Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
Hangi birini anlatsaydım… Hemen bütün bayram günlerinde, parke taşı döşeli, motor gürültüsünün, trafik karmaşasının çarpık yapılaşma görüntüsünün zerresinin bile uğramamış olduğu geniş caddelerde çalan davul zurnayı, oynayan gençleri mi, üç gün üç gece süren, at yarışlarının yapıldığı, müjde yastıklarının kaçırıldığı toyları mı, akşamları yayla bacalarında yakılan ateşler altında, ay ışığında el ele kol kola tutulan barları mı, çalan tulumları mı… Kaz kesimlerini mi, koç katımlarını mı, cılga çıkarmaları mı, keçe dökümlerini mi, erfeneleri mi… Yüz boyamaları mı, dodo bezetmelerini mi, yılbaşlarında bacalardan sepet sarkıtmalarını mı… Bireyi kendi aynasında bir başkasını da görmeye, bir başkasının gözünden yaşamı deneyimlemeye, bir başkasının bakış açısından yaşamı kez daha düşünmeye iten o oyunun ve oyunculuğun öne çıktığı, hayatın her ânına katılımın ana öğe olduğu şenlik havalarını mı? Tarla koşumlarından keçe dökümlerine, halı kilim dokumalara, imece ile, el birliği ile güç birliği ile iş yapmanın, yaşamanın, dayanışmanın, o içinde yaşadığı topluma ait olmanın verdiği özgüveni mi?
Anadolu Seyahatnamelerinde yer alan maden ve madencilikle ilgili bir çalışma
ANADOLU’NUN “ANADOLULU OLMAYAN” BITKISEL BESINLERI, 2021
Köprü Dergisi , 2012
Türkiye uzunca bir süredir yeni bir anayasa yapmayı tartışıyor. Sivil toplum örgütleri, yeni anayasaya dair taleplerini sürekli kamuoyunun gündemine taşıyor, Meclis'te grubu bulunan dört partinin eşit üyelerle temsil edildiği bir "Anayasa Uzlaşma Komisyonu" ise yeni anayasa metnini oluşturmaya gayret ediyor. Toplum, yeni anayasadan ülkenin kadim sorunlarını çözmek için gerekli demokratik zemini oluşturmasını bekliyor. Yeni anayasa ile çözümü konusunda ilerleme kat edilmesi gereken konulardan biri de Kürt meselesidir. İşin doğrusu Kürt meselesi ile yeni anayasa arasında çok yakın bir irtibat bulunuyor. Zira, bir taraftan, Kürt meselesini çözmeyi gaye edinmeyen ve bunun için gerekli düzenlemeleri (anayasal vatandaşlık, âdem-i merkeziyetçi bir idari yapı, temsilde adalet, siyasal alanın genişlemesi, vb.) ihtiva etmeyen bir hukuksal metin "yeni anayasa" olarak nitelendirilemez. Beri taraftan, Kürtlerin taleplerini içeren ve garanti altına alan yeni bir anayasa yapılmadan da Kürt meselesini demokratik ve barışçı bir çözüme kavuşturmanın imkânı olamaz. Kürtlerin anayasal düzlemde güvenceye kavuşturulması gereken öncelikli talebi ise anadilinde eğitimdir. Bundan iki yıl önce bu konuya ilişkin bir çalışma yaptık. 1 Farklı Kürt siyasal çevreleri ile görüştük ve şöyle bir tabloyla karşılaştık: Kürt meselesinde kullanılan araçlar/yöntemler ve çözümün hangi idari çerçeve içinde olabileceği gibi hususlarda bu çevreler farklı düşüncelere sahiptiler. Ancak konu anadilinde eğitime gelince neredeyse ağız birliği etmişçesine hemen herkes aynı kavramlarla konuşuyor ve aynı istekleri dillendiri-Anadil ve Anayasa Vahap Coşkun
kaygı dergisi, 2019
