyareti ve azizin türbesi yanında Şeyh Eş
refzade oğlu Harndi Çelebi: Sırr-ı Ali Efendi ile bir tekkede gömülü olduğundan türbelerinin üzerinde yazılan tarih budur :
Goft-i İimı heray-ı o tarıh
Ruh-ı sırr-ı All muhabbet bad,
Sene [1041/1630-31]
(---) (---) (---) (---) Amasyalıdır. Eşrefzade civarında gömülüdür. [6b] Bu ziyaretleri edip şehir ayanından Defterdarzadeli
Hasan Ağa ile ve diğer dostlar ile vedalaşıp yine kıbleye doğru 5
saatte,
Lefke Kalesi'nin özellikleri
Etrak kavmi Levke derler. Bursa toprağında yine Bursa kralları yapısıdır. 707 [1306-07] tarihinde Osmanoğulları'nın kurucusu
Osman Gazi, Rum keferesi elinden feth etmiştir. Kalesi dörtgen
şeklinde taş yapı bir küçük harap kaledir. 150_akçe şirin kazadır.
Hepsi 70 parça köyleri vadır. Kadıya senelik üç kese hasıl olur.
(---) hakimi vardır.
Şehri Sakarya Nehri kenarında bağlı ve bahçeli, 600 haneli,
5 camili, 4 hanlı, hamamlı, mektepli ve küçük çarşılı şirin kasahadır. Sipah kethüdayeri ve yeniçeri serdan var, ama nakibüleşrafı (Peygamber soyundan olanların işlerini görmek üzere içlerinden hükümetçe tayin olunan memur) ve şeyhülislamı (müftüsü)
yoktur. Ancak ulema, salihleri, ayan ve eşrafı vardır.
,
Beğenilenlerinden, birer buçuk okka gelir sulu ve yemesi hoş
ayvası olur ki Tanrı bilir yeryüzünde benzeri yoktur. Ayva perverdesi ve ayva reçeli herkesee beğenilir.
Sakarya Nehri üzerinde büyük bir ağaç köprüsü var, bu da ibret verici bir .,~serdir. Bu şehitden kalkıp yine kıbleye doğru 13 saatte verimli ve şenlikli yerler geçip,
9
Söğüt Kasabası 'nın
özellikleri
Bursa sancağı hükmünde Lefk.e Kazası nahiyelerinden hakimi
(---)·bağlı ve bahçeli, suyu ve havası tatlı 700 kiremit ile örtülü
Etrak haneli, birkaç camili, han ve hamamlı, çarşı ve pazarlı
küçük kasabacıktır.
Beğenilenlerind~n, üzüm turşusunun her türlüsü olur ki diller
ile anlatılmaz.
Ertuğrul
Han ibn (---)Han ziyareti
Osmanoğullanmn büyük atası Osman Gazi'nin aziz babasıdır.
Öncelikle bunlar Mahan diyarından çıkarak Selçuklular'dan
Sultan Alaeddin'e 300 nefer kimse ile gelip nice büyük savaşlarda
bulunurlar. Bunların yüzünden nice yüz, yüz aklıkiarı olup Sultan
Alaeddin bunları boy beyi edince davul ve sancak sahibi olur.
Bursa taraflarını geçip ta Kastamonu'ya varıncaya kadar kılıç
vurur. Allah'ın izniyle ne tarafa yöneldiler ise zafer kazarup
ganimet mallarıyla Alaeddin Şah'a gelirdi.
Tanrı'mn hikmeti Alaeddin çocuksuz ölüp Selçuklular son bulunca bütün Anadolu ileri gelenleri Ertuğrul Han'ı bey seçerler.
Sikke ve hutbe sahibi olmadan Lefke-Söğüt arasında büyük bir
savaşta yaralamr. Kendilerinin vasiyetiyle Osmancık, Rum diyarına davul ve sancak sahibi bey oldu, 699 [1298-99) tarihinde
idi. "Evvelii Osman" lafzı tarih düşmüştür.
Bunların bey olmalarının cuma hutbesini Osman ismiyle Tursun Fakih adlı kimse okudu. Ulu seyyidlerden Edebalı adlı azizin
şerefli yıldız kadar temiz kızını aldı, Orhan ondan doğdu. Onun
için Osmanoğulları, anneleri tarafından seyyidlerdendir.
Osman Bey halife olunca babası Ertuğrul Han'ı bu Söğüt
şehrinde defn edip şehrini imar eder. Daha sonra Yıldırım Han
zamarnnda nursuz Timur bu Söğüt şehrini yağmalar, harap eder.
Hala nur dolu türbesi öyle bakımlı bir türbe değildir. Buradan
(---) saatte,
Eskişehir
Kalesi'nin vasıfları
Kalesi Bursa tekfuru yapısıdır. Tarihçiler bu şehir için Sam
yapısı olduğu içn Eskişehir derler. Eski zamanlarda büyük şehir
imiş Hala yapı kalıntıları açıktadır. 731 [1329) tarihinde kefere
elinden Orhan Gazi feth etmiştir. Hala Anadolu eyaletinde (---)
(---) hakimliktir. 150 akçe şerif kazadır ve hepsi (---) parça
köylerdir.
10
Adalet üzere kadıya altı kese hasıl olur. Sipah kethüdayeri,
yeniçeri serdarı, müftüsü, nakibüleşrafı, ayan ve eşrafı ve sİpahı
çoktur, ama kalesi harap olduğundan dizdan yoktur.
·
Hepsi 17 mahalle ve tamamı (---) bakımlı, şenlikli, bağlı ve
bahçeli (---) örtülü geniş süslü hanelerdir. Ve tamamı (---) mihraptır. Evvela,
................ (3 satır boş) ............... .
Bunlardan başkası mescitlerdir. (---) (---) (---) (---) (---) (---)
(---) (---) [7a]
Ve tamamı (---) medreselerdir, ama kargir yapı öğretim yerleri yoktur. (---) (---) (---) (---) (---) (---) (---) (---)
Ve hepsi 70 adet sıbyan mektebidir. (---) (---) (---) (---) (---)
(---) (---) (---)
Ve
tamamı
7 adet tarikat ehli tekkeleridir. (---) (---) (---)
(---) (---) (---) (---) (---)
Ve hepsi 7 adet tüccar
hanlarıdır.(---)
(---) (---) (---) (---) (---)
(---) (---)
Ve
tamamı
(---) gönül açan
hamamlardır.
(---) (---) (---) (---)
(---) (---) (---) (---)
Ve cümlesi (---) aşevidir. (---) (---) (---) (---) (---) (---) (---)
Ve hepsi (---) 800 kadar dükkandır. (---) (---) (---) (---) (---)
(---) ( ---) ( ---)
Suyunun ve havasının tatlılığından güzelleri beğenilir. Halkı
gerçi Etrak'tır ama yurdundan ayrı garipleri sever adamları
vardır. Çuka ve değerli kumaşlar giyer ayanll:ı.rı var. Ve aba ve
kaba giyer ümmetin salihlerinden Allah adamı kimseleri vardır.
Ve bu şehrin dört tarafı bağlık, güllük gülistanlıktır, bahçeleri, bostanları ve ekinleri bol ganimet bir şehirdir. Hatta paşa
efendimize bu şehir halkından 1000 adet koyun, 7 at, 300 araba
arpa ve zahire cinsi hediyeler geldi.
Eskişehir ılıcasının
Özellikleri
Şehrin kuzey tarafı dışında bağlar içinde kargir kubbeler ile
yapılmış bir tatlı kaplıcadır ki ona, on büyük havuzu sıcak su ile
dolu bir ılıcadır. Ama suyu gayet sıcaklık üzere yaratıldığından
sıcak suya soğuk su karıştırılarak ılık hale getirilir. Gayet yararlıdır. Parmakta yüzük türü saf gümüşleri sarı renge çevirir. Bu
güzel suyu iqen sarılık hastalığından, uyuz ve cüzamdan kurtulur,
ll
herkesçe beğenilen bir ılıcadır. Ancak Bursa kaplıcaları gibi donanımlı büyük yapı değildir .
................ (2 satır boş) ............... .
Eski
şehrin
ziyaret yerleri
···········:····(1.5 satır boş) ............... .
Buradan 8 saatte,
Seyyid Hüseyin Gazi oğlu Seyyid
Battal Cafer Gazi Kalesi'nin özellikleri
Doğum yerleri, Murat Nehri kenarına yakın Malatya
şehridir. 233 [846-47] tarihinde Abbasllerden Bağdad Halifesi
Harun Reşid ile İstanbul'un yarısını feth ettiler. Harun Reşid Silivrikapısı'nın iç yüzünde hala Mustafa Paşa Tekkesi yerinde
Kızlar Manastırı adındaki büyük bir kilisenin yerinde bir sığır
derisi dilimi büyüklüğünde sağlam bir kale yaparak içine ve
çevresine 10.000 askeri muhafazacıkoydu ve her sene ellişer bin
altın verip bu muhafazacı askerlere zahirelerini vermek üzere
küffarı haraca kesti. Harun Reşid Bağdad'a doğru yola çıktıkla
rında Üsküdar'da Seyyid Battal Cafer Gazi'yi 12.000 asker ile
alıkoydu. Hala Üsküdar'da Rünkar bahçesi olan yerde üç sene
bağlar yetiştirip orada oturur.
Harun Reşid Bağdad'da ölüp oğlu Me'mun halife olunca küffar
İstanbul'da isyan edip kale içinde olan Harun Reşid'in askerini
tamamen şehit edip Koca Mustafa Paşa Camii etrafında defneder.
Bunun için hala sahabe-i kirarndan o yerde nice yüz Soffa erbabı,
Muhacirin, Ensar ve aslıab-ı güzin gömülü olduğundan Koca Mustafa Paşa Camii bütün halkın ve gönül erbabının ziyaret yerleridir.
Seyyid Battal Gazi'nin şehit olmasının sebebi
Allah' ın rahmeti üzerine olsun
Bu içler acısı hali Üsküdar'da Seyyid Battal Gazi duyunca bir
gece bir kayığa binerek Üsküdar'a yakın Kızkulesi'nden İstanbul
Tekfuru'nun kızını alıp av eder.
Sonra bütün gaziler ile Üsküdar'ı, Pendik, Gebze ve nice şehri
yağmalayıp yakıp yıkarak bu Seydf Gazi'nin gömülü olduğu
yerde bir küçük kalecik vardır, Rum kayseri yapısıdır, onu aman
vermeyip feth eder. İçine sevgilisi olan İstanbul Tekfuru kızını
saklar.
12
Tanrı'nın
hikmeti, bir gece hisarın dibinde [7b] Battal Gazi
uykuya dalıp yatarken k"ayser tarafından yağı küffar geldiğini
kalede sevgilisi olan kız görüp Battal Gazi'ye haber etmek için
bir küçücük fıske taşı kaleden Battal'a atar. Hayy ve Kadir olan
Tanrı'nın emriyle anılan taş Seyyid Battal'ın kulağı tozuna isabet
edip şehit olur. Bunda söylenti çeşitlidir.
Bazı tarihlerde. avratta hakikat olmadığında, kale içinde
kral kızı küffarın geldiğini görüp "Fırsat ganimettir" deyip kaleden Seyyid Battal üzerine taş bırakh, derler ama bu yanlış rivayettir. Zira kız fiske taş ile Battal'ın şehit olduğunu görünce
aşkından ah edip canını teslim eyledi. Zira daha önce o kız Battal'a aşık olduğundan kızın Battal'a yakınlığı fazla olmasından
dolayı denizin içine Kızkulesi yapılır. Sonunda gönül birliği ve
işbirliği edip Battal Gazi'nin avı olup ikisi bir yerde bu Seydi
Battal şehrinde ölmüşlerdir, doğrusu budur.
Daha sonra gece baskıncısı küffarlar Seyyid Battal'ı ve
öldüren kadını ölmüş görünce,
"ikisini de ateşe yakalım" derler. Bu kere esir olan Battal
Gazi erleri,
"Siz Battal Gazi'nin mübarek vücudunu ateşte yakarsınız, ama·
Bağdad ve Malatya'da olan ümmet-i Muhammedler sizin orada
olan esirlerinizi ve 40.000 rahiplerinizi öldürüp ateşte yakarlar"
deyince yeri cehennem olası küffar Seyyid Battal'ın temiz cesedini bırakıp esir olan askerinden pekçoğunu salıverip cehennem
yurtlarına giderler. Daha sonra Seyyid Batta! Gazi'nin sadık
aşıkları yüz bin feryatla Cafer Gazi'nin cesedini yüksek bir tepe
üzerine defn ederler. Nice aşıkları dünyayı terk edip kabri
yanında karar ederler. Küffar da bunlara Türk dervişidir diye göz
yumarlar.
Ama Battal Gazi'nin babası Seyyid Hüseyin Gazi Ankara
kıblesi tarafında bir konak uzaklıkta Hüseyin Gazi Köyü'nde
büyük bir türbede gömülüdür. Allah ikisinden de razı olsun.
Ve kral kızının cesedenini kalenin eteklerinde gömerler. Hala
onun da kabri bellidir. Selçuklular Mahan diyarından Daı{iş
mendoğulları ile 476 [1082-83] tarihinde çıkıp merkezi güvenlik
yurdu Konya olan Karaman'ı Selçuklular alıp dört tarafını feth
ederek bu Seydi Gazi'nin vefat ettiği Firav Kalesi'ni feth ederler.
600 [1202-031. tarihinde Selçuklu beylerinden (---) adındaki
pehlivan hanedan muhibbi Seydi Battal Gazi üzerine kargir
13
yüksek binalar, meydanlar, çeşitli odalar, Keykavus Mutfağı,
kiler, fırın ve misafirhaneler inşa eder.
Daha sonra (---) tarihinde Horasan'dan 700 Horasan erenleriyle Hacı Bektaş-ı Veli, ceddimiz Türk-i Türkan Hoca Ahmed
Yesevi hazretlerinden Anadolu'ya gelmek için izin alıp doğru bu
Seyyid Battal Gazi Türbesi'ne gelir. Nice zaman orada ikamet
eder. Orhan Gazi 'Bursa' dan Hacı Bektaş-ı Veli'yi görmeye bu
Seyyid Battal Türbesi'ne gelip Bektaş-ı Veli ile müşerref olur.
Bektaş-ı Veli ricasıyla bu Battal Gazi Türbesi'ni Koca Orhan
Gazi öyle imar eder ki sanki sağlam bir kale edip 1.000 adet hane
halkını iskan ettirip şehir kurar.
Hacı Bektaş-ı Veli de halifelerinden Pirce Sultan'ı yetmiş
fukarasıyla tekkeye şeyh eder. Orada sakin olduğundan hala
Bektaşi Tekkesi'dir ki iki yüzden fazla ehl-i sünnet ve'l-cemaat,
yalınayak başı kabak maarif erbabı, Allah adamı fakirlik erenlerinden 'fena fillah (Allah yolunda yok olmuş)", "lii cübbeie ve
lii sivallah (cübbesiz ve herşeyden geçmiş)"dan nice güzel huylu,
halim ve selim canları vardır ki "Kafir de olsa ikramda bulunun"
mazmunu üzere zengin ve fakir, seçkin ve halk, yaşlı ve gencin gelen gidenlerine bir baş ile bin can ile gönülden hizmet edip mihmandarlık ederler.
Her bir gönlü yaralı dervişlerinin kimi Farça okur, kimi örfi
okur, kimi sanatlı kaşıklar, çevgan (cirit sopası) ve palhengler
(kementler) ve çeşit çeşit güzel şeyler icat edip hırka bahası için
gelen gidenlere hediye verirler. Her bir fukara bu türbede birer işe
memurlardır. İlk başlarda meydan ferraşlığından (süpürgeciliğin
den) başlayarak azizin türbesinde türbedar olur. Daha sonra buranın şeyhi olup gece gündüz kutlu tekkede oturup duası kabul olunan kimse olur.
Aziz'in türbesinin anlatılması: Bu büyük türbesin bir tarafında
yüksek bir kubbe içinde Battal Gazi yatmaktadır. Eşiğinde ve
kapısının kapaklarında gümüş pullar, gümüş kakma pullar ve
gümüş kilit ve anahtarlar ile süslenmiş kutlu bir kapıdır. Tarih:
................ (1 satır boş) ............... .
Bu kapıdan içeri bütün ziyaretçiler girince insanın vücudu titreyip insana dehşet hasıl olur heybetli uzun bir kabirdir ki boyu
tam on adımdır. Dört tarafında nice yüz çeşit çeşit saf altın gibi
kandiller, buhurdanlar, gülabdanlar ve şamdanlar ile süslenmiş-
14
da _70 adet hüsn-i hattlı Kur'an-ı Kerimler ile
[Bal süslenmiştir. Mübarek başlarının tarafında çeşit çeşit
sancaklar, oklar ve yaylar var ki okiarı mızrak gibi kimi demir
ve kimi ağaçtan oklardır.
Bütün duvarlarında nice bir aşıkların fakirlik cihaziarından
det kudüm, nefir, davul, zil, balta, palheng, zerdeste, Davud sapanı, keşkül (çanak), Müslim teberi (baltası) ve başka çeşit çeşit
eşyalar ile süslenmiş kubbedir. Bütün duvarların yüzünde her gelen aşıkların birer çeşit yazıları vardır. Hatta bu hakirin de
küstah ca,
"Şefaat ya Muhammed Evliya'ya" diye kötü bir hattı vardır.
Bu tekkeyi Murtaza Paşa ile ziyaret edip azizin ruhu için bir
Yasin-i şerif okuyup azizin mübarek ruhuna hibe edip ruhaniyetinden yardım talep edip yakınlık kazandık. Paşa efendimiz
bütün fukaraya 100 altın dağıtıp avlunun ortasındaki şadırvanda
üç kurban edip oradan kapı arasında,
Gizlice Baba Sultan ziyareti: Bu er ta Horasan'dan 70 okka (1
okka=1283 gr) keçe ve yün hırkasıyla yaya olarak gelip bu tekkeye ayak bastığında aşkının ve sevgisinin coşkunluğundan Seyyid Battal Gazi'nin eşiği mermerini öperken diş vurup ısırınca
Gizlice Baba kuvvetiyle merrneri koparıp kanlı göz yaşını eşiğe
döker. Daha sonra o diş ile yaralanan taşı eşiğinde koparırlar,
Gizlice Baba Türbesi'nin duvarında durur. Dişlerinin tesir ettiği
yerler bellidir.
Bu Gizlice Baba ziyareti de bu tekkeye yokuş yukarı harerne
çıkarken kapı arasındadır. Bu teke baştanbaşa mavi saf kurşun ile
örtülü büyük bir tekkedir ki bir fersah yerden mavi kurşunlarının
parıltısı denizin dalgası gibi şimşek vurur.
Ama aşağıda kasabası (---) toprağında kalesi bir püşte üzere
harap varoşu 150 haneli, bağlı, bahçeli, camili, hanlı, hamamlı
ve küçük çarşılı kasabacıktır. Hatta aşağı derede kiremit örtülü
70 ocak büyük bir ham var. Bağdad Fatihi Sultan IV. Murad
Han'ın musahibi silahdan Mustafa Paşa yine Bağdad seferine
giderken inşa etmiş büyük bir handır. Bu han yakınında,
Molla Güden Taceddin ziyareti: Saruhan vilayetindendir. Bu
Seydi Gazi şehrinde fetva sahibi iken şehit ettiler. Han çevresinde bir sed üzerinde gömülüdür. Mezar taşında tarihi yazılıdır.
Ancak zamalun geçmesi ve çok yağmur yağmasından dolayı mezar
taşının yazısı" bozulup düzgün okunamadığı için yazılmadı .
tir. Dahi
dış tarafı
.,.,
~
c!!?
15
Bunlardan sonra Seydf Gazi 150 akçe payesiyle şerif kaza
oldu. Adalet üzere 76 parça köylerinden kadısına senelik dört Rum
kesesi olur. Ve kale dibinde,
Seyyid Battal sevgilisi, katili ve kral kızının ziyareti: Ana
yoldan uzak bir yerde gömülüdür. Buradan yine kıble tarafına
bakımlı ve şenlikli köyler içinde 7 saat gidip,
Husrev Paşa Hanı menzili: Taş yapı yüz ocaklı ve çarşı pazarlı, camili, hamamlı ve (---) haneli bakımlı güzel bir han kasabasıdır.
................ (1 satır
Buradan kıbleye 8 saatte,
Bayad menzili:
................ (1.5
Buradan 5 saatte,
Bolvadin
boş)
satır boş)
Kasabası
menzilinin
anlatılması
(---) sancağı toprağında 150 akçe kazadır ve toplam (---) adet
parça köy leri bakımiıdır. Hakimi (---) kethüdayeri, yeniçeri serdan ve ayam vardır. Ama müftüsü ve nakibi yoktur. Şehri toplam
(---) eski hanelerdir ve (---) mihraptır, ama Rüstem Paşa Camii,
Süleyman Han'ın Mimar Sinan'ı yapısı olduğundan aydınlık camidir.
................ (1.5
Buradan 8 saatte, [Sb]
Sinhisar yani
satır boş)
Akşar
Kalesi'nin özellikleri
Ama meşhur galatı Akşehir'dir. Bazıları Alışehir derler,
bazı Etraklar Alışer derler, bazıları Akşar derler. Türkistan
vilayetleri olduğundan çeşit çeşit özel lehçeleri vardır. Rum
şehirlerindendir. Rum kayseri kızı Sine adlı bir krale yaptığın
dan Rum tarihlerinde Sinehisar derler. Konya'nın kuzeyinde bulunup Konya onun kıblesinde üç günlük yoldur. On yedinci örfi iklimin ortasında olduğundan suyu ve havası soğuktur. Eniemi (---)
(---) ve boylamı (---) saat, (---) derece ve (---) dakikadır ama
yazı yaz ve kışı kıştır.
793 [1391] tarihinde Yıldırım Han Karamanoğulları eşkıya
ları elinden alıp Müslüman hacıların yolları güvenli hale getirdi.
16
Süleyman Han yazımı üzere hala Karaman eyaletinde sancakbeyi tahtıdır. Beyinin hass-ı nümayunu padişah tarafından 190.500
akçedir. 500 asker ile yönetip senelik 20 kese hasıledip sefer eşer.
Sancağında zeamet sahipleri 16 ve tirnar erbabı 122'dir. Cebelüleri ile sefer sırasında 800 asker olup paşası ve alaybeyisi bayrağı
altında sefer eşerler (savaşa giderler). Alaybeyisi, çeribaşısı ve
yüzbaşısı vardır.
150 akçe payesiyle şerif kazadır. Ara sıra 300 akçe ile sadaka
olunur yüksek mansıptır. Toplam (---) adet köylerinden kadısına
senelik sekiz kese hasıl olur. Müftüsü, nakibüleşrafı, ayanı, kibar
ve eşrafı çoktur. Sipah kethüdayeri, yeniçeri serdarı, şehir naibi,
şehir muhtesibi ve şehir subaşısı vardır, ama kalesi bir tepe
üzerinde olduğundan fethinde zorluk çekilmiştir, haraptır.
Bundan dolayı dizdan ve kale neferatları yoktur, ama şehir
direkli İrem Bağları gibi bir ağaçlık ve yeşillik içinde toplam
(---) örtülü (---) adet iki katlı ve tek katlı güzel evierden
meydana gelmiştir. Toplam (---) adet mahalle ve (---) adet mihraptır. Evvela,
................ (4 satır
Bunlardan başka mescitlerdir .
................ (1
Hepsi (---) tekkedir .
Tamamı
boş)
satır boş)
................ (2 satır
(---) medresedir .
boş)
................ (1.5 satır boş)
Cümlesi (---) sıbyan mektebidir .
................ (1.5 satır boş)
Hepsi (---) aşevi imaretleridir .
................ (1.5 satır boş) .............. ..
Tamamı (---) adet çarşıdır. Bütün değerli şeyler bu güzellik
pazarı içinde mevcuttur.
'
................ (1.5
satır boş)
Beğenilenlerinden; Akşehir'in
herkes
tarafından
.............. ..
al yanaklı tebekanf
elması
bilinir .
....... ,........ (1.5
satır boş)
................ [9a]
17
Tamamı(---)
adet gönül açan
hamamdır .
................ (1.5 satır boş)
Hepsi (---) adet kervansaraydır .
................ (1.5 satır boş) .............. ..
Hepsi(---) adet hayat suy_u çeşmelerdir .
................ (1.5
satır boş)
.............. ..
Suyu ve havası tatlı olduğundan mahbub ve mahbubesi düzgün
endamlı olup Akşehir tebekani elması gibi al yanaklı güzelleri
olur. Gerçi Etrak şehirlerindendir ama uleması, salihleri ve ileri
gelenleri değerli elbiseler giyer muhteşem adamları vardır.
Hepsi tüccar, hizmet ehli ve sanat ehli adamları garipleri
sev erler. (---)
Akşehir'in
ziyaret yerlerini bildirir
Evvela şehrin kıble tarafı dışındaki mezarlık· içinde din ve
dünya uleması, kaf-ı yakin simurgu Mevlana Hazret-i Şeyh Hoca
Nasreddin: İlk çıkışları yine bu Akşehir'dendir. Gazi Hudavendigar'a yetişip Yıldırım Bayezid Han zamanında gelişmiş engin
erdem sahibi olup hazır-cevap, keşif ve keramet sahibi ulu sultan
idi. Timur ile hem-meclis olmuştur. Timur sohbetlerinden hoşlanıp
mübarek hatırları için bu Akşehir'i muaf tutup yağmalayıp yakıp
yıkmamıştır. Bütün insanların dilinde Nasreddin Hoca öğütleri ve
latifeleri atasözü gibi yaygındır. Bunlardan biri,
Bir gün Timur, Hoca ile hamama girip birer peştemal ile
yıkanıdarken konuşma sırasında Timur,
"Hoca! Şimdi bencileyin cihangir şanlı padişahın satılması
gerekse beni niçeye (ne kadara) alırdın? der. Hoca,
"Kırk akçeye ancak alırdım" der. Timur,
"Be hey hoca! Benim futam (peştemalım) kırk akçe eder" der.
Hoca,
"Ya, ben de kırk akçeye futayı alırım, yoksa sen bir Moğoll
taHesinden bir yaralı topal herifsin, hille mankırıyla bir mankır
etınezsin" der. Hazır-cevap olduğundan nursuz Timur hoşlanıp bol
bol bağışlarda bulunur.
Bunun gibi nice yüz bin karışık, tatlı latifeleri vardır ki dillerde destandır. Yıldırım Han ölümünden sonra Çelebi Sultan
Mehmed zamanında vefat edip bu Akşehir dışında bir kubbe ve
18
türbesi belli mahalde
gömül~dür
ve dört
tarafı parmaklık
ile
çevrilmiştir.
Hakirin başından geçenler: Gece yarısı göç boruları çalınıp
bütün ağırlıklar giderken hakfr de hizmetçilerimi gönderdim. Bir
kölemle gece yarısı şehirden dışarı çıktım. Hatırıma geldi ki,
"Her kim Hoca Nasreddin'i ziyaret ederse latifelerinden bazı
şeyleri· hatıra gelip elbette güler" diye hatırıma geldi.
"Aya gerçek mi?" diye anayolun sol tarafında mezarlığa
sapıp doğru mübarek kabrine at ile varınca bir kere,
"Es-selamü aleyküm ey kabir ehli!" dedim. Hemen Hoca
Nasreddin Türbesi içinden,
"Ve aleykümselam ey himmetli can" deyince altımdan atım
"foh" diye ürktü, iki ayak üzere kalkıp fırlayarak mezarlık
içinde şahlandı.
Güç ile zabt ederken onun bir ayağı bir kabre girdi. Hakfr az
kalıp kabir azabı çeke yazdım. Hemen yine Hoca Türbesi'nden,
"Ağa sadakanızı verin de güle güle gidin, beri gelin beri" diye
haykırdı. Meğer türbedar imiş.
"Bre herif ben kabir ehline selam verdim. Sen dübür ehli iken
niçin selam aldın" diye birkaç akçe sadaka verip,
"Var yardırnem Allah ola!" diye dua etti. Gerçekten de bu
duruma güle güle,
Mevlana Rusrevzade Mustafa Efendi: Bursa'da Zeyneddin
Haff Kabristanı'nda yazılan Dürer u Gurer müellifi Molla Rusrev'in yetkin torunlarındandır. Rumeli diyarında büyük şehir olan
Üsküp Kalesi yakınında İpek şehrinde ibrişim al al ipek şal gibi
orada dünyaya gelmiştir. Bu Akşehir'de Nasreddin Hoca Kabristanı'nda yatmaktadır. Temiz zatı dünyadan ahirete arı gitti.
(---) saatte,
Ilgın Kasabası 'nın
özellikleri
Eski zamanlarda büyük şehir imiş. Celall ve hararnı zulmünden harap olup bir miktarı bakımlı ve şenlikli (evli) [9b] şehirdir.
Halk dilinde bazıları Ilkın derler, niceleri Ilğın derler, ama
ılıcası olduğundan isimlendirilmesinin sebebi Ilığın'dır. Zira Etrak kavmi ılıcalara ılığın, yani kudretten ılı ve ıssı (sıcak) su
demektir.
Karaman eyaletipde Akşehir nahiyelerinde başka 150 akçe
şerif kazadır. ve tamamı (---) adet köyleri vardır. Askeri taifesi
19
çok
olduğundan
sipah kethüdayeri ve yeniçeri serdan (---) tarafından (---) hakimi vardır.
Şehri bir geniş ovada bağlı ve bahçeli (---) adet (---) örtülü iki
katlı hanelerdir, hepsi (---) adet mahalle ve tamamı (---) adet
mihraptır. Evvela,
................ (3,satır boş) ............... .
Bunlardan başkası mescitlerdir. (---) (---) (---) (---) (---) (---)
(---) (---) (---) (---).
Ve Mustafa
Paşa Karbansarayı .
................ (6 satır boş) ............... .
Ilıcanın özellikleri: Ilgın şehrinin dışında batısında ve bayır
dibinde sıcak bir pınardır. Sultan Alaeddin nikris (gut) hastalığına yakalanıp bu ılıcada iyileştiği için bu sıcak kaynak
üzerine derli toplu bir kubbe, camekan ve büyük bir havuz yapmış
tır. İki yerden mermer arslan başı şeklinden sıcak sular havuza
· akar. Gayet ılıktır. Bazı kimseler testiler içinde soğutup içerler.
Gayet tatlı ve yumuşaktıı:. Cüzam, felç, baras (leke hastalığı),
hafakan (kalp çarpıntıs) ve zatülcenbe (akciğer iltihabı)
Tanrının emriyle gayet yararlıdır. (---) (---) (---) (---) (---)
Ilgın Gölü'nün özellikleri:
................ (2.5
satır boş)
Ilgın evliyalarının
............... .
ziyaretleri
Evvela can dostumuz, sırdaşımız olan merhum Fehim Çelebi:
(---) tarihinde Eyyub Paşa ile Mısır'a gider. Mezakl Süleyman
Efendi, Fehim Çelebi'yi paşaya şikayet ede ede gözden düşüp nazardan uzak olunca üzünrusünden izin alıp Anadolu'ya gelirken bu
Ilgın'da vefat eder. Şehir içinde (---) camii mihrabı önünde
gömülüdür. Allah rahmet eylesin.
On yedisine ulaştığında divanını harf sırası üzere tamam etti.
Hala şairler arasında divanı pek değerlidir. Guya zamanın
Örff'si ve Saib'idir. Figaniyye'sine ve Na't-ı Şerifine zamanımız
şairleri nazire edememişlerdir. Latifeye dair on dil üzere on iki
bend, bir hiciv türü bahr-i tavil (bir aruz ölçüsü) yazmıştır. O da
insanın yapacağı bir iş olmayıp garip bir lehçedir. Gerçi dilinde
biraz dığdığı lehçesi gibi bir kekemelik var idi ama bunda olan
akıcılık ve tez fikirlilik zamanımızın şairlerinde yok idi.
Özellikle babası Mısır fellahlarından olup Parmakkapı'da kürk
20
yapardı.
Beddavi şerbetçİsinde yenen beyaz kek ve kurabiye onun
babasının imalatıydı.
Fakir Fehim 21 sene yaşayıp muradına ermeden gurbet ellerde
[10a] azizlik yurduna yollarup yüce Rabbinin huzurunda Resul-i
mübinin na'tını okumaya can attı. Allah rahmet eylesin .
................ (2 satır boş) ............... .
Bu Ilgın şehri ileri gelenlerinden Melek Ahmed Paşa efendimizin ağalarından Kefeli İbrahim Ağa ile, Ramazan Ağa ile, yine
Melekli Kadızade İbrahim Çelebi ile ve nice ahbap ve dostlada
vedalaşıp yine kıble yönüne 5 saatte,
Llldik Kasabası menzili özellikleri
Bu şehre Konya Ladiki derler. Biri de Amasya Ladiki'dir ki
yukarıda Erzurum seyahatinde özellikleri anlatılmıştır. Biri de
Van eyaletinde Güriiidik sancağıdır. Ama bu Konya La.dik'i Karaman eyaletinde 150 akçe kazadır. Ara sıra Konya mollasına arpalık şeklinde ilave olarak verilir. (---) adet köyleri vardır. Kethüdayeri ve serdarı Konya'dadır. (---) (---) (---) (---) (---)
hükumeti dir.
................ (2.5
satır boş)
............... .
Karaman eyaleti, eski saltanat merkezi, iman şehri,
Selçuklulann, yani Sultan Aliieddin'in saltanat
merkezi Konya Kalesi'nin özellikleri
Bu eski şehirin ilk kurucusu, Yunanlılardan Yanvan Tarihi
sahibinin yazdığına göre Hazret-i Yahya aleyhisselam zamanın
da kayserlerden Harkilan oğlu Aleksandıran oğlu Rişan'dır.
Hazret-i Ömer Medine'den balçıklı eliyle,
"Kayserin gözün çıkarırım" diye Rum'a doğru elini uzatınca
Allah'ın izniyle Konya'da o an bir çamurlu mübarek el gelip kayser tahtında otururken gözünü çıkarır. Daha sonra Hazret-i
Ömer'den kayser elçisi gelip kayserin gözünü çıkmış görünce kral
acınacak halini elçiye anlatır.
Elçi bilir ki, Hazret-i Ömer'in o gün çamurlu eliyle işaret edip
kralın gözü çıktığıdır. Hemen elçi bir takrip ile menzilleri kat
ederek Hazret-i Ömer'i Kudüs-i Şerif gazasında bulur, Hazret-i
Ömer huzurunda Kayser elçisi iman ile şereflenir. Hazret-i Ömer
ismini Hüseyin kor! İki kere varıp geldiği için "Hüseyn-i zü'lcenaheyn (iki kanatlı,Hüşe_yin)" diye künye verirler.
21
Hazret-i Ömer Kudüs'ü ve Kurname'yi feth edip Mısır diyarına kumandanlıkla Amr ibnü'l-As'ı gönderip feth edince beri
tarafta kör kayser korkusundan Konya'yı yeniden yapar, böylece
ikinci yapıcı (kurucu) kör Rum kayseri olur.
Karaların ve denizierin gezginleri, yeryüzünü dolaşan
güngörmüşler, Rum tariqçileri, hikmetli sözler söyleyen akıllı insanlar ve "Herkes. için belli bir makam vardır" [Saffa.t, 164] ay eti
gereğince yeryüzünde ilk yurt edinen insanlığın babası Hazret-i
Adem Safi aleyhisselamdır.
Çocuklarının çocukları çoğalıp yeryüzü ademoğulları ile
süslendi. Ama milletierin sınıfları için çok değişik bilgiler yazmışlardır. Bu Anadolu'ya, Hay ve Kayyum olan Allah'ın izniyle,
bu Konya yurduna ve Rum diyarı ki Sivas'hr, bu diyarlara ümmet-i Muhammed'den ilk defa gelip yerleşen Selçuklulardan 476
[1082-83] tarihinde Sultan Alaeddin'dir. Onlara Rum kavmi
derler. İshak oğlu Ays evlatlarından olup Yafes'e, oradan Hazret-i Nuh aleyhisselama ulaşır bir cesur, yiğit ve temiz inançlı erler idi. İlk önce İslam ile Anadolu'ya ayak basan bu Selçuklular'dan 476 [1082-83] tarihinde Danişmend emirleri ki onlara
Danişmendoğulları derler.
Bu Selçuklular onlar ile Maveraünnehir'de Mahan diyarında
gönül birliği ve ülkü birliği edip Azerbaycan memleketlerinden
kılıç vurarak o diyarı feth ederler. Amcazadeleri Çoban Bay'ı
Revan, Gence, Tiflis ve Aras taraflarına hakim atadılar. Çoban
Bay (---) olup çocukları çok olup Selçukoğulları oldular, ama İran
ülkesinde Sultan Ebu Said kudretli ve şanlı cihangir padişah idi.
Bu Çoban Bay padişahlık sevdasında olmayıp Sultan Ebu
Said'in veziri namıyla Gürcistan, Ahıska ve Kars'a ve Aras
Nehri'nin kıblesi tarafından Avnik Kalesi, Şuşik Kalesi, Ziyaeddin Kalesi, Mekü Kalesi, Bayezid Kalesi, Malazcird Kalesi,
Van Kalesi ve nice yüz kalelere [10b] hakim olup Çobanoğulları
diye nam verdi. Nice bin hayrat ve hasenatları vardır. Hatta Pasin Ovası'nda Aras Nehri üzerinde Çoban Köprüsü bu arnlan Çoban
Bay'ındır. Mekke-i Mükerreme'de Harem-i Şerif'e ilave, mahfil
ve nice şeylerde de bu zahn güzel hayır eserlerindendir.
Daha sonra Bağdad adlı bir Gürcü asıllı ay parçası güzel
kadım bu Çoban Bay oğluna vermişti. Sultan Ebu Said Çoban
Bay'dan Bağdad Hatun'u istedi, vermeyince Sultan Ebu Said
Çoban Bay üzerine asker çekti. Karşı koymaya gücü yetmeyince
22
yerine hakim bırakh. Sultan Ebu Said Çoban Bay
oğlunu kati edip istediği 13ağdad Hatun'u alıp nikahladı. O zamanda Moğol padişahlarının hükmü o idi ki istediği kızı veya
kadını zorla ve baskıyla alırdı.
Bu kere Çoban Bay kaçhğı yerde Danişmendoğulları'ndan ve
Selçuklulardan hayli asker toplayarak Sultan Ebu Said üzerine
gitti. Büyük savaş sonunda Pasin Salırası'nda Çoban Bay bozguna
uğrayıp o savaşta şehit oldu. Devletini, Sultan Ebu Said Akçakoyunlu'ya verdi ki yine Çoban Bay'ın, Selçuklulardan Sultan
Alaeddin'in ve Danişmendoğulları'ndan Melik Gazi hazretlerinin
Akçakoyunlu Hasan Alp amcazadeleri idi. Bu Akçakoyunlu da
iktidar sahibi şah oldu. Sultan Ebu Said Tebriz'de öldürüldüğüne
tarihtir, Vani güftesi:
kaçh.
Oğlunu
Elhak çi gune küşte ne-küştl ki küşte bUd
Tiirlh-i fevt-i maktel-i Sultan Ebu Sa'id
Sene 873 [1467-68].
Ebu Said Han'ın ve Selçukoğul
ları'nın devletleri son bulup 'devlet Akçakoyunlular'da karar
edince Ahlat şehrini taht merkezi edindiler.
Bunlar da Maveraünnehir'den Selçuklular ve Danişmendliler
ile geldiler. Amcazadelerdir ve Osmanoğulları da bunlardandır,
ama ilk önce Selçuklular ile Mahan'dan çıkan Çoban Bay'ın bir
oğlu, Sultan Çoban Kurduman'dır. Akçakoyunlu ile büyük ceng
edip babasının memleketine sahip olup nice zaman mutasarrıf
oldu.
Sonunda dünya işlerini terk edip babasının naaşını Şureger
şehrinden çıkarıp Mekke-i Mükerreme'ye götürdü. Oradan Medine-i Münevvere'de Hazret-i Abbas yanında defnetti. Kendisi de
daha önce mutasarrıf olduğu Erzincan şehrine gelerek yine
padişahlık sevdasında oldu. Asker toplamak için Zağapa Deresi
adlı yerde tılsımlı olan defineye çıkarayım derken definenin
içinden bir ateş çıkarak bütün adamlarıyla Melik Çoban Kurdu~
man'ı helak etti. Nicesi o ateşte kül oldu.
Melik Çoban'ın naaşı Erzincan yakınında Baru Köyü'nde
Behlül-i Semerkandi hazretleri yanında gömülü olduğu yukarıda
yazılıdır. Çobanqğulları da bunda son buldu, ama yine biz konuya
dönelim.
Bu
sırada Moğol hanlarından
23
Çobanoğulları, Danişmendoğulları
ve Selçuklular kafiristam
kıra geçire gelip Rum diyarı ki Sivas'dır, onu feth ettiler. Daniş
mendoğulları Amasya'dan öte geçmeyip Amasya'yı taht merkezi
ettiler.
Niksar şehrini ilk defa Danişmendliler'den Sultan Melik
Gazi yaylak edinip orada sakin oldu. Nice yüz fetihlerde bulunup
Niksar'da vefat etti. Niksar Kalesi içinde Sultan Melik Gazi
medfundur. Onun akrabalarından olan Selçuklular'dan Alaeddin
Han, Yunan vilayetini Danişmendlilerin yardımıyla fethetti. 408
[1016-17] tarihinde Sultan Alaeddin Konya'yı feth ederek müstakil padişah oldu, sikke ve hutbe sahibi Karaman vilayetinin
kayseri oldu.
Daha sonra yine Maveraünnehir'de Mahan şehrinde Selçukluların akrabalarından Ertuğrul adında bir yiğit Rum diyarında
Alaeddin Han'ın müstakil padişah olduğunu duyar. Ertuğrul 700
neferle doğrulup Alaeddin Han'a gelip Alaeddin'in boybeyi olur.
Ertuğrul'un yardımıyla küffar diyarım yakıp yıkıp yağmala
yarak Malatya, Kayseri, Niğde, Alaiyye, Antakya ve nice yüz
şehirleri feth eder. Ertuğrul ta Üsküdar'a varınca yağmalayıp
Üsküdar'dan baş dil alıp ganimet mallarıyla Sultan Alaeddin'e
gelirdi.
Yeri cehennem kafir Bursa kralı Aleksandra adındaki kötü
işli sapık denizler gibi asker toplayarak Konya üzere gelip büyük
ceng eder. Sapık kral [11a] bozguna uğrayıp perişan gidince Sultan
Alaeddin Konya Kalesi'ni tekrar istihkam üzere yapıp üçüncü
yapıcısı olmuştur.
Konya Kalesi'nin şekillerinin anlatılması
Daha sonra sene 569 [1172-73] tarihinde yontulmuş taşlar ile
Sultan Muizzeddin Kılıç Arslan b. Mes'ud inşa edip sağlamlık vererek dördüncü yapıcısı olmuştur. Bir sultan divanhanesi etmiştir
ki o zamanda kisra (sarayından) eyvanından nişan verirdi. Zelzeleden yıkılmıştır. Daha sonra (---) tarihinde Selçuklu Sultan
Keykubad tamir etmiştir. Büyük bir hendek inşa etmiştir ki, derinliği ll zira, genişliği 50 zira ve yüksekliği 30 melik ziraıdır.
Dış katındaki sağlam hisarımn duvarı fırdolayı 11.000 germe
adımdır. Toplam (---) adet burçlardır, (---) adet bedenlerdir ve
hepsi (---) adet kale kapılarıdır. (---) yönüne bakan Atbazarı
Kapısı'nda zincirler üzere asılmış bir kuru at kafasına gem vurup
24
ibret verici olması için komuşlardır. Zira bu memleket iyi at binicisi sipahi diyarıdır. Onlara nasihat olsun için,
"Avrata, ata itimat etmeyip, at kuru kafa olursa da başından
gem eksik olmayıp yularını elinde tutasın" demektir. Ve (---)
yönünde,
................ (1.5 satır boş) ............... .
Selçuklular zamanında 12 kapı idi. Osmanlılar zamanında
dördü kalıp diğerlerini kapattılar, ama iç kalesinin büyüklüğünü
bilmiyorum. Bütün dört köşe beyaz taş ile çeşit çeşit mimari hendeseler ile yivli, mukarnaslı ve sanki Alaiyye kuleli ustaca
yapılmış dörtgen şekilli sanatlı bir kaledir.
Bu Konya Kalesi'ni, Sultan Alaeddin Keykubad b. Gıyaseddin
yeniden yaptıktan sonra şahin yuvasından süzülür gibi dört tarafında olan düşman diyariarına süzülüp avlar alıp nice yüz fetihler etti. Sonunda Erzurum yakınlarında, nice harid-sapıklar
ortaya çıkıp İslam diyarını yağmalamaya başladılar. Onların
üzerine sefere gidip intikam almak niyetinde iken Erzurum yakın
larında Kubadiyye adlı bir mahalde oğlu Gıyaseddin dünya
devleti için babası Alaeddin'e zehir verince 600 [1202-03} tarihinde vefat etti. Bütün padişahlık müddeti 26 sene olmuştur.
Daha sonra askeri katil oğlunu kati edip oğluyla babasının
naaşını Konya'ya getirip defn ettiler. Anadolu SelçukluHarının
sonuncusu bu Alaeddin'dir. Tamamı 14 adet Selçuklu sultanı gelmiştir.
600 [1202-03] tarihinde Sultan Alaeddin'in soyu kesilince bütün
ileri gelenler, eşraf, ulema ve salihlerin izniyle Ertuğrul Beğ
doğrulup geldiği için oni.ı Yunan diyarına bey tayin ettiler ama
müstakil padişah olup sikke ve hutbe sahibi olmadan Söğütçük
adındaki kale cenginde şehit olup yerine oğlu müstakil padişah
oldu ki, Osman Bey derlerdi. Çıkışına "Evvela Osman" lafzı tarih olmuştur.
Osmanoğulları ilk başlarda bu şehirde yetişerek çıkmışlardır.
Sultanu'l-ulema hazretlerinin hayr duaları bereketiyle nasiplertmişlerdir.
"Dünyanın
sonuna kadar devletleri müebbed ola" diye yetmiş
adet büyük evliyalar Horasan'da Yese şehrinde Türk-i Türkan
Hoca Ahmed Yesevi hazretleri huzurunda hayr dua ve senalar
edip 700 fukadsıyla Hacı Bektaş-ı Veli'yi Osmanoğulları devle-
25
tine yardımcı olsun diye gönderirler. Osman Bey vefat eder, Orhan Gazi ile Hacı Bektaş-ı Veli Bursa fethinde bulunur. Bursa'nın
fethine ve Osmancığın ölümüne "Feth-i Bursa" lafzı tarih olmuş
tur. Zira Osman Han denizler gibi asker ile Bursa'yı kuşattığında
nikriz (damla, ağrı) hastalığına yakalanır. Hastalığı gittikçe
şiddetienince ciğer-köşesi oğlu Şehzade Orhan'ı başkumandan
eder. Orhan Bursa'yı feth edip ılgar ile müjdesini babasına
götürmeye gider, ancak Bursa feth olduğu sıra Osman Gazi ruhunu
teslim eder, Orhan müstakil padişah olur. Hacı Bektaş-ı Veli
Orhan Gazi'nin padişahlığında yeniçeri ordusunu kurup,
"Osmanoğulları üzerine nazır olalar!" diye hayr dua ve sena
ettiklerinden halen Osmanoğulları'nın her işi yeniçeri taifesiyle
kolay olur.
Daha sonra (---) tarihinde Gazi Hudavendigar, Rumeli'nde
Priştine şehri ile Vuçitrin Kalesi sahrası ki, Kosova adıyla bilinen ovada Miloş Koblaki adındaki sapık kralın 300.000 askerini
kılıçtan geçirip zafer kazanmışken Gazi Hudavendigar yani Koca
I. Murad Han keferelerin leşlerini seyrederken iki kellesiz küffar
ayak üzere durduğunu görüp,
"Sübhanallah! Bu ne sırdır?" deyince Baba Nimetullah da,
"Her bir küffar yüz bin küffarın kati olduğuna işarettir ki iki
küffar başsız ayak üzere dururlar" derken hemen küffar leşlerinin
içinden zırhlara gömülmüş bir kafir dal-bıçak olup Gazi Murad
Han'ı o anda şehit eder. Miloş Koblaki kafiri de parça parça
ederler.
Bir rivayette melun Miloş kıyafet değiştirerek elçilik bahanesiyle gelip el öperken Murad Han'ı şehit eder. Bundan dolayı
Osmanoğulları devletinde her hangi elçi olursa olsun padişah
yanına getirmezler. İki yanından kapıcılar kethüdası ve çavuşba
şı tutup [11b] padişah tahtından bir uzun hil'at yeni uzanmıştır,
onu öper, hala Osmanlı töreni budur.
Orada Murad Gazi'nin kalbini ve içinde olanları Kosova
Salırası'nda defn ederler. Hala üzerinde büyük bir türbe inşa
olunmuştur. 1071 [1659-60] tarihinde Melek Ahmed Paşa efendimiz
Bosna'dan aziedilerek Rumeli eyaletine mutasarrıf olup gelirken
bu Murad Han, Türbesi'ne gelip harap binasını tamir etti, dört tarafına havlı duvarı gibi sağlam bir duvar çekti. içini İrem Bağı
edip eski kubbesini nurlu bir mekan edip cüzhanlar (Kur'an okuyanlar) ve türbedadar tayin eyledi.
26
Beri taraftan, o asırda şehit Murad Han'ın cesedini Bursa'ya
getirip Eski Kaplıca ·adli yerde cami-i kebiri yanında defn ettiler. Hala bütün insanların ziyaret yeridir.
O zamanda Konya beylerinden Karamanoğulları Gazi Hudavendigar'ın Kosova'da şehit olduklarını duyup bütün Yunanlı
kavmi isyan edip ayaklanınca Konya'da Karamanoğlu hakim
oldu.
Daha sonra 792 [1388] tarihinde Yıldırım Bayezid Han denizler gibi asker ile yıldırım gibi yetişip Konya Kalesi'ni yıldı
rım vurur gibi vurarak kaleye aman ve zaman vermeyip feth etti.
Müstakilen henüz Selçuklu taht merkezi olan güvenli yurt Konya
Karamanı'na sahip oldu.
Sultan Süleyman Han yazımı üzere hala başka iman yurdu
Karaman eyaletidir ki hala paşa tahtıdır. Padişah tarafından
paşasının hass-ı hümayunu 660.071 akçedir. 2.000 asker ile bu eyaleti zabt edip 50.000 guruş tahsil edip sefer eşer.
Bu Karaman eyaletinde hazine defterdarı, defter kethüdası,
defter emini, çavuşlar kethüdası ve çavuşları vardır. Ve eyaletinde yedi sancağı vardır.
Evvela Konya şehri paşa tahtı sancağıdır. Sonra Kayseri
sancağı, Niğde sancağı, Beğşehri sancağı, Kırşehri sancağı, Akşehri sancağı ve Aksaray sancağıdır. Karaman eyaletinde zeamet
68 ve tirnar 2111'dir. Karaman hazinesi defterdarının hassı
65.000, Karaman defterdan kethüdasının hassı 65.000 ve Karaman tirnar defterdarının hassı 65.000. AlaybeyJsi, çeribaşısı ve
yüzbaşıları vardır.
·
Karaman eyaletinde olan tirnar ve zeamet sahipleri sefer
sırasında kanun üzre cebelüleri ile ve paşası askeriyle toplam
12.000 seçkin kılıç asker olur. Savaşta bir tirnar sahibi mevcut bulunmasa alaybeyisinin arzıyla tirnar sahibinin arzını bozup timarını başkasına verirler, kanundur. Konya şehri 500 akçe mollalıktır.
Kazası altında
toplam (---) adet
ler vardır. Evvela (---) nahiyesi,
bakımlı
ve
şenlikli
nahixe-
·
................ (2 satır boş) ............... .
Bu nahiyelerden mollasına senelik adalet üzere 20 kese hasıl
olur. Bu şehrin İmam-ı A'zam (Hanefi) mezhebi şeyhülislamı
vardır amma Şafii, Hanbeli ve Maliki müftüleri yoktur. Sağlam
27
nesepli nakibüleşrafı, ayan ve eşrafı, ulema ve salihleri, zenginleri ve Mevlev1 fukarası gayet çoktur. Askeri taifesi pek bol
olduğundan sipah kethüdayeri ve yeniçeri serdan yerine muazzam yeniçeri çavuşu, muhtesib ağası, üç yerde şehir naibi, şehir
subaşısı, bacdarı, kale dizdan ve (---) adet kale neferatları, kırk
pare küçük ve büyük topları ve yetecek kadar cebehaneleri vardır.
Bütün yönleriyle bakımlı ve şenlikli bir şehirdir. (---) (---)
Konya imaretlerinin anlatılması: Bu büyük şehir Meram
Dağı'mn doğu tarafında bir düz ovada kurulmuş olup İrem gibi Meram Dağı bu şehrin batı tarafında (---) saat uzak mesafededir. Bu
şehrin içinde ve dışında küçük ve büyük(---) ile örtülü güzel evler
vardır. (---) (---) (---).
Konya mahallelerinin isimleri:
................ (4 satır boş) ................ [12a]
İman yurdu Konya şehrinin camilerinin özellikleri: Hepsi (---)
adet eski camilerdir.
Evvela iç kalede eski yapı Sultan I. Alaeddin Camii:
................ (1.5 satır boş) ............... .
Diller ile anlatılmaz ve kalemlerle yazılmaz sanatlı bir camidir. Ancak iç kalede olduğundan cemaattan yoksundur. Bu iç
kale bir yüksekçe yerde bulunup donammlı ve mükemmel cebehanesi ve topları vardır. Bu kalenin doğu ve kuzey tarafları ova
ve göldür. Konya'mn bütün akarsuları bu göle katışır. Sonra,
Sultan Süleyman Han Camii: İki minaresi, birer tabakalı ve
geniş avlulu, kubbeleri saf kurşun ile örtülü bakımlı ve aydınlık
bir camidir.
................ (29 satır boş) ................ [12b 1
Karaman (Konya) mescitlerinin anlatılması: Tamamı (---)
adet mahalle mescitleridir. Evvel§.,
................ (2 satır boş) ............... .
ilim yurdu medreselerinin tarifi: Toplam (---) adet medreselerdir. Evvela Nalıncı medresesi,
satır boş)
............... .
Kur'an darülkurralarının anlatılması: Hepsi l l adet Kur'an
tecvidi öğretilen yerdir. Evvela,
................ (2
.......... :..... (2 satır boş) ............... .
28
Darülhadislerin anlatılması: Toplam 3 yerde darülhadisi
vardır. Evvela,
................ (2 satır boş) ............... .
Sıbyan (çocuk) eğitim yurdu mekteplerin anlatılması: Toplam
170 yerde her sene elbisesi, çantası ve bahşişi verilir ebced okuyan
sıbyan mektepleri vardır. Evvela,
................ (2 satır boş) ............... .
Derviş tekkelerinin anlatılması: Toplam 40 adet şanlı derviş
tekkeleridir. Bunlardan Hazret-i Sultan Mevlana Celaleddin-i
Rumi Tekkesi'dir ki anlatılmasında dil yetersiz kalır. Sonra kale
içinde, Hazret-i Şems-i Tebrizf Tekkesi, yüksek bir kubbedir. Burada da Mevlana ayini yapılır. Mahkeme yakınında eski tekkedir. (---) (---) (---) (---) (---) (---) (---) (---)
Akarsu çeşmelerinin anlatılması: Toplam (---) adet tatlı su
çeşmeleridir. Kaynakları yine Meram Dağı'dır ki taksim kubbesinden gelir. Evvela (---) çeşmesi,
................ (1.5
Can kaynağı sebillerinin
içeceği sebillerdir .
satır boş)
............... .
anlatılması: Toplam 300 adet cennet
................ (2.5 satır boş) ............... .
Yaşlı ve genç aşevlerinin anlatılması: Toplam ll adet ziyafet
evidir. Lakin hala nimeti bol bol dağıtılan Hazret-i Mevlana
İmareti, Sultan Süleyman Han imareti ve (---) (---) imareti,
................ (1.5
satır boş)
............... .
Hamamlarının anlatılması: Toplam (---) adet hamamdır.
Evvela Asitane Hamamı; eski yapı, suyu ve havası güzel ve tatlı
aydınlık bir hamamdır. Kale içinde Sunkur Hamamı .
................ (1.5 satır boş) ............... .
Ayan (ileri gelen) hamamlarının anlatılması: Vilayet ileri
gelenlerinin anlatınalarına göre 380 büyük saray ve başka ileri gelen evlerinin saray hamamları vardır .
................ (2 satır boş) ............... .
Hastahanelerinin anlatılması: (---) (---) (---) (---) (---) [13a)
Vezir ve ileri gelenlerin saraylarının anlatılması: Toplam 300
adet bağlı, balıçeli ve akarsulu büyük saraylar vardır. Bunlardan
Paşa Sarayı. "·
29
................ (1.5 satır boş) ............... .
Konukevi olan kervansaraylann anlatılması:
................ (2.5
satır boş)
............... .
Tüccar hanlarının manzarası: Toplam (---) adet handır. Evvela Atpazarı Kapısı dışında Bağdad Fatihi'nin Kösem Validesi
Ham büyük binadır.
................ (1.5 satır boş) ............... .
Bekar gariplerin konakladıklarl hanların anlatılması: Hepsi
20 adet maarif ehli bekar hanlarıdır .
................ (2 satır boş) .............. ..
Güzellik çarşı-pazarı bedestenlerin adedi: Toplam 1900 sultan
çarşısı dükkaniarı vardır. Nice yüz dükkaniarı baştan başa kargir
bakımlı yapılardır, ama bunlardan kargir yapı demir kapılı
kanatlar ile yapılmış mavi kurşun ile örtülü bedesteninde zengin
tüccarlarda bütün dünyanın değerli eşyaları mevcuttur. Sipah
pazarı, saraçhaneleri ve tahta kalesi bakımlı ve süslüdür.
Genç yaşlı fnsanlannın yüz renklerinin özellikleri: Suyunun ve
havasının tatlılığından bütün halkı sağlam yapılı, rahatına
düşkün, buğday tenli sağlam bünyeli adamları olur. O kadar
yaşlanır ve yaşarlar ki kuvvetleri gitmiş, hey' eti yitmiş, ömrü
yüz yetmişe yetmiş ve sohbetten ve oynaşmaktan kalmış olurlar,
ama uleması, akıllı, olgun, yetkin ve ergin insanları vardır.
Cihan güzellerinin anlatılması: Kadınları gayet güzel yüzlü
hoş yapılı olup konuşmaları ölçülü, dişleri diziimiş inci gibi olur.
Kıvrım kıvrım örülmüş saçlarını döktüklerinde gönlü yaralı aşık
ların akılları tarumar olur. Ve Konya'nın helvacı civanlarıyla
Selman-ı Pak berber civanları merali ve ceylan gibi sürmeli gözlü,
şirin sözlü, parlak yüzlü nice güneş parçası gençleri olur.
Ayan ve ileri gelenlerinin anlatılması: Bunlardan Hazret-i
Mevlanazade Halim Çelebi ve,
................ (2 satır boş) ............... .
Beden ulemasının (tabiplerin) anlatılması: Toplam 20 adet
hekimleri vardır ki her biri sanki Eflatun-ı İlahi, Bokrat, Sokrat,
Calinus, Aristotales, Filikos, Fisagores-i Tevhidi ve Ebu Ali Sina
gibi cerrah, usta ve uzman tabiplerdir. Bunlardan (---) (---) (---)
(---) (---) (---) (---) (---) (---) (---)
Duası
30
kabul olan şeyhlerin
anlatılması:
.............. :.(2.5 sahr
Seçkin
boş)
şairlerin anlatılması:
................ (2.5 sahr boş) ............... .
Hem-sohbet olduğumuz dostlar ve kardeşler:
................ (2.5 sahr
boş)
................ [13b]
Aşık mazınnelerin anlatılması:
................ (2.5 sahr boş) ............... .
Bölge halkının giyeceklerinin özellikleri: Genellikle asker!
taifelerj sarnur kürk ve değerli kumaşlardan kaftan elbise giyerler. Diemaları muhteşemane çeşit çeşit soflar ve Bruci zai' ve mollayi' bezler giyerler. Ehl-i örfü (idarecileri) ve diğer erieri tamamen Hazret-i Mevlana muhibbi (sever) olduklarından halkın
çoğunluğu Mevlevi' külahiarı üzerine Muhammedi' sarık saradar
(---)
Karaman şehri halkının özel lehçeleri: Gerçi Etrak diyarıdır
ama musannif ve mü'ellif dili açık ve ifadesi düzgün kimseleri
vardır, ama şehir Etrakleri "Nidek şu mühmeli, helecesi, kelecisi
tatlı tatlı sözlü değildir" derler. Başka, "Bürü anariye vardım, o
kişiyi onda yasanladım" diye nice çeşit sözleri vardır, ama gayet
gerçek garip dostu adamlardır.
İbret verici yapılarının anlatılması:
................ (2.5 satır boş) ............... .
Anadolu beldesinin tatlı rüzgarının anlatılması: Bu şehrin saha rüzgarı, nesim rüzgarı ve tatlı havası gayet meşhur ve herkesçe
beğenilir. Bazıları Ma'arretünnuman ve Haleb havasından tatlı
dır diye Karaman elleriyle Germiyan elleri ve güzellerini överler.
Gerçekten deseher vaktinde insan saha rüzgarın<J.an hayat bulur.
Zira bahar mevsimi ve güz mevsimi düzenli bakımlı bir şehirdir.
Hayat sularının anlatılması: Bu kale dışında bir akarsu taksimi için bir kubbe inşa olunmuş. O kubbede 366 lüle tatlı su şehre
taksim olunup bütün cami, mescit, hamamlar, hanlar ve bütün ijeri
gelen konaklarına dağıhlır. Konya şehri sulanıp bütün bağları sular. Meram Dağı'ndan doğar. Daha sonra Konya Ovası'nda göl
olur.
Evlerdeki su kuyularının anlatılması: Toplam 2.700 ev, bağ,
bahçe ve bostan su kuyuları vardır ki her bir derin su kuyusu sankiMısır'da Harnan Kuyusu'dur. Hepsi hayat suyundan nişan verir su
....
;.
...
_
31
kuyularıdır.
Sakller ile zorluklarla çekilip bütün bahçeler,
sünbülistan, gülistan ve bostanları sulayıp yetmiş çeşit yeşillik ve
sebze türü şeyler yetişir.
Beldenin ikliminin anlatılması: 5. hakiki ikiimin ortasında
olup yazı ve kışı ortadır. Ancak 17. örfi iklimdedir, demişler.
Yine usturlab (astronomi aleti) ilmi üzere eniemi {---) ve boylamı
(---) (---) dakikadır. (---) {---) (---) (---) {---) (---) {---) (---) (---)
Selçuklu Konyası'nın talii: Tarihçiler ve yıldız bilginlerinin
doğru görüşleri üzere usturlab ilminde ve kavl-i sahlhleri üzre
ilm-i usturlabda ve ruh'-ı daire ilmi ile Konya'nın yükselen taliini Zühre (Venüs) burcunda bulmuşlardır. Bunun için bütün halkı
saz, söz, ney, çeng, rebah ve semaya düşkün olup Mevlevfleri Zühre
gibi raks ve sema ederler (---) (---) (---).
Hububat ürünlerinin anlatılması: Yedi çeşit taneli buğdayı
olup deve dişi dedikleri buğday meğer Şam Havranı'nda ola, ama
arpası gayet yağlı olduğundan atlara çok vermekten sakınmak lazımdır. Diğer tahılları, otları ve sebzeleri beğenilir. Yeşillikleri
güzel ve sevimli, ekinlikleri geniş, bereketi bol, şenlikli şehri
bolluk içinde bir beldedir.
Sanayilerinin beğenilenlerinin anlatılması: Bu şehrin kuyumcuları, külahcıları, terzileri ve pak Selman1 herberieri meşhur
dur, ama debbağları (deri işleyicisi) yedi iklimde yoktur. Bu
şehir Meram'ında bir güne çiçek hasıl olur. Silıl {kırmızı veya
mavi renkli kök boya) ve mavidir. Onun ile debbağlar tabaklayıp
gök mavisi renk, şeftali gülü, sarı, turuncu ve kırmızı sahtiyanı
(boyanmış ve cilalanmış deri) olur ki Arap ve Acem'de meşhurdur.
Yiyeceklerinin anlatılması: Evvela beyaz ekmeği, kahisi (bir
çeşit simit), çöreği, ballı böreği ve helvasının çeşitlerinden zülbiyesi, pandısı, pişmaniyesi ve tahiniisi meşhurdur, ama sabuniyesi (helva) ile canım beyaz halka çinisini(?) aşıklar yediklerinde insanın dimağı ikiye ayrılır. Başka özel helvacı çarşısı
vardır. "Konya'da adama helvayı döğerek yedirirler" diye
meşhurdur. [14a}
Meyve çeşitlerinin anlatılması: Evvela Meram Bağı'nda kamerüddevle adında ve kamerüddin derler iki çeşit mışmış alusu
(kayısı) olur ki Şam'ın Hamavi kayısısından lezzetli, sulu ve yemesi hoş olur. 20 çeşit armudu, kirazı, dürbelisi{?), üzüm sarması
ve badem kırması (---) (---)olur, ama limonu, turuncu, nan, inciri,
zeytini ve hurması olmaz.
32
Çeşit çeşit
içecekleripin
anlatılması
................ (5.5 sahr
boş)
Direkli İrem Bağları benzeri Meram bağları ve diğer
gezinti ve mesire yerlerinin özellikleri
Evvela Meram Mesireyeri: Bu İrem Bağları ve Cennet
bahçelerine benzeyen bu güzel yeri nice bin şairler sultanı övgüler
dizip anlatmışlardır, ama Tanrı bilir denizde katre (damla) ve ve
güneşte zerre övememişlerdir. İnsaflı olan ülkeler görmüş dünya
gezginleri "Cihanda benzerini görmedik" derler.
Gerçekten de bu haklr de bu Konya gezisine gelinceye kadar 20
sene seyahatimiz olup böyle bir bahçe ve böyle güzel bir yeşillik
görmedim. Budin serhaddinde İrem Bağı'na benzer Peçoy şehrinin
kale ardında Baruthane Mesireyeri, Kırım Adası'nda Sudak
Bağı, İstanbul'da Osmanoğulları'nın 170 gülistan bahçeleri, Malatya'nın Aspozusu, Tebriz'de Şah Cihan Bağı ve bu Konya
Meraını Mesireyeri'nin yanında o övgüler yazılan mesire yerleri
küçük bir çimenlik değildir.
Sözün kısası, Hazret-i Sultanu'l-ulema'nın, Celaleddin-i
Rumi hazretlerinin, yetmiş yedi tabaka büyük evliyilların nazarı
değmiş bir evliya nazargahıdır.
Toplam (---) adet bağ ve bahçedir. Buraların yabancısı bir
kimse bu Meram Bağı'na girse kaybolur. Çeşit çeşit güzel sesli
kuşların ahenkli ve hoş ötüşlerinden insan yeniden can bulur.
Özellikle şakrak bülbülün binlerce nağmeleri yeniden hayat
verir. Konya halkı çoluk çocuklarıyla sekiz ay bu Meram
Bağı'nda sakin olup zevk u safa edip felekten kam alırlar. Nice
bin bağ evleri, kulübeleri, camileri, mescit, musalla, han, hamam,
ve çarşı-pazar var ki Konya şehrine gelmeye muhtaç değillerdir.
................ (13
satır boş)
................ [14b]
Gönül alan Konya eserlerinin özellikleri
isimlendirilmesinin sebebi,
satır boş)
............... .
Bu Konya şehrinin doğu tarafında Aksaray üç merhale yerdir.
Kıblesinde Kafiryat Kalesi'ni geçip Larende Kalesi bir gergi
konaktır. Güu.~y tarafında Adalya (Antalya) ve Alaiyye iskeleleri ikişer konaktır. Batı tarafında (---) (---)
................ (7
33
Konya şehrinin içinde ve dışında yatmakta olan büyük
velilerin Allah onlardan razı olsun ve sırlarını aziz
kılsın nur dolu kabirlerini anlatır
Evvela İlahi sırların müftüsü, sonsuz nurların mücahidi, bilgi
kandili, ilim ışığı, makam sahibinin önderi, himmeti yüksek,
alemin ışığı, asfiyanın çlireği, evliyanın özü Şeyh Hazret-i Sultanu'l-ulema: Mübarek isimleri Hazret-i Hasan Belht el-Hatib ibn
Mahmud el-Hatib ibn Mevdfı.d b. Sabit b. Müseyyeb b. Mutahhar
b. Hamad b. Abdurrahman b. Emirü'l-mü'minin Hazret-i Ebubekirü's-Sıddik Allah onların hepsinden razı olsun hazrederine ulaş
maktadır. Kendileri Belh'den Sultan Alaeddin'e gelerek din-i
mübini aşikar etmek için Anadolu diyarına 605 [1207-08] tarihinde
gelip (---) yıl yaşadıktan sonra 631 [1234] tarihinde vefat etti.
Selçuklu Sultanı Alaeddin'in son yıllarında idi. Daha sonra oğlu
Celaleddin-i Rumi ki Hazret-i Molla Hünkar'dır, Hazret-i Sultanu'l-ulema'nın oğludur, onun postuna oturup dervişlerine şeyh
oldu, onun mübarek türbesinde medfundur.
Bu sultanın sandukasıyla beraber sağlam bilgi yolunun talipleri, irfan yolunun kervancısı, hakka erenlerin önderi, taliplerin
isteği, imarnet aleminin güneşi, keramet tahtının padişahı, gören
gözlerin kaynağı, mücahede bilgilerinin toplanan yeri, vefa denizi, şifa kaynağı, aziz dostların bir tanesi, evliyanın müctehidi
Şeyh Hazret-i Molla Hudavendigar Celaleddin-i Rumi, yani Hazret-i Mevlana Muhammed b. Sultanu'l-ulema Hasan-ı Belhl b.
Mahmud b. Mevdfı.d b. Hazret-i Ebubekir es-Sıddik Allah onların
hepsinden razı olsun.
Bu Hazret-i Mevlana'nın doğum yerleri Belh diyarıdır. Çocukluğunda olgun ve yetkin iken babalarıyla Karaman diyarına
bütün akraba ve yakınlarıyla gelmişlerdi. Belh'de kutlu doğum
ları 606 yılının Rebiülevvel ayının 6. günündedir. [08.09.1209]
Mutlu zamanlarında Nakşibendiye tarikatında 400.000 Müslümana önder olmuşlardır. Kendileri zahir bilginlerinden iken
Şems-i Tebrizt hazretlerinden fakirlik cihazını kabul ettmişler,
batın ilimlerini de onlardan tamamlamışlardır. Mevlevllik tarikatını kurup 400.000 Allah kulunu irşad etmişlerdir. Daha sonra
673 [1273] Sultan Rükneddin Süleyman zamanında Cemaziyelahir
ayında bu geçici dünyadan kalıcı dünyaya göç ederek babaları ile
yan yana sandukalar içinde defnedilmişlerdir. Bu hesap üzere
aziz ömürlerinin müddeti 68 sene 3 aydır. Allah sırrını aziz etsin.
34
Bundan sonra din ~eryasının dalgıcı, yakin incisinin denizi
Şeyh Çelebi Hüsameddin Hasan b. Muhammed b. Hasan ibn Ali
Türkmen ziyareti: Hazret-i Mevlana'nın yetiştirmesidir. Mesnevl-i Şerif'in yazılmasına bunlar sebep olmuşlardır. Hazret-i
Mevlana'dan sonra bütün dervişlerin izniyle bunlar seccade sahibi
(şeyh) olmuşlardır. 684 [1284] tarihinde Selçuklu Sultanı Gıyased
din Mes'ud zamanında vefat etmiştir. Hazret-i Mevlana yanında
gömülüdür.
Sonra dünya ve din, sultanı yakin katının sımurgu Şeyh Hazret-i Veled Efendi Bahaeddin ibn Hazret-i Mevlana Celaleddin-i
Rumi b. Hazret-i Sultanu'l-ulema ziyareti: Hazret-i Molla Rünkar'ın büyük oğlu idi. Mutlu doğumları Konya'da 623 [1226] senesinde olup Çelebi Hüsameddin'den [15a] sonra şeyh olup bunların zamanında büyük valideleri yani Hazret-i Mevlana'nın şef
katli anneleri Konya şehrinin kıble tarafına bir menzil uzaklıkta
Larende şehrinde oturmakta idi. Bu Sultan Veled Efendi'nin
rüyasına büyük annesi girip,
"Yetiş ey oğul! halet-i nez'deyim (ölmek üzereyim), beni defn
eyle" diye rüyasında görür.
O an Sultan Veled uyanıp yolları katiayarak Larende'de bulunup babaannesinin son nefesinde yetişir.
Büyükannesini Larende Mevlevihanesi'nde defn edip yine
yolları katiayarak Konya'ya gelir. Bu kerametierini açıkladık
larından sonra 712 [1311-12] tarihinde vefat eder. Aziz ömürleri
müddeti 89 senedir. Aziz babası Hazret-i Hiinkar yanına defn
ederken Mevlana hazretleri mübarek elleriyle Sultan Veled Efendi'ye yer gösterdikleri müsbettir. Allah hepsine rahmet eyselin.
Bu hakir 1060 [1650] tarihinde Melek Ahmed Paşa efendimiz
Sadrazam iken padişah fermanı ile bu kutlu türbeyi tamir edip
evkafnamelerine baktığımızda, temiz soyları bu şekilde anlatılmıştır.
Sultan Süleyman Han yapısı Hazret-i MevHina Türbesi Allahın rahmeti üzerlerine olsun: Nice padişahlar ve sultanlar, bu
kutlu türbeyi tamir etmiştir, ama 941 [1533-34] tarihinde Süleyman Han, Bağdad fethine giderken 200 kese masraf koyup cennet
benzeri Bağdad'ı feth edip gelince evvela Sultanu'l-ulema ve oğlu
Hazret-i Molla Rünkar'ın sandukalarını altın işlernelere gömdürüp gümüş şebekeler, dört tarafında güzel yazılı Kur'an-ı Kerimler, gümüş aletler, gümüş şamdanlar, buhurdanlar, gülabdanlar
,..._,
;._
~
35
ile bezemiş ve nice bin kıymetli kandiller ve
sanatlı avizeler ile süslemiştir. Hazret-i Sultanu'l-ulema'nın
sandukası hepsinden yüksek ve Molla Hünkar'ın sandukası ondan
alçak ve (---) (---) alçaktır.
Mübarek başlarında Mevlevi külahiarı üzere beyaz Mevlevi
sarıkiarı ve boyunla;rı olan yer mahallinde Keşmiri ve Lahuri
şallar ve sünnet-i Muhammedf taylesanı heybetli ve ruhaniyetli
mübarek kabiderdir ki avlusundan gören adama korku ve endişe
gelip bir dehşet hasıl olur.
Bu mübarek kabider semahanenin kıblesi tarafı köşesinde
dört tarafı parmaklıklar ile çevrilmiştir. Üzerlerinde başka kubbeleri yoktur. Ve semahane meydanı bir cilalı parlak alandır.
Başka mutrıbhaneleri ve ibadethane mihrabı düzgün direkler ile
yapılmış bir türbedir.
Bir ham mermer ile döşenmiş geniş ve büyük bir avlusu vardır.
Toplam (---) adet kapısı vardır. Bu avlunun dört tarafında pek
çok sayıda gönlü yaralı derviş odaları vardır. Pencereleri etrafında olan bahçeye bakmaktadır.
Haftada (---) Mevlana ayini olup üç yüzden fazla kimi molla,
kimi bey ve paşa ve her biri birer bağın gülü arif-i billah dünyayı
terk edip Mevlana Tekkesi'nde çark edip sema ve safa ederler.
Her biri birer Aristo akıllı, şair, kitap yazar yalın ayak başı
kabak fakidikle övünür canlar vardır. Gece ve gündüz İlahi aşk
ile sermest olmuş, kendinden geçmiş dervişler vardır.
Ve kilar, fırın ve bir aşevi mutfağı da bütün bu anılan hayrat
eserleri Süleyman Han'ındır. Bu tekke yakınında iki minareli bir
cami, bir medrese ve ziyafet evi, imareti bütün Süleyman
Han'ındır. Bu hayrat ve hasenatın tamamı kargir yüksek kubeler
ile yapılmış ve baştan başa mavi has kurşun ile örtülmüş büyük binalardır. Sözün özü, Osmanoğulları devletinde böyle büyük bir
tekke yoktur .
ve
çerağdanlar
................ (7
satır boş)
................ [15b]
Bu türbenin dışında olan dervişler mezarlığında
yatmakta olan büyük evliyaZarı ve diğerlerini bildirir
Şeyh Hazret-i Sadreddin-i Konevi ziyareti: Kuyumcubaşı
oğlu idi. Annesini Muhyiddin-i Arabi alır. Gerdek gecesi Muhyiddin bir tavuğu tamamen yiyince hatunu "Şu ma' sum Sadreddin'e bir lokma vermedin" der. Muhyiddin hernan tavuğun kemikle-
36
rine "Kalk, iznimle" d_eyince Allah'ın izniyle tavuğun kemikleri
hayat bulur. Zira Muhyiddin "Hüve Hüve" makamında kutb-ı
avn idi. Onun için "Kum bi-izni" (Kalk iznimle) dedi, "Kum bi-iznillah" (Kalk, Allah'ın izniyle) demedi. Hatunu bu kerameti
görünce oğlu Sadreddin'i Muhyiddin'e teslim etti. Bütün öncekilerin ve sonrakilerin ilimlerini, ledün (gayb, öteler) ilmini Muhyiddin-i Arabl'den görüp kamil mürşid olmuştur. Üvey oğlu,
yetiştirmesi ve gözdesi olmuştur. Allah ikisine de rahmet eylesin.
Şeyh Muhakkık-ı Tirmizi ziyareti {---) {---) Allah sırrını
kutlu eylesin.
Mevlana Muhyiddin Mehmed b. Mehmed, meşhur Martalos
Efendi: Mevlevller yakınında gömülüdür.
Mevlana Ahmed b. el-Kazvini de Mevlevller yanında yatmaktadır.
................ (10
Bu Konya
satır boş)
............... .
şehri Osmanoğulları şehziidelerinin
taht merkezi
olduğundan nice şehzadelerin gözdesidir ve niceleri burada
gömülüdür. Hatta 966 [1557] tarihinde Süleyman Han, Şehzade
Selim Han'a Konya eyaletini yönetsin ve adalet eylesin diye
bağışladığında bu güzel beyt tarih olmuştur,
Liva-yı
adl-i şehzade verüp nur
Karaman ellerini kıldı aydın
Sene (---)
Daha sonra Süleyman Han oğlu Bayezid'e Amasya sancağını
bağışlayıp lalasının ve Kuduz Ferhad Bey'in' ayartmasıyla Konya'da Selim Han ile güzel geçinemedi. Amasya sancağıyla Konya
sancağı birbirine sınır olduğundan iki kardeş şehzadeler birbirinin
askerini kırmaya başladı.
Bu çok sıkınhlı durumlar Süleyman Han'ın kulağına gidince
zorunlu olarak Bayezid'i Amasya'dan aziederek Devlet başkenti
ne yakın Kütahya sancağını bağışladı. Bunun üzerine Şehzade
Bayezid,
"Hay beni İstanbul'a yakın götürürler, hayır değildir"' diye
Sarı Rüstem Paşa'nın kışkırtmasıyla Bayezid asi olup 80.000 Türk
belalısı asker topladı.
Sultan Bayezid inatçı ordusuyla Konya Salırası'nda belirince
Şehzade Selim tarafından yardıma gelen Vezir Mehmed Paşa kalabalık aske~· ile öncülüğe çıkh.
37
Konya Kalesi altında iki kardeş askeri birbirine karşılıklı
saf bağladılar. Selim tarafında yeniçeriler saf saf durdular. Bayezid'in ilk başta hücum eden eşkıya askerine yahşi kurşun ,~urdu
lar. İlk hamlede o iki alayın seçkini belki daha fazlası şehitlik
şerbetini içtiler.
Bu hal üzere ta gün~şin bahmına dek büyük savaş olup gecenin
karanlığı hastınnca herkes kendi tarafının sancakları dibinde
karar ettiler. Seher vakti yine iki taraftan ceng davuluna tokmaklar vurulup ta öğle vaktine dek şehzadeler ceng~ oldu.
İşin sonunda zafer rüzgarı Allah'ın izniyle Şehzade Selim tarafına esip Bayezid'in topladığı eşkıyalar ateş saçan kılıçların
dişinden geçip kılıç artıkları kaçmaya başlayınca hemen fakir
Bayezid, oğlu Şehzade Orhan ile ve lalası Kuduz Ferhad ile toplam 300 nefer kimse ile Amasya'da karar edip Nahşivanlı Akın
Seyfeddin adlı dinsizin kandırmasıyla Şehzade Bayezid ve dört
adet ciğer-köşesiyle Acem diyarında Şah Tahmasb'a varıp
sığındılar.
Ona pek çok ikramda bulunup hoş tuttular. Beri tarafta Selim
zafer kazanmış olarak ganimetieriyle Konya'da rahata erdi.
Bu büyük cenge tarih:
Eyledi Sultan Selim ile
kıtali
Bayezid.
Sene 966 [1557].
Daha sonra Bayezid'i evlatlarıyla Şah, Osmanlı'ya gönderdi. Beş şehzadesiyle Sivas'ta katı olundular. Paşa oturduğu kalenin kuzey tarafındaki kapı dışındaki mezarlık içinde gömülüdürler, Allah onlara rahmet eylesin. [16a]
Konya şehrinden yine kıble tarafına 8 saatte,
İsınil Kasabası menzili: Konya nahiyelerinden naipliktir ve
(---) (---) hükilmettir. Toplam (---) adet evlerdir. (---) Cami, han
ve hamarnı var bakımlı beldedir. Buradan (---) saatte,
Konya Karapınarı Kasabası menzilinin özellikleri
Rumeli'nde de Kırkkilise Karapınarı olduğundan buna Konya
Karapınarı derler. Konya toprağında (---) kazası sınırında (---)
hakimliktir. Suyu ve havası tatlı, bağ ve bahçeli, (---) bakımlı
haneli şirin kasabadır.
Çarşı içinde Süleyman Han Camii kurşunlu muazzam bina camidir. Mimar Sinan yapısıdır. Bakımlı ziyafet yurdu imareti var.
38
................ {1 satır boş) ............... .
başkası mescitlerdir. 3 tekke, {---) hamam, (---), (---) adet han
(---), sıby an mektebi (---) (---) ve toplam (---) sultan çarşısı
dükkanlar ile süslenmiş şehir gibi hoş yapılı bir kasabadır .
................ (1.5
Buradan 9 saatte,
Eski
satır boş)
............... .
şehir Ereğli
yani eski kale Erkili'nin özellikleri
Osmanoğlu devletinde seyahat ettiğimiz yerlerde 4 Ereğli
vardır. Bir Rumeli'nde İstanbul yakınında Silivri ile Tekirdağı
arasında Tekirdağı Ereğlisi, büyük bir !imanlı köhne kaleli bir
yerdir. Biri de Kastamonu toprağında Karadeniz kıyısında Akçaşar ile Bartın şehri arasında Bartın Ereğiisi derler. Sarıhan Ereğ
lisi, harabe olmadadır.
Ama bu Karaman Ereğiisi Hazret-i Resul-i Kibriya'nın Hazret-i Ömer'e verdiği ağzı yarı mucizesiyle ve Hazret-i Sultanu'lulema ve Celaleddin-i Rumi Mevlana'nın nazargahı olması sebebiyle günden güne Herlernede olup bakımlı ve şenlikli olmadadır.
İlk kurucusu Yanvan Tarihi görüşüne göre Hazret-i Nuh aleyhisselamın oğlu Sam'dır.
Daha sonra kalesini Hazret-i Ebubekir halifeliğinde aslıab-ı
güzinin gulgulesi korkusundan Kayser Harkil benzersiz bir kale
yapınca ismi Harkiliyye oldu. Daha sonra 484 [1091] tarihinde
Sultan Alaeddin, Sultanu'l-ulema ile bu kaleyi büyük ceng ve
sıkıntılı savaş ile feth etti. Bütün yaralılara. ve hastalara Peygamber Pınarı'nın başındaki çamurdan Sultanu'l-ulema sürünce
bütün dertlilere o mübarek kil merhem olduğundan "Er-kili" yani
"Er-çamuru" demekten bozulma Ereğli adıyla isimlenmiş evliyaların nazargahı seçkin bir şehirdir.
Daha sonra Türkleri isyan etti. {---) tarihinde Fatih Sultan
Mehmed, kalesini feth edip bir daha isyancı ve belalı Türkler
sığınmasınlar diye kalesini yer yer yıkmıştır. (---) üzere beşgen
şeklinde sağlam taş yapı güzel bir kaledir, ama içinde dizdarı,
neferatları ve cebehanesi yoktur .
................ (1 satır boş) ............... .
Fatih Sultan Mehmed yazımı üzere Karaman eyaletinde muaf
ve müsellem Harerneyn-İ Muhteremeyn evkafı bakımlı şehirdir.
İstanbul'da 'barüssaade ağası padişah kanunu üzere nazırdır.
39
Onların tarafından
bir
muhteşem şanlı ağa
yüz
atlı
ile idare eder.
ellerinde olduğu zamanlarda
Bütün İslam padişahlarının
Haremeyn evkafıdır.
Hatta küffar elinde iken kötü işli Kral Harkil bu şehrin suyunun Resulullah'ın mucizesi ile aktığını görünce, gerçi imana
gelmedi ama Hazret-i Ömer'e ve diğer halHelere her sene hediyeler gönderdi.
Bu şehir, Resulullah'ın korumasında olmuş idi. Zira bu Hazret-i Ömer Medine'de durduğu yerde parmağıyla Harkil Kayser'in gözünü çıkarıp kör Harkil olmuştu. Nice ki hayatta idi, halifelere hediyeler gönderirdi. Halen günümüzde de halifelerin korumasında olup Haremeyn hakimi zabt eder. Karaman paşasının
adamları asla karışamazlar.
Bir hakimi de şeriat tarafından 300 payesiyle şerif kazadır.
Toplam (---) adet şenlikli köyleri vardır. Senelik 7 kese anılan
köylerden hasıl olur.
Kethüdayeri, yeniçeri serdarı, muhtesibi, şehir naibi, şehir
subaşısı ve su taksimindemir-i abı yani su ağası vardır. [16b] Eğer
bu şehirde su ağası olmasa gece gündüz kan kavga eksik olınazdı.
Zira bu şehir Peygamber Pınarı Dağı dibine kurulup şehrin doğu
tarafı, batısı ve kuzey tarafı tamamen Harkil Ovası sayılıp bu
gönül açan düzlüklerde toplam 26.000 tescilli ve kayıtlı bağ,
bahçe ve ekinlikler vardır.
Tamamen mucizeler ile sulanmaya muhtaç olduğundan bir su
hakimi vardır. Bütün bağ ve bahçelerden su hakkı olup Haremeyn'e surre gider.
Bu İrem şehri toplam (---) adet (---) örtülü iki katlı ve tek
katlı büyük konaklar, bakımlı haneler vesüslü evler ile bezenmiştir. Her hanesi birer akarsu, havuz ve şadırvanlar ile
süslenmiş şenlikli ve güzel bir şehirdir.
Toplam (---) adet camidir. Bunlardan Koca Mehmed Paşa
Camii; Süleyman Han veziri camii olduğundan Mimar Sinan yapı
sıdır.
................ (8 satır boş) ............... .
Ve toplam (---)adet mescitlerdir.
................ (1.5 satır boş) ............... .
Ve toplam (---) adet derviş tekkeleridir.
40
................ (1.5 satır boş) ............... .
Ve toplam (---) adet handır. Bunlardan Rüstem
sarayı Mimar Sinan yapısıdır .
Paşa
Kervan-
................ (1.5 satır boş)
Ve toplam(---) adet hamamdır .
................ (1.5 satır boş)
Ve toplam (---) adet çarşı pazardır .
................ (1.5 satır boş)
Yiyeceklerinin ve içeceklerinin beğenilenlerini bildirir:
................ (1.5 satır boş) ............... .
Mesire yerlerinin
anlatılması: Resulullah'ın
mucizesi
Pınarbaşı
................ (2.5 satır boş) ............... .
Ereğli ziyaret yerlerinin anlatılması: Evvela Mevlana
İskenderzade Abdürrahim Efendi; benzersiz nur dolu bir türbesi
vardır. Gönül erbabının ziyaret yeridir .
................ (3 satır boş) ................ [17 a]
Kilinatın
Serveri Mucizesinin bildirilmesi,
Cemiili nazmı ile Ereğli övgüsü
Bismillahirrahmanirrahim ve bihi nesta'ln ve ya Fettah
Hamd kılmak Halık'a vaclbdürür
Ni'metine ins [u] can talibdürür
Hem saliit ile selam ol Ahmed' e
Mazhar-ı Levliik-ı sırr-ı emcede
Sahbına eviadına
olsun selam
Anlar ile oldu çünkim din temam
Ehl-i ahyardan rivayet olunur
Çok tevarlhde hikayet olunur
Bir gün ol
Sultan-ı
Vakıf-ı esrar-ı
zeyn-i enbiya
remz-i "Hel eta"
Otururdu Rahmeten Ii'l-alemln
Hem Salabetle Emlrü 'I-mü 'minln
41
İbn-i Hattab ömer ol kan-ı cud
Hazret-i Serverle
kılmışdı
sücud
Hazret ağzından mübarek yarını
Ol nübüvvet ağacı esrnarını
Verdi ağzından dedi kim ya Ömer
Emr-i Hak'dır sen bunu tut mu'teber
Bu emanettir senin ağzında bil
Vakti gelince anı sen saklagil
Anı
bel' etti Emzrü'l-mü'minzn
Mustafa'nın sırrına oldu emin
Dar-ı
mihnetten çu mihnet darına
Gitti sultan kodu yarın yerine
Yar-ı sanı a'del ü alim Ömer
Ehl-i İslam buldu devrinde zafer
Bir melfkin adı Harkil-Rum idi
Kendisi ve cümle kavmi şum idi
Görmediler yüzünü Peygamberin
Mu'cizatın bilmeyüp ol serverin
Name
yazıp
Sandılar
gönderip kavm-i daldl
kim ola bu işi muhdl
Dediler kim isteriz biz ya imam
Dininiz hakk ise bildir bi't-temam
Zahir olsun ilimizde bir
Cari olsun görelim hem
pınar
aşikar
Terk edelim din ü kendi bilirniz
Vakfedelim ana cümle ilimiz
Hem müselman olalım biz bi't-temam
Sözümüz hep cümle budur vesselam
42
Name geldi çün_ Medine şehrine
Ol halife ve adalet bahrine
Name geldi çün ana buldı vusul
Gördi ma'nasın bulup ol pür usul
Lık düşdi
kalbine çok ıztırab
Zahiren verdi cevab-ı bii-savab
Gice vardı merkad-i Peygamber'e
Makdemine kodu baş u yüz yire
Çok tazarru' eyleyüben ağladı
Ya HaMballah meded eyle dedi
Beyne nevm [ü] yakaza ol pak zat
Gördü kim geldi göründü bir sıfat
Dedi kim kaldır başını ya Ömer
Hak katında sen çu oldun mu'teber
Sana verdiğim ağız
Gizlü idi alısardır
biirım
ki var
aşikar
Gönder anı Rum'u ma'mur eylesün
Remzim ile ehl-i Rum'u toylasun
Çun Emzrü'l-mü'minzn buldu safa
Dedi zahir mu'ciziit-ı Mustafa
Münkatı'
olmaz cihandan ta ebed
Cümleye andan iriserdir sened
Menziline geld'Emzrü 'l-ma 'minzn
Çıktı ağzından o dem dürr-i .hemzn
Gizledi sanduka içinde anı
Hurrem oldu görenin can u teni
Gönderüp ol dürreyi ashiib ile
İzzet [ü] ikram ile ahbiib ile
43
İhtiram ile anı götürdüler
Harkil u' r-Rum 'a
anı
yetirdiler
Cem' oluben bu sihirdir dediler
Bu yalandır ya mekirdir dediler
Dediler bunu koyalım bir yire
Olmaya toprak ola taş [u] dere
Kodular bir yire yazı sengi çok
Bir deredir taşı çok toprağı yok
Zahir oldu anda enhar-ı kirarn
Mu'cizat-ı Mustafa'dan ey hümam
Ne yire kim kodularsa çıktı su
Çün hemendem cari olup aktı su
Her biri bir dürlü söz söylediler
Bunun üzre ittifak eylediler
Yarı
varup kodular taş mermere
Çoğu münkir oldular Peygamber'e
Diğer kıt'a:
Koyunca seng üzere yarı zahir
Tulu' etti o dem bir ma' -i tahir
Serı'an
anda dahi oldu cari
Resul-i Kibriya 'nın ağzı barı
Dediler ol bınara şimdi Ebriz
Ne hikmettir ki akar şöyle tiz tiz
Cemi'an ettiler tecdid-i iman
İdüp tasdik olup cümle müselman
Mu'cizat [u] hem keramet oldu bu
Zemzem-i Ahmed değil midir bu su
Oldu meşhur Zemzem ile İsma'll
Hacer anayile babası Halil
44
Lik bu mu'ciz-i Resul-i Kibriya
o şefa'at kanlı] tile-z asfiya
Münkirine oldu ma'lum bi' t-temam
Bildiler ol hazret[i] hep has u am
Zübde-i evliid-ı İsmail Halil
Hazret-i Ahmed mu'in-i bii delU
Enbiya vü evliyanın efdali
Adem evlildının oldur ekmeli
Mu'cizatından
zuhur eden bınar
Hükmüdür Zemzem denilse sad hezar
Ol mübarek su başında has [u] am
Mesken edip duttular anda hzyam
Ol makam oldu nazargah-z Huda
Seyr ederler padişah u hem geda
Başka
bir
kıt'a:
Müfti-i devr-i zernan ehl-i yakin
Hazret-i Es'ad Efendi şeyh-i din
Eyledikle hacc için azm-i sefer
Bu diyarı eyledi seyr [ü] güzer
Olmağıla
bu vilayet rah-ı hacc
Olduğuçün dahil-i min külli fecc
İzzet ile bu diyara geldi ol
Vardı
nehre seyr için buldu vüsul
Meclisinde
Olduğiyçün
hazır
olan iirifiin
müfti-i sahib-zemiin
Eylediler anda istiftii olar
Bu suyun aslın beylin et dediler
;i/,
45
Suret-i fetviida verdiler ceviib
Dinle budur ol cevab-ı bii-saviib:
Tenbfh eyleyip Mri, mübiirek ağzının yarı
Yarup ahcarı ciirf eyledi çun nice enhdrı
Bu yerlerde zü(iili mu'ciziitın eyleyip eliri,
Hariicii kesdi tığ iibıyla küffiir-i fücciirı
Miihasal. ol su akup oldu revlin
Mu'ciziit-ı Mustafa'dan her zemiin
Ol fezii kim
yağidi
Olmamışdı bağ
anda bınar
u bostan sebzetar
Her kuyudan içilirdi suları
Hem su içün var idi kayguZarı
Gördüler kim
Dediler cümle
aktı
nehr-i bl-giriin
olalım Müslimiin [17b]
Ehl-i İslam oldular cümle temiim
Mu'ciziit-ı Mustafa'dan has u iim
Gördüler bu nehr-i eliri bii sebiit
Bir sudur kim mislidir Nll ü Furiit
Diğervezn:
Edüp cuş u
Hemendem
huruş aktı
başladı
feziiya
zikr-i Buda'ya
Anın sıyt
u sadiisın sanma hiill
Zikr-i Allah eder dinle makiili
Lisiin-ı
hiil ile der yii Muhammed
Ki sensin mazhar-ı Levliik-i emced
Benim iişık sana elin u gönülden
Senin fikrin benim gitmez dilimden
Bana kılmak kariir-emken ola mı
Feziilar bana hiç mesken ola mı
46
Benim senden '!luradım budur ey
Mübarek yüzünü göstere Allah
Şah
Bile girem seninle cennete ben
Şefa'at kıl ereyim rakmete ben
Ben oldum çünki ma'-i mu'cizatı
Ki senden isterim hem iltifdtı
Beni bir kerre nuş eden ricdle
Şefa'at ile yalvar Zü '1-celdle
Bu şevk ile tamam etti
Hemen alçaklara oldu
figanı
revanı
Olup cari figanı zarı guya
Ovalar oldu guya misl-i derya
Tahassun etmeğe hak-i gubdrı
Getürüp yapdılar sedd ile yarı
Geçüp
yazıyı
da
derya-yı Nfl-veş
İdüp cuş [u] huruşu aktı seyl-veş
Dolup cümle su Harkile Ovası
Su içre kaldı evlerin binası
Kaçup halkı sudan hep dağa çıktı
Ki tufan-veş olup dünya su aktı
Kral yanına geldi cümle adem
Dediler nolıser bu hdl-i alem
Ki derya oldu cümleden ovamız
Yıkıldı evlerimiz hem yuvamız
Dedi akılleri bir iş edelim
Medine şehrine varup görelim
Ki zira anda ettiler du'ayı
Du'4sıyla sel almışdır ovayı
....
"""
47
Varup bildirelim hdl-i
Ki razi oldular Ms ile
temamı
amı
Yazup name melik gönderdi adem
Ana derler idi peyk-i mükerrem
Bu canibden varup name o şaha
Anın adli irişdi mihre maha
Emzrü'l-mü'minin ol İbn-i Hattab
Oturmuşdu yanında cümle Ashdb
Okundu nameyi bildi temamet
Gelip nutka dedi sahib-salabet
Dedi Peygamberimiz bil diridir
Cemi'-i enbiyanın serveridir
Muradınız
Kaçan kim
Diğer
ne ise ola
hasıl
olasız şer'ile
amil
bahr:
Bir yire cem' oldu sahb-ı Mustafa
İbn Hattab-ı Ömer 'le Murtaza
Cümle ashiib-ı Resul-i Kibriya
Söylediler her birisi bi-riya
Dediler kim varalum Peygamber'e
Diyelim ahviilimiz ol servere
Bize andan ne olısardır cevab
Olalım amil bulalım çok sevab
Merkad-i Peygambere cümle varup
Hak-i payine kamu yüzün sürüp
Kıldılar
ana salat ile selam
Başlayuben söylediler hem keliim
48
Dediler kim y_a Resul-i zü'l-minen
Gel bizüm müşkilimiz hall eyle sen
Yüz tutuben ağladılar her biri
Merkad-i pakine kodular seri
Her kimin mir'at-i kalbi oldu pak
Dediler ikrar edip ma arfnak
Ol
kişi
Zat-ı
kim kendülikten mahv ola
Hak'ta kendüliğin yok kıla
Zahir olur anda settaru'l-guyub
Setr eder aybını Settaru'l-uyub
Keşf
olur ana hakayık dürleri
Zahir ederler çü batın erieri
Lutf ile
kılur
tecelli ana Hak
İlm-i esrar-ı ledünn olur sebak
Ya peygamberden olanlara niçe
Keşf-i esrar olmasın mı ey hoca
Cümlesinin kalbine mülhem olup
Murtaza kim cümleden a'lem olup
Dediler kim ana eyle feth-i bab
Bize vergil sen haber ey kamyab
Zahir oldu anda esra[r) u'l-guyub
Se tr eder aybını Settaru '1-uyub
İbn Ebi Talib Ali' dir şah-ı din
Dedi bana
keşf
olupdur bu yak'in
Cümlemiz suya yazalım bir kitab
Yazalım hem ismimiz şeyh ile şab
Cimderelim bir kişi ashdbdan
İzzet
ü •. ikram ile ahbdbdan
%·
-~
49
Cümle Ashaba dahi söylediler
Bize de mülhem olan bu dediler
Yazdılar bir name Bi'smillah ile
Mustafa namı yazıldı evvele
Yazdılar pes Ahmed-i Muhtar hakı
Veeh-i pakinde olan envar hakı
Name vardıkta sana ey ma'-i pak
İttiba' yoluna eyle insilak
Aşık-ı şeydalığından
geç i su
Mest [ü] medhU.ş oluban akma i su
Nasa enfa' oluben vaktiyle ak
Ta ki ola ruz-ı mahşer yüzün ak
Diğer kıt'a:
Niçe bir ah edip feryad edesin
Bu aşkı kendüne üstad edesün
Mücerred hUy [u} hay ile iş olmaz
Senin gözün yaşiyle dünye dalmaz
Misal-i ebkem ol kendü halinde
Ko bu cuş [u] huruşu dur yolunda
Ki sırr-ı aşkı sakla sende ki var
Müyesser ola ta ki sana didar
Ki haddinden tecavüz etme asla
Ki senden hasıl ola nice ma'na
Çü senden bula insan intifa'ı
Bulasın
hak
katında irtifa'ı
Ger ağlarsan dahi vaktiyle ağla
Zamaniyle çıkup bir hoşça çağla
Ki senden hasıl ola bağ u bustdn
Yiyüp anda safalar ide insan
50
Dahi bitsün kamu eşetir {u] es mar
Ki gune gune bite sende ezhdr
Ki ferydd eyleye
Karargah edinüp
Eğer
Anı
mürğ-i hoş-elhan
enva'-ı
mürgan
bir sud'olursa sebze-zarı
kim görse kalmaya kararı
Zamanıyla çıkup
eyle cereyan
Görüp seyr eyleyenler ola hayran
Çıkup hengam-ı
Olasın
gülde eyle feryad
bülbül-i şeydaya üstad
Ki vuslat demleri oldu o demler
Gelir vuslat gider cümle sitemler
Bu usluba yazup name temamı
Dahi gönderdiler cümle selamı
Varan ademler ile bir sahdbe
Alup mektubu ol gitti cevabe
Götürdü çun bular mektubu Rum'a
Gelip gösterdiler Harkil-ı şuma
Pınarbaşına
cem' oldu ulular
Geh Ashab u {geh] ahbdb u velller [18a]
Dediler varalım nehriıi başına
Bizimle görelim nehrin işi ne
Kim anda cem' olup cümle
Durup saf saf kamu şeyh u
kibdrı
sığarı
Du'dlar eyleyip anda cemaat
Zuhur oldu nice dürlü keramet
Sah9be, kim yazup vermişdi name
Okuyup name{y]i erdi tername
'<>
.,
1"'
sı
Mübarek su dahi dinledi anı
Ki suyun guyiya var cism [ü] canı
Tamamen okudu mektubu karf
İşidüp su o dem kıldı kararı
Ki guya name[y]i nehr etti tefhlm
Kabul etti keZdmı oldu tesilm
Niçe etmeye ta'zlm ol keldmı
Lisan-ı hdl ile duydu seldmı
Niçe dürlü
Dil ehline
beşliret
işaret
oldu anda
oldu anda
Hem anda nice hikmet oldu zahir
Resulün ümmeti kıldı tefahür
Pes andan su yine akup yürüdi
Iyanen "Allah Allah H u!" der idi
Pes andan sonra gün günden az aktı
Acebler gördü her kim ana baktı
Açıldı
pes o Harkile Ovası
Göründü herkesin mülk-i esası
Yerine vardı herkes anda ma'mur
Reaya ü heraya oldu mesrur
Cemi'an zaid olan ma'-i cari
Akup buldu kemal üzre kararı
Zevaid su varup bir çaya aktı
Ki menfez oluben hep suyu çekti
Bu asr içre denildi ana çün Rud
Zevayid sular oldu anda mevcud
Bu duran suyu çekmese o yine
Olup derya yürür idi sefine
52
Taşar hengam-~
gülde o seraser
Olur nefinde her mahluk beraber
Suvarır bağ
u bustiin ehl-i dihkiin
Refahiyyet bulur insan [u] hayvan
Medine vakfına bri'is çü budur
Sebeb vakf olmağa budur bu sudur
Anın
ismiyle Harkil idi evvel
Herak dimek olurdu iy mükemmel
Müluk-ı
Kayseriden bir melik-zad
Hikem ilminde idi kamil üstad
Ekilürdü vilayette ad ile
Olup meşhur o adl ile drid ile
Ereğli
oldu adı şimdi meşhur
Ziyaret eyleyenler oldu mesrur
Nice medh olmaya· bu ab-ı seyyar
Ki sun' ile yaratmış anı Settar
Ki üç yüz altmış altı Hırk suyu
Aceb taksim etmiş bunca suyu
Akar Hırki-misiil ma-i Ceyhun
Gider sahrrilara guya ki mecnun
Olur her kuşe anda sebzezarı
Bütün güller olur bülbül kararı
Anın
her kuşesi san bağ-ı cennet
Hayat bulur kılanlar anda sohbet
Ki kande varsa anın bir mizanbı
Döner üstünde nice asiyabı
Nedir anda olan bağ u besatın
Nedfr ezhrir ile dürlü reyahin
53
Nedir anda olan enlu1r-ı carı
Gönüllerde komaz asla gubarı
Ana bağ-ı İrem desem hata yok
İrem bağında bu denlü safa yok
Biter şeftaltt vü emrud u elma
Olur zerdalüsü manend-i hurma
Nice medh etmeyim ben bu cinanı
Ki zira yokturur bu şehre sanı
Verüp vakfiyyetine Al-i Selçuk
Bu hali bilmiş idi cümle mahlttk
Telef olmuş idi ol vakf cerras
Mukarrer eylemişdi Al-i Abbas
Gelüp sonra yine mzr-i Karaman
Muhakkak eyleyüb etmişdi ferman
Olup vali bu ikllme Selim Şah
Makamın kıla cennette ol Allah
Verüp hükmü ana sahibkıranı
Mukarrer eyledi evkafın anı
Verüp vakfiyyetin cümle selatin
Mücedded verdiler hükm-i heratın
Hususd bu zamanda ol vilayet
Müfettdh üstüne bdb-ı sa'adet
Güzzn-i Al-i Osman Han Osman
Şekinşah-ı cihan Sultan Osman
Anun şimdi olupdur padişahı
Huda olsun nigehbdn-ı pendhı
Sa'adetle muzaffer ola dd'im
Semdvdt ile arz oldukca kd'im
54
Olunca saltanat tahtına na'il
Anın vakfiyyetine oldu ma'il
Virüp vakfiyyetine hükm-i te'kid
Anınçün oldu böyle vakf te'yid
Cells-i
Enzs-i
padişah-ı
tacdar-ı
alem-ara
dar-ı dünya
Karln-i şehriyarı heft-kişver
Sa'adet-baht [u] mansur [u] muzaffer
Ağa-yı a'zam-ı
darü's-sa'ade
Sa'adetle ola da'im küşade
Olupdur nazır-ı vakf-ı peyamber
Muln ola ana Allahu Ekber
Ola vakfın re'ayası safada
Analar hayr ile dfi'im du'ada
Tekellüfden, meşakkatten müsellem
Mu'af [u] hem müberrfi ola adem
Huzur-ı
kalb ile eyler du'ayı
iderler ruz [u] şeb hamd [ü] senayı
Cemali'nin dahi budur ricası
Erişe kfimil insanın du'fisı
Bu Resul-i
Kibriya'nın
mucizesinin suyunun özellikleri ve
Ereğli şehrinin övgüsü burada tamam oldu, ama hakkını vererek
bu Ereğli şehri anlablsa başka bir ciltli kitap olur. Zira eski zamanlarda Antakya şehrinden sonra bu Harkile şehri yani Ereğli
şehri, bakımlı ve şenlikli büyük bir belde ve şen bir şehir idi. ,
Daha sonra Konya şehrini Selçuklular'dan Sultan I. Alaeddin
imar edip taht merkezi Konya olup şenlendikçe bu Ereğli'nin bayındırlığı gerilerneye başladı ama hala günümüzde bile bakımlı
bağlarının ve gülistanlannın övülmesinde dil yetersiz kalır.
•·: ............... (3 sabr boş) ................ [18b]
55
Karaman
Ereğiisi'nden
yine
kıble tarafına
9 saatte,
Ulukışla Kasabası
menzilinin özellikleri
Niğde sancağında ve Karaman eyaletinde Koca Mehmed Paşa
evkafıdır. Mütevelllsi hakimdir ve 150 akçe şerif kazadır.
Toplam (---) adet köyleri vardır. Adalet üzere kadıya beş kese
hasıl olur. Kethüdayeri ve serdan vardır. Toplam (---) adet tek
katlı, iki katlı ve kargir bağ ve bahçeli, bakımlı ve şenlikli temiz
toprak örtülü evlerdir.
Ve hepsi (---) mihraphr. Bunların içinde mükellef ve süslü
seliitin camii gibi Koca Mehmed Paşa Camii; bir yüksek kubbeli,
uzun minareli, avlusu ham mermer döşeli, etrafı kubbeli ve avlusu
içinde (---) şirin bir cami dir, kıb le kapısı üzere tarihi, bir
zaviyesi ve temiz bir hamarnı var.
Büyük bir ham var, sanki bu şehrin kalesidir. Hepsi 170
ocaktır. Başka avlu odaları, başka develiği, 300 tavla at alır at
ahırı ve 300 tavla kahr alır avlusu ortasında büyük bir havuzu ve
yemekhanesi var ki her akşam ocak başına birer bakır sini ile
beşer tas buğday çorbası, beşer ekmek, birer yağ kandili ve her at
başına birer torba yem verilir. Nimeti bol, vakıfları sağlam hayrat büyük bir handır. 300 kadar dükkanıarı vardır.
Bu yazılan eserlerin tamamı kargir güzel bina mavi renkli
kurşun ile örtülmüş Mehmed Paşa evkafıdır. Hayrat sahibi Haleb'de Şeyh Bekrller yanında Öküz Mehmed Paşa adıyla meşhur
olup o yüksekçe türbede yüksek bir kubbe içinde gömülüdür. Allah
·rahmet eylesin.
Nice yerde bol bol hayratları vardır ama bu Ulukışla hayratının benzeri meğer Şam'ın batısında ve güneyinde Sinan Paşa
hanları ola.
................ (2.5
Buradan 7 saatte,
satır boş)
............... .
Gönül alan dağ, Ramazanoğlu Yaylağı'nın özellikleri
Adana eyaleti hükmünde büyük bir yaylaktır. Osmanoğulları
hükmünde toplam 70 yayla vardır. Bunlardan Erzurum ensesinde
Bingöl Yaylası, Revan yakınında Ağrı Yaylası, Van yakınında
Vereg Yaylası, diğer Van yakınında Sübhan Yaylası, Şehrezol'da
Harir Yaylası, Musul yakınında Cudi Yaylası, Mardin yakınında
Sincar Yaylası, Diyarbakır yakınında Karadağ Yaylası, Kayseri
56
yakınında
Göksun Yaylası, Birgi'de Bozyaylak ve Tire Yaylası,
Manisa ensesinde Sultan Yaylası, Bursa'da Keşiş Dağı Yaylası,
Kastamonu Yaylası ve Sinop Yaylası (---) (---)
Bunun benzeri nice büyük yaylalar da Rumeli'nde Samakov
Yaylası, yakınında Rila Yaylası, yakınında Destpot Yaylası, Serez Yaylası, Sofya'da Vitoş Yaylası, Menlik Yaylası, Hersek'de
Çimirne Yaylası, İllok Yaylası, Nevesin Yaylası, Bosna'da
Köprez Yaylası, Kazanlık'da Turvakotran Yaylası ve Şıpka Yaylası.
................ (1.5 satır boş) ............... .
Bunun benzeri nice yüz yayiaları Rumeli'nde seyr ettik ama
Erzurum'un Bingöl Yaylası gibi ve Adana'nın bu Ramazanoğlu
Yaylası gibi büyük yaylak görmemişim. Eğer burada olan Türkmen
boylarının aşiret ve kabilelerinin isimlerini yazsak başka ciltli
bir kitap olur, ama genellikle Adana, Tarsus, Sis, Misis, Tartus ve
Silifke kavimleri yaylalamr ki her birinin sınırları, kadı ve
naibleri, hakimleri, camileri, yayla evleri, bahçe evleri, çarşı
pazarları, han ve hamamları vardır. Yetmiş kere yüz bin
(700.000) koyun yaylasına çıkıp koyun hakkı alınır diye meşhur
dur.
Bunda olan hayat suları, yayla kirazları, yoğurdu, kaymağı
vetereyağı bir diyarda yoktur. Çarşı pazarı baştan başa çam tahtasından ve çam kabuğu ile örtülü küçük küçük dükkanlardır.
Kısacası övülmesinde meddalılar aciz kalır.
Murtaza Paşa efendimiz zevk sahibi bir kimse olduğundan üç
gün burada zevk u safalar edip türlü türlü, renk renk çiçeklerin hoŞ
kokuları dimağlarımızı kokulandırdı.
Atlarımız
yonca, tirfil ve ayrık otları ve yeşillikler yemekten
koca karınlı olup 3 günde her biri birer Dabbetü'I-arz'a (kıyamet
alametlerinden olup topraktan çıkan varlık) döndüler. Paşaya bu
yayla halkından tam 3.000 koyun ve yedi at hediyeler geldi.
Buradan yine kıble yönüne yokuş aşağı dere ve tepeli dağlık,
taşlık sık ormanlık yerleri aşıp Çifte Han adında bir derli toplu
iki adet haniara geldik. Bu mahalde bir dere içinde,
Çifte Han ılıcası: [19a] Kargir bina küçük bir kubbe ile yararlı
bir kaplıcadırı-. suyu ılıktır. Bütün yayla halkı bu ılıcada çimip
ebedi hayat bulur. Çifte Han'ı ve bu ılıcayı geçip 7 saatte,
57
Sultan Ham menzili: Bu da derli toplu bir dinlenme yeri, menzil yeri bir handır, ama amansız yerdedir. Genellikle Adana
halkı bu mahalle yaylağa çıkarlar. Ab-ı hayat şeker pınarları
vardır ki cana hayat verir. Buradan yine kıbleye doğru dereli ve
tepeli imiş ve yokuş dereli yerleri aşıp,
Gülek Kalesi menzilinin özellikleri
Bu kalenin aşağı deresinde konakladık. Sağ tarafımızda
göklerle beraber bir yalçın kaya üzerinde yüksek kaledir. (---) Mı
sır padişahı Yusuf Salahaddin'in korkusundan Ramazanoğulları
yuvarlak şekilde fıçı ve külek (tahta kova) gibi inşa ettiğinden
halk dilinde Külek Kalesi, Küvlek ve Gülek Kalesi derler taş
bina güzel bir kaledir. 872 [1466-67] tarihinde Fatih Sultan Mehmed, Karamanoğlu'nun Varsak eşkıyası elinden feth edip hacıla
rın yolu güvenli hale geldi.
Hala Adana Şehri eyaletinde Koson Kazası'nda bakımlı, cebehaneli, kale kumandanı, neferatları ve kale içinde haneleri
vardır. Lakin kethüdayeri ve yeniçeri serdan yoktur ve halkı
asilerdir. Her adam kaleye çıkmaya cesaret edemez. Kaleye
çıkmak da çok zor bir iştir.
Çarşı pazarı, han ve hamamdan bir belirti yoktur. Ancak Fatih'in bir camii var. Bu mahalden kalkıp yine dere ve tepeler ve
yedi kere çayları yüz bin zorluk ve sıkıntılar ile geçip kıbleye
doğru 9 saatte,
Çakıt hanı menzili: Çakıt Nehri kenarında 1047 [1636-37] tarihinde Bağdad Fatihi Sultan Murad Han vezirlerinden Bayram
Paşa'nın hayratıdır ama gayet amansız yerde inşa olunmuş büyük
bir handır. Toplam 70 ocaklı, avlulu, at ahırlı, toprak ile örtülü
kale gibi bakımlı handır, ama imareti yoktur. Hemen gelenler ve
gidenler için bir yolcu kervansarayıdır.
Dibinden akan büyük nehir bahar günlerinde asla geçit vermez. Zira Ramazanoğlu Yayıalarından ve başka yerlerden nice
bin akarsular karışıp derya olur. O mahalde sallar ile geçilir.
Başka zaman at ile geçilir ama terstir, gayet çoşkun akar.
Bu büyük nehrin ilk çıktığı yer olan Sis Dağları'ndan gelip bu
Çakıt Ham altından geçip batı tarafına akarak iner, Tarsus Kalesi altında Akdeniz'e karışır. Bu hanın dört tarafında köyler
yoktur, ama,
58
Topçeken Camus (manda) Yaylağı: Rum, Arap ve Acem'de
Adana camusu meşhıirdur. Bu dağlarda Osmanoğlu padişahının
40.000 adet kanun üzere topçeken camuslan vardır ama bugün hesabını kitabını Tanrı bilir. Kendi biter kendi yiter damgalı ve
damgasız camusları var ki her biri Dabbetü'l-arz'a ve Sevr-i hamele-i arza (dünyayı taşıyan öküz) benzer kara camuslardır.
Bunların korunmaları ve güdülmeleri için yedi adet beldenin
halkı muaf ve müsellemlerdir. Sefer sırasında nice binini kementlerle, tokatlarla (hayvan sürüleri için ağıl olarak etrafı çitle
çevrilmiş arazi) ve kapanlada aviayıp sefere götürüp balyemez
toplar çektirirler. Bu dağlarda kaplan gayet çok olup camus avına
kaplan geldiğinde camusun boğaları kaplanı ortaya alıp ol an
aman vermeyip öldürürler.
Bu dağlar içine başka insanlar dahi giremezler. Hatta Murtaza Paşa öyle büyük alay edip bu dağlar içinde küta küt mehterhane çalıp giderken yedi tane camus mehterhane sesini işitip
"alay budur" deyip hücum edince derhal askeri darmarlığın olur.
Davullar orman içinde kalıp asker pür-silah bu yedi camusa o
kadar ok ve mızrak attılar, ok ile camusların vücutları kirpi gibi
olup nice kurşun daha vurdular, asla ruhlarının haberleri olmayıp
yine dağlara girip gittiler. Bu kadar camusa Osmanoğlu padişa
hından başka bir kral sahip olmamıştır.
Daha sonra bu Çakıt Ham'ndan kalkıp yüz bin dert ve sıkıntı
ile Çakıt Nehri'ni geçip yine kıble tarafına 7 saatte,
Azine Kalesi yani Adana şehrinin özellikleri
İlk kurucusu Emirü'l-mü'minin Muhammed b. Reşid imam iken
Seyhan Nehri kenarında taş yapı bir küçük kaledir. Beldeler
içinde ismine Dar-ı Hüma derler. (---) tarihinde Fatih [19b] Sultan Mehmed Han Gazi feth ettiği bütün özellikleriyle tek tek
hacc için yola çıktığımız sene (---) ciltte [9. cilt] ayrıntılarıyla
yazılmıştır, ama bu mahalde iki gün konakladık.
Buradan kalkıp şehrin kenarında Seyhan Nehri üzerinde 16
göz büyük köprüyü geçip yine kıbleye doğru(---) saatte,
'
EskiMisis Kalesi'nin özellikleri
İlk kurucusu Ebu Cafer el-Mansur'dur. İspanyalılar aldı. Bin
çuka işliği var idi. Ona göre nice marnur yerleri var idi. Daha
sonra 891 ["1:486] tarihinde Bayezid-i Veli, İspanya elinden feth
59
edip hac yolunda bir daha kafirlerin yerleşmemesi için kalesine
çokça asker koyup imar etti. Sonunda İspanya küffarı bin pare
gemi ile deniz kıyısındaki Osmanoğulları elinde olan kalelerin
tamamını yakıp yıkarken bu Misis Kalesi'ni de harap edip hali
üzere bıraktı. Bu şehrin de özellikleri hacca giderken (---) [9. cilt]
cildimizde yazılmış ve anlatılmıştır.
Buradan kalkıp yine kıbleye doğru bu şehre yakın Ilıcak beli
geçip,
Dar-ı Hayye yani Şahınaran Kalesi: Sol tarafımızda bir
yalçın kaya üzere Maraş yolunda görünüp biz kıble yönüne 13 saatte,
Kurtkulağı menzili: Düzlüğünde konakladık
................ (2
satır boş)
............... .
Buradan Demirkapı adlı yer, bir korkulu ve tehlikeli yerdir.
Kayserler zamanında bu yere bir kale duvarını ta deniz kıyısına
varıncaya kadar çekerek Arap askerlerinden emin olmuşlardır.
Bir demir kapı inşa ettiklerinden hala yapılarının belirtileri
açık ve seçik görünür.
Bir yalçın kaya üzere harap bir kalesi ormanlık içinde
kalmıştır. Onun için bu yere Demirkapı derler. Hala yine bu yerde
Çum Kürdü haramlleri yolkesicilik edip av kapıp dağlara çıkar.
Bu tehlikeli yeri geçip 9 saatte,
Payas Kalesi'nin özellikleri
(---) tarihinde kurucusu (---) (---) (---) dur. Haleb eyaletinde
1007 [1597-98] tarihinde Süleyman Han, Selim Han, III. Murad
Han veziri Koca Sokollu Mehmed Paşa'nın vakfına.ayrılmıştır ki
300 adam ile yönetilir büyük bir vakıf tevliyetidir. 150 akçe şerif
kazadır. Nahiyesi 16 kethüdalık sayılır. Kethüdayeri, yeniçeri
serdarı, muhtesibi, şehir naibi, şehir subaşısı ve gümrük emini
vardır ama müftüsü ve nakibi yoktur. Ancak kale dizdan ve
yetmiş adet kale neferatları vardır.
Payas Kalesi'nin şekli: Deniz kıyısında dörtgen şekilli taş
yapı güzel bir kaledir. Toplam 8 adet topları vardır ama büyük
bir burcunda balyemez topları ile limanı korutur. Zira Haleb
iskelesi olduğundan gayet serhaddir.
Kalesinin fırdolayı büyüklüğü 800 germe adımdır. Kale içinde
toprak ve kireç ile örtülü 300 adet bakınılı haneleri var. Kalesinin
fırdolayı iki kat duvarları burç ve bedenleri gayet dayanıklı ve
60
sağlam yapıdır, Doğu
yonune bakar ikişer kat demir kanatlı
kapıları ve hendeği Üzerinde ağaç köprüsü var. İskele kulesi bir
sağlam ve yuvarlak kuledir. Gece ve gündüz kale neferatları bu
kule üzerinde gözcülük ederler. Zira gümrük bu mahaldedir.
Liman, eski zamanda gayet tatlı bir liman imiş. Za.nanın
geçmesiyle hala o kadar bakımlı değildir, bir hayat suyu göldür.
Yine bazı gemiler girer ama iri barça (yelkenli savaş gemisi), karavana (büyük kalyon), burtun (küçük yelkenli savaş gemisi) ve
kalyon (yelkenli ve kürekli büyük savaş gemi~i) gemiler girip de-.
mir bırakıp yatmazlar. Bütün gemiler alarka demir alıp yatarlar.
Sekiz rüzgardan emin iyi demir dutar yataklı limandır.
Kale hendeğinin sol tarafı kenarında bir geniş şer'-i Resul
mahkemesi vardır. Kale kapısı önünde yüksek bir dut ağacı vardır.
Ve bu mahalde iki kanatlı demir kapılı kale gibi büyük bir
ham var. Kapısı üzere tarihi sene 1007 [1597-98] tarihidir. Bu han
kapısı kale kapısına bakmaktadır. Ham gayet donanımlı, süslü,
bakımlı, şenlikli, avlusunda pek çok odası bulunan, at ahırlı, develikli, imaret ve yemekhaneli ve bir geniş aviulu bütün gelen giden yolculara dinlenme yeri teklifsiz hanedir.
Bu hana yakın acaip sanatlı bir cami var ki benzeri meğer
İstanbul'da Silivrikapısı içinde İbrahim Paşa [20a] Camii ola.
Mihrabı ve minberi gayet sanatlıdır. Uzunluğu ve genişliği seksener ayaktır, gayet şirin süslü bir sevimli camidir. Hemen avlusu
cennet bahçesinden haber verir bir mesiregah ve dinlenilecek yerdir. Bu şehir içinde böyle bir selatin camii gibi nur dolu cami
olduğundan kalabalık cemaatli ibadetgahtır.
·
Evvela geniş avlusunun ortasında bir şebekeli bir havuzu var,
fırdolayı çevresinde abdest muslukları var ki selsebil gibi gece
gündüz akıp abdest yenilenir. Bu havuzun çevresi çeşit çeşit turunç
ağaçlarıyla bezenmiştir. Her birisinin hoş havalı gölgesinde limon ve turunç çiçeklerinin güzel kokusundan kalabalik cerri.aatin
dimağları kokulanıp hoş koku aldıklarında Rablerine ibadet
ederler. Ve camiin iki kapısı var, biri kıbleye açıktır ki avlu
kapısıdır. Üzerinde son mısranın tarihi:
................ (1 satır boş) ............... .
Ve sol kapı, anılan dut ağacına bakmaktadır. Cami içi gayet
aydınlık nuf dolu bir kubbedir Bunda olan kafesli tunç pencereler
61
üzere sadefkar1 kapaklar ve billur, necef, moran ve hurdekar
camlardır ki parlak güneşin ışıklarının parıltısı vurdukça cami
için apaydınlık olur. Bunda olan kürsü ve müezzin mahfili gibi bir
camide öyle sanatlı kürsü yoktur. Bunda olan şamdan, çerağdan,
türlü türlü asılmış avizeler ve ibrişim nakışlı halılar bir camide
yoktur.
Sözün kısası cami, han, imaret, mescit, medrese, çarşı pazar ve
tatlı hamarnı bütün kargir güzel binaları tamamen mavi saf
kurşun ile örtülü marnur bir şehirdir ki bütün hayrat ve hasenatı
gazi ve şehit Sokollu Mehmed Paşa yapısı olup o bolluk zamanında temel nazırı Sinan Ağa vilayet halkının arzıyla 7.000
kese masraf gösterirler. Asla deftere bakınayıp ateşte yakar. Ta
bu derece Hatem-i Tayy ve Cafer-i Bermeki, Aristo akıllı bir vezir idi.
Sonunda (---) tarihinde Kubbealtı'nda padişah divanı eda
ederken serhad gazilerinin biri bir mahlül (boşalmış) zeamet getirdiğinde vezir, "Verilmiştir!" der. Serhadli,
"Sultanım, beş kere böyle mahlül getirdim. Bir dahi getir sana
vereyim, buyurdunuz. İşte at çatlatıp bunu getirdim" der.
Yine vezir "Verilmiştir!" deyince serhadli dal-kortela
(hançer) olup padişah divanında kubbe altında yedi vezir huzurunda veziriazamın yakasına yapışıp kortela ile bir kaç kere
memesi üzere kortelayı kabzasına kadar saplar.
Birkaç kere de karnma vurup kortelayı vezirin karnında burar. Bu serhadliye el kaldıranlardan bir kaçını da öldürüp dal-satur olup orta kapıda atma binip giderken ardınca divan askeri
üşüşür. Yaralı insaflı Koca Vezir,
"İncitmen, ben bana ettim. Hak ol serhadlinindir. Beş kere
mahlül getirdi, vermedim. Allah emaneti olsun, o garibi kendi
haline koyun" diye vasiyyet edip ertesi gün ruhunu teslim eder.
Ebu Eyyub-ı Ensari yakınında Yoğurtçular Pazarı içinde başka
bir büyük kubbe içinde gömülüdür.
Sultan Süleyman, Sultan Selim ve Sultan Murad Han'a veziriazam olup kırk sene sadrazam olup nice kere aziedilde ve nice
kere başkumandan oldu. Bütün hayrat ve hasenatlarında 320 hutbesi okunur. Rumeli'nde Edirne yolunda Burgaz Kasabası'ndaki
büyük hayrat da onun yapısıdır ki hala bütün vakıflarına nesiinden İbrahim Hanzadeler o hayrat ve hasenatlarını ocaklık
şeklinde mütevelllleridir, Allah rahmet eylesin.
62
imaretinde yemeğini yemişiz, ama bütün
hayratlarının en gereldi ve önemlilerinden olan bu hacıların geçiş
yeri olan Payas şehri tehlikeli derbend iken imar edip güvenli bir
yer oldu. Hala bir bakımlı ve süslü, bağlı ve bahçeli ve güllük
gülistanlık bir şirin marnur şehirdir. Bütün arnher kokulu toprak
gibi toprak, kireç ve cibiz (alçı taşı) ile örtülü 850 marnur hanelerdir. Tamamı hane-i avarızdır. [20b]
Ve bütün örfi vergilerden muaf ve müsellem reayalardır ki tamamı 8.000 adam yazılmıştır. Zabıtları 16 kethüdalık tabir olunur.
Gerektiğinde korsan katirierinin ve dağ haramllerinin
haşeratları yola bile inseler anında bu şehir halkının yiğitleri
batı tarafına Kurtkulağı'na, kıbleye doğru Belen ve Bakras yollarına pür-silah olup elbette haramileri avlarlar ve gelen giden
Müslüman hacıları ve kara ve deniz tüccarlarını geçirirler. Gayet
cesur ve korkusuz erieri ve pek çok hünerli yiğitleri vardır. Bu cesurluklarına göre gayet itaatli kavmi vardır.
Ve bu şehirde ancak Mehmed Paşa Camii'nde hutbe okunur,
geri kalanları zaviyelerdir. Halil Ağa Zaviyesi ve İskele
Zaviyesi var, bildiklerim bunlardır.
Hepsi 300 dükkandır ama bütün eşya bu dükkaniarda mevcuttur. Ve yedi adet kahvehane ve bir hoş yapılı aydınlık hamarnı
var ama bağ ve bahçesi hesapsızdır.
Mercan Ağa Kuyusu demekle bilinen abıhayattan (bengisu)
haber verir Zemzem kuyusu benzeri bir su kuyusu var ki Temmuz
ayında buz parçasıdır. Bütün şehir halkı ona muhtaçtırlar, gayri
su kuyuları da yoktur, ama bu herkesçe bilinir.
Bu şehir deniz kıyısında olduğundan havası biraz ağırdır ama
altı ay kışı gayet tatlıdır. Diğer altı ayda yani Temmuz ayında
(yaz aylarında), bütün şehir halkı şehir içinde kalmayıp bütün
seçkinler ve ileri gelenleri, küçükleri ve büyükleri şehrin doğu tarafında olan,
Nice yüz
hayratları
Payas
Dağı Yayiağı'nın
özellikleri
isimlendirilmesinin sebebi: Beyaz Dağı'ndan bozulma Payas
derler büyük bir yayladır ki o bölgelerde olan Türkmen ve Araplardan 200.000 insan on kere yüz bin (bir milyon) koyunlarıyla
Kuyruk yılqızı yani Ülker yıldızı doğunca altı ay bu yaylalarda
temiz hava 'alır, zindelik ve tazelik kazanıp döl döş sahibi olur63
lar. Nice bin abıhayattan haber verir akarsuları vardır ki her
biri cana can katan yayla ve tatlı sulardır.
Bu şehrin halkı gayet garip dostudur, Oğuz taifesi, saf ve te. miz kalp li halkı vardır. Gayet musaili (namazını kılar), inançlı,
dindar ve derviş huylu adamları vardır.
Yiyeceklerinin ve içeceklerinin beğenilenlerinden; beyaz ve
has ekmeği, yaylasında piŞi lavaşa yufka ekmeği, üzümü, ineiri
ve turuncu (---) (---) beğenilir ama yayialarında kışa yakın bir
üzümü olur, bir diyara mahsus değildir.
Toplam yedi adet yaylalardır. Her birinde birer çeşit özellik
vardır. Evvela,
Sürmeli Yayla'da asla veba olmaz. Habib-i Neccar hazretleri
nice zaman bu yaylada kalıp halkı dine davet etmiştir. Zira peygamberdir demişler ve ihtilaf etmişler. Onların duası bereketiyle
bu Sürmeli Yayla'da asla veba olmaz.
Göktepe Yaylası: Gayet yüksek ve büyük yayladır. Burada
bütün hayvanları asla hastalık vurmaz.
Çatalağaç Yaylası: Burada asla sıtma olmaz. Halkı gayet
sağlam vücutlu olur.
Fındıklı Yayla'da asla ve kat'a yılan, çıyan, akrep ve diğer
zehirli haşeratlar olmaz.
Şolgay Yaylası: Orada hiç bir zaman hırsız ve yol kesici olmaz. Zira Şolgay Sultan, Cüneyd-i Bağdadi hazretlerinin baş halifesidir. Bu yaylada gömülü olduğundan asla harami olmaz. Bir
kimse komadığı şeye el uzatsa eli kurur kalır. Denenmiş
olduğundan bu yaylada asla harami ve yol kesici yoktur. Herkesin malları meydanda açıkta durur. Hiç bir kimsenin el uzatmaya
gücü yetmez.
Sencen Yaylası: Burada cüzam ve miskin varsa Allahu
Taala'nın emriyle alb ayda abıhayat suları özelliğinden vücudu
sağlığına kavuşup cüzamlının vücudu beyaz inci gibi olup yeniden
can bulur. Zira Hazret-i İsa annesiyle Nablus şehrinden buraya
gelip bu yaylada kaldığı mübarek makamı ziyaret yeridir. Hazret-i İsa'nın havarisi Şem'un-ı Safa hazretleri Mısır'ın Behnisa
şer·inden seyahat ederek bu yaylada Hazret-i İsa makamını ziyarete gelmiştir. Burada da Şem'un-ı Safa'nın makamı vardır.
Peygamberlerin gözdesi bir yer olduğundan içtikleri tatlı sulardan cüzamlı hastalar içseler Tanrı'nın emriyle şifa bulurlar.
Herkesin bildiği bütün insanların ziyaret ettiği yerdir. Bazı
64
Frenkler tarihlerinde bu yaylada Hazret-i İsa ve Şem'un-ı
Safa'nın yüce maka~ları olduğunu işitip İskenderun'dan kalabalıklarla [21a] bu yaylalara gelip ziyaret edip havalanırlar.
Kısacası ibret verici, görülmeye değer büyük yaylalardır.
Bu Payas şehrinde iki gün konaklayıp bütün askerin yiyeceklerini ve içeceklerini Mehmed Paşa vakfı tarafından verildikten
sonra göç boruları çalınıp Payas'dan kıbleye doğru mezarlığa gidecek yerde dört göz bir sanatlı Sokollu Köprüsü vardır, ona yakın
deniz kıyısından uzak sağ tarafta,
Hazret-i Sultan Abdülkadir el-Cilani Tekkesi: Tekkesi
bakımlı, şenlikli ve fukarası ehl-i Medyen(?) bir nazar yeri, dinlenme yeri, mesire yeri, gezinti yeri ve kisafir ağırlama yeri bir
tekkedir. Bunu geçip yine kıble tarafına gittik. O mahalde,
Uzun Dede Sultanziyareti: Bir ziyaret yeri tekkedir. Ufak tefek bir tekkedir, birkaç Bektaşi fukarası vardır.
Burayı da geçtikten sonra yine kıble tarafına Mehresin Nehri
Köprüsü geçilir. Adı geçen Mehresin Nehri, Payas'ın doğu tarafındaki anılan yedi yaylalardan toplanıp bu Mehresin Köprüsü
altından geçip hemen bu mahalle yakın Akdeniz'e karışır. Bahar
günlerinde taşkın akar. Buraya yakın,
Merkez Kalesi'nin özellikleri
Bu da Haleb eyaleti toprağında denizden bir ok atımı uzak
yüksek bir dağ eteğinde dörtgen şekilli yontlJla taşla yapılmış bir
savaş kalesidir. (---) tarihinde kayserler yapısıdır. 922 [1516] tarihinde Selim Han, Mısır'a giderken ahalileri itaat etmişlerdir.
