UYDURMA HADİSLER
Türkçe – Turkish –
Molla Aliyyu’l Kari
Tahkik: Abdülfettah Ebu Gudde
Çeviren: Halil İbrahim Kutlay
Web Düzen : Özgür El Erdişi
Kaynak : DarulKitap.com
İnkılab Yayınları
2013 - 1434
UYDURMA
OLDUĞUNDA
ĠTTĠFAK
EDĠLEN HADĠSLER
Ali bin Sultan Muhammed el-Karî el-Herevî
Afganistan'ın Herat şehrinde tahminen 930
H./1524
M.
âlimlerinden
yılında
ders
dünyaya
aldı.
geldi.
Gençlik
Herat
yıllarında
Mekke'ye göç ederek oraya yerleşti. İbn Hacer elHeytemî, Aliyyü'l-Müttekî, Kutbeddin el-Mekkî
gibi meşhur âlimlerden ders aldı. Hadis, Fıkıh,
Tefsir, Kıraat dersleri verdi. Molla Aliyyü'1-Karî
lakabıyla meşhur oldu. Her yıl güzel hattıyla, bir
mushaf yazıp bunu ücretle hediye ediyor ve
böylelikle bir yıllık geçim masrafını karşılıyordu.
1014 H./1605 M. yılında Mekke-i Mükerreme'de
vefat etti.
Fıkıh, Hadis, Tefsir, Kıraat, Usûl, Kelâm,
Feraiz, Tasavvuf, Tarih, Tabakat, Teracim, Arap
Dili ve benzeri ilimlerde birkaç sayfalık risale ile
on ciltlik kitap arasında değişen 125'i aşkın pek
çok nâdir eser telif etti. Fethu Babi'l-İnaye, Şerhu
ş-Şifa> Şerhu'ş-Şe-mail, Şerhu'ş-Şatıbiyye, Şerhu
Ayni'l-İlm,
Şerhu
Şerhi'n-Nuhbe,
Mirkatü'l-
Mefatih, el-Meuzûâtü'l-Kübra ve el-Masnû ft
en
Ma'rifeti'l-Hadisi'l-Mevzû
eserleridir.
Abdülfettah
Ebu
çok
Gudde
bilinen
(1917-1997).
Suriye'nin Halep
şehrinde dünyaya geldi. 1948 yılında Ezher
Üniversitesi'nden
mezun
oldu.
Mısır'da
bulunduğu sıralarda son Osmanlı Şeyhülislâmı
Mustafa Sabrı Efendi ve Ders Vekili Muhammed
Zahid el-Kevse-rî'den özel dersler aldı. Şam
Üniversitesi'nde Öğretim üyeliği yaptı. 1967-1988
yılları
arasında
Suudi
Arabistan
Riyad
Üniversitesi'nde Hadis ve Hadis Usulü dersleri
verdi. Hadis, Hadis Usulü, Hadis Ricali, Kur'ân
İlimleri, Fıkıh, Fıkıh. Usûlü, Akaid, Tasavvuf,
Arap Dili ve Edebiyatı, Eğitim ve Öğretim
Metodlanyla ilgili 70'den fazla te'lif veya tahkik
3
eseri neşretti. Uluslararası pek çok konferans ve
sempozyuma katıldı, akademik tebliğler sundu.
Riyad'da vefat etti. Üstad Ebu Gudde'nin Safahat
min Sabri'l-Ulemâ, Kıymetü'z-Ze-men Inde'l-
Ulemâ,
er-Rasûlü'l-Muallim,
yaptığı
Muhasibî'nin
Lemehat
min
Tarîhi's-Sünne isimli telif eserleri ile tahkikini
Risa-letü'l-Müsterşidîn,
Tehanevî'nin Kavaid fi Ulûmi'l-Hadis, îbnü'lKayyim'in el-Menaru'î-Münîf ve Aliyyü'l-Karî'nin
el-Mevzûâtü'l-Kübra
tercüme
edildi.
yayınlanan
Ebu
adlı
eserleri
Gudde'nin
Aliyyü'l-Karî'nin
Türkçe'ye
tahkiki
el-Masnû
ile
fi
Ma'rifeti'l-Hadisi'l-Mevzû adlı eseri ise ilk defa
Türkçe'ye tercüme edilmektedir.
Önsöz
selâm
Allah'a hamd, O'nun son Rasûlüne salât ve
ile...
Din
adına
işlenen
en
büyük
cinayetlerden biri, Sevgili Peygamberimiz (s.a.v)
4
adına hadis uydurulmasıdır. Bu, inkâr edilmeyen
üzücü tarihî gerçeklerden biridir.
Mevzu
(Uydurma)
Hadisler;
Peygamberimiz'e yamanan, uydurulmuş, asılsız
sözler ya da onun mübarek sözü olmadığı halde
ona nisbet edilen başka zevata ait güzel sözlerdir.
Sahabe ve Tabiîn döneminden sonra dini
lekeleme ve karalama amacıyla kasıtlı olarak
hadis uyduran zındıklar olduğu gibi, ticarî kazanç
arzusuyla hadis uyduran çıkarcılar, yöneticilere
şirin görünmek amacıyla hadis uyduran dalkavuklar veya insanları ibadete, hayra ve iyiliğe davet
etme gibi kendilerine göre iyi niyetle hadis
uyduran safdil kimseler de olmuştur. Böylece bazı
bid'at ve hurafeler, asılsız inançlar ve çarpık
düşüncelerle
istenmiştir.
ı
nezih
dinimize
leke
sürülmek
Ancak dinini korumayı taahhüt eden Cenab-
Hakkın
izni
ve
yardımıyla;
mütehassıs,
nıünekkîd, müttekî İslâm alimlerinin ihlash
5
gayretleriyle hadis uydurmacıları ve uydurdukları
hadisler tek tek tesbit edilmiş, dinin nezaheti ve
safiyeti asırlar boyunca aynen korunmuştur.
Bunun yanında gafletle, yanlışlıkla veya
gerekli araştırma yapılmaması gibi sebeplerle bazı
güzel sözler, bazı İslâmî eserlerde "Hadis" diye yer
almıştır. Değerli âlimlerin eserlerinde hadis diye
yer alan bu sözler hadis âlimleri tarafından büyük
bir dikkat ve itina ile incelenmiş, hadis olmayan
sözleri
hadis
müellifleri
diye
değerli
nakleden
kişiler
olsa
bu
eserlerin
bile,
Allah
Rasûlünün şahsiyeti Ön plana alınarak bu sözlerin
hadis olmadığı açık ve net olarak ifade edilmiştir.
el-Masnu fi Ma'rifeti'l-Hadisi'l-Mevzû isimli
elinizdeki kitap, uydurma hadisler konusunda
yapılan
ilmî
çalışmaların
özü
ve
hulâsası
denilebilecek bir eser olup müellifi Molla Aliyyü'lKarî'nin hassasiyet ve titizliği, merhum muhakkik
Abdülfettah Ebu Gudde üstadımızın dikkat ve
itinası sebebiyle ilim dünyasında takdirle anılan
6
eserlerden
biridir.
Ebu
Gudde'nin
yazdığı
dipnotlar da eserin aslı kadar değerli ilmî gayretin
mahsulü olarak kabul edilmelidir.
Bu
kitapta
gerçekten
asılsız
uydurma
hadisler ele alındığı gibi; halk arasında veya ilim
dünyasında
"Hadis"
olmadığı
halde
çeşitli
sebeplerle "Hadis" diye nakledilen sözler de ele
alınmaktadır. Dolayısıyla bu kitabın muhtevasına
en uygun başlık belki de "Hadis Diye Nakledilen
Meşhur Sözler" olabilir. Bir kısmı mana itibariyle
doğru olan, büyük zevata ait güzel sözler, zaman
zaman halkın dilinde ya da bazı eserlerde,
yazarlarının
derinliğine
inceleme
imkânı
bulamamaları sebebiyle olsa gerek, hadis olarak
nakledilmiştir.
