Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
2015, Ortadoğu Analiz, Sayı: 71, Kasım-Aralık
…
4 pages
1 file
İkinci kez görev süresi uzatılan Barzani'nin, öncelikle anayasal demokratik bir sistem üzerine yoğunlaşması gerekmektedir. Her açıdan iki başlılığa son vermeli ve toplumun her kesiminin kendini ait hissettiği bir anayasa hazırlanmasına önayak olmalıdır. Hukukun üstünlüğünün geliştirilmesi, insan hakları ve ifade özgürlüğü ihlallerinin minimize edilmesi yönünde gerçekçi adımlar atmalıdır.
Sabah Perspektif, 2022
İsrail'de yaklaşık dört yıldır süren siyasi krizi sonlandıran seçimin resmi olmayan sonuçları açıklandı. Bu sonuçlara göre Netanyahu liderliğindeki sağ blok 120 sandalyeli İsrail meclisinde 64 sandalye kazanarak açık bir zafer kazandı.
ÖZET Yakın bir zamana kadar demokrasilerde halkın egemenliği mutlak kabul ediliyordu. Başka bir değişle, çoğunluğun iradesi her şeyin üstünde kabul edilmekteydi. İktidar meşruiyetini, çoğunluğun iradesinden alıyordu. Bu durumda çoğunluk, azınlıkların (etnik, dinsel, kültürel) haklarını göz ardı edebiliyordu. Böylece çoğunluğun despotluğu (en azından) teorik olarak olanak içindeydi. II. Dünya Savaşı'ndan sonra Avrupa ülkeleri, hazırladıkları belge ve sözleşmelerle birey ve azınlıkların haklarını anayasalarda güvence altına alacak yeni girişimlerde bulundular. Bu belge ve sözleşmeler anayasaların kurucu unsuru olan çoğunluk iradesinin üstünde kabul edildi. Bundan dolayı meşruiyetin unsuru da değişti. Çoğunluğun yerini uluslararası belge ve sözleşmeler aldı. Biz de bu çalışmamızda çoğunluk demokrasisi ile çoğulcu demokrasiyi insan hakları bağlamında incelemeye çalışacağız. ABSTRACT Until recently, the sovereignty of the people was considered to be absolute in the democracies. In other words, the will of the majority was considered to have taken precedence over every thing else. The power obtained its legitimacy from the will of the majority. In this case the majority was disregarding the (ethnical, religious, cultural) rights of the minorities. The despotism of the majority was at least possible in theory. Following the World War Two, The European countries took new steps to assure in constitutions the individual and minority rights through the documents and contracts they have prepared. And these documents and contracts were deemed to have been superior to the will of the majority, which lays the foundation of the constitutions. Consequently, the element of the legitimacy has changed too; International documents and contracts have replaced the majority. And we will try to examine and consider in this study of ours the majority democracy and pluralistic democracy in the context of human rights.