Hala Payas naipliğidir. Dizdan ve neferatları vardır ama yeniçeri serdan ve kethüdayeri yoktur. Lakin bağı ve bahçesi
çoktur. Ka:le içinde bir camii ve neferat haneleri vardır. Neferatları, Haleb defterdanndan muayyen ulutelerini alırlar (---).
Bu kaleyi geçtikten sonra deniz kıyısında Sakaltutan Beli gibi
bir bel vardır. Allah saklasın gece ve gündüz haramlleri' eksik
değildir. Haleb'in Çum Kürtleri karargahı, haramller durağı
korkulu ve tehlikeli yerlerdir. Yol kesicilerin yaya gizlenme yerleridir ki gayet sakınmak gerekir.
Burayı geçtikten sonra (---) saatte Acıçay adlı yeri de geçerek
iki buçuk ;aat daha gidip,
65
İskenderun
Kalesi'nin özellikleri
İlk kurucusu Büyük İskender olduğundan İskenderun derler.
Daha sonra Çöl Arapları harap etmiştir. Daha sonra İbn Ebi Da-
vud Alayadi yaptı. Yine harap olup hacıların geçiş yeri kapanmış, haramller yatağı ve Frenk kafiderinin durağı olmuştur.
Sonunda 1021 [1612] tarihinde Sultan Ahmed Han zamanında
Veziriazam Nasuh Paşa sağlam bir kale yapmaya başlamıştır.
Tamamlanması nasip olmadan Karadeniz kenarında Sinop Kalesi'ni Kazaklar istila ettiğini Nasuh Paşa, Sultan Ahmed Han'a
bidirdiği için Ahmed Han, Nasuh Paşa'yı katl edince bu İskende
run Kalesi eksik kalmıştır. Birazcık Osmanoğlu himmeti marnur
olup burasının işlek büyük şehir olması kolay bir iştir. Zira Haleb'e iki menzil yakın, çok gerekli ana yollu bir iskeledir. Her
sene limanına 200 pare Müslüman ve Frenk kalyonları gelip demir
atıp yatarlar.
Kalesi olmadığından kötü renkliFrenk gümrük verınede inat
ve muhalefet edip giderler, ama kalesi imar olsa küffar kalyonlarının asileri gelemeyip itaatkarları da gümrük verınede inat ve
muhalefet edemezlerdi. Hala bu iskele Haleb eyaletinde 70 yük
akçe iltizam gümrük eriıanetidir ve 150 akçe kazadır. Nahiyesi
(---) adet köylerdir. Bu köylerden her sene kadısına beş kese hasıl
~~
.
Çok güzel rahat limanı vardır. Ancak kara karaka (büyük
galyon), burtun (yelkenli gambot, küçük savaş gemisi), şınıya ve
karavana kalyonlar girip yatamazlar, top menzili uzak alarka
yatarlar. İyi demir tutar yataktır ama batı tarafı açık olduğundan kumu çok gelip yine demir kuvvetiyle yatarlar, iyi
yataktır.
Bu limanın batı tarafında 260 mil Kıbrıs Adası'nın burnunda
(---) kalesi limanıdır. Tatlı ve ılıman havada Kıbrıs Adası'nın
karlı dağları görünür derler ama haklr gQrmedim.
Bu İskenderun'da tamamen Frenk ve Rum kefereleri oturduğundan cami, hamam, han ve çarşı pazarı yoktur ama meyhaneleri çoktur. Bazı gelip giden yolcular kış günlerinde bu meyhanelerde konaklarlar, sanki her biri birer handır, ama suları
uzaktan eşekler ile Kervan Pınarı'ndan getirirler.
Gelen giden yolcular, bu İskenderun ada gibi yer olduğundan
Kervan Pınarı'nda konarlar, ama bu İskenderun'da yedi kralın
66
balyoz vekilieri yani konsolosları oturup balyozları (elçileri)
Haleb'de {21b] balyozhanelerinde (eçiliklerinde) otururlar.
Bu İskenderun Haleb iskelesi olmak ile gümrük yanında büyük
mahzenler vardır. Gece ve gündüz Frenk kafideri orada alış veriş
ederler. Hatta Murtaza Paşa efendimiz büyük alay ile bu mahalden geçerken denizde yatan 26 pare kalyonlar "Safa geldin!" diye
o kadar şenlik topları attılar ki sanki her biri Nemrud ateşi
içinde kaldı.
Bu İskenderun'un üç tarafı sazlık ve bataklık yerdir ki kefere
domuzlarının bataklığıdır. Müslümanlar sakınarak yatarlar ves-
selam.
Buradan kalkıp Kervan Pınarı'nı geçip yine kıbleye doğru kah
deniz kıyısı, kah yüksek dağlar geçerek Karga Sekmez adlı beli
yüz bin candan bezdiren belalar çekerek yağmur suları içerek o
tehlikeli yeri geçtik. Ona yakın Gök Gedik adlı yeri de geçip(---)
saatte,
Belen Kasabası 'nın özellikleri
Türkmen dilinde "belen" diye yokuş olan yere derler. Haleb
eyaletinde voyvodalıktır ve 150 akçe {---) nahiye köylü kazadır.
Kethüdayeri ve yeniçeri serdan vekili vardır. Bütün evleri birbiri üzere havaleli hayırlı yere kurulmuş toplam 700 adet toprak
ile örtülü eski tarz bakımlı Türk evleridir. Hepsi 3.000 kadar
halkı vardır. Suyunun ve havasının tatlılığından halkının yüzlerinin renkleri kırmızıdır.
Yer yer Türk mahbubu ve mahbubecikleri ·vardır ama evleri
gayet dardır. Bütün yolcular onlardan usanmıştır. Zira yoldan biraz uzaktır ama yaylağı bol yerdir.
Ve kurşunlu güzel camii vardır. Bir{---) yapısıdır.
Camii kapısı önünde bir bakımlı ve süslü kurşun örtülü ham da
vardır. Bir ham da haraba yakın olmuş bakıma ve onarıma
muhtaçdır. Bir hamarnı ve 40-50 kadar dükkanıarı var.
Yiyeceklerinin ve içeceklerinin beğenilenleri; sulu üzümü ve
diğer meyveleri meşhurdur.
Bu şehrin ensesindeki dağlarında bağları ve havası tatlı
yaylaları beğenilir.
Buradan kalkıp yine kıble tarafına iniş yokuş aşıp Gafarlar
Beli'ni geçip yani yol bekçilerini geçip onların sağ tarafında bir
top atımı yoldan uzak,
67
Bakras Kalesi'nin özellikleri
Eski zamanlarda (---) yapısıdır. Daha sonra nice m elikler
eline girmiştir. 922 [1516] tarihinde Selim Şah, Mısır üzere giderken Osmanoğlu'nun büyüklüğünden korkusundan itaat ederek
Hadım Sinan Paşa'ya anahtarları teslim ettiler.
Yunus Paşa'yı kale hakimi edip bu yollardan Mercidabık
Salırası'na Osmanoğlu ~skerini geçirmeye memur oldu. Bir bayır
üzerinde beşgen şeklinde bir kaleciktir. Ne kadar adım kuşat
hğını bilmiyorum .
................ (1.5 sahr boş) ............... .
Haleb eyaletinde hükumettir ve 150 akçe kazadır. (---) adet
köyleri vardır. Kethüdayeri, yeniçeri kumandanı, kale dizdan ve
(---) neferatları (---) vardır. Kale içinde ancak 150 kadar neferat
ve fukara haneleri vardır.
Bir camii, han ve hamarnı ve küçük bir çarşısı vardır. O kadar
donanımlı değildir. Zira yoldan uzaktır ama dağlarında olan
sünbül ve müşk-i rumfsi ovalarını süsler ki Bakras sünbülü ve
müşk-i rumfsi meşhurdur. Zamanında insanoğlunun dimağını kokulandırır.
Bütün
halkının karları bağlar,
bahçeler ve
dağlarında
çiçek
soğanları çıkarıp İstanbul'a ve başka diyarıara götürüp satarlar.
70-80 haneli müşk-i rumisi herkesçe bilinir.
Buradan kalkıp yine kıbleye doğru Bakras altında Kabaağaç
adlı mahalde Gafirciler adlı yeri geçtikten sonra Kara Mefrat
adlı mahalli de geçip 12 saatte,
Cehennem yurdu şehir ve eski taht merkezi
Antakya Kalesi'nin özellikleri
Çok eski bir belde olduğundan her dilde birer özel isim ile
isimlendirilmiş güzel bir şehirdir. Bazıları Entakiyye derler, niceleri Antakıyya, niceleri Ayn-ı takıyye derler, bazıları Entakiyye, niceleri Antakıyye ve bazıları Antekye derler ama meşhur
galah Antakıyya ve Entakiyye'dir. Kıptf dilinde Cebsiyan derler, Arap dilinde (---) derler, Yunan dilinde (---) derler, Acemce'de An-takiyye derler. Gayet eski şehirdir. Nuh Tufanı'ndan
önce Sürid Hakim derli toplu küçük bir şehir kurmuştur. Hazret-i
İdris zamanında halkı islama gelmediklerinden halkı cehennem
azabı gibi yakıcı rüzgar ile acıklı azap çekerek yok oldular.
68
Tufan'dan sonra Nuh aleyhisselamın oğlu Yafes imar edip
[22a] nice zaman burada oturdu. Çocuklannın çocukları yeryüzüne
yayıldı. Hazret-i Nuh'a da iman getirmeyince Cenab-ı Hak kız
gın ateşle bu kavmi helak ettiğinden nice tarihçiler bu şehre Dar-ı
cahim (cehennem yurdu) ve Dar-ı kayasıra (Kayserler yurdu)
dediler.
Daha sonra(---) büyük bir kale inşa edip Hazret-i Süleyman'a
isyan ederek bütün halkıyla kaleye sığındılar. Hazret-i Süleyman insanlar, cinler, yaban hayvanları ve kuşlar ile bu kaleye
savaş açtı. Sonunda Hazret-i Süleyman bu kaleyi feth edip bütün
halkıyla pa dişahım esir etti. Daha sonra Hazret-i (---) asrın da
Takyanus tahtı olduğundan An Takyanus'dan bozulma Antakıyya
derler.
Denklayanuş
yani
Takyanus Kral'ın durumunun anlatılması
Eski zamanlarda bunlara Rum kayseri derlerdi. Zira Erzurum'a, Sivas'a, Kayseri ve Konya şehirlerine sahip olduğundan
Rum kayseri derlerdi. Birkaç kral toplansa kayasıra (kayserler)
derler, ama bu Takyanus, Rum krallarından olup taht merkezi
Roma ve Antakya idi. Yunanlı İskender tarihinin 595. senesinde
sapık kral olup zulmünden Aslıab-ı Kehf (Mağara ashabı) " ...
gayb için zanda bulunacaklar, sayıları yedidir, sekizincileri de
köpekleridir, diyecekler ... " [Kehf, 22] ayetinde anlatıldığı gibi 78 adet Ashab-ı Kehf'in kaçtıkları bütün tefsir kitaplarında yazılıdır.
·
Bu Takyanus putperest idi ama dost gibi görünüp Hıristiyan
ları, Şamlıları ve Mısırlıları kırıp kiliseleri harap ederdi. Onların malıyla İskenderiye üzerine varıp kendine asi olan veziri
hileyle katı· ederek İskenderiye sahibi olup Mısır di yarını Buhtunnasr gibi harap etti. Oradan Acem ülkesine bir vezirini kumandan ederek Şapur Şah ile büyük savaş etti. Şapur Şah'ı katı edip
bütün çoluk çocuğunu ve hazinesini Takyanus'a gönderdi. O mal ile
bu Antakya Kalesi'ni daha fazla imar etti. Sonunda 20 sene
krallık edip zorba olduğundan dişlerinin etleri dökülüp öldü. Yerine alçak oğlu Karniyal kral olup iki yıldan o. da ölünce kayserler
bunda son buldu.
Devlet Hıristiyan milletine nasip olup Büyük Kostantİn kral
it,.
•
olup Hazret-i Isa ayinini icra etti. Ilk Hıristiyan bu Kostantİn
69
olup bütün Takyanus putlarını kırmışhr, bütün heykelleri ateşte
yakmıştır ve yerlerine kiliseler yapmıştır, ama Takyanus'dan
sonra Buhtunnasr evlatları Antakya'yı harap ettiler.
Nice krallar eline girip Hıristiyan kayserler elinde iken Hazret-i Ömer halifeliğinde Kudüs-i Şerif feth oldu. Halid b. Velid,
Esved b. Mikdad, Ebu Ubeyde ibn Cerrah ve nice bunların benzeri
sahabelerin seçkinleri gelerek büyük cengler ettiler. Kimi feth
edip kimi fetihsiz Medine'ye döndüler. Sonunda {---) tarihinde
Abbasllerden Harun Reşid 300.000 asker ile Seyyid Battal Cafer
Gazi ile gelip büyük cengle ile feth eyleyecek bütün küffarını
kılıçtan geçirdiler. Şehzade Me'mun'u hakimatayıp Harun Reşid
yine Bağdad'a gidip ölünce küffar yine Antakya Kalesi'ni istila
eyledi.
Sonunda Şam Padişahı Nureddin Şehid hazretleri kerfere
elinden feth etti. O vefat ettikten sonra Yusuf Salahaddin, Mısır
sultanıyken Kudüs'ü, Trablus-Şam'ı ve bu Antakya'yı Frenk küffarı istila etti.
Türkmenoğulları ki cümle beş neferdir. Bunlardan biri Emir
Kerboğa'dır. Denizler gibi büyük ordu ile Antakya Kalesi'ni küffardan kurtarmaya geldi, ancak savaşçı Frenkler tarafından bozguna uğradı. Utancından ve onurunun kırılmasından Haleb tahhnı
bırakıp 495 [1102] tarihinde Acem diyarının cihan yarısı Isfahan
şehrine giderken Hoy şehrinde vefat etti ve oraya gömüldü.
Daha sonra Salahaddin Yusuf, Mısır'dan denizler gibi asker
ile gelip Kudüs'ü, Trablus-Şam'ı ve bu Antakya'yı feth etti. Ta
Mısır padişahlarının Çerkezlerinden Sultan Gavrf devrine dek
Mısır padişahlarının elinde kaldı.
Sultan I. Selim, Acem'le ceng ederken Mısır Sultanı Gavrf
İranlılara yardım etti.
Çıldır Ovası'nda Selim Şah, Gavrf'nin İranlılara yardımı sebebiyle yenilmişken Allah'ın izniyle fırsat rüzgarı Selim Şah'ın
üzerine esti. Şah İsmail bozguna uğrayarak kaçarken 40.000 kadar
seçkin Mısır askeri kılıçtan geçirildi. Sultan Selim Selim Şah zafer kazanmış olarak dönüp,
"Kızılbaşa (İranlılara) yardım eden Müslim geçinen adamın
katli vacibdir" diye Kemal Paşazade Ahmed Efendi'den fetvalar
aldıktan sonra Bismillah ile gazaya niyet etti.
Sonraki senede Mısır'da Gavrf'ye elçiler gönderdi. Elçilerinin
Gavrf tarafından katiedildiği haberi Selim Şah'a gelince delilli
70
ve sağlam bir fetva daha ele alıp yer götürmez asker ile önce
Göksun Yayiası'nda Maraş Padişahı Sultan Aliiüddevle'yi bozup
40.000 Türkmen azgınlarını katletti. Alaüddevle'nin devletsiz
başıyla yetmiş boy beyleri başıyla Mısır'da Gavr! Han'a gönderip
"Hazır ol vaktine!" dedi.
Gavr! de Selim Han'ı Mercidabık'da 400.000 insanla karşıla
yıp Hazret-i Davud'un Melik Cillut ile ceng ettiği yerde bir Selim
ve Gavr! cengi oldu ki Gavr! bu cengin sonuna ermeden Haleb Kalesi'ne ancak 700 nekes (hasis) Çerkez ile kimsesiz olup firar ettiler.
Selim Şah ardına düşüp Haleb'i aman ile feth etti. Yunus
Paşa'ya da bu Antakya'nın anahtarlarını teslim etti. Nice kere
yüz bin altın ile vilayet halkı hediyeler ile Haleb altında Selim
Han'a gelip dua ve sena ile hediyelerini sundular. Bıyıklı Mehmed Paşa Antakya valisi olup Haleb eyaletine yazıldı.
İşbu Antakya fethi 922 [1516] tarihinde gerçekleşmiştir. Halen
günümüzde Osmanoğulları elinde Haleb valisi hass-ı hümiiyCınu
nun voyvodalığı hükumetidir. 300 adam ile zabt eder,ve 300 akçe
payesiyle şerif kazadır. Nice kere 500 payesiyle nice mollalara
arpalık olarak bağışlanmıştır.
Dört mezhepten şeyhülislamı, nakibüleşrafı, sipah kethüdayeri, yeniçeri serdarı, şehir naibi ve muhtesibi vardır. Kale dizdan ve (---) adet kale neferatları vardır. İç il olduğundan yetecek
kadar cebehanesi, küçük ve büyük yirmi parça yaralı şekilli topları vardır.
Büyük ve eski Antakya Kalesi'nin özellikleri
Ceniib-ı Hak bu yeryüzünü Ademoğulları ile süsleyeli nice bin
yıldan beri büyük kaleler ve eski binalar inşa olunmuştur, ama
Tanrı'nın emriyle insanoğlunun ilk defa ibret verici yapısı, Hazret-i [22b] İdris'in öğretmesiyle Sürid ve Kalimon hakimierin
hakimlikleri vaktinde Mısır'da Ehram Dağları'dır.
Tufan'dan sonra Ermen diyarında Cude şehri, sonra Mısır'da
bölgesinde Hasan taraflarında Ariş şehri, Belhis şehri, Ihmim
şehri, Elvahat şehri, Asvan şehri, Sudan şehri, Menufiyye şehri
ve Antakya şehri yapılmıştır. Büyük yapılardan biri de budur.
Biri Ümm-i dünya (dünyanın anası) Kahire-i Mısır'dır.
Biri Irak'tj3. cennet benzeri Bağdad'dır.
Biri Arap'Irakı'nda Haleb'dir.
71
ki Elburz Dağları eteğinde Deşt-i
Kıpçak'a bakınaktadır. Biri de büyük yapı Ahlat'dır.
Biri de Makedonya Kalesi, yani Kostantiniyye şehridir ki ilk
kurucusu Hazret-i Süleyman'dır, ama bu Antakya Kalesi, İstan
bul'dan önce imar olmuş ve Hazret-i Süleyman bu Antakya'da ceng
edip feth etmiştir.
imdi eski yapının ve büyük eserin biri de bu Antakya Kalesi'dir ki büyük suru beş adet yüksek ve büyük dağ (tepe) üzerine
kurulmuştur. Bu dağ üzerinde olan kale duvarları doğu tarafında
gökyüzüne karışmış dağlardır. Bu kalenin yarısı aşağı düzde batı
tarafına, büyük Asi Nehri kenarına kadar alçak yere yapılmış
büyük kaledir ki bu hesap üzere kalenin yarısı yüksek dağlar üzerindedir. Diğer yarısı dağın eteklerinde aşağı düzde yapılmıştır.
Mil hesabıyla bu kale 12 mildir. Her mil, 4.000 adımdır. Bu hesaba üzere bu kalenin bütün aşağısı yukarısı fırdolayı tam 44.000
adımdır ki yavaş yürüyüşle 12 saatte dolaşılır. Ama İstanbul Kalesi 47.000 adımdır. Mimar ziraı ile duvarının yüzü ölçüldüğünde
87.000 arşın gelmiştir.
Bundan sonra cennet benzeri Bağdad da büyük kaledir. 24.000
bedendir ve 27.000 adımdır. Bundan sonra büyük bu Antakya Kalesi'dir.
Bundan küçük kale Mısır'dır, ondan küçük Şam' dır, ondan Haleb'dir, ondan küçük Kırım Adası'nda Kefe Kalesi'dir ve Rumeli'nde Kefe'ye denk Selanik Kalesi'dir.
Bundan sonraki bütün kaleler bu Antakya'dan küçüktür ama bu
Antakya Kalesi'nin duvarlarının, burç ve bedenlerinin yüksekliği
kadar boy bir kalede görmedim. Doğu tarafında olan dağlar
üzerinde duvarlarının boyu tam seksener melik ziraı yüksekliktedir, ama Asi Nehri kıyısı olan tarafı 20 zira alçaktır ve yalın kat
duvardır. Bu taraftan başka Haleb kapısından ve Şam kapısından
yukarı dağlara çıkıncaya kadar kat kat birbirine yakın burç ve
bedenler vardır ki fırdolayı toplam (---) adet büyük kulelerdir.
Eski zamanlarda bu her kulede Takyanus kösü döğülürmüş ve her
kule içi beşer kat bölümlenmiştir. Kalenin dağ tarafı duvarının
genişliği yirmişer zira enlidir.
Bu kale öyle iri ve büyük yontma taşlar ile yapılmıştır ki her
bir taşı birer Menkerils fili cüssesi kadar vardır. Usta, Ferhad
külüngüyle taşları birbirine öyle kaynaştırmıştır ki sanki tek
parça düzgün bir kaledir.
Biri
72
Irak-ı Dadyan'dır
Toplam (---) adet kapıdır. Evvela kuzey tarafına bakan Haleb Kapısı, 20 zira boyunda geniş ve yüksek bir kapıdır. Bu
kapının iç yüzünde kayalardan abıhayat su kaynar.
Batı tarafına Köprü Kapısı, Asi Nehri üzerinde (---) göz
büyük köprü ile geçilir sağlam kapıdır. Ve,
................ (1
satır boş)
............... .
Bu kalenin doğu tarafı beş adet yüksek dağ olup o dağların
üzerinde olan duvarları seksener zira yüksek olduğundan aşağı
şehre iki saatten sonra güneş dokunur. Zira bu şehrin doğu tarafındaki dağlar üzerinde Habib-i Neccar tarafından tam 2 saatte
çıkılır yüksek dağlar olduğundan güneş 2 saatte aşağı şehre doğar,
biline.
Malıailelerin isimleri ve adetleri:
................ (1.5 satır boş)
Büyük saraylar ve evlerinin özellikleri: Toplam 8 adet büyük
sarayları vardır. Evvela aşağı şehirde Ketağaç Paşa Sarayı; gayet mükellef yapılı, pek çok odalı ve kapısı demir zincirli saraydır. Hatta bir kere zincirini Ketağaç Paşa kılıç ile çalıp iki
parça etmiştir. Hala kapı üzerinde asılı durur ki insanın yapacağı
şey değildir. Onun için Ketağaç Paşa derler, "ketağaç" kılıç demektir. Genellikle marnur evleri Asi Nehri tarafında bulunmaktadır.
[23a]
Antakya şehri camilerinin anlatılması:
mihrap Müslüman ibadet yeridir.
Tamamı
(---) adet
................ (9 satır boş)
Antakya mescitlerinin anlatılması:
................ (2.5 satır boş) ............... .
Medrese ve darülhadislerinin anlatılması: Gerçi İstanbul ve
diğer şehirler gibi özel kargir yapı medrese ve darülhadisleri
yoktur ama yedi yerde ve cami ve mescitlerde bütün ilimler
görülür. Özellikle Dersiam (---) Efendi fazıl, hünerli ve bilgili
kimsedir.
'
................ (1 satır boş) ............... .
Darülkurra ve sıbyan mekteplerinin özellikleri: Üç yerde
se b' a, aşere ve takrib kıraatı okunur darülkurraları var; ancak
özel talebelerine belirlenmiş ücretleri yoktur. Bedava ders veren
73
vardır.
Toplam 40 adet sıbyan mektepleri vardır. Nicesinin bayramlık elbiseleri ve hediye çantaları vakıf tarafından bağış
lanır, bakımlı mekteplerdir.
Şanlı derviş tekkelerinin özellikleri: Tamamı 9 derviş tekkesidir. Evvela aşağı şehirde Hazret-i Habib-i Neccar Cesedi Tekkesi; dervişleriyle mamurdur. Bir çukur yerde bulunmaktadır. Bir
Habib-i Neccar Tekkes'i de dağdadır, bir saatte çıkılır, her tarafı
görür.
Gönülalan hamamlarının özellikleri: Hepsi (---) adet ufak tefek hamamlardır. Tamamı Asi Nehri kenarında olan kale duvarının iç yüzünde havası ve suyu tatlı hamarnlardır. Suları Asi
Nehri'nden dolaplar ile çekilerek harnarnlara gelir, abıhayat suları vardır.
Tüccar
hanlarıdır.
hanlarının
özellikleri: Tamamı 9 adet bekar tüccar
Evvela çarşı içinde (---) ham,
................ (1 satır boş) ............... .
Çarşı-pazar ve dükkaniarının özellikleri: Tamamı 350
dükkandır. Kargir yapı bedesteni yoktur ve o kadar süslü değildir.
Ancak yine her değerli eşya mevcuttur. (---) (---) (---) (---) (---)
(---) (---) ( ---) (---) (---)
Güzellerinin
gıcı olduğundan
anlatılması: Meşhur Arabistan'ın sınırı başlan
sürmeli ceylan gözlü, münevver yüzlü ve şirin
sözlü, güzel yüzlü civanları olur. Paşalar bu şehre girince bütün
kadınları beyaz çarşaflarını bürünüp zılgıt vururlar.
Beldenin ikliminin, hava ve suyunun özellikleri: Üçüncü ikli~
min ortasında olduğundan suyu ve havası tatlı ve yumuşak olup
usturlab ilmine göre eniemi (---)ve boylamı (---)saat ve derece ve
(---)dakika bulunmuştur.
Ab-ı hayat akarsu kaynakları: Bu şehrin doğu tarafında
yüksek dağlar olduğundan o dağların eteklerinden nice cennet
pınarları, abıhayat kaynaklar kale içine akar. Hatta Haleb
Kapısı'nın iç yüzünde turna gözü sular akıp Asi Nehri'ne katılır.
Mahsüllerinin, yiyeceklerinin ve içeceklerinin beğenilenleri:
Evvela beyaz deve dişi buğdayı, beyaz çakıl ekmeği, parnuğu, limonu, turuncu, şeker kamışı, bahçeleri ve Asi Nehri kenarında
düzenli bostanları vardır ve su dolaplarıyla sulanır bağları
vardır.
74
Arabistan hududunun özellikleri: Bu şehrin batı tarafı Rum
(Anadolu) diyarıdır. Bu şehir Arabistan diyarının başlangıcıdır
ki Irak-ı Arap yani Haleb şehri sınırındadır. Ancak Arz-ı mukaddese değildir. Cehennem yurdu şehirlerindendir, demişler.
(---) ( ---) (---) {23b 1
Antakya yapılarının özellikleri: Bu şehri Hazret-i Yahya
zamanında imar eden ve adaletli olan Biatü'l-Kassan adında bir
melik Hazret-i İsa'ya iman getirmiş idi. Bu şehir içinde yüz yıl
adalet ile yönetip 70 kadar büyük kiliseler yapıluştı. Bu kale
içinde toplam 600 adet kilise, manastır, Hıristiyan mabethanesi
var idi. Her biri süslü, billur, renkli necef, döşeli kesme taşlı,
mavi ve somaki, yeşil ve sarı mermer ile yapılmış seçkin büyük
kiliseler var idi. Hazret-i P~ygamberin doğduğu gece çoğu
yıkılmış olup hala yapılarının kalıntıları ve 7 adet bakımlı kiliseleri vadır.
................ (4
satır boş)
............... .
Antakya Asi Nehri'nin özellikleri
Tuhfe [kitabı] sahibi tarihçinin görüşüne göre bu nehrin ilk
doğuşunun sebebi odur ki; Hazret-i Peygamber zamanında Hama
şehri gayet susuz olup Yahudi taifesinden İzail adında bir Yahudi
bir su dolabı yapıp hazırlar, ama sudan bir damla nam ve nişan
yok idi. Soranlara "Nil'i bu şehre getirip bu çöller içinde akıttırıp
imar etsem gerek" der idi.
Sonunda Mısır'a varıp Mansure şehri dibinde Nil'den dört şişe
su alarak bir efsun okuyup "Hama yolu niyetiyle" deyip gittikçe
Nil Nehri'nin bir parçası hemen bu Yahudi'nin ardı sıra yeri
yarıp ta Menzile şehrine gelir.
Oradan Yafa şehri kırları içinden gelirken o aralıkta Askalan'dan Kıbrıs Adası'na varılır deniz içinde bir incecik yol var
idi. Bütün kervan halkı Askalan şehrinden, Arz-ı Hasan, Ariş
şehri, Taberistan şehri, Filistin şehri ve Kefirnahun şehrinden
yani Safet şehrinden bütün kara deniz tüccarı bu yol ile Kıbrıs
Adası'na giderlerdi.
Omahalde sihir ile Nil Nehri bu Menzile şehrinden geçerken
o sihirbaz şişenin birini yere vurunca Allahın emriyle yerden Nil
kaynayıp büyük bir göl olup Kıbrıs yolunu kapatır. Ariş, Gazze,
Askalan, Yifa ve Teyme Kalesi şehirlerine varınca ya kadar
75
büyük bir göldür. Şam'dan Mısır'a giderken Ariş taraflarını geçerken bu göl görünmektedir.
Bundan sonra yine sihirbaz şişenin birini yeryüzüne vurunca
Cenab-ı Bari yaratıcılığını göstermek için Lut Gölü'nü ortaya
çıkarır ki Remle şehri yakınındadır. Bütün güvenilir kitaplarda
durumu yazılmıştır.
Bundan sonra yine Nil Nehri o Yahudi'nin ayağı altında gelirken Mine Gölü yerinde sihirbaz yine şişenin birini daha kırıp,
herşeye gücü yeten ve diri olan Allah'ın izniyle o yerden Mine
Gölü tatlı suyu ortaya çıkar. Hala o da tatlı sulu bir göldür.
Sonra yine Nil Nehri yer altında o Yahudi'nin sihir ile
götürdüğü şişe içinde giden Nil suyunun gittiği yere gidip ta Gülbin
Dağı altına gelip orada durur. Daha sonra Hazret-i Peygamber,
"Yetiş ey Ali! Sihir ile Nil Nehri'ni Arz-ı Mukaddes'den
dışarı çıkarıp Rum'u harap etmek ister, yetiş!" diye Hazret-i Resul, Hazret-i Ali'ye emr edince Ali derhal Düldül'e binip Yahudi'ye Gülbin Dağı eteğinde yetişir ve Yahudi'yi orada öldürür.
Koynundaki dördüncü şişenin biri de bu Gülbin Dağı'nda
kırılır. Allahu Taala'nın emriyle Nil suyu şişeden yere dökülünce
Gülbin kayasından "Ya Allah" sadasıyla büyük bir nehir batı tarafa doğru akınca Hazret-i Ali,
"Ey Asi Nehri, bütün nehirler Hakk huzuruna yönelip kıbleye
doğru akar. Sen niçün batıya doğru akarsın. Dön geri ak, asi oldun"
deyince herşeye gücü yeten ve diri olan Allah'ın izniyle nehir dile
gelip,
"Ey Ali! Tanrı'nın emriyle ile bu mahalle gelmişken Humus,
Hama ve nice şehri sulayıp Antakya şehrinde Habib-i Neccar'ı
ziyaret edip oradan yine kıbleye doğru akayım" deyince Hazret-i
Ali,
"Dön, yoksa seni keskin Zülfikarımla iki parça ederim" deyince nehir,
"Eğer vurursan ey Ali, bir parçaını kan, bir parçaını irin akıtıp
kıyamet gününe dek Allah'ın kulları benden fayda elde edemezler" deyince Hazret-i Ali,
"Senin adın asi olsun. İnsanoğlu senden yarar görüp içen hayat
bulsun" der.
Gülbin Dağı dibinde Hazret-i Ali içip Düldül'ünü sulayıp ibadet ettiği yere "Ali Makamı" derler. İlk defa Asi Nehri'nin adını
Hazret-i Ali buyurmuştur. Kati ettiği Yahudi de omahalde yatar.
hala
76
başka
Ama bu öldürülen Yahudi hakkında Yahudiler;
"Peygamberdir, onun mucizesiyle Nil Nehri Mısır'dan geldi"
derler. Ve,
"Hazret-i Musa zamanında gelmiştir" diye iddia ederler.
Bu büyük nehri sihir ile getirdilerse de Tanrı'nın başka bir
sırrldır. Bu nehir Gülbin Dağı eteklerinde bir küçük göldür. Buradan Humus, Hama ve Antakya'ya gelinceye kadar batı tarafına
akıp Antakya'nın kıble tarafında kale duvarını döverek kale
kapısına (---)göz büyük köprü ile geçilir. Antakya'nın bütün bağ
ve bostanlarını sulayıp Habib-i Neccar toprağına ahdi ve sözü
gereği yüz sürüp hemen Antakya altında Allahu Taala'nın emriyle geri dönüp [24a] kıbleye doğru akarak (---) sancağı toprağında (---) adlı mahalde Akdeniz'e katılır bir abıhayat tatlı sulu
nehirdir. Nice bu nehrin Mısır diyarından gelmesini bu şekilde
yazmışlardır. İnşaallah mahallinde Hama şehrinde aktığı da
yazılır.
................ (! satır boş) ............... .
Antakya evliyalarının ziyaret yerlerinin özellikleri
Evvela abidlerin şerefi, zahidlerin hazinesi, keramet dairesinin merkezi, velilik feleğinin kutbu, ashabın önderi, ashabın
özeti, sırların mahremi, iyilerin öncüsü Hazret-i Rabib-i Neccar:
Hazret-i Yahya ve Hazret-i Mesih hazretlerine yetişmişler idi.
Bazı tarihlerde Hazret-i İsa salavlitullah ve sellimihi hazretlerinin halifelerinden havarilerin reisi idi, deder. Niceleri peygamberdir derler ama kimileri ihtilaf edip Lokman, Hızır,
İskender ve bu Habib-i Neccar peygamber değildir, demişler.
Rabib-i Neccar'ın hikayesi: Yukarıda adı yazılan Antakya
kurucusu Biatü'l-Kassan adındaki melikin bir göz nuru, ciğer
köşesi var idi. O da babası gibi Hazret-i İsa'ya iman getirip
mü'min ve muvahhid olmuş idi. Tanrı'nın hikmeti biçilmiş eceli
gelip "Rabbine dön!" [Fecr, 28] emrine uyarak Hakk'a doğru yollanıp Antakya içinde defnedildi. Yedi seneden sonra bu Hazret-i
Habib-i Neccar bu Antakya şehrine gelip bütün halkı Mesih
dinine davet ettiğinde bütün bölge halkı Habib-i Neccar'dan mucize isterler,
"Bizim kralımızın Yavhid adında bir adaletli oğlu var idi.
Yedi sene önce öldü. Onu dirilt, hepimiz imana gelelim" dediler.
77
Derhal Habib-i Neccar şehzadenin kabrine varıp dua edip
"Kalk, Allah 'ın izniyle" der.
Tanrı'nın emriyle bu şehzade kabir azabından kurtulup hayat
bulunca yedi sene daha yaşar ve bütün Antakya halkı İslam ile
şereflenir.
Şehzade
bu yedi senede o kadar adaletli davranıp büyük kiliseler ve bol hayratlar edip Antakya şehrini imar ederken Habib-i
Neccar geçimini sağlamak için neccarlık (dülgerlik, marangozluk)
yaptığı için Habib-i Neccar derler.
O zamanda dülgerierin pfri ol idi, ama Hazret-i Peygamber
zamanında Ebülkasım Abdülvahid en-Neccari'dir. Hazret huzurunda Selman-ı Pak belini bağlayıp 42. pir oldu. İbn Zübeyr hazretlerinin fermanıyla Mekke-i Mükerreme'ye bir kapı daha yaptı
ki hacılar birinden girip birinden çıkarlardı.
Daha sonra Yusuf Haccac-ı Zalim gelip zulm ile Mekke'de
büyük ceng edip İbn Zübeyr hazretleri yenilince,
"Niçün Mekke'ye bir kapı daha yaptırdın?" diye Hazret-i İbn
Zübeyr'i (---) tarihinde Haccac-ı Zalim idam etti.
Hazret-i Zübeyr'in kabri Mualla Kabristanı'ndadır. Dülgerierin Piri Ebülkasım'ı da kapı inşa ettiği için idam etmek isteyince
Ebülkasım, Cidde'den gemiyle Habeş'e kaçtı, sonra Asvan
şehrinde baki dünyada karar etti, ama marangozların eski piri
Habib-i Neccar idi.
Hazret-i Habib-i Neccar bu Antakya'da Yavhid adındaki
şehzadeyi ölü iken diriltip mucize gösterdiğini inkarcılar görüp
sonunda yedi seneden sonra Habib-i Neccar'ı şehid ettiler ve
mübarek başını dağın tepesinden yuvarladılar. Aşağı şehirde bir
mağara çukurunda (---) merdiven ile inilir nur dolu bir tekke
içinde gömülüdür. Hala bütün Müslüman ve Hıristiyan kavimlerinin ziyaret yeridir.
Habib-i Neccar ziyaret yeri: Mübarek vücudu kale içinde
göklere doğru uzanmış bir yalçın kaya üzere bir mesire yeri mağa
ra türbede gömülüdür. Timur bakıp taptaze buldu, derler. Kendilerinin şehit olmasından beri mübarek kabri üzere gece gündüz asla
kandili sönmemiştir. Tekke dervişleri kandilini yakmaktadırlar.
Bunların şehitliğinden sonra ölü iken idirilen şehzade de vefat
edip kale içinde aşağı Habib-i Neccar yakınında gömülüdür.
Melik Yavhid ve Melik Biatü'l-Kassan ziyareti: Bütün
Hıristiyan milletler "Bizim kralımızdır" diye ziyaret edip
78
adaklar getirirler, ama bir tarihte gördüm, bu şehzadeyi dirilten
Hazret-i İsa'dır diye bU" ayet-i şerifi kesin delil etmiş. Ayet: "Onlara, elçilerin geldiği şu şehir halkını misal olarak anlat."
[Yasin, 13] tefsirine bakılsın, demiş. Vesselam .
................ (1.5 satır boş) .............. ..
Bu Antakya Kalesi'ni seyr ü temaşa ve ziyaret edip 1058
mübarek Ramazam'nın bayram namazını çarşı içindeki (---) camide kıldıktan sonra göl boruları çalınıp yine kıbleye doğru
bakımlı köyler geçerek 8 saat gidip,
Zanbakıyye Kasabası menzili: Gerçekten de bir verimli vadi
içinde bağlı, bahçeli ve zambak çiçekli 300 haneli bakımlı beldedir. Antakya Nahiyesi'nde (---) hükfımettir. İncir ağaçları cihanı
tutmuştur.
Bu köy içinde [24b] Canpolatzade Ali Paşa, Murtaza Paşa'ya
büyük bir ziyafet vermiştir ki bir padişah bir krala etmemiştir.
Murtaza Paşa ve Ali Paşa'nın toplam 6.000 askerleri ve bu kadar
köylüler ve halk yedikleri halde yine bu kadar bin sahanlar ve
lengeriler (büyük bakır sahan) nefis yemekler ile dopdolu
kalmıştır. Paşaya üç küheylan kısrak hediye etti. Murtaza Paşa
da Ali Paşa'ya bir sarnur kürk ve bir mücevher hançer hediye eyledi. Buradan yine kıble tarafına (---) saatte,
Nursuz Şuur Köprüsü menzili: Bumahalde Halebtoprağında
Asi Nehri kenarında ve bir yeşillik yerde bir küçük ham vardır
ama amansız yerdir. Bir hayır sahibine Cenab-ı Hak imar edilmesini nasip edip hacıların geçit yolu güvenli nale gele.
Buradan yine kıbleye doğru kahfce kayalı, kahfce sazlı ve bataklı yerleri geçerek 6 saatte,
Mıdık
Kalesi'nin özellikleri
(---) tarihinde Sultan Nureddin Şehid'in Mıdık adında bir
veziri yaptığı için onun ismiyle isimlenmiş süslü bir kale ve yeni
yapı bir surcağızdır. 922 [1516] tarihinde nekes (cimri) Çerkez
elinden Yavuz Sultan Selim Han aman ile feth etmiştir. Haleb
eyaletinde (---) kazasında bir göl kenarında bir küçük kayalı
alçak tepe üzerinde dörtgen gibi taş yapı bir küçük güzel kaledir .
................ (3
Buradan 1 saatte,
satır boş)
79
Şecer
Kalesi'nin özellikleri
(---) tarihinde Mısır halifelerinin hatunlarından Rabia-i
Adeviyye gibi Şecerüddür adında bir kadın Diyarbakır
eyaletinde Hısn-ı Keyfa'da oğlunu ziyarete giderken bumahalde
Şecerüddür Hatun'u haramller basmış ve büyük ceng ederek
kurtulmuştur. Oğluna Jiısn-ı Keyfa'da Mısır halifeliği nasip olup
dönüşte bu korkulu ve tehlikeli yerde bu kaleyi yapmışbr. Bu
yüzden o hatunun ismiyle isimlendiğinden Şecer Kalesi derler.
Daha sonra Mısır'da hatuna halifelik nasip olmuştur. Firavn
zamanında Deluke adlı kadın Menuf şehrinde nasıl padişah olduysa öyle bir melike olup Mısır sultanlarının bütün ağalarına ve
iç has gılmanlarından 3.000 adama kadar yıllık değerli hil'atler
(giyecekler) vakf ebniştir. Ka'be-i Şerif'i siyah ipek nakışlı örtü,
altınla işlenmiş kuşak, baştan başa sırma işlemeli Mekke
Kapısı'nın perdesi ve sırmalı Makam-ı İbrahir.ı örtüsü toplam 300
kese masraf ile işlenir. Bu mübarek örtüler hala devam eder, bu
kale sahibi Şecerüddür Hatun'un hayrat ve hasenabdır.
Merhume bizzat kendileri M!sır içinde Sitti Nefise yakınında
Sirkeciler Mahallesi'nde güzel camii içinde bir kubbede gömülüdür. Ölüm sebebi kocası Sultan Aybeği et-Türkmani'yi cariyelerine hamam içinde kati ettirirken meğer Aybeğ et-Türkmanf
hamam içinde habersiz değil imiş. Hançer ile hamam içinde cariyelerle ceng ederken adı geçen Şecerüddür. "Aya nice oldu" diye o
ağır kilolu vücuduyla hamam kubbesi üzerinde camdan Aybeğ etTürkmam'nin cengini seyr ederken hemen hamam kubbesi çöküp
Şecerüddür Aybeği et-Türkınarn önüne düşünce Aybeğ "Eyi geldin"
deyip Şecerüddür'ü hançerle öldürür. Cariyelerde Aybeği yaman
günde şehit ederler. İkisinin de ölümü böyle meydana gelmiştir,
ama bu Şecer Kalesi onların zamanında gayet bakımlı idi.
Daha sonra 922 [1516] tarihinde Gavrf elinden Sultan I. Selim
feth etmiştir. Haleb eyaleti toprağında (---) hakimdir (---) ve
(---) (---) (---) kıbleden kuzeye kadırga gibi uzunlamasına bir taş
yapı güzel kaledir. Temelleri yalçın yüksek bir kaya üzerine oturtulmuştur. (---)yönüne bakar ancak bir kapısı vardır .
................ (5
Buradan 9 saatte [25a].
80
satır boş)
............... .
Eski
şehir,
fukara yurdu yani Hama Kalesi'nin özellikleri
Allah belalardan korusun
Bu Hama şehrine Yunan dilinde "Hamutan" derler, Farsça'da
"Darşenbit" derler. Dürzf dilinde "Şehrezol" derler. Arapça'da
"Hama" derler. Tufan'dan sonra ilk kurucusu Ham b. Nuh aleyhisselamdır. Gayet bakımlı şehir olup Asi Nehri gelmezden önce dört
kere yüz bin (400.000) büyük su kuyuları ile sulanır büyük bir şehir
idi. Bütün kavmi İsrailoğulları Hazret-i Yahya aleyhisselamın
kanını Buhtunnasr, İsrailoğullarından almak için bu Hamutan
şehrini yakıp yıkmıştır.
Daha sonra Büyük İskender zamanında birazcık imar olmada
iken İskender 32 sene krallıktan sonra ölünce bu kaleyi Yunanlı
lardan kayserler bir yığına tepe üzerinde bir kale yaptılar. Gayet
marnur olup kralı Trablus-Şam'da İspanya Frengiyle birleşip Şam,
Mekke ve Medine yollarını ve nice şehirlerini yakıp yıkmaya
başladılar.
Sonunda Hicretin 25 [644) tarihinde Hazret-i Ömer halifeliğinde Hazret-i Ubeyd ibn Cerrah başkumandan olup 150.000
asker ile bu kaleyi kuşattıklarında; Halid ibn Velid, Hazret-i
Ali'nin kardeşi Ukayl ibn Ebi Talib, Esved ibn Mikdad, Malik ibn
Eşter, Sariyetü'l-Cebel ve Yezid b. Süfyan bu kumandanların yedisi de bu kaleyi yedi ay kuşatıp Allah'ın izniyle zorla Rum keferesi elinden feth edip İslam diyarı cennet benzeri Şam'a ilave eylediler.
Daha sonra (---) tarihinde (---) (---) Şam, halifesiyken Frenk
küffarı Trablus-Şam'ı istila edip bu Şehrezol-ı Hama'yı kuşattı
lar Çöl tarafından Meval Arapları yardımıyla küffarı Müslüman
kılıcından geçirip kılıç artıkları Dürzf Dağları'ndan Trablus'a
can attılar.
Daha sonra Halife (---) bu kaleyi gereği gibi o kadar sağlam
lıkla dört köşe yontma taş ile bir acaip kuvvetli, dayanıklı ve
sağlam etti kim hala onu yapısının eseridir ki muazzam binadır.
Hatta bu kalenin güneyi tarafından duvarın yüzünde beyaz taşlar
arasında siyah taş ile yapı ustası kalenin yapıcısı olan halifenin
ismini yazmıştır ki Musta'sımf hattıdır ki o hat budur (---) (---)
(---) (---) (---) (---).
Daha sonra bu şehir Mısır halifelerinden Sultan Gavrf
hükmüne gl:r,ip Selim Han Mısır fethine gelirken Şam veziri
Çerkez Seny~l ~ay Selim Han'a itaat edip bu Hama Kalesi'nin
81
anahtarlarını kavgasız
ve cengsiz teslim etmiştir. Vilayete Vali
Güzelce Kasım Paşa ve Kemal Paşazade damadı Hicabl Muslihiddin-i Kocavi kadı olup Şam eyaleti sancağı oldu. Mısır fethinden sonra yeniden yazılmıştır. Hala Trablus-Şam eyaletinde
başka sancakbeyinin tahtıdır. Beyinin padişah tarafından hass-ı
hümayunu 364.035 a~çedir. 26 zeamettir ve 171 timardır.
Çeribaşısı, yüzbaşısı ve alaybeyisi vardır.
Bütün paşa askeriyle ve zeamet erbabı cebelüleri ile toplam
2.000 asker olup sefer eşerler. Dört mezhepten şeyhülislamları,
nakibüleşrafı, ayanı ve seçkinleri vardır. Sipah kethüdayeri,
yeniçeri serdan ve Şam yeniçerisi serdan vardır. Kale dizdarı,
kale neferatı ve muhtesibi vardır. 300 payesiyle şerif kazadır.
Toplam (---) adet nahiye köyleridir. Kadıya senelik 6 kese gelir
olur, beyine adalet üzere 30 kese olur.
Şenbetdar Kalesi'nin şekli: Bir çöl ve çölistan içinde Asi
ırmağı kenarında sonradan yığına bir tepe üstünde yontma taş bir
savaş kalesidir. Eski zamanlarda gayet imar imiş. Hala iç il
olduğundan burçları ve bedenleri o kadar bakımlı değildir. Toplam (---) adet burçtur ve fırdolayı büyüklüğü (---) adımdır. Dört
tarafında hendeği yoktur. Ve (---) tarafına bakar bir kapısı
vardır. Kale içinde,
................ (2
Rama'nın
satır boş)
............... .
mahalleleri, saraylari,
evleri ve diğer binaların anlatılması
Toplam (---) mahalledir ve hepsi (---) bin bağ ve bahçeli, havuz ve şadırvanlı büyük saraylar ve başka ileri gelenlerin haneleridir ki hepsi temiz toprak ile, kireç ve cibiz ile örtülmüş bakımlı
saraylar ve evlerdir. Bunların içinde yeni saray Arnavud Mehmed
Paşa Sarayı'dır. Asi ırmağı kenarında 300 haneli, pek çok avlulti,
2 hamamlı ve avlusu cennet bahçeli saraydır ki meğer benzeri
Şam'da ola. Murtaza Paşa'ya büyük bir ziyafet çekmiştir ki anlatılmaz.
Ve Şeyh İbrahim Efendi ibn Abdülkadir el-Cllani Sarayı ve
(---) ('---) (---) (---) (---) (---) (---) (---) (---) (---) sarayı [25b]
Hama şehrinin camilerinin anlatılması
Hepsi 105 mihraptır. Evvela yukarı çarşı içinde Ubeyde ibn
Cer.ralı Camii: Haına fatinidir ve Hazret-i Peygamber bunlara
82
"Cennet ehlisiniz!" diye müjdelediği Aşere-i mübeşeredendir
(cennetle müjdelenen 10 zat). Bu cami eski zamanlarda kilise imiş.
Mihrap çevrilerek fetih sırasında cami oldu. Humus keferesinin
haracı malıyla tamir edilerek eski mabet bir cami oldu. Hala giden masrafı dört köşe bir beyaz mermer üzerinde iri yazı ile
yazılıp cami duvarında bellidir .
................ (1 satır boş) ............... .
Güzelce Kasım Paşa Camii: Selim Han fethinde vali bulunup
bu nur dolu camii inşa etmiştir.
................ (2 satır boş) ............... .
Bunlardan başka(---) adet mescitlerdir .
................ (1 satır boş) ............... .
Medrese ve darülhadislerin anlatılması :
................ (1.5 satır boş) ............... .
Darülkurra ve sıbyan (çocuk) mekteplerinin anlatılması: Tamamı 72 adet sıbyan mektebdir .
................ (1.5 satır boş) ............... .
Tarikat ehli derviş tekkelerinin anlatılması: Tamamı yedi
tekkedir ama Hazret-i Abdülkadir el-Cllanf Tekkesi kadar
bakımlı, şenlikli, dervişleri çok ve aşevinde nimeti devamlı
tekke yoktur. (---) (---) (---) (---) (---) (---) (---)
Bekar tüccar hanlarının anlatılması: Tamamı yedi adet tüccar
ham vardır. Evvela,
................ (1.5
satır boş)
............... .
Konuk kervansaraylarının özellikleri: Tamamı(---) adet konukların teklifsiz kaldıkları büyük kervanlarayları vardır. Evvela,
................ (1 satır boş) ............... .
Sultan çarşısı bedestenlerininin anlatılması: toplam(---) adet
dükkanlı çarşıdır. Gerçi Şam ve Haleb çarşısı gibi süslü değildir
ama yine bütün kıymetli eşyalar mevcuttur. Kuyumcular ile berberleri çoktur.
Yaşlı ve gençlerinin yüz renklerinin anlatılması: Gayet çok
sıcak bir şehir olduğundan halkı biraz buğday benizli, niceleri beyaz yüzlü veiib.azıları da kızıl yüzlü ince yapılı ve yaşlanmış insan-
83
ları
olur ki güçleri kuvveti kesilmiştir. Nice duası kabul olan
adamları da vardır.
Güzellerinin övülmesi: Arabistan olduğundan merall ve ceylan
gözlü, Kudret eliyle sürmeli gözlü, şirin sözlü, nurlu yüzlü, haya
sahibi dilherleri olur. Yer yer güzelleri vardır, derler ama pek
beğenilmez. Fakat edepl,i kadınları var.
Halkın giyeceklerinin anlatılması: İleri gelenler renkli hırka
ve ipek kaftan giyerler. yerler. Orta halli olanlar olan "Kazanam Allah sever" ile kanaat ehli renkli ferace ve yün giyerler.
Kadınları ayaklarına çizme giyer, başlarına beyaz car bürünürler.
Beldenin havasının ve suyunun özellikleri: Dördüncü ikiimin
ortasında bulunduğundan suyu ve havası gayet sıcaktır. Şehirden
dışarı bazı sene sam yeli esip insanı helak eder ama şehre tesir
etmez. Eniemi (---)dir ve boylamı (---),
Sanayiinin beğenilenleri bildirir: Bu şehirde de bütün halkı
pamuk ipliği eğirip çarşaflar, havlular ve ipek siyah poşular yaparlar. Askeri taHesinden at binicileri pek çok olduğundan gayet
sanatlı at gemi yapar demircileri vardır. Hama gemi meşhurdur.
Mahsullerinin beğenilenlerini bildirir: Şam'ın Havran
buğdayından iri taneli buğdayı olur. Güzel arpası, pamuğu,
baklası, reyhanı, tirfili, yoncası ve kühey lan atları, (---) (---)
(---) (---) (---) (---) (---) (---) (---) [26a]
Yiyeceklerinin beğenilenlerini bildirir:
................ (2
satır boş)
............... .
İçeceklerinin beğenilenlerini bildirir :
................ (2 satır boş) ............... .
Sanatlı hamamlarını bildirir: Tamamı (---) adet hamamdır
ama Arnavud Mehmed Paşa Hamarnı kadar aydınlık bir hamam
bir diyarda görmedim. Evvela Kırım diyarında Bahçesaray
içinde Mehmed Giray Hamarnı'nı gördüm, ama bu yeni yapıldı
ğından bütün kubbelerinde billur, necef ve moran camları ile
aydınlanmıştır ki sanki hamam içine nur doğmuştur.
Anadan doğma İlahi nur gümüş tenli ve gümüş gibi vücutlu dilher civan deliaklar kaküllerini dağıtarak her adamın huzurunda
hizmete dururlar. Bütün futaları (kumaş cinsi) renkli ipekli
peştemallerdir. Silecek ve havlu peşkirleri ile bütün gereçleri çok
temizdir. Hamam içinde bütün Haneff kurnalarının ve Şafif havuzunun lüleleri ve bütün taşları altın yaldızlıdır. Kısacası hiz84
met edenlerin tamam! huri ve
Sonra (---) ham arnı,
gılman
gibi Arap dilberleridir.
................ (2 satır boş) ............... .
Bunlardan başka bu büyük şehirde 180 saray
diye belde halkı övünürler, gerçek yine öyledir.
hamarnı vardır
İbret
verici Muhammed dolabı binasının özellikleri
Daha önce Antakya'nın özelliklerinde yazılan Asi ırmağı'nı
Mısır ülkesinden sihir ile getiren Yahudi'nin yaptığı Hama dolabıdır. Hazret-i Ali anılan sihirbazı kati edince Asi Nehri'nin
bu Hama dolabına uğrayarak döndürmesi ihtimali olmadığından
anılan dolap işlemedi. Bu kere öldürülen adı geçen sihirbazın bir
oğlu kalmıştı, bu dolabı döndürerek şehri sulamak için elinden gelen çaba yı gösterdi. Ancak döndürmesi mümkün olmadı. Sonunda,
"Hazret-i Adem'i seversen dön!" dedi. Asla dönmedi. Kısacası
bütün peygamberleri şefaatçi tutup,
"O ulu'I-azın peygamberleri seversen dön!" dedi.
Dolap yine dönmedi. Hemen dolap sahibi Yahudi,
"Ahir zaman peygamberi Muhammed'i seversen dön!" deyince
azametullah bir kere dolap,
"Ya Muhammed!" diye çok ses çıkararak dönünce hemen dolap
sahibi şahadet parmağını kaldırıp İslam ile şereflendi. İsmine
Muhammed Ensari derler, dolap yakınında gömülüdür.
Hama
dolabının şeklinin
özell(kleri
Bu öyle bir dolaptır ki "Ya Muhammed!" diye seslendiğinde,
dört tarafındaki çöllerde gece yarılarında sekizer saat yerden
"Ya Muhammed!" sesi duyulduğundan "Muhammed dolabı" derler. Göklere doğru baş uzatmış yüksek bir dölaptır. Orta milinden
en yüksek yerine varıncaya kadar 40 mimar ziraıdır. 40 zira da
aşağı olup toplam 80 arşın yüksekliğinde bir dolaptır.
Bütün tahtaları Ba'albek Dağları'ndan gelir çam ağaçlarıdır.
Bu tahtalarda yüzer, yüz ellişer okka gelir çiviler vardır.' Dolabın çevresinde binlerce su kovaları vardır. Kule üzerinde saf su
akıp oradan su kemerleri ile şehrin bütün camilerine, tekkelerine
ve sarayiarına gidip sular büyük bir vakıftır ki (-·--) muaf ve
müsellem ı:na,rangozları ve 40-50 hizmetçileri vardır ama yanına
varıp seyr ede~ kimselerin
kulağı dolabın sesinden sağır olur.
.
~
85
Garip ve acaip seyirlik budur ki; şehrin aylak çocukları bu dolaba sarılıp dönerek yukarı çıkıp oradan aşağı Asi Nehri'ne kendilerini atarlar, acaip seyirliktir.
Bu dolaptan başka Asi Nehri'nin iki tarafında 3.000 adet
Rıdvan cenneti bahçelerine benzer bağlar, bahçeler, düzenli bostanlar, güllük gülistanlık cennet bahçeleri vardır. Her birinde birer ikişer küçük dolapları ile anılan İrem Bağları sulanır bir
gülistan şehridir, ama Muhammed! dolabından büyüğü yoktur ki
Arap ve Acem seyyahları ağızlarında dolaşır, meşhurdur .
................ (2
satır boş)
................ [26b 1
Hama şehrinin ziyaret yerlerinin anlatılması
Evvela Hama şehri dışında Taşköprüzade Molla Hamid
Çelebi: Kudüs'den gelirken yine arz-ı mukaddes olan Hama'da vefat etti.
Molla İbrahim Azeri Çelebi: Muallimzade Efendi'nin körpe
can kuzusu Azeri'dir. Hama'da ateşli hummarlan vefat etti.
Cilani tarikati şeyhleri civarında Hamid Çelebi ile bir yerde
gömülüdürler. Ölümüne tarihtir:
Dediler geçdi Azeri Çelebi.
Sene [1251]
................ (2 satır boş) ............... .
Bu ziyaretlerden sonra tuğlar gidip Hama'dan kıbleye doğru
çöller içinde ( ---) saatte,
Rastan Köprüsü menzili: Asi Nehri üzerinde büyük bir
köprüdür ki Arz-ı Mukaddes'te akan iki nehir üzerinde böyle
köprü yoktur. Arz-ı Mukaddes'te akan büyük nehrin biri Fırat
ırmağı'dır ki Malatya sınırından ta Umman denizine katıhncaya
kadar bu ırmağın kıblesi, güneyi ve batısı ta Arz-ı Hasan, Askalan, Remle, Yafa, Akka, Sayda, Berat ve Trablus-Şam ve Tartus-ı Tarsus'a varınca kadar Arz-ı Mukaddestir. Sonra Ramazanoğlu Yaylası sınır olup ta Maraş'a, Malatya'ya ve Murat
ırmağı kıyısına kadar Arz-ı Mukaddes'tir.
Bütün tefsircilerin sağlam görüşlerine göre Arz-ı Mukaddes
odur ki; mahşer gününde İsrafil Sur'una üfleyip bütün.ölüler dirildiğinde bu Arz-ı Mukaddesi Cenab-ı Bari o kadar geniş ~de ki
bütün insanların, can, cin, kuşlar ve bütün yaratıkların sorgu-suali
Kudüs-i Şerif'te olup bütün yaratıklar bu Arz-ı Mukaddes'de toplana. Onun için Arz-ı Mukaddes derler.
86
Başka
bir rivayette Hazret-i Davud aleyhisseliim ile bir
tabut birlikte giderçl.i. O tabut hangi şehre ve hangi hududa vardı
ise o mahalle Arz-ı Mukaddes dediler. Bu tabut hikayesi Kur'an-ı
Azim ile sabittir. Bakara suresindeki "Ve peygamberleri onlara
dedi ki: Onun hükümdarlığının alilmeti, Tabut'un size gelmesidir." [Bakara, 248] ayeti delildir, ama bu tabut Antakya, Kefirnahun yani Safefe ve Mısır şehrine varmadığından bütün tefsirciler, hadis bilginleri ve tarihçiler görüş birliğiyle "Bu üç şehir
Arz-ı Mukaddes değildir" demişler.
Başka bir rivayette peygamberlerin gömülü oldukları yerlere Arz-ı Mukaddes demişler, ama bu Arz-ı Mukaddes'de Ba'albek Ovası'nda Tenur Nehri, Zabul Nehri, Kelb Nehri, Zağzağa
Nehri ve nice nehirler vardır ama Fırat ve Asi Nehri'nden başka
Arz-ı Mukaddes içinde akan büyük nehir yoktur, ama Fırat Nehri
üzerinde Arz-ı Mukaddes'e dahil olduktan sonra asla köprü yoktur. Zira deniz gibi sudur, köprü tutmak ihtimali yoktur. Malatya,
Birecik ve Caber kaleleri önünde gemilerle geçilip Birecik'ten ta
Bağdad ve Kuma'ya varınca kadar bütün tüccar mallarını keleklerle (yük taşınan sal) ve gemilerle Bağdad ve Basra'ya götürürler. Derin sulu nehirdir.
Ama bu Asi Nehri köprü kabul eder. Bir köprüsü Antakya'da
ve bir köprüsü bu anılan Rastan Köprüsü'dür ki Abbasfoğulla
rı'ndan Harun Reşid, Şam Meliki Nureddin Şehid ve nice melikler
tamir etmişlerdir. Zira insanların geçit yeri ve Mısı'r, Şam ve Haleb yoludur. Bu köprünün Hum us toprağı tarafı kenarında bir bayır
üzerinde Humus sınırında 100 haneli bir Arap yerleşim yeri
vardır.
Burada Zevk erbabının pfri, şevk sahiplerinin önderi, akıl
ve şeriatin bekçisi, asıl ve fer'in arifi, ilahı sırların şeyhi, sonsuz
nurarın mücahidi, Şeyh Bayezid-i Bistami Allah sırrını aziz etsin, o köy içinde büyük bir cami ve eski bir tekke içinde nurlu
yüksek bir kubbe içinde medfundur. (---) (---) tarikahndan ulu sultandır. Yüzden fazla fukaraları vardır. Gelen geçeniere nimeti bol
bol dağıtılır. Bütün Araplar, Çöl Arapları, Türkmenler, Anadolu
halkı ve bütün mahlukat bu sultana inanırlar ki bütün insanların
ziyaret yeridir.
Hazret-i Bayezid hikayesi: Bir Kadir gecesinde şeyh hazretleri cennet l;ı,enzeri Bağdad'ın Kuşlar Kalesi adlı yerindeki evinden dışarı çıkınca görse ki Büyük Arş'ın rahmet kapısı açılmış .
,
.
87
"Subhaııu'l-Halliiku'l-Bakf"
deyip hayret alemine dalmış iken
ötelerden bir gelir ki "Ey Bayezid! Benim böyle 70.000 rahmetim
kapısı vardır" sesini Bayezid işitince "Hu" deyip Bağdad Çölü
içinde dönerek çöl dikenleri, toz toprak ve sert taşiara ayaklarını
vurmaya başlar. Mübarek ayaklarında asla et ve tırnak kalmaz.
Kuru incik kemiğiyle bu yere gelerek (---) oğulları zamanında vefat edip defn ederler. Allah sırrını aziz etsin. (---) (---) (---) (---)
(---) (---) (---) (---)
Bu mahalde Şam 'ın çavuşlar kethüdası, çavuşlar emini, Şam
yeniçeri muhzır ağası ve nice divan erbabı hediyeleriyle divan
hizmetine geldiler. [27a]
Buradan çöller içinde kıbleye doğru 6 saatte,
İlk
Kur'an yurdu ve irfan ocağı Humus'ın özellikleri
kurucusunu bilmiyorum ama (---) tarihinde Rum kayseri
yapısıdır.
Daha sonra Hazret-i Ömer halifeliğinde bunu da Ubeyde ibn
Cerrah aman ile feth ettikten sonra yine küffar istila etmiştir.
Daha sonra ikinci fethi Hazret-i Halid ibn Velid'indir.
Daha sonra Mısır halifelerinden Sultan Gavri elinde iken 922
[1516] tarihinde kale halkı Osmanoğulları'nın tantanasını görüp
Hazret-i Osman'ın el yazısıyla Kur'an-ı Kerimi ve kalenin anahtarlarını Yavuz Sultan Selim'e teslim ettiler. Böylece bütün örfl
vergilerden muaf ve müsellem oldular.
799 [1395] tarihinde nursuz Timur da Şam'ı harap etmeye gelirken bu Humus şehrini Hazret-i Osman Kur'an-ı Kerimi sebebiyle afv edip harap etmemişti. Daha sonra Selim Han yazımı
nda bu Humus şehri ihtimanoğlu'na sancak yazılıp Trablus-Şam
eyaletinde hala sancakbeyi tahtıdır. Hass-ı hümayunu 220.290
akçedir. Erbab-ı zeameti 5 ve erbab-ı timarı 169'dur.
Alaybeyisi, çeribaşısı ve yüzbaşısı vardır. Beyinin askeriyle
ve bütün tirnar sahiplerinin cebelü askeriyle 2.000 asker olup sefer
eşerler. 300 akçe payesiyle şerif kazadır. Lakin çölde olduğundan
nahiyelerini çöl Arapları harap etmiştir. Sipah kethüdayeri
yoktur. Lakin Şam yeniçerisi serdan vardır. Dört mezhepten
şeyhülislamıarı ve nakibüleşrafı vardır. Muhtesibi ve şehir naibi
vardır.
Humus Kalesi'nin şekilleri: Asi ırmağı'ndan tam 5.000 doğuya
doğru uzaklıkta bir çölde, sonradan yığılma bir tepe üzerinde
88
yontma taş ile yapılmış bir savaş kalesidir. Fırdolayı büyüklüğü
(---) adımdır. Batı tarafına açılır açık bir kapısı var, demir kanatları vardır. Dört tarafında hendeği yoktur. Duvarının yüzü
nakışlı taşlar ile hisar içinde toplam (---) adet temiz toprak ile
örtülü evler vardır.
Kale dizdan ve neferatları vardır. Yetecek kadar topları
vardır. Paşa bu şehre girince acaip top şenlikleri ettiler. Hayli
yüksek kaledir. Bu Arabistan'da böyle elle yığına tepe üzerinde bu
Humus, Hama ve Haleb kalesi vardır(---) (---).
Ama aşağı varoşda toplam (---) adet süslü evler vardır. Bağ
ve bahçeleri yoktur. Yer yer bostanları Asi Nehri kenarındadır.
Geçmiş zaman padişahları şehre Asi ırmağı'ndan bir ark
kesmişlerdir. Horasanf kargir yapı ile temiz suyu şehre gelip sular. Gerçi suyu Asi'den gelir ama sanki hamam suyu gibi sıcacık
olur. Aşağı varoşu etrafında yerleşim yeri olmadığından Çöl
Araplarından çok korkarlar.
Tamamı (---) mihraptır. Evvela yukarı iç kalede Sultan Camii (---)o kadar geniş cami değildir ama eski nazargah olduğun
dan ruhaniyet vardır. Hazret-i Osman'ın klıf1 hatt ile Kur'an-ı
Kerim'i bu camidedir ki Hazret-i Osman Medine-i Münevvere'de
bu Kur'an-ı Kerim'den okurken Ramazan gününde şe}ı.it olup bu
Kelam-ı İzzet'de (---) suresinde "Muhakkak Allah adaleti ve
iyiliği emreder." [N ahi, 90] ayet-i şerifi üzerinde hala kan
bulaşmış belirtileri vardır. Ve (---) (---) camii,
................ (3 satır boş) ............ ,.. .
Geri kalanları (---) adet eski ibadethane mescitlerdir. Evvela
Bey' a M escidi ve (---) mescidi,
................ (1.5 satır boş) ............... .
Ve iki medrese, bir darülhadis, bir darülkurra ve yedi sıbyan
mektebi var. Bunların bütün evkafları o kadar sağlam ve bakımlı
değildir. Üç adet tekkesi var. (---) (---) (---) (---) (---) (---) (---)
Ve üç hanı var ve bir hamarnı var, suyu Asi Nehri'nden dolap
ile akar derli toplu bir hamamdır. Öğleden sonra kadınlar gir~r.
Ve (---) kadar dükkaniarı var ama her şey bulunur. Lakin bedesteni yoktur.
Suyu ve havası, çölde olduğundan çok şiddetli sıcak olup bazı
zaman sam :xeli eser. Mahbub ve mahbubesi beğenilmez. Ancak
ümmetin dindarlarından ermiş insanları vardır.
89
Sanayiinin beğenilenleri: Beyaz pamuk havlusu, peşkiri,
çarşafları, siyah poşuları, siyah cariarı ve alaca peşkirleri
meşhurdur. [27b]
Humus şehrinin külliyatımn özellikleri: Bütün halkı saf, temiz
oğuz taifedir. Yalan, iftira, dedikodu, günah ve isyan bilmezler .
.............,... (3 satır boş) ............... .
Humus Kalesi'nin ibret verici tılsımiarının özellikleri: Hala
eski zaman kahinieri ve filozofları bu eski şehir içinde yer
altında yılan, akrep, çıyan kısacası zehirli hayvanlar için
tılsımlar yapıp gömmüşlerdir. Halen günümüze kadar o tılsımıa
rın etkisiyle o gibi yılan, akrep ve çıyan olmaz. Olursa da insanoğlunu ısırsalar da etkisi olmaz.
Humus toprağının özelliği: Humus toprağından bir kişi her
hangi diyara götürüp yılan, akrep ve çıyan soktuğu yara üzerine o
toprağı bağlasalar Allah'ın izniyle olur.
Diğer özelliği: Humus'un içinde bir su kuyusu vardır. Bir kimse
o kuyu suyuyla gömleğini yıkayıp giyerse o insanı asla akrep sokmaz. Eğer o gömleği başka su ile yıkarsa hükmü geçersiz olup akrep sokarsa o zaman etkili olur. Pek meşhur kuyudur.
Vilayet halkından işittim, Humus'ın Bey'a tarafında bir mescit vardır. Kapısı üzerinde bir tılsımlı garip ve acaip görünüşlü bir
heykel vardır. Yarısından yukarısı insan görünüşündedir. Yarısın
dan aşağı ise akrep şeklinde mermerden yapılmış bir heykeldir.
Bir adam o heykel üzerine bir parça hamur yapıştırsa o hamur o
tılsımın şekline benzer, o hamur kuruduktan sonra hamurun azıcık
bir parçasını ateşe bırakıp akrep sokan kimseye tütsü etseler o
yaralanan adam hamurun kokusundan koklasa Tarnı'nın emriyle
akrebin soktuğu yerin acısı dinip yaralı kişi şifa bulur. Bu
hamurdan hakire Dizdar Ağa 50 dirhem kadar hediye edince
sakladını. Tanrı'nın hikmeti Acem ülkesinde Rumiye şehrinde bir
kölemi akrep soktu. Anılan hamurdan ateşte yakıp kölemi
tütsüleyince derhal acısından kurtuldu, akrebin soktuğu yerden
sarı sular akıp kölem kurtuldu. (---) (---)
Büyük sahabelerin ziyaret yerlerini
anlatılması
Allah onlardan razı olsun
Evvela Hazret-i İkrime ibn Ebu Cehil, Cürhümoğulları'ndan
Sabir ibn Cürhüm, Arem Kabile b. Atfan, Eddes b. Ukayl eş-Şems,
Mervan ibn Amir, Ensar Kabilesi'nden Salim ibn Buhayra, Haşim
90
b. Beni Neccar, Buhayr b. Asım el-Eslemf, Kan Halif el-Eşteri enNecefl,. Caşin ibn Halet Ahmed Bem Abdullah ibn Neccar, Huveylid ibn Sehl el-Ayadt Mu'arrec b. Zayid el-Kelbt Mu'ammer
b. el-Kays el-Mahzfımi, Hassan ibn Ganem el-Mahzfımi ve Cem'
ibn Harbu'l-Yetimi Allah sırlarını aziz etsin.
Talha ibn Abdullah, Utbe ibn Hişam en-Nehafiyyü'l-Ensarf,
Malik ibn Fehm et-Temerrf, Gallad ibn Eslemü'l-Hayfl, Mu'ammer ibn eş-Şeybani, Müslim b. Haffaf eş-Şeybanl,. el-Minfal ibn
Amiri's-Selmi, Cabir ibn Huveylid er-Rem'iyyü'l-Ensari, Ernevilerden Hazret-i Ömer ibn Abdüzaziz ibn Mervan'ın anneleri
Hafza binti Asım b. Ömerü'l-Farfık'dur, Abdülaziz b. Mervan
Mısır hakimiyken bu Ömer b. Abdülaziz Mısır'da Halvan adlı bir
beldede doğmuştur. Emevi eşkıyaları Hazret-i Ali'ye söverlerken
bu Ab dülaziz minberde sövme yerine "Onlara karşı Allah sana yeter. O, işitendir, bilendir." [Bakara, 137] ayetini okutturdu. Sonunda Hicretin 110 yılının Receb ayında 39 yaşında olarak vefat
etti. Humus şehri dışında Sem'an adlı köyde gömülüdür. Allah
hepsine rahmet eylesin.
İç hisarda Hazret-i Osman mushafı ziyareti: Hum us şehrinde
yağmur yağmasa Hazret-i Osman'ın mushaf-ı şerifini camiden
dışarı çıkarsalar Allah'ın izniyle hemen o an yağmur inmeye
başlar, acaip Tanrı sırrıdır.
Gizlilik güneşinin sahibi, hayatın ay ve güneşi, hazır ve gaibin yolcusu, Peygamberin habercilerinin öncüsü, sırlar mahremi,
iyilerin öncüsü, uçan adam Hazret-i peyk-i Resul Arnr-ı Ayyar ziyareti: Mübarek isimleri (---) (---) [Amr b. Ümeyye ed-Damiri]
dir. Peygamber Efendimizin habercisi ve has musahibi idi. Hazır
cevap, zarif ve nükteci olduğundan Amr [b.] Ümeyye et-Damiri
derler idi. [28a] Peygamber Efendimiz ile bütün savaşlarda ve baş
kumandanlarla seriyye (küçük savaşlar) seferlerinde bulunmuştur.
Peygamber Efendimizin dünyayı terk etmelerinden sonra dünyadan el etek çekerek alet edevatını kemerine bağladı, aftabesini
(başlığını) mübarek başına geçirdi ve dünyayı dolaşarak bu Humus şehrine geldi. Baktı ki iki kişi mezar kazıyorlar,
"Acaba uzun mu, kısa mı" diye tartışıyorlar. Amr,
"Ölen adam benim kadar var mıdır" der.
"Vardır" derler.
Hemen A{llr sıçrayıp kabr içine girip "Bismillah" diye yatar.
91
Meğer
biri Hazret-i Azrail imiş. Amr'ın yakasına yapışarak şahadet kelimesini getirterek ruhunu teslim
alıp orada defn ederler.
Şehrin içinde büyük bir türbe içinde gömülüdür. Bütün gelen gidenler, gezginci dervişlerin Davudi sapanları, asaları, İsa cimcimeleri (pabuç), Veys el-Karani aftabeleri (başlık), keşkülleri
(çanak), palheng (dizgin, yular. Tasavvufta Allah'a bağlanmaya
sebep olan şey demektir), cürezan, harazan, umman-ı kerameleri
(para keseleri), tennure (Mevlevi dervişlerinin giydiği kolsuz,
yakasız, yırtmaçlı, beli kırmalı, uzun ve geniş giysi) ve dağarcık
ları, çeşit çeşit tarikatların küHihları, zil [ü] bem (dervişlerin,
taşıdığı küçük ziller), kantura (süslü giyim), debdevi dehdehi (ve
benzer biçimler), cığcığa (süs olarak takılan kuş yeleği), derviş
baltaları, horasan boruları, nice def ve kudümleri (Türk müziğine
mahsus usul vurma aleti) ile ve nice bunun gibi fakirlik cihazlarıyla bu Hazret-i Baba Amr Türbesi süslenmiş olup gece ve gündüz
gelen ve giden konuklara nimeti bol bir gönül erbabı ziyaret yeridir. Allah sırrını aziz eylesin.
Bütün seyis ve ulakların piridir ki Hazret-i Risalet-penah
huzurunda Hazret-i Ali Amr b. Ümeyye-i Damiri'nin kemerini
bağlayıp peyklere (ulaklara) pir oldu.
Melik el-Mansur İbrahim oğluMelik el-Eşref Muzaffereddin
Musa ziyaret yeri: Babasımn yerine Humus hakimi olup 662 [1264]
tarihinde vefat ederek bu Humus'da defnedilmiştir .
mezar
kazanın
................ (3
ziyaretgahları dolaşıp
satır boş)
kıbleye doğru
6 saatte,
İkikapılı Han menzili: Şam toprağında (--) hakimdir. Kale
gibi bir çölü çölistan içinde büyük bir handır ki 10.000 at alır. Bütün gelen giden ve dolaşan yolcular bir kapısından girip bir kapı
sından çıktığı için iki kapılı derler. Hemen kaledir, ama neferatı
içinde hakimidir. Çöl Arapları eşkıyasımn yatağı yerdir. Tam
yerinde büyük hayrattır. Yapıcısı (---) dır. Allah rahmet eylesin .
Bu
yine
............... .
................ (1 satır boş) ............... .
Buradan yine kıbleye doğru 7 saatte.
Nebik Köyü menzili: Şam toprağında bağlı, bahçeli ve
abıhayatlı (---) evkafı bakımlı köydür. Bir camii var ama bir
hayır sahibi büyük bir han yaptırsa daha fazla bakımlı hale gelirdi. Suyu ve havası gayet tatlı bir yerdir. Buradan 6 saatte.
92
Görülmeye değer büyük Kadife Hanı
menzilinin özellikleri
Şam toprağında (---) tarihinde Mehmed Han vezirlerinden
Yemen Fatihi Sinan Paşa evkafıdır. Bir çöl içinde kale gibi toplu
ve tüfenkli büyük bir handır. 300 asker ile mütevellfsi hakimdir.
70 adet kasaba gibi vakıf köyleri vardır. Bu hana 10.000 adam
ahyla, kahrıyla ve devesiyle gelip konaklasa yine bir tarafı boş
kalır. Ta bu derece büyük hayrathr. Çeşit çeşit avluları, pek çok
odaları, sedirleri, 5.000 at alır ahırı, başka develiği, başka avlu
odaları, imareti, kileri, fırını, ferah bir hamamı, 40 adet
dükkanı, başka mütevellf sarayı ve paşalar için başka sarayı olan
büyük bir handır ki bütün yapıları kargir kubbeler ile inşa
olunmuştur.
Bütün
duvarlarının
yüzü silah asacak demir çengeller ile
süslenmiş ve bütün atları bağlayacak demir halkalar ile bezenmiştir. Avlunun ortasında büyük bir havuz ile güzelliği tamamlanmış büyük bir handır. Sabah akşam bütün konuklarına her
ocak başına birer bakır sini ile beşer tas et parçalarıyla buğday
çorbası, adam başına birer ekmek ve her ocağa şamdanlarıyla birlikte birer yağ kandilini hizmetçileri getirirler. Her gece bütün
yolcuların atlarına, deve ve kalırianna birer öğünlük yem verilir.
Mütevelll Kasım Ağazade Mustafa Çelebi, Murtaza Paşa
efendimize büyük bir ziyafet çekmiştir ki anlahlmaz. Ta bu derece
eski bir han ve büyük bir hayrathr ki Arap ve Acem'de Kadife
Ham meşhurdur. Buradan yine kıble tarafına 6,saatte, [28b]
Harasta Köyü menzili: 300 haneli, bağlı, bahçeli ve bir camili
bakımlı (---) köydür. Burada Şam ileri gelenleri hediyeleriyle
paşaya gelip tanışhlar. Bütün hediyeleri kabul edildi. Hediye
gelen 150 kadar at ve kısrakları bütün ağalarına bağışlayıp diğer
yiyecek ve içecek türünden hediye ve ikramlar ile paşanın bütün
askeri zengin oldu. Hakfre de Naşifzade'nin hediye gelen atını
bütün koşumlarıyla bağışladı.
Ertesi günü sabahleyin Allah'ın azameti cennet kokulu .Şam
askeri deniz dalgaları gibi coşup zırh külah, cebe ve cevşene (örme
zırhlara) ve diğer silahiara gömülmüş olup anayolun iki tarafına
kat kat selama duranların kargı, süngü, kılıç ve mızraklarından
Şam Ovası ormana döndü ve mızrak yalınanlarının (mızrak başı,
ok temreni) parılhsından insanların gözleri kamaşırdı.
93
Bütün ileri gelenler, seçkinler, ulema, salihler, şeyhler, imam.:.
lar, hatipler, mollalar ve seyyidler kendi adamlarıyla atlar
üzerinde selama durup Emir-i Hac Sinan Paşa başka asker alayı
gösterip selama durdu. Sonra Türkmen oğullan İsa ve Musa Ağa,
Abdüllam oğulları, Sinan Paşa oğulları, Kasım Ağazade, Nasıfoğlu Mehmed Efendi, Şam defterdarı, Şam kethüdayeri, Şam
çavuşlar. kethüdası, emini, katibi ve bütün (---) adet mücevvezeli
ve ablak sorguçlu küheylan atlar üzre değerli elbiselere gömülmüş
çavuşlar selama durdular. Kör Abdüsselam, Rahtavan Mustafa
Ağa, Keyvanoğulları, Safet Hakimi Yavaşça Mehmed Ağa, Salih
Ağa ve Hüseyin Ağa (---) (---) (---) (---) (---) (---) (---) (---) (---)
(---)
Bu ileri gelenlerin tamamı kat kat selama durdu. Sonra Şam'ın
1.500 yeniçerisi zırh külah ve zırhlara gömülüp hepsi yeşil, al ve
güvezi kırmızı benekli, ünlü ve seçkin şanlı yiğitler ellerinde on
yedişer boğum kantar sırığı kargı, demir yalmanlı ve omuzu Haleb
kalkanlı güçlü kuvvetli, cesur ve namlı beylerin her birisinin altlarında her ayağı biner guruşa, filan oğlu filan diye soyu sopu
belli mühre kısraklar üzerinde sade Şam başlığı koşumlar, Şam
var! eyerler, Şam rikabları, Şam dikdikleri (eyer örtüleri), ve
tutmir şaka-bend, cerid buridelisi, zelpuşlu, at sineklikli, ipek
örme sırmalı şebekeleri ile altı pare yancıklı, ve Sam-süvar hotaslı küheylan at ve kısraklar üzere selama durup yedi akçe
ulufeye mutasarrıf yeniçerilerin ensesinde en azı beşer, onar,
kırkar, ellişler kakülü dağınık, iki karış enli gümüş kuşaklı, eli
sırıklı Gürcü, Abaza ve Çerkez köleli yeniçeriler kat kat selama
durdular. Bunlardan sonra Kapukulu yeniçeri serdan ve Kapukulu
sipah kethüdayeri başka selama durup başka büyük alay ettiler.
Şanlı Paşa da azamet, gösteriş, şaşaa ve tantana ile Rüstem ve
Efrasiyab gibi atma binip önce 400 sadaklı (ok torbası) ve savatlı
(zırhlı), pak ve silahlı, mükemmel koş kol (yedek at), ağırmak
(safkan at) ve kazakdaş (yoldaş, arkadaş) alaşaları (iğdiş
edilmiş at) ile at başı beraber geçtiler.
Bundan sonra 200 deli ve 200 gönüllü askerleri de pür-silah
Kosdaniçse (mızrak veya cıda, kargı) sırıklarında kurt derileri
sarılmış renkli filandıra bayraklarıyla (kurdele biçiminde bayrak), yelken şeb-külah ve Salihli takkeleri çelenkler (sorguç) ile
hepsi pür-silah at başı beraber geçtiler.
94
Sonra 100 çaşnigir (saray sofracısı) ve 100 taşra kilerciler de
elleri sırıklı küheylan atlar üzere ubur ettiler.
100 adet iç ağaları ve saraçları, 100 adet mahzenciler, matbah
(mutfak) emini ve vekil-harc tabileri hepsi sırıklı geçtiler.
Daha sonra 200 adet müteferrika (padişahın, vezirlerin veya
sadrazarnın emirlerini götüren kimse) ve 200 adet riayet edilen
çifte köçekli pak mükellef ve muhteşem eli sırıklı ağalar at başı
beraber geçtiler.
Sonra 200 kapıcıbaşı sarnur kürklü, küheylan atlı kırkar ve
ellişer adet eli sırıklı dilheran kafadarları zırh-külaha gömülmüş at başı beraber geçtiler.
Sonradan paşanın bir yüğrük bayrağı, bir ardcı bayrağı ve iki
tuğları geçip ardı sıra paşanın dokuz adet küheylan atları
taşlarla süslenmiş altınlara gömülmüş yedekleri ve mücevvezeli
(resmi kavuklu) yedekçiler, mirahur ağa ile çekip ardı sıra paşa
diba, zerbaf, sırmalı, ipekli ve taşlarla süslenmiş kırmızı kadife
cevahir düğmeli sarnur kapaniçse ile altın sırmayla işlenmiş
tirkeş ile iki yanında kırmızı dolamalı ve sırmalı üsküflü mataracılar, altın taşlı şatırlar ile ve 400 adet silahiara gömülmüş iç
ağalarıyla mehterhanesini döğerek 1058 Şevval'inin 10. günü
[28.10.1648] cennet kokulu Şam'a girildi. Allah mübarek eyleye.
( ---) (---) ( ---) ( ---) (---) [29a]
Cennet kokulu Şam'ın gücümüz yettiği kadar hdllerine
vakıf olup bütün peygamberlerin ve evliyazarın nurdolu
kabirierine yüzümüzü sürüp ileri gelenlerinin ve
seçkinlerinin açık-seçik ve düzgün konuştukları
Arapçayı bildirir
Evvela Cenab-ı Hak meleklere Arapça konuşmayı emr
etmişti. Hazret-i Adem de yeryüzünden cennete girdiğinde Hazret-i Cebrail, Hazret-i Adem Safi'ye Arapça'yı öğretmişti.
Havva Ana ile ve diğer melekler- ve bizzat Allahu Taala Arapça
konuşurdu. Zira "Peygamber (A.S.) dedi ki: Cennet eklinin lisanı
Arapça, Farsça ve Dürrl' dir. "
Bu hadis-i şerif Kemal Paşazade'nin yazmış olduğu
Dakayık u Hakayık adlı kitapta yazılıdır, ama Hazret-i Adem
cennetten yeryüzüne indikten sonra kendinde Allahu Taala'dan
ayrılış üzüntüsünden dolayı unutkanlık meydana gelir. Daha
sonra Arafal Dağı'nda Hazret-i Havva ile kırlangıç kuşu
95
aracılığıyla buluşur. Tanrı'nın emriyle Arapça'ya yakın İbr1
diliyle konuşurlar. İbr1 dili harfleri yine Arapça harfleri kadardır ve yine o harflerdir. Ancak İbr1 derler başka bir dildir ki
(---) cildimizde yazılıdır.
Hazret-i Adem aleyhisselamın çocukları çoğalıp yayılın
ca İbr1 dili, Süryan1 dili ve İmrani diliyle konuşurlardı. Hazret-i
İsmail Neb1 aleyhisselain 40 yaşında peygamber olunca Arapça
dili ilk defa onlar tarafından konuşuldu, ama Süryani, İmrani ve
nice diller Hazret-i İdris Nebi'den kalmıştır, ama günümüze kadar gelen Arapça Cenab-ı Hakk'ın övdüğü dildir ki (---) suresinde
"Apaçık Arap diliyle" buyurduklarından bir geniş dildir ki haddi
ve sınırı yoktur.
Bir şey için yetmiş lügat vardır. Nitekim Mekke'nin 300
ismi vardır. Mesela Mekke, Bekke, Ka'be, Vadi'n-Nemi ve Mu'alla (---) isimleri vardır. Arslan için 300 ismi vardır. Ta bu derece
geniş, fasih, belagatlı, tumturaklı kelimelerle açık-seçik dildir.
Onun için büyükler "el-Arabz fesahat ün ve' l-Acemi zarafe tü n ve't-Türkı kabahatün ve sa'irü'l-lisan gallzatün" (Arapça
fesahattir, Farsça zerafettir, Türkçe kabadır ve diğer diller fazlalıktır) demişler.
Böyle bir geniş Arap dili, Arabistan gibi geniş Arz-ı Mukaddes'de Arap kavim ve kabilelerinin haddi sınırı olmadığın
dan Arapça 12 lisandır. Her biri birinden başka özel lehçeleri
vardır ama hepsinden fasih ve beliğ konuşulan Arapça Mekke,
Taif, Hicaz ve Meval Araplarının fesahat ve belağat üzere
konuştukları dilleridir ki nice parlak inci gibi kelimeleri ayet-i
şerif ile konuşulur, ama Şamlıların da açık, seçik ve güzel
konuşmaları vardır. Zira Şam uleması (bilginleri) meşhurdur.
Evvela alem seyyahı ve insan nedimi olan kimselere lazımdır
ki herkes ile güzel geçinmek için Arapça'dan bile, kendine yardım
için ekmek ve su isteyecek kadar ve kendine bir zarar geleceği sözü
aniayıp gafil olmamak için her ne çeşit dil olursa 140 lisanı bilip
olgun, bilgin ve alem seyyahı ola. Zira her şey'in bilinmemesinden bilinmesi yeğdir. Evvela:
va h id
ı
96
isneyn
2
selase
3
erba'a
4
ham se
5
si tt e
6
seb'a
7
semaniye
8
tis 'a
lO
ll
ih da aşer
ll
isna aşer
12
h u buz
ekmek
ma'
ine b
üzüm
bıttıh
leben
süd
tın
karpuz
as el
bal
rumman
nar
tüffah
elma
ade s
mercimek
b asal
te m ir
hurma
rubat
hurma
beyza
yumurta
dücac
tavuk
ganem
koyun
bakar
cemel
deve
fe res
at
hı mar
zi'b
kurd
kelb
köpek
hınzir
mili h
domuz
tuz
fülfül
biber
di b is
bekmez
hata b
odun
nar
berd
sovuk
şe
cer
ağaç
sığır
aşer
su
incir
soğan
ateş
e
tibin
saman
nahl
hurma ağacı
eşek
temmuz
sıcak
'
ta'al
gel
ruh
git
ci bal
makall d
kilit
dağ
Gallıkı'l-bab
Kapa
kapıyı
İrkibi' 1-feres
Bin.,.bu ata
iclis ·
uk'ud
otur
otur
semeke
balık
İftahi 'l-babe ya veledz
Ey oğul aç kapuyu
Seddi'l-bab
Kapa kapuyu
Ta'al ya dhf
Gel kardeş
ta'al te'kül yaktın
Ya kadıncığım, gel sen kabak ye
Ya
sittı
~
97
Ya baklete 'l-hamka'
Ya'ni ahmak semiz ot
Ella yahrib diyarek
Ya deyyils
Allah vilayetin, harab
Ya gidi
ey lesi n
İnkalebe'l-hamru
hallen
Şarab sirkeye döndü
biddek
Ne istersin
Eş
Ey se'ele'l-haber
habersordu
Iğrevveytü
Ata
çıplak
bindim
Ey vecedtuhu ceyyiden
Ben anı yeni buldum
galebe
Galip oldu
Vecedtü bahllen
Ben onu bahll buldum
İza
Ey sara maza şiye
Yürümek iyi oldu
Ey sare vakti hasadin
Ekin biçrnek vakti geldi
kesüre indehü 'l-leben
Kaçan kabnda süd çok ola
Ezültü anhü 'l-şikaye
Ben ondan şikayeti kaldırdım [29b]
Ey i'tekadtü ennehu kerfmun
İnandım, gerçekten, cömerttir.
tesilm
boyunkomak
kal?
uçdu
haşiye
ey uşak
reva
söyledi
yü'sir
bayoldu
veris
mirasyedi
id rak
bağ
anladı
sattı
tavvıf
bağışladı
eka m
durdu
tavaf etti
meyyit
öldü
safir
sefer etti
Kah i re
kahr etti
ta'addi
geçmeklik
ey yi
demektir
hirre
kedi
sübil'
arslan
izmamı
hamayı
sıkıldı
gıyavet
anılmak
ve h eb
Ella yerza anküm
Allah senden razı olsun
98
korktu
Bu Arap dili uçsuz bucaksız bir denizdir. Bunu manalar dalgıcı
olan bilir. Ancak bu haklr, bu lisandan da müsveddemiz içinde bulunsun diye yazdı, vesselam.
Tanrının hikmeti, cennet kokulu Şam'daMurtaza Paşa efendimizle gece ve gündüz Hüseyin Baykara fasılları edip has sohbetler ederken Asitane-i Saadet tarafından paşanın ulağı gelip
Mevlevf veziriazamın aziedilerek Malkara'ya sürüldüğü ve Kara
Murad Paşa'nın veziriazam olduğu haberini getirince Paşa gayet
kederlendi. Zira Koca Mevlevf Mehmed Paşa'nın çırağı olup
harem-i hasdan doğru Koca Vezir sarayına çıkıp onun ınİsafiri ve
gözdesi olmuştu. O gece Paşa ile sohbet ederken Paşa efendimiz,
"Bre hazinedan çağırın" deyince hazinedar geldi. Hazinedata,
"Var Evliya Çelebi'ye 300 altın ve bir sarnur paçası serhaddi
ve üç kölesine üç kat esvap kürkleriyle ve kölelerine ellişer guruş
ver" dedi. Hemen hazinedar 300 alhnı haklre verdi. Paşa,
"Biraderim Evliyam! Allah asan getire. Der-i devlete
(İstanbul'a) yolcusun!" deyince aklım başımdan gitti. Ne çare,
"Emrin başüstüne" deyip o gece Murtaza Efendi bütün mektupları yazdı. Sabahleyin bütün dostlar ile vedataşarak üç kölemle,
Cennet kokulu Şam'dan ulaklık ile
Asitane-i Saadete gittiğimiz menzilleri bildirir
Evvela İkikapılı menzili; Şam'dan 9 saattir. (---) saatte
Humus menzili.
Buradan 12 saatte Hama menzili. Burada· menzil beygiri ve
menzilci alıp asla dinlenmeyip (---) saatte Şecer'i, Mıdığ'ı, Şuur
Köprüsü'nü ve Zanbakıyye'i geçip o gün o gecede Antakya menziline geldik.
Buradan Belen'i, İskenderun'u, Payas'ı, Kurtkulağı'nı ve Misis'i (---) saatte geçip Adana menzili, oradan Çakıt'ı, Sultanlıanı'nı ve Ramazanoğlu Yayiası'nı aşup (---) saatte Ulukışla
menzili, oradan Ereğli Kasabası'nı, Karapınar ve İsmil'i geçip
(---) saatte Konya menziline geldik.
Buradan Ladik ve Ilgın Kasabası'nı geçip(---) saatte Akşehir
menziline gelindi.
Oradan Bolvadin'i, Bayad'ı, Husrev Paşa Ham'nı ve Seydi
Gazi'yi geçip (---) saatte Eskişehir menziline geldik.
::,;>,
99
Oradan Sögüt Kasabası'nı ve Lefke Kasabası'nı geçip(---) saatte İznik Kalesi menzili, oradan Yalakabad Deresi'nde Kırk
geçit adındaki melun, korkunç ve tehlikeli yerde Kırkgeçit'i 40-50
kere geçip tatlı candan usarup derbendi geçip Hersek'de menzil
beygirlerini değiştirip oradan Dil'i geçip gece yarısında (---) toplam saatte Üsküdar menziline deniz gibi asker içine güç ile geldik.
Paşanın kapı kethüd.ası Kuşçu Mahmud Ağa ile Sadrazam
Murad Paşa'yı Üsküdar'da otağında bulup haklr el öptükten sonra
mektupları verdiğimde,
"Şam'dan çıkalı
kaç gündür?" dedi.
"Çıkhğım gün ile bugünkü gün on gündür" dedim.
"Paşa n'işler?"
"Hayır duanızdadır"
dedim.
Bu haklrin halini sordu ve mektuplardan memnun olup,
"Biz onu bir büyük işe koşsak gerek. Hemen er olsun, baş yarsın,
padişaha mal tahsel eylesin. Hele şu gailemizi def' edelim" dedikten sonra haklre değerli bir hil' at giydirip,
"Kapı kethüdası! Evliya'yı bir hoşça gözet!" dedi. Yine yer
öpecek şeklinde saygı gösterip Mahmud Ağa'nın çadırında konakladık. (---) tarihinde,
askeriyle Gürcü Nebi'nin
Üsküdar cengini bildirir
Meğer bütün Osmanoğlu askeri Gürcü Nebi, Katırcızade ve
Çomar Bölükbaşı (---) adındaki Celalfler üzerine sefere çıkmışlar
ama adı geçen Celalller Osmanoğlu askeri üzerine 100.000
eelaliyle Üsküdar'a gelmek üzere iken Üsküdar şehrinin etrafına
bağlar kenarına [30a] hendekler kazmışlar. Ama,
İlahi zuhurat: O gün ki Kara Murad Paşa veziriazam olup
Mevlevf Koca Vezir Mehmed Paşa'yı Malkara'ya sürüp orada
şehit ettikleri günlerin bir mübarek gecesinde Kasımpaşa Mevlevfhanesi Şeyhi Çelebi Halil Efendi bir rüya görüp Murad
Paşa'nın tezkirecisi Karagöz (---) Efendi'ye söylerler. Onlar da
Kara Murad Paşa'ya söylerler. Hemen Şeyh Halil Efendi'yi Murad Paşa huzuruna davet edip rüyasında gördüğü şeyi anlatır.
Salih (doğru) rüyanın etkileri: Şeyh Çelebi rüya aleminde
görür ki,
"Üsküdar'daki namazgaha nice kere yüz bin ümmet-i Muhammed toplanıp belayı defetmek için yağmur duasına hazır olup
Osmanoğlu
100
Üsküdari Mahmud Efendi vaaz ve nasihate çıkmış derler. Mahmud Efendi buyururlar Ki;
'Üsküdar, Arz-ı Mukaddes toprağından olup bizim himayeınizde olduğundan Gürcü Nebi adlı eşkıyanın Murad Paşa elinde
perişan olmasını rica ettim. İnşaallahu Taala 1059'un [1649] (---)
ayının(---) gününde ve{---) saatte öğle vaktinde Gürcü Nebi yenilerek Müslüman gaziler bolca ganimet mallarıyla doyum olup nice
bin ümmet-i Muhammed denize gömülmekten ve benim himayemde olan Üsküdar'ın ateşte yanmaktan kurtulmasını diledik.
Tanrı'yahamdolsun duamız kabul oldu. Murad Paşa'da (---)kadar sadrazam olup selametle Budin'e vali olduktan sonra kapudan
olup yine sadrazam olacak, daha sonra Arabistan'da Hama
şehrinde evlenip çoluk çocuk sahibi olmasını rica eyledik. Şim
diki halde bu yağmur duasına göz nurum, aziz canım Abdülgafur
Çelebim kürsiye çıkıp vaaz ve nasihat etsin' buyurdular.
Bunun üzerine Gafuri Efendi, Üsküdar minherine çıkarak dua
edince gökten rahmet suları inip Üsküdar ve İstanbul üzerindeki
uğursuz karanlık kalkıp alem apaydınlık oldu" diye bu rüyayı
Şeyh Halil Efendi bu uslup üzre Murad Paşa'ya anlahnca Murad
Paşa,
"V allahi Efendi, geçen gece ben de rüyamda bu İstanbul'da ehlimi (karımı) üç talak boşayıp Hama şehrin evlenerek kubbeli saraylar ve camiler yaptırmışım. İnşaallah hayr ola" diyerek Halil Efendi'ye bol bol bağışlarda bulunup Halil Efendi'nin hayır
duasını alır.
,
Daha sonra "Bu rüyadan ne İlahi şeyler çıkacak?" derken
Gürcü Nebi'nin isyan ortaya çıkh.
Celiili Gürcü Nebi, Harami Katırcıoğlu ve
adamlarının isyanının sebebini bildirir
Adı geçen Gürcü Nebi, Harem-i Has'da yetişip hizmet erbabından zengin, cömert, makam ve mevki sahibi namlı yarar
adam idi. Genellikle (---) mutasarrıf olurdu. Veziriazam Murad
Paşa Sultan İbrahim Han kaniısı ve Koca Mevlevi' Vezir Ratili
olması cihetiyle Gürcü Nebi, Murad Paşa'ya gücenip Anadolu eyaIetleri haşeratlarına bol mal dağıtarak başına 20.000 pis, bozguncu, şeytan, pis bedenlerinin ortadan kaldırılması şart, türlü
türlü mahlukat cinsi ayak takımını başına toplar. Yaratılışında
gizli olan h.finlik, pislik, melunluğu isyan ve ayaklanma tarafına
101
yönlendirerek Osmanoğulları'nın ekmek ve tuzunu unutarak sonunun neye varacağını düşünmeden Yüce Devlet'ten yüz çevirir.
Bir alay ipsiz, sapsız, zabt u rabtsız, haşerat ve süprüntüyü
devletsiz başına toplayıp Osmanoğlu'nun taht merkezi olan Belde-i Tayyibe, yani İstanbul şehrini sekban ve sarıca sürüleri elinde berbat edip İstanbul halkını İbrahim Han kanı için ağlatmaya
ve hallerini perişan etmeye yemin eder.
80.000 askerine 70.000 sahte ve yalan vaatlerle boğazı tokluğuna aç, perişan, muhtaç, sefil boğazı ipli kavmi başına toplar.
Nice aziedilmiş beylerbeyiler, mültezimler ve bir tavuk için kırk
eve konar çapulcular kendine arkadaş, yoldaş olup, korkmadan
çekinmeden Anadolu toprağından süprüntü, cünüp askerleriyle bir
baş Üsküdar'a gelmeye yemin-billah ve kasem-tallah edip gelmede.
Beri Devlet-i Aliyye tarafında seçkin, halk ve zengin yoksul
danışık ederek Hazret-i Resulullah'ın mübarek sancağını Üsküdar'a çıkarup,
"Her kim padişahın birden bine; binden yüz bine varınca tuz ve
ekmeğini yerse Resulullah Sancağı dibine gelsin" deyince Allahın
büyüklüğü hakir Üsküdar'a vardığımda dağ, taş, kırlar, meydanlar, bağlar ve bahçeler adam deryası olup dalgalanır.
Hakfr bu büyük kalabaliğı görüp,
"Şam-ı Şerif'ten ulakhk ile bu büyük topluluğu görmeye gelip
yine fanf cihanın nakşından türlü türlü hisse almaya gelmişiz"
deyip seyr etmeye [30b] daldık.
İlk önce büyük alay ile Hazret-i Risalet-penah'ın mübarek
sancağıyla Sadrazam Murad Paşa nice yüz bin İslam askeri ile
nice bin kayıklar, sandallar, çekeleveler (yelkenli kayık) ve donanma-yı hümayun gemileriyle Üsküdar Salırası'na geçip çadı
rında konakladı. Asitane-i Saadet'te mevcut bulunan 76 oda yeniçeri neferatları, korucuları, danişmendleri (kadıların yanında
stajyer olarak çalışan kimseleri), mütekaitleri, bütün kul oğlu kul
ve bütün acemiyan ile toplam 44.000 yeniçeri askeri Üsküdar'a
geçip kat kat, saf saf olup çadırlarını kurarak bağlar kenarında
metrise girdiler.
Sonra 18 dergah-ı alf topçuları askeri 200 pare şahl topları, 40
pare balyemez ve kolomborna toplarını yeniçeri metrisleri
(siperleri) önüne dizdiler, köşe köşe 3.000 topçu askeri hizmette
olup cümle topları araç ve gereçleriyle hazır ettiler.
102
Sonra 30 oda dergah-ı alı cebecileri toplar hizmetine ve
Müslüman gazilere cebe (zırh) ve diğer mühimmat verme hizmetine 3.000 cebeci hazır oldular.
Bu bütün muzaffer ordunun ensesinde sadrazam hazretleri
10.000 seçkin pür-silah kapısı kuluyla; yeniçeriler, topçular ve cebecilere kafadar olup sağında ve solunda iki kanat sahibi olarak
altı bölük sipahi askeri cebe (zırh) ve cevşene (halka halka, aralarında ufak ufak tenekeler olan zırh), tuğulka (zırh başlığı) ve
başka silahiara gömülmüş olup kat kat üzengi üzengiye, tirkeş
tirkeşe (okluk okluğa) at başı beraber sıralanıp ellerinde on yedişer boğum Bağdad ve Basra'nın kargı sırıkları, bellerinde Ma'arra
kılıçları ve dillerinde "Ya galiben gayrı mağlfıb!" zikrini ederek
düşman üzere giderek savaş meydanına vardılar.
Çadır ve çergeleri önünde Müslüman askerlerin sırıkları yalınanlarının parılhsından ademoğlunun gözleri kamaşır. Her kantar mızrak, kargı ve süngünün ucunda ve mızrak yalınanında olan
bukelamun nakşı bayrak, filandıra ve sancaklar yeryüzünü bezeyip Üsküdar Salırası bir lale bahçesi oldu. 150 yerde ceng davuluna tarralar vurulup yer ve gök güm güm gürleyip Tanrının
büyüklüğü kıyamette dirilme gününden bir nişan oldu.
O gün yine 70 adet tuğ, davul ve alem sahibi ve diğer yedi
kubbe vezirleri bütün kapu kullarıyla alaylarını gösterip diğer
aziedilmiş beylerbeyileri ve diğer Arabistan beyleri tekrar itibar
kazanmak için var kuvveti bazuya getirip sancakları altında
hepsi tertipli, mükemmel, silahlı ve donanımlı askerleriyle eski
kanuna uyarak Osmanoğlu tarzı üzere hareket ederek yavaş yavaş alayları ile geçtiler ve tayin olundukları yerde konakladılar.
isyancı, vahşi, serkeş olan Celall askerine karşı koymaya
hazırlanıldı. Her bir vezir ve beylerbeyilere kol kol karavullar
(nöbetçi, karakol kolu) huyurulup Üsküdar Salırası'nda bütün
Dergah-ı all yeniçerileri yetmiş yerden metrise girdiler. Köşe
köşe şah1 ve kolomborna toplar, darbzen ve balyemez topları
kirpi gibi kol kol yerleştirdiler. Bütün topları zincir ve saçma ile
saklayıp hazır ettiler. Çamlıca, Bulgurlu, Kayışpınarı, AI-i Bahadır, Sücah Bağları ve Kadıköyü Dağları tarafına bütün sipahi
askeri karavul tayin olundu.
Ve gece ve gündüz deryalar gibi asker Rum gulgulesi ve velvelesi ile basirıat üzere olup her gece nice bin Müslüman askeri "Allah yektir yek!" diye gözcülük ve bekçilik ederlerdi.
-o.
103
Yedi koldan vezirler ve beylerbeyileri asker öncüsü, çarhacı
tayin olunup günden güne cenge hazır dururlardı. Ve her gün Gürcü
Nebi tarafından sadrazama çaşıtlar (casuslar) gelip,
"İşte filan menzile geldi ve 80.000 askeri vardır!" diye haber
gelirdi.
Hemen sadrazam Kapudan (---) Paşa'yı görevlendirip 40 pare
donanma-yı hümayun 'kadırgalarıyla 5.000 asker tayin ederek
İzmit Boğazı yollarına gidip Pendik, Kartal, Darıca ve Hereke
yollarından Celalller deniz kıyısı ile geçmesin diye anılan
kadırgalar memur olup gittiler, ama Celalller bu kadırgaların
yolları üzerinde hazır olduklarını haber alınca İzmit şehrine
uğramayıp hesapsız zahirelerini zorla İzmit şehrinden alıp Kocaili sancağı toprağında bakımlı ve şenlikli köyler içinden
Üsküdar'a gelecekleri haberi geldi.
Ertesi gün bizzat Cem-haşmetli saadetlü padişah başdarda-i
hümayunına (yelkenli savaş gemisi) binip 2.000 kadar bostancıbaşı kayıkları ve diğer sandallar ile 12.000 tüfenkçi [31a]
güçlü-kuvvetli kurnaz bostancı yiğitleriyle ve 12.000 asker de baltacılar, aşçılar, helvacılar, kilarcılar, ekmekçiler, has ahırlılar,
yedekçiler, kopilciler, zülüflü baltacılar ve diğer sayısız İslam
askerleri ile Üsküdar Bahçesi'nde konakladı.
O an bostancıbaşıya ferman edince 12.000 tüfenkli uskuklar ile
Haydarpaşa Bahçesi'nden ta Ali Bahadır ve Sücah Bahadır
bağiarına varıncaya kadar bostancılar kat kat metrise girdiler.
O gün saadetlü padişah hazretleri, efendimiz Defterdarzade
Mehmed Paşa'yı huzuruna davet edip bir sarnur hil' at giydirip ve
başına bir mücevher otağa sokup dua ve sena ile,
"Serdar-ı ekremim ve çarhacı vezir-i mükerremimsin. Yürü
İslam askerimin öncüsü ol. Allah işin asan getire!" diye saadetlü
padişah, paşa efendimize nice yüz güzel sözler etti.
Defterdarzade efendimiz ye öpüp başında şahl sorgucu ile
sadrazama gelip on kese altın bağışlandı. Oradan otağına gelip
dfn-i mübin gayretine gelip çarhacılık hizmetinde mukayyed
oldu. İlk önce kendi askerinden 4.000 seçkin atlı Abaza, Çerkez,
Gürcü ve akrabalarından Hersek serhaddi gazilerinden hepsini
gök demire gömüp hepsinin atlarının gemleri soluklarına birer
zira yeşil darayf (ipekli kumaş) bağladı. Bütün süvarilerin
başlarında yine birer zira yeşil darayı bağladı. 2.000 adet piyadesinin hepsinin başlarına da yine yeşil darayfler sardı. Toplam
104
6.000 askerini başka elbise ile ayırıp edip akıllıca hareket etti.
Zira Celalı askeri de İslam'dandır. Ceng mahallinde mahşerden
bir nişan olduğunda bu yeşil darayı çarhacı (öncü) nişanı olsun
diye bu şekilde güzel bir iş yapb.
Bu kadar zamandan beri ta Erzurum valisi iken hizmetinde
olan 27 bayrak sekban ve sarıcayı hep piyade döküp çatal fitil,
çatal kurşun ve çatal çakmaklı bel tüfenkleri ile bütün gazileri
ayaklı cebehaneye döndüler.
Bütün deli, gönüllü ve rüzgar gibi esip düşman kıran Tatarları
çarha cengine ileri, 150 kapıcıbaşıları pür-silah taHeleriyle paşanın sağında ve 300 adet namlı şahbaz iç ağaları silaha gömülmüş olup paşanın ensesinde kat kat, çıt-a-çıt kafadarlarıyla Bulgurlu adlı mahalde çarha yerinde karar ettiler.
Her tarafa, düşman geleceği tarafıara ince karavullara
(nöbetçi, karakol kolu) ikişer at yemi tayin edip haber getirmede
idiler. Bu kere asker içinde bir dedikodu olup,
Dedikoducu, yerici, huysuz tiryakflerin saçma-sapan,
boş sözleri ve saçma davranışlarını bildirir
İstanbul toprağında çelebi, zarif, bilgili, yazar çizer, kibar,
olgun, yumuşak huylu ve efendi adamlar olur ancak tiryakl ve afyon-keşleri gayet fesatçı, fitneci, karıştırıcı ve yerici olurlar. Bu
Üsküdar cengi gününde nice bin atlas, diba, ipekli ve sırmalı
kumaşiara gömülmüş gözü sürmeli, başı misvaklı, eli mercan tesbihli Kadızade tarikatından geçinir riyakar şahıslar, ökçesiz
kırkar dirhem narin pabuç giyer çelebiler, birkaç gece önce Üsküdar'a geçip ceng seyrine gelirler, sanki Kağıthane ve Okmeydanı
gezintisine çıkmışlardır.
Ömrü boyunca kapısından dışarı çıkıp gün yüzü görmemiş lapa
dandin hoppa ve zır-zop, bel-hop çelebiler Üsküdar'da bağlarda,
Karaca Ahmed Sultan Tekkesi ve Miskinler Tekkesi yanında
küme küme, grup grup olup bağların ve mezarların içinde feracelerini altlarına koyup kimi havayı fişek atar, kimi yere vurmaca
top oynar, kimi şarkı söyler, kimi dübeyt, taksim ve var,sağı
okuyup def ve kudüm çalıp çeşit çeşit şakalar ederler.
Beri tarafta adam deryası ceng ü cidale hazır olup can pazarına düşmüşler, bunlar bir yere üşüşmüşler. Bir hay-huy şaka ile
eğlence vadisine yetmişler.
Nice bi19, zayıf, çelimsiz, çaresiz, çekirge bacaklı, eli kalemtraş bıçaklı tiryakiler burunlarının sümüğünü akıbp çarpılmış
105
boyunlu, yamuk ağızlı ve deve dudaklı olup salyalan
göğsüne akmış, dili bir karış ağzından dışarı çıkmış, uğursuzlar
sürünür ve birer yere toplanıp o şiddetli sıcakta ince yün ferace ve
beyaz Ahmedabad'ın Hint bezi sadeleri giyip sarıklarını eğip ellerinde birer yelpaze ve birer arka [31b] kaşıyacakları ile ceng
seyrine gelmişler.
Nicesi elinde oku yayı var ama oklarının yelekierin 40-50
yıldan beri güve yemiş ama yine fonta sözü yerinde,
"Bre vur kahbe Celallyi, bre kıralım Celalfyi" diye kendine
cesaret verir. Kimisi bir yere toplanıp,
"Bre canım! Bu Üsküdar, Eskidar'dan bozma üstü açık bir
dünya zindanıdır. Kalesi ve kapıları yok. Levent haşereleri çok.
Celalf melunları bir kere şu Bulgurlu Dağları'ndan gözüküp aşağı
İslam ordusu üzere at bıraksa bütün Üsküdar halkını Kızkulle
si'nde denize döker. O günde feryatlar birbirine karışıp bir kayık
bin altına bulunmaz, hal neye varır. Ananın babanın bir taneciği
idim, hüküm Allah'ın" der.
Bazısının yelpazesi elinde, tütün kesesi belinde altı boğum
Diyarbakır'ın ebr1 narenc çubuğuna, Bursa'nın imam lülesine, Cebeliye, Latkiye ve. Yenice'nin karınca ayağı doğranmış kokulu
tütününü doldurup içerek, gazel okuyarak bu derya gibi asker
içinde o kalabalıkta yaya giderek har har solur.
Nicesi turnan (şalvar) peçe olup ayağına nalın giyip elinde
asası ile salınır. Kimisi bir ayağına çizme ve bir ayağına kubadf
pabuç giymiş. Kimi sarnur kürkünü hizmetkarına vermiş oğlanıyla
gibi
eğri
danışarak,
"Acaba oğlan! Şu cengi hangi bağdan ve hangi dağdan seyretsek ve ne yüzden yük aklığı etsek?" der.
Kimisi o kalabalıkta yol üzerine oturup pastırma, sucuk ve
kaşkaval peynirleri, kestane, leblebi, fındık ve fıstık yerler.
Nicesi çelimsiz atma binip,
"Oğlan! Kılıcınla ensemden ayrılma, 'bre vur' dediğim zaman
o an aman verme vur" diye kölesine tenbih eder. Kölesi,
"Sultanım kılıç ile ensenizden kimi vurayım?" der.
"Kahpezade beni uracak değilsin a! Celalfyi ur!" der.
Nicesi ata binip gözlerinin görme kuvveti kalmamış, feri
sönmüş, işi bitmiş bumuna gözlüğünü geçirip bakar.
Kimi dürbün ile Bulgurlu Dağı'nda savaş meydanında atılan
çarhacı tüfenklerine bakıp,
106
"Hay kahpe oğlu, ne pek gülbanglı tüfenk ath!" deyip Bulgurlu Dağı'nda atılan İüfenkten Miskinler Tekkesi önünde, bre
miskin tiryakf, korkarak,
"Hay urdu, hay kodu, hay düştü, hay kaçlı. Acaba bizden midir?" der. Birisi,
"Yok onlardandır" der. Birisi,
"Ya onlar kafir midir?" der. Birisi,
"Kafirden beş beterdir ki buldu belasını" deyip nice nice ağız
ve çirkin küfürler eder. Kimisi
"Hay şahbaz yiğit idi, Hak rahmet eyleye!" diye ağlar.
Kimi acele ile cenge giden adamlardan su ister, vermese,
"Hasan-Hüseyin düşmanı mısın?" der. Kimisi,
"Ağa çek alın başını, benim lüleme bir çakmacık çaka" der.
Nicelerinin keyfi yetişip öz kendi lehçeleriyle kalenderf
münasebetsiz sözler ederdi.
Ve nice bin güçsüz kuvvetsiz kalmış bitkin tiryakller ileri
gitmeye mecali kalmayıp arkadaşlarına,
"Birader, Allah bilir bizim asker bozulursa" diyen kurnaz,
burnaz, koknaz ihtimalcileri Miskinler Kabristanı setlerinde mezar taşlarının üzerlerine teracelerini altlarına koyup kimi gemi
maymunu gibi oturur, kimi kazığa vurulmuş gibi ayaklarını
sarkılıp oturur ve gelen-gidene kötü nükteler ile dil uzalıp gözüne
kestirdiği cenge giden adamlara ve nice ileri gelenlere,
"Ağa uğurlar olsun ve gazanız kutlu olsun. Bolay kim evine
oğlanın ile bir baş göndereydin" der. Biri de,
"Ağa sen bunun sözüne bakma ve tehlikeye kendini atma. Bu
cenk yerinde baş çok olacaklır. Bir baş salın alıp ehliyle geçip bir
baş ile var", der. Bazısı,
"Ağa gazan kutlu olsun. Bolay kim şu gazada sana şehadet nasip ola". Bazısı,
"Garip adamdır, Allah versin şehitliği", der. Kimi de,
"Ağa bu silahı bit pazarından ödünç mü aldın" der. Biri,
"Yok şirdenzadeden ödünç aldı" der.
Yine bazısı bir şey yiyerek giderken birisi,
"Çelebi ne yersin?" der. Birisi,
"Necaset (pislik) ekmeği yer" der. Kimisi,
"Ağa vasiyet hakdır. Üsküdar Arz-ı Mukaddese toprağıdır.
Cenge gidiyi:sen sen vasiyet eyle, sana hangi mezarı kazalım?"
der. Kimi,
107
"Ağa kılıcın
"Ağa
belinden düştü, kaldır!" der. Kimisi,
hizmetkarın yayan gidemeyip kuma döndü, gitti" der.
Kimi,
"Ağacığım
gayret eyle, boklu şehit olmayıp hür şehit olup din
uğuruna sağ gelmeyesin!" der. Kimi,
"Ağa altındaki değirmen beygiridir. Ökçe ile sakın sıçratma.
Başından sarığın düşer" der. Kimisi,
"Çelebi, ata kendini pek bağla, kayışı yağla, annenden ayrı
düşeceğine ağla!'' der. Kimi,
"Çelebi, paşa suyu [32a] geçti mi?" der. Biri,
"Helalleşmeyip üç talak haramlaşıp geldi" der. Nicesi,
"Ağa atın başı peke benzer, evdeki gibi cenkte çatışma!" der.
Kimisi,
"Kendin aldırma, gayret eyle, benzin sararmış" der. Nicesi,
"Çelebi, gine gelir misin?" der. Birisi,
"Gine geleceğim değil" diyene,
"Geleceğine şüphem vardır."
Kimisi bazı hoppa çelebilerdir. Yoldan geçen askeri taifesine,
"A adamcığım, bu elindeki ucu demirli ağaç sırık nedir" der.
Kimisi
"Bak a adam, sen adam öldürrneğe mi gidersin. Var Celaliyi
öldür, Üsküdar'a gelmesin" der. Nice gün görmüş şekilli olanları
bir yere toplanarak,
"Hemen Celalller Bulgurlu Dağları'ndan göründüğü gibi bu
Üsküdar askerinin hepsi Haydarpaşa Bahçesi'nden hemen denizi
kesip bağlar içinden akıtıp Celalller denizin öte tarafında
kalırlar, ne ceng ve ne cidal olup Celalilere acaip renk olup bozuma uğrayıp dönüp giderlerdi" diye saçma sapan ve boş laflar
ederlerdi.
Bu Üsküdar cenginde bu şekilde nice yüz bin adam deryası dağı
taşı tutmuştu ve hepsi seyirci idi. Tanrı alimdir, eğer Çarhacı
Defterdarzade Mehmed Paşa asker öncüsü olup Gürcü Nebi askeriyle çok sıcak savaşa kalkışmasa, Üsküdar Salırası'nda pek kalabalık ve ağzına kadar dolu olan adam deryasına Celalller at
kosa Tanrı hakkı beş kere yüz bin insanoğlunu Celaliler denize
dökerlerdi, ama Cenab-ı Bari yardımcı olup Üsküdari Mahmud
Efendi himmetiyle ve Defterdarzade yardımıyla yüz aklıkiarı
oldu.
108
Yine onun isabetli kararlarıyla Üsküdar'daki asker kayık
lada İstanbul'a firar etriıez oldu. Bütün iskelelere yeniçeri ve acemi' çarhacıları tayin olunup ta Anadolu Hisarı'na varıncaya kadar
karşı taraftan beri tarafa gelen kayıklara engel olmayıp yine
kayıkları karşı tarafa gönderirlerdi. Bu hal ile bütün İslam askeri gemilerle karşı tarafa geçmekten ümidi kesip cenge
başlamalarına Çarhacı Defterdarzade sebep olmuştur.
Ve İslam askeri içinde Ağaçayın adlı mevkide kat kat metrisler kazılıp bostancılar, cebeciler ve topçular hepsi kat kat hendekler kenarına metrislere girdiler.
Her dirsekte tabyalar üzere balyemez toplar konulup
Üsküdar'ın her köşe bucak başlarına kapılar yapılıp, hendekler
kazılıp mevcut askerleriyle birer oda yeniçeriler çorbacılarıyla
tayin olunup cenge hazır olmaları tedbiri yine Defterdarzade
Mehmed Paşa'nın doğru görüşüyle olmuştur.
Bu türlü türlü isabetli görüşler ile İslam askeri cenge hazır...
Celalfler tarafından çaşıtlar (casuslar) gelip,
"İşte asfler Kayışpınarı adlı mahalle geldiler. Yarın elbette
cenk ederler" diye haber gelince Sadrazam Kara Murad Paşa
40.000 tüfenkçi yeniçerilere, diğer yedi bölük askerine, ayaruna ve
iş başında olan iş erlerine nice yüz güzel sözler edip Noveli'den,
Bosna ve Arnavudluk'dan 10.000 namlı, fitoz (güçlü), cesur, hahadır serdengeçdi yiğit ile Hazret-i Peygamber'in mübarek
sancağıyla ceng meydanına çıkıp Çarkacı Defterdarzade Mehmed
Paşa ensesine kafadar dururdu.
Ve o saat Osmanoğlu cebehanesinden hadsiz, sayısız ok, yay,
kılıç, tüfenk, kalkan, mızrak ve diğer silahlar Müslüman askerlere kol kol defter ile zırh ve demir-külah dağıtıldı ve yedi koldan bütün asker ~ir araya gelip at başı beraber kaldılar.
Ta ki kuşluk vakti oldu, Bulgurlu ve Çamlıca Dağı'ndan ve
AI-i Sahadır Bağı'ndan, kısacası yedi yerden Celalf askeri
görünüp baştanbaşa top top olup yanar ateş gelir gibi gelerek bütün
piyadesini ileri döküp geldiği belli olunca hemen sadrazam tarafındaki Hazret-i Risalet sancağını açınca Tanrı'nın emriyle
güzel bir rüzgar çıktı ve Peygamber Sancağı Celalller üzere efil
efil esmeye başladı.
Bütün Müslüman gaziler bu hali görünce Yüce Yaralıcıya hamd
ü sena edip taze can buldular. Yedi yerden ceng davuluna tarralar
urulup davul,~ bo~u: zurna ve nakkarenin sesi ve gürültüsü, atların
109
nal sesleri ve tozu dumanı göklere yükselip Allah Allah sesleri
Üsküdar Salırası'nı daraltıp inletti.
Bir saat geçince asflerin öncüsü Kalırcıoğlu adlı palavracı tepeden domuz topu olup Bulgurlu Dağı'ndan yukarıdan aşağı
Üsküdar Sahrası budur diye at bırakınca hemen Çarhacı Mehmed
Paşa efendimiz canu gö,nülden bütün askeriyle bir ağızdan "Allah
Allah" deyip iki asker birbirine karılıp katılıp iki taraftan
kırkar ellişer dirhem Rum tüfengieri atıldı, çok şiddetli çarpış
malar oldu. [32b]
Çarkacı Defterdarzade Celalflere aman vermedi. Celali' ordusunun içine girip vurup kırıp, askeriyle Celali' askerini iki parça
etti. Korkmadan çekinmeden Celalllerin öte tarafında, ensesi
üstünde Çamlıca Dağı eteğine çıklı.
Oradan yine Celalilere üzere tepe aşağı "Hu'dur hu gaziler!"
deyip "Allah Allah" ile şiddetli rüzgar gibi yine Celalllerin
içine girdi. Kıra geçire yine beri sadrazam tarafına selametle
çıkıp yedi yüzden fazla kelle getirdi. At değiştirip istirahat etti.
Bu kere yine Defterdarzade ağalarından paşanın kafadan ve
can dostu olan Şamlı Osman Ağa çarhaya çıkıp,
"Katırcıoğlu kalırın depmesi Allah'ın izniyle ne olacaktır?"
diye,
"Be koma koçaklanm. Gün bu günküpür-bela Kerbela günüdür.
Saadetli padişah adalet köşkünde adalet edip baş getirene 100
altın ve dil (kendisinden bilgi alınan savaş tutsağı) getirene sipahlık ve zeamet (sipahilere verilen arazi) veriliyor!" diye
bütün levendat yiğitleri cenge teşvik etti.
Eline kılıcını alıp kendi akranları askeri içine girip yine paşa
ile Celall üzerine öyle bir hücum eylediler ki o cengi ne Efrasiyab,
ne Sam ve Neriman ve Zal ve Güstehem etmemiştir.
Yine bu cengin bir kenarına saf, korkusuz ve muzaffer çıkıp
Defterdarzade efendimiz atından inerek bütün koşumlarıyla
allındaki yel gibi esen alını Şamlı Osman Ağa'ya verdi.
Bir daha "Koma kurdum!" deyip bütün namlı iç ağalarından
cenge kanıkmış bütün Abaza, Çerkez ve Gürcü ünlüleri ile Kalır
cıoğlu üzerine hücum edip göz açıp kapayıncaya kadar bin kadar
Celal! haşeralını toprağa serdi.
Paşa tarafından ancak 70 adam şehitlik şerhetinden içtiler,
ama beri tarafta sadrazarnın kümesi hazır olarak durur.
110
Ve Celal! tarafından Gürcü Nebi askeri hazır durup bu arada
Katırcıoğlu askeriyle Defterdarzade askeri çarha cengi etmede
idi, ama gerçekten de Celal! tarafında da meydan merdi, yiğitlik
ve cesaret sahibi atbinici, silahşör ve savaşçı yetmiş dalda silah
kullanmayı bilen namlı, cesur, er, dilaver, başçeken, hünerli yiğit. ler var idi.
Ama beri tarafda Defterdarzade efendimizin Şamlı Osman
Ağa'sı, Filibeli Silahdar Mehmed Ağa'sı, Nakışlı Bölükbaşı,
Kahveci İkbali, Kilarcı Hasan Ağa ve Çukadar Behlül Ağa, bunlar o cengde, kızgın savaş meydanının namlısı ve yiğitlik meydanının hızlı binicisi, her biri erkek arslan, belki her biri birer er
oğlu er, önder, ejder, vali-i mihter (büyük vali) olmaya layık birer
yiğitler idi.
Celalllerin kırkar ellişer dirhem dalyan tüfenklerine bakınayıp Şamlı Osman Ağa siperin yüzüne tutup ateş saçan kılıcını
eline alarak at sürüp önüne geleni tepere çalıp alayları bölük
bölük bölüp arslan gibi şimşek gibi gürleyüp kılıç vururdu. Sanki
Kassab-ı Cömerd köçeği idi.
Ama onlardan Celal! Çomar Bölükbaşı, o da gerçekten İzoli
kabilesi Kürtlerinden o derece kağan arslan ava sunar gibi sunar
pars görmedik. Yedi kere paşanın üzerine, on bir kere Şamlı Osman
Ağa üzerine hamle ettikçe burnu fışırdar bir doru at üzere asla boş
çıkmazdı, elbette bir iki adam aktarıp kelle alıp çekinmeden
korkmadan alaylarına selametle varırdı.
Bu mahalde Asaf-ı Berhıya olan Veziri~zam Kara Murad
Paşa, Şamlı Osman Ağa'ya gümüş at takımı, gümüş üzengi ve
gümüş koşumlarıyla bir küheylan at, bir sernur kürk, bir değerli elbise ve başına bir çelenk ile Amasya sancağı kendine söz verildi.
Bu şekilde bütün Müslüman gazilerinin kelle ve diri (esir) getirenlerine sınırsız bağışlada Müslüman askerlerini cenge özendirirlerdi.
Bu hal üzere iki taraftan öncü cengi karışıp şiddetli çarpışma
lar olurdu. Bu şekilde Gürcü Nebi dikkatini dağıtınayıp yavaş
yavaş Bulgurlu'dan aşağı Müslüman askerleri üzerine yürüdllkçe
Üsküdar şehri içindeki seyirciler esrarkeş, sarhoş, bakkal ve
çakkal allak bullak olup "Aya biraderler, halimiz neye olacak" derlerdi.
Hemen q~tün Müslüman askerler kol kol, dalga dalga, bölük
bölük olup yetmiş yerden Celall askerini kuşattı. Cenab-ı Barı
lll
yardımcı
olup Gürcü Nebi galip gelecek iken iki taraftan bir
yaylım top ve tüfenk ahlıp Üsküdar Salırası'ndaki adam deryası
coşarak dağı, bağı, yakın ve ırağı adam deryası gibi dalgalandı.
Cihanı tutmuş Celalf askeri, bir sene kırmakla tükenmez asiler
kılıçtan geçmişken kılıç artığı olanları gayreti elden komayıp bir
kaç hamle daha ettikçe bütün hamleci ve düzenbazları ateş saçan
kılıçtan [33a] geçti.
'
Hemen Gürcü Nebi'nin dip alayı deniz dalgası gibi dal-kılıç
Bulgurlu'dan tepe aşağı yürüyünce yine Çarhacı Defterdarzade
Peygamber Sancağı önünde Gürcü Nebi askeri içine "Hii'dur Hii Allah" deyip aç kurt koyuna girer gibi girdi.
Gürcü Nebi askeri şaşırıp aşağı toplar üzere metrisleri basmak
isteyince metriste olan bütün tüfenk atıcı Hacı Bektaş-ı Velf
köçekleri bir yaylım kurşun ve bir yaylım top atınca amanallah
Üsküdar Salırası'nda bir ses, velvele ve gürültü koptu ki sanki
bütün Celalfler semender kuşu gibi Nemrud ateşi içinde kalıp iki
taraftaki bütün askerler hayretler içinde kaldı.
Bu mahalde Çarhacı Defterdarzade efendimiz Osmanoğlu askerine nöbet vermeyip Celalllere göz açtırmayıp yedinci hamlede
kendi askerinden nice yüz namlı serdar yiğitleri şehitlik şerbetini
içtiler.
Sonunda (---) tarihinin (---) ayının (---) gününde Muhammed
Mustafa mucizesi berekatıyla zafer rüzgarı Çarhacı Mehmed Paşa tarafına esti. Gürcü Nebi, Katırcıoğlu ve Çomar Bölükbaşı'nın
içlerine korku düşüp Mehmed Paşa efendimiz sebebiyle bozulup
Bulgurlu Dağı'nda bulgur kusup bir kerre yan verip bir kerre hile
edip geriye dönek edem sandı. "Kul tedbir alır, Allah takdir eder.
Bre Celalller bozuldu" deyince sekiz saat şiddetli savaştan sonra
Allah'ın büyüklüğü Üsküdar Salırası'nda olan Osmanoğlu askeri
deniz dalgası gibi dalgalanıp bütün beylerbeyiler, diğer beyler,
yaya ve atlı bütün askerler davullarını döverek ve bütün yeniçeriler Arasat Meydanı günü yerden çıkar gibi metrislerinden (siperlerinden) çıkıp her biri birer yedi başlı ejdere dönüp yalınayak
çabuk olanlar,
"Bre Gürcü keferesi bozuldu!" deyip kumandan Çarhacı Mehmed Paşa bütün askeriyle Gürcü Nebi'nin pis askeri ardına düştü.
Diğer Müslüman gaziler de Celalflere Kayış Pınarı'nda,
Çamlıca'da, Bulgurlu'da ve Sim Kadı'da ta Kocaeli hudutlarına
varıncaya kadar kova kıra Kayış Pınarı'nda Celalinin kayışiarın
112
arkalarından çıkarıp
kellelerini devlet
kapısına
getirip mal-
larıyla
zengin olmada:
Kumandan Mehmed Paşa bütün askeriyle Gürcü Nebi'nin
ardına düşüp Gebze yolu üzerinde Kemikli Ali Baba'ya varıncaya
kadar Celalileri kırıp kemiklerini Kemikli Baba' da tepe yaph.
Üçer bin kelle, bu kadar deve, kahr ve mal sahibi olup bütün
ağaları zengin olduklarından başka bir seyisleri bir katar sahibi
oldu. Ve bütün Üsküdar bağcıları birer Gürcü kölesi ve birer CeHHI
hizmetçisi mahbup oğlanlara sahip oldu.
Çarhacı Mehmed Paşa bu kadar kelle ve bu kadar ganimet
mallarıyla padişah huzuruna gelince bizzat saadetli padişah
kendine bir sarnur hil' at ve başına bir mücevher otağa da bağışladı.
Paşaya
(---) eyaleti bağışlanıp 70 adet ağasına değerli elbiseler ve 150 adarnma zeamet, tirnar ve sipahilik verildi. Bu günde
bu Mehmed Paşa Efendimizin ettiğini ne Rüstem, ne Şağat, Pi'jen ve
Geyümers etmemiştir. Allah saklasın.
Sonra bütün kubbe vezirlerine, beylerbeyilerine, diğer beylere,
iş erlerine, bütün yeniçeri, sipahi, topçu, cebeci, bostancı ve diğer
ocaklara itibarlarını yükseltmek için ihsanlar ve bağışlar oldu.
Celali'ler üzere genel seferberlik emirleri verilip "Malı sizin ve
başı benim" diye padişah fermanları çıkınca yine bütün beylerbeyileri ve beyler Celalflerin ardına düşüp gitmede. Gece gündüz
nice yüz Celalller eli ayağı bağlanarak padişah huzuruna gelir,
padişahın çadırı önünde yuvarlanan kellele~in haddi sınırı yok
idi. Ve Osmanlı ülkesinin köşe bucağına, her yerine buyruklar gidip genel seferberlik ferman olunup eelallleri kati ederlerdi.