Müellifimiz,
hadis
diye
nakledilen
bu
meşhur sözlerin hadis olmadığını dile getiren bazı
âlimlerin ifadelerini şâhid göstererek bu sözlerin
asılsız olduğuna/hadis olmadığına işaret etmiştir.
Kitapta ele alınan uydurma hadisler, alfabetik
7
olarak düzenlenmiş olup her hadis hakkında ya
bizzat müellif tarafından kısa ve özlü hüküm
verilmiş, ya da bazı âlimlerin hükümleri müellif
tarafından özet olarak nakledilmiştir.
Genel olarak kitaptaki hadisler, halkın veya
ilim erbabının dilinde yaygın sözler olduğu için,
kitapta verilen bazı hükümlere ilk anda tereddütle
yaklaşılsa da; takva sahibi, ehil ve mütehassıs
âlimlerin açık ve net hükümleri, bizim için kesin
delil ve hüccet manası taşıdığı için aynen kabul
edilmelidir.
Peygamberimiz
(s.a.v)'in
mübarek
lisanından sâdır olmayan sözlerin; güzel sözler
olsa bile, O'nun adına nakledilmesi, O söylemiş
gibi kabul edilmesi, bu sözlerin "Uydurma Hadis"
kapsamında
doğurmaktadır.
değerlendirilmesi
sonucunu
Tercümede mümkün olduğu kadar asla
bağlı kalınmış, ilmî tercüme kriterleri göz önünde
bulundurulmuş,
ancak
8
bazı
gerekli
notlar
tarafımızdan ilâve edilmiştir. Ayrıca ele alınan her
hadisin yer aldığı bazı kaynaklar, hadis araştırmacılarına
kolaylık
olması
için
dipnotlarda
özellikle zikredilmiştir. İlâve notlarımız genellikle
"bkz."
ile
ilâvelerde
başlamaktadır.
açıklamanın
konulmuştur.
Bunun
sonuna
dışındaki
(Çev.)
notu
Türkçe'ye ilk defa tercüme edilen bu özlü
eser, daha çok Hadis ilimleriyle meşgul olanlara
hitap
etse
de,
Hadis
âlimlerinin
hadis
olmadığında ittifak ettikleri uydurma hadîsleri
konu edindiği için, inşaallah halkın da istifade
edeceği eserlerden biri olacaktır.
İslâmî hassasiyet, ilmî emanet ve hadis
nakletmedeki ihtimam, tarih boyunca yaşamış
Hadis âlimlerinin en önemli özelliklerindendir.
Cenab-ı Hakkın huzurunda mahrum ve Allah
Rasûlü'nün önünde mahcup olmama gibi manevî
bir ilkeden hareket eden münekkid hadis âlimleri;
hadisler ve hadis ravileri hakkında hatır-gönül
9
gözetmeden ve taassuba kapılmadan; daima
Hakkın hatırını gözetme azim ve kararlı-ğıyla
dikkatli ve isabetli hüküm vermeye çalışmışlardır.
Hadis
âlimlerinin
gayretli
ve
samimî
çalışmaları sayesinde Allah Rasûlü'nün sahih
hadisleri, nesillerden nesillere büyük bir titizlikle
devredildiği gibi; uydurma hadisler de dillerin,
gönüllerin ve İslâm toplumunun nezih yapısının
lekelenmemesi için ümmeti bilgilendirme ve
şuurlandırma amacıyla özel olarak telif edilen
Mevzu
(Uydurma)
toplanmıştır.
Hadisler
kitaplarında
Bazı hadislerin zayıf veya mevzu (uydurma)
olduğunda hadis âlimleri arasında ilmî ihtilaflar
da yaşanmamış değildir. Aşırı titizliğe sahip
âlimlerle aşırı hoşgörülü âlimler bir yana; ilim
erbabının büyük çoğunluğu orta yolu izleyerek hadisleri sened ve metin tenkidine tâbi tutmuşlar,
hadislerin durumuna uygun isabetli hüküm
vermek için azamî gayret sarfetmişlerdir.
10
Sünnetin yazılı belgeleri olan hadisler
hakkında hadis âlimleri tarafından yapılan ilmî
çalışmalar sayesinde, sahih hadislerle sahih
olmayan hadisler birbirinden ayrılmıştır.
Bize
düşen
görev;
Allah'ın
Kitabının
açıklaması ve uygulaması niteliğindeki Allah
Rasûlü'nün nezih mirası olan sahih ve makbul
hadislere sahip çıkmak, uydurma hadislerden, her
çeşit bâtıl, bid'at ve hurafe olan inanç, uygulama
ve düşüncelerden uzak durmaktır.
"Meşhur
uydurma
hadislerin
tesbit
edilmesi" gibi çok önemli ve hayırlı; ama hassas
olduğu kadar çok zor bir konuda telif edilen bu
eseri ve tercümesini nezdinde makbul kılmasını,
hatalarımızı affetmesini Cenab-ı Hak'dan niyaz
ederiz.
Dr. Halil İbrahim KUTLAY
11
Takdim
Her
çeşit
hayır,
lütuf,
nimet
ve
muvaffakiyetin gerçek sahibi Allah'a hamd olsun.
Hak ve hikmetle konuşan, Hak Yol'a davet eden,
Allah'ın kulu ve Rasûlü Efendimiz Muhammed
Mustafa'ya; O'nun ehl-i beytine ve abdest azaları
nurla parlayan şerefli ashabına ve onlara güzellikle uyan âbid, sâlih ve âlimlere salât ve selâm
olsun.
Elinizdeki şu eser, —Allah'a ve O'nun
değerli lütfuna hamd olsun- âlimler, talebeler ve
kültürlü kesim nezdinde birinci baskısı büyük
iltifata mahzar olan; İmam Aliyyü'l-Karî (r.a)'nin
el-Masnû fi Ma'rifeti'l-Hadisi'l-Mevzû kitabının
Arapça yayınlanan ikinci baskısıdır.
Kitabın nüshalarının bir kaç yıl önce
tükenmesi sebebiyle kitaba yönelik talep ve
12
arayışın giderek artması üzerine yeni baskıyı
yapmış bulunuyorum. Bu baskıda ta'lik ve tahkik,
tesbit ve tevsik olarak pek çok ilaveler yaptım.
Böylece kitabın bu baskısı, Allah Tealâ'mn lütfü ve
muvaffakiyeti ile önceki baskısına nisbetle daha
istifadeli ve okuyucuya yararı açısından daha
zengin bir şekle bürünmüş oldu.
Kitaba yazdığım giriş yazısında; cerh ve
ta'dil kitapları uydurma hadisler kitaplarında,
rical âlimleri, muhadısler ve münekkidlerin
kullandıkları ifadeleri inceleyenlerin gördükleri
ıstılâhî lafızların büyük bir kısmının titizlikle
derlenmesi ve ihtiva ettiği nâdir ilmî inceleme
sebebiyle; in-şaallah üstadların da talebelerin de
istifade edeceği; konusunda az rastlanan, çok
faydalı zengin ilâveler yapmış bulunuyorum.
Bu kitabın; pek çok ilim erbabının dillerinde
dolaşan, bir çok yazar ve müellifin yazılarında sık
sık
rastlanan
uydurma
hadislerin
yaygınlaşmasının sebep olduğu lekelerden İslâmî
13
Kültürün arınmasına yardımcı ve destek olması
için; kitaba yeni eklediğim notlar ve ilâvelerde
hem ilmî hem de kültürel hususlara ağırlık
vermeye özen gösterdim.
