Academia.eduAcademia.edu

HAYALLE- GERÇEK ARASINDA İSLAM İTTİFAKI ORDUSU

INSAMER

Bir ordu biçiminde olmasa da İslam dünyasının birleştirilmesi konusundaki arayışlar Osmanlının dağılması ardından başlayan Batı işgali yıllarına kadar uzanır. Daha 1920’lerde Müslümanları ortak bir halife altında buluşturmayı hedefleyen kongreler dahi toplanmıştı. Ancak tüm Ortadoğu ve İslam dünyasının yabancı işgalinde olduğu bu yıllarda birlik oluşturmak ideali gerçekleşebilir olmaktan uzak görünüyordu. Bu karamsar yılların ardından 1945 yılından itibaren bağımsız İslam devletleri dönemi, bu kez bağımsız onlarca yeni devletin siyasi birliği ve güç birliği arayışını tetikledi. Bu arayışların ilk örneği 1945 yılında kurulan Arap Birliği örgütüdür .

SONER DOĞAN* HAYALLE - GERÇEK ARASINDA ’’İSLAM İTTİFAKI ORDUSU’’ Giriş Bir ordu biçiminde olmasa da İslam dünyasının birleştirilmesi konusundaki arayışlar Osmanlının dağılması ardından başlayan Batı işgali yıllarına kadar uzanır. Daha 1920’lerde Müslümanları ortak bir halife altında buluşturmayı hedefleyen kongreler dahi toplanmıştı. Ancak tüm Ortadoğu ve İslam dünyasının yabancı işgalinde olduğu bu yıllarda birlik oluşturmak ideali gerçekleşebilir olmaktan uzak görünüyordu. Bu karamsar yılların ardından 1945 yılından itibaren bağımsız İslam devletleri dönemi, bu kez bağımsız onlarca yeni devletin siyasi birliği ve güç birliği arayışını tetikledi. Bu arayışların ilk örneği 1945 yılında kurulan Arap Birliği örgütüdür. Arap Milliyetçiliğinin etkisi ile kurulan Arap Birliği, 1945 yılında teşkilatlanarak 21 üyeli uluslararası bir kuruluş haline geldi. Üyeler arasında bazı dönemlerde anlaşmazlıklar çıksa da dünya siyasetinde Arapların aleyhine oluşabilecek gelişmeler de yavaşlatıcı unsur olarak görüldü.1 Arap Birliği üyeleri, dayanışma ve işbirliğini arttırmak için ekonomik-sosyaleğitim ve savunma alanlarında işbirliğine gittiler. Savunma alanında 1976 yılında ortak Arap Barış Gücü kuruldu. Suudi Arabistan, Mısır, Kuveyt, Lübnan ve Suriye’nin öncülüğünde oluşturulan bu kuvvet değişik operasyonlarda görev yaparken en önemli misyonunu Lübnan iç savaşında gösterdi. Başlangıçta 30.000 askerden oluşan Gücün 25 bin civarındaki askeri personelini Suriye karşılamıştı. Arap Barış Gücünün genel faaliyet alanı, çatışmaların sonlandırılması, ateşkes kararlarının uygulanması ve tarafların birbiriyle uzlaşmaya yanaşmasını sağlamaktı. Ortak Arap Barış gücünün yeteri kadar opsiyonel olmadığını düşünen Suudi Arabistan, 1981 yılında Katar, Bahreyn, Kuveyt, BAE ve Umman’ın aralarında bulunduğu Körfez İşbirliği Konseyini kurdu. Bu ülkeler ekonomi, ticaret, eğitim, savunma gibi alanlarda, uluslararası ilişkilerde temel politikalar etrafında birleştiler. KİK’nin oluşmasında bölgede artan İran nüfuzunun etkisi de göz önüne alındığı değerlendirilmektedir. *İNSAMER, Ortadoğu Araştır acısı, 1 Ek eletti İhsa oğu, DİA, yıl: 1991, cilt: 3, sayfa: 325 Bu yöndeki arayışlardan biride 1969’daki Mescid-i Aksa yangını sonrasında geldi. Suudi Arabistan öncülüğün de aslında 1960’lı yıllardan itibaren İslam dünyasında birçok kurum oluşturulmaya başlanmıştı. Suudi Kralı Faysal Bin Abdülaziz el-Suud(1964-1975) önderliğinde kurulan İslam İşbirliği Teşkilatı(İİT), Müslüman dünyasını tek bir çatı altında toplamayı amaç edindi. Kral Faysal İslam Dünyasının uluslararası mücadelelerde ve o dönemde ki Sovyet Komünist tehdidine karşı Müslümanları, bir arada tutacak kurumların oluşturulması gerektiğine inanıyordu. 