Gürcü N ebi'nin sonunun bildirilmesi:
................ (1.5
satır boş)
............... .
Katırcıoğlu'nun başına
gelenlerin bildirilmesi
(---) tarihinde Katırcıoğlu'yla sadrazam (---) Paşa araya
(---) girip Katırcıoğlu haramilikten "Günahlarına tövbe, eden
günah işlememiş gibidir" sözü uyarınca tövbe edip yüce devletin
eşiğine yüz sürünce kendine (---) sancağı verildi.
Beş yüz eskiden eli kanlı ve gözü kanlı "Benim başkası değil"
diyen yiğitler ile Girit Adası'na geçip Deli Hüseyin Paşa ile gece
gündüz "AUah yolunda mücahid" olup yüz aklıkiarı ederdi, vesselam.
113
Bu Üsküdar cengi fethi günü o sevinçli günde bu hak1r
Sadrazam Murad Paşa'ya varıp, [33b]
"Gazanız kutlu ola sultanım. Düşmanlarının kelleleri her zaman böyle yuvarlana!" diye duadan sonra,
"Sultanım! Bu haklr geleli on sekiz gündür emrinizle Şam-ı
Şerif'e Paşa kardeşinize fetih müjdesiyle gideyim!" deyince,
"Tez re'is efendi! Murtaza Paşa kardeşime emr-i şerifler yaz.
Şam eyaletiyle Safet sancağı malının bekayası (geriye kalanı)
tahsili için Dürzistan vilayetine serdar-ı muazzamdır (başku
mandandır), emirler yazılsın ve Karagöz Efendi'ye mektuplar
yazılsın!" diye tenbih buyurdu.
Murtaza Paşa'nın kumandanlığını padişaha telhis (sadrazam
tarafından padişaha yazılacak şeylerin kısaltması) edip ferman,
başkapıcıbaşılardan Kabakulak Mustafa Ağa'ya verildi. O gün
Defterdarzade efendimizle müşerref olup "Gazanız mübarek ola!"
diye hayır dua ettim, 100 altın harcırah verdi.
Ertesi sabahleyin Kapı kethüdası Mahmud Ağa ile sadrazamdan menzil emirleri, serdarlık (kumandanlık) emri ve mektuplar alıp 200 altın bağışlandı.
Üsküdar'dan Bismillah ile evvela (---)saatte Gebze menzili,
oradan (---) saatte İznik menzili, oradan (---) saatte Eskişehir
menzili, oradan (---) saatte Akşehir diye giderken bir dağ içinde
menzil beygirinin ikisi kalıp o gece dağda konuk olup istirahat
ederken,
Gökten düşen bir kaza, Çomar Bölükbaşı ile
karşılaşmamızın bildirilmesi
Sabahleyin abdest tazelerken bir Rüstem cesaretli ve arslan
heybetli bir kimse ki ondan erlik umulur yiğit, atıyla ve donuyla
bir dağ içinden belli olup gelir, ama ah ve kendi güçsüz kuvvetsiz,
bitkin gelir. Hemen haklr,
"Bu iyiye işaret değildir" deyip durumunu araştırıp haberini
aldım ki Üsküdar cenginde Gürcü Nebi'nin baş bölükbaşısı olan
Neriman ve Sam akranı olan Çomar Bölükbaşı imiş.
Derhal yanıma çağırtıp hal-hatır soruştukta,n başka kalkıp
iki yanağından öptüm, ama sanki zehir zıkkım öptüm. Bir bıyık
ları kulak memesinin üstüne kadar uzamış, suratı tıraşlı, acaip
suratlı, korkunç görünüşlü, çirkin çehre ve kötü işli bir şahıs, ama
gözyumup,
114
"Tez bize menzilci, tütün kahve hazırla ve hazırda heybede
ne var ise bu kardeş ile yiyelim!" dediğimde bile yemek yemeğe
razı olmayıp kalkmak istedi.
"Elbette bir lokmamızı yer" diye ister istemez bir yerde oturup,
"Bak a ömrüm! Dünya ve ahiret kardeşim ol. Devletten
düşmüş yiğide benzersin, atların zebun olmuş. Ne yerlisin ve isminizi bize bağışlayın. Perişan halini bir bir anlat" dedim. Hemen
konuşmaya başlayıp,
"Çünkü bana kardaş dedin. Kabul ettik artık ben senden, sen
benden emin ol ve yemeğini dahi yedik. Ben İzoli Kürdü kabilesindenim ve Gürcü Nebi'nin baş bölükbaşısıyım. İsmime Çomar
Bölükbaşı derler. Üsküdar cenginde bozulup gece gece dağdan dağa
kaça kaça bu mahalle gelip sana duş geldim (rastladım)" deyince
hemen kalkıp yine gözlerini yüzünü öptüm, ama sanki bir kara gön
derisi öpüp kılları neşter gibi dudaklarıma battı. Hemen haklr,
"Bre canım şimdi biz ol cengden gelirim. Çarkacı Mehmed
Paşa alayına at koyup Şamlı Osman Ağa ile Ali cengi edip adamlar aktaran sen misin?" diye elini tutup,
"Ey imdi birader, ben seni elden komam. Ben Şam Veziri Murtaza Paşa'nın ağalarından gayet iş-görür adamıyım. Üsküdar
cenginde senin cesaret ve yiğitliğini gördüm. Ben seni elden komam, Paşa efendime götürürüm!" deyince,
"Canıma minnet ama atiarım zayıftır. Bozulalıdan beri
gündüz sarp dağlarda yatarım, gece yollarla giderim. Seferberlik
korkusundan köylere ve kasabalara uğramaya korkardık. Sonunda
açlık canımıza kar edip bu mahalde sana rast gelip tatlı dilinle
ve nimetinle bizi avladın, ama siz ulakhk ile biz ceng görmüş yorgun atlar ile size yoldaş olmak mümkün değildir" dedi. Haklr,
"Birader, senin hatırın için biz de menzil menzil gidelim. Atların kalırsa sana at verelim, hemen durma gidelim!" deyep yemin-billah ile oradan yola çıkıp,
Seyyid Gazi menzili: Burada atiarına sallama ağır yemler
asıp oradan Bolvadin'i geçip bir sahrada bin kadar askere rast
geldik. Çadır ve ağırlıkları ile konaklamışlar. Hemen içlerinden
beş on atlı çapulcu haşeratı haklre gelip,
"Ulak mısız?"
"Evet, A~itane'den geliriz" dedim.
115
"Ya bu yanınızdaki Üsküdar yorgunu sarıca kafideri nedir?"
dediler. Hakir,
"Murtaza Paşa efendimizin bölükbaşılarındandır. Amasya'dan gelirken rast gelip şimdi Şam'a gideriz" dedim.
"Hele buyurun. Teftişçi Paşa sizi ister" diye paşanın otağına
vardık. Meğer velinim,etim Ketenci Ömer Paşa oğlu Baki Paşa
imiş.
"Safa geldin Evliya Çelebi" diye ikram edip bir at ve 20 alhn
bağışladı. Üsküdar cengini anlahp yemeği de yedikten sonra oradan yine kıbleye doğru Çomar Bölükbaşı'yla (---)saatte, [34a]
Akşehir uzun menzili, andan (---) saatte Konya, andan (---)
saatte Ulukışla menzili, oradan(---) saatte Adana menzili, oradan(---) saatte Antakya menzili, oradan(---) saatte Hama uzun
menzili, oradan(---) saatte İkikapılı, oradan (---) saatte cennet
kokulu Şam menziline ulaşhk.
Doğru İbrahim Kethüda'ya varıp onunla paşaya vardığımız
da paşa ayağa kalkıp,
"Evliyam! Yol zahmetleri, hoş geldin. Der-i devletten kaç
gündür çıkalı?"
"Onuncu gündür" dedim. Emirleri ve mektupları mübarek ellerine verip Üsküdar cengini bir bir meydana geldiği şekilde anlattım. Çok çok hoşlanıp hakiri bir değerli elbise, bir altın hançer
. ve Sayda ile Beyrut Kalesi'nin yoklama hizmetini bağışladı.
Padişah emirlerini okuyunca başkumandanlıktan çok hoşlanıp
haklre bir sarnur nimtane abdest kürkünü bağışladı. Sonra padişah divanı kurup fermanları okuttu.
"Hazır olun ey Şam ayanı" diye tenbihler edip kaza kaza
bütün Şam eyaletine asker sürmeye kapıcıbaşılar gitti. Dua ve
sena ile saray meydanına tuğlar çıkıp kurbanlar kesilip dellallar
bağırdılar ve herkes hazır olmaya başladılar.
1059 Muharremi'nin (---)[Ocak 1649} günü Şam'dan
Sayda, Beyrut ve Safet malı bakayasını tahsil
etmek için Şam eyaleti askertyle Dürüzistan
memleketinde Maanoğulları üzerine gittiğimiz
menzilleri, kale, köy ve kasabaları bildirir
1059 yılı [ocak 1649] başlarında Murtaza Paşa efendimiz seh1m
yurdu Şam askeriyle büyük bir alay edip Şam'ın Gökmeydanı'nda
çadırında konakladı. Günden güne derya gibi asker toplanıp çevre
116
vilayetlerden bütün askerler gelmeye başladı. Hemen kendi askerinden 70 bayrak sekban, sarıca, deli, gönüllü ve Tatar askeri toplanıp 12.060 adet yem asılırdı.
Ertesi gün ferman ile Dergah-ı all kapıcıbaşılarından Kabakulak Mustafa Ağa gelerek paşayı sefere memur etti.
Kapıcıbaşıya bir sarnur ve on kese bağışlandı. Gökıneyda
nı'nda on gün konaklamhp Müncik Köşkü adlı yerde zevk u safalar ederken Safet hakimi Tabanıyassılı Yavaşça Mehmed Ağa ve
Sayda Beyrut hakimi Nalbant Ali Ağa bütün askeriyle geldiler.
Maanoğlu Emir Mürhem'den, Şeyh Sarıhan'dan, Şehaboğulla
rı'ndan ve Türab1oğulları'ndan çok çok feryad edip ağlayarak bol
bol şikayet ettiler. Adı geçen şeyhlere adamlar gönderildi.
"Bizim m1r1ye (devlete) asla borcumuz yoktur" diye varan
adamları kovup,
"Paşa bildiğinden kalmasın" dedikleri haberi gelince hem~n
göç boruları çalındı.
Şamlı Osman Ağa 3.000 çatal fitilli yiğit ile Üsküdar cenginde
Gürcü Nebi baş bölükbaşısı Çomar Bölükbaşıyla, yeni gelmiş yedi
bayrak pür-silah sarıca yiğitleri Konakçı Şamlı Osman Ağa ile
asker öncüsü olup bir gün önce ileri gittiler.
Ertesi gün Paşa cennet kokulu Şam'dan kalkıp güney tarafa
doğru, taşlık, kayalık dar boğaz olan Mize Boğazı'nı geçip Banyas
Nahiyesi'nde Cebelü's-Selc dibinde konaklandı.
Bütün dağlara, kayalara ve boğazlara pusular, karavullar ve
saklanılacak yerlere asker pusulayıp o gece orada yatıldı. Zira bu
Şam etrafı Dürz1 memleketi ve 27 mezhepsiz sapık inançlı asi kavimler olduğundan Şam serhad olup yollan da güvenli değildir. O
yüzden bumahalde Paşa İslam ordusunun etrafına karavullar tayin etti. Şam askeri babaktır (ödlektir) diye paşa askerinden
uzakta konaklaması ferman olundu.
Cebelü's-Selc'in (Karlı Dağ) anlatılması: Öyle bir yüksek
dağdır ki yer ve gökler yokluktan yaratılalıdan beri o yüce dağın
en yüksek tepesinde kar eksik değildir. Yetmiş yerde t~tlısu
ırmakları akıp Mize Boğazı'nı geçerek Şam Bağlarını sular. Bu
dağda "ab-ı zülal dedikleri bir canlı kar kurdu vardır" derler,
ama haklr görmedim.
Ve bu yüce dağdan her gün biner 'yük kar Şam'a gidip Şam suyuna karıştırdıklarında Şam'ın suyunu düzeltir.
~
117
Ve bu karı insan ne kadar yese o kadar yararlıdır. Asla zararı
yoktur. Bu dağda kar kurdu olduğundan Araplar o kurda "zi'bu
hayyi's-selc" (canlı kar kurdu) derler. Görülmeye değer ulu bir
dağdır ki üç günlük yoldan bellidir. Bu dağda,
Ebü's-selc ziyareti: Daima Şam halkına kar taşıyıp kar dağıttığından dolayı Ebü's-selc derlermiş, halkın ziyaret yeridir.
Buna yakın,
,
Ebü's-selc-i Hindi ziyareti: Hazret (Peygamber Efendimiz) ile
ticaret için Busra şehrine geldiklerinde Hazretle Şam'a gelmşti.
Ancak Hazret Şam'a girmeyip Kaysun Dağı'nda Şam'ı seyretmiştir. Hala orada Kademü'n-Nebf makamı vardır. Hazret
yine Busra'ya gidince Ebü's-selc-i Hindf Şam'da kalmıştır. Bu Cebelü's-Selc'de gömülüdür. Sahabe-i kiramdandır. Bazıları Hazret'e peygamberlikten evvel yoldaş [34b] olduğundan sahabe
değildir, demişler. Hala bütün insanların ziyaret yeridir. Yukarıda hikayesi yazılıdır. Bu dağ dibinden kalkıp (---) saat gidip,
Rebve Dağı: Şam'ın güneyinde bir konak yerdir. Bütün tefsirciler bu boğaz hakkında (---) suresindeki "O ikisini oturmaya uygun,
çeşmeli bir tepeye yerleştirdik." [Mü'minfın, 50] ayeti gelmiştir,
derler. Bir ormanlık dağdır. Ta en yüksek tepesinde Hazret-i İsa
havarilerinden Hazret-i (---) yatmaktadır. Bu dağda Muaviye
halife iken bir mescit yaptırmıştır. Temmuz ayında Kerek ve
Ba' albek halkı bu yüce dağa çıkıp ha varileri ziyaret edip
dinçleşir, tazelik kazanırlar.
Bu Rebve Boğazı Dağı'na bitişik büyük bir dağ vardır. Orada
benzersiz bir mağara vardır. Bütün Hıristiyanlar o mağarayı ziyaret ederler. Bütün Şam halkının dediklerine göre Hazret-i Meryem, Hazret-i İsa'yı bu mağarada dünyaya getirmiş ola. (---) suresinde "Kitab'da Meryem'i de an! Bir zaman o ailesinden ayrılıp
doğu tarafında bir yere çekilmişti." [Meryem, 16] ayetini delil getirirler, ama Kudüs'ün büyüklerine, bütün tefsir kitaplarında ve
Yunanlı Yanvan Tarihi'nde yazdığı üzere Kudüs-i Şerif yakınında
Beytüllahm adlı yer ki, hala Rumların elinde büyük bir kilisedir,
Hazret-i İsa'nın ana rahminden burada dünyaya geldiği kesindir.
Ve bütün Rum tarihlerinde doğru şekilde yazılıdır ki onların
tarihlerinde asla yalan yoktur. Buradan (---) saatte,
Garradhanı menzili: Banyas Nahiyesi'nde bir geniş dereli
yerde Bermekf oğullarının yapısı, bir küçük handır. Burada da
bütün asker hazır olup dağlar üzerinde karavullar beklenirdi,
118
ama günden güne İsh1m ordusu adam deryası oldu. Buradan kalkıp
yine güneye (---) saatte-gidip,
Suluhan menzili: Daymas Köyü yakınında Emevller tarafından yapılmış büyük bir handır. Daymas 300 haneli, camili,
bağ ve bahçeli Beka Nahiyesi hududunda bakımlı köydür. Buradan (---) saatte,
Deyr-i Zünnun Köprüsü menzili: Beka (Buka) Sahrası'nda üç
gözlü büyük bir köprüdür. Kimin yaptığını bilmiyorum. Altından
Beka Nehri akar. Bu nehrin kaynağı Ba'albek Dağları'ndan,
Maan Dağları'ndan ve peygamberler ve evliyalar ziyaret yeri
Cebelü'l-Lübnan'dan (Lübnan Dağı) toplanıp bu köprü altından
geçerek Rebve Nehri, Tennure Nehri ve Büreyde Nehriyle birleşip karışarak Kasımiye Kalesi dibinde Akdeniz'e katılır küçük
nehirdir ki at ile geçilir. Buradan kalkıp Beka Ovası içinde
kuzeye doğru (---)saatte,
Hazret-i İlyas Köyü'nün özellikleri: Beka Sahrası'nın kuzeyinde, Cebelü'l-Lübnan eteğinde, Beka hakimi hükmünde ve
Ba' al be k Kazası sınırında 200 haneli, bağlı, bahçeli, camili,
hanlı, hamamlı ve küçük bir çaşrılı bakımlı köydür. Halkının
yarısı Dürzi mezhebindedir. Yarısı Fellah Araplardır.
Hazret-i İlyas aleyhisseliim ziyaret yerinin özellikleri: Peygamber Hazret-i Harun'un eviadının eviadının eviadı oğludur.
Beni İsrail kavmine gönderilmiş mürsel peygamberdir. Kabri,
İlyas adlı bakımlı bir köyde büyük bir türbe içinde yün ile örtülü
sandukası ve türbedar dervişleri vardır, ama nice tarihlerde "Bu
asitane kabri değil, makamıdır" derler. Zira halk dilinde Hazret-i Hızır ve Hazret-i İlyas hayatta olup Hızır Nebl deniz hizmetine memurdur. İlyas Nebi yerde olan hizmete memurdurlar.
Nice güvenilir kitaplarda yazılıdır.
Ve İlyas Peygamber makamına yakın· yine Cebelü'l-Lübnan'da,
Hazret-i Elyesa ibn Hatvan aleyhisselam makamı ziyareti:
İlyas Peygamberin arkadaşıdır. İlyas Nebi onu yerine vekil tayin
eyleyip kendileri Beni İsraile kumandan olup sefere gittiğinde
Elyesa 40 yaşına gelince peygamber oldu. Bunun da büyük ziyaret
yeri olan makamı vardır. Ve yine bu türbelere yakın Cebelü'lLübnan'da,
Hazret-b.Nuh N ebi aleyhisseliim makamı ziyaret yeri: Cebelü'l-Lübnan 'eteğinde Kerek-i Nuh adlı bir köy ki, 200 haneli,
;,
119
bağlı,
bahçeli, camili, hanlı, hamamlı, tekkeli ve küçük çarşılı
bakımlı bir köydür. Beka subaşısı hükmünde Ba'albek Nahiyesi
sınırında Hazret-i Nuh aleyhisselam ziyaret yeridir. Bir kuş yuvası yeşillikler içinde cennet bahçeli büyük bir türbedir. 100 adet
Hasan-ı Ra! tarikatı fukarası vardır.
Nur dolu kubbesini ~mevioğullarından Abdülmelik ibn Mervan
yaptırmışhr. Mübarek kabrinin sandukası yeşil çuka ile örtülüdür.
Ve çeşit çeşit şamdanlar ve avizeler ile süslenmiştir. Beş vakit
namaz kılınır eski bir ibadethanedir.
İcmtll-i Enbiya Tarihi ve Muhammed ibn İshak'ın yazdıkla
rına göre, Hazret-i Nuh'un ömürleri 400 seneye vardığında
Cenab-ı Rabbi'l-İzzet'den vahiy gelip 120 sene halkı dine davet
eyledi. Ancak toplam 80 adet insan imana geldi. Sonra tufan olunca Nuh N ebi yapısı gemiye kendine inanmış bu 80 kişi ile gemiye
girip tufandan kurtuldular. Musul-ı Irak'da Cudi Dağı üzerinde 40
günden sonra karar ettiler. Nuh Tufanı'ndan sonra ilk defa
yeryüzünde imar olan köy Cude'dir ki Kur'an-ı Kerim'de kesin delil ile kanıtlanmıştır. (---) suresinde '"Ey arz, suyunu tut ve ey gök
tut!' denildi. Su azaldı, iş bitirildi: (Gemi) Cudi'ye oturdu.
'Haksızlık yapan kavim yok olsun!' denildi." [Hud, 44] ayeti delildir ki Cudi Dağı'nda Tufan'dan sonra Nuh Ned'nin gemisi karar ederek 80 adet insan Cude şehrini imad edip vatan edinmiş
lerdir. Bundan sonra çocuklarının çocukları yeryüzüne yayıldığı
için bütün tarihlerde Hazret-i Nuh'a "İkinci Adem" ve "İkinci
Baba" dediler.
Daha sonra o Cude şehri bir işlek büyük şehir oldu. Hazret-i
Nuh'un çocukları ve kendisine inanan mürninler bu şehirden istedikleri boş yerlere giderek verimli yerleri imar etmeye [35a]
başladılar.
İlk başta Arz-ı Hasan'da Ariş şehri kuruldu. Sonra Balis,
sonra Eski Mısır karşısında Hazret-i İdris'in öğretmesiyle Cize
toprağında
Surid Hakim'in yaptığı Ehram Dağları'nı bulup orada
Heremin adlı bir şehri Kalimon Kehene yaptı. Bundan sonra hala
Eski Mısır ki ona o zamanda Fustat şehri derlerdi, o imar oldu.
Tarihçilerin dediklerine göre Hazret-i Nuh Tufan'dan kurtulduğu gün Aşura günü idi. Herkeste bulunan yemekleri bir kazana
koyup pişirdikten sonra yediler, adına "Aşura" dediler, Hazret-i
Nuh sünnetidir.
120
Hazret-i Nuh Ned Tufan'dan sonra 300 sene yaşayıp üç oğlu
daha oldu.
Bir oğlu Ham'dır, kara Zengiler, Fir'avnller ve Cebbari'n kavimleri bu Ham'ın soyundan meydana gelmişlerdir.
Bir oğlu Sam'dır. Araplar, Acemler ve bütün peygamberler
onun temiz soyundan gelmişlerdir.
Bir oğlu Yafes'dir. Türk, Tatar, Sakalib, Ye'cüc ve Me'cüc bunun
neslinden meydana gelmişlerdir.
Bir oğlu Ken'an idi. Babası Nuh Nebi ile gemiye girmedi.
Peygamber belinden gelip dinden dönen ilk kişi bu Ken'an'dır.
Bütün Mısır Kıptlleri, Malta kafiri Arabı ve Girit Adası'nda
İsfakiye Arabı Kıptı'dendir. Ortaya çıkışları Mısır İskenderi
yesi'ndendir ki asılları Kıptf ve Hazret-i Nuh oğlu Ken'an'a
ulaşır. Ken' an babasıyla kurtuluş gemisine girmeyip bir tunç küpün
içine yiyecek ve içecekleriyle girer. Yiye, içe, sıça dolaşıp yine
yiye yiye pisliğinde boğulup Tufan'da küpüyle bir kenara çıkar.
Hala Mısır'ın yukarı Saidi olan elvahat-ı evveli Nakraveş
yakınında küpünün parçalarıyla bir mağara içinde yatar. Kıptf
kavminin ziyaret yerleridir.
Hakfr üç kere uğrayıp seyr ettik. Eski bir kilise gibi bir
mağara, bir imansızlar yatağıdır ki (---) suresinde (---) "O senin
ailenden değildir. O(nun yaptığı), yaramaz iştir. [Hud, 46] ayeti
bu Ken' an hakkında Allah tarafından kıssa (hikaye) şeklinde
Peygamber Efendimize indirilmiştir.
Nice tarihçiler "Ham, Sam ve Yafes, Tufan'da gemi içinde birlikte idi" derler. Bazıları, Tufan'dan sonra dünyaya geldiler, derler. Doğrusu bu ola. Sözün kısası Tufan'dan sonra gemi içinde olan
80 adet kimseden bu dünya ademoğlu ile dopdolu olduğundan Hazret-i Nuh'a "İkinci Adem" derler.
Bir rivayette "Feridun Hazret-i Nuh ile gemide bile idi. Tatar ondan çoğaldı" derler.
Feridun'un kabri Heyhat Salırası'nda gömülü olduğu
inşaallah yeri geldiğinde yazılır, ama bu Hazret-i Nuh'un ziyaretgahı olan Kerek-i Nuh Köyü semtinde Deyr Dağı derler yüksek
bir dağ vardır. Bir tarafı batı yönüne, Beyrut tarafında Akdeniz'e
bakar. O yüksek dağ içinde 72 sapık mezheplerden Dürzf, Timant
Yez1df ve Mervanf kavmi bulunmaktadırlar.
Bu dağdJ=ı. hikayesi anlatılan Nuh aleyhisselamın oğlu
Ken'an'ın bir mağarası vardır. Şamlılar, Ken'an babasıyla ge121
miye girmeyip küp içinde bu mahalde boğulduğuna Nuh suresinde
(---} ayet-i şerifi delil gösterirler. "Beni sudan koruyacak bir dağa
sığınacağım" [Hud, 43] Bu yer içindir diye tefsirciler yorumlamışlardır.
Nuh Tufanı kesinlikle bu Beka Ovası'ndaki Tennur Nehri'nden kopup dünyayı büsbütün suya gömdü.
Filozof olanlar "Tufan hemen Arz-ı Mukaddese'de oldu" derler. Öyle ise "Gemi Cudi'ye oturdu." [Hud, 44] ayetine göre Hazret-i Nuh'un gemisi Cudi Dağı üzerine oturduğunda Cude, Musul,
Irak-ı Acem, Kuma ve Basra tamamen Arz-ı Mukaddes olmuş olur.
Peygamberler ve veliler meramı Cebelü'l-Lübnan'ın
(Lübnan Dağı'nın) özellikleri
Şam'ın batı tarafında 3 menzil uzaklıkta, Beka Ovası'nın kuzeyinde göklere doğru uzanmış marnur ve şenlikli yüksek bir
dağdır ki Dürzf, Nusayrf ve Teymanf mezhebinde olan yolunu
sapıtmışlar bu dağda mevcuttur. Bir ucu Antakya yakınında
Gülbin Dağı'nda son bulur. Bir ucu kıble tarafında kırk konak
Mekke-i Mükerreme yakınında Hicaz Vadisi'nde biter. Böyle bir
uzun ve önemli bir dağdır. Bunda olan akarsuların sayısı belli
değildir. Çeşit çeşit meyve ağaçlarının da haddi ve sınırı yoktur.
Havasının ve suyunun tatlılığından güzelleri olur ki sanki al
al şeftali yanaklı, kiraz dudaklı, gümüş tenli, sürmeli gözlü,
seçkin ve müstesna ay parçası Dürz1 civan malıbubiarı olur.
Bütün Frenk ve Arab hekimleri ve bütün kimyagerler bu
dağlara bahar mevsiminde çıkıp nice kere yüz bin yararlı ve ilaç
olacak otlar ve bitkiler toplarlar, nice bin çuval yükü ağaçları
dertlere deva olması için diyar diyar götürürler. Ve kimyagerler
nice çeşit otlar bulurlar. Bu dağda bir çeşit ot vardır, o otu yiyen
koyunun ve keçinin dişleri altın gibi olur. Onun erbabı olanlar bulup kimyaya kahp alhn [35b] ederler, ama çok az bulunur bir çeşit
ottur.
Hak1r bu dağı dolaşmak için çıkhğımda nice yüz mağaralar
içinde ümmetin salihlerinden abdallar, melamller ve meczup olan
kimseler vardır ki kırkar ellişer senedir bıçak ile boğazlanmış
canlı kısmından bir şey yememişlerdir. Ve haftada bir iftar edip
gündüz oruçlu ve gece ibadet eder kutsal kuvvet sahibi canlar
vardır. Haftada bir hurma, üç badem ve bir fincan süt içer hal sahibi adamlar vardır.
122
Gönderilen bütün peygamberler, bu yüce dağı ziyaret etmeyince
peygamber olmamışlardır. Zira bu büyük dağa Cenab-ı İzzet
yetmiş kere cemal tecellfsi etmiştir. Sabahleyin bu dağa bakıldı
ğında, Tanrı bilir, sanki nur çakar. Onun için bu dağda bütün peygamberlerin yalnızlığa çekildikleri nur dolu mağaraları vardır.
Lübnan Dağı ismiyle isimlendirilmesinin aslı,
................ (1.5
satır boş)
............... .
Bundan dolayı yukarıda yazılan peygamberlerin makamları
ve ziyaret yerleri bu yüksek dağın eteğindedir. Herkesin bildiği
meşhur eski ziyaret yerleridir. Nice yüz peygamber türbesi vardır
ama bildiklerimiz bu yazılan peygamber mezarlarıdır, ama Haz- ·
ret-i Nuh Türbesi'ni bu dağın eteğinde ziyaret ettik.
Ancak bu hakir Bağdad Kufesi'nde Kufe Camii içinde Hazret-i Ali Esedullahi'l-galib Ali ibn Ebf Talib radıyallahu anh
hazretlerini bu Küfe Camii içinde -ki Abdurrahman ibn Mülcem
şehit etmiştir- makamı vardır. Bu nur dolu makamın yakınında,
yine Kufe Camii içinde Hazret-i Nuh Makamı'nı ziyaret ettik.
Doğrusunu Allah bilir, bu iki makamın birinde gömülüdür.
Tufan'dan evvel olan peygamberlerin nur dolu mezarları o kadar belli değildir. Ancak işaret ve belirtileri çeşit çeşit tuhaf
yazılar ile, peygamberlerin ve velflerin keşif ve kerametleriyle
bellidir, ama Tufan'dan sonra olan peygamberlerin nurlu kabirieri
bütün milletler tarihlerinde yazarlar tarafından yazılmıştır.
Herkesin kabul ettiği bilinen ziyaret yerleridir.
Özellikle Kudüs-i Şerif ziyaretleri ve Halilürrahman ziyaretleri tarihleriyle ve yapı belirtileriyle bellidir, ama bizzat kainatın serveri ve varlıkların övüncü Hazret-i Muhammed Mustafa'nın Medine-i Münevvere'deki mübarek kabiderinde mübarek
cesetlerinin olduğunu vilayetin bütün ileri gelenleri her sene
Şeriat mahkemesinde sicille kayd edip Osmanoğlu padişahına
arz ederler.
Resulullah'ın kabrinin her sene hazır olduğu kesindir. Bizzat
Hazret-i Peygamber, kendisine peygamberlik gelmezden evvel
gençliğinde Hadice-i Kübra ananın malıyla Busra şehrine ticarete
geldiğinde Şam'ı da seyr ettiği için bu Lübnan Dağı'nda Hazret-i
Muhammed aleyhisselam makamı vardır.
Bu dağa gelindiğinde "Es-selamü aleyke ey Cebelü'l-Lübnan"
deyince bütfi:n peygamberlerin ruhları "Ve aleykümüsselam ey
123
Muhammed"! diye selam aldıklarının sesi geldiği mahal hala
120 yerde, kayalarda cilalı ve parlak delikler vardır. 120 delik,
124 gönderilmiş peygamberlerin ruhlarının sesi geldiğinin
alamettir. Bunun için hala ol yere "Selam kayası" derler.
Bu Hızır Makamı'nın yanında Hazret-i İbrahim Makamı,
Hazret-i İsmail, Hazret-i İshak, Hazret-i Musa, Hazret-i Yahya
ve Hazret-i İsa makamları vardır. Kısacası bütün gönderilmiş
peygamberlerin yüce makamları vardır. Her bir mağaraya birer
hayrat sahipleri kayalar üzerine tarihler de yazmışlar, gerçekten de sikkeyi merrnerde kazmışlar. Ve bu makamlar yakınında,
Şeyh Hazret-i Şeyhan-ı Ra'i ziyareti: Herkesin ziyaret ettiği
bir yerdir. Bu Lübnan Dağı'nın özelliklerini gördüğümüz şekilde
yazsak büyük bir kitap olur ama bu kadar ile yetindik. Yine bu
yüce dağın eteğinde,
Hazret-i Hızır aleyhisselam ziyaret yeri: Muhakkak Sam b.
Nuh Nebf soyundandır. İskender-i Zülkarneyn'in askerf taifesinden olup karanlıklara bile gitmiş, abıhayat ona nasip olduğu
hala hayattadır, ama bir rivayette Hazret-i Peygamber buyurmuşlar ki,
"Eğer Hızır sağ olsa bizimle buluşurdu" demiş diye halk
arasında dillerde dolaşır, ama hayatta olduğu ve Hazret-i Musa
ile Mısır'dan İskenderiye, Reşid ve Dimyat'da Merece'l-bahreyn
adlı yerlerde arkadaş olduğuna (---) suresinde ayet-i şerif ile kesin deliller vardır.
Rahman suresindeki ayet; "İki denizi salıverdi birbirine
kavuşuyorlar." [Rahman, 19] ve (---) suresindeki ayet; "Şimdi
sana sabredemediğin şeylerin iç yüzünü haber vereceğim." [Kehf,
78] (---) (---) (---)ve nice ayetler daha vardır.
Bazıları, "gönderilmiş peygamberdir" demişler. Bazıları,
İskender, Lokman ve Habib-i Neccar'ın (---) (---) peygamberliğinde ayrılığa düşmüşler, akaid ilmine dair "Yekulü'l-abdü fi
yedi'l-emtill, bi-tevhzd ve nazmı dtillı1ll" risalesi [36a] manzumunda (---) olduklarını ayrıntılı olarak yazmışlardır. Zira deniz ve kara gezginleri, gaziler ve mücahit olan kimselerin nicesi
rast gelmişlerdir.
Ham Hazret-i Hızır ile İlyas Nebf hayattadırlar ve birbirleriyle arkadaştırlar. Ancak Hazret-i Hızır deniz hizmetine memurdur. Hazret-i İlyas kara hizmetine memurlardır. Lakin yine
gece gündüz her an açıktan ve ruhen birbirleriyle görüşüp beraber
124
olurlar. Ridilü'l-gayb, nüceb§., nukeba, evtad, büdela ve (--) (---)
(---) Hızır-İlyas'ın emrine memurlardır. Sabah ve akşam birbirlerinden ayrıldıkları yoktur.
Hazret-i Hızır, Hazret-i Nuh ile gemide birlikte idi ki Hazret-i Nuh duası bereketiyle hayatta olup o zamandan beri denizde gezer. Hızır ismiyle isimlendirilmesinin sebebi o ki Berberistan'da bashğı yerde yeşil ot bitmiştir. Onun için Arap dilinde
Hızır dediler. Ahzar, yeşil demektir. Kelimeyi hafifletip elifini
kaldırıp Hızır derler. Himmeti (yardımı) hazır ola. Herkesin
gittiği bir acaip ziyaret yeridir. (---) (---) (---)
Kerek Kalesi'nin özellikleri
Kerek Kalesi Selim Han kanunu üzere Şam eyaletinde başka
sancakbeyi tahhdır. Beyinin hası 25.248 akçedir. Tirnar 7 ve zeamet 15. Alaybeyisi ve çeribaşısı vardır. Sefer sırasında toplam
1.150 adet asker olup beyinin sancağı alhnda sefer eşmek (sefere
gitmek) kanundur.
Anılan Lübnan Dağı'nın eteğinde Hazret-i Nuh ziyaretine
yakın yüksek bir tepe üzerinde (---) tarihinde Dürzf kabilesinden
Maanoğlu Şeyh(---) Osmanoğlu'na asi olunca bu kaleyi üç senede
yaptı, ama gerçekten de Kahkaha kalesi etti. Fırdolayı büyüklüğü 4.000 adımdır. 20 kulle ve 20 dirsektir, asla hendeği yoktur.
Duvarının temeli 30 arşındır. Kıbleye doğru bir demir kapısı
vardır. Gayet sarp kaya üzerinde olduğundan zorluk çekerek bu
kaleye çıkılır.
Kale içinde asla ev, han, cami ve hamam yoktur. Ancak Beka
subaşısı 200 neferahyla burada oturup yönetir. Üç adet şahf topları vardır. Bu kale Lübnan Dağı'nda olduğundan sağlam surunun
yaslandığı yerde bir kaya içinde büyük bir mağarada Hazret-i
Cibril-i Emin Makamı vardır. Murtaza Paşa Efendimiz çıkıp ziyaret etmiştir.
Bu kale alhnda bütün İslam askeri ile konaklayıp günden güne
Müslüman askerler gelmede iken hakfr Paşa'dan izin alıp 50 adet
pür-silah yiğit içre Beka Ovası içinde doğuya doğru açıklık verimli yerler ile {---) saatte,
İbret verici, büyük ve eski bina Ba'albek Kalesi'nin özellikleri
Bütün tarihçiler bu kale hakkında "Hazret-i Süleyman
yapısıdır" diy~ yazmışlardır. Gerçekten de Hazret-i Süleyman'ın
125
yapısıdır.
Zira devleri haps ettikleri mahpushaneleri ve Hazret-i Süleyman mutfağı hala bellidir. Her taşı Süleymaniye kubbesi kadar yontma, cilalı ve parlak taşlardır ki insan gördüğünde
şaşırır ve hayran olur. Her burcu ve bedeni Bfsütun Dağı'ndan, Elburz Dağı'ndan ve Demavend Dağı'ndan nişan verir. Ve duvarının
boyu (---) arşın yüksekliktedir. Fırdolayı (---) şeklindedir ve tamamı (---) adımdır. (-:-) yönüne bakan (---) kapısı (---) (---) (---)
(
--- ).
Kısacası
bu hak1rin bu seyahatinde dikkatle bakıp incelediği
kaleler içinde böyle sağlam bir kale ve dayanıklı bir sed
görmedim. Meğer Acem diyarında Kahkaha Kalesi veya Van ve
Mardin Kalesi ola. Nice binlerce kara ve deniz gezginleri "Bukalemun renkli felek atlasında görmedik" derler. Zira insanoğlu
yapısı değildir. Hazret-i Süleyman deviere yaptırmıştır. Zira o
büyük kubbe gibi taşları insanoğullarından Ad, Semud, Hud ve
Amalika kavminin kaldırmaya güçleri yetmez. Lut kavmi, İsrail
oğulları ve Amalak kavminin de cereskal ilmi ile bu kalenin bir
taşını bir yerden bir yere koymaya güçleri yetmez.
Hatta Ba'albek Kalesi'nin dışında bir yeşillik ovada dört
köşe dağ gibi büyük bir kaya vardır. Bir köşesi yerde, üç köşesi
havaya bakar parlak yontulmuş bir taştır. Bir dev karısı bu taşı
Ba'albek Kalesi'ne götürür imiş. "Kale tamam oldu, bu taşı nereye
götürürsün" dediklerinde taşı omuzundan bu yeşillik yere bırakıp
gider. Onun için bu sert taş o yerde kalmış, ta bu derece büyük kayaları vardır.
Bu kale Hazret-i Süleyman'dan sonra nice bin melik eline
girmiştir. Erneviierde bu Ba' alb'ek Kalesi sahrası o kadar bakımlı
hale geldi ki sanki İrem Bağı olmuştu. Zira Ba' albek Ovası ve
Beka kırları bir verimli vadidir ki sanki Busra Ovası ve Havran
V adisi 'dir.
Daha sonra Al-i Ekrad'dan Şam Meliki Nureddin Şehid hazretleri imar etti. Bundan sonra Şam melikliği, Mısır'da kale yapan Yusuf Salahaddin eline girince Ba'albek Kalesi'ne kul koyup
imar etti. Daha sonra 922 [1516] tarihinde Sultan Gavrf elinden
Sultan I. Selim Han feth etti.
Şam eyaletinde subaşılıktır ve 150 akçe kazadır. Nahiyesi
(---)parça köydür. Kethüdayeri ve serdan yoktur. Kalesinde dizdan, neferatları (---) ve kale içinde (---) (---) (---) (---) (---) (---)
(---) [36b]
126
Ve kalesi (---) kurulmuştur. Çevresinde bağları ve bahçesi hesapsızdır. (---) (---) (--:) (---)
Kısacası, çeşitli dillerde yazılan tarih kitaplarında bu kale
meşhurdur ve övülmüştür. Hatta bütün kitap yazan bilginler
arasında "Munsarıf, gayri munsarıf ve ilmü la yunsarıf (dilbilgisi
örnekleri)" misalinde (---) ilminde bu Ba'albek'i örnek getirirler.
Ba'al bir padişahın ismi idi. Bek onun sıfatı idi. Bu kaleye 800
sene mutasarrıf olup imar ettiğinde onun ismini almış ve kalenin
adı Ba' albek olmuştur.
Bu Ba' albek'de Hazret-i İlyas'ın bir camii var idi. İlyas Nebf
seyahatte iken Ba' al padişah bu camiye bir put koyup ona ibadet
ederlerdi. O putun ismine Ba' al derlerdi. Hala bu kale o
padişahın ve o putun ismiyle anılmaktadır. Hazret-i İlyas seyahatten gelip bu cami içinde o putu görünce halkı put-perest olmaktan men etti. O kavmin haklarında nice kere suhuf nazil oldu
(indi).
Ba'albek halkı İlyas Peygamberi yalanlardı. İşin sonunda
Cenab-ı Barf o kavmi cezalandırınca bütün halkı kıtlık ve yokluktan helak oldular. İlyas Nebf, bu Ba'al şehrini terk edip Elyesa Nebl ile ikisi Lübnan Dağı eteğinde Kerek-i Nuh yerine gelip makam edindiler. Hala Elyesa Nebf Kerek-i Nuh'da
gömülüdür, ama tefsirciler "İlyas Nebf hazretleri Hızır Nebf ile
hayattadır" derler.
İsmi ilk başlarda İbrf dilinde Şezande idi. İlk defa Hazret-i
İdris yapıp ismini Şezand kodu. Hala İdris Nebf Makamı, Haliluilah Makamı ve Süleyman Eminullah Makamı kasrı vardır.
(---) (---) (---) (---) (---)Bu kaleye yakın,
Rabtan Nehri; yine Lübnan Dağı'nın doğu tarafından çıkıp
Ba'albek Kalesi yakınından geçerek Beka Salırası'nda nice yüz
köylerin ekili yerlerini sulayıp Nuh Tufanı'nda Nuh Tennuru'ndan çıkan Tennur Nehri'ne karışarak Kasımiye Kalesi dibinde Akdeniz'e katılır.
Bu Ba' albek Kalesi'ni seyr edip gelirken Beka Salırası'nın 'sağ
tarafının kıble yönünde;
Hazret-i Yahuda ibn Hazret-i Yakub aleyhimesseıam ziyareti: Hazret-i Yusuf'un en uluca kardeşidir. Hatta Hazret-i Yusuf'u diğer kardeşleri
kuyuya atmak istediklerinde bu Yahuda razı
;t,
olmamıştı, ancak sözü geçmeyince Yusuf'u kuyuya atmışlardı.
127
Buna Yusuf suresinde "(Bir kervan geldi, sucularını gönderdiler) kovasını sarkıttı ... " [Yusuf, 19] ayeti ve diğer "(İçlerinden bir
sözcü: 'Yusuf'u öldürmeyin onu) kuyunun dibine (atın) ... " [Yusuf, 10]
ayeti delildir.
Daha sonra Hazret-i Yusuf'u kuyudan kervan halkı çıkararak
Mısır'da Mısır azizine sfttılar. Cenab-ı Bari' Yusuf'u yine imtihan
için zindanda haps etti. Aradan nice yıllar geçtikten sonra peygamberlik ile Mısır'a halife etti. Yusuf Kıtlığı olup Hazret-i Yakub oğulları Ken'an elinden Mısır'a buğday alınaya Hazret-i Yusuf'a gelince Hazret-i Yusuf gördü kim kendini Yusuf kuyusuna
atan kardeşleri Meya'il, Hesyan, Reveyl, Şemun, Mesher ve ana
baba bir kardeşi Hazret-i İbnyarnin ve Hazret-i Yahuda'dırlar.
Hazret-i Yusuf bu mezkur kardeşlerini görünce sevinip hepsine
bol bol buğday verdi, ama hiç birinin ruhlarımn haberi yok idi ki
yeryüzünün halifesi Yusuf-ı Sıddik kardeşleri idi. Bu kere Yusuf
ana baba bir kardeşi İbnyamin'i bir yolla alıkomak ister.
Kardeşlerine alhn ölçek (kile) ile buğday verirken İbnyamin'in
devesinin yükü içine alhn ölçeği saklathrıp,
"Bre ölçek kayboldu" diyerek ölçeği arattırdı. İbnyamin'in
yükünde bulunca,
"Hay haramiyi bulduk" diye İbnyamin'i tutukladıklarında
diğer kardeşleri asla seslerini çıkarmadılar, ama bu Yahuda hazretleri ateş parçası olup,
"Bak a halife! Bu İbnyamin'in bir kardeşine Yusuf derlerdi.
Babamız Yakub, Yusuf'u pek severdi. Bu kardeşlerim Yusuf'a hasetlerinden kuyuya ahp babamıza 'Yusuf'u kurt yedi' dediler. Babamız da Yusuf aşkı ile ağlaya ağlaya hasta oldu ve bu İbnyami
n'i Yusuf yerine sevmeye başladı. Şimdi sen bu oğlam 'hırsızımdır'
diye haps ettin. Ken' an eline vardığımızcia o ulü'l-azm peygamberbabamızane cevap verelim. Tez şu İbnyamin'i ver. Yoksa bir
nara atarım ki gökten bulutlar parça parça olur, sesimden Nil
Nehri yerin dibine geçip Mısır ateşte yamp harap olur" diye öyle
öfkelendi ki vücudunda olan bütün tüyleri elbisesinden dışarı
çıktı.
Hemen Hazret-i Yusuf kardeşi Yahuda'nın bu şekilde ateş
parçası olduğunu görünce oğlu Efrayim'e,
"Var şu darılan Yahuda'mn elbisesine elini sür, bir nezaketle
eli eline dokunsun" dedi.
128
Hazret-i Yusuf'un oğlu Efrayim varıp bu Yahuda'nın sağından
solundan geçerken elirii eline dokundurdu. Yahuda'nın kızgınlığı
dinince Yahuda,
"Ne hikmettir. Benim yanıma Yakub evlatlarından kimse gelip eti etime dokunınadı ki gazahım dinsin. İşte vücudum gevşeyip
konuşmaya mecalim kalmadı" dedi.
Bu hal üzerine Hazret-i Yusuf'un karıdeşleriyle nice mücadeleleri oldu. Sonunda İbnyamin'i hapisten bırakmadı ve kardeşle
rine nice yüz deve yükü buğday bağışladı.
İbnyarnin için "Hapistedir" deyip babasına mektuplar
gönderdi. Kardeşleri Ken' an eline gidince İbnyamin'i usul gereği
hapisten çıkarıp bağrına basıp taht üzere beraber otururlardı.
Hatta Hazret-i Yusuf, Feyyum şehrini, halifeliği sırasında
yaphğı mahalde Hazret-i Yakub Mısır'a gelince gözleri açıldı,
Hazret-i Yusuf'u ve İbnyamin'i görünce dünya kadar hoşlandı, iki
eviadının hasretine kavuştu.
Hazret-i Yakub Neb1 17 sene Mısır'da ailesi ve çocuklarıyla
oturdu. Vefat edince Hazret-i Yusuf, babası Yakub Nebl'yi Kudüs'de Halilürrahman yanında defn etti. Hala orada gömülüdür.
Daha sonra Hazret-i Yusuf'u da Hazret-i [37a] Süleyman tunç
sanduka ile Nil Nehri'den çıkarıp Halilürrahman'da Yakub
Neb1 yanında defn eyledi, ama Hazret-i Yusuf oğlu Efrayim, Yusuf'un kardeşi İbnyamin, Hazret-i Musa'nın annesi (---) Hatun ve
Hazret-i Yusuf'un ma'şukası Züleyha Hatun, bunların hepsi
Mısır'da Kurafe-i Kübra'da (Büyük kabristan) Cuşi' Dağı ki Mukaddam Dağı'dır, bu yüksek dağın gölgesinde Abdullah Meğaveri'
ziyareti karşısında, bu peygamberzadeler büyük bir kubbe içinde
gömülüdürler ki hala Mısır'ın bütün halkının ziyaret yeridir.
Ama bu adı geçen Yahuda hazretleri, babası Yakub Nebl'nin
vefatından sonra adı geçen Beka Salırası'nda vefat etmiştir. Adı
geçen yerde alçak bir dağın eteğinde derli toplu, nur dolu bir kabirde gömülüdür. Boyu tam 140 adımdır. Nurlu türbesi kargir
yapıdır ve yüzeyi toprak ile sıvalıdır. Birkaç fukara Arap, dervişleri vardır. Lakin üzerinde sanduka mümkün değil, uzun bir kabir olduğundan bazı valiler ruhaniyetinden yardım isternek için
yeşil çuka ile örterler, ama zamanımız kabirieri gibi kıbleye yan
bükü değildir. Mübarek başları Kudüs-i şerife doğrudur. Hazret-i
Yakub'un bijyük eviadı ve Hazret-i Yusuf kardeşi olduğunda şüphe
yoktur.
129
Buradan yine yoldaşlarımız ile batıya doğru 3 saatte yine
Beka Ovası'nın kıblesi tarafında,
Hazret-i Adem Safi oğlu Hazret-i Şis aleyhimesseliim ziyareti: Bir bayır dibinde 170 adım uzun bir kabirdir. Üzerinde yine
kargir yapı vardır ve temiz toprak ile örtülü büyük bir türbedir.
Yine mübarek başları Kudüs yönündedir. 70-80 kadar Hindi
Özbek'i ve Arap fukarası ile dolu büyük bir türbedir, ama çevresinde köy ve kasaba gibi yerleşim yerleri olmadığından ziyaretçileri azdır, fakat acaip ruhaniyet vardır. Mübarek kabrine
insan girince vücuduna titreme gelir.
Hazret-i Adem hayatta iken bu Hazret-i Şis'e 40 yaşında
peygamberlik gelmiştir. Çulhalık ile geçimini sağlardı. (---) yıl
yaşadı ve babası Adem Safi'den sonra vefat edip bu yerde defn ettiler. Muhammed ibn İshak'a göre, Hazret-i Şis'den Peygamber
Efendimizin doğumuna kadar 6750 sene geçmiştir.
Hazret-i Şis'in hikayesi: Nice tarihçiler bu Hazret-i Şis Nebl
için, Hazret-i Adem Me'va cennetinden çıkıp Hindistan toprağın
da Serendil Adası'na ayak basınca cennetten ayrılışı dolayısıyla
ağlayıp inledikçe bütün vahşi hayvanlar, kuşlar ve melekler
Adem'i ayıplarlar.
"Ya Rabbf, yüzümün karasına bakma!" diye yalvarıp inleyerek,
"Bu dünyada bana gam ortağı, dost, yol arkadaşı ihsan eyle"
deyince ilk başta Hazret-i Adem'e cennetten bir öküz ve bir at
bağışlanır.
Onlar ile oyalanıp binerek Hazret-i Havva'yı arardı, ancak
bir iz ve belirti bulamazdı. Tanrı'nın hikmeti; bir gice rüyasında
ihtilam olup inen menisi yere düşer. Diri ve her şeye gücü yeten
Allah'ın izniyle dokuz ay on günden sonra yerden Hazret-i Şis
vücuda geldi. İbrf dilinde "Şis" bitti, demektir. Onun için Şis Nebf
derler. Hatta bazı tarihçiler (---) suresinde; "Allah yanında
İsa'nın durumu Adem'in durumu gibidir: Onu topraktan yarattı"
[Al-i imran, 59] ayetinin yorumunda Adem, Şis ve isa ile yorumlamışlar, ama bazı tarihçiler ve tefsirciler,
"Evet, Hazret-i Adem ihtilam olup yerde bir evladı meydana geldi, ama ana eski hekimler "Abdüssela" ve "Yebruhu's-sanem" derler. Yaylalarda insan şeklinde erkekli ve dişili şekilli,
bıyıklı, sakallı, boy bos sahibi bir tür canlı ottur ki hekimler ilaç
için yer altından çıkarırken nicesi dişisi ile cima ederken bu130
lunmuştur.
Kaküllerini toplamış mahbub çehre küçük ve büyük bir
tür kuvvetlendirİcİ otfur. Zira Adem Safi'nin menisinden yaratılan budur, Hazret-i Şis değildir diye yazarlar.
Doğrusu; Hazret-i Adem Serendil Adası'nda iken kırlangıç
kuşu Adem'e gelip sakalı telinden Cidde'de bulunan Havva'ya
götürür, Havva'nın saçlarının telinden Adem'e getirir. Kırlangıç
kuşu aracılığıyla az müddette Hazret-i Adem Havva Ana ile bir
araya gelip Havva hamile kalır. İlk defa yeryüzünde ana rahminden dünyaya gelen Hazret-i Şis Nebl'dir ki Adem'den sonra
ikinci peygamber de Şis'dir ve bütün peygamberlere ikinci babadır.
Hazret-i Şis'in diğer hikayesi: (---) tarihinde Sultan Süleyman zamanında Derviş Paşa Şam valisi iken Beka Ovası'nda öyle
bir yağmur yağar ki yedi gün yedi gece nice beldeler ve nice
dağlarda kayalar parça parça olur. Yağmur seli deniz gibi dalgalanıp edip bu Hazret-i Şis'in mübarek kabrinin bir tarafını sel
suyu yıkar, Hazret-i Şis'in cesedinin sağ tarafında mübarek elleri
ve uylukları ortaya çıkar. 6750 seneden beri taptaze olarak
·durduğu görülünce Şam valisi, Derviş Paşa'ya acele olarak haber
gönderirler. Paşa da bir günde oraya gelir. Nice yüz bin insan Şis
Peygamberin naaşını görüp islama inançları da fazlalaşır, nice bin
inkarcılar da inanç tazelerler.
Daha sonra Derviş Paşa bütün [37b] ileri gelenleri toplayıp
Hazret-i Şis'in vücudunun sağ tarafını dualar ve zikirlerle gülsuyu
ve amber kokularıyla yıkayıp bu yere defnederler. Daha sonra o
selin yıktığı yere sağlam bir duvar inşa edip türbesini imar eder.
Bu durum yakın zamanda olduğundan Beka, Zeydaniye ve
Ba' albek mahkemeleri sicillerinde yazılıdır.
Daha sonra (---) tarihinde Civankapıcıbaşı, Şam valisiyken
Sultan İbrahim Han'ın sadrazaını olup bu Şis N ebi' Türbesi'ni imar
edip uzun kabrinin üzerine 500 arşın yeşil çuka örtmüştü.
Hakir ziyaret ettiğimde o örtülü çuka hazır idi. Hakir bu
nurlu kabir üzerindeki bütün tozları süpürüp Peygamber hiimetinde bulundum. Allah rızası için bir hatm-i şerife başlayıp daha
sonra veda ziyaretinde bulundum. Yine atlarımıza binip akşam
vaktinde Kerek-i Nuh Kalesi dibinde İslam ordusuna gelip
katıldık. Ert~i gün göç kösleri çalınıp denizler gibi asker ile batı
tarafa Beka Ovası içinde (---) saatte,
131
Kar'avn Köprüsü Köyü menzili: Beka Ovası'nda 150 evli
köydür. Cami ve hamarnı var. Reayası Arap ve Dürzllerdir. Beka
subaşısı hükmünde zeamettir. Zira Beka, Kerek sancağı sınırıdır.
Tennur Nehri üzerinde üç gözlü Zahir Baybars Köprüsü vardır. Buradan yine batı tarafına doğru (---) saat gidip,
Ceremat Köyü menzili: Tennur Nehri'nin batı tarafı olduğundan Zeydaniye Nal'ı.iyesi sınırında yüz haneli itaatkar Dürz1
Köyü'dür ki bunlara Kızıllı derler. Cenk mahallerinde "Hilbar"
diye bağırıp gülhang çekerler. Bütün evlerinin duvarları, bacaları,
bahçelerindeki dut ağaçları ve zeytin ağaçları kızıl aşı ile boyanmıştır. Tanrı'nın hikmeti bütün dağlarında ve ovalarındaki
toprakları kırmızı toprak olduğundan Kızıllı derler.
Bütün çocuklarının ve genç kızlarının giyecekleri ve başla
rındaki taçları kırmızı güvezi makdemdir (başlık). Genellikle
mahsülleri ipek ve zeytindir. Diğer tür mahsülleri oldukça kıttır.
Bu köyde Maanoğlu'nun itaat eden ve boyun eğen şeyhleri gelip
hediyelerini sundular ve zimmetlerinde olan 170 keseyi de teslim
edip Şam defterdanndan mühürlü temessükler (senetler) aldılar.
Buradan (---) saatte,
Görülmeye değer Şıkıf Kalesi'nin özellikleri
(---)tarihinde Kudüs-i Şerif, kötü renkli Freng keferesi elinde
iken bu Şıkıf Kalesi'ni Şıkıf adlı bir Dürz1 beyinin yardımıyla
İspanya yapmıştır. Daha sonra Kudüs'ü Nureddin Şehid feth
edince bu kaleyi de feth etmiştir. Daha sonra 922 [1516] tarihinde
Yunus Paşa eliyle Selim Han feth etti. Şam eyaletinde Kerek
sancağı sınırında Zeydaniye Kazası ve subaşılığı hükmünde göklere doğru baş uzatmış bir yalçın beyaz yüksek tepenin üzerinde
ibret verici bir kaledir. Aşağıdaki Tennur ırmağı'ndan ta kalenin
yüksek yerine iki saatte çıkılır. (---) tarihinde Maanoğlu Osmanlılara karşı durup isyan edince bu kaleye 20.000 fitil tüfenkatıcı asker ile kapanıp cenge hazır olduğunda kara tarafından
Karaman, Sivas, Maraş, Adana, Haleb, Şam ve Tarabius-Şam
eyaletleri askerleri bu kaleyi kuşattılar.
Deniz tarafından 200 parça kadırga ile donanma-yı hümayuna
Kapudan Cafer Paşa başkumandan olup Bektaş Ağa donanma yeniçeri ağası olup yetmiş 80.000 İslam askeri ile bu kaleyi kuşat
tılar.
Maanoğlu
bin baş alıp üskes (kesinlikle) kaleyi
vermeyince İslam askerleri eli boş ve mahrum olup gittiler. Hala
132
bir
taşına
Osmanlı'nın
metris yerleri açıkta durup nice bin Osmanlı şehitleri
burada gömülüdürler. Kıble tarafı Tennur Irmağı deresine bakar uçurumdur. Allah
saklasın insan aşağı bakmaya cesaret edemez. Aşağ: derenin bir
tarafında Ba'albek Kalesi vadisinden gelen Ritan Nehri, Tennur
Nehri'ne karışır. Şıkıf Kalesi'ne gelen Ayn-i Sul Köyü'nden doğan
Sul Nehri bu Tennur Nehri'ne karışıp üç nehrin çağıltı ve iniltİ
sinden insanın kulağı sağır olu. Sesi bir fersah yerden duyulur.
Maanoğlu, adı geçen Şıkıf Kalesi'nden usta dağ deliciler getirip kaleden aşağı nehirlere gelinceye kadar 1.200 kademe taş
merdiven kesip kaleden suya inilir gizli su yolları yaptırmıştır ki
belli değildir.
Gelecek senede yine Maanoğlu üzerine önceki gibi büyük bir
ordu ile Küçük Ahmed Paşa kumandan olup Maanoğlu'nu zar zor
pazu kuvvetiyle (---) (---) kalesinden çıkarıp İstanbul'a gönderdi.
Sultan IV. Murad Han huzurunda kellesi kesilip oğlu (---) Beyi
Harem-i hasda odasına aldı.
Ama bu Şıkıf Kalesi'nde hala insandan eser yok. Bakımlı ve
şenlikli bir burcuna ve bedenine zarar isabet etmemiş beşgen
şeklinde taş yapı güzel bir kaledir. Her taş fil cüssesi kadar var.
Kat kat sarayları, pek çok odaları, bir camii, tahıl anbarı, cebehane [38a] odaları ve yağmur suyundan inen tatlı su için su
sarnıçları var. Yapılarında asla ağaç cinsinden bir parça tahta
bile yoktur. Hepsi kargir yapılardır ki henüz usta mimar elinden
çıkmıştır, ama bu kalede saat gibi kurulu bir .çeşit un değirmeni
vardır, diller ile anlatılmaz acaip sanattır. Bu kale imar olup insanlar ile doldurulsa binde bir (seçkin) dayanıklı bir kale olurdu.
Bu kaleyi seyr ederken bazıları Zeydaniye Kalesi'ni övdüler.
Hemen aşağı İslam ordusuna inerek paşadan izin alıp 40-50 yiğit
başıma topladım ve Tennur Nehri'ni geçip 7 saatte,
Ayn-i Sul Köyü adlı yere varıldı. Şıkıf Nahiyesi'nde Ayn-i
Sul adında bir kayadan hayat pınarı su çıkıp aşağıda bir göl olur.
O göl içinde yaz ve kışta asla balık cinsinden bir şey olmaz. Ta ki
şubat ayı gelince sayısını ve miktarını Allah bilir bir tür balık
çıkar ki sanki saf gümüştür. Büyüklük yönünden hamsi balığı gibi
bir balıktır. Şubat ayının yarısı olunca bu balıklar biri biri üzerine
binip çiftleşmeye başlarlar. O balıklardan bu su yüzüne bir çeşit
neft (petrol);,gibi yağ yüzmeye başlar. O yağdan cüzam olanlar
toplayıp yarasına sürse ve tütsü etse Allah'ın izniyle şifa bulur.
~
133
Bu gölde yağın çıkhğı yerden bir adam bu sudan içse serhabtan
hastalığına yani salbaş ve ahmaklık hastalığına tutulup başını
tutamaz olur, amacima etmekten de usanır. Anılan balığı ateşte
yaksalar o ev içinde olan hayvanat, akrep, çıyan ve yılan tamamen ölür. Bu balığın etini yiyen adam da salbaş olup başını tutamazolur.
Bu seyirleri edip yine kıbleye doğru taşlık ve zeytin ağaçlı
yerleri ve ormanlık yerleri aşıp (---) saatte,
Görülmeye
değer
Zeydaniye Kalesi'nin özellikleri
Fütuhtit-ı Şam Tarihi'ne göre, bu kale (---) tarihinde Ernevflerden Süleyman b. Abdülmelik'in kardeşi Mesleme tarafından
yapılmıştır. Bir melikten diğer melikin eline girip 922 [1516] tarihinde I. Selim'e savaşsız itaat etmişlerdir. Hala Şam eyaletinde
Şam paşasının has-ı hümayunundan ifraz yedi kese mahsullü,
subaşısı 150 adam ile hakimdir. 150 akçe asumanf kazadır. Zira
köyleri tamamen Dürzf, Teyman1 ve Mervanf'dir. Şam yeniçeri
serdarı, kale dizdan ve neferatları vardır.
Zeydaniye Kalesi'nin şekilleri: Bu da göklere çıkmış yüksek
bir dağın en tepesinde beşgen şekilli Şeddadf taş yapı sağlam bir
kaledir, ama yalın kat duvardır. Bir yere yaslanınarnıştır ve bir
taraftan zafer mümkün değildir. Dört tarafında asla hendeği yoktur. Fırdolayı büyüklüğü 6.000 adımdır. (---) tarafında bir demir
kapısı vardır. Kale içinde,
................ (5 satır boş) ............... .
Bu kalede bir gece Subaşı Saçlıoğlan'da konuk olup ertesi yine
kuzey tarafa (---) saatte sür'at ile gidip yine Şıkıf Kalesi altında
orduya kahldık Gece asker içinde bir dedikodu olup,
"İslam ordusunu 40.000 tüfenkli Dürzf basacak imiş" diye nice
hay-huy oldu. O gece İslam ordusunun dört tarafına binlerçe
tüfenkli pusuları kurulup hazır durdular. Ta ki gece yarısı oldu,
aman Allah Cebelü'l-Lübnan'ın üzerinde nice bin fitil kandiller
görünüp bir "Hubar" sesi koptu ki yerler ve gökler tir tir titredi.
Ne taraftan İslam ordusuna saldırdılarsa pusu yerlerinde hazır
olan Müslüman gazilere rastlayıp Murtaza Paşa'nırı' kılıcından
geçip bozguna uğrayarak hüsranla gittiler.
Ertesi günü sabahleyin bir gün önce tuğların ileri gitmesini makul görmeyip bütün muzaffer ordu bir toptan kalkh. Yine batı tarafına (---) saatte,
134
Kalesi'nin özellikleri
(---) tarihinde Güzelce Kasım Paşa'nın yaptığı, deniz
kıyısından bir top menzili uzak bir tepe üzerinde Ritan Irmağı ve
Tennur Nehri kenannda Sayda eyaleti hükmünde subaşılık olduğu ve kale içinde beş on hane olup dörtgen şekilli bir küçücük dizclarsız kale olduğu, hac için [38b] yola çıktığımız sene (---) [dokuzuncu] cildimizde ayrıntılarıyla yazılmıştır. Bu mahalde bütün
Müslüman gaziler Akdeniz kenarına çadırlarını kurup konakladılar. Bu menzilde Sayda-i Beyrut hakimi 5.000 asker ile
yardıma gelip konakladı.
Daha önce ulakhk ile Asitane'den geldiğimizde paşa efendimiz Sayda-i Beyrut kaleleri teftişini vermişti. Burada Sayda
hakiminden 2.000 esedf hizmet aldık. Ve bir gün yine Safet hakimi Nalband Ali Ağa 3.000 asker ile gelip· Akdeniz kıyısında
konakladı ve çarhacı (öncü) tayin olundu. Buradan deniz kıyısı ile
iki saatte,
İbret verici acaip Re'sü'l-uyiin Tılsımı menzili: Bu diyar Yunanlı kavimlerin elinde iken hekimler hikmet ile deniz
kıyısından 100 adım uzaklıkta deniz içinde 50 arşın boyunda
yüksek bir kule yapmışlardır. Ortasında büyük bir havuzu var,
gayet duru temiz su ile dolu bir havuzdur. Bu havuzun dibinde nice
değerli eşyalar gözükmektedir. Nice serdengeçti yiğitler çok ağır
taşları kucaklayıp dibine inmeden katı yaydan ok çıkar gibi suyun yüzüne çıkar, ama asla zarar isabet etmez. Suyun sonuna ermek
mümkün değildir. Her ne zaman ki bu havuza canlı biri girse göz
açıp yumuncaya kadar dışarı çıkar, ancak yıkanmak için girip
çıksa asla zarar yoktur. Ve taş ve ağaç gibi şeyleri bıraksalar asla
zarar etmez. Re's-i aynın özelliği; kırk gün bir cüzamlı suyundan
içse kurtulur.
İkinci özellik: Girip suyundan içen humma hastalığından kurtulur. Hikmet bu ki bu büyük havuz deniz içinde yüksek bir kulenin
en tepesinde coşkun deniz gibi taşar. Kulenin yakınlarında yaslandığı yüksek bir dağ yoktur ki abıhayat oradan gele. Seyredilecek bir yerdir ki Hacc-ı Şerife gittiğimizde (---) cildimizde bunun
da özellikleri ayrıntılarıyla yazılmıştır.
Bu seyirleri edip yine kıbleye doğru deniz kıyısı ile 2 saatte,
Kasımıye
Mamur kale yani Sur şehrinin özellikleri
Deniz kıyısında Büy.ük İskender yapısıdır. Daha sonra (---)
tarihinde Melik Tahir Ispanya keferesi elinden feth etmiştir.
135
Daha sonra 922 [1516] tarihinde Selim Şah'a aman ile vermişler
dir. Sayda toprağında voyvodalıktır ve kazadır. Deniz kıyısında
büyük bir kalesi ve büyük bir limanı var. Hala kısım kısım bazı
yerleri yıkıktır, büyüklüğü 6.000 adımdır.
Ve üç mahalle, 300 toprak örtülü haneleri, bir camii, bir hamamı, küçük bir çarşısı ve bakımlı bir kilisesi var, bütün kefere,
Aleksandır'ın mabedgahıdır diye itibar ederler. Bu yerdekiler
tamamen keferelerdir ama asla Rum dili bilmeyip tamamen
Arapça konuşurlar. Yemin etseler "Vahad Allah, bi-sırrı Hazret-i Şem'un" derler.
Bu kale bir kumsal yerde bulunduğundan deniz kıyısında limana bakan sağlam bir kulesi Yemen fatihiSinan Paşa yapısıdır.
Dizdan ve kale gözcüsü 50 nefer ile burada sakinlerdir.
Sekiz zorlu rüzgardan emin büyük limanı vardır. Akka Limanı'nda gemiler kışlamayıp burada yatarlar ama kum deryası
günden güne şehri toza toprağa gark etmededir. Eski zamanda kum
tilsımları olmak üzere yüksek bir sütun var imiş. Maanoğlu, define
vardır diye sütunu yıkınca kum bu şehre girmeye başlar. Bu Sur
Kalesi'nin çeşit çeşit özellikleri yine Mekke-i Mükerreme'ye
gittiğimiz sene Tarabius-Şam özellikleriyle birlikte ayrıntılı
olarak yazılmıştır.
Bu kaleyi seyredip belli yerden bütün asker Nakura Boğazı'nı
geçmek için rütbeli rütbesiz herkes danıştı. Safet hakimi çarhacı
(öncü) olup kırk bayrak sekban sarıca askeri gece yarısında silahlanarak Nakura Boğazı'na vardılar. Burayı boş bulunca pusu yerlerine sepişip bütün yiğitler hazır olup sessizce beklerneye
başladılar. O gece Dürzllerden yedi adet çaşıt tutulup Paşa'ya getirildi. Bunlar söyletildikten sonra asla aman vermeyip Sur Kalesi önünde kelleleri bedenlerinden Murtaza kılıcı ile ayrıldı. Sabahleyin Nakura Boğazı'ndan feryatçılar gelip,
"Bre Sultanım, pusuda olan İslam askerlerini Dürzller bastı.
Onlar galip bizim bayraklar mağlup olmada. Hala büyük ceng
vardır" deyince daha önce ileri 40 bayrak piyade Sayda-i Beyrut
ve Safet askeri gidip yardım yetişir. Paşa da atlanıp bütün asker
ile bir saatte imdada yetişip,
Büyük Nakura Dağı cenginin anlatılması
Ardından tedbirli paşa bütün askeri piyade edip ceng davullarına tokmaklar vurulup bütün asker büyük çatışma olan yerlere
136
varmadan, Şamlı Osman Ağa bir koldan, Delibaşı bir koldan,
üsküdar cenginde Gürcü Nebi ile kaçan Çomar Bölükbaşı bir koldan ve 400 iç ağaları deniz kıyısındaki yalçın kayalardan, kısa
cası 17 yerden alarka dağlar içinden girip ta ceng mahalline varıldığında bir ağızdan Allah Allah sesleri göklere yükseldi.
Bütün Dürzf ve Timaniler Allah Allah seslerini duyunca akılları
başlarından gitti. Daha önce geceden pusuda basılan [39a] bayraklar altında bozulmaya yüz tutan Müslüman gaziler taze can bulup
iki asker arasında dinsiz Dürzller muhabbet meydanında
kaldılar. Mısra:
"Neresi ya neresi, selamet yurdu neresi"
sözü uyarınca bir kurtuluş yeri bulmaya güçleri olmayıp kurlurmuş
azgın köpek gibi yedi buçuk saat şiddetli çarpışmalar ve
vuruşmalar oldu ki bu dağlarda Maanoğlu'ndan beri böyle bir Murtaza Ali cengi olmamıştır.
Sonunda kimi kayalardan kendini denize atıp boğuldu ve kimi
yuvarlanıp parça parça oldu. Kimi ateş saçan kılıcın dişleriyle
kellesi yuvarlandı. İkindi vaktinde 3.000 adet Cebrf, Kaderf, Nusayrf, Timanf ve mezhepsiz Mervanf ateş saçan kılıçtan geçti.
İkindiden sonra Nakura Boğazı yüz bin şiddetli sıkıntı, zorluk ve
güÇlüklerle geçilip akşam vaktinde,
Şem'un-ı Safa Köyü menzili: Bu mahal Safet sınırında
Dürzistan vilayetidir. Bu köy 1.000 haneli, hanlı, hamamlı ve
küçük çarşılı bakımlı köydür. Her hanesi kale gibi mazgal delikli
bütün kapıları sağlam ve dayanıklı kale gibi toprak ile örtülü,_
zeytinli, dut ağaçlı, bağlı ve bahçeli şenlikli Dürzf Köyü'dür. Bu
köyde 700 esir köy şeyhleri geldi. Nicesinin kelleleri yuvarlandı,
600 tanesi esir eli kolu bağlı esir oldu. Otak önüne 5.000 kelle
yığıldı. İslam askerinden ancak 280 adam şehitlik şerbetini içip
700 adam da yaralanmış oldu.
O gün bütün iş erlerine 270 hil' at giydirilip nice yüzüne Şam
zeameti, tirnarları ve yeniçeri gedikleri bağışlandı. 2.000 kadar
yiğit, cesur ve hünerli kumandanların başlarına çelenkler sokulup
hepsine 70 kese bahşiş dağıtıldı. Hakfrin bu büyük cenge fakiranca bu beyti tarih düşmüştür: Murtaza Paşa eliyle Dürzi fethi:
Evliya bu fethi gördükte dedi tarihini
Sene elli dokuz tarihinde oldu gaza.
Sene 1059 [1649].
137
Bu zaferle biten bu savaştan sonra bütün esirleri kurtarmak için
kılıç artıkları olan Dürz1 şeyhleri geldiler ve zimmetlerinde olan
malları getirdiler. 20 günde bu Şem'un beldesinde 1.000 kese mal
ve 300 kahr yükü ham ipek gelip Şam'a gitti. Ve bütün İslam askerleri birer rehinler ile Dürzistan Dağları 'na gelip mallar tahsil
ederek her ağa zengin oldu.
Yüksek Nakura Dağı 'nın özellikleri
Akdeniz kıyısında göklere doğru çıkmış beyaz sarp kayalardır ki çok yükselerde uçan kuşlar bu yüksek dağın üzerinden kanat çırpıp geçmede acizdir. Hatta bütün tefsirciler (---) suresindeki "İşte o gün, çetin bir gündür!" [Müddessir, 9] ayeti buNakura
Boğazı hakkında inmiştir, derler" Akka Kalesi'nde gömülü olan
Hazret-i Salih'in duası bereketiyle bu yüksek dağın üzerinde dar
ve ince bir yol açılmış ama yine deve, katır ve yüklü eşeğin
geçmesi ihtimali yoktur, ancak yaya adam geçer.
Daha sonra Melik Tahir Akka Kalesi fethine gittiğinde birazca yollarını temizlemiş. Nice melikler de buNakura Bağazı'nı
açmışlar, ama yine sarptır. Deniz kıyısı tarafına insan bakmaya
cesaret edemez. Zira gayya çukurundan, cehennem deresinden ve
Veyl deresinden işaret verir yüksek dağdır. Hatta deniz tarafındaki göklere doğru baş çekmiş kayalarının altları gökkubbe
gibi boştur.
Elbette barça kalyonlar girse direklerinin serenierinin cundaları kayalara dokunmaz. Böyle mağaralı kayalar var ki içine
yirmişer bin atlı adam girse "Yerimiz dardır" diyemezler. Öyle
geniş ibret verici mağaralardır.
Lodos rüzgarı şiddetli olarak estiğinde denizin dalgaları
coşup kabarır ve yedişerleme dedikleri deniz kumu dağlar gibi gelip bu Nakura kayaları mağaralarına çarptığıncia o dağların
gürültüsünden insanoğlu, Nakura'dan geçmeye cüret edemeyip ödü
patlar. Ta bu derece ses verip gü1:ültü çıkarır ki üç menzil uzaklıktaki Şam-ı Şerif'de bu Nakura kayaları mağaralarına deniz
dalgalarının vurduğunun gürültüsü duyulup "Nakura Dağları
gürler" derler. Ta bu derece büyük mağaralardır. Hatta bütün tefsirciler "Kur' an-ı Azim'de zikr olunanNakura Boğazı budur" derler.
Bütün denizcilerce ve bütün kara gezginlerince meşhur bir Nakura Boğazı'dır. Dar yollarının iki tarafları öyle yalçın kaya-
138
lardır
ki pars, panter ':.e kaplan. lımaklarını iliştirecek yer bulamaz. Bu kayalarda bir tüfenkli, bin adet adamı geçirmez. Tüfenk
atmayıp taş yuvarlasa yetişir, kuş uçamaz. Allah saklasın sarp,
korkunç ve tehlikeli yerlerdir.
Tanrıya hamd olsun böyle bir geçişi zor yerde Murtaza Paşa
efendimize Dürzi melunlarının defedilip yenilmesi nasip olup
hakir de böyle bir gazada bulunduk.
Daha sonra Şem'un-ı Safa Köyü'nde padişah malı tahsil etmeye başladıklarında Murtaza Paşa efendimiz hakire [39b] 40.000
guruş tahsilini bağışladı. Ali Bölükbaşı bayrağıyla 80 adet güçlü
kuvvetli silahlı yiğitler götürüp Zeydaniye Nahiyesi'nde 7 saatte,
Suabe Köyü menzili: Bir dağ başında bağlı ve bahçeli, incir,
zeytin ve dut ağaçlı ve 1.000 haneli bakımlı ve şenlikli Teymani
kavmi köyüdür. Tanrıya hamd olsun yedi günde 30 kese tahsil
edip üç kese hakire ve bir kese bayrak sarıcalarına verip 1.000
guruş için üç adet şeyhi bağlayarak getirip paşaya teslim ettik.
Yine Şem'un köyünde eğlencemizle meşgul olduk.
Hazret-i Şem'un-ı Safa ziyaret yeri: Hazret-i İsa aleyhisselamın on iki halifesi (havarisi) var idi. Evveli Habib-i Neccar
idi. İkincisi bu Şem'un-ı Safa idi. Amma bu Şem'un hakkında Yunanlılar, peygamberdir de:der, ama saçma söz demişler.
Hazret-i İsa çocukluğunda bunların kucağında büyümüştü. Bu
Şem'un, Hazret-i Yahya'nın akrabalarından idi. Hazret-i Mesih
göklere yükseldikten sonra sonra bunlar Nablus şehrini terk ettiler. Genellikle Antakya'da Habib-i Neccar ile otururlar idi. Habib-i Neccar'ın şehit olmasından sonra nice zaman gezdi dolaştı.
(---) sene yaşayıp bu Nakura'da şehit oldu ve Hıristiyanlar burada defnettiler. Üzerine kayserlerden bir kral yüksek bir türbe ve
bir İrem Bağı zeytinli cennet bahçesi yapıp imar eder. Hala bütün
Hıristiyan milletierin ziyaret yeridir. Ümmet-i Muhammed'in de
ziyaret ve dinlenme yeridir.
Yüzlerce Dürzi mezhepli derviş fukaraları vardır. Nur dolu
kubbesinin için çeşit çeşit balmumları ile süslenmiştir. Ve
şamdanlar, halılar ve kandiller ile bezenmiş ünlü bir türbedir.
Hatta on iki havarilerin aşkına on iki kandili gece gündüz yanıp
asla sönmemişlerdir. Bütün hizmetçileri bu işle görevlidirler. Zira
bu diyar zeytinye zeytinyağından ibaret olduğundan her köyden
nice yüz misk~te ile zeytinyağı gelip kandillerde yakarlar.
...
-·
-~
139
Ama garip olan budur ki Frengistan diyarının İspanya, Ceneviz, Portugal, Dış Fransa, Donkarkız, Danimarka, Felemenk,
İsfeç, Çek, Leh (Polonya), Nemse (Avusturya), İngiliz ve diğer
Hıristiyan ülkelerinden bu Şem'un-ı Safa kandilleri için zeytinyağı adaklarını testi ve tulumlarla ta dip Frengistan'dan denize bırakırlar. Allahın, emriyle bu Şem'un-ı Safa'nın yattığı Na-,
kura Dağı'nın deniz kıyısına gelir. Her sabah mutlaka Şem'un fu.:
karaları deniz kıyısına varıp birer ikişer tulum zeytinyağını gelip alırlar, tuhaf hikmettir.
Diğer hikaye: Bu Şem'un köyünde bütün halkın koyunları,
keçileri ve sığırları çobansız dağlarda sürü sürü gezerler, asla kurt
yemez ve harami uğurlamaz (çalmaz).
Başka hikaye: Bu köy halkının kapıları gece ve gündüz
açıktır ve gayet eli açık Dürzileri vardır. Bütün malları ortalıktadır. Asla bir kimse bir insanın mallarına el uzatamazlar.
Bir kimsenin bir şeyi kaybolsa şüphelendiği kimseyi "şer'ullah"
diye bu Şem'un-ı Safa Türbesi'ne götürür. İddiacı,
"Ihkem yil Şem'un! (Hüküm ver ey Şem'un!)" diye selam verir.
Şüphetenmiş olduğu adam gelip Şem'un'un kapısına el vurup yemin eder. Eğer habersiz ise asla kendisine zarar gelmez. Eğer
hırsız ise Şem'un'un kapısına elvurunca tepesi üstüne düşüp ölür.
Bu türbe kapısı önünde yatan bütün ölüler yalan yemin edip Şem'un
kapısına el vuranlardır. Niceleri korkup kapıya el vurmadan
çaldığı şeyi söyleyip aldığı eşyayı geri vererek kurtulur.
Bu diyarın mahkemesi Şem'un Türbesi'dir. O yüzden mahkeme
kadılarına rağbet yoktur. Bu da ibret alınacak bir şeydir. Hıris
tiyanlar yine bir müşkil işleri olsa bu türbeye gelip Şem'un-ı
Safa'nın kendi hattıyla ceylan derisi üzerine Hazret-i İsa'ya
doğru İncil bu türbededir, Hıristiyanlar o İncil'e el basıp yemin
ederler. Suçlu olanlar korkup el basamazlar.
Hakir bu İncil'i yedi kere açıp seyr etmişimdir. Ma'kal
yazısına yakın bir çeşit yazıdır. Hakir, masraf katibi Rum Mehmed Ağa ile bu doğru İncil'den Hazret-i Risalet-penah hakkında
Hazret-i isa'ya indirilen ayeti çıkarıp bu mahalle yazdık,
Hazret-i Muhammed Mustafa sallalahu aleyhi ve-sellem
hakkında İncil-i şerifteki ayet:
abitun
bir oğlan
140
Azeriyun
Azer oğlundan
porfonaton
peygamber ola.
lev
yalancı
gıslin
olmaya.
Onundoğumu
efzulad
Mekke'de ola.
ki kalevşir
salihlik ile gelmiş ola
to nomnin
onun mübarek adı
mevamis
Ahmed Muhammed ola.
epsi godos
ona uyanlar
na kirdis
Bu cihan ıssı olalar.
biystu his
Dahi ol cihan ıssı olalar.
nitu nita
İncil'de
elif-be sureleridir.
"Alfa o vdipşi gamaşı deltafi e-i zitata itasima s iter u yotapi
kabau levdekşi mini ubiru" ive devamı. [40a]
Bu Şem'un-ı Safa hathyla yazılan İncil'den bu ayet-i şerifeler
yazılıp bu türbede nice ibret verici şeyleri seyrederdik. Zira bütün
İslam ordusuna mesire yeri ve dinlenme yeri, her tarafı gören bir
ağaçlık yerdir ki bütün Akdeniz, kara tarafında Ba'albek, Beka
Ovası, Rebve boğazı, Yerid Nehri, Deyr Dağı, Zeydaniye Kalesi,
Şıkıf Kalesi, Sayda-i Beyrut Kalesi ve bütün Maanoğlu Dağları
yeryüzünde bukalemun nakşı gibi bellidir.
Bu Dürzistan'da olan 72 adet sapık mezheplerden Dürzl kavmi, Teymanl kavmi, Yezidl, Mervanl, Hubarf, Aklı ve Kızıllı,
Zeydani, Nusayrl, Tatekl, Kanağl, Şehabl, Şehbazl, Şi'!, Maslayant Maan!, Cebri, Kaderi, Huri'ı.fi, Şemsi, Kamer!, Necml, Zemini, Rafızi, Muhalledi ve (---) (---)ve nice bunun benzeri mezhesiz sapık fırkalardan adamlar vardır. Her birinin batıl mezhepleri birbirlerine aykırı ve ters bir alay sapık ve saptırıcı
kavmin mensubu adamlar vardır.
Dürzi sapık fırkalarını (mezhepleri) bildirir
Beş vakit namaz farzını ikişer rek' at kılıp çiftçiyiz diye beş
vakti bir yerden bir ezan ile kılarlar.
Mezhepsiz Teymani kabilesi: Bağımın ürünüdür diye ilk önce
kızlarını kendileri bozup daha sonra kızkardeşinin oğluna veya
başka dengi olan akrabasına verir.
141
Mezhepsiz Yezidi kavmi: Taat ve ibadet nedir bilmezler.
Kimi köpeğe, kimi keçiye, kimi horoza, kimi şeytan heyketine
taparlar. Kısa günlerde oruçlu olurlar.
Mervani kabilesi: Beş vakit namazı kılarlar. Cenabet iken
yemek yemezler. Hac, zekat ve oruç nedir bilmezler.
Hubarilerin durumu: Cünüp olunca yıkanırlar, ama ihtilam olsalar yıkanmazlar ve haram, helal nedir bilmezler.
Mezhepsiz Aklı kavmi: Canlı kısmından canı kanı olan ne
varsa yerler. Özellikle kedileri haps edip tombullaşınca yerler.
Semiz köpekleri çeşit çeşit pişirip yerler.
Kızıllı kavminin durumları: Hırsızlık, yol kesicilik ve şarap
bunlarda gayet haramdır ama zina ve livata (oğlancılık) serbesttir.
................ (3 sahr boş) ............... .
Eğer bu değişik mezhep sahibi olan sapık fırkaların yollarını
bire birer bildiğimiz kadarıyla yazsak büyük bir kitap olur. Ve
her biri birer ülkede olup birbirlerine can düşmanı olmuşlardır.
Yoksa Şam ve Haleb'e bu kavimler güven ve rahat komazlardı,
ama Cenab-ı Barf yardım edip her biri birbirine musallat olduğundan birleşip anlaşamazlar.
Ve her bir kötü mezheplinin birer çeşit özel lehçeli dilleri
vardır ki birbirlerinin dillerini tercüman ile anlarlar. Genellikle
Frenkler ile görüşüp karışırlar.
Evvela mezhepsiz Teymanf kavmi:
va d
ı
is
2
sel es
3
rubu'
4
sit
6
se b'
7
tema n
8
tisa
9
aş
ar baş
14
hamesaş
tis 'aş
19
te Itin
30
vad
ll
12
seles aş
13
sittaş
seb'aş
temanaş
16
17
18
vad teltin
31
habz
muy
tal
ekmek
su
gel
142
aş
is
hami s
5
aş
10
15
rah it
git
yarnından
tal ukt
Gelotur
huncam
m isk
tilfirkaf
safran
h av
zirimbıtıllik
yağmur
gökyüzü
hennihcas
cennet
h u' til
cehennem
hafillas
asiler
gafti'rat
kaleler
nam
uyku
Han ik cas sekiıt
Cennete benzer
haca'ab tıft
Aksa Camii
reş'at
ateş
a'vfi
bu dünya
zerniz birti
gerçektir
Kavh kiflak
Aldanma buna
akreb
akreb
ce dar
temel
hay it
duvar
s elem
merdiven
turk
yol
muşmur
sitval
yemişler
sığırlar
ku n bal
atlar
mi'mi'innefilnat
Hazret-i Nuh Nebi' gemisi
dağlar
Şe b bak
pencere
ıla t
deve
kasa ma'lhat
sabahu~l-hayr
Ya-ma'lhat kasa an bakar
Ya hayr sabah ola sana.
hi nfar
sansar
yılan
bata kele remfit
Selam aleyküm
remfit beta kel
Aleyküm selam
amizrat
marb
Savz hulduhcer
Ahiret gerçektir.
Galebtir fak
Dünya fani'dir.
ne'amet
ırmak
zerizab
sığınlar
Haminas
Yahudi
ha nde
odun
Teymani kavminin gazelidir
Dur vuluddub buduhi
"Sen niçin ağlarsın böyle?"
Dur vele men tis sutuhi
[40b] "Derdini bana söyle"
Abid ader bede rubhi
"Yarin yç>ğise ah eyle"
Kıl kıli kılli kılluhl,
ii/,
"Til lilli lide raks eyle"
143
Zifaf geceleri def ve riid (bir nevi saz, kemençe) ile çalınır ve
Rehav1 makamında okunur bu gibi nice özel şiirleri ve nice oyun
havası sözleri olan muntazam Teymanf şarkıları vardır. Haklr
ağızlarının hareketlerine göre beyitlerinin tercümelerini kağıda
geçirdik Eğer bu diyar halkıyla karışıp görüşüp hallerini öğren
diğimiz kadarını yazsa~ "Tercümanname" adında bir kitap olur.
Beri taraftan Murtaza Paşa efendimiz bu Şem'un-ı Safa Köyü'nde 20 günde padişah malından(---) kese topladıktan sonra göç
boruları çalındı. Yine güney tarafa doğru Nakura Dağı'ndan yokuş
aşağı indik. Deniz kıyısıyla giderken bütün gaziler silahlı oldukları halde ve zincire vurulmuş 400 adet köy şeyhleri ile (---) saatte,
Tavahin Mefşuhat menzili: Akka hakimi ve kadısı hükmünde
deniz kıyısında Yemen fatihiSinan Paşa değirmenleri olduğundan
Tavahin derler. Bakımlı büyük vakıf un değirmenleridir. Nahiyelerine Mefşuha derler. 170 parça asi ve asi olmayan Dürz1, Yezid1 ve Teyman1 köylerdir ki bu nahiyeden 50.000 tüfenkli melun
levend yiğit çıkar. Her bir beldeleri birer kale gibidir. Ve bütün
dağları zeytin ve dut bağlarıdır.
Buradan yine deniz kıyısı ile (---) saatte,
İbret
verici sağlam kale, day~nıklı ve büyük sur,
güçlü hisar, eski yapı, Bekke rabatı (varoşu),
yani eski şehir Akye (Akka)
isimlendirilmesinin sebebi (---) (---) (---) dir. İlk yapıcısı
İspanyalılardır. Hazret-i Yahya zamanında Hıristiyan milletlerden melun İspanya elinde Kudüs-i Şerif var iken bu Akka Kalesi'ni 600 [1202-03] tarihinde Hicretten evvel İspanya kralı bu
kaleyi yaparak Kudüs-i Şerif'e büyük liman etti. Daha sonra
Yafa Kalesi'ni yapıp Kudüs'e müstakil kral olup (---) sene
Kudüs'e sahip oldu. Bu dağların Arapları o zamandan beri küffar
ile görüşüp kaynaşmaktan dolayı mezhepsiz ve dinsiz oldular.
Bu Akka Kalesi o zamanda o kakar süslü, öyle bakımlı ve
şenlikli idi ki hemen 700 büyük kilise ve 300 han ve hamam var
idi. Her sene 1.000 parça cehennemlik kafir gemileri gelip gidip
Kudüs'ü imar ederlerdi. Ta ki Mısır'da Eyyubfoğullarından Yusuf
Salahaddin, kötü renkli Freng elinden önce Dimyat Kalesi'ni alıp
küffar bir daha buraya sığınmasın için Dimyat Kalesi'ni yıkbk
tan sonra Mansure'ye gelip küffarın ardını aldı. Bütün küffarı
kılıçtan geçirdiği için Mansure şehri dediler.
144
Daha sonra Şam'da Nureddin Şehid vefat edince Mısır'da Yusuf Salahaddin Mısır'a ve Şam'a müstakil padişah olup denizler'
gibi sayısız asker ile Kudüs-i Şerif'e sarılarak kırk günde aman
vermeyüp kaleyi feth etti. Küffardan bir can bırakınayıp iki kere
yüz bin Hıristiyan, Mığdıst Ermeni, Rum, Freng ve 50.000 papaz
kılıçtan geçti. Yusuf Salahaddin Kudüs Kalesi'ni temelinden
yıkıp Mısır'a gitti. (---) oğullarından Melik Eşref Halil b. Kalavan yine 44 gün kuşalıp feth etti ve yine yıklı.
Daha sonra (---) tarihinde Süleyman Han Belgrad ve Malta
Rodos'unu feth edip onların gaza malından Kudüs Kalesi'ni yeniden yapmışlır ki hala sağlam bir kaledir.
Daha sonra Salahaddin öldükten sonra Tahir Baybars halife
iken "Nitekim Akka Kalesi küffar elindedir, yine Kudüs'ü işgal
etmeleri kesindir" diye yer götürmez denizler gibi asker ile karadan ve 700 parça gemiyle denizden Akka Kalesi'ni Tahir Baybars
kuşalıp tam 7 sene kalenin eteklerinde bağ diktiler. Çoluk çocuk
sahibi oldular, ama yine kalenin fethi mümkün olmadı. Zira bu
Akka Kalesi gibi o zamanda böyle bir Kahkaha Kalesi yok idi.
Sonunda bir gece MelikTahir rüyasında görür ki "Bu savaşta Haleb şehri:ndeki Şeyh Abidin Efendi olmayınca bu kale feth olmaz"
derler.
Hemen Tahir Baybars, Haleb'e bir dostluk mektubu ile adam
gönderir. Adam 3 günde Haleb'e varıp muhabbet üsluplu mektubu
şeyhe verir. Şeyh mektubun içindekini "emri baş üstüne" deyip nalınlarının üzerinde abdest alırken hemen şeyhin bir gözü kör olur.
"Sübhanallah der, var adem elhamdülillah, işte bu an kale
feth olur" diye sağ ayağından nalmını çıkarıp öfkeyle havaya
atarak,
"Var Melik Tahir'e bizden selam eyle. Gazaları kutlu olsun,
diye haber eyle. işte o gazada batın aleminde ceng ederken bir
gözceğimiz şehit oldu" diye göz bebeğini bir hokkaya kor, anılan
elçi ile gözünü Akka Kalesi allında Tahir Baybars'a gönderir.
Elçi üç günde Akka Kalesi'ne gelir. Görür ki kale yerle bir olup
yerde yatar. Bütün Müslüman gaziler kaleye girmişler v~ kale
Müslüman ibadetgahı olmuş.
Elçi Melik Tahir'e gelip şeyhin selamıyla mübarek gözünü
[41a] verir, bütün Müslüman gaziler hayretler içinde kalırlar.
Meğer adı g~çen Şeyh Abidin hazretleri,
145
"N'ola davete uyarak gazada bulunalım" deyip abdest alır
ken gözü şehit olduğu sırada, ayağından nalmını havaya
attığında Akka'yı kuşatan Müslüman yiğitler gün gibi apaçık
görürler ki bir nalın havada uçarak gelip kalenin bedenlerine bir
kere nasıl vurursa Allah'ın izniyle hendek kenarında olan kale
duvarına büyük bir deprem isabet edip bütün burçları ve bedenleri
yerin dibine geçer ve bütün temelleri açığa çıkar.
Kısacası anılan nalın Akka Kalesi'nin beş kat duvarına beş
kere vurur, hala beş kat duvarları harap olur. Bütün temelleri
havaya bakar, burçları ve bedenleri yerin dibine geçmiştir.
imdi azizim evliya kerameti haktır. Büyük evliyalan inkar
etmemek gerek. Melik Tahir 7 sene bu Akka Kalesi'ni kuşatıp nice
kere yüz bin mancınık taşları vurduğu gülleler Akka Ovası'nda
yuvarlanıp toz toprak içinde yatar. O taşlar kaleye asla zarar
vermedi ama Haleb şehrinden bir kere bir şeyh nalmını atınca göz
açıp yumuncaya kadar kısa bir sürede 7 sene fethedilemeyen kale
bir anda fethedilmiştir. Bundan dolayı bütün akaid kitaplarında,
"Evliya kerameti haktır" diye yazmışlardır. Şeyh Abidin'in
şehit olan mübarek gözü bir mücevher hokka içinde Şam-ı Şerif de
Melik Tahir'in nur dolu türbesinin haziresinde korunmaktadır. O
mübarek gözü hakfr görmüşüm. Allah sırrını aziz etsin.
İşte Akka Kalesi'nin ilk fethi bu yüzden olmuştur. Nice kere
küffar istila etti ama yurt edemeyip firar etti.
Daha sonra (---) oğullarından Melik Kamil Mısır halifesiyken biraz tamir edip kale kulu koydu. Çerkezlerden Sultan Gavrf
elinde iken 922 [1516] tarihinde Selim Han Mısır'a giderken halkı
itaat edip kaleyi teslim ettiler.
Hala Şam eyaletinde Safet sancağı sınırında başka 300 kese
iltizam ile hakimi bin kadar asker ile yönetir yüksek mansıptır.
Beyine de 150 kese kalır ve 150 akçe şerif kazadır. Toplam
(---) adet nahiye köyleri vardır. Safet şehri bir merhale ve Kudüs
şehri üç menzil yerdir. Bu iki şehrin iskelesidir. Şehir naibi, şehir
muhtesibi, gümrük emini ve Şam yeniçerisi serdarı vardır, ama sipah kethüdayeri yoktur. Ve dizdarı, (---) adet kale neferatları,
nakibüleşrafı ve dört mezhepten şeyhülislamı vardır.
Seçkinleri ve ileri gelenleri asla yoktur. Zira bir ada yerdir.
Hepsi kara ve deniz tüccarı ve gemici cinsinden adamları vardır.
Ve iskele başındaki han içinde yedi kral taraflarından balyoz
unvanlı (elçi) kefereteri vardır.
146
Akka Kalesi'nin şekillerinin anlatılması: Akdeniz kenarında
bir körfez bitiminde bir düz kumsal ve eğimsiz yerde dörtgen
şekilli eski bir kaledir. Tamamı beş kattır. Her kat duvarı
yirmişer arşın enlidir. Bir sıra horasanf tuğla ve bir sıra dört köşe
yontma taş ile yapılmıştır. Ve beş kat duvarının aralarında birer
kat SO arşın enli hendekleri var. Hepsi beş kat hendektir. İçinden
Akdeniz geçer. 7 adet büyük kapıları var imiş. Fırdolayı büyüklüğü 9.000 adım kuşatır. Bütün burçları ve duvarları yıkılıp toprak
olup yerde yatar.
Bu büyük kale içi tamamen incir ve dut bağlarıdır. Yapı ve evlerden bir eser yoktur, ama bu kalenin güneyi tarafında deniz
kıyısında (---) tarihinde Süleyman Han vezirlerinden Koca Lala
Mustafa Paşa dörtgen şekilli bir küçük taş yapı kuleye benzer
güzel bir kale yapmış. Bütün çevresi 800 adımdır. Batı arafına
açılır bir kapısı var. Dizdar ve neferat hepsi burada otururlar.
Limana bakar 7 adet şahane balyemez topları ve sair cebehanesi var. Kale içinde tahıl anbarı, su samıçiarı ve bir Süleyman
Han Camii var. Başka yapıların tamamı taşra varaştadır ve bin
kadar kargir ve başka şunun bununla yapılmış ufak tefek evlerdir.
Niceleri de hasır ile örtülmüş garip evleridir.
Yapılarından donanımlı ve mükemmeli kale gibi iskele başın
da Sinan Paşa'nın Balyoz Haru'dır. Gerçekten de kaleden sağlam
ve dayanıklıdır. Ve iskele başında Sinan Paşa Camii küçüktür,
ama kalabalık cemaate sahiptir. Ve çarşı pazarı gayet azdır,
ama yine kıymetli şeyler Balyoz Ham'nda mevcuttur.
Ve şehrin dışında ufak tefek bir hamarnı vardır. Hamam için
tamamen zift ile döşenmiş, bir çeşit güzel bir koku duyulur hoş kokulu bir hamamdır, ama günden güne bu hamarnı kum doldurmaktadır. Zira İskender-i Zülkarneyn bu şehirde otururken kum için
bir tılsım yaptırmıştı. Günümüzde o tılsım yıkıldığından kum denizi bu şehri boğmaktadır. Bu hamam yakınında deniz kıyısında
limana büyük bir saray yıkıntısı var ki orada olan ibret verici garip yapılar meğer Ayasluk'da ve Edincik şehirlerinde •ola.
İskender Sarayı adıyla meşhurdur. [41b]
Bu şehri seyr edip dolaşırken iskele başında Sinan Paşa Camiinde cuma narnazına hazır olduğumuz sırada bir adet büyük
kalyon 12 p~re yelkenlerini açıp orsa bayraklarını ve haçlı san"'' şimşek gıjgırıp Akka limanına gelmede.
caklarını açıp
147
Cezayirli ile Felemenk ve İngiliz küffarının
büyük savaşının anlatılması
Önden gelen küffar kalyonunun ardınca bir küçücük potaç kalyoncuk bu kafir gemisinin ardı sıra kovarak o da orsa bayraklarını
ve yeşil sancağını açınca hepsi kırmızı fesli Müslüman gaziler,
kalyonun kıçı, başı ve palavrası üzere bağrı açık gaziler Allah
Allah sesine yol buldurup hemen dağ parçası gibi küffar gemisine
bir kat alabanda top vurdu, küffar da ona vurdu.
Bir yaylım tüfenk baştan ve kıçtan serpip kafir gemisine
sarılınca melun küffar semender kuşu gibi Nemrud ateşi içinde
kaldı; Bunun üzerine nice bin kurnazlık ve şeytanlıklar edip Cezayirli'den alarka oldu. Geminin içinde hazin sesle bir çeşit turompete frenk boruları çalınca şehir içinde olan balyoz kafirleri
Murtaza Paşa'ya, kadıya ve Safet hakimine mal dağıtmaya
başladılar. Murtaza Paşa "Görelim sonu neye varır" diye göz yumunca hemen Cezayirli var gücüyle yine kafire sarılmaya hücum
edince küffar yine yelkenlerini açarak "kale altı budur" deyip can
havliyle gemilerini karaya düşürüp yatttılar. Bütün kafirleri
taşra dökülüp kale altına geldiler. Cezayirli bu kere eli boş
hüsranla tırarnola edip liman içine gelirken onu gördük,
Liman ağzından iki pare dağ gibi kalyonlar yelkenlerini
döküp haçlı bayraklarını açıp limana girdi. Ardı sıra yeşil sancaklı iki kalyon al ve ala fesli asker ile kat kat Cezayirliler bu
iki gemiyi kovarak büyük limana girince hemen.önce giren Cezayirlinin küçük gemisi iki kafir kalyonunun önünü aldı.
İki kafir gemisi yelkenlerini ıstinkaya vurup cenge başladı.
Üç İslam gemisi arasında iki kefere gemisi birbirlerine sarılıp
Akka şehri önüne geldiler. Tam üç buçuk saat büyük ceng ettiler.
Akka şehri içindeki bütün halk top güllesinaen kaçtılar, ancak 7080 kadar adam şehir içinde şehit ve sayısız insan da yaralandı.
Müezzin minarede sala verirken minare gülle darbesinden yıkı
lınca müezzin de kaçtı. Sonunda bütün Cezayirliler bir ağızdan Allah Allah sadasma yol buldurup bir yaylım da top ve tüfenk vurup kıçtan baştan kafir gemilerine girdiler. Hemen dal-kılıç
çarmıhiara ve kafir direklerine çıkıp bütün çarmıh, abli, kazlı,
göncük, ıstaca, kurnal ve bütün yelken aletlerini balta ve kılıçlar
ile kesip ezanlar okudular.
Tam bir saat daha küffar ambar içinde cenk ettiler. Önce Felemenk gemisi feth oldu. Daha sonra İngiliz gemisi alındı. İki
148
kafir gemisini yedeğe alıp alarka bir top ve tüfenk şenlikleri ile
bir Allah Allah gülbangı (bir topluluk tarafından bir ağızdan ve
makamla yapılan dua) çekmişlerdir ki Akka şehrinin dağını,
taşını inletip o mahalde demir bırakıp yattılar. Beri tarafta kafir balyozlar bütün iş erlerine mal yedirip,
"Ne demektir, Osmanlının limanında gümrüğe gelmiş, yanaş
mış gemilerimizi padişah limanında, insanların ortasında ellik
(dost) gemiletimizi aldılar" diye Paşa tarafından sandallar ile
Cezayirliye adamlar gidince onlar da,
"Üç gün, üç gecedir Kıbrıs Adası'ndan beri ceng edip kovarak
bu aslieri bu mahalle düşürdük. Gaziler kanunu üzere yaralı maralımızdır. Mekke'de, Medine'de dahi olsa alırız" deyip Paşa'ya
bir Frenk kızı ve bir Freng oğlanı hediye gönderip yelken açtılar
ve aviarını yedeğe alıp şenlikler ederek Akdeniz deyip gittiler.
Tanrı şahittir karada durduğumuz yerde yedi sekiz saat bir
deniz cengi seyr ettik ki uzun müddet ömrümde görmemiş idim.
Daha sonra paşa bazı haneleri ve topdan yıkılan minareyi imar
etti, ama karada kalan kafir kalyonunu hilekar küffar bir sanat
etmiştir ki akıllar perişan olur.
Kalyonu çıkarılmasının anlatılması
Evvela şehir içinde nice yüz fıçılar topladılar. Her fıçıya birer ip bağlayıp ipierin birer ucuna da birer fıçı daha bağladılar.
100 fıçı kalyonun bir tarafında 100 fıçı bir tarafında kalıp bütün
sağlam ipleri geminin altında kaldı. Bu kere bütün fıçıları deniz
suyuyla ağzına kadar doldurunca fıçılar denize hattı. Her bir
fıçıya bir kafir tulumba koyup fıçıların suları tulumbalar ile
boşaldıkça gemiyi boş fıçılar kaldırdı ve kıç tarafında olan demiri tırarnola edip kolaylıkla gemiyi kurtardılar. İnsan [42a]
hayran olur.
Sanatçının bağenilen
becerisinin anlatılması
Bu Akka Salırası'nda 70-80 bin asker ile konaklarken zikri
geçen cengaver Cezayir kalyonlarından iki adet hizmetkfirıyla
bir pehlivan (sanatçı) çıkıp bütün askere, paşaya ve diğer ileri gelenlere yeşil bayraklar hediyeler verip,
"İbret verici temaşagahım vardır ki görmeye muhtaçtır" diye
herkesi savaş meydanına davet etti. Magrib topraklarında yetiş
miş bir ulu~·adamı idi.
149
Sözün
kısası
şaşırıp kalır.
üç gün ibret verici gösterilerde bulundu ki insan
Bu üç günde tüm ileri gelenlerden iki kese kadar mal
topladı.
Birinci marifeti: Nice yüz adamlara kavun, karpuz, kabak,
hıyar, turp ve havuç gibi yüz sebze ve ot tohumları verdi. Her
adam ellerindeki tohumları yere sokup seyre durdular. Hemen o
sanatçı tohumlar üzerine bir yeşil tulum içinde bir çeşit su serpti. O
anda bütün çekirdeklerden yeşil filizler çıkh ve bir anda bütün
ürünü olgunlaşh. Herkes ektiği yerden beşer onar kavun, karpuz ve
hıyar alarak birbirlerine dağıtıp yediklerinde bütün halk hayretler içinde kalıp dudaklarını ısırdılar. Sonra,
İkinci becerisi: Paşa askerinden nice hoşgörülü levendleri bu
ustanın izniyle pehlivanı bir büyük çuval içine koyup çuvalın ağ
zını öyle sıkı bağladılar ki Süleyman devleri çözemezdi. Bir kere
pehlivan çuval içinden "Ya Allah!" deyip çuvaldan dışarı çıktı.
Üçüncü ustah.k: Bütün halk üzerine bir efsun okuyup "üf!" dedi.
Bütün halk birbiriyle öpüşmeye başladılar.
Dördüncü marifet: Bir efsun daha etti. Bütün halk birbirlerini
başsız görüp korkuya kapıldılar.
Beşinci sanat: Bir efsun daha etti. Bütün halk birbirini çirkin
fiilde görüp bir hay huy sulu şakaları oldu ki bütün halk
gülrnekten yorgun düştüler.
................ (7 satır boş) ............... .
Üç günde bunun gibi ibret verici insanı hayrette bırakan ustalıklar sergiledi ki bütün insan deryası halk hayretler içinde
kaldılar.
Üçüncü gün sihir sanatı seyrini bildirir: Kuşluk vaktinde muhabbet meydanında iki hizmetçisine def çaldırıp kendi dönerek
ortaya gelip bir hayli döndükten sonra,
"Bugünkü gün siz erenlere son marifetimizi gösterelim" deyip
çantasından bir küçük karpuz kadar var bir kırmızı yuvarlak top
çıkardı. Ucunda bir kınnap ipi bağlı idi. Sonra gösteri meydanına
bir iri at kazığı kakıp o topun ucundaki ipi kazığa bağladı. O topu
eline alıp kazığa bağlı olan ipden çeke çeke on kulaç kadar ip topun içinden çıktı.
Bir kerre "Ya Allah" diyerek topu pazu kuvveti ile havaya
attı. O titreyerek havada asılı kaldı. Bütün halk da yine hayrette kaldı.
ıso
Birkaç kere topa "İn" dedi. Top yine asılı dururdu. Ey dostlar,
top hal dili ile,
·
"Bütün dostlar birer akçe vermeyince inmem" der, diyerek
para toplar. Birer kuruş ve birer altın vermiş adam var. Daha
sonra topun ipi dibine gelip,
"İşte akçe, in aşağı" dedi. Top yine yerinde dururdu.
Sonunda bütün halk ile ipi çekmeye başladı. On yerde ip kankal kankal yığıldı ki üç fil yükü ip oldu, ama bütün ipler, havada
olan topdan inip yığılırdı. Bu kere kendisi gazaba gelip hizmetçinin birine,
"Var şu topu indir" deyince hemen bir esmer renkli yamağı
topdaki ipe yapışıp ip cambazlığı ederek insanların gözü önünde
ipden yukarıya çıktı, ta havada topun üstüne çıkıp durdu.
"Bre topu indir ve sen dahi in" diye bağırdı.
Ne hizmetçisi ve ne topu inmedi. Onun için de yüz kuruş kadar
mal toplayıp yine "İn aşağı!" dedi.
Yamağı ve top inmedi. Bu kere öbür adarnma emr edip,
"Var şunları aşağı indir" [42b] diye tembih etti.
Gerçi bu köleler dilsiz gibi idiler. Üç günden beri bunlardan bir
tek kelime bile duyulmadı ama ne ki emr ederlerse emrine uyarlardı. Bu kere ikinci köle anılan kazık dibinden ipe yapışıp gemici yamağı gibi, örümcek gibi havaya tırmanıp öbür kölenin
yanına varınca o da orada durdu. Bu duruma da bütün halk hayret
etti. Hemen pehlivan,
"Bre inin oğlancıklarım!" dedi. Nice adamlar ile ipe yapışıp
çeke çeke üç kankal ip daha yığıldı, ancak oğlanlar havada asılı
dururlardı. Bu kere pehlivan telaşa kapılıp öfkelenerek,
"Hoş adam pişman olursun. İşime engel olma. Sana kıyarım!"
deyip dal-kılıç gösteri meydanında gezerdi, ama "Mana, şairin
içinde gizlidir" işaretini kimse bilmezdi.
Hemen para kesesinden bir kabak çekirdeğini yere dikip
üzerine anılan tulumdan su döktü. Anında büyük kırmızı bir kabak
çıktı. Hemen yine,
"Gel adam, benim hünerime engel olma!" diye meydanda dalkılıç serseri gezerdi.
"Bu kere bu hünerimi de seyr edin ümmet-i Muhammed" deyip
ipin yanına gelerek yine oğlanlara,
"Bre ininl:' diye bağırdı ve hayli akçe devşirdi.
151
Halktan nice hançer ve bıçak, kontuş ve çeşit çeşit esvaplar
alıp geyindi, para kesesini beline bağlayıp ip dibine geldi, elindeki kılıç ile bitirdiği kabağa bir satur vuronca kabak iki parça
oldu. O an ipe yapışıp örümcek gibi yukarı çıktı, oğlanların
yanına varınca dal-satur olup,
"Ben size inin aşağı demez miydim? Niçin inmediniz. Ey ümmet-i Muhammed sizi Allah'a ısmarladım. Endülüs diyarına bize
yol göründü. Bu köleleri, Allah emaneti olsun, bir hoşça defn eylen!" diye iki kölenin başlarını kesip aşağı attı.
"Benim sanatıma engel olanın dahi ölüsünü bir hoş defn edin!"
deyince hava kapkaranlık olup yerde kazığa bağlı olan ip
kırıldı.
O yoğun karanlık havada oyuncu adam göklere doğru kayboldu.
Bütün halk hayretler içinde kaldı. O iki kölemin kelleleriyle
cesetleri de gösteri meydanında kaldı.
"Bre paşanın masraf katibi Urum Mehmed Ağa da başsız bulundu" diye bir ses duyuldu.
Bütün halk vanp gördüler ki fakir Mehmed Ağa Akka Kalesi
içinde İskender Sarayı'nın yıkıntısının yüksek bir yerinden pehlivanı seyr ederken, marifetli bir çelebi olduğundan bütün esvaplarını ters giymiş ve ayağından pabucunu çıkarıp başına sokarak pehlivanın sihrini ve simyasını bozmaya çalışmış. Meğer
meydanda pehlivamn,
"Adam benim marifetime engel olma. Sana kıyarım. Sonra
pişman olursun!" dediği fakir Mehmed Ağa için imiş.
Hemen kabak bitirip kabağı kılıç ile kestiğinde Mehmed Ağa
İskender Sarayı'ndan aşağı düşmüş. Ters esvaplarıyla fakir
Mehmed Ağa'nın cesedini kaldırıp yıkayıp Hazret-i Salih yanında defn ettiler.
Köleleri de Akka kumiuğunda gömdüler. Sabahleyin hamama
gidenler gördüler ki iki kölenin mezarında iki keçi leşini sırtlan
kurtları çıkarıp bazı yerini yemişler. Meğer bu köleler asla
konuşmadıklarından siroya ilmi ile hareket eder bir cansız imiş.
Ancak merhum masraf katibi Çelebi'ye yazık oldu. İşte bu Akka
Kalesi'nde böyle bir acaip gösteri seyr ettik.
................ (1
152
satır boş)
............... .
Beyt-i Mukaddes iskelesi
Akka Kalesi'nin ziyaret yerleri
Evvela Akka Kalesi'nin ta ortasındaki yıkınnlar içinde kumlukta bir alçak kubbeli ve bir ufak tefek türbeli bahçe içinde,
Hazret-i Salih İbn (---) ziyareti salavatullahi aleyhi ve
selame. Bu kale bunların mübarek naaşları bereketiyle yapılıp
marnur olmuştur. Bu kaleyi bir kere küffar istila eylediğinde Hazret-i Salih'in cesedini kaldırıp İspanya'da büyük şehre yani
Kızılelma'ya götürmek istediklerinde mezar içinden acı bir sayha
(haykırış) duyulup cesede el uzatan küffarların tamamı o sayhadan helak oldular. Bunların hepsi İskender'in harap olan sarayı
yakınında gömülüdürler.
Hazret-i Salih aleyhisselam mucizesi: Hazret-i Salih Semud
kavmini imana davet etmekle görevlendirilmişti. Kavmi imana
gelmeyi asla kabul etmeyip türlü türlü mucizeler istediler. Niceleri,
"Şu karşıki kara kayadan bize bir deve çıkar, görelim ve
yanına erkek deve gelmeden hamile kalıp ondan bir köçek (yavru)
deve doğsun. Dişi devenin sütüyle geçinelim. Ondan sana iman getirelim" diye böyle nice çeşit mucizeler istediler.
Hemen o dernde Salih Nebf el açıp dua edince Allahu Taala'nın emriyle o yalçın kızıl kaya ikiye ayrılıp bir dişi deve
ortaya çıktı. Az bir vakit içinde dişi deve hamile kaldı ve ondan
çok sevimli bir köçekcik doğdu. Tam 30 sene bu develer ovada otlayıp sütünü bütün Semud kavmi [43a] sağıp geÇimlerini sağlarlar
dı. Yine böyle iken,
"Ey Salih, sen ne usta sihirbaz imişsin ki şöyle kızıl kayadan
bir deve çıkardın" diye bir kişi bile imana gelmedi. Sonunda dişi
deveyi öldürdüler. Salih Nebf duası ile yine kaya ikiye ayrılıp
devenin köçeği kaya içine girip kayboldu.
Hakfr Şam yoluyla hacc-ı şerife gittiğimde bu Naka (Dişi
deve) Kayası adlı mahalli görüp seyr ettik. Göklere doğru,baş
uzatmış bir kızıl kayadır. Hayy ve Kadfr olan Allah'ın izniyle
kaya iki parça olup devenin ortaya çıktığı yer ve yine köçek deve
girip kaybolduğu kaya kudret eliyle parça olduğu öyle apaçık bellidir ki, sanki hakkak ustası yemeni taşı, seylanı ve elması nasıl
kazır, siler, e,arlatır ve dialarsa öyle berrak yarıklı kayadır. İki
tarafı dar boğaz göklere baş çekmiş kayalardır.
153
Eski zamanlarda bu mahalde kayadan kayaya büyük bir
yapılmış olup Hicaz toprağı ile Şam sınırı bu kapı imiş. Hala o
kapı yerleri anılan kayada bellidir.
Bu kaya içinde saklanan deve köçeğinin böğürdüğünün sesini
Müslüman hacılannın develeri duyup o yerden bir adım ileri gitmeleri ihtimali yoktur. O kayalar arasında deve kemiklerinden
geçilmez bir dar yerdir. İşin sonunda develerimiz bu Salih devesinin inilti ve feryatlarını bu kayaların arasında işitmesin diye
bütün Şam hacıları bu Naka Kayası dibine yakın gelince yetmiş
hacı bir ağızdan Allah Allah seslerine yol buldurup gülhang-ı
Muhammedi'nin sesinden ve çınıltısından dağlar güm güm
gümleyip bütün insanlar dehşete kapıldılar. Bu kayalar arasında
nice yüz bin tüfenkleri ve emir-i haccın altı pare toplarını üç nöbet
atıp nice bin develeri böyle hay huy feryadı ile geçirtirler. Ta
hacıların sonu tamam oluncaya kadar bu Allah Allah sesleri kesilmez.
Yine böyle iken nice yüz deve kaya içindeki Salih devesinin
sesini işitip altta kalınca orada ilk kalan deveyi kurban edip
geçerler. Ve nice hal sahibi adamlar,
"Kaya içindeki Salih Nebf devesinin sesini işittim" der.
Mürnin ve muvahhidlerin ağızlarından duyduk, ama Tanrı bilir
hakfr duymadım. Böyle bir yalçın kayalı yerlerdir ki bütün Şam
hacıları her sene bu Hazret-i Salih kayaları arasından geçip ziyaret ederler. Peygamber mucizesi yüksek bir kayadır.
Hazret-i Salih zamanında bu kaya içinde dişi deve kaybolunca Cenab-ı Bad tarafından Hazret-i Salih'e Rabhani gizli ses
ile "Ya Salih, ruh ile'ş-Şam-Ey Salih! Şam'a git!" emri olunca
Hazret-i Salih Şam tarafına gitti. Cenab-ı Rabbi'l-İzzet bu
Semud kavmine bir gök gürültüsü, şimşek ve yıldırım azabını verip bütün Semud kavminin o gürültülü sesten ödleri patladı, oturdukları evleri yerle bir olup bütün kayalara oyulmuş mağara evleri yıkıldı. Hala bütün kapılarının üst eşikleri, kayadan
oyulmuş tavanları, yükleri ve dolapları tamamen yerin dibine
geçip kimi baş aşağı, kimi yan vermiş yatar evler ve saraylar var
ki bütün Şam hacıları bu Semud şehri içinden geçtikçe seyredip
Allah'ın gazabının ne idiğini görüp Ulu Yaralıcıdan korkuları artar, ibret verici harabedir.
Buradan, Hazret-i Salih bu Akka şehrine gelip (---) yıl
yaşayıp vefat edince bu temiz toprağa defn ederler. Hala bütün in-
154
sanların
ziyaret yeridir. Gerçi büyük bir bina türbesi yoktur ama
yine fukara çobanlardan yedi sekiz adet türbedarları ve hizmetçileri vardır, ama bu türbeyi de kum kapatmaktadır. Her sene
bütün şehir halkı toplanıp Hazret-i Salih'in mübarek ruhundan
yardım talep edip nice kere yüz bin arka yükü kumu denize döküp
Hazret-i Salih'in kabrini temizlerler. Hakfr de hizmetimiz
geçsin için eteğimle nice kere kum taşıyıp denize attık, Salih Nebf
ruhu için bir Yasın-i Şerff okuyup veda ziyareti ettik.
Hazret-i Adem aleyhisselam makamı ziyareti: Hazret-i
Adem atamız Şam yakınında Havran ovalarında çift sürerken
sığırlarını sulamaya bir kaç adımda bu Akka'ya gelirdi. Hala
Havran Nahiyesi'nden zamane halkının adımıyla Akka şehrine
altı konak yer menzil uzaklıktadır. Hazret-i Adem bu Akka'da
sığırlarını sulayıp ibadet ettiği çimenlik sofa üzerinde kayada
oyulmuş yüksek makamı vardır. Hala insanların ziyaret yeridir.
Aynü'l-bakar ziyaret yeri: Akka Kalesi'nin doğu tarafının
dışında, 1.000 adım uzaklıkta, bir yeşillik yerde 40 basamak taş
merdiven ile inilir bir Aynü's-sevr (Sığır pınarı), bir tatlı sudur.
Nice bin peygamberler bu Aynü's-sevr'e girip yıkandıklarından
hala nice kere yüz bin insan hastalıklı geyip bu pınarda yıkanıp
suyundan içince Allah'ın izniyle bütün hastalıklarından kurtulur,
vücudu düzelip beyaz inci tanesi gibi olur. Hatta bütün Akka uleması ve Beka halkı bu kaynağa Hazret-i Peygamber Hazret-i Ali
ile gelip girmiştir diye anlatırlar.
Üçündi özellik: Bu temiz pınardan güçsüz kuvvetsiz bir sığıra
yedi gün su verseler Tanrının emriyle ölüm mertebesinde ise bile
kurtulup öyle etlenir ve irileşir ki sanki Hamele-i arz sığırı ola.
Arap dilinde atasözüdür ki, bir adam şişmanlayıp zor hareket
eder olsa "Akka sevri (sığırı) gibi olmuş" derler. [43b}
Nimetli iki pınar ziyareti: Aynü's-sevr'e yakın iki akarsudur
ama kaynadığı yerden yine kaybolur abıhayattan işaret verir iki
kaynaktır. Tanrı'nın emriyle biri süt lezzetindedir ve birinin
başka bir hoş kokusu vardır. Cenab-ı Bari'nin ezell adeti odur ki
bütün sularda lezzet vardır ama koku yaratmamıştır, ama bu iki
büyük nimette bir koku vardır ki Tanrı bilir, hemen insan bir damlasını koklayınca sanki yeniden hayat bulup insanoğlunun dimağı
kokulanır.
Hekimler;.,bu tatlı pınarın ecel dışında 70 çeşit özelliklerini
yazmışlardır. Her sene nice bin adam girip yıkandıkça vücudunu
~
155
bulup bedeni öyle sağlamlaşıp
düzgünleşir ki vücudunu kelpeden ve cımbızla çekseler bir parça
etini koparamazlar. Nice tarihçiler,
"Hazret-i Hızır her zaman bu sudan içer!" derler. Hatta bu
hak1r kul şifa niyetine girip yıkanınca koşumsuz ata binmeye
başladım, o derece zinde ve tendürüst oldum ki değme yiğitler
bileğimi bükemez oldular.
bütün
hastalıklardan kurtulmuş
İki
küçük nimetin özellikleri
Bu da ona yakın bir geniş kuyu şekilli merdiven ile inilir bir
hayat pınarıdır. Lezette Kudüs-i Şerif'deki Ab-ı Selva'nın (Selva
suyunun) lezzetindedir. Genellikle bu pınarda Hazret-i İsa
yıkanmıştır diye Hıristiyanlar ve Frenk taifesi içip yıkanırlar.
Yahudiler ise Hazret-i Musa bu pınarda yıkanmıştır diye ziyaret
edip içerler, ama gayet müstamel etmişler.
Bu iki pınarın "Ni'meteyn-iki nimet" ismiyle isimlenınesi
"Manzara-i Enhar-ı Uyun ve Bi'r-i Germab" adlı tarihte anlatılır
ki,
Bizzat Hazret-i Risalete · sihirbazlar sihir ettiklerinde
Rabbant ilham ile Hazret-i Resul, Şam yakınında Busra şehrine
ticarete gelince .Busra şehrinde Bahlra adında bir rahip var idi. O
der ki,
"Ey Muhammed! Sende sihir belirtisi var, durma, Akka'da
Ni'meteyn derler iki pınar vardır, birine Hazret-i Musa girip
Fir'avnlıların sihrinden kurtulup Kızıldeniz kenarında Fir'avn'ın
ordusunu yendi. Bütün Fir' avnller sı.ıda boğulup Musa Nebf sihirlerinden kurtuldu. Birine Hazret-i İsa Neb1 girip İsrailiiierin sihirlerinden kurtularak göklere yükseldi. Ey Muhammed! Sen de
Akka'da o pınarlara girip yıkan. Beni' Kureyş kabilesi sihrinden
emin olup onlara galip gelesin. Ve ey Muhammed! Akka'da pınar
çoktur. Her hangi pınar sana 'Ben cennetin iki nimetiyim' derse onlara girip yıkan" deyince Hazret-i Resul, Bahlra rahibin
öğretmesiyle Akka'ya gelip gezip dolaşırken bu iki kaynak,
"Ey Muhammed! Cennetin iki nimeti biziz!" dediler.
Hazret Bismillah ile bu iki pınarda yıkanıp bütün sihirden
kurtulup "İşte iki nimet" buyurmuşlardır.
Bütün milletierin tarihlerinde bu Ni'meteyn (iki nimet) pınarı
yazılı olduğundan başka bizim nice yüz güvenilir kitaplarımızda
özellikleri yazılıdır. Bundan dolayı bütün memleketlerdeki bin-
156
lerce sihire, sevdaya v~ sara hastalığına yakalanmış insanlar bu
ni'meteynlere girip Allahu Taala'nın emriyle şifa bulup gider.
Hakir bir nicesine tanık oldum.
Hazret-i Server-i Ka'inat ve Mefhar-i Mevciidat Makamı: Bu
iki nimetlerde yıkarup temizlendikten sonra bu güzel yerde kaya
üzerinde ibadet ettikleri mahalde mübarek alınlarının secdeye
geldiği kayaya tesir ettiği yer apaçık bellidir. Burada da ibadet
olunur namazgahdır.
İki hurma ağaemın anlatılması: Akka'nın yine doğu tarafında
gökyüzüne doğru baş uzatmış iki hurma ağaçlandır ki her biri üçer
kere göklere uzanıp yine zemine inıniş, deve boynu gibi üçer kere
eğri hurmalardır. Akka halkı ihtiyarlarının anlattıklarına göre
bu hunna ağaçlan dibine üç yüce peygamber gelip,
"Esselamü aleyk ey iki ağaç" dediklerinde bu ağaçlar selam
alıp boylarını eğdiklerinden üç yüce peygamberin selamını aldık
Iarına işarettir, derler.
Başka bir anlatış; "Hazret-i Meryem babasız oğul getirdiği
için halktan utanıp Nablus şehrinden İsa ile bu hurma altına gelerek konakladığında bu iki hurma İsa üzerine gölgelik olup boyları
eğilmiştir. (---) suresindeki ' ... taze hurma ye, iç; gözün aydın olsun! .. ' [Meryem, 25-26] ayeti hikaye yollu Yüce Peygamber'e bu
ayetin inmesi bu iki hurma ağacı hakkındadır" derler.
Başka bir anlatış: Bazı Aka bilginleri, Cenab-ı İzzet Beka
Ovası'ndaki · Cebelü'l-Lübnan'a üç kere Cemal tecellisi ettiğinde
Rabbü'l-İzzet'in cemalinin utancından üç kere bu hurmaların yerlere secde ettiğine işarettir" derler.
Kısacası öyle büyük hurmalardır ki Basra, Lahsa, Cevazir,
cennet benzeri Bağdad ve Mısır-ı Kahire-i Muizzeddin'de böyle
büyük hurmaları görmemişizdir. Gerçekten de evliya ve enbiya
nazargahıdır. Ancak biri erkek ve biri dişidir. 20-30 salkım
hurma verir. Bir tanesini Frenkler bulsalar 100 altına alırlar.
İki hurmanın özellikleri: Bir adam ne kadar hasta olsa bu iki
hurma ağacının gölgesinde üç gün yatsa Allah'ın izniyle şifa. bulur, meşhurdur.
Hazret-i İsa ve Meryem makamı: Bu hurmanın dibine Hazret-i Meryem gelip oturduğunda bu dişi hurma önceden [44a] kurumuş idi. Meryem dua edip o an yeşerip taze hurma verir. Meryem yaş humnaları toplarken Hazret-i İsa hurmanın gölgesinde
sırt üstü yat~rken mübarek ayaklarının ökçesiyle taşa vurur.·
157
Ökçesinin taşa tesir ettiği iki ökçe çukuru hala bellidir. Hıristi
yanlar o İsa Nebi ayak çukurlanna gülsuyu doldurup yüzlerine sürerler, testilere doldurup ta dip Frengistanlara götürüp yüzlerine
ve gözlerine sürerler, vesselam.
Bu Akka şehri, eski bir şehir olduğundan nice yüz ziyaretler
daha vardır ama çok gezmekten yazmaya fırsat bulamayıp bu
kadarla yetindik. Bu Akka şehrinde tam iki ayda 1.600 kese tahsil eyledik. Buradan bütün İslam askeri ile kalkıp doğuya doğru 4
saatte sarp zeytinli dağlar içinde,
BeniKen'an vilayetinin özellikleri: İli içinde gidip,
Beni Rame Köyü: Safet sancağı toprağında yüz evli, camili,
han ve hamamlı, zeytinli ve dut ağaçlı bakımlı Teymani Köyü ve
zeamettir. Buradan yine doğu tarafına (---) saatte dağlar ve beller aşıp,
Vadi-i Limon Köyü menzili: Bütün orduyla bir limonlu salı
rada çadırlar ile konaklayıp bekaya malı tahsil ederken Akka
Kalesi'nden müsellem geldi: "Siz ma'zulsünüz" dediler.
Murtaza Paşa efendimizin aklı başından gidip düşman içinde
iken gayet üzülüp telaşa kapıldı. Ertesi, 1059 [1649] tarihinde
Asitane-i Saadet tarafından İpşir Paşa'ya Şam eyaleti verilince
müsellimi Köse Bayram Ağa geldi. Bütün Şam ileri gelenleri ve
Safet mollası ile gelip Paşa'yla buluşunca padişah emirlerini ve
hatt-ı şerifleri gösterip okunduğunda Murtaza Paşa efendimiz,
"İpşir Paşa kardeşimize Şam eyaleti mübarek ola!" diye Müsellim Bayram Ağa'ya bir yeşil çuka kaplu bir sarnur kürk
bağışladı. Bayram Ağa,
"Sultanım! Safet malından tahsil ettiğiniz bütün malı bize
teslim eylen!" deyince,
"Çık bre hınzır!" diye Bayram Ağa'yi katl edeyazdı.
Fakir Bayram Ağa, bayrama ererneye yazıp dokuz-gökkubbeli
otaktan taşra bayram ve seyrana gitti. Ardından padişah divanı
olup bütün Dürzi ve Teymani şeyhleri, kısacası bütün m_ir1 bekaya
mal verenlere Murtaza Paşa,
"Temessük (senet) vereyim, sizden şu kadar mal aldım ve şu
kadar bekaya padişah malı kaldı" deyince bütün Dürzi ve Teyman! şeyhleri;
"Var git Murtaza, selametle! Biz sana bir akçe padişah malı
vermedik Bizim sana verdiğimiz tamamen kadem ücretidir.
158
Bütün padişah malı hala bizim zimmetimizdedir. Senden gayri
görelim ne şekil vezir gelip Nakura Boğazı'nı aşabilir. Hala bütün mal bizdedir" dediler. Şeyhlerin bu sözleri siciliata yazıldı.
Murtaza Paşa bütün şeyhlerden "Zimmetimizdedir" diye temessükler aldı. Temessükler gereğinceSafet mollasından şer'i huccet alıp 1.600 keseyi larkkıdak yutup taze can bulunca bütün Dürzi
şeyhlerine 200 değerli elçilere, bu kadar sarıklar, çuka ve kumaş
lar bağışladıktan sonra vedalaştı. Bu mahalde bütün Şam askeri
izinli olup Şam'a gittiler.
Paşa efendimiz Safet şehrinde Hazret-i Yakub evlatlarını ve
Beytülhazen'i ziyaret etmeye niyetlenip bütün kendi askeriyle
Vadi-i Limon'dan kalkıp yine kıbleye doğru (---) saat sarp dağlar
aşıp,
Mağar
Köyü: Safet toprağında 100 haneli Teymanf Köyü'dür.
Bu mahallerde bir kayalı derelerde İsrailoğulları şehirlerinden
Hayyan şehri adında bir şehir var imiş. Ancak bütün halkı
mağaralarda otururlarmış ki, kat kat büyük mağaralardır. Hak
Taala bu kavme azab edip bütün arpa, buğday ve pirinçleri ve zeytinleri tamamen taş olmuştur. O derenin içi küçük taş pirinçlerle
doludur, "hacerü'r-ruz" derler. Hekimler ishal olmuş kimsenin
ilacına karıştırırlar. Zahfr (basur) hastalığından bile kurtulur.
Taş olan zeytinlerine "Yahudi zeytini" ve "Yahudi taşı" derler. Aynı zeytin büyüklüğünde ve şeklinde bir sert taşdır. Mesane
hastalığına yakalananlara bu Yahudi taşı gülsuyu ile bileğiye
sürüp ezilir. O sudan aç karnına, bir mesane hastalığına yakalanan kimse içse mesanesi yolu açılıp rahatlıkla idrarını yapabilir,
ama çok kullanırsa sidiğini tııtamaz olup selisü'l-bevle (idrarını
tutarnama rahatsızlığı) yakalanır. Gayet dikkatli olmak
lazımdır. Bu Yahudi taşını Rum'a, Arap ve Acem'e ve Hindistan
diyarına götüren başka tüccarları vardır. Bu mahalden kalkıp
(---) saatte doğu tarafına,
Ken'an vildyeti, Yahudi yurdu, Cuhud beldesi, ibret
veici kale Kefirnahun yani Safet şehrinin özellikleri
İlk yapıcısı Tufan'dan sonra Nuh aleyhisselam oğlu Sam'dır.
Hazret-i Yakub'a gelinceye kadar bu şehir o kadar marnur oldu ki
Askalan şehri, Hasan şehri, Filistin şehri, Taberistan şehri,
Kudüs ve Zağzağa şehri bu Safet şehri gibi marnur değil idi. Zira
bütün İsrailoğulları bu Safet şehrinden [44b] çıktığından eski ma159
betleri olup, benzetme olmasın halen günümüzde bile İsrailoğulla
rından olan Yahudi kavmine bu şehir Kabeleri olmuştur.
Bu şehri Selim Han 922 [1516] tarihinde Mısır Çerkezlerinden
Sultan Gavri elinden feth ettiğinde Hadım Sinan Paşa yazımıyla
altı kere yüz bin (600.000) Yahudi haracı yazılmıştı. Hala yine
70-80 bin Yahudi mevcuttur ki kat kat Yahudi evleri vardır. Ve
ömründe bir Yahudi bu şehri ziyaret etmese, eğer gücü yoksa
toprağından sürünmese, veya suyundan içmese, yahut ağaçlannın
solmuş yapraklarından kendine tütsü vermese yanlış inançları
üzere Yahudi olmayıp cuhud olur.