Uydurma hadisler; inanç, ibadet, ahlâk,
düşünce ve sosyal hayatın pek çok yönüne zarar
vermekte,
İslâm'ın
bulandırmakta,
safiyetini
bunlardan
ve
nezahetini
kurtulmak
cidden
hatırlatmaya
ihtiyaç
zorlaşmakta; bunun için devamlı şuurlandırmaya,
sürekli
ve
kesintisiz
duyulmaktadır.
Bu kitapla; halkın, Öğrencilerin ve kültürlü
kesimin kalemlerinin, zihinlerinin, dillerinin ve
kültürlerinin islâm'a sokuşturulan her şeyden
temizlenmesi
ve
özellikle
Allah
Rasûlü'nün
hadislerine eklenen asılsız ilâvelerden arındırıl-
ması konusunda; Allah Telâ'nın âlimlere ve
Sünnet-i Mutah-hara'ya hizmet ehline yüklediği
büyük görevin bir kısmını olsun yerine getirmiş
olmayı ümid ediyorum. Zira atılacak kabukların
14
O'nun hadisinin özüne sokulmasının korkunç
tehlikesi, büyük zararı ve derin etkisi olmaktadır.
Sonsuz ikram sahibi olan Allah'tan bu kitabı
faydalı kılmasını, gayretlerimi kabul eylemesini ve
bunu kendi nezdin-deki "sâlih ameller" kefesine
koymasını,
huzuruna
çıkacağımız
günde,
makamında bizim için istifadeli kılmasını niyaz
ediyorum ki;
"O gün Allah; Peygamber'i ve O'nunla
birlikte iman edenleri küçük düşürmeyecektir.
Onların nurları, önlerinde ve sağ taraflarında
parıldayacak
ve
şöyle
diyeceklerdir:
Ey
Rabbimiz!.. Nurumuzu tamamla. Bizi bağışla.
Şüphesiz sen, her şeye gücü yetensin." 1[1]
"O
gün
mü'min
erkekler
ile
mü'min
kadınları önlerinde ve sağ taraflarında nurlar
parıldarken görürsün. (O mü'min ve mü'mine
kullara şöyle denilecektir.) Bugün size verilecek
1[1]
Tahrim: 8
15
müjde:
İçinde
ebedî
kalacağınız
altlarından
ırmaklar akan Cennetlerdir. İşte büyük kazanç
budur." 2[2]
Allah,
bu
kitaptan
istifade
edip
de
arkamdan sâlih dua ile bana ikramda bulunacak
olan ve bu dua sebebiyle, görevli meleğin: "Amin!
Din kardeşine yaptığın duanın bir misli de sana
olsun!" şeklindeki duasına nail olacak olan
herkesi mükâfatlandırsın.
Âlemlerin
Rabbi
Allah'a
hamd
olsun.
Efendimiz Muham-med Mustafa'ya; Onu ehl-i
beytine, ashabına ve onlara tâbi olanlara kıyamet
gününe kadar salât ve selâm olsun.
Riyad,
24/1/1398
Abdülfettah
Ebu
Gudde3[3]
2[2]
3[3]
Hadid: 12
Abdulfettah Ebu Guddenin (öl. 1997) hayatı hakkında
geniş bilgi jçm bkz. «Abdülfettah Ebu Gudde ve Örnek
İlmî Şahsiyeti", Dr Ha-W ibrahim Kutlay, Yeni Şafak
Gazetesi, 17 Şubat 1999; Altınoluk
16
(Rahmetulîahi Aleyh)
GiriĢ
Hakkı
emreden,
doğruluğu
farz
ve
yalancılığı haram kılan, bâtıldan uzak durmamızı
emreden Allah'a hamd olsun.
"Benim adıma yalan uydurmak, her hangi
bir kimse aleyhine yalan uydurmak gibi değildir.
Kim benim adıma yalan uydurursa cehennemdeki
yerine hazırlansın" buyuran Allah'ın kulu, rasûlü
ve nebisi Efendimiz Muhammed Mustafa'ya;
O'nun ehl-i beytine, ashabına... Tahrif edenlerin
tahrifine,
bâtıl
yolda
yürüyenlerin
çalıp
çırpmalarına, yalancıların yalanlarına karşı onun
sünnetini savunan; şer'î hükümlerin koruyucuları
ve sünnetin râvileri olan âlimlere, ashab-ı kirama
güzellikle tâbi olanlara salât ve selâm olsun.
rgisi, Mart 1999 (Çev.)
17
Amellerin en değerlisi, mükâfatların en
büyüğü ve manevî gıdaların en bolu; sahih hadisi
uydurma
olandan,
doğru
olanı
yalan
yere
uydurulan sözlerden ayırdedebilmektir. Böylece
Hak, hak ehline ve sahiplerine ulaştırılmakta,
bâtıl açığa vurulmakta, bâtıl söz sahibi teşhis
edilmekte, Sünnet-i Seniyye asılsız ve bâtıl
sözlerden,
desise
ve
sapıklıklardan
uzak
tutulmakta, Allah'ın mü'min kulları; kendilerinin
güzel davrandıklarım sanarak, yalanla amel etme
ayıbından ve bâtıla sarılma tehlikesine düşmekten
kurtarılmaktadır.
Uydurma
hadisi
sahihinden
ayırdetme
konusunu ele alan kitapların halkın hizmetine
sunulması, ilim ehli üzerine bir borçtur. Bu
hizmet, onların söyledikleri ve delil getirdikleri
hadisler
konusunda
şuur
ve
basiretlerini
artırmakta, dinî kültür üzerine atılan lekelerden
temizlemekte,
hadislerden
böylece
yüz
insanların
çevirip
18
sahih
uydurma
hadislere
yönelmelerine vesile olmaktadır. Bu ise, başlı
başına hayırlı bir çalışmadır.
Hatta
"uydurma
hadis"
kitaplarının
neşredilmesi; -başkaları bir yana- ilim yolcusuna,
hiçbir araştırma ve inceleme yapmadan duyup
ezberlediği yalan yere uydurulmuş bâtıl hadisleri
şahit ve delil getirme tehlikesine düşmekten
sakınması hususunda yardımcı olmaktadır. Ne
yazık ki, ilim talibinin hafızasında bu çeşit
hadisler ne kadar da çoktur!.. Zira sık sık okuduğu
tefsir, hadis, fıkıh, usûl, ahlâk, edebiyat, tarih,
Arap dili ve grameri vb. eserlerde ilmî hiçbir kaideye uyulmaksızın zikredilen pek çok hadis,
zihnine takılmakta, o hadisleri okuduğu anda
bunları tahkik edebilmek için vakit veya ilmî
hazırlık imkânı bulamamakta, böylece bu hadisler
ilim talibinin dilinde veya gönlünde yer etmekte, o
da
bunları
okuduğu
veya
duyduğu
gibi
nakletmekte, istenmeyen pek çok kötü neticeler
bu durumdan kaynaklanmaktadır.
19
Şuurlu ve basiretli kişi olması beklenen ilim
yolcusundan
istenen;
"uydurma
hadisler"
kitaplarına sık sık başvurması ve bu kitapları
defaatle gözden geçirmesidir. Zira bu kitaplara
defalarca bakması, onun bu çeşit hadislerden
daha çok korunmasına ve uzaklaşmasına vesile
olacak, gönlünde var olan "Efendimiz Allah
Rasulü (s.a.v)'nden naklettiği her hadisi mutlaka
en iyi şekilde tesbit etme" duygusunu güçlendirecektir. Sonra göz ve basiretle yapılan bu canlı
tekrar, ilim talibinin gönlünde bâtıl olanı sahih
olandan, zayıf hadisi sahihinden ayırdedebilme
melekesi olarak yerleşecektir. Bu çok hayırlı bir
husustur.