1969 yılında kurulan İİT, bugün 57 üyeye sahip olmasıyla Müslüman dünyasının en önemli ve etkili kurumudur. Arap Baharının başlamasından sonra Suudi Arabistan önderliğinde birkaç güvenlik teşkilatının daha kurulması gündeme geldi. 2013 yılında Körfez İşbirliği Konseyi bünyesinde 100.000 askerden oluşan, NATO benzeri ordu kurma girişimi başlatıldı. Bunun akabinde 2014 yılında Körfez Ülkeleri arasında polis teşkilatlarının daha etkili çalışması ve olası saldırıları önlemek için İnterpol benzeri Körfez polis teşkilatı kuruldu. Yine 2015 yılında Mısır ve Suudi Arabistan önderliğinde Birleşik Arap gücü şemsiyesi altında 40.000 askeri kapasiteli Ortak Arap Gücü kurma girişimi başlatıldı. Bu ittifak için birçok görüşme ve toplantılar yapılmasına rağmen kayda değer bir gelişme olmadı. Ayrıca Mısır Devlet Başkanı Abdullah el- Sisi’nin, Mısır Ordusun KİK’nin bir parçası olduğunu açıklaması da herhangi bir ilerlemeye katkı sağlamamıştır. Mısır ve Suudi Arabistan’ın odak noktasının farklı olması, atılan adımların başarısız olmasına neden olmuştur. Mısır’ın Suudi Arabistan’ın ısrarı olan Yemen’e müdehalede bulunmaya uzak durması ve ibreyi Libya’ya yöneltmesi, iki ülke arasındaki görüş farklılığını ortaya çıkartmıştır. Ayrıca oluşturulmak istenen gücün operasyonel odak noktasının değişken olması ülkeleri farklı ajandalar oluşturmaya yönlendirdi. 28 Mart 2015 Tarihindeki 26. Arap Liderler Zirvesin 2de Arap Gücü kurma konusu kesin karara bağlanıp 4 ay içerisinde açıklanacağı ifade edilmişse de aradan uzun bir süre geçmesine rağmen hala bir gelişme olmamıştır. Eski Fikir Yeni Atılım Tunus’ta başlayan Arap Baharı hareketi diğer ülkelerde olduğu gibi Suriye’de de barışçıl yollarla ortaya çıktı. Barışçıl protestoların yerini 2011 yılı sonundan itibaren şiddet 2 http://rudaw.net/turkish/middleeast/151220151 eylemlerinin almaya başlaması, gösterilerin farklı bir evreye geçmesine neden oldu. Zaman içerisinde Suriye Rejiminin silahlı unsurları kullanması, silahlı muhalif gruplarının oluşmasına zemin hazırladı. Muhaliflerin parçalı yapıda kurulması, bazı uluslararası ve bölgesel güçlerin bu gruplara kendi ajandalarını dayatmasına imkân sağladı. Farklı yapıda oluşan muhalif gruplarının rejimin yanında kendi aralarında da çatışmaya başlaması, ülkenin kan gölüne dönmesine neden oldu. Güç kaybeden Suriye rejimine İran, Rusya ve Hizbullah güçlerinin destek vermesi, ülkeyi yıkımın eşiğine getirdi. Muhaliflerin kendi aralarında yaşadığı anlaşmazlıklarında uzun sürmesi, güvenli bölge ihtiyacının da karşılanmaması ile Suriye’de halk farklı ülkelere göç etti. Suriye ve Irak’taki karışıklığı fırsat bilen bazı terör örgütü gruplar ortaya çıktı. Başta IŞID olmak üzere birçok terör örgütü bölgenin yapısını değiştirmeye yöneldi. Ayrıca İslam adı altında cihat ilan etmeleri, sivil insanlara terör saldırılarının yapılmaya başlanması bölge ülkelerinin tepkisini çekti. Bu durumun önüne geçmek ve bu coğrafyaya bölge dışındaki güçlerin müdahalesini engellemek için Suudi Arabistan, 15 Aralık 2015 yılında İslam İttifakı Ordusunun kurulduğunu açıkladı. Açıklamayı yapan Riyad’ın Savunma Bakanı ve 2. Veliaht Prens Muhammed bin Selam’’ İslam