Bu şehrin ilk kurucusu, Yahudi tahtı ve Yahudi ziyaret yeri
olması, bütün ibret verici yapıları ve bütün hayrat ve hasenatları
tarihleriyle yazılmıştır.
Ve bütün ziyaret yerlerinde Hazret-i Yakub oğulları ve
kızları ve Hazret-i İsmail evlatları unvan ve isimleriyle, Hazret-i Yakub'un Beytülhazen'i, Sam kabri, Hazret-i Yusuf oğlu
Hazret-i Efrayim evi, Hazret-i İshak evi, Hazret-i İsmail evi,
Hazret-i Eyyub evi ve nice nice başka özellikleri, hepsi hacca
gittiğimiz sene seyahatnamemizin (---} [9. cilt] cildinde gayet gayet ayrıntılı olarak yazılmıştır, ama bu sene seyahatimizde
dünya gezgini ve insanoğlunun nedimi, dostu olan kimselere her
dilden bilmek çok gerekli olduğundan buraya Tevrat dili üzere
Yahudi dili yazıldı.
Yahudi
Melun eski kavimlerdir ki gayet tutucu, kah cuhud Yahudilerdir. 124.000 peygamberin dört bini Allahu Taala muhabbetinden rahat yataklarında vefat etmemişlerdir. Tamamını bu Yahudi taifesi şehit etmişlerdir. Yahya, Zekeriyya ve Circis (---}
(---) (---) (---} (---}gibi nice bin mürsel ve gayri-mürsel peygamberleri şehit eyledikleri bütün tefsir ve tarih kitaplarında yazılıdır.
Bir millete iki kitap nazil olmamıştır, ama bunlar öncelikle
Davud1 olduğundan Cenab-ı Bari Hazret-i Davud'a Zebur kitabım
indirdi. (---) suresinde "Davud'a da Zebur'u verdik." [İsra, 55]
ayeti kesin delildir.
Başlarda Hazret-i Davud vaiz ve öğütçü idi. Davud1 yüksek
ses ile Zebur ayetlerini okuyarak vaaz eder, öğüt verir, geçimini
sağlamak için ceng aletleri için demirden zırh yapardı. Sonra
Cenab-ı Barf, Hazret-i Davud'a Caliit Melik üzere sefere gitmeDer-beyan-ıLisan-ı
160
sini emretti. Talut Melik Hazret-i Davud'a iman getirdi. Cilut ile
Haleb eyaletinde MerCidabık Salırası'nda büyük bir savaş oldu.
Hazret-i Davud, Calut'un kellesine bir sapan taşı ile vurdu ki
Calut'un kellesi parçalanıp o an öldü. Cenab-ı Bari Hazret-i Davud'a Calut'un tahhnı ve mülkünü bağışladı.
Böylece hem peygamber ve hem padişah oldu. Buna delil olarak Bakara suresinde, "Davud Cdlut'u öldürdü; Allah ona hükümdarlık verdi ... " [Bakara, 251] ayetini indirmiştir, ama Hazret-i
Davud'a indirilen Zebur kitabında vaad etme, korkutma, hikaye,
emir, yasak, haram ve helal yoktur, tamamen duadır. Hala bütün
Yahudilerin sinagoglarında halıarnların kayış üzerinde okudukları Zebur'dur ve yemin ettikleri kitap da Zebur'dur.
Ama Hazret-i Musa'ya indirilen Tevrat kitabında vaad etme,
korkutma, hikaye, emir ve yasak, haram ve helal, cennet ve cehennem, a'raf, haşr u neşr, "... yaş ve kuru hiç bir şey yoktur ki,
apaçık bir Kitab'da olmasın." [En'am, 59] ayeti Kur'an-ı Kerimde
olduğu gibi Tevrat kitabında da bütün bu hükümler vardır, ama
Yahudi kavminden başka Hıristiyan milletlerden olanlardan
İsfeç, Felemenk, Dunkarkız, Danimarka ve Nemse (---) (---) (---)
(---) (---) (---) (---) (---) kefereleri tamamen Tevrat ve Zebur okuyup Yahudice kelimeler bilirler, ama mezhebieri Mesihiyye mezhebine aykırı bir alay sapık inançlı keferelerdir. Yahudi dili budur.
tire
3
kotra
ı
dos
2
s ey
6
s ete
7
ot
8
n eve
9
Un
çinko
5
4
d ec
10
kim anda
ne dersin
ve n ki
gel,
un dos
nerede idin
in kaza
evde idim
miyalom
ki kaziyan
ne işlerdin
avra porte
aça.kapuyu
canım
serele porte
kapa kapuyu
161
Miyaloma sinyar vamoz sadaka
Canım ağa! Git sadakaya.
miyaloma bono andarn
Canım bana güzel bak.
Miyaloma ono pa çuz dami
Canım bana bir ferc ver.
Miyaloma andami sinyar si
Canım bak ağam benim!
Yahudi isimleri:
Mordahay
Abraham
Mayliko
N isim
İsmail
İbrahim
Yako
Yakub
Duşenka
Kazeliko
Harun
................ (2
Yahudi
kadın
Musiko
Musa Çelebi
[45a] Zehirrya
satır boş)
............... .
isimleri (---) (---) (---) (---) (---) (---). (---)
................ (1
pastali ko
börek
İs ra' il
kaşar
pak
satır boş)
............... .
turfa
na-pak
sinago
tapınak
................ (5 satır boş) ............... .
Yahudi taifesinin bu özel lehçelerinden başka pek çok kelimeleri vardır ama bu kadarlar yetindik. (---) Ve Safet şehrinin de
nice bin özellikleri vardır ama hepsi yukarıda yazılmıştır.
Sonra paşa efendimiz bu Safet'ten cennet kokulu Şam'a gidip
bütün ihtiyaçlarını görmek için yola çıktığında hakiri Gazze
Paşası Hüseyin Paşa'ya on kese bakaya mal için dostuluk mektupları ile Şehaboğlu'na koşup,
Safet
şehrinden arz-ı
Askalan'da
Gazzetü'l-:Haşim şehrine gittiğimiz konakları
bildirir
Evvela güneye doğru sarp kayalık dağlarda, zeytin ağaçlı ormanlar içinden giderken Uyun-ı Tüccar Kalesi sol tarafımızda
kalıp 9 saatte,
Haddese Köyü menzili: Yüz haneli, bağlı, bahçeli ve bir camili Türabioğlu hududunda bakımlı köydür. Buradan deniz kıyısı
ile Aclun sancağı toprağında (---) saat gidip,
162
Hayfa Kasabası menzili: Türabfoğlu'nun tahtıdır. Sultan I.
Selim Han'dan beri ita-at eden ve bağlı olan Arap emirlerindendir. Han, cami, hamam ve küçük çarşısı olup deniz kenarına yakın
olduğu Kudüs-i Şerif ziyaretine gittiğimizde (---) cildimizde
ayrıntılı olarak yazılmıştır. Buradan yine deniz kıyısı ile nice
harap kaleler ve şenlikli ve bakımlı yerler geçip,
Leccun Hanı: Sol tarafımızda Mısır yolu üzerinde görünür
yerde kalıp biz yine deniz kıyısı ile,
(---) iskelesi menzili: Nablus toprağında Nablus, Kudüs
İskelesi'dir. Ancak Akka gibi işlek ve büyük iskele değildir.
Akka hakimi tarafından gümrüğü zabt olunur. Birkaç mahzenleri,
bir zaviyesi ve birkaç fellah haneleri vardır. Buradan yine
güneye doğru bir Kakun Sahrası içinde giderken,
Kakun Kalesi: Yine Mısır yolunda sol tarafımızda görünür
yerde kalıp büyük bir meşe ormaniarına girip (---) saatte,
Büyük Ka linseve Kalesi yani Felestin (Filistin) şehri
Eski Mısır Tarihi (kitap) sahibi Hıtat-ı Makrisf bu şehir için
şöyle yazmış ki; Nuh Tufanı'ndan önce de büyük şehir idi, ama Tufan' dan sonra ilk defa yeryüzünde yapılan büyük şehirlerden biri
bu Kalinseve şehridir. İbri dilinde Kalinsev bir şeyhin ismidir ki
Kıpti kavmi,
"Bu Şeyh Kalinseve peygamberdir. Sam ibn Nuh Kalinsev'dir" derler. 700 sene yaşayıp bu kaleyi inşa ettiğinden onun ismiyle isimlenmiş bir Kalinsev şehridir.
Daha sonra Buhtunnasr Kürdistan'dan çıkıp Hazret-i
Yahya'nın kanını Yahudilerden almak için Zağzağa şehrini, Taberistan şehrini, Kefirnahun şehrini, yani Safet'i ve bu Kalinseve
şehrini yakıp yıkıp bütün Yahudileri katiettikten sonra bu şehri
de yerle bir etti.
Daha sonra Emevflerden Ömer ibn Abdülaziz Şam ve Gazze
arası güvenli yol olsun diye imar etti. 922 [1516] tarihinde Sultan
I. Selim'e boyun eğdiler. Hala Nablus sancağı toprağında Kakun
Kalesi Nahiyesi'nde anayoldan uzakta bir ormanlık içinde btiyük
bir kaledir ki her taşı kubbe gibidir. Tarif edilmesinde ve anlatılmasında dil kısa kalır. Dizdarı, neferatları, kalesinde yetecek kadar cebehanesi, kale içinde Urban haneleri, taşrada camii,
hamarnı ve birkaç dükkaniarı vardır.
Buradarf·güney taraf ile batıya (---) saatte,
163
Şeyh Hazret-i Alem İbn Uleym ziyareti
Büyük bir türbe ve herkesin ziyaret ettiği bir yerdir ki yılda
bir kere büyük mevlid toplantısı olur. Bu mahalde Cekula Ham
Mısır yolunda kalıp yine batıya doğru bir saatte,
Büyük iskele Yafa Kalesi'nin özellikleri [45b]
Gazze sancağı topi'ağında deniz kıyısında dörtgen .şekilli bir
taş yapı, birin ve sevimli bir ş1r1n kaledir. Remle Nahiyesi'nde
Gazze subaşılığı hükmündedir. Dizdarı ve (---) adet kale neferatları vardır. (---) tarihinde yapıcısı (---) On yılda tamam
olmuştur. Gayet sağlam ve dayanıklı kaledir. Cebehanesi ve limanına bakar topları vardır.
Ve çok iyi demir tutar limanı vardır. Kıbrıs Adası'ndan, Şam
Tarablus, Sayda, Beyrut, Akka, İskenderiye, Reşid, Dimyat ve
Teyme Kalesi iskelelerinden her sene bu Yafa iskelesi'ne nice yüz
pare gemiler gelip Gazze'ye; Remle'ye, Lut Kasabası'na ve
Kudüs-i Şerif'e tahıl, meta, tüccar ve ziyaretçi getirirler. İşlek iskeledir ama Dimyat ve Reşid iskelesi gibi bakımlı ve süslü büyük
şehir değildir. Ancak 500 hanesi, camii, han ve hamamı, çarşı pazarı olan bağlı ve bahçeli bakımlı kasabaöktır.
Güney, doğu, kuzey tarafı tamamen kum deryasıdır. Kuzeyinde Akka Kalesi iskelesi 200 mildir. Güneyinde Tima benderi 70
mildir. Kudüs'e bir konak yerdir ki bundan yakın Kudüs iskelesi
yoktur. Kefere zamanı Kudüs hatırı için şehir büyük işlek iskele
imiş.
Buradan yine
kıbleye doğru
kumluklar içinde
şehir dışında,
Hazret-i Üzeyr İbn (---) ziyaret yerinin özellikleri
salaviitullahi aleyhi ve seliimehü.
Büyük peygamberlerdendir. İsrailoğulları kavmine gönderilmiştir. Halkından hiç kimse Üzeyr Peygambere inanmadıkların
dan Cenab-ı Bari onlara büyük veba vermiştir. Askalan şehrinden
dışarı kaçadarken Cenab-ı Allah Cibril-i Emin'e emr edip bunlara "Allah'ın iznine uyunuz" diye bir sayha vurdu. Hepsinin o
sayhadan ödü patıayıp biri biri üzere hepsi helak oldular.
Tümünün bir yerde helak olmalarının sebebi odur ki aramıza veba
girmesin diye birbirlerini kucaklamışlar, öyle tirkenip sık olmuş
lardı ki aralarından su sızmazdı. Daha sonra nice yüz yıl geçtikten sonra Hazret-i Üzeyr bu ölülerin kemik yığınlarına uğrayıp
164
gördü ki denizler gibi insan kemikleri birbirine çatılmış yatar.
Hayretler içerisinde,
"Ya Rabbi'! Bu ne haldir ki bütün ölülerin kemikleri bir yerde
yatar. Birisi bile dağılmış değildir. Bu ne hikmettir?" diye
şaşkınlık içinde iken ötelerden bir ses geldi ki,
"Ey Üzeyr! Bunlar benim veba azabırndan kaçarken helak
olanlardır. Senin duanı beklerler ki onlara yine hayat verem"
dedi.
Hazret-i Üzeyr dua edince Allah'ın hikmeti bütün organları
birbirine karış katış olmuşken her cesedin kemikleri yerli yerine
vardı. Cenab-ı Bari kudretini göstermek için bütün kemiklerine
üzerine sinirler ve damarlar bağlanıp üstüne deriler yaratıldı.
Daha sonra hepsi hayat bulup ayak üzere kalktılar. Hepsi birden
Hazret-i Üzeyr'i görünce,
"La ilahe illallah, Üzeyrun ibnullah-Allah birdirve Üzeyr
Allah'ın oğludur" dediler. Haşa sümme haşa Üzeyr'i Cenab-ı
Bari'ye ortak koşup diri edenin Hazret-i Üzeyr olduğunu sandılar
ki, (---) suresinde "Yahudiler: 'Üzeyr, Allah'ın oğludur' dediler.
[Tevbe, 30] dedikleri bu ayet ile sabittir.
Hala Yahudi kavminin sarı benizli ve kuvvetsiz olup ağızları
koktuklarının aslı: Hazret-i Üzeyr duasıyla ölü iken hayat bulan
Yahudi taifesi neslinden olan Yahudilerin hala ağızları leş gibi
kokup yüzlerinde ve gözlerinde nur yoktur.
Daha sonra Hazret-i Üzeyr Nebi'lOO sene yaşadıktan sonra
vefat edip Filistin'de Remle'de defn ettiler. Daha sonra Cenab-ı
Bari kudretini göstermek için Hazret-i Üzey/e ve Üzeyr'in eşe
ğine hayat verip 300 yıl daha halkı dine davet ettiğini Cenab-ı
Allah, Habibi Muhammed Mustafa'ya hikaye yollu (---) suresinde, "Allah da kendisini yüz sene öldürüp sonra diriltti." [Bakara,
259] ayeti ile bildirmiştir.
Hazret-i Üzeyr'i ölüden diri edip yine halkı dine davet
ettiğini bu ayet bildirirler. Daha sonra yine Hazret-i Üzeyr vefat
etti ve Yafa şehri dışında bu mezkfır mahalde defnedildi. Onun
için Hazret-i Üzeyr'in iki yerde mübarek kabri vardır. 'Biri
Remle'de, biri bu Yafa şehri dışındadır.
Ölü iken dirilip iki kere ölen peygamberin biri bu Hazret-i
Üzeyr'dir. Biri kırk kere ölüp dirilip külü göğe savrulup yine hayat bulan H~zret-i Çircis aleyhisselamdır ki Musul'da gömülüdür,
ama bu Hazret-i Üzeyr'i, mübarek kabrinden İspanya küffarı
165
çıkarıp Kızılelma'ya
götürmek istediklerinde büyük bir deprem
olmuştur. Bu depremden AskaHin şehri, Filistin Remle şehri ve
Kalinseve Kalesi şehri harap olup içindeki bütün kefereler de
helak olmuştur.
Bu üç belde 300 sene viran yatıp marnur olunca Mısır padişah
larından Melik Kamil zamanında yine [46a] İspanya kefereleri
Kudüs'i istila ettiklerinde Hazret-i Üzeyr kabrine el uzatmaya
cesaret edemeyip Hazret-i Üzeyr'in eşeğinin kemiklerini kabrinden çıkarmışlardır. Hala eşeğin iki ön ayakları Nemse Çasarı'nın
hazinesinde cevahir kutu ile durur, eşeğin tırnaklarını mücevherle bezemiştir ve hazinesinde saklıdır. Ve arka ayakları İpanya
Kızılelması'nın İrimpapa hazinesindedir. Diğer kemikleri yine
Yafa şehri yakınında Hazret-i Üzeyr yanında gömülüdür.
Küffarın Kudüs'ü işgal ettiği sırada Malta küffarı fırsat bulup
Nablus yakınında Sabastiye Köyü'nden Hazret-i Yahya'nın
mübarek cesedini çalıp Tarsus yanında karargahıarı olan Karagözgez adlı kaleye götürdüler. Onu Me'mun Halife feth edince
Malta küffarı Hazret-i Yahya cesedi ile Malta Rodosu Kalesi'ne
vardılar. 928 [1522] tarihinde onu da Süleyman Han kuşatınca
Hazret-i Yahya cesedini hala Malta olan adada cevahir sanduka
içinde Sencuvan hazinesinde sakladılar. Sencuvan, Yahya Nebi
vücududur. Onu kendilerine rical-i gayb edinip onun mübarek elinin nakşı olan bayraklarını açıp ne tarafa yöneliderse muzaffer
olurlar.
Malta küffarının bütün kafider arasında saygın ve üstün olmalarının sebebi, Hazret-i Yahya cesedinin onlarda olmasındandır,
ki Sencuvan namıyla meşhur olmuştur, ama mübarek başları Şam-ı
Şerif Kalesi'nde Ümeyye Camii ortasında yerin altında bir altın
tepsidedir. 797 [1393] tarihinde Timudenk açıp ziyaret edip
görmüştür.
Ama bu Yafa şehrinde Hazret-i Üzeyr'in mübarek kabrini
hiçbir kimse açmayı başaramamıştır. Her peygamberin hayatlarındaki gibi kimi celal (haşmet, sertlik), kimi cemal (lütuf,
yumuşaklık) sahibidir. Hazret-i Üzeyr celal sahibi olduğundan
mübarek kabrine hiçbir sapık kral el uzatamamışlardır.
Bu Üzeyr ziyaretini edip yine kıbleye doğru düz ve geniş
şenlikli ova içinde (---) saatte Şeyh Rudin hazretlerini ziyaret
ettik. İhtiyaç sahiplerinin ziyaret yeri olan bir tekkedir. Bu
semtlerde kıyıya inen Türkmen kabilesinin tamamı Hazret-i
166
Üzeyr'e inanırlar ki hala tasarruf sahibi olup ulu sultandır. Buradan (---) saatte,
-
Hazret-i Lut Kasabası'nın özellikleri
Eski şehirlerdendir. Hazret-i Lut burada oturduğu için Lut
şehri derler. Bu da büyük şehir imiş. Buhtunnasr'ın yakıp yıktı
ğının izleri ve kalıntıları hala açıkça bellidir. Gazze sancağı
toprağında Remle Kazası Nahiyesi'nde, Lut Gölü kıyısında 1.000
haneli, üç camii ve mescitleri olan, han, hamam, tekke ve çarşı
pazarı süslü şirin bir kasabadır. Bağı ve bahçesi ve güzel bostanları vardır.
Suyu ve havası o kadar beğenilmez. Zira Lut Gölü'nün bir çeşit
kötü kokusu tiyab rüzgarında gelip bütün halkını sersem eder. Hakimi maktu'u'l-kalem ve mefruzu'l-kıdem {---) Paşa evkafı olduğundan mütevelll hükmeder. Muhtesibi, naibi ve subaşısı vardır
ama Şam yeniçeri serdarısı yoktur. {---)
Zehir gibi ve kötü kokulu Lut Gölü'nün özellikleri
Bu göl odur ki Hazret-i Lut zamanında Lutf kavmi Cenab-ı
Bari' gazap edip pis leşlerini Cenab-ı Allah meleklere emr edip bu
denize döktürmüştür. Bütün leşleri nice zaman bu gölün üzerinde
yüzdüğünden pis leşlerinden gölün suyu kötü kokulu olmuştur. Hala
günümüzde bir sasık (pis kokulu) göl ve kara yüzlü denizdir.
Emevi' halifeleri zamanına gelinceye kadar bu göl üzerinde
her sabah binlerce kefenli taptaze ölüler bulu~urmuş. Meğer rahmet develeri ile vekil melekler Lutileri kabrinden çıkarıp bu göle
dökerlermiş. Lut şehri hakimi tarafından kefenlerini almaya
emin adamları kayıklar ile varıp ölülerin kefenlerini başları
ucundan çözüp kefenlerini alınca avret yerleri kapkara kül olup
vücutları çok pis kokarmış. Hemen leşlerinden kefenleri çıkınca bu
gölün köpek balıkları öncelikle Lutllerin avret yerini koparıp
yerler imiş. Kefen için başka bir emanetçi adamı olurmuş. Her sene
40-50 bin kefen toplanırmış, ama Emevflerden sonra bu durum
Müslümanlara olmamıştır, ama Lut Kasabası'nda (---) c'amii
imaını Zeynüddin hazretleri, Şeyh Necibüddin, Şeyh Aliyülvahi
ve Hatib Muhammed Şinavi hazretleri yemin ettiler ki,
"Nice kere bizim tarafımızdan görülmüştür ki yakın zamanda
nice yüz LUtJ.kavmi bu gölün üzerinde gezip kenara gelince çiftçiler
beyaz miskali' pamuk kefenlerini alınca öncelikle organİnı ve yu-
167
murtalarını
gölün balıkları harp harp koparıp yerler" diye
tanıklık ettiler. Bundan dolayı Lut şehri halkı, [46b] "Bu gölün
balığı Lutllerin etini yerler" diye dindar olanlar bu gölün balı
ğından yemezler. Ve Allah korusun arslan pençeli bir çeşit siyah
balığı olur, insan etinden başka bir şey yemez derler, tuhaf ve
acaip bir Lut Gölü'dür.
Bu kasabayı seyr edip yine kıbleye doğru 2 saatte,
Filistin memleketi tahtı, sağlam sur
eski şehir Remle Kalesi'nin özellikleri
Tarihçilere göre; Tufan'dan sonra yeryüzünde kurulan büyük
şehirlerden biri de budur. İlk yapıcısı Hazret-i Nuh oğlu Sam'dır.
Daha sonra Buhtunnasr Fustat şehrini, yani eski Mısır'ı harap
etmeye giderken bu şehri harap etmiştir. Nice kere imar olup ve
nice kez yıkılmış, nice melikten meliğe geçmiştir. Sonunda 922
[1516] tarihinde Selim Han, Mısırlı Gavr! elinden feth etmiştir.
Gazze sancağı toprağında (---) adet köylerinden kadıya senede
yedi kese hasıl olur. Muhtesibi, subaşısı ve Şam yeniçeri serdan
vardır. Şeyhülislam ve nakibüleşrafı vardır.
Şehri toplam (---) adet mahalle ve tamamı (---) toprak, cibiz
ve kireç ile örtülü, bağlı ve bahçeli, bakımlı ve şenlikli iki katlı
güzel ve süslü evler ve saraylardır. Ve bunlardan (---) sarayı (---)
( ---) (--- ).
Rimle (Remle) Kalesi'nin şeklinin anlatılması
Safi kumuk içinde bulunduğundan Rimle (Remle) Kalesi derler. (---) şeklinde sağlam taş yapı güzel bir kaledir. Fırdolayı
büyüklüğü (---) adımdır, ama hendeği gerçekten de kum ile
dolmuştur. Ve toplam (---) kapısı vardır .
................ (1 satır boş) ............... .
Kale içinde toplam (---) hane vardır. Dizdan ve 70 adet neferatları bu kalede otururlar. Deniz kıyısından (-~-) (---) olduğundan serhad olup iyi büyük topları ve ihtiyacı karşılayacak
kadar cebehaneleri vardır, ama burçları ve bedenleri Rum kaleleri gibi sağlam ve dayanıklı değildir. Allah bilir (---) (---)
yapısı olmak ihtimali vardır.
Kale dışındaki varoşu gayet bakımlıdır. Tamamı (---) mihraptır. (---)
................ (4
168
satır boş)
............... .
Geri kalanı (---) toplam (---) adet mescitlerdir. (---) (---) (---)
(---) (---) (---) (---) (---r<---) (---)
Hepsi (---) adet derviş tekkeleridir. (---) (---) (---) (---) (---)
(---) ( ---)
Tamamı
(---) adet
sıbyan
mektebdir. (---) (---) (---) (---) (---)
(---) (---) (---)
Toplam (---) adet tüccar
hanıdır.
(---) (---) (---) (---) (---) (---)
( ---) ( ---)
Hepsi (---) adet gönül alan
hamamdır.
(---) {---) (---) {---)
(---) (---) (---)
Tamamı
(---) adet hayat suyu sebilleridir. {---) (---) (---) {---)
(---) (---) {---)
çarşısıdır.
Toplam {---) adet sultan
(---) (---) (---) (---) (---)
(---) (---) {---)
Mahbub ve
mahbubanının
övülmesi {---) (---) (---) ( ---) (---)
{---) {---) {---)
Beldenin ikliminin
anlatılması
(---) (---) (---) {---) ( ---) (---)
(---) (---) {---)
Tahıllarının beğenilenleri
(---) (---) (---) (---) (---) ( ---) (---)
{---) (---) (---}
Yiyeceklerinin özellikleri: Evvela bunların içinde Remle karpuzunun yeryüzünde olmak ihtimali yoktur. Gayet sulu ve lezzetlidir.
Sanatlarının övülmesi {---) (---) (---) {---) (---) (---) {---) (---)
(---)
İçeceklerinin anlatılması (---) (---) (---) (---) (---) (---) (---)
(---) {---) (---)
Yapılarının anlatılması
(---) (---) (---) ( ---) {---) (---) ( ---)
(---) [47a]
Eski şehir, büyük belde Remle'de gömülü olan büyük
peygamberler ve evliyiiların kabirierini bildirir
Evvela, Hazret-i Nuh oğlu Hazret-i Sam oğlu Hazret-i Erfahışd ziyareti: Hazret-i Erfahışd'ın ömrü 465 senedir. İbn Abbas'a göre Cemşid zamanında vefat etmiştir ve bu Remle dışında
yatmaktadır. Hala gönül erbabının ziyaret yeridir, ama Cemşid'in ömrünün ne kadar olduğu belli değildir. Ancak nice tarihçiler 700 yıl padişah olup taht üzere oturmak, ilmi konuları
tartışmak, sil~h yapmak, yün ve ibrişim elde etmek, çeşit çeşit
169
hayvanların
derilerini tabaklayıp kürk giymek, dalgıçlık ettirip
deniz dibinden inci çıkarmak, şehirden şehire yol açmak, kerpiç,
kireç, üstübeç, müşk, ud ve anber, kalye, misk ve türlü türlü kokular
bulmak, çadır, hamam, boru, zuma, gözlük, sabun ve kiriş yapmak,
halkı dört bölük edip birini ulema, birini sipahi (asker), birini
sanat ehli ve birini ziraat ehli edip Istacr şehrini imar eyledi.
Tahtında karar e&p adaletle krallık ederken bunayıp Rumeli
bölgesinde Filibe, Tırhala ve Maşkolor panayırları semtinde
haşa sümme haşa tanrılık davasında kalkışmıştır. Cemşid
üzerine Şeddad ibn Ad yürüyüp Cemşid Boğazhisar'dan Anadolu
tarafına geçmiştir. Deniz gibi asker ile Ayasuluk adındaki eski
şehrin ovasında Cemşid ile Şeddad oğlu ve Dalıhak ile büyük ceng
etmiştir. Sonunda Cemşid askeri yenilince Cemşid'i bağlayarak
Dalıhak'ın huzuruna getirip iki levha arasına Cemşid'i koyup
testere ile iki parça ederken "Erre fahışda iman getirdim. Erre
fahışd! Erre fahışd" diye iki parça olup öldü.
Bazı tarihçiler Cemşid'in son nefesinde imana gelmesine ye's
imanıdır, demişler. Onun için Erfahışd ibn Sam'a Erre Fahışd da
derler. Hala Cemşid Kuşadası şehri yakınında Ayasuluk dışında
doğu tarafında gömülüdür ve ziyareti yasaktır.
Beri taraftan, yine Remle şehrinde Hazret-i Lokman ibn (---)
ziyareti: Sudan vilayetinden karayağız bir hakim idi. Cenab-ı
Bad kendisine hikmet ilmi verip bütün dağlarda olan otlar kendisiyle hal dili ile konuşup,
"Ey Lokman! Ben filan derde devayım" derler idi. Hatta ecele
derman bulmaya çalıştı. Arz-ı Mukaddes'in bitiminde Adana
şehri yakınında Misis şehri köprüsünden Ceyhan Nehri üzerinden
geçerken Cibril-i Emin, elinden kitabını kanadıyla Seyhan
Nehri'ne attı.
Lokman sonunda dünyayı gezmeye çıkıp Yukarı Said toprağında Asvan şehrinde Hazret-i İdris'in mağarası içinde nice zaman oturdu. Hak1re omağaraya girmek nasip oldu. Tanrı hakkı
için hala o nazargah mağara içinde zencefil, tarçın, karanfil,
besbase, kebabe ve kakule kokusundan insanın dimağı kokulanır ..
Oradan hava değiştirerek bu arz-ı Filistin Remle'de ecel derdine derman bulamayıp hakikat üzere hava değiştirip hayat tarafına gitmiştir. Remle şehri dışında gömülüdür, ama bazı tarihçiler peygamber olduğunu iddia etmişler, ama bazı tefsirciler
(---) suresinde "Lokman demişti ki ... " [Lokman, 13] ayetinin yoru-
170
munda peygamberliğine inanmışlardır. Bütün halkın ziyaret yeridir. Buradan,
Enuş ibn (---)(---)ziyareti: Ömrü (---) (---) (---) (---} (---) (---}
(---) {---} dür. Buradan,
Hazret-i Kaffah ibn (---) ziyareti: Ömrü (---) (---) (---) {---)
(---) (---) (---)(---)dür. Buradan,
Hazret-i Hanuh ibn (---) (---) ziyareti: Ömrü (---) (---) (---)
dür. Ve,
Hazret-i Kınan ibn (---) (---) ziyareti: Dalıhak-ı Marf zamanında vefat etmiştir. Bu Remle dışında gömülmüştür. Aziz
ömürleri 460 sene olmuştur. Ve,
Ubbade b. Sarnit ziyareti: Ensar'dandır. Amr ibnü'l-As ile
Mısır fethinde bulunup Hazret-i Osman zamanında 34 senesinde
vefat etti.
................ (2.5 satır boş) ............... .
Yanvan Tarihi'ne göre, Filistin Remle şehrinde 73 peygamber
gömülüdür. Tufan'dan önce vefat edenler o kadar [47b] belli
değildir ama Tufan'dan sonra Rablerine kavuşup nur dolu kabirleri belli olan bunlardır, ama büyük velilerin nur dolu kabirierinin
sayısına sınır yoktur. Allah hepsine rahmet eylesin.
Buradan yine kıbleye doğru çöller içinden {---) saatte düz
bakımlı ovalardan gidip,
Sedud hanı menzili: Gazze toprağında bir bakımlı süslü şirin
kasabadır. Kale gibi bedenleri var büyük bir handır. Camii, hamamı ve küçük çarşısı var,
................ (2 satır boş) ............... .
Buradan yine kıbleye doğru (---) saatte,
Askalan vilayeti,
Arz-ı
Hasan hududu, eski
Marmaşim şehri
yani Gazzetü'l-Haşim
(Gazze) Kalesi'nin özellikleri
Bu eski şehre ayak basınca doğru vilayet hakimi olan
Hüseyin Paşa hanesine varıp tanıştık. Murtaza Paşa efendimizin
mektuplarını, pervane yayı ve Freng1 hare hediyelerini verdiği
mizde cihan kadar hoşlandı. Dostluk mektupları okunup,
"Evet borcumuzdur. İnşaallah sizinle gönderip borcumuzu
öderiz" diye hak1re güzel bir ev hazırlattı. Paşa ile gece gündüz
has sohbet ed,erdik. Meğer paşa bir alçak gönüllü, yarandan
171
Hatem-i Tay gibi kerem sahibi, iyi yazan ve tarihçi kimse imiş.
Bu hakirin seyahati çok sevdiğimiz kendilerinin malumları olup
şehrin alimler, salihleri ve tarihçilerin topladı. Gece gündüz nice
güvenilir tarih kitaplarını okuyup onlardan çıkardığımız üzere
Tufan'dan sonra kurulan eski şehirlerden biri de bu Gazzetü'lHaşim şehridir. Bunlar kitaplar, Tarihçi ibn Zolak (Solakzade?),
el-Hıtatı 'l-Kazai ve Tarihu't-Tecrzd fi's-Sahabe li-Zehebz adlı
tarihlerdir ki Gazze'nin özellikleri onlardan çıkarılmıştır.
İlk kurucusu Tufan'dan sonra Nuh aleyhisselam oğlu Sam oğlu
Mermaşim'dir. Bu Mermaşim 1150 sene yaşamıştır. Arz-ı Hasan ve
Teberistan'da nice şehirler kurmuştur. Bu Gazze'yi Marmaşim'd(m
üç mil uzaklıkta büyük bir şehir inşa edip ismini Marmaş koydu.
Hala Buhtunnasr'dan beri haraptır. Hala bir köy gibi kalmıştır.
Calinus hakim imar olduğu zamanda orada gömülmüştür.
Ama bu Gazze evliya ve enbiya nazargahı olduğundan hala
mamurdur. Ve nice bin devletten devlete düşmüştür. Sonunda Mısır
meliklerinden ve Çerkezlerden Sultan Gavrf elinden Osmanlılardan I. Selim Han 922 [1516] tarihinde feth etmiştir. Şam
eyaletinde sancakbeyi tahtıdır. Sancakbeyinin padişah tarafın
dan hassı 508.338 akçedir. Zeamet sahipleri 7 ve timar sahipleri
107'dir. Kanun üzere cebelüleri ile toplam 1150 asker olup paşası
ve alaybeyisi sancağı altında sefer eşerler.
300 akçe şerif kazadır. Toplam (---) adet bakımlı ve şenlikli
köylerinden her sene adalet üzere kadıya 4.000 kuruş ve paşasına
80.000 kuruş hasıl olur. Adı geçen sancak gayetle marnur şenlikli
vilayettir. Dört mezhepten bütün ilimleri öğrenmiş şeyhülislam
ları, nakibüleşrafı, şehrinin ileri gelenleri, büyük alim ve salihleri, bol ve muhteşem sipahi taifesi, ticaret ehli, zengin ehl-i
hizmetleri ve sanat sahipleri vardır.
Şehir naibi, şehir subaşısı, şehir muhtesibi ve şehir bacdarı
vardır. Zira bu şehir ebedi hayat kaydı ile Hüseyin Paşa'nın, Selim Han'dan beri miras mülk ocaklıkları olduğundan bütün muhtesib b§.cdarının gelirleri paşanın hassıdır.
Gazze Kalesi'nin şekli: Eski zamanda yapılan kalesini Buhtunnasr harap ettiğinden (---) tarihinde kalesinin yapıcısı (---)
dır. Deniz kıyısından doğuya doğru bir saat uzaklıkta kumluk
içinde dörtgen şekilli bir küçücük taş bina güzel birkaledir. Duvarının boyu 20 mimar arşınıdır. Tamamı (---) adet burçtur. Ve
172
hepsi (---) bedendir. Kıbleye doğru açılan bir demir kapısı var
ama etrafında hendeği ·c---) . Fırdolayı büyüklüğü (---) adımdır.
Bu kalenin dizdan ve (---) adet kale neferatları daima mevcut olup bekçilik ederler. Zira gayet tehlikeli Çöl Arapları serhaddi olduğundan düşmanı çoktur. Kale içinde bütün Gazze ileri
gelenlerinin ve köylerin halkının değerli eşyaları saklanır.
Kale içinde hepsi temiz toprak ile örtülü bağsız ve bahçesiz
ufak tefek neferat haneleri vardır. Bir camii, buğday anbarları,
[48a] cebehane mahzenleri, yetecek kadar cebehanesi ve çok güzel
şahi topları vardır. Bu kalenin kıblesi tarafında şehrin varoşu
vardır. Ve kale kapısı önünde yol aşırı bir mescidi var, üç vakit
namaz kılınır ve kalabalık cemaatli mescittir.
Gazze şehrinin anlatılması: Düz geniş ovada toplam 6 mahalle ve hepsi 1.300 haneli şehirdir. Bütün yapıları kargir taş
bina ve yüzeyleri tamamen toprak, kireç ve cıbız (alçı) ile örtülü
büyük saraylar ve evler ile bezenmiş, çeşit çeşit yapılar ile süslenmiş bağlı ve bahçeli eski bir şehir ve büyük yerleşim yeridir.
Toplam (---) adet saraydır. Evvela Hüseyin Paşa Sarayı'nın
övülmesinde dil yetersiz kalır ki her gece 100-200 atlı konuk eksik
değildir.
................ (1 satır boş) ............... .
Gazze camilerinin anlatılması: Tamamı 70 mihraptır. 11'i
cuma namazı kılınır nur dolu camilerdir. Evvela çarşı içinde kalabalık cemaate sahip,
Vilayetin valisi Hüseyin Paşa Camii: Yeni yapı güzel bir camidir ki bütün Mısır, Şam ve Kudüs mimarlarının birbirleriyle
yarışıp ustalıklarını göstererek inşa ettikleri benzersiz bir camidir ki hendese ilmi sahibi olan kimseler insaf gözüyle baktıkla
rında ağızlarını kapatıp hayretler içinde kalırlar. Marifetli usta
bu camiye üç kat şerefeli uzun bir minare yapmış ki Mısır, Şam,
Irak-ı Arap ve Irak-ı Acem'de benzeri yoktur. Sonra,
Sinan Paşa Camii: Yemen fatihiSinan Paşa'nındır, ama o kadar geniş değildir .
................ (4 satır boş) ............... .
Bu camilerden başka geri kalanı mescitlerdir. (---) (---) (---)
(---) (---) (---) (---) (---) (---) (---)
Darülhadislerin
5(,
anlatılması: Tamamı,
................ (1.5
satır boş)
173
Kur'an
darülkurraları
ve
sıbyan
mekteplerinin
anlatılması:
Tamamı,
................ (1.5 satır boş) ............... .
Derviş tekketerini anlatılması: Tamamı 7 tekkedir. Şehrin
kıblesinde Şeyh Şavan Tekkesi, cennet bağı gibi bir tekkedir.
Ve şehrin ortasında Abdüllazim Tekkesi.
Ona yakın Ali Mergan Tekkesi, büyük ziyaret yeridir.
(---) (---) (---) (---) (---) (---) (---) (---) (---) (---)
Tüccar
hanlarının anlatılması:
................ (1,5 satır boş)
Gelen-giden yolcu kervansarayları:
................ (1.5 satır boş) ............... .
Susamışların sebillerinin anlatılması: Tamamı 200 sebilhanedir. Bu şehir çöllük yerde kurulduğundan akar ırmakları yoktur ve bir abıhayat su kuyusu var. Bütün askere yeter, şehir
içindeki bütün sebillerin hayat suyunu develer ile bu kuyudan
taşırlar.
Gönül alan hamamların anlatılması: Tamamı(---) hamamdır,
ama Paşa Hamarnı ve Üşkür Hamarnı ferah, hoş havalı ve güzel
yapılı aydınlık bir hamamdır .
................ (1
satır boş)
............... .
Bedesten çarşısının anlatılması: Tamamı 600 dükkandır. Gerçi
işlek şehir değildir ama Sultan Çarşısı'nda bütün değerli şeyler
kolayca bulunur, ama saraçhanesi ve gazazlıanesi gayet mahbupları ile süslü kargir yapı güzellikler yurdu dükkaniarı demişler.
Mahbuplarının anlatılması: Şam Havranı'nın güzellerinden
sonra bu Gazze'nin maraif ve ceylan sürmeli gözlü, şirin sözlü ve
parlak beyaz yüzlü mahbuplarının gerdiınlarında ve çene
çukurlarında benleri çok olduğundan "Gazzetü'l-Haşim beni" diye
meşhurdur. [48b]
- Yaşlı genç halkının giyecekleri: İleri gelenleri samur, sof, çuka
ferace ve atlas kabalar giyerler. Orta halli olanlar londura çuka
ve beyaz sadeler giyerler. Sanat ehli ve fukaralarının hepsi
alaca kereke aba giyerler. (---) (---) (---) (---) (---)
Havasının, suyunun tatldığı ve mahbuplarının yüz renklerinin
anlatılması: Suyunun ve havasının tatlılığından halkı gayet beyaz yüzlü, siyah kaşlı ve bazıları kara yağız, düzgün vücutlu,
174
sağlıklı,
cömert, ken:_m sahibi, garipleri sever, sakin yapılı
yumuşak huylu insanlardır.
Beldenin iklimi ve taliinin bildirilmesi: Bütün müneccimlerin
görüşüne göre bu şehrin talii Müşter1dir. Onun için bütün halkı
işleri ve kazançları ile geçinirler. Dördüncü ikiimin ortasında
olup havası ılımandır. Eniemi (---) ve boylamı (---)
Tahıllarının beğenilenleri: Beyaz deve dişi buğdayı, arpası,
nohudu ve,
................ (1.5 sahr boş) ............... .
Ürünlerinin beğenilenleri: Evvela 27 adet ürünü vardır. Bunlardan pamuğu, ipeği ve,
satır boş)
............... .
El imalatlarının. beğenilenleri: Alaca sof kerekesi, Gazze
yağlıkları, peşkirleri, peştemalleri ve siyah poşuları güzel olur .
................ (1
satır boş)
............... .
Yiyecek ve içeceklerinin övülmesi: 7.000 bağdır. Zeytini, dutu,
limonu, turuncu, narı, inciri, sulu üzümü, kavunu, karpuzu ve
hurması cihanı tutmuştur, ama zeytinyağı Mısır'a nice bin deve
yükü gidip Mısır'ı doyum eder güzel yağdır.
Gezinti yeri bağlarının anlatılması:
................ {!
................ (1.5
satır boş)
............... .
İbret verici Ayn-i Seecan'ın (Seccan pınarı) anlatılması
Bu Gazze yakınında Üpele adlı bir mahal?e küçük bir vadi
vardır. Bu salırada beş adet akarsular vardır. Onlara Ayn-i Seecan derler. Kış günlerinde çok uzayıp akar bir çukurda kaybolur,
ama yaz günlerinde az akar. Bu mahallerde adı geçen pınarların
kenarlarında yastık kadar, tencere ve kazan kadar yuvarlak
taşlar döşenmiştir. Bu taşlar içinde bir küçük ırmacık daha
vardır. Kenarında bu sudan yüksekte tek parça taştan büyük bir
küp vardır. İçi ağzına kadar tatlı su doludur. Bu küpden çapulcu
askeri gelip on gün on gece suyunu taşısalar bir damlasının eksi,lme
ihtimali yoktur. Devamlı olarak su ile dopdolu durur. Suyunu almasalar yine eskisi gibi dopdolu durup dışarı asla taşmaz, acaip
hikmettir. Ama,
Garip hikmet: Bu sudan vahşiler, kuşlar ve hayvanlar içseler
bütün tüyleri, dökülüp çıplak kalırlar, ama insanoğlu içse bütün
derdiere dev~dır.
175
Başka
hikmet: Bu iri küpden mef'ul adam su almak istese bir
damla su bulmaz. Temiz insan el uzatsa dopdolu olup su alır. Bu
sanat hikmeti bu yere yakın Mermas şehri harabesinde gömülü
olan Calinus Hakim'in (filozof) hikmet ilmiyle yaptığı tılsımlı
sudur, derler. Gerçekten de ibret verici eski bir eserdir.
Bu Gazze şehrinde, içinde ve dışında nice bin ibret verici acaip
ve tuhaf eserler vardır ki diller ile anlatılmaz ve kalemler ile
yazılmaz.
Acaip ve garip başka bir hikmet: Tarihçilere göre, Hazret-i
Risalet-penah'ın dünyaya gelişlerinden 882 sene önce Büyük
İskender zamarnnda bu Gazze yakımnda deniz kıyısında Askalan
şehrinden ta Kıbrıs vilayetine varıncaya kadar deniz içinde geniş
bir yol var idi. Bütün kara ve deniz tüccarları o yolla Kıbrıs
Adası'na gidip gelirlerdi. Hatta Mısır'ın Kıpüleri zamanında
yapılan duvarlarının yüksek sütunları bu ana yol ile camuzlar ve
develer çekip Mısır'a gelmişler. Daha sonra İskender zamarnnda ·
Hamalı bir Yahudi Mısır'ın Nil'ini sihir ile Hama şehrine getirirken bir şişe içindeki Nil suyunu yere vuronca Tene Gölü ortaya
çıkıp Kıbrıs yolunun yarısı suya gömülmüştür. O yolun yarısı daha
önce İskender Karadeniz'i kesip Akdeniz'e karıştirdığı sırada
büyük bir kısmıyla Askalan şehri ve Gazze şehrinden Kıbrıs'a yol
suya batmıştı. Halen günümüzde gemiciler deniz içinden Kıbrıs
Adası'ndan gelirken o yolları denizde görüp sığlarından sakımp
gemilerin alarka geçirirler. (---) (---) (---) (---) [49a]
Gazzetü'l-Haşim külliyatı
................ (6
satır boş)
............... .
Gazze'nin büyük evliyaZarı
ziyaret yerlerinin anlatılması
Allah kabirierini mağfiret nuroyla nurlandırsın
Evvela bu Gazze şehrinin bir saat uzaklığında, batı tarafta
deniz kıyısında büyük belde ve eski şehir,
Askalan Kalesi: Buhtunnasr bu şehri öyle yakıp yıkmış, binalarım toprak etmiş, İsrailoğulları'ın kebap etmiş ki hala o zamandan beri şenlenmeyip yıkıntı olarak yerde yatar. Eğer
yıkıntılarında ·olan ibret verici yapılanın yazsak, tanınmayan
şeylerin yazılması ve ilgisi olmayan eşyanın övülmesi sıkıntı verir, ama kastedilen bu harap yerin yakınında,
176
Hazret-i Askalan ziyaret yeri: Yedi kardeşler idi. Yahudilerin tarihlerinde yedisi de peygamberdir diye yazarlar. Bir
kardeşi Hazret-i Şemmad, Hazret-i Vadin, Hazret-i Alve, Hazret-i Hura, Hazret-i Yühdi ve Hazret-i.Selman. Bunların kimi
mürsel ve kimi gayri mürsel peygamberdir, derler. Hepsi Askalan
şehri dışında gömülüdürler. Genellikle Safet Yahudileri Akka'dan gemiler ile gelip ziyaret ederler, ama karadan gelmeye
korkarlar. Ve Gazze şehrinin kıble tarafında tekkesi içinde,
Şeyh Şavan hazretleri: Ulu sultandır. Mübarek isimleri
Şaban'dır, ama Urban taifesi Şeyh Şavan derler. Allah sırrını
aziz etsin. Ve şehrin ortasında,
Şeyh Hazret-i Abdüllazim Allah sırrını aziz etsin. Ve,
Şeyh Ali b. Ferğan ziyareti: Büyük ziyarettir. Ve şehrin batı
tarafında deniz kıyısında,
Şeyh Hasan Vlihidi Allah sırrını aziz etsin. V e,
Şeyh Rıdvanu'I-uıa. Kutbiyyete ayak basmış ulu sultandır.
Evvela bunlardan (---)
Hazret-i Haşim ibn Abdümenaf ziyaret yeri; ibn Kusay ibn
Kilab ibn Mürre ibn Ka'b ibn Lüvey ibn Galib ibn Fehr ibn Malik
ibn en-Nazr'dır. Bunlar bizzat İki cihanın efendisi Hazret-i Peygamber'in yüce atalarıdır, ama bu Gazze'de gömülü olan Hazret-i
Haşim, Resul-i Kibriya'nın ikinci dedesidir, ki Peygamber'in babası Abdullah'dır, onun babası Abdülmuttalib'dir. Onun babası da
bu Haşim'dir. Gazze'ye cehalet zamanında gelip vefat ettiğinde
Muhammedi din henüz gelmemişti. Bu sırada.kıble Kudüs-i Şerif
olduğundan kabri Kudüs'e yanbeği (aykırı) yapılmıştır. Nice tarihler, bu Haşim Gazze'de hakim olduğundan bu şehre Gazzetü'lHaşim derler. Bazıları cehalet devrinde öldüğü için ziyaret etmezler. Nicesi Tanrı Elçisi sevgisinden dolayı ziyaret ederler.
Ufak tefek bir türbesi vardır.·
................ (10 satır boş) ............... .
Bu Gazze'den Mısır güney tarafında (---) konaktır.Kudüs-i Şe
rif güney tarafında iki menzildir. Nablus doğusunda bir menzi.ldir.
Bu Gazze şehrinde on gün zevk u safa edip mümkün olduğu mertebe ziyaretler ettik. Hüseyin Paşa'dan Murtaza Paşa efendimizin
on kese malını aldık. Paşaya iki küheylan kısrak hediye etti,
hakirebir kese harcırah, bir at ve bir kat elbise, {49b] kölelerime
onar sikke-i>'.hasene, birer çuka, kumaş ve nice Gazze peşkirleri
177
bağışlayıp
elli
atlı yoldaşlar
verdi. Biz de bütün dostlar ile ve-
dalaşıp,
Gazze'den cennet kokulu Şam'a
gittiğimiz konakları bildirir
Evvela kuzey tarafa 6 saatte kale gibi,
Südud Hanı Kasabası menzili: Buradan yine kuzey tarafa 9
saatte Remle şehri (---) tarafımızda kalıp,
Marnur kasaba Lut şehri menzili: Yukarıda anlatılmıştır.
Buradan yine kuzeye 6 saatte bakımlı ve şenlikli yeşillik ovaları ve ağaçlıkları geçip Türkmen ohalarında gölemez ve kaymak
yiyerek,
Cekula Kalesi menzili:
............ ;... (5.5 satır boş)
Buradan 6 saatte,
Kakun Kalesi'nin özellikleri:
................ (6.5
satır boş)
Buradan 8 saatte,
Eski Leccun Hanı menzili: Buradan 8 saatte,
................ (2.5 satır boş) ............... .
Buradan kalkıp yine ova ile giderken,
Türabioğlu Kasabası: Cinin Kalesi sağımızda kalıp buradan 9
saatte,
Ayn-ı Tüccar Kalesi'nin özellikleri: Safet hakimi hükmünde
(---) (---) yapısı olup büyük hayrat olduğu nice kere Şam'dan Kudüs'e giderken(---) özellikleriyle yazılmıştır. Buradan 8 saatte,
Minye Gölü kenarıyla yine kuzeye gidip bir sarp taşlık tehlikeli yerde Akabü'l-han'ı geçip yine kuzeye taşlık içinden geçtik.
Hazret-i Yusuf Kapısı'nı geçerek abıhayattan içip kapı dibinde
hanını seyr ettik.
Oradan Beni' Ken' an içinde Yakub hüznünden bütün kayaların
delik delik olduğu kayalı yerleri geçtik. Ve,
Hazret-i Sa'd [ibn Ebi] Vakkas ziyareti: Cennetle müjdeienen
10 sahabeden olup bütün yaycıların piridir. Onu ziyaret edip yine
kuzeye giderek (---) saatte,
Cisr-i Yakub Hanı menzili: (---) (---) (---) yapısı olduğu ve
köprüsü (---) (---) (---) Nehri olduğu, bu yollarda olan yapıların
178
tamamını
Kudüs-i
Şerif'e gittiğimiz
(---) cildimizde
ayrıntı
larıyla yazılmıştır.
Ondan yine kuzeye bir büyük meşe ormanı içinde 8 saatte gidip,
Kunaytara Kalesi menzili: Süleyman Han vezirlerinden Lala
Mustafa Paşa yapısı olup kalesi, han ve camii, hamamı, imareti
ve çarşısı tamamen Kudüs-i Şerife giderken yazılmıştır.
Buradan yine kuzeye kah taşlıklar ve kah yeşillik yerleri ve
Turunciye Köyü'nü geçip taşlık içinde 8 saatte,
Sa'saa Kalesi menzili: Yemen fatihi Sinan Paşa'nın hayratı
olduğu bu da Kudüs yolunda ayrıntılarıyla yazılmış ve övülmüştür. Buradan yine kuzeye,
Daru Köyü'nü ve Ahmed Paşa'yı geçip (---) saatte Tanrı'ya
hamd olsun sağlıkla ve selametle,
Cennet kokulu Şam toprağı ve selam yurdu
Şam'ın özellikleri (---) [50a]
Şam'a
gelip Şam'ın batısı kenarında Gökmeydan adlı yerde
Murtaza Paşa efendimizi bütün askeriyle büyük otağında konaklamış bulduk. Hakir de derecemize göre çadırımızia konakladık
Paşa efendimizin ayağının toprağına yüz sürüp on keseyi, iki
kısrağı ve dostluk mektuplarını verdik. Paşanın o azilde on kese
eline girince bütün karakollukçulara bahşiş dağıttı. Hakire 300
guruş ve bir kısrak bağışlayıp hakirin geldiğinden dünya kadar
memnun oldu. Şam'ın Gökmeydanı'nda zevk u safa edip hacc-ı
şerif nasip olmadan aziedildiğinden yedi baş develerimizi 700
guruşa sattık Mahfil imametini bir kese guruşa Ali Hicazf adlı
bir kimseye satıp Anadolu'ya doğru yola çıkacakken Asitane-i
Saadet'den Kara Murad Paşa vezirin ağalarından Ali Ağa adında
bir ağa Murtaza Paşa efendimize Sivas eyaletini getirince Paşa
ağaya bir kürk ve on kese verdi, ağa da Anadolu'ya geri döndü.
Hakir bütün ahbap ve dostlada vedalaştım. Hazret-i Yahya'ya
veda ziyaretinde bulunduktan sonr~ Muhyiddinü'l-Arabf, Şeyh
Arslan, Şeyh Bilal-i Habeşf ve {---) (---) bütün zatlara veda ziyaretleri ederek mübarek ruhlarından yardım talep edip,
179
İşbu
1059 [1649] tarihinde Şam-ı Şerif'den Rum diyanna
gittiğimiz menzilleri, kale ve şehirleri bildirir
Bu anılan senenin Zilkade ayının birinde [06.11.1649] Mı
sır'dan aziedilmiş olan Emir Paşa Şam'ın Gökmeydanı'nda konakladı. O gün Murtaza Paşa efendimiz Şam'dan kalkıp kuzey tarafta Şam'ın bağları ucunda,
Harasta Köyü menzili: 300 haneli, camili, hamamlı, bağ ve
bahçeli bakımlı köydür. Burada bir gün konakladık Şam ileri gelenlerinden o kadar at, katır, deve, yiyecek, içecek ve değerli hediyeler gelmiştir ki Paşa'ya mansıbında iken o kadar peşkeş gelmedi. Oradan kalkıp (---) saatte,
Kusayra Köyü menzili: 100 haneli, cami ve hamamlı ve cennet
bahçeli bakımlı (---) köyüdür. Ondan (---) saatte,
Büyük Kadife Ham menzili: Daha önce Şam'a giderken Yemen
fatihi Sinan Paşa yapısı olup hamamı, camii ve çarşısı ile bütün
yapıları ayrıntılı olarak yazılmıştır. Oradan (---) saatte,
Karalar Kalesi'nin özellikleri: (---) tarihinde (---) (---)
yapısıdır. Bu çölü çıplak Çöl Arapları eşkıyasından kurtarmak
için yapılıp çevresine ve kale içine 12.000 cürd atlı Kara zenci
Arap askeri koyup Şam yolu güvenli olduğu için Karalar Kalesi
derler, ama kalesi bu çöl içinde bir yalçın kara kayalar üzere
beşgen şekilli taş yapı yüksek bir kaledir, ama zamanın geçmesiyle kısım kısım yerleri yıkılmış olup içinde insandan hiç bir belirti yoktur. Selim Han Mısır'a giderken 922 [1516] tarihinde feth
etmiş, daha sonra zulüm ve düşmanlıktan harap olmuştur. Oradan
yine kuzey yönüne (---) saatte,
İkikapılı Ham menzili: Şam bölgesinde kale gibi iki kapılı
büyük bir han olup (---) Paşa hayratı ve hakimi olduğu yukarıda
yazılıdır. Bu mahalden kalkıp bütün asker ile kuzey yönüne gi~
derken ol çölistan içinde,
Uryan (çıplak) Şeyh Bekkar: Şeyh Bekkar doğu taraftan
yalın ayak başı kabak ve gömleksiz iki ellerini omuzlarına
koymuş, çıngırak, taşak ve aleti saHanarak belli olup İslam askeri içinde "Bağdad'dan geldim!" diyerek geçerken Akkambaşı
(devecibaşı) Halil Ağa, gayet temiz ve dindar bir kimse idi. O,
"Ey Şeyh Bekkar! Öyleyse Bağdad hediyesi nerede?" deyince
hemen Şeyh Bekkar'ın iki elleri omuzunda iken "B is millah" deyip sağ eliyle omuzundan bir salkım Bağdad'ın hısta'.rl hurması
ki, Bağdad'ın Rum nahiye şehrinden henüz kopmuş gibi 40 Os180
manlı batınam
rerek,
gelir bir
-
salkım hıstaviyi akkiimbaşının
eline ve-
"İşte
bu Bağdad'ın hurması" dedi. Şeyh Bekkiir biraz gidip
gülerek Murtaza Paşa'nın yanına gelip tebessüm ederek,
"Ey Murtaza! Anadolu'ya git, daha sonra İstanbul'a, sonra Erzurum'a, sonra {---) (---) (---) (---) (---) (---) (---) (---) git. Sonra
Bağdad'a git, Allah muhabetinden öl, Dühük Kalesi'nde şehit ol"
dedi.
Bu gibi nice rumuzlu sözler daha söyledi ama Şeyh Bekkiir'ın
bu rumuzlu sözlerinden hiç kimse bir şey anlamadı. Şeyh Bekkiir
Şam'a doğru yönelip bir anda gölge gibi kayboldu. Daha sonra
akkambaşı, Şeyh Bekkiir'ın verdiği hurma salkımını paşaya [50b]
verdi. Paşa da,
"Sübhanallah! Henüz kopmuş, Bağdad'ın hıstavi' hurmasıdır" diye önce haklre bir cıngıl hurma verdi. Üç tanesini yiyip geri kalanını sakladım. Hala saralı ve felçli olanlara birer
tane hurmasından veririz. Tanrı bilir Şeyh Bekkar hikayesi böyle
olmuştur.
Şeyh Dekkar'ın
kerametinin gerçekliği: Gerçi Şam'da hurma
olur ama verimli değildir. Ve Bağdad'ın hıstavi' hurmasının bir
diyarda olmak ihtimali yoktur.
Şeyh Bekkar bir gün önce bizimle Karalar Kalesi'nde çadırlar
ve ağırlıklar arasında saçma sapar konuşarak gezip ertesi gün bu
İkikapılı yakınında bir salkım hıstavi hurma getirdi. Gariplik
bunda ki ne Kurna, Cevazi, Semaviit, Erce,. Hille, Bağdad ve
Şam'da hurmanın çiçeği yok idi. Ki, evliyil kerameti hakdır. Ulu
sultan ve büyüt ermiş çıplak bir er idi. Himmeti hazır ve nazır
ola.
Tanrı'ya hamd olsun şöyle bir ulu er ile güzel güzel görüşerek
her an hayır duasım alırdık. Ve hakirin hanesinde bir dairesi
(defi) var idi. Hanemize geldiğinde elbette daireyi bulup "def
çal" di ye elim e d efi verirdi. Hakir d efi çaldıkça Şeyh Bekkar
kendinden geçip raks edip safii ederdi.
'
Diğer menkıbe: Bağdad toprağından idi. Bağdad içinde {---)
camiinde müezzin iken gece yarısında temcid okurken Tanrı'nın
rahmet kapısını açık görünce kendini minareden aşağı atıp
Bağdad'dan kaybolur, çıplak Şam'da bulunur. Çarşı pazarda
çıplak gezip. avratlar hamamma futa ile girip bazı kadınlara
kese ve sabun., sürüp hizmet ederdi. Nice kere keramet gösterip,
181
"Bu senin karnında dünya ve ahiret kızım olsun ve oğlum olsun" dediğinde, Allah'ın emriyle çocuk doğduğunda nasıl sözler
söylediyse çocuk öyle doğardı.
Hikaye: Hatta bir kere yine avratlar hamamma girip (---)
çorbacının hatununa kese ve sabun sürdükden sonra hatunun
karnına el sürüp,
"Bu senin karnındaki oğlan manevi eviadım olup benim gibi
gezsin" der. Allah'ın emriyle kadın bir alhn parçası bir saf nur
gibi bir oğlan doğurur. O an Şeyh Bekkar kapıya gelip,
"Bizim oğlanı verin" diyerek masumu alıp kulağına ezan okuyup üzerine "üf'' der ve masumu annesine teslim edip gider.
Tanrı'nın hikmeti henüz doğmuş masum harekete başlayıp
konuşmaya başlar. Beşik, kundak, esvap ve giyecek kabul etmeyip
üç yaşına girdiğinde fakir çorbacı (---) ağanın oğlu çıplak olup
Şeyh Bekkar yanında gezmeye başladı.
Allah'ın emriyle bütün vücudunun şekli, hareketi, duruşu,
tavır ve davranışları Şeyh Bekkar gibi idi. Ancak Şeyh Bekkar
çok konuşan biri değil idi, ama bu manevi oğlu asla durmaz, gözü
her kime rast gelse o adamla konuşur. Adam bularnasa hayvanlar
ile konuşur veya taş ve ağaç türü şeylere söz söyler. Böyle bir pak
maumdur. Himmeti hazır ola.
Daha sonra Murtaza Paşa ile at üzere Şeyh Bekkar hurmasını
yiyerek (---) saatte,
Humus Kalesi menzili: Trablus eyaletinde sancakbeyi tahtı
olup başka kaza olduğu bütün ziyaretgahları acaip hikmetleri ile
yukarıda ayrıntılarıyla yazılmıştır. Oradan (---) saatte,
Rastan Köprüsü menzili: Bu köprü Asi Nehri üzere olduğu ve
köprü başındaki köyde Bayezid-i Bistam1'nin gömülü olduğu yukarıda yazılıdır. Oradan (---) saatte yine kuzeye,
Hama Kalesi menzili: Bu da Asi Nehri kenarında TrablusŞam eyaleti sancağı olup büyük olduğu bütün yapıları, acaiplikleri ve ziyaretleriyle yukarıda ayrıntılarıyla yazılıdır. Oradan
(---) saatte,
Şecerüddür Kalesi menzili: Haleb eyaletinde olup yapıcısıyla
ve bütün özellikleriyle yukarıda anlatılmışhr. Oradan yine kuzeye doğru sarp yollar ile gidip 10 saatte,
182
Eski şehir ve büyük yapı
Ma'arretiinnuman Kalesi'nin özellikleri
(---) (---) yapısıdır. Nice hükümdarlar eline girmiştir. Sonunda (---) tarihinde I. Selim Han'a itaat ettiler. Haleb eyaletinde başka paşa sancağı tahtıdır. Hezarpare Ahmed Paşa'nın
kardeşi Defterdar İbrahim Paşa üç tuğlu vezir iken arpalık
şeklinde bağışlanmış 40.000 guruş gelir elde edilir bakımlı sancakhr. Padişah kanunu üzere paşasının hassı 230.000 akçedir. Zeamet sahipleri 7, tirnar sahipleri 870'dir. Alaybeyisi, çeribaşısı
ve yüzbaşısı vardır. Kanun üzere cebelüleri ve paşa askeriyle toplam 1.560 adet silahlı asker olur.
Eski şehir olduğundan 300 payesiyle şerif kazadır. [51a] Nahiyesi toplam (---) adet bakımlı köylerdir. Bir müddeti kadıya
altı kese hasıl olur. Dört mezhepten şeyhülislamı ve nakibüleşrafı var ama seçkinleri, ileri gelenleri, kale dizdarı, sipah
kethüdayeri ve yeniçeri serdan yoktur. Zira halkı fukaralardır.
Muhtesibi, şehir naibi ve başka hakimleri yoktur ve kalesi ha, raptır. (---) (---) (---)
Ma'arra
şehrinin anlatılması
Bir taşlık ve kayalık yerde toplam 800 adet kargir köhne
yapı ufak tefek hanelerdir. Tamamı 26 mihraptır. Evvela (---)
camii,
................ (3.5 satır boş) ............... .
Geri kalanları mescitlerdir. Akarsuyu olmadığından bütün
halkı kuyulardan susuzluklarını giderirler, ama Temmuz ayında
bütün suları buz parçası gibi lezzetli abıhayattır. Güzel kokulu
yaratılan suyun biri de bu Ma' arra suyudur ki bütün tarihlerde
yazılı olduğundan başka kara ve denizler gezginlerinin dillerinde
de meşhur tatlı suyu, abıhayat kuyuları vardır. Hatta,
Hikaye: Bir kerre Şeyh Hazret-i ibnü'l-Ula-yı Ma'arrevl
hazretleri anadan doğma kör idi. Seyahat ile Bağdad'a Harunurreşid'e varır, Şattü'l-Arap Nehri'nden içip Ma'arra'nın suyunu ve
havasını över. Ta o derece Ma'arra suyunu över ki,
"Yeryüzünde ondan lezzetli ve hoş kokulu su yoktur" der.
Halife hemen Ma' arra şehrine ılgar ile ulaklar göndererek
Ma'arra suyundan küplerle su getirtir. Yemek yenilirken Şeyh
ibnü'l-Ula-yı*,;Ma' arravi' su isteyince halife işaret edip bir testi
ile Ma'arra suy'undan verirler. Hemen şeyh bardağı eline alınca,
"
183
"Allah, ne hafif su olur. Hemen bizim Ma'arra suyu hafifliğine benzerdir" deyip içerken,
"Allah Allah! Tayy-ı mekan ile ya ben Ma' arra'ya vardım,
ya Ma'arra suyu Bağdad'a geldi" diye içip,
"Sübhanallah! İşte Ma'arra suyu, havası nerede" derler.
Gerçekten de Ma'arra'nın suyu ve havası, Haleb'in suyu, havası ve yapısı yedi iklim içinde asla yoktur. Bu Ma'arra'nın bir
ham, bir hamarnı ve 40-50 adet dükkanıarı vardır, ama dut
bahçeleri ve zeytini cihanı tutmuştur .
................ (1 satır boş) ............... .
Ma'arra'nın ziyaret yerleri: Evvela şehrin eski yerinde Hazret-i Yilşa b. Niln aleyhisseliim medfundur. 120 yıl yaşamıştır. Tih
Salırası'nda Semild şehrinde oturmakta idi. Hazret-i Musa ile
bazı zaman buluşarak koyun güderlerdi. Musa Peygamber'in vefatından sonra yedi sene yaşadı ve daha sonra vefat etti. Şam
Trablusu'nda ve bu Ma'arra'da da ziyaret ettim. Allah bilir biri
kabri ve biri makamı ola.
Bu Yilşa Nebi:'nin hatunu Musa Nebi:'nin kız kardeşi Meryem
Hatun'dur ki Tilr-ı Sina'da yatmaktadır, ama Hazret-i Yilşa'ın
babası Hazret-i Niln, yani Hazret-i Yusuf'un oğlu Efrayim hazretleri oğlu Hazret-i Niln'dur. Bunun oğlu Yilşa Neb1'dir, ama Mısır
halkının yanlış inancına göre Hazret-i Niln hadis rivayetçisi olan
Şeyh Ukbe-i Cüheyni: yakınında gömülüdürler.
Bazıları bu Ma' arra'da oğlu Yilşa Nebf ile bir kabirde gömülüdür derler ama doğru görüş bu ola. Nice güvenilir tarihlerde Mı
sır'daki Niln, Zünniln-ı Mısr!'dir ki bu Zünniln, Kıptiler Meliki Mukavkıs'dan Hazret'e elçilik ile hediyeler getirdiğinde Hazret-i
Resul'ün güzelyüzünü görünce imana gelip sahabe-i güzin oldu. Tıp
ilminde ve şiirde zamanın yeganesi idi. Mısır'da Şeyh Ukbe-i
Cüheyni yanında gömülü olan bu Zünniln-ı Mısr!'dir. Yoksa Hazret-i Yilşa'nın babası Hazret-i Niln değildir. Ve yine Ma'arra'da,
Şeyh Ebü'l-Ula-yı Ma'arravi ziyaret yeri: Büyük velilerden
bir darir, yani anadan doğma kör idi. Yukarıda Harun Reşid ile
hikayesi geçen Ebü'l-Ula'dır. Nice bin hikayeleri vardır. Oradan
(---) saatte,
Eski şehir Sermin'in özellikleri
İlk yapıcısı (---) (---)dır. Haleb eyaletinde paşanın hassı
subaşılığıdır. Hakimi paşaya on kese, kendine beş kese hasıl eder,
184
150 akçe kazadır. Eski zamanlarda büyük şehir imiş. Karayazıcı
Said Arab ve Kalenderoğlu adlı ceHili1erin zulmünden harap
olmuştur. Hala bin haneli zeytin, dut ve incir bağlı bakımlı şirin
kasabadır. 18 mihraptır. Bütün özellikleri hacca giderken (---)
[9.] cildimizde ayrıntılarıyla yazılmıştır, ama bu Sermin Kasabası'nın doğu tarafında (---) merhalede,
Büyük Selerne şehri: Şam ve Haleb hududunda, Haleb
toprağında çöl ile Bağdad yolunda kurulmuş büyük şehir imiş. Kalesi ve şehir harap olmuştur. Ancak 300 Urban hanesi vardır. İlk
kurucusu Abbasllerden Abdullah b. Salih b. Ali b. Abdullah b. Abbas b. Abdülmuttalib'dir. Bir harabe camii üst eşiği üzerinde tarihi böyle yazılmıştır.
Harap u yebab, viran olmuş boş bir alandır ki imar olsa büyük
şehir olurdu. Murat Nehri'nden bu mahalle çarklar, arklar ve turalar kesip Murat Nehri'ni akıttırıp imar etmişler ki insan
gördüğünde şaşırır ve hayran' olur. Hala halkının tamamı Haşimf
oğullarıdır. Şecerelerinde ve evkaf huccetlerinde bütün ataları
yazılıdır. Oradan yine (---),
Sermin Kasabası: Paşa burada sağlığı düzelineeye kadar konaklayıp dört tarafındaki nice köyleri ve kasabaları seyr ettik,
ama hacc-ı şerife giderken bu Sermin Kasabası etrafında meşhur,
bakımlı ve şenlikli olan [51b] kasabalardan Riha Kasabası, Yekeflun Kasabası, İdlib Kasabası,(---) Kasabası ve Şuğur Kasabası'nı tamamen gezip dolaştık. Özellikleri (---) cildimizde
yazılmıştır.
Daha sonra Sermin Kasabası'ndan kalkıp yine kuzey tarafa
(---) saatte,
Han-ı Tirnan Kasabası menzili: Halk dilinde Hantırnan derler. (---) tarihinde (---) yapısı olup kalesinin şekilleri, neferatları ve Haleb eyaletinde olduğu hacc-ı şerif seyahati cildinde [9.
ciltte] ayrıntılı olarak yazılmıştır. Oradan (---) saatte yine kuzey tarafa,
Peygamberler nazargalıı, halifeler tahtı, büyük şehir '
ve eski belde Halebü'ş-Şehba'nın özellikleri
Bu şehre girerken bütün Haleb halkı denizler gibi olup paşayı
karşılamaya çıkıp nice anayollar üzere halılar serdiler. Paşa
Haleb Kalesi dışında Hünkar Sarayı'nda konaklayıp "On gün konaklamadır" ;.diye alay çavuşları tenbih eylediler. Bu büyük
185
şehrin
de özelliklerini ayrıntılı olarak hacca gittiğimiz sene (---)
cildinde bütün yapıları, yapıcıları, valisi, kalesi, ileri gelenleri
ve halkı bir büyük kısım olarak anlatılmış ve yazılmıştır., ama
bu gelişimizde Kevakibizade Efendi'den Halebü'ş-Şehba
hakkında bu güzel sözlü şiiri dinleyip buraya yazdık O güzel şiir
budur. Küşacim sözleriyle Haleb'in övülmesi:
Yağmurun eli eserlerin sana gösterdi (Arz esrarını ilan etti).
Hiç bir memleket Haleb'in halkına bahşettiği nimet gibi bir
nimet bahşedemedi.
O bir cenettir, arzu ettiğin her şeyin toplandığı (cennet). Hemen orayı ziyaret et.
Ne mutlu Haleb'i ziyaret edene.
Bu Haleb şehrini nice yüz ciltli güvenilir kitaplarda ve nice
yüz tarihlerde anlatıp yazmışlardır. Ama,
Bu şehir içinde işittiğimiz hoş sözlerle
ilgili gülünç bir hikO.yeyi bildirir
Bu hakir kusurlu Evliyil 1051 [1641] tarihinden beri dokuz
padişah ve yetmiş şanlı vezirler ile müşerref olup hepsinin durumlarına vakıf olup görürdük ki bütün vezirler, vekiller ve bütün
ileri gelenler hoş sözlere, şakaya, alaya, yalana, iftiraya, dedikoduya ve fesatçı adamlara düşkündürler. Hatta bu Haleb'de
Murtaza Paşa efendimizle Hünkar bahçesi havuzu kenarında
oturmakta idim ve bazı eğlendirici nedimler ile sohbet etmekte
idim. Hepsi bir kaç kere konuşma sırasında abartmaktan dolayı
büyük sözler ederler ve büyük yalanları sallayıp saçmalarlardı.
Söyledikleri yalanların gerçekliği ve yalanlığı hakirin bildiği
maddelerdir ki genellikle o seferlerde birlikte idim.
Hakir onlara karşı çıktıkça paşa onların yalanını onaylayıp
bağlantı ve çeşni verirdi. Hatta bir gün merhum Tabanıyassı
Mehmed Paşa imaını Yahya Efendi Şam'dan aziedildikten sonra
Haleb şehrinde bulunup Murtaza Paşa'nın kapı yoldaşı olması dolayısıyla paşanın sohbet arkadaşı, has dostu ve hizmetçisi bir
muhteşem molla, alim ve fazıl kimse idi, ama saçma sapan
konuşur, yalan söyler palavra atardı. Paşa huzurunda onların
başından geçeniere ait sözerdir ki buraya yazıldı.
ŞamlıMolla Yahya'nın anlatımıyla acaip gülünç bir hikaye:
1045 [1634-35] tarihinde Revan Kalesi'nde mahsur olan Murtaza
Paşa'yı korumak için Tabanıyassı Mehmed Paşa efendimizle Erzurum Kalesi'nde 40.000 asker ile kışlakta iken Revan Kalesi'ni
186
Şahın kuşattığı
haberi gelir. Erzurum'dan 50.000 asker ile Revan'da Murtaza Paşa'n;n kurtarılmasına giderken bir mızrak boyu
karı sökerek yüz bin sıkıntı çekerek Erzurum'dan iki merhale olan
Deveboynu adlı yere yedi günde güçlükle vardık. Kar üzerine
çadır ve ağırlıklarımızı kurup o gece orada tipi, boran ve kızıl
kıyamet çekerek orada yattık. Sabahleyin bütün çadırları kar
bürümüş ve bütün ümmet-i Muhammed üşümüş, 3.000 garibin elleri
ve ayakları donmuş, çürümüş ve nice yüz at ve deve donmuş.
Çadırları bozmaya ve ne atları kardan taşra çıkarmaya imkan
yok. Tabanıyassı bazı piyade ağalarını Hasankalesi'ne, diğer
köy ve kasabalara da adamlar gönderip on binden fazla eli
kürekli, çapalı ve kazmalı reaya ve herayalar Deveboynu mahallinde yol açtılar. O gece yine çok çok kar rahmeti hazinesi yağıp
dere ve tepe beyaz şepe ile ağzına kadar dolmuş.
Sabahleyin yine bütün yolları reaya ve herayalar temizledikçe tipi ve borandan yine "Ne reh ne rahber peyd[i" sözü
uyarınca 12 gün bu şiddetli sıkıntıları çekmekten bütün insanlar ve
Tanrı'nın diğer yaratıkları bıktı usandı. Sıkıntı çeken bütün asker
Tabanıyassı Mehmed Paşa'ya karşı ayaklanıp,
. "Behey Paşa bizi kırır mısın? Revan Kalesi'ni şah alırsa bahar günlerinde [52a] yine zorla yolunu şaşırmış şahdan alırız.
Hemen kalk Erzurum'a gidelim" dediklerinde işin sonunu düşünen
paşa,
"Ya padişaha sonra ne cevap verelim?" deyince bütün asker,
"Biz hepimiz padişaha arz ederiz. Siz dafı.i telhis edip aziz
başıniçin bu insanları Erzurum'un bu soğuk cehenneminden kurtarın, hemen dönelim!" diye bütün asker sızlnanıp bağrıştılar.
İşin sonunda Deveboynu'nu aşamayıp Revan yardımına gidemeyip bütün İslam askerine dönüş ferman olundu. Bu kadar mallar,
cebehane, çadır, çerge ve bütün ağırlıklar Deveboynu adlı yerde
kar içinde kaldı. Tabanıyassılı Yavaşça Mehmed Ağa adında bir
ağamız canından bi'zar olup kemerinden 2.000 sikke-i hasene
altını ovayıkar bürümüş çadırı mahallinde gökyüzüne bakıp bir
gök bulut parçasını bellek ederek yeri hançer ile kazdı ve o
çukurcuk içine anılan kemeri 2.000 altın ile yere gömüp,
"İşte bu gökteki bulut, altındaki altınıma bellektir" deyip
bütün deve v~·katarını çekip düşe kalka Erzurum'a geldik.
187
Yedi ay
kışlakta
iken Avnik Kalesi ve Ziyaeddin Kalesi taraflarından Kürt beyleri ayağı lekanlı ve paçılalı birkaç Kürt
adamları gelip,
"Revan Kalesi'ni Murad Han yedi günde aldı. Hala şah yedi
ayda döğe döğe alalı yedi gündür. Revan Kalesi'nde olan ümmet-i
Muhammedi kılıçtan geçirdi ve kale miras mülkümdür, diye Revan'da yerleşip RevaniÇine 70.000 asker muhafazacı kodu" diye
bu gibi korkunç haberi getirince Tabanıyassı efendimiz,
"Revan Kalesi gittiyse cehenneme ama o serdar kara dinli
Kara Murtaza nice oldu?" dedi. Haber getiren Kürt,
. "Murtaza Paşa gördü ki kale içindeki asker aman ile kaleyi
şaha verdiler. O dahi hasta idi. Hemen parmağındaki elmas
mührünü yutup ciğeri pare pare olup öldü" deyince Tabanıyassı,
"Bre geberdi ve hortladı desene" diye Kürde hitap edip
yanında olan adamlarına,
"Efendiler! Revan Kalesi'nin elden gitmesi bir Kara Murtaza'nın dünyadan gitmesine değmez mi?" deyip sevindi ve Kürde
hesapsız mal bağışlayıp Acem şahının Revan'ı işgal ettiğini Murad Han'a yazıp ulaklar ile gönderdi.
Murtaza Paşa'nın hikayesi: Molla Yahya'dan dinleyip,
"Evet o sene Deveboynu'nda büyük dert ve belalar çekip Revan
yardımına yetişemediğimizden kötü işli, kalleş ve sakalı traşlı
Kızılbaş Revan'ı aldı, ama efendi! Yavaşça Mehmed Ağa'nın Deveboynu'nda kar alhna gömdüğü kemer ile 2.000 alhn nice oldu?"
deyince Yahya Efendi,
"Sultanım, Erzurum'un onaydan sonra karı kalmayıp Yavaşça
Mehmed Ağa bir hayli atlı yardımcısıyla iki günde Deveboynu'nda o kış ve kıyamettezemine alhnı gömdüğü yeri arayarak gökteki bulutu bellek koyduğu mavi bulutu görünce gömdüğü
yere varıpgörseki on ay önce duran bulut yine yerinde durur. Yeri
kazıp eliyle kemeri on ay önce yere nasıl koyduysa altınları eksiksiz olarak kemeriyle bulup Erzurum'a geldi" dedi.
Böyle bir yalan söyledi ki aklım gitti. Haleb'in ileri gelenlerinden bir nice akıllı ve bilgili ve sözünü bilir kimseler var idi.
Onlar da gülümseyerek alay ettiler. Yine paşa nedimlerinden nice
kimseler,
"Yavaşça Mehmed Ağa'yı biz biliriz. Bir oğuz ve doğruluk sahibi adam idi. O alhn onun helal malı olduğundan buldu" dediler.
188
Paşa
da bu alb.n hikayesine "şahidim" diye boş yere tanıklık
ederek yalancı Yahya Efendi'yi doğrucuya çıkardı.
Halbuki Murtaza Paşa o devirde Revan seferine giderken o zor
seferde dünya ve ahireti bilmez bir karakaşlı sekiz yaşında
sankçı çırağı idi. Sefere gitmeye güçleri olmayıp onlar Haleb'de
kalmışlar idi. Yalancı Yahya Efendi'nin bu Revan hikayesinin
doğru olduğuna haklr de vakıfım, ama Yavaşça Mehmed Ağa o
kışta kıyamette kan eşip yere alb.n gömüp gökteki mavi bulutu
bellek ettiği saçma sözleri işitince haklr söze gelip,
"Bre canım, o seferdenice bin güçlü ve gençyiğitler çadırlannı,
çergelerini (küçük çadır) ve yüklerini bozup deve ve kalırianna
yükteyerek nice bin adamlar bellerinde okluklarını, kılıçlarını,
altın ve guruş kemerlerini bellerinden çıkarmadan esenliğe çıkb.
lar.
Ya Yavaşça Mehmed Ağa o seferde iki katar katır ile vara
gele [52b] belindeki kemerini taşıyamaz oldu ise hizmetçilerinin
heybesine ve katarları üstüne koydu veya bir yardımcısına verdi,
esenliğe çıkarıp geldi.
İş tamam oldu, bitti. Altın dedikleri mal candandır, canını
adam katan üzere kosa ne olur. Yazıda kar içine hangi akıl ile
altınını gömer, dedim. Ya o kış mevsiminde el tutmaz ayak tutmaz. zemin Nalıçıvan demiri gibi olmuş, hançer ile değil ferhadf
külünkler ile bir kırat kopmayan zemini hançer ile nasıl kazıp
alb.n kemerini gömer ve on aydan sonra varıp bellek ettiği gökteki
bulutu yerinde durur bulup bulut alundaki yerden allını çıkara. Bu
ne yalandır?
Bütün bulutlar gökyüzünde gezip dolaşmak üzere yarab.lmış
lardır. Nasıl yerinde duran bulut ola" dedim. Hemen nedirnin
birisi,
"O sene öyle şiddetli kış oldu ki bir kaç ay dünyayı aydın
latan güneşin ışığı donup yeryüzüne ışık vermez oldu. O kışta
bulutlar da gökyüzünde donup yerinde kaldığından Yavaşça Mehmed Ağa bellek koyduğu bulutu buldu. Belleğiyle yerde altınını
bulmasının sebebi odur" diye iyiye yorumladıktarında hemen saf
kalbii Murtaza Paşa,
"Evet o sene öyle kış olup gökte bulutlar birkaç ay yürümeyip
yerinde kaldı" diye Molla Yahya Efendi'nin sapma sapan sözlerini tasdik ''etti. Karşılık olarak haklr,
189
"Bre canım, bir adam Erzurum'un şiddetli kışında ölse, önce o
ölüyü gömecekleri yere 15-20 yük odun yığıp Nemrud ateşleri
yakıp yerin üstü yumuşadıktan sonra ferhadi külünkler (taşçı
kazması) ile kazarlar. Bu şekilde beş altı saatte bir mezar
güdükle kazılır. Daha sonra ölüyü tabutuyla getirip güçlükle defn
ederken mezara usul usul korlar ki ölünün asla bir uzvu hareket
etmeye. Zira ölünün bi~ uzvu hareket ederse parça parçaolur. Zira
bütün vücudu buz olup donmuştur. O yüzden ölüyü parça parça olmasın diye belinden, boynundan, uyluklarından ve kollarından
pek sararlar. Mirasçıları ölü yıkayıcılara ve mezar kazıcılara
çok mal verip 'bir hoşça defn edin' diye rica ederler. Böyle şid
detli kış olunca hançer ile zemini kazıp kemer ile altını yere gömmek nasıl olur ve bulutu bellek etmekle mal nasıl bulunur. İlahi
adet öyle yürümektedir ki; bütün yıldızlar, gezegenler, güneş, ay
ve bulutlar dönüp dolaşmak üzere yaratılmışlardır. On ay bulut
nasıl bir yerde sabit olur, bir an durmaz, kaybolur" dedim.
Murtaza Paşa'nın sözleri: Yahya Efendi'nin yalanını açığa
çıkarmamak için,
"Ya bilmez misiniz ki bu arz üzerinde Demirkazık yıldızı
(Kutup yıldızı) nasıl sabitedir. Yıldız rüzgarı tarafları gayet
şiddetli kış olduğundan o Demirkazık yıldızı yerinde durur. öyle
olunca Erzurum vilayeti de gayet soğuk yerdir. Onun için o zamanda Erzurum üzere bulutlar sabit olup Yavaşça Mehmed Ağa
gökteki mavi bulutu bellek koyarak kemeriyle altını buldu" diye
türlü türlü cevaplar verdi.
Hemen hakir gördüm ki, olmaz, sohbete bir sebep olsun için
Elibat suyu gibi, Basra ve Mısır Süveysi'nin medd ve cezri gibi iki
tarafa akıp paşayı ve Yahya Efendi'yi tasdik etmek için hakir:
"Gerçekten de efendim, Yahya Efendi hazretleri duacınızın
garip hikayesini acaip yorumlayıp Demirkazık yıldızı ile sabit
bulutu iyi isbat ettiniz" diye ona nazire başımdan geçen bir olayı
hikaye şekinde anlattık
Hakirin hikayesi: "Benim efendim! (---) tarihinde Kırım
hanlarından İslam Giray Han ile Kırım'dan Moskof diyarına gidip hesapsız ganimet malları alıp dönme sırası geldiğinde erbain
(kırk gün devam eden kara kış) ve zemherir (şiddetli soğuk) oldu.
Bu kadar çok mallaria geldiğimiz yoldan dönmeye korkup zorunlu
olarak Heyhat Salırası'na o şiddetli kışta 17 gün ve 17 gece aşıp
yorttuk. Tanrı'nın hikmeti bir gece bir cehennem soğuğu oldu ki 700
190
esir dondu ve 1.000 kadar Tatar'ın eli ayağı düştü. O sabah hakire
de felek soğuk cehenneminin zorlu rüzgarını gösterdi, sanki A'raf
azabını gördük. Tam 7 saat taban tepip dermansız ve halsiz kalın
ca saba süratlı atıma bindim. [53a] Tanrı'nın hikmeti dördüncü
saatte altı yerden ateş saçan güneş çıktı.
Bütün Tatar kartları (yaşlıları) hayretler içinde kaldılar,
ama Allah'ın adeti odur ki güneş doğudan doğar. Tam dört saat
olunca o taraftan doğmayıp altı adet güneşin biri Heyhat'ın kıble
tarafı, Çertez vilayetidir, oradan belli oldu.
Bir güneş Heyhat'ın güney tarafıdır ki Kırım Adası'nda Kefe
Kalesi'dir, o taraftan doğdu.
Biri batı tarafında Alman vilayetidir ki oradan çıktı.
Biri Leh tarafından doğdu.
Beşincisi kuzey tarafında Krakov vilayeti tarafından doğdu.
Altıncısı yine Heyhat'ın yıldız tarafında Moskof'un Görlef
Kalesi taraflarından doğdu.
Bu altı güneşin her biri asıl güneşin parlaklığından fazla belli
idi. Altısı da gökten yere doğru balık ağzı gibi yahut Tfıba ağacı
gibi baş aşağı yere inmişti Zira asıl güneşin doğu tarafı gayetle
sert kış olduğundan ışığı donup bazı ılıman iklimlerden ışık vurup
belli olurdu" diye bu hikayeyi aniattığımızda hepsi "... Allah
dilediğini yapar" [İbrahim, 27] diye hepsi gerçektir, dediler.
Ve bütün yağcıların ve dalkavukların hatıriarı hoş oldu, ama
Tanrı bilir, böyle olmuştur. Yağcılar bu hikayeden fırsat bulup,
"İşte o sene Erzurum'da öyle bulutlar da on ay tutulup gökyüzünde donmuş gibi sabit durur idi" diye susup kaldılar.
O zaman bildim ki bütün vezirler, vekiller ve devlet adamları
huzurunda yağcılık ve hoşa giden sözler söylemek gerek imiş, ama
bizim efendimiz Melek Ahmed Paşa huzurunda bir kimsenin canı
yok idi ki yalan, iftira, dedikodu, kötü söz, suizan (kötü zan,
şüphe), yağcılık edip hoşa giden söz söyleyeler idi. Onu meclisinden kovardı ve derhal 'Çık dışarı bre şeytan!' der, ona hannas
(şeytan) lakabı kordu.
Ve bir kimse onun yanında bir yalan söz söylese o adamdan
gayri nefret ederdi, ama ne kadar latifeli sözler söylense şakadan
hoşlanırdı, ama hala zamanımızın ileri gelenleri, vezirleri ve
melikleri böyle hoşa giden sözlere ve yağcılığa düşkün olup tarafsız (bi'-gaı,az) ve namuslu kimselere taşra işlerini sormadıklarından · dolayı Osmanoğlu · devletine taraf taraf yaralar
~
191
açılmaktadır. Tanrı Osmanoğlu
devletini
dünyanın
sonuna kadar
ebedf ede, amin, ya Mu'fn.
Ama devlet ve mübarek dini korumak isteyen kimselerden
bazı şairlerin Sultan Ahmed Han'a verdikleri beliğ kasidedir ki
bu mahalle yazıldı. Şeyhi Efendi güftesi:
Dinle ey padişahım niifi' olan sözlerimi
Habl-i Kur'an ile sabit-kadem ol bi'l-ikram
Kutb-ı ervah-ı
mukaddes sana mayil olalar
Bulalar cümle ta'alluk edeler hubb-ı kirarn
Bi-garaz kimselere sormayıcak taşra işin
Masiahat bitmez ebed olsa ne denlü ikdam
Bed-du'a-yı
Sakınan
fukaradan seni az var sakın
yol bulamaz kim ede hali i'liim
Şahsa mansıb mı
gerek, mansıba iidem mi gerek
Bu dürür siifa-i dini bozan ey fahr-i ıziim
Bu gibi öğüt verici 40-50 beyt değerli bir kasidedir, vesseliim.
Haleb şehrinde bu gibi acaip ve garip hikayeleri dinleyerek
zevk u safa ederken Murtaza Paşa efendimiz bizi dost usluplu
mektuplarıyla Urfa'da Halilürrahman şeyhi (.,.--) Efendi hazretlerine hediyeler ile gönderdi, hakfre bir at, bir Gürcü kölesi ve 100
altın bağışladı. 13 adet yoldaşlarımız ile,
Hale b şehrinden Rakka ey aleti ve Urfa 'ya giderken
Haleb eyale~inde olan kaleleri ve kasabaları bildirir
Evvel§. Haleb şehrinden (---)yönüne saatte,
Bab-ı Vizaa Kasabası menzili: isimlendirilmesinin sebebi
(---) (---). Haleb eyaletinde paşanın hassıdır, subaşısı hakimdir.
300 adam ile yönetir. Senelik 7.000 guruş hasıl eder. Türkmen
şerlileri mekanı ve Urban eşkıyası yuvası bir geniş ovada bakım
lı, tamamı temiz toprak ile örtülü 1.060 haneli, kadısı 150 akçe
payesiyle şerif kazadır. Nahiyesi 76 pare köydür ve beş kese hasıl olur. Tamamı l l mihraphr. Camii, mescidi, ham, hamarnı ve
küçük çarşısı vardır. Bağlan yoktur ama şebekeli bostanı çokdur.
Hazret-i Ukayl ibn Ebi Talib ziyareti: Hazret-i Ali'nin
kardeşidir. Hicret'in ikinci senesinde Ebu Cehil kati olup Haz-
192
ret-i Paygamberin amcalan Abbas ve amcazadesi [53b] bu Ukayl o
cengde esir oldu. Abbas ile İslam'a geldi. Daha sonra (---) (---)
olup Hazret-i Ukayl vefat edince bu Bab'da defnedildi. Bütün insanarın ziyaret ettiği bir yerdir. Ve,
Şeyh Hamid-i Dımışki ziyareti: Ahmed Rufai' tarikatında
ulu sultandır. Ondan,
Şeyh Zahirüddin ibn Şeyh Sühreverdi: Bu da ulu sultandır.
Emevller ve Abbasller devrinde bu Bab-ı Vizaa büyük şehir olduğundan nice büyük evliyalar gömülüdürler. Ancak Osmanoğullan
devrinde Urban zulmünden Bab-ı Vizaa şehri harap olup yıkılmış
olup nice bininin ziyaretleri bilinmez olmuştur.
Oradan Karaköprü Köyü sol tarafımızda kalıp,
Kızıibisar menzili: Haleb toprağında kalesi harap, marnur
camili ve hanlı köydür. Oradan kuzeydoğu tarafına doğru (---)
saatte,
Nizip şehrinin özellikleri
(---) toprağında M ur ad şehrinin batı tarafında çölistan içinde
yüksek bir dağın eteğinde (---) (---) haneli bağsız ve bahçesiz,
cami, han ve hamamlı ve küçük çarşılı bakımlı kasabadır. Ve 150
akçe kazadır, daima Birecik'e katılıp nahiye olur.
Harun Reşid asrında bu da bakımlı ve şenlikli şehir imiş.
Yapı kalıntıları ve Fırat Nehri'nden ayrılmış arkları toz toprak
ile dolmuş ufak tefek bir kasabadır ki hala Ayntab'a bir konaktır
ve Ayntab'ın kıblesi yönündedir. Yay adam bir günde varır ve gelir. Oradan yine doğu tarafına 6 saatte,
·
Dayanıklı
sur Birecik Kalesi'nin özellikleri
(---) (---) yapısıdır. Abbasoğulları'ndan Harun Reşid de
Bağdad'a faydalı işlek iskele olduğundan gayet imar etti. Daha
sonra nice melikten meliğe geçmiş, sonunda Mısır halifelerinden
Sultan Gavrf veziri Hayra Beğ elinde iken Birecik'i ve Haleb'i
922 [1516] tarihinde I. Selim Şah'a teslim edip Urfa eyaletinde
sancakbeyi tahtı yazılmıştır. Beyinin hassı 295.220 akçedir; 109
tirnar sahipleri ve 15 zeamet sahipleri var. Alaybeyisi, çeribaşısı
ve yüzbaşısı vardır. Savaş sırasında beyinin sancağı altında 1.200
adet pak silahlı asker olur.~ 150 akçe şerif kazadır ve hepsi 70
pare köydür.
Bu nahiye köylerinden kadıya senede altı kese hasıl olur.
Şeyhülisiaml. nakibüleşraf vekili, şehir .naibi, muhtesibi, iskele
193
başında
gümrük emini, bacda.rı ve iskele emini, Kars kulu ağala
rından bir muhteşem ağa bütün kelekleri (bir çeşit sal) ve ma'diye
(geçit) gemileri onun hükmündedir. Senede Suruç'tan başka benderlerden (iskele) 70 yük akçe hasıl olup Kars Kalesi kuluna ulufe
verilir yahşı (iyi, güzel) eminliktir.
Birecik Kalesi'nin özellikleri: Büyük Fırat Nehri'nin doğu ve
kuzey tarafına meyilli bir yalçın kaya üzere göklere baş çekmiş
taş yapı bir küçük alhgen şekilli güzel bir kaledir. Burçları ve bedenleri gayet sağlam olarak yapılmıştır ki her kulesi birbirine
bakmaktadır. Hendeği yoktur, zira alh tarafı cehennem çukurlarından haber verir verir kayalardır ki şahin, karakuş ve deviengeçler (çaylak) kuşlarına yuva olmuştur ve fırdolayı büyüklüğünü
bilmiyorum.
Kıble tarafında iç kaleye bakan bir sağlam ve dayanıklı demir kapısı var, üç kat kapıdır, ama iç kalesi kadar sarp hisar
meğer Mardin Kalesi ola.
Aşağı Varoş yapıları: Tamamı 900 adet toprak ile örtülü kayalar üzere yüzleri Fırat Nehri'ne bakar altlı üstlü evleri var.
Bunlardan alaybeyi sarayı ve beğ sara yı. ve emin sarayı ve kadı
sarayı ve Melek Ahmed Paşalı Hacı Kapıcı Sarayı bakımlıdır.
Ve aziedilmiş Dizdar Halil Ağa aşağıda olur, ama bütün kale
dizdarları yukarı kalede otururlar. Kaleden dışarı çıkarsa dizdan (kale muhafızı) azl ederler. Zira kralların hasret çektiği bir
kal edir.
Toplam (---) adet neferatları vardır. Ve tamamı küçük ve
büyük 70 pare topları vardır. Fırat Nehri'ne bakar kulelerden
Fırat'a bakan güzel topları vardır. Kaleden kayalar içinde suya
iner yolları vardır. Cebehanesi, buğday anbarları ve büyük
mağaraları vardır. İç hisarda Selim Han Camii var. Diğer yapı
ların tamamı bu Aşağı Varoş'tadır.
Tamamı l l mihraptır. Bunlarna kalabalık cemaate sahip
(---) (---) camii .
................ (1.5 satır boş) .; ............. .
Gerisi mescitlerdir.
Tekkesi, sıbyan mektebi, iskele başında ham, hamarnı ve ufak
tefek çarşı pazarı vardır, ama Haleb ve Bağdad iskelesi olduğundan bütün kıymetli eşyalar mevcuttur ve Birecik Ovası'na
Zeytin Vadisi derler .
................ (1
194
satır boş)
............... .
Büyük Fırat Nehri'nin özellikleri
Yukarıda Erzurum taraflarına seyahat ettiğimiz sırada bu
Fırat Nehri'nin doğduğu yer olan kaya ki Erzurum'un iki menzil
kuzey tarafında Gürcistan Bağazı'nda Dumlu Sultan Türbesi kayasında bir mağaradan [54a] çıktığı ve Erzurum Salırası'ndan
geçip Kemah Kalesi'ne, İzoli Kürtlerine ve nice kale ve nahiyelere uğrayıp Malatya yakınına geldiğinde, Bingöl Yayiası'ndan
Murat Nehri doğup Muş Salırası'nda Çanlı Kilise yakınında ve
eski Muş'dan geçip Palu önünden ve(---)(---) (---) (---) (---)Malatya geçidinden geçip bu Birecik Kalesi'ne gelinceye kadar tam
71 adet geçit vermez büyük nehirlerin karıştığı inşaallah yeri
geldiğinde tamamen yazılır.
Ab-ı züialden (berrak, duru su) nişan verir büyük nehirdir ki
Kur'an-ı Kerim'de Mürselat suresinde " ... size soğuk sular
içirmedik mi?" [Mürselat, 27] ayeti bu hayat suyu hakkında
inmiştir, diye bütün tefsirciler bu nehirdir, derler. Ve Ebu
Hüreyre'den Müslim rivayet eder: "Resulullah (S.A. V.) şöyle buyurdu: Fırat Nehri (suları gitmesi sebebiyle) altından bir dağı
açıp meydana çıkarmadıkça kıyamet kopmaz. İnsanlar onun
üzerinde ceng edip birbirlerini öldürürler. Neticede her yüz
kişiden doksan dokuzu öldürülür. Onlardan her bir kimse, kurtulacak olan kişi belki ben olurum, der" [Hadis-i Şerif, Müslim, 52/29]
buyurmuşlardır.
Zira Arz-ı Mukaddes (mukaddes ülke, Kudüs) içinde akan bu
Fırat Nehri ve Asi Nehri'nden başka büyük ne]:ı.ir yoktur. Geri kalanı Beka Ovası içinde küçük akarsulardır. Ayn-i Zerka ve Berka,
Ceyhan Nehri, Seyhan Nehri ve Kelb Nehri (---) (---) (---) (---)
(---) (---) Arz-ı Mukaddes içinde onlar da küçük nehirlerdir. Bunların içinde bu deniz gibi olup Birecik'den her sene nice bin tulumdan kelek tabir ettikleri gemiler ile bütün marnur memleket
tüccarları kelekleri ağzına kadar değerli eşyaları, atları ve diğer
gerekli şeyleri ile yükletip Erzurum Kalesi'ne, Caber'e,
Rakka'ya, Ane(?) ve Haleb'e yük boşaltırlar.
,
Sonra 3 günde Bağdad taşrasına Kuşlar Kalesi'ne. ve (---) (---)
kalesi dibinde Bağdad'a yakın olmağıla bender iskele, oradan
metalarını çıkarıp Bağdad'a gelir.
Bu Şatt-ı Dicle ve bu Fırat Nehri taşkın olarak aksa iki büyük
nehir Bağda4 Ovası'nda birbirine karışır, ama nadir gerçekleşir.
Eğer öyle olsa bu iki nehir Bağdad'ı suda boğardı, ama bazı sene
195
Şattü'l-Arap taşıp Bağdad'ın
Köprü
Kapısı'ndan
içeri gelir. Melek Ahmed Paşa efendimiz Bağdad valisi iken Şatt taşar, Murad
Han asrında lağım ve metris yerlerinden girip kalenin nice yerlerini harap eder, ama Hazret-i Abdülkadir el-Cllani bu iki mübarek nehre,
,;Ey mübarekler birer birer coşarak gelin!" diye söylediklerinden beri bir sene Şatt ve bir sene Fırat Nehri taşkın akıp
Kerbela Çölü'nü sulayarak ve Düceylan arklarını ağzına kadar
sulayıp (---) (---) (---) (---) (---) (---) inip Kurna Kalesi köşesinde
Şatt ve Fırat Nehri birbirine karışıp üç konak aşağı Basra'da
Şattü'l-Arap derler, deniz gibi olup Hindistan'dan Basra'ya nice
gemiler ve nice Hindistan gemileri gelir. Ve Basra önünde medd ü
cezir derler, Muhit denizi se her vaktinde Şattü '1-Arab'ı geri
reddedince Basra önünde su acı olur. Öğlenden sonra Uroman denizi
geriye gidip Şattü'l-Arap galip olup Basra önünde su abıhayat
olur. Halen Basra önünde bu Şattü'l-Arab'ın hali budur, vesseldm.
Daha sonra Birecik ziyareti (---) (---) (---) (---) (---) (---)
Oradan yine batı tarafa 9 saatte,
Erzene'r-Rum, sağlam
Rakka şehri kalesinin özellikleri
Belde isimleri arasında dört Erzen vilayeti vardır. Evvela
biri Erzene'r-Rum yani Erzurum'dur. İkincisi Erzen-i Ahlat'tır.
Üçüncüsü Erzincan' dır. Dördüncüsü bu Rum Kaledir.
Hazret-i Ömer halifeliğinde Rum kayseri yapısı olduğundan
insanların dilinde Rum kale derler. Urfa ve Birecik arasında birer
merhale yerdir. Urfa paşası eyaleti toprağında eminliktir. Hükumet nahiye kazadır.
Rum kalenin şekilleri: Fırat'tan beri güney taraftadır ve Birecik'ten batı tarafa kurulmuş olup ikisinin arası bir menzildir. Kalesi bir tepe üzerinde gayet sağlam ve dayanıklı kaledir. Abbasllerin yıkılınası sırasında Ermeni küffarları istila edip nice
müddet mutasarrıf olmuşlar iken Mısır padişahlarından Melik elEşref ibn Sultan Melik Mansur Kalavan (---)tarihinde büyük ordu
ile bu kaleyi kuşatıp Ermenilerin elinden zorla ve kahren feth
etmiştir. Daha sonra 922 [1516] tarihinde yine Mısır SultanıMelik
Gavrf .elinden I. Selim Han feth edip imar etti. Ancak hala o kadar bakımlı değildir. Kalesi beşgen şekilli sağlam taş yapıdır.
196
Kale içinde toplam 500 toprak ile örtülü evler vardır. Bir camii,
taşrada camii, ham, hamarnı ve küçük çarşısı vardır .
................ (2
satır boş)
................ [54b)
................ (1.5 satır boş) ............... .
Merzuban Nehri bu kale yakınında Fırat Nehri'ne
karışır.
(---) (---) (---) (---) (---) (---) (---) (---)
Oradan
kıble tarafına
meyiliice 10 saatte,
Eski şehir, halii büyük ülke,
Suruç Vadisi'nin özellikleri
İlk kurucusu Emevloğulları'ndan Hişam ibn Abdülmelik'dir.
Onların zamanında bu Suruç salıralarında altı kere yüz bin
(600.000) Türkmen ve Urban taifesi sakin olup dut bağlarından
geçilmezmiş ve 5.000 yükipek sultani öşürü hasıl olurmuş. Ve bir
çimden yapılma büyük bir kalesi var imiş. Rum keferesi Selçuklulara galip gelip yer götürmez fecere kefereler ile Kudüs'e doğru
yola çıkıp bu Suruç salıralarında toplanırken çimden yapılma
toprak kalesiyle şehrini harap etmişlerdir. Hala yapı kalıntı
ları bellidir ama kaleden nam u nişan yoktur.
Hala Haleb eyaletinde sancakbeyi tahtı Suruç Kasabası'dır.
Beyinin hassı 27.790 akçedir. Timarı 291 ve zeameti 9, alaybeyisi
ve çeribaşısı vardır. Ancak bütün eyaleti sancaklarında kılıç zeamet 37 ve kılıç tirnar 262 adettir. Nahiyelerinin genellikle gelirleri bu Suruç'un ve Mercabad Nahiyesi'nin tamamen Erzurum
Karsı kulunun aklarnlarıdır (devlet daireleri} ki Kars ağaların
dan 500 atlı ile bir ağa gelip her sene 40.000 guruş tahsil edip Kars
kuluna mevacib (maaş) verilir, büyük hizmettir.
Bu gelirler tamamen bu Suruç Salırası'nda göçer evli Türkmen
ve Ekrad kavminden hasıl olur. Bu vadiler içinde konaklayan
haşerat cinsinin çoğunluğu Dinayi ve Berazi ve Kuh-binik ve Cum
Kürdü kabileleridir. Burada yerleşip genellikle dut bağları içinde
ipek hasıl edip öşr-i harir (ipek öşrü), arpa ve alef (ot) hakkı verirler. Türkmen'den,
................ (1 satır boş) ............... .
oğlu adlarındaki eblehanlar (akılsızlar, budalalar) konup göçüp
mahsulünün öşrünü verirler.
Bu Suruç,Ovası'nın suyu ve havası o kadar tatlıdır ki gece ve
gündüz adam yeniden hayat bulur. Genellikle halkı gayet sağlam
<.
197
vücutludurlar. Ve nice bin yerde abıhayat turna gözü akarsular
var ki misli meğer Bingöl Yaylağı'nda ola. Havası oldukça
yumuşak olduğundan nice kabileler ve aşiretler serin ve ılıman
yerlere göçmeyip Suruç Ovası'nda kalırlar. Zira Suruç Vadisi
Dicle ve Fırat arasında olan büyük adada bulunmuştur. Hüdayi
meyvesi ağaçlıklar içinde cihanı tutmuştur.
Bu Suruç, Birecik'in doğu tarafına meyillidir. Birecik ile arası
ancak bir menzildir, ama Urfa kadısı hükmünde 150 akçe şerif
kazadır. Yine şenlikli köyleri vardır.
Bu Suruç sancağı olan zemin ki, Dicle ve Fırat Nehri arasında,
burada gördüğümüz bakımlı ve bakımsız kaleleri ve harap büyük
beldeleri bozulmuş arkları bir bir yazsak sözü uzatmış oluruz, ama
meşhur ve bakımlı olan kaleler ve beldeler bunlardır: Evvela Musul Kalesi, Sincar, Harran, Urfa, Re's-i Ayn, Amid (Diyarbakır),
Miyafarikin ve nice yüz kaleler bu "Cezire" içindedir ki uzunluğu
20 menzildir ve genişliği altı, yedi, sekiz, on merhale yerleri
vardır. Abbasi halifeleri zamanında 400 kale, 600 kasaba ve
şehir olduğu tarihlerde yazılıdır ve işaretleri bilinmektedir. Bu
Suruç'dan batı tarafa 2 saatte,
Eski şehir Çar-Melik Kalesi'nin özellikleri
Yani dört padişah kalesi derler. Gerçekten de tarihçilerin
yazdıklarına göre kisralardan üç (dört) kardeş bu kaleyi
yaptıkları için hala halk dilinde Çar-Melik Kalesi derler. Bir
tepe üzerinde Murad yakınında dörtgen şeklinde bir küçük kaledir, ama o kadar imar değildir. Dizdarı, neferatı, Urfa Nahiyesi
ve subaşısı hakimdir. Urfa paşası toprağında (---) yüz haneli kasabası var. Camii, mescidi, hamarnı ve birkaç dükkanıarı vardır.
Birkaç kere harap olup yine imar olmuştur. Bir kargir yapı ham
vardır. İçinde Türkmen sakin olur. Ve menzil beygirleri mütevelllsi hükmündedir. Suyu ve havası tatlıdır, ama bağ ve bahçesi
yoktur. Oradan doğu tarafa 5 saatte,
Nemrud ateşperest tapınağı, Semud oğlu Ruha yapısı
yani eski şehir Ruha (Urfa) Kalesi'nin özellikleri
Nuh Tufanı'ndan sonra yapılan eski şehirlerden biri de budur
ki Semud kavminden Ruhay adlı-bir melik yapmıştır. Daha sonra
melun Nemrud bu Ruha'nın suyu ve havasından hoşlanıp yaşadık
ça ilahlık iddiasında bulunmuş ve 200 sene bu şehirde oturmuştur.
198
Hazret-i İbrahim aleyhisselamı bu şehirde Nemrud ateşine attığı
mancınıkları açıkça bellidir ki Cenab-ı Rabbü'l-izze Habib'ine
(---) suresinde, "Biz de: 'Ey ateş, İbrahim'e serin ve esenlik ol!'
dedik." [Enbiya, 69] ayetini kıssa yoluyla indirmiştir. [SSa] Nice
bin melikten melike nasip olmuştur.
Hazret-i İsa, Urfa'ya kayser hükümdar iken seyahat ile bu
şehre gelip ibadet ettiği Mesih kilisesi hala mamurdur. İncil'i bu
kilisede Havariler yanık ses ile rehavide okuduklarından ruhavi
(rehavi) makamı derler. Zira Urfa Kalesi'nin birinci yapıcısı da
Ruha'dır. Hala bu şehrin ismi halkın dilinde meşhur galat ile
Urfa'dır, ama doğru ismi Ruha'dır.
Daha sonra hicretin (---) sene geçtiğinde Erneviierden M uaviye ibn Ebu Süfyan Şam ve Haleb halifesiyken zorla Rum elinden feth edip İslam ülkesine katıp Müslümanların ibadetgahı
olduğunda Hazret-i İbrahim Halil ocağı olduğundan Abbasilerden
Me'mun Halife Mısır'da Ehram Dağları'nda bulup çıkardığı mal
ile bu Ruha'ya gelip ilk başta İbrahim Halil makamını imar etti.
Nice melikler de sahip oldu. Sonunda 922 [1516] tarihinde I. Selim
Şah Mısır'a giderken feth etti, Hadım Sinan Paşa eliyle.
Daha sonra Sultan Süleyman yazıp Rakka Kalesi Amid hakimi elinden feth olup bu Urfa'yı Rakka eyaletinde beylerbeyilik
ettiler.
EyaZet taht merkezi Rakka Kalesi'nin anlatılması
İsmi Urfa'dır, ama yakınında Rakka Kalesi olduğundan onun
eyaleti olup hala padişah defterhanesinde~ gelen emirlerde
"Rakka eyaletine mutasarrıf vezirim fülan paşa", diye yazılır.
Defalarca arpalık şehrinde üç tuğlu vezire ihsan olunmuş yüksek
rütbedir. Paşasının hass-ı hümayunu altı yük 76.000 akçedir. Adalet üzere senede 40.000 guruş hasıl olur. 1.000 kadar asker ile paşa
sı yönetir. Eyaletinde üç zeamet sahibi ve 132 tirnar sahibi, alaybeyisi ve çeribaşısı ve yüzbaşısı vardır. Kanun üzere cebelüleri ile
toplam 1.400 silahlı asker olup alaybeyi bayrağı altında sefer
eşerler. Paşası da hassına göre 1.200 askerle savaşa gider.
'
Urfa eyaleti toplam altı sancakdır. Evvela,
Cemmase sancağı: Urfa'nın (---) (---) yönünde (---) (---) (---)
(---) (---) (---) (---) (---) Ve,
Habur sancağı:
Kıble yönünde üç konak çölden Habur'a varır .
...
Habur Nehri'nden kükürt çıkar ve Habur, Murat'a karışır. Ve,
199
Deyr-i Rahbe sancağı: Kıble yönüne düşer beş konak çölde Murat kenarındadır. Ve,
Beni Rebia sancağı: Kıble yönünde Rakka Çölü'nde beş menzil
yerdir.(---) .(---). Ve,
Suruç sancağı: Batı tarafta Urfa'ya tam bir konak yerdir. Ve,
Harran sancağı: Urfa'nın kıblesinde çölde bir konaktır. Ve,
Rakka sancağı: Rakka, Urfa'dan 4 konak ileride çölde harap
yerdir. Süleyman Han asrında eski eyalet merkezi Rakka idi.
Şimdi,
Urfa sancağı: Bütün beylerbeyHer bu Urfa'da otururlar. Mal
defterdan yoktur. Ve defter kethüdası, defter emini, çavuşlar
kethüdası ve çavuşlar emini vardır. Ancak eski eyalettir. Nice
kere arpalık şeklinde üç tuğlu vezirlere ihsan olunur.
Toplam (---) adet subaşılığı hassı vardır. Evvela şehir subaşı
lığı, Rakka subaşılığı ve Samsat subaşılığı (---) (---) (---) (---)
(---) (---) 300 akçe şerif kazadır. Sultan Ahmed asrında akrabalarımızdan Kütahyalı Fırakizade'ye 500 akçe mollalık ile
bağışlanmıştır. Senede 7.000 guruş hasıl olur.
Bütün nahiyeleri altı adet köylerdir. Evvela Suruç Nahiyesi,
Harran Nahiyesi, Rakka Nahiyesi, Samsat Nahiyesi. (---) (---)
( ---) (---) ( ---) (---) (---) ( ---)
Bu nahiyelerin genellikle halkı yurd sahibi Türkmen ve Ekrad ve Ermeni kavimleridir. Dağlık, ormanlık ve taşlık yerleri
çoktur. Şehri Halilürrahman nazargahıdır. Dört mezhebe göre
fetva verebilen şeyhülislamı, nakibüleşrafı, ileri gelenleri, sipah
kethüdayeri, yeniçeri serdarı, şehir naibi, şehir muhtesibi,
bacdarı, şahbenderi ve kapan emini (---) (---} vardır.
Eski yapı Urfa Kalesi'nin şekillerinin anlatılması
Bu kale ensesinde, Damlacık adında taşlık ve kalakı yüksek
bir dağ vardırkimelun Nemrud'un yaylak tahtgahı idi. Kale bu
yüksek dağın ortasında göklere doğru baş çekmiş yalçın tepe
üzerinde büyük taşlar ile yapılmış Nemrud işi sağlam sur bir
yüksek kaledir. Her taşı fil cüssesi kadar vardır ve yuvarlak
şekillidir. Gayet sağlam, dayanıklı, elmas yüzük gibi bir kale,
benzersiz bir rıbat iç kaledir. Burçları ve bedenleri sarp, sağlam
ve dayanıklıdır. Toplam (---) adet kuledir. Çevresinde hendeği
yoktur. Zira dört tarafı yalçın cehennem kayalarıdır. Ve
fırdolayı büyüklüğü (---) adımdır. Batı tarafa açılır bir sağlam ve
dayanıklı demir kapısı vardır.
200
İç
kale yapılarının anlatılması
Bu iç kalede toplam 20 adet hane vardır. Dizdar ağa burada
oturur. Ve toplam 200 adet neferatları var. Cebehanesi, buğday
[55b] anbarları ve su sarnıçları var. Kale kapısının iç yüzünde (---)
(---) camii var. Minaresiz ufak tefek bir camidir. Bundan başka
mescit, han, hamam ve çarşı pazardan bir imaret yoktur. Kale
içinde olduğundan haneleri bağsız ve bahçesiz neferat haneleri
küçüktür. Hazret-i İbrahim'i melun Nemrud'un ateşe atbğı Nemrud ateş-gedesi mancınığı bu kale içinde iki yapma yüksek
sütunlar bu kalededir.
Aşağı Varoş
büyük kalesinin şekli
Dörtgen şeklinde eski bir kaledir. Her taşı Mahmud! fili
cüssesindedir. İç kalenin eteğine konmuştur. Fırdolayı büyüklüğü
(---) (---) adımdır. Bunun da burçları ve bedenleri sağlamdır.
Bu varoşun üç kapısı vardır. Bey kapısı Bağdad tarafına doğu
yönüne.
Samsat kapısı batıya açıktır.
Ve Harran kapısı da batı yönüne açıktır ama yukarı kale gibi
kaya üzerinde değildir. Alçakta yapılmış olup geniş kaledir. ,
Bu Urfa Kalesi büyük Fırat Nehri'nin doğu tarafında bir konak uzaklıkta Tasdir Dağları içinde yapılmış olup fazlaca kuzey
tarafa eğimlidir. Ve Rumkale'ye bir konak yakındır. Yolları
Kürtlerden dolayı tehlikelidir.
Urfa varoşu yapılarının özellikleri
Bu şehrin fevkanf kalesi ve tek katlı sur varoşunun içinde ve
dışında toplam 2.600 kireç, toprak ve cibis (alçı) ile yüzleri örtülü
(sıvalı) şenlikli ve bakımlı yapı, güzel hanelerdir.
Ve bağlı, bahçeli, akarsulu ve hamamlı büyük saraylardır.
Bunlardan Tayyar Mehmed Paşa Sarayı, oğlu Ahmed Paşa;
Hatem-i Tayy ve Cafer-i Bermekl gibi kerem sahibi kimsedir.
Paşa Sarayı, Molla Sarayı, Gerz Paşa Sarayı, Celall Kadı Sarayı, Sarzade Mustafa Paşa Sarayı ve Arap Ali Paşa Sarayı.' Bu
saraylardan başka nice haneler vardır ama bilip yazdıklarımız
bu güzel evlerdir.
Urfa mahallelerinin anlatılması: Evvela Bey Kapısı Mahallesi, Tatlık Mahallesi, Caygirli Mahallesi, Kalaboynu Mahallesi, Tılıfdır Mahallesi, Kara Meydan Mahallesi ve Bağ-ı Safa
201
Mahallesi. Bildiğimiz marnur mahalleri bunlardır. Her birinde
İremezat gibi güzel haneler vardır.
Urfa camilerinin özellikleri: Hepsi 22 mihraphr.
Evvela iç kalede eski mabed minaresiz (---) camii ve Paşa Sarayı yakınında kalabalık cemaate sahip Kızıl Cami ta Nemrud
zamanından beri eski mabet imiş. Harun Reşid fethinde kiliseden
çevrilip Müslüman mabedi olmuştur. Hala minaresi erganun çam
haneleridir ki seyredilmeye değer yüksek minaredir.
Ak Cami bu da eski mabeddir.
Hazret-i İbrahim Halil Camii. İlk yapıcısı Me'mun Halife'dir.
Pazar Camii, cemaati çoktur.
Sultan Hasan Camii, bu da bakımlı camidir.
Nar-ı Tecelli Camii, Caygirli Camii, Ahaveyn Camii yani
iki karındaş camii bakımlıdır.
Ve Tabalıane Camii.
Bu yazılan altı adet camiierin hepsine İbrahim Halilullah
Nehri uğrayıp havuz, şadırvan ve fıskiyelerine uğrayıp selsebil
gibi akar ve kalabalık cemaat ondan abdest tazelerler.
Bey Kapısı Camii, Hekim Dede Camii, Kara Meydan Camii
ve Uğurlu Meydan Camii, bu da eski mabeddir.
Bunlardan başka 67 adet mahalle mescitleri vardır.
Bazı mahallede iki-üç zaviye vardır. Zira vilayet halkı gayet musalll kimseler, tarikat sahibi, dünyadan geçmiş halim ve
selim adamlardır.
Medreselerinin anlatılması: Tamamı (---) adet medreselerdir.
Evvela Kızıl Cami medresesi, Firuz Bey medresesi ve Sultan Hasan medresesi. Her camide medreseler var, ama bunların özel
dersiamları ve evkafları vardır.
Darülkurra ve darülhadislerin anlatılması: Tamamı üç
darülkur'an ve üç darülhadisi var. Talebeleri çoktur. Kürt uleması
çoktur ki bütün ilimleri tamamlamış müfessir, muhaddis, mü' ellif
ve musannif (kitap yazan) seçkin alimleri vardır.
Ebced okuyan çocukların eğitildiği sıbyan mekteplerinin anlatılması: Tamamı 30 adet mekteptir. Evvela Kızıl Cami Mektebi, Hazret-i İbrahim Halil Mektebi, Sultan Hasan Mektebi, Ak
Cami Mektebi. Bu sıbyan mekteplerinin her sene başında bayramlık güzel elbiseleri vakıf tarafından erişmemiş yetimlere
surre (akçe kesesi) ve atiyyeler (hediye bahşiş) ile dağıtılmakta
dır. Hepsi büyük vakıflardır. (---) (---) (---)
202
Aşevi
imaretlerinin anlatılması Tamarnı (---) adet fakiriere
ziyafet evi irnaretlerdir. Evvela bizzat Hazret-i İbrahim Halil
asitanesi imareti ay ve yıl, sabah ve akşam, zengin ve fakir, genç
ve yaşlı herkese, "Yeryüzünde hiçbir canlı yoktur ki, rızkı Allah'a ait olmasın ... " [Hud, 6] ayeti üzere bütün gelen gidenlere, yolculara ve çevredeki kornşulara her gün iki öğün ruz pilavı ve
çorbası dağıtılrnaktadır.
[56a]
Urfa tekkelerinin anlatılması: Tamarnı (---) adet şanlı derviş
tekkeleridir, ama bunlardan Hazret-i İbrahim Halil Tekkesi
kale içinde, iç hisar eteğinde Me'rnun Halife yapısıdır. Hazret-i
Halilürrahrnan Tekkesi ve makamı, Rum, Arap ve Acern'de kısa
cası bütün İslam memleketlerinde meşhurdur ki rnelun Nernrud
tanrılık iddiasında olup karta! kuşlarıyla göğe yükselerek htişa
sümme haşa "Gök tanrısı ile ceng ederim" diye göklere ok atar.
Tanrı'nın emri ile kartal kuşlarına bağlı sandukasına yine kanlı
ok düşüp haşa ve kella "İşte gök tanrısını öldürdürn, yalnız başına
yer ve gök tanrısı benim" diye tanrılık davasına kalkışır.
Bunun üzerine Cenab-ı Bar! Hazret-i İbrahim'i gönderip
imana davet edince bu şehir içinde Hazret-i İbrahim'i şakalayıp
elini kolunu bağlayarak büyük bir rnağarada haps eder. Dağlar
kadar odunlar yığıp büyük bir Nernrud ateşi yakar, Hala inkarcı
Nernrud'un ateş yaktığı yer meşhurdur ki Urfa şehri içre Hazret-i
İbrahim Tekkesi zernininde idi.
Hazret-i Risalet-penah annesinden doğdukları Rebiülevvel'in
on ikinci gece isneyn gicesi olduğu mübarek g!'!cede Medayin'de
(Sasan1 imparatorluğunun başkenti olan ünlü tarihi şehir) Kisra
taki (kemeri) yıkılır.
İsvan şehrinde aynü'l-leben (süt pınarı) kurur.
Mekke şehrinde Safa ve Merve arasındaki putlar baş aşağı
olur.
İskenderiye'de sütun yıkılır.
Trabzon'da balık tılsımı direği suya batar.
Makedon-ı Kostantiniyye'de karada ve denizde 366 tılsııpın
tamarnı yıkılır.
Ayasofya kubbesi, Roma papa kubbesi ve bunun benzeri nice
tilsırnlar yıkılıp o Peygamberin doğduğu gecede bu Urfa şehri
içindeki Nernrud ateşi söndü.
O ateşe ~elun Nernrud Hazret-i İbrahim'i rnancınık ile atar.
Ta ateşin içine havadan uçarak ateşin içine düşünce Cenab-ı Barı
203
(---) (---) suresinde "Biz de: 'Ey ateş, İbrahim'e serin ve esenlik
ol!' dedik." [Enbiya, 69] emriyle ateşe Tanrı emredince o an ateş
İbrahim'e gül bahçesi olup ateş içinden bir hayat pınarı doğup
Rabbü'l-izzet kudretini hikmetini göstermek için o tatlı pınarın
dört tarafında gül-i gülistan ve sünbül ve reyhan bahçeleri olur.
Güzel sesli bülbüller ve türlü türlü kuşlar cıvıldaşarak kanat
çırpıp uçuşmadalar, yine etrafında Nemrud ateşi yanmaktaydı.
Bu hikaye bütün tefsir kitaplarında ve diğer güvenilir kitaplarda ayrıntılarıyla yazılıdır.
Sözü uzatmaya hacet yoktur ama hala arnlan Nemrud ateşi
içinden ortaya çıkan hayat suyu Halilürrahman Tekkesi içinde
büyük bir kaynaktır ki bütün şehrin camilerini, han ve hamamlarım, bütün hanelerini, saraçhane ve debbağhaneyi sulayan
o hayat suyu Halilürrahman pınarıdır ki içinde nice bin türlü
balıklar yüzgeçlik ederler. Hatta Sultan IV. Murad Han efendimiz Bağdad fethine giderken bu türbe ziyaretine gelip seyr ederken iki adet balık aviattırıp kulaklarına birer altın küpe
geçirmişlerdir.
Sözün kısası, acaip ve garip gezinti yeri bir tekkedir ki
övülmesinde dil kısa kalır. Çeşit çeşit sofalar, gül-i gülistanlı
odalar, kiler, mutfak ile süslenmiş ve türlü türlü misafirhaneler
ile bezenmiş büyük bir tekkedir. Şeyhi Hazret-i Şeyh Ali Efendi
yarandan arif-i billah sofra sahibi, gurbete düşmüşleri sever bir
er, hünerli bir yiğit, nefes sahibi, tarikat önderi, sadık amil,
araştırıcı alim kimse idi.
· Yedi gece konuğu olup Murtaza Paşa efendimizin gönderdiği
hediyelerini teslim edip hayır dualarıyla nasiplenip hisse sahibi olduk. Bir adam yedi gece ve yedi gündüz bu tekkeyi ziyaret
etse yedi dileği yerine gelir. Saf suyundan hafakan (yürek oynaması) hastalığına yakalanan adam içse Allah'ın emriyle o hastalıktan kurtulur. Onun için bu Urfa halkında hafakan hastalığı
olmayıp sağlıklı olurlar.
Bu kutlu türbede nice fakr u faka erenleri olmuş yalın ayak
başı kabak "fa kirlikle övünür" (---) (---) tarikatında hal sahibi
dünyayı terk etmiş, arif-i billahlar var, himmetleri hazır u nazır
ola. Ve,
Seyyid Mancınık Tekkesi: Bunun da fukaraları çoktur ve nimetleri seçkin ve halktan herkese minnetsiz bol bol dağıtılır. Bunun da şeyhi temiz, dindar, ermiş, kamil mürşid erdir.
204
Urfa'nın
yüz
suyıı hamamlannın
özellikleri
Hepsi 8 hamamdır: Evvela Paşa Hamarnı gayet hoş suyu, havası ve binası var. Samsat Kapısı Hamamı, Hacı Bey Hamamı,
Cıncıklı Hamamı, Arasta Hamamı, Muharrem Hamamı, Keçeci
Hamarnı ve Meydan Hamamı. Bunların hepsi seçkin ve halk hamamlarıdır, ama ayrıca 75 adet saray hamamları vardır.
Evvela Tayyar Mehmed Paşa Sarayı'nda iki hoş hamamdır
ki padişahane yapılmış seyre değer bir aydınlık güzel hamamdır.
[56b] Gürz Paşa Sarayı Hamarnı ve Celalf Kadı Sarayı Hamamı.
Bildiğimiz özel hamamlar bunlardır ama kahfce bazı ahbaptan
esirgenir hamamlar değildir.
Tüccar hanlannın anlatılması
Tamamı (---) adet kara ve deniz tüccarlarının konukevleridir.
Evvela çarşı içinde Yemiş Ham kargir sağlam yapıdır. Ala Han,
şenlikli handır, İbrahim Halil Nehri, içinden geçer. Hacı
İbrahim Ham, Samsat Kapısı Ham, Bey Kapısı Ham, Bey
Kapısı'ndan dışarıda Sebil Ham ve Samsat Kapısı'ndan dışarıda
mağaralardan hanlar var ki her biri beşer-albşar yüz at alır. On
adet kudret eli ile kayadan oyulmuş benzersiz kervansaraylardır
ki içinde insan kaybolur. Tanrı'nın hikmeti Temmuz'da bu kaya
hanlar serindir ve kış vaktinde de sıcaktır.
Sultan Çarşısı dükkaniarının anlatılması: Tamamı 400
dükkandır. Şehrine göre çarşı pazarı bakımlı, süslü ve şirin
değildir. Ancak yine de bütün değerli şeyler bolca ve minnetsizce
bulunur, ama saraçhanesi İbrahim Halil Nehri kenarında bulunduğundan tertemiz Bağdad serdabı (soğukluğu) şekilli bir soğuk
sulanmış anayolun iki tarafında bakımlı, süslü, gül mevsiminde,
zambak mevsiminde ve türlü türlü çiçekler mevsiminde bu ferah
çarşıyı süsleyip gelen gidenlerin dimağları kokulanır. Bütün maarif erbabının ve nice bin aşıkların toplantı merkezi ve dinlenme
yeri üstadlar saraçhanesidir.
Ama bu şehrin iki bedesteni var. Biri eski yapı kargir kubbeli
sağlam binadır. Ve biri, Tayyaroğlu Ahmed Paşa tarafın'dan
yapılmıştır, baştan başa kargir toloz yapıdır ve uzunlamasına kurulmuştur. Üç adet demir kapıları var, bütün değerli lal, yakut,
zümrüt ve elmas bolca mevcuttur.
Un değir!llenlerinin anlatılması: Şehrin içinde ve dışında toplam(---) adet~i.ın değirmenleri vardır ki bu diyarda benzeri yoktur.
205
Evvela Pazar Değirmeni, her gün ellişer kile un öğütür, mesiregah
değirmendir. Onun duvarına eel! güzel yazı ile bu beyti yazdık:
Asiyab-ı felek ahir öğüdür danemizi
Çün gelir nevbetimiz etmese devran acele
Tayyar Değirmeni, Sebak Fakı Değirmeni,
Arastabaşı Değirmeni ve Mazı Değirmenleri tabaklarındır ki hesapsızdır. Debbağhanesi de süslüdür. Onlardan aşağı Çürüksu
üzere nice değirmenlere bokluca değirmenler derler, beğenilmez.
Urfa'nın suyunun ve havasının anlatılması: Suyu ve havası
gayetle orta karar olup yazı yazdır; kışı kıştır. Kış vaktinde kar
yağar; bahar vaktinde rahmet yağmurları yağar. Hatta Hayy ve
Kad1r Allah'ın nazargahı bir sudur ki bir damla içen hayat bulur.
Urfa'nın ikliminin anlatılması: Gerçek dördüncü iklimde olup
örn ikiimin on yedincisinde bulunmuştur. Usturlab ilmi ile nice
kere yükseklik alınmıştır. O hesap üzre eniemi (---) (---) (---) ve
boylamı (---) (---).
Urfa şehrinin taliinin anlatılması: Bütün kara ve deniz gezginleri ve dünyayı dolaşan kimseler ki felek ilminde (astronomi)
kamil ve usta olanları bu Urfa şehrinin taliini ay burcunda
bulmuşlar. Onun için halkı mü'min, muvahhid, yumuşak huylu
Arasta
değirmeni,
adamlardır.
Güzellerinin anlatılması: Suyunun ve havasının tatlılığından
hoşgörülü, yarandan, tabiat sahibi, şirin edalı dilberieri olur.
Mahbubeleri pak u pakize, iffetli, edep sahibi, perde ehli, saf
kalpli kadınları var.
Genç ve yaşlı halkın elbiseleri ve dillerinin anlatılması: İleri
gelenleri baştan başa samur, sincap ve cılkava kürk ve atlas elbise
giyerler, ama orta hallileri "Elbisenin iyisi (eteği) kısa (yerden
sürünmeyeni) alanıdır." deyip kısa çeşit çeşit elbise giyip Ermeni,
Türkmen ve Kürt dillerini konuşur fasih dilli bir kavimdir.
Usta sanatlarının anlatılması: Pamuk ipliğinden ince bezi olur
ki Musul bezinden ince ve temiz beyaz bezdir.
................ (1 satır boş) ............... .
Hububat ürünlerinin övülmesi: Buğdayı, arpası,
nohudu ve pamuğu.
................ (1
206
satır boş)
............... .
mercimeği,
Yiyeceklerinin ve içeceklerinin anlatılması: Bu Urfa şehrinin
Harran tarafına Halil Nehri'nin tarafı baştan başa bağ, bahçe ve
müşebbek bostanlar olduğundanyazdave kışta sebzeleri boldur. İç
kalenin ensesindeki Damlacık Dağı üzeri de tamamen bağ ve
bahçedir. Bir okka ve 500 dirhem gelir adam kellesi kadar narı
olup yemesi gayet hoş olur.
Bağdad şehrinde, Sivas [57a] Niksar'ında ve Bursa Gemlik'inde böyle sulu ve taneli narı olur, ama İstanbul'un ve Karaferye'nin ekşi narına ve feyz narınayan başı gelir. Zira Arz-ı Mukaddes'de bu Urfa nan rrieşhurdur. Maraş nan gerçi çok olup
fırında biraz kurutup diyar diyar götürürler, çok olduğundan
meşhurdur ama bu Urfa narı bütün alemde beğenilir. Hatta "Ennfiru jfikihetü 'ş-şitfi-Nar,
(ateş)
kış
meyvesidir."
demişler.
Yaranın
biri, fakihe kelimesi olduğundan nardan kastedilen bu
Urfa narını zann edip özellikle Urfa'nın melesi narı ola demiş.
Niceleri "[İkisinden de her türlü meyveler] hurma ve nar [vardır]"
[Rahman, 68] ayetinden kastedilen Urfa'nın narı ola demişler. Ta
bu derece taneli, sulu ve yemesi hoş narı vardır. Diğer çeşit çeşit
meyveleri de beğenilir.
Has ve beyaz lavaşa ekmeği, sacda pişen gül pembe yaprağı
gibi yufka beyaz ekmeği, tandır kebabı, helvası, dut şarabı ve
ipeği gayet meşhurdur.
Bu Urfa halkı gayetle garip dostu ve gönül okşayan adamlardır. Gece ve gündüz misafirsiz yemek yemezler. Cesur, yiğit, binici, asker meydan erieri vardır. Cenab-ı Bart bu şehir halkına
İbrahim Halilullah berekatı vermiş, gayet bolluk şehirdir. Halilürrahman'ın yurdu olduğundan burada zulm eden hakim asla
uzun yaşamaz. Elbette gökten inecek bir kazaya yakalanır.