Şuurlu
uydurma
ve
hadisler
araştırmacı
konusunda
ilim
talebesi;
bilmediklerim
öğrenmek, bildiklerini hatırlamak ya da zayıf veya
uydurma hadis olduğu halde yanüarak sabit veya
sahih hadis zannettiği bir hususu düzeltebilmek
için uydurma hadis kitaplarına çokça nazar
20
etmeye
daima
ihtiyaç
duymaktadır.
Sahih
hadisleri okuyup inceleme yanında; "uydurma
hadisler" kitaplarına çokça nazar etmek, ilim
talibini bu çeşit uydurma hadisleri kabul edip
sürekli delil olarak kullanmasını engelleyecek en
hayırlı üstaddır. Bu çeşit hadisleri Öğrenmeleri ve
terk etmeleri konusunda halkın şuürlandırılması
ve bunların yerine Allah Rasûlü (s.a.v)'den gelen
sahih hadisleri öğrenmeleri hususunda en iyi
yardımcıdır.
Sahih hadisler, müslümanın dini ve dünyası
hakkında ihtiyaç duyduğu her şeyi karşılama
konusunda tam anlamıyla yeterlidir. Allah'a hamd
olsun ki, Allah, ezelden beri Hakkı var kılmış,
bâtıla ihtiyaç bırakmamıştır.
Uydurma hadisler, her zaman ve her yerde
yaygınlaşm-ca, eski ve yeni pek çok değerli hadis
âlimi, bunları açıklamak için kitap ve risaleler telif
etmiş, bu konuda güçlerinin yettiği son noktaya
kadar çaba harcamıştır. Allah, İslâm'a ve özellikle
21
Sünnet'e yaptıkları bu hizmetlerine karşılık onları
mükâfatlandırsın.
Bu konuda telif edilen en güzel eserlerden
biri, muhad-dis, fakîh, çok yönlü allâme İmam
Aliyyü'1-Karî (r.a)'nin el-Masnû' fi Ma'rifeti'l-
Hadisi'l-Mevzû adlı eseridir. Müellif, bu eserinde;
küçük hacimli olması ve kolayca istifade edilmesi
ve Öğrenilmesi için, pek çok âlimin izlediği, zayıf
veya sahih hadisleri derleme yolundan ayrılarak
sadece uydurma hadisleri ele alma yolunu tercih
etmiştir.
Ben de tertemiz nebevi sünneti, sünnetten
olmayan şeylerden koruma yolunda bir hizmet
sunabilme gayesiyle bu
eseri tanıtmayı ve neşretmeyi arzu ettim.
Zira bu ve benzeri kitapların neşredilmesi;
dillerin, kalemlerin ve toplumun Allah Rasûlü
(s.a.v) adına yalan yere uydurulmuş hadislerden
arındırılması konusunda yardımcı olacaktır. Bu,
önemli dinî bir görev olup ben böylece bu görevi
22
bir parça olsun yerine getirmiş olmayı ümid
ediyorum.
Muvaffakiyeti
Allah'tır.
lütfedecek
olan
sadece
Müellif Aliyyii'l-Kari Ve Eseri
Kitabın müellifi, Kıraat ilminde imam
olması dolayısıyla "Karî" lakabıyla meşhur olan
Nureddin Ali bin Sultan Muhammed el-Karî, el-
Herevî, el-Mekkî, el- Hanefî'dir.4[4]
Aliyyü'1-Karî, en faziletli ilim Öncülerinden
biri ve en seçkin muhakkiklerin önderi olup;
İmam, Muhaddis, Fakîh, Usulcü, Müfessir, Kıraat
4[4]
Müellifimiz ülkemizde "Molla Aliyyü'1-Karî" diye
tanınmaktadır. Hayatı ve eserleri hakkında geniş bilgi
için bkz.: Halil İbrahim Kut-lay, el-İmam Aliyyü'1-Karî ve
Eseruhu fi'l-Hadis, Daru'l-Beşairi '1-İslâmiyye, Beyrut
1987; ayrıca Diyanet İslâm Ansiklopedisi, "Ali-yü'1-Karî"
maddesi: 2/403 (Çev.)
23
âlimi, Kelâmcı, Münazara Üstadı, Feraiz âlimi,
Sûfî, Tarihçi, Arap Dili, Nahiv ve Edebiyat üstadı
idi.
Horasan şehirlerinin en büyüğü; makam,
ilim ve fazilette en değerlisi olan, -bugün
Afganistan sınırları içinde bulunan- Herat'ta
dünyaya geldi. Herat âlimlerinden ders aldı. Daha
sonra Mekke'ye göç etti ve oraya yerleşti.
Mekke'nin meşhur âlimlerinden ilim elde etti.
Hem Arap hem de Acem âlimlerinden ilim telakki
etmek suretiyle her iki fazileti bir arada topladı.
Anlatıldığına göre; her yıl güzel hattıyla, üzerinde
kıraat ve tefsirden inciler bulunan bir mushaf
yazıyor, bunu ücretle hediye ediyor, bununla bir
yıllık geçim masraflarını karşılıyordu.
Allah, müellifimize nâdir bir zekâ, üstün bir
akıl, ince bir anlayış, meseleleri tafsil ve tetkik
hususunda sabır, tahkik konusunda hayrete değer
bir aşk ve bunun yanında kolay anlaşılır bir ifade
kabiliyeti lütfetmişti. Bu özelliklerle pek çok ilme
24
dalma imkânı bulmuş, bu ilimlerden en zengin
şekliyle hissedar olmuştu.
Müellifimiz; Fıkıh, Hadis, Tefsir, Kıraat,
Usûl, Kelâm, Feraiz, Tasavvuf, Tarih, Tabakat,
Teracim, Edebiyat, Arap Dili (Lügat), Nahiv, Vaz'
İlmi ve benzeri ilimlerde, birkaç sayfalık risale ile
on ciltlik kitap arasında değişen boy boy 125'i
aşkın pek çok nâdir eser telif etmiştir. Bu eserleri,
ana dili Arapça olmamasına rağmen, dilinde
herhangi bir yabancılık tesiri hissedilmeksizin,
imkânsız
derecede
basit
(sehl-i
mümteni')
denilebilecek ama gerekli olanı ifade eden, gerek-
siz olandan uzak bir üslûpla, konuyu tam
anlamıyla kuşatan, farklı ve nâdir güzellikte bir
ifade tarzıyla kaleme almıştır.
İmam Abdül-Hayy Leknevî, Aliyyü'1-Karî
hakkında; "Bütün eserleri, hicrî 1000 yılının
başlarında kendisim "müced-did'lik derecesine
eriştiren; konusunda nefis, nâdir ve faydalı
eserlerdir", demiştir.
25
Asrında şöhreti pek çok ülkeye yayılmış,
layık olduğu ilmî makama nail olmuştu. Hayatının
sonuna kadar ilmi ve eserleriyle insanlığa faydalı
olmaya devam etmiş, nihayet hicrî 1014 yılı Şevval
ayında (1605 M.) Mekke-i Mükerre-me'de vefat
etmiş, Ma'lâ kabristanına defedilmiştir.
Vefatından haberdar olan Mısır âlimleri,
ilimde ve dindeki imametini takdir etmeleri
sebebiyle; Ezher Camii'nde büyük bir cemaatle
gıyabî cenaze namazını kılmışlardı.
Allah Tealâ ona rahmet eylesin ve ona bol
lütuf ve rızasını ihsan eylesin.