Genel Olarak İslâm Ve Demokrasi Bir buçuk asır önce başlayan ve halen de güncelliğini koruyan bir tartışma: İslam ve demokrasi bağdaş(maz)lığı. Etimolojilerine baktığımızda bir tarafta Yunanca Dimos: halk+Kratos: iktidar yani kısaca halkın iktidarı denilen Demokrasi. Diğer tarafta Arapça Silm-Selm kökünden gelen ve Selamet, esenlik ve barış manalarına gelen İslâm. İslâm’ın sadece bir yönetim sistemi olmayıp bir “kâmil Din” olduğu gerçeğini unutmadan her iki sistemin de önlerine düşünürler tarafından epeyce ek ve kavram getirildiğini biliyoruz; Klasik, Kalkınmacı, Koruyucu, Liberal, Sosyal Demokrasi ve Radikal, Ilımlı, saltanatçı, Sosyalist, Demokratik İslam gibi. Üretilmiş sentezleri sevenler de var: İslam Sosyalizmi veya İslamokrasi gibi… İslamla Demokrasiyi örtüşür gören batılı sosyal bilimciler ve İslam düşünürleri olduğu gibi bunları taban tabana zıt görenler de az değildir gerekçeleri yer yer farklılık gösterse de. Batılı düşünür ve yazarlardan Esposito, Casonova, Bayat, Woll, Filali-Ansary, El Fadl İslam’la Demokrasi’nin uyumluluğunu savunurken; Huntington, Fukuyama, Lewis, Gellner, Tibi, Kedouri, Rowley, Smith, Toynbee vb.leri özellikle laik ve liberal bir demokrasinin İslâmla bağdaşmadığı görüşündeler. Yaklaşımları büyük ölçüde Demokrasi karşıtı olan İslamcı düşünürlerin yaklaşımları ile paraleldirler. Hasan el-Benna’dan çok Seyyid Kutub etkisindeki İhvan, Hizbut-Tahrir ve lideri Takiyüddin En-Nebhani, Ercüment Özkan, nasslar karşısında aklı, tarihi tecrübe ve kazanımları red eden katı selefiler (Mesela; El-Makdisi, A.Aziz b.Baz) demokrasiyi batıl görürken, Cemaat-i İslami araştırmacılarının tespit ettiğine göre; Mewdudi önceki demokrasi karşıtlığını sonradan terk edip batıl görmeyenlerin safında yer almıştır. Ama Seyyid Kutup’la “halifesiz ve devletsiz İslam olmaz” fikrinde birleşirler.
Yayınevinin yazılı izni olmaksızın, kitabın tümünün veya bir kısmının elektronik, mekanik ya da fotokopi yoluyla basımı, yayımı, çoğaltımı ve dağıtımı yapılamaz. Nobel Akademik Yayıncılık, 2011 yılından beri "tanınmış uluslararası yayınevi" statüsündedir.
Fetih ve Medeniyet, 2021
Yayınlanan yazıların sorumluluğu imza sahiplerine aittir. Yazara telif ücreti ödenmez.
Türkiye’nin Demokrasi Endeksi - Seçim Süreci, 2022
Freedom in the World 2021, 2020 yılı için 195 ülkeyi değerlendirmiştir. Değerlendirmede 25 adet göstergenin her biri 0-4 puan üzerinden puanlanmaktadır. 25 adet gösterge; siyasi haklar (0-40) ve insan hakları (0-60) olarak gruplandırılmıştır. Türkiye, 32 puanla ‘‘Özgür Olmayan’’ ülke statüsündedir...
Atatürk Yolu Dergisi , 2013
I. Dünya Savaşı sonunda imzalanan Mondros Mütarekesi’yle Osmanlı İmparatorluğu toprakları işgal edilmiş ve Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde başlatılan Kurtuluş Savaşı sonucunda Anadolu işgal güçlerinden temizlenmiştir. Yeni bir devletin doğuşunu simgeleyen Lozan Barış Antlaşması’nın imzalandığı tarih olan 24 Temmuz, erken cumhuriyet döneminde çeşitli etkinliklerle kutlanan özel bir gün olmuştur. 1945 yılında demokrasiye geçişin ardından 1950’de iktidara gelen Demokrat Parti döneminde Lozan, resmi kutlamaların dışında bırakılmış, yeni iktidar II. Meşrutiyet’in İlanı’nı kutlamayı tercih etmiştir. Bu tercihte Lozan Antlaşması’nı imzalayan İsmet İnönü’nün ana muhalefet partisi Cumhuriyet Halk Partisi’nin başında bulunması temel faktör olmuştur. Bu makalede temel olarak ‘‘24 Temmuz’’ tarihi baz alınmış, Demokrat Parti döneminde Lozan Antlaşması’nın iktidar çevrelerinde ne anlam ifade ettiği, nasıl algılandığı ve bu algıya karşı muhalefetin tepkileri ortaya konulmaya çalışılmıştır.
Journal of Museum Education, 2024
SSRN Electronic Journal, 2021
Nature Geoscience, 2012
International Journal of Fisheries and Aquaculture, 2013
Tobacco Control, 2020
ORASI: Jurnal Dakwah dan Komunikasi, 2018
Revista De Estudos Filosoficos E Historicos Da Antiguidade, 2013
Agricultural Reviews, 2017