Zulmün etkisinin eserleri: Büyük menkıbedir ki görüp vakıf
olmuşuz. Bu haklr [10]56 [1646] tarihinde seyahat aleminde bu
Halilürrahman korumasındaki Urfa şehrine geldiğimizde Irabzonlu Ketenci Ömer Paşazade Baki Paşa bu şehre hakim idi. Sarayında konuk olup sabah ve akşam kendisiyle güzel geçinir,dik.
Bir gün Hazret-i Halilürrahman vakıflarını yoklamaya ve teftiş
etmeye kalkışıp halka suret-i- hakdan görünüp nice yerlerini tamir eder şeklinde mal toplama derdine düştü. O gece rüyasına çok
uzun boylu bjr ihtiyar girer. Elinde bir asası (deyneği) var, dilinde
"Ya Kahha/' ismiyle zikir çekerek gelip paşanın piş-tahtası
207
üzere pençe buyurdusunu alıp elindeki asa ile paşayı döve döve
tamam edip,
"Benim evkafıma niçin el uzatmak istersin?" derken hemen
Baki Paşa can havliyle uykudan uyanıp Halilullah evkafını
yoklamadan vaz geçip sabahleyin aklı başından gitmiş. Bu
rüyayı imarnma ve hakl~e yordurduğunda,
"Hayr ola sultanım. Halilullah fukarasına sadaka ve kurbanlar gönderip ruhları için hatm-ı şerifler okutturun" dedim.
Gerçekten de paşa öylece edip eşiğine yüz sürüp her şeyden tövbe
edip temizlendi. imdi Urfa şehri Halilullah himayesinde böyle
bir Halil nazargahıdır. Bütün şehir halkı Halil-sıfat gönüllerin
sevgilisi mü'min, muvahhid ve ehl-i sünnet ve'l-cemaat dindar
adamlardır.
Urfa 'nın acaip ve garip yapılarının anlatılması
Urfa iç kalesinin doğu tarafı ensesinde Damlacık adıyla bilinen yüksek bir dağ vardır. Melun Nemrud'un yaylağı ve tahtgahı
idi. Bu yüksek dağın eteğinde ve şehir içinde nice bin mağaralar
vardır ki her birine ikişer-üçer yüz at ve diğer binek hayvanları
gibi hayvanlar sığar. Ve nice bin Arap ve Kürt kavimleri konar
mağaralardır, ama Azer oğlu Hazret-i Halil İbrahim makamı
olan mağara bir aydınlık mağaradır. Ve bir daracık kapısı
vardır. Melun Nemrud Hazret-i İbrahim'i ateşe atmazdan önce bu
mağaraya aç ve susuz olsun diye haps eder. Tanrı'nın emriyle
mağaranın bir tarafından saf bir kaynayıp dışarı akınaya başlar.
Bu mucizeyi nice ikarcılar görünce,
"La il{lhe illdll{lh İbrahim Halilull{lh (Allah birdir,
İbrahim Allah'ın halilidir)" diye İslam ile şereflenirler. Hala o
İbrahim makamı mağaradan o saf su akıp durmadadır. Her kim bu
sudan içse koyun eti yemiş kadar olup sağlıklı olur.
Başka özellik: Kırk gün içen kırk türlü hastalıklardan kurtulup vücudu beyaz inci tanesi gibi ola.
Diğer özellik: Üç sabah içen hileden, sevdadan,
malihulyadan, korku ve dehşetten kurtulup saf ayar ola.
Başka bir özellik: Bir adam ne kadar evhamlı olsa bu kaynaktan üç gün içse gayet cesur ola.
Diğer bir özellik: Bir adam o sudan içse zahlr (iç ağrısı) hastalığına da tutulsa bile kurtulur.
208
Özellik: Eğer o adamın tabiatı kuruluk ise mutedil (orta
halli) ola. Allahu TaaÜi'nın emriyle bu su Hazret-i İbrahim Halil için aktığından ve içerek susuzluğunu ve açlığım giderdiğinden
tabiat sahibi hekim meşrepli olanlar bu pak pınarın yetmiş adet
faydasını gözlemlemişler, gayet denenmiştir. Allah'ın emriyle
süt lezzetindedir. Temmuz'da gayet soğukdur, kış vaktinde [57b]
gayet ılıcadır gusl olunur. Kısacası Halilullah mağarası ziyaret
yeridir.
Diğer acaiplik: Bu Urfa şehri kayalannda büyük mağaralann
çok olmasının aslı kefere asnnda her biri birer çeşit puthane imiş.
Ve her birinde nice bin ruhban, kıssis, patrik, kalayoroz, keşiş,
ladika, rahip ve vesveci şeytan şekilli kefereler ile dopdolu imiş.
Ve her bir mağaranın birer gün ziyareti olurmuş. Bu hesap üzere
gün başına birer puthane mağaraları vardır. Yunanlı Yanvan Tarihi'ne göre Hazret-i Davud Kudüs-i Şerif'de Mescid-i Aksa'yı
yapmadan önce Nasara'nın kıblesi mabedhanesi bu Urfa şehri idi.
Hala Kudüs'den sonra bütün Hıristiyan milletler bu Urfa'yı ziyaret ederler. Daha sonra Hazret-i Mesih Kudüs'de Beytüllahm
adlı yerde doğduğu için ona itibar eder, ama yine bütün Hıristi
yanlar bu Urfa kiliselerine dip Frengistan'dan adaklar gönderirler.
Hazret-i Mesih mucizesinin anlatılması
Urfa şehri içinde Halilürrahman Tekkesi yakınında Çanlı
Kilise derler eski yapı bir sanatlı büyük kili~edir. Hazret-i Mesih mübarek yüzlerini sildiği makrama (havlu, mendil) ondadır
ki o kilisenin hazinesinde çok sıkı saklanmaktadır. Zira melikler
tarafından korkarlar ki sultanlar haberdar olurlarsa o havluyu
hazineye alırlar diye korkup saklarlar. Şehir ileri gelenlerinin
bile bile bu Hazret-i İsa'nın mendilinden haberleri yoktur, ama bu
hak1r Rumlar ile çok kaynaşıp onların Yanvan Tarihlerini dinIediğimden dolayı Bağdad'a giderken bu Urfa içinde o kiliseye girip ruhbanlardan makramayı görmeyi rica ettim.
•
"Bizim kilisemizde o çeşit makrama yoktur" diye inkar ettiler.
Hak1r İncillerine ve Hazret-i İsa hakkına yemin edip kimseye o makramanın durumunu açıklamarn diye söz verdiğimde
hakiri bir karanlık mağaraya götürdüler.
Hizmetç:j,lerim dışarıda kalıp o mağara içini .12 cevahir kandille aydınlattılar. Bir dolaptan bir sanduka ve o sandukadan bir
209
cevahirli kutu çıkardılar. Türlü türlü ağlayış ve inleyişlerle cevahir kutuyu açınca dimağımı misk ve ham arnher kokusu kokulandırıp el havlusunu görmüş olduk.
Dört köşe bir bal renginde havludur. Uzunluğu ve genişliği iki
arşın gelir. Mekke hurması lifinden eğirilip dokunmuş. Hazret-i
İsa, Tur-ı Sina'ya Rabbü'l-izzetin cemalinin tecellisi için çıktığın
da kendine tecelli nasip'olmuş, Rabbü'l-izzet'den utandığından İsa
Nebi terlediklerinde bu mendil ile mübarek yüzlerini silmişlerdi.
Allahu Taala'nın emriyle mübarek yüzlerinin nurlu şekli mendile
tesir edip kudret eliyle yazılmış bir açık sihir gibi İsa resmidir ki
gören onu canlı zan eder.
Hemen bir nefese muhtaç Mesih suretidir ki işve ve bakışta tebessümde sanki hayattadır. Hele bu hakirin şüphesi kalmadı ki
Hazret-i İsa tesirinin şeklidir.
Ve hakir bu kadar maarif erbabı ile görüşmemizde ve bu seyahat koşuşturmalarımızda nice bin sihir mertebesi hayal-pesend
marifetler gördüm, bu da onlar gibi bir ruhi boya ile Frenk Mani
kalemi olmasın diye çok dikkatlice bu şekle tam dikkatle baktım,
ama yakin ilmi ve gerçek yakin hasıl ettim ki hemen bu mendildeki heybetli şekil Hazret-i İsa suretidir. Zira insanoğlu
gördüğünde vücuduna titreme gelip insanı dehşet alır. Bu şekilde
bir makremedir. Teberrüken bu hakir sağ elimle makremeyi mesh
edip yüzüme sürüp bu makremeyi bu şekilde seyr ettim. Vesselam.
Bu kilisede Hazret-i İsa zamanında erganun ve çanı bir çeşit
makam ile çaldıklarında o makama Rehavi dediler. Zira
şehrinin ismi de Ruha' dır. Onun için Rehavi derler.
Garip ibret verici hikmet: Hazret-i Halilürrahman Tekkesi
yakınında yüksek bir ağaç vardır ki dünyanın acaipliklerinden
garip bir ağaçtır. Her ne zaman ki yedi iklimde iki padişah birbiriyle savaşmaya ve çarpışmaya kalkışsalar Tanrı'nın emriyle o
mağlup tarafına ağacın bir tarafı oyulup kırmızı kanlı su akınaya
başlar. Hatta IV. Murad Han cennet benzeri Bağdad'ı kalleş
Kızılbaş elinden feth etmeye yönelip bu Urfa'ya geldiklerinde bu
ağacın Bağdad tarafından 40 adet delik delinip ondan kanlı su
akınaya başlar. Bağdad'da 40.000 adamdan kan akması işareti
derler. Hala "Akan kanlı suyu o sene gördük" diyen adamlar ile
konuştuk.
Diğer menkıbe:
büyük
210
dalı kırılıp
Yine bir kere bu ağacın Rum tarafından bir
yere düşer. Bütün belde halkı Rum'da bir
padişah
ölür derler. Meğer Sultan Osman Han asrında bir dalı
kırılıp Osman Han Hotin seferinden geldiği gibi Sultan Osman
üzere kul ayaklanıp Osman Ham şehit ederler.
Tanrı'nın hikmeti Murad Han Bağdad'ı feth edip 40.000
dizçöken Kızılbaşı kılıçtan [58a] geçirir. Anılan ağacın kırk yerinden kanlı su akması işareti bu şekilde ortaya çıktı. Ve bir
büyük dalının kırılması, Murad Han Bağdad'ı feth edip Asitane-i
saadetine varınca vefat etmesi işaretidir.
Bu gibi misal Mısır'da da Cuşf Dağı'nda elbette bir padişah
ölse bir kaya parçası kopar. Bu da büyük bir alarnettir ki
meşhurdur, ama bu Urfa'daki garip ağacın yedi adet büyük dalları var ki yedi iklim padişahına ve yedi gezegene delalet ederler, ama hakfr ağacındankanın aktığını görmeyip, "Gördük" diyen yaşlı, mümin, muvahhid ve güvenilir adamların tanıklıkla
rıyla yazdık.
Tanrı'nın
Halilürrahman makamının
içinden akan İbrahim pınarında olan balıklar, herhangi bir diyarda iki padişah birbiriyle ceng edecekleri sırada bu akarsuyu
içinde bir tane balık kalmayıp kaybolur. Nice zamandan sonra
bütün balıklar ortaya çıkıp kanları akarak ve ciğerleri çıkarak
gelip kimi ölür, kimi solur, kimi eski eşini bulur ve kimi ölmeden
kurtulup zayıf ve bitkin gezerler. Aceb büyük hikmettir.
Diğer hikmet: Bu Halilullah makamında olan balıkları avlamak yasaktır. Bir kere bir herif bu balıkiara semmü's-semek
yani balık otu döküp nice bin balıklar zehirlenip öldüklerinde
kötü işli herif ölü balıkları eteğine doldurarak evine götürüp
yediğinde balıklardaki zehir herife ve çoluk çocuğuna tesir ederek yedi adet insan zehirlenerek ölürler. Yakın zamanda olduğun
dan bilinir, ama İbrahim Peygamber makamı dışındaki balıklar
avlansa asla zarar etmez. Bu da Tanrı'nın bir sırrıdır.
Diğer gariplik Urfa yakınında Temaşalık adında bir dere
var. Onda nice yüz adamlar atları, develeri ve katırlarıyla AIlahu Taala'nın emriyle tamamen kara taş olmuşlardır. Hatta bunlar hakkında vilayet ileri gelenlerinden nice alim, fazıl ve salih
kimseler buyurdular ki "Hazret-i İbrahim'i melun Nemrud ateşe
attığında bu taş olan adamlar canla başla dağlardan odun getirirken Hazret-i İbrahim beddua edip bütün mallarıyla taş olmuşlar
dır. Omahalde katırlara da beddua edip 'Katır doğurmasın, ama
gayet cefakat. ye yük çekici olsun' demişlerdir." Hala günümüzde
de katır doğurmaz.
·c
hikmetinin
işareti:
211
İbrahim Halil mancınığının özellikleri
Urfa'nın yukarı
kalesi içinde bir yalçın tepe üzerinde göklere
baş çekmiş şehre eğimli bir kızıl kaya üzerinde mancınık alanıeti
odur ki; Hazret-i İbrahim melun Nemrud'u dine davet ettiğinde
İbrahim Nebi'yi haps edip bu mancınıkı icat etmiştir. Anılan
kaya üzerinde minare :qüli gibi iki adet yapma sütunlar vardır ki
göklere baş uzatmıştır. O zamanda zemberekleri, sapan keffi
(tabanı) gibi keffi ve kalın ipleri var imiş. Hala zamanımızda
mübarek bayramlarda bid'at olan salıncak tabir ettikleri gibi
sahneağa Hazret-i İbrahim'i koyup nice yüz Nemrud kavmini
salıp ta anılan mahalle gelince İbrahim Nebl havalandığı an
zemberekleri bırakınca İbrahim Nebl havaya uçar. Yedi kere
yıldırım gibi Cebrail inip,
"Ey İbrahim seni kurtarayım" deyince,
"Beni Allah kurtarır, sığınağım odur" der ve ateş içine düşünce
Cenab-ı Kibriya, Hazret-i İbrahim'e ateşi gülistan eyledi. Hala o
iki adet mancınık direkleri kalede bellidir ki ibret verici eserlerdir ama hala aletleri yoktur, vesselam.
Bu Urfa şehri içinde nice bin acaip ve garip eserler vardır ki
ayrıntılarıyla yazılmaya muhtaçtır ama bu hakirin bu kadar bilgisi olduğundan bu kadarca yazdık, vesselam.
Urfa şehrinin ziyaret yerlerini bildirir
Evvela şehir içinde bir büyük ağaç kökü vardır, ona İbrahim
ağacı kökü makamı ziyareti derler. Melun Nemrud zamanında
Hazret-i İbrahim dünyaya geldiğinde bütün müneccimler,
"Ey Nemrud! Bu saatte bir çocuk dünyaya geldi, senin devletine, dinine ve canına kasd ediserdir, tez onu buldur" diye uyardıklarında bütün şehri araştırıp anasından yeni doğmuş bütün taze
bebeklerin nice binini o saatte öldürdüklerini İbrahim Peygamber'in annesi duyunca İbrahim'i anılan ağaç kovuğu içinde
saklayıp gider.
Derhal Hazret-i Cibril-i Emin Hak tarafından bu ağaç kovuğu
içine girip Hazret-i İbrahim'e dadısı gibi hizmet eder, İbrahim
parmağını ağzına koyup emer. Allah'ın emriyle Hazret-i İbra
him'in yine kendi parmağından süt akıp İbrahim Nebf onunla karnını doyururdu. Hala zamanımızda da bebeklerin beşik çağında
iken parmaklarını emmeleri mukarrer olduğu Hazret-i Cibril-i
Emin'in [58b] öğretmesiyle Hazret-i İbrahim'den kalmıştır. Hala
212
o ağaç nice bin yıldan beri çürüyüp zeminde kökleri kalıp bilen
kimseler ziyaret ederler ki İbrahim Nebi makamı derler.
Şehir içinde Hekim Dede ziyareti Allah sırrını aziz etsin ve
Yahya Bermeki ziyareti 191 [805] tarihinde ölmüştür. Ömürleri 70
sene olmuştur. Nurdolu kabirieri o kadar bakımlı ve şenlikli
değildir, ama seçkin ve halk bütün insanların ziyaret yeridir.
Fazi ibn Yahya Bermeki ziyareti hapiste iken öldü, ömür
müddetleri 45 sene idi .
................ (2 sahr boş) ............... .
Bu ziyaretgahları da tamam edip Urfa'dan avianarak doğu
tarafına doğru 6 saatte,
Seydi Gazi Köyü menzili: Urfa toprağında Murat kenannda
İrem Bağlı bakımlı kasaba gibi cami ve hanlı şenlikli köydür. Bu
marnur köy yakınında,
(---) (---) kalesinin özellikleri
Kisralar yapısıdır ama yapanın ismini bilmiyorum. Fırat
Nehri kenarında yüksek bir tepe üzerinde göklere baş çekmiş
henüz üstad mühendis elinden çıkmış sağlam surlu bir kaledir,
ama içinde asla yapı cinsinden bir şey yoktur. Kış günlerinde bazı
Türkmen Etrakleri içinde kışlarlar. Bu kale dibinde gemiler ile
Fırat'ı karşı tarafa geçip Maraş toprağında,
Gevrik
özellikleri
Fırat Nehri kenarında 1.000 haneli, camili, hanlı, hamamlı,
küçük çarşılı, bağlı, bahçeli ve pamuk mahsüllü bakımlı kasahadır. 150 akçe kazadır. Ve (---} subaşılıkhr. Ve ona yakın (---)
saatte Fırat Nehri kenarında ve Maraş toprağında,
Kasabası'nın
Samsat Kasabası'nın özellikleri
Dicle Nehri ki Şattü'l-Arab'dır, Fırat ile Dicle ceziresinde bir
bakımlı camili, han ve hamamlı, küçük çarşılı ve (---) kadar toprak ile örtülü bakımlı haneli şirin kasabadır. Diyarbakır ile
Harput arasında vaki olmuştur. Maraş sancağı beyinin tahtıdır.
(---) (---) (---} (---) (---) (---} (---) (---).
Oradan yine Urfa Kalesi. Oradan güney yönüne 9 saatte,
Çiftçi yurdu, Harran Kalesi'nin özellikleri
Bu da 11\~lun Nemrud yapılarından eski kaledir. Urfa toprağında çölistanda Dicle havzasında bulunan bir tepe üzerinde çöle
~-
213
meyilli gayet sağlam bir kaledir. Beşgen şekilli taş yapı yüksek
bir kaledir. 922 [1516] tarihinde Sultan Gavrf hükmünde iken
Selim Han'a itaat ettiler. Şehrini çıplak Araplar harap
ettiğinden namus sahibi kimseleri de göçüp şehri harap, haneleri
toprak olup kalesinde de insanoğlundan bir canlı kalmadı. Ancak
kargir yapı camileri, han ve hamamları ve başka harap haneleri
içinde Keys ve Meval Arapları kış aylarında otururlar, ama kalesi sanki henüz üstad mimar elinden çıkmıştır ve gayet dayanıklı
olarak yapılmıştır. Abbas1oğulları'ndan el-Müttak1-billah zamanında bu diyarın ipeği ve diğer mahsulatlarından üç Mısır hazinesi mal elde edilir. Ancak şimdi harbe ucundan (kılıç zoruyla)
Urfa paşası Araplardan kışla hakkı 100 guruş alabilir. Bu Harran
yakınında,
Ayn-i ruz ziyaret yeri
Bu Harran toprağında Dehdaniye Nehri derler, bir akarsudur.
Rakka Kalesi yakınında Peliç Nehri ile bir olup Fırat Nehri'ne
katılır İkisi de abıhayattır. Yani pirinç gölü demektir. Hazret-i
Ali radiyallahu anh Muaviye ile bu yerde Sıffln cengini ederken
bu mahalde pirinç ekip bu akarsu ile sulamıştır. Hala onların kerametiyle hüday1 pirinç yetiştiğinden bu göle Ayn-i ruz derler.
Türkmen kabilesi girip yıkanırlar. Arapların ve yaman Türkmenlerin meşhur ziyaret yeridir. Ve,
Şeyh Yahya-yı
Hayati ziyareti
Harran dibindedir. (---) (---) Sultan halifelerinden kutupluğa
ayak basmış ulu sultandır ki Harran Kalesi'nin yakınında çöl tarafında büyük bir türbe içinde gömülüdür. Çöl Arapları bu sultana
gayet inanırlar. Hatta Araplar arasında büyük bir madde için birine yemin gerekse ta Basra, Lahsa, Umman, Cezayir ve Kurna'dan gelip bu sultan üzerine "Yahya-yı Hayatı sırrına" diye
türbesi duvarına el u.rsa kasem-billah yerine kabul ederler.
Bu sultana Yahya-yı Hayatı demelerinin aslı bir seccade
üzerinde tahiyyatta ve hayatta oturur gibi oturduğundan dolayıdır. Bu yüzden Yahya-yı Hayati derler. Bu ziyaret ile Urfa
arasında, yukarıda yazılan ibret verici taş olan adamlar bu mahalle yakındır.
Oradan kıbleye doğru çöle 18 saatte,
214
Eski eyaZet merkezi Rakka Kalesi'nin özellikleri
Yapıcısı (---) (---) (br. Nice melikten melike değmiştir. Sonunda Mısır Sultanı Gavrf'nin elinden 922 [1516] tarihinde Selim
Han'a halkı itaat etmiştir. Süleyman Han yazımı üzere Rakka
eyaleti [59a] tahtı olup yakın zamanlarda çöl Arapları ve
Türkmen eşkıyası ve şeriiieri elinden harap olup Rakka tahh
hala Urfa şehri olmuştur, ama bu Rakka Kalesi çölde Fırat Nehri
ve Dicle Nehri arasındaki havza ortasına yakın bir tepe üzerinde
büyük bir kaledir, ama içinde çöl Arapları ve Türkmen kışlar.
Temmuz'da bir adam bulunmaz. Marnur olması zamanının yapı
kalıntıları harap, yıkık, toprak olmuş yatar. Bağları ve dut
bahçeleri kendi biter kendi yiter gider. Harahım görmesi insana
keder verir.
Eski zamanda büyük şehir olup Bağdad bunun doğu tarafındadır. Bu Rakka halifelik merkezi Bağdad'ın batı tarafında
Cezire-i Dicle'dedir. Arnher kokulu temiz toprağı yine Urfa
paşası hükmünde olduğundan Urban (çöl Arapları) ve Türkmen'inden otlak hakkını Urfa paşası alır.
Ulu Pilice Nehri'nin anlatılması
Harran'da Dehaniye derler bir tatlı sudur, Pilice Nehri'yle
bir olup doğu tarafına akarak bu Rakka şehrinin doğu tarafına
uğrar, daha sonra bu Rıkka'dan aşağı akarak Fırat Nehri'ne
katılır, vesselam.
Bu Rakka Kalesi yakınında kıblesi tarafın~a 6 saatte,
Bük Gölü'nün özellikleri
Piliç Nehri taşkınlık ile geldiğinde büyük bir göl olur. Çevresi
sık ağaçlı, ormanlı ve dut bağlı gül-i gülistanlı verimli bir safa
yeridir. Ancak içinde asi çöl Arapları oturur. Semek Arapları derler bir melun kavimdir. Ve Şavf Arapları, Etrisoğlu hükmündedir.
Harran, Rakka, Caber, Balis, Aneh, Selerne ve Haddise kalelerini berbat etmiştir. Bu anılan Bük içinde sakin olup güzel ipek
üretip Urfa paşasına harbe (mızrak) ucuyla biraz öşür veri'rler.
Rakka'dan doğu tarafına 10 saatte,
Caber Kalesi'nin özellikleri
Melik Mender'in kölesi Duseriyye adında namlı bir vezir, ilk
defa inşa eden bu zat idi. Daha sonra Cafer Kuşeyrf buranın
215
halkına
malik olup bu kaleyi gayetle day,anıklılık
ve sağlamlık üzere tamir edip 70 sene mutasarnf olduğundan onun
Cafer adıyla bilinir. Türk dilinde Caber Kalesi derler. Oradan
Selçuklu meliki bu kaleyi kuşatıp yedi ayda ceng ü cidal ve harb ü
kıta.l ederek inatçı Ad Kürtleri elinden zorla ve kahır ile feth
etti.
Daha sonra nice melike intikal edip sonunda 922 [1516] tarihinde Mısır sultanı Gavri elinden Selim Şah sulh ile feth etti.
Süleyman Han yazımı üzere (---) eyaleti toprağında (---) lıktır.
Ve 150 akçe kazadır, ama gelirsizdir. Dizdan ve kale neferatı
vardır. Yetecek kadar cebehanesi de vardır. Diyarbakır, Mardin
ve Musul'dan Haleb'e gider ana yol üzerinde bulunduğundan
şenliklidir. Fırat Nehri'nin doğu tarafı kenarında göklere doğru
boy uzatmış bir kızıl heybetli kaya üzere taş yapı ve dörtgen
şeklinden biraz uzunlamasına bulunmuş burçları ve bedenleri
sağlam ve dayanıklı (---) tarafına bakar bir kapılı hendeksiz
yüksek bir kaledir. Fırdolayı büyüklüğünü bilmiyorum, ama
küçüktür.
Dizdarı, neferatları ve kale içinde 40 adet toprak ile örtülü
neferat haneleri, tahıl ambarları, küçük bir camii ve kayalar
içinde aşağı Fırat'a inilir merdivenli su yolları var. Kale içinde
başka yapı kalıntısı yoktur, ama aşağı nehir kıyısında ufak tefek
bir kasabası vardır. Camii, ham ve küçük çarşısı vardır, ama
imaret, medrese, darülhadis, hamarnı ve başka büyük yapıları
yoktur. Yer yer dut bahçeleri çoktur. Bütün halkı Türkmen'dir. Bu
kale dibinde,
ve
toprağına
Süleyman Şah ziyaret yeri
Osmanoğulları'nın büyük atası Ertuğrul Bay'ın babası
Süleyman Şah'dır ki Mahan ülkesinden çıkıp Selçuklulara gelirken bu Caber Kalesi dibinde bütün adamlarıyla konaklamıştı.
Süleyman Şah'a gusül gerektiğinde Fırat Nehri'nde yıkanırken
Allah'ın emriyle boğulmuştur. Mübarek naaşı kale eteğinde bir
tepe üzerinde defnedilmiştir. Hala Osmanoğulları'nın atası diye
seçkin ve halk bütün insanların ziyaret yeridir. Oradan oğlu
Ertuğrul dosdoğru doğrulayup Sultan Alaeddin'e gelip boy beği
olur. Daha sonra oğlu Osmancık ilk defa Osmanlı devletine bey
olur. Devletleri dünyanın sonuna kadar devam etsin amın ya
Muzn!
216
Ama yine Caber Kalesi
rafıdır, oradan,
karşısı
ki Haleb
toprağında
bah ta-
Ashab-ı kiramın
seçkinlerinin ziyaret yerleri
Allah onların hepsinden razı olsun
Bu mahal gerçi Arz-ı Mukaddes' dir, ama bu mahalde seçkin
sahabelerin gömülü olmalarının sebebi odur ki Hicretin (---) tarihinde Hazret-i Ali ile Muaviye bu Caber Kalesi karşısında büyük
ceng edip iki taraftan nice bin sahabe-i kiram, Erbab-ı Soffa, [59b]
Muhacirin, Ensar ve tebe-i tabiin şehit olmuştur. Hala o Caber
Salırası'nda nurlu kabirleri, mezar taşları ve türheleriyle nice yüz
nur dolu kabider açıkta bellidir.
Evvela Beşir ibn Hatem-i Tayy kabri, Musa ibn Hazret-i
Zübeyr, Zeyneddin ibn Ukayl ibn Ebi Talib, İsmail ibn Huzeyme,
Siracüddin ibn Halid ve Salih Berkl ibn Abdi Rey kabirleri. Bunlardan başka nice bin sahabeler defnedilmişlerdir ama bunları ziyaret edip mübarek ruhları için at üzerinde Kur'an okuduk. Yine
Fırat'a gelip gemiyle karşı Caber tarafına geçip İstirahat ettik.
Oradan yine gemiyle beri Haleb toprağına geçip batı tarafa
çölistan içinde (---) saatte,
Balis Kasabası'nın özellikleri
İlk defa yapıcısı Cafer Devaniki'nin veziri Balis adında
himmet sahibi bir şahıstır. Fırat Nehri'nin batı tarafı
çölündedir. Haleb eyaletinde sancakbeyi tahtıdır. Beyinin hassı
padişah kanunu üzere 220.000 yük akçedir. Kılıç zeameti 14, kılıç
timarı erbabı 57'dir, çeribaşısı ve alaybeyisi vardır. Sefer
sırasında beyinin askeriyle bütün cebelüleriyle 1.060 kılıç asker
olur. Sipah kethüdayeri ve yeniçeri serdan yoktur, ama 150 akçe
kadısı vardır. Şehri tamamen temiz toprak ile örtülü, yer yer
bahçeli (---) adet hanelerdir. Camii, ham, hamamı, ufak tefek
bir çarşısı vardır. Rakka Kalesi bu Balis'in doğusunda bir konak
menzil çöldür. Rakka yoluna da yakındır, ama Canpolatoğulları
zamanında bakımlı ve şenlikli, dut bağlı işlek şehir imiş., Ta
Fırat Nehri'nden gelir arkları kenarında bakımlı ve şenlikli
köyleri var imiş. Canpolat'tan sonra harap olmuş. Oradan {---)
tarafına saatte,
Rusafe-i kebir (Büyük Rasafe) Kasabası'nın anlatılması: İlk
kurucusu eskiJ~rihçilerin görüşlerine göre, Hişam ibn Abdülmelik
217
ibn Mervan'dır. Şam'da Emevioğullarına ve diğerlerine taun
(veba) bulaşınca Hişam, Şam'dan veba dolayısıyla kaçıp bu çöl-i
çölistanda çadır ve ağırlıklarıyla konakladı. Ceylan avından ve
havasından hoşlanıp bu yerde yerleşti, ama suyu olmadığından
hendese ilmine sahip kimseler ile danışarak zemin üzerine irtifa
alıp Fırat Nehri'nin yüksek yerinde doğu tarafından büyük bir rasif (bend?) yapıp sed' çekti. Fırat Nehri'nin alçaldığı sırada iki
kere yüz bin (200.000) adam deryasını üşürüp çadır ve ağırlığı olan
mahalle denizler gibi Fırat Nehri'ni getirdi. Rasif kelimesi
380'dir. Rasif o günde tamam olduğu için çadırının yerine bir şehir
yapıp ismine de onun için Rusafe dediler. Fırat'tan tam bir günlük
uzak yoldur, ama zamanın geçmesiyle rasifi (bendi?) toz toprak
ile doldu. Nice yerleri 40-50 kulaç yerden su çıkarıp susuzluklarını
giderirler. Hala bir kurak toprak olduğundan o kadar imar
değildir. Hala (---) toprağında bir küçük kasabadır. Kalesi de
harab ve yebab olmuştur.
................ (1.5 satır boş) ............... .
Hişam, Şam vebasından kurtulmak için bu şehri imar etti. Ne
Hişam, ne şehri, ne rasifi ve Rusafı kalmayıp yine Hişam bu
şehirde vebadan ölüp buraya gömüldü. Hişam ibn Abdülmelik
kabri ziyareti; büyük kubbe ile aydınlık bir kabri var. Urban (çöl
Arapları) ziyaretgahıdır. (---) (---) (---) (---) (---) (---) (---)
Oradan (---) yönüne saatte,
Merkisa eski şehrinin özellikleri
isimlendirilmesinin sebebi (---) (---) (---) (---) (---) (---) (---)
(---) ama ilk defa kurucusu (---) (---) dur. (---) (---) (---) (---) (---)
(---) toprağında geniş ova içinde eski zamanda büyük şehir imiş.
Hala harabe olmada bir kasaba kalmıştır. Camii, hanı, hamarnı
ve birkaç dükkanı vardır. Rakka yakınında Cezire-i Düceyle'de
Fırat Nehri kenarında Habur Nehri'nin Fırat'a katıldığı yerde
büyük şehir imiş. Fırat Nehri kenarında ve doğu tarafındadır.
Habur Nehri'nin ilk doğduğu yer Re'sü'l-ayn Nehri'dir. Oradan
bu mahalde Fırat Nehri'ne katılır. (---) (---) (---) (---) (---) (---)
Oradan (---)yönüne saatte,
Ane Kalesi'nin özellikleri
Yapıcısı (---) dır. Şam toprağında eski zamanlarda büyük
şehir olup Fırat Nehri arklarıyla sulanır şehir imiş. Hala çöl
218
Arapları eşkıyası derğinden
harap olup Meval Urbanı harabistanı içinde kalmaktadırlar. Fırat ve Dicle ceziresinde (havzasında) kalesi bir tepe üzerinde dörtgen şekilli taş yapıdır.
Dizdan
satır boş)
................ [60a]
Bu kale Fırat Nehri'nden bir kol (ark) gelip kuşatmıştır.
Uçurum yerleri (hendekleri) tamamen toz toprakla dolmuştur.
Cennet kokulu Şam'dan Bağdad topcubaşısı Frenk kafile başı olup
büyük kervan ile ve develer üzere şahf toplarıyla Şam'dan çıkıp
bu Ane, Seleme, Dir Kalesi ve Hıdde .Kalesi üzere Bağdad'a bu
çölistan ile gelip ulaşırlar. Oradan doğu tarafına (---) saatte,
................ (!
Dir Kalesi'nin özellikleri
(---) toprağında, yapıcısı (---) (---) (---) dır. Hala dizdan ve
neferatları var, bakımlıdır. Nil Nehri kenarında bir Dir şehri
daha vardır. (---) (---) (---)
Oradan (---) tarafına saatte,
Irak Hıddesi Kalesi'nin özellikleri
Bir Hıdde de Mekke-i Mükerreme ile Cidde benderi arasında
kasabacıktır, ama bu Irak Hıddesi (---) (---) yapısıdır. Fırat
Nehri'nin batı tarafında Selerne ve Ane toprağında bakımlı kaledir. Dizdarı, neferatı ve madiye geçit gemileri vardır, ama bu
mahalde Murat'ı geçmeyip yine batı tarafa çöl ile (---) menzilde
amansız Urban (çöl Arapları) ohalarında konaklayıp korku ve
ürküntü çekerek(---) günde,
Haddise Kalesi'nin özellikleri
İlk defa yapıcısı, (---) (---) eyaletindedir. Fırat Nehri'nin ortasında bir sarp ve sağlam taş yapı güzel bir kaledir ki Fırat
Nehri bu kalenin dört tarafını kuşatmıştır. Dizdan ve neferatları
vardır.
................ (1.5 satır boş) ............... .
Oradan kuzey tarafına çöl ile (---) saatte,
Cüllab Kasabası 'nın özellikleri
(---) yapısıdır ve Urfa toprağında bin haneli, bağ ve bahçeli
çölde bakımJ.ı· kasabadır. Köylerinde pirinç çeltiği hasıl olur.
Suyu ve havası tatlı verimli bir beldedir. Bu beldenin akarsuları
~
219
Adana Köyü pınarından doğup Arar Rakka Kalesi altında Fırat
Nehri'ne katılır. Bu kasabanın camii ve mescitleri, han ve hamamı ve birkaç dükkanı vardır. Birkaç da un değirmenleri var. Bu
şehrin yarısı hass-ı hümayilndur ve yarısı zeamettir.
Şeyh Hazret-i Cabirü'l-Ensari ziyareti Allah sırrını aziz eyIesin: Bir ufak tefek kı,ıbbede medfundur, ama bu hakfr Mısır
İskenderiyesi dışında Remle hurmalığı içinde bir Cabirü'l-Ensarf
ziyaret ettim. O ashab-ı güzindir. Camii ve tekkesinin üst
eşiğinde tarihiyle yazılıdır ama bu Cüllab'daki Cabirü'l-Ensarf
ne mene kimse idiğini bilmiyorum. Daha sonra Cüllab'dan yine
kuzeye doğru (---)saatte,
Siverek Sancağı Kalesi'nin özellikleri
isimlendirilmesinin sebebi (---) (---) (---). İlk yapıcısı (---)
(---) (---) dır. Diyarbakır eyaletinde sancakbeyi tahtıdır. Beyinin padişah tarafından hassı 203.043 akçedir. Timarı 123 ve kılıç
zeameti 4. Alaybeyi ve çeribaşısı vardır. Cebelüleri ile ve beyinin
askeriyle hepsi 1.200 silahlı asker olur. 150 akçe kazadır.
Kethüdayeri, yeniçeri serdarı, muhtesibi, Diyarbakır voyvodası
emini, müftüsü, nakibi ve kale neferatları vardır. Tamamı (---)
adet temiz toprak ile örtülü bağlı, bahçeli evleri, pek çok camileri, han ve hamamları, mektepleri ve süslü çarşı pazarı vardır.
Siverek Kalesi'nin şekilleri:
................ (2 satır boş) ............... .
Oradan(---) yönüne saatte,
Değirmen Boğazı menzili: Diyarbakır toprağında bir
kayalık yerde sarp boğazdır. Oradan (---) saatte,
taşlık
ve
Ruhbe Kalesi'nin özellikleri
isimlendirilmesinin sebebi; ruhhan kilisesinden bozma Ruhbe
derler. Ve yapıcısı Nemrud'dur. Urfa eyaleti toprağında sancakbeyi tahtıdır. Beyinin hassı 600.000 akçedir. Zeameti 10 ve kılıç
timarı 156. Alaybeyi ve çeribaşısı var. Tamamı 800 asker olup sefer eşerler. 150 akçe asumani kazadır. Kethüdayeri, serdarı, dizdan ve murdar neferatı vardır. Kalesi Dicle ve Fırat arasında ve
Diyarbakır zemininde büyük bir ovada yapılmış taş yapı bir güzel
kaledir ve dörtgen şeklinden uzunlamasınadır. Rakka Kalesi'ne
[60b] yakın ve Ane Kalesi'ne beş menzil uzak kaldı, ama Ruhbe
Kalesi Fırat Nehri kıyısında gayet sarp ve sağlam dayanıklı bir
220
kaledir. İkinci yapıcısı Melik Bertuk tamir edip müstahkem etti.
Buna Yeni Ruhbe derl~r. Kalesi kaya üzere değildir, bir topraklı
hayır üzere küçük sağlam kaledir. Şam ve Haleb tüccarları
Bağdad'a bu mahalden geçerler. Urban (çöl Arapları) yatağı yerlerdir. Oradan (---) tarafına saatte,
Sinn-i Ruha harap kalesinin özelikleri
Urfa Ruhası'nı bina eden Ruha, Nemrud'dan evvel yapıp burada ölüp gömüldüğü için Sinn-i Ruha (Ruha mezarı) derler. İbret
verici sütun; Burada somaki yüksek bir sütun vardır. O sütunun
doğu tarafında bir tür İbri' yazı vardır. Bütün maarif erbabı seyyahlar gelip onu okuyup,
"Hazret-i İdris aleyhisselam yazısıdır" derler. Tufan'dan evvel yapılmış büyük şehir imiş. Kara Amid -ne Ruha Kalesi yani
Urfa arasındadır. Hala Yahudi kavmi, Kıpti kavmi ve Mağrip
kavmi o İdris Peygamber yazısı olan sütuna bakıp derin ah çekip,
"Bu harap şehirde kırk büyük gömülü hazine vardır ve bu
dünyada kıyamet devrine kadar, ta kıyamet alametleri
çıkıncaya kadar ne olacak ise bu sütunda yazılıdır" diye Mağrip
kavimleri gömülü hazine için derin ah çekerler.
Sin Kalesi'nin şekilleri: Dicle Nehri üzerinde bir sarp ve
sağlam yapılı Şeddadf eski yapıdır ki doğu tarafında Zarb-ı Asgar (Küçük Zap) Nehri bu kale dibinde Dicle'ye katılır. Bu Zarb-ı
Ali Nehri'nin ilk doğduğu yer Şehrizol Dağları'dır. Buradan
çıkıp Erbil Kalesi ile Dakuka Kalesi arasından geçüp Dicle
Nehri'ne katılır. Abıhayat nehirdir.
Bu kaleyi 579 [1183] tarihinde Mısır halifelerinden el-Melik
el-Eşref b. Adil b. Eyyub yedi ay kuşatarak zorluk çekip fethettiği
için fetihten sonra derya gibi asker üşürüp yıkmıştır, ama imar
olacak kaledir. Hala (---) eyaleti toprağında cami, han, mescit,
hamam ve küçük çarşılı kasabacıkdır .
................ (1.5 satır
Oradan (---) tarafına saatte,
boş)
................ (1 satır boş)
Oradan yine (---) tarafına saatte yine Siverek Kalesi, oradan
Diyarbakır yolunda Ali Pınarı'na gitmeyip Siverek'ten batı tarafa (---),
221
Karakayık
menzili: Kasabadır. Oradan gemi ile
Nehri'ni geçip (---) tarafına (---) saatte,
Fırat
Gerger (---) özellikleri
İlk defa yapıcısı (---) dır. Fırat Nehri'nin bah tarafında Malatya eyaleti toprağı subaşılığıdır. Bir geniş düz yerde bağlı ve
bahçeli,
................ (5.5 satır boş) .............. ..
Oradan gemi ile karşı tarafa geçip,
Eski ılıca Çermik (---) özellikleri
isimlendirilmesinin sebebi odur ki bu Diyarbakır toprağında
. ılıcaya çermik derler. Bu şehirde ılıcalar olduğundan o isim ile
isimlenmiş güzel bir şehirdir. Burada Melek Ahmed Paşa efendimizin kethüdası Kudde Mehmed Kethüda hanesinde konuk olup
bu şehri gezip dolaşmaya başladık. Fırat Nehri'nin doğu tarafı
kenannda (---) adet bakımlı ve süslü, bağlı ve bahçeli güzel hanelerdir. Sancakbeyi tahtıdır. Hassı 22.940 akçedir. Timarı 9, zeameti 105 dir ve alaybeğisi vardır. 150 akçe kazadır. Nahiyesi
(---) adet köylerdir. Kethüdayeri ve serdan vardır .
................ (1.5
Çermik
satır boş)
şehrinin ılıcasının
.............. ..
özellikleri
(---) (---) (---) (---) (---) (---) (---) (---) (---) [61a]
Oradan yine Çermik yakınında yine
Çüngüş Kasabası menzili:
Diyarbakır toprağında,
................ (1.5 satır boş) .............. ..
Oradan Abdi-Her Kasabası: Bu da Diyarbakır
hükmünde ve Fırat Nehri kenarında bağlı ve bahçeli,
hanı
................ (2 satır boş) .............. ..
Bti Abdi-Her'den yine Fırat Nehri ile Gerger şehrini geçip
oradan 50adet salt atlı yoldaşlar ile batı tarafına doğru (---) saatte,
Sufraz Kalesi'nin özellikleri
isimlendirilmesinin sebebi (---) (---) (---) dir. Yapıcısı Türkmenoğulları'ndan Sultan Ala.üddevle'dir. (---) eyaleti toprağında
Göksu Nehri'ne yakın acaip bir Türkmen şehridir ki bağı ve
bahçesi ve akarsuları cihanı sulamış şirin bir şehirdir.
222
................ (2.S satır boş) ............... .
Oradan Karga Sekmez tarafından Sufraz Kasabası'na
yakın,
Süre Kasabası'nın özellikleri
Isimlendirilmesinin sebebi odur ki (---) (---) (---) (---) (---)
(---) (---) yapısıdır. Tamamı 1.000 kadar bağlı ve bahçeli, suyu ve
havası hoş, camili, hanlı, hamamlı ve süslü çarşılı şirin kasahadır. Malatya hakimi subaşılığıdır. Bu şehir Kömür Dağı
eteğinde bulunduğundan akarsuları boldur. Bütün bahçeleri ve
şebekeli bostanlarını Kömür Dağı suları sulayıp doğu yönüne doğru ·
akarak Fırat Nehri'ne katılır, ama bu şehir Fırat'dan uzaktır .
................ (2.S satır boş) ............... .
Oradan yine kuzey tarafa (---) saatte,
Kahta Kasabası'nın özellikleri
Isimlendirilmesinin sebebi (---) (---) (---) dir. İlk defa yapıcısı
(---) Bu da Kömür Dağı eteğinde (---) adet haneli, bağlı, bahçeli
ve eski tarz hanelerdir. Bunun da bütün halkı Türkmen taifesidir.
Hakimleri Malatya paşasının subaşısıdır. ıso akçe şerif kazadır.
Halkı şeriat-ı mutahharaya gayet bağlıdırlar. Serdan ve
kethüdayeri hakimleri vardır. Bu şehrin yakınındaki Kömür
Dağı'nın ilerisi Malatya Aspozusu İrem Bağı'dır. Bu şehir de
Fırat Nehri'nden uzaktır. Pek çok camileri, hanları ve hamarnı
ve sultan çarşısı var bir bakımlı kasabadır .
................ (LS satır boş) ............... .
Oradan (---) tarafına saatte,
Hasin-i Mansur sağlam surunun özellikleri
Isimlendirilmesinin sebebi odur ki ilk yapıcısı Mansur b. Caune b. el-Harisü'l-Amirl inşa etmiştir. "hasfn" kale manasma
olduğundan Hasfn ismi Mansur'a izafetiyle Hasin-i Mansur derler, ama halkın dilinde meşhur galatı daha tercih edildiğinden
Hısn-ı Mansur derler. Maraş toprağında subaşılıktır. Ve ıso akçe
kazadır. Nahiyesi toplam 70 pare Türkmenlerin oturduğu bak,ımlı
köylerdir. Kethüdayeri, yeniçeri serdarı, muhtesibi, naibi ve
bacdarı vardır, ama müftüsü ve nakibi Maraş'dadır.
Kale dizdan ve (---) adet kale neferatları vardır. Ancak kalesi Fırat Nehri'nin batı tarafında Simyat şehri kalesine çok çok
yakındır. Eı:rıf!!vioğulları'ndan Mervan b. Muhammed el-Ca'df bu
kaleyi tamir etmiştir. Surun duvarında tamir tarihi yazılıdır.
223
Gerçi bir küçük kaledir, ama gayet saap olduğundan Mısır halifeleri bazı sürgün edilecek adamları buraya sürüp haps ederlerdi. Azrak Nehri'nin kuzeyindedir ve Fırat Nehri'nin güneyiyle
bahsı arasındadır, ama yine buikinehir bu kaleye yakındırlar.
Hısn-ı Mansur Kalesi'nin şekilleri: [61b] Bir(---) üzerinde yuvarlak şekilli taş yapı benzersiz bir kaledir. Siyah ve beyaz cilah ve parlak taşları vardır. (---) tarafına bakar bir yeni ve
sağlam kale kapısı vardır. Kale içinde 40 adet hane, bir cami, cebehane ve yetecek kadar topları var, ama aşağı yerleşim yeri
bakımlı ve şenliklidir,
................ (2.5 sahr boş) ............... .
Şirin şehirdir. Bu şehir halkı Malatya'ya ve onlar bu Hısn-ı
Mansur'a öğle vaktine dek varıp gelirler. Zira ikisinin arasında
Kömür Dağı vardır. Güney tarafta Ayntab iki menzildir. Maraş
bir gergi menzildir.
Osmanoğlu devletinde on adet Hasan (hüsn, hısn) isimli kale
vardır. Evvela Erzurum'da Hasankalesi, Mahmudiye'de Hasani
Kalesi, Şehrezol'da Hasan Mazlum Kalesi, Diyarbakır'da Hasan
Keyf, Malatya'da Hasan Badrık, Maan Dağı'nda Hasanabad,
Trablus-Şam'da Hüsün Kalesi ve bu Hısn-ı Mansur meşhurları bunlardır. (---) (---) (---) (---) (---)
Oradan (---) tarafına saatte,
Simyat Kalesi'nin özellikleri
isimlendirilmesinin sebebi (---) (---) (---) (---) yapıcısı (---)
(---) toprağında,
................ (2.5 sahr boş) ............... .
Meliki'l-Afdal ziyareti: Mısır hakimiyken cimriliği ve
alçaklığından kul ayaklanarak bunu aziederek bu Simyat şehrine
sürdüler. Üzüntü ve tasasından ağlayıp inleyerek öldü. Simyat'ın
dut bağları içinde yüksek bir kubbede gamsız olarak yatar. Allah
rahmet eylesin.
Oradan yine bah tarafa bakımlı ve şenlikli köyler içinden
Maraş tarafına (---) saatte,
Sadr-ı
Baz (Doğan göğsü) Kalesi yani
Besni Kalesi'nin özellikleri
Sadr-ı Baz adıyla bütün tarihlerde yazılıdır ki "doğan gögsü"
gibi belli amansız bir kaledir. Nice devlet melikleri Alaüddevle
224
elinden almaya niyetlendiler ama sahip olamadılar. (---) cildiınizde hacc-ı şerife giderken Zülkadiroğlu (---) Bey ile bu kaleyi
seyredip dolaştığımızı ayrıntılarıyla yazıldığından tekrara gerek yoktur.
Oradan yine güney ve batı tarafı arasında(---) saatte gidip,
Eski kale ve büyük şehir Maraş'ın özellikleri
Bunun da bütün özellikleri ve övgüleri (---) cildimizde yetmiş
çeşit güzellikleriyle yazılıp övülmüştür, ama önceki seyahatimizde bu Maraş şehrinin eski kalesini ve eski Maraş şehrinin zeminini ve nice eserlerini görmemiş idik.
(Maraş'da)
Yeni gördüklerimizi bildirir
Bu yeni şehrin kıble tarafında, hala bağların olduğu zemininde eski Maraş büyük şehir imiş. Hala yapı kalıntıları bellidir,
viran olmasının sebebi odur ki Hazret-i Ömer radiyallahu anh
halifelikleri zamanında bizzat kendileri Kudüs-i şerifi feth
edip,
"Aya kayser ülkesi nice ola?" diye birkaç bin Müslüman gaziler ve Düldül-süvarisi Esedullah Hazret-i Ali ile Haleb'e, Ayntab'a, Kayseriye'ye ve Maraş Arz-ı Mukaddes'in sonudur diye gelip Maraş kayseri olan Cimcime'ye ve Maraş halkına bir mektup
yazıp Esved ibn Mikdad ile mektubu Cimcime kaysere gönderir.
Mektup okunur,
"Evvel bir Allah, ikinci olarak onun peygamberi Muhammed
levlak, üçüncüsü Çar-yar-ı güzin adına mektubumuz ulaştığında
evvela din-i mübini kabul edesiz, ikinci olarak kaleyi teslim edesiz, üçüncü olarak harac kabul edesiz" der.
Mektupta yazanları bu şekilde işittiklerinde derhal Maraş
kavmi şehri boş bırakıp Şir Dağı'na kaçarlar. Esved ibn Mikdad
bu hali gördüğü şekilde Hazret-i Ömer'e ve Hazret-i Ali'ye bildirince bütün sahabeler bir yere toplanıp,
"Maraş boş ve viran kala" diye beddua edip yine Kudüs'e ve
Medine'ye giderler. O sebepten eski Maraş harap olur.
Daha sonra (---) tarihinde Alaüddevle Zülkadiriye • yani
Maraş sahibi olup bu Maraş'ı imar eder. Ufak tefek bu kaleyi, bir
vadinin ortasında Şir Dağı'nın eteğinde Omuzu Keçili adlı bir
tepe üzerinde Maraş Kalesi'ni yapar. Daha sonra Süleyman Şah
yeniden bu kaleyi yapıp içine er koyarak Maraş eyaletine mutasarrıf olduğu, daha önce ayrıntılarıyla yazılmıştı.
225
Şir Dağı'ndan
bu şehre [62a] bir akarsu gelir. İsmine Pınarbaşı
derler. Bir mesire, gezinti ve dinlenme yerdir. Şehrin bütün maarif
erbabı orada cilvelenirler. O su şehre girip sekiz adet un değir
meni döndürür. Şehrin kıble tarafında Elmalı Köyü tarafından bir
nehir daha şehrin bahçeleri içinde akarak 16 göz değirmen daha
döndürür. Bu 24 göz değirmen tamamen vakıftır. Bunlardan şehir
içinde Alaüddevle Camii avlusundaki değirmen gayet hızlı değirmendir. Bütün kalabalık cemaat bunun musluklarından abctestlerini tazelerler.
Bu şehrin (---) tarafındayaylak yüksek bir dağ vardır. İsmine
(---) (---) (---) derler, bir yüksek dağdır ki anlatılmasında dil
kısa kalır. O yüksek dağın ta en yüksek yerinde büyük bir havuz
vardır, sanki göl gibidir. İsmine Karagöl derler. Maraş şehrine üç
saat yerdir. Bu Karagöl havuzu yakınında büyük bir sarnıç vardır.
Uzunluğu ve genişliği dörder yüz adımdır. Eski zamanlarda Cimcime kayserin bu yaylalarda ve Göksun Yayiası'nda 70.000 sürü
koyunu, keçisi, camusu ve sığırı var imiş. Bütün çobanlar bu hayvanları sağıp bol sütünü bu havuza dökülür, oradan Maraş şehrine
üç saatlik yer altından beyaz mermer kariz (yer altı su yolu) ile
Cimcime Sarayı'nda havuzlara dökülüp oradan bütün halka halis
süt dağıtılırmış. Geri kalanı Keykavus mutfağında kullanılıp gelen giden yolculara sütlü aş dağıtılırmış.
Bu kayser Cimcime öyle debdebeye sahip imiş ki mutfağına,
diğer ihtiyaçlarına ve bütün koyunlarına her gün yetmiş katır
yükü tuz harcanır imiş. Ta bu derece bir Cem şanlı Rum kayseri
imiş. Anın zamanında bu Maraş öyle marnur imiş ki şehrin bir
ucundan bir tarafına horoz damdan dama sıçrayıp bir tuzağa yakalanmazmış. Hala yine bakımlı bir süslü şehirdir.
Bu şehrin doğu tarafı dağları ardı Elbistan Sahrası'dır.
Orada birnehir akar ki(---) dağlarından gelir Aksu derler, Maraş
ve Ayntab'ın bütün pamuk ve pirinci onda hasıl olur. O nehrin beri
tarafı Maraş'dır, öte tarafı Ayntab'dır ki arasında Şir Dağı
vardır. Ta Arafat Dağı'na ulaşan yüksek bir dağdır. Bu dağlarda
ve beldelerde tamamen Türkmen kavmi oturmaktadırlar ki eski
dili konuşurlar. İlk dilleri Tatar-ı Buhara'dan (---) (---) (---) (---)
(---) kalmıştır.
Sahih Etrak (Türk) dili: On iki türde konuşurlar. Bu kavmin
ilk çıktıkları yer, Maveraünnehir'de Mahan şehridir. Buradan
çıkıp Danişmenoğulları, Akkoyunluoğuları ve Selçuklular ile ilk
226
önce Anadolu'nun bu diyarlarına ayak basıp her biri birer ülkeyi
istila etmişlerdir. Türlü-türlü özellehçeleri vardır. Eski Türk dili
Tatar dilidir. Onların da on iki çeşit dilleri (lehçeleri) vardır. Bu
Türkmen dili onlardan ayrılmadır.
Türkmen dilinin anlatılması
Aded hesapları yine bir, iki, üç, dört, beş, diye vd. sayarlar,
ama diğer ıstılahiarı (kelimeleri) yazılır. Evvela:
Cenab-ı
Bariye
Çalap Allah derler.
yalavaç
peygamber
yüce Çelep
yüce Allah
tılsım
ey ne
cami
fak ı
imam
ün le n
müezzin
Kancarıdaydın
acar lı
yeni
arvana
dişi deve
Darcıkma
heykeZ
Onat düz
Eyi eyle!
gümeç
ekmek
mezgit
mescit
Nerede idin?
Darılınal
be
Nereye gidersin bire?
Kancarı yılıgan
levaşa
pişi
ekmek
ekmek
Kızlarının
ve kadı:n1arının isimleri: Zahrufa, Çiğdem, Mavzine, Aşide, Cam Cameb, Gülhan, Gülcan, Gülfam, Susam, Canzar,
Lelezar, Cuybar, Hüma, Asida, Ayşa, Ayişe, Hücan, Hündü,
Döndü.
Türkmen cariyelerinin isimleri: Yumalak, Dumalak, Peymene,
Erbiye, Naric, Narice, Hava, Rehan, Surhan, Meneyşe, Varka.
Türkmen kölelerinin isimleri: Mısmar, Yüzulu, Yüzkulu, Yaşar,
Fehred, Kahraman.
Türkmen seçkinleri erkek isimleri: Elemşah, Kılıçalp, Dişbu
dak, Korkut, Boğaalp, Musladin, Yezid, Mezid, Mevzud, Merden,
Seyfali. ·
Türkmen kabilelerinin isimleri: Evvela Zülkadirlioğlu, Karakeçili, De-leyli, Akkoyunlu, (---) (---), Mamaylı ve Pehlivanlı
227
bütün Türkmenlere serdardır. Kaçarlı, Dermelik, Yuvacık, Keçeli,
Avşarlı, Avcılar, Dedeler ve Torunlar. Bunlar bütün Beğdili kabilesi sayılıp Arapkir ile Divriği arasında Sarıkeçili Dağı'nda
yaylarlar.
ballı
gara
harnup
geyen mi
Ferace giyer misin
Çöngeldim
Kocadım.
Bargım
yavıncıdı
Karnım ağrıdı
Bu-gaz aneılayın düz neccar
Bu kere şöyle yap dülger! [62b]
şarlı
Taşrada
dutuk
duvak
şarap
Muhıdı
hel at
hil' at
kıranda
kekremsi
kekremsi hörpüldedir.
şehirli şarap içerler.
Irmağa
çimen mi uşak?
Suya girer misin oğlan?
Naşı
avanla heleşi mi eden hemi uşak
Bilmediğin adamla söyleşir miydin oğlan?
Eyne damının fakı muzallakıdır şu
Camiin büyük imamıdır o kişi.
ham hal et
çerçi esvabı
em cik
meme
kişi
şarıkdı
Şehirli
s ındı
ma kas
oldu.
damdazlak
çırçıplak
Verimde bana oyan mı deyen be uşak
Çadırda bana benzeyeyi mi dersin bre oğlan?
Gıllı gışlı şarlı
gara hörpüldedirler
Kinli kibirli şehirli kahve içerler.
alat samat
tez fevrice
Öykünen mi kişi
Uyar mısın adam?
Be niden şu çepeli
Bre neylersin su murdarı?
Belki dehleye gen yerden el bizi de danlayalar kişi
Belki gözde uzak yerden halk bizi acebleye adam!
228
tuşuma
geldi
- Pikrime geldi.
gözgU
ayna
Cıllıkdırır
bağrım
Oynadır yüreğim.
gökçek
güzel
tah ıl
dehle
gözet
buğday
Birikdi alan yere cum cumdt
Bir yere geldi meydana cümle cemaat.
Çokuşman kızan
taraş
göblez
Üşmen oğlanları
zağar
küçükzağar
yi tken
tu la
maftıl
tazı
zağar
pazubend
Avnadım
Yuvarlandım.
haşal
it
uyuzköpek
sankı
bengi
Bu Türkmenlerin nice yüz türlü özel lehçeleri vardır ki birbirlerinin dillerini tercüman ile anlarlar, ama hepsinden Çağatay
Türklerinin dili fasihdir. Moğol kavmi, Boğol kavmi, Kozak Etraki kavmi, Heşdek kavmi, Dağıstan kavmi, Lezgi kavmi, Kumuk
kavmi, Buhara Tatarı kavmi, Urumbat Nogayı kavmi, Ulu Nogay kavmi, Kiçi Nogay kavmi, Şıdak Nogay kavmi, Haydak
kavmi, Kırım Badrakı kavmi ve {---) (---) (---) kavmi, bunların
tamamı Tatar Türkü dili konuşurlar. Türkmen ve Osmanoğulları
da tamamen bunlardandır.
Ama Kalmuk Tatarı, Çin, Fağfur, Hıta, Hoten ve Moskov
ötesinde karanlık dünyaya varıncaya kadar Kalmuk kavmi başka
Tatar'dır. 12 taifesi şahları ve padişah şehzadeleri olup 12 adet
dilleri var ki birbirlerinin dillerini anlamaları ihtimalleri yoktur. Cihanı tutmuş bir alay kavimdir. Moskov kralı, Fağfur ve Kozak taifesi bu Kalmah (Kalmuk) kavminden bıkıp usanmışlardır.
Cenab-ı Allah Yeryüzünde iki kavmi hesapsız yaratmıştır. ,Biri
Mısır bölgesinde on iki melik hükmünde Karalar kavmi, çoktur.
Biri de bu Kalmak kavmi çoktur. İnşaallah mahalliyle bu Kalmak kavimleri de yazılır. Hemen Cenab-ı Bari beden sıhhati,
tam seyahat ve son nefesde iman nasip ede! Bu Maraş şehrini seyredip dolaştılhan sonra Maraş'dan batı tarafa {---) saatte,
Kalesi'nin özellikleri
Osmanoğlu devletinde üç Kars vardır. Biri Erzurum Karsı, biri
Silifke sancağında Karataşlık Karsı harap olmada bir beldedir;
biri de bu Maraş Karsı'dır.
Kars'ın isimlendirilmesinin sebebi odur ki (---) (--) (---) (---)
(---) (---) (---) ve yapıcısı (---) (---) (---) (---) (---) (---) (---) (---)
Maraş toprağında sancakbeyi tahtıdır.
Sancakbeyinin hassı (---) akçedir. Zeamet sahipleri (---) timar sahipleri (---) alaybeyi ve çeribaşısı vardır. Savaş sırasında
paşasının askeri ile toplam 800 asker olup sefer eşerler. 150 akçe
kazadır. Tamamı (---) adet nahiye köylerdir. Sipah kethüdaye~i, yeniçeri serdan ve muhtesibi vardır.
Kalesi (---) üzere dörtgen şeklinden uzunlamasına bir taş yapı
güzel kaledir. İçinde toplam (---) hane ve camii var, ama çarşı
pazarı yoktur. (---) bakar bir kapısı var.
Aşağı varoşun tamamı (---) adet toprak örtülü bağlı, bahçeli
ve abıhayat sulu bakımlı kasabadır. Şehir (---) den (---) küçük
nehri akıp edip iner, (---) nehrine katılır. Bu şehrin genellikle
halkı Mamalı Türkmenl'dir (---) .
................ (3 satır boş) ............... .
Oradan yine batıya (---) saatte Celalf olan Gürcü Nebf şehri
Develi (---) tarafımızda kalıp (---) saatte,
Sarıkamış Köyü m enz ili: bağlı ve bahçeli bakımlı ve [63a]
şenlikli eski kenttir. Oradan (---) saatte,
Maraş Karsı
Göksun Dağı Yayiası'nın özellikleri
(---) (---) suresinde "Göklerin ve yerin kilitleri O' nundur ... "
[Zümer, 63] ayetinin yorumunda "mektilld" kelimesi kilit ına
nasma inmiştir. Yani yeryüzünü mekalidler ile kilitledim. yani
dağlar ile kilitleyip "Yeryüzünü dağlar ile kilitledim" manasıyla bütün tefsirciler yorumlamışlardır.
Nebe suresinde "Biz, yapmadık mı arzı bir döşek" [Nebe, 6]
ayeti de o manayı verir. Yani "Habibim Muhammed'im! Biz
dağları yeryüzüne kilit ve direk yarattık" buyururlar.
Zira yeryüzünde ulu dağlar olmasa yeryüzünü titreme sarardı.
Kara ve denizler seyyahları ve gece gündüz dünya gezgini olan
Papamonta yazarı, Atlas, Minör ve Coğraf kitabiarı yazarlarının
sağlam görüşleri üzere yeryüzünde toplam 148 adet ulu dağ vardır
ki yukarıda yazılmıştır.
230
Bu Göksun Yaylası _Dağı da anılan 148 yüksek dağın birisidir.
Öyle yüksek bir dağdır ki övgüsünde felekteki melekler acizlerdir. Öyle büyük bir dağdır ki on kere yüz bin (bir milyon) adam ve
yüz kere yüz bin (on milyon) hayvan yaylasa rahatça ve genişçe
gezip dolaşırlar.
Konya eyaleti ve Maraş eyaleti halkı ve nice boy Türkmenleri
bu yaylada cilvelenirler ancak birbirlerinden haberleri olmaz. Bu
yüksek dağda olan otlar, bitkiler, çiçekler ve ispeçar (deva otları)
bir ülke yayiağında yoktur. Ancak Erzurum ensesinde Bingöl YayIası'nda hadsiz hesapsız otlar vardır.
Nice bin kaynak akarsular var ki her biri birer abıhayattan
nişan verir. Böyle geniş bir dağdır. Hatta 922 [1516] tarihinde I.
Selim Şah İran ülkesi şahı Şah İsmail üzerine sefere giderken
Zülkadriyye sahibi Sultan Alaüddevle Mısır'da Sultan Gavr!'nin
kışkırtmasıyla Osmanoğlu askerinin ilerisini ve gerisini yağma
ladığında Selim Han Sultan Gavrf'ye mektuplar göndererek,
"Şu Alaüddevle'yi zabt edin, İslam askeri geçiş yeri üzerinde
yol kesicilik eder. Hakkından gelin yohsa hakkından gelirim"
diye mektuplar gönderdiğinde Gavri mektubu okuyup yazdığı cevapta,
"Hakkından gelmeye kadir isen gel" deyip Selim Han'a mektup gönderir. Bir mektup da Alaüddevle'ye gönderip,
"Göreyim seni Şah İsmail'e nice yardım edersin" der.
Selim Han Çıldır (Çaldıran) Salırası'nda ~ah İsmail ile ceng
ederken görse ki 20.000 kırmızı şalvarlı Mısır silahşörü pür-silah
asker ve 20.000 Alaüddevle'nin Zülkadirli, Mamaylı, Pehlivanlı
ve Yeni-illi Türkmen askeri ve şah askeri, Selim Şah'ı askeriyle
ortaya alıp kıra kıra imha etmek üzere iken Cenab-ı Bari yardım
edince yardım rüzgarı Selim Han tarafına esti. Bütün Mısırlıları.
Türkmenleri ve Şah askerini tamamen kılıçtan geçirdi. Şah
İsmail ancak 70 adet kimse ile Azerbaycan' a can attı. Selim Han
İran ülkesi şahının yedi adet beylerbeyilik yerlerini feth ~dip
İstanbul'a geldi.
Oradan dört mezhep şeyhülislamıardan sağlam fetvalar alıp
Mısır Sultanı Gavr!'nin Kızılbaş'a yardım ettiği için üzerine .sefer
açtı. Selim Han Kayseri'ye geldiği sırada Maraş hakimi Alaüddevle bu Gôksun Yayiası'nda 100.000 asker toplayarak Selim
Han'ın Mısır i).zeı;e .,gitmemesine uğraşıp türlü türlü yol kesicilikler
231
ederken Selim Han veziriazamı olan Tavaşı Sinan Paşa'yı ve
Vezir Ayas Paşa'yı 40.000 asker ile Göksun Yayıası'na gönderdi.
Alaüddevle ile öyle büyük bir ceng ettiler ki Osmanoğlunun l l
büyük cenginin biri de bu Göksun cengidir. Sonunda Tanrı'ın emriyle Sinan Paşa galip gelerek zafer elde etti. Sultan Alaüddevle'yi yetmiş boybeyleriyle ve yetmiş adet beyleriyle tamamen
katl etti. Selim Han kellelerini mektuplar ile Gavri'ye gönderip,
"İşte haklarından geldim, hazır ol vaktine!" diye haber
gönderdi. Gavri, 100.000 asker ile Mercidabık Salırası'nda yenilince Mısır'a kaçar. Hala Mısırlıların kemikleri Mercidabık
Ovası'nda öbek öbek yığılıdır. Türkmen kemikleri Göksun Yayıası'nda yığın yığındır ki hala Alaüddevle'nin kabri ve 70.000
Türkmen bu Göksun'da gömülüdür. Diller ile anlatılmaz ve kalemlerle yazılmaz. Övülmeye ihtiyacı olmayan güzel bir yayladır.
Oradan yine batı tarafa {---) saatte,
Künek Köyü menzili: Bağlı, bahçeli, abıhayat sulu ve kiliseli
Ermeni köyüdür. Bu yaylanın batı tarafı Kayseri toprağıdır. Oradan yine batı tarafına {---) saat gidip,
Değirmen Boğazı menzili: 500 haneli bakımlı ve kiliseli Ermeni köyüdür.
................ (1.5 satır boş) ............... .
Oradan batı tarafa (---) saatte, [63b]
Kayserierin taht yeri, büyük şehir ve
eski yapı Kayseri Kalesi'nin özellikleri
İlk yapıcısı Hazret-i Zekeriyya zamanında Kayser Erciş'dir.
Nice kraldan krala geçmiştir. Sonunda Hazret-i Ömer'in halifeliği zamanında kayser Melik Harkil tamir ederek gah bunda
kalırdı ve gah Konya'da Meram Bağı faslı ederdi.
Harkil'in bir kardeşi Kayser Cimcime Maraş'ı yaptı. Bir
kardeşi Kayser Sives, Sivas Kalesi'ni inşa etti. Birbirine denk
büyük şehirler idi ki o zamanda Mısır, Şam ve Irak'dan sonra bu üç
şehre benzer şehir yok idi, ama bu Kayseri, Maraş ve Sivas'dan
fazla bakımlı, süslü ve sağlamlık üzere yapılmış idi. Kayseri
derya gibi askere sahip idi ki bütün askerleri Rum taifesi idi.
Onun için bu şehir Rum beldelerindendir.
Kısacası Hazret-i Ömer radıyallahu anh bizzat Kudüs'ü feth
edip 80.000 askere Halid ibn Velid hazretlerini başkumandan
ederek Peygamberimizin hicretinin (---) tarihinde bu Kayseri 'yi
232
feth edip içine yetecek kadar azehan askeri koyduktan sonra Halid, Medine'ye gider. Kayser ülkesi küffarı yine cünüp askeriyle
gelip bu kaleyi kuşahrlar. Bütün sığınan Müslüman gazileri şehit
edip kaleyi istila edecek sırada bu kalenin (---) tarafı ensesine
eğimli dağdan bir büyük ordu mavi renkli sancaklada ortaya
çıkıp bütün küffarı kırarlar, ama bütün küffarın pis leşlerinde
silah aletlerinden bir yara bulunmaz. Ancak bütün fecerelerin dudaklarının sağ tarafları yaralı olup ölmüşlerdir.
Daha sonra bu Kayseri boş ve ahl kalıp bir hiç bir kral istila
ehneye cesaret edemedi.
Bu "Kayseri'yi istlla ederiz" diyen küffarları Kayseri ensesinde dağdan ortaya çıkan Ricalü'l-gayb askeri, küffarı kırdığı
için hala Kayseri'ye yakın büyük dağ Er-ceyş Dağı yani erenler
askeri dağı demeden meşhur galat Ercis (Erciyes) Dağı derler.
Gerçekten Kayseri Kalesi bu yüksek dağın (---) (kuzey) tarafı
eteğinde yüksekçe havadar bakımlı bir şehirdir. Halk dilinde
Kayseriyye derler, ama doğrusu Kaysariyye'dir, zira yapıcıları
kayserlerdir ve kayserler taht merkezidir. Ancak sin harfi ile sad
harfının ses benzerlikleri olduğundan meşhur galat evladır diye
Kayseriyye derler.
O zamanda Rum keferesi meliklerine Rum kayseri derlerdi.
Bunun çoğuluna kayasıra derler. Mesela Irak padişahlarına kisra
derler. Birkaç kisraya ekasire derler. Yemen melikleri biraraya
gelse te@abia derler.
Daha sonra bu Kayseri (---) sene boş ya hp. kör Harkil kayser
oğlu (---) adında kötü isimli, inat uğursuz velet inat edip bütün
ülkelerden adam sürerek Kayseri'yi imar eder. Mekke, Medine ve
Kudüs taraflarına çeri (asker) çekmeye başladığında hicretin
(---) tarihinde Muaviye, Şam'da Emevioğulları halifesi iken
80.000 askere Hazret-i Ubeyde ibn Cerrah'ı kumandan edip zorla
ve kahren yetmiş günde bilek zoruyla ile Rum keferesi elinden
Kayseri'yi feth eder. İkinci fatih Muaviye, Ubeyde ibn Cerrah
eliyle, oldu.
Daha sonra hicretin (---) tarihinde Abbasioğullarından elMusta'sım-billah'ın Bağdad'da Hülagu Han elinde helak
olduğunu kayser fecereleri duyunca fırsatı ganiimet bilip yine
Kayseri'yi istila ederler. Ta (---) tarihine gelinceye kadar küffar
elinde kalıp• bu tarihte Mahan ülkesinden Danişmendliler,
Çobanoğullaq ve Selçuklular çıkarak Rum ülkesini feth ederler.
'<>
>-• •~
233
Anılan
senede bu Kayseri Kalesi'ni Sultan Alaeddin 476 [108283] tarihinde kefereden elinden feth ederek üçüncü fatih olur.
Kayserler bu senede Tanrı'ya hamd olsun son bulur, halen
günümüzde de Kayseri Kalesi İslam elindedir, ama Türkmen kavimleri zorla zapt ederler. (---) tarihinde Osmanoğullarından
(---) tarihinde Sultan (---) Han fethidir. Daha sonra Süleyman
Han yazımı üzere Karaman eyaletinde Kayseri paşası sancağı
tahtıdır. Beyinin kanun üzere hass-ı hümayi'inı (---) akçedir.
Zeamet sahipleri (---) ve tirnar sahipleri (---), alaybeği ve
çeribaşısı vardır. Paşanın askeriyle toplam 1.500 mükemmel askerdir. 500 akçe payesiyle 300 akçe şerif mollalıktır. Nahiyeleri
toplam (---) adettir, bakımlı ve şenlikli nahiyelerinden mollasına bir senede, 5.000 guruş hasıl olur. Paşasına 40.000 guruş hasıl
olur. Nice kere arpalık şeklinde üç tuğlu vezirlere bağışlanmıştır.
Şeyhülislamı, nakibüleşrafı, şehir naibi, muhtesibi,
şahbenderi, sipah kethüdayeri, dergah-ı all yeniçeri serdarı,
kale dizdan ve (---) adet kale neferatları vardır.
Kayseri iç kalesinin şekilleri: Evvela şehrin kuzeyi tarafındaki Erciyes Dağı eteğinde yüksek bir tepe üzerinde Rum melikleri fil cüssesi kadar yontulmuş taş ile sağlam olarak yaptı.
Daha sonra Danişmendliler Rum elinden feth edip daha
genişletip imar etti, ama hala şenlikli olan yeni Kayseri bu eski
Kayseri'den 8.000 adım uzakta bir bakımlı ve süslü şehir, eski
yapı sağlam kaledir. Sivas şehri bu Kayseri'nin doğu tarafında
beş menzil yerdir.
Bu iç kale kapısı (---) tarafına bakıp kapının kemeri üstünde
karşı karşıya ve yan yana biri arslan ve biri kaplan [64a] heykelleri vardır. Bu kapıdan içeri zahire arnbariarına dan, buğday, pirinc ve peksimatta fetihden beri durur ve gönden akçe vardır. Ve
diğer silahları ve cebehane hesapsızdır.
Tamamı 200 hanedir. M ev lahane Mahallesi, Kazancılar Mahallesi, Kiçikapu Mahallesi. Kale kapısından çıkınca attarlar,
herherler ve köhne çizmeci dükkanıarı vardır. Dizdar kapısı
önünde bahçe ve şadırvanlar ile şenliklidir.
Kayseri şehrinin anlatılması: Aşağı şehir bir düz geniş zeminde dörtgen şekilli yontulmuş taşlar ile yapılmış geçmiş melikler yapısı bir köhne kaleli büyük varoştur. Şehir altında Koyun
Köprüsü Nehri'ne Gerezler Suyu derler. Bu büyük varoş (---)bin
kiremitli ve toprak ile örtülü büyük saraylar, eski yapı iki katlı
234
ve tek katlı
surdur.
Tamamı
bakımlı
hanelerdir. Bu
varoşun
çevresi
fırdolayı
eski
Evvel§ Boyacı Kapısı
ve Kiçi Kapısı güneşe bakmaktadır. Mahkeme yakınında Asarönü
Kapısı doğuya açılmaktadır. Odunpazarı Kapısı kuzeye meyillidir ve Atpazarı Kapısı kuzeyde paşa sarayı yakırundadır.
Bu kapıların etrafında olan varoş duvarı fırdolayı Kayseri
şehri (---) adımdır ve bu surun etrafı hendektir. Kış günlerinde bu
büyük hendek su ile dolar. Bahar günlerinden bu hendek içine bostan ekerler, güzel sebzeleri olur.
Mahallelerinin isimleri: Tamamı (---} adet mahalledir. Evvel§ Büyük Çeşme Mahallesi, Küçük Çeşme Mahallesi, Müftü
Hamarnı önündedir, İshak Çelebi Mahallesi, Sayacı Mahallesi,
Katırcıoğlu Mahallesi, Oduncu Mahallesi, Fırıncı Mahallesi,
Tekkeovası Pazarı Mahallesi ve Kiçikapısı'nda Hüseyni (Hasinni ?) Mahallesi, Kürtler Mahallesi, Hacı Kılıç Mahallesi, Hasır
Mahallesi, Tabaklar ve Hacı İvazlar Mahallesi (---) (---) (---}.
Seçkin sarayların adetleri ve isimleri: Toplam (---) adet ileri
gelen sarayı vardır. Evvel§ bunlardan Atpazarı Kapısı yakının
da Paşa Sarayı, büyük bir hanedir ki avlusu cirit meydaru kadar
geniştir. Yer yer söğüt ağaçları gölgesinde sofalar ve abıhayat
(---} adet
varoş kapularıdır.
çeşmeler vardır.
Dilaver
Sarayı, Ali
(---)
Paşa Sarayı,
Gerez
Paşa Sarayı,
Çavuş Sarayı, Çiğ-delizade
Küçük Hasan Paşa
Sarayı ve (---} (---) (---}
.
Kayseri camilerinin özellikleri: Tamamı (---} adet mihraptır.
Evvel§ bütün camilerden eski,
Ebi Muhammed ibn Ta.lib Camii: Dua kabul olunan hacet sahiplerinin ziyaret yeri ibret verici bir camidir ki diller ile anlatılıp tarif edilmez nur dolu bir camidir. Halk dilinde Ulucami
derler. Bir uzun tuğla minareye sahiptir ki benzeri meğer Niksar
şehrinde Melik Gazi Camii'nin minaresi ola. Kayseri şehrinde
bundan büyük ve eski cami yoktur. Tamamen kargir sağlam y~pı
dır. Bütün duvarları (---) ile kaplıdır. Avlusu baştan başa salkım
söğüt ve sultan söğüdü ağaçlarıyla süslenmiştir. Bu camiye, Boyacı
Kapısı ve Kadı Hamarnı yakındır .
Şeyh
................ (1.5 satır boş) ............... .
Emir Sultan Camii: Eski mabetgahtır (---) (---} (---).
235
Lala Paşa Cami, Osman Paşa Camii ve Hacı Paşa Camii: Bu üç
adet cami Süleyman Han vezirleri yapısıdır ve onun zamanında
Koca Mimar Sinan üstad eseridir.
Çiğ-delizade Cami: Sivas Kapısı'nın iç yüzündedir ve kalabalık cemaate sahip bir minareli camidir. Ve,
Alıund Hanım Cami: Eski melik hanımlarından Alıund
adında bir melike hatunun camiidir ki medrese ve imareti vardır
ve cemaati çok boldur.
Katırcıoğlu Cami: Sanatlı bir minareli güzel bir camidir.
Kurşunlu Cami: (---) yapısıdır ki ortasında bir şadırvanı ve
havuzu bulunan aydınlık bir camidir.
Elvan Camii: Bir uzun minarelidir ve Kurşunlu Camiye
yakındır.
Hacı İvazlar Cami: (---) (---) (---) ve,
Hacı Kılıç
Cami: Medrese ve imareti vardır. Tabalıane
yakınında bulunduğundan cemaati çoktur, evkafı gayet sağlamdır,
imamları, hatipleri ve hademeleri mevcuttur.
Yeni Cami:(---) Kurşunlu gönül açan bir camidir. Dilaver Paşa
Sarayı yakınındadır. Ve,
Diğer Yeni Cami: Süleyman Çelebi'nindir. Sahibi hayatta
olduğundan evkafı sağlamdır.
Tabaklar Camii(---) ve Gönül Camii: Kiçikapısı'nda Hüseyni
Mahallesi'ndedir, ama müferrih camidir.
Akkaş Çorbacı Camii: Yeni bir camidir ve hayrat sahibi hayatta olduğundan gayet bakımlı nur dolu bir camidir.
Mescitlerinin anlatılması: Tamamı (---) adet mahalle mescitleridir. Evvela,
................ (2.5 satır boş) .............. ..
bildiklerimiz bunlardır.
Alim medreselerinin anlatılması: Tamamı (---) adet ilim
öğrenilen ders yuvalarıdır. Evvela,
Sultan Eretna Medresesi: Gayet sanatlı eski yapıdır.
Alıund Hanım Medresesi: Mübarek bir medresedir ki burada
bir kere Bismillah diyen mahrum kalmayıp elbette müfessir
(Kuran'ı yorumlayan), muhaddis (hadis ilmiyle uğraşan) ve
mü'ellif (yazar) olmuştur.
Hacı Kılıç Medresesi ve Müftü Medresesi: Sivas Kapısı'nda
dır ve,
................ (1 satır boş) ................ [64b]
236
Hazret-i Kur'an darülkurralarının anlatılması: Tamamı(---)
adet Hazret-i Kur'an'ni öğretildiği yerlerdir. Önceki zamanlarda
belde halkı hazret-i Kur'an'a riayet edip harflerin mahreçlerini
gerçek hakkıyla icra edemezlerdi, ama günümüzde her camide
Hafs kıraatı üzere Kur'an-ı Kerim okunur.
Peygamber darülhadislerinin anlatılması: Toplam(---) adet
mahalde hadis ilmi okunur. Zira genellikle halkı zeki, zevk sahibi, bilgili, müellif, · 'musannif ve zeka sahibi çok adamları
vardır. Her camide ve her medresede hadis ilmi görülür, ama özel
darülhadis yoktur.
Ebced okuyan çocuk mekteplerinin anlatılması: Tamamı(---)
adet göz nuru çocuk mekteleridir. Bu şehrinciğer-köşeleri gayet
zeki, yetkin ve tez kavrayışlı olduklarından Kur'an hafızı ve
Muhammediyye kitabı okuyanları gayet çoktur. Yukarıda
yazılan camilerde elbette birer mektep bulunmaktadır. Evvela
(---) (---) (---) mektebi (---) (---) (---) (---) (---).
Şanlı derviş tekkelerinin anlatılması: Tamamı (---) adet
hırka giyen, dünyayı terk etmiş ariflerin mekanı tekkeler vardır.
Evvela,
Hazret-i Celaleddin-i Rumi Tekkesi: Mevlevihane'dir ki
bütün maarif erbabı, fakirlik erenleriyle dopdoludur. Haftada iki
kere Mevlana ayini edip sema ederek bütün vefalı dostlar cilvelenirler. Bu tekkenin bahçe kapısı önünde bir abıhayat çeşmesi vardır. Bütün dervişler onda susuzluklarını giderirler. Tekke içinde
pek çok oda ve sofalar olup mutfak ile süslenmiş, semahane ve
mutrıbhane ile süslenmiş eski bir tekkedir. Ve,
Seyyid (---)ve Seyyid Battal Cafer Gazi Tekkesi: Şehrin(---)
de Bektaşf Tekkesi'dir. Bütün fukarası aşıklardır. Gelen giden
canlara nimetleri boldur ve Kırk Nisalar (kırk kızlar) burada
gömülü olduğundan büyük ziyaret yeridir.
Kırk Nisa hikayesi: Bu kırk hatun dokuz ay on günde anne rahimlerinden kırkı, bir kereden doğup yeryüzüne ayak basıp kırkı
da kırkar sene yaşamışlardır. Her biri Rabia-i Adeviyye m~rte
besinde merd kişi sözünü işitmeden ve namerd yüzünü görmeden
kırkı da açılmamış bakire kırkar yaşında iken kırkı da bir anda
ruhlarını teslim ederler. Garip ve acaip menkıbeleri vardır, ama
biz kısalttık. Tanrı'nın hikmeti bir batında bir müddette kırk nisa
vücuda gele ·~e hepsi kırkar sene yaşayıp bir anda merhume ola-
237
lar. Ayet "... Allah dilediğini yapar" [İbrahim, 27] kudretiyle
hükmeder.
Kayseri'nin (---) tarafında Yılanlı Dağı'nda Koyun Baba
Tekkesi: Bu da Bektaşi Tekkesi'dir.
Eski Kayseri yakınında Kalenderler Tekkesi: Eski tekkedir.
Hala birkaç adet Bektaşi fukaralarından fena-fillah canlar
vardır. Ara sıra şehre· gelip birşeyler toplayıp onunla gıda ihtiyaçlarını giderirler.
Koyun Baba Sultan Tekkesi: Yılanlı Dağı'nda her yeri gören
bir Bektaşf Tekkesi'dir. (---) (---) (---) tekkesi ve (---) (---) (---)
(---) tekkesi ve,
•
................ (1.5 satır boş) ............... .
bildiğimiz tekkeler bunlardır.
Hayat suyu çeşmelerinin anlatılması: Tamamı(---) adet can
bağışlayan tatlı su çeşmeleridir. Bunlardan şarab-ı tahı1r Mevlevfhane'nin bahçesi kapısı önündeki tatlı sudur. Ondan Büyük
Çeşme Mahallesi'nde ve Küçük Çeşme Mahallesi'nde abıhayat
pınarlardır. Ondan Siremitli Çeşmesi, Kiçikapısı Çeşmesi, Paşa
Sarayı Çeşmeleri, Kuyumcularbaşı Çeşmesi ve,
................ (1 satır boş) ............... .
Bunlardan başka daha nice yüz çeşmeler var.
Susamışlar sebilhanelerinin anlatılması: Tamamı (---) adet
Kerbela Çölü şehitlerinin ruhları için can bağışlayan sebillerdir.
Evvela şehrin sultan çarşısı kalabalığı mahallerinde ve bazı
anayolların sağında ve solunda sanatlı yapı ile yapılmış can besleyen sebiller vardır.
Evvela Kığlamaz sebili ve Hundiyye sebili (---) (---) (---)
(---) (---) (---) ( ---) (---).
sebilhanelerin ve yukarıda yazılan hayat suyu
Çeşmelerin tatlı suları genellikle şehrin (---) tarafında bulunan
Ayn-i Kines (Kines Pınarı) derler bir pınar gibi turna gözü saf, berrak, duru bir Hallak ve Rezzak Allah yapısı Kevser suyudur ki bu
Ayn-i Kines Germüd adlı bir(---) önünden çıkar. Nice bağ ve bostanları sulayarak akıp şehrin bütün imaretlerini sulayıp şehri
imar eder.
.
Kervansarayların anlatılması: Tamamı (---) adet gelen ve giden yolcuların konuk olduğu kervansaraydır.
................ (1.5 satır boş) ............... .
Bu
238
anılan
Tüccar ve esnaf hanlarının anlatılması: Hepsi {---} adet esnaf
ve tüccar hanlarıdır. Evvela Boyacı Kapısı'nda. Kığlamazzade
Ham kargir kalabalık güzel bir handır. Kapan Ham gayet kalabalık sağlam handır. Gön Ham Uzun çarşı içinde kargir yapı güzel
handır.
{65a]
Sultan
çarşı pazarının
özellikleri: Hepsi (---) adet sultan
çarşısı dükkanlarıdır. Evvela bu Kayseri şehrinin Bursa, Edirne
ve İstanbul gibi iki yerde kargir yapı güzel bedestenleri vardır.
Biri kuyumculardır ki bütün dünyanın değerli altınlı eşyaları ve
· nadir cevahir türü kap kacak bulunur. Cevher satan altın ustaları
mücevher şeyler işlerler. Büyük bedestende zengin tüccarlar heybeler ile alış veriş edip nice bin türlü değerli kumaşlar satılır.
Misk ve arnher kokusu ihtiyaç sahiplerinin dimağlarını kokulandırır.
Ana cadde dükkaniarının anlatılması: Bunlardan Uzun Çarşı
süslüdür ama Atpazarı yanında safi' Kapamacılar Çarşısı'dır. Bunun sağ tarafında un kapanı vardır. Bütün ince has ve beyaz un bu
yerde satılır. Acaip hikmettir ki bu şehirde un çuvalı içine yovanca otu kosalar unu on sene dursa asla çürümeyip yine has ve beyaz ekmeği ve çöreği olur.
İçkale kapısına çıkınca Attadar Çarşısı'dır ki bütün ıtriyatın
(güzel kokular) ve türlü türlü ilaçların güzel kokusundan gelen
geçenlerin dimağları misk ve arnher kokusu olur.
Attarlardan aşağı pak u pakize Selman-ı Pak herherler dükkanıarıdır ki her birinde pak etekli ve pak yüzlü berber civanları
vardır.
Ondan
aşağı
Papuççular
Çarşısı,
yani eski pabuc ve çizme ya-
mayıcı dükkanlarıdır.
Ondan yine anayolun iki tarafı Karakeçili dükkanına varın
caya kadar tümden kapama (cüppe gibi üste giyilen bir giysi) ve
zubun (bir çeşit iş önlüğü veya iç çamaşırı) işler terzi dükkanlarıdır. Ondan pak ve pakize ballı ve yağlı sözler eder bakkal
civanları dükkanlarıdır. Muhtesib dükkanı bu malıaldedir ki' bir
sanat ehli sultan tartısına aykırı davranıp bir dirhem eksik
vermeye kadir değildir.
Bu mahal tamamen kasap dükkanıarıdır ki nice yüz adet
boğazlanmış .Karaman koyunlarını ve kuzularını parça parça edip
her parçaya ğuı yaprağı takıp ve safran sürüp satarlar.
239
Bu kasaptarın alt yanında has ve beyaz çörekçiler ve
börekçiler dükkanıandır ki türlü türlü biberli börek, bademli, susamlı ve çörek otlu çörek ve katmerli ve kaymak börek pişirirler.
Ta saraçhane başına varıncaya kadar böyle nimet pişer çörekçi,
börekçi, aşçı, başcı ve türlü türlü hoşafçı dükkanlarıdır.
Muhtesib ağa dükkanını geçince Arpacılar Çarşısı, Kazancılar
Pazarı ve Semerciler ç'arşısı'dır.
Ondan iç kale önüne varılır ve sol tarafı Mevlevihane bahçesi
kapısıdır ve Uzun Çarşı'sı gayet süslüdür. Ta Uzun Çarşı başında
sonbulur.
·
Saraçhane ile Haffafhane Pazarı aydınlık, bakımlı ve kalabalık pazardır. Debbiihlar pazarı pakdir, Ahi Evran pirleriyle
mamurdur.
Odun Pazarı kale kapısı önünde olduğundan Odunpazarı
Kapısı derler. Atpazarı Kapısı, Paşa Sarayı yakınındadır ve
Koyunpazarı,
................ (2 satır boş) ............... .
Yaşlı ve gençlerinin yüz renklerinin anlatılması: Bu eski şehir
Erciyes Dağı eteğinde olduğundan havası soğukçadır. Bütün halkı
zinde ve yigitlik karı özünde, kimi yüz'ündeve kimi yüz altmış
tan yüz yetmişe yetmiş buğday enli (benizli) ve siyah püskürme
benli yaşlı ve genç adamları vardır. Bütün cesur, genç ve yiğit erler
birbirinden yeğ server ve hünerverlerdir (---) (---) (---).
Mahbublarının özellikleri: Bu şehir Erciyes Dağı eteğinde bulunduğundan havası itidal üzeredir ve genellikle halkı düzgün
vücutlu olup mahbub ve mahbubesi çoktur, ama mahbubu tez sakallanıp feta yiğit olup avianınaya ve avan zümresine (ayak
takımı) meyilli olurlar.
İleri gelenlerin ve seçkinlerin anlatılması: Evvela Dilaverpaşazade Murad Paşa, Müftü Efendi, Nakibüleşraf Efendi, Ali Çavuş, Çiğ-delizade, Akkaş Ağa, Kamışçızade, Musa Efendi ve seyyidlerden eski müftü Kamışçızade, Mulaylı Ali Ağa ve Hüseyin
Efendizade.
................ (1 satır boş) ............... .
Usta tabiplerinin anlatılması: Evvela bunlardan teşbihsiz
mükemmel hekim, usta cerrah Elkayıranoğlu gayet üstaddır.
Özellikle nabız ilminde sanki Restetalis'dir, ama sihir ilminde
sanki eski kahin Kalimon hekim olmuştur. Bu şehirde Türkler hekime el-kayıran derler.
240
Evvela bunlardan Boyacı
Kapısında zimmf Karakaş Ermeni gayet üstad cerrahhr. Cerrahlık ilmini tamamlamak için Frengistan'ın İspanya ülkesine
gitmiştir. Hatta bir adamın dişi ağrısa bir mavi su sürer dişin
ağrısı diner. Eğer o dişi çıkarhnak istersen o ağrıyan dişe bir
kırmızı renkli su sürer kelpedene muhtaç eylemeyip o dişi kendi
elinle çıkarırsın. [65b 1
Bu cerrah Karakaş zirnıninin iki oğlu var, biri Ucan ve biri
Balıhan ikisi de benzersiz ve tarhşmasız üstadlardır.
Şeyhlerinin anlatılması: Evvela halkın salihlerinden Ali
Efendi, Şeyh, ilmiyle iimildir .
Usta
cerrahiarın
anlatılması:
................ (1.5
satır. boş)
............... .
Şairlerinin anlatılması: Bu Kayseri şehrinin kışı şiddetli
olduğundan belde halkı ilimle meşgullerdir. Zeki tabiatlı ve tez
anlayışlı olduklarından şairleri çoktur. Bunlardan Şehab Çelebi
divan sahibidir. Hicranf Çelebi ve (---) (---) (---) (---) (---) (---)
Ermişlerinin ve meczuplarının anlatılması: Evvela Uryan
Derviş Mustafa, yaz ve kış gömleksiz gezer, ama şiddetli kışta
ilahı aşk ile gece ve gündüz kıpkırmızı çehre ile tere batmış gezer.
Derviş Ahmed Halhalf, meczuplardan ermiş bir Tanrı eridir.
Erkek ve kadınlarının giyeceklerinin anlatılması: Evvelii
şehir ayanı tamamen saya çuka ile samur, zerdeva, tilki boğazı,
nafesf ve sincap kürk giyip atlas kaftan giyerler. Orta hiilli olanları iskerled ve londura çuka ve boğası kaftan giyerler. Kadınları
sivri takke giyip üzerlerine izar (çar) bürünüder.
Halkın dillerinin anlatılması: Evvelii şehir zarifleri Farsça
ve Arapça konuşurlar, ama halkın dili Etrak dilidir. "Abba",
"Bre alatla", "Bre götüberi" şekilli sözleri vardır. Genellikle Ermeni dilini reayiilarıyla konuşurlar, ama Kürt dilini ve Rum lisanını konuşamazlar.
Cana can katan güzel esen havasının anlatılması: Şehrin zemini Erciyes Dağı eteğinde olduğundan şehrin bütün hanelerinin
yüzü kuzey tarafa dönüktür. O yüzden saha rüzgarı gibi bir tür ruhlara rahatlık veren havası vardır ki seher vakti kalkan can havayı kokladığında nesim havasını müşahede eder.
Beldenin ikliminin anlatılması: Batlamyus'a göre bu şehir
gerçek ilmini üçüncüsünde ve örfl (yerel) ikiimin on yedincisinin
241
ortasında bulunmuştur.
Onun için eniemi (---) dir ve boylamı (---)
saat ve derecedir. en uzun gecesi yine öyle bulunmuştur.
İmaristanının taliinin anlatılması: Bilgin Kolon'a göre bu
şehrin imaret talii sünbüle burcu ve beyt-i utarid (Utarid-Merkür
evi) turabide (toprak) bulunmuştur. Onun için her sene mahsulleri
ve sebzeleri bolca olup ganimet olur(---) (---).Ve halkının tabiatları toprak gibi süfll ıiıertebedirler.
Evlerdeki tatlı su kuyularının anlatılması: Tamamı 3.000 adet
hayat suyu kuyularıdır. Elbette ve elbette her hanede birer ve
ikişer kuyular bulunur .
................ (1 satır boş) ............... .
Tatlı su nehirlerinin anlatılması: Bu Kayseri şehrinin dört tarafında 117 adet arklar, kaynak ve akarsular vardır. Genellikle
bu şehre eğimli olan Erciyes Dağı Yayiası'ndan doğan akarsulardır, ama şehrin alt yanında Koyun Köprüsü suyuna Gerizler
Suyu derler. Adı geçen Koyun Köprüsü'nden geçip akarak Mazlumoğlu Köprüsü'nden iner Ali Köprüsü'ne varır. Ondan akıp Saz'a
karışır. Ondan Yalınızgöz Köprüsü yanında büyük nehir Kızılır
mak'a katılır.
Birnehir de Ayn-i Kines derler. Germüd adh yerden çıkıp
şehri, bağ ve bahçeleri sulayarak iner ve Kızılırmak Nehri'ne
katılır. Kızılırmak da Karadeniz kıyısında Bafra Kasabası
yakınında Karadeniz'e karışır .
................ (1.5 satır boş) ............... .
Diğer nehirler yine Karadeniz'e karışır.
İbret verici yapıların anlatılması: Bu eski şehrin çarşısı
dükkanları, han, cami, imaret, medrese ve diğer çeşit çeşit hayrat
yapıları elden geldiği kadar yazılıp anlatılmıştır, ama şehrin
batı tarafında Kızılırmak Nehri üzerinde bir saat şehre yakın iki
kaya arasında Birgöz köprü adlı bir benzersiz köprü vardır ki
Süleyman Han zamanında Koca Mimar Sinan ömrünün nice
yıllarını geçirip var gücünü sarf ederek bir eberokuşağı (gökkuşağı) gibi benzersiz köprü yapmış ki kara ve deniz seyyahları
içinde meşhurdur. Bosna vilayetinde Hersek sancağında Mostar
Köprüsü ve bu Karaman eyaletinde Kayseri sancağında bu
Yalınızgöz Köprüsü meşhurdur. Şehre yakın Koyun Köprüsü,
Mazlumoğlu Köprüsü, Ali Köprüsü ve ibret verici Ulucami, kale
binası ve,
................ (1 satır boş) ............... .
242
Hamamların anlatılması
Tamamı
(---) adet
hoş havalı hamamlardır.
Evvela iç ka-
lede,
Kadı Hamamı:
Gayet iç açıcı hoş havalı ve çifte hamamdır.
Gürcü Hamamı: İç kalede tekli aydınlık hamamdır. Yine iç
kal ed e,
Yeni Kadı Hamamı: Yeni yapı güzel bir hamamdır. [66a]
Taşra varoşta,
Hundi Hanım Hamamı: Gayet eski hamamdır. Hatta bazı tarihçiler Hekim Belinas'ın hikmet ilmi ile yapıp bir siric (meşale,
kandil) kandili yağ ile hamam ve suyu ısınıp şiddetli sıcağına
yıkananların tahammül edemediği sıcak olan hamam budur, derler.
Hazret-i Risalet'in doğduğu gecesi siric kandili sönüp hamam
muattal kalmıştır. Daha sonra Danişmendliler melikelerinden
Hundf Hanım bu hamarnı tamir etmiştir diye tarihçiler yazmış
lardır, ama nice yaşlı adamlar o Hekim Belinas'ın tılsım ilmi ile
yaptığı hamam eski Kayseri'de yapı kalıntıları, nice kubbeleri
kandilinin külham yeri bellidir dediler. Sorumluluk anlatana
aittir, ama hakfr görmedim. Bu hamamın özellikleri aşağıda
şehrin özellikleri yazıldığında yeriyle yazılır. Yine aşağı
kal ed e,
Hüseyin Paşa Hamamı: Süleyman Han asrında Koca Mimar
Sinan yapısı olduğundan gayet sanatlı güzel tarhlı hoş yapı
aydınlık bir hamamdır.
Paşa Hamamı: Bu da Koca Mimar Sinan yapısıdır ki Süleyman Han Irak-ı Acem seferine giderken girmiştir.
Meydan Hamamı: (---) (---) (---).
Sultan Hamamı: (---) (---) (---) (---) (---) (---).
Salahaddin Hamamı: Gayet hoş eski hamamdır.
Kadınlar için ona bitişik bir hamam daha vardır. Bu hamam
önünde kale hendeği kenarında bir İrem Bağı gibi cennet bahçesinden nişan verir bir bahçesi vardır. Hamamdan sonra nice Ganlar
bu bahçede cananlarıyla can sohbeti ederler.
Eski Pamukçular Hamamı: (---) (---) (---) (---).
Gerez Paşa Hamamı: (---) (---) (---) (---).
Tekke yakınında müftünün yeni hamarnı oldukça iç açıcı, rahat, geniş, 1>ak ve aydınlık temiz hamamdır. (---) (---) (---) (---)
(---) (---) (--~) (---) (---).
243
İleri
gelenlerin özel hamamlarının anlatılması: Tamamı (---)
adet ileri gelen ve ayanın saray hamamları vardır ve gerçekte
muhakkakdır ki sicillatta yazılıdır. Bütün ileri gelen, eşraf ve
devlet ayanı "Şehr-i Kayseri'ınizde bu kadar saray hamamlarımız vardır" diye övünç vesilesi ederler.
Erkeklerin isimlerinin yazılması: Genellikle ileri gelenlerinin
isimleri Mehmed, Ahmed, Mahmud, Mustafa, Halil, Ali ve Veli
olduğundan başka lakaplı adamları çoktur. Mesela Caferoğlu,
Hatiboğlu, Sinzade, Budakzade, Akkaş, Karakaş ve Salbaş gibi
nam sahibi adamları vardır.
Kadınlarının isimleri:
(2
satır boş)
(2
satır boş)
.............. ..
Kölelerinin isimleri:
Cariyelerinin isimleri:
................ (2 satır boş) .............. ..
Kiliselerinin isimleri: Tamamı {---) adet rahip, bıtrik ve
kıssis kiliseleridir, ama bunlardan Kiçikapısı'nın iç yüzünde iki
adet eski kilise vardır. Ta Kör Kayser Harkil'in zamanından
kalmıştır. İkisi de Ermenilerindir. Bütün Hıristiyan milletler
arasında saygın kiliselerdir. Mevlevfhane yakınında bir kilise
de Rumlarındır, ama Frenk kilisesi yoktur. Bir tapınak (havra)
Yahudilerindir .
................ (2 satır boş) .............. ..
Güzel havasının özellikleri: Rum ülkesinin ortasında Erciyes
Dağı'nın kuzey, yıldız ve batı tarafı açık olup faydasız lodos
rüzgarı tarafı kapalı olduğundan yaz aylarında güz günlerinde
daima havası saba rüzgarı ve nesim rüzgarıdır.
Hububat ürünlerinin anlatılması: Bu şehir alemin yaratı
cısının ihsanıyla yazda kışta yerli yerince yağmur yağıp zemini
sulayıp 77 çeşit hububat, yeşillikler, 77 türlü sebzevat ve otlar
hasıl olur. Genellikle buğdayı ve arpası meşhurdur.
Sanatları ve kazançlarının anlatıması: Bu şehirde gerçi bütün
sanat ehli mevcut olup işleri ve sanatları beğenilir ama dağların
da mazısı gayet çok olduğundan debbağlar keçi derisini tabaklayıp sarı sahtiyan yaparlar, sanki altun sarısıdır ki insanın
yüzünün rengi belli olur. Hatta halk dilinde darb-ı meseldir ki
244
"Kayseri sahtiyanı gibi gıcır gıcır öter" derler. Pabucu, mesti ve
içi darayili (İran'da dokunan renkli ve kalın bir kumaş) san tabanlı çizmesi yeryüzünde yoktur. Bütün vezirlere hediye gider.
(---) (---) .<---) (---) [ 66b 1
Yiyeceklerinin anlatılması: Evvela has ve beyaz ekmeği,
lavaşa yufkası, katmer çöreği, katmerli baharatlı böreği, lahm-ı
kadid (kurutulmuş et) adıyla meşhur olan kimyonlu ve baharatlı
sığır pashrması ve kokulu et sucuğu yeryüzünde yoktur. Padişah
lara hediye gider.
Susuzlukları giderici içeceklerin anlatılması:
................ (2 sahr
Meyvelerinin anlatılması:
boş)
............... .
................ (2 sahr boş) ................ .
İmaret aşevinin anlatılması: Bu bakınılı şehir içinde eski za-
manlarda kırk yerde ziyafet evi imareti var idi ki gelip giden
yolculara ay ve yıl nimetleri bol bol dağıhlırdı. Hala marnur olan
imareti Hundf Hanım'ın ve (---) (---) (---) (---) (---) (---)
Cennet bahçelerinin anlatılması:
................ (2 sahr boş) ............... .
İrem Bağları gibi mesire yerlerinin anlatılması: Tamamı 103
adet gezinti yeri, dinlenme yeri ve seyir yeri vardır. Evvel§. bunlardan,
Hisarcık Mesireyeri: Şehrin (---) tarafında Erciyes Dağı'nın
eteğinde abıhayat sulu ve çemenzarlı bir ağaçlıklı teferrüc yeridir
ki Rum, Arap ve Acem'de türlü türlü kirazı meşhurdur.
Şehir içinde yaşlı insanlara Mevlevihane Mesireyeri.
Atlılara eski Kayseri'de Bektaşi Tekkesi Mesireyeri. Ve yine
yaşlı insanlara,
N amazgah Mesireyeri: Bütün ileri gelenler, küçükler,
büyükler bu musallaya istiska duasına (yağmur duasına) çıkarlar
bir yeşillik ibadetgahdır. Şehrin (---) tarafında,
Aiaeddin Köşkü Mesireyeri: Acaip ve ferahlık verici ~şillik
bir yerdir. Şehrin (---) tarafında,
Alidağı Dinlenmeyeri: Ahmed Tayeranf hazretleri orada
medfundur.
Asesdağı Mesireyeri: Hazret-i Resul zamanında Kur' an-ı
azime nazffe diyen melun İmrü'l-Kays Hazret-i Ömer korkusun-
245
dan Harkil Kayser krala kaçıp öldüğünde bu
dağa gömülmüştü.
Bu
dağda maşadı (mezarı) vardır.
Eski
reyeri.
sultanların
kabirieri
yakınında
Ziyaretçiler
Kasrı
Mesi-
Şehrin
(---) yönünde Oğlancık Mesireyeri.
Ve ona yakın Haydar Köşkü Dinlenmeyeri.
Erciyes Dağı'nda Baba Riten Yaytası ve Baba Riten-i Hind1
800 sene yaşamış olup sahabe-i kirarndan seçkin kimsedir. Şehrin
(---) tarafında Yuvarlak Dede ziyareti yakınında Kuşçu Paşa Tepesi'nde,
·
Cirit Meydanı Mesireyeri: Şehrin bütün at binici şahbaz
gençleri bu vadide silahşörlük edip cirit oynarlar. Sanki bir
dümdüz ovadır.
Şehrin doğu tarafında(---) Köşkü Dinlenmeyeri.
Bu beldenin (---)tarafında Yılanlı Dağı'nda Koyun Baba Tekkesi Mesireyeri: Her yeri gören güzel bir tekkedir.
Şehrin (---) tarafında Efza Mesireyeri adında maarif erbabı,
sadık aşıklar mekanı bir dinlenme yeridir ki şehrin genellikle
ileri gelenleri, seçkinleri yaşlı ve gençleri, şairleri ve meddahları, gazelhan, hanende ve sazendeleri tatil günleri bu iç açıcı
Efza rnekanına gelip içip eğlenirer, köşe köşe Harzemşah nevruzu
sohbetleri edip felekten zerre kadar kam aldık zann ederler. Efza
adında bir her yerin seyredildiği bir Meram Bağı'dır. Hatta (---)
sultan onda gömülü olduğundan insanların ziyaret yeridir .
................ (10 satır boş) ................ [67a]
Kayseri külliyatı: Bu Kayseri'nin doğu tarafında Sivas şehri
(---) menzil yerdir. Kıble yönünde Göksun Yaylası aşırı Maraş
şehri (---) menzildir. Güney tarafında ara yatı menzilde Niğde
şehridir. Batı tarafında Aksaray şehri tam üç menzildir. Doğu tarafında Malatya Kalesi beş günlük yoldur. Batı tarafında Ürgüp
Kasabası üç konaktır. Kayseri'den batı tarafa Niğde şehrini geçip
üç menzilde Ereğli Kasabası'na gelinir .
................ (1.5
İbret
satır boş)
............... .
verici Erciyes Dağı ve diğer acaip eserleri bildirir
Bu şehrin hemen eteklerine kurulduğu Erciyes Dağı'nda asla
yılan, çıyan, akrep ve diğer zehirli canavar haşaratları yoktur.
Bir rivayette "Bu yüksek dağ Ricalü'l-gayb makamı olduğundan
yırtıcı canavar ve zehirli yaratıklar olmaz" derler.
246
Başka bir rivayette "Hazret-i Ömer asrınqaki fethinde 800
sene ömür süren Baba· Riten-i Hindi hazretleri, ashab-ı güzinin
güzidesi idi, bu dağda sakin olup onların hayr duası berekatıyla
bu zehirli hayvanlar olmaz" derler.
Hala bu yüksek dağ üzerinde Baba Riten Bağı derler, kendi biter ve kendi yiter çeşit çeşit meyve verir ağaçlar vardır. Zira
. Baba Riten bağhanların piridir. Mübarek ismi Ebu Zeyd-i Hindi
Baba Riten'dir. Ashab-ı güzinden bu kadar yaşlı kimse olmamıştır, ama tam perhiz ile uzun yaşamıştır, derler. Kabri yine
Hindistan'dadır. Hazret huzurunda Selman-ı Farisi belini bağ
ladı. Hala Baba Riten Bağı Erciyes Dağı'nda bellidir. Bunların
mübarek nutuklanyla bu dağda zehirli hayvan olmaz.
Diğer bir rivayette "Hazret-i Yahya zamanında Kayser Erces
bu şehri yaptığında eski hekimlerden Falaska adındaki hekim bu
yüksek dağa çıkıp yetmiş adet zararlı haşeratların şekillerini birer direk üzere yaparak her birine birer tılsım yapar. Onun için bu
dağda asla zehirli hayvan yoktur derler.
Bu Erciyes Dağı'nın güz ve kışta günümüzde de kar ve billur
gibi buz parçası eksik değildir ve ab-ı zülal de bulunur derler, ama
görenimiz olmadı.
Diğer ibret verici: Bu Kayseri içinde bir eski hamam vardır
kim Belinas hekim hikmet ile yapmıştır. "Tılsım ilmiyle
külhanında gece ve gündüz bir kandil ile yanıp hamamın suyu ve
havası öyle sıcak olurdu ki yıkananlar hamamcıya feryat edip
"Sıcak suyuna birazcık soğuk su karıştırıp ha}vet kapılarını aç!"
derlerdi, ama hala öyle kandil ile ısıtılan hamam görmedim ve
girmedim. Nice kimseler "Bu hamam eski Kayseri'de idi hala
temellerinin kalıntıları bellidir" diye anlattılar .
................ (1.5
Kayseri
satır boş)
................ [67b]
şehrinde
ermişterin
yatmakta olan büyük
nur dolu kabirierini bildirir
Allah hepsine rahmet eylesin
ve sırlarını aziz eylesin
Evvela mü'riıinlerin emiri Ali ibn Ebi Talib oğlu Muhammed b.
Hanefi makamı: Burada haps olduğu makam hala bütün halkın
ziyaret yeridir ve dualar.ın kabul olduğu bir yerdir.
Ondan S.eyyid Burhaneddin-i Muhakkık-ı Tirmizi ziyareti:
Vefat tarihi '474 [1080-81]. Bazıları "Mevlana Celaleddin-i Rumi
247
Burhaneddin'i değildir o zat Konya'da medfundur" derler, ama
doğrusu (---) (---) {---} (---) (---) öyledir.
Sonra Şeyh Rükneddin-i Sincani: Vefat tarihi 482 [1089].
Oğlancık Mesireyeri'nin Haydar Köşkü adlı mahallinde medfundui. Gayet iç açıcı ve dinlendirici yerdir ki şehrin bütün maarif erbabı orada cilvelenirler.
Şeyh Hazret-i Evhadüddin-i Kirmani ziyareti: Sultan Eretna
Medresesi yakınında medfundur, vefat tarihi 597 [1201].
Şeyh Şerefeddin-i Musuli: Hazret-i Seyyid Burhaneddin-i
Tirmizi yakınında yatmaktadır.
Hasan-ı Kayseri Allah sırrını aziz eylesin ve Şeyh Hazret-i
Seyyid Şerif ikisi bir yerde medfunlardır ki aralarında asla ve
kat'a mezarlık yoktur.
Yine ona yakın Şeyh Şemsü'l-eimmetü'l-Hulvani Allah ırrını
aziz etsin.
Şeyh Ruzbehan-ı Bakli, ona yakın Şeyh Nurbalış-ı Kamrani
mezarı: Nurbahşiyye tarikahnda ulu sultandır.
Hazret-i Molla Tatar: (---} Fetvada Tatarhaniyye kitabı sahibidir ki bütün şer'i meseleler onun içinde vardır.
Şeyh Hazret-i Davud-ı Kayseri: Bütün çarşı halkına ve bütün
sanat ehline kemer bağlamış ve kuşak bağlamış olduğundan bütün
esnaf bir kalfayı post sahibi ettiklerinde bütün pirler ve önderler
ile Davud-ı Kayseri'yi yad ederler. Allah sırrını aziz etsin.
Sultan Melik Muhammed el-Gazi: Danişmendoğulları'ndan
büyük şan sahibi bey idi. Kayseri'yi küffar istila edince bunlar
yer götürmez asker ile gelip Kayseri'yi feth ettiksen sonra vefat
etmişlerdir.
Şeyh Hazret-i İbrahim Tennuri: Vefat tarihi 887 [1482].
Şeyh
Abdurrahman Tennuri: Allah sırlarını aziz etsin.
Sultan Harzemşah merkadi.
Şeyh Hazret-i Necmürrazi: Vefat tarihi 584 [1188].
Muhammed Şah ibn Harzemşah merkadi.
Arslan Dede ziyareti.
Kutbeddin-i Şirazi ziyareti.
Şeyh Seyfullah Efendi ziyareti: Nakşibendi tarikahnda ulu
sultandır.
Şeyh
Fetbullah Tennuri ve Hazret-i Zeynelabidin makamı
Enuşirvan zamanında İmam Zeynelabidin seyahat ederken bu
Kayseri'ye uğrayup Erciyes Dağı'nda Baba Riten ile karşılaşmış
tır. Orada ulu makamları vardır. Hala halkın ziyaret yeridir.
248
Ve Şeyh Ali Tennuri ziyareti ve Alidağı'nda Şeyh Ahmed
Tayera.ni: Nice kere vücuduyla göklerde uçtuğu için Ahmed-i Tayerani derler. İhtiyaç sahiplerinin ziyaret yeri olan ulu sultandır,
Allah sırrını aziz etsin.
Battal Tekkesi ziyareti: Nice yüz büyük ermiş ulu sultanlar
yatmaktadır ama mübarek isimlerini bilmiyorum.
Yoğun Burç yakınında Şeyh Hazret-i Ebu İshak: Peygamberiınizin alemdarıdır, ulu ziyarettir.
Şeyh Hazret-i Hamid ibn Musa el-Kayseri: Keramet sahibi
büyük bir zattır. Hazret-i Hızır ile nice kere müşerref olmuşlardır.
Efza adlı bir mesire ve dinelenme yerinde nice yüz tarikat önderi
kimseler ile yatmaktadır.
Şeyh Hazret-i Abdi Dede büyük ziyaret yeri: Yakın zamanda
olduğundan kerametini görmüş hal sahibi insanlardan dintenerek
açık kerametleri yazılmıştır.
Abdi Dede menkıbeleri: Halkdan uzaklaşmış, mihnethanesi
köşesinde didarı hazinesine ulaşmış bir er olup meyveli ağaç
olduğundan zalim halk,
"Abdi şeriattan taş kopardı" diye vücut ağacına taş atmakla
yetinmeyip ibadethanesindeki Hazret-i Kur'an'dan (---} suresindeki "... helak olanın açık bir delille helak olması, yaşayanın da
açık bir delille yaşaması için ... " [Enfal, 42] ayetini okurken Abdi
Dede'nin elini kolunu bağlayarak hakim huzuruna götürürler. O
an aman vermeyip arasta başında asarlar. Geride kalan eşyala
rını zaptetmek için ibadethanesine vardıklar_ında görseler ki
Hazret-i Osman'ın okurken şehit ettikleri "Onlara karşı Allah
sana yeter ... " [Bakara, 137] (---) suresindeki ayeti okur. Hemen,
"Bre astığımız yerden kurtulmuş" diye yine bağlayarak hakim huzuruna götürüp oradan yine yine arastabaşına götürürler.
Görseler ki evvel astıkları Abdi asılı durur. Hemen Abdi Dede
asılı vücuda,
"Es-Selamü aleyküm ya Abd-i Hakk!" der. Hemen asılı cesetten,
"Ve aleyküm selam ya Abd-i sırr-ı Hakk!" der.
Bu sözleri bu kadar bin insan duyduktan sonra hep birlikte
ikinci Abdi'yi de birinci Abdi'nin yanına asarlar. Yine hanesinde
esvaplarını zaptetmeye vardıklarında yine yüksek sesle {---} suresindeki "Tevrat'ta onlara şöyle yazdık: Cana can ... " [Maide, 45]
bu ayeti okuı:.t<en yine bağlayarak götürüp arasta başında daha
önce astıkları iki adet [68a] Abdi Dede'leri görünce,
"
249
"Es-Selamü aleyküm ey Seyyidü'l-kevneyn ümmeti iki Abdi"
deyince hemen daha önce asılan iki Abdi,
"Ve aleyküm selam ya Abdurrahman Hfi! Hfi!" diye selam
alır. Yine aman vermeyerek asarlar.
Üç Abdi Dede'nin birden bir günde asıldığını nice insanlar
görünce eski sultan ve meliklerin taht merkezi olan Kayseri
şehrinin bütün muvahhid ve inançlı adamları hep birlikte ayaklanarak Abdi Dede'nin katiedilmesine fetva veren müftüyü ve
aleyhinde olan zahir alimlerini, kısacası yedi nefer kimseyi üç
adet Abdi Dede yanına bir seviyede asarlar.
Abdfleri indirerek p mahalde yıkayıp (---) (---) mahalde
üçünü bir nur dolu mezara defnederler. Hala üçü de mezar
taşlarıyla bilinen bütün halkın ziyaret ettiği yerdir. Allah
sırlarını aziz ve daim etsin. Kayseri yakınında Ases Dağı'nda,
Usta şair İmrü'l-Kays maşadı: O İmrü'l-Kays'dır ki Hazret-i
Risalet-penah'ın kutlu zamanlarında Kureyş'in fasih ve
beliğlerinden idi. O zamanda şiir ilmine rağbet olduğundan nice
bir şairler sultanları var idi, ama bunların hepsinin üstünü Abdurrahman Hassan ve bu İmrü'l-Kays idi. Çok güzel beliğ şiirlerini
Hazret-i Resul okuyup Seb'a-yı Mu'allaka (Yedi Askı) adlı yerdeki levhaya asınca makbul şiir olmuş olurdu, ama Hassan İslam
ile şereflenip sahabe-i kiramın seçkini oldu. Hatta Mısır'dan
Kıbtl Melik Mukavkıs, Hazret'e Düldül katın, Zülfikar kılıcı,
Mariya cariyeyi ve kızkardeşini Hazret-i Zünnfin-ı Mısr! ile hediye göndermişti. Hediyeler Peygamber huzurunda makbule
geçmiş, Düldül'ü ve Zülfikar'ı Hazret-i Ali'ye bağışlamıştı. Mariya cariyeyi Hazret kendilerine alıkoyup Peygamber eviadı
İbrahim ondan oldu. Mariya cariyenin kızkardeşini bu Hassan
şaire verip şairler sultanı oldu. Elçi Zünnfin-ı Mısr! de İslam ile
şereflenip sahabe-i kirarndan olarak bütün hekimlere pir oldu ve
Mısır'da medfundur.
Ama bu İmrü'l-Kays "Şairler, onlara da sapıklar uyarlar."
[Şuara, 224] zümresinden olup İslam ile şereflenmedi. Zira yıldız
lar ilminde melun Ebu Leheb'in öğrencilerinden idi. Hatta bu
İmrü'l-Kays Hazret-i Kur' an-ı azim ve furkan-ı mecid Hak tarafından Cibril-i emin vasıtasıyla Peygamber Efendimize indirilmezden yedi sene önce "Kahrolası insan! Ne nankördürf" [Abese,
17] mübarek lafızlarından önceki tarih ile İmrü'l-Kays manzum
etmiştir ki İmrü'l-Kays'ın güftesi:
250
Yetemennü'l-mer'ü fi's-sayfi'ş-şitd
Feiza cae' ş-şim enkereh
Vela yerza bihdli vdhidin
Kutile'l-insanu md ekfereh 1
Bu beyitlerden sonra Abese suresiride "Kahrolası insan! Ne
nankördür!" [Abese, 17] ayeti nazil olup Hazret-i Resul İmrü'l
Kays hakkında "Allah'ın la'neti İmrü'l-Kays'ın üzerine olsun."
deyince yüzü kara olup Mekke şehrinde yüzünün n uru kalmayıp insanların nefret ettiği kimse olunca iç yarasından Medine-i Münevvere yakınında Hayberistan vilayetine gelip orada sakin oldu.
Peygamberlik geldikten sonra Peygamber Efendimiz Hayher
üzere Seriyye seferi ferman eyleyip Hayber'e doğru yola çıktı
ğında İmrü'l-Kays yıldız ilmi ile bildi ki Muhammed bu diyarı
feth eder. Oradan firar edip Rum elleri diyerek bu Kayseri'de
Rum kayserine gelip yerleşti. Hazret-i Ömer halifeliğinde bildi
ki bu Kayseri şehrini Hazret-i Ömer feth eder. İç acısından geberip bu Kayseri dışında toprağa gömülmüştür. Eski maşad olduğun
dan yapısı belli tapınaktır.
Şeyh Hazret-i Abdüssamed Efendi: Hacegan yolundan ulu sultandır diye halkın ziyaret yeridir. Yine Kayseri temiz toprağından pak gönüllü Huda merdi bir kimse imiş. Nice uzun yıllar
Asitane-i saadette Osmanlı padişahlarıyla hem-sohbet olup
daha sonra memleketlerine gitmiştir. Oraya vardığında cennete
gidip usuluyle dar-ı baklde karar ettiğine nur dolu merkadinin
mezar taşı tarihidir:
Bin suz-ı girye ile guş eyleyince tarih
Dedim ki irtihal-i Abdüssamed Efendi.
Sene 918 [1512]
Şeyh
Ramazan Mevlana Sinaneddin Yusuf (meşhur Arap Sinan) ziyareti: Haleb eyaletinde Antakya şehrinde yetişip Bağ
dad mevleviyyetinden gelirken bu Kayseri'de vefat ettiğini bilir
adamlar vardır. Bütün yazdıkları Ulucami'de vakıfdır. Nur dolu
kabirieri Hazret-i Ali-i Tennuri yakınında muhteşem bir kabirdir.
1
Kişi yaz vaktinde kışı arzular.
Kış gelince de ondan şikayet eder.
Hiç bir hale~ olmaz. (Nitekim Allah buyurur):
"Kahrolası insan! Ne nankördür!"
251
Mevlana Sefer ibn Mehmed Kapani: Kayseri toprağında Muhtesibzade namıyla meşhur seçkin alimlerden imiş. Şeyh Hamid
civarında Hundf Hatun Medresesi'nde dersiam iken vefat
etmiştir, orada medfundur.
Kırk Nisa ziyareti: Battal Gazi Tekkesi'nde kırkının da
gömülü olduğu yukarıda tekkeler anlatılırken yazılmıştır.
Yuvarlak Dede ziyareti: Kuşçu Paşa'nın Cirit Meydanı Tepesi
yakınında medfundur.
Geçmiş meliklerin ziyaret yerleri ve Muhammed ibn Hanefi
ziyaret yeri: Burada habs olduğu (---) (---) (---) (---) (---) (---)
(---) [68b]
................ (36
satır boş)
................ [69a]
................ (2 satır boş) ............... .
Niğde şehrinden doğu tarafa meyiliice (---) (---) (---) (---)
(---) (---) bir menzilde ve 9 saatte şenlikli köyleri geçip,
Eski şehir, zor pehlivanlar yurdu yani
eski Bor Kalesi'nin özellikleri
isimlendirilmesinin sebebi ( ---) ( ---) (---) dir. Fatihi
Selçuklulardan Kılıç Arslan İzzeddin ibn Mesud'dur. 569 [1172-73]
tarihinde Danişmendoğulları'nın yardımıyla bu Rum şehrini Yunanlılar elinden zorla feth etmiştir. Daha sonra Antalya'dan
küffar hareket edip Selçukluların yıkıldığı sırada bu Bor Kalesi'ni istila edip bilr iken bi-nur (nursuz) oldu. Daha sonra (---)
tarihinde Osmanlılardan Orhan Gazi Hacı Bektaş-ı Velf yardımıyla feth etti. Orhan Gazi'den sonra Karamanoğlu İbrahim
Bey bu şehre mutasarrıf oldu. Daha sonra(---) tarihinde·Yıldırım
Bayezid Han zorla aldı, halen Osmanlıların elindedir.
Süleyman Han yazımı üzere Konya eyaletinde Niğde beyi
sancağı hükmünde 150 akçe payesiyle şerif kazadır ve nahiyesi
toplam 13 adet köydür. Kadılara senede bir yük akçe hasıl olur.
Padişah tarafından hakimi valide kethüdasıdır ki hass-ı
hümayilndan ayrılmadır. Hala şehirden 60.000 akçe hasıl olup
valide sultaniara gider, ama daha önce bu şehir içinde akan Hemam çayı üzerinde olan siyah barut değirmenlerine has idi.
Günümüzde kaldırılmış olup valide voyvodası zabt eder.
Kethüdayeri, serdarı, dizdarı, muhtesibi ve subaşısı vardır,
ama müftüsü ve nakibüleşrafı yoktur, zira iki tarafında Niğde ve
252
Aksaray şehri vardır v ebiraz daha uzakta Kayseri şehri
müftülerine müracaat ·ederler.
Bor Kalesi'nin özelliği: Eski yapı harap bir kaledir. İç ilde
bulunduğu için kaleye ihtiyaç olmadığından gözden uzak kalmış,
tamir ilgisinden mahrum olmuştur. Bu kalenin temel yapısını eski
ustalar, bir düz yerde alçak kaya üzere beşgen şekilli yontma taş
ile sağlam bir kale yapmış, ama zamanın geçmesiyle yer yer harap olmuş, ama hala hisar içinde bir mahalle, 50 adet fukara haneleri ve İlyaslı Cami namıyla eski bir cami var ve bir adet köhne
kale kapısı var. (---) (---) (---) (---) (---) (---) (---) (---).
Süslü Bor şehrinin özellikleri
Bir düz geniş yerde bağlı ve bahçeli bakımlı varoştur ki kale
dibinden Niğde şehrinden ve Hemarn'dan gelen Hernam Çayı akıp
22 göz su değirmenleri döndürüp köylerine uğradıktan sonra Ereğli
sazlığına karışır, ama Bor şehri toplam (---) mahalle (---) ve toplam (---) adet (---) örtülü hanelerdir. Tamamı 53 adet mihraptır.
Evvela çarşı yakınındaki,
Eski Cami: Sultan Alaeddin'indir. Bütün camilerden büyüktür,
ama minaresi yoktur.
Gözlüzade Camii: Adanalı Ramazanoğlu vakfıdır. Lakin
Kale Camii namıyla meşhur bir ınİnareli nur dolu Bor camiidir.
Şehid Mehmed Paşa Cami yani Sokollu Vezir Camii: çarşı
içinde iki katlı nurani bir camidir. Altında baştan başa 60 adet
arasta dükkanlı, ınİnareli ve kurşunlu ayınlık camidir.
Çayırlı Cami: Hacı Mahmud Mahallesi'nde bir minareli camidir.
Orta Mahalle Cami: tahta minarelidir.
Sufiyan Mahallesi Camii: Minaresizdir.
Bunlardan başka 46 adet mescit vardır.
Her camide medrese, darülhadis ve Kur' an-ı azim darülkurrası bulunmaktadır.
Kırk
adet
sıbyan
mektebi
vardır,
ama
derviş
tekkeleri on
adettir.
Evvela kale içinde Gözlü Sultan Tekkesi.
Ve yine kale içinde Kesbi Mustafa Efendi Tekkesi büyük tekkedir.
Çayırlı Camii'nde Es'ad Efendi Tekkesi şeyhi HimmetEfendi
halifesidir 'ki aziz bir zattır.
253
Ve eski mezarlıkta Sarı Saltık Sultan ziyareti şahlı Bektaşi
T ekkesi' dir.
Tamamı (---) adet hamamdır. Çarşı yakınında Sokollu Şehid
Mehmed Paşa Hamarnı müferrih çifte hamamdır.
Hepsi üç adet hanlardır, lakin biri kervansaraydır biri kapan
hanıdır, diğeri bekar hanıdır.
Tamamı (---) adet dükkanlardır. Bunlardan bakımlı ve süslü
iki başları demir kapılı 60 adet dükkan, cami altında arasta ve 70
adet bedesten dükkanı tamamen Şehid Mehmed Paşa yapısıdır ve
başka sanat ehlinin tamamı mevcutlardır.
Suyu ve havası gayet hoş olduğundan yer yer mahbub ve mahbubeleri vardır. Halkı gayet Salihlerdir. İleri gelenleri ve seçkinleri fukara severleridir. Bağ ve bahçesinde mesire yerleri
çoktur.
Beğenilenlerinden; çeşit çeşit üzümünden başka kişmiş adıyla
meşhur olan kuş üzümü, köfteri, armut kakı, kayısısı, güherçile ve
siyah barudu yani top otu meşhurlardır (---) (---) (---) (---) (---).
Bor şehrinin ziyaret yerlerinin anlatılması: İç kalede Gözlü
Sultan ve eski mezarlıkta Sarı Saltık Sultan ve,
................ (1.5 satır boş) ............... .
Bu Bor Kalesi'nden batı tarafa Niğde Kalesi yarım konak
yerdir ki Bor Camii minaresinden Niğde şehri görünür(---) [69b]
Bor Kalesi'nden (---)yönüne, Aksaray
şehrine gittiğimiz menzilleri bildirir
Evvela (---) tarafına (---) saatte,
Ortaköy menzili: Aksaray sancağında 150 akçe payesiyle
başka kazadır. Bir geniş verimli ovada bağlı ve bahçeli, cami ve
mescitli kasaba gibi bakımlı köydür. Bu köye tabi toplam 36 pare
köyler vardır. (---) (---) (---) (---) (---). Oradan yine kuzey yönüne
bakımlı ve şenlikli köyleri geçerek ederek bir menzilde,
Hırvadeli Köyü: Bu da bir açık ve geniş yerde gayet marnur ve
müzeyyen han ve camili Müslüman köyüdür ve Aksaray Kazası
nalliyeleri köylerindendir (---).
Oradan kuzey tarafa (---) saatte,
Bay şehri salihler yurdu, yani İrem beldesi
Aksaray Kalesi'nin özellikleri
Nice Yunan tarihçileri bu şehrin ilk yapıcıları hakkında ta
Hazret-i İsa asrında havarilerden Şem'un-ı Safa görüşüyle bu
254
şehir yapılmışhr,
derler. Nice kraldan krala intikal etmiştir. Sonunda kayserlerden KÖr Harkil'in oğlu Helina adındaki namsız
kral genişleterek yapmışhr.
Arap kavmi üzere seferler ehneye başlayıp nice bin cünüp askeriyle Şam'a doğru giderken Sufraz adlı yerde askeriyle yenildL
O şiddetli savaşta Helina kral da yok olup onun uğursuz veledi
Mikale kral oldu.
Sonunda onun elinden, Selçuklulardan Sultan İzzeddin Kılıç
Arslan ibn Melik Mes'ud, 569 [1172-73] tarihinde Rum küffarı
elinden pazu zoruyla Rum keferesini kıra kıra aman vermeyip
feth ettiklerinde Hıristiyan askerlerinden inatçı ve uğursuz bir
fert kalmaz. Meğer bu zaferli fetihte 70 adet büyük veliler hazır
imiş. Fetihten sonra ilk cuma nazamında Şeyh Kerimeddin-i
Kirmani el kaldırıp meclistekilerin hepsi, amin dediklerinde
Şeyh Kerimeddin hazretleri,
"İlahi bu İslam şehrinde yere gelesi küffardan biri sakin olmaya. Ve ticaret ile gelip gide ve karar ederse ömürlü olmaya!"
diye bütün büyük veliler dua ederler. Onun için günümüzde de Aksaray'da hala küWirdan nam ve nişan yoktur. Yerleşmek isteseler
belde halkı komazlar ve hakim kuvvetiyle kalırsa asla ömürlü
olmazlar.
Fetihten sonra bu şehirde 700 büyük veliler ikamet demiri
bırakıp kaldılar. Onun için bazı tarihçiler bu şehre "Dar-ı suleha" diye isim vermişler. Daha sonra.Aksaray fatihi Kılıç Arslan Şah bu şehri anılan evliyaullahların nazarıyla öyle imar
eder ki sanki Konya Meraını olur.
Aksaray şehrinin
isimlendirilmesinin sebebinin anlatılması
Kılıç Arslan Şah'ın bu şehir tahtgahi olduğundan (---) adlı
mahallinde büyük bir saray yapar ki nice yerde İrem köşkleri,
Havemak kasırları, kisra kasırları ve hakan eyvaniarına denk
safalar ile bezeyip Meram gibi cennet bahçeleri ve hıyabanlar
(iki tarafı ağaçlı yol) ile süslemiştir. Bu büyük sarayın 7.000 adet
kapıları ve pencereleri, 3.000 adet bukalemun nakışlı odaları yar
idi.
Kılıç Arslan yapısı olduğundan saadet hanesinin sağında ve
solunda tunçtan iki adet heybetli arslan heykeli inşa ettirmişti.
Mağrib ülke"si üstadlarından iki iyi üstada bu arslanlara birer
·255
edip bir arslanın ağzından ateş saçılırdı. Bir arslanın ağzından öldürücü bir ses çıkardı. Ta ki bir adam bu saraya
kötü niyet ile girse veya saraydan bir şey çalıp dışarı çıkarken bu
ateş saçan arslanın kıvılcımlarından ve öbür arslanın narasından
hararnı ve hırsız herifler helak olurdu.
Bu şehir bu aydınlık ve beyaz saray ile tanındığından bu şehre
Aksaray diye isim verdiler, ama kefere zamanında bu şehre Yunanca ile Pigahelina derler. Hazret-i İsa asrında imar olduğunu
Rumlar doğru olarak yazmışlardır.