Kitabın Asıl Nüshası
Müellif
Aliyyü'1-Karî
merhumun
biyografisini yazan pek çok ilim erbabı, onun
"Uydurma Hadisler" konusunda iki ayrı eseri
olduğunu zikretmiş, bazıları birine el-Mevzûâtü's-
Sugra
diğerine
el-Mevzûâtü'l-Kübra
26
ismini
vererek
birbirlerinden
ayırdetmişlerdir.
el-
Mevzûatü'l-Kübra diye bilinen bu ikinci kitap,
meşhur olan ve âlimlerin elinde dolaşan kitap
olup yazma nüshaları da, birkaç baskı yapan
matbu nüshaları da çoktur.
Üstad Aliyyü'l-Karî'nin "Uydurma Hadisler"
konusunda iki ayrı eseri olduğunu öğrenip de
onun bu iki eserinden biri olan el-Mevzûatü'l-
Kübra sına vâkıf olduğumdan bu yana; yazma
eserler
kütüphanelerine
ve
fihristlerine
başvuruyor, araştırıyor, hadis-i şerifle meşgul
olan âlimlere el-Mevzû-âtü's-Sugra adlı eserini
soruyordum. Ama bu eseri gören ya da bilen
birine rastlamıyordum. Bu durum yirmi yıldan
uzun bir süredir devam etmişti.5[5]
5[5]
Hindistan'a yaptığım ziyaretlerden birinde Rampur
şehri Rıza Kütüphanesinde el-Masnû' fî Ma'rifeti'l-Mevzû
kitabının iki yazma nüshasına vâkıf oldum. Ziyaret
süresinin kısa olması, bana bu iki yazma nüshayı
inceleme ve bunlardan istifade etme imkânı vermemişti.
27
İki yıl önce (1387 H/1967 M) Cenab-ı Hak,
bana Suudi ^Arabistan'ın Riyad şehrinde Şerîa
Fakültesi'nde ders verdiğim sırada el-Mevzûâtu's-
Sugra kitabının matbu nüshasına vâkıf olmayı
nasib etti. Bu nüsha, kitabın Hindistan'ın Lahor
şehrinde on dördüncü asır başlarında basılmış
eski bir nüshasıydı. Buna vâkıf olmakla çok
sevindim.
Allah'a
hamd
olsun,
aradığımı
bulmuştum. Bu nüsha, matbu olmasına rağmen
"Kibrit-i Ahmer'den daha nâdir" denilecek bir
nüshaydı.
Kitabın
bu
ilk
baskısı,
(Matbau
Muhammedi) matbaasında 40 sayfa olarak orta
boydan biraz küçük basılmış, üzerinde ne baskı
tarihi, ne sahibi, ne de derleyenin ismi bulunma-
yan, makbul-gayri makbul bazı ta'likatm not
edildiği bir nüsha olup haşiyelerinde Muhammed
İnşaallah gelecek bir ziyarette bu fırsatı elde edeceğimi
ümid ediyorum.
28
b. Tahir el-Fettenî (r.a)'nin Mecmeu Bihari'l-
Envar kitabından alınma Tezkire-tü'l-Mevzûât
hulâsası vardı. Kitabın bu baskısı çok hatalı bir
baskı
olup,
tahrifat,
değiştirme
ve
kelime
düşüklüğü ile dolu bir baskı idi. Bu baskı
hakkında kısaca: "Kitabı temize geçiren, bunun
canına okumuş", diyebilirim.
Her neyse, yine de faydalı ve nâdir bulunan
bu kitaba erişmemize vesile olması sebebiyle,
Allah
neşreden
kişiyi
her
hayırla
mükâfatlandırsın, diye dua ediyorum.
Kitabın Tahkikinde Ġzlenen Yol
Bu kitapta yaptığım ilk çalışma, önce asıl
matbu nüshada olduğu gibi aynen yazmak,
düzenledikten sonra da ikinci defa yazmak oldu.
Daha
hadislerini;
sonra
müellifin
kitabın
diğer
ibarelerini
kitabı
olan
ve
el-
Mevzûâtü'l-Kübrdmn allâme tarihçi ve muhaddis
29
üstadımız Muhammed Ragıb et-Tabbah (r.a)'ın
huzurunda beldemiz Halep'te 1362 H. [1939 M.]
yılında okuduğum bana ait nüshası ile birer birer
karşılaştırarak tashih ettim. Aynı zamanda iki ayrı
yazma nüsha ile karşılaştırdım. Yine onu müellifin
nakilde bulunduğu ya da müelliften nakil yapan
"uydurma hadisler kitapları" ile karşılaştırarak
tashih ettim. Nihayet kitap, Allah'ın izniyle ilk
düzgün şekline dönmüş oldu.
Kitabın asıl nüshasında ele alman hadisler,
pek çok yerde düzensiz olarak yer almış,
zikredildiği (harfte) daha sonra yer alması
gereken hadisler daha önce yer almış, daha önce
yer alması gerekenler daha sonra yer almıştı.
Bunun üzerine bu hadisleri yeniden kendi
harflerinde ve asıl olması gereken yerlerinde
düzenli bir şekilde zikrettim.
Bu kitaba yaptığım hizmette ve ta'likatta,
okudukları her şeyi açık bir şekilde anlayarak net
bilgi arzu eden kültürlü okuyucuların durumunu
30
göz önünde bulundurduğum gibi, ilmî hususları
da göz önünde bulundurdum. Rasûlullah (s.a.v)'a
nisbeti sahih olsun-olmasm, manası kapalı olan
kelime ve cümleleri şerh ettim. Zira her iki
durumda da bunların anlaşılması, iyi bilinmesine
ve ezberlenmesine yardımcı olacaktır.
Bazı
durumlarda,
hadisin
derecesini
açıklama yanında, delil getirilen lafzın manasını
açıkladım
ya
da
hadisin
kültürel
yönünü
şahsiyetler,
meşhur
gözeterek örnekleri çoğalttım. Bazı sözlerin kendilerine
nisbet
edildiği
imamlardan olmadıkları takdirde, bu zatların
biyografilerini kısaca zikrettim.
Zira
anlatılması,
bir
o
sözün
sözün
sahibinin
ya
kabul
hayatının
ya
da
reddedilmesine destek olacak, ya da o sözle
anlatılmak istenen asıl maksadı aydınlatacaktır.
Okuyucunun göreceği gibi, pek çok yerde
müellif merhumu tenkit ettim. Zira müellifin bazı
ifadelerinin,
bu
tenkitleri
31
gerekli
kıldığı
görüşündeydim. Onun biyografisini veren bazı
müellifler; "Onun uydurma hadislerle ilgili her iki
kitabı hakkında bazı tenkitler bulunmaktadır",
demişlerdir. Bu kitaptan Allah'ın izniyle daha çok
istifade edilebilmesi için; açıklama, inceleme,
düzeltme ve tamamlama niteliğindeki tenkitleri
kitaba ilâve ettim.
Sahih hadislerde uydurma hadise gerek
bırakmayacak bir mana bulunduğu takdirde, bizi
uydurma hadise muhtaç bırakmaması ve yalan
olanın reddedilip onun yerine doğru olanın
takdim edilmesi için bu sahih hadisleri zikrettim.
Bu, gerçekten hayırlı, alternatif bir çalışma
olmuştur.
Müellif, uydurma hadisin bir kısmına işaret
etmişse, bu konuda ön bilgisi bulunmayan
okuyucunun; hakkında hüküm verilen hadisi
bilmesi ve verilen hükümden yararlanabilmesi
için, bu uydurma hadisi ya tam metniyle ya da
okuyucunun
zihninde
32
tam
metnini
canlandirabileceği bir ifade ile zikrettim.