Nedensellik ya da nesnede cari olan zorunluluk kavramını yalnızca neden-sonuç ilişkisi olarak ele almak problemin sadece bir bölümünü oluşturmaktadır. Problemin bu bölümü felsefe tarihinde ya epistemik ya da ontolojik şüphecilik olarak kendini göstermiştir. Nedensellik, hem evrenin işleyişinin çözümlenmesi için, hem de kesin bilginin elde edilmesinin bir kriteri olarak düşünceye konu olmuştur. Ancak nedensellik anlayışının özellikle hipotezlerin ve kuramların doğruluk kriterini belirlemede kullanılabilecek bir yönü daha vardır. O da sonuçtan hareketle nedenin vasıflarındaki zorunluluğun tespit edilmesidir. Bu problem, düşüncenin varsayımlardan ayrılması için özellikle bilimsel düşüncenin deney imkanı olmayan bölümünde göz önüne alınması zorunlu bir problemdir. Sonuçtan hareketle nedenin vasıflarının belirlenmesi usulü gerçekleştirilmeden ortaya konulan düşüncelerin birer varsayımdan ve kanaatten ibaret kalmaları kaçınılmaz görünüyor. Bu çalışmada nedenselliğin ikinci yönü olan sonuçtan hareketle nedenin zorunlu vasıflarının tespit edilmesine ilişkin akıl yürütmenin usulü tartışılmıştır. Abstract Considering the concept of causality or obligation in the object as a cause-effect relationship is only a part of the problem. This part of the problem manifests itself in the history of philosophy as either epistemological or ontological scepticism. Causality has been the subject of thought both for the analysis of the functioning of the universe and as a criterion for obtaining precise information. However, there is another aspect of causality that can be used to determine the criterion of the accuracy of hypotheses and theories. This aspect is to determine the necessity of the characteristics of the cause from the conclusion. This problem must be considered in order to distinguish the idea from the assumptions, especially in the non-experimental part of scientific thinking. It seems inevitable that the ideas put forward, without from-the-conclusion aspect, for determining the characteristics of the cause are made up of assumptions and convictions. In this study, the reasoning method for determining the necessary characteristics of the cause is discussed based on the second aspect of causality.
2000
... Dr. Sabri Ergüney, Dr. Ramazan Kuşaslan: İ.Ü.Cerrahpaşa Tıp Fakültesi, Genel Cerrahi Anabilim Dalı, İstanbul; Yazışma Adresi (Address ... 2-Şimik sfinkterotomi; enflamatuar bağır-sak hastalığı tüberküloz sifiliz HIV enfeksiyo-nu ile birlikte olabilen sekonder fissürlerde mutlak ...
In the present days unsuitable comments on Alevism are expressed, that causes misunderstanding the Anatolian Alevism, especially exclusive of its traditional line. Our study, that effort to understanding traditional Alevism, based on interview with "Lover of God and Bard" Dede Niyazi Arslan. Dede Niyazi Arslan is serving to Alevism candidates in Adıyaman provinces Gölbaşı and Besni. Also he struggled through his life to live and keep alive Alevism faith between rising generations. This study was prepared compiling the answers to the questions we asked such as; what is Alevism; the place of whirl in Alevi understanding; Deity-Mohammed-Ali belief in Alevism; What does the statement "Performed Ablution, Performed Ritual Worship"; mean afterlife belief in Alevism; place of woman in Alevism; local practices of "Dardan İndirme Erkanı" performed for the Alevism who died; the contents of "dört kapı-kırk makam" that forms the basis of Alevism way; what is promising in Alevi belief and what are the features of "Alevi talip"; how do "cem evi" operate today and what are the problems of "cem evi"; what are the problems of Alevi society and what are their requests from the government; importance of cem sacrifice and aşura sacrifice in Muharrem month; place and importance of "Mohammed Postu" in "cem erkân"; importance of fasting in Muharrem in Alevism; twelve imams in Alevism; and Bu çalışma Adıyaman'da Alevilik adlı çalışmamızı yazarken yaptığımız mülakatlardan derlenmiştir.