Daha sonra (---) tarihinde Karamanoğlu Yakub Bey eline girip ondan (---) tarihinde Yıldırım Han eline girdi. Ondan zorba
Timur Han (---) tarihinde Yıldırım Bayezid Han'a rağmen bu
şehri harap, halkını kebap, hanelerini ve Aksaray'ını toprak
ettiğinden hala Türkler saraya yazıkları geldiğinden yani acı
dıklarından "Ah saray" derler. Nicesi "Ak saray" derler. Bu gibi
isim ile isimlenmiş güzel bir şehirdir.
Hala Osmanoğullan elinde Gazi Süleyman Han yazımı üzere
Karaman eyaletinde sancakbeyi tahtıdır. Kanun üzere beyinin
hassı (---) akçedir. Adalet üzere 20 kese hasıl olur. 500 askere sahip bir tuğlu sancakbeyidir. Yönetimi altında (---) adet tirnar ve
zeamet vardır. Alaybeyi, çeribaşı ve yüzbaşısı vardır. Kanun
üzere cebelüleri ile(---) asker olur. Beyinin sancağı altında memur
olduklan sefere giderler.
Bir hakimi de Resul şeriati tarafından 150 akçe payesiyle
şerif kazadır. Toplam (---) adet nahiye köylerinde her sene
kadıya beş kese adalet üzere hasıl olur. Müftüsü, nakibi, kethüdayeri, yeniçeri serdarı, kale dizdarı, muhtesibi ve şehir subaşısı
[70a] vardır. İleri gelenleri, seçkinleri, salih şeyhleri çok boldur
ilim ile
tılsım
(---) (---) ( ---) (---) (---) (---) (--- ).
Aksaray, Ahsaray ve
Ah-ı
saray Kalesi'nin
şekillerinin anlatılması
Evvela Rum şehirlerinden sayılır bir geniş düz ovada kalesi
Uluırmak Nehri kenarında dörtgen şekilli yontma taş ile
yapılmış sağlam bir kaledir ki ta şehrin ortasına kondurulmuştur,
ama burçları ve beden dişleri o kadan yüksek değildir. Lakin eskinin mimar mühendisleri yine bütün burçlarını, beden dişlerini ve
mazgal deliklerini tamamen hendese (geometri) ile yaparak
güzel bir kale inşa etmişlerdir. Tamamı (---) adet kuleleri birbir256
ki kuşatma sırasında her kulenin cengaver
yiğitleri tüfenk ile kuleleri korurlar.
Bu kalenin fırdolayı çevresi (---) adet germe adımdır. Van,
Diyarbakır ve Erzurum kaleleri kadar büyük değildir. Dört tarafında hendeği (---) (---).
Bu büyüklükte olan bu sağlam kalenin etrafında beş kapı
vardır. Evvela Küçük Kapı bah tarafa bakmaktadır. Demir Kapı
kıbleye doğru açılmıştır. Kiçi Kapısı da kıble yönüne açıktır.
Ereğli Kapısı güney yönüne bakmaktadır. Konya Kapısı bah tarafa bakar. Bu anılan kapıların bekçileri, hacdar ve muhtesib
lerine
bakmaktadır
adamları dır.
Bu büyüklükte olan kale içinde toplam (---) adet tek katlı ve
iki katlı bağ ve bahçesiz güzel haneleri vardır. Hisar içinde her
hayrat ve hasenat mevcut olduğundan başka eelali zamanında
tahıl anbarları vardır, ama cebehanesi yoktur. Ancak Ramazan
ayının hilali belli olduğunda, iki bayram günlerinde ve beylerbeyiler geldiklerinde şenlik topları atacak kadar siyah barutu ve
birkaç adet şahf topları vardır, ama gayri cebehanesi, mühimmat
ve levazımatı yoktur. Diğer yapılardan (---) camii,
................ (1.5
satır boş)
............... .
Aksaray şehrinin süslü varoşunun özellikleri
Şehir kethüdasının söylediğine göre bu Ahsaray şehri toplam
(---) adet tek katlı ve iki katlı, bağ ve bahçeli, her haneden haneye gider akarsulu hanedanlar, yüksek saraylar ve diğer evler
vardır. Genellikle kerpiç ve taş duvarlı, yüzeyleri kireç ve toprak
ile kaplı bakımlı hanelerdir.
Aksaray
Bunlardan,
şehrinin saraylarının anlatılması
................ (1.5
Aksaray
satır boş)
şehrinin
............... .
mahallelerinin
ve anlatılması
Tamamı 32 mahalledir. Evvela Karhane Mahallesi, Cuvallakı Mahallesi, Sofular Mahallesi, Çömlekçiler Mahallesi,
Şeyhli Mahallesi, Tirnarhane Mahallesi, Kızılca Mahallesi,
Kalınlar Mahallesi, Viidan Gölü Mahallesi, Meydan Mahallesi,
Bilecik Mahallesi, Pamukçular Mahallesi, Şeyh Gaznevi Mahalsayıları
"
257
lesi, Terhacı Mahallesi, Paşacık Mahallesi, Gergi Mahallesi,
Cami-i Kebir Mahallesi, Bab-ı Sağir Mahallesi, Hacı Fikreddin
Mahallesi, Borapazarı Mahallesi, Ereğli Kapısı Mahallesi,
Yandılı Mahallesi, Zencirli Mahallesi, Kaval Mahallesi,
Taşpazarı Mahallesi ve (---) (---) (---) (---) (---).
Bu kadar mahalleler içinde olan camileri bildirir.
Selçuklu sultanları camileri ve
diğer mabetierin özellikleri
Tamamı (---) adet eski sultanların camileri ve diğer mabedgahlardır. Evvela bunlardan (---) semtinde,
Karamanoğlu İbrahim Bey Camii: Eski secdegahdır. Cami
içinde dört adet kisra kemerinden nişan verir gökkuşağı kemerleri
üzerinde kargir kubbe ve toloz rıhhm küçük kemerler vardır. Cami
içinde 12 adet yapma uzun sütunlar vardır. İki adet de sanatlı
kapısı vardır. Mihrabı, minberi ve müezzinler mahfili eski tarz
sade güzelidir. Gösterişli avize ve şamdanlada süslenmiş değil
dir. Ancak eski mabedgah olduğundan bu camide gayet ruhaniyet
vardır. Bu şehir içinde bundan ulu cami yoktur. Lakin uzunluğunun
ve genişliğinin ne kadar adım olduğunu ve ne kadar adam aldığını
öğrenemedim, ama bir mevzun minaresi camiden uzakta olup
camiin kubbelerinin kireç ile sıvanmış olduğunu biliyorum.
Şeyh Hamid-i Veli Camii: Şeyhler Mahallesi'nde kubbeli,
kemerli ve bir minareli sağlam camidir.
Tabaklar Camii: Kireç duvar ile yapılmıştır, ama gayet kalabalık cemaati vardır.
Hacı Seyyid Hasan Efendi Camii: Başköprü yakınında şirin
ve gönül açıcı bir camidir.
Karhane Camii: Yine Karhane Mahallesi'nde ruhaniyetli ve
dua kabul olunur aydınlık bir camidir (---) (---) (---) (---) (---)
( ---) ( --- ).
Mahalle mescitlerinin anlatılması
Hepsi 32 adet mahallede 98 mahalle mezgitleri (mescitleri)
vardır. Bu diyarda mescitlere mezgit [70b] de derler. Evvela yukarıda yazılan mahallelerin isimleriyle anılan birer mahalle
mescitleri olduğundan başka meşhur olan mezgitler ve eyne damları yani ezine günü mescitleri vardır. Bu diyarın reayası mescitlere eyne damı derler ki o mescitler bunlardır .
................ (1 satır boş) ............... .
258
Medreselerin anlatılması
Tamamı (---) adet falipiere ders yuvaları vardır. Evvela (---)
(---) semtinde Yılancık Medresesi eski yapı ve büyük hayrat bir
ilim yuvasıdır.
Sulu Medrese: Çeşitli bilgilerin mekanı mübarek yerdir ki
başka bir özellik vardır.
Karamanoğlu Camii Medresesi.
Bunlar meşhur medreselerdir ve vakıf tarafından talebeleri
ve dersiamlarına aydan aya belirli maaşları, et bahası, mum bahası ve oda ücretleri verilir.
Diğer cami ve mescitlerde nice hasbf dersiamlar vardır ki
türlü türlü bilimler öğretilir. Aksaray halkı genellikle müfessir,
muhaddis (hadis ilmiyle uğraşanlar) ve fakih (İslam hukukçusu)
olurlar. Peraiz (İslamın miras hukuku) ilmini baba ve dedelerinden beri okuya gelmişlerdir, ama bu şehirde özel darülkurra yoktur, lakin Kur'an hafızı çoktur, ama kıraat ilminde (Kur'an'ın usul
ve kaidesine göre okunması) tecvid (Kur'an-ı Kerim'i hatasız
okumayı öğreten bir ilim) ile İbn Kesir kıraatı, Seb'a kıraatı,
Aşere kıraatı ve takrib kıraatı ilmi okur yoktur, ama tecvid, hıfz
(Kur'an'ı ezberde tutma) ilmi okur çoktur. Ve hadis ilmi için
başka darülhadisleri yoktur, ama her medrese ve camilerde hadis
ilmi okunur.
Hece okuyan sıbyan mekteplerinin bildirilmesi: Tamamı(---)
adet yetişmemiş çocukların öğrenim gördüğü yuvalardır. Evvela
( ---),
Derviş
tekkelerinin
anlatılması:
Cümle (---) adet zaviyelerdir.
Akarsu çeşmeleri: (---) (---) (---) (---) (---) (---) (---) (---) (---)
Can kaynağı sebilhaneler: (---) (---) (---) (---) (---) (---) (---)
(---) (---)
Tüccar hanları: (---) (---) (---) (---) (---) (---) (---) (---) (---)
Çarşı ve be des ten: (---) (--~) (---) (---) (---) (---) (---) (---) (---)
Yaşlı ve gençlerin yüz renkleri: (---) (---) (---) (---) (---) (---)
(---) (---) (---)
Mahbub (güzel) ve mahbubelerinin övülmesi:(---) (---) (---)
(-~-) ( ---) ( ---) (---) (---) (---)
Seçkin ve ileri gelenleri: (---) (---) (---) (---) (---) (---) (---)
(---) (---)
Üstad hekimler: (---) (---) (---) (---) (---) (---) (---) (---) (---)
259
Cerrahlar: (---) (---) (---) (---) (---) (---) (---) (---) (---)
Salih şeyhler: (---) (---) (---) (---) (---) (---) (---) (---) (---)
Musannif (yazarlar) ve şairler: (---) (---) (---) (---) (---) (---)
Meczuplar ve ermişler: (---) (---) (---) (---) (---) (---) (---) (---)
Erkeklerinin giydikleri: (---) (---) (---) (---) (---) (---) (---)
Kadın kısmının giyecekleri: (---) (---) (---) (---) (---) (---) (---)
Erkeklerinin isimleri: (---) (---) (---) (---) (---) (---) (---) (---)
Kadınlarının isimleri: (---) (---) (---) (---) (---) (---) (---) (---)
Kölelerinin isimleri: (---) (---) (---) (---) (---) (---) (---) (---)
Cariyelerinin isimleri: (---) (---) (---) (---) (---) (---) (---) (---)
Can veren güzel havası: (---) (---) (---) (---) (---) (---) (---) (---)
Evlerde ki su kuyuları: (---) (---) (---) (---) (---) (---) (---) (---)
Halkın dili ve lehçesi: (---) (---) (---) (---) (---) (---) (---) (---)
Beldenin ikliminin anlatılması: Müneccimlerin görüşüne göre
bu şehir on yedinci örfi (yerel) iklimdendir. Eniemi (---) ve boylaını (---)
imarislamnın taliinin anlatılması: Usturlab ilmine göre bu
şehir Balık burcunda temel kurulup Müşteri (Mars) evinde bulunmuştur. [71a]
................ (2 satır boş) ............... .
Hayat suyu ve nehirleri: Şehrin ortasında akan Uluırmak
(---) dağdan gelip şehrin bütün imaretlerini sulayıp Alaeddin
Köprüsü'nden geçerek(---) karışır. Bu şehrin Bursa gibi her hanesinde akarsular ve nice pınarlar vardır.
Hamamlarının anlatılması: Tamanı (---) adet ferah hamamları vardır. Evvela Bey Hamarnı gayet eski ve hoş yapılı hamamdır. Ondan Azebler Hamarnı binası, suyu ve havası tatlı hoş
kokulu bir hamamdır. Ondan Tezpazar Hamamı, Paşa Sarayı
yakınındadır. Bunlardan başkası saray hamamlarıdır.
İbret verici şenlikli görüntüler: Evvela şehir ortasında akan
Uluırmak üzere Sultan Alaeddin yapısı bir göz sihirli bir köprüsü
ve Seyyid Hacı Hasan Camii yakınında Başköprü seyr etmeye
değerdir. (---) (---) (---) (---) (---) (---)
Ziyafet evi imaretlerinin övülmesi: Evvela Paşa Sarayı
İmareti, Karamanoğlu İbrahim Bey Camii imareti ve (---) (---)
( ---) ( ---)
................ (1
260
satır boş)
............... .
Hububat mahsulünün özellikleri: Genellikle bol mahsulatı
türlü türlü buğday, arpa ve bakladır (---) (---) (---) (---) (---)
................ (1
satır boş)
............... .
Sanayiinin beğenilenlerinin anlatılması:
................ (2 sahr
Yiyeceklerinin övülmesi:
boş)
............... .
................ (2 sahr boş) ............... .
Yenen meyvelerinin anlatılması: Bu şehrin havası ılıman
olduğundan cennet bahçeleri türlü türlü İrem köşkleriyle bezenmiş
ve türlü türlü meyve ağaçlarıyla süslenmiş olup her türlü meyvesi
beğenilir, ama (---) (---) (---) (---) (---),
İçecek türlerinin anlatılması:
Esnafının
................ (2 satır
kazançları ve işleri:
boş)
............... .
................ (2 satır boş) ............... .
İrem Bağı mesireyerlerinin anlatılması: Evvela Hıdırlık Mesireyeri, Kırkkızlar mesireyeri (---)
................ (1 satır boş) ............... .
Cennet bağlarının adetleri ve anlatılması:
................ (2
satır boş)
Külliyatının
............... .
övülmesi
Şöyle
biline ki bu sancak Karaman eyaletinde üç kaza yerdir.
Evvela Ortaköy Kazası, (---) kazası ve (---) kazası.
Bu Aksaray'dan kıble tarafına ve doğu yönüne meyilli Kayseri Kalesi üç konaktır ve 48 fersah yerdir.
Yine Aksaray'dan Bor'a giden doğu tarafa Hırvadeli Köyü,
ondan Ortaköy Köyü ondan üçüncü menzilde Bor Kalesi'dir.
Bor şehrinden Niğde Kalesi batı tarafa bit konaktır, ama Aksaray'dan kuzey tarafa Hacı Bektaş-ı Veli'nin Kırşehri (---),konaktır.
Ondan Çaşnigir Köprüsü Kızılırmak Nehri üzeredir ve yine
Aksaray'dan güney yönüne ara yatıda Karaman Ereğiisi Kalesi'dir. İkisinin arasında Taşpınar Köyü'ne konup ertesi günü Ereğli
Kalesi'nde k'maklar.
261
Yine Aksaray'dan
batı tarafına Bağlı
Köyü
Ilıcası vardır.
Karapınar kadılığıdır.
Ondan Eşbey Köyü, Konya Kazası'nda 1.000 haneli bakımlı
köydür.
Oradan üçüncü günde erken Aksaray'dan Konya'ya dahil olu~
nur. İkisinin arası üç merhale yerdir.
Yine Aksaray'dan Ankara'ya kuzey yönüne doğru altı konaktır. Evvela Saymaz Köyü, Saray Kazası'dır. Koçhisar Tuzlası
Kalesi (---) kazası dır, Sofular Köyü ve Karazirve Köyü, bunlar
Ankara sınırıdır. Çakallar Köyü ve Oruncak Köyü, ondan Ankara
Kalesi'ne gelinir.
Bu Aksaray'dan Malatya Kalesi, kendine dair olan dağların
kuzey tarafında bulunmaktadır, vesseliim.
Bu Aksaray bu adı geçen şehirlerin ortasında kurulmuştur.(---)
(---) [71b]
Büyük veliler yurdu Aksaray'ın
ziyaret yerlerinin anlatılması
Evvela Dar-ı Ervah (Ruhlar evi) adlı ruhani mekanda 7.000
seçkin büyük evliyaların yattığı tevatürle sabittir. Zira nice bin
kere Kadir gecelerinde, Mirac-ı Neb1 gecesinde ve diğer mübarek
gecelerde ilahı nur indiği açık seçik görülmüştür. Bu kabristanda
öyle ruhaniyet var ki kedere gömülmüş bir adam bu mezarlığa gelip ziyaret eftiği an sıkıntılarından o an kurtulup şen ve neşeli
olur. Bu asitanede gömülü olanlardan evvela,
Şeyh Hamid-i Veli mezarlıktaki ruhların serçeşmesdir. Üstü
açık yüksek bir türbede yatmaktadır ki seçkin ve halk herkesin
ziyaret yeridir, ama genellikle saralı kimseler ziyaret ederler.
Bu sultan· yakınında,
Şeyh Kemal Sultan: Niceleri "Kemal Ata Sultan bunlardır"
derler,. ama yanıştır. Bunlar Kümeyil tarikatında yolunu tekmil
etmiş Kümeyli tarikatı kurucusu ve piri Kemal Sultan'dır. Bu
azize yakın,
Şeyh Pertevi Sultan: Bu zat Yesev1 tarikatında ulu erdir.
Kırklar Dağı'nda,
Kırk
ziyareti: Genellikle kadınlar taifesi ziyaret
ederler. Bir her yeri görebilen yüksek yere yapılmıştır. Ve,
Şeyh Necmeddin-i Kübra: Niceleri Necmüdda'i-yi Kübra derler. Ulu sultandır. Allah sırrını aziz etsin. Ve,
262
Kızlar
Bedreddin Sultan Veli ve Hımarlı Dede Sultan, şehir içinde
Külhani Ali Dede ve yfne şehir içinde yatmakta olan,
Şeyh Gaznevi Sultan ve Şeyh Hamid-i Veli oğlu Şeyh Hakiki
Sultan: Bunlar Hacı Bayram-ı Veli'nin kamil öğrencilerinden olup
Ankara şehrinde ledün ilmini (ilahi sırları öğreten ilim) tekmil
edip bu Aksaray şehrinde Bayramiye tarikatında önder olup sonunda "Rabbine dön!" [Fecr, 28] emriyle Bayramller de gerçek bayram etti. Ve,
Şeyh Battak: Taşpazarı Mahallesi'nde gömülü olup gönül erbabının ziyaret yeridir. Cennet Deresi semtinde,
Çelebilik ziyaret yeri. Bu asitanenin üst yanında,
Hıdırlık ziyareti: Tamamen şehre eğimli yüksek bir makam
olduğundan bütün belde halkının seyir yeridir. Bazı hali karışık
ve bozuk olan kimseler Hıdırlık kubbesinde bir gece itikaf niyetiyle konuk olup Tanrı'nın emriyle o gece şifa bulurlar. Hıdırlık
Türbesi'nde,
Kılıç Arslan Sultan ziyareti: Aksaray şehrinin fatihi ve
yapıcısıdır. Sivas şehrinin içinde ibret verici Kızıl Medrese bu
Kılıç Arslan'ın hayratlarındandır. Ve yine bu Hıdırlık'a yakın,
Şeyh Hamza Sultan: Bayramiye tarikahnda ulu erdir. Ve,
Şeyh Hızır Efendi (---) (---) (---)
................ (18 satır boş) ................ [72a]
Aksaray'dan Sarı Atlı Köyü menzili: Oradan,
Duteli menzili: Ürgüp Kazası'dır. Müslümanlardır. Oradan,
Muşkara Köyü menzili. Oradan Kayseri Kalesi .
boş)
................ [72b]
satır boş)
................ [73a]
................ (36 sahr
................ (36
Sivas'a gittiğimiz menzilleri bildirir
(---) (---) (---) (---) (---) (---) (---) günde Maraş Karsı
toprağı
sağ tarafımızda kalıp Maraş toprağında,
Eski kasaba Elbistan'ın özellikleri
Bir düz salırada (---) çayı kenarında ensesi Aslıab-ı Kehf
dağlı, bahçe ve bağlı, bin kadar haneli, temiz toprak ile örtülü
şehirdir. Maraş paşası hassı olduğundan subaşılıktır ve 150 akçe
kazadır. NaJ:ıiyesi (---) adet köydür. Kethüdayeri ve yeniçeri
serdan vardır: Genellikle halkı Türkmen'dir.
263
Bu şehrin doğu tarafı zamana şenlikli imiş. Ancak zulümden bu
kadar bakımlıdır. Camii, ham, hamarnı ve küçük çarşısı vardır.
Haftada bir büyük pazarı durur. Bu şehrin (---) tarafı dışında bir
hayli uzak mesafede,
Ashiib-ı
Kehf ziyareti
(---) (---) (---) (---) (---) (---) (---) ama Adana Tarsusu'ndaki
mağaralarda olan Ashab-ı Kehf gibi bu Elbistan'da Ashab-ı
Kehf'in sesleri gelmez. Bu hakfr Ashab-ı Kehf'i üç yerde ziyaret
ettik. Hangisi gerçek ola, bilmiyorum. Yoksa Takyanus zulmünden
her biri birer diyara mı firar ettiler. Bu hususta Tarsus ulemasıyla
Maraş ulemalarının aralarında büyük tartışmalar olur.
Tarsus halkı "Ashab-ı Kehf bizde medfundur", der.
Maraşlı "Bizim Elbistan'daki mağaralarda hayatta olup nice
kere köpeklerinin sesleri işitilmiştir" derler, ama bu hakfr kul
gayet dikkat ettim, ancak bu Elbistan'daki mağarada asla bir ses
seda duymadım. Oradan kuzeye doğru(---) saatte,
Aşdı Kasabası'nın
özellikleri
(---) toprağında Türkmen ağası hükmündedir ve 150 akçe kazadır. Kethüdayeri, yeniçeri serdan ve muhtesibi (belediye reisi,
şehremini) vardır. Şehri bir çukur yerde (---) deresi kenarında
1.000 haneli ve baştan başa temiz toprak ile örtülü tek katlı ve iki
katlı Türkmen halkı sakin bağlı ve bahçeli güzel hanelerdir. Pek
çok camileri, mescitleri, han, hamam ve küçük bir çarşı pazarı
vardır. Oradan yine kuzey tarafa (---) saatte,
Gürün Kasabası 'nın özellikleri
(---) eyaletinde Vangel toprağında 150 akçe payesiyle nahiye
kazasıdır. Türkmen ağası hükmünde 1.000 adet temiz toprak ile
örtülmüş bağlı ve bahçeli, camili ve mescitli, hanlı, hamamlı ve
sultan çarşılı güzel kasabadır. Kethüdayeri, serdan ve muhtesibi
vardır. Şehri içinden (---) nehri akıp (---) karışır abıhayattır.
Bütün halkı Okçuoğlu kürkü giyer Türkmen kavmidir.
Ama suyu ve havası tatlı olduğundan halkı gayet sağlıklı
olup mahbubesi aleınce beğenilir. Oradan yine kuzey tarafa düz
sahralar ile (---) saatte,
Darende Kalesi'nin özellikleri
Sivas eyaleti toprağında Türkmen ağası hükmünde 150 akçe
şerif kazadır. Kethüdayeri, yeniçeri serdan ve subaşısı vardır.
264
Müftüsü, nakibi ve uleması vardır. Kalesi bir yalçın taşlık yerde
yüksek bir tepe üzerinde dörtgen şekilli Hazret-i Ömer eviadı
Malatya fatihi (---) nin yapısıdır. Ermen vilayetini ele geçirmek
için yapmıştır ama zamanın geçmesiyle yer yer biraz yıkılmış
olup dizdan ve neferatları yoktur.
Şehri, Karadoruk toprağında (---) nehri kenarında 1.000 adet
tek katlı ve iki katlı taş ve kerpiç ile yapılmış cir ve toprak ile
örtülü bağlı ve bahçeli, yedi mescitli, hanlı, hamamlı ve çarşı
pazarı süslü bakımlı bir şehir, dere kenarında Darende şehridir.
Bütün halkı Türkmen ve Ermenilerdir. Debbağhanesi meşhurdur.
Beğenilenlerinden kırkar ellişer dirhem gelir sulu zerdalisi,
Acem diyarının Tesü, Ordubar, Hoy ve Merend şehirlerinde yoktur. Rum'a, Arap ve Acem'e kurusunu hediye götürürler.
İleri gelenlerinden Şeyhoğlu ile üç gün beylik has sohbetler ettik.
Darende ziyaret yerleri: (---) (---) (---) (---) (---) (---) (---)
(---) (---) ( ---)
Oradan yine kuzey tarafa (---) saatte,
Sazcığaz Köyü menzili: Sivas toprağında marnur köydür.
Müslümanı ve Ermeni reayaları vardır. Bir hanı var ve bir kayadan bir abıhayat kaynak suyu çıkar. Oradan yine kuzeye doğru
(---) saatte,
Mancılık Köyü: Türkmen ağası hükmünde, Sivas toprağında
Ermeni köyüdür ve zeamettir. Bir Ermeni kilisesi vardır. Oradan
(---) saatte kuzey tarafa doğru gidip,
.
Ulaş Kasabası: Sivas toprağında Türkmen ağası ulus göçümü
zamanı burada sakin olup Türkmen'den yayla hakkı alır kadısı
var. Tamamı 500 kadar Müslüman ve Ermeni haneleri vardır. Camii, Memi Kethüda'nındır ve Mimar Sinan yapısıdır ki Sultan
Süleyman fermanıyla yapılmıştır. Hanı ve birkaç dükkanıarı
var, ama [73b] hamamı, başka imareti, bağ ve bahçesi yoktur.
Oradan yine kuzey tarafa (---) saatte Sivas Salırası'na büyük
Kızılırmak Nehri üzerinde Zığzığı Köprüsü yani Eğriköprü on sekiz göz musaHalı büyük köprüdür. Kızılırmak Nehri, Erzuru~ ve
Niksar Dağları'ndan ve Beğdağı'ndan doğup nice köyleri ve beldeleri sulayarak Eğriköprü'den geçip (---) (---) (---) ta Kayseri
alhnda bir göz köprüsü altından geçer, ondan bah tarafa (---) (---)
şehirleri ve föyleri sulayıp Çaşnigir Köprüsü'nden geçip Osmancık Kalesi'nden, Hacı Hamza'dan ve Tosya yakınından geçerek
265
Karadeniz'e Bafra şehri yakınında, kayalardan kendini denize
atar, feryadı insanı sağır edip Karadeniz'e kahlır.
Ondan bu Sivas Sahrası'ndan, Eğriköprü'yü geçip yine o sahra
ile bakımlı ve şenlikli köyleri (---) saatte geçip,
Eski taht merkezi Sivas Kalesi
İlk kurucusu Hazr~t-i Zekeriyya asnnda Kayseri'yi bina eden
Ercesoğulları'ndan Harkil Kayser'in bir kardeşi Cimcime Maraş'ı
yaph, bir kardeşi Ermen Kayser Sivas'ı yaph. Ermeni taifesi buna
Siv-asvas derler. Perhiz ve ibadet ile altı ayda bir iftar ettiğinden Hıristiyan Ermeniler bunu kutup mertebesine tutarlardı.
Ermeni tarihlerinde bu Siv-asvas Sivas'ı yapmışhr, ona Geyümers
Şah derler.
Bir görüşlerinde Sivas'ı Dahhak-ı Marf inşa etti derler, ama
Geyümers Sivas'da gömülüdür. Bunun zamanında Sivas şehri öyle
bakımlı idi kim Sivas Ovası'nda asla ziraat olunur ekim yeri yok
idi. Ta Kızılırmak Nehri kenarına dek bakımlı ve şenlikli yerler
idi. Hala yapı kalıntıları açık seçik bellidir. Nice bin kral ve
sultanlardan geçmişin sultanların eline geçmiştir.
Sonunda İslamlar eline Abbasioğulları'ndan hicretin (---) senesinde Bağdad halifesi mü'minlerin emiri Harun Reşid'in zamanında Seyyid Battal Cafer Gazi yardımıyla Müslümanların
eline girip İslam ülkesi oldu. Sonra yine küffar istila etti. Seyyid
Battal Malatya şehrinde doğup orada oturmakla her zaman bu
Sivas şehrine gece baskınlarında bulundu. Harun Reşid oğlu Me'mun Halife zamanında yine fethedildi.
Seyyid Battal İstanbul fethinden sonra Üsküdar'da muhafazacia iken İstanbul içinde sulhla Silivrikapısı'ncla kalıp küffar
elinde tamamen şehit olan Müslüman gazilerin içler acısı hallerini ve İstanbul'a küffarın istilasını işitip Kız Kulesi'nden
İstanbul tekfuru kızını kaptı. Hala Seyyid Battal Kasabası olan
mahalle sevgilisi olan bakire kız ile geldi.
Burada Seyyid Battal uykuda iken ardınca kovan baskıncı
küffarlar Seyyid Battal üzerine hücum ettiklerinde Seyyid Battal'ın sevgilisi Glan kral kızı Battal Gazi'yi uykudan uyandırmak
için bir fiske taşı atar. Hay ve Kadir olan Allah'ın emriyle bu taş
Battal Gazi'nin kulağına isabet edip şehit olduğunu Sivas
küffarları işitip her taraftan nice yüz bin Ermeniler ayaklanarak
yine Sivas şehrini istila ederler.
266
Sonunda Danişmendoğulları'ndan Niksar fatihi Sultan Melik
Gazi Selçukluların yardımıyla Sivas Kalesi'ni (---) tarihinde
feth edip tekrar İslam eline girdi. Selçuklular Rum vilayetlerinden olan Konya'yı feth ederken yine Danişmendoğulları ona
yardım edip bütün Rum ülkesini ve Yunan vilayetlerini feth edip
İslam ülkesi oldu.
Daha sonra (---) tarihinde Osmanoğulları'ndan Yıldırım Bayezid Han Türkmenler elinden feth etti. Daha sonra Osmanlılar
üzerine Timur Han yürüyüp Sivas üzerine geldi. 40.000 ebced okuyan yetişmemiş küçük çocukların boyunlarına KeHlm-ı izzetlerini
asıp Timur'u karşılamaya çıktıklarında hemen Timur Şah bu
erişmemiş çocuklar üzerine at sürdü. Tamamı Timur askerlerinin
atlarının nalları altında bu 40.000 masum çocuklar yerlere serilip
toprağa bulandı. O saat Sivas halkından 70.000 adet alim, salih
ve yaşlı başlı musannif ve mü' ellif adamları göz açıp kapayıncaya kadar kılıçların dişlerinden geçirip yedi günde Sivas
Kalesi'ni yerle bir etti ki hala yıkıntıları bellidir. İnsanların dilinde meşhur sözdür ki "Sana bir iş edeyim ki Timurlenk Sivas'a
etmemiş ola" diye atasözü olmuştur.
Sözün kısası, Nasreddin Hoca eşkıya Timur'un has nedimi
olduğundan konuşma sırasında Timur'a,
"Sultanım, Niçin Sivas'da 40.000 çocuğu Kelam-ı izzetleriyle
Tatar atlarının ayaklarının altına atıp 70.000 Tanrı mahluku temiz ve dindar kimseleri katı ettiniz?" deyince,
"V allahi efendi! Sivas kavmi mezhebsiz olup 'Kur' an-ı azim
sümme hdşii mahlukdur' diye mensuh (hükmü kaldırılmış) ayetlere nazire ayet ettiklerinden başka yedi ayet şekilli uydurma
kelamlar eklerliklerinden çocuklarının bağazındaki Kelam,
izzetlikden çıkmış idi. Genellikle o çocukları veled-i haramlar
[74a] idi ve ihtiyarları tamamen Şii, Mu'tezili, Huruft Cebrf ve
Kaderf-mezhep olmuşlardı. Alemi ıslah için Tanrı'nın ilhamı ile
Hazret-i Hızır'ın vesileliğiyle bütün küçük evlatlarını ve
sakallılarını kırıp şehirlerini harap ettim, ama Nasreddin Hoca
senin şehrini sana bağışladım, korkma harap ehnem" der.
Gerçekten de Timur beş iklimde 700 pare şehir harap ehniş ve
üzengisi önünde 70 adet hakim, sultan ve melik yaya yürümüş
lerdir. Ta b~ mertebe Allah tarafından gönderilmiş cihangir
kimse idi.
267
Osmanoğulları'ndan Yıldırım
da (---) ovasın
da büyük savaşla bozguna uğratmıştı. Yıldırım Han'ı huzuruna
yaya getirdiklerinde Yıldırım Han'a ayağa kalkıp tazim ederek
"Ey le olur felek halidir" diye Neşrah suresinden "Elbette
zorluğun yanında bir kolaylık vardır. Gerçekten, zorlukla beraber
bir kolaylık daha vardır." [İnşirah, 5-6] ayetini okuyup bol bol tesellller verip gönlünü almaya çalıştı. Ama Yıldırım Han bir Cem
yapılı öfkeli padişah olduğundan Timur'u asla mezar taşı yerine
bile komayup nice kere,
"Behey Timur-i bf-nı1r (nursuz), leng-i (topal) rneks-i bf-kesl"
derdi. Bir konuşma sırasında Timur,
"Ey Yıldırım Han? Sen beni böyle yenip beni huzuruna yaya
getirseler beni neylerdin?" der. Hemen Yıldırım Han,
"Seni bir demir kafes içine koyup Bursa şehrine götürüp ondan
Amasya gibi Kahkaha Kalesi'nde seni haps ederdim" deyince
Timur tez bir demir kafes düzdürüp,
"Yıldırım Han'ı demir kafese koyun, İran'a götürem" derken
Yıldırım Han ateşli hummaya (sıtmaya) yakalanıp kafeste iken
ruh kuşu uçup Illiyyin cennetinde karar ettiği gün ardınca Çelebi
Sultan Mehmed 70.000 "Benim, diğeri değil!" diyen yiğit, cesur ve
dilaver nice korkusuz ve hünerli erler ile Timur askerine vurup
(---) (---) adlı yerin ovasında Timur'a bir kılıç çalıp babası
Bayezid
Han'ı
Yıldırım Han'ın alıını aldı.
Timur o mahalden 700 atlı ile ancak kaçıp Azerbaycan'a can
attı. Orada da durarnayıp (---) şehrinde vefat etti, hala orada
gömülüdür.
Çelebi Sultan Mehmed Bursa'da padişah oldu, ama Rumeli'nde bir kardeşi İsa Çelebi, bir kardeşi Musa Çelebi ve bir
kardeşi Süleyman Çelebi Rumeli'nde sikke ve hutbe sahipleri oldular. Nice zamandan sonra Çelebi Sultan Mehmed bu adı geçen üç
adet can-beraber kardeşlerini dünya devleti için, her birini bir
büyük cengle ile katl edip Anadolu'ya ve Rum'a müstakil padişah
oldu. Bu anılan Sivas Kalesi'ni bakımlı ve şenlikli etmeğe (---)
tarihinde başlayıp iki adet kale inşa eyledi.
Daha sonra (---) tarihinde Bayezid-i Velf asrında Acem
şahlarından (---) Şah, Erzurum, Kemah, Sivas ve Tokat'ı "Miras
kalmış mülküm ve benim Arpaçukuru'mdur" diye istila etti.
Daha sonra I. Selim Şah (---) tarihinde Acemlerin elinden zor
ile alıp ta Çıldır Ovası'nda at başı çelip orada Şah İsmail ile
268
şiddetli savaş
ederek muzaffer oldu. Acem elinden yedi hanlık
(sancakbeyliği), yetmiş sultanlık ve yedi tümen tenlik Gürcistan
hanlığı ülkeler feth etti. Hala günümüzde de İslam elinde olup
Süleyman Han yazımı üzerine Rum eyaleti olup (---) tarihinde
Murtaza Paşa efendimize vezirlik ile Sivas eyaleti bağışlandı.
Haleb'den Urfa, Rakka, Harran, Maraş ve Kayseri seyahatlerinden beri dört ay seyahat edip Sivas'da sohbetleri şerefiyle
şereflendik Paşa Kalesi'nde saraya bitişik Çavuşzade hanesini
fakire konak olarak bağışlayıp bol bol tayinatlarımızı (maaştan
ayrı olan yiyecek ve erzak) aldık
Sivas şehrinin padişah defteri üzere ve
sicillatta yazıldığı gibi hakir de Sivas
imaretlerini yazdığımızı bildirir
Sivas şehrinin imaretlerinin durumu: Evvela Süleyman Han
Kanunnamesi üzere Sivas vezirinin hass-ı hümayunu dokuz kere
yüz bin (900,000) akçedir. Sivas sancağında zeamet sahipleri 48 ve
tirnar sahipleri 928'dir. Alaybeyisi ve çeribaşısı vardır.
Sivas eyaZeti sancakları bunlardır
Evvela Amasya sancağı, Çorum sancağı, Bozok sancağı,
Divriği sancağı, Canik sancağı, Arapkir sancağı ve Sivas sancağı
paşa sancağı tahtıdır. Hazine defterdan yoktur, ama zeamet defter kethüdası vardır. Hassı 80.200 akçedir. Zeamet ve tirnar defterdan vardır. Hassı 62.530. Defter emini, çavuşlar kethüdası
[74b] ve çavuşlar emini vardır. Rum eyaleti yani Sivas bütün
sancağıyla 3.133 kılıçtır. 109'u zeamettir. Geri kalanı tezkireli ve
tezkiresiz tirrı,arlardır. Beyleri, zeamet sahipleri ve tirnar sahiplerinin kanun üzere cebelüleriyle toplam 10.000 namlı, seçkin ve silahlı askeri olur. Bu toplam askerin senelik gelirleri yüz otuz bir
kere yüz bin ve seksen yedi bin üç yüz yirmi yedi (13.187.327) akçe
olur.
300 akçe şerif kazadır. Bütün nahiyesi {---) adet köylerdir. Bu
köylerden mollasına adalet üzere 6.000 guruş olur, ama veıdrine
kanun üzere 40.000 guruş olur.
Sivas sancağında toplam (---) adet kazadır. Evvela (---) kazası,
................ (2 satır boş) ............... .
Sivas şahrinde Hanefi mezhebi müftüsü vardır, ama Malik!,
Hanbel!, Şafii mezhebi mütfüsü yoktur. Onlar Arabistan'a mah·::..
....-
269
sustur, ama yine şer'i meselelerde dört mezhebe göre fetva verebilecek kadar bilgili, mesleki bilimleri iyi öğrenmiş ulemaları
vardır.
·
Sipah kethüdayeri, yeniçeri serdarı, şehir naibi, muhtesibi,
bacdarı, kapancısı, şehir subaşı, şahbenderi, 40 adet esnaf kethüdaları, şeyhleri ve çavuşları vardır. İki dizdarı, toplam (---)
adet kale neferatları ve haraccısı vardır.
Sivas Kalesi yapılarının şekilleri: Evvela Sivas şehrinin kuzey tarafı ensesindeki dağlara Sıpnişan Dağı ve Tuzasar (Tuzhisar) Dağı derler. O yüksek dağların eteğine kurulmuş büyük bir
şehirdir. Bütün evlerinin yüzleri kıbleye doğru, Sivas Sahrası'na
Eğriköprü tarafına bakmaktadır. Aşağı, Timur harap ettiği kale
düzde yapılmış olup fırdolayı büyüklüğü 10.500 adımdır. ·
Timur'un
Sivas'ı
harap
Der-harab ez
Der-şuhii.r-ı
ettiğinin
ateş-i ceyş-i
sal-i
tarih-eş
tarihidir:
Timur
"]Jarab"
Sene 803 [1399-1400]
Gerçi haraphr, ama gayet sağlam ve dayanıklı rıhtım dolma,
horasan1 tuğla ve taş yapı büyük bir kaledir. Yer yer burç ve bedenleri vardır, ama nice yerleri haraptır. Yine az şey ile tamir
olunması mümkündür.
Bu aşağı harap hisarın fırdolayı çevresinde toplam beş adet
kapı vardır. Evvela doğu tarafa Kayseri Kapısı, yine doğu tarafa
Pelaş Kapısı, yine doğuya Tokmak Kapısı, kuzey tarafa Cancun
Kapısı ve yıldız tarafına Pulur Kapısı. Gerçi bu kale kapıya
muhtaç değildir, nice yerlerinden arabalar girer.
Bu aşağı varoş kale içinde toplam 4.600 bağsız ve bahçesiz
abıhayat sulu ve toprak ile örtülü bakımlı haneler vardır.
Tamamı 40 adet mahalledir. Evvela Kayseri Kapısı Mahallesi, Ermenilerdir, iki mahalledir. Bir Rum Mahallesi vardır,
Yahudiler asla yoktur. Ondan Ağcabüke Mahallesi, Örtülüpınar
Mahallesi, Köhne Civan Mahallesi, Çarşı Mahallesi, Meydan
Mahallesi, Oğlan Çavuş Mahallesi, Ağa Değirmeni Mahallesi,
Bezirci Tarlası Mahallesi, Bıldır Pazar Mahallesi, Şayak Çoban
Mahallesi, Kale Ardı Mahallesi, Hacı Zahid Mahallesi, Ulucami Mahallesi, Pulur Tepe ve {---) (---) (---) (---) Mahallesi.
Bütün mahalleler bunlardır, bakımlı ve meşhurdurlar.
270
İki
adet iç kalenin şekilleri: Birbirlerinden bir ok menzili
uzaklıktadır.
Biri kıble tarafına Yüksek Kale (---) tarihinde Çelebi Sultan
Mehmed yapısıdır. Dörtgen şekilli dört köşe, hendeksiz, yalın
kat, iki kapılı ve bir topraklı tepe üzerine yapılmıştır. İşlek
kapısı kıble tarafına, aşağı şehre açıktır. Ve bir kapısı doğu
yönüne uğrun kapıdır, daima kapalıdır. İçinde 200 neferat hanesi,
bir camii, tahıl anbarları, su sarnıcı, cebehanesi ve 40 küçük şahl
topları vardır. Bu kale bütün şehre havaledir ve Paşa Kalesi'nden
yüksektir.
Paşa Hisarı iç kalesinin şekli: Bütün Osmanlı memleketlerinde beylerbeyiler, vezirler iç kalelerde otura gelmemişlerdir,
ama Diyarbakır'da ve bu Sivas'da paşaların iç kalede oturmaları
kanundur. Zira bu Sivas'ın paşa olduğu aşağı hisara yukarı iç kale
hisarı havaledir. Paşası isyan etse aman vermeyip yukarı hisar
topları Paşa hisarını harap eder, ama bu Paşa hisarını Timur harabından daha önce 486 [1093] tarihinde Selçuklu Sultanı Alaeddin Keykubad tamir etmiştir. Fırdolayı iki kat yontma taş ile
yapılmış sağlam bir kaledir. Bütün çevresi 1.500 adımdır ve bir
alçak hendeği var. [75a]
Kaleyi hendek kuşatmışhr. Tamamı 20 adet kule ve 680 beden
dişleridir. Duvarının boyu 27 melik arşını yüksekliktedir. İki
kapısı var; biri kuzey tarafa dağ yolu tarafında şehzadelerin mezarlığına çıkar iki kat demir kapıdır. Daima dizdan ve gözcüleri
bu kapının iç yüzünde bekçilik ederler. Bir kapısı kıble tarafına
açılır, aşağı şehre gider.
Bu kale içinde toplam 300 adet dar ve kasvetli bağsız ve
bahçesiz toprak örtiilü bakımlı haneler vardır. Paşa Sarayı bundadır. Daha önce dar ve basık bir dam idi. Murtaza efendimiz
çeşitli odalar, holler, divanhane ve iç oğlanlarına odalar ve bir
hamam inşa edip ihya etti.
Bu kalede de bir cami, bir hamam ve bir medrese vardır. Ve on
kadar da dükkançeleri vardır. Bu aşağı kale yukarı iç kaleden
bakımlı ve süslüdür. Zira paşa burada oturduğundan haftada dört
kere divan olup büyük kalabalık olur.
'
Bu kale dağ eteğine yapıldığından dörtgen şekilli yapılmış
tır. Abıhayat suları' vardır, ama öbür yüksek kale halkın geçit ve
uğrak yeri olmadığından insanlar oraya varmazlar. Ancak eelall
ve cemall 1corkusundan şehir ileri gelenlerinin bütü değerli
eşyaları bu yukarı kalede saklanmaktadır.
271
Bu Sivas şehrinin eğer bu iki iç kalesinde ve aşağı Timur'un
harap ettiği varoş kalesinin toplam olarak içinde ve dışında 6.060
hane vardır, tas-tamam.
Sivas
Tamamı
şehri
camilerinin özellikleri
(---) adet mihraptır. Evvela aşağı varoşta,
Ulucami: Bedesten yakınında uzunlamasına ve genişliğine
ikişer yüz ayak eski bir camidir. {---) tarihinde Sultan Kılıç Arslan yapısıdır. Bir minaresi var. Tamamen toprak ile örtülü
bakımlı yapıdır. Ancak cami içinde ne kadar direk vardır ve ne
kadar sütun üzerine yapıldığını bilmiyorum.
Kızıl Cami: Bir minareli eski mabeddir.
Sivasi Efendi Camii: Bir minareli yeni yapı nur dolu bir camidir. Cami içinde daima tevhid çekilir ve zikredilir.
Musa Efendizade Camii: Sağlam yapıdır.
Kilise Camii ve pazar yerinde Koca Hasan Paşa Camii: (---)
hanın vezirlerinden kırk sene Sivas eyaletine mutasarrıf olup
helal ü zülal mal ile bu camii yapmıştır. Gece ve gündüz kabalalık cemaatten hall değildir. Dört tarafındaki dükkanlar ve kuyumcular çarşısı tamamen bunun evkafıdır. Kıble kapısı üzere tarihi budur? (---) suresindeki ayet-i şerif "... takvii üzerine kurulan
mescid ... " [Tevbe, 108] sene [971/1562-63]
Yukarı Kale Camii ve Aşağı Kale Camii (---) !---) {---) (---)
(---) (---) (---) (---) (---) (---).
Bunlardan başka (---) adede varıncaya kadar mahalle mescitleridir. Her mahallede birer ikişer zaviye bulunmaktadır, zira
halkı gayet musamlerdir (namazlarını kılarlar).
ilim öğrenilen öğretim yerlerinin anlatılması: Tamamı (---)
adet medresedir. Evvela bunlardan,
Kızıl Medrese derler ibret verici bir medresedir ki İslam
ülkelerinde öyle bir ilim yuvası ne yapılmıştır ve de yapılabilir.
Timur gördüğünde parmaklarını ısırıp yapısına hayran kalmıştır.
Kale kapısı gibi yüksek bir kapısı var. Gören adamın aklı perişan
olur. Üstad mermerci bu kapının sağında, solunda, üst tarafında ve
Havemak kemerierindeki merrneriere öyle keser vurmuş, Cenab-ı
Bari'nin kudret eliyle yarattığı bütün çiçeklerin resimlerini aynısı
yapıp çiçeklerin şekillerini bu kapıya işleyip öyle ince kalem
272
vurmuş
ki sanki her bir çiçek birer çeşit ter ü taze açmış gül, menekşe, erguvan, sünbul, reyhan, islimfler, zerrin ve kefes gibi
örülmüş Rumllerdir.
Yetmiş seksen kat girişme zihleri (kenar çizgisi) kapının
sağına ve soluna öyle işlemiş ki sanki her biri Man! nakşı, Erjeng,
Bihzad, Ağa Rıza ve Frenk Man! nakşıdır ki her bir tasarrufları
· birer türde sihir mertebesinde ibret verici bukalemun nakışlarıdır.
Kapının üst eşiği üzerinde tarihi budur:
Netice-i kelamı Kılıç Arslan bin Mes'Cıd
Sene tis'a ve sittın ve hamse-mi'e demiş.
[569/1172-73]
Ve nice satır tarihler yazmış. Gerçekten de sikkeyi merrnerde
kazmış, ama zamanın geçmesi ile zor işli felek rüzgarı nice yerlerini bozmuş. Kısacası övgüsünde övgücülerin dili kısa ve kalemi
cevher saçan hattatların kalemi kırıktır. Bütün gezginler, kara ve
deniz tüccarı olup dünyayı dolaşanların dilinde övgü düzülen,
seyre değer bir medresedir.
Medresenin içinde iki katlı ve tek katlı 80 adet talebe [75b]
odaları vardır. Kış günlerinde yer kat odalarda kalırlar. Yaz aylarında ise üst kattaki odalarda ilim öğrenirler. Hayrat sahibi
zamanında öyle sağlam vakıf imiş ki ziyafet evi imaretinde bütün
talebelere ikişer kere şekerli, nebat özsulu, kokulu yemekleri
fağfurf, hıtayi ve mertabanı kaseler ile dağıtılırmış, ama hala
talebeleri birer hasıra sahip değil gösterişsiz ümmetin salihlerinden kimselerdir. Tanrı imar eyleye! Ondan yüksek kale altında,
Hamam Medresesi: Yapıcısını öğrenmiş değilim.
Aşağı Hisar Medresesi: Paşa Sarayı yakınında olduğundan talebesi çoktur.
Hasan Paşa Medresesi: Aşağı varoştaki cami avlusu etrafında
talebe odalarıdır. Ve,
Sivasi Efendi Medresesi: Öğrenebildiğim medreseler bunlardır. Ancak özel darülhadisi yoktur, lakin diğer camilerde de
hadis ilmi dersiammları vardır.
Yetişmemiş çocukların öğrenim gördüğü mekteplerin anlatıl
ması: Tamamı 140 adet ebced okuyan çocuk mektepleri vardır.
Kırkının evkafları sağlamdır. Geri kalanı hasbi mekteblerdir.
Nicesinde de ,muallimleri ücret ile çocukları oku turlar.
273
Derviş
tekketerinin anlatılması: Tamamı ll tekkedir. Evvela
Arpacızade Efendi Tekkesi, Sivasi Efendi Tekkesi, Halveli Tekkesi, şehrin dışında doğu tarafında bir kaya üzere Süheyb-i Rumi
ki Abdülvehhab Gazi Tekkesi derler, ulu tekkedir. (---) (---) (---)
(---) (---) (---) ( ---) (---) (---) (---) (---)
Tüccar konuk saraylarının anlatılması: Tamamı küçük ve
büyük 18 handır. Evvela· saraçhane içinde Behram Ağa Ham yeni
yapı güzel bir handır ki tamamı 50 ocakdır. Ve ona karşılık Kapan Ham ve Hasan Paşa Ham; niceleri Muhtesib Ham derler,
zira muhtesib ağa orada işlerini yürütür. Kaşıkçızade Ham, Şeyh
Efendi Ham, Nalbantlar Ham, İbrahim Efendi Ham ve Taşhan
(---) (---) (---) (---) (---). Meşhur hanlar bunlardır.
Sivas hamamlarının anlatılması: Tamamı (---) adet hamamdır. Evvela köprü başında,
Koca Hasan Paşa Hamamı: Suyu ve havası hoş ve eski yapı
olduğundan Süleyman Han ve Bağdad fatihi Murad Han'ın
girdiği hoş havalı hamamdır ki hala o sultan halveti kapalıdır.
Yabancı kimseler girip yıkanamazlar. Kale altında eski,
Hasan Paşa Hamamı; Hoş ve güzel aydınlık hamamdır.
Pazar meydanında, Meydan Hamamı, Taşhan Hamamı, Medrese Hamamı, Paşa Kalesi Hamarnı bu hamamların tamamı çifte
hamamlardır. Bunlardan başka 110 adet saraylar ve başka hane
hamamları vardır.
Çeşmeleri: Tamamı
45 adet abıhayat çeşmeleri vardır. Bütün
suları şehrin kuzeyinde Sıpnişan Dağı'ndan ve Tuzhisar
Dağı'ndan gelir abıhayat kaynak sularıdır. Bunlardan. Kale
Çeşmesi, Kuyumcular Bedesteni Çeşmesi, Pazaryeri Çeşmesi, Medrese Çeşmesi ve Ulucami yakınındaki çeşme, Temmuz ayında buz
parçası gibi çeşmelerdir.
Şehrin içinden akan büyük çay Meraküm Nehri, ta şehrin ortasından geçer, bir kaç küçük köprüleri vardır. Taşkın olarak
aktığında büyük bir çay olur. İlk doğduğu yerler Tuzlahisar ve
Neki Dağları ve Sıpnişan Dağları'dır. Buralardan toplanıp şehir
ensesinde 70-80 adet un değirmenlerini döndürüp oradan Sivas
Ovası'nda büyük Kızılırmak Nehri'ne karışır. (---) (---) (---) (---)
(---) (---) (---) (---)
Sultan çarşısının özellikleri: Tamamı 1.000 adet süslü dükkanlardır. Ulucami yakınında bedesteni bakımlıdır. Sipahpazarı
meşhurdur ve saraçhanesini Sultan Murad va.lidesi, Behram Ağa
274
yeniden kargir yapı olarak yaptırmıştır. Ana yol üzerinde bir
tertip dizilmi ş, üstleri kapalı bakım lı saraçhanedir.
Debbağhanesi, haffafhanesi (ayakkabı, terlik ve saire yapan ve
satan) ve kuyumcular işliği başka güzellikler çarşısı, süslü
dükkanıardır ..
Sivas halkının yüz renklerinin özellikleri: Suyunun ve havasının tatlılığından halkı tenperver ve buğday benizli, kırmızı
yanaklı adamları olur.
Sivas halkının giysileri ve dilleri: Seçkinleri çeşit çeşit
değerli elbiseler giyerler. Orta hallileri londura çuka (kumaş
çeşidi) ve renkli boğası (astarlık seyrek dokunmuş bez) giyerler.
Dilleri Türkçe ve Kürdçe konuşurlar. Ermeni vilayeti olduğundan
genellikle bütün halkı Ermenice konuşurlar.
Mahbub (güzel) ve mahbubelerinin özellikleri: Yer yer mahbubları olur, ama tez sakal sahibi olur, ama mahbubesi sağlam
vücutlu bakireleri olur. [76a]
Havasının ve suyunun anlatılması: Suyu tatlı ve gayet
soğuktur. Temmuz ayında sanki buz parçasıdır, ama havası gayet
sert olduğundan bağ ve bahçesi yoktur, ama hububat mahsulatları
çoktur. Bütün dağları çıplaktır, ağaçları yoktur.
İkliminin anlatılması: Dördüncü gerçek iklimde ve on yedinci
örf1 iklimde ilmi usturlab ile bulunmuştur. Eniemi (---), boylamı
(---) (---) ve en uzun gecesi (---)
Tahıl mahsulatının anlatılması: Buğdayı, arpası, nohudu ve
mercimeği gayet çok olur. Bir kilesi kırk kile ürün verir. Bir okka
(1 okka=1283 gr) ekmek bir akçeyedir ve altı okka bir at yemi bir
akçeyedir. Ve şebekeli bostanları gayet çoktur.
Sanayiinin beğenilenlerinin anlatılması: Evvela pamuk bezi
gayet beyaz ve incedir. Bir çift pabuç ve mest 15 akçeyedir. Ve içi
al boğası kaplı ağavat çizmesi 30 akçeye ve hoş yorgan yüzleri ve
basma nakışlı perdeler birer ruh'adır (dörtte bir, çeyrek).
Yiyeceklerinin ve içeceklerinin özellikleri: Evvela has ve beyaz kirde ekmeği, kete çöreği, tavuk böreği, herisesi ve to~ğa
çobrası yeryüzünde yoktur. Narı Maraş'dan, pekmezi Ayntab'dan,
üzümü Amasya'dan, şırası (---)gelir.
Salih şeyhleri, alimleri ve eşrafının anlatılması: Evvela
müttakl ve mütedeyyin Şeyh Hazret-i Arpacızade, Bekir Efendi,
Abaza Deli dııaver Ağa, Koca Ali Ağa, Selam Çelebi, Hacı Ke-
275
rim Çavuşzade ve Nasıf Ağa'ya Ömerbeyzade derler, Müftl Ahmed Efendi ve Sivas! Şeyhi.
İbret
verici kiliselerinin isimleri ve anlatılması
Tamamı (---) adet Ermeni ve Rum kilisesi vardır. Bu diyarda
kiliselere vang derler. Şehrin kuzeyi tarafındaki Tuzaşar Dağı
eteğinde,
Eski Kilise: Geyümers yapısıdır derler. Türkçe Tuzhisar vangı
derler, zira bir lezzetli tuzu hasıl olur, ama Ermeniler Site Kabid
derler. Bin atlı konar ve göçer. Herkese nimeti boldur.
Gelenlerin gönlünü hoş tutup ruhhanları ve muğpiçeleri gelenler ve gidenlerin önüne durup hizmet eder. Bir Nakkaş Manf gibi
bir papası var, ismi Nürdik ruhban idi. Haşa ki papas olaydı.
Halim-selim, yumuşakhuylu, dedi-kodudan uzak, ruhban yapılı
güzel konuşan bir yiğit idi. Hatta Murtaza Paşa efendimizin inşa
ettiği Sivas Sarayı'nın bütün yapılarını bu rahip bukalemun nakşı
etmiştir. Bütün ilimlerde, hey'et, hikmet, yıldızlar ilminde ve
diğer felsefi ilimlerde olgunluğa ermişti, ama "Allah kime yol
gösterirse, işte yolu bulan odur ... " [A'raf, 178] ölçüsü üzere yanlış
inançta kalmış görünür bir Mığdısf idi. Oradan,
Sıpnişan Kilisesi: Bu da şehrin kuzeyinde dağın eteğinde
acaip ve garip yapılı bir Ermeni kilisesidir. Hind ve Sind muganından (ateşe tapanlar) adaklar gelir, ama her gece 100-200 misafire yemek çekip atıarına çul ve torba çıkartmazlar. Ve buna
yakın ibret verici,
Meryem Ana Kilisesi: Bu da dağ eteğinde eski yapı bir Ermeni
kilisesi dir.
Şehir içinde çarşıdan yukarı kaleye giderken ana yola yakın
Meryem Ana kilisesi. Oradan Kayseri Kapısı'na yakın sağ tarafta Acaip,
Hızır-İlyas Kilisesi: Evkafı çoktur. Bütün Ermeniler bu kiliseye itibar ettiklerinden başka Sivas şehrinin zarifleri bu kiliseye varıp içip eğlenirler, bir misafirhanedir. Ve yine şehir içinde
Pehlice Değirmeni yakınında,
Aya Yorgi kilisesi: O kadar mükellef yapı değildir, ama Ermenilere rağmen Rumlar bu kiliseyi gayet süslü etmişlerdir.
İstanbul patriğinden her sene adakları gelir.
Rumların bundan gayri ve Ermenilerin yazılan beş adet kiliselerinden başka büt-gedeleri yoktur.
276
Bu şehirde Frenk, Yahudi, Çingene ve Acem oturmaz ve Yahudi asla yaşamaz, ticaret edip giderler. Bütün şehrin Hıristiyan
haracı (---) adet haraç verir keferesi vardır ve (---) adet hane-i
avarıza bağlıdır.
Tamamı
31 örfl vergiler verir itaatkar ve bağlı reaya ve
berayası vardır. Her sene padişah tarafına bu şehirden padişah
malı toplam 1.100 kese hasıl olur. 200 kese de vezirine hasıl olur.
Cenab-ı İzzet mailarına bolluk ve bereket vermiş bir diyardır.
Bütün tarihçiler bu Sivas şehrine "beldelerin anası" demişler
ve tüccarlar ve seyyahlar da "Rum şehri" demişler. Acem dilinde
Arpaçukuru diye isimlendirmişler. Gerçekten de beldelerin
anasıdır. Bütün Arabistan'da kıtlık ve yokluk olsa dünyanın anası
Mısır bütün Arz-ı Mukaddes'i, doğu illerini, batı illerini ve Irak
toprağım doyurur, ama Rum diyarında, [76b] Yunanistan'da Makedonya ükesinde buğday kıtlığı olsa bu beldelerin anası olan Sivas vilayeti o vilayetleri doyurur. Bu yüzden beldelerin anası
diye isimlendirmişlerdir.
Gerçekten de bir toprakları geniş, bolluk ucuzluk yer, vilayeti
geniş, bütün halkı mutlu, ülkesi güzel ve beğenilir, ekinlikleri bol,
hayrat ve berekatları çok, halkımn nimetleri çok bol, her taraftan pınarları ve ırmakları kaynar ve akar şenlikli bir şehirdir.
Gerçi Türkmen ve Ermeni diyarıdır ama halkı gayet garip dostu
olduklarından her gece hanlarda kalan garip ve kimsesizleri hanelerine davet edip ikram edip üç dört gün hizmetinde olup hayır
dualarım alırlar. Her hususta ta bu derece bolluk içinde büyük bir
şehirdir.
Bu Sivas şehrinin doğu tarafında Erzurum şehri, Niksar tarafından 8 konaktır. Kuzey tarafında Amasya Kalesi, Merzifon ve
Ladik dörder konaktır. Batı tarafında Tokat Kalesi üç menzildir.
(---) (---) ( ---) (---) (---) (---) (---) (---) (---) (---)
Sivas
şehrinin külliyatının anlatılması
................ (3.5
satır boş)
............... .
Rum vilayeti tahtı, şirin belde, Sivas şehrinin
ziyaret yerlerinin anlatılması
Evvela Sivas şehrinin ta ortasında Koca Hasan Paşa Camii
avlusunun kilzey tarafında kutlu bir türbede medfun,
277
Şeyh
Hazret-i Kara Şems Efendi Sultan: Eğri fatihi Sultan
III. Mehmed şeyhlerinden olup Eğri gazasında birlikte idiler.
Hatta Osmanoğlu askeri bozulmuş iken bu aziz Mehmed Han'ın
saba sür' ati abnın yularından sıkı tutup "Sabr ey le beğim! Şimdi
fırsat ganimettir!" diye İslam askerini cenge teşvik ederken
Tanrı'nın hikmeti ile zafer rüzgarı İslam tarafına esip bir anda
100.000 küffarı Eğri yakınında Hiraştuş Salırası'nda kılıçtan
geçirip bütün Müslüman gaziler muzaffer oldular. Macar-ı füccardan 76 parça kaleyi feth edip Eğre'yi sağlam ve korunaklı ederler. Halen Osmanoğlu elinde Eğri gibi sağlam ve dayanıklı serhat
sonunda ·sağlam kale yoktur. İnşaallah yeri geldiğinde yazılır.
Osmanoğulları devletinde iki Şemseddin vardır. Biri Fatih
Sultan Mehmed Han ile İstanbul fethinde bulunan Akşemsed
din'dir ki İstanbul'un yedi sene önce fethedileceğini Fatih'e
müjdelemişti. Bursa toprağında Türbeli Göynük'de medfundur. Biri
de bu Sivasf Kara Şemseddin'dir ki Eğri gazasında Osmanoğlunun
yüzünü ak eylemiştir. Sivas içinde yazılan Hasan Paşa Camii
avlusunda medfundur. Yedi sene kutbiyyete ayak basmış derler.
(---) tarikatında ulu sultandır. Allah sırrını aziz etsin. Oradan,
Muhlis Paşa ziyareti: Süleyman Han şehzadesi Bayezid Han
yanında medfundur. Ölüm tarihi 954 [1547]'tür.
Said ve şehid Şehzade Bayezid Han ibn Süleyman Han
hikayesi ve ziyaret yeri Allah hepsine rahmet eylesin: (---) tarihinde Şehzade (II.) Selim Manisa sancağına mutasarrıf iken
Şehzade Bayezid Kütahya sancağına hakim idi. Süleyman Han
bu iki kardeşi mansıplarından azi edip Selim Han'a Konya'yı;
Sultan Bayezid'e Amasya'yı verdi.
Selim Han "işittim ve itaat ettim" deyip Konya'yı zabt etti,
ama Şehzade Bayezid Kütahya Asitane'ye yakın olup Amasya
sancağı uzak olduğundan hiç hoşlanmayıp gayetle üzüldü., ama ne
çare. Kütahya'dan mecburen kalkıp Amasya'yı zabtederek rahat
dururken Konya ile Amasya sınırı bitişik olduğundan iki şehzade
nin asker haşeratları birbirleriyle çabşıp vuruşmuşlardı.
Sözün kısası iki şehzadenin arasına iki yüzlüler ve bozguncular düşüp ikisi birbirinin askerini kırmaya başladılar.
Bu içler acısı durum babaları Süleyman Han'a aksedince
Süleyman Han dördüncü vezir Mehmed Paşa'yı Konya'da
Şehzade Selim'e gönderdi. Pertev Paşa'yı Amasya'da Bayezid'e
gönderip iki şehzadenin arasını "İki kişinin arasını bulan, şehid
278
sevabı alır"
hadisi
uyarınca
iki veziri
arayı
düzeltmeye
gönderdi.
Şehzade
Bayezid asla [77a] barışa rağbet etmeyip kardeşi Selim Han'ı savaş meydanına davet etti. Şehzade Selim, Bayezid'in bu şekildeki mektubunu Konya'dan Süleyman Han'a gönderdi.
Bayezid'in mektubu okununca Süleyman Han Bayezid'in aklının
azlığına ve olgunlaşmadığına yükleyip Osmanlı tahtının layıkı
olmayacağına inandı.
O an Anadolu beylerbeyisi Cenabf Ahmed Paşa'yı, Karaman
beylerbeyisi Solak Ferhad Paşa'yı, daha önce Şehzade Selim'e
lala olan Maraş Paşası Geylan Ali Paşa'yı, Adana eyaJetine mutasarrıf Ramazanoğlu Pfrf Paşa'yı ve nice beylerbeyi ve sancakbeylerini Konya'da Şehzade Selim'e yardım etsinler diye 47.000
askeri gönderip Konya Ovası'nda çadır kurup hazır durdular.
Bu askerin ardınca üçüncü vezir Tavil Mehmed Paşa'yı 3.000
yeniçeri ve dört aşağı bölük sipahisiyle, cebeci ve topçular ile toplam 20.000 askere Mehmed Paşa'yı kumandan edip Konya alhnda
Şehzade Selim'e ulaştırdı. Gece gündüz Bayezid Sultan ile cengi
beklemekte idiler.
Daha sonra İstanbul tarafında sonunu düşünen Süleyman Han
"Bu iki sefih şehzadenin aya işleri neye müncer ola!" deyip Serdar Mehmed Paşa ardınca bütün Osmanlı askeriyle 933 senesi
Şaban ayının 28. [30.05.1527] gününde Üsküdar Sahrası'nda otağını
kurdu.
Konya Ovası'nda iki şehzade cenginin h~kayesi: O yılın 22
Şahanı [24.05.1527] Şehzade Bayezid inatçı askerleriyle Konya
Ovası'nda belirdi. Beri Selim tarafından daVezir Uzun Mehmed
Paşa saf saf çarha alayını dizip öncü asker Zülkadriyye Paşası
20.000 Türkmen ile Cüm Ekradı oldu. Yedi koldan bütün sipahiler,
yeniçeriler, zeamet ve tirnar sahipleri, müteferrikalar, çavuşlar,
silahdar ,ve sİpahan zümresi iki koldan sağ da ve solda savaş
aletlerine gömülmüş olarak cenge hazır oldular.
İki çarha askeri (Osmanlı ordusunun öncü kuvveti) birbirine girip Bayezid askeri Selim çarhasına galip geldi.
'
Selim çarhası geri kazan dibi asker üzere düşüp iki dip alay
birbirine karılıp katılıp zemin çiftçi elinde atılır gibi nadaz nadaz olup iki büyük alayın seçkini, belki daha fazlası şehitlik
şerbetini içip kendilerinden geçtiler, ama genellikle Bayezid'in
yabani, isyanci ve azgın askeri zillet toprağına düşüp can verdi279
ler. Ta. akşam vaktine dek şehzadeler cengi olup herkes kollu kolIarına gidip iki taraftan dinlenme davulları çalındı.
Sabah vakti olunca bizzat Selim Şehzade atma binip İslam
askerini dolaşarak bol bol vaatlerde bulunarak ve çeşit ceşit gönül
alıcı sözler söyleyerek savaşa teşvik edip,
"İnşaallah fırsat ve nusret bize nasip olursa boş tama'a düşüp
kelepir tahsili sevdasına düşmen" diye tenbih ve te'kidler etti.
Oradan yine Şehzade Bayezid tarafından asker hücum edip
cenge karıştı. Üç saat çok şiddetli ve sıcak savaş oldu. Cenab-ı
Bari yardımcı olup zafer rüzgarı Şehzade Selim tarafına esti.
Konya askeri Bayezid askerine öyle Selim satırı vurdular ki
yirmi binden fazlası öğle vaktine dek toprağa düşüp Konya Ovası
ademoğlu kanı ile kan deryası olup eelall kellelerini kan seli yuvarlardı. Bu cenge tarihtir:
Eyledi Sultan Selim ile
kıtali
Bayezid
Sene 933 [1527]
Bayezid, oğlu Orhan ile at başı beraber
kılıç artıkları 700 kimse ile Amasya deyip can attı. O gece kötü
huylu Kuduz Ferhad, Aka Seyfeddin adındaki dinsiz ve nice yüz
kötü namlı, soyu bozuk ve uğursuz hainler Şehzade Bayezid'in
kanına girip,
"Sana kurtuluş Acem şahına firar etmekten gayri çare yoktur"
diye kandırdılar.
Şehzade Bayezid babası Süleyman Han'a bir muhabbet usluplu mektup içinde,
"Benim isyanıma sebep Lala Mustafa Paşa ve Rüstem Paşa melunlar olmuştur. Ruz-ı mahşerde (mahşer gününde) hakkımdır,
işte benim pederim padişahım, işte Acem şahına korkumdan firar
ettim" diye Süleyman Han'a mektubu gönderip kendisi Amasya'dan dört adet eviadım alıp 700 silahlı askeri ile bütün değerli
kaplarını ve cevahirlerini alıp Sivas üstünden Revan ve İsfahan
deyip giderken Temerrüd Ali Paşa Sivas beylerbeyisi idi, şehzade
korkusundan Sivas Kalesi'ne kapandı ve daha önce "Şehzade
Bayezid ol tarafa varırsa yol verme!" diye emirler gelmişti.
Toykun Paşa'nın kardeşi Mustafa Paşa Malatya hakimi idi.
Nice beyler ve paşalar Bayezid Han'ın ardına düştüler ve başına
arı gibi üşdüler ve nice yerde döğüştüler, ama bir beylerbeyi
şehzadeye karşı zafer bulamadılar. Saat Çukuru adlı mahalde
Dertli ve
280
yenilmiş
hala Şehzade Bayezid'in kırdığı askerlerin mezarları bellidir.
Zira şehzade [77b] Konya'da yenilip Amasya'dan sonra 12.000 can
ve başdan geçmiş ölüm eri "Benim diğeri değil!" diyen adamlar
toplayıp İran ülkesi deyip yola çıkmıştı.
Yedi yerde büyük ceng ederek Erzurum'a varınca 20.000 cengaver, gözü kara, korkusuz, hünerli ve cesur asker oldular. Erzurum
altında bir gün konakladılar. Erzurum valisi, Yanık Kalesi'ni
feth eden Koca Sinan Paşa'nın büyük karındaşı idi. Şehzade Bayezid'i basınayıp göz yumarak gizliden gizliye yiyecek, içecek ve
birkaç yük nal ve mıh gönderdiği haberi Süleyman Han'a ulaşınca
fakir paşayı katı ettiler.
Erzurum'u Malatya beyi Şehzade Bayezid'in önünü alıp ceng
ettiği için Mustafa Bey'e bağışlandı. Şehzade Bayezid ılgar (atın
hızlı sürülmesi) ile Kars ve Kağızman üzerinden Acem ülkesine
gitmed e.
Şehziide Bayezid'in İran ülkesine ayak bastığını
ve daha sonra içler acısı durumunu bildirir
Revan ham Şah Kulı Sultan Şehzade Bayezid'e izzet ikram
edip İsterabad diyarında Şehzade Bayezid'in geldiğini Şah
Tahmasb'a bildirir. Bu sırada İran ülkesi şahı Şah Tahmasb
olduğuna tarihdir:
Saltanat şod "Cay-i peder giriftl"
Sene 930 [1524]
Şah Tahmasb'ın tahta çıktığının diğer tarihi:
Lafz-ı
"zıll"
Sene 930 [1524]
Şahdan
haber gelinceye kadar Şehzade Bayezid iki ay Revan'da konuk olup hayli askeri açlıktan parekende ve perişan
oldu. Bayezid Han ancak 700 adamıyla kaldı. Sonra şah, Bayezid'i davet edip nedimlerine,
"Ey haslar hası nedimlerı Daha önce benim kardeşim J;:lkas
Mirza Süleyman Han'a benden kaçıp vardı. Şimdi ona karşılık
nimet olarak Süleyman Han oğlu Bayezid dörd adet oğullarıyla
benim eşiğime düştü. Sabrımız berekatıyla Murtaza Ali bize
yardımcı oldu" derdi.
Bu minv,;al üzere Şehzade 13ayezid Kazvin şehrine girerken
bütün İran ülkesi askerleri karşılamaya çıkıp yedi adet han
281
(sancakbeyi) atının önünde yaya yürüyüp hanlar hanıyla atbaşı
beraber olup büyük bir alay ile Kazvin şehrine girerken bütün
Anadolu silahşörleri at üzerinde türlü türlü oyunlar ile marifetlerini sergilediler.
Daha sonra Bayezid Han şah ile karşılaştığında Şah Tahmasb Bayezid'in başına cevahir saçıp 967 [1558] tarihinde Bayezid Han'a Şirvan hanlığını verdi. Ancak Şehzade Bayezid kabul
etmedi. Hadsiz hesapsız tayinat, akçe ve 200 boğça verip büyük
bir sarayı altınlada süsleyip onda konakladı. Bütün sohbeti şah
ile olup aviarda can sohbeti ederlerdi.
Bir gün Bayezid Han, Şahı hanesine davet etti. Büyük bir ziyafet verip nice 100.000 guruş değer kıymetli mücevher hançer,
kılıç, gaddare (ağır ve iki tarafı keskin bir nevi kılıç), saf
altından yapılmış elli adet mücevher sahanlar, gümüş kap kacak,
siniler, leğen, ibrik, buhurdan, gülabclan ve münebbid (kabartmalı) Hıtayi kaseler hediye verip' şahın başına cevahir saçtı.
Sohbetten sonra şah sarayına giderken üç baş mücevher
koşumlu küheylan at çekip şah bindiğinde koltuğuna girip yine
başına cevahir ve değerli inciler saçar. Şahın ardınca üç kese altın
gönderir.
Şahın bütün nökerlerini (askerlerini) ihsan ile Bayezid Han
bay-ı yezid eyledi. İran ülkesi şehirlerinde hal bu şekilde dedikodu olurdu ki,
"Allah bilir Bayezid Han ihsan ve in' ain ile İran ülkesine şah
olacaktır" derlerdi.
Aslında Şirvan ve Şamahı'dan ve Dağıstan'dan Bayezid'e ol
kadar Sünniler gelmişlerdi ki ayaklanır diye Acem kavmi korkadardı. Birkaç kere Kuduz Ferhad,
"Gel şehzade! İran ülkesine bir kılıç uralım Atlas feleğinde
namımız söylenip İran ve Turan şahı olup babana ve din ve devlete hizmet edip suçumuzu afv ettirmiş oluruz" dedikde Bayezid
Han,
"Bir dahi bu cevabı duymuyayım, yohsa seni katı ederim"
derdi.
Bundan sonra nice askerlerini başından savdı. Zira başına çok
haşerat askeri toplanıp dedikoduya sebep oldu.
Şehzade Bayezid'i talep için Der-i devletten elçiler
gittiğidir: Beri taraftan Asitane-i Saadet'de Süleyman Han, şah
ile Şehzade Bayezid'in iyi geçinip beraber olduklarını duyunca
282
başkapıcılarından
Sinan Bey adında bir Ebü'l-Me'alf gibi söz eri,
güzel konuşan ve nüktedan bir kimseyi mektup ile şaha gönderip
Bayezid'i talep ettiler. Konya'da Şehzade Selim de,
"Elbette benim can düşmarnın olan kardeşim Bayezid'i gönder,
yohsa İran ülkesinde ve Azerbaycan diyarında taşı taş. üzre komam" diye mektubuyla mirahuru Turak Ağa'yı gönderdi.
Şah Tahmasb'a elçiler varıp mektuplar okununca içindekiler
belli olunca bir mektup ile Tabut adında bir ağayı Süleyman
Han'a gönderip Bayezid Han'ı rica eyledi.
Şehzade Selim'e Seyfeddin Ağa'sını gönderip afv olunmasını
rica eyledi. İki tarafta da şahın ricası kabul olmayup tekrar birer
elçiyi, Sofu Ali Paşa'yı ve Kapıcıbaşı Hasan Ağa'yı şaha gönderdiler.
Yine Şehzade Selim tarafından Kara Mahmud Ağa elçi gidip
sayısız değerli hediyeler ile şaha [78a] üç adet elçi gök kazası
gibi varınca şaşkın şah bildi ki,
"Fakir Bayezid'in kurtulması mümkün değildir, ama ola ki
Bayezid askeri canı acımış kavimdir, olmaya ki bir el kaldıralar
ve İran ülkesinde bir bed-namlık edeler" diye Bayezid Han'a suret-i hakdan görünüp,
"Sizin Rum bahadırlarınızdan 3.000 yiğit bizim sipahsalarımızla (kumandanımızla) İsterabad ülkesini vurmağa gidip
ganimet mallarıyla bay (zengin) olsunlar" diye rica edince saf
kalpli Bayezid hile ve şeytanlıktan uzak,
"Can baş üstüne" deyip 3.000 namlı yigitleri İsterabad urgunculuğuna gönderip Bayezid 700 kadar askerle kaldı.
Bir gün Bayezid'in nedimlerinden Kara Mehmed adlı bir dinsiz şahı yalnız bulup,
"Şahım! Sakın bu Bayezid bir bencil ve hunhar (kan dökücü)
sefihtir. Babasına ve büyük kardeşine asf oldu. İran ülkesine sahip olmak için birkaç nökerine mal verip sizi yaralayıp İran
tahtına otursa gerek" deyince şahın aklı başından gidip başka
hazırlıklara başladı.
'
Şehzade, Arap Mehmed'in şaha gammazladığını öğrenince
asla söyletıneden boynunu vurdu.
Hemen Aksak Seyfeddin adlı dinsiz ve Amasya miralayı dedikleri şaşkı:Q, sarhoş, şehzadenin Kara Mehmed'i öldürdüğünü
görüp huzursuz oldular ve şehzadenin kendilerine gücenmiş oldu... "
-~
283
ğunu
da öğrendiler. Bunun üzerine üç münafık hizmetçi doğru şaha
varıp Bayezid'i kendi istedikleri şekilde geçtiler. Şah dibelik
(büsbütün) ateşpare olup şehzadeyi ziyafet vermek için sarayına
davet edip bir karanlık köşede Şehzade Bayezid'i ve 50 adet
yiğit arkadaşlarına acımasız cellatlar üşüşüp şehzadeyi yakalayıp bağladılar ve bütün adamlarını öldürdüler.
Kazvin şehri içinde Bayezid'in binden fazla adamlarını şehit
ederler. Kuduz Ferhad adındaki bu yiğit ve cesur adamın 70 adet
Kızılbaşa hançer ve kılıç yetiştirdiği sabittir. Nice tarihlerde,
"Şehzade Bayezid'i şah huzurunda sakalım tıraş edip eynine
bir kirli esvap giydirip işkence ve eziyet ederek katı ettiler" diye
yazmışlar, ama yanlış yazmışlar.
Bu Bayezid maddesi için İstanbul'dan altı kere Acem şahına
elçiler gitti. Bütün elçiler orada mevcut iken Şehzade Bayezid'i
bağlayarak ve dörd nefer evlatlarıyla elçilere teslim ettiklerini o
sırada Acem ülkesinde bulunan V efalı İsa Ağa, Sultan Süleyman
rikabdarı Koz Ali Ağa ve amcamız Kara Mustafa alaybeyi Elkas
Mirza maddesi için Tahmasb Şah'a gitmişti. Şehzade Bayezid
Han hikayesini onlardan dinlediğimiz kimselerden yazmışızdır.
Onların nakli üzere Şehzade Bayezid evlatlarıyla Der-i devlete
gelirken Şehzade Selim ve Rüstem Paşa,
"İhtimaldir ki Bayezid Der-i devlete gelip suçu affedilir.
Süleyman Han'ın ahir ömrüdür, belki Bayezid tae ve taht sahibi
olup bizim hakkımızdan gele" diye Süleyman Han'a telkinde bulundular. Alelacele bir elçi daha gidip,
"Bayezid'e nerede rast gelirsen orada katl eyleyip kabrini
belli eyle" diye hatt-ı şerifler verdiler.
Elçi ılgar ile gitti. Sivas şehrinde rast gelip Sivas Paşası Temerrüd Ali Paşa huzurunda Şehzade Bayezid'i, büyük oğlu
Şehzade Orhan ile üç oğlunu boğarak şehit ettiler.
Bu Sivas şehrinin Paşa Kalesi'nin kuzey kapısı önünde defn ettiklerini bilir yaşlı adamlar ile konuştuk. Bu hakfr şehzadeleri
de ziyaret ettik. Onun için Sivas şehri ziyaretgahında yazıldı.
Bir ufak tefek kubbesi vardır. Anayol üzerinde olmakla herkesin
ziyaret ettiği bir yerdir. Her sabah üzerlerinde Kur' andan cüzler
okunur.
Beri taraftan yine biz konuya dönelim.
284
ziyaret yerleri
Yine şehzadeler yakınında Şeyh· Büdela Hasırcı Dede ve
şehrin doğu tarafı dışında göklere doğru boy uzatm.ış bir yalçın
kaya üzere büyük türbe,
Şeyh Hazret-i Süheyb-i Rumi yani Abdülvehhab Gazi ziyaret yeri: Yine bu Rum .Sivas şehrindendir. Hazrefe aşık olup Peygamberimizin huzurunda İslam ile şereflenmiştir. Hazret-i Ali
kemerini bağlayıp debbağlara (deri işleyicisi) pir olmuştur.· Hala
bütün ahiler ve ahilerin silsilesi bu Süheyb-i Rumi'ye çıkar.
Süheyb'in hikayesi: Bir gün bu Abdülvehhab, Hazret'e "Ey
Allah'ın elçisi! Bu gece rüyamda mübarek elinizle yedi kere benim ağzıma beyaz dan doldurdunuz" der. Hazret-i Habib buyurdular ki,
"Ey Süheyb! Müjde sana ki cihan süsü seçkin alimlerden,
müfessir, muhaddis ve musannif olup Ebü'l-Me'al olursun" buyurdular. Ondan sonra bu Süheyb-i Rumi benzersiz alim oldu. Ta Hazret-i İmam-ı A'zam ve Hümam-ı Akdem'e gelinceye kadar yaşa
yıp İmam-ı A'zam ile ilim tartışmaları yaptılar. İmam bu zattan
abdest ve gusül şartlarını, rüku ve secde tertibini Resulullah'ın
sünneti üzere bunlardan almıştır. Hazret asrında bu Süheyb {78b]
öyle usta şair, Resul meddahı ve Hazret-i Hamza gazavatı
meddahı oldu ki sanki Ebü'l-Me'al-i Kayseri oldu.
Zamanında onunla ilim tarhşmaları yapmaya ve şiir söyleş
ıneye İmrü'l-Kays, Hassan ve Raduy-i Belhl kadir değiller idi.
Hazret-i Resul huzurunda ve bütün ashab-ı güzin arasında kıssa
hanlık ederdi. Bütün meddahiarın silsilesi ana çıkar. Ashab-ı
güzin hayret edip rüyasında Hazret-i Resul Süheyb'in ağzına darı
doldurduğu rüyası tesiridir, derlerdi.
Hazret-i Resul'ün ahirete intikalinden sonra Çaryar-ı
Güzin'in halifeliklerinde hizmet etti. Hazret-i Ali'den sonra halifelik Muaviye'ye değdi. Onlar cimri, alçak ve obur olduğundan
onlar ile ülfet etmeyip seyahate çıktı. Hatta Muaviye oğlu Yezid
zamanında Kerbela Çölü'nde İmam Hüseyin tarafında bulundu.
O içler acısı olayda dibelik (büsbütün) iç yarası hasıl edip
Basra'ya kaçtı. Orada da karar edemeyip Acem ülkesinde çok seyahat etti. Sonunda asıl vatanı olan Sivas-ı Rum şehrine geldi.
Orada hala .kabri olan kaya üzerinde eski bir mağara içinde
halkdan uzak taat ve ibadetle meşgul iken Rum kayseri kızı buna
Sivas'ın
285
aşık
oldu. O da ona meyl ve muhabbet edip dinden döndü, derler.
Haşa sümme haşa!
O kızı, kızın babasını ve 3.000 adet adamlarını tamamen
İslam ile şereflendirdi. Daha sonra 110 sene daha yaşadı. Nice
müctehidler (din alimleri) bunlardan ve Baba Riten-i Bindi'den
dini meseleleri öğrenmişlerdir. Zira Baba Ri ten de ashab-ı
güzfnden olup bütün ömrü müddeti 800 sene olmuştur. Zira arkasını
Hazret-i Resul sığamıştır.
Ama bu Süheyb, Baba Riten kadar ömürlü olmadı, ama maarif
denizi ve hakikat ummanı olup sonunda gönül kuşu ecel avcısından
kurtularnayıp mezar tuzağına yakalandı. Sivas dışında adı geçen
kaya üzerinde bir ulu türbede medfundur.
Bunların hakkında Hazret-i Habib-i Huda buyururlar ki, hadis-i şeriftir ki Firdevsü 'l-Ahbar 'da yazılıdır: "Hz. Peygamberden rivayet olunduğuna göre, O; Kevser havuzundan ilk içecek kişi
Suheyb-i Rumi' dir" buyurmuşlardır. Gerçekten de tekkesi bir
yalçın kaya üzeredir, ama samıcında abıhayat suyu vardır, sanki
N ebi havuzunun zülal suyudur. Tekkesi her yerin görüldüğü bir ziyaret yeridir ki bütün Sivas halkının maarif erbabına ve kara ve
deni seyyahlarına dinlenme yeri ve mesiregah bir yerdir.
Bütün Sivas Ovası bukelamun nakşı gibi belli olduğundan
başka Sivas şehrinin bütün yapıları bu mahalden güzel görünür.
Gerçi Sivas şehrinde o zamanda asla kurşun ile örtülü marnur yapı
yok idi, ama gayet şenlikli bir süslü şehirdir. Bu Abdülvehhab
Tekkesi'nin bütün duvarlarının yüzünde o kadar çeşit çeşit ibret
verici yazılar ile şiirler yazılmıştır. Bir yere toplansa on adet
ciltli büyük mecmuma olur. Hatta Bağdad fatihi olan Murad
Han'ın şikeste talik hattıyla bu beyt yazılmıştır, müfred:
Şu
denlü devr ede bu çarh-ı devvar
Ne ben kalarn ne hat kala ne divar
yazılmıştır.
Yine IV. Murad Han bu nurlu kabri ziyaret edip "Tereddüde
düştüğünüz bir işte kabir ehlinden istimdad ediniz (yardım
isteyiniz)" ı hadisi ölçüsü üzere ziyaret edip ruhaniyetlerinden
yardım talep ederken Murad Han kalbine Rabbanf ilham ile
doğup,
ı
Bu hadis muteber hadis kitaplannda yer almamaktadır
286
Fe tah na 'l-Irak hakk
(---)
lafzı
geldi, Tanrı'nın emri ile tarih önce olur. O sevinç ile Murad
Han Abdülvehhab'ın nurlu kabrinden dışarı çıkar. Silahdar Melek Ahmed Ağa'dan bir mızrak alıp şehre bakan kaya üzerinde
bakınırken Hayy ve Kadfr olan Allah'ın emriyle bir kara karta!
kuşu havada süzülüp dolaşırken M ura d Han,
"Bağdad'ı feth edersem şu kuş avım olsun, ey Şeyh Süheyb!"
diye sınama için mızrağı nasıl atarsa Tanrı'nın emriyle mızrak
kartala isabet eder.
"Tanrı'ya hamd olsun Bağdad benimdir. İmam-ı A'zam'ı
kalleş Kızılbaş elinden kurtarırım" diye sevinir. Hala o ciridin
zemine düşdüğü yerde yüksek bir sütundan öyle bir nişangahı
vardır ki bütün ok ahcılar ve yaycılar o mızrak menzili nişanına
pota, hekf, azmayiş ve pişrev oku ile yetişmeye acizlerdir. Hala
ol nişangah taşının üzerinde cell yazı ile Cevrf Çelebi güftesi,
Biri kalkıp dedi ana tarih
Aferin dilir-i Sam-akran
Sene 1048 [1637-38]
Bu Abdülvehhab Tekkesi'nde nice görülmeye değer alametler
vardır. Ondan bu Abdülvehhab Tekkesi'nin kuzey tarafında dağ
eteğinde Sıpnişan Kilisesi yakınında,
Geyümers Şah ve Givmers ve Geyümers kabri: Üç çeşit harf ile
yazılır Cem yapılı bir padişah imiş. Ermenilerin tarihinde Hazret-i (---) iman getirmiş ulu padişahtır. Bu Sivas'ı onların da
yaptığı muhakkaktır, zira yapı kalıntılarınd<_ı. tarihleriyle bellidir.
Mığdısf Ermenileri ziyaret yeri ve dinlenme yeridir. Onların
kanaahnca Geyümers tapınağında secde ederken daima secdede
birer saat ağlayıp inleyerek Rabbü'l-izzet'e ererdi. Hasımları
fırsat bulup başına bir taş vurarak öldürmüşlerdir. Bu taş hala
Sıpnişan Kilisesi'nde saklıdır. [79a] Sıpnişan Geyümers'in üçüncü
dedesidir. Abdülvehhab Gazi ki Süheyb-i Ruml'dir, o Sıpnişan
neslinden olduğundan Süheyb-nişan-ı Rumi derlerdi. SilsVesi
Geyümers'e ondan Sıpnişan'a ulaşır .
................ (1.5 satır boş) ............... .
Bu Sivas şehrinde nice bin büyük ermişler gömülüdür, ama bildiklerimiz bu yazılan sultanlardır. Allah onların hepsinden razı
olsun.
ii,
287
Allah'ın
hikmetinin eseri acaip ve garip bir olay: Silahdar
Kara Murtaza Paşa 1059 [1649] tarihinde Sivas-i Rum valisiyken
Turhal nahiyelerinde bir köy halkının tamamı paşa huzuruna gelip padişah divanında bir kutu içinde bir ter ü taze beyaz fil yavrucuğu getirip,
"Sultanım bu filceğizi bizim köyümüzde bir bakire kız
doğurdu. Şimdi hakimimiz kızı, babasını, annesini ve akrabalarını hepsini haps etmiştir ve bu filceğiz hayatta idi. Subaşı
ebeye boğdurdu. Sultanımdan rica olunur ki bir iyi niyetli ağa kulunuzu gönderip kızı ve annesini hapisten çıkarıp huzurunuzda
hakkın yerini bulmasını rica ederiz" deyince bütün Sivas-Rum divan ehli bu fil yavrusunu görüp hayretler içinde kaldılar. Hemen
Murtaza Paşa haklre,
'
"Evliya Çelebi bu hizmeti sana verdim. Hepsini Rum divanına hazır edelim. Görelim ki kız oğlan kız ola ve ademoğlundan
olup fil doğura. Bu bir İlahl sırdır, tez var bunu edenlerin hakkından gelip divanı hazır eyle" diye lüzumsuz tekiifte bulunca
hak1r,
"Bu kabahalı edenin hakkından gel, buyurdunuz. Bunu eden
fail-i muhtar Rabbü'l-alemindir. Yaratma hikmetini göstermek
için böyle etmiş. Ben kimin hakkından geleyim, benim sultanım.
Bu sırrı açıklarsanız, bütün dünyada 'Osmanoğlu vilayetinde avratlar fil doğururmuş' diye dillerde destan olur. Hemen bu meseleyi görmezlikten gelin" dedim. Nice musahipler:
"Sultanım; direm, dirhem ve önemli masraflar tahsili mahallidir. Bu hususa bir sert ve çabuk adam gerektir ki Allah'dan
korkmaya ve 'Fili niçin katl ettirdiniz?' diye katl edenleri ve
bütün köy halkını bağlayarak divana hazır edin ve eğer fili katl
etmemiş olsalar, henüz tahta çıkmış Sultan Mehmed'e o filceğizi
hedaya gönderseniz. Bu dünya duralı bir padişah, bir sultana öyle
hediye göndermemiş olaydı" diye paşa huzurunda kutu içinde duran fil ölüsünün kulakları, dudakları hortumu, gözlerini, kuyruğunu ve dört ayağını övüp "Allah'ın azameti" diye hayrette
kalıp,
"Hey
sultanım! Şu
doğurandan
ve ana
masum fili
boğan
babasından kırk-elli
anadan on bin guruş,
bin guruş alın!" diye ısrar
ettiler.
Buyurdu (emirname) ile bütün köy halkını, fili doğuran kızı ve
bütün akrabalarını hazır etmeye çadır mehterbaşısı memur oldu.
288
Üç günde Rum divanına yetmiş nefer kimse eli kolu bağlı olarak
getirildi. Önce fili doğuran kızı söylettiler. Kız,
"Sultanım üç sene önce Hind padişahından Sultan İbrahim
Han'a iki fil hediye giderken bizim Turhal Ovası'nda konaklamışlar. Bütün bölge halkı ve bütün köy ve kasaba halkı görüp
seyretmeye gittiler. Biz de beş-on kız gökçek bir yere gelip arabalara binip seyrine vardık.
'İşte yakın geldik inin arabalardan' diye giderken yanımdaki
hatunlar,
'Allah, bu ne ulu hayvan olur!' diye söyleşirler. Ben de,
'A ana, kanı fil?' diye ileri vardım. Beş direk üstünde bir kara
dam gördüm. Bir direği sallayıp kımıldardı.
'A nene! kanı filcik?' diye ileri vardım. Hemen bütün adamlar,
'Bre bre kız! İleri varma!' derken onu gördüm. O kara büyük
dam yürüyüp bir şey beni kaparak havaya kaldırdı, bir karanlık
ıssı yerde kaldım.
'Meded hay' diye feryat edip dört yanıma çabalaklandım
(çırpındım). Elim ayağım sıcak ete yapışırdı.
Bir saatten sonra onu gördüm beni bir şey alıp dışarı aydınlığa
bıraktı. Aklım başımdan gidip üç saat cansız yathm. Beni alıp
eve götürmüşler. Onu bilirim ki günden güne karnım şişip üç yıldan
sonra bu filceğizi doğurdum. Bir ay yaşadı, sonra ebe karı subaşı
kandırmasıyla fil oğlumu öldürdüler. Hakkımı al!" diye
bağırınca bütün Turhal halkı, İnepazarlılar ve Kazova kavmi
böyle olduğuna tanıklık ettiler.
·
Murtaza Paşa 70 adet kimseleri tamamen zincire vurup haps
etti. Yirmi günde hepsinden 20.000 guruş alıp fil yavrusunu tuzlayıp,
"Asitane-i Saadete [79b] gönderirim" diye saklardı.
Tanrı'nın sırrı bu hal böyle olup gözümüzle gördük. "... Muhakkak ki Allah her şeye kadirdir." [Bakara, 20].
Fail-i muhtar Allah'ın ezell iradesi böyle gerçekleşmişti ki fil
o bakireyi yutup karnında üç saat durmakla açılmamış kız ha'mile
kalıp ondan bir filceğiz doğdu. "Kudretiyle Allah dilediğini yapar ... " [İbrahim, 27] izzetiyle "Allah dilediğine hükmeder ... "
[Maide, l]_"Bilesiniz ki, yaratmak da emretmek de O'na mahsustur. AlemlerirJ Rabbi Allah ne yücedirf" [A'raf, 54] ayeti bütün
hikmetine delil ve kanıttır.
289
Bir acaiplik daha: O senede yine Turhal Ovası'nda çiftçiler
ziraat edip Hayy ve Kadfr olan Allah'ın emriyle bir buğday tanesinden bir kökte yetmiş çatal kardeş hasıl olup her başak
başında yüzer tane deve dişi kırmızı buğday kendi kendinden
hasıl olmayıp bu da Tanrı'nın bir çeşit hikmeti ve yaratmasıdır
ki " ... her başağında yüz dane ... "[Bakara, 261] ayeti üzere her
başakta yüzer buğday tanesi hasıl olmuştu, ama sapı adam pazusu
kalınlığı var idi. " ... Muhakkak ki Allah her şeye kadirdir"
[Bakara, 20] (---) (---) (---) (---) (---) (---) (---) (---)
Eski millet Ermeni dili
Bu Sivas memleketi eski belde olduğundan yapıcısı Amalak
zamanından beri Ermeni kavmi elinde olup Ays ibn İshak Neb!ye
ulaşır cebbar kavim idi. Ermeni dilini onların zannınca Amalak
kavmi peyda etti derler.
Bu dilin fasih ve düzgünü Sivas şehrinde konuşulur. Yakubl
milletidir. Daha sonra Hazret-i Mesih'e iman getirip Mesihi kavimlerden olup İncil'e inanırlar. Bunlar da yedi bölük ve yedi
lehçe üzere konuşurlar, ama tamamı İsevf olduklarından İncil'le
amel edip İncil okurlar. Arabistan'ın Ermenilerine Yakub1 derler.
Şam'da, Haleb'de ve Irak'da hepsi Yakub1 dilini konuşurlar.
Ayinleri de değişiktir. Yakubl dili de yeri geldiğinde yazılacak
tır.
kavmi dili de başka dildir ki bazı kelimeleri ve nice
lügatieri Farsça'ya yakındır. Gayet fasih dilleri vardır. Ve (---)
dili Kürt diline yakındır. (---) dili Arapça'ya yakındır. (---) dili
Gürcüceye yakındır. Bunlar Enuşirvanf'dir. (---) dilinin de bir dile
benzerliği yoktur. Ermeni kavminin Çingenesidir, ama hepsi ineili
ve Mesihi millettir. Ancak batıl mezhepleri Rum gibi değildir.
Hıristiyanların Yumurta Bayramı gecesi Ermeni yağlı yer.
Oruçlarında Rumlar sabahısı yağlı yerler.
Bu Ermeni dili de alem seyyahı ve insan nedimi olanlara çok
gerekli dillerden olduğundan bu kadarca yazıldı ki bazı menzillerde, köy ve kasabalarda ihtiyacını sağlayıp herkesle hüsn-i
ülfet etsin. Bunun için yetecek kadar yazıldı. Evvela,
Ermeni dilinde sayılar: Yedi adet dilin sayıları birbirine
Mığdısf
aykırıdır.
meg
1
290
erguk
2
erek
3
çors
4
hi nk
5
veç
6
yot
7
ut
8
in ı
das
9
10
meg-das
ll
erguk-das
as vas
Allah
h aç
ekmek
çur
mis
et
ğavoh
çamiç
kuruüzüm
e ku
gel
12
yaşüzüm
nısti
el
kalk
otur
Zu kına per kari
Bre yürü arpa getir.
şu
kı na
git
kın i
hıncor
uyukla
elma
çıka
Kına,
yoktur
Var,
pındırdı
araştır.
Yur kıdınam
Nerede bulayım?
Kına kıdıni
zu gınikıd kunem
Var, getir yohsa avratını filan ...
Zu kına
Bre gel!
kurtank bostanı kini hmink
Gel gidelim bostana şarab içelim.
ah imhakiz dığa
Ah canım oğlan.
Bahadır
Sahadır
ahbar eku inç kuzes imhakiz
Kardaş gel ne istersin canım.
Yes-iz kezi kısirem
Ben de seni severim.
hist kizi kısirem
pek seni severim.
Ekü ertank mir duni
Gel gidelim bizim eve hem.
bak
bir
şeftali
Vagı kıkum
Yarın
mı
tun kini
gelirim, hemen şarab al.
dur ine bake ah dıga
ver bana ah canım oğlan
Ez-nistenk
Oturalım
hımenk
içelim.
Bahadur ine kıgına ez kişer kıgına eku kınik
Sahadır ne olursa bu gece olur, gel yatalım!
................ 2
satır boş
................. [80a]
(---) tarihinde Sivas şehrinden Murtaza Paşa efendimizin Diyarbakır eyaletinde (---) hakimi olan (---) da kese malı olup tahsili için bu hak1ri gönderip,
291
Sivas eyaletinde ve Diyarbakır eyaletinde
gezip dolaştığımız beldeleri, şehirleri,
kaleleri, akarsuları, ibret verici yapı
kalıntılarını, nice kaza ve nahiyeleri bildirir
Evvela Hismillah ile Sivas Kalesi'nden doğu tarafa, Sivas
Ovası içinde akan Kızılırmak Nehri'ni Zığzığı Köprüsü;18 göz
büyük köprüdür, ta ortasında narnazgahı vardır. Eğri Köprü
adıyla meşhur ebernkuşağından nişan verir sarnanyolu gibi her
Havemak kemeri göklere baş çekmiş büyük bir köprüdür, onu geçip
yine doğu tarafa,
Zığzığı Köyü menzili: Bütün halkı Errnenilerdir. Oradan yine
doğuya 8 saatte,
Tapanoğlu Köyü menzili: Karabel dibinde ve Karabel Çayı
kenarında 100 haneli Müslüman köyüdür ve bir camii var. Bu Karahel çayı o dağlardan toplanıp batı tarafa akarak Kizılırmak
Nehri'ne katılır. Daha sonra Karabel'i aşıp (---) saatte,
Yağbasan Köyü menzili: Bütün halkı Müslürnanlardır. Hatta
Ali Dede Tekkesi, bir ulu tekkesi var. Oradan doğu tarafa (---)
saatte,
Ziniski Köyü menzili: Kasaba gibi bağlı, bahçeli ve (---) haneli, carnili, hanlı ve hafta pazarı durur bir bakınılı ve süslü
köydür. Asitane-i Saadette Başbakıkulu İbrahim Ağa'nın köyüdür
ve abıhayat Fırat Nehri kenarındadır, ancak Sivas tarafındadır.
Oradan atlar ile Fırat Nehri'ni geçip doğu tarafa 6 saatte,
hapishanesi, kedi şehri, kedi kalesi,
dayanıklı sed, sağlam kale, yüksek tepe yani
Divriği surunun özellikleri
İlk yapılışma sebep Yanvan Tarihi'nin yazdığına göre Hazret-i Süleyrnan'dır. Div-Riğ adında arnansız bir dev vardı. Edincik şehrinde Belkıs'a büyük bir saray yaparken bu Div-Riğ hizmet
etrnernekte direnince bağlayarak bu Divriğ kaya mağarasında
haps ettiler. Nice rnahpus kaldı. Daha sonra Hazret-i Zekeriyya
asrında Sivas Kalesi sahibi bu Divriğ'i yaptı, Süleyman Nebl'nin
haps ettiği devin ismini koyarak Divriği diye isirnlendirdiler.
Daha sonra nice rnelikten rnelike değip sonunda 200 [814-5] tarihinde Danişmendoğulları yardımıyla Hazret-i Ömer eviadlarından Malatya'yı feth eden Emir Ömer b. Lokrnan halife
Ermeniler elinden feth etti. Yine Ermeni kefereleri istila etti.
Div
292
Riğ
Daha sonra 478 [1085] tarihinde Selçuklulardan (---) ın eline
girmiştir. Ondan Osmanoğulları'ndan Yıldırım Han oğlu Çelebi
Sultan Mehmed (---) tarihinde pazu zoruyla Ermeniler elinden
feth etti. (---) tarihinde Bayezid-i Veli zamanında Acem şahı
Sivas'a ve Tokat'a gelinceye kadar istila etti. (---) tarihinde
halkı Çaldıran savaşından sonra I. Selim Şah'a itaat ettiler.
Sivas eyaletinde sancakbeyi tahtı oldu. Padişah tarafından
Süleyman Han kanunnamesi üzere beyinin hass-ı hümayfrnu (---)
yük akçedir. Sancağında tirnar sahipleri (---) zeamet sahipleri
(---) ve paşası askeriyle toplam 2.000 asker olur. Alaybeyisi, çeribaşısı ve yüzbaşısı vardır. Şeyhülislamı, nakibüleşrafı, paşalar
ve beyleri, ileri gelenleri, seçkinleri, alim ve salihleri çoktur,
Sipah kethüdayeri, yeniçeri serdan vardır ve 300 akçe payesiyle
şerif kazadır.
Şehir
naibi, muhtesibi ve hacdan vardır. Kadısına toplam
(---) adet köylerinden altı kese hasıl olur. Paşasına adalet üzere
bütün geliri otuz kese hasıl olur, zira itaatkar halkı vardır.
Divriği Kalesi'nin şekilleri: Büyük Fırat Nehri kenarında
göklere doğru baş çekmiş yalçın kanara (sarp) kaya üzerinde eski
yapı ibret verici bir büyük kaledir. Van Kalesi, Mekü Kalesi,
Şebin Kalesi ve Mardin Kalesi'nden sonra bu Divriği Kalesi'dir.
Gerçekten de Süleyman Nebl'nin Div-Riğ'i haps ettiği kadar
vardı. Öyle yüksek bir kaledir ki kuşatma sonunda aman dileyip
fethola, yoksa bir şekilde bir taraftan lağım, siba (siper) ve metris etmek mümkün değildir. Meğer kale içinde kıtlık ve sıkıntı
ola.
Ama suya sıkıntı çekmezler, zira yukarı iç kale kayasının ta
en yüksek kısmında 2.000 ayak kesme taş merdiven ile Fırat
Nehri'ne inilir. Bir çeşit sanatlı su yolu var ki [BOb] diller ile anlatılmaz ve kalemler ile yazılmaz. Suya gidenin başka yolu
vardır. Su getirenierin farklı yolu vardır. Yine birbirlerine bakmaktadırlar. Garip tarzlı bir acaip yoldur. Bundan başka kale
içinde yine yağmur suyunun toplandığı su samıçiarı vardır.
Buğday anbarları, cebehaneleri ve kale içinde tamamı' 300
adet temiz toprak ile örtülü haneleri, bir camii ve kalenin batı tarafına bakar bir demir kapısı vardır, aşağı şehre açılmaktadır.
Kalesi yuvarlak şekilli Şeddadi taş binadır. Burçları ve bedenleri sağlam ve güzeldir. Fırdolayı çevresi (---) adımdır.
Yeniçeri oc~Sından kale dizdan ve (---) adet kale neferatları
293
vardır.
Gerçi iç ildir serhad değildir, ama eelall ve cemall
sığınmasın için neferatları, yetecek kadar cebehanesi ve şahane
hoş topları her bayram günlerinde ve mübarek gecelerde atılıp
şehir gürültüsünden inler.
Ama bu kale içinde bağ, bahçe, çarşı-pazar, hamam ve bedesten yoktur. Zira göklere doğru baş uzatmış çıkması çok zor yüksek
bir kaledir.
Bu kalenin dibindeki cirit meydanından köprü ile Fırat
Nehri'ni geçip Divriği'nin su aşırısından,
Kestigan Kalesi: Bu da Divriği'ye denk benzersiz kale, seyre
değer bir surdur, ama neferatı ve ayan ile marnur değildir. Kayserlerin kızlarından Kestigan adında bir açılmamış bir bakire
inşa etmiştir. Fırat Nehri'nin karşı tarafında bir verimli temiz
toprakta kurulmuş seyre değer ibret verici güzel bir kaledir.
Divriği Kalesi'yle bu Kestigan Kalesi arasında Fırat Nehri
akıp ondan Eğin Kalesi'ne, ondan Arapkir'e, ondan Çemizkezek
Kalesi'ne varıp onun yakınından Çat adlı yerde Fırat Nehri'ne
katılır. Nice kalelere uğradıktan sonra Birecik'e, ondan 20 konakta Basra yakınında Kuma Kalesi dibinde Şat Nehri'ne
katılarak Şattü'l-Arap olduğu Fırat Nehri'nin doğduğu yerin Erzurum'da olduğu yerde batımına dek Fırat Nehri'nin özellikleri
ayetlerle, hadis-i şerif ile ve Ali kelamı ile ayrıntılı olarak
yazılmıştır. Zira Arz-ı Mukaddes içinde bu Fırat Nehri ile Ası
Nehri'nden başka ulu su yoktur, ama bu Divriği Kalesi'ne geldiği
yerde de başlangıç yeri sayılır. Büyük nehir olmayıp Temmuz
ayında at ile geçilmek mümkündür. Bütün Divriği halkı bu
abıhayattan içerler.
Divriği şehri aşağı varoşunun anlatılması: Ensesi kale bayı
rma yamanmış bütün haneleri batı tarafına bakar hayat suyu
Fırat Nehri kenarında bağlı, bahçeli, bakımlı ve şenlikli tamamı
(---) adet güzel haneler ve büyük saraylar ile süslenmiş, Cennet
bahçeleri ile bezenmiş süslü bir şehirdir. Tamamı 46 mahalledir.
Mahallelerinin isimleri: Ali Paşa Mahallesi, Hamis Ağa
Mahallesi, Bekir Çavuş Mahallesi, Keyvan Ağa Mahallesi ve
(---). Bakımlı mahalleler bunlardır.
Vezirlerin, ayanın ve seçkinterin hane ve sarayların isimleri:
Tamamı (---) adet saraylardır. Evvela çarşı başında Paşa Sarayı,
Ali Paşa Sarayı, dere karşısındadır ve Mehmed Ağa Sarayı çarşı
başındadır. Mahkemesi Ulucami yakınındadır.
294
Divriği
camilerinin özellikleri: Tamamı (---) adet mihraptır.
Evvela bunlar içinde eski mabed Ulucami bu varoştadır. Bu şehir
içinde bundan büyük cami yoktur. Uzunluğu ve genişliği {---)
ayaktır. Cami içinde toplam (---) adet yüksek sütunlar vardır. Üç
kapısı ve bir ibret verici minaresi vardır. Bu camiin yapıcısı
Selçuklulardan Sultan Alaeddin'dir. "Bu camiye yedi Rum haracı
harcanmıştır" diye duvarının yüzünde tarihi ve bütün vakıfları
yazılmıştır.
Mermer ustası bu camiye öyle emek sarf edip duvar yüzlerini
öyle bukalemun nakşı etmiştir ki ne Ayasulug'da Sultan Yakub
Camii, ne Bursa'da Yıldırım Han'ın Ulu Camii, ne Sinop şehrin
deki minher nakşı, ne Rum ülkesinde Atina'da Ebülfeth (Fatih)
Camii ve ne Budin serhaddinde Estergon Kalesi Camii bu Divriği
Camii'nin işçiliğindeki ustalığa denk olamazlar. Kısacası
övgüsünü yapmakta diller kısa kalır. Duaların kabul olduğu yer
olduğundan gece ve gündüz kalabalık cemaatten hall değildir.
(---) (---) (---) (---) [Bla]
Kızıl
Medrese Camii: Çarşıbaşında (---) (---)
Hatib Camii. Şems-i Bezıngalı Camii.
Bunlardan başkası mescitlerdir.
, ................ (3 satır boş) .............. ..
Divriği medreselerinin anlatılması: Cümle (---) adet ilim
öğrenim yuvalarıdır. Evvela Ulucami Medresesi, Kızıl Medrese,
Hatibzade Medresesi ve (---) (---) (---) (---) (---) (---) (---)
Ebced okuyan sıbyan mekteplerinin anla.lılması: Hepsi (---)
adet sıbyan mektebidir. (---) (---) (---) (---) (---)
................ (1
satır boş)
................ .
Divriği hamamlarının tarifi: Tamamı (---) adet hamamdır.
Evvela Hatib Hamamı, Sıya Hamamı, Bekir Çavuş Hamamı .
................ (1 satır boş) ............... ..
Tüccar hanlarının tarifi: Tamamı (---) adet tüccar
(---) (---) (---) (---) (---) (---)
................ (1
satır boş)
(1
satır boş)
hanlarıdır
............... ..
Sultan Çarşısı'nın anlatılması: Tamamı {---) adet dükkandır
ve gayet süslüdür. Bütün yollarının üzerieri örtülüdür, ama bedesteni (---)
............... ..
295
Güzellerinin
anlatılması:
................ (2 satır boş) ................ .
Yiyecek ve içeceklerinin anlatılması: Bunlardan Resulullah
evkafı olan dut meyvesinin renklileri meşhurdur. Özellikle siyah
dutu, mor dutu ve beyaz dutunun hoşafı, pekmezi ve şerbeti
yeryüzünde yoktur (--~)
................ (1 satır boş) ................ .
Divriği halkıyla hüsn-i ülfet: İleri gelen ve seçkinleri gayet
çoktur. Bütün halkı garip dostlarıdırlar. İnsanların dilinde
Divriği huranı (iri gözlü cennet kızları) meşhurdur, ama acımasız
saçma bir sözdür.
Bütün gariplerinin her gece misafirsiz olmaları ihtimalleri
yoktur. Ayanı çoktur. Halkı Ervam'dır (Rumlardır), reayası
Türkmen, Kürt ve Ermeni'dir. Malatya şehri bu Divriği'nin kıblesi
tarafında bir menzil yakın olduğundan bu Divriği toprağında sakin olan reaya ve herayanın örfl (yerel) vergilerini tamamen Malatya muhassılı alır.
Divriği külliyatının özellikleri: Garip temaşadır ki bu şehir
Fırat Nehri kenarında olduğundan yomca odunu adıyla bir tür
kısacık tomruk odunları olur. Fırat'dan yukarı dağlarda herkes
odunu kesip birer tür işaret koyarak Fırat Nehri'ne bırakırlar.
Şehir yakınında bendierde bütün odunlar toplanıp herkes
işaretleriyle odunlarını alıp yemek pişirirler, seyirliktir.
Garip temaşa: Rum, Arap ve Acem'de bu Divriği'nin kedisi
kadar nazlı, cana yakın, sevimli, avcı ve edepli kedi olmaz. Gerçi
Mısır Elvahı'nın Trabzon'un ve Sinop şehrinin kedisi de
meşhurdur, ama bu Divriği'nin şişman, iri ve sarnur gibi parlak
postlunice bin renkte kedisi olur. Hatta Rum'dan Acem diyarında
Erdebil şehrine hediye götürürler. Acem'de kafes içinde dellal
başında gezdirip şah pazarında ve bedestende "Bir tümen iki
tümen akçe!" diye şah mezadında satılır Divriği kedisi olur.
Özellikle ahta (iğdiş edilmiş) kedi olursa ona paha biçilmez.
Zira Erdebil şehri içinde kedi yaşamadığından Erdebil faresi gayet meşhurdur. Gerçi Aceİn kavminin sakalları cimberistir ama
bıyıklarını tamamen sıçan yediklerinden Divriği kedisini yüksek
pahaya alırlar. Erdebil kedi dellalılın bağırması:
296
Ey
talihan-ı
mirrabe (kedi isteyenler)
Ve sinnure-i sayyade
(avcı
kedi)
Ve mü'eddebe-i hirrabe (terbiyeli kedi)
Ve m un is-i tarrabe (cana
yakın
Ve hasmane-i farabe! (fare
Lakin serrake
değildir
kedi)
düşmanı)
(ancak
hırsız değildir)
Munis-i gam-haredir (kederinize can
yoldaşıdır)
diye kedi delialları [Blb] bayatı makamıyla okuyarak kafesleriyle Divriği kedilerini başları üzerinde gezdirip satarlar. Zira
halkının elbiseleri yırtık (peşmine) hırka gibi fare derdinden
parça parça olmuştur. Onun için Erdebil şehrinde hirre yani gürbe
yani kutta yani sinnfıre yani mirrabe yani maçı, pistan ve mestan
yani kedi kıymetli olup Erdebil mezadında satılır. Ta bu mertebe
Divriği kedisi meşhurdur.
Ama fakir kedilere Divriği kadılarının müflisçe olanları gayet hasımdır. Senede 40-50 adet kedileri gizlice kati edip tabaklattırıp kış günlerindekürk edip giyerler, Moskof ülkesinin sincap
kürkünden asla ayırt edilmez. Kırmızı renkli kedileri Azak
cılkavası kürkünden fark olunmaz.
Bu şehrin batı tarafında olan dağların üzeri bağlardır. Kuru
Kavak Yayiası derler bir abıhayat suyu var. Havası da gayet
tatlı ve hoş güzel bir şehirdir. (---)
. .. .... ... .. .... 2
satır boş
................ .
ziyaret yerlerinin anlatılması
Allah hepsinden razı olsun.
Evvela Şeyh Mahmud Efendi Halvetf· tarikatından ulu sultandır. Bu Şeyh Mahmud Efendi'nin oğlu Şeyh İbrahim, bu zatın
oğlu Şeyh Osman ve kale içinde Şeyh Beşir Efendi Allah sırlarını
aziz etsin. Herkesin ziyaret ettiği bir yerdir .
Büyük
ermişlerin
,
................ (2 satır boş) .................
Divriği'den doğu tarafa 3 saatte Niğ Çayırı'nı geçip bir tirfil,
yoncalı yeşillik vadi yerdir ki sanki Pasin Ovası ve Muş
Ovası'dır. Bu mahalle yakın Niğ Çayırı başında,
Kaluk Deresi: Divriği ve Eğin şehri dağlarından toplanıp iner
Fırat Nehri'ı:ıe katılır küçük akarsudur. Bu Kaluk Nehri'ni köprü
ile geçip karşi tarafta,
297
Toğud
Köyü menzili: Bu Toğud Çayı kenarında bağlı, bahçeli
ve 150 haneli bakımlı köydür. Çayı Fırat Nehri'ne katılır. Oradan yine doğu tarafa bakımlı ve şenlikli köyler geçtikten sonra
Sarı Çiçek Gölü'nde çayını ve köprüsünü kolaylıkla geçtik. Bu
köprü altından(---) nehri akar. (---) dağlarından toplanıp bu mahalle yakın Fırat Nehri'ne katılır. Oradan,
Yaycılar
yurdu, sağlam kale yani Eğin'in özellikleri
isimlendirilmesinin sebebi odur ki; kayserlerden A vih kızı
Agin adında bir kız yaptığı içindir. (---) tarihinde Hazret-i Ömer
evlatlarından Malatya fatihi Emir Ömer ibn Lokman feth
etmiştir. Daha sonra Ermeni kralları istila etmiştir. Harun Reşid
zamanında Seyyid Cafer Battal Gazi tarafından feth edilmiştir.
Daha sonra yine kefere istila etmiş, bunlardan Selçuklulardan
Sultan Alaeddin feth etmiştir.
Oradan yine küffar çıkıp tasarrufları altına almışlardır. (---)
tarihinde Timur olayından sonra Çelebi Sultan Mehmed'e Ermeni
halkı aman ile kaleyi teslim ederek bütün halkı itaat ettiler.
Onun için hala 300 adet kefereleri 47 örfi (yerel) vergilerden muaf
ve müsellemdirler.
Kalesi Fırat Nehri kenarında bir tepe üzerinde dörtgen şekilli
Şeddadf taş yapı bir eski bir kaledir. İç il olduğundan o kadar
süslü değildir. Fırdolayı büyüklüğü (---) dir. (---) tarafına bakar
bir kapısı var. İçinde toplam (---) hane vardır. Fırat'dan su alınır
yolu vardır. Yetecek kadar cebehanesi vardır.
Süleyman Han yazımı üzere Sivas eyaletinde {---)ve 150 akçe
şerif kazadır. Sipah kethüdayeri, yeniçeri serdarı, kale dizdan
ve kale neferatları ve muhtesibi ve şehir naibi vardır, ama
şeyhülislamı ve nakibüleşrafı bir konak yakın Malatya Kalesi'ndedir ve bütün köylerinde olan reayalarının vergilerini Malatya muhassılı tahsil eder.
Bu şehrin genellikle imaretleri tamamen kayalar üzerinde
olup bütün İrem Bağları aşağı Fırat Nehri kenarında bulunmaktadır. Fırat Nehri üzerinde ibret verici Burma köprü bu şehre
yakındır. Kalede ve aşağı şehirde tamamı (---) bin adet temiz
toprak ile örtülü şenlikli ve bakımlı güzel haneler vardır.
Tamamı (---) adet mihraptır. Evvela {---) cami (---) {---) (---) ..
Bunların dışındakiler mescitlerdir. [82a] Üç medrese ve kırk
sıbyan mektebi vardır.
298
................ (5.5 satır boş) ................ .
Eğin'in yiyecekleriıiin, içeceklerinin ve sanayiinin beğenilen
leri: Evvela Acem diyarında Şiraz yayından sonra Anadolu
toprağında Eğin yayı herkesçe bilinir. Bir sultan çarşısı baştan
başa yaycılardır. Halkı genellikle kemandar (yaycı) oldukların
dan beldelerin isimleri arasında bu şehre "Dar-ı kemandaranYaycılar yurdu"" derler. Bütün askerisi ve Ermeni reayaları da
tamamen sfnekeş, kemankeş ve serkeş yiğitlerdir. Tamamı (---)
adet sultan çarşısı dükkanlarıdır.
Eğin'in ziyaret yerlerinin anlatılması:
................ {1.5 sahr
Buradan doğuya
doğru bakımlı
boş)
................ .
yerler içinde 7 saatte,
büyük Arz-ı Mukaddes, Urban tahtı
eski Arapkir Kalesi'nin özellikleri
İlk defa yapan belli değildir. Lakin Hazret-i Risalet-penah
yedi yaşına ulaşhğında Arap Hatem-i Tayy Medayin'de Enuşir
van derdinden Mekke'ye gelip . Hazret-i Resulle buluştuğunda
Hazret'in dedesi Abdülmuttalib 120 yaşında idi. Onların izniyle
bu Hatem-i Tayy bu Arapkir'e gelip mesken edinerek Enuşirvan'ın
baskısından kurtuldu.
Bu Arapkir'de asker sahibi olup Enuşirvan'a galip gelerek
Arapkir'i Enuşirvan'dan aldığı ganimet mallarıyla imar ettiği
için Arapkir derler. Nice melikten melike aktarılıp sonunda
Selçukluların eline girdi. Ondan 816 [1413] tarihinde Çelebi Sultan Mehmed eline girdi. Süleyman Han yazımı üzerine Sivas eyaletinde sancakbeyi tahtıdır. Beyinin hassı (---) akçedir. Tirnar
(---) ve zeameti (---), alaybeyisi ve çeribaşısı vardır. Savaş
sırasında toplam 2.000 silahlı asker olur.
Adalet üzere paşasına 10.000 guruş olur. 300 payesiyle şerif
kazadır, senede 2.000 guruş hasıl olur. ŞeyhülisHimı, nakibüleşrafı, kethüdayeri, yeniçeri serdarı, kale dizdarı, neferatları,
muhtesibi ve şehir subaşısı vardır.
Arapkir Kalesi'nin şekilleri: Bu Arapkir Kalesi'ni Hatem-i
Tayy imar edip yedi sene zabt u rabtında olup bu diyarın halkını
zengin ederek bağışları ve nimetleriyle Karfın malına boğdu. Yine
Enuşirvan Urban asker çekerek Şam yakınında Müzeyrib adlı
kaleye varıp ausra şehri üzere vardığında Enuşirvan'ın öldüğü ve
Eski
şehir,
299
Mekke'de de Hazret'in dedesi Abdülmuttalib'in vefat ettiği haberi geldiği sırada Hatem-i Tayy da vefat etti.
Enuşirvan, Abdülmuttalib ve Hatem'in vefatları bir hafta
içinde olmuştur. Hatem Müzeyrib yakınında gömülüdür. Daha
· sonra Arapkir'i Bermekiler zabt edip Arapkir dibine Fırat
Nehri'ni akıtarak bütün ovaları sulayarak imar etti. Arapkir'in
bir tarafından (---) çayı akıp yarım saatte Fırat Nehri'ne katılır.
Kalesi (---) üzre (---) . {82b]
................ (5 satır boş) ................ .
Oradan yine doğu tarafa (---) saatte,
................ (1 satır boş) ................ .
Dutluca Köyü menzili: Fırat Nehri kenarında bakımlı köydür
ve geçit başıdır. Bu mahalde büyük Fırat Nehri'ni kelekler
(sallar) ile geçtik.
Bundan ötesi gayri büyük· Diyarbakır ey aletidir ve Çemişke
zek sancağı sınıdır. Bu mahalde bir köyde konuk olduk, ama ismi
hatırımda değildir. Oradan yine düz vadi içinde doğu tarafa
doğru (---) saatte Murat Nehri'ni gemilerle geçip karşı tarafta
yine Diyarbakır toprağında,
Aşıvan Köyü menzili: Harput sınırında bu mahalde Fırat
Nehri ve Murat Nehri'nin birbirine yakın geçtiği yerdir. Zira bir
menzil uzaklıkta Çat adlı yerde birbirine katılırlar. Onun için
Murad ve Fırat bir günde geçilir. Adı geçen Aşıvan Köyü Ermeni
köyüdür. Murat kenarında bağsız ve bahçesiz bakımlı büyük
köydür. Oradan doğuya {---) saatte,
Bağnik Köyü menzili: Harbid Nahiyesi'nde bağlı, bahçeli ve
camili Müslüman köyüdür, ama gayet bakımlıdır. Aşıvan ile ve
Habusı Köyü ile toprakları komşudur. Oradan {---) saatte,
Hüsn-i Ziyad şehri, Harbid beldesi yani
Harput Kalesi'nin özellikleri
Mığdısl Tarihi'nin yazdığina göre Hazret-i Zekeriyya zamanında Buhtunnasr yapısıdır. Daha sonra Hazret-i İsa göklere
yükseldiğinde İsa Peygamberin eşeği kalınca havarileri ve
ümmetieri bu "İsa Eşeği"ni bu Harput çeragahına (otluk) koyup ta
Hazret-i Risalet-penahın kutlu zamanlarında eşek hala hayatta
olup bütün Mesih milletleri o eşeğe taptıklarından Acem dilinde
bu şehre "Dar-ı Har-put" dediler.
300
Başka
bir görüşe göre yine Acem dilinde havarilere gölgelik
olmuş bir dikenli söğüt-ağacı var idi. Onun için Har-bid dediler.
Başka bir görüşte Harberid derler, yani diken getirici derler. Nicesi Har-bürd derler (---). Kimileri Har-bfid yani (---) (---) derler.
(---) (---) (---) (---) (---)
Sözün kısası her değişik dillerin lehçeleri üzere birer türlü
isimlendirilme sebebi var, ama Osmanlıların eski Defterhanesinde Hüsn-i Ziyad ülkesi yazıldığında sefer-i hümayfinlar
olduğunda her vilayetin birer çeşit isimleri olup alaylarda ve
büyük toplanhlarda bir şehir halkı bulunmak istense Haleb şehri
halkında "Ya ahad" derler, buna oran derler. Bu "Ya ahad" sesini
Haleb halkı işitince onlar da "Ya ahad" derler. Kalabalık seferlerde her kavim oranıyla bulunur. Siva.s'a "Rum Rum" çağırılır,
Diyarbakır'a "Amid Amid" oran çağırilır, ama bu Harput'a
"Hüsn-i Ziyad" çağınlır. Gerçekten de mahbub ve mahhubesi çok
olduğundan Hüsn-i ziyad derler. Hakk daha,fazla eyleye.
Bu kale nice yüzmelikten melike kalmışhr. Sonunda(---) tarihinde Sultan I. Selim Çıldır (Çaldıran) savaşından sonra veziri
Bıyıklı Vezir Mehmed Paşa'yı kumandan tayin edip Diyarbakır'ı (---) (---) elinden aman ile fethettiğinde bu Harput Kalesi
de itaat edip aman ile kaleyl teslim ettiler. Hala Diyarbakır
eyaletinde ·sancakbeyi tahhdır. Beyinin hassı (---) yük akçedir.
Timarı (---) ve zeameti vardır. Alaybeyi, çeribaşı ve yüzbaşısı
vardır. Sefer sırasında beyinin askeriyle tamamı 1.200 silahlı asker olur. 300 payesiyle kazadır. Tamamı (---) adet nahiye köyleri
vardır. Bu nahiyelerden kadıya senede alh kese hasıl olur. Sancakbeyine sancağında 20 kaza yerden 18.000 guruş hasıl olur.
Müftüsü, nakibüleşrafı, sipah kethüdayeri, yeniçeri serdarı, şehir
subaşısı ve muhtesibi vardır.
Harput Kalesi'nin özellikleri: İç kalesi göklere baş çekmiş bir
acaip ve tuhaf yalçın kaya üzere dörtgen şekilliden uzunlamasına
taş yapı bir sağlam ve dayanıklı hoy kaledir. (---) tarafına bakar
bir kapısı var. Kale içinde toplam 1.000 kadar temiz toprak ile
örtülü bakımlı haneleri var. Minaresiz eski bir camii var. Su
sarnıçları ve tahıl ambarları buradadır. Dizdarı, kethüdası,
mehterhanesi, (---) adet kale neferatları, yetecek kadar cebehaneleri ve iyi şahi topları vardır. Bir kere Timur fethetmekte
zorlanmış, qönüşünce kuşatmış, ancak aman ile sahip olmuştur.
Gayet sağlam sarp kaledir. Gerçi havalesi şekilli yüksek dağları
301
var, ama ondan zarar [83a] isabet etmez. Bu iç kale yalçın kaya
üzerinde olduğundan çevresinde hendeği (---) ve fırdolayı bu iç
kale kapısı önünde (---) hamamı, gayet suyu, havası ve yapısı
hoş beğenilen bir hamamdır.
Dış kalenin özellikleri: Bu iç kaleye varoş yerleşim yeri
olmuştur. Bu da eski zamanlarda sağlam bir kale imiş, ancak
şimdi tamire ve bakıma muhtaçtır. Fırdolayı çevresi (---) adet
adımdır. İki adet kapısı vardır, biri batı tarafa Dağ Kapısı, biri
kıble tarafına Metris Kapısı'dır. Bu kale içinde cibis (alçı), kireç
ve temiz toprak ile örtülü dış duvarlı bakımlı ve şenlikli haneler
vardır. Hepsinin pencereleri (---) tarafına bakar hoş evlerdir.
Seçkin saraylardan: Evvela kalede Münzirzade Sarayı ve
Kösezade Sarayı (---)
Harput camilerinin anlatılması: Evvela İçkale Camii minaresizdir.
Ulucami: Gerçekten de hepsinden büyük camidir. Bunların
içinde eski bir mabedgah ve dua kabul olunan bir secde mekanıdır.
Bir sanatlı eski tarz minaresi vardır.
Meydan Camii, Sare Hatun Camii minaresizdir, Arslanlı Camii, Zuhriyye Camii medresesi vardır, Azar Hatun Cami, Vasudiye Camii ve Ağa Camii nazik minareli güzel camidir.
................ (1 satır boş) ................ .
Bunlardan başkası mescitlerdir.
Medreselerinin anlatılması: Tamamı altı adet medresedir.
Her camide dershane bulunur, ama Zuhriye Medresesi, Ulucami
Medresesi ve Hatuniye Medresesi vakıf tarafından müderrisleri
vardır. Hepsinde hadis ilmi de görülür.
Sevgili ciğer köşesi yavruların eğitim gördükleri mekteplerin
anlatılması: Tamamı 50 adet mekteptir ki vakıf tarafından yetimlere her sene birer kat ipek elbiseleri, çanta ve hediyeleri verilmektedir.
Şanlı derviş tekketerinin anlatılması: Tamamı (---) adet tekkegahdır. Evvela kaleden dışarıda Feth-i Bab Tekkesi, ulu tekkedir ve Ankuz Baba Tekkesi fakirierin konuk evleridir. (~--) (---)
( ---) ( ---)
Hamamlarının
özellikleri: Tamamı (---)adet hamamdır. Evvela kale hamamı, bunlar seçkin, halk herkes için hoş hamamlardır, ama 120 adet hane hamamları vardır.
302
Tüccar ve esnaf hanlarının anlatılması: Hepsi yedi handır,
ama donanımlısı eski bedesten yakınında çarşı hanı gayet
bakımlıdır. {---) {---) (---) (---) (---) (---) {---) (---) (---) (---) {---)
Sultan çarşılarının anlatılması: Tamamı 600 adet müzeyyen
güzellik çarşısı dükkanıarıdır ki gayet süslü ve bakımlıdır.
Saraçhanesi hepsinden şirindir ve gayet sanatlı saraç takımları
işlenir. Yüncüleri de beğenilir.
Güzellik beldesi şehrin güzellerinin anlatılması: Gerçi Kürd
sınırıdır, ama suyunun ve havasının tatlılığından civanı ve
güzelleri beğenilir. Halkı; Türkçe, Kürtçe ve Ermeniceyi güzel
konuşurlar. Reayası Kürt ve Ermenilerdir.
Yiyecek ve içeceklerinin anlatılması: Evvel§. beyaz ve has
ekmeği, çöreği, böreği ve bağlarında hezar1 adında bir çeşit elması olur ki ve rfthın rah rfthın misl-i tüffô.h (elma gibi faydası
boldur) misali bu elma hakkındadır. Lezzette sanki İstanbul
yakınında Kocaeli sancağında misket elması gibi hoş kokulu yuvarlak bir elmadır. Devamlı bu elmadan yiyen bütün hastalıklar
dan kurtulur. Kısacası yeryüzünde benzeri yoktur. Bağlarında
ağribnik üzümü Şam'ın zeynf üzümünden taze ve lezzetli üzümdür .
................ (1 satır boş) ............... ..
Harput'un seçkinlerinin isimleri: Evvel§. Büyük Köseler, ikinci
Diyarbakır'a gidişimizde Melek Ahmed Paşa efendimize krallara layık büyük bir ziyafet çekip 2.000 guruş hediye ve soylu atlardan bir tavla at peşkeş çekti. Küçük Köseler ve Hüseyinhanoğulları hanedan sahipleridir keremlerini gÇ>rmüşüz. Çavuş
kardeşioğulları, Münziroğulları.
İbret verici Harput Gölü'nün özellikleri: Bu şehrin batı tarafında bağ
ve bahçeler ile komşu şehirden iki saat uzaklıkta bir
göl vardır. Bir günde süratle iki adam dolaşabilir. Yılan zehiri
gibi çok acı bir göldür. Bazı tarihçiler: [83b]
"Bu gölün kaynağı Van denizidir ki yer altından geçit yeri bulup bu Harput'ta göl olmuştur" derler. Zira Van denizinin balık
ları bu gölde de bulunur. "Gerçekten Allah 'ın her şeye gücü yeter."
[Bakara, 20]
'
Bu göl içinde bir ada vardır. Onda bir büyük Ermeni Köyü
vardır. Tahminen 300 hane vardır. Bütün halkı boyacı ve terzi
Ermenilerdir. Adı geçen gölün çevresinde olan Habusı Köyü'nden
ve başka köylçFden kayıklar ile bütün halk gelip bu gölü seyreder
gezip dolaşırlar.
303
Acaiplik ve gariplik Bu adada bir Ermeni kilisesi vardır.
Hazret-i İsa'nın eşeği (---) sene yaşayıp öldüğünde bütün bıtrik,
keşiş, ruhhan ve papazlar İsa eşeğinin ölüsünü mumyalamışlar.