Kitaptaki
hadisleri,
daha
Önce
işaret
edildiği şekilde düzenledikten sonra sırasıyla
numaralandırdım.
Müellifin
kitabın
sonunda
naklettiği paragrafları da kolaylıkla gönderme
yapılabilmesi ve başvuru kolaylığı sağlayabilmesi
için aynı şekilde numaralandırmaya tâbi tuttum.
Hadisin tarihî veya edebî bir konuyla ilişkisi
olduğu takdirde, konunun daha iyi anlaşılabilmesi
ve okuyucunun başka eserlere başvurma ve
araştırma yapma zorunda kalmaması için bu
hususları da kısaca zikrettim.
Bazen müellifin, aynı hadis hakkında el-
Mevzûâtü'l-Kübra kitabında bu kitapta verdiği
hükümden farklı hüküm vermesi ya da farklı söz
söylemesi sebebiyle verdiği hükmü tenkit ettim.
149 no.lu hadisin sonunda Mirkatü'l-Mefatîh Şerh
Mişkâti'l-Mesabîh kitabına yaptığı göndermeden;
müellifin,
kitabından
bu
kitabını
sonra
telif
33
Mirkatul-Mefatîh
etmiş
olduğu
anlaşılmaktadır. Ancak müellif, bu kitabı el-
Mevzûâtü'l-Kübra dan önce telif etmiş olmalıdır.
Zira el-Meuzûâtü'l-Kübra'da uydurma olduğuna
kesin hüküm verildiği halde bu kitapta yer
almayan bazı hadisler bulunmaktadır.
Müellifin zayıf, hasen ve sahih hadisleri
zikretmeksizin;
"sadece
(uydurma
hadis)leri
zikretme" şeklinde izlediği bu metodu, daha sonra
Muhammed el-Kavukcî et-Tırabulsî (öl. 1305 H.)
el-Lü'lüü'l-Marsû fîma Lâ Asle Lehû ev bi-Aslihi
Mevzu kitabında ve Muhammed el-Beşîr Zafir el-
Ezherî (öl. 1325 H.) Tahzîru'l-Müslimîn mirıe'l-
Ehadîsi'l-Mevzûa ala Seyyidi'l-Murselîn kitabında
aynı şekilde uygulamıştır. Ancak bu iki zat
kendilerinden
önce
bu
metodu
uygulayan
kimselere işaret etmemişlerdir. Bu son iki kitap
da basılmıştır.
Hafız Sehavî'nin; el-Makasıdü'l-Hasene fi
Bey ani Kesir mine'l-Ehadîsi'l-Müştehira ale'lElsine kitabının başında (s. 3) de işaret ettiği gibi;
34
(Uydurma Hadis)'in hadis diye adlandırılması,
"Hadis" kelimesinin sözlük manasının dikkate
alınması sebebiyledir.
Yalan sözün "Hadis" diye adlandırılmasına
İmam Müslim'in Sahih'inin mukaddimesinde
(1/62) naklettiği şu hadis, şahitlik etmektedir:
"Semura b. Cündüb ve Mugîre b. Şube
(r.a)'den rivayet edildiğine göre; Allah Rasûlü
(s.a.v) şöyle buyurmuştur: Kim, yalan olduğunu
bildiği veya zannettiği bir HADİSİ benden
naklederse, o iki yalancıdan biridir."
Yani yalan hadis nakleden kimse, bu yalanı
ilk söyleyen kişiye katılmış olur. Böylece her ikisi
de
günah
ve
sorumlulukta
ortak
olurlar.
Rasûlullah (s.a.v), bu hadisinde yalan sözü
"Hadis" olarak adlandırmaktadır.
Kitabın Ġsmi
Müellif Aliyyü'1-Karî, bu kitabının başında
35
da, el-Mevzûâtü'l-Kübra'sının başında da bu iki
her
kitaptan
biri
zikretmemektedir.
için
Belki
de
özel
bir
başlık
müellif,
bu
iki
kitaptan her biri için tercih ettiği özel başlığı, bu
iki kitaptan her birinin kapağında yazmakla
yetinmiş olabilir. Fakat çoğunlukla hattatlar
kitabın
kapağında
zikredilen
başlığı
aynen
koruma konusunda serbest davranabilmekte,
bazen
bu
konulan
edebilmektedirler.
başlıklarında
bir
başlıklarda
Bu
sebeple
nüshadan
farklılıklar görülebilmektedir.
tasarruf
de
diğerine
kitap
büyük
Bu iki kitaptan her birinin adlandırılması
konusunda
âlimlerin
ifadeleri
birbirlerini
tutmamaktadır. Abdülhayy el-Leknevî, Tuhfetü'tTalebe fi Tahkik Meshı'r-Rakabe kitabmda (s.4);
(Boynu
meshetmek,
kıyamette
boyna
halka
geçirilmesine karşı güvencedir), hadisi hakkında
Aliyyü'1-Karî'nin
sözünü
nakletmekte
ve
nakledilen kitabı el-Masnû fi Ma'ri-feti'l-Mevzû
36
şeklinde adlandırmaktadır. Halbuki Leknevî' nin
müelliften aynen naklettiği ifadesi, el-Mevzûâtü'l-
Küb-rd'da yer almakta, Sugra'da bu ifade yer
almamaktadır.
Yine Leknevî, Tuhfetü'l-Ahyar fi İhyai
Sünneti
Seyyi-di'l-Ebrar
kitabında
(s.172)
(İhtilâfü Ümmeti Rahmetün) hadisi hakkında
Aliyyü'l-Karî'nin
sözünü
nakletmekte
ve
nakledilen kitabı el-Masnû fi Ma'rifeti'l-Mevzû
şeklinde adlandırmaktadır. Halbuki zikredilen
ifade,
Sugra'da
tamamıyla
bulunmamakta,
Kübra'da yer almaktadır.
Leknevî, es-Siâye fi Keşf ma fi Şerhi'l-Vikaye
kitabında (1/442) {Mü'minin tükrüğü şifadır),
hadisi
hakkında
Aliyyü'l-Karî'nin
sözünü
nakletmekte ve nakledilen kitabı yine el-Masnû fi
Ma'rifeti'l-Mevzû şeklinde adlandırmaktadır. Halbuki
müelliften
Kübra'da
yer
nakledilen
almakta;
zikredilmemektedir.
37
bu
söz,
Sugra'da
sadece
hiç
Yine
Muhdesat
Leknevî'nin
Âhir
Cum'ati
Rad'u'l-Ihvan
Ramazan
an
isimli
risalesinde (s. 432) (Kim Ramazanın son Cuma
günü farz namazlardan birini eda ederse...) hadisi
hakkında Aliyyü'l-Karî'nin sözünü naklettiğini,
nakledilen kitabı Tezkiretü'l-Mevzûât şeklinde
adlandırdığını ve Aliyyü'l-Karî'nin sözü sona
erdikten sonra; "Bu ifade, onun uydurma hadisler
hakkında yazdığı el-Masnû fi Ma'rifeti'l-Mevzû
şeklinde adlandırılan diğer muhtasar risalesinde
de aynen yer almaktadır", dediğini görmekteyiz.
Aliyyü'l-Karî'nin
bu
iki
kitabın
adlandırılması konusundaki Adûnînin Keşfü'lHafa daki (1/8) şu ifadesi de çelişkilidir:
"(Karî diyor ki) dediğimde; bununla Molla
Aliyyü'l-Karî'nin uydurma hadisler hakkındaki elEsraru'l-Merfûa
fi'l-Ahbaril-Meuzûa
şeklinde
adlandırılan kitabı murad edilmektedir. Bu kitap
ise S uğra ve Kübra diye bilinmektedir."
