Academia.eduAcademia.edu

General Townshend ve Türk-İngiliz İlişkileri

Ali ÖZDEMİR General Townshend ve Türk - İngiliz işkilleri Ali ÖZDEMİR* ‘’ Savaşın Zevkini Almak İsteyen herkes Türklerle Savaşmalıdır.’’ General C.V.F. Townshend Özet Bu çalışmada, General Townshend merkeze alınarak Türk-İngiliz ilişkileri ele alınmıştır. Çalışmanın oluşmasında Türkçe kitap, makale, hatırat ve dönemin süreli yayınlarından yararlanılmıştır. Üç bölümden oluşan çalışmada ilk bölümde Birinci Dünya Savaşı’nda Mezopotamya(Irak) Cephesi incelenmiş, İkinci Bölümde General Townshend’ın esareti ve Mondros Mütarekesi’nde Osmanlı Devleti ile İngiltere arasında aracılık yapması ve üçüncü bölümde de General Townshend’ın ülkesine döndükten sonra milletvekili olarak Türkiye hakkındaki tutumunu ve Türkiye’yi ziyareti anlatılmaktadır. Anahtar Kelimeler: General Townshend, Kutü’l Ammare, Irak Cephesi, Mondors Mütarekesi ve Tükİngiliz ilişkileri Dumlupınar Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türkiye Cumhuriyeti Anabilim Dalı Tezli Yüksek Lisans Öğrencisi * 1 Ali ÖZDEMİR Giriş Osmanlı Devleti ile İngiltere arasındaki iktisâdi, ekonomik ve siyasal ilişkiler 16. yüzyılın ikinci yarısına kadar dayanmaktadır.1 17. yüzyıldan itibaren Osmanlı Devleti, Avrupalı Büyük Devletler karşısında geriye düşmesinden dolayı büyük devletlerarasında denge politikalarıyla ayakta kalmaya çalışmıştır. Bu ayakta kalışta, Avrupa devletleri arasındaki çekişmenin rolü de büyüktür.2 Türk-İngiliz ilişkileri 19. yüzyılın son yarısına kadar inişli çıkışlı da olsa devam etmiş ve bu bağlamda Osmanlı Devleti, İngiltere yanlısı bir politika izlemiştir. 1878 sonrasında İngiltere’nin desteğini yitiren Osmanlı Devleti yeni bir güç olarak ortaya çıkan Almanya’ya yaklaşmaya başlamıştır. Ortadoğu’nun stratejik öneminin yanı sıra zengin petrol bölgeleri Osmanlı toprakları üzerindeki emperyalist rekabeti arttırıyordu. Almaya ve İtalya’nın siyasi birliğini geç tamamlamaları nedeniyle, emperyalist yarışta geri kalmaları ve kendilerinden önce bu yarışta önemli ilerlemeler sağlayan başta İngiltere olmak üzere diğer devletleri tehdit etmeleri, Birinci Dünya Savaşı’nın ana nedenini oluşturmaktadır.3 Birinci Dünya Savaşı 20. yüzyılın ilk çeyreğinde başlamış ve Osmanlı Devleti, Almanya’nın yanında savaşa katılmıştır. Osmanlı Devleti’nin sonunu getiren bu büyük savaşta İngiltere ile karşı bloklarda bulunulması sebebiyle Mısır, Mezopotamya(Irak) ve Çanakkale Cephelerinde İngiltere ile Osmanlı Devleti savaşmıştır. Konumuzun içeriği bakımından bu cephelerden sadece Mezopotamya ( Irak) Cephesine değinilecektir. 1. Mezopotamya ( Irak ) Cephesi ve General Townshend’ın Esir Alınması Birinci Dünya Savaşı’nda İngilizlerin Mezopotamya Cephesi diye adlandırdıkları Irak Cephesi İngilizlerle Türklerin Gelibolu’dan sonra bir defa daha karşı karşıya geldikleri önemli muharebelerin yaşandığı cephedir.4 Irak cephesi Osmanlı Devleti’nin Birinci Dünya Savaşı’na girdiği sıralarda İngiltere tarafından açılmıştır. Bunun sebepleri ise İngiltere’nin Irak’taki politik çıkarlarını korumak, Hindistan yolunun güvenliğini sağlamak, bu coğrafyada bulunan petrol kaynaklarına sahip olmak ve Gelibolu’da kaybettiği prestijini yeniden kazanmak açısından önemlidir. Ayrıca kendisine bağlı Muhammera ve Kuveyt şeyhlerini korumak ve Osmanlı Ömer Kürkçüoğlu, Türk-İngiliz İlişkileri (1919-1926), Ankara Üniversitesi Siyasal Bilimler Fakültesi Yayınları No.412, s.15 2 Kadir Algül, ‘’ Atatürk İlke ve İnkılâpları Semineri’’, Atatürk Dönemi Türk-İngiliz İlişkileri (1919-1938), İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Türkiye Cumhuriyeti Anabilim Dalı, İstanbul 2009, s.1-2 3 Algül, a.g.e., s.4 4 Tarık Saygı, İngiliz General Townshend ve Türkler, İstanbul Üniversitesi Atatürk İlke ve İnkılap Tarihi Enstitüsü, Yayınlanmış Doktora Tezi, İstanbul 2011, s.29 1 2 Ali ÖZDEMİR Devleti’nin cihat çağrısının Müslüman dünyasında etki yapmasını önleyerek Arapların Türklere karşı savaşa girmelerini hazırlamak açısından da bu cephe İngilizler için önemlidir.5 Osmanlı Genelkurmayı bu cephede savaş başlayana kadar Irak bölgesine bir İngiliz saldırısına ihtimal vermemiştir. Bundan dolayı Birinci Dünya Savaşı arifesinde Boğazlar, Kafkasya, Suriye ve Filistin askeri harekât bölgesi olarak kabul edilmiş ancak Irak bölgesi askeri harekât bölgesi olarak sayılmamıştır. Savaşın başında bu bölgedeki Türk kuvveti 8000 civarındadır. Osmanlı Devleti bu bölgeyi Trablusgarp gibi yerli aşiretlerden toplanan kuvvetlerle savunulmasını ummaktadır.6 İngiltere Irak harekâtını ‘’D Seferi Kuvveti’’ adı verilen birlikler tarafından gerçekleştirmiştir. Bu birlikler Hindistan’da eğitim ve hazırlıklarını tamamlamış ve bölgeye sevk edilmiştir.7 Askeri sınıfın büyük bir çoğunluğunu da Hintli askerler, Subay kısmının büyük bir çoğunluğunu da İngiliz subayları oluşturmuştur. Bu harekât İngilizlerin Hint Genel Valiliği tarafından yönetilmiştir. İngilizler Irak’ta askeri harekâtlarını başlatmak için Osmanlı Devleti’nin savaşa katılmasını beklemeden 15 Ekim 1914’te İngiliz ve Hintli askerlerden oluşan bir Tümeni ( 4500 İngiliz ve 16000 Hintli) Bahreyn adalarına çıkarmıştır. İngilizler 8 Kasım 1914’te Basra Körfezinde bulunan Fav’ı ele geçirerek Basra’ya doğru harekete geçmiştir. 9 Kasım’da ilerlemelerine devam eden İngiliz kuvvetleri stratejik bakımdan önemli olan Kurna’yı ele geçirmiş ve General Barrett yönetiminde ilerleyişlerine devam ederek 23 Kasım 1914’te Basra’yı işgal etmişlerdir.8 Basra’da askeri tören düzenleyen İngiliz askerleri Halka bir bildiri yayınlamıştır. Bu bildiride Arap halkına düşman bir zihniyetle gelmediklerini tersine Türk yönetimi yerine adil ve özgür bir yönetim kurulacağını halkın dinine ve geleneklerine saygı gösterileceğini artık bölgede Türk yönetiminden eser kalmadığını ve İngiliz yönetiminin kurulduğunu halka duyurmuşlardır.9 İlerlemelerine devam eden İngiliz kuvvetleri ile Türk kuvvetleri arasında 4 Aralık’ta birinci Müzeyra ve 7 Aralık 1914’te ikinci Müzeyra savaşları yaşanmış İngiliz kuvvetleri bu savaşlardan üstün çıkmıştır. İngilizlerin Irak cephesinde ki başarıları Osmanlı Devleti’ni Irak savunmasıyla ilgilenmek mecburiyetinde bırakmıştır. Enver Paşa bölgedeki Türk kuvvetlerini düzenlemesi için Enver Ziya Karal, Dünya Tarihi, Osmanlı Tarihi, Cilt V. TTK yayınları, Dizi XIII, Sa. 16 s.485 Tarık Saygı, a.g.t., s.30, E.Z. Karal, a.g.e., s.486 7 Murat Çulcu, Tarihin Satıraralarında Bir İngiliz Esir^, Toplumsal çözüm yayınları, İstanbul 2007, s.11 8 Saygı, a.g.t., s.31-32 9 Zekeriya Türkmen, ‘’ Birinci Dünya Harbinde Irak Cephesinde Türk-İngiliz Mücadelesi’’ 1914’ten 2014’e 100’üncü Yılında Birinci Dünya Savaşı’nı Anlamak Uluslararası Sempozyumu, 20-21 Kasım, İstanbul 2014, s.392-394 5 6 3 Ali ÖZDEMİR Trablusgarp’ta başarılı olan Süleyman Askeri Bey’i görevlendirmiş ve bölgeye düzenli kuvvet sevk etmiştir. Süleyman Askeri Bey bölgede İngilizlerle yaptığı mücadelelerde Ahaz’ı almayı, Karun petrol borusunda önemli tahripler yapmayı ve Nasiriye’yi ele geçirmeyi başarmış fakat Basra’yı ele geçirmek için yaptığı saldırılarda emrindeki kuvvetler dağılmış ve geri çekilmek zorunda kalmıştır. Süleyman Askeri Bey bu yenilgiyi hazmedemeyerek 14 Nisan 1915 tarihinde intihar etmiştir.10 Süleyman Askeri Bey’in harekâtı başarısızlıkla sonuçlanmış sonuçlanmasına rağmen İngilizleri kuşkuya düşürecek nitelikteydi. Basra’nın güvenliğini sağlamak için İngilizlerin Nasiriye ve Kutü’l Ammare’yi ele geçirmeleri gerekiyordu. Bu sırada Irak’taki İngiliz sefer kuvvetlerinde görevli General Barrett sağlık nedeniyle Nisan 1915’te görevinden ayrılmış ve onun yerine General Sir Charles Vere Ferres Townshend 6. Tümen komutanlığına getirilmiştir.11 General Townshend Hindistan’dan hemen harekete geçerek 23 Nisan 1915’te Basra’ya ulaşmıştır. General Townshend sefer komutanı General Nixon ile görüşmüş ve kendisine Kurna ve Ammare harekâtının komutasına getirildiğini görevinin buraları ele geçirmek olduğunu öğrenmiştir.12 Süleyman Askeri Bey’in intihar etmesinden sonra, Osmanlı Devleti bölgedeki Türk birliklerini yeniden teşkil etmiş ve komutanlığına Nurettin Paşa’yı getirilmiştir. Nurettin Paşa 19 Mayıs 1915’te Bağdat’a ulaşmıştır. Kendisine bütün Irak bölgesini topyekûn savunması ve durum müsait olduğunda saldırması emri verilmiştir.13 General Townshend aldığı emir doğrultusunda harekete geçmiş ve Irak’ın iç bölgelerine doğru ilerlemiştir. 