2020
Hasan Ali Yücel’in de bir parçası olduğu, Köy Enstitüleri’nde yaşama geçmiş kültürel çabalar ile Batı ve Doğu kültürleri arasında Anadolu’da kurulmaya çalışılmış kimi köprüler ve ne yazık ki soğukkanlı bilirkişiler tarafından yakılıp yıkılmıştır. Yücel, yalnızca bir eğitimci, bir yönetici değil, aynı zamanda bir kültür devrimcisidir. Mantık ve felsefe kitapları yazarıdır. Bu kitaplar da birtakım yerlerden çevrilmiş, derlenmiş yapıtlar olmayıp Yücel’e özgü bulgu ve usyürütmelerle örülmüştür. Sözgelimi, 1926’da ilk kez yayınlanan “Surî ve Takbikî Mantık” adlı ders kitabında, tarihi, “mekânı zamanlaştıran ilim” olarak tanımlamaktadır. Burada yalnızca biçimsel dizgeci, mantıkçı bir tutum değil, aynı zamanda özdeksel, ontolojik bir yaklaşım da söz konusudur. 1939 yılı basımı yapılan mantık kitabında da İbnî Haldun’u, “Müslümanlık âleminde ilk olarak hikâyeci tarihten olgucu tarihe yükselip olayları nedensellik yönünden gören ilk tarihçi” olarak tanımlar. İbn-Haldun’la ilgili bu yaklaşım Osmanlı çöküş döneminden başlayarak ilerici, devrimci sayılan kimi düşün adamlarının Doğu ve İslâm tarihindeki değerlere sırtlarını dönüp bir Batı taklitçiliği içinde, geç kalmış olmanın telaşıyla taklitçi bir çizgi izlemelerine karşı atılmış çok önemli bir adımdır.
2018
ÖZ Aurelius Augustinus, bir ortaçağ Hıristiyan düşünürü olarak, ele alıp incelediği hemen her sorunu Tanrı merkezli bir çerçevede inceler; nedensellik sorununu ele alışı da öyledir. Ancak, kökleri mitolojik geleneğe ve Eski Yunan filozoflarına değin gerilere giden tohumsu nedenler düşüncesini de gündeme getirir. Bu düşünceyi işleyerek Hıristiyanlıkla uzlaştırmayı dener. Böylelikle onun düşüncesinde iç içe geçmiş iki tür nedensellik anlayışı görülür. İlki, tanrısal yaratıcılığı gündeme getiren tanrısal nedensellik, diğeri ise Tanrı'nın doğal nesnelere yerleştirdiği tohumsu nedensellik ya da doğal nedenselliktir. O, bu iki nedensellikten tanrısal olana daha çok vurgu yapsa da, tohumsu nedensellik düşüncesiyle, bir doğa düzeninin olduğunu, bu düzenin yasalı bir biçimde, neden-sonuç ilişkisinde işlediğini göstermeye çalışır. Doğa bilimi ile hemen hiç uğraşmamış olan Augustinus'un, Tanrı'nın denetiminde iş gören tohumsu nedensellik anlayışı, doğadaki düzene gönderme yaptığı, hatta bu düzenin matematiksel olduğunu savladığı için, oldukça ilgi çekicidir. İşte bu makale, Hıristiyanlığı Yeni Platoncu felsefe ile harmanlayarak, özgün bir teolojik-felsefi söylem geliştiren Augustinus'un tanrısal ve doğal (tohumsu) nedensellik anlayışını, tarihsel köklerine gönderme yaparak irdelemeyi amaçlamaktadır. ABSTRACT Aurelius Augustinus, as a middle age philosopher, deals with any problem and examines it within the God-centered framework, he looks at the problem of the causality from this perspective. However, he also mentions seminal reasons (rationes seminales), the origins of which goes back to the myhtological tradition and the ancient Greek philosophers. Through making it a subject, he tries reconciling this thought with the Christianity. For this reason, two types of causality interwoven with one another are seen in his thought. The first one of these is the divine casuality which focuses on the divine creativity and the other one is the seminal reasons or the natural casuality that the God placed into the natural objects. Even though he puts more emphasis on the divine casuality than the other one, he tries to show that there is an order of nature and this order works within the cause and effect realtionship in the form of nature law. The seminal reason thought of Augustinus that works under the contra of God is highly interesting, for it refers to the order in nature and even because of the fact that he claims that this order is mathematical. Thus this article aims to question the divine and natural (seminal) causality thought of Augustinus, who developed an original theological philosophy through blending the Christianity with the philosophy of the Neoplatonism by means of referring to its historical origins.