Aclunî, bu ifadesiyle aynı ismi iki kitabın
38
ismi olarak kullanmış olmaktadır.
Birkaç sayfa önceki bir dipnotta (s. 20)
Hindistan'a
ziyaretlerden
yaptığım
birinde
Rampur şehri Rıza Kütüphanesinde Aliyyül-
Karî'nin Mevzuat kitabının iki nüshasını gördüğümü ifade etmiştim. Bu iki nüshadan her
birinin üzerine el-Masnû fî Ma'rifeti'l-Mevzû ismi
yazılı olup numaraları 897 ve 898 idi. Yine aynı
kütüphanede kitabın 899 no.hı bir üçüncü
nüshası bulunmakta olup onun üzerinde ise el-
Esra-ru'l-Merfûa fi'l-Ahbari'l'Mevzûa yazılı idi. O
zaman ziyaret süresinin kısa olması, bana bu iki
yazma
nüshayı
iyi
inceleyip
isimlerinin
muhtevaya uygun olup olmadığını te'kid edip
istifade etme imkânını vermemişti.
Değerli hocam Abdülvehhab Abdüllatifin;
İbn Arrak'ın Tenzihti'Ş'Şeriati'l-Merfûa kitabına
yazdığı mukaddimede (Sin) sayfasında uydurma
hadislerle ilgili eserleri sayarken şu ifadesi yer
almaktadır:
39
"Bu konuda Aliyyü'l-Karî'nin Tezkiretü'l-
Mevzûâti'l-Kübrâ ve's-Sugrâ yani el-Hibâtü'sSeniyyat
ve
el-Esraru'l-Merfûa
adlı
eserleri
bulunmaktadır. Onun aynı zamanda el-Masnû fi
Ma'rifeti'l-Mevzû isimli bir risalesi de vardır."
Abdülvehhab Abdüllatif, bu ifadesinde de
Sahavî'nin el-Makasıdü'l-Hasene kitabına yazdığı
mukaddimede (H) sayfasındaki ifadesinde de,
müellifin Sugra eserini el-Esraru'l-Merfûa adıyla
adlandırmaktadır. Bu ise, az sonra göreceğimiz
gibi bir hatadır.
Üstad Abdülvehhab, bu ifadesiyle Aliyyü'l-
Karî'nin uydurma hadislerle ilgili kitaplarını üç
kitap olarak kabul etmiş olmaktadır. Halbuki
müellifin biyografisinde bu konuda zikredilen
kitapları ikidir. Üstad Abdülvehhab, el-Makasıdü'l-Hasene kitabının mukaddimesinde de aynı
yolu izlemiştir.
kitabı
Doğru olan şudur ki; el-Mevzûâtü's-Sugrâ
el-Masnû
fî
Ma'rifeti'l-Mevzû
40
adıyla
adlandırılan kitaptır. Bunu bizzat müellif Aliyyü'1-
Karî, Şerhu Şerhi'n-Nuhbe kitabında Uydurma
Hadis konusunda (s. 127) şu ifadesiyle açıkça
belirtmektedir:
ve
"-Zerkeşî
diğerlerinden
sonra-
Üstadlarımızm üstadı Süyûtî ve Sehavî, halk
dilinde meşhur olan hadisleri derlemiş ve bunları
gönüllere şifa verici bir şekilde açıklamışlar, bu
hadisleri tahric edenleri belirtmişler ve geniş
nakiller
yaparak
hükmetmişlerdir."
bazılarının
batıl
olduğuna
"Ben de hadis âlimlerinin uydurma olduğu
ve aslının batıl olduğu konusunda ittifak ettikleri
hadisleri bir risalede topladım. Buna el-Masnû fi
Ma'rifeti'l-Mevzû adını verdim. Hadis talibi,
bundan müstağni kalamaz."
Bu kitaba verilen isim konusunda son söz
budur. Ancak Kettanî'nin er-Risaletü'l-Müstatrafe
kitabında
(s.
153)
ve
Abdurrahman
el-
Muallimî'nin; Şevkânî'nin el-Fevaidü'l-Mecmûa
41
kitabına yazdığı mukaddimede (s. 6) ve Üstad Abdülvehhab
Abdüllatifin
adı
geçen
her
iki
mukaddimesinde kitabın başlığında yer alan
(Hadis) kelimesi, müellifin az önce zikri geçen
ibaresinde yer almamaktadır.
Bu
kelime,
Şerhu'n-Nuhbe
baskısında
düşmüş olabileceği gibi; kitabın bazı yazma
nüshalarında müellif tarafından veya kitabın
konusunu daha açık bir şekilde ifade etmesi için
bazı âlimler tarafından ilâve edilmiş olabilir.
Ben de bütün bu sebepleri dikkate alarak,
kitabın
muhtevasını
gösterdiği için,
daha
net
bir
şekilde
kitabın başlığında bu ilâve
kelimeyi kullandım. Kitap için el-Masnû fî
Ma'rifeti'l-Mevzû başlığı yerine, el-Masnû fî
Ma'rifeti'l-Hadisi'l-Mevzû başlığım tercih ettim.
Uydurma
Istılahlar
Hadislerle
42
Ġlgili
Bazı
Değerli hadis âlimlerimizin; kendileri için
belirledikleri,
üzerinde
kitaplarında
yürüdükleri,
ve
verdikleri
ifadelerinde
hükümlerde
mutlak ifadeleri üzerlerine inşa ettikleri özel ilmî
ıstılahlar vardır.
Bu ıstılahları bilenler, doğru ve isabetli olan
çizgiyi bulur, bunlardan habersiz olanlar yanlışlık
ve tutarsızlığa düşebilirler. Bu ilmî ıstılahların pek
çoğu, âlimlerin gönüllerinde yaşamakta olup
bunları kitaplarında yazıya geçirmemiş-lerdir. Bu
ıstılahları yazıp tesbit eden âlimler ise pek azdır.
Bu takdim yazısında; okuyucunun bilgi
sahibi olması, uydurma hadislerle ilgili bu ve
benzeri kitapları okurken istifade etmesi için;
hadis
âlimlerinin
uydurma
hadislerle
ilgili
hükümlerinde ve sözlerinde riayet ettikleri ama
önemli olmasına rağmen, uydurma hadisler
konusunda eser veren zevatın büyük bir kısmının
dikkatini çekmeyen bu kaidelerden bir kısmım
burada zikretmeyi uygun görmekteyiz:
43
I. "Bu Hadisin Aslı Yoktur" (Lâ Asle
Lehû)
Hadis âlimlerinin ıstılahlarından biri, bir
hadis hakkında söyledikleri (Bunun aslı yoktur/Lâ
asle lehû) ifadesidir. Bu ıstılah, farklı yerlerde
farklı anlamlarda kullanılmaktadır:
A- Muhaddisler, bazen "Bu hadisin aslı
yoktur, bu lafızla aslı yoktur, bunun aslı yoktur,
bunun aslı bilinmiyor, aslı bulunamadı" ve
benzeri ifadeler kullanmakta;
bu ifadelerle söz konusu hadisle birlikte
nakledilen herhangi bir isnadın bulunmadığını
anlatmaktadırlar.
Hafız Süyûtî (r.a) Tedrîbü'r-Ravî'de (Hadis
İlimlerinin Yirmi ikincisi) konusunun sonlarında
(s. 195) şöyle demiştir: "Muhaddislerin, bir hadis
hakkında; "Bunun aslı yoktur", sözü hakkında İbn
Teymiyye şöyle diyor: Bunun manası, bu hadisin
44
isnadı yoktur, demektir."