3 Haziran 1915’te Amara, 25 Temmuz’da Nasiriye’yi ele geçirmiştir. Bu ilerleyişte güçlü bir mukavemetle karşılaşılmaması İngilizleri Kutü’l Ammare üzerine yürümek için cesaretlendirmiştir. Nitekim ilerleyişine devam eden General Townshend 29 Eylül 1915’te Kutü’l Ammare’yi işgal etmiş ve Türk kuvvetlerini kuzeye doğru itmiştir.14 Nurettin Paşa Selmanpak’ta Türk kuvvetlerini toparlayarak kuvvetli bir tahkimat hazırlığı yapmış aynı zamanda da takviye kuvvetlerde bölgeye ulaşmıştır. Osmanlı Devleti Irak 10 Karal, a.g.e., s.486 Türkmen, a.g.m., s.399 12 Charles V.F. Townshend, Mezopotamya Seferim, Kurna, Kûtülamare ve Selmanıpâk Muharebeleri, ( Çev. Gürol Koca ), Türkiye İş Bankası yayınları, İstanbul 2012, s.52-53 13 Saygı, a.g.t., s.36-42 14 Karal, a.g.e., s.487 11 4 Ali ÖZDEMİR bölgesindeki askeri birliğini yeniden teşkil ederek burada 18. Kolordu kurulmuş ve Enver Paşa’nın Amcası Halil ( Kut) Paşa komutan olarak görevlendirilmiştir.15 Kutü’l Ammare’nin işgal edilmesiyle İngilizler Harekâtın birinci aşamasını tamamlamıştır.16 Harekâtın ikinci aşaması olan Bağdat’ın işgal edilmesi için General Townshend’a harekete geçme emri verilmiştir. General Townshend elindeki kuvvetin yetersiz olduğunu başarıdan kuşku duyduğunu ancak emre uyacağını üstlerine bildirmiştir. 12 Kasım 1915’te Townshend Bağdat üzerine yürüyüşe geçmiştir. 22 Kasım 1915’te Nurettin Paşa komutasındaki Türk kuvvetleriyle Selmanpak’ta karşı karşıya gelmişlerdir. General Townshend bütün kuvvetleriyle Türk birliklerinin bulunduğu Selmanpak’ta doğru saldırıya geçmiş ancak üç gün süren meydan muharebesinde Türk birliklerince durdurulmuş ve Türk kuvvetleri saldırıya geçmiştir. General Townshend, Türklerin bu direnişini takdir etmiş ve hatıratında ; ‘’ Avrupa’da savunma ve siper savaşında, altını çizerek söylüyorum, Türklerle kıyaslana bilecek tek bir asker yoktur. Almanlar savunmada iyidir fakat siperde Türklerle kıyaslanamazlar…’’ şeklinde bahsetmiştir.17 General Townshend emrindeki kuvvetin azalması ve erzak sıkıntısı çekmesi yanında saldırıya geçen Türk kuvvetleri karşısında daha fazla kayıp vermemek için 25/26 Kasım gecesi geri çekilmeye başlamıştır. Türk kuvvetleri de toparlanarak geri çekilen İngiliz kuvvetlerini takip etmeye başlamıştır. 3 Aralık 1915’te Townshend Kutü’l Ammare’ye ulaşmış ve burada savunma hattı oluşturacağını yaralı askerleri ve Türk esir askerlerini Basra’ya gönderdiğini ayrıca kendisine acilen yardım gönderilmesini üstlerine bildirmiştir.18 Türk kuvvetleri ise 7 Aralık 1915’te Kutü’l Ammare’ye gelerek burayı kuşatma altına almıştır. Halil Paşa, Nurettin Paşa ile görüşerek General Townshend’a teslim olmasını teklif edilmiş ancak General Townshend askeri bir kuralı yerine getirdikleri için teşekkür ederek teklifi reddetmiştir.19 Irak cephesinin giderek önem kazanması üzerine bu dönemde Irak’taki Türk birlikleri yeniden teşkil edilmiş ve 6. Ordu adını alarak komutanlığına Mareşal Freiher von der Goltz Paşa atanmıştır. General Townshend Kutü’l Ammare’ye sığınırken nasılsa çok geçmeden geriden gelecek İngiliz birliklerin kendilerini kurtaracağını düşünmüştür. Bununla birlikte Türkler de kuşatmanın hızlı bir şekilde sonuçlanması için Aralık (1915) ayı boyunca şiddetli saldırılar Türkmen, a.g.m., s.404-405 Çulcu, a.g.e., s.12 17 Townshend, s.271-272 18 Townshend, a.g.e., s.287-318 19 Saygı, a.g.e., s.54 15 16 5 Ali ÖZDEMİR düzenlemişler ancak General Townshend bu saldırıları geri püskürtmeyi başarmıştır. Bu saldırılardan bir netice alamayan Türk kuvvetleri büyük saldırılardan vazgeçmiş ve şehrin kuşatma sonunda teslim olmaya zorlanmasına karar verilmiştir.20 Irak’taki İngiliz Komutanlığı Townshend ve kuvvetlerini kurtarmak için Hintli askerlerden oluşan bir ordu kurup 21 Ocak, 7 Mart, 7 Nisan ve 24 Nisan 1916 tarihlerinde saldırıya geçmişlerse de bir başarı sağlayamamışlardır.21 Karadan Kutü’l Ammare’ye ulaşamayan İngilizler Townshend’ın dayanma gücünü arttırmak için 24 Nisan 1916’da Felahiye’den 270 ton yiyecek taşıyan bir gemiyi Dicle Nehir’inden gönderme girişiminde bulunulmuş fakat çok geçmeden açılan ateş neticesinde karaya oturan gemi Türklerin eline geçmiştir.* İngilizler, Kutü’l Ammare’ye yiyecek gönderebilmek için uçakları dahi kullanmış ancak bu girişimde iki uçağın Türkler tarafından düşürülmesiyle sonuçlanmıştır.22 Bütün yolların denenmesine rağmen bir türlü başarılı olamayan İngiliz Irak Ordusu Komutanlığı, General Townshend’a telgraf göndererek Türklerle müzakere görüşmelerine başlayabileceği emrini verilmiştir. General Townshend bunun üzerine 26 Nisan 1916’da Halil Paşa ile görüşmüştür.23 Townshend bu görüşmede Halil Paşa’ya, 40 top, yaklaşık 10.000 tüfek ve elinde bulunan makineli tüfekleri sağlam olarak Türklere vereceğini ayrıca 1.000.000 İngiliz Lirası24 vereceğini ve savaş devam ettiği müddetçe Türklere karşı savaşmayacağına dair söz vermiştir. Bunun karşılığında da kendisinin ve emrindeki askerlerinin serbest bırakılmasını teklif etmiştir. Halil Paşa ‘’ Baltacı devirleri geride kaldı, biz Baltacı değiliz Kazmacıyız’’ diyerek teklifi reddetmiş ve Townshend’a kayıtsız şartsız teslim olmasını söylemiştir.25 Beklenen yardımın ulaşmaması, ellerindeki erzakın tükenmesi ayrıca askerlerin açlıktan ve hastalıktan ölüyor olması General Townshend’a teslim olmaktan başka bir seçenek bırakmamıştır. Türk kuşatmasına 147 gün dayandıktan sonra 29 Nisan 1916’da teslim olmuştur. General Townshend hatıratında teslim oluşunu şu şekilde anlatır; ‘’ Nihayet, 29 Nisan günü toplarımı ve telsiz teçhizatım dâhil mühimmat vs. bütün tesisatımı tahrip ettim. Bir Türk taburu şehre girip bütün karakolları ele geçirdi. Halil Paşa beni ziyaret etti, ona kılıcım ve tabancamı teslim ettim almayı reddetti ‘’Bunlar şimdiye kadar sizindi, bundan sonrada öyle olacak dedi. Levent Ünal, ‘’ Irak Cephesi Muharebelerinin Askeri Harekât Yönünden Değerlendirilmesi ve Kutü’l Ammare Zafer’’, Unutulan Zafer; Kutü’l Ammare, 100’üncü Yılında Yeniden Anlamak Sempozyumu, 8 Mart 2016 İstanbul, s. 37-38 21 Karal, a.g.e., s.487-488 * Türkler bu gemiye daha sonradan ‘’ Kendi Gelen’’ adını vermişlerdir. Bkz. Zekeriya Türkmen, a.g.m., s.419 22 Ünal, a.g.m., s.40-41 23 Saygı, a.g.t., s.89 24 Tanin Gazetesi, 30.04.1916 s.1 25 Türkmen, a.g.m., s.420-422 20 6 Ali ÖZDEMİR ‘’26 Kutü’l Ammare’de Türkler, 5 General, 272 İngiliz Subay, 2592 İngiliz asker, 204 Hintli Subay, 6988 Hintli asker, 3248 silahsız kişi olmak üzere toplam 13.300 kişiyi esir etmişlerdir.27 Osmanlı Devleti, Çanakkale’den sonra İngilizlere ikinci darbeyi Kutü’l Ammare’de indirmiştir. Dünyanın en güçlü devletinin bir tümen askerini kayıtsız şartsız teslim alınması İngiltere için gururkırıcı idi. Bununla birlikte Osmanlı Devleti açısından da büyük bir onur ve sevinçti. Dolayısıyla Osmanlı Devlet yetkilileri böyle bir zaferi kazanmaktan duydukları sevinci tüm dünyaya ilan itmiştir.28 Kutü’l Ammare zaferi yerli ve yabancı basında geniş bir şekilde yer bulmuştur. 