ülkeleri terörle mücadele etmek için ferdi olarak savaşıyor. Bu gücü birleştirerek tüm terör örgütleriyle etkili mücadele etmek için 34 ülkenin onayı ile İslam İttifakı Ordusu kuruldu’’ diye ilan etti. Bu İttifaka ilerleyen dönemlerde çok sayıda ülkenin daha katılacağını açıkladı. Yapılan Açıklamaya Göre üye ülkeler3 : Suudi Arabistan, Türkiye, Mısır, Pakistan, Katar, Ürdün, BAE, Kuveyt, Bahreyn, Sudan, Senegal, Çad, Togo, Tunus, Bangladeş, Benin, Cibuti, Sudan, Somali, Sri Lanka, Gabon, Gine, Filistin, Kamon, Fildişi Sahili, Lübnan, Libya, Maldivler, Mali, Malezya, Fas, Moritanya, Nijer, Nijerya ve Yemen. Ayrıca Endonezya da birliğe girmek için hazırlık yaptığını açıklamıştı. Suudi Arabistan’ın öncülüğünde kurulan İslam İttifakı Ordusunun amacı; Irak- SuriyeLübnan- Mısır ve Afganistan’daki terör örgütleriyle mücadele etmek ve bu ülkelere askeri desteğin verilmesidir. Gerektiğinde buradaki terör örgütlerine karşı ortak operasyonun da yapılmasıdır. Kurulan askeri İttifak yapılanması için Mart 2016 tarihinde Riyad’ta toplanan üye ülkeler, ittifakın teşkilatlanmasına yönelik bir hazırlık toplantısı gerçekleştirdi. Ayrıca kuruluşunda 34 3 http://www.mofa.gov.sa/sites/mofaen/ServicesAndInformation/news/GovernmentNews/Pages/ArticleID2015 12159481880.aspx olan ülke sayısının ise 39’a yükseldiği belirtildi.4 Tarihi henüz belli olmayan bir sonraki toplantıda ittifak üyelerinin savunma bakanları teröre karşı İslam İttifak Ordusunun kurulduğunu resmen açıklayacakları belirtildi. Yapılan açıklamada, ittifaka üyeliğin gönüllülük esasına dayandığı, üye ülkelerin istihbarat alanında bilgi alışverişinde bulunacaklarını ve hiçbir ülkeye kendi talebi olmaksızın askeri müdahalede bulunulmayacağı belirtildi. Operasyon düzenlenen ülkede komutanın ev sahibi ülkede olacağı ve bu operasyonların uluslararası teamüllere göre yapılacağı açıklandı.5 İslam İttifakı 4 temel yapı üzerine inşa edilmiştir: 1.Basın 2. Finansal 3.İstihbarat 4.Askeri kurumlar Ayrıca askeri olarak Riyad’da İttifakın operasyonlarının koordine edileceği bir merkez tahsis edilmesi ve bütçe ayrılması kararlaştırılmıştır. İttifakın Çalışma Mekanizması:6  Üye ülkelerin istihbarat bilgileri operasyon merkezinde toplanacak ve ortak havuzla diğer ülkeler ile paylaşılacaktır.  Üye ülke herhangi bir tehdit alması durumunda diğer üye ülkelerden yardım ve destek isteyecektir.  İttifak Belirli bir terör örgütüne karşı kurulmamıştır. Terör örgütü olarak kabul edilecek örgütler koordinasyon merkezinde görev yapacak üye ülkelerin temsilcilerine bırakılacaktır.  Kendi topraklarında terör örgütü olupta onu o şekilde sınıflandırmayan üye ülkelere karşı herhangi bir dayatma yapılmayacaktır. 4 http://www.alekhbariya.net/en/node/10177 5 http://www.sabah.com.tr/dunya/2016/03/28/islam-ittifakinin-detaylari-belli-oldu 6 http://www.alekhbariya.net/en/node/10177 İslam İttifakı Ordusunun %60’ı İİT üyesi ve yine %60’lık dilimi Afrika ülkeleri içerisinde yer almaktadır. Ortadoğu-Afrika ve Güney Asya’daki ülkelerin yer aldığı bu ittifak oldukça geniş bir coğrafyayı kapsamaktadır. Ancak Irak, İran ve Suriye gibi merkezi Ortadoğu içerisinde yer alan ülkelerin bu ittifak içerisinde yer almaması ittifakın oluşum amaçlarının sorgulanmasına neden olmuştur. Yapılan eleştiriler arasında mezhebi faktöre de dikkat çekilirken, bu durumun Suudi