Özet: Bu çalışma, adak ritüelini Anşa Bacılılar örneğinde işlevsel bir yaklaşımla ele almayı kendisine konu edinmiştir. Adak ritüelinin topluluk hayatında yerine getirdiği işlevlerini ortaya koymayı amaçlamaktadır. Bu çalışma etnografik bir yöntemle Tokat-Zile'nin ve Yozgat-Çekerek'in Anşa Bacılı topluluğuna mensup köylerinde gerçekleştirilmiştir. Etnografik alan araştırması iki ayrı zaman diliminde yürütülmüştür. İlki, Nisan 2009 ve Nisan 2012 tarihleri arasında genel olarak Anşa bacılıların gündelik hayatlarını konu alan bir saha araştırması yapılmıştır. Mayıs 2014 ve Temmuz 2015 tarihleri arasında Anşa Bacılıların adak inanç ve ritüellerine odaklanan bir alan araştırması gerçekleştirilmiştir. Her iki alan araştırmasında da katılımcı gözlem ve derinlemesine görüşmelerle veriler oluşturulmuştur. Veriler belirlenen kategorilere göre sınıflandırılmış, betimlenmiş ve işlevselci bir bakış açısıyla değerlendirilmiştir. Anşa Bacılılarda adak ve lokma sunumlarında " ben veriyorum ki karşılık olarak sen de ver " ilkesinin yer aldığı değiş-tokuş görülmekte, birey ile kutsallık arasında kutsanmış bir hediyeyle karşılıklı bir anlaşmanın olduğu anlaşılmaktadır. Bu anlaşma sonunda şükran kurbanı gerçekleşmektedir. Abstract: The main objective of this paper is to assess the ritual of vowing with a functional approach in the case of Anşa Bacılılar. The paper also aims at revealing the functions carried out by the ritual of vowing in the community life. The study has been conducted with a ethnographic method in the villages of Tokat-Zile and Yozgat-Çekerek, all of which are affiliated with the community of Anşa Bacılı. The ethnographic field survey has been performed in two separate periods of time. Having been carried out between April 2009 and April 2012, the first generally took the daily life of Anşa Bacılılar as topic. The second one between May 2014 and July 2015 mostly focused on the vowing beliefs and rituals of Anşa Bacılılar. The data was compiled with participatory observation and in-depth interviews for both the field surveys. Having been classified according to the determined categories, all the data was then characterized and assessed with a functionalist point of view. In the offerings of vow and lokma among Anşa Bacılılar, a kind of exchange the essence of which depends on the principle 'do ut des' is observed, and it is concluded that
A Companion to Heidegger's Introduction to Metaphysics, ed. Richard Polt and Gregory Fried. Yale University Press., 2001
Revista Desacatos, 2019
Nature Conservation, 2014
Indonesian Journal of Community Engagement, 2014
Presses universitaires du Septentrion eBooks, 2017
Journal of World Religions and Interfaith , 2023
Dermatologic Surgery, 2003
Aids, Poverty and Hunger: Challenges and …, 2006
Journal of Arid Environments, 2008
Journal of Big Data, 2019
Materials Science and Technology, 2013
Crimmigration in Australia, 2019