30 Nisan 1916 günü Tanin Gazetesi’nin; ‘’ Kutü’l Ammare’de mahsur kalan Townshend ordusu ( 13.300) mevcudu ile teslim oldu’’29 başlığıyla halka zaferi duyurmuştur. Zaferin İstanbul’da duyulmasıyla İtfaiye ve Merkez Muhafaza taburları meşalelerle Beyazıt Meydanı’na inerek tören yaparken halkta coşku ile törene katılmıştır.30 İstanbul ve taşrada yapılan kutlamalarla birlikte müttefik devletleri de bu sevince ortak olmuştur. Özellikle Viyana, Berlin ve Sofya gibi başkentlerde ve diğer şehirlerde günlerce sevinç gösterileri yapılarak Osmanlı Ordusunun kazandığı büyük zafer kutlanmıştır. Ayrıca müttefik devletlerin askeri ve mülki makamlarından da çeşitli kutlama mesajları gelmiş ve bu mesajlar basında genişçe yer tutmuştur. Almanya İmparatoru II. Wilhem Sultan Reşad’a gönderdiği telgrafta Kutü’l Ammare’nin geri alınmasından duyduğu sevinci dile getirmiş ve bu zaferinde tıpkı Gelibolu gibi tarih boyunca Alman-Osmanlı dostluğunun bir neticesi olarak anılacağını belirtmiştir.31 İngiliz basını da İngiliz mağlubiyetine büyük yer vermiştir. Ancak basın General Townshend’ın teslimiyetinin bir mağlubiyet değil de öncelikle erzakının bitmesi, doğal ve coğrafi şartların elverişsizliği gibi sebepler üzerinde durarak kamuoyunu yönlendirmeye yönelik yayınlar yapmıştır.32 Ancak orta ve altı sınıflara hitap eden yüksek tirajlı Daily Mail ve Daily Express gazetelerinde çıkan bir fotoğraf İngiliz yetkililerini harekete geçirmiştir. Bahsi geçen Fotoğraf General Townshend’ın kuşatmadan sonra esir olarak İstanbul’a getirildiği günlerde 26 Townshend, a.g.e., s.596 T.C. Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü, Osmanlı Arşivi Daire Başkanlığı Yayın No: 13, Belge No:48, BEO. 4411/330793_4 28 Akın Çelik, Mustafa Selçuk, ‘’ Tarafların Basınından Kut’ül Amare Zaferi’’, Tarihin Peşinde-Uluslararası Tarih ve Sosyal Araştırma Dergisi, Sayı 15, 2016, s.308 29 Tanin, 30.04.1916 s.1 30 Küçükvatan, ‘’ İngiliz Basınında Osmanlı’nın Kut’ül-Amare Zaferi’’ Çağdaş Türkiye Tarihi Araştırmaları Dergisi, Sayı XIII/26, Bahar 2013, s. 79 31 T.C. Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü, Osmanlı Arşivi Daire Başkanlığı Yayın No: 13, Belge No:.50, BOA, HR. SYS. 2419/128_5 32 Çelik, Selçuk, a.g.m., s.311-312 27 7 Ali ÖZDEMİR Türk yetkililerle birlikte çekilmiş fotoğrafıdır. Bu yayınlanan fotoğraf Arap coğrafyasının geleceği konusunda çalışan ünlü oryantalist Mark Sykes’ın dikkatinden kaçmamış ve Dışişleri Bakanlığı’na şikâyette bulunmasına sebep olmuştur. Mark Sykes şikâyetinde bu gibi haberlerin İngiltere’nin çıkarları açsından ve Araplar üzerindeki politikalarına zarar verecek nitelikte olmasıydı. Bundan dolayı da Basın Bürosu ve bu iki gazetenin uyarılmasını aynı zamanda sansür konusunda daha dikkatli davranılmasını istemiştir.33 2. General Townshend’ın Esareti ve Mondros Mütarekesinde Aracı Olması General Townshend Kutü’l Ammare’de esir alındıktan sonra Halil Paşa ile görüşmüş ve Halil Paşa İstanbul’a gönderileceğini kendisine söylemiştir. Aynı zamanda kendisini esir gibi değil de Osmanlı Devleti’nin misafiri gibi görmesini o şekilde davranılacağını bildirmiştir. General Townshend’a yolculuğunda Albay Parr, Yüzbaşı Morland ve Albay İshak Bey eşlik etmesi için görevlendirilmiştir. General Townshend Kutü’l Ammare’den Bağdat’a orada Irak’a, Irak’tan Anadolu’ya ve buradan da İsntabul’a gitmek için yola çıkmıştır.34 General Townshend’ın 12 Mayıs 1916’da başlayan yolculuğu 22 gün sürmüş ve 3 Haziran 1916’da İstanbul’a ulaşmıştır.35 İstanbul’da Haydarpaşa garında onu Birinci Ordu Komutanı Mehmet Esat Paşa, Genelkurmay’ın ve Harbiye Nezareti’nin birçok askeri yetkilileri karşılamıştır. Ayrıca istasyonda büyük bir kalabalıkta yer almaktadır. 36 Townshend İstanbul’da büyük bir saygı ile karşılanmış ve kendisi de hatıratında bu karşılamayı şöyle anlatır: ‘’ İstasyonun bekleme salonunda beni ağırladılar, sigara ve kahve ikram ettiler. Bu tavır karşısında savaş esiri olduğumdan bile şüphe ettim. O kadar saygı ve hürmetle karşılandım ki, kendimi İstanbul’u teftişe gelmiş gibi hissettim’’37 General Townshend kendisini İstanbul’a getiren Albay İshak Bey ve özel yaveri olarak görevlendirilen Tevfik Bey tarafından bütün subaylara takdim edilmiştir. İstanbul’un ünlü bir lokantasında öğle yemeği verilmiş, yemekten sonra Tevfik Bey ve bir yardımcı eşliğinde Osmanlı Devleti’nin kendisine tahsis ettiği Heybeliada’daki köşke gitmek için motora binmiştir. Tevkif Bey Townshend’a İstanbul’da kaldığı müddetçe bütün masraflarının Osmanlı Devleti tarafından karşılanacağını söylemiştir.38 Ümmü Gülsüm Polat, ‘’Esir Kut Komutanı Townshend’ın İstanbul’a Getirilişi ve İngiliz Savaş Basınına Müdahale’’, Akademik Orta Doğu, Cilt 9, Sayı 2, 2015, s. 134-137 34 Townshend, a.g.e., s.602-603 35 Polat, a.g.m., s.135 36 Saygı, a.g.t., s.135 37 Townshend, a.g.e., s.614 38 Çulcu, a.g.e., s.24 33 8 Ali ÖZDEMİR General Townshend İstanbul’da iki yıldan fazla esir kalmıştır. Bu esareti boyunca ilk olarak Heybeliada’da 19 Ekim 1916 tarihine kadar ikamet etmiş daha sonra mevsim değişikliği ve evin soğuk olmasından dolayı İngiliz Konsolosu Bay Hamson’ın Büyükada’daki yazlık evine nakledilmiş ve geri kalan zamanını burada geçirmiştir. General Townshend 5 Haziran 1916 günü Enver Paşa ile görüşmek için İstanbul’a gitmiştir. Enver Paşa Townshend’a çok cana yakın davranmış ve kendisini Osmanlı Devleti’nin bir misafiri olarak görmesini, Padişah’ın kendisine hürmet gösterilmesini istediğini ayrıca İstanbul’da istediği yere gitmekte özgür olduğunu belirtmiştir.39 27 Haziran’da tekrar İstanbul’a gelen Townshend İstanbul’daki Amerikan Elçiliği’ni ziyaret etmiştir. Elçi Bay Philip General Townshend’a nazik davranmış ve istediği zaman elçiliği ziyaret edebileceğini söylemiştir. O günden sonra Townshend sık sık İstanbul’daki Amerikan Elçiliği’ni ziyaret etmiş ve bu şekilde Londra gazetelerini takip etme fırsatı da yakalamıştır. Ayrıca yazdığı mektupları göndermek kendisine gönderilen mektupları da almak için elçiliği aracı olarak kullanmıştır.40 Townshend İstanbul’daki esareti boyunca bazen olumsuz düşünüp, karamsarlığa da düşmüştür. Bu dönemde daha önce hep yazmak istediği ancak bir türlü fırsat bulup başlayamadığı strateji ve yüksek taktiklerle ilgili kitabını günde sekiz dokuz saat çalışarak yazmıştır. Kendi deyimiyle bu çalışma temposu onu delirmekten kurtarmıştır.41 Townshend esareti sırasında değiş-tokuş edileceğine olan inancını yitirmesi nedeniyle 1918 yılında üç defa kaçma girişiminde bulunmuştur. Fakat bu girişimler şanssızlık, birtakım tedbirsizliklerden dolayı başarısızlıkla sonuçlanmıştır. 