Arabistan’ın kendisini Sünni dünyanın lideri olarak ortaya çıkarmasına ve Şii dünyanın lideri olarak da İran’ın görülmesine sebep olacaktır. Nitekim İslam dünyasında iki kutuplu düzenin ortaya çıkması, İslam dünyasının bölünme riskini de beraberinde getirebilecektir. Oluşturulan bu ittifakın bir kimlik üzerine inşa edilmeye çalışılması baştan itibaren bütünleyici bir işlev yerine İslam’da ayrıştırıcı bir durumla sonuçlanabilir. Aksine İslam’ın temel değerleri etrafında bir araya gelinmesi, oluşturulan paktın başarı oranının daha da artmasına neden olabilir. NATO’nun içerisinde yer alan ülkelerin, Protestan, Katolik ya da diğer inançlar üzerinden bir araya gelmemiş olmamaları ittifak içinde dini bir gerilimi önlemiştir. Ayrıca SSCB’nin önderliğinde oluşturulan VARŞOVA paktıda aynı düşünce ile kurulmuştu. O dönemki dünya siyasetinde varolan ideoloji etrafında birleşen ülkeler mezhep ve din unsurunu göz önüne almamışlardı. Riyad ve Tahran yönetimleri birbirlerine karşı uzun bir süre Proxy savaşlarını yürütmüşlerdir. Suriye, Irak, Lübnan ve Yemen üzerinde ve diğer bölgelerde proxyler üzerinden mücadele ettiler. İran’ın uzun bir süre nükleer çalışmalarından dolayı Batı tarafından ambargolara maruz kalması ekonomik olarak yıpranmasına neden olmuştu. Sınırlı olarak destek verdiği proxylerine, Batı ile yaptığı anlaşma sonrası ambargoların yavaş yavaş kalkmaya başlamasıyla daha güçlü destek vermeye başladı. Bu durum İran’ı bölgede daha aktif olmaya itti. Riyad yönetimini endişelendiren bu gelişmeler, Tahran ile sıcak çatışmanın riskini yükseltti. Başta Körfez güvenliği olmak üzere birçok bölgede gerek Türkiye, gerekse Mısır ve Batılı ülkeler olmak üzere müttefiklik arayışı içerisine girdi. Böylece yeni oluşumlar oluşturarak bölgeyi hem İran’dan hem de terör örgütlerinden korumak istedi. Ayrıca uluslararası arenada bölgesel güç olarak gücü elinde bulunduracak ve diğer İslam ülkeleri üzerindeki hâkim gücünü de pekiştirecekti. İslam âleminin kutsal şehirlerinin Suudi Arabistan’da bulunması, petrol gelirleri ile ekonomik ve askeri gücünün olması İslam ülkelerini kolayca bir araya getirebilmektedir. Bunun en güzel örneğini Mart 2016 yılında Kuzeyin Fırtınası adı altında yaklaşık 200.000 askerin ve çeşitli askeri platformların iştirak etmesiyle yaptığı tatbikattır. Bu kadar büyük bir gücün bir araya gelmesi ve operasyonel tatbikatın başarı ile tamamlanması Riyad yönetiminin etkinliğini göstermektedir. Yapılan tüm bu girişimler Müslüman ve Arap Dünyasının, uluslararası mücadelede bir etkinliğinin olmasına yönelik gelişmelerdir. Arap ülkelerinin daha önceki birlik kurma girişimleri, teşkilatlanma düzeyinde kalsa da aralarındaki ittifakın oluşması için önemlidir. Son kurulan terörle mücadele için İslam İttifakı Ordusu, Müslüman dünyasının bir araya gelmesi ve İslami değerlere zarar veren örgütlere karşı koymak için önemli gelişmedir. Ayrıca yüzyıllardır bölgeye müdahale eden uluslararası güçlerin önüne geçmek ve bölgede oluşan problemlere kendi aralarında çözüm oluşturmak içinde önemlidir. Eğer İslam İttifakı Ordusu operasyonel olarak aktif olursa bölgedeki birçok sorun çözülecek, bölgeye yabancı güçlerin girmesi engellenmiş olacaktır. Aksi durumda ise İslam dünyası yine birbirlerinden uzak kalmaya ve dış ülkelerin müdahalesine açık kalmaya devam edecektir.