Bu kilise içinde yer allında saklanmaktadır ki onu o kilisenin
hizmetçileri bile bilmezler. Hala eşek vücudu endamıyla dört
ayak üzerinde ayakta durur şeb-çerag gözlü yaldızlı çullu bir
eşektir diye gücenilir, insanlardan haber aldık, ama bu hakir
görmedim. Eski zamanlarda Hıristiyan milletler bu eşeğe
tapındıklarından "Har-put şehri" derler.
Acaip ve garip sırlı hikmet: Harput şehrinin kıblesi tarafındaki bağlar içinde yalçın kayalarda büyük mağaralar
vardır. Orada Temmuz ayı olunca akan sular donup buz olur. O
şiddetli sıcaklarda donmuş buzlardan halk kullanıp ı:iğerleri tazelenir. Temmuz günleri gidip şiddetli kış gelince bütün buzlar eriyip suları hamam suyu gibi olur. Mağaraların içi o kadar sıcak
olur ki nice memleketinden ayrı düşmüş insanlar oraya varıp ha- ·
mam gibi yıkanırlar. Gariplik bunda ki şiddetli sıcaklarda sıcak
olup sert kış günlerinde soğuk olacakken Fail-i Muhtar Allah
gücünü göstermek için böyle yaratmış. Ayet (---) (---)"Allah dilediğini yaratır ... " [Nur, 45]
Tanrı'nın diğer bir sanatı: Bu şehrin ovasında bir çeşit kaynak
su çıkar. Her sene kabak mevsimi geldiğinde bütün uzak ve yakın
yerlerden zengin ve yoksul, garip ve miskinler gelip bu ovada
çadırları ve ağırlıklarıyla konaklarlar. Öncelikle ij.ç gün tuzlu
yemeden, yağlı ve ağır yemek yemeden kaçıhıp sabahleyin bir
fincan içince üç amel ·eder, bir fincan daha içene üç ame1 eder.
Bu tertip üzere on fincan içen sağlam bünyeli adama tam otuz
amel eder. Bazı adamlara istifra ettirip tahammül edemeyene
tövbe ettirir. "Günahından tövbe eden, günahsız kimse gibidir."
[Hadis-i Şerif] Sözü uyarınca pak ve temiz olup sıkınh ve
darlıklarından, bütün hastalık ve rahatsızlıklarından temizlenir. Onun için bu Harput halkı sağlam bünyeli, kırmızı yanaklı
olup hekimlere muhtaç değillerdir. Ancak Hakim-i Mutlak'a
muhtaçlardır ki ayet; "Yeryüzünde yürüyen her canlının rızkı,
yalnızca Allah'ın üzerinedir." [Hud, 6] (---) (---) (---) (---) (---)
(---) (---) (---) (---)
Harput
evliyalarının
nur dolu merkadierinin ziyaret yerleri:
................ (1.5 sahr
304
boş)
................ .
Daha sonra Harput şehrinden doğu tarafa bakımlı ve şenlikli
köyler ve sarp taşlık kayalık yolları (---) saatte gemiyle Murat
Nehri'ni geçip,
Eski Per-teng şehri, Pertek Kalesi'nin özellikleri
isimlendirilmesinin sebebi Moğol dilinde per-teng karakuşa
derler. Kalesi üzerinde tunçtan bir karakuş heykeli var idi. Her
sene Harzemşah nevruzunda ıslık gibi ses çıkarırdı.
Bütün Kürt ve Mığdısi (Ermeni) kavmi sesini işiterek bu şehrin
pazarına toplanırlar, böylece insanlarla dolu büyük bir kalabalık
oluşurdu. Peygamberin hicretinin 19. yılında Halid ibn Velid Diyarbakır Kalesi'ni feth ettikten sonra bu Perteng Kalesi'ni de feth
ederek kuş heykelini yıkınca büyük kalabalık toplanmaz oldu.
Hala ol kuş tılsımı yeri kalenin zirvesinde bellidir. O tılsımlı
kuşun ismiyle bu şehre Per-tengden meşhur galat daha yaygınia
şarak ve kelime hafifleştirilerek Pertek derler.
İlk defa yapan kisralardan (---) kisra yapısıdır. Onda nice
yüz sene nice meliklere geçtikten sonra Molla İdris'in yardımıyla
921 [1514] tarihinde I. Selim'e Pertek hakimi itaat ederek kaleyi
Bıyıklı Mehmed Paşa'ya teslim edip bağlandığından yine
hakimine ebedi olarak yurdluk ve ocaklık yoluyla verildi. Hala
beyi mutasarrıftır ki Asitane-i Saadet tarafından gelen padişah
emirlerinde bunların elkabına "Cem-cenab" yazılır. Miriliva
elkabı yazılmaz, zira hükf:ımettir.
Eski zamanlarda [84a] yönetimleri altında tirnar ve zeametten
bir şey yoktur. Hala gelir kapıları kendilerine hass olarak
ayrılıp hassına göre asker toplayıp sefer eşer.
Beylerinin soyu sona erse Devlet-i aliyyeden sancağı başka
sına tevcih olunur. Hassı Süleyman Han kanunu üzere 380.000
akçedir. Beyi sefer sırasında 800 askere sahiptir. Adalet üzere
beyine senede 10 kese hasıl olur. 150 akçe asumani kazadır. Kethüdayeri, serdarı, müftüsü ve nakibi yoktur, ama şehir subaşısı
vardır.
Kalesi Murat Nehri kenarında yalçın kayalı güzel bir, tepe
üzerinde dörtgen şekilli bir küçük Şeddadi yontma taşlı bir beyaz
taşlı kaledir. Dizdarı, neferatları ve cebehanesi padişah tarafından değildir, ancak beyi hükm eder.
, ................ (3.5 satır boş) ................ .
Oradan.yine doğu tarafa sarp taşlıklı yollar ile bir menzilde,
305
Sağmal
definesi şehri, Sağman Kalesi'nin özellikleri
isimlendirilmesinin sebebi İldrfs yazdığına göre Abbasfoğulları zamanında Kara-Amid meliki (---) bu kayalarda keklik kuşu avlarken bir kayadan sağmal (sütü alınan koyun, inek vesaire) sesi gelir, hemen melik o kaya üzerinde kurbanlar kesince
kaya iki parça olup bir gün bir gece Takyanus altınları akar. O
mal ile bu kaleyi inşa edip ismine sağmaldan bozma Sağman derler. Bitlis ham Abdal Han'a göre "Sağman adında bir Kürt beyi
yaptı. Atamız Şerefname sahibi Şeref Han böyle yazmıştır" buyurdular.
Bu da Halid ibn Velid fethidir. Daha sonra 922 [1516] tarihinde Selim Han'a itaat ettiler, Molla İdris ve Bıyıklı Mehmed
Paşa eliyle. Bu da Diyarbakır eyaletinde yurdluk ve ocaklık ile
mutasarrıf sancakbeyi tasarruf eder. Tirnar ve zeamet yoktur. Beyinin Süleyman Han kanunu üzere hassı 369.057'dir. Sancakbeyi
850 askere sahiptir. Müftüsü, nakibi, kethüdayeri ve serdan tamamen Diyarbakır'dadır, ama 150 akçe kadısı ve şehir muhtesibi
vardır. Kale dizdan beyi tarafındadır. Kalesi Murat Nehri kenarında bir yalçın kaya üzerinde dörtgen şekilden uzunlamasına ...
................ (4.5
satır boş)
Cemşid-kenizek (Çemişgezek)
................ .
Kalesi'nin özellikleri
İsimlenmesinin sebebi odur ki Cemşid'in bir kölesi bir (---) firar edip bu sarp ülkede yerleşerek Karı1n malına sahip olarak
Cemşid korkusundan bu kaleyi inşa ettiklerinden Cemşid-kenizek
'den bozma Çemişkezek derler.
Nice bin krallar eline girmiştir ama Cemşid üzerine geldiği
halde zafer bulamayıp hüsrana uğramış olarak Ayasluğ vilayetine geri gitmiştir. Orada tanrılık davasına kalkışarak yedi
iklim krallarını kendine bağlamıştır. Ancak Şeddad ibn Ad itaat
etmemiştir. Oğluyla Melik Dalıhak 100.000 askere başkumandan
edip Cemşid'i Ayasuluğ'da koparıp savaşla yenmiş ve testere ile
Cemşid'i iki parça etmiştir. Böylece bütün Tanrı yaratıkları derttenve sıkıntıdan kurtulmuşlardır. Hala Ayasuluğ'da yatar, kefereler her pazar varıp dolaşırlar.
Oradan Cemşid kenizeki (küçük cariye) bu Çemişkezek'de
müstakil hakim oldu. Nice yüz sene gah Abbas! Ekradı gah Azerbaycan Acemi mutasarrıf oldu.
306
Sonunda (---) tarihinde I. Selim Şah'a halkı itaat etti. Hala
Diyarbakır eyaletinde sancakbeyi tahtıdır. Beyinin hassı 334.223
akçedir. Zeamet 2 ve tirnar 17. Alaybeyisi ve çeribaşısı vardır.
Sefer sırasında beyini bayrağı altında tamamı 1.100 adet silahlı
askeri olur. 150 akçe kazadır. Müftüsü, nakibi (bir kabilenin
başkanı veya vekili) ve muhtesibi (belediye reisi, şehremini)
vardır. Dizdan ve kale neferatı da vardır.
Kalesinin şekilleri: Murat'dan uzak,
................ (1
satır boş)
................ (3
................. [84b]
satır boş)
................ .
Munzur Baba Nehri'ni anlatılması
Ovacık Nahiyesi'nde Munzur Baba'nın dağlarından doğar
küçük bir pınar Murat Nehri'ne karışır. Bu nehir her sene
ağustosta 40 gün acı ve 40 gün tatlı akar. Bu nehrin lezzetli alabalığı olur. Avcılar ziyaretten aşağıda balığı avlarlar. Eğer ziyaret yanında aviasalar balıkları pişmez. Bu kaynağın kuzeyinde
bir dağ vardır. Orada Munzur Baba'nın diktiği bir ağaç vardır gayet siyahtır. O ağaçtan kim keserse zarar çeker.
Mağazbird
Kalesi'nin özellikleri
................ (13.5
satır boş)
................ .
Sağlam
Kahkaha Kalesi, dayanıklı sur, Palu
Kalesi'nin özellikleri
isimlenın esinin sebebi (---) (---) (---) (---) "( ---) (---) (---) (---)
yapıcısı (---) (---) (---) (---) 921 [1515] tarihinde Selim Han veziri
Bıyıklı Mehmed Paşa'ya hakimi itaat etmiştir. Yine kendine
mülkiyet üzere vilayeti bağışlanmıştır. Hala Diyarbakır eyaletinde ebedf hükumettir. Evlattan eviada mutasarrıf olurlar. Emirlerinde bunlara da "Cem-cenab" yazılır.
Eyaleti geliri kendilerine hass-ı hümayun olarak ayrılmıştır.
Yönetimi altında timar, zeamet, alaybeyi ve çeribaşı yoktur.
Savaş sırasında hakimi 2.000 askerle sefere katılır. Bütün a~keri
silahlı, cesur kavim, başı telli, alaca serbendli (sarıklı), şal
şabikli, pansadi (bir çeşit kundura), sıdisi (bir çeşit kundura) ve
hezarı mıhlı, poçikli (yemeninin arkasında bulunan, giyerken tutup çekmey~ yarayan kuyruk), papuşlu, alaca sakallı acaip suratlı yiğit askerler ile sefer eşer. (---) (---) (---)
307
İstanbul tarafından
150 akçe kazadır. Müftüsü, nakibüleşrafı,
kethüdayeri, yeniçeri serdarı, dizdan ve neferatları yoktur, ama
muhtesibi ve şehir voyvodası vardır.
Palu Kalesi'nin şekilleri: Murat Nehri kenarında gerçekten de
Kahkaha Kalesi'ne denk göklere baş çekmiş bir taş yapı küçük bir
kaledir, ama bir taraftan havalesi olmadığından bir şekilde zafer mümkün değildir. Hatta Timur görüp asla ilgilenmeyerek
geçmiştir. Kale içinde İbrahim Bey'den başka askeriyle sakin olur
hiçbir fert yoktur ve sakin olması da mümkün değildir. Zira her
zaman kaleye çıkmakta zorluk çekerler.
_
Kale içinde bir cami, cebehane, mahzenler ve su sarnıçları
vardır. Murat Nehri'ne iner kayalar içinde gizlenmiş bir su yolu
vardır. Bütün burçları ve bedenleri gayet dayanıklıdır ve (---) tarafına açılır bir sağlam demir kapısı var.(---) (---) (---) (---) (---)
( ---) (---) ( ---) (---)
Palu varoşunun anlatılması: Murat Nehri kıyısında (---) bin
adet toprak ile örtülü (---) lı bakımlı evleri vardır .
................ (1.5 satır boş) ................ .
Palu'nun bahsında Ergani ve Eğil birer konaktır. Kuzeyinde
Harput bir menziİdir. Kıblesinde Diyarbakır iki menzildir. (---)
(---) [85a] Ondan bu Palu Kalesi ensesinde bağın ardında İrem Bağı
gibi bir köy vardır.
Bu yerlerde tanınmış ve bilinen bir mesireyeri, dinlenme yeri
ve ağaçlık bir mekandır ki Palu beylerinin hassıdır.
Ondan bir tatlı kaynak bir kayadan doğar, abıhayattan nişan
. verir. Şattü'l-Arab'ın üç başı vardır. İlk olanı budur ki yeryüzünde
benzersiz hayat suyu bir nehirdir.
İskender'in bu mahalde bir nişimeni (dinlenme yeri) vardır.
Şatt'ın bir parçası da Ergani sırtında Taht-Maşat adlı bir yerden
turna gözü gibi arı duru bir temiz sudur ki bu da benzersiz can
bağışlayan tatlı sudur.
Şatt'ın bir kolu da Harput ile Ergani arasında Demirkapı ile
Çınarlı Deresi'nden gelir. Anılan üç kol Şatt Nehri, Bırdınıç adlı
bir göz büyük köprü ki bir kayadan bir kayaya yapılmış Kisra
kemerinden nişan verir göklere baş çekmiş yüksek bir köprünün
altında üç adet Şattü'l-Arab bir yere toplanır. Daha sonra Berrecil Nehri katılır.
308
akan (---) nehri katılıp Diyarbakır'ın
Fıs Kayası altından geçip çay bostanlığını ve reyhanlığını sulayıp 170 parça kale, kasaba ve şehirleri sulayıp cennet benzeri
Bağdad'a varıncaya kadar 150 adet büyük nehirler karışıp
Bağdad'dan aşağı Diyale, Çarka, Zarb-ı Ali ve 60 adet büyük nehirler karışır.
Basra'dan yukarı üç menzilde Kuma Kalesi burnunda Fırat
Nehri ile Murat Nehri bir yerden gelip Kuma'da Şatt'a karışır.
Şattü'l-Arap derler.
Basra önünde Hindistan ve Portugal gemileri gelip yanaşır.
Umman denizi gibi bir Şattü'l-Arap olur.
Nice tarihçiler bu Şatt'ın, Murat ve Fırat Nehri'nin ta
doğuşlarından Basra önünde Umman denizine katılıncaya kadar
bu üç büyük nehre küçük ve büyük 2.060 nehirler katılır, diye
hey'et (astronomi) kitaplarında yazılmıştır. İnşaallahu Taala
Musul, Şehrezol, Bağdad ve Basra seyahatleri yazıldığı sırada
bütün nehirleri birer birer ayrıntılı olarak yazılır. Allahım hayr
ve afiyetle nasip eyle.
Ama bu Palu Kalesi dibinde akan Murat'ın doğduğu yer
yakındır. Erzurum ile Muş Salırası arasında Bingöl Yayiağı'nda
bin gölden fazla göllerden toplanıp Muş Ovası'ndan geçerek bu
Palu Kalesi altından akıp İzoli adlı mahallerde Çat adlı köyde
Fırat Nehri'ne katılır. Nice yazdığımız kalelerden sonra Birecik
Kalesi'ne ulaşır, ondan aşağı Kuma'ya varıncaya kadar uğradığı
kaleler Birecik seyahatinde yazılmıştır, vesseltim.
Daha sonra bu Palu'da İbrahim Bey'den ihsanlar ve yoldaşlar
alıp (---) tarafına sarp çalılıklar ve kayalık yerler ile bakımlı
köyler içinde (---) saatte gidip,
Bakımlı şehir, yani büyük Çapakçur Kalesi ve Bitlis
Pınarı'nın özelliği: Mığdısi Tarihi'nin yazdığına göre İskender-i
Zülkarneyn derlerdi, ama İskender bu iki boynuzun acısından bir
saat rahat uykusunda olamazdı. Boynuzlarının acısına ilaç ve
çare bulmak için nice zaman gezip dolaşıp nice bin hekimler ile
görüştü. Ancak boynuzlarının acısının giderilmesine çare bulamadı. Ta karanlıklar ülkesine gidip abıhayattan şifa bulayım
dedi. Sonunda ölümsüzlüğü ve şifayı bulamayıp Basra'da Şattü'l
Arab'dan içerek boynuzlarının acısı diner ve boynuzları da küçülmeye başlar.
Kara köprü
altından
309
Sözün kısası Şatt suyundan içip Şatt başına gelerek Diyarbakır'a geldi, ondan Batman Nehri'ne gelip faydasını göremeyince Batman Nehri'ne karışan Kefindir suyundan içince ondan
hoşlandı. Onun kenannca içerek Bitlis şehrine gelince nehir iki
çatal olur. Avih Deresi'nden gelen nehirden içer, ancak faydasını
göremez.
Bitlis Kalesi'nin sağ· tarafında akan nehirden içince hemen
kale kayası dibinde rahat uykusuna varıp dinlenir. Uykudan
uyanınca o nehrin doğduğu yere vararak yedi gün içerek yeniden
hayat bulur, boynuzunun biri düşünce bir boynuz kalır.
"Bre meded Basra'dan beri faydasını göre göre içtiğim hayat
sularına meğer bu tatlı su karışırmış " deyip Bedlis adlı hazinedarına nice bin kese bol mal verip,
"Tez bu mahalde Bedlis, bana bir kale inşa et ki azametimle
ben kuşatsarn ben de fethinde aciz olam" diye huyurunca hazinedar Bedlis, Bitlis Kalesi'nin yapılmasına başladı.
Yine İskender [85b] hekimlerinin kışkırtmasıyla seyahat ederek Bitlis'ten bir günde Muş Ovası'na, ondan menzilleri katiayarak Murat suyunu içerek muradına ermeye bu Çapakçur Dağı
eteğinde İskender! çadırını kurup zevk u safaya dalıp Murat
suyunu içerek bir boynuzu daha düşer. Murat Nehri'nin yararını
görünce "Ne çapak çur" der. Mığdıs1 (Ermeni) dilinde "çapak çur",
cennet suyu demektir. Hala Ermeni-i Yarıneni dilinde "çur" suya
derler. Gerçekten de Murat Nehri abıhayattır. İskender hekimlerinden Filikos (---) (---) (---) (---) (---) (---) (---) (---) katına
çağırıp,
"Bu kadar zaman benim dostum ve has hizmetçilerimden idiniz. Benim boynuzlarıının ağrısına bir çare bulmaya kadir olmadınız. Çaresi, Cenab-ı Allah'ın cennet nehirlerinden oldu. Tez
bu mahalde benim için bir sağlam ve dayanıklı bir kale yapılıp
ismini Çapakçur kosunlar" diye emr edince kaleyi 315 günde tamam edip ismine Çapakçur dediler.
Çapakçur kelimesi, kalenin yapımına başlanmasından tamamlanmasına kadar İskender fermanıyla tarih olmuştur. Murat
Nehri kenarında göklere doğru baş çekmiş bir yalçın kaya
üzerinde sağlam ve dayanıklı bir taş yapı eski bir kale, bir Ferhad işi yapıdır. Burçları ve bedenleri gayetle sağlam olarak inşa
olunmuş kayaların üzerine kondurulmuş beşgen şekilli eski bir sur310
çevresinin büyüklüğü (---) adımdır ve tamamı (---)
kapıdır. (---) tarafına (-.:-) (---) (---) (---) (---) (---) (---) (---)
Kale içinde tamamı (---) adet bağsız ve bahçesiz hanelerdir
ki tamamı temiz toprak ile örtülmüşevlerdir. Camii, tahıl ambarlan, cebehanesi, su samıçiarı ve Murat Nehri'nden susuzluğun giderilmesi için su alınır hayat su yolları var .
dur.
Fırdolayı
................ (1 satır boş) ................ .
Bu kale nice kraldan krala yüzlerce defa intikal etmiştir. Sonunda Abbasfoğulları'ndan Bitlis hakimi Abdal Han efendimizin
yüce atalarından Sultan Evhadullah eline girip nice zaman mutasarrıf olmuştur.
Onların
elinde iken Muş Ermeni küffarları bir yolla kaleyi ele
geçirip yedi sene mutasarrıf oldular. Daha sonra Kürt beylerinden
hala günümüzde hakim olan (---) Bey'in atası Suhran-can feth
edip canının istediği gibi babadan oğula yönetimleri altında iken
921 [1515] tarihinde Çıldır (Çaldıran) savaşından sonra I. Selim
Şah'a itaat edip Bıyıklı Mehmed Paşa'ya anahtarlarını teslim
ettiklerinde padişah tarafından onların itaatına karşılık vilayetleri kendilerine mülkiyet üzere yurdluk ve ocaklık olarak bağışlanan dokuz adet ocaklık sancağın biri de bu Çapakçur'dur, ama
ülkesi bir beylerbeyilik kadar geniş hükumettir.
Senede 40 yük akçe hasıl olup 2.000 atlı ile yönetir. Soyları
son bulsa Osmanlı Devleti tarafından sancağın başkasına verilmesi Süleyman Han kanunudur. Beyinin hassı 337.000, zeamet 5,
tirnar 35. Kanun üzere cebelüleriyle alaybeyisi ve çeribaşı sancağı
altında toplam 300 asker olur. 150 akçe asumanf kazadır. Müftü,
nakib, kethüdayeri, serdarı, dizdan ve neferatları yoktur. Kale
beyinin hükmünde olup küçük topları vardır.
Aşağı varoşu Murat Nehri kenarında tamamı temiz toprak ile
örtülü (---) adet bakımlı haneleri vardır, ama suyu ve havası,
mahbub (güzel) ve mahbubesi beğenilir. Tamamı (---) adet mihraptır.
................ (1.5 satır boş) ................ .
Bu şehre Palu Kalesi'nden sekiz saatte gelirken Murat Nehri
üzerinde Çapakçur büyük köprüsünden geçerken Bingöl Yayiası'na
çıkan Haltf aşireti, Çekvanf aşireti, Yezidf aşireti, Zaza aşireti,
Zebarf aşireti,, Lolo aşireti, İzoli aşireti, Şakakf aşireti ve Giygi
aşiretleri ki tc{mamı 200.000 Kürt adamı ve on kere yüz bin (bir
311
milyon) koyun sürüsü olup bu köprü üzerinde Çapakçur beyinin
adamları kuş uçurmayıp öşür alırlar ve yayladan dönüşleri
sırasında hediyelerini alıp çok büyük gelirleri olur .
................ (4 satır boş) ................. [86a]
Oradan (---) (---) tarafına (---) (---) (---) ( ---) (---) (---) (---)
(---) (---)
Dinç Kalesi, Genç hükumetinin özellikleri
İsimlenmesinin sebebi (---) (---) (---) (---) (---) (---) dir. Abbasioğulları'ndan (---) (---) yapısıdır. Nice devlet eline girip sonunda (---) tarihinde halkı ve hakimi Selim Şah'ın atının ayaklarının tozuna yüz sürüp kalenin yetmiş adet anahtarıyla Selim
Han'a teslim ettiler.
Hizmetleri ve yaptıklarının karşılığında halkını bütün ağır
vergilerden muaf edip sancakbeyinin hakimliğini yine elinde
bıraktılar.
Diyarbakır
eyaletinde mefruzü'l-kadem ve maktuu'l-kalem
olan beş adet hükumetlerdir. Biri Cezire (Cizre) hükumeti, biri
Eğil hükumeti, Palu hükumeti, biri Hazzo hükumeti ve biri de bu
Dinç hükumetidir. Bunlara padişah tarafından emirler, yarlığlar
ve fermanlar gelse bu hakimierin elkab ibaretlerinde "Cenabme'ab" diye yazılır beş hükumettir.
Bunların en ulusu Cezire hükumetidir. Ondan ikincisi bu Dinç
hükumetidir. Eski zamanlarda 3.000 asker ile sefer eşermiş, ama
hala hakimi Ali Bey 1.000 askere sahiptir. Muş Sahrası'yla
komşu bakımlı ve şenlikli bir hükumettir.
Bütün gelir kapıları beyine has olarak ayrılmıştır. Eyaletinde tirnar ve zeamet yoktur. Osmanlılar tarafından 300 akçe payesiyle bir kadı gelip adalet işlerini icra eder. Adalet üzere dört
ve beş kese tahsil eder. Şeyhülislamı, nakibi Bitlis şehrindedir.
Zira bütün halkı Şafii Kürtlerdir. Yezidi Kürtleri ve Ermenilerinin tamamı reayadır.
Sipah kethüdayeri, serdarı, dizdan ve neferatı yoktur. Kalesi hakimi hükmünde olup Asitane tarafından yeniçeri müstahfızları yoktur ve Kürt alimleri gayet çoktur. Gerçekten de Dinç
şehri olduğundan suyu ve havasının güzelliğinden halkı dinçtir ve
memleketi günçdür.
Bütün ileri gelenleri zengindir, geniş vilayeti gülünçtür. Bir
koyun on akçeye, bir sığır bir rub' a, iki okka beyaz ekmek bir
312
akçeye, bir sornar (12 İstanbul kilesi = 307.966 kg) buğday (---) at
yemi olur 10 akçeye. Diğer yiyecekler, içecekler ve tahıllar da
ona göre kıyaslanmalıdır.
Dinç Kalesi'nin şekilleri: Kalesi Murat Nehri kıyısında (---)
göklere doğru uzun boyunu uzatmış yüksek bir tepe üzerinde alhgen
şekilli Şeddadf i b ret verici bir taş yapıdır. (---) tarafına bir
kapısı var. Fırdolayı çevresinin büyüklüğü (---) adımdır. Bütün
burçları mimar! ilmi ile dayanıklı olarak inşa olunmuştur. Kale
içinde tamamı toprak ile örtülü (---) adet bakımlı hanelerdir.
Camii, anbarları ve sahrıncı vardır, ama hamam, han ve çarşı
pazardan bir işaret yoktur.
Kale duvarının boyu 12 melikf ziradır ve her tarafı göklere
doğru baş baş çekmiş yüksek duvarlardır. Kuzey tarafı Muş
Ovası'na gider düzgün yoldur. Bu şehrin kıble tarafında Mifarıkin
Kalesi iki menzil yerdir, ama yolları taşlıkhr. Bitlis şehri doğu
tarafında Mudikf Kalesi üzerinde yine iki menzildir, ama sarp ve
sıkıntılı bela yollardır. Bu Dinç Kalesi Van eyaletiyle komşu bir
geniş vilayettir.
(6.5
Bu
satır boş)
şehirden,
(1
satır boş)
................ .
Atak eski Kalesi'nin anlatılması: isimlendirilmesinin sebebi,
................ (1 satır boş) ................ .
İlk yapıcısı (---) (---) (---) (---) ( ---) (---} Yezdan Behram
elinden Şah İsmail alıp Çıldır gazasında Selim Han eliyle Şah
İsmail bozguna uğrayınca kale içinde bulunan kötü işli askerlerini
eski hakimi Yezdan Behram tamamen katiedip kaleyi Suran
müftüsü Molla İdris eliyle {86b] Selim Han'a teslim etti. Selim
Han da itaat ettikleri için vilayetini yurdluk ve ocaklık yoluyla
yine hakimi Yezdan Behram'a bağışladı.
Hala Diyarbakır eyaletinde ocaklık hükumettir. Beyinin
hassı 447.300 akçedir. Zeamet 9, tirnar 76. Tamamı 800 asker olur.
Alaybeyisi, çeribaşısı vardır ve 150 akçe kazadır. Kethüdayeri,
serdarı, müftüsü, nakibi ve dizdan yoktur, ama subaşısı ve muhtesibi vardır.
Atak Kalesi'nin şekilleri: (---) nehri kenarında (---) yüksek
bir tepe üzemide dörtgen şekilli taş yapı hoş bir kaledir.
313
Fırdolayı büyüklüğü
(---)
adımdır
ve (---)
tarafına
bir
kapısı
var.
Kale içinde,
................ (l.S
(---) (---)
satır boş)
............ ~ ... .
tarafına,
Cıska
mamur kasabasının özellikleri
Diyarbakır eyaletinde Dinç toprağında ve (---) kenarında
İrem Bağı gibi süslü bir şehir, 2.000 haneli, cami, han ve hamamlı
bakımlı kasabadır. Hakimleri (---) (---) (---). Bütün halkı Davud
işi yapar (yani demirci) ki burada işlenen şeyhan!, maarrav! ve
zıvzıgf kılıçlar, bıçak ve hançerler Diyarbakır'da ve isfahan'da
yapılmaz. Cıska hançeri ve çakısı meşhurdur .
................ (1
(---) (---)
satır boş)
................ .
tarafına,
Kulp Eski Kalesi'nin özellikleri
isimlendirilmesinin sebebi (---). Yapıcısı, Abbas!oğulla
rı'ndan el-Mu'temid-billah'dır. Nice kralların eline geçmiştir.
Sonunda halkı I. Selim'e itaat ettiklerinden yine hakimine
ocaklık ve yurdluk yoluyla bağışlanmıştır. Beyinin hassı 166.668
akçedir. Zeamet 2 ve tirnar 74. Alaybeyisi vardır. Sancakbeyiyle
toplam 700 Kürt askeri olur ve lSO akçe kazadır. Kale dizdarı ve
başka hakimi yoktur. Kulp Kalesi,
................ (S
(---) (---) (---) tarafına,
satır boş)
................ .
Celil Dağı, yani Tercil Kalesi'nin özellikleri
isimlendirilmesinin sebebi (---) (---) (---). Yapıcısı (---) (---).
Bunun da hakimi Selim Han'a itaat edip ocaklık (bir aileye, babadan oğula geçmesi için verilen mülk) hükumet olmuştur, ama beyinin soyu son bulsa Diyarbakır valisi arzıyla Der-i devlette
sancağı hak eden başka birine bağışlanır. Beyinin hassı 44S.300
akçedir. Zeameti 4, timarı 163 ve alaybeğisi var. Tamamı 1.000
adet seçkin asker olur. ISO akçe kazadır. Başka hakimi yoktur.
Kalesi sancakbeyi hükmündedir.
Tercil Kalesi'nin özellikleri
................ (4.S
314
satır boş)
................ .
Şatt'ın
bir kolu da bu Tercil'den doğar.(---)(---) (---) (---) (---)
(---) (---) (---).
Bu Tercil, Hazza'ya 8 saat yakındır. Bu yukarıda yazılan
Dinç, Atak, Cıska, Kulp, Tercil ve Mihran birbirlerine birer uzun
menzil yakındır. (---) (---) (---) tarafına.
Şems-hani şehri,
yani Mihrani Kalesi'nin özellikleri
· isimlendirilmesinin sebebi (---) (---) (---) (---) (---) (---) ve
yapıcısı (---) (---). Bunun hakimi de Selim Han veziri Kemah fatihi Bıyıklı Mehmed Paşa'ya itaat ettiler, Suranlı Molla İdris
eliyle. Bu o İdris'dir ki I. Selim Trabzon'da şehzade olarak hakim
iken (---) tarihinde,
"Kayser ülkesi şahı olup İran ülkesi şahını bozguna uğratarak
Kürt illerini, Alaüddevle, ümm-i dünya Mısır, Mekke ve Medine
şahı olursun" diye müjdeleyen Molla İdi'is'dir ki yıldızlar ilminde
sanki İdris Nebf idi. Gerçekten de I. Selim yedi sene, hatta daha
fazla Hadim-i Haremeyn olup 770 hutbe sahibi oldu.
Mihrani Kalesi'nin özellikleri
(---) (---) (---) (---) (---)
Beyinin hassi 200.000 akçedir ve ocaklık hükumettir. Tirnar
101 ve zeamet 9'dur ve alaybeği vardır. Tamamı 500 asker olur ve
150 akçe kazadır .
................ (1.5 sahr boş) ................. [87a]
Buradan kuzey tarafa doğru (---)gidip,
Faresiz ova yani bi-huş Muş Sahrası'nın özellikleri
Van eyaleti hükmünde Bitlis ham, Atak ve Tercil hanları
hududuyla komşu geniş bir ovadır. Ortasında akan Murat
Nehri'nde çok çeşitli balıklar bulunur ki sanki her biri Musa Sofrası'dır. Bu ovanın yeşillikleri üzerinde cemapur (çapulcu) askeri
konaklasa atıarına ve diğer ·hayvaniarına yedirse yine evvelkisi
gibi bütün otları ve yeşillikleri yerinde durur. Cenab-ı Barf bu
salıraya nazar etmiştir.
Doğudan bahya uzunlamasına olup uzunluğu tam üç menzildir.
Genişliği iki konaktır ve daha azdır. Bu ovanın kıblesi tarafında
Mifarıkin Kalesi vardır. İkisinin arası uzun iri merhaledir. Bu
uçsuz bucaksız geniş ovanın özelliklerini görebildiğimiz üzere ne
gibi aşiretler, A<abileler konaklar, onları yazsak, ne kadar
315
bakımlı
ve şenlikli köyler var onları kaydetsek ciltli büyük bir
kitap olur. Ancak bu ovadan kuzey tarafa giderken Murat
Nehri'ni at ayağıyla geçtik. Zira doğduğu yer olan Bingöl Dağı
yakındır. Oradan,
MeZun Şeddad'ın kalesi, eski şehir Muş'un anlatılması
Van eyaleti hükqıünde Van Gölü kıyısında Tahtıvan
subaşılığına iki menzildir. Bitlis'e uzun bir menzil uzaklıktadır.
Şerefname Tarihi'nin yazdığına göre bu Muş şehri Azerbaycan-ı
Ermen şehirlerinden büyük bir şehir idi. Ad ibn Şeddad Van Denizi zemininde göklere doğru yükselmiş bir sed yapıp, htişa sümme
htişa Cenab-ı Rabbü'l-İzzet ile ceng etmeye niyetlenip o seddi tamamlayınca Cibril-i emin Allah'nın emri ile o seddin alt tarafından kanat vurup göklere doğru o kadar çıkardı ki bütün yapı
ustalarının bağınş ve çığlıklarını bütün gökteki melekler işitip
Allah'ın azabından yine Allah'a sığınırlardı.
O binayı Cibril-i emin dört parça edip yeryüzüne öyle vurdu ki
bir parçasından Karadeniz ortaya çıktı. Bir parçasının darbesinden Hazar Denizi ortaya çıktı, bir parçasından Tebriz Gölü meydana çıktı. Diğer bir parçasından da Van Denizi (gölü) ortaya
çıktı. Diğer işçilerin tamamı itleri, atları ve katırlarıyla taş
taşıdarken taş olmuşlardır. Hala bütün Tanrı yaratıkları, Van
Gölü'nün batı kıyısındaki Rahova adlı yerde taş olan yaratıkların kimi ayakları üzerinde durur, kimi çöküp yüklenmiş
durur, kimi yıkılmış durur ibret verici bir seyirliktir.
Daha sonra Van Gölü'nün kuzeyinde Adileevaz Kalesi
yakınındaki Sübhan Dağı'nda hala tutuklu durup 40-50 senede bir
sesi işitilip 70-80 senede bir kere beş on gün Sübhan kayasından
kuyruğu çıkan yedi başlı ejder o zamanlarda kurtularak bütün
NemruHuları yedikten sonra Hayy ve Kadir olan Allah'ın emriyle yine anılan ejder Sübhan Dağı'ndaki mağarasına girip haps
olur. İnşaallah bu ejder de, imanseddiVan seyahatinde gördüğü
müz kadarıyla yazılacaktır.
Daha sonra yine melun Nemrud kavmine Cenab-ı Hayy u
Kadir Muş Sahrası'ndan büyük bir fare çıkarır, bütün NemruHuları yiyerek Muş şehri halkını helak ettiği için Muş şehri
derler. Zira bu şehir yakınında muşun (farenin) çıktığı büyük
mağara bellidir. Bu mağara içinde olan türlü türlü fare, sıçan,
pündika ve muş bir diyarda yoktur, ama Tanrı'nın emriyle
316
İskender
Filikos'u tılsımı sebebiyle Muş Ovası'nda asla sıçan olmaz, ama eski zamanda-büyük fare (muş) sebebiyle muş şehri derler.
(---)tarihinde Osmanoğlu üzerine nursuz Timur yürüdüğünde bu
Muş şehrini harap etmiş, halkını kebap ve hanelerini toprak
etmiştir. Hala büyük kalıntıları açık seçik bellidir. Ancak bir ka.saha gibi bakımlı beldedir ki Muş Ovası'nın ağzında bir dağın
eteğindedir. Bu harap olmuş şehrini seyrettikten sonra ertesi günü
kuzey tarafa doğru yine Muş Ovası içinde (---) saatte gidip,
Ermenilerin meşhur Çanlı Kilisesini anlatılması
Yedi iklimde bütün milletlerce meşhur bir kilise olup yılda bir
kere (---) vaktinde nice yüz bin adam toplanıp yedi gün yedi gece
çadırlar kurulup alış verişler olur, yük bozulup yük bağlanıp kervan gelip Revan tarafına ve başka diyariara yollanınadadır.
Bu mahalde Van veziri müsellimi ve Atak beyi müsellimi
hazır olup bütün tüccarları ve diğer canlıları korurlar. Zira bu
Çanlı mahalli üç hükumet arasında bulunduğundan eelall ve
cemali gelen giden yolcuları yağmalamasın [87b] için, Van müsellimi fazla askerle gelip fazlaca hac (vergi) alır. Zira aslında Van
eyaleti hudududur.
Çanlı Kilisenin şekilleri: Muş Ovası'nın kuzeyinde bir sık
ağaçlık, koruluk, ormanlık, güllük, bağ ve bostan içinde iki adet
göklere doğru baş uzatmış büyük kubbeli bir Mığdısi kilisesidir.
Yapıcısını Ermeniler de bilmiyorlar. Bazıları Şeddad yapısıdır,
derler. Gerçekten de Şeddadf yapıdan nişan verir. Avlusunu dört
tarafında nice yüz ruhban, bıtrik, papaz ve keşiş odaları vardır.
İmaretinde her gün nice bin sahan yemeği gelen gidenlere bol bol
dağıtıhr.
Bayram günlerinde yüz koyun, beş sığır ve ellişer sornar buğday
pişip misafirine dağıtılır. Üç yüzden fazla rahipleri ve muğpiçe
Ieri var ki her biri deyr-i Mesih'de dem vurup rehavf makamında
İncil okuduklarında sanki Mesih demi ile ölü gönüller dirilip her
dem, can bahşeden dem olur. Bütün konuklara o kadar hizmet ve
ikram ederlerkişir-hurma ve Rama'nın katr-ı nebatı yedirip her
gece nice yüz diba, şib ve sırmalı gecelik elbiseler getirip konukIarına hizmet ederler, büyük evkaftır.
Paşaya beş kese, hana beş kese ve Atak beyine iki kese hizmet
edip sınırsızii·hediyeler verirler, ama her sene gelen adamlardan
317
bin kato kadar fazla mal elde ederler. Bütün kafiristana papasları giderler. Nice bin kuruş adakları Dip Frengistan'dan toplarlar.
Yedi iklimde seyr ettiğimiz yedi büyük manastır vardır. Biri
Revan yakınında Üç Kilise, biri Nahçıvan yakınında Yedi Kilise, üçüncüsü yine Van yakınında Vereg Kilisesi, dördüncüsü
Nemçe çasarı olan Beç'de (Viyana'da) İstefan Kilisesi, beşincisi
Macaristan'da Tise Nehri'ne bir menzil yakın Faşa Kilisesi,
altıncısı Kudüs-i şerif yakınında Hazret-i İsa'nın doğduğu Beytüllahm Kilisesi, yedincisi Kudüs-i şerif içinde bütün Hıristiyan
ların bile teşbih mabedgahları olan Kurname Kilisesi. O da acaip
ve garip sanatlı büyük kilisedir ki anlatılmıştır, ama bu Çanlı
Kilise de ibret verici acaip bir yapıdır.
Çanlı
Kilise'de
toplamlmasının
sebebini bildirir
Garip hikmet: Tılsımiarın etkisi midir, aya nedir ki nice bin
insan Rum, Arap ve Acem'den gelip toplanır. Herkes adaklarını
getirip kilise içine girip adaklarını yerine getirip içinde ne gibi
hayırlı istekleri var ise dua edip dışarı çıkar. Tanrı'nın hikmeti
günden güne bütün istekleri hasıl olur" diye bir alay haşerat cinsleri toplanıp yanlış inanç hevesine kapılmışlar. Gariplik bu ki,
bazı mürnin ve Müslüman Ebülhevl (taşkafa), zırcahil ve ebleh
ümm1 adamlar adaklarını verip ilim isteyip kurban keser.
Tanrı'nın hikmeti acaip ve garip ilimler açılır, nice Müslim ve
gayrimüslimler tanbur, çeng, rebah, santur, ney, musikar, çeşde,
ravza ve karadüzenini ve çöğürünü bu kilisede ziyaret mahalline
koyup ertesi günü sazını ele alup üstadca bir fasıl eder ki sanki
Hüseyin Baykara faslıdır. Genellikle Ermeni taifeleri usta şair
olup,
"Bize bu şiir ilmi Çanlı'da verildi" diye yanlış şeye inanırlar,
ama kilise içinde karanlık bir köşede bir kabir vardır. Ermeniler o
kabrin ismine Sıp Garabıt derler. Gerçek Ermenilerden sordum;
Hazret-i Yahya'nın amcasıdır, dediler.
Rum Hıristiyanlarından sordum; Hazret-i İsa aleyhisselamın
12 havari halifesi var idi, onlardan (---) bir havar1dir, dediler.
Sözün kısası, garip ve acaip seyre değer ib,ret verici bir yapıdır,
vesseliim.
318
Bu kilisedeAtak beyi :nüselliminden Murtaza Paşa efendimizin memur ettiği üç kese guruşu tamamen altın olarak alıp yine Sivas tarafına,
Sivas'a
yöneldiğimiz menzilleri bildirir
Tanrı kolay edef
Evvela Çanlı kiliseden Atak beyi adamlarıyla kuzey tarafa
çıplak dağlar ile 7 saatte boş arazi bir yeşillik boğazda bütün atlarımız otlara ve çayırlara salıp bir gece can sohbeti ettik. Oradan sabahleyin yine kuzey tarafa 10 saatte çıkıp,
Muş Ovası'ndan
eski yapısı, büyük yüksek
tepe, ibret verici dağ, yüksek kilit,
büyük tepe, Demavend Dağı 'na denk
yaylaZar seçkini yani Bingöl Yaylası
Tarihçilerin, hey'et (astronomi) ilmi sahibi yazarların,
Tanrı'nın kudret eliyle yarattıklarını görüp yazan Atlas kitabı,
Papamonta ve Coğrafya kitaplarının yazdıklarına göre bu dünya
yüzü Umman Denizi içre büyüklüğü fırdolayı 87.000 mil bir dünya
adasıdır. Nice bin eski hekimler bu alınde yeryüzünde dolaşıp
nice bin kere bu geçici dünyayı karadan ve denizden dere ve tepesi
ile ve nice bin akarsularıyla, beldeleri ve kaleleriyle, suyu ve
[88a] bütün taşı ve toprağıyla, sözün kısası bütün kudret eliyle yaratılan zerre ve şemme ibret verici şeyleri ile bu dünyanın
şekilleriyle yedi iklimi bölümleyip hatt-ı istivadan (ekvator) ta
karanlık dünyayı ve "fetahta" lafzı tarihinde batı tarafta bulunan yeni dünya ve "fetahtema" lafzı tarihinde bulunan Okyanusu,
içinde olan adaları ve bütün madenierini belirtmişlerdir. Gerçekten de bu dünya adası içinde bütün hey' et sahipleri bu bukalemun
renkli Atıası konuşan ve cevher saçan kalemleriyle gördükleri
üzere öyle yazmışlar ki bu yeryüzünde toplam 148 adet büyük
dağlar var, nice yüz bin küçük ve büyük dağlar vardır.
Ama bu 148 yüksek dağlardan yüksek, göklere doğru baş
uzatmış ve baş olmuş dağlar yoktur demişler. Bu dağları Cenab-ı
İzzet yeryüzü nizarn ve düzen bulsun için makalid yaratmıştır,
makalld kilid manasıdır. Ayet: "Göklerin ve yerin anahtarları ... "
[Zümer, 63] ayetinden kasıt, yeryüzünün dağlar kilididir.
Bir ayet-i Şerifede de " Dağları da direk (kılamadık mı?)"
[Nebe, 7] buyur~uştur.
Zira bu dağlar olmasa yeryüzü sallanırdı,
...
. ""
Tanrı'nın
319
ama arnlan 148 dağlardan büyüğü bu dünya adasım Muhit Denizi,
Umman Denizi ve Okyanus Denizi, denizierin ötesinden kuşatıp
dünyayı sağlam tutan Kaf Dağı'dır ki onun hakkında "Kaf; şanlı
Kur'an'a and olsun ki..." [Kaf, 1] buyurmuştur.
Kaf Dağı'mn ötesini Cenab-ı Bari' bilir ki el-ilmü indallah.
Onu akıllı olamn sormaması gerek. Hey' et kitaplarında da
yazılmamıştır. Onun araştırılması inanca zarar verir, zira "Allah'ın fiilierini düşünün ama zatını düşünmeyin" buyurulmuştur,
ama bu dünya adasımn doğu ve kuzey tarafı arasında Moskof
ülkesi, Ye' cüc ve Me' cüc seddine Allah'ın izniyle İskender-i
Zülkarneyn varıp orada bütün madenierinden bir sed yapıp o
bağazı kapattı ki o boğazdan dışarı Ye'cüc kavmi çıkmayalar.
Kehf suresinde, "Dediler ki. Ey Zülkarneyn! Doğrusu Ye'cüc ile
Me'cüc bu ülkede bozgunculuk yapıyorlar" [Kef, 94] ayeti indirilmiştir ki İskender' den başka bu Ye' cü c seddine Kılmak taifesi
ellişer senede bir kere büyük kalabalık ile karanlık denizini
şiddetli kışta buz üzerinden ılgar (dörtnala hızla) ile geçerler,
yine aydınlığa çıkarlar.
Oradan Ye' cüc seddi eteklerinde İskender'in tunçtan dört köşe
ve dört pencereli olarak yaptığı tılsımlı kubbeye varırlar. O
kubbe Kılmah kavminin bila-teşbih Kabeleridir.
Ellişer senede bir kere Kılmah'ın oraya gidip Ye'cüc kavminin
seslerini duydukları tespit edilmiştir, ama Ye'cüc seddi idiğini
bilmez bir alay aşağılık türü Kılınahiardır ki Çin, Hoten, Fağfur,
Kozak, Riyan ve Moskov ülkesinin ötesini kuşatıp arnlan ülkelere
yayılmış sarışın ırk, kavgacı, cesur ve yiğit hululi' {Tanrı'mn cisimleştiğine inanan) mezhepli bir kavimdir.
Ama onlar Ye'cüc seddine Cıldırak Tav derler yani Yalabır
Dağ derler, ama Ye'cüc Dağı'na Yecüc kavminin seslerinin korkusundan yakın vararnayıp ancak seslerini işitirler. Bila-teşbih
İskender yapısı tunçtan kubbe Kabelerine vardıkları inşaallah
Kırım ülkesi, Deşt-i Kıpçak, Dağıstan, Heyhat, Kazan, Heşdek
ve Alatır vilayetleri seyahatleri ettiğimiz sırada bu Kılmak
ların durumu ayrıntılı olarak yazılacaktır.
Ama bu Dağıstan mahallinde olan 148 yüksek dağdan biri Elbruz Dağı idi ki (---) tarihinde Erzurum'dan Acem ülkesine Şirvan,
Şamahı, Bakü ve Demirkapı seyahatlerinde yazılmıştır, ama
Elbruz Dağı'mn benzeri bu arnlan Bingöl Yayiağı'dır ki yüksek
zirvesine iki buçuk günde ve üç günde çıkılır.
320
zirvesi bulutlar içinde olduğundan karanlıktır. Şiddetli yıkıcı rüzgihdan kar, tipi ve buz olmaz. Yüksek
zirvesinde ağaç olmayıp yıkıcı rüzgarlar ağaçları kökünden söker.
Yalçın kayaları güçlükle yerinde durur, ama gulyabanileri gayet
çoktur. O yüzden ve kışın yıkıcı rüzgarından insanlar çıkamazlar
ve çıkmış yoktur. Ancak üç günlük yüksek yol olan yerlerine Kaytak, Haydak, Kumuk, Kımık ve Burgusand ve Çerkez ve Kabartay
kavimleri çıkıp bazı madenler çıkarırlar. Yoksa yaylamağa
çıkmazlar. Zira kendilerinin aslında şehirleri tamamen yayElburz
Dağı'nın
laktır.
Ama bu Bingöl Yaylası beşinci ikiimin ortasında asıl zemini
yüksek olup kendisi de üç günlük yüksek yol olduğundan yüksek
zirvesi açık 70 adet yeşillik büyük ovalardır.
Batı tarafta bir ucu Kiğı Dağları'dır. Doğu tarafından Acem
ülkesi [BBb] toprağında Revan Kalesi dibinde akan Zengi
Nehri'nin karşıbatı tarafında Osmanlı hududunda Ağrı Dağı'na
varır. Bir uzun sıra dağlar Bingöl Yaylağı'dır. Kiğı ile Revan
arasında uzunluğu 16 konaktır.
Bu yaylanın kuzey tarafı Erzurum Ovası'dır ki ortasından
Fırat Nehri akar. Kıble tarafı Muş Ovası'dır.
Muş Ovası'nın ortasından Murat Nehri akar ki doğduğu yer bu
Bingöl Dağları'ndadır. Fırat ve Murat Arz-ı Mukaddes'e akar.
Adı geçen iki nehrin ve ovaların ortalarında bu Bingöl Yayıası'nın iki menzil, üç ve dört menzil genişliği yerleri var, daha
fazla değildir, ama uzunlamasına vaki olmuştur.
Kuzeyinde Erzurum eyaleti, batı tarafında Sivas eyaleti,
kıble yönünde Diyarbakır eyaleti ve doğu tarafında Van eyaleti
ve Acem ülkesi vardır. Gayet bakımlı ve şenlikli vilayetlerin ta
ortasında bu Bingöl Yaylası bulunduğundan yedi ayademoğlu ile
marnur olur. Ondan sonra şiddetli kış gelince herkes ılıman yerlere
inerler.
Bingöl halkını bildirir
Evvela Zaza, Lulu, İzoli, Yezid1 ve Haltf, Çekvanf,
Gigf, Biseyanf, Mudik1 Kürtleri ve,
Şakakf,
'
................ (1.5 satır boş) ................ .
Bunun gibi nice bin aşiretler ve kabileler nice kere yüz bin
hayvanlarıyla çıkıp yeni hayat bulup Erzurum vezirine yayla
hakkı verirll'lr. Zira Erzurum sınırında Erzurum şehrinin kıblesi
yakınındadır.
321
Bingöl'ün ibret verici ürünleri: Cümle hey' et (astronomi) sahipleri aynı görüşte birleşmektedirler ki beşinci iklimde 29 dağ
vardır. Bunların içinde bu Bingöl Dağı mahsüllüdür. Nice bin türlü
otlar ve ağaçlar olduğundan başka kimya otu vardır. Nice bin kere
koyunların dişleri altın ve gümüş gibi yaldızlaıımış olduğu görülmüştür. Sarı tutya, kırmızı tutya ve mor tutyalar var ki güzel
kokusundan insanın burnu kokulanır.
Bütün kehhiHlar (göz hekimleri) bu tutyalan toplayıp göz
ağrısına tutulanların güzlerine sürerler. Allah'ın emriyle görme
kuvveti ve gözünün ışığı artar. 70-80 haneli müşk-i Rum, perçemli
beyaz ve mavi sünbülleri olur, Ve kırk-elli renkli yirmişer haneli
mis kokulu zerrinieri olur. Beyaz, sarı ve kırmızı zambağı, renk
renk ful (yasemin), menekşe ve reyhan, fülfül ve erguvan, ribas
Chekimlikte kullanılan ot, rheum ribes) ve merisi ve gülleri içinde
türlü türlü nilüferleri ve çilek meyvesi olur ki her tanesi Arapkir
dutu kadar lezzetli olur.
Çeşit çeşit yergülü, kengeri (enginarı), evşesi (şebnemi), ravendi (kökleri ve sapları ilaç olarak kullanılan bitki), ye,bruhu'ssanemi (abdüsselam, kankurutan otu) ve sünbül-i Rumisi ve usruru
(yala:çıcı safranı) v~ nergisi kısacası bütün hekimlere layık
ağaçları ve otları olur ki hesabını Cenab-ı Bari bilir.
Bin-göl'ünfaydalarının anlatılması
Bin-göl derler, ama nice bin göl vardır. Evvela Hızır Gölü,
İlyas qöiü, Zülyezen Gölü, Can Gölü, Meryem Gölü, Huvaren Gölü,
Bel' am Gölü, Bel' am ibn Baur bu gölün kuzeyinde Erzurum'a eğimli
Eğerli Dağda yatar. İmansız gittiğinden hala mezarı leş gibi kokar. Ve,
Kuş Gölü: Bir kuşu avcı aviayıp yüzdükten sonra kuşu bu gölde
yıkarken kuş dirilerek göle dalıp kaybolduktan sonra "Allah'ın
emriyle bin göl ortaya çıktığından hangisi abıhayat gölüdür,
kaybolur. Onun için Kuş Gölü derler.
. Hurme Gölü: A vratlar girip karnındaki yavrusu iri, kendisi
etli ve küsamı (dişilik organının dış kısmı) büyük olup doğum
sırasında zorluk çekmeyip kolaylıkla doğum yapar.
Er Gölü: Bir adam yıkanıp dışarı çıkınca küçük biraderi tavakana (erkeklik organı kalkma, sertleşme) gelip yine cima eder.
Kıllı Göl: Bir büluğa ermemiş masum iken üç kere girip
yıkansa kıllı olup bıyık ve sakal sahibi ola. Ve,
322
Miskin Gölü: İçenler cüzamdan kurtula. Ve,
Mütarmık Gölü: Sar' a tutan içse istifra ede ed e kurtulur veya
ölür, denenmiştir. Ve,
Muhannes Gölü: Elbette içen korkak olur. Ve,
Cebbar Gölü: İçen ademoğlu ve hayvanlar rahimsiz olur.
Ballı Göl: Şekerden lezzetli olup sabah vakti kenarında Diyarbakır'ın gezengevfsi (efsanevf kudret helvasısı) gibi kudret
helvası bulunur.
Kanlı Göl: Bilmeyip girenden elbette her sene birer adam
boğulur. Ve,
İçme Gölü: Üç kere içen on beş kere müshil şerbet içmiş kadar
amel edip hekim şerhetine muhtaç olmayıp şağlıklı olur. Ve,
Salbaş Gölü: Bir kaç kere içenin başı salbaş olur. Ve,
Aynü'l-hayat Gölü: Elbette yedi kere içen bütün rahatsızlıklardan kurtulup sağlam vücutlu olur.
Bike Gölü: Bunda bir balık olur, onu yiyen cimadan bıkar, gayet kuvvetlendiricidir. [89a]
Hatun Gölü: Bundan içen kadınlar Allah'ın emriyle hamile
kalıp cimaı lezzetli ola. Ve,
Sindiban Gölü: Her an içen kötü ahlaklı olup öfkeli ve kavgacı
ola. Ve,
Kasım Gölü: Bir küçük göldür. İçinde cevahir, alhn ve gümüş
boldur, ama insan almak niyetiyle bu göle girse boğulur. Çobanoğulları'ndan aç gözlü bir melik bu gölü kesip başka bir yere
akıtayım derken göl içinde hesapsız köpek balıkları ve türlü türlü
haşeratlar ortaya çıkıp nice yüz adet işçi ve ustaları helak ederler. Ve,
Kerkes Gölü: Her sene nice bin akbaba kuşu gelip bu gölde
çimip gider. Bu gölde bir yıkanıp suyundan içse sakalı ak olur. Ve,
Zırnık Gölü: Bu göle genellikle Yezidf, Haltf ve Çekvanf
Kürtleri girer. Barak (kaba tüylü köpek) gibi kıllı vücutlarındaki
bütün kılları dökülüp vücutları kılsız olur, ancak yine Ye~
zidllikleri kalır. Ve,
Şftr Gölü: Her hangi yemek pişirilirken bu sudan yetecek kadar
katsalar lezzetli tuz yerini tutar, onun için Şfir Gölü derler.
Bundan başka göller §.bıhayattan nişan verir. Esvap yıkarken
asla sabun kullanılmaz. Tanrı'nın hikmeti bu kada:r bin küçük ve
büyük haliç;ve göller vardır. Bir gölde olan balıklar başka bir
gölde yoktur. Bunlardan kırgı balığı ve ala balığının türlü türlüsü,
~
323
çüngüs balığı,
acarlı balık, pullu balık ve yassı balık daha nice bin türlü
balıkları vardır. Asla birinde balık kokusu yoktur. Tamamı
güçlendirici ve rahatlahcıdır. Herbirinin suyu ve havası o kadar
tatlıdır ki diller ile anlatılmaz. Melikler ve geçmiş sultanların
yapı kalınhları var ki her biri Kisra kemerinden nişan verir.
harun
balığı, sıka balığı, sırık balığı, alcık balığı,
Eğlence
yeri seçkin yaylağın anlatılması
Bu Bingöl'in özelliklerini Kaytak Tarihi'nde acaip yazmıştır.
Ancak bu hakir on gün konaklayıp bu kadarca durumlarını görüp
öğrenmişiz.
Kısacası,
Anadolu ülkesinde toplam 360 büyük yayla vardır.
Bunların içinde meşhuru bu Bingöl'dür. Ondan Adana yakınında
Ramazanoğlu Yaylağı, Karaman'da Dölendi Yaylağı, Alaiyye
ensesinde Koç Davud Yaylağı, Adaliye yakınında Istanaz
Yaylağı, Silifke'de Mut Yaylağı, Kayseri'de Erciyes Yaylağı, ona
yakın Maraş yakınında Göksun Yaylağı, Malatya'da Aspozu
Yaylağı, Diyarbakır'da Karadağ Yaylağı, Sincar Yaylağı, Cezir
Yaylağı, Ardilan Yaylağı, Van yakınında Vereg Yaylağı, Pinyanişf Yaylağı, yine Van Gölü kenarında Sübhan Dağı Yaylağı,
Revan dibinde Ağrı Yaylağı, Erzurum yakınında Bayburd'a yakın
Hoşoğlan Yaylağı, Sivas yakınında Kangal Yaylası, Tokat
yakınında Yıldız Yaylası, Bursa yakınında Ruhhan Dağı Yaylası, Manisa yakınında Hünkar Yaylası, Tire yakınında
Balpınarı Yaylası, Birgi yakınında Bozdağ Yaylası, Bayas dibinde Şolkay Yaylası, ona yakın Bakra Yaylası, Arz yakınında
Cüm Yayiası ve Urfa yakınında .
................ (8 satır boş) ................ .
Kısacası Anadolu ülksinde bildiğimiz yaylaların hepsinden
en beğenileni ve cihan süsü olanları bu yazılan büyük yaylalardır,
ama yine bunların içinde bu Bingöl Yaylası daha seçkindir ki
bütün özelliklerine Erzurum halkı vakıf olmuşlardır, vesseliim.
[89b]
Bingöl'den hizmetkarlarımız ve yoldaşlarımızla yine kuzey
tarafa (---) saatte,
Büyükçayır menzili: Tirfil otlu bir çemenzar yerdir. Asla
yapıdan belirti yoktur, ama Erzurum eyaleti sancaklarından
Tekman sancağı sınırıdır. Oradan sabahleyin kalkıp sağ tarafda
Erzurum yoluna gitmeyip,
324
Tekman ve
K~ğı yollarına gittiğimizi
bildirir
................ (32 satır boş) ............ .[90a]
Tanrı'ya hamd olsun sağlık ve esenlikle Sivas şehrine girerek
KaraMurtaza Paşa efendimizle yine müşerref olup can sohbetleri
ettik ve nice türlü seyirlik ve gezintiler edip nice bin içler acısı durumlar öğrendik. Sonunda Murtaza Paşa efendimiz bir yıldız ve
kutlu baht sahibi şam yüce vezir olduğundan Asitane tarafından
Sadrazam Kara Murad Paşa mühür sahibi olur diye korkuya
kapılıp Azak'a kah Kazak'a, kah Silifke ve Kars'a istediğinde
Murtaza Paşa da Asitane tarafında Koca Valide Sultan'a ve
kızlarağasına yirmişer bin altın gönderip kendini Der-i devlete
getirtıneye çalıştı.
Bu sırada Melek Ahmed Paşa efendimiz de Bağdad eyaletinden aziedilmiş olarak Sivas'a geldi. Evvelki Bağdad'a
gidişimizi anarak,
"Ne yazık ki Bağdad henüz yeniçeriler zulmünden harap olmadadır" diye üzülürdü.
Üç gün o kış mevsiminde Sivas şehri içinde konaklayıp Murtaza Paşa efendimiz her gün yüzer koyun, beşer yüz sornar arpa,
onar bin ekmek, diğer sebze, yiyecek ve içeceklerden başka şeker,
kahve, misk, ham amber, safran ve balmumuna varıncaya kadar
tayinlerini verirdi.
Bundan başka üç kere büyük ziyafet çekti, birer İbrahim Han
kürkü giydirip birer altın koşumlu ve gümüş takınılı atlar hediye
çekerek Melek Paşa'ya saygı gösterir ve ikramda bulunurdu.
Vedadan bir gün önce Melek Paşa'ya beş katın koşuro ve
takımlarıyla çekti. Melek Paşa Murtaza Paşa mirahuruna bir samur kürk giydirdi. Melek Ahmed Paşa da Murtaza Paşa'yı hanesine davet edip büyük bir ziyafet vermiştir ki diller ile aniatılıp
kalemler ile yazılmaz.
Bu ziyafet sırasında İstanbul tarafından Murtaza Paşa efendimizin ulağı Tatar Aliş gelip mazullük haberi getirince Murtaza
memnun oldu.
'
Ertesi günü Melek Ahmed Paşa vedalaşıp gidince haklr beş
saat birlikte gittim. Onlar Yenişehir'e gittiler, hakfr yine Sivas'a geldim. Yol hazırlığı görmeye çalışırken İstanbul tarafından Tr~blus-Şam'dan aziedilmiş Hamalı Arnavut Mehmed
Paşa'ya Siv~s eyaleti bağışlandı. (---) tarihinde (---) ayının (---)
325
birinde müsellim gelip padişah divanında Murtaza Paşa padişah
emrini okutturup,
"Bu dünya mansıbı bir el mendili gibi elden ele gezer. Paşa
kardaşımıza Allah mübarek eyleye!" diye Müsellim Kafirzade'ye bir sarnur lipaçe (elbise) giydirip bütün vilayet ileri
gelenleri müsellimi alıp gittiler. Paşa sarayda on gün daha konaklayıp bütün yol hazırlıklarını görerek konakçıyla doğru
Eskişehir'e gitti. Sivas eyaletine tamamı sekiz ay mutasarrıf
olmuşuzdur.
İşbu 1060 Cemaziyelevvel'in birinde [02.05.1650] Sivas
şehrinden İstanbul'a doğru yola çıktığımız menzilleri,
kale ve beldeleri bildirir
Evvela Murtaza Paşa efendimiz 40 ağaya birer kese, 50 adet
yetki sahibi ağalara toplam 70 kese, dört müteferrikaya birer
kese ve bütün karakollukçulara 20 kese harcırah bahşiş verdi. 200
has kölelere 10 kese bağışlayıp Bismillah ile hayır dua ve sena
ile bütün Sivas seçkinleriyle vedalaşıp Sivas'dan batı tarafa 10
saatte,
Sivas Yenişehri Kasabası menzilinin özellikleri
Bir düz vadide Sivas bölgesinde bağsız ve bahçesiz toprak ile
örtülü bin haneli Müslüman ve Ermenilerin oturduğu yeni yapılmış
güzel bir şehirdir. (---} tarihinde Sultan IV. Murad Han Bağdad'a
yöneldiğinde ikinci vezir Kara Mustafa Paşa yapısıdır.
Bir camii, bir hamamı, iki mescidi bir sıbyan mektebi ve
kargir yapı büyük ham vardır.
Bütün bu yapılar kiremit ile örtülüdür. Hanına 100 tavla at
alır büyük bir kervansaraydır. Hanın önündeki anayolun sağında
ve solunda 50 adet küçük dükkanlar vardır. Günden güne imar olmadadır, zira Sivas'dan Zile'ye ve Tokat'a giderken arada çok
gerekli bir menzil yeridir.
Han ve çarşının iki başında kale kapıları gibi büyük kapıları
vardır. Dış tarafı bakımlı hanelerdir. Daha önce tehlikeli ve
korkulu derbend idi. Onun için hala bütün oturan reaya ve herayaları tamamen örfi vergilerden muaf ve müsellem Müslüman ve Ermenilerdir. Ma-tekaddem bir mahfıf u muhatara (korkunç ve tehlikeli) derbend-i çalındır idi. Anıniçün hala Hanın Sivas kapısı
içinde Hind1 Baba ziyareti; seçkin ve sıradan bütün halkın ziyaret yeridir. [90b]
326
Oradan kuzey tarafa 8 saatte Çamlıbel mahalleri,
Artıkova Kasabas.t i.nenzili: Sivas sancağı toprağında bir
acaip verimli bakımlı ve şenİikli, köy köy üzere üzere büyük
varoşa denk süslü bir beldedir. 150 akçe kazadır ve tamamı 70
köydür. Camileri, köylerinde han ve hamamları ve yer yer pazarı
durur bakırnit beldelerdir. Yeniçeri serdan ve sipah kethüdayeri
vardır. Gerçi büyük bir şehri yoktur, ama sipahisi ve başka askeri
taifesi gayetle çoktur. Bu yerlere yakın,
Sivas eyaZeti sancaklarını, nahiyelerini, köyleri
ve kasabalarının uzak ve yakınını bildirir
Evvela Erzurum seyahati dönüşünde Sivas eyaletinin Çorum
sancağı yazılmıştır.
Onunla komşu olan Bozok sancağı Sivas sancağıdır. Bakımlı
büyük şehri yoktur. Bütün nahiyeleri dolaşır sancakbeyidir. Beyinin padişah tarafından hassı 300.275 akçedir. 19 zeameti ve 731
timarı var. Alaybeyisi, çeribaşısı, sipah kethüdayeri, yeniçeri
serdarı, 150 akçe kazası ve toplam (---) adet köyleri vardır.
Kadıya 3.000 guruş hasıl olur. Beyine 11.000 guruş hasıl olur.
Sancağı tirnar sahipleri ve kendi askeriyle toplam 1.100 adet silahlı asker olup sefer eşerler.
·
Bozok, Kırşehri'nin Dinek Keskin'i subaşılığı ile komşudur.
Çankırı'nın Türkmen Keskin'i ile komşudur ki Kalecik subaşılı
ğıdır. Keskin-içi başka kazadır ki yazılmıştır.
Çorum şehri sancağından Bozok sancağına ve Keskin'e gider
yakın komşudur.
Keskin'den Kızılırmak üzere Çaşnigir Köprüsü'ne gider nehrin
kıbleye beri tarafı Karakeçili Kırşehir sancağı toprağıdır ve
Konya sınırıdır ki Sivas toprağıyla komşudur. Kızılırmak'ın öte
tarafı Ankara toprağında Çukurca Kazası'dır. Bu İmadiçi Mahallesi Çorum ile Bozok sancağı arasında Demirli Karahisar Kazası'dır.
Bozok
sancağı
özelliği
odur ki, Sivas eyaletinde dokuz
kadılık bakımlı sailcaklardır. Evvela bakımlı,
Sorkun Kazası: 70 pare bakımlı köylerdir.
Akdağ Kazası: 100 adet şenlikli köydür.
Hüseyinova Kazası: Cihanın kutbu Şeyh Çin Osman hazretleri bu mahallerde bir bakımlı köyde gömülüdür ki Bozok sancağı
köylerinden Kiirkçükıran Köyü'nde büyük Osman Paşa Tekkesi'nde
327
gömülüdür. Türk-i Türkan Hoca Ahmed Yesev1 atamızın yedinci
halifesidir. Çin diyarında bir tahta kılıç ile bir yedi başlı ejderi
kati ettiğinden Emir-i Çin Osman diye tanındılar. Allah sırrını
aziz etsin. Hala bütün insanların ziyaret yeridir.
Bozok'un bir kazası da Budaközü'dür, Kızılkocalı Kazası ve
Gedikçubuk Kazası'dır. Beşiközü Nahiyesi ve Sunkuriçi Nahiyesi Hüseyinova Kazası'nda ulu nahiyedir. Sunkuroğlu'nun hanedanı dibinde 400 yıldan beri taşları aşınmamış bir su değirmeni
vardır. Büyük velilerin nazarıyla şenlikli bir su değirmenidir,
ama Kazovası Tokat'a bir konaktır. Gayetle bol ürünlü bir diyardır.
Kazova
özellikleri
Tokat şehri toprağında ~50 akçe kazadır. Kethüdayeri, serdan, camii, ham, hamarnı ve küçük çarşısı vardır. Bu Kazova'dan
Tavukçu Köprüsü'nü geçince Tozanlı Nehri'dir. Bunu geçince Tokat
şehrine varır. (---) (---) (---) (---) (---) (---) (---) (---) Ve,
Kasabası'nın
Eski İnepazarı 'nın anlatılması
Kazova şehri toprağında 150 akçe kazadır. Sipah kethüdayeri ve serdan vardır. Bir bakımlı ham var. Kazova'ya gayet
yakındır. inepazarı'ndan bir konakta Turhal Kalesidir .
................ (1.5
Dimorta
satır boş)
Kasabası 'nın
................ .
özellikleri
Amasya sancağı toprağında Amasya yakınında vezirler
hassıdır ve 150 akçe kazadır. Kethüdayeri ve serdan vardır. Camii, ham, hamarnı ve çarşı-pazarı vardır. Gürcü Köyü bu mahalle
yakındır. Bütün reayası Ermenilerdir. Kasaba gibi 1.000 haneli
bakımlı köydür. Haftada bir kere büyük pazarı olup büyük kalabalık olur. Allah bilir zamanın geçmesiyle bu Gürcü Köyü büyük
bir şehir olur. Zira dört tarafı bakımlı ve şenlikli köyler ile bezenmiş bir köydür. Turhal Ovası Kazova'ya bitişiktir ve yolumuz
üzerinde olan Artukova ile de komşudur. (---) (---) (---) (---) (---)
(---) (---) (---) [91a]
Beri taraftan yine Sivas'dan İstanbul'a yola çıkmamız konusuna dönelim. Adı geçen Artukova'dan yine kuzeye doğru Çamlıbel
eteğini aşıp (---) saatte,
328
Zile
Ovası'nda Şeyh
Nusret Tekkesi menzili
Hacı Bektaş
ile Horasan diyarından gelmiş, atamız Hoca
Ahmed Yesevf müritlerinden Horasan erenlerindendir. Zile
Ovası'nda bakımlı ve şenlikli, imaret, mescit ve misafirhaneli
büyük bir tekkedir. Yalın ayak başı kabak yetmiş adet fukaraları
vardır. Bu bölgenin halkı aziz Şeyh Nusret'e çok inanırlar. Hatta
tekkesinin önünde bir büyük eski dut ağacı vardır, bir tarafı
çürümüştür. O çürükten bir kıymık koparıp ateşli sıtmaya ve
nöbete yakalanan insanlara tütsü etseler Allah'ın emriyle şifa bulur, gayet denenmiştir.
Tanrı'nın hikmeti bu güzel ağacın çürüğünü cihan halkı 400
yıldan beri alırlar. Öyle nice kere yüz bin ağaç kalmazdı, ama
herkes birer kıymık koparıp ilaç eder, ama Allah'ın emriyle o
çürük yeri kaybolup eskisi gibi durur. Haklr de öyle gördüm ve
ufak bir parçasını teberrüken alıp sakladık Bu değerli ağacın bir
tarafı öyle lezzetli ve sulu dut verir ki sanki misk kokusu kokulanır.
Dervişler,
Zile
şehrinin
ileri gelenlerine bu duttan hediye
gtürüp bağış alırlar. ve bu şecere-i mu'teberenin bir tarafı eyle
lezfz ve abdar (sulu) dud verir kim guya misk rahiyası şernın olunur. Bu tekkeden kuzey tarafına saatte,
Gönül erbabının kalbierine huzur veren
Zile Kalesi'nin özellikleri
isimlendirilmesinin sebebi; Türk dilinde halı ve kilime "zili"
derler. Bu şehirde dokunınakla Zile denir. Kurucusu kayserlerden
Avanıh adındaki kayserdir. Nice meliklerin hükmüne girmiştir.
Sonunda İslam eline Selçuklulardan Mesud Şah oğlu Kılıç Arslan
eliyle girmiştir. Sonra Timur istila edip harap etmedi. Ondan
(---) tarihinde Osmanoğulları'ndan Çelebi Sultan Mehmed
Türkmen eşkıyası elinden feth etti.
Daha sonra Süleyman Han yazımı üzere Sivas eyaletinde
valide sultaniara has olup günümüzde de darüssaade ağaları ve
valide sultan kethüdaları tarafından bir şanlı ağa 300 atlı ile gelip yönetir. Senelik (---) yük akçe mal valide için ve kırk kese de
hakim kendi için tahsil eder.
·
Eski zamanda Sivas sancağı beyi mutasarrıf idi. Hala 300 payesiyle 150 akçe şerif kazadır ve tamamı (---) adet köylerdir. Bu
köylerden kadıya senede adalet üzere 5.000 guruş hasıl olur.
329
Şeyhülislamı, nakibüleşrafı,
yeniçeri
serdarı, şehir
kethüdası
ve hacdan
ileri gelenleri, sipah kethüdayeri,
subaşısı, şehir naibi, şehir muhtesibi, şehir
vardır.
Zile Kalesi yapılarının durumu
Zile Ovası'nın kuzeyinde göklere doğru uzanmış yalçın kaya
üzere beşgen şeklinde, taş yapı bir sağlam ve dapanıklı kaledir.
Tamamı 26 kuledir. Kıbleye bakan bir demir kale kapısı var.
Kale içinde toplam 300 hane ve bir camii var. Cebehanesi, tahıl
ambarları ve su sarnıçları vardır, ama bu kalede hamam, çarşı
pazar ve başka yapı yoktur. Ancak kale dizdan ve 100 adet kale
neferatı burada kalıp her gece iki nöbet mehterhanesi çalınır,
bakınılı ve korunmalı kaledir. Zira eelali ve eşkıyaların eline girip onlar sığınmasın diye neferatları daima gözçülük ve bekçilik
ederler. Zira şehir ileri gelenlerinin ve diğer köylerin ileri gelenlerinin değerli erzakları bu kalede saklanmaktadır. Ölçülü
şahane topları olup Murtaza Paşa efendimize 20 pare hoş geldin
topları attılar.
Zile şehrinin aşağı varoşunun anlatılması
Zile Kalesi'nin eteğinde batı tarafında kale kayasından aşağı
batı tarafa ve kıbleye bakan bağlı ve bahçeli 3.000 adet temiz
toprak ile örtülü evler ve bakınılı haneler vardır ki bunların tamamı 21 adet mahallededir.
Bu mahalleler: Ulucami Mahallesi, Küçük Minare Mahallesi,
Dutlu Pınar Mahallesi, Mumcu Ömer Mahallesi, Yeni Mahalle,
Tabalıane Mahallesi, Pazar Mahallesi, Tekke Mahallesi, Paşa
Mahallesi, Kethüda Mahallesi. Bildiğimiz mahalleler bunlardır. Bu anılanmahalleleriniçinde bulunan,
Zile saraylarının özellikleri: Evvela Ferruh Çavuş Sarayı,
Murtaza Paşa Sarayı, Fazlı Paşa Sarayı, Çavuşzade Mehmed
Paşa Sarayı, Voyvoda Sarayı, Kadı Sarayı bakınılı saraylar
bunlardır. Bu derece geniş olan büyük şehir içinde,
Zile camilerinin anlatılması: Tamamı 75 adet eski ibadethanelerdir. Evvela Yukarı Kale Camii ve Ulucamii minarelidir. Ve
Tabalıane Camii, Dutlu Pınar Camii, Kuyumcu Ömer Ağa Camii
ve Boyacı Hasan Ağa Camii yakın zamanda yapılmıştır ama
bakınılı ve aydınlık güzel bir camidir.
330
Küçük Ma (---) Camii, Arnavut Camii, Alaca Mescit Camii,
[9Jb] Zincirli Kuyu Ca~ii, Kadı Mahallesi Camii ve Yeni Mahalle Camii. Bildiğimiz eski ibadethaneler bunlardır. Bunlardan
başka 64 adet mahalle mescidleri vardır.
Yedi camide dershanesi, talebeleri ve dersiamları vardır,
ama özel darülhadisi yoktur, ama toplam 12 adet ebced okuyan
sıbyan mektepleri vardır
Toplam 3 adet hamarnı vardır. Evvela Pazaryeri Hamarnı
çiftedir, Tekke Hamarnı çiftedir ve Paşa Hamarnı gayet rahat ve
iç açıcı güzel hamamdır. Bunlardan başka 21 saray hamamları
o
vardır.
Hepsi üç adet tüccar hanlarıdır. Bunlardan Behram Ağa Ham
ve Boyacı Hassan Ağa Ham gayet bakımlı hanlar bunlardır.
Tamamı 800 adet dükkandır, ama Şam ve Haleb Sultan
Çarşısı gibi süslü çarşı değildir, ama dört kapılı bir bakımlı bedesteni vardır. Suyu ve havasının tatlı olduğundan bu şehrin
mahbub ve mahbubesi gayet meşhurdur. Halkı tamamen Türkistan
halkıdır ve reayaları Ermenilerdir.
Beğenilenlerinden; bağ ve bahçesi ta Tekke Köyü'ne varır İrem
Bağları vardır. Armudu ve sirgi üzümü gayet meşhurdur .
................ (1.5 satır boş) ................ .
Zile ziyaret yerlerinin anlatılması: (---) (---) (---) (---) (---)
(---) (---) ( ---) (---) (---) (---)
Bu Zile şehrini gezip dolaştıktan sonra kuzey tarafa (---) saatte,
Kazankaya menzili: Sivas eyaletinde Zile hükmünde bakımlı
köydür. Ondan yine kuzey tarafa (---) saatte,
Sunkuroğlu Köyü: Bozok sancağı sınırında değİrınenli evliya
nazargahı bakımlı bir köydür. Bir hayır başına kurulmuş şenlikli
beldedir. Oradan yine kuzey tarafa (---) saatte,
Elvan Çelebi Köyü menzili: Hüseyin Ovası bu yer yakınında
dır ki Bozok sancağı kazasındadır. Gayet bakımlı köydür, Zira
Sivas eyaletinde meşhur ziyaretli köydür.
Hazret-i Elvan Çelebi ziyaret yeri
.................. (1.5 satır boş)
Oradan yi~e kuzey tarafa 4 saatte,
331
Çorum Kalesi menzilinin anlatılması
Sivas eyaletinde sancakbeyi tahhdır. 150 akçe kazası, kalesi
bütün yapılarıyla 1057 [1647] tarihinde Erzurum seyahati dönüşünde Defterdarzade Mehmed Paşa ile serseri gezerken bu Çorum'un bütün özellikleri ayrıntılarıyla yazılmıştır, fihriste
bakılsın. Oradan yine kuzey tarafa (---) saatte,
(-:--) şehri yani İskilip Kalesi'nin özellikleri
isimlendirilmesinin sebebi (---) (---) (---) (---) (---) (---) (---)
(---) (---) (---) dir. Kurucusu (---) dur. Selçuklular'dan Sultan
Alaeddin fethidir. Daha sonra 817 [1414] tarihinde Etrak şerlileri
elinden Çelebi Sultan Mehmed fethidir. Zira bu tarafların
eşkıyaları Timur olayında isyan ederek yüzlerce bakımlı beldeleri ve sağlam kaleleri zabt u rabt ettiler. Daha sonra hepsini
Çelebi Mehmed Han yeniden feth etti. Daha sonra Süleyman Han
yazımı üzere Sivas eyaletinde ve Çorum toprağında Asitane-i saadette şeyhülislamiara hass-ı hümayiln tayin olunup ayrılmış
hasdır. Bütün gelirleri şeyhülislamiara gider ve 150 akçe şerif
kazadır. Tamamı (---) adet köyleri var. Sipah kethüdayeri,
yeniçeri serdarı, şehir subaşısı ve şehir kethüdası vardır.
İskilip Kalesi'nin şekilleri: Göklere doğru uzanmış yüksek bir
dağın en yüksek yerinde bütün burçları ve beden dişleri yontma taş
ile yapılmış altıgen şeklinde bir kapılı yüksek kaledir. Kale
içinde (---) (---) (---) (---) (---) (---) (---) (---) (---) (---) , ama aşağı
şehri bir dereli ve bağlı ve bahçeli yerde kurulmuş cümle(---) adet
hak-i pak ile mestilr haneli ma'milr şehirdir, ama ol kadar
müzeyyen ve kebi'r değildir. Cümle (---) adet mihrabdır. Evvela
çarşı içinde (---) (---) .
................ (1 satır boş) ................ .
Alimleri gayet çok olduğundan her camide medresesi, müderrisleri ve öğrencileri vardır. Zira heva ve heves yeri değildir,
ilim ü hilm yurdudur. Zira yetkin ve temiz çocukları ve 300 adet
Kur'an hafızı vardır. [92a] Toplam 40 adet ebced okuyan sıbyan
mektepleri vardır (---) (---) (---) (---) (---) (---) (---) (---) .
Ve toplam (---) adet aydınlık hamarnı vardır (---) (---) (---)
( ---) (---) ( ---)
Ve
tamamı
( ---) ( ---)
332
(---) adet tüccar
hanları vardır
(---) (---) (---) (---)
Ve hepsi (---) adet çarsı-pazar ve dükka.nlar vardır, ama bedesteni yoktur ve gayri-şehir çarşısı gibi süslü değildir.
Yer yer mahbub ve mahbubesi vardır. Gerçi Etrak şehridir,
ama halkı halkdan münzevilerdir (köşesine çekilip kimse ile
görüşmeyen). Hatta Murtaza Paşa efendimizi kondurmamak istediler. Reayasına rağmen hakareten üç gün konaklayıp bedavadan
yiyip içip konup göçdü. Beğenilenlerinden,
................ (1.5
satır boş)
................ .
İskilip ziyaret yerlerinin anlatılması
Tarikat nurlarının mazharı, hakikat sırlarının keşfedicisi,
din denizinin yüzgeci ve Gönül gözü incisinin deryası Büyük Şeyh
Hazret-i Muhyiddin el-İskilibi. Allah sırrını aziz etsin: Aşağı
şehir dışında gömülüdür ki bütün halkın dolaştığı bir ziyaret yeridir.
İlim ve hikmet hazinesi, hilm (yumuşak huylu) yeganesi,
sırların mahremi ve iyilerin öncüsü Şeyh Hazret-i Muslihiddin
ibn Attar ziyaret yeri. Bu aziz hazretleri Akşemseddin halifesindendir ve Keskin Nahiyesi'nde gömülüdür. Şeyh Hamza-yı Şam!
ve Karahisar-ı Sahib'de gömülü olan Şeyh Abdurrahim-i Mısri
ve Şeyh İbrahim Tennur1. Bu dört halife Akşemseddin'in izinleriyle halvete girip önce İbrahim Tennuri post sahibi oldu. Daha
sonra bu Muslihiddin-i İskilib1 tarikat önderi oldu. Ondan sonra
Şeyh Hamza-yı Şam!, ondan sonra da Abdurı;·ahim-i Mısd irşad
sahibi oldu, ama bu Şeyh Muslihiddin-i İskilibf 40.000 müride
sahip olup kutupluğa ayak basmış büyük velilerdendir. Hala bu
zat İskilip şehri içinde gömülü olup bütün halkın ziyaret ettiği bir
yerdir.
Şeyh Fahreddin-i İskilibi, Yavs1 derler. Ali Kuşçu'nun damadıdır ve Ebussuud'un atasıdır. 903 [1496-97] yılında vefat
etmiştir ve bu İskilip'de gömülüdiir. Allah sırrını aziz etsin.
Daha sonra bu şehirden kalkıp yine kuzey tarafa (---) saatte
lokmacılık ederek(---) (---) (---) (---) (---) (---) (---) (---). Oradan
yine kuzeye (---) saatte,
Eski şehir Merzifon Kalesi'nin anlatılması: Paşa efendimiz
Tabanıyassı silahdan Dilaver Ağa hanesinde konuk olup üç gün
konaklamakJf~rman olundu. Daha önce bu şehrin özellikleri 1057
[1647] senesir:ı.de Defterdarzade ile Erzurum'dan gelişte ayrıntıla.,.
'
r
333
rıyla yazılmıştır.
Yeniden yazılması gerekli değildir. Oradan
batı tarafa (---) saatte,
Murtaza Paşa Çiftliği menzili: Sivas'da iken reaya ve heraya
ağasıyla 200 kese olup kale gibi büyük bir çiftliktir. Oradan yine
batıya (---) saat gidip,
Harap kale Gümüş şehri: Daha önce Defterdarzade Mehmed
Paşa ile geçtiğimizde bakımlı idi. Hala o kadar marnur değil idi,
ama kalesi halk zulmünden emin olup gümüş hanesi emini de mutlak emin olurdu. Oradan batı tarafa bir öz (vadi} içinde gidip,
Dankaza Köyü menzili: Bakımlı köydür. Giimüş Kazası
toprağındadır. Bumahalde Köse Şaban Paşa Çiftliği'nde üç gün
konaklamayı ferman ettikde hakir Kızılırmağı gizlice geçmek
için hizmetçileri ve kölelerirole Dankaza Köyü'nden kalkıp bir öz
içinde bağlı ve bahçeli yerde (---) saatte giderken,
Hakir Evliya'nın başından geçenler: Kuşluk vaktinde at üzere
virdlerimi (okunması adet olan kuran cüzleri) ve zikirlerimi okuyup giderken Sührab adındaki kölem,
"Ağa! Önümüzden dört salt ·(yalnız) atlı gelir" deyince baktım, dört küheylan atlı ve dev heybetli gelmede ve silahlarına
davranmada.
·
Hakir baş aşağı gitmede, onlar yokuş yukarı gelmededirler.
Hak1r kölelerime "Silahlarınıza mukayyet olun" diye tenbih
edip birbirimize yakın olmada iken onu gördük; sağ tarafımızdan
dört atlı daha pür silah fitilieri ellerinde üzerimizde gelmede,
ama daha önce görünen dört atlı hemen dal-mızrak dördü bir hamleden saldırarak biri hakfri mızrak altına aldı.
Hakfr okluğuma el atınca biri üzerime at yıkıp bir mızrağı
nasıl salladı, ancak Tanrı'ya hamd olsun isabet etmedi.
Öbürleri seyishanelere sarılınca hakfr [92b] yine hizmetçilerirole "Allah!" deyip hücum ettikde seyishaneleri bırakıp
hepsi birden hakirin üstüne saldırarak bir kaç kurşun attılar, ama
asla isabet etmedi, ama gördüm ki hizmetçilerimden bana yardım
·eder yok.
Hemen "Firaren an tevali'l-kesürtit" diye gramerciler kuralı
üzere kesretten kaçıp (---} suresindeki ayet; "... Elinizle kendinizi
tehlikeye atmayınız ... " [Bakara, 195] nassı üzere kendimi tehlikeye atmayıp hizmetçilerirole kaçarken ardırnca bir İpşir mızrağı
atıp zemine üç karış geçip altımdaki saba rüzgarı gibi hızlı atıma
bütün gayretirole ökçe vurup kaçarken sağ tarafımızda bir bağ
334
içinde dört atlı daha belli olup ellerindeki peştemaller ile
üzümleri bırakıp dal-kılıç üzerime gelip elimizi kaldırmaya
gücümüz olmayıpattan aşağı başaşağı tekerlendik.
Sekiz kölemizin dördü kaçıp diğer dört köle ile bu hakiri ellerimi kollarımı altımda kısrağa biri binip hakiri bir başka ata
bindirip kölelerimle derbeste,
"Aşm beye götürelim! Yok öldürelim! Yok elbisesini soyup
bırakalım!" diye nice türlü sözler ettiler. Hakir,
"Gaziler bu kadar malımı ve kölelerimi aldınız. Allah aşkına
olsun canıma kıyman!" dedim. Biri,
"Bre malını kim aldı? Biz bağda üzüm yemeye geldik" deyince,
"İşte malımı götürüyorlar" dedim. Hemen biri,
"Bre bakalım bu avı alanlar bizden midir? Bre Habib sen bunları bir hoşca beye götür! isterse boyunlarını vurup atların alsın,
isterse serbest bıraksm" diye üçü bizim yenildiğimiz yere at bıra
kıp gittiler.
Onların bir adamı bizim beşimizi eşimizle bağlayıp bağlar
içinde az üzerinde götürmede. Bin adım kadar gitmeden onu
gördüm; bir çemenzar vadi içinde 15 adet küçük çadırlar kurulmuş.
Hakfr,
"Şehbazım bu çadırlar nedir kim?" dedim. O yiğit,
"Bizim Çomar Bey'dir" dedi.
Hemen canım başıma gelip yüz bin hamd ü sena edip,
"İlahi! Sen kalbierin fatihisin" diye son~uz şükürler ve
sayısız hamdler ettim. Zira bu hakiri Şam-ı Şerif'den. Murtaza
Paşa ulakhk ile Asitane-i Saadete gönderdiğinde Sadrazam Murad Paşa ile Gürcü Nebf, Katırcıoğlu ve Çomar Bölükbaşı ceng edip
yenilmiş olarak Gürcü Neb1, Katırcıoğlu ve Çomar Bölükbaşı'ya
rast gelip Şam-ı şerife götürüp Murtaza Paşa efendimize Bölükbaşı yazdırmıştım ve Dürzü vilayetinde de birlikte idik. Sivas
mansıbmda da birlikte olup Niksar subaşısı idi. Bu kadar hukukumuz var. Daha sonra,
Çomar Bölükbaşı isyanının sebebi: Murtaza Paşa efendi~iz
cennet benzeri Şam Dağları'nda Dürzller ile ceng ettiğinde bu
Çomar Bölükbaşı'nın o cengde ettiği yiğitliği bir meydan eri ve silah sahibi bir pehlivan etmemiştir. Onun karşılığında Murtaza
Paşa efendim~ Sivas valisi olduğunda Çomar Bölükbaşı'ya Niksar voyvodalığını 150 yiğidinin ulufeleri altmda bağışlamıştı.
335
Altı
aydan Niksar subaşılığını Çomar üzerinden Tabanı
yassılı Merzifonlu Dilaver Ağa alıp zabt ettiğinde Çarnar'ın
muhasebesini görmüş, o zaman Çomar,
"Bu subaşılık benim bayrağım altındaki yiğitlerimin ulufesi
altında sadaka olunmuştur" demişti. Fakat asla feryadına bakınayıp Çomar Bölükbaşı'yı ile Niksar şehri içinde haps edip bu
kadar malını menalini muhasebesi altına almıştı.
Çomar Bölükbaşı 150 bahadır yiğidiyle ancak birer atlarıyla
kalıp gönül yaralarıyla Niksar şehrinden Sivas'a gelip Murtaza
Paşa'ya şikayet ederek,
"Devletli vezir! Niksar'ı benim bayrağım yiğitleri ulufesi
altında bağışlamıştınız. Şimdi beni Dilaver Ağa bu hale kodu"
deyince Murtaza Paşa,
"Öyle olur hala subaşılığı Dilaver Ağa'ya verdim ben muhasebeyi ondan eksiksiz alırım" deyince Çomar Bölükbaşı,
"Balık baştan kokar, haberin sıhhatini Lokman'dan aldım"
deyip bir nezaketle Sivas'dan çıkarak bir gecede ılgar ile Merzifon'da Dilaver Ağa'nın çiftliğin basıp bu kadar mal alıp çiftlik
kethüdasını asıp cariyelerine çirkin fiil çektirip bu kadar koyunları reayalarının gözleri önünde [93a] kurban edip namlı
küheylan atlara binip çiftliği ateşe vurup dağ beyi olup isyana
başlayıp Niksar'da alınan malının 70.000 kadar fazlasını
aldıktan sonra tam olarak haramlliğe başladı. Ta ki Murtaza
Paşa Sivas'dan aziedilip Murtaza Paşa bu Merzifon şehrine gelince Çomar Bölükbaşı Murtaza Paşa'yı Direklibel'den Osmancık
şehri üzere gider düşüncesinde olup Kızılırmak'da saklanarak 700
yiğit ile Diyarbakır'dan aziedilmiş olan Saçbağı Paşa'yı beklermiş.
Tanrı'nın
hikmeti. Bu hakir bilmeden onların haşeratı ateşine
yanıp bu kadar malım gidip eli kolu bağlanarak dört adet hizmetkarlarım ile Çomar Bölükbaşı huzuruna giderim, ama içimi
rahatlatan husus var. Bizi bağlayarak Çomar'a götürmeye
görevli bir nefer yiğide,
"Şahbazım koç başın için olsun ve .taşıdığın silah hakkı için
olsun, yol erkanınızda başka çıktığınız zaman kulağınıza fıslanan
söz için olsun sana sözden söz attım. Beni bizim Bölükbaşı Çomar
huzuruna böyle bağlı götürme, ayıptır! 'Niçin böyle verilip
bağlandın?' diye bizi yola çeker" dediğimde hemen o yiğit,
"Be sen Sarıca'dan silahlı mısın?" dedi.
336
"Evet! Melek Ahmed Paşalı Serçeşme Zıpır Bölükbaşı'dan
silahlı olup Bağdad derneğinde başka çıktım" deyince hemen
atıyla yanıma gelip,
"Nefes sözünden sana söz attım, sakın el kaldırma" dedi.
Hakir,
"Sözüm pir sözü olsun" deyince hemen haklrin elini çözüp birbiderimizle öpüştük.
Haklr öbür kölelerimin ellerini çözüp o yere yakın hemen
Çomar Bölükbaşı çadırları içine girerek at bırakıp Çomar Bey'in
çadırı önünde attan indik.
Çomar Bölükbaşı hakiri görünce çadırından dışarı çıkarak
hakiri bağrına basınca hemen içimin yanmasından iki gözlerim
ıslanarak,
"Aman kardaş, silahdaş ve yoldaş, sırdaş! İki seyishane
malımı senin tabiierin işte şu bayırda alıp gittiler. Dört yiğit de
beni ansızın basıp elimi kolumu bağlayarak bu yiğide teslim ettiler. Bu yiğit beni üstadımızın silahı berekatıyla nefes verip azat
edip sana getirdi. Sarıca amanı olsun bana malım!" diye sızıanın
ca bizi getiren yiğide,
"Bre Habib! Niçesi oldu?" diye sorunca hisse alınarak
hikayeyi bir bir anlattı. Hemen at isteyip eğersiz binerek 300 kadar ateş gibi yiğit ile hakfr birlikte gidip,
"Evliya Çelebi elem çekme. Helal malın ise yabana gitmez"
diye gönlüme teselli verip,
"Hemen bize ceng edip malın alındığı yeri göster, biz onların
izinden tozundan buluruz" deyip ılgar ile giderken onu gördük;
karşı tarafımızdan yokuş aşağı üç yiğit gelip biri attan aşağı inerek Çomar'ın dizin öpüp,
"Beyim, alışamın çadırlarda Meyremoğlu, Sincanlı Hüseyin
ve Tokatlı Ali yolumuza söz atıp sabah lanet okuyup gittiler. Onlara dört yiğidimiz de katılıp sekiz adam olup kaçtılar. Bu beye
de rast gelip iki seyishanesini ve dört kölesini aldılar. Bu yiğit
onlar ile ceng ede ede sekiz adam ile başa çıkamadı. Bir bağ iç!nde
biz üzüm yerken bu yiğit üzerimize gelip ansızdan dizgirüne
yapışıp bağlı size gönderdik. Biz de Meyremoğlu'na doğru bu
yiğidin malına gittik. Biz onlara varınca bize pay vermeyip
üçümüze silah çektiler, ancak biz onlara silah kaldırmadık, yoldan taş kop;;ırmadık. İşte bizim Şıvka Ali'yi yaraladılar. Malı
337
dağa
götürüp pay etseler gerek. Malı dağda gömmeden yetişelim!"
deyince,
"Bre bre hay!." deyip dörtnala kurt lingi at bırakıp bir saat
ılgar ile giderken onu gördük; sekiz kişi, bizim ileri varan yiğitle
timize at bırakıp Allah köpeği domuza musallat etsin (itin dişi
damuzun derisine) sözü uyarınca birbirlerine girdiler. Çomar'dan
bir yiğit ölüp geriden ,de birkaç atlı yetişip sekizini de ortaya
aldılar. Daha önce haklre mızrak atan melunun elini kolunu
bağlayarak Çomar huzuruna getirdiler.
"Bre seyishanelere yetişin!" deyip nice atlılar seğirterek bir
orman içinde seyishaneleri bulup dört adet kölemle Çomar önüne
getirdiler. Tanrı'ya hamd olsun orada iki seyishane (yük beygiri)
yükü malımı dört kölerole teslim etti. [93b]
Hakfrin esvabını alan yiğitlerin sekizini ·de önüne getirip,
"Bre kahbeler! Ahşam çadırlarda niçin Ocağa söz ahp lanet
okuyup sabahısı kaçıp bu yiğit ile döğüşüp iki seyishane malını
aldınız ve ardınızca varan silahdaşlarınıza kılıç kaldırıp Çömez
Hüseyin'i parelediniz" deyince,
"Öyle olur beyim yiğitliktir. Canımızdan usandık. Murtaza
Paşa denizler gibi askerle geliyor, bizi bir yerde çevirir diye korkumuzdan nara ahp kaçarken bu yiğide rast gelip elleşerek atı
yeğin imiş, kendi kaçtı, malını aldık, böyle olur" deyince Çomar,
"Dayılar bu kahpelere ne lazım?" deyince hepsi birden,
"Yolsuz düşüp ahid bozdular, yolumuza söz atıp lanet ettiler.
Bunlara ibret için pareleriz" deyince aman diyesiye kalmadı,
hepsi birden sekiz kişiye kılıç üşürüp sekiz yiğidi pare pare eylediler.
İkisinin atiarını ve silahlarını hak1re hibe eyleyip iki saatte
çadırlarına gelerek bir gece orada konuk olup safa ederken Murtaza Paşa'nın Direklibel üzere gitmeyip bu semtte Kızılırmak
geçidinden geçmeye niyetlendiği haberini çaşıtları (casusları) getirince herrien o gece bütün çadırlarını bozarak ağırlıklarını
yükletip Murtaza Paşa önünden bir tarafa savuşmaya karar verdi.
Hakire bir kemer guruş, sekiz köleme ellişer guruş ve öldürülenlerio birer atıarını verip hakfr ile öpüşerek ekmek ve tuz hakkını
helalleşi p,
"Murtaza Paşa efendimizin ayağını öperim, emanet olsun, benim efendimdir" deyip kendisi Kızılırmak tarafında Çorum'a
doğru gitti.
338
Bu başımdan geçenlerin anlatılmasının anlamı odur ki bu
hakfr Şam'a ılgar ile gelirken Çomar Üsküdar cenginde bozulup
başı korkusundan dağlarda gezerken Akşehir yakınında Çomar'a
rast gelip Şam'da Murtaza Paşa efendimize getirip bayrak açtırıp
sanki bir iyilik eyledik. Tanrı'nın hikmeti o iyilik karşısında
Cenab-ı İzzet onların elinden bizi malımızia canımızla kurtardı.
Sözün kısası insanlarla görüşüp kaynaşanlar kimselere iyilik eylemek gerektir. Şahidi'nin mısraı:
Yoktur iki alemde iylik gibi sermaye
Diğer Şahid1 mısraı:
Kamuya sen iylik eyle sana
öğüd işte
benden
demişler.
Acaip öğüt!..
Ondan hak1r Kızılırmak Nehri menzili kenarında konakladım. Ertesi gün Murtaza Paşa efendimiz gelip,
"Bre Evliya Efendi, şükür sağlığa! Bre seyishanelerin (yük
beygirlerin) ile malın ve kölelerin nece oldu?" dedi.
"Tanrı'ya hamdolsun! Sultanımın yüce himmetisayesinde bir
habbem kaybolmayıp bir kemer guruş ve kölelerime sekiz baş
silahlarıyla küheylan atlar ve yine kölelerime ellişer guruş
bağışladılar. Hakfre kasd edip malımı alanların sekizini de kılıç
üşürüp pare pare ettirip intikam aldırdım" Beyt:
Eğerçi
gerçi müşkildir kişi dünyada kam almak
Bütün dünya değer ama adüvdan intikam almak
diye bu beyti okuduktan sonra nasıl ceng edip nice aman deyip
nasıl kaçtığımı ve nasıl yakayı ele verdiğimi, nice Çomar'a gelip
ılgar ile malımın üzerine gidip hasımlarıma yetişip nice Çomarlıyla ceng edip hasımlarımı pare pare ettiğimi bir bir paşaya
anlatınca gülrnekten kararı kalmayıp çok hoşlanarak,
"imdi Evliya Çelebi, er oğlusun. Cenab-ı Bari kuş canını kurtardı. Senin ilmin ve yumuşak huyluluğun berekatıyla ve Çomar'a
iyilik edip Akşehir'den Şam'da bana getirip yapıştırıp iyiliğin
karşılığında Cenab-ı Hak seni kurtardı. O saat sen ceng e'dip
malllarıyın ve köleleriyin gittiği haberi gelince dağlara, beliere
ve yollara adam gönderip beş saatten sonra köy halkından adamlar gelip,
"Sultanım sizin ağanız ile Çomar Bölükbaşı gelip ağanızın
malını alan yine kendinden kaçan Çomar adamlarıymış. Onlara
..
339
yetişip
niçin bensiz haramilik edersiz diye sekizini de pare pare
edip ağamza kölelerin seyishanelerini verip Kızılırınağa doğru
gitti" diye haber getirdiler.
Şimdi bu mahalle gelirken seninle ceng eden haramllerin sekizinin de leşleri pare pare yol üzere yatıp bu gece nice yerlerini
kurtlar, tilki ve çakallar yemiş.
"Evliya'nın hışmına uğrayanlardır, şunları bir köşeye defn
edin" diye köy halkına bağışlarda bulunup,
"Bu mahalde seni, Tanrı'ya hamd olsun selamet ve sıhhatte
gördük" diye bu hikayeyi Murtaza Paşa efendimiz anlatınca,
"Sultanım, Çomar bendeniz mübarek ayağınızın tozuna yüz
sürüp selamlar söyledi. 'Ben efendimin garibi idim. Efendimden
Niksar maddesi için Dilaver Ağa beni ayırdı. Allah onu din ve
imanından ayırsın! Ben de ondan intikam alıp çifttiğini yakıp
malından mülkünden ayırdım, ama efendimden ayrıldığıma
ağlarım. Hak canımı onun kapısında ala' diye ağlayıp, suçumu affedip beni kapısına ala" diye rica etti diye hak1r Murtaza
Paşa'nın eteğini öptüm. Murtaza Paşa,
"Evliya Efendi, şimdi biz Asitane-i [94a] saadete gideriz, o
gibi kötülenen ve itharn edilen hararnı yanımızda olamaz, ama
inşaallah ya Haleb ve Şam, Erzurum, Diyarbakır ve Bağdad eyaIetleri nasip olursa senin hatırın için alalım" diye söz verdi.
Ondan sonra Kızılırmağı geçmeye başlayıp hayli sıkıntı
çektik, ama 1057 [1647]'de Defterdarzade ile geçtiğimiz kadar
zorluk çekilmedi. Ancak beş adam boğulup bazı ağaların ağırlık
ları yıkıldı, ancak yine kurtuldu. Nice ağalar da Çaşnigir
Köprüsü tarafına gittiler. Paşa efendimizle Tanrı'ya hamd olsun
selametle ırmağı geçip nehir kıyısında,
Kurtlar Sarayı Kasabası menzili: Defterdarzade ile geçtiği
ınizde Çankırı sancağı toprağında Kalecik Kazası'nda Çankırı
subaşılığı olduğu yukarıda ayrıntılarıyla yazılmıştır. Oradan
yine kuzey tarafa 6 saatte,
Boyalı Köyü menzili: Bu da Çankırı toprağında bakımlı
köydür. Oradan yine kuzey tarafa (---) saatte,
Arslan Paşa Çiftliği Köyü menzili: Kale gibi bir çiftliktir.
Oradan kuzeye (---) saatte,
340
Kalesi, yani Kankırı
(Çankırı) surunun anlatılması
isimlendirilmesinin sebebi (---) (---) (---) (---) (---) (---) (---)
(---) ve yapıcısı (---) (---) (---) (---) (---) (---) (---) (---) dır. Kalecik Kalesi sol tarafında Keskin salıralarında bir konak yerde
kalıp bu Çankırı Kalesi Kalecik'in doğusunda dağlık ve Türkistan
içinde kalıp Türkistan vilayetidir. (---) tarihinde Kastamonu
hakimi Kötürüm Muharrem adındakimelik Bursa Rum tekfuru
elinden feth edip daha sonra Türk eşkıyası elinden Yıldırım Han
fethidir.
Daha sonra Çelebi Sultan Mehmed Han 822 [1419] tarihinde
feth etmiştir. Anadolu eyaletinde sancakbeyi tahtıdır. Beyinin
hassı 258.081 akçedir. 7 zeamet ve 381 tirnar var. Alaybeyisi,
çeribaşısı ve yüzbaşısı vardır. Kanun üzere cebelüleri ile beyinin
sancağı altında toplam 1.500 asker olur ve 300 payesiyle şerif kaKeskinkırı
zadır.
N ahiyesi toplam (---) adet bakımlı ve şenlikli köylerdir.
Üçdivan, Dörtdivan, Yedidivan, Kızılöz, Alacaöz ve Alacamescit
divanlarına varınca on iki divan nahiyeleri vardır.
Bu nahiyelerden kadıya her sene 3.000 guruş gelir. Beyine
10.000 guruş hasıl olur, ama şerli, belalı, şeytan, fesat ve iblis
kavmi vardır, ama sipah yeri olduğundan kethüdayeri, yeniçeri
serdarı, müftüsü, nakibi, muhtesibi, şehir kethüdası ve şehir
subaşısı vardır.
Çankırı Kalesi'niıı şekilleri:
Bir (---) yer<;ie dörtgen şekilli
taşyapı bir küçük kaledir. (---) yönünde bir kapısı var. Kale
içinde (---) (---) (---) (---)
Çankırı varoşunun anlatılması: Bir geniş ovada bağlı ve
bahçeli 4.000 adet (---) örtülü bakımlı hanelerdir.
Ve toplam (---) adet mahalle ve toplam (---) adet mihraptır.
Bunlardan çarşı içinde kalabalık cemaate sahip Sultan Süleyman
Han camii bir ınİnareli ve kurşun ile örtülü bir süslü ve bakımlı
cami dir.
................ (1 satır boş) ............... .
Geri kalanı mescitlerdir.
Tamamı (---) adet sıbyan mektebidir. (---) (---) (---) (---) (---)
(---) (--~) (---) (---) ( ---) ( ---)
341
Hepsi (---) adet
derviş
tekkeleridir. (---) (---) (---) (---) (---)
(---) ( ---) (---) (---) (---) (---)
Hepsi (---) adet
handır.
(---) (---) (---) (---) (---) (---) (---)
(---) (---) (---) (---) (---) (---)
Tamamı
hamamdır.
(---) adet
(---) (---) (---) (---) (---) (---)
(---) (---) (---) (---) (---) (---)
Hepsi (-'--) adet d ükkandır. (---) (---) (---) (---) (---) (---) (---)
(---) (---) (---) (---) ( ---) (---)
Suyu ve
havası tatlıdır.
(---) (---) (---) (---) (---) (---) (---)
( ---) (---) (---) (---) (---) ( ---)
Beğenilenlerinden
beyaz
ekmeği
ve pirinç
bozası
(---) (---)
(---) (---) (---) (---) (---) (---)
Halkı
gayet garip
dostlarıdır
(---) (---) (---) (---) (---) (---)
( ---) ( ---) (---) ( ---) (---)
Çankırı
ziyaret yerleri (---) (---) (---) (---) (---) (---) (---) (---)
(---) (---) (---) (---) [94b]
Çankırı'dan doğu
ve kuzey yönüne (---) saatte Tosya Kalesi
menzili, oradan,
Gerede Kasabası menzili: Bu mahalde anayoldan çıkıp sol tarafta dağlar içinde Çankırı sancağında Alacamescit Köyü menzili, oradan Kızılöz menzili, oradan Dörtdivan menzili.
Daha önce(---) tarihinde Defterdarzade Mehmed Paşa ile Erzurum seyahatine giderken bu yazılan menziller ta Tosya Kalesi'ne varıncaya kadar köyleri, kasabaları, dere ve tepeleriyle
ayrıntılı olarak yazılmıştır. Oradan,
Çağa
Gölü menzilinin özellikleri
Anadolu eyaletinde Bolu sancağı toprağında Çağa Kasabası;
150 akçe kazadır ve nahiyesi (---) köydür. Kethüdayeri ve serdan
Gergen'de oturur subaşısı vardır. Gayet bakımlı ve şenlikli bağlı
ve bahçeli marnur köyleri vardır. Kasabasında camii, ham, hamamı, mescitleri ve bakımlı küçük çarşısı vardır. Çağa şehri yayı
derler bir çeşit yayı çok beğenilir ki karada ve denizde seyahat
eden kimseler kullanır. Asla başları bir tarafa yılıkmaz
(eğilmez) ve yenleri birbirine kavuşsa ıvanmaz (kırılmaz} bir tür
köten yayı olur. Ve acarlı zilisi yani halısı, nefneci yani zateri
(geyikotu) ve yel otu, yani eğirotu olur. Bu çeşit dilleri ve ağızları
olan Türkmenleri olur.
342
Çağa
Gölü'nün anlatılması: Dört tarafı 47 pare köyler ile
çevrili bakımlı ve şenlikli abıhayattan nişan verir bir göldür.
Büyüklüğü fırdolayı ll mildir. İçinde adası yoktur. Derinliği 20
kulaçdır. Tatlı su olduğundan etrafında olan köylerin halkı tamamen bu göl kenarında çamaşırlarını yıkarlar, asla sabun
sürmeden üç kere bir gömleği yıkasalar beyaz pamuk gülü gibi olur.
Gölün beğenilenleri: Yedi çeşit balıkları olur her biri beşer
onar okka turna, sazan, yilan ve alabalığının her türlüsü olur ki
asla balık kokusu olmaz ve ne kadar yense asla ağırlık vermeyip
yangınlık ve kuruluk vermez. Gayet besleyicidir ve eti gayet tazedir. Zira balıklar, bu gölde yetişen eğirotu kökünü yerler.
Eğirin özelliği: Cenab-ı Bari bu gölde o kadar eğir kökü yaratmış ki bütün Çağa halkı eğir köklerini mevsiminde su içinden
toplayıp ipiere dizerler. Başka tüccarları vardır, bütün memleketlere yük yük götürüp ticaret ederler, gayet yararlıdır. Bir
adam yellenmeye ve mide rahatsızlığına yakalansa bu Çağa
eğirinden yemekten önce açken bir dank (bir dirhernin altıda biri)
miktarı kullansa midesi ve karnında olan yeli komaz. Yemek
iştahını kabartıp görme kuvvetini artırır ve midesini düzeltir.
Zira "Eğir ye de geğir" demişler. Gerçi Osmanlı devletindeAzak
eğiri ve Kanije eğiri meşhurdur ama bu Çağa Gölü eğiri kadar hoş,
böyle hazını kolaylaştıran eğir olmaz.
Bu yerden Murtaza Paşa efendimiz hakfri, Kastamonu diyarında (---) tarikatından Kastamonf Şaban Efendi halifesi Şeyh
İsmail Efendi azize gönderdi. Paşadan hediyeler ve harcırah
ki
alıp,
Çağa
Gölü'nden Kastamonu vilayen Bakır Küresi,
Devrekani, Taşköprü ve (---) (---)(---)gidip gezip
dolaştığımız belde, kasaba, kaleleri, şehirleri ve ibret
verici yapıları bildirir
................ (10
satır boş)
................ [95a]
Eski şehir, iğne yurdu. Bolu toprağı, Mudurnu Kalesi '
isimlendirilmesinin sebebi odur ki Yanvan Tarihi'nin yazdı
ğına göre Yanko ibn Madyan'dan sonra Hazret-i Zekeriyya aleyhisselam asrında yapıcısı Bursa tekfurunun bir bahtı kötü kızıdır.
İsmi Muduqu olduğundan Yunan diline göre bu kızın ismiyle
isimlenmiş
harap bir kaledir.
eski
343
Selçuklular zamanında Osmanoğulları'nın atası Ertuğrul bu
kaleyi nice kere yağmalamıştır, ama sarp ve sağlam bir kale
olduğundan bütün yerle bir olası küffarı kaleye sığındığından fethedilmesi nasip olmazdı. Sonunda 722 [1322] tarihinde "Evvelii
Osman" lafzı tarihtir, Osman Gazi Rum diyarına sikke ve hutbe
sahibi müstakil padişah olunca Bismillah ile ilk gazası bu Mudurnu Kalesi olmuştur. '
Bolu sancağında Yeniçeri ocağından sancak payesiyle (---)
adet yaya beyi yönetiminde muaf ve müsellem hükumettir. Ve 150
akçe payesiyle şerif kazadır. Nahiyesi (---) toplam adet bakımlı
köylerdir. Şehir subaşısı, sipah kethüdayeri ve yeniçeri serdan
vardır, ama müftü ve nakibi Bolu'dadır. Yaya beyi tarafından
muhtesibi, kapanı ve bac-ı bazarı zabt eder.
Mudurnu Kalesi'nin şekilleri: Göklere doğru yükselmiş yüksek
bir dağın tepesinde sekizgen şeklinde 20 kuleli ve bir kapılı taş
yapı bir eski yapı kararmış kalmış, yer yer burçları ve bedenleri
yıkılmış yüksek surdur. İç el olması dolayısıyla o kadar cebehanesi ve çevresinde hendeği yoktur. Ancak bir kaç şahf topu ve
yetecek kadar cebehanesi vardır, ama kale içinde (---) adet haneler ve bir cami vardır, ama çarşı Pazar, han, hamam ve imaret
yoktur. Kaleden aşağı şehre kayalardan çam oluklar ile
abıhayatlar akar.
Aşağı şehrin anlatılması:(---) Ham kenarında bir dere ve tepeli, iki tarafı kayalı, kale şehre eğimli kaya üzere bağlı ve
bahçeli, bakımlı, süslü, şirin bir şehirdir. Toplam 17 mahalle ve
3.000 adet duvarları baştan başa çam tahtası ile örtülü tamamı
ahşap levhalar ile bakımlı ve şenlikli bir marnur şehirdir. Yer
yer tek katlı ve iki katlı kargir yapı haneler vardır, ama yine
damları şindire (çatı kaplama tahtası) tahta örtülülür.
Ve tamamı (---) adet mihraptır. Evvela Aşağı çarşıda
Yıldırım Han Camii, eski yapıdır .
................ (1.5
Bundan
başkası
satır boş)
............... .
mescitlerdir.
Yıldırım Han medresesi, bir darülhadis, 13 adet darüttalim,
sıbyan mektebi, üç adet han ve (---) hamam, Hünkar Hamarnı gayet tatlı güzel hoş havalı bir yapıdır. (---) (---)
Hepsi (---) adet dükkanlardır. Genellikle iğneci dükkaniarı
çoktur. Bütün Anadolu diyarına ve diğer bölgelere bu şehirden nice
344
r
i
bin yük iğne gider. Bu şehrin küçüğü ve büyüğü iğneciler olduğundan
bu şehrin ismine tarihçiler beldeler isimleri içinde "Dar-ı sılzen
(iğne yurdu)" derler.
Bütün iğne yapıcıların anlattıklarına göre dükkanıarda ve
hanelerimizde 1.100 adet iğne tezgahı ve hadde (madenf tel
yapmağa, mahsus çelikten mamul alet) dolapları vardır, derler.
Gerçekten de bütün kadınları da Davud sanatında iğnecilerdir.
Onun için bu şehrin "kız iğnesi" derler küçük hayal nakış iğnesi
vardır, aleınce beğenilir, ama hakfr ona hayranım öyle küçük
. iğneyi öyle çabukça yaparlar ki iğne deliğinden 500 yıllık yol
gökyüzünü seyr edenin gözü ermez ve sıkıntısı karına değmez, gayet ucuzdur. iğnesine göre en aşağısının yirmisi, bir akçeye, en
yükseğinin onu, bir akçeyedir.
Bütün halkı onunla "el-Kasibü hablbullah (Alın teriyle kazanan, Allah'ın sevgilisidir)" deyip geçinirler. Terzilerin pfri Hazret-i İdris duasıyla demircilerin pfri Hazret-i Davud duasıyla bu
iğnecilere Cenab-ı İzzet bir berekat vermiş. Zekat ve sadakalarından görme kuvvetlerinin fazla olması için bütün fukaralara
iğne dağıtırlar.
Başka
bir beğenileni: Bağlarında ceviz ağacı ciham süslemiş
tir. Şahdane (iri inci tanesi) kağıt gibi ince kabuğu olur. Badem
lezzetinde bir çeşit cevizi olur ki Mudurnu cevizi diye meşhurdur.
Başka bir beğenileni: [95b] Bütün yüksek dağları çamlık
olduğundan köylerinde ikişer kulplu çam bardakları olur. İkisini
bir eşeğe yüklerler. Onun içinden bir damla s;ıf su içen abıhayat
içmiş olur. Hind ülkesine hediye götürürler. Çam bardak diye
Hindistan'da meşhurdur. Hatta Hindistan diyarında bir kadın
kocasına gücense,
"Ben seninneni gördüm. Yohsa bana Rum'un sanevber (fıstık
çamı) kılzesinden (bardağından) abıhayat mı içirttin?" diye kocasına sitem eder.
Gerçekten de hoş, türlü türlü sanatlı çam bardakları ve ibrikleri yaparlar, meşhurdur. Bu diyarda o bardakiara boduç ve ~enek
derler. Rumeli'ye de hediye gider.
Bir başka beğenileni: Dağlarında onar arşın uzunluğunda ve
ikişer arşın genişliğinde kalın hoş levhaları olur ki bu diyara
mahsustur. iskelesi İzmit Akçaşarkıdır. Arabalar ile kereste ve
tahtaları iskelelere gelip oradan gemiyle İstanbul'a ve başka diyarlara gider. Bütün reaya ve berayası gayet rençber kavmdirler.
~
345
Ve ehl-i sünnet, verii (takva) sahibi, dindar ve garip dostudurlar.
Tamamı tevhid ehli ve namaz kılan insanlardır.
Mudurnu şehri ziyaret yerleri: Evvelii gönül gözü sahibi, Şeyh
Hazret-i Fahreddin Sultan, seçkin ve halk herkesin ziyaret yeridir. Allah sırrını aziz etsin.
Şeyh Vaiz Efendi ve Hümam Çelebi ziyareti: (---) (---) (---)
Bu şehirden kalkıp batı tarafa bakımlı ve şenlikli köyler
içinde (---) saatte gidip,
Türbeli Göynük kasabası menzili: Akşemseddin burada medfund ur. Allah sırrını aziz etsin.
Ondan Taraklı Kalesi menzili, ondan Geyve Kalesi menzili,
ondan Sahanca menzili, ondan İzmit Kalesi menzili.
Bu yukarıda yazılan menzillerin özellikleri Mudurnu şehrine
varıncaya kadar ayrıntılı olarak yazılmıştır.
Hakir bu İzmit şehrinde bütün ağırlıklarımı akrabalarımızdan Kuloğlu Mehmed Çelebi gemisine koyup kendimiz atlar ile karadan {---) saatte Gebze Kasabası menzili, oradan (---)
saatte Üsküdar şehri menzili, oradan 1060 Receb ayının 15. günü
[14.07.1650] Tanrı'ya hamd olsun 8 kölemiz, 4 hizmetçimiz, 17 baş
atlarımız ve seyishanelerimiz ile Belde-i Tayyibe, mahmiyye-i
Kostantiniyye, yani İstanbul şehrinde minnetsiz hanemize girip
ertesi günü sabahleyin Murtaza Paşa efendimizin mübarek ellerini
öpüp Kastamonu'da Şeyh İsmail Efendi hazretlerinin hediyelerini ve mektuplarını teslim ettik.
Hakire bir sarnur kafası kürk, bir kat esvap ve 100 altın
bağışlayıp bütün tayinatlarımızı da verip yine hizmetlerinde olduk.
Ertesi gün Melek Ahmed Paşa efendimize Kubbealtı'nda ikinci
vezir rütbesi sadaka olunup Sadrazam Kara Murad Paşa ile
padişah divanı hizmetinde oldular.
Ertesi gün Yeniçeri ağası Kara Çavuş'a, Bektaş Ağa'ya, Çelebi
Kul Kethüdası'na, Şeyhülislam Aziz Efendi'ye, Bahai Efendi ve
Ebu Said Efendi'ye kısacası hukukunu kazandığımız efendilerime
gidip sohbetleri şerefiyle şereflendik, ama çoğu vakitte Melek
Ahmed Paşa ile Sultan Murad asrından beri saray-ı hassada eski
hukukumuz ve annemiz tarafından eski yakınlığımız dolayısıyla
her zaman yanına varıp birkaç gece konuk olup gece ve gündüz
bütün adamları ve hizmetçileri ile hüsn-i ülfet ederdik.
346
Melek Ahmed
Paşa sadrazamlığının anlatılması
işbu 1060 Şaban'ının evvelki
günü [15.07.1650], padişah Sultan
IV. Mehmed Han Çemensoffa adlı Havemak köşkünde bütün
alimler, salihler, vezirler ve ileri gelenler ile "... İş hakkında onlara danış ... " [AI-i İmran, 159] kesin nassı üzere işlerini danışıp
cennet benzeri Bağdad hakimi Nogay oğlu Arslan Paşa öldüğü
için,
"Bağdad eyaletini kime tevcih eylesek?" diye kalabalık bir
toplulukta danışhğı için genellikle ileri gelenler ve Sadrazam
Murad Paşa,
"Padişahım, Melek Ahmed Paşa lalan henüz Bağdad'dan
gelmiştir ve Bağdad'ın ahvalini yahşı (iyi, güzel) bilmiştir ve
Acem ile yahşı geçinmiştir, ona bağışlayınız" dediler.
"Tez Melek Ahmed Paşa lalam gelsin" deyince Melek Ahmed
Paşa padişah huzuruna gelip padişah tarafından hoş karşılan
dığından sevindi. Hemen Cem yapılı padişah,
"Melek Lala! Sana yine Bağdad eyaJetini ihsan eyledim!"
deyince,
"Padişahım kabul ettim, ama yeniçerilerin halka zulüm ve
baskıları hadden aşkın olup yeniçeri ağası, Bağdad vezirleri
üzere zorbalık etmişlerdir. Onların on adet zulümlerinin
kaldırılması için fermanlar bağışlayın!" deyince padiş.ah 3 kese
altın harcırah, 50 zırh, tüfenk, 50 katar deve, 50 katar katır ve bir
Irak işi otağ ile [96a] serdarlık fermanıyla bir hil'at-ı fahire
bağışladı.
Hemen padişahın elini öpüp nice öğütlerden sonra paşa,
padişah ile ve bütün vezirler ve ileri gelenler ile vedalaşıp Sarayburnu'nda Sinan Paşa Köşkü'nden kayıklara binip Bismillah
ile Bağdad'a gitmeye Üsküdar şehrine geçildi. Sarayda konaklamhp Kaya Sultan da göç edip geldi.
Haki'r o gün Bağdad'a gitmek için Melek Ahmed Paşa efendimize intisap edip müezzinbaşılığı ve musahipliği hizmetinde oldum.
'
Kudde Kethüda müsellim ve Zühdi Efendi Düceylan hakimi
olup hakfre Rum nahiye hası bağışlanıp ulakhk ile hakfr
Bağdad'a gitmeye karar verdik. Yol hazırlıklarımızı görmeye
başlayıp hazır iken Tanrı'nın hikmeti 1060 Şaban'ının 8. günü
Cuma [05.08;rl650] günü idi, Hasodabaşı Hasan Ağa bir bostancı
sandalıyla gelip,
'
347
"Buyurun, sizi saadetlü padişah hazretleri ister!" deyince melek huylu paşa,
"Ağa hayır mıdır?" dedi. Ağa,
"Hayır, hayır. Müjdesi bizimdir!" deyince paşa ile ikisi bir
kayığa binip Sarayburnu'na doğru deniz üzerinden giderken Sarayburnu'nda Sinan Paşa köşkünden bir kayık da avanta edip gelmede; bizler varmada.
Deniz ortasında paşaya ulaştığımızda meğer Darüssaade
ağası (---) Ağa gelip paşaya,
"Mübarek olsun, hayırdır!", dedi.
Ama başka söz söylemeyip Sarayburnu'na vardığımızcia bostancıbaşı ve Harem-i Hasın diğer ileri gelenleri paşayı karşılamaya çıkmışlar.
·
Paşayı Hasbahçe'de Çemensoffa adlı yere götürdü. Orada
bütün divan erbabı, yedi kubbe veziri, şeyhülislam, iki kadıasker,
diğer ileri gelenler, musahipler ve mukarrebler (padişah gibi
kimselere hizmette yaklaşmış olanlar) mevcut olup paşaya hepsi
izzet ve ikramda bulunduklarından haklr şüphelendim ve dört tarafa bakbm. Orada Veziriazam Murad Paşa hazır değil idi. Onu
gördük saadetlü padişah gelip herkese selam vererek yüce
tahtında karar edip,
"Melek Lalam, yolun yakın olup Bağdad'a gitmekten kurtuldun. Sana mühr-i şerifimi bağışladım, kabul edesin. Valiahi
böyledir ki bir ferdin söylemesiyle ve bir kişinin kayırmasıyla
değil. Özellikle kendi düşüncemden sana mührümü verip mutlak
vekil ettim" derken Veziriazam Murad Paşa'dan mührü alıp saadetlü padişah mührü mübarek eliyle Melek Ahmed Paşa'ya
verdi. Hemen Melek Paşa yer öperek,
"Padişahım! İnci gibi sözlerinizin kabul olması için mührü
aldım, kabul ettim, ama benim işime içeriden ve dışarıdan bir
kimse mani olmayıp kimse bir habbelik şey isteyip Müslümanların işine hiçbir kimse karışmasın. Benim arz ve telhisim
olmadan bir iş olmasın. Ve hazineden bin kese borç verdiniz. Bir
büyük donanma çıkarıp Venedik küffarından bir intikam alıp
Girit Adası'na mühür ile gidip Kandiye'yi feth edelim. Ümiddir
ki padişahıma hayır dua olup din-i mübin gayretine nice işler
görüp yüz akları edelim" deyince padişah,
"İşte Murad Paşa Lalamda bin kesem var, onu tahsil edip donanma mühimmatına sarf eyle" deyince paşa,
348
"Padişahım,
o bin keseyi Murad Paşa Lalan kendü levazıma
tına mı sarf etti, yohsa din-i mübin için mi sarf etti. O bin keseyi
ben padişahıma vereyim. Murad Paşa Lalana Budin eyaletini
bağışla!" deyince ricası kabul edilerek Murad Paşa'ya Budin
bağışlandı.
Murad Paşa taze can bulup bin kese kurtulduktan başka Budin
sahibi oldu.
Paşanın istekleri üzere bütün ricaları kabul kabul olundu ve
paşanın bir işine kimse mani olup rica etmemeleri için yemin billah ve kasem tallah edip Fatiha okunduktan sonra paşa padişa
hın elini öptü.
İki sarnur hil'at-i fahire, biri biri üzere giyip yer öperek
büyük alay ile sarayına gitti. Sarayının kapı eşiğinde 100 adet
kurban kesildi. İlk başta Bağdad eyaletini Şahr Hüseyin Paşa'ya
bağışlayıp bütün eyaletlere kapıcıbaşıları mukarrernameler
götürdü. Haklr de Kıbrıs eyaleti mukerreri için (---) Paşa kapu
kethüdasından 13 kese alıp vezirin hizmetinde olduk.
Ondan devlet yaver olup baht ve talih mes'ud olup bütün devlet ileri gelenleri, ihtiyaç sahipleri gece ve gündüz saraya gelip
gitmeye başlayıp adam deryası kalabalığından sarayımızda bir
adım boş yer kalmadı. Yedi günde mal deryası akıp yedi günde
7.000 kese hasıl oldu. Sözün kısası bütün tabiler, adamları ve
haklr zeamet, [96b] timar, cehet (görev, makam) ve türlü türlü
hizmetler ile akçe almadan elimiz değmez oldu. "... Bu, Rabbimin
bana (ihsan ettiği) faziletlerdendir ... " [Nemi, 40].
Yine mühür bağışlandığı gün kızlarağasıyla padişahdan
duaname ile ferman gelip,
"İki dünya saadetinde yüzün ak olsun! Ümidim odur ki Cenab-ı
İzzet her işinde yardırnem ve destekçin ola, her işinde Feyyaz-ı
Mutlak yardımını arkadaş ede. Göreyin seni, her işe nice ihtimarola çalışıp dört elle sarılarak uğurumda nice gayret gösteresin!
Akıbetin hayr ola" diye bir kat hil' at-ı fahire ve bir yeşil renkli
çukaile sarnur kürk gelip paşa sırtına giyince bütün divan çavuşları,
'
"Hil'atin mübarek olsun ve yaşın uzun olsun. Tanrı padişaha
çok yıllar ömürler versin!" diye alkışladılar. Paşa, Darüssaade
ağasına bir kese alhn ve bir sarnur kürk bağışlayıp gitti.
Kaya Sult~!l efendimiz gayet memnun oldu. Hizmette hazır
olmayıp da başka yerde bulunan bütün ağalara 20 kese bağışladı.
349
Haklre 300 guruş hisse düştü. Ondan bütün divan erbabı sevinçler
gösterdi, bütün hizmet ehlini mutluluklar kaplayıp yaşlı ve genç,
fakir ve zengin o kadar şad oldular ki felek zühresi (Çoban
yıldızı) raksa başladı.
Paşa efendimiz mutluluk tahtında ve adalet divanında revnak ve gençlik bulup Ramazan'ın 14. Çarşamba [10.09.1650] günü
sadrazamlık kanunu üzre kola binip (devriyeye çıkmak) İstanbul
mollası önü sıra da öncü ayak naibi de önden muhtesib ağası, bu
tertip üzere büyük alay ile Unkapanı mahzeni yanında Fatih Sultan Mehmed Han'ın divanhanesinde bütün Karadeniz reislerini,
bütün somuncuları, bütün uncuları ve bütün vurguncu, karaborsacı
navluncuları toplayıp Karadeniz kıyısında Varna, Palçığ, Kavarna, Keligra, Mankalya, Karahırman, Köstence, Tolça, Beşte
pe, İsmail, Kili ve Akkirman adlı kale ve iskelelerde tahılın
kaça alındığını sorup ona göre çeşni (darphanede ayar tayini)
tuttu.
Tahılın ekmek pişirilmesi harç ve masraflarından sonra 300
dirhem beyaz ekmek parçasının bir akçeye el vermesiyle öyle
narh verdi. Besili (iyi) ete 7 akçe narh verdi.
Ondan sonra Yemiş iskelesi'nde Fatih'in sebzehane divanına
gelip bütün yiyecek ve içeceklere narh verdi.
Oradan Fatih'in yeniçeri ve muhtesib divanı çardağına gelip
orada hububattan pirinç, bakla, nohut, mercimek, keten, kına,
şeker ve kahveye ve diğer şeylere sultan narhı vererek gelip sarayında karar etti. Gecelerimiz Kadir gündüzlerimiz bayram günü
olup gece gündüz büyük işleri seyr ederdik
Melek Ahmed Paşa'nın sadrazamlığı zamanında
olan güzel işler ve kötü olayları bildirir
Evvela: Melek Ahmed Paşa efendimiz sadrazam olduğuna altı
aylık kul mevacibi (maaşı) çıkmamış idi, ama kapı arası hazinesinde 17 kese var, hemen o gün borç olarak Bektaş Ağa'dan 400
kese, Kara Yeniçeri ağasından 500 kese, Çelebi Kethüda'dan 700
kese, Alahoz'dan 100 kese, Zurnazen Defterdar Paşa'dan 1.000
kese, Kudde Kethüda'dan 1.000 kese, Kaya Sultan'dan 1.000 kese,
padişahdan 1.000 kese, Koca Valide'den 1.000 kese, Topkapılı'dan, Gümrük Emini Hasan Çelebi'den, Deli Birader'den, Mevkufatf Mehmed Efendi'den, Başbakıl<ulu Moralı Mustafa Çelebi'den, Salih Çelebi'den, kısacası üç günde 11.060 adet kese tahsil
350
edip üçüncü gün galebe (ulufe dağıtılması divanı) divanı edip
mevacib çıktığında 1.640 kese yeniçeri kaldırdığı bir padişah
devrinde olmamıştır.
Bütün padişah kulu bir kümeden mevacib kaldırdığı Kara
Mustafa Paşa sadrazamlığından beri olmamış idi. Bu minval
üzere bütün İstanbul'da olan padişah kulları muayyen maaşlarını
tamamıyla alıp bütün halk mutlu ve sevinçli oldu.
İkinci tedbir: Paşa toplam 70 yük akçe gelirler ve diğer kalemlerden hasıl olan kalemiye gelirlerini tamamıyla eksiksiz olarak
padişah hazinesine koyup aldığı borçları (karz-ı hasen) öderdi.
Hala sadrazam hassı ve büyük vezir kalemiyesinin hazineye
katılması Melek Paşa kanunu olarak kaldı.
Üçüncü tedbir: Deli Hüseyin Paşa'dan feryatçılar gelip "Girit
Adası'nda asker kalmadı" haberi gelince Osmanoğlu'nun bütün
defterhanesini katipleriyle ve defter eminiyle tamamen Hüseyin
Paşa defterhanesine gönderip,
"Her kime dirliği (devletçe verilen aylığı) lazım [97a] ise birden bine, binden yüz bine varınca Girit'e gitsin" diye bütün Osmanlı Devletini bütün bölgelerine asker sürücü kapıcıbaşılar ve
beylerbeyiler tayin olunup bir ayda Girit Adası'na yüz bin asker
geçti.
O Şevval ayında [Ekim 1650] Seline Kalesi, Aya Koron Kalesi, Miselanka Kalesi ve yedi pare kale de feth oldu.
O sene Marko kafir yüz bin cünüp askeriyle yenilip yüz bin esir
alındı, nice yüz köy ve kasabalar yağmalanıp 300 parça köy itaat
altına alınarak haraca bağlandılar. Bunların tamamı Melek Paşa
zamanında meydana gelmiştir.