42 General Townshend İstanbul’da bulunduğu sürede Türkleri daha yakından tanımış ve Rauf Orbay ve Tevfik Bey gibi yakın arkadaşlıklar kurmuştur. Townshend 6 Eylül 1917’de Üsküdar tarafında Haydarpaşa istasyonundaki yangın ve patlamaya yine 28 Ağustos 1918’de İstanbul’da çıkan büyük yangına şahit olmuş İstanbul’da meydana gelen bu olaylara hatıratında detaylı yer vermiştir.43 1918 yılı Osmanlı Devleti için içte ve dışta kritik bir yıl olmuştur. Osmanlı V. Mehmet Reşad 3 Temmuz 1918’de ölmüş yerine Mehmet Vahdettin geçmiştir. Yeni hükümdar tahta oturduğu sıralarda savaş Osmanlı Devleti ve müttefikleri aleyhine dönmüş bulunuyordu. Irak’ta 39 Townshend, a.g.e., s.615 Saygı, a.g.t., s.138-139 41 Townshend, a.g.e., s.617 42 Çulcu, a.g.e., s.32 43 Saygı, a.g.t., s.147-151 40 9 Ali ÖZDEMİR İngilizler Bağdat’ı ve Kerkük’ü işgal etmişlerdi. Suriye’deki İngiliz kuvvetleri ise Şubat 1918’den beri saldırı halindeydiler. Öte yandan Mekke Emiri Hüseyin’in oğlu Faysal, Hicaz kuvvetleriyle Amman’ı aldıktan sonra Türk ordusunu iki ateş arasında bırakmıştı. Fakat Osmanlı Devleti’ni daha çok kaygılandıran durum, Trakya’dan gelen tehlikeydi. Çünkü İtilaf kuvvetleri Yunanistan’dan İstanbul’a doğru harekete geçerek Türkler ile Almanlar arasındaki kara bağlantısını kesmişler ve Doğu Trakya sınırına yaklaşmışlardır. Osmanlı Devleti’nin onları karşılayabilecek kuvveti yoktur.44 Diğer yandan Bulgaristan 27 Eylül 1918’de mütareke istemiş ve 30 Eylül’de Selanik mütarekesini imzalayarak savaştan çekilmiştir. Bulgaristan’ın savaştan çekilmesi ile Osmanlı Devleti ile Avusturya ve Almanya’nın bağlantısı kesilmiştir.45 Enver Paşa, Talat Paşa kabinesi son gelişmeler karşısında mütareke için İngilizlere başvurulmasını kararlaştırmış ve Vali Rahmi Bey’i mütareke girişimi için görevlendirmiştir. Ancak bu girişim cevapsız kalmıştır. Bununla birlikte Osmanlı’nın İsviçre elçisi ‘’ savaşa sebep olan kabinenin iktidarda kaldığı müddetçe barış girişimlerinin sonuç vermeyeceğini’’ bildirmiştir. Yıldırım Orduları Komutanı Mustafa Kemal Paşa’da Padişaha bir telgraf çekerek Talat Paşa’nın çekilmesi ve onun yerine İzzet Paşa’nın getirilmesinin yerinde olacağını hatırlatmıştır. Bu uyarıların nasıl bir etki meydana getirdiği bilinmemektedir. Ancak Talat Paşa, Enver Paşa kabinesi 7 Ekim 1918’de istifa etmiştir.46 Padişah yeni kabineyi kurma görevini eski Londra Büyükelçisi Tevfik Paşa’ya vermiştir. Tevfik Paşa kabineyi kurmak için harekete geçmiş ancak kabineyi kuramamış ve görevi tekrar Padişaha iade etmiştir. Padişah Vahdettin bu sefer yeni kabineyi kurma görevini Ahmet İzzet Paşa’ya vermiştir. İzzet Paşa birçok milletvekili ile görüşerek bilgi alışverişinde bulunmuş ve kısa bir sürede 14 Ekim 1918’de yeni kabineyi kurmuştur.47 Ahmet İzzet Paşa Osmanlı Devleti’nin içinde bulunduğu ciddi durumu düşünerek devletin dağılmasını önlemek ve Almanya teslim olmadan önce itilaf devletleriyle ayrı bir ateşkes antlaşması yapmak gayesiyle hemen harekete geçmiştir. General Townshend bunu ülkesine geri dönmek için bir fırsat olarak görmüştür. İzzet Paşa’ya bir mektup göndererek kendisiyle görüşmek istediğini bildirmiştir.48 Ayrıca arasının iyi olduğu Rauf Bey’e 15 Ekim 1918 tarihinde gönderdiği mektupta kendisine İstanbul’da kaldığı müddetçe gösterilen insani ve şerefli davranışı hiçbir zaman unutmayacağını bildirerek bundan dolayı teşekkürlerini sunmuştur. Townshend ayrıca Osmanlı Devleti ile İngiltere arasında bir mütareke yapılırsa Selahattin Tansel, Mondros’tan Mudanya’ya Kadar, Cilt.1, Milli Eğitim Bakanlığı Yay., Ankara 1977, s.1-8 Karal, a.g.e., s.583 46 Tansel, a.g.e., s.8-11 47 Saygı, a.g.t., s.154 48 Saygı, a.g.t., s.155 44 45 10 Ali ÖZDEMİR Osmanlı Devleti’ne yardım edebileceğini ilave etmiştir. Rauf Bey Townshend’a cevaben teklifin kendisine değil de Sadrazam İzzet Paşa’ya yapılmasının daha uygun olacağını bildirmiştir.49 Aynı teklif İzzet Paşa’ya da yapılmıştır. İzzet Paşa General Townshend’ın mektubuna 16 Ekim 1918’de Tevfik Bey ile cevap vermiştir. İzzet Paşa cevabında ertesi gün İstanbul’da Babıali’de kendisini görüşmek için beklediğini bildirmiştir. 17 Ekim 1918’de General Townshend yaveri Tevfik Bey ile birlikte İzzet Paşa’yla görüşmek için İstanbul’a gitmiştir. Townshend bu görüşmeye gitmeden mütareke için hazırladığı şartlar şu şekildedir. 1. Çanakkale Boğazı ile İstanbul Boğazı’nın İngiliz donanmasına açılması 2. Irak ve Suriye’de Padişahın hâkimiyetinde özerk bir yönetim kurulması 3. Aynı türden bir yönetim Kafkaslarda kurulması 4. İtilaf Devletlerine ait orduların Irak ve Suriye’den çekilmesi 5. Osmanlı İmparatorluğu’nun Avrupa’daki sınırlarının Londra Anlaşması’nda kararlaştırılıp tanımlandığı gibi kalması 6. İngiliz ve Hint savaş esirlerinin derhal serbest bırakılması50 İzzet Paşa, General Townshend’la görüşmeye başlamadan önce Osmanlı Devleti’ne yardımcı olmak isteyip istemediğini sormuştur. General Townshend cevap olarak ‘’ seve seve ‘’ demiştir. General Townshend’ın dediğine göre çok samimi bir görüşme olmuştur.51 İzzet Paşa General Townshend’a kendisine büyük bir güven duyduğunu anlatarak söylediği koşulların kabul edilebilir olduğunu istediği zaman yola çıkabileceğini söylemiştir. İzzet Paşa görüşmede Osmanlı Devleti için hiçbir şarttan bahsetmeyerek General Townshend’ın Osmanlı Devleti için onurlu koşullar sağlamak amacıyla çalışacağına inandığını belirtmiştir. General Townshend görüşmeden memnun bir şekilde ayrılarak adaya dönmüştür. 52 17 Ekim akşamı Rauf Bey General Townshend’ın Büyükada’daki kaldığı eve gelerek Bakanlar Kurulu’nda tespit edilen Osmanlı Devleti’nin kabul edeceği ateşkes şartlarını kendisine iletmiştir. Görüşme iki saat sürmüş ve şartlar şu şekildedir: 1. Osmanlı Devleti İngiltere ile dost olmak istiyor ve himayesini talep ediyor. 2. İngiltere’nin askeri harekâtlarını durdurması gerekmektedir. 3. Osmanlı Devleti İtilaf ordularının işgali altında olan topraklara Padişahın hâkimiyetinde özerklik tanımaya razıdır. Rauf Orbay, Cehennem Değirmeni Siyasi Hatıraların, Cilt 1, Emre Yayınları, İstanbul 1993 s. 58-60 Townshend, a.g.e., s.636-637 51 Tansal, a.g.e., s.18-19 52 Saygı, a.g.t., s. 156-158 49 50 11 Ali ÖZDEMİR 4. Osmanlı Devleti’nin ekonomik, siyasi ve sanayi bağımsızlığı sağlanmalıdır. 5. Osmanlı Devleti’ne bir kriz durumunda krizi atlatmak için mali yardım yapılacaktır.53 Sadrazam İzzet Paşa Rauf Bey aracılığıyla General Townshend Sakız Adası’na ulaştığında İngiltere’ye telgrafla Osmanlı Devleti’nin içinde bulunduğu durumu anlatmasını, Türklerin İngiliz koruyuculuğunu ve İngiltere ile barış anlaşması yapmak istediğini bildirmesini istemiştir. Rauf Bey General Townshend’a sabah saat 8 gibi yola çıkmak için hazır olmasını da bildirmiştir. Ülkenin huzuru açısından İzzet Paşa kabinesi General Townshend’ın gönderilmesinin gizli tutulmasını ve Almanların bu işten haberdar olmaması konusunda dikkatli davranılmasını belirtmişlerdir. Bundan dolayı Twonshend’ın Çanakkale Boğazı’ndan değil de İzmir üzerinden gönderilmesi daha uygun görülmüştür. 18 Ekim 1918’de General Townshend Tevfik Bey ile Rahmi Bey’in yatına binerek Bandırma Limanı’na gitmiş buradan da İzmir Valisi’nin özel treniyle İzmir’e hareket etmiş ve 19 Ekim’de İzmir’e ulaşmışlardır. Öğlenden sonra İzmir Körfezi’nden bir deniz römorkörü ile hareket ederek 20 Ekim 1918’de Midilli Limanı’na ulaşmıştır.54 General Townshend Mondros Limanı’ndaki İngiliz torpido gemisinde 20 Erkim 1918’de İngiltere Dışişleri Bakanlığı’na Osmanlı Devleti’nin durumunu ve barış yapmak istediğini, ayrıca Osmanlı Devleti’nin İngiltere’nin koruyuculuğunu talep ettiğini bildiren bir telgraf yollamıştır. Telgraf 21 Ekim’de Londra’da Başbakanlık’taki bir savaş kabinesi toplantısında İngiliz Hükümeti’nin eline geçmiştir. İngiliz Hükümeti konuyu değerlendirmiş ve Fransızlardan önce İngilizler tarafından bir adım atılmasına kara verilmiştir. Toplantı bittikten sonra İngiltere Genelkurmay Başkanı, Kuzey Ege Denizi’ndeki İngiliz Amiralliği aracılığıyla General Townshend’a bir telgraf göndererek ikinci bir emre kadar Mondros’ta kalmasını istemiştir. İngiltere Hükümeti Londra’daki savaş kabinesi toplantısında alınan karar gereği Osmanlı Devleti’nin isteğini uygun görmüş ve zaman kaybetmeden harekete geçmiştir. 22 Ekim 1918’de İngiltere’nin Akdeniz Filo Komutanı Amiral Calthorpe, Sadrazam ve Harbiye Nazırı Ahmet İzzet Paşa’ya bir telgraf göndererek kendisinin Osmanlı Devleti ile görüşmelerin yapılması ve antlaşma imzası için yetkili kılındığını bildirerek Osmanlı Heyeti’nin gönderilmesini istemiştir.55 Osmanlı Devleti mütareke görüşmelerinin kabul edilmesinden gayet memnun olmuştur. Ancak bu sefer de görüşmeye gönderilecek heyetin belirlenmesinde Padişah ve İzzet Paşa arasında görüş ayrılığı meydana gelmiştir. Padişah Vahdettin Damat Ferit Paşa’nın da heyette 53 54 55 Townshend, a.g.e., s.640 , Orbay, a.g.e., s.62 Townshend, a.g.e., s.643-644 Saygı, a.g.t., s.160-161 12 Ali ÖZDEMİR yer almasını istemiş fakat İzzet Paşa ve Kabinesi bu teklifi reddetmiştir. Hükümetin istifasına kadar varacağını tahmin eden Padişah bu isteğinden vazgeçmiştir. Böylelikle bu sorunda ortadan kalkmış ve Türk Heyeti, Bahriye Nazırı Rauf Bey, Hariciye Müsteşarı Reşat Hikmet Bey, Genelkurmay Yüzbaşısı Sadullah Bey, Ali Fuat Bey ve yaverler Sait ve Tevfik Bey’ler seçilmiştir.56 İngiliz tarafı ise Amiral Calthorpe, Amiral Seymoun, Gemi Komutanı Burmester ve iki İngiliz subayından oluşuyordu. Türk Heyeti tam yetkiye sahip olarak ‘’ Peykişevket’’ savaş gemisiyle 24 Ekim 1918’de Galata rıhtımından yola çıkarak Bandırma’ya oradan da trenle İzmir’e geçmişlerdir. 26 Ekim günü ‘’ Zefer’’ adlı römorkörle İzmir’den ayrılan Türk Heyeti aynı gün Agamemnon adlı İngiliz zırhlısına ulaşmışlardır.57 Görüşmeler 27 Ekim 1918’de Agamemnon zırhlısında mütareke metninin okunmasıyla başlamıştır. Toplantılar beş oturum olarak kaptanın ofisinde devam etmiştir. İngiltere tarafından öne sürülen şartlar Osmanlı Devleti açısından çok ağır şartlardır. Türk Heyeti ne kadar ısrar etse de maddelerde önemsiz değişikliklerden başka değişiklikler yapılmamıştır. Türk Heyeti 27 Ekim’de konferansın seyri hakkında İzzet Paşa’ya telgraf göndermiştir. Bu telgrafta antlaşma şartlarının çok ağır olduğunu, şartların İtilaf Devletleri tarafından daha önceden kararlaştırıldığını ve Amiral Calthorpe’un sadece metni imzalamaya yetkisinin olduğunu bildiriyordu. İzzet Paşa 28 Ekim’de telgrafı Padişaha göstermiştir. Padişah cevabında şartlar ağır olsa da imzalanmasını istemiştir. İzzet Paşa Mondros Mütarekesi’nin şartlarını Mebusan ve Ayan Meclislerinin gizli oturumlarında mebuslara bildirmiş her iki mecliste şartların ağır olduğunu ancak bulunulan durumda başka bir seçeneklerinin olmadığını belirtmelerinin üzerine antlaşmayı yapmak üzere heyete yetki verilmiştir.58 30 Ekim 1918 Çarşamba akşamı Mondros Ateşkes Antlaşması İngiltere ve Müttefikleri ile Osmanlı Devleti arasında Agamemnon zırhlısında imzalanmıştır. İngilizler ustaca siyasetleri sayesinde büyün şartları Türk Heyeti’ne kabul ettirmiştir. Antlaşmayı İtilaf Devletleri adına İngiltere’nin Akdeniz Filosu Komutanı Amiral Calthorpe, Osmanlı Devleti adına da Rauf Bey, Reşat Hikmet Bey ve Sadullah Bey imzalamıştır. General Townhend’ın aracılığı olumlu sonuç vermiş ve ateşkes antlaşması taraflar arasında imzalanmıştır. İstanbul basını da gelişmeleri takip ederek General Townshend’ın gayretlerinin başarılı olduğunu okuyucularına duyurmuştur.59 Mondros Mütarekesi’nin 56 Tansel, a.g.e., s.20-21 Orbay, a.g.e., s.86-90, Saygı, a.g.t., s.161 58 Tansel, a.g.e., s.23-24 59 Saygı, a.g.t., s. 160-165 57 13 Ali ÖZDEMİR imzalanmasından sonra İstanbul basını mütareke sürecini ve şartlarını yayınlayarak durum hakkında okuyucularını bilgilendirmiştir.60 Antlaşma imzalandıktan sonra General Townshend antlaşmanın imzalandığı gemi olan Agamemnon zırhlısına çağırılmıştır. Gemide Rauf Bey’le General Townshend bir kez daha görüşmüştür. Rauf Bey General Townshend’ın elini sıkarak ‘’ Barışı mümkün kıldığınız için Osmanlı Devleti size minnettardır. Bayan Townshend’la birlikte sizi İstanbul’a davet etmekten başka bir şey gelmiyor elimizden’’ demiştir. Daha sonra birlikte Rauf Bey’e ayrılan odaya geçmişlerdir.61 Rauf Bey General Townshend’a Antlaşma şartlarının ağır olduğunu bunları Türklerin kabul etme sebebinin İngilizlerin Osmanlı Devleti’nin durumunu anlayarak Türklerin ulusal gururunu kırmaktan çekineceklerine dair bizzat Amiral Calthorpe’un centilmence ve askerce vermiş olduğu sözün etkili olduğunu belirtmiştir. Ayrıca Yunanların bu durumdan faydalanarak mütarekeyi kendilerine göre yorumlayıp uygunsuz hareket edeceklerinden çekindiklerini de bildirmiştir. General Townshend Rauf Bey’e Amiral Calthorpe’un antlaşmanın uygulanmasında doğru davranacağından emin olunması gerektiğini belirterek ‘’ İngiliz Hükümeti mütareke imzalandıktan sonra bu gibi manasız hareketlere razı olmaz bunu kabul etmemiz gerek’’ şeklinde cevap vermiştir. Ayrıca İngiltere’ye gittiğinde devlet büyükleri ile görüşeceğini ve Osmanlı Devleti ile İngiltere arasında, iki tarafın gelecekteki menfaatlerini sağlamak için anlaşmazlıklara meydan vermemek, şüpheleri ve yanlış düşünceleri ortadan kaldırmak için elinden gelen her şeyi yapacağını söylemiştir.62 Görüşmeleri sona ererken General Townshend Rauf Bey’e ‘’ Esaretim müddetince bana gösterdiğiniz nezaket ve insanca davranışı ömrümün sonuna kadar unutmayacağım. Teşekkürlerimi Padişaha ve Sadrazam Paşa’ya ulaştırmanızı rica ederim’’ diyerek kendisiyle vedalaşmıştır.63 Vakit, 31 Teşrinievvel 1334 ( 31 Ekim 1918) Townshend, a.g.e., s.648-649 62 Orbay, a.g.e., s.148-149 63 Saygı, a.g.t., s.168 60 61 14 Ali ÖZDEMİR 3. General Townshend’ın Milletvekili Oluşu ve Türkiye’yi Ziyareti General Townshend Mütareke’nin imzalanmasından hemen sonra 31 Ekim 1918’de Mondros Limanı’ndan Forwad gemisi ile Paris’e doğru yola çıkmıştır. 3 Kasım 1918’de Roma’ya varmış ve burada Avusturya’nın da barış talebinde bulunduğunu öğrenmiştir. Roma’dan hareketle 5 Kasım’da Paris’te eşiyle buluşmuştur.64 General Townshend Paris’te Times gazetisine ropörtaj vermiş ve Türklerin esareti sırasında kendisine onurlu şekilde davrandıklarını belirtmiştir. Ayrıca Fransız siyasi temsilcisi Mösyö Clemenceau’ya rastlamıştır. Mösyö Clemenceau General Townshend’a Osmanlı Devleti’nin zamanından önce savaştan çekilmesinin Birinci Dünya Savaşı’nı birkaç ay önceden bitirdiğini, bu şekilde milyonlarca para kaybını ve binlerce insanın hayatını kurtardığını söylemiştir.65 General Townshend Paris’te bir müddet kaldıktan sonra 9 Kasım 1918 cumartesi günü İngiltere’nin Victoria istasyonuna varmıştır. İstasyonda kendisini akraba ve dostları büyük bir karşılama töreni yapmıştır. Ancak İngiltere Hükümeti tarafından kendisine resmi bir karşılama yapılmamıştır. Her ne kadar resmi karşılama yapılmamış olsa da General Townshend halk tarafından tanınmaya başlamıştır. İngiltere’ye döndüğünde her kesimden yaptıklarını sevgiyle anan ve takdir eden yüzlerce mektup almıştır.66 General Townshend Mondros Mütarekesi’nden sonra Türkiye hakkındaki fikirlerini, izlenimlerini ve antlaşmanın imzalanmasından önce Ahmet İzzet Paşa ve Rauf Bey ile konuşmalarını Londra’ya döndükten sonra Kasım 1918’de Hindistan Bakanı Montegu’ya yazdığı bir mektupta anlatmıştır. Bu mektupta Türklerin iyi insanlar olduğunu Türk köylü ve işçisinin namusluluğunun unutulmaması gerektiğini ve bu insanların savaş zamanında dahi İngiliz yanlısı olduklarını yönetimdeki insanlar tarafından yapılan hatalar yüzünden sorumlu tutulmamalarını, Sadrazam İzzet Paşa’nın ise İngiltere’ye karşı iyi niyet taşıdığının unutulmaması gerektiğini, Türklerin İngiltere’nin Doğu yolu üzerinde iyi bir dost olduklarını belirtmiştir. General Townshend ülkesine düğünde İngiliz ordusunun bir mensubu olmasına rağmen kendisine görev verilmesinde İngiliz Savaş Bakanlığı çekimser davranmaktadır. Townshend hakkında tanıdıklarının olumlu şeyler söylemesine rağmen İngiliz Hükümeti üstü kapalı maaşını ödemek suretiyle işbaşından uzak tutmaya çalışmıştır. 