Dördüncü tedbir: Girit Adası'na bir daha yardım için 3.000 sipah ve 3.000 yeniçeri kapısı edip yedi eyalet veziri eyaletleri ile
Girit Adası'na geçtiler. Girit Adası'nda Bıyıklı Mustafa Paşa'ya
bir tuğ da gönderip Serdar Hüseyin Paşa'ya Mir Mehmed ile mukarrer (yerinde bırakma) ve kılıç kaftan gitti.
Bıyıklı Mustafa Paşa'ya bir tuğ daha vardığında ö)üm
döşeğinde imiş. Tuğu görünce hamd edip şehadet kelimesi ile ruhunu teslim ederek tuğlarını baki dünya menziline dikti.
Beşinci tedbir: O kış mevsiminde herkesin görüşleriyle (---)
Kapudan Paşa'yı azl edip Rodoslu Derya Martısı Hüsam oğlu Ali
Paşa'ya vezidik ile kapudan paşalığı bağışladı. 60 adet derya
beyiyle toplam
70 parça kadırgaya 3.000 kese Girit askeri
,;.,
351
mevacibini (maaşlarını) koydu, 2.000 şedde (balya, 1 balya=205
kg) siyah barut, 70.000 kıradışka güllesi gönderip ve nice bin türlü
mühimmat, levazımat cebehaneleri ve nice bin komana (sağlam
halat), palamadar (büyük halatlar), 1.000 sipah, 2.000 yeniçeri,
1.000 cebeci ve 1.000 adet topçu askerlerini Kapudan Ali Paşa'ya
teslim etti.
O şiddetli kışta BeŞiktaş'dan Allah'a tevekkül edip bütün
derya beyleriyle firişka (serin rüzgar) uygun hava ile Allah'ın
emriyle yedi gün yedi gecede Girit Adası'nda Hanya Kalesi'ne girerek asker, cebehane ve diğer mühimmatı dökünce Serdar
Hüseyin Paşa ve bütün Müslüman gaziler taze can buldu.
Bu sırada Pençpirim oğlu 70.000 küffar ile Aya Koron
yakınında büyük ceng etti. Hayy [u] Kad!r Allah'ın emriyle
küffarın yenilgiye uğradığı haberi Melek Ahmed Paşa efendimize
gelip yine Hüseyin Paşa'ya istiklal hil' ati gitti.
Altıncı tedbir: Kapudan Ali Paşa Girit Adası'ndan zaferle gelince Tershane-i Amire'de 100 parça kadırga ve 50 parça kalyon
inşa etmeye başlandı.
Ereğli'de, Sinop ve Amasra'da, Bartın'da, Çayağzı'nda,
Balıkiağa ve Varna'da, Üsküdar, Tophane ve Bahçekapısı'nda,
Sinan Paşa Köşkü'nde, Tershane'de ve Şahkulu İskelesi'nde, bu
bütün adı geçen deniz kıyılarında kalyonlar yapılıp İstanbul, Galata ve Kasımpaşa'da Osmanlı velvele ve gulgulesi olup derya
gibi asker toplandı.
Bütün Anadolu ve Rumeli'ne asker sürücüler gidip İslam askerini İstanbul'a, Boğazhisarlara, Sakız karşısında Çeşme ve Mora
Yarımadası'n~a Benefşe Kalesi'nde nice bin asker hazır ettiler.
Ondan Valide Sultan iki kalyon, Bektaş Ağa bir kalyon, Kara
Çavuş bir kalyon, Çelebi Kethüda bir kalyon ve efendimiz Melek
Ahmed Paşa Bahçekapısı'nda büyük bir kalyon -dört anbarlı idiyaptı.
Tamam olduğunda tedbir almadan denize indirirken kalyon
sulara gömüldü. Bununla birlikte 150 adam da boğuldu. İster istemez yine bu batan kalyonu denizin derinliklerinden çıkarıp bütün
kalyon ve kadırgaları donatarak Beşiktaş'da demir attılar. Diğer mühimmat ve levazımatlarını görüp Tophane'de 1.060 adet
küçük ve büyük toplar döküldü.
Bütün gemileri pür-silah edip 43.000 askerle 180 pare kalyon,
kadırga ve 300 pare mühimmat gemilerinden şayka, karamürsel,
352
pink ve kalyonlar ümmet-i Muhammed ile dolup tamamı 500 adet
yelken oldu. 50.000 püf-silah cengaver asker olup hayır dualarla
ve övgülerle Beşiktaş'dan uygun hava ile Boğazhisar'a varıldı.
Orada da Rumeli ve Anadolu askerlerini tamamen gemilere doldurup tamamı 80.000 adet cengaver, yiğit ve hünerli askerler gemilerde hazır oldu.
Ceiayirli, Tunuslu ve Trabluslu da 40 pare gemiyle 10.000
yiğit, cesur ve korkusuz erler geldi.
Kapdan Paşa Bismillah ile uygun rüzgar ile yelkenlerini
açarak yerleri cehennem olası küffar "Ha şunda ve ha bunda" diyerek işbu (---) ayının (---) gününde (---) adlı mahalde Venedik
donanmasına Osmanoğlu donanınası rast geldi.
Öyle bir sultan cengi olmuştur ki diller ile anlatılmaz [97b] ve
kalemler ile yazılmaz. Zira bu Melek Ahmed Paşa donanınası
Osmanoğlu devrinden beri böyle bir donanma ve böyle bir seçkin istekli (seçme) asker toplanmamıştır.
Sözün kısası küffardan bir kalyon ve iki kadırga alındı. Yedi
pare gemi onlardan battı. Akşam vaktine kadar iki taraftan öyle
şiddetli çarpışmalar oldu ki denizin yüzü insan kanıyla kıpkır
mızı olup dalgalanmaya başladı.
Kötü işli murdar küffar bu içler acısı durumu görüp günbatımı
vaktinde alem gece karanlığında iken "Firaren an tevali'lkesürat" deyip önce Duka gemileri daha sonra Malta gemileri,
daha sonra Mesina gemileri birer birer kararı firara (dayanmayı
kaçmaya) çevirdi.
Daha sonra Venedik donanınası da cehennem yurtları taraflarına kaçıp bir yerde duç-karar edip (birbirine rastlaşıp) toplantı yapıp danışarak çaşıt (casus) gönderirler. Bizim Osmanoğlu
donanması,
"Küffar firar edip meydan bizde kaldı" diye gurura kapılıp
Nakşa adlı mahalde limana girip demir atarak yatarlar.
Bütün Osmanlı askerleri gemilerden dışarı çıkıp bağlara ve
bahçelere gidip dağılırlar. Kimi esvap yıkayıp her biri bir işle
meşgul.
Gemicilerin
danışma toplantısındaki
ıstılahların anlatılması
Melek Ahmed Paşa kalyonun kapdanı Kapudan Ali Paşa'ya,
"Gel kıı.pudan filandıra (uzun ve ensiz bayrak) kaldıralım.
Top atıp askeri toplayıp salpa demir edip avanta ribaçsa, tente
353
fora ve sök yelken edip alarka deryada yatalım, yahut orsa poça,
buruna ve babafinko yelken kullanıp deryada volta uralım, olmaya illa hayr" diye gemici ıstılahlarıyla nice çeşit gemili
sözleri konuştu.
Bu sözlere Kapudan Ali Paşa kulak asmayıp bu öğüt verici
sözleri kulağına küpe etmeyip,
"Bre balıkçı! Venedik küffarı ne olsa gerek?" diye mağrur bir
şekilde nice ham sözler söyler. Sonunda seher vaktinde,
"Küffarın donanması, bre geldi!" deyince bütün asker taşrada,
bütün gemilerin askerlerini toplamaya güçleri olmayıp salpa demir etmeden nice bin çapa demirlerinin halat, palamar, gomana
ve cankurtaranlarına balta urup demirler denizde kalıp denize
çıkalım derken bütün bizim gemiler biri biri üzerine düşüp can korkusu çekmede iken küffar gemileri bizim donanma içine girip cenge
başladı.
Denizde demir üzere yatan kalyon, Cezayirli ve altı pare mavunalarımız katiri ortaya alıp topa tutulmış maymuna döndürünce katirden yedi pare gemi hattı.
Elli pare gemi bizde'n karaya düştü. Geri kalan askerleri de
karaya dökülüp bey gemileri, Cezayir gemileri ve diğer kalyonlar
küffar ile Nakşa ve Berre kaleleri altında tam yedi saat ceng ede
ede Valide kalyonu, Melek Paşa kalyonu ve Ereğli kalyonunda
Mustafa Forsa Kapudan kalyonu içinde Anadolu Valisi Abaza
Ahmed Paşa katiri ortaya alıp canla başla öyle bir ceng ederler ki
sanki Ayamavra cengidir.
Küffar yenilmişken Duka, Malta, Papa, Mesina, Korsika,
Sardalya ve Alakorna gemileri zede ve büve yememiş kırk pare
gemiler, Osmanoğlu donanmasının yarısı karaya düşmüş, yarısı
yedi saat ceng etmiş güçsüz mecalsiz gemiler içine Malta gemileri
girince Venedik küffarlai"ı taze can bulup üç saat daha şiddetli
ceng ettiler. İlk başta derya beyleri firar edince daha sonra kalyonların her biri birer taraf deyip perakende ve perişan oldu.
Vama'da yapılan Burunsuz kalyon bir gecede Girit Adası'nda
Hanya'ya düşer. Kimi Rodos'a, kimi Nakşa, Berre, Foça ve
İşkatoz'a, Hereke, İliye, Zacca, Darahıye, İstanköy'e, Sakız'a ve
Midilli'ye düşüp her biri bu adı geçen kalelere düşüp can kurtarırlar.
Ama
Paşa ile
354
savaş meydanında Ereğli Kapudanı
Mağribli
kalyonu Ahmed
Ali Kapudan, Kara Mavuna ve Valide kal-
yonuyla tamamı yedi adet kalyon bir gün bir gece ceng ede ede
küffardan 40 pare kalyon, kadırga ve mavuna yok eder.
Sonunda Ahmed Paşa şehit olunca Mustafa Kapdan uluç
adem1si (kaba saha) idi, gemisinde kimse kalmayıp gemiyi ateşe
vurup şehit oldu.
Diğer gemiler ile Melek Paşa kalyonu da ateşe vurdu. Bu gibi
kötü tedbir ile öyle bir büyük donanma yenildi.
Toplam 40 parça gemi eksilip geri kalanı Sakız limanına esenlikle ve ganimetle geldiğini Adana Paşası Abdullah Paşa haber
getirince efendimiz Melek Ahmed Paşa'nın aklı başından gitti,
sanki sar' a tutup o an padişaha telhis etti, hemen ardından kendisi padişaha girip [98a] mührü vermek istedi. Padişah asla razı
olmayıp,
suresinde "Elbette zorluğun yanında
bir kolaylık vardır. Gerçekten, zorlukla beraber bir kolaylık
daha vardır." [İnşirah, 5, 6] "Elhamdü lillahi Rabbi'l-dlem1n
[Alemlerin Rabbi]" dir, "Rabbu 'l-müslim1n [Müslümanların
Rabbi]" değildir. Ezeli' hikmeti ve kudreti böyle imiş" deyince,
"İmdi, padişahım! Var kuvveti pazuya getirip böyle büyük
bir donanma edip bu da böyle olunca belli oldu ki küffar ile deryada çatışmak ve karşılaşıp dayanmak müşkildir. Bu intikamı
küffara komayalım. Yüce atalarınızın pak ruhları için ve Hazret-i Peygamberin mübarek ruhu için olsun mühür ile karadan denizler gibi asker ile ta Arnavudluk içinde Kilimente, Karadağ,
Pava, Nikşik, Zaterbak, Durubnak ve Banyal} asilerini kırarak
Hersek sancağı sınırında Kotur Kalesi'ni, Kilis Kalesi'ni, İspilet
Kalesi'ni, Kamin, Kaminkrad, Ribniçe, Mandaline, Bodgoriçse,
Tekeli Paşa dövdüğü Şibenik Kalesi, Zadra Kalesi, Kotur
vilayeti ve Dodonişka vilayetleri bu saydığım kalelerin tamamı
bizim Bosna eyaleti sınırında deniz kenarında küçük ve büyük ka.lelerdir, bunları karadan birer birer kuşatalım. Küffar bunların
hazırlığında iken başına sıkıntı düşüp Girit Adası boş kalıp sercların Hüseyin Paşa lalanda defterhane ile 100.000 asker vardır.
Onlar da Kandiye Kalesi'ni kuşatalar. Allahu Taala'nın emriyle
her taraftan küffara göz açtırmayıp bu donanmamızın intikamını
alırız" deyince saadetlü padişah,
"Allah kolay getire, bir düşünüp damşahın edelim" dediler.
Yedinci J~dbir: Yine Melek Ahmed Paşa tershaneye geçip
Tershane Bahçesi, Cirit Meydanı Köşkü'nde 3.000 sipah ve 3.000
"Eyle olur Lala!
Neşrah
355
başka uyanık
asker yazıp Girit Adası'na ve diğer adalarayardım
askeri gönderip bütün Osmanlı Devleti iskelelerine fermanlar ile
birer gönderip küffara zahire verilmesi yasaklandı.
Yedinci tedbir: Melek Ahmed Paşa'nın görüş ve tedbiriyle Budin' de vali olan Kara Murad Paşa Nemse çasarından bir elçi
gönderip İstanbul'a gösterişli bir alay ile girmiştir ki Osmanoğlu
devleti olalı böyle muazzam kefere-i fecere gelmemiştir. Padişah
huzuruna geldiğinde ona bir Osmanoğlu büyüklük, tantana ve
ululuğu gösterilip öyle ziyafetler olmuştur ki geçmiş sultanlardan
hiçbiri etmemiştir .
................ (15.5 satır boş) ................ [98b]
Melek Ahmed Paşa efendimizin sadrazamlığı zamanında bunun benzeri nice tedbirler ve olaylar çıktı. Kimi güzel sonuç verdi
ve kimi de kötü sonuçlandı.
Bütün ocak halkının meşveretiyle İslam askerini bir maaşı
kalmayıp üç aydan ulufeler çıkıp her taraf bakımlı ve şenlikli
idi. Eğer sadrazamlığı zamanında olan bütün günlük olayları tek
tek yazsak başka bir kitap olur. Ancak bütün halk ile güzel
ilişkileri vardı, yumuşak huylu ve tahammüllü idi.
Hizmetinde Aristo akıllı zeki, dürüst ve sonunu düşünen adamlar saklardı. Hatta kethüdası Diyarbakır'ın Çermik'inden Kudde
Mehmed Kethüda, büyük tezkirecisi Gınayf Efendi, küçük tezkirecisi Zühdi Efendi, hazinedan Ahmed Ağa, Mühürdar Osman Ağa,
hakirin selefi (öncesi) imam efendi ve Reisülküttab Mevkufatf
Mehmed Efendi, bunlar seçkin, tedbirli, kamil, ayar sahibi nedimler idi.
Dış hizmetkarlarından Zurnazen Mustafa Paşa'yı azl edip
Kırkçeşmeli Emir Paşa'yı defterdar ederek kötü tedbir etti. Zira
açgözlü, şaşkın ve (işi) savsaklayan adam idi.
Ve Koca İbrahim Ağa'yı çavuşbaşı etti. Münafık (iki yüzlü),
bozguncu ve kapı kapı dolaşan cinsindendi.
Ancak Bektaş Ağa, Kara Çavuş ve Çelebi Kethüda ile ve
Şeyhülislam Bahayi Efendi ile güzel geçinip her işini onlara
danışır ve onların sözlerine göre işlem yapardı.
Veziriazam Melek Ahmed Paşa'nın
aziedilmesine sebep olan kötü tedbirli işin sonu
İlk başta aziedilmesinin sebebi odur ki Türkmen Ağası Abaza
Kara Hasan Ağa, Sultan İbrahim Han asrında Kara Haydaroğlu
356
adlı
haramiyi ele getirip bağlayarak Mehmed Han'ın tahta
geçmesinin başlarında :Mehmed Han'ın gazasıdır ki- o haramiyi
Parmakkapı'da Hasan Ağa eliyle asıp Anadolu memleketleri
şerrinden belasından emin olmuştu.
Bu hizmeti karşılığında fermanlar ile Kara Hasan Ağa'ya
Türkmen ağalığı ebedi kayd-ı hayat ile verilip her sene heratını
yenileyip kalemiyesini padişah hazinesine teslim edip canının
istediği gibi tasarruf ederdi. Ta Melek Ahmed Paşa efendimiz
sadrazamlığına gelinceye kadar mutasarrıf olup 70 kese kalemiyesini ödeyerek berahnı yenilerdi.
Melek Ahmed Paşa efendimizle vedalaşarak Üsküdar'a gidip
asker toplayıp Türkmen ağalığı hizmetine gitmek niyetinde iken
Yeniçeri ocağından Bektaş Ağa, Kara Yeniçeri ağası, Çelebi Kul
kethüdası ve Paşa kethüdası Kudde Kethüda, bunlar elbirliğiyle
Hasan Ağa'dan Türkmen ağalığını alıp "mevacib (maaş) zamanıdır" diye yüz kese parasını da alıp Türkmen ağalığını Ak Ali
Ağa'ya verdiler.
Hemen Abaza Hasan Ağa, Üsküdar'dan 300 adet cana başa
kalmaz kafadar yiğitler ile Ahırkapı'ya gelip yüz. adet yiğidi
kayıkların başında koyup kendisi yüz adet emanet atlılar ile
Paşa Sarayı'na gelirken; haki'r, Kudde Kethüda ve Mektupçu Ramazan Efendi ve Mektupçu halifesi Behceti' Efendi bir yerde hazır
idi.
"Abaza Hasan Ağa geldi", dediklerinde saray içinde bir
karmaşa olup Kudde Mehmed Kethüda'nın aklı gitti. Kara Hasan
Ağa doğru paşanın yanına varıp kararıp bozarıp,
"Baka sultanım, efendiciğim! Benim 70 kese kalemiyemi alıp
bu kadar masraf çekip ve bu kadar zamandan berü hatt-ı şerif ile
Türkmen ağalığı benim ola. Layık mıdır ki beni böyle hor, hakir,
kötü namlı edesiz. Aşiret gayreti yok mu?" diye ağiayınca Paşa,
"Hasan Ağa! Bu sene öyle olur. Çok yerden rica ettiler. Senin
70 kesen yerine şimdi 100 kese verelim. Bu sene sabr eyle" dedi.
Hasan Ağa,
,
"Ben bilirim, kabahat kimdedir" diye taşra çıkup gitti. Hemen Kudde Kethüda'yı dışarıda görünce,
"Bak a Kudde! Hak Taala Hasan'ın canını almasın, ben sana
bunu korsam!" deyince Kudde Kethüda,
"Ey Kara>.Hasan! Her kansı taş kahdır, başını ana ur galan!"
diye Diyarbakır ağzıyla nice çeşit meydan okur ve tehdit eder
~
357
sözler söyleyince hemen Hasan Ağa dal-hançer olup Kudde
Kethüda'yı yakasından alhna aldı. Tam öldüreceği sırada orada
hazır bulunanların hepsi Hasan Ağa'nın üzerine üşüşüp Kudde
Kethüda'yı kurtardılar. Kudde, paşaya girip feryat edince Hasan
Ağa g.itti.
"Kudde, senin çirkün pisliği benim filanıma olsun, sana bunu
kosam!" deyip merdivenden aşağı inerek ahna bindi, korkmadan
çekinmeden at sürüp Ahırkapı'da kayıklara yetişti.
Derhal Üsküdar'a [99a] geçip bütün hanlarda olan sipahiyi
başına topladığı saltanat tarafına yansıyınca hemen Bektaş Ağa,
Yeniçeri ağası, Çelebi Kethüda ve Kudde Kethüda kışkırtma
sıyla paşaya gelip,
"Zorbadır, eşkıyadır ve katledilmesi gereken bir fesat
kaynağıdır. Elbette bu ayda Hasan Ağa'yı katl edersin. Yoksa ne
sen, ne biz ve ne padişah ve ne Üsküdar şehri kalır" diye Hasan
Ağa'nın katledilmesi için Paşa'ya baskı yaparak olmadık tekliflerde bulundular.
İster istemez Hasan Ağa'nın katline emir alıp Küçük Tezkireci
Zühdi Efendi, silahdar ve sipah bölük ağaları hazır olurken Hasan Ağa'nın sadık bir dostu Üsküdar'a haber uçurup Hasan Ağa o
an firar eder.
Bu haber iftirasını hakfre isnad ettiler ama Allah bilir, Allah şahit, Allah yeterli ve Resulullah Muhammed şahit asla. ve
kat' a ruhumuzun bile haberi yok idi.
Haber eden yine annemin aşiretinden paşanın haftancıbaşısı
Abaza Parmaksız Sefer Ağa var idi, o haber göndermiş. Hasan
Ağa kaçınca katline varanlar Hasan Ağa'yı bulamayıp hüsrana
uğrayıp geldiler.
Hasan Ağa bir günde ılgar ile dağlardan İzmit'e varıp ne kadar ulufeye gelir sipah var ise gerü dönderip 1.000 atlı olur. Ondan
Bolu'ya varınca 3.000 atlı olur. Osmancık'a varınca 5.000 asker
olur. İpşir Paşa'ya varıp İpşirle birlikte kırk-elli bin asker olunca
Der-i devlete haber gönderip,
"Kul kethüdasını, Kara Çavuş'u, Kudde Kethüda'yı, befterdar Emir Paşa'yı, filanı ve falanı istemezüz" derler.
Bu haber gelince padişah tarafından bunların katledilmesi
hakkında ferman çıkar. Bu ferman Paşaya gelince,
"Mührü feragat ederim. Ben onların haksız yere katiedilmelerini ferman etmem!" deyip -bu sada gizlice oldu-.
358
Bu
sırada Siyavuş Paşa
da Budin'den
aziedilmiş
olarak gelip
kubbenişin
vezir oldu. Abaza Hasan'dan ve İpşir'den kendine gizlice mektuplar gelip
perde gerisinden mührü alınağa lağımlar etmeye başladı. 1061
[Ağustos 1651] yılı Şahanı'nın yarısında,
musibetin anlatılması
Bu Hasan Paşa firarından sonra Ak Ali Ağa Türkmen ağalığını
zapt etmekten korkunca Türkmen ağalığı aralıkta kaldı. Sipahi
sınıfından Haniff Halife ve Daşnık İmirza ağalar eskiden hizmet
ehli olup Bozulus, Karaulus, Atkeşan ve Üsküdar Türkmen
ağalıklarına aday çıkıp zorbalık yoluyla birer ekmek parçasına
nail olalım diye mfriye nice yüz keseler geçmişken bunları da uyutup ertelediler.
Bunlar da başları korkusundan ve canları acısından bir gecede
İstanbul'dan kaybolup Üsküdar'a geçerek firar ettiler. Beri tarafta Bektaş Ağa, yeniçeri ağası ve kul kethüdası paşaya gelip,
"Bunlar da asi, eelall ve cemalldir. Bre meded sultanım, bunlara aman vermeyip katl edip mallarını mülklerini alın. Yoksa
İpşir Paşa'ya ve Hasan Ağa'ya varırlarsa iş karışır ve zorlaşır,
elbette katl edin" dediklerinde derya gönüllü Paşa,
"Malları ile bir alay hizmet ehli, garazsız Müslüman, namuslu ve hırsı olmayan adamlar. Hasan Ağa'dan ibret almadınız
mı? Mfriye 70 kese vermişken ebedf hizmetini elinden alıp hak
etmeyene verdiniz. O da zabt etmeye korkunca padişah hizmeti
meydanda kaldı. Göz göre göre bir adamı eelaif ettiniz. Şimdi bu
Haniff Halife'den ne istersiniz. Vallahi yakın zamanda ben de
sizin ateşinize yanarım, ama sizler yanıp kebap olursuz" dedi.
Bunlar paşaya gücenip gittiklerinde hemen arkasından
Daşnık İmirza ve Haniff Halife bu dedikoduları duydular.
O an; "Üsküdar'dan 600 adet atlı ile dörtnala Dil iskelesi'ne
varıp onda bir gecede Dil deryasını geçip Haleb altına Celall Hasan Ağa ile İpşir Paşa yanına kaçmaya karar verip gitmededir"
diye paşaya haber gelip nice türlü insanlar arasında dedikodular
oldu.
O saat bu kötü hal ocak ağalarına yansıyınca yine paşaya gelip fakir Haniff Halife ve Daşnık İmirza'nın katline ferman istediler. Paşa da mecburen telhis edip katillerine padişah fermanı
çıktı.
,;·,
Büyük zulüm ve
acı
359
Derhal Bektaş Ağa'dan 200 cebe ve cevşene gömülmüş küheyl
atlı, Yeniçeri ağasıKara Çavuş'dan 300 cebelü ve cevşenli cilfidan
atlı, Çelebi Kethüda'dan tam 500 cengaver, dilaver, yiğit, hünerli
silahına kadir cirit-atar, "Benim, diğeri değildir" diyen şehbaz
lar ve bizim paşadan 700 Abaza, Çerkez ve Gürcü iş görmüş
silahşör ve binici yarar namlı askerler hazır oldu.
Silahdar ve sİpahilerden [99b] de 500 adet silahlı yiğitler
toplanıp hepsi 2.500 salt küheylan atlı iyi binici seçkin kılıçlı,
gözü kanlı askere Melek Ahmed Paşa efendimizin çerağı Abdullah Paşa 500 adet seçkin Kürt yiğitleriyle serdar oldu.
Hakfrin de o zamanda zindeliğim tam olmakla sekiz kafadar
kölemle saba rüzgarı süratli atıma binip Paşadan izin alarak Abdullah Paşa ve bütün Melek Ahmed Paşalı ile bir gecede İstan
bul'da olan gemilerin sandalları, kayıkları ve mavunaları toplam 3.000 askeri bir gecede Üsküdar'a geçirip oradan ılgar ile
Gebze'ye, ondan gayretle bir günde Dil'i geçtik. Ondan Derbend'i
geçtik. Orada yöre halkından Haniff Halife'yi sorduk,
"İki gündür, bundan 700 soylu atlılar ile gelip ikişer günlük
yemlerini akçeleriyle alıp ve yiyecek ve içeceklerini alıp
dağlarda yatmak üzere yola koyuldular. Yollarda ulufeye gelen
sİpahileri geri dönderip asker toplayarak gidiyorlar" diye yalan
yanlış cevap verdiler, hikmet haberini Lokman'dan aldılar.
"Bre yakın imiş, dahi haşerat askeri toplamadan erelim ve
yetişelim" diye Derbend'den ılgar ile İznik Kalesi'ne varıp
oranda ikişer gecelik yemler ve yol azıkları alıp yine ılgar ile
Allah'a tevekkül ederek giderken Bektaş Ağalıdan ve Yeniçeri
Ağalıdan nice yüz küheylan semiz atlar şiddetli sıcaktan ve çok
hızlı gitmekten kalıp nice adamlar yaya İznik'de kaldılar. Nicesi dağlarda atları yanında kaldılar. Biz asker ile İznik'i geçip
bir yeşillik yerde yemler kestirdik. O mahalde gelen ve gidenlerden haber alınıp,
"Lefke'de binden fazla adam olup yemler alıp Söğüt Kasabası'na doğru yol alıyorlar" dediklerinde,
"Bre kalk a!" diye alay çavuşları bağırıp yine dörtnala Lefke
Kasabası'nı geçtik.
Yine haber aldık ki Lefke ile Söğüt arasında,
"Ahmed Bey Çeşmesi adlı bir kırlığın doğu tarafında bir pirinç çeltikliği başında kimi ormanda kimi çadırlada harmanda
seyisleriyle konaklamışlar" diye haber alındı.
Derhal bütün askeri serdarımız Kara Abdullah Paşa başına
toplayıp bütün iş erieriyle daşınıp,
360
r
"Şafii
vaktinde basmak makuldür" diye söze son verilerek
Fatiha okundu.
Gece yarısında kalkıp aheste yürüyüş ile bütün asker kıla
vuzla gitmede. Hakir çarha askeriyle ileri ılgar edip gerçekte
Şafii: vaktinden evvel o mahut yere ince karakolumuz vardı.
Yetmiş seksen kadar çadır ve ağırlıklar ile donanmış bir hayli
ordu görüp geri haber getirdiler. Biz de çarhacıyla ileri vardık
ama göz gözü görmez uzak bir mesafede durup at dinlendirerek geriden askerin gelmesini bekledik. Şafii vaktinin girmesini gözleyerek iğdiş atlı olanlarla haklr ileri vardım ki, iğdiş at aykır
at gibi tepinip kişneyip düşmam uyandırmaz.
Bu şekilde ileri vardık. Herkes dünyadan habersiz, herkes birer yüksek ağacın gölgesinde uyku boruları çalıp (horlayıp)
Aslıab-ı Kehf rüyasını görüp kimi çadırlarda naz uykusunda, kimi
ağaçlıkla içinde hem-nazda, ama çoğu ormanlık içinde gizlenip
yatar lar.
Acaip ve gariplik: Ancak bir şehbaz, perhiz sahibi bir yiğit
kalkıp çıplak olarak atını Bismillah ile tirnar ederken hazin
sesle bu maniyi bayatı makamında bu yeşillik yerde söylemeye
başladı. Man!:
Eyle mi halim felek
Dil bilmez zalim felek
Kesipsen can bağ(çe)sinden
İki nihtllim felek
"Ey Felek, ey felek" diye felekden şikayet eder derin manalı
bir mani söyledi. Hakfr alem-i hayrette kalup tefe'ül (hayra
yormak) ettim. Yine bir mani daha okudu. Beyt:
Baba kitab-ile sen
Okı ki ta bile sen
Bunda bir iş et galan
Sinde yatabilesen
Diğer
maru:
Lelenin dünyasına
Aldanma dünyasına
Dünya menim diyenin
Gitmişdik dün yasına
361
diye bu gibi manileri gönül acısıyla ile garipçe ciğer yakan bir
sesle söyleyerek ağlıyor, yanında uyumakta olan arkadaşına seslenerek,
"Ey Ali can, kalk! Ne çok yatarsın, sabah yakındır. Bütün
kurt, kuş, koyun ve insanlar seherin kalkıp rahmet kapıları açık
iken dua edip kimi dünya, kimi ahiret ister. Kalk hey gök bahtlı,
biz seninle şehitlik isteyelim. Bre kalk hey it" dedi.
Arkadaşı da uykudan uyanıp: "Hayr ola Veli! [lOOa] Şimdi
bir düş görürdüm. Elimde bir yanmış mum var idi. Sen benim elimden mumu alıp püf deyip söndürüp elimden mumu aldın, başıma o
mum ile vurup başımı yardın. Sandım ki başım kesdin" deyince,
"Hayr ola, ben de bu gece huzur edemeyip kalktım, atcağızımı
tırnar ettim. Sen de atını eğerle, sabah yakındır" dediler, ama
bunlardan başka uyanık kimse yok idi.
Yedi sekiz kişi bunların konuşmalarını can kulağıyla dinleyip
geri çarha kümesine vararak dinlediğimiz manfleri ve sessiz sedasız yatan gafil insanların durumlarını bir bir anlatıp geride
olan askere haber gönderdik. Seher vakti olunca onu gördük, geriden bizim askerin ilerisine gerisine bakmayıp,
"Kopar bre kopar, at boynuna düşmüşler, yanımıza gelip bize
bakmadan. Bre Allah Allah" diye bir ağızdan Allah Allah seslerine yol buldurup rahat uykusunda yatan askerin içlerine at
bırakıp bütün çadırlarını başlarına yıktık.
Kimi çıplak, kimi ağlayarak ve inleyerek onu onda ve bunu
bunda, "işte şu şunda" diye her biri birer çalılıklara perem perem
olup göz açtırmayıp içlerine kılıç vurulmaya başlandı.
İlk başta man! okuyup atını tırnar eden garip yiğit ve onun arkadaşı ki, uykudan kalkıp rüya gördüm diyen yiğit, iki çıplak
olarak bellerine kılıçlarını çalıp ve çıplak atıarına yular ile eğer
vurmadan yularsız binip o an bizden üçer adam toprağa
düşürdüler. Meğer cesur yarar yiğitler imiş.
Hemen Melek Ahmed Paşalı Kürt Haydar Ağa bu iki yiğidin
üzerlerine at sürüp ikisin de şehit eyledi. Aceb sırdır kim man!
okuduğunda,
"Kesipsen can bağçesinden 1 İki nihalim felek" dediği ikisinin
şehit olması imiş. Öbürü rüyasında, ·
"Elimdeki mumu söndürüp başıma vurup başım düştü zannettim" dediği rüyası gerçek olup ruhunun çırası sönerek kellesinin
yuvadanması imiş.
362
Sonuç; Bu kana bulanmış mekanda mızrak ve kılıç ile gece
baskıncısı gaziler kelleleri yuvarlayıp oyun oynarken meğer Hanifi Halife ve Daşnık İmirza Ağalar sonunu düşünerek çadırlarını
ovaya kurarak kelepirlerini meydanda komuşlar, kendileri pürsilah yiğitleriyle çalılıkların, ormanın ve ağaçlıkların içinde
sığınak yapmışlardı.
Bu ovada çadırları, ağırlıkları ve karakollukçu cinsinden seyisleri kelle paça olup yağmalanırken bunlar dağlar içinde yavaş
hareket ederek pür-silah olup Hanefi vakti olunca, sığınaklardan
700-800 soylu atlı yedi koldan orman içinde yaralanmış arslan
sığınaktan çıkar gibi çıkıp yırtıcı arslan gibi "Allah Allah" narasına yol buldurdular.
Bizden "Allah Allah", onlardan "Allah Allah" bağırışma
Iarıyla iki İslam askeri birbirine karılıp katılıp cenge başlayıp
bir hücum ettiler ki sanki her biri birer yedi başlı ejder idiler.
Haniff Halife kendü askerini teşvik edip "Koma kurtlarım!"
deyip başı kabak savaş meydanında yedi sekiz adam aktardı.
Üstünde ok kirpi gibi diziimiş idi. Meğer bir kerevke zırhı var
imiş. Atı da giyimli idi. Onların atları dinç, bizim atlarımız iki
gün üç gece birer yem ile yorgun argın ve durgun ...
Atlarımızın nicesi bu mahalde sahibini ele verdi ve askerimizin gerisi dökülüp gelmede, çapulcu askeri gibi henüz toplanmada.
İleri varanlarımızdan ceng öncesinde 53 namlı adam toprağa
düştü. Melekli Deli Dilaver Ağa, Haniff Halife üstüne hamle
edip dizgin aşırı ona bir ipşir kargısını öyle sapiadı ki cübbesinden geçtikten sonra uyluğundan atma geçip atı kıçını serpince
bir kenara çıktı.
Derhal yoldaşları Haniff Halife'nin başına üşüşüp yedek
yetiştirince onlardan bir yiğit bizim Sivaslı Dilaver Ağa'nın
altından mızrak ile atını yıktı.
Dilaver Ağa yaya okiaşarak bizim alaya gelip derhal yine
atlandı. Onlardan yine biri bizim Melekli Deli Şahin Ağa'yı
mızrakla vurup arkasından iki karış yalınan gösterip alayımıza
geldi, mızrağı çıkarıp sardılar. Ve bizim elvend ağalarından iki
adam aktarıp henüz ceng karışmaya başladı.
Ama Tanrı'ya hamd olsun iki tarafta da asla tüfenk atılmadı,
herkes meydan erliğini göstermeye başlayıp herkesin cesaret damarları hareb,t etti, ama Tanrı bilir, onlar habersiz iken basılıp
bu kadar Ali cengi ettiler ki bizim askere galip gelecekler iken
'0.
363
ısıhcı güneş
felek kulesinden bir mızrak boyu yükselince geriden
Bektaş Ağa ve yeniçeri [100b] ağası askerleri Hak bela versin
kimi at kolanı, kimi palan çekmek ve kimi sabah namazı kılmak
bahanesiyle tamamen geride kalıp atları yorgun ve durgun, hepsi
gayret edip onlar da bir kere Haniflliye sur salup bir yaylım
kurşun atmaya başlayınca meğer Haniflli de orman içinde 300
yaya köpek ayağı gibi ayak dayanıp öyle kurşun vurdular.
Melekliden, Bektaşlı ve Kara Çavuşludan 76 adam toprağa
düşüp yaralandılar ve şehit oldular. Henüz ceng kızışıp hemen
Serdar Abdullah Paşa bizimle gelen sipah askerine "Bre koman
kurtlarım!" diye bağırır.
Bağırıp çağırışmalar ne fayda. Hanifl Halife ve Daşnık
İmirza sipahidir. Beride bizimle gelen sipahi, sipaha kılıç çeker
mi? Ancak bir küme sipah haşerah bizimle gelip cemedan gibi dururlar.
Kumandan onlara "Bre koman gaziler" dedikçe onlar laf olsun
bir kere at sıçrahp kırmızı ve sarı bayrak ile geri döner.
Kısacası bu hal üzere yenimiş olarak geri dönmek sadedinde
iken serdarımız Abdullah Paşa,
"Bre gaziler! Biz 3.000 askeriz, onlar bin kadar adamlardır.
Gerçi atınız yorulmuştur ama hele bir kere gayret eyleyelim"
dedi.
Yeniçeri Kethüdası Çelebi Ağa'nın da zedelenmemiŞ, yorulmamış ve geriden yavaş yavaş gelmiş askerine varıp,
"Bre gaziler, efendilerimize ne yüzle varalım. Bre şu Celalllere bir kere de derun-ı dilden ve can u gönülden hücum edelim. Olmaya illa hayr; ya taht ola, ya baht!" diye görüşmekte iken
Celalller fırsat bulup ormandan dışarı çıkarak belli oldular. Hemen Bektaşlı ve Kara Çavuşlu dağların ardına doğru gittiler.
Beri tarafta Melekli, Çelebi Kethüdalı ve Silahdar Sipahlı
bir yere gelip topdan "Allah Allah" diyerek at başı beraber at
sürünce bizim çarha (öncü) askeri de taze can bulup insan leşleri
çiğneyerek alay çavuşları davullarını çalarak,
"Bre koma gaziler, Kelbela günüdür, bre ha koma!" diye herkes birbirine takviye verdi. Tanrıya hamd olsun zafer rüzgarı bizim eser gibi esip nice yiğitlerimiz,
"Bre gaziler şu yatan şehitlerimizin kanını şu Celalllerden
alalım" diye birbirlerini cenge teşvik ettiler.
364
Herkes kana
susayıp
alınmaya başlandı.
yedi
başlı
ejdere dönerek kol, kelle paça
-
Hakir de Abdullah Paşa sancağı dibinde Fetih suresini okurdum. Onu gördüm, bir köleyi ahna aykırı yükletip yanıma getirdiler.
Feth'i unutup aklım başımdan gidip at üzere ne eyer, ne kılıç
ve ne gaddare bir şey kalmamış. Köle biraz durduktan sonra öldü.
Atı berk bağlayıp köleyi yere bırakarak yine sancak dibinde
Feth-i Şerif'e başladım.
Zannettim ki, "Biz Alln/ı'tanzz ve elbette O'na döneceğiz."
[Bakara, 156] ayetini okurdum. Hemen aklım başıma gelip
"Hüküm Allah'ındır, dahi neler olacaktır" diye ileri at depretip
nice temaşalar ettik.
Sözün kısası, yedi kere onlar bize, biz onlara hamleler edip
tam üç yıldız saati şiddetli kavgalar ve savaşlar oldu ki Azak
cenginden beri böyle bir kahramanca ceng olmamıştır, ama onların
da atları daha önce bizimle şafaktan beri ceng ettiklerinden mecalsiz ve dermansız kalmışlardı.
Sonunda dağlara yan verir şeklinde olunca bizim asker fırsatı
yakalayıp üzerlerine fazlaca saldırdıklarında hepsi seyrek
ağaçlı ormaniara "Ormanos keres (ver elini ormana)" deyip
kaçınca Daşnık Mirza'nın kethüdası, 12 namlı ağası ve 12 iç ağası
Çelebi Kethüda koluna düştüler. O an onlara aman vermeyip
toprağa düşürdüler.
Ve Celalller ormandan var kuvveti pazuya getirip bir daha
saldırdılar. 70 adet adamlarını da kellelerinin düştüğünü gördüklerinde kararları firara döndü. Ardlarında kova kıra kellelerini
mızrak süsü edip serdarımıza getirip ihsanlar ve bağışlar alındı.
"Herkes kellesini korusun" diye fermanlar olundu. Herkes sevinç ve şenlikte iken onu duyduk ki dağlar içinde bir "Allah Allah" sesleri koptu.
"Bre nedir o?", diye ormanlar içine bizim asker girdi.
Meğer Bektaşlı ve Kara Çavuşlu daha önce geriden ormanların
ardını koliayarak gitmişlerdi.
Haniff Halife ve Daşnık Mirza askerinin kılıç artıklarıyla
kaçarken oıı,lar rast gelip cenge başlayarak "Allah Allah"
demişler. Bizim Melekli de imdada yetişip onu gördük.
~
365
Daşnik Mirza'yı
46 adet
adamıyla karşı
getirdiler. Hepsini
bağlamışlar.
"Bre Hanifi Halife nice oldu?"
"İşte firar ediyor" dediler.
"Yaralıdır, yetişirsiz" diye ardınca at
bırakıp yarım
saatte
yetiştiler.
Melekliler onu da [101a] ellerini ve ayaklarını
bağlayarak kumandanın huzuruna getirdiler. Ta öğle vakti oluneaya kadar kelle ve esir gelmesinin ardı kesilmedi.
Sonunda Celalllerin çadırlarını kurup alınan giyecekleri bir
yere yığdık. Şehitlerimiz ve ölen Celalllerin leşleri yanında konaklanıp bir gün oturak ferman olundu ve Yüce Devlet kapısına
mutlu zafer haberi müjdecileri gitti, ama atlarımızda ve bütün gazilerimizde zerre kadar güç kuvvet kalmamış idi.
Derhal kumandanın buyruğu ile Celalflerden alınan 800 adet
ganimet atıarına bizim askerler bindiler, isteyen kendi atıyla
küme küme olup kılıç artığı olan Celalileri ardlarınca kovmaya
memur oldular.
Derhal kumandan Kara Abdullah Paşa İznik, Lefke, Söğüt,
Eskişehir ve Seydf Gazi kadılarına -hitaben Celallleri ele getirip
bağlayarak Devlet kapısına getirmeleri için (12 adet kadıya) buyurdular yazıp kapıcıbaşılar ile yola çıkardılar.
Hemen bütün halk "Genel seferberlik emri geldi" diye fırsat
bulup dağlarda hayvan avlarlar iken insanoğlu aviarnaya
başlayıp ertesi güne dek eli bağlı ve ciğeri dağlı ümmet-i Muhammedleri yakalayıp soyup kebap edip başlarında birer keçe
külalı ile elini kolunu ederek kumandanın huzuruna getirirlerdi.
O vuruşma meydanında Ahmed Bey Çeşmesi yakınında anayolun iki tarafına 170 adet şehitlerimizi defn ettik. Ve 146 adam
yaralandığı için cerrahlar tayin olundu.
Bunların kimini arabalara ve kimini saliara yükledik Celalflerden tam 600 "beynehu beynallah [Allah ile kendi arasında]"
şehit olmayıp oradaki çimenlikte olan ağaçların altında insanların naaşları Vakvak ağacı altı gibi insan cesedi ile süslenmişti
ki yeryüzünde sanki adamotu ile donanmıştı.
Kimi bir çalışta iki parça olmuş, kimi süngü yalmanıyla
ölmüş, kimi kelle paça olmuş, kimi hamayii bağı çalınıp kol ve
kelle uçmuş, kimi tepesinden göğsüne kadar iki parça olmuş, kimi
13
366
adamıyla
sepetleme çalınmış, kimi kurşun ile alınmış, kimi okçuların hedefi
olarak terzi iğnesinden ipliğin geçmesi gibi geçip ölmüş.
Tanrının hikmeti, ezell irade böyle gerçekleşip bu cengde de
Azak ve Hanya savaşından fazla ibret aldık, aceb Tanrı sırrı idi.
Bu ölüler de anayolun iki tarafına, halka kazdırılan 15 adet
kuyuya dolduruldu. Kelleleri ise mızrak süsü oldu.
Ganimet mallarından 800 at, pek çok mal, çadır, çerge vesaire
pek çok şey alındı.
Nice kimseler, kılıç, gaddare, kalkan, zırh, tüfeng, giyecek ve
sevimli kölelere sahip oldular ama develeri yok idi. Ancak 20
katır var idi.
Buradan zafer kazanmış olarak iki günde Dil adlı yere gelinceye kadar ardımızca 140 esir adam ve 70 kelle kazalardan gelip
yetişti. Anılan Dil'den gemilerle dilleri (esirleri) ve bütün ganimet mallarını geçirip Gebze Kasabası'nda konakladık.
Oradan kalkıp Üsküdar'a yakın Bostancıbaşı Köprüsü adlı
yere gelince Asitane-i Saadet'de Melek Ahmed Paşa efendimizden emir gelip,
"Sen ki Serdar Abdullah Paşa'sın! Emr-i şerifim ulaştığında
yakalanan eelalilerin tamamını kati edip devletsiz kellelerini
Der-i devlete getirip yuvarlayasın" diye yazan ferman okununca
bütün askerler adı geçen köprü başında bir gürültü kopup,
"Bu kadar baş var. Hakimin başları kurusun. Bu kadar baş ile
bir baş İstanbul'a varırız, ya bu fakirleri ne kırarız" diye büyük
dedikodu oldu.
Çok açık bir zulüm: Abdullah Paşa "Ferman-ı şerif gereğince
bütün bunları katı ederim" deyince hemen bütün Müslüman gaziler
bir uğurdan paşa üzerine saldırıp,
"Bir alay maldan, rızıktan ve ırzdan ayrılmış gurbete düşmüş,
evsiz barksız Tanrı'nın kullarını kırdırmazız. Der-i devlete
götürürüz. Ümmittir ki her biri birer yolla kurtula" diye serdara
rica ettiler.
İşin sonunda serdar bunların ricalarını kabul edince bazı
adamları bostan içine gizlediler. Nicesini de bu Bostancıbaşı
Köprüsü altında sazlık ve kamışlık içine saklattılar.
Bir kısmını kıyafet değiştirip salıverdiler. Nicesini sipahi
elbisesiyle ata bindirip Üsküdar'a getirip serbest bıraktılar. 6
adamı da sercl.~rdan birer yolla [101b] bu hakir kul, kusurlu Evliya
367
rica edip altısını da serbest bıraktım, ama Daşnık Mirza Bey ve
Hanif1 Halife için rica geçmedi.
Köprü kenarında 46 adamlarıyla sıraya dizildiler. Daşnık
Mirza ve Halife kelime-i şehadeti getirdikten sonra Hanif1
Halife,
"İlahl! Bu hususta Melek Ahmed Paşa mecbur, mağlup ve
günahsızdır, ama ey Kahhar Padişah beni Kahr ismine mazhar
etmişsin. Takdirinde ezelin ezelinde alnıma kaza kalemiyle
böyle yazmışsın. Umarım sen Kahhar Padişah'dan ki benim katlime sebep olanları yakın zamanda benim gibi katl edesin" dedikten sonra Bismillah deyip kelime-i şehadetle kıbleye dönüp,
"Al imdi emanetin efendim" deyince Aşçı Ali adlı bir şaki
dal-kılıç olup el kaldıram derken hemen Hanif1 Halife ayak
üzere kalkıp Aşçı Ali'ye nasıl bir tepme urdu ise asla şaşlayıp
Aşçı Ali'nin canı çıktı.
Derhal serdarımızın silahdan bir alçaklar alçağı at üzere dururken Hanifl Halife'ye bir ok ile vurdu ki eli bağlı adam zemine
yüzü üzere düştü.
Bütün asker güneş gibi açık gördüler ki yüzü üzere düşmüşken
kendi kendine kıbleye yönelip arkası üzere yattı. Cümle asker Allah büyük deyip nice akıllı adam kaçan kaçanın oldu.
Sonra Daşnık Mirza'yı kestiler. Asla fakir dünya sözü
söylemedi. 46 isyancının da birer birer şehadet kelimesi getirterek
kellelerini kesip cesedierini köprü başında gömdüler. Bütün kelleler ile Üsküdar'a, oradan İstanbul'a geldi. Bahçekapısı'ndan
büyük alay toplam 814 adet kelleler mızraklara takılıp Divan'da
sa'adetlü Sultan Mehmed Han Gazi'nin huzurundan geçip,
"Her zaman devlet hainlerinin kelleleri rikab-ı hümayfı
numda bu şekilde yuvarlana" diye bütün kelleleri yere vurup sonra
Bab-ı hümayfın önünde bırakıp bütün kelleler çevgan topu gibi
gelen gidenlerin ayakları altında toz toprağa bulamrdı.
Tanrı 'nın hikmeti ol gece Bab-ı hümayfın önünde Hanifi Halife ve Daşnık İmirza'nın kellelerinin üzerine üç kere nur indiğini
ümmetin salihlerinden nice kimselerin gördüğü tesbit edilmiştir.
Hemen ol gece nice yüz kelleleri kaldırıp Bab-ı hümayfın'da ancak yüz kelle kaldı. Ve o gece İstanbul içinde Fenerkapısı'nın iç
yüzünde Bektaş Ağa Odaları adındaki kefere evleri yıkıldı ve
yine o gece üç yerde küçük yangınlar çıkıp nice belirtiler ortaya
çıkıp Macuncu'da Barudhane tutuştu.
368
Melek Ahmed Paşa'nın azline sebep olan
madde ve-sanat elılinin ayaklanması
Aziine birinci sebep: Sui tedbir edip haksız yere Hanifi Halife ve Daşnık Mirza'nın katledilmesidir. Bu yüzden günden güne
kendinden, bütün tabilerinden ve bütün ocak ağalarından İstanbul
halkının tamamı yüz çevirip üzerlerine uğursuzluk çöktü.
Aziine sebep olan ikinci madde: (---) tarihinde Karadeniz bitiminde Azak kalasını asi Kazak, Moskof, Potnak, Yunak ve Boynak muhasara etmişti. Mehmed Giray Han'ın yardımıyla Azak
Kalesi küffarın kuşatmasından kurtarıldı. Ancak Azak Kalesi'ndeki iş erierinden feryatçılar gelip,
"Zahire, cebehanemiz, yiyecek ve hayvan yemimiz kalmayıp
bir senedir maaş yüzü görmedik. Elbette belli ücretlerimiz gelmezse Azak Kalesi'ni hali üzere bırakıp dağılırız" diye 47 bölük
ağalarından feryatçılar gelince Melek Ahmed Paşa bütün divan
erbabının ihtiyarlarıyla toplanh yaptı. Sözün sonu budur ki,
"Eğer zahire, cebehane ve ulufelerini Karadeniz'den göndersek, deryanın fırtına hali daima tehlikedir ve Karadeniz'de Azak
Kazağı ve Özü Kazağı hali istila edip 200 parça kayıklar ile
gezmektedirler. Azak'a yardım etmek müşkildir.
Hemen bütün zahire ve cebehaneyi Kefe eyaletine mutasarrıf
İbrahim Paşa'ya ferman edelim, Kefe'den kolaylıkla Azak'a
ulaşır. Ücretleri için buradan, padişah hazinesinden 70.000 guruş
çıkarıp bütün sanat ehline akçe dağıtıp sultan çarşısı rayici
üzerine şerifi altın toplayıp 40-50 adet ula~ları bu mahaldan
Kırkkilise beyine ulaştırırız. Onlar da Özü vezirine, onlar da Özü
beğine, onlar da Kırım hanına, han da rüzgar hızında, düşman
kıran Tatar ile Azak'a ulaştırır.
Bunun arz-ı mahzarlarla 25 günde gidip geldikleri haberi gelir. Bu güzel bir tedbirdir" diye Fatiha okunur.
Padişah hazinesinden [102a] 70.000 guruş çıkarıp bütün sanat
ehline, şeyhlere ve kethüdalarına tenbih ederler. Kudde Kethüda, Defterdar Emir Paşa, Gümrük Emini Hasan Çelebi, Moralı
Mustafa Çelebi ve diğer iş başında olan efendi hainleri 7Ô.OOO
adet hazine guruşlarını değiştirip ayarı bozuk kuş gözü kalp Moralı akçesini esnafa verirler.
Kudde Kethüda Diyarbakır Çermik'inden olması sebebiyle 70
deve yükü 19,rmızı Diyarbakır bezi, kuyumcu şapı ve Kayseri'nin
sarı sahtiyanırtı bütün esnafa döküp üçer kat bahalarını istediler.
369
Kuş
gözü akçe ile çarşı esnafından albn 180 akçeye iken hurde
akçe ile 120 akçeye istediler. Bütün sanat ehlinin ihtiyarları Melek Ahmed Paşa efendimizin kendi divanına gelerek ayak tozuna
yüz sürüp,
"Sultanım, bize zulümdür. Diyarbakır bezini üç kat bahasına
üzerimize döktüler. Ve şap ve sahtiyan döküp kuş gözü akçeyle
yüz yirmiye Azak mevacibi diye alhn isterler. Aziz başın için bu
çarşı fukarasına Haccac Yusuf zulmüdür. Bunu men ve eyle" diye
rica eylediklerinde Paşa,
"Adamlar! Biz size Diyarbakır bezi, şap ve sahtiyan vermedik. 70.000 Sivilya riyal guruş verip sultan çarşısında rayiç olduğu
gibi altın isteriz" dedikten sonra Defterdar'a ve Kudde'ye,
"Bu ibadullaha nasıl kırmızı bez, şap ve sahtiyan vermiş
siniz" deyince Defterdar ve Kudde Kethüda,
"Sultanım! Hoca Ham'nda bir bezirgan ahirete gidince bu kadar malı mirf adına alındı. Bu aralıkta bezlerini, şap ve sahtiyanını bu esnafa öylesine verdik. Ne var, Azak askerine yardım
etseler, ne olur" dediklerinde paşa da onların sözlerine uyup,
"Yürün ümmet-i Muhammed ile olsun, Müslüman gazilere
yardım edin. Azak'a ulufe gönderelim" der. Bunun üzerine bütün
sanat ehli,
"Vaveyla ve vaveleda! Nedir bu zulüm, ümmet-i Muhammed
yok mu?" diye bütün ak sakallı, varlıklı ve muhteşem ihtiyarlar
ve nice yüz seyyidlerden kimseler ileri gelip,
"Etme vezir! Bu zulmü yok eyle!" dediklerinde hemen paşa
öfkelenerek çavuşbaşı elinden deyneği kapıp bir alay ibadullahı
Divanhane'de önüne katarak onu orada vurarak kimi kendini
merdivenden aşağı atarak, kiminin eli ayağı kırılarak kaçarlar.
Seyyidler,
"İhtiyar müzevir herifler, şahit olun, bre Yahudi deyip
üzerimize gelip asa ile vurup yaraladı ve zulmümüzü def etmedi.
Bunun vezirliği ve hükumeti caiz değildir. Emir Resulün şeria
tinindir!" diye doğru nakibüleşrafa ve Şeyhülislam Aziz Efendi'ye varıp istekleri doğrultusunda fetvalar aldılar ki paşanın
üzerine küfür isbat ettiler.
Tatar Haniyye nakli üzerine: Men şeteme talibe'l-ilmi fi
hilleti 'l-gadabı bi-lafzı 'l-himarı evi 'l-hınziri ev gayri zalike,
fekad kefere [Kim ki kızgınlıkla ulemaya eşek veya domuz gibi
sözlerle söverse kafir olur]" mazmunu üzere ellerine nice çeşit fetvalar alıp ertesi sabahleyin;
370
Kalpterin kırılmasının eseri, Siyavuş Paşa ve
Ebu Said Efehdi'nin kışkırtmasıyla sanat
ehlinin ve halkın umumi ayaklanmasının
sonucu Melek Ahmed Paşa'nın aziedilmesi
Saraçhane'den Ahiler ilk başta bayrak, davul ve kudüm
kaldırarak bütün dükkanıarı kapanıp ve camileri kapanıp,
"Ümmet-i Muhammed olan sancak dibine gelsin. Padişaha
rik'a (dilekçe) sunalım!" diye 150.000 'Kazanan Allah'ın sevgilisidir' hadisini kendisine rehber edinmiş çarşı halkı pür-silah,
"Allah Allah" sadasına yol buldurup derya gibi insanlar dalgalanarak 1061 yılının Ramazan ayının dördüncü pazartesi
[21.08.1651] gün idi ki Daşnık Mirza ve Haniff HalHelerin haksız
kelleleri Bab-ı hümayfın önüne döküldüğünün 12 gün sonrası idi,
Atmeydanı'nda yer yer "Allah Allah" sesleri göklere yükselip
İstanbul içi karışıklık, pahrh, gösteri ve feryad ü figan ile doldu.
İnsanlar bölük bölük gelip Bab-ı hümayfın önünde toplandı.
Şeyhülislam Aziz Efendi Ayasofya Camii'nde kalup herkes silahlarıyla, nohut ve zerdestesiyle kimi ucu yanmış köseği odunuyla ve koyunlarında birer sornunlar ile Bab-ı hümayfın önünde
feryat ve imdad Allah Allah dediklerinde bu sesler Cem yapılı
padişah tarafına ulaşınca Bab-ı hümayfın kapatılıp
topları
kuleler üzre hazır etmek ferman olundu. Bab-ı hümayfın burcundan
Haseki Ağa padişah adına sorarak,
"Ey ibadullah! Bu büyük kalabalık nedir?" deyince,
"Bize zulmeden Veziriazamı, Defterdar Ell).ir Paşa'yı, [102b]
Başbakıkulu Moralı Mustafa Çelebi'yi, Çavuşbaşı İbrahim
Ağa'yı, Koskafırınlı Muhzır Ağa'yı, Kudde Kethüda'yı, Topkapulu'yu, Gümrük eminini, Valide Sultan'ı, Bektaş Ağa'yı, Kara
Çavuş Yeniçeri Ağasını, Kul Kethüdası Çelebi Ağa'yı ve Alahoz
Mehmed Efendi'yi, Sarı Katibi, Bostancıbaşı'yı, Mevkufatf Mehmed Efendi'yi kısacası Celalf Hasan Ağa'dan ve İpşir Paşa'dan
daha önce gelen defter üzere cümle 150 adet adamı istemeziz. Kati
olunup vezir azledilsin, Sadrazam Siyavuş Paşa olsun" diye B'ftb-ı
hümayfın önünde bağırıp çağırmaya başladılar. Bu haber saadetli
padişaha ulaşınca Servikapısı'ndan haseki ağa paşaya gelip,
"Saadetlü padişah selam edip şu ayaklanmanın aslı nedir?
Bunları makul bir yolla dağıtsın" deyip gitti.
it,
371
Paşa
da feryatçılardan bir alay ihtiyarları, dindar şeyhleri,
sürmeli gözlü, başı misvaklı, eli tesbihli seyyidleri ve acı sözlü
söz anlamaz zalimleri çağırdı. Onlar da sızianarak ve feryat ederek Melek Paşa'nın huzuruna çıkıp,
"Saadetlü vezir, senden hoşnuduz ama Kudde Kethüda ve
Emir defterdan istemeziz. Bize zulümleri haddi aşmıştır. Senin
haberin yoktur. Azak bahanesiyçün perde arkasından bir Mısır
hazinesi altını bu İstanbul içinden topluyorlar" dediler. Paşa,
"Ey Allah'ın kulları! Hepsi 70.000 guruşluk altındır. Ondan
fazla vermeyin" deyince hepsi birden,
"Ey Allah razı ola. Nola verelim! Ve işittik ki Azak'a bir
yıldan beri hazine varmayıp ağalarını parçalamışlar. Siz de
Kudde Kethüda'yı ve Emir Paşa'yı parça parça edin, teselli bulalım. Tez haklarından gelin. Yoksa biz onların haklarından gelecek vakti biliriz" diye ısrar ettiler ve direndiler. Paşa bunlara,
"Ben seyyidlerden olan Emir Paşa'yı katı edemem. Emir, Resul-i mübinin şeriatinindir" diye her birine birer tatlı sözlerle
kalplerini rahatlatacak cevaplar verdi. İnsaflı olanları razı olup
ısrar etmediler. insafsız olanlar,
"Mardalı (ıskarta) esvap istemeziz. Hemen nakit akçe guruş
alıp altın veririz" diye bağırıp çağırdılar.
Şanlı paşa akıllıca hareket edip her birine gönül okşayıcı
sözler etti.
"Bu söze razı olalım" diye teselli' olup hayır dualar ederek
merdivenlerden aşağı inip gittiler.
Hakfr onu gördüm, Ebu Sa'id ve Aziz Efendi adamlarından 7080 kadar adamlar aşağıdaki insanların eşkıya ve zorba şekilli
olanlarını aldatıp kışkırttılar. Bunun üzerine hemen aşağıdan
yüzlerce adam merdivenlerden yukarı bağırarak Divanhane'ye
çıkıp paşanın yüzüne karşı çirkin küfürler edip türlü türlü hakaretler ettiler.
Tanrı'nın hikmeti, paşa mecburen öfkelenip bunları yine sopa
ile çarpıştırmaya başladı. Bunlar merdivenlerden aşağı kaçarak
doğru yine Bab-ı hümayun önüne varınca kapıcılar Bab-ı saadeti
kapadılar. Tekrar "Allah Allah" sesleri göklere yükselerek üç
saat patırtı gürültü oldu. Meğer Büyük Ayasofya içinde bütün
ulema ile Şeyhülislam Aziz Efendi hazır imiş.
"Ümmet-i Muhammed yine vezire varıp huzurunda yanıp
yakıldılar. Ondan uyanıp zulmü def eylemedi mi?"
372
"Hayır sultanım!
Yine bu kadar seyyidleri ve bu kadar Allahın kullarını sopa ite vurarak yaraladı, nice adamlar ölüm
mertebesindedir" dediklerinde,
"Ümmet-i Muhammed! Onunn vezirliği lazım değildir, yok
edilmesi lazımdır. Hemen padişaha halinizi bildirip Allah Allah deyin" diye halkı fitne ve fesada kışkırhrdı. Bu halde iken
paşa buyurdu ki,
"Aya bizden bir akıllı, tahammüllü ve yumuşak huylu kimse
kim var ki bu inatçı kalabalık huzurumuzda sizden razı olduk,
diye hoşnut olarak gittiler. Aya aslı ne ola, bundan kim haber getirebilir" deyince dört tarafına bir hayli bakındı. Asla bir yiğit
gelip,
"Sultanım fermanınız olursa ben giderim" demediler. Hemen
Kudde Mehmed Kethüda,
"Sultanım, bu şirret ve azgın kalabalığın def'ine çare budur ki
bunlar bir alay çakkal, bakkal, tefeci saraç, gazzaz, bezzaz, cemmal (deveci) ve harnal adamlardır. Bunlar ölüm erieri değiller
dir. Her biri İsmihan, Ümmühan, Gülistan, Bostan, Rabia ve
Fatıma'sından geçmezler. Bu bizim sarayda hala 1.700 harc alır
ağalar ve karakollukçu vardır. Karşı hanımızda Daşnık Mirza ve
Hanif1 Halife cengini görmüş ve Diyarbakır'da Sincar Dağı'nda
Saçlı Kürdü kırdığımız cengleri görmüş 3.000 ceng eri [103a] Abaza,
Çerkez, Gürcü, Kürt ve Arnavut yiğitlerimiz var. Ve 150 baltacı,
tüfeng atıcı var. Ve can başa kalmaz tam 400 iç ağaları var. Hepsi
6.000 adet asker olur. İlk başta tenbih edelim, Ayasofya kapısını
kapasınlar. Sonra bostancıbaşıya haber edelim, Servikapısı
içinde bostancılar silahlarıyla hazır olarak dursunlar. Hemen biz
saray kapısını açıp 3.000 atlı ve yaya Bab-ı hümayuna doğru
3.000 yiğit de Cebehane yoluna çıkalım. Bu halkın ardını alıp
Ayasofya kapısı kapanmış üç askerin ortasında kalan bakkal ve
çakkal gidilerini ortaya alıp öyle kılıç vuralım ki Tabanıyassı
Mehmed Paşa Haleb'de askere vurmamış ola. Bu tarafa kaçanları
Muhzır ağa yoldaşları ve handa olan adamlarımız kurşuna
tutsunlar. Bir zaman dost dillerinde söylene. Hemen sult~nım,
bütün adamlarımıza cebehane verelim. Sincar Dağı'ndan ganimet
aldığımız 1.000 kadar mükemmel tüfengimiz vardır. Ve ok ve
yayımız hadden aşkındır" diyerek bu gibi cenge teşvik edecek
yollar gösterdi. Herkes cenge hazır iken,
373
"Aya görelim, daha ne zuhur eder?" diye beklerken Koskafırınlı Muhzır Ağa kıyafet değiştirerek aşağı baltacıların Harem kapısından dışarı kaçtığı haberi paşaya gelince paşa hayli
kederlerup beddua ederek "İflah olmasın" buyurdular.
Yine Bab-ı hümayı1n önünde de fazlaca "Allah Allah" sesleri
göklere yükseldi.
Telhisçi Mazlum Hüseyin Ağa'nın acaip ve garip durumu:
Daha önce halkın gürültüsünden,
"Aya bir haber kim ala!." diye paşa efendimiz buyurduklarında hiç bir kimse kadir olmadı ki,
"Ben haber getireyim" demedi. Hemen Telhisçi Hüseyin Ağa,
"Sultanım, 'Acele şeytandandır, te'ennl ise Allah'tan." [Hadfs-i Şerif] sabr eylen. Görelim ayine-i devran ne suret gösterir"
dedikten sonra,
"Gerçi sultanım bu bizim askerimiz Kethüda Bey'in buyurduğu
üzere Abaza, Çerkez, Gürcü ve Kürt cengaver, korkusuz ve cesaretlidirler. Bu insanların hepsinin aklı gözlerindedir. Bin kadar
yiğidimiz Harem ardındaki kapıdan Cebehane sokağında
Sarıkçılar tarafından vur eyleseler, iki bini büyük demir kapıdan
Bab-ı hümayı1na varınca vur eyleseler ve nice iç ağaları pencerelerden Bab-ı' hümayı1n önünde olanlara kurşun vursalar Tanrı
hakkı için onlardan bir can kurtulmazdı, ama sizin Melek namınız
kötü ad olup bütün halk size hayır dua ederlerken beddua etmesinler. Gel evvel ben senin yoluna canımı başımı feda edip ol ayaklanma mahalline varayım, göreyim, söz alayım, lutf ile söz vereyim, mudarayı elden komayım. Hemen beni hayr duadan unutman" deyince Paşa,
"Hoş, ne güzel Allah kurtara, ama Hüseyin Ağa katı konuşma
cısın. 'İnsanlara idrakleri ölçüsünde söz söyle!' [Hadfs-i Şerff]
hadisini bilmez misin? Onlar bir alay haşerattır. Zira sen
fodulcasın. Korkarım uygunsuz bir söz söylersin. Onlara bu mahalde gönüllerini alıcı, mudarab ve yumuşakça sözler etmek
lazımdır. Onlara selam vererek şeyhiiiislama varıp elini öpüp
'İsteğiniz üzere altın toplanması kaldırıldı' diyesin" diye nice
öğüt verici sözlerle talimatlar verip "Göreyim seni" diye eski
alışkanlıkları üzere bir Fatiha okuyup Hüseyin Ağa'yı şeyhiii
islama ve Ahi Evran serçeşmesi Ahi Baba'ya selam ile gönderip,
"Yürü Evliyam, sen de Hüseyin Ağa'nın yanından ayrılınayıp
müşavere ederek gidin. Bu kalabalıktan korkma. Sana bir nesne
374
yoktur. Yürü Allah işin onara" diye bir Fatiha okuyup hak1rin
üzerine üfledi.
Hemen hakir tıraşlı olduğumdan başımdan destınalimi
çıkarıp bir yedekçi takkesi ve bir çuka dolama giyerek etek topladık, Hüseyin Ağa ile bizim saray kapısından dışarı çıktık.
Kölemin bir serhaddisini giyip altına pala kılıcı kemerime
bağladıktan sonra tevekkeltü-alallah (Allah' a tevekkül ettim)
dedik. Büyük kapıdan avlu kapısına dek asla adam yok idi. Zira
sarayımızın pençereleri dibine gelmekten korkarlardı.
Sonra Hüseyin Ağa ile işin sonuna dair bazı sözler ederek bin
bir ayak bir ayak üzere pür-silah hazır olmuş denizler gibi asker
içine girince çatal fitil kokusundan geçilmez, cebe ve cevşen, kılıç
ve kalkan aynası [103b] parıltısından adam seçilmez.
Haklr bu büyük kalabalığı görünce şaşırıp kaldım. Hüseyin
Ağa gayet muhteşemane sofa kaplı kakum kürk ve musahib sarığı
ile ardında 12 adet renkli değerli kumaşlı elbiseler giymiş
muhteşem hizmetkadarıyla iki tarafına selam vererek Bab-ı
hümayun önünde abdest musluklarına varınca bir alay çapulcu askerini sökerek giderken,
"Dur a ağa! Nereye gidersin'' dediler.
"İleride zorbabaşınıza giderim" deyince aklım gitti. Onlar da,
"İşte biz zorbabaşıyız. Söyleyeceğin var ise bize söyle! Ne dersin?" dediler. Hemen Hüseyin Ağa,
"Bre ben sözümü adam ağızlı adama söylerim" diye ileri gitmeye niyet edince içlerinden biri,
.
"Bre avradını filan ettiğim. Bizi beğenemedin mi? Ne saçma
sapan konuşursun?" dediler. Haklr,
"Gaziler, niyeti sizi beğenmemek değildir. Ancak dinimiz
direği müftü hazretlerine gider. Vezir sizlere selam etti. Bütün
ümmet-i Muhammed'in istekleri üzere vergi olarak salınan altını
kaldırdım, diye bu ağayı Ayasofya içinde şeyhülislamımıza
gönderdi" dediğimde,
"Hay Allah vezirden razı olsun" diye taraf taraf,
"Makul makul ağaya yol verin" diye yol açıp ileri gide'rken
hemen yine Hüseyin Ağa,
"Bre adamlar! Bu fesat için ne toplanmışsız. Kadızade hazretleri bu Ayasofya Camii'nde her cuma günü kürsüde vaz ve nasihat edip 'J;,oplanmak yasaktır' diye kahvehaneleri yasaklattırmadı mı? Ya siz ne toplanmışsız, dağılın, varın yerli yeri375
nize. Yohsa şimdi Bab-ı hümayfın kulelerindeki toplara ateş edip
vezir sarayından hazırda olan asker iki tarafından sizi çevirirse
hepiniz yok olur" deyince haklr biraz gerice kaldım.
Hemen askerden biri Hüseyin Ağa'nın başından musahib
sarığını tüfenk ucuyla kakıp düşürdü. Hemen Hüseyin Ağa Laz
adamı olduğundan kendi özellehçesiyle,
"Bak a asılacağı! Ben padişahın telhiscisi olam, iki padişa
hın aralarını düzeltmeye kadir olam, ben sizi ıslah etmeye gel-mede, benim başımdan sarığımı düşürürsüz" diye bir adama elini
uzatarak vurunca gördüm ki çer çöp ateşi tutuştu.
Hemen haklr diğer halk içinde kendimi saklayıp onu gördüm
"Bre vur gidiyi" oldu.
Öncelikle Hüseyin Ağa'ya sille, tokat, tepme, pontal ve muşta
vurarak sonra matrak tırtaka tak tak vurarak Hüseyin Ağa
kaçarak arkasından kakum kürkü almışlar. Meyan kemer yine
musluklar yanına geldiğinde "Bre parala gidiyi" deyince
Tanrı'nın büyüklüğü, Hüseyin Ağa'ya kılıç üşürmeye başladılar.
Can havliyle yokuş aşağı Melek Paşa'nın harem kapısı önüne
gelinceye kadar kılıç üşürüp nice yerden yaralayıp delik deşik ettikten sonra leşini harem kapısı önünde bırakıp koynundan bir
telhis kesesini, saati, bıçak ve hançeri yağma ettiler.
Melek Sarayı'ndan kurşun ile vururlar diye katiller kaçtılar.
Hüseyin Ağa'nın naaşı meydancia çabalayarak debelenerek
kaldı. Hakir hemen yokuş aşağı seğirtip hemen bizim saray
kapısına gelip,
"Bre Yıldırım kapıcı, açın kapıyı. Ben Evliya Çelebi'yim"
diye kasığım patlayıncaya kadar bağırdım. Hele bin mihnet ile
kapıyı açıp hakiri içeri aldılar. Paşa huzuruna varıp gördüğüm
şeyleri yazdığım şekilde paşaya bir bir anlatıp,
"İşte leşi bizim iç ağalarının pençereleri önünde çabalayıp yatar" dedim. Paşa,
"Ben demedim mi, foduldur. İşte gördün mü?" deyip,
"İnna lillah ama inşaallah hayat bulur" dedi.
"Sultanım, şimdi gördük, dahi can çekişip çabalar" dediler.
Hemen Paşa,
"Bre şunu içeri alır bir yiğit yok mu? Yüz altın vereyim" deyince adamlar gitti. Haklr ağalar penceresine varıp,
"Hüseyin Ağa nice olur ve nice ölür" derken onu gördüm, bir
adam yerden bir büyük taş kopardı, Tophane'nin İsa Çelebi somunu
kadar var idi, omuzuna alıp Hüseyin Ağa'nın leşi üzerine gelip,
376
"Bre zalim, bre melun, bre pirave oğlu, Sarı Gınayf Efendi'nin
kuvvetiyle sen değil misin benim Gönye dizdarlığını elimden
alan? İşte buldun belanı" deyip elindeki taşı Hüseyin Ağa'nın
göğsüne vurdu.
Herif kaçınca hemen Hüseyin Ağa Allahu Taaliı'nın emriyle
hayat bulup ayak üzere kalkıp yine yıkıldı. Ve yine kalkıp sersem ve serseri düşe kalkarken hemen [104a} Abdurrahman adında
bir Hızır-benzeri köle yetişip efendisini çuval gibi arkasına vurup
bizim saray kapusuna getirdi. Güç ile kapıyı açıp derhal Hüseyin
Ağa'nın yaraların sardılar. Cerrah gelince at fışkısı içine boğa
zına dek gömdüler.
Hemen bu sırada bütün paşa askeri pür-silah olup ayaklananlar üzerine yürümek için saray kapısı açılınca, Tanrı'nın hikmeti
dışarıdan içeri 70-80 kapıcıyla Hünkar Kapıcılar Kethüdası
İbrahim Ağa, paşaya gelip,
"Buyurun sizi saadetlü alem-penah padişah hazretleri ister"
dedi. Paşa,
"Ağa, bu isyan edip ayaklanmış haşerat içinden nice gideyim.
Lütf eyle, padişahın ayağını öperim. Güzel bir şekilde halimizi
arz eyle" deyip koynundan mührü çıkarıp verdi. İbrahim Ağa,
"Sultanım, haşil sümme hilşil, ben mührü almaya gelmedim"
dedi. Paşa,
"Al imdi şu bin altını, var olan biteni, halimizi arz eyle. Yine
hizmet baki" diye gönderdi. Yine ayaklanan haşeratların bağırıp
çağınşları göklere yükselirdi.
.
Kısacası 3 kere saadetlü padişah tarafından kapıcılar kethüdası, baş haseki ağa ve hasodabaşı gelip paşayı davet ettiler.
Paşa,
"( ---) [Bakara] suresinin ayetinde "Kendi kendinizi elinizle
tehlikeye atmayınız." [Bakara, 195] kesin nassı üzere .ben kendimi
tehlikeye atıp bu çapulcu askeri topluluğu içinden padişah huzuruna varamam, umuma muhalefet büyük hatadandır, elbette gidemem" deyince dördüncü defada kapıcılar kethüdasıyla Hasodabaşı Hasan Ağa gelip,
'
"Ya padişah huzuruna gelirsin, size zarar yoktur; ya mührü
verirsin!" deyince paşa Tanrı'ya hamd etti. Paşa:
"Ağalar! Vallahi ben mührü padişahıma üç kere verdim, almadılardı. B~a bir ekmek kapısı ihsan eylesinler, bir eyaletine
gideyim" diye mührü kapıcılar kethüdasına verdi.
377
Sonra birer kese altın ve birer sarnur hil'at verip:
"Padişahımın saadetlü ayaklarına yüzüm sürerim" dedi. Onlar giderken,
"İşte mührü vezirden aldık. Dağılın ümmet-i Muhammed" dediklerinde bağınş çağırışiarını daha da artırıp,
"Biz 70 adamın katiedilmesini isteriz" dediler.
Hemen Bab-ı hüma'yfin açılıp Şeyhülislam Aziz Efendi'yi
içeri padişah huzuruna davet edip 150 kadar ulema ve işbaşında
olan ihtiyarlar ile padişahın huzuruna vararak danıştılar.
Mührü Siyavuş Paşa'ya verip büyük alay ile Siyavuş Paşa
Bab-ı hümayfin'dan dışarı çıkınca,
"Allah mübarek eyleye. Hemen defterimizde olan 70 adet
adamları katl edip müstakil veziriazam olasın" dediler ve bütün
isyan için toplanan halk dağılıp gittiler.
Hemen o dem Bektaş Ağa, yeniçeri ağası ve kul kethüdası
beşer altışar yüz küheylan atlı pür-silah askerleriyle paşaya gelip buluştuklarında,
"Sultanım, niçin bize haber etmeden mührü verdiniz? Senin
uğuruna hepimiz kırılırdık" diye paşaya sitemli sözler söyleyip
ağladılar. Paşa,
.
"Bak a ağalar! Allah sizden razı ola. Sizler ile güzelce
kaynaşıp 14 ay sadrazam olup yüce dine elimizden geldiği kadar
hizmet eyledik. Tanrı'ya hamd olsun selametle kurtuldum, ama
sizler şimden gerü başınızın çaresine bakın" deyince,
"Biz bize ne ettikse kendi kendimize ettik" deyip ağlaşarak
paşa ile ekmek tuz hakkını helalleşerek çekilip büyük alay ile
Siyavuş Paşa'ya rağmen kapısı önünden geçerek mübarek olsuna
varmadıklarından Siyavuş Paşa müteessir oldu. Ertesi gün Hasadabaşı'yla ferman gelip,
"Benim lalam Melek Ahmed Paşa! Sana Mısır'ı, Bağdad'ı,
Budin'i ve Özü eyaletini ihsan etmişimdir. Hangi eyaleti istersen
kalemiyesiz sadaka olunmuştur, arz edesin" diye padişah buyruğu
gelince paşa Özü eyaletini arz edip 3 kese altın, 50 katır, 50 deve
ve bir otak bağışlandı.
Saadetlü padişaha vedaya varıp oradan Sadrazam Siyavuş
Paşa'ya vardı. Birbirleriyle o kadar yapmacık aşinalık ettiler ki
insan hayran kalırdı. Nice bin öğüt verici sözleri birbirlerine
söylediler, daha sonra şerbet ve buhur geldi.
378
Bundan sonra Siyavuş Paşa bir sarnur kürk ve iki kese altın bizim paşaya verip birbirleriyle öpüşüp vedalaştılar.
Oradan şeyhülislama varıp oradan paşa artık saraya gelmedi. Bismillah ile doğru Edirnekapısı'ndan dışarı çıkıp paşanın
Otakçılar adlı sarayında konaklayınca paşanın tuğlarıyla ve
bütün askeriyle Kudde Mehmed Kethüda paşanın mehterhanesini
döverek Topçular'a gelip konakladılar.
Paşa efendimizin ardınca Kaya Sultan efendimiz de göç etti.
Diğer mühimmat ve levazimatiar görülürken [104b] işbu 1061 tarihinin mübarek Ramazan ayının altıncı çarşamba (23.08.1651] günü
idi, İstanbul içinde büyük bir karışıklık olup İstanbul kapıları
kapandı.
Bektaş Ağa'ya
ve Yeniçeri ağasına Erzurum,
Çelebi Kul Kethüdasına (---) verildi. (---) (---) (---) (---) iken Siyavuş Paşa, Bektaş Ağa'yı elini ayağını bağlayarak bir hamalın
semerli beygiri üzerinde kati etti ve Yeniçeri ağasını kati etti.
Sarı Katib bu berbat hali, felaketi işitince kendini bıçağıyla
yaralayıp öldürdü. Ve yüzlerce adamları kati edip Bektaş Ağa,
Çelebi Kethüda ve (---) Yeniçeri ağasının bütün maliarına
mülklerine el koyup yer altından nice defineler çıkarildı ve
padişah hazinesine teslim olundu.
Yine o saatte ümm-i dünya (dünya annesi) olan Sultan Ahmed
Han hatunu olan Osman Han'ın, Orhan Han'ın, Bayezid Han'ın,
Murad Han'ın ve İbrahim Han'ın annesi olan Koca Kösem Valide'nin Kızlarağası Dev Süleyman Ağa, bu cınnenin saçlarını
boğazına bağlayıp boğarak öldürdü.
O hayrat sahibesi hatunu şehide eylediler. İstanbul halkı bu
hali duyunca üç gün üç gece İstanbul içinde camiler ve çarşı pazarlar kapandı, büyük bir karışıklık olup perde arkasından ve
açıktan yüzlerce insan öldürülüp İstanbul içi allak bullak oldu.
Melek Ahmed Paşa efendimiz bu içler acısı berbat durumları
duyunca Siyavuş Paşa hakkında,
"50-60 gün veziriazam olmak için ümm-i dünya olan efendi:qı.iz
Murad Han ve İbrahim Han annesi fakireyi mazlumen haksız
yere kati etti, ama Siyavuş Paşa iflah olmaz. Hemen Cenab-ı
Hak anasını ağiatmayıp kardeşi Hüseyin Bey sağ ola ve Tanrı
selametle vezirlikten kurtara. Büyük vartada vezir oldu" diye
Melek Paşa'nıl}.gözleri kan çanağına döndü.
Bursa
sancağı
379
Bundan sonra ertesi gün Siyavuş Paşa tarafından on adet haberci çavuşlar gelip,
"Elbette Özü eyaletine gidersiz!" diye ısrar eylediler. Paşa,
"Emir padişahın. Tez tuğlar gitsin!" diye çavuşlar huzurunda
tuğlan Çekmeeelere gönderdi, çavuşlara bağışlarda bulunup gittiler. (---) tarihinde Ramazan ayının 4. günü Melek Ahmed Paşa
efendimiz sadrazamlıktan aziedilip sadrazamlık Siyavuş
Paşa'ya verildi.
Efendimiz Melek Ahmed Paşa ile Özü eyaZetine
bu hakfrin ilk defa Rumeli'ne seyahate çıkıp
seyrettiğimiz köyleri, kasabaları ve kaleleri bildirir
Evvela İstanbul'da Topçular adlı mahalden Bismillah ile
güney tarafa Davud Paşa Bahçesi'ni, taşlığı ve bakımlı köyleri
geçip (---) saatte,
Küçük Çeşmece Kasabası 'nın anlatılması
Eyüp mollası hükmünde naipliktir. Ve (---) evkafı olup gölü
eminliktir. Kalesi, deniz kıyısında haraptır. Şehri, deniz kıyısı
ile göl kıyısında yarısı düzde ve diğer yarısı hayırlar üzerinde
toplam 600 haneli, bağlı, bahçeli, abıhayat sulu ve baştan başa
kiremit örtülü güzel evleri vardır.
Ve hepsi 17 mihraptır. bunlar içinde bayır başında Tekke Camii, bir minareli ve kurşun örtülü camidir. imareti ve medresesi
Abdüsselam Bey'indir.
Ve Çarşı Camii, kalabalık cemaate sahip bir minareli ve
kurşun balıksırtı kubbe ile örtülü küçük camidir. Bunlardan
başkası mescitlerdir.
Ve bir hamarnı ve yedi adet kargir bina hanları, sıbyan mektepleri ve 300 kadar dükkaniarı vardır.
Ve Sultan Çarşısı anayol üzerinde bulunduğundan bütün caddeleri baştan başa beyaz taş kaldırım döşelidir.
Küçük Çekmece Gölü'nün özellikleri: İstanbul denizinin kenarına bitişik küçük bir göldür. Fırdolayı büyüklüğü 7 mildir, ama
o kadar tuzlu değildir. Zira,
Çekmece Gölü'nün oluşmasının anlatılması
O zaman ki Yanko ibn Madyan İstanbul Kalesi'ni yapmaya
başladığında, kardeşi tarih sahibi Yanvan Kral kahin ve hendese ilminde zamanın en seçkini idi,
380
İstanbul'a
taahhüt edip beş kere yüz
bin adam ile Tuna'nın yÜksekliğin hendese ilmi üzere aldı, hala
Tuna'nın Demirkapı ve Tahtalı adlı mahallinden kazıp yedi senede Tuna lağımlarını İstanbul yakınında Azadlı adlı yere getirdi. Kendisi kardeşi Yanko ibn Madyan'a gelip,
"İşte bu mahalde Tuna'yı koyverdiler. İşte avret gibi saçından
yedip getirirler" deyince Tanrı'nın emri ile Tuna Nehri [105a]
İstanbul şehrine girip Yenibahçe içinden akıp Lanka Kapısı
yakınında denize katılmış iken hemen adı geçen Azadlı Köyü'nden kaybolup Kırkkilise yakınında Yenihisar'da, Pınar
hisar'da, Pravadi yakınında Devne değirmenlerinde ve bu Küçük
Çekmece ve Büyük Çekmece'de Tuna Nehri ortaya çıkar. Zira
Tuna'dan geldiği menfezleri nice yerden bellidir. Bazı zamanTuna
Nehri'ne mahsus morina balığı, mersin balığı ve çıka balıkları bu
gölden çıkar.
Bir kere Çekmece Gölü kıyısında Topkapılı Mahmud Ağa
yalısında otururken balıkçılar bir küçük morina balığı aviayıp
Sultan İbrahim Han'a hediye götürdüler.
Bundan belli oldu ki Tuna'dan menfezi vardır. Onun için pek
acı değildir. Acı deniz ile bu gölün arası bir ok menzili alarkadır,
ama kış günlerinde nice dere gelip bu göle katılır. Ayağı daime
denize akar. Üzerinde temeli Süleyman Han'ın olan büyük bir
köprü vardır. Tamamlanmas;. IL Selim Han zamanına nasip
olmuştur ki Kisra kemerlerinden gökkuşağından nişan verir (---)
göz bir revnaklı dokuz taklı köprüdür. İstanbul'dan Rumeli diyarıarına giden bütün insanların geçiş yeridir ki büyük hayrattır. Bu
gölün üç tarafı bakımlı ve şenlikli, bağlı ve bahçeli çiftliklerdir.
Beğenilenlerinden, yılan balığı, pisi balığı ve yılarya (bir tür
kefal) balığı olur, gayet lezzetlidir.
Bu kasabadan yine güney tarafa doğru göldeki töprüden geçip
(---) saatte,
Tuna Nehri'ni
akıtmayı
Büyük Çekmece Kasabası 'nın özellikleri
Bu da Eyüp mollalığı namyelerinden deniz kıyısı ile göl ~e
narından bin adet güzel haneli, bağlı, bahçeli ve abıhayat akar
çeşmeli, hepsi kiremit örtülü altlı üstlü kargir yapı haneli
bakımlı ve şenlikli, süslü bir kasabadır. {---) {--~) evkafı
yönetimindedir. Subaşısı ve yasakçısı vardır. İstanbul yakınında
olduğundan kethüdayeri ve yeniçeri serdan yoktur. Deniz
kıyısında kalesi haraptır. Tamamı (---) adet mihraptır. Evvela,
.,
381
................ (1.5 satır boş) ............... .
Mahmud Paşa Mescidi, Mimar Sinan Ağa yapısıdır. Bunlardan başkası mescitlerdir. Ve ll adet küçük ve büyük kurşunlu iri
hanları ve kurşunsuz mihmansarayları vardır.
Ve imareti, medreseleri, sıbyan mektebi ve çarşı pazarı
vardır. Kurşunlu hanlar önündeki meydanda büyük bir çınarının
dibinde bir abıhayat çeşinesinin tarihi budur:
(---) (---) (---) (~--) (---) (---)
Yine aktı cihfina iib-ı kevser
Sene 968 [1559-60]
Abdüsselam Medresesi, büyük medresedir. Talebeleri ve hocalarıyla imar olmuş has kurşun ile örtülü marnur medresedir. Ve gelen giden yolculara nimeti bolca dağıtılır aşevi vardır. Ve çeşitli
kervansarayları, tüccarlara konaklama yeri olan hanları, hamamları, sıbyan mektebi, bakımlı ve süslü yetecek kadar
dükkanıarı vardır. Ve mahkeme yakınında Büyük Kervansaray
1.000 at alır büyük yapıdır. Suyu ve havası tatlıdır.
Çekmece Gölü'nün anlatılması
Daha önce birinci cildimizde İstanbul'un mesire yerlerinin an- ,
Iablması kısmında bu Çekmece'nin özellikleri Tuna balıklarının
çıktığı ile ayrıntılı olarak anlatılmıştır, ama bu Çekmece ile
KüçükÇekmece arası denizden 12 mildir. Ve bunun büyüklüğü
fırdolayı 12 mil kuşatır, çevresinden yedi adet dereler kendine
katılır.
Evvela Azadlı Deresi, Çatalca Deresi, Baba Nakkaş Deresi
ve Kovukdere Deresi gelip karışır. Ve yer altından menfezi olup
Tuna Nehri de katılıp morina balığı çıkar. Şiddetli kışlarda bu
göl de deniz olup İstanbul denizine katışır, biraz tuzlucadır.
Gölünün başka emini vardır. Ve yeniçeri koliuğu ve gümrük
emini vardır ki köprü başında gelen giden yolcuların mallarını,
kaçkın köleleri ve haramlleri yakalayıp geçen yüklerden bac
(vergi) alırlar. Gölünde pisi balığı ve yılan balığı beğenilir. Bu
göl ile deniz arasında akan göl üzerinde,
Büyük Çekmece'nin ibret verici köprüsünun anlatılması
Bu göl üzerinde ilk yapıcısı Süleyman Han'dır. Tamamlanması nasip olmamış ve Sultan Il. Selim Han tamamlamıştır, Koca
Mimar Sinan eliyle. Tamamı 26 göz samanyolu gibi göklere baş
382
çekmiş
her köprü gözü ebemkuşağından nişan verir. [105b] Kuzeyden güneye uzunluğu taın bir mildir. Tamamı dağ kazan Perhad
çekiciyle tıraş olmuş parlak ve cilalı taş ile yapılmış sağlam bir
köprüdür ki Osmanoğulları ülkesinde Geyve Köprüsü, Osmancık
Köprüsü, Amasya Köprüsü, Batman Köprüsü, Çoban Köprüsü, Alhn
Halkalı Köprü ve Rumeli'nde Vişgrad Köprüsü ve Mosdar Köprüsü
gibi köprülere denk ibret verici, benzersiz ve yüksek bir köprüdür.
Bu da Rumeli'ne gelip gidenlerin geçit yeri ibretle seyredilecek
büyük bir köprüdür. Gayetgeniştir ki bütün kara ve deniz seyyahları arasında meşhur kemerli köprüdür.
Köprünün ortasında bir beyaz ham mermer üzerine Karahisarf
Hasan Çelebisi hattıyla Osmanoğullarının atalarının isimleriyle,
"Sultanu'l-memalik ve'l-Arab ve'l-Acem es-sultan ibnü's-sultan es-Sultan Selim Han ibn Sultan Süleyman Han ibn fülan fültin,
ta, ila nihtiyeti Al-i Osman [Memleketlerin, Arabın ve Acemi sultanı, sultan oğlu sultan, Sultan Süleyman Han oğlu Sultan Selim
Han, ta Osmanoğullarının ilk başlangıcına kadar]" diye öyle
yazmış ki gerçekten mermer yontucusu usta mermer üzerine yazmış
ama sikkeyi merrnerde kazmış. Hala zamanımızın ustaları ona
bir çekiç ve keski vurmaya kadir değillerdir. Bu büyüleyici
yazıların altında yazılan köprünün tarihidir:
Dedi tarihin Hüdayi ol zama
Yapdı ab üzre bu cisri Şeh Selim
Diğer
Sene 975 [1566-67]
tarih:
Temme emr-i cisr
Hüdayl'nin
diğer
Sene 975 [1566-67]
tarihi:
Eyledi kamil Süleyman köprisin Sultan Selim
Sene 975 [1566-67]
Köprünün masrafları için 114 yük 73.853 akçe sarf olunmuştur.
Sözün kısası bütün köprülerin övgüsünde Ergene Köprusü
övgüsünden sonra bu Çekmece Köprüsü aleınce beğenilir ve dünyaca
meşhurdur, vesselam.
Daha sonra bu köprüden yine bütün Melekli askeri geçip güney
ve batı yönün,e eğimli bakımlı ve şenlikli köyleri geçip (---) (---)
(---) (---) (---n~--) (---) adındaki kasabaları da geçip (---) saatte,
383
Silivri Kalesi'nin anlatılması
Yanko ibn Madyan'ın Silvir adında bir oğlu yaplığından Yunan dili üzere anılır bir kaledir ki deniz tarafı göklere baş
kaldırmış yalçın kayalar üzere (---) tarihinde Gazi Hudavendigar ki, Edirne fatihi I. Murad Han'dır ki, Edirne'den sonra gece
baskını ile bu kaleyi feth etmiştir. Daha sonra Sultan Hudavendigar Kosova cenginde zaferden sonra Hıristiyan ölüleri ibret için
seyrederken pis leşlerin içinden, Miloş Koblaki adındaki melun
kafir leşler içinden kalkıp Murad Han'ı şehit etti. Bazıları
elçilik ile gelip Murad Han'ı gamgam kılıcından nişan verir bıçak
ile vura vura şehit edip Miloş melunu da bütün has gılmanlar
(köleler) parça parça ettiler.
Ondan sonra yeri cehenmem olası küffarın kararları kalmayıp
taraf taraf fırsat bulup İslam elinde olan kaleleri istila edip bu
Silivri Kalesi'ni de kuşatarak ele geçirdiler. Daha sonra (---) tarihinde Yıldırım Bayezid Han İstanbul'un yarısını sulh ile feth
edip Cebe Ali Kapısı, Aya Kapısı ve Petre Kapısı'na dek İslam
elinde olup Gül Camii mabedhanemiz, Sirkeci Tekkesi mahkememiz olduğu sene bu Silivri Kalesi'ni Yıldırım Bayezid Han,
Alemşah Şehzade eliyle feth etmişlerdi.
Daha sonra (---}tarihinde Timur olayında Yıldırım Han bozguna uğrayınca kalırından ölmüştü. İstanbul tekfuru İstanbul
içinden bütün Müslümanlan Bursa'ya ve Edirne'ye sürdü.
Bu Silivri Kalesi'ni de Müslümanlar hali üzere bırakıp karşı
Anadolu tarafına geçtiklerin, o devirde Edirne'de İsa Çelebi Rumeli'ne padişah olmuştu. Derhal Edirne'den dörtnala ile Silivri
Kalesi'ne gelip ansızın baskın yaparak ele geçirip zabt etti.
Daha sonra Yıldırım Han öğullarından İsa Çelebi, Musa
Çelebi, Süleyman Çelebi ve Mehmed Çelebi aralarına taht kavgası girip Rumeli'den Anadolu'ya, Anadolu'dan Rumeli'ye bir kaç
kere dört kardeş biri birleri üzere seferler ettiler. İşin sonunda
meydan Çelebi Mehmed'e kalıp üç kardeşini katletti, birini de
köylüler şehit edince Çelebi Mehmed Han Rumeli'ye ve Anadolu'ya müstakil padişah oldu, ama bu sırada Rum küffarı Silivri
Kalesi'ni istila edip tamir ederek sağlamlaştırdı.
Bu kale özelliklerini ve kuşatılmalarını Rum tarihlerinde
ayrıntılarıyla yazmışlardır. Daha sonra (---} tarihinde bu Silivri Kalesi'ni Fatih Sultan Mehmed Han feth eylemiştir, Vell
Mahmud Paşa eliyle.
384
Eyüp Kazası toprağında 150 akçe kazadır. Ve nahiyesi (---)
adet köydür. (---) hükmünde subaşısı, kethüdayeri, yeniçeri serdan ve muhtesibi vardır. Müftüsü ve nakibi yoktur, ama ayan ve
eşrafı çoktur.
Silivri Kalesi'nin
şekilleri
Marmara denizi kıyısında İstanbul toprağında bir yalçın tepe
üzerinde dörtgen şekilli, [106a] 47 kuleli, kuzey tarafa açılır bir
kapılı, fırdolayı büyüklüğü 2500 adımlı ve kale içinde 2.000
adamlı eski bir kale, taş yapı güzel bir surdur.
Kale içinde 500 adet hepsi kiremit ile örtülü denize bakar
bakımlı evleri vardır. Kiliseden çevrilmiş Hünkar Camii var. Bu
kalede han, hamam, bağ, bahçe ve çarşı-pazar yoktur, ama havadar haneleri çoktur. Bunlardan Haydar Ağazade Sarayı, denize bakar her yeri görür güzel bir saraydır. Ama,
Silivri
şehri varoşunun anlatılması
Deniz kıyısında 17 mahalle ve toplam 1.600 bakımlı bağlı,
bahçeli ve abıhayat sulu haneli bakımlı bir şehirdir ki
İstanbul'un bir mahallesidir. Gerçekten de Yanvan Tarihi'nin
yazdığı üzere bu Silivri, İstanbul Kalesi'nin bir köşesi olduğu muhakkaktır ki İstanbul'dan bu yere gelinceye kadar kale duvarı belirtileri açıktır. Bir köşesi de Karadeniz kıyısında Terkos Kalesi'dir ki Silivri'yle Terkos arası ll saat yerdir. Karadeniz'den
Akdeniz'de bu Silivri Kalesi'ne gelinceye kadar yedi ~at germe
kale duvarı ve yedi kat hendek hisarı hala nice bin yerlerde
burçları ve bedenleriyle açık seçik belli olduğu halen ispat edilebilmektedir.
Bir köşesinde yine Karadeniz kıyısında Karadeniz Boğazı'nda Yoroz kaleleri imiş. Oradan Tarabya, Yeniköy, Rumeli
Hisarı, Ortaköy, Beşiktaş ve Tophane'de Kurşunlu Mahzenburnu'na gelinceye kadar kale duvarı imiş, ama Meyyit İskelesi'nden
Kasımpaşa ve Hasköy'e, Sütlüce ve Eyüp'e varıncaya kadar> da
körfez içinde kenarda kale duvarı yok imiş. Zira Sarayburnu,
Kurşunlu Mahzenburnu ve Kızkulesi'nde büyük toplar bulunduğu
için korkuları olmadığından Kasımpaşa taraflarında kale duvarı
yok imiş. Ve Yedikule'den yine deniz kıyısı ile ta Silivri'ye
gelinceye kadar kale duvarı imiş.
385
Bu hesap üzere o zamanda şimdiki İstanbul Kalesi dış kaleye
iç kale imiş. Daha sonra Rumeli'nden el öpmek için İspanya kralı
oğlu(---) adlı melun gönül ve söz birliği ederek İstanbul'u karadan
kuşatıp Silivri'den Karadeniz kenarında Terkoz Kalesi'ne varın
caya kadar anılan yedi kat germe kaleyi harap edip İstanbul
Makdonyası'nı istila edenler birinci cildimizde ayrıntılarıyla
yazılmıştır.
Bundan dolayı İstanbul'un bir köşesinde bu Silivri Kalesi
İstanbul'un bir mahallesi gibi bakımlı kalmıştır.
Tamamı 18 mihraptır. Bunlardan donanımlı ve selatin camii
gibi olan bir minareli ve büyük avlulu,
Kara Piri Paşa Camii: I. Selim Han vezirlerindendir. Hazret-i Ebubekir neslindendir. Kalabalık cemaate sahiptir. Dış avlusunda mihrap sofası üzerindeki balgami direkler bir diyarda
yoktur. İmareti, medresesi ve sıbyan mektebi, bütün bu yapıların
tamamı nilgun renkli saf kurşun ile örtülü bakımlı bir camidir.
Bundan başka camiinin olduğuna dair bilgim yoktur.
Ve büyük ve küçük 16 adet bakımlı hanlarının tamamı al
renkli kırmızı kiremit ile örtülüdür, ama bunların içinde yeni yapı
Kassam Çelebi Ham ve çarşısı bakımlı, donanımlı ve süslü
handır. Kassam Çelebi, ulu cami sahibi Pfrf Paşa soyundandır. Ve
Kassam Çelebi Çarşısıyla toplam 400 dükkandır ki her sanattan
mevcuttur, ama insanların geçit yeri olduğundan nalbandı çoktur.
Ve iki adet hamarnı var. Biri Pirf Paşa'nındır. Suyu, havası
ve yapısı gayet güzeldir. Ve Hünkar Bahçesi vardır. Bostancıları
ve bahçe ustası ile bakımlıdır.
Ve bu şehrin bütün bakımlı haneleri deniz kıyısında olmak ile
bütün pencereleri kıble yönüne bakmaktadır. Ve kat kat şahnişinli
(balkonlu) bakımlı sarayları vardır. Doğu tarafı baştan başa
bağlardır. Ve kalenin dibinde yel değirmenleri vardır.
Ve bu şehrin batı tarafında Çorlu yolu üzerinde Süleyman
Han'ın 33 göz uzun bir köprüsü var. Gerçi alçak köprüdür ve kemerleri küçüktür ama tam yerinde inşa olunmuştur. Bu köprünün
başında şehir tarafında,
Sa'di Baba ziyareti: Bektaşi Tekkesi içinde gömülüdür. Zira
kendileri de Bektaşi' fukaralarındandır. Allah sırrını aziz etsin.
Vezir Haydar Ağazade ziyareti: Yine bu köprü başındaki
tekke içinde Sa'di Baba yanında gömülüdür. Osmanoğullarının
yüksek mansıplarında yeniçeri ağası ve Bağdad, Diyarbakır ve
386
Mısır
valisi, kapdan ve kaimmakam olup Silistre eyaleti verilmişti. [106b] Boynueğri Mehmed Paşa kendisini bu Silivri'de
öldürdükten sonra kellesini İstanbul'a götürüp cenazesini bu tekkede defn ettiler. Allah rahmet eylesin.
Buradan batı tarafına doğru bakımlı ve şenlikli köyleri
geçerek,
Çorlu Eski Kalesi'nin durumu
Kurucusu Yanko ibn Madyan'dır. İlk önce 720 [1320] tarihinde
Edirne fatihi Gazi Hudavendigar fethidir. Yerlere kadar yık
mıştır. Kendileri Kosova'da şehit olduktan sonra küffar yeniden
tamir edip (---) yıl ellerinde kalmıştır. Daha sonra (---) tarihinde Yıldırım Bayezid Han feth edip bütün duvarlarını
yıkmıştır. Hala yapı kalıntıları Çorlu şehrinin kuzey tarafında
bellidir.
Daha sonra (---) tarihinde Fatih Mehmed Han feth etmiştir.
Edirne hakimi hükmünde (---) (---) 150 akçe şerif kazadır. Ve nahiyesi 30 parça köydür. Kethüdayeri, yeniçeri serdarı, muhtesibi
ve yeniçeri koliuğu yasakçıları vardır.
isimlendirilmesinin sebebi odur ki; Koca Gazi Hudavendigar
bu kaleyi feth etmede zorluk çektiğinden "Şu Çorlu dahi feth olmadı" demiştir. Fethedildiğinde ismine çorlu (hastalıklı, dertli)
dediler. Gerçi yayla yerde havası tatlı yerdir ama genellikle
Çorlu halkı çorlulardır, ama padişah seferi olduğunda her memleket halkının birer çeşit oran (haykırış) derler isimleri vardır. O
isim ile birbirlerini çağırıp çadırlarını, tabilerini ve adamlarını
bulurlar. Haleb diyarının oranı "Ya ahad"dir. Diyarbakır'in
"Amid"dir. Bu Çorlu'nun oranı olan "Bey" çağrıhr, Çorlu çağrıl
maz.
Eski şehirdir. Kefere zamanında bunda bir deyr-i metin var
idi. Sarı Saltuk orada makam edinmekle onun şerefiyeüne bu
şehir gayet bakımh ve şenlikli idi. Hala nice bin yerde yapı
kalıntıları açık seçik bellidir, ama şimdi Osmanoğlu elinde tamamı 3.000 kiremit örtülü altlı üstlü kargir marnur binalarc4r. Ve
toplam 15 Müslüman mahallesi ve 15 kefere mahallesi sayılır, ta
kefere zamanındaki imaretten kalmış keferelerdir.
Müslüman mahallelerinin anlatılması: Evvela Arahacıbaşı
Mahallesi, Muslihiddin Efendi Mahallesi, Keçecizade Mahallesi, Abbisz;ade Mahallesi, Karacaahmed Sultan Mahallesi,
387
Burhanzade Mahallesi, Hisar Mahallesi, Hacı Ganf Mahallesi,
Mustafa Efendi Mahallesi, Odunpazarı ve (---) mahallesi.
Meşhur bakımlı mahalleler bunlardır. Ve her bir mahallede birer
mescit vardır, ama üç yerde cuma namazı kılınır, kalabalık cemaate sahip büyük camiler vardır. Evvela,
Arahacıbaşı Mahallesi Camii kiremitlidir.
Eski Cami de kurşunsuz zengin ve fakir, seçkin ve halktan herkese nimeti bol bol dağılılan aşevi vardır. Ve,
İmaret Camii: Sultan Süleyman Han'ındır. Yüksek kubbeli,
süslü mermerli, kıble kapısı tarafında yan sofalı ve bir geniş avlulu, aydınlık yapılı, süslü bir minareli aydınlık bir ibadet evidir. Kıble kapısı üzerinde yazılan tarihtir:
Şeh
Süleyman sahibü '1-hayrat
Kıldı bu cami-i şerifi bina
Fikr-i gerdümle guy-imiş tarih
Küned an vakt-i In sada peydii
Hatif-i Gaybz guft tariheş:
Kad büniye ma'beden li-hubbi Huda
Sene 928 [1522].
Bu cami kapısından içeri girerken sol tarafta duvar yüzünde
yine eel! hat ile yazılan tamiri tarihidir.
Du'a edip Eszrı dedi tarih
Şükür Vehhab'a cami oldu ma'mur
Sene 1006 [1596-97].
Ve çarşı içinde Fatih Camii, kiremitlidir, ama bu İmaret
Camii, imaretiyle ve bütün kubbeleri ile baştan başa mavi renkli
saf kurşun ile örtülü, hizmet edenleri mutlu nurlu bir camidir.
Bu camilerden başka yazılan mahalle mescitleridir.
Ve iki adet ilim öğrenilen dershanesi vardır. Ancak İmaret
Camii yakınında Süleyman Han'ın Kurşunlu Medresesi bakım
lıdır. Talebeleri, dersiamları, vakıf tarafından talebelerine oda
kirası, et ücreti, aydınlatma (mum) ücreti ve belli aylıkları
daima vardır. Ve 20 adet de sıbyan mektebi vardır. İki adet
imareti vardır ki bütün konuklarına her gün iki öğün yemeği bolca
verilir.
388
Ve (---) adet çeşmeleri vardır, ama yüksek yayla yerinde bulunduğundan bütün melikler bu şehri sulayıp insanların susuzluklarını gidermede acizlik çekmişlerdir. Sonunda hesapsız ve bol
paralar ve mallar harcayarak şehir içine kuyular gibi sarnıçlar
kazmışlardır. Oradan at dolaplarıyla suları çekilip çeşmelere
paylaştırılır;
Evvela eski Süleyman Han
Çeşmesi
tarihidir:
Şe h
Süleyman siihibü 'l-hayriit
Miilikü 'l-bahr u padişah-ı ber
Hak Te'iilii behişte ede kabul
Geldi tarihi "ecruhü 'l-kevser"
Sene 965 [1558]
VeTaya Kadın Çeşmesi, üç adet akar pınardır.
Kürd Sefer Ağa Çeşmesi, İmaret Çeşmesi, kefere mahallesindeki [107a] Acıçeşme, İmaret ham yakınında IV. Murad Han'ın
Ruznamecisi İbrahim Efendi Çeşmesi ve çarşı içinde Kul
Kethüdası Süleyman Ağa Çeşmesi tarihidir (---) (---) (---) (---)
(---) ( ---) ( ---).
Ve hepsi (---) adet sufi ve derviş tekkeleridir Evvela Abdf
Halife Tekkesi, Karaca Ahmed Sultan Tekkesi ve Davud Dede
Tekkesi. Bunlar meşhur tevhid ehli tekkeleridir.
Ve tamamı 18 adet büyük hanlardır. Zira gayet işlek bir yol
olup haftada iki kere büyük pazar durduğundan adam deryası
toplandığından bakımlı hanları çoktur.
Evvela dört ham baştanbaşa kurşunludur. Bunlardan, bakımlı
ve donanımlısı İmaret Ham'dır ki gelen giden·yolcular için hasbi
kervansaraydır.
Çarşı başında
Ahmed Efendi Ham, T ekkecizade Ham ve
Odabaşı
Ham, Hızır Ağa yolundadır.
Ve Yumurucakzade Ham, Akçakoyunoğlu Ham, Osman Dede
Ham, Davudzade Ham, Hidayetullah Çelebi Ham, katır nalbandı Mustafa Beşe Ham, Kızılbaşzade Ham ve Hüsam Dede
Ham. Bunlar bakımlı hanlar, tüccarların ve gelen giden yolcuların konukevleridir.
Ve hepsi iki hamamdır. Evvela Taye Hatun Hamamı, yapısı
ve havası tatlı çifte hamamdır ama suları acıdır.
Ve İmaret Hamamı, Süleyman Han'ındı:r, bu da çiftedir. Bunlardan başka halk için genel hamam yoktur. Ancak 26 halkın
seçkinleri iÇin hanedan hamamları vardır.
389
Ve ayandan seçkin hanedan sahiplerinden Şemsizade Çelebi
ve Alimi Efendiler, İbrf Efendi, Balı Efendi, Serdar Ali Beşe ve
Arahacızade vardır ki meşhuru bunlardır.
Ve toplam 600 adet dükkandır ama bedesteni yoktur. Ancak
bütün sanat ehlinden mevcut olup her hanları birer sağlam bedesten gibi olup bütün değerli şeyler bulunur, ama bütün güzellik
çarşısı büyük bir caddenin iki tarafına düşüp üzerieri örtülüdür.
Bütün caddeleri beyaz taşlarla döşenmiş pak sultan çarşısıdır,
ama Bakkallar çarşısı bir semte düşüp düzgünce sıra ile yapıldı
ğından birbirlerine rağmen öyle bakımlı bakkal dükkanıarıdır ki
yiyecekler ve içecekler ile süslenmiş güzellik pazarıdır.
Havası gayet tatlıdır. Bağları vardır ama üzümü pek
beğenilmez. Beğenilenlerinden; peyniri Rum, Arap ve Acem'de
meşhurdur. Hatta küçük küçük Çorlu peyniri, dil peyniri ve
kaşkaval peyniri ne Kemah katığı peynirine benzer, ne Midilli
peynirine ve ne Şam karişesine (ekşimik) benzer. Padişahlara ve
bütün diyarlara hediye gider bir tür Çorlu'nun kaşkaval peyniridir ki Mısır'ın cübin-i h~lı1mu (halum peyniri) onun yanında
sanki Varna peyniridir. Zira bu Çorlu ovalarında nice kere yüz bin
sürü koyunları var. Hepsi yeşillik vadinin nice bin çeşit otlarından ve yeşilliklerinden atlayıp süt hasıl edip ondan peynir
ederler. Büyük düzlük geniş ovalardır ki halk arasında: "İlahi
seni Çorlu kırinda pitireyim?" derler. Bu söz halk arasında
atasözü olmuştur.
Ve bu şehrin halkı gayet ikram sahibi adamlardır ve nice bin
sürü koyun sahipleridir.
Ve bu Çorlu şehrinin kıblesinde Marmara denizi kıyısında Tekirdağı şehri bir konaktır ve kuzey tarafında Kırkkilise
(Kırklareli) şehri de bir konaktır. Batı tarafında Edirne dört konaktır, ama dört tarafı gayet bakımlı köylerdir .
................ (1 satır boş) ............... .
Çorlu'nun ziyaret yerleri: Evvela Köprücü semtinde Osman
Dede ziyareti, bütün bölge halkı adaklarıyla varırlar. Ve,
Mevlana Behişti Efendi ziyaret yeri: Behiştl kabre erdi,
behişt oldu. Vize şehrindendir. Çorlu'da zaviyesi sahasında
gömülüdür. Mezar taşına "Kad intekale el-merhum" diye kendi el
yazısıyla 6 gün önce yazdıktan sonra ölmüştür, eserleri çoktur. Ve,
390
Mevlana Uzun Ba_lı Efendi: İmaret müderrisiyken vefat
etmiştir. Medrese yakınında anayol üzerinde gömülüdür. Alim,
fazıl, musannif ve mü' ellif kimse idi. Hadis ilminde zamanın
seçkini idi. (---) (---) (---)
Bu şehri tamam seyr edip oradan batı tarafına şehir kenarında viran kalesi yakınında kefere mahallesinden taş köprüden
· geçip Olan Bey Köyü'nü geçip 6 saatte,
Karıştıran Ham Köyü: (---) kazası toprağında yüz haneli, bir
camili ve bir hanlı bakımlı köydür, ama Çorlu ve Burgaz arasında
kış günleri tamam altı saat [107b] büyük bir menzildir ki kış
günlerinde çamurunu Mahmudi fili, Menkerfisi fili, Adana camusu
ve boğası sökemeyip beher sene nice bin atve araba boğulduğundan
çamurunu kanşdırdıkları için "Karıştıran" derler. Buradan yine
batıya (---) saatte,
Pürgaz Kalesi yani Birgaz (Burgaz)
şehrinin fethinin anlatılması
isimlendirilmesinin sebebi: Rum dilinde kalelere "pirgaz"
derler. O isim ile isimlendirilmiş güzel bir kale idi. (---) İdrivne
kralı yapıp Yanko oğlu Aline Kral'a hibe eyledi. O kadar ma'mur
oldu ki Aline Kral İstanbul'da Tekfur Sarayı'nda sakin olurdu.
Gizlice bu Burgaz'da kışiayıp bahar günlerinde ıstıranca Dağı'na
yaylağa çıkardı. Bu Burgaz böyle büyük bir şehir idi. Hala
yapılarının kalıntıları bellidir. Genellikle bu şehri II. Selim
Han'ın Sokollu Mehmed Paşa'sı imar ettiğinde yapılarını yıkıp
Burgaz şehrini imar etti, ama ilk fatihi 720 [Ü20] tarihinde Gazi
Hudavendigar'dır. Feth etmede zorluk çekip,
"Bre gaziler şu Burgaz'ı feth edip yıkalım" deyip fetihten
sonra temelinden yıkmıştır. Nice yüz yerde yapılanın kalıntıları
bellidir.
Hala Kırkkilise sancağı toprağında ayrılmış ve vergilerden
kurtulmuş Sokollu Mehmed Paşa evkafıdır. 200 atlı ile mütevellisi hakimdir. Ve şer'f hakimi 150 akçe kazadır. Ve nahiyesi (---)
adet köylerdir.
'
Şehri bir düz geniş ova içinde 700 haneli, bağlı, bahçeli ve tamamen kırmızı kiremit örtülü taltlı üstlü kargir bakımlı binalı
evlerdir.
Ve tam~.mı altı mahalle ve beş mihraptır; üçünde cuma namazı kılınır. Bunlar içinde büyük cami eski ibadethane
391
Sokollu Mehmed Paşa Camii: Süleyman Han, II. Selim Han ve
III. Murad Han gibi üç padişaha kırk sene vezirlikle değerli ömrü
geçip padişah divanında bir serhad gazisi göğsünden kortela
bıçağıyla Kubbealtı'nda vurup şehit etmiştir. Mehmed Paşa'nın
vasiyetiyle katil kurtulmuştur. Bu güzel cami akıllı ve bilgili vezirin hayrahdır, ama övülmesinde dil kısa kalır ve cevher saçan
kalem işe yaramaz. Lakiri elimizden geldiği kadar denizde damla
ve güneşte zerre yazalım,
Evvela şehrin içinde kalabalık cemaatten fırsat bulunmaz bir
mesireyeri, mabedgah dinlenme yeridir. Ve dış aviulu fıskiye ve
şadırvan havuzlu, nice yüz çınar, dağ servisi, kestane ve güzel
ağaçlar ile gölgelenmiş bir şirin bir avludur ki gelen giden misafirler ve Müslüman cemaat orada Tanrıya ibadet edip şükrederler.
Yazdave kışta bu avlu içine ateş saçan güneşin asla etkisi olmaz.
Bu büyük avlunun dört tarafı yan sofalar, odalar, sofalar
üzerinde ince belli sütunlar ve bunların üzerinde mavi renkli kaseler gibi tersine dönmüş kubbelerin her biri felek kubbelerinden belirti verir.
Cami içi öyle süslü ve sanatlıdır ki Osmanoğlu diyarında buna
denk bir vezir camii yoktur. Meğer İstanbul'da Eba Eyyub-ı Ensarl'de Zal Paşa Camii ve Silivrikapısı'nın iç yüzünde Süleyman
Han'ın Tavaşf İbrahim Paşası Camii ola, ama bu Burgaz Camii
onlardan sanatlı ve şirin işli nur dolu bir cariıidir. Yüksek kubbesi
göklere baş çekmiş dokuz kat gökkubbedir. Kıble tarafında bir
yarım kubbesi vardır. Büyük kubbesinin çevresi kandilleri asacak
tabakalar, müezzin mahfili ve maksureler ile süslenmiştir.
Minher ve mihrabının ve dört tarafında olan pencerelerinin
övülmesinde Rum ülkesi övücüleri aciz kalmışlardır. Bunda olan
bukalemun nakışlıibret verici türlü türlü cam, billur, necef ve moran cami içine ışık verdiğinde "Allah, göklerin nurudur ... " [N ur,
35] ayeti nurun ala nur okunur. Zira bu camiin fırdolayı çevresinde
ibret verici mübarek kelamlar var ki her biri Yakut-ı Musta'sımf,
Abbas-ı Mürsf(?), Şeyh Bayezidi, Abdullah Kırımi, Ahmed Karahisari, Hasan Çelebi ve Dede Mehmed Çelebi Kelam-ı izzetleri
var ki İstanbul'da Sultan Ahmed Camii'nde yoktur. Meğer Medine'de Peygamber Efendimizin Ravza-i Mutahhara'sında ola.
Ve hoş sesli hamele-i Kur'an, imamları, hatipleri ve
müezzinleri var ki sanki her biri birer zamanın yeganeleridir. Bu
camiin düzgün bir tabaka minaresi var ki büyüleyicidir. Süleyman
392
Han Camiini yapan Koca Mimar Sinan ibn Abdülmennan yapıp o
yapıcılar ustası el becerisini açık seçik göstermiştir. Kıble kapısı
üzere tarihi budur:
Hatif-i Kudsi dedi tarihini
Mescidü 'l-Aksfi vü beytü 's-salihin
Sene 856 {1452]
Ve Ergene Köprüsü başında (---) (---) camii, acaip tarzlı cemaatten mahrum camidir. {108a]
Bunlardan başkası mahalle mescitleridir.
Bir medrese ve bir imareti var, ay ve yıt sabahları ve
akşamları, zengine ve yoksula, gençlere ve yaşlılara iki öğün gelen giden yolculara birer sahan çorba, birer ekmek parçası, her
ocağa birer zeytinyağı ve her at başına birer yem verilir, sabah
akşam nimeti bol bol dağıtılır. İster Müslüman ve ister gayrimüslim olsun her cuma gecesi birer sini pilav, yahni, zerde ve
çorbası devamlı verilir. Dünyanın sonuna kadar devamlı ola,
amin ya Mu'in.
Ve yedi adet sıbyan mektebi vardır.
Ve bir acaip aydınlık yapı hoş havalı hamarnı vardır.
Ve tamamı 300 adet çarşı pazardır ama bedesteni yoktur. Ancak her kıymetli şey bolca bulunur.
Ve bu şehirde kiraz mevsiminde panayır pazarı durur. Rum,
Arap ve Acem'de Burgaz'ın sığır pazarı meşhurdur ki kırk gün
kırk gece çok canlı muhabbet pazarı olup öyle. alış sabşlar olur ki
yük bozulup düzülüp sevinç ve şenlikler, eğlence ve alemler olur.
Ergene Nehri kenarında ta Sokollu Mehmed Paşa Köprüsü'ne
varıncaya kadar şehir tarafında bin adetten fazla ufak tefek
sazdan kamıştan ve derme çatma kulübelerden dükkanlar vardır.
Zengin bezirganlar için kargir dükkanlar da vardır ama azdır.
Bu pazarbaşındaki dokuz göz büyük köprüdür ki Koca Mimar
Sinan yapısıdır. 70 adet büyük köprü yapmışbr, biri de bu sanatlı
köprüdür. Adı geçen sultan pazarından elde edilen hac-ı pfl.zarı
(pazar vergisini) mütevelll toplayıp bütün vakıftan geçinen fakirIere ve diğer gerekli olan yerlere sarf eder.
Bu şehrin suyu ve havası gayet tatlıdır. Bağ ve bahçesi
bakımlıdır. Koyunu, kuzusu ve tereyağısı meşhurdur. Sokollu Paşa
duasıyla şenlikli, halkı zengin ve mutludur.
393
Burgaz Kervansarayı'nın anlatılması: Büyük bir kapı içinde
büyük kale gibi karşı karşıya 150 ocak büyük handır. İçli, dışlı,
avlulu, develikli ve at ahırlı büyük bir konuk sarayıdır ki 3.000
hayvan alır. Kapısında daima gözcüleri bekçilik etmededir.
Akşam sonrası olduğunda kapıda mehterhane davulu çalınıp
içeriden dışarı. ve dışarıdan içeri gelip gittiklerinde kapıyı kapatırlar, hanlar içinde vakıf tarafından kandilleri yakıp kapı
dibinde yatarlar. Eğer gece yarısında dışarıdan yolcu gelirse
kapıyı açıp içeri korlar ve hazır yemek getirirler, ama cihan
yıkılsa içeriden dışarı bir adam koymazlar, vakıf şartı böyledir.
Ta bütün konuklar kalkıp mehterhane döğülüp herkes malından
haberdar olduktan sonra hazırlanıp hancılar dellallar gibi,
"Ey ümmet-i Muhammed! Malınız, canınız, atınız ve donunuz
tamam mıdır?" diye bağırırlar. Hepsi,
"Tamamdır. Hayrat sahibine Hak rahmet eyleye" dediklerinde kapıcılar seher vaktinde kapıları açarlar ve yine kapı dibinde,
"Yollarda gafil gitmen, bisat (kilim, yaygı) kaybetmen, herkesi yoldaş etmen. Yürü Allah rast getire" diye öğüt yollu sözler
ettikten sonra herkes bir tarafa doğru yollanırl;ır.
Ve bu hanın bah tarafında başka vezirler, vekiller ve ileri gelenler için avlulu, divanhaneli, 150 odalı, hamamlı, kiler ve mutfaklı büyük bir saray var ki diller ile anlatılmaz bir vezir sarayıdır ki övgüsünde dil kısa kalır.
Kısacası bu süslü şehir içinde yazdığımız ve övgüler dizdi.. ğimiz bütün yapılar tamamen Sokollu şehit Mehmed Paşa'nındır
ki bütün yapıları kargir olup asla ahşaptan bir eser yoktur. Meğer
dükkanıarın çenekleri ola. Ve bütün bu marnur yapılar baştan
ayağa mavi renkli saf kurşun ile örtülmüş, masmavi deniz gibi
dalgalanır büyük bir hayrat ve eski yapılardır. Allah rahmet
eylesin.
Ve bu anlatılan büyük ketvansarayın cami kapısına karşılık
demir kapısının kemeri üzerinde beyaz merrnerde Karahisad Hasan Çelebisi hattıyla yaldızlı ve parlak tarih budur (---) (---)
(---) (---)
Bu karbOnsaraya (saraya) gelen oldu hep revan,
(---) (---) (---) (---) (---)
.
Sene 973 [1564-65].
394
Daha sonra Burgaz şehrinden kuzey tarafa meyilli bakımlı ve
şenlikli köyler içinden·geçerken Ergene Nehri'ni atlar ile geçip
(---) saat gittik. Bu Ergene Nehri'nin ilk doğduğu yer Karadeniz
kıyısında ıstıranca Dağları'dır. Buradan çıktıktan sonra Uzunhacılı köyleri köprüsünden geçip gelir, bu Surgaz'dan geçer.
Buradan Edirne yakınında Sultan I. Murad Koca Gazi Hudavendigar Köprüsü ki ona [108a] Ergene Köprüsü derler, 170 göz
köprüdür. Osmanoğulları devletinde değil başka ülkelerde de
böyle büyük ve uzun köprüyü görmüş değiliz.
Bu anılan Ergene Nehri bu köprünün altından geçip iner(---)
(---) (---) Akdeniz'e karışır. Öyle bir büyük nehir değildir ama
ilkbaharda dağların, dere ve tepelerin karları sökün eylediğinde
derya gibi akıp nice bin büyük büyük ağaçları kökünden söküp denize döker. Böyle bir çoşkun ve taşkın tatlı nehirdir.
Beri taraftan, bu nehri adı geçen Burgaz yakınında atlar ile
ayaktan geçip (---) saatte,
Eski Poloz Kalesi'nin övülmesi
Edirne tekfurunun akrabalarından Poloz adında bir rahibin bu
mahalde bir mabedi var idi. Onun sebebiyle bu kaleyi Edirne
kralı yaptı. Yunanca dili üzerine Pürgaz-ı Poloz (Poloz Kalesi)
derler. Poloz, Kaleyoroz, Mavramoloz ve Zarbiçeyoroz Rum
dilinde tamamen papas ve patrik ismidir.
Daha sonra (---) tarihinde Edirne'den önce Gazi Hudavendigar kuşatmış ve fethinde zorluk çekmiştir. Fethettikten sonra
kalesinin yer yer burçlarını ve· bedenlerini yıkmıştır, ama bakım
ve onarımı kolaydır. Bir yere yaslanınayan yüksek bir tepe
üzerinde doğudan batıya uzunlamasına kurulmuş taş yapı, eski bir
sur, bir kapılı kaledir ama yüksek bir dağ üzerinde bulunduğundan
çıkmakta zorluk çekilmektedir. Bu yüzden kale içinde insanaoğlu
cinsinden bir kadın ve erkek hiç kimse yoktur.
Kırkkilise sancağı toprağında Burgaz Kazası hükmünde aşağı
kale altında 200 haneli kefere köyüdür. Taşlık yerler olduğundan
lezzetli ve sulu şıralı üzümü olur. Buradan kuzey tarafa (--'-) saatte,
Fakılar Köyü menzili: Kırkkilise sancağı kazası ve
toprağında bir dere içinde bir hanlı ve 300 haneli Bulgar Köyü ve
zeamettir. Bumahalde Yüce Saltanat tarafından paşa efendimize
bir hünkar haseki ağasıyla ferman gelip,
395
"Benim Melek lalam, Kul Kethüdası Çelebi Ağa o tarafıara
kaçmıştır. Elbette ele getirip bağlayarak Der-i devletime gönderesin!" diye hat geldi. Haseki ağaya bir kese guruş ücret verildi.
Oradan yine kuzey tarafa (---) saatte,
Karapınar Köyü menzili: Kırkkilise sancağında 200 haneli
Bulgar Köyü'dür, ama gayet bakımlıdır. Hatta Vezir Siyavuş
Paşa büyük bir han yapınca daha da şenlikli oldu. Kale içinden
(---) (---) nehri geçer. Istıranca Dağları'ndan doğup Ergene
Nehri'ne katılır. Bu köy de zeamettir. Buradan yine kuzeye (---)
saatte,
Sasalar Köyü menzili: Gazi Hudavendigar'ın Sasa Koca
adındaki bir yarar namlı yiğidi orada ilk defa mesken edindiğinden Sasa Köyü derler. 200 Müslüman ve gayrimüslim haneleri vardır. Hatta Boşnak İshak Ağa burada oturduğundan dört
köşe yüksek bir kule yapıp haydut ve haramilerin şerrinden kurtuldu. Tatar Süleyman Ağa da bir han yapınca köyü daha da
bakınılı oldu. Bu beldenin dağlarında olan otlar, tohumlar ve
çiçeklerin çeşitliliğinin çokluğundan ve gülün gülistanın halluğun
dan bu köyde o kadar has ve beyaz saf bal olur ki Tanrı bilir beyaz
tülbentten ayırt edilmez. Yiyene asla ve kat' a yangınlık
vermeyip güzel kokusundan insanın dimağı kokulanır. Gerçekten
de (---) suresinde " ... süzme baldan fırmaklar vardır] ... " [Muhammed, ıs1 ayeti bu bal hakkında indirilmiştir. Bu köyün camiinin
imaını Ali Efendi 70 sene dünya nimetlerine oruç tutmuş ümmetin
salihlerinden ermiş bir kimsedir. Buradan yine kuzeye (---)
saatte,
Aydos Kalesi'nin özellikleri
Bu kaleyi de Yunanlılardan Aydos adındaki şeytan kefere
yapmıştır. 814 [1411] tarihinde Yıldırım Han oğlu Sultan Musa
feth etmiştir, Mehmed Bey eliyle. Kırkkilise sancağı toprağında
150 akçe kazadır ve nahiyesi (---) adet köydür. Kethüdayeri,
yeniçeri serdan ve muhtesibi vardır. Kalesi bir topraklı ve kil
kayalı yüksek bir tepenin en yüksek yerinde beşgen şekilli bir
kapılı, taş yapı güzel bir surdur ama içinde insanoğlu yoktur.
Ama aşağı şehri bir dere kenarında 1.000 adet kiremit ile
örtülü bağlı ve bahçeli bakınılı hanelerdir. Halkının Müslümanı
ve gayrimüslimi genellikle Bulgar taifesidir.
396
Tamamı beş
mahalle ve beş mihraptır. Akan Çenge Deresi
üzerinde bir göz köprü başında bir minareli ve kiremit ile örtülü
bakımlı bir camii var, kalabalık cemaate sahiptir.
Altı adet hanları, 150 adet dükkaniarı ve un değirmenleri var.
Hakimi; Silistre [109a] paşası voyvodası yönetir. Ancak suyu ve
havası ağırdır.
Aydos şehri ılıcasının anlatılması: Kudret eli ile ısıtılmış acı
bir suyu vardır. Hayrat sahibinin biri o ılıcadan akıtarak ufak tefek bir hamam yapmış ama suyu gayet faydalıdır. Beğenilenle
rinden biri de üzümüdür, bağlannın sulu üzümü meşhurdt,ır.
Buradan yine kuzeye Çenge Dağı'na çıkıp büyük balkanında
göklere baş uzatmış büyük ağaçlarını ve nice bin Yaratıcının güzel
eserlerini ve sanatlarını seyredip Kurt Mahallesi adlı bir Türk ve
Bulgar köyün geçtikten sonra,
' Çenge [kalesi]: Yanvan Tarihi yazdığına göre Yanko ibn Madyan yapmıştır ki öte Pravadi'de Dobruca kralı Bulgar meliklerinden idi. Onun ile Yanko kral komşu olduğundan bu Çenge balkanının ta en yüksek yerinin ortasında bu kaleyi Yanko yapmıştır
ki gelen giden tüccardan hac (vergi) alıp esenlikle tüccarı geçirtir
idi.
Daha sonra 814 [1411] tarihinde Musa Çelebi feth edip kaleyi
harap etmiştir. Hala nice yerde ağaçlıklar içinde burçları ve bedenleri belli olup haramller yatağı ve haydud kafideri durağı
olmuştur, ama bu mahalde büyük yapı kalıntısı odur ki; bu kale
dibinden bir kale duvarı batı tarafına bu balkan üzere Kazan balkanına, Şıpka balkanına, Torvakurudan balkanına, Televe balkanına kısacası on konak ileride ta Alacahisar balkaniarına
varıncaya kadar bu kale duvarını Yanko ibn Madyan hükmüdür ki
Dobruca kralı tarafından Solkat kavmi yani Tatar kavmi Rum'a
geçmeye diye büyük hendek de yapmıştır, ama insanın yapabileceği iş değildir. Nice kere balkanları aşarken bu duvarlara rast
gelip hayrette kalmışız.
Ve yine bu Çenge Kalesi'nin doğu tarafında bu duvar ta Sücülü
ve Koparan balkanları içinde Karadeniz sahilinde Varna Kalesi
karşısında Galata burnundan 50 mil deniz içine yapılmış bir duvardır. Zamanın geçmesiyle denizin dalgasından deniz içinde olan
duvar yıkıfmıştır ki denizin derinliklerinde temelleri bellidir.
397
Karadeniz'in gemicileri ve denizcileri o duvardan korkup açıktan
geçerler. İnsanoğlunun garip işlerindendir. Bu seyirleri Çenge balkanı içinde ederek geçip yine(---) saatte kuzeye doğru Çenge'dan
aşağıya inip,
Çenge Köyü: Yüz adet hasır ile kaplı evli Bulgar keferesi
köyüdür. Hepsi hararnı ve asilerdir. Ve vergilerden muaf ve
müsellemlerdir. Ancak balkan içinde derbend davulu çalıp koruyup gözetmeye memurlardır. Bu köyde Pravadi şehirli Hacı Ahmed, Allah rızası için büyük bir han yapmıştır. Bu köyü geçip iki
saatte,
Yeniköy Kasabası menzili
Bir geniş verimli bağlı ve bahçeli köyün ortasında Kamçı
Nehri kenarında tamamı 600 adet kiremitli ve hasır saz örtülü
müslim ve gayrimüslim Bulgar haneleridir. Bir camii var, minareli ve kiremitlidir. Ve bir ham ve 20 adet dükkaniarı var. Haftada bir büyük pazar olur. Ayanından hanedan sahibi (---)
ağadır.
·
Bumahalde İstanbul'dan ulak gelip paşaya "Elbette Özü Kalesi muhafazasına gidesin" diye fermanlar geldi.
Ve yeniçeri ocağında Çelebi Kethüda'ya (---) eyaleti ihsan
olunup acele ile mansıbına giderken kaçtı diye Defterdarzade
Mehmed Paşa Mora valiliğine giderken kul kethüdasının katline
memur oldu.
Rumeli'nde Gümülcine adlı şehir yakınında yetişip Gümülcine
şehrinde, Anadoluhisarlı Ustazade Ahmed Çelebi eliyle, şehit
eyledi. Cesedini Gümülcine kabristanına da gömüp kellesini Devlet kapısına getirdiklerinin haberi de gelince Melek Ahmed Paşa
efendimiz hayli ~ızlanıp ağladı.
'
Sonra bu Yeniköy'den kalkıp yine ormanlıklar içinde Kamçı
Nehri'ni büyük ağaç köprüsünden geçtik. Adı geçen nehir Kazan
Dağları'ndan, Şıpka balkanlarından ve Kazanlık ensesindeki
Kabrova Dağları'ndan toplanıp bu mahalden geçip Köprülü'ye
varır. Orada ağaç köprü altından geçip geçit vermez büyük bir nehir olup Varna Kalesiyle Galata Burnu arasında Karadeniz'e
katılır bir hayat suyudur. Şiddetli kışlarda Karadeniz gemileri
kışlar büyük bir nehirdir. Bu Nehri, anılan Yeniköy dibinden
geçip bakımlı ve şenlikli köyleri geçip kuzeye (---) saatte,
398