64 Townshend, a.g.e., s.651 Saygı, a.g.t., s. 172 66 Townshend, a.g.e., s. 657-658 65 15 Ali ÖZDEMİR General Townshend ülkesine döndükten sonra çeşitli toplantılara katılarak bu toplantılarda konuşmalar yapmıştır. Geçen süre zarfında kendisine görev verilmemesinden dolayı 07.01.1920’de İngiliz Savaş Bakanlığı’na istifasını sunup askerlik mesleğinden ayrılmıştır. Önemli başarılarla dolu 37 yıllık askeri hayatını bu şekilde noktalamıştır. Townshend’ın askerlikten istifa etmesi İngiliz Hükümeti çevrelerinde sürpriz olmamıştır. Askeri hayatını noktalayan General Townshend parlamentoya aday olmaya karar vermiştir. İngiltere Hükümeti Townshend’ın ülkenin politikasına katkı sağlayacağını düşündüğü için bu duruma karşı çıkmamıştır. Wrekin bölgesinden Charles Palmer’in ölümü ile boşalan milletvekilliği için tekrardan seçim yapılmasıyla General Townshend açık oy farkıyla 1920 yılının Kasım ayında bağımsız milletvekili seçilmiştir. General Townshend milletvekili olarak yeni hayatı yabancı ve yeni bir tecrübe olmuştur. Mecliste çok sık konuşmalar yapmamaktadır. Fakat iyi bildiği ve güçlü olduğu konularda mecliste sesini duyurmuştur. General Townshend İngiltere Parlamentosu’nda yaptığı konuşmalarında sık sık İngiltere Hükümeti’nin dış politikada Türkiye’ye karşı olan tutumunu eleştirmektedir. Townshend Türkiye ile Yunanistan arasındaki savaşın biran önce bitirilmesinin gerektiğini eğer bu yapılmazsa Türkiye’yi Rusya’nın yanına itmek ihtimali olduğunu ve eğer Türkiye Rusya’ya yakınlaşırsa bu durum İngiltere’nin Hindistan ve Mezopotamya’daki çıkarlarını olumsuz etkileyeceğini belirtmiştir. 67 General Townshend’ın Pall Mall gazetesine 29 Temmuz 1921 yılında gönderdiği mektupta İngiltere’nin Yunanları destekleyen siyasetinin yanlış olduğunu ayrıca İngilizlerin İstanbul’u işgal etmesinin Türk Milliyetçiliğini ateşlediğini ve himayesi altında bulunan Mısır ve Hindistan gibi Müslümanların yaşadığı bölgelerde İngiltere’ye karşı bir tutuma sebep olduğunu bundan dolayı askerimizin İstanbul’dan çekilmesi gerektiğini, İngilizlerin desteği olmadan Yunanların Anadolu’da beş dakika kalamayacaklarını vurgulamış ve Türklerle barış yapılmasının en doğrusu olacağını yazmıştır. Bu mektup tercüme edilerek Osmanlı Hariciye Nezareti’ne de gönderilmiştir.68 General Townshend Türkiye’ye gitmek için İngiltere Dışişleri Bakanlığı’na pasaportunun onaylanması için başvuruda bulunmuş ancak Dışişleri Bakanlığı bu başvuruyu reddetmiştir. Lord 67 Saygı, a.g.t., s.176-177 T.C. Başbakanlık Devlet Arşivi Genel Müdürlüğü Osmanlı Arşiv Daire Başkanlığı, Osmanlı Belgelerinde Milli Mücadele ve Mustafa Kemal Atatürk, Yayın No. 88, Ankara 2007, s.52-54 Belge No: HR. SYS, 2467/52_3-5 68 16 Ali ÖZDEMİR Curzon’da General Townshend’a bir bilgilendirme mektubuyla mevcut durumda İngiliz Hükümeti’nin İngiltere’den Ankara’ya hiç kimseyi göndermek istemediğini belirtmiştir. İngiltere Parlamentosu’nda 30 Mayıs 1922’ Doğu Meselesi geniş bir şekilde görüşülmüştür. General Townshend bu oturumda yaptığı konuşmasında Mondros Mütarekesi’nden sonra İngiltere’nin Türklere yumuşak davranacağını umduğunu fakat İngiltere’nin bunu yapmadığını şimdi ise Yunanların desteklenmesi ile hatanın devam ettirildiğini belirtmiştir. Ayrıca İngiliz yetkililerinin doğrudan Mustafa Kemal ile görüşmesi gerektiğini söyleyerek İngiliz Hükümeti’nin Yunan yanlısı politikasını tekrardan eleştirmiştir.69 Her ne kadar İngiliz Hükümeti Townshend’ın Türkiye’ye gitmesine müsaade etmemiş ve pasaportuna Türkiye vizesi vermemişse de General Townshend bu seyahat düşüncesinden vazgeçmemiştir. General Townshend bir seyahat planlamış ve bunun için pasaportunun onaylanmasını istemiştir. Seyahatinde Paris, Madrit ve oradan da tedavi için 15 gün Karsbold’da kalacağını belirtmiştir. General Townshend İngiltere Hükümeti’ne Türkiye’ye gitmeyeceği konusunda beyanat vermiş ve böylelikle pasaportu onaylanmıştır. Pasaportunun onaylanması ile General Townshend Fransa’ya geçmiş ve Fransız Dışişleri Bakanlığı’ndan 14 Haziran 1922’de Suriye’ye gitmek için vize almıştır. Marsilya’dan buharlı bir gemiyle yola çıkarak 12 Temmuz’da Beyrut’ta varmıştır. Beyrut’tan Ankara’ya hareket edeceğini öğrenen İngiliz Dışişleri Bakanlığı hemen harekete geçmiş ve Beyrut Başkonsolosu Satow’a bir telgraf göndererek Townshend’ın bu geziden vazgeçmesini sağlaması istenmiştir. Bunun üzerine Başkonsolos Satow, Beyrut’ta seyahat için hazırlık yapan Townshend’ı ziyaret etmiş ondan bu seyahatten vazgeçmesini istemiştir. General Townshend seyahatten vazgeçmeyeceğini belirterek Mustafa Kemal ile görüşeceğini bu görüşmeyi İngiliz Parlamentosu’nda 100 kadar milletvekilinin de istediğini belirtmiştir.70 General Townshend Beyrut, Halep ve Hatay üzerinden İskenderun’a varmış ve oradan da Mersin üzerinden 22 Temmuz’da Adana’ya gelmiştir.71 General Townshend Adana’da Vali tarafından törenle karşılanmıştır. Townshend Yeni Adana gazetesine verdiği demeçte ziyaretinin sebebi hakkında bilgi vermemiştir.72 General Townshend Mustafa Kemal Paşa ile görüşmek Saygı, a.g.t., s.183-184 Cemal Güven, Milli Mücadele Döneminde Mustafa Kemal Paşa’nın Yabancı Asker, Siyasi Temsilci ve Gazetecilerle Temas ve Görüşmeleri ( Mondros’tan Mudanya’ya Kadar ), Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Tarih Anabilim Dalı Atatürk İlke ve İnkılap Tarihi Bilim Dalı, Yayınlanmış Doktora Tezi, Konya 2005, s. 276-278 71 Yenigün Gazetesi, 23.07.1922 s.1 72 Saygı, a.g.t., s.188 69 70 17 Ali ÖZDEMİR üzere 22 Temmuz akşamı özel bir trenle Adana’dan Konya’ya hareket etmiş ve 23 Temmuz sabahı Konya’ya gelmiştir. Mustafa Kemal Paşa General Townshend ile Konya’da görüşmeyi özellikle istemiştir. Bunun sebebi ise Sakarya zaferinden sonra Türk Ordusu işgalci Yunan kuvvetlerine karşı bir meydan savaşı ile düşmanı anında yok etmeyi planlıyordu. Bundan dolayı Batı Cephesinde İsmet Paşa, Fevzi Paşa ve Mustafa Kemal Paşa’nın görüşmesinin gizli tutulması önemliydi. Mustafa Kemal Paşa Townshend ile görüşmesinin bu gizliliği sağlayacağını düşündüğü için Konya’yı seçmiştir.73 23 Temmuz’da Akşehir’e gelen Mustafa Kemal Paşa Batı Cephesi komutanı İsmet Paşa ile görüşmüştür.74 Ancak taarruz planı üzerindeki görüşmeler Genelkurmay Başkanı Fevzi Paşa’nın henüz Akşehir’e gelmemiş olmasından dolayı yapılamamış ve onun beklenmesine karar verilmiştir. İşte bu arada Mustafa Kemal Paşa General Townshend ile görüşmek için Konya’ya gidecektir.75 Mustafa Kemal Paşa’nın Konya’ya geleceği önceden bilindiği için Şehir ve Konya Garı bayraklarla donatılmıştır. General Townshend’ta bir gün önceden Konya’ya gelmiş ve Mustafa Kemal Paşa’yı bekliyordu. Konya garı bir askeri birlik, öğrenciler, Öksüzler yurdu öğrencileri, Vali, Belediye Başkanı ve kalabalık bir halk kitlesi Konya’da Mustafa Kemal Paşa’yı bekliyordu. Mustafa Kemal Paşa 24 Temmuz 1922’de özel bir trenle Akşehir’den Konya’ya hareket etmiş ve aynı gün akşam saatlerinde saat 6.30’da Konya’ya gelmiştir. Mustafa Kemal Paşa’yı bekleyen kalabalığın içinde General Townshend’ta bulunuyordu. Yapılan karşılama merasiminden sonra General Townshend ile İstasyon Caddesinde ki Köşk’e gitmişlerdir. 76 Mustafa Kemal Paşa ile General Townshend arasında geçen görüşmede ele alınan konuların neler olduğu konusunda bize Mustafa Kemal Paşa’nın 25 Temmuz 1922’de Rauf Bey’e gönderdiği telgraf ayrıntılı bilgi vermektedir. Telgrafta General Townshend’ın görüşmede özellikle barış meselesi üzerinde durmuş ve bir barışın gerçekleşmesi konusunda ümitli olduğunu belirttiğini bildirmiştir. Bunun sağlanması için Yunanların Anadolu’yu boşaltmaları konusundaki kararın bir süre önce İtilaf Devletleri temsilcilerince Paris’te kararlaştırıldığını, Türklerin Trakya Mehmet Önder, Atatürk Konya’da, TTK Yayınları, Ankara 1989, s.20 Gazi Mustafa Kemal Atatürk, Nutuk-Söylev, Cilt II. TTK Yayınları, Ankara 1987, s.896 75 Güven, a.g.t., s.281 76 Önder, a.g.e., s.20-21 73 74 18 Ali ÖZDEMİR konusunda aşırı taleplerde bulunmamaları gerektiğini, Çanakkale Boğazı’nın Uluslararası bir komisyona bırakılmasının uygun olacağını söylemiştir. Yine Townshend Türk-Yunan savaşının sona ermesi gerektiğini bu durumdan en fazla istifade edecek devletin İngiltere olacağını, İngiltere’nin barıştan yana olmaması halinde Hindistan ve Mısır gibi sömürgelerinde karışıklıklar ve huzursuzluklarla karşı karşıya kalabileceğini işaret ederek kapitülasyonlar konusunda da İtilaf Devletleri’nin esnek davranacaklarını söylemiştir. Türk Milli Mücadelesini haklı bulduğunu ve ülkesine döner dönmez barışın sağlanması için çalışacağını ifade etmiştir. Mustafa Kemal Paşa görüşme esnasında General Townshend’ın Ankara’ya gitmek istediğini anlamış ve onu Ankara’ya davet etmiştir. Mustafa Kemal Paşa ile yaptığı bu görüşmeden çok memnun kalan ve büyük bir hayranlıkla kendisinden ayrılmış olan Townshend, refakatindeki Türk subayına ‘’ Ben şimdiye kadar 15 devlet başkanıyla özel ve resmi görüşmeler yaptım. Ben bu gece kadar ezildiğimi hatırlamıyorum. Mustafa Kemal’de büyük bir ruh kuvvetinin esrarı var’’ demiştir. 77 Mustafa Kemal ile Townshend arasındaki ikinci görüşme 25 Temmuz akşamı gerçekleşmiştir. Mustafa Kemal Townshend’ın şerefine bir yemek düzenlemiştir. Yemeğin sonunda Mustafa Kemal Paşa kırmızı mercan tesbihini General Townshend’a hediye olarak vermiştir. Ayrıca Mustafa Kemal Paşa kolundaki saati çıkararak Anafartalar da bir Türk askeri, ölen bir İngiliz subayının kolundan çıkardığını saatin arkasında subayın isminin yazılı olduğunun kendisinin subayın ailesini arattırdığını ancak bulamadığını İngiltere’ye döndüğünde subayın ailesini bulup saati onlara verirseniz çok minnettar olurum diyerek saati Townshend’ta vermiştir. 78 General Townshend ile Mustafa Kemal Paşa’nın görüşmesinde dikkati çeken bir diğer konu da iktisâdi ve mali konulardır. Townshend barışın gerçekleşmesinden sonra kayınpederinin iktisâdi ve mali konularda Ankara’ya büyük yardımlarda bulunabileceğini söylemiştir. Banker olan kayınpederi Kont Kahen Rothschild ve Morgen Harekes gibi İngiltere’nin zengin Bankerleriyle yakın temasta olduklarını, İngiliz ve Fransız maliyecilerinin hemen hemen yarısının kayınpederi ile iş yapmak istediklerini belirtmiştir. Kayınpederinin de içinde olduğu bu grubun Anadolu’da Demiryolları hatları döşemek ve madenleri işletmek gibi konularda çok istekli olduklarını ve kendisinin bunlar üzerinde etkili olabileceğini söylemiştir. 77 78 Güven, a.g.t., s.282-284 Saygı, a.g.t., s.190 19 Ali ÖZDEMİR General Townshend, Ankara Hükümeti’yle barış yapıldıktan sonra ciddi anlamda iktisâdi ve mali konularda iş birliği yapabileceklerini Mustafa Kemal Paşa’ya teklif etmiştir. Townshend’ın bu konu üzerinde durması boşuna değildir. Çünkü Milli Mücadele’nin başında Anadolu’yu işgal etmiş olan ancak sonradan bu düşmanlıklarını sona erdirip antlaşmalar yaparak Anadolu’dan askerlerini çıkaran İtalya ve Fransa Hükümetlerinin Türkiye Büyük Millet Meçlisi Hükümeti ile ciddi anlamda iktisâdi, mali ve ticari manada görüşmeler başlattıkları ve bazı yatırım imtiyazları elde ettikleri bilinmekteydi. Bu durum Anadolu’da yatırım niyetinde olan İngiliz yatırımcı ve girişimcilerini endişeye sevk etmiştir.79 General Townshend Mustafa Kemal Paşa ile görüşmesi bittikten sonra 26 Temmuz 1922’de Ankara’ya doğru hareket etmiştir. Mustafa Kemal Paşa 27 Temmuz’da tekrar Akşehir’e dönmüştür.80 Burada Fevzi Paşa ile görüşmüş ve Büyük Taarruz için 15 Ağustos’a kadar bütün hazırlıkların tamamlanmasına karar vermişlerdir.81 General Townshend 26 Temmuz akşamı Ankara’ya varmıştır. Ankara’da Dahiliye Vekili Refet Bey tarafından karşılanmış ve Rauf Bey’le görüştükten sonra Refet Paşa’nın Keçiören’deki Köşküne misafir olmuştur. Ali Fuat Paşa o gece sonunda Townshend hakkında anı kitabına ‘’ Townshend hakiki bir Türk dostu idi’’ yazmıştır.82 General Townshend 27 Temmuz 1922’de Ankara’da TBMM ye gelmiş ve Başkanlık odasında TBMM ikinci Başkanı olan Doktor Adnan Bey tarafından kabul edilmiştir. Daha sonrada İcra Vekilleri Heyeti Başkanı Rauf Bey’i ziyaret ederek onunla yarım saat süren bir görüşme yapmıştır. Aynı gün Refet Paşa Twonshend’ın şerefine bir ziyafet vermiştir.83 General Townshend İngiliz Hükümeti’nin onayı olmadan bu seyahati gerçekleştirmiştir. İngiliz Hükümeti’nin de açıklaması bu doğrultudaydı. Ancak Mustafa Kemal Paşa’ya bir istihbarat raporu ulaşmıştır. Mustafa Kemal Paşa Batı Cephesinden 27 Temmuz 1922’de Rauf Bey’e gönderdiği telgrafta General Townshend’ın Hükümeti’nin onayı olmaksızın Anadolu’ya geçtiği hakkındaki istihbaratın bir safsata olduğunu ve yarı resmi bir yetkiye sahip olduğunun İstanbul’dan bildirildiğini söylemiştir. General Townshend Ankara’ya geldikten sonra 27 Temmuz 1922’de ‘’ Şerefli Bir Barış İçin Türklerin Kabul Edeceği Şartlar’’ başlıklı bir raporu İngiliz Parlamentosu’na göndermiştir. Bu raporda şu konulara dikkat çekilmektedir. Güven, a.g.t., s.286-289 Önder, a.g.e., s.22 81 Atatürk, a.g.e., s.896 82 Ali Fuat Cebesoy, Siyasi Hatıralar Büyük Zaferden Lozan’a, Cilt 1. Temel Yayınlar, İstanbul 202, s. 44 83 Güven, a.g.t., s.290-291 79 80 20 Ali ÖZDEMİR 1. 2. 3. 4. 5. İzmir Vilayeti boşaltılacak. Azınlıklar için Türklere güvence verilecekler. Trakya sınırı değiştirilecek, Edirne’yi içine alacak bicinde Meriç sınırı Türkleri tatmin edecek Çanakkale boğazı Güvence altına alınacak Türk Silahlı Kuvvetleri 45.000 yerine en az 300.000 olacak şekilde arttırılmalı Mustafa Kemal, İslam Dünyası’ndaki büyük hareketi (İngilizler aleyhine Cihat çağrısı yapmak kast ediliyor) henüz İngiltere aleyhine kullanmamıştır. Fakat barış yapılmazsa bu silahı kullana bilir ve İngiltere’yi güç durumda bırakabilir. 6. Türk Milli Ordusu güçlü ve etkindir. İngiltere Hükümeti bunu kavraya bilmiş değildir. 7. Yepyeni bir Türkiye doğmuştur. Bu da İngiltere’de henüz anlaşılmış değildir. 8. İngiltere’nin düşmanca tutumu yüzünden Türkiye’nin ticaretini başka ülkeler ele geçirmektedir. 9. İngiltere ve Fransa Yakın Doğu konusunda el ele vermeli, biri Türk sempatizanı diğeri Yunan sempatizanı olursa barış nasıl yapılır? 10. İngiltere ve Fransa için ortak tehlike İslam tehdididir, Türk tehlikesidir. 11. Ordumuzu terhis ettik Anadolu’da Yunanlılar için savaşabilecek durumda değiliz. Lord George 150.000 kişiyi askeri almaya kalkışırsa bu onun sonu olur. Türkü Avrupa dışına Anadolu’ya itmeye çalışmak çılgınlıktır. 12. İngiltere Konferans yeri olarak Beykoz’u ileri sürdü Mustafa Kemal oraya gidemez İzmit’e gidebilirdi ama en iyi konferans yeri Mersin Limanı olabilir. Townshend 30 Temmuz’a kadar Ankara’da kalmıştır. 30 Temmuz Pazar günü otomobille Ankara’dan Konya’ya hareket etmiştir. 84 Mustafa Kemal Paşa Tarafından 30 Temmuz 1922’de General Townshend’ın Konya’ya hareketine dair ‘’ Demiryolları Müdüriyeti Umumiyesine’’ telgraf çekmiştir. General Townshend’ın yol güzergâhını bildirmiş ve yol ücretinin Demiryolları Müdüriyeti Umumiyetince karşılanması bildirilmiştir.85 Townshend 31 Temmuz günü Konya’ya gelmiş ve buradan Adana üzerinden İskenderun’a varmıştır. Townshend Adana’dan İskenderun’a giderken Yeni Adana gazetesine verdiği demeçte, Yunanların Anadolu’yu boşaltmasından başka çare olmadığını Anadolu’yu gördükten sonra Türk davası için çalışacağını söylemiştir. İskenderun’dan Beyrut’a giden Townshend oradan da 10 Ağustos 1922’de ayrılarak Fransa üzerinden İngiltere’ye dönecektir.86 General Townshend esareti yıllarında gördüğü Türk misafirperverliğini asla unutmamıştır. İngiltere Parlamento, Basın ve Kamuoyunda sürekli Türk davasını anlatmaya ve savunmaya çalışmıştır. Ancak Townshend’ın bütün gayretlerine rağmen İngiliz yönetimi, Büyük Taarruza kadar Yunan yanlısı siyasetini sürdürmüştür. General Townshend son olarak Lozan görüşmeleri sırasında İsviçre’nin Lozan kentine gelerek Türklere aracılık yaparak yardım etmek istemiştir. Ancak İngiliz Dışişleri Bakanı Lord Güven, a.g.t., s.290-293 Atatürk Kültür ve Tarih Yüksek Kurulu Atatürk Araştırma Merkezi, Atatürk’ün Tamim, Telgraf ve Beyannameleri, Cilt IV, s. 469 Belge No, T.İ.T.R Arşiv: 129/45090, s.50 86 Güven, a.g.t., s.294-295 84 85 21 Ali ÖZDEMİR Curzan tarafından kendisine Türk sempatizanı olduğu için İngiliz menfaatleri aleyhine çalıştığı ve ülkesine karşı vatan hainliği yaptığı suçlaması yöneltilmiştir. Dolayısıyla İngiliz Hükümeti’nin General Townshend’ın aracı olmasını uygun görmemesi nedeniyle bu girişim başarılı olmamıştır. General Townshend 18 Mayıs 1924’de Paris’te altı aydır tedavi gördüğü bağırsak hastalığından 63 yaşında hayatını kaybetmiştir. Türk basınında General Townshend’ın ölümü ‘’ Kut-ül Amare müdafii Townshend öldü’’ başlığıyla duyurulmuştur. 24 Mayıs 1924’te General Townshend’a cenaze töreni düzenlenmiş kalabalık bir kitle cenazeye katılmış ancak hiçbir resmi Hükümet görevlisi törene katılmamıştır.87 Sonuç ve Değerlendirme General Townshend’ın Birinci Dünya Savaşı’na kadar parlak bir askeri kariye sahiptir. Irak Cephesinde hiç beklemediği bir şekilde esir düşmüş ancak esareti müddetince Türklerin ona çok iyi davranmış ve hiçbir zaman şerefini kıracak bir tutum sergilememişlerdir. Şüphesiz bu durum General Townshend’ın Türklere sempati duymasını sağlamıştır. Osmanlı Devleti’nin barış aradığı dönemde aracı olmak istemesi ister Türklere duyduğu sempatiden olsun isterse de hürriyetine kavuşacağından dolayı olsun antlaşmanın yapılmasını sağlamış ve Türlerin gözünde değeri artmıştır. Asker olarak gönderildiği savaşı politika yoluyla bitirilmesini sağlamıştır. Ülkesinde tanınmaya başlaması ve Milletvekili olduktan sonra İngiltere’nin Türklere karşı politikasını eleştirmiştir. Bu tutumu aslında Türklere sempatisinin yanında ülkesinin çıkarları doğrultusunda yapılan bir eleştiri olduğu da unutulmamalıdır. Nitekim yaptığı eleştirilerde haklı olduğu zaman içerisinde görülmüştür. Yunanlılar Anadolu’da tutunamazlar Türklerle barış yapmalıyız İstanbul’dan askerlerimiz çıkarmalıyız Müslüman sömürgelerimiz de bize karşı bir hareket başlayabilir gibi eleştirilerinin zaman içerisinde gerçekleşmesi onun bölgeyi tanıdığının, ileri görüşlü ve iyi eğitimli birisi olduğunun kanıtıdır. Bir diğer nokta ise ülkesine döndüğünde hükümetin kendisine resmi tören düzenlememesi ve devamında kendisine görev verilmemesine karşı olarak hükümete muhalefet olmak istemişte olabilir. Bu muhalefetin yararı Türklere muhakkak ki olmuştur. Türkiye’yi tekrardan ziyaret etmesi Mondros Mütarekesi’ndeki gibi bir aracılık yapmak amaçlıdır. Çünkü mücadelenin başındaki isimleri tanıyordu ve bir anlaşma sağlayabileceği ümidini taşıyordu. Ayrıca ekonomik ve iktisadi tekliflerine bakılırsa bu savaşın bitmesini İngiltere’deki varlıklı aileler de istemekteydiler. General Townshend bir anlaşma sağlamak için her yolu denemişse de İngiltere Hükümeti Yunanlara sağladığı desteğin karşılığını almak için 87 Saygı, a.g.t, s.204-205 22 Ali ÖZDEMİR Büyük Taarruzda kesin bir şekilde yenilmelerine kadar Yunanlıları desteklemeye devam etmişlerdir. 23 Ali ÖZDEMİR Kaynakça 1. Kitaplar, Makaleler ve Hatıratlar ALGÜL, K. (2009). Atatürk Dönemi Türk-İngiliz İlişkileri (1919-1938). Atatürk İlke ve İnkılâpları Semineri. İstanbul: İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Türkiye Cumhuriyeti Anabilim Dalı. Atatürk, G. M. (1987). Nutuk-Söylev (Cilt II). Ankara: TTK. CEBESOY, A. F. (2002). Siyasi Hatıralar Büyük Zaferden Lozan'a (Cilt 1). İstanbul: Temel. ÇELİK, A., & SELÇUK, M. (2016). Taraflar Basınından Kut'ül Amare Zaferi. Tarihin PeşindeUluslararası Tarih ve Sosal Araştırma Dergisi(15). Güven, C. (2005). Milli Mücadele Döneminde Mustafa Kemal Paşanın Yabancı Asker, Siyasi Temsilci ve Gazetecilerle Temas ve Görüşmeleri ( Mondros'tan Mudanya'ya Kadar). Konya: Selcuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Tarih Anabilim Dalı Atatürk İlke ve İnkılâp Tarihi Bilim Dalı Yayınlanmış Doktora Tezi. KARAL, E. Z. (tarih yok). Dünya Tarihi, Osmanlı Tarihi, (Cilt V). TTK. KÜÇÜKVATAN, M. (2013). İngiliz Basınında Osmanlının Kut'ül-Amare Zaferi. Çağdaş Türkiye Tarihi Araştırmaları Dergisi(XIII/26 Bahar). KÜRKÇÜOĞLU, Ö. (1992). Türk-İngiliz İlişkileri ( 1918-1926). Ankara: Ankara Üniversitesi Siyasal Bilimler Fakültesi. ORBAY, R. (1993). Cehennem Değirmeni Siyasi Hatıralarım (Cilt 1). İstanbul: Temel. ÖNDER, M. (1989). Atatürk Konya'da. Ankara: TTK. POLAT, Ü. G. (2015). Esir Kut Komutanı Townshend'ın İstanbul'a Getirilişi ve İngiliz Savaş Basınına Müdahale. Akademik Orta Doğu, 9(2). SAYGI, T. (2011). İngiliz General Townshned ve Türkler. İstanbul: İstanbul Üniversitesi Atatürk İlke ve İnkılap Tarihi Enstitüsü Yayınlanmış Doktora Tezi . TANSEL, S. (1977). Mondros'tan Mudanya'ya Kadar (Cilt I). Ankara: Milli Eğitim Bakanlığı. TOWNSHEND, C. V. (2012). Mezopotamya Seferim, Kurna, Kûtülamare ve Selmanpâk Muharebeleri. (G. KOCA, Çev.) İstanbul: Türkiye İş Bankası Yayınları. TÜRKMEN, Z. (20-21 KASIM 2014). Birinci Dünya Harbinde Irak Cephesi Türk-İngiliz Mücadelesi. 1914'ten 2014'e 100'üncü Yılında Birinci Dünya Savaşı'nı Anlamak Uluslararası Sempozyumu. İstanbul. ÜNAL, L. (2016). Irak Cephesi Muharebelerinin Askeri Harekat Yönünden Değerlendirilmesi ve Kutü'l Ammare Zaferi. Unutulan Zafer; Kutü'l Ammare, 100'üncü Yılında Yeniden Anamak Sempozyumu. İstanbul. 24 Ali ÖZDEMİR 2. Yayınlanmış Arşiv Belgeleri T.C. Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü, Osmanlı Arşivi Daire Başkanlığı Yayın No: 13 Belge No: BOA. 4411/33079_3 T.C. Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü, Osmanlı Arşivi Daire Başkanlığı Yayın No:13 Belge No: BOA, HR. SYS. 2419/128_5 T.C. Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü, Osmanlı Arşiv Daire Başkanlığı, Osmanlı Belgelerinde Milli Mücadele ve Mustafa Kemal Atatürk, Yayın No: 88, Ankara 2007, s.52-54 Belge No: HR. SYS, 2467/52_3-5 Atatürk Kültür ve Tarih Yüksek Kurulu Atatürk Araştırma Merkezi, Atatürk'ün Tamim, Telgraf ve Beyannameleri, Cilt IV, s. 469 Belge No: T.İ.T.R Arşiv: 129/45090 s.50 3. Gazeteler Yenigün Gazetesi, 23.07.1922 s.1 Vakit Gazetesi, 31 Teşrinievvel 1334 ( 31 Ekim 1918) s.1 Tanin Gazetesi, 30.04.1916 s.1 25