Abdülfettah —Ebu Gudde— diyor ki: Bir
hadisin isnadı yoksa; bu hadisin hiçbir değeri
olmayıp buna iltifat edilemez. Zira Peygamber
Efendimiz (s.a.v)'in mübarek sözlerinin bize
nakledilmesinde ancak sabit ve sahih olan bir
isnada ya da bunun yerine geçebilecek makbul bir
isnada itimad edilebilir. Bu şekilde olmayan
isnadın hiçbir değeri yoktur.
Bu kullanımın örneklerinden biri nebevi
medihlerde,
(s.a.v)'e
meselâ:
selâm
Geyiğin
vermesi
Peygamberimiz
hadisi
hakkında
kullandıkları "Bu hadisin aslı yoktur, ne söylenmesi ne de şiir olarak okunması caiz değildir",
ifadesidir. Çünkü bu rivayet, apaçık bir yalandır.
Bu yalanın Peygamberimiz (s.a.v)'in şemaili ile
ilgili bir konuda söylenmesi, onun haram ve yasak
oluşunu kat kat artırmaktadır.
Bu kitabın hadisleri arasında 91. no.lu
hadisde
müellif
Aliyyü'l-Kari'nin
45
şu
sözü
gelecektir:
"Geyiğin selâm vermesi hadisi" dillerde ve
nebevî medhiyelerde meşhur olmuştur. İbn Kesir
şöyle demiştir: "Bunun, aslı yoktur. Kim, bunu
Peygamberimiz (s.a.v)'e nis-bet ederse yalan
söylemiş olur."6[6]
6[6]
Söylenmesi veya şiir olarak okunması aynı şekilde caiz
olmayan
-uydurma-
medihlerde
manzum
hadislerden
veya
nesir
biri,
bazı
olarak
nebevî
söylenen;
"Peygamberimiz (s.a.v)'in dünyaya geldiği gün Kisra'nın
sarayının
burçlarının
sarsılması,
sarayın
on
dört
şahnişinin (balkon) yıkıldığı, İran'da bin yıldır sönmeyen
ateşin söndüğü, Iran şehirlerinden Hemedan ve Kum
arasında bulunan susuz ve kurak Sâve gölünün taştığı,
İran hükümdarlarından Lûbe-zan'ın bir rüya gördüğü ve
bu rüyanın Arap Kâhini Satîh tarafından yorumlandığı..."
şeklindeki rivayettir.
Hadis olarak nakledilen bu rivayet sahih değildir. Ne
söylenmesi ne de şiir olarak okunması caiz değildir. Bu
yalanın Peygamberimiz (s.a.v)'in şemaili ile ilgili bir
konuda söylenmesi ve olağanüstü olaylar hakkında
46
olması onun yasak oluşunu kat kat artırmaktadır. Bazı
âlimlerin siyer veya tarih kitaplarında bunu zikretmeleri,
meselâ: İbn Cerir et-Taberî'nin Tarih 'inde (2/131-132);
Ebû Nuaym el-Isfahanî'nin Delâilü'n-Nübüvve (s.96-99);
Beyhakî'nin Delâilü'n-Nübüvve (1/67-71) Kas-tallânî'nin
el-Mevahibü'l-Ledünniyye
Mevahibi'l-Ledünniyye
(1/23);
Zürkanî'nin
(1/121-122);
Şerhu
Süyûtî'nin
el-
Hasâisu'l-Kübra (l/51)'da bu gibi haberleri zikretmeleri
sakın seni aldatmasın. Zira bu müellifler ve benzerleri,
eserlerinde bir konuda nakledilen, sahih olan-olmayan
bütün rivayetleri, doğru ve sahih olarak kabul ettikleri
için
değil;
bu
rivayetlerin
tescil
edilip
bilinmesi,
araştırılıp incelenebilmesi için aynen nakletmektedirler.
İmam
İbn
Cerîr
et-Taberî
(r.a),
Tarih'inin
mukaddimesinde şöyle demiştir: "Bu kitabımızı inceleyen
şunu
iyi
rivayetlerde
ravilerine
bilmelidir
itimadım,
isnad
ki;
burada
rivayet
ettiğim
zikrettiğim
ettiğim
nakillerdir.
bütün
haberler
Bu
ve
kitabımda
geçmişlerin haberleriyle ilgili olarak zikrettiğimiz bir
haberin sahih bir delilini, hakikî manasını bilemediği
için; okuyucunun münker, dinleyicinin şeni' gördüğü bir
haber yer alırsa; okuyucu bu haberin bizim tarafımızdan
47
değil, haberi bize nakleden kimselerden bu şekilde
geldiğini, bizim sadece bize gelen haberleri geldiği
şekliyle aynen naklettiğimizi bilmelidir."
İmam Hafız Süyûtî de el-Hasaisu'l-Kübra'da (1/47-49)
Ebu Nuaym el-Isfahanî'nin Delâilü'n-Nübüvve kitabında
yer alan; Peygamberimiz (s.a.v)'in doğumu esnasında
meydana geldiği söylenen, kasideci ve hikayecilerin
Mevlid-i Nebî konusunda naklettikleri acaip olayların
zikredildiği, yalan olduğu gayet açık ve net olan,
baştanbaşa çirkin ve uydurulmuş acaip haberlerden olan;
üç uzun hadis naklettikten sonra; şöyle demiştir: "Bu
haber ve bundan önceki iki haber son derece münkerdir.
Kitabımda
bu
hadislerden
daha
münker
hadis
zikretmedim. Bunları zikretmeye gönlüm razı değildi.
Ancak bu konuda Hafız Ebu Nuaym'e tâbi oldum."
Hafız îbn Hacer, Fethu'l-Bartde (6/410) Efendimiz
(s.a.v)'in iki omuzu arasındaki Peygamberlik Mührü
babı'nda
Siyer-i
Nebî
müelliflerinin
bu
konuda
naklettikleri sahih olmayan haberleri zikrettikten sonra;
bu haberlerin zayıf ve bâtıl olduklarını belirtmeksizin,
sessiz bir şekilde zikretmelerini yadırgamıştır.
Hafız Zürkanî, Şerhu'l-Mevahibi'l-Ledünniyye'de (1/156-
48
157) bu haberleri zikrettikten sonra Hafız îbn Hacer'in şu
sözünü naklet-miştir:
"Şeyhul-İslâm Hafız İbn Hacer Fethu'l-Barî'de şöyle
demiştir: Bu
hadislerden hiçbiri sabit olmamıştır.
Bunların bazıları bâtıl, bazıları ise zayıftır. Bu çeşit
haberlerin sükût edilerek nakledilmesinin hiçbir anlamı
yoktur. Hafız Kutbeddin Şerhu's-Sîre'de bu haberlerin
tamamını zikrederek uzun uzun nakiller yapmıştır. Hafız
Mo-ğoltay da ez-Zehru'l-Basim'de ona tâbi olmuş, bu
hadislerin durumu hakkında bir açıklama yapmamıştır.
Doğru olan, zikrettiğim hükümdür. Bu hadislerden İbn
Hıbban'm Sahih 'indeki ifadelere aldanma. Zira o, bu
hadislerin durumundan habersiz kalmış, bu hadisleri
sahih olarak kabul ederek, Sahih 'ine almıştır." İmam
Hafız Irakî (r.a) Elfıye'sinin başında Siyer-i Nebî
hakkında şöyle demiştir:
"İlim talibi bilsin ki, Siyer;
Sahihi de, münkeri de ihtiva eder.
İsnadları olmasa da muteber;
Siyer âlimlerinin anlattıklarını hep zikreder."
Abdülfettah -Ebu Gudde- diyor ki: "Kisra'mn sarayının
burçlarının
sarsılması...
hadisi,
49
isnadının
munkatı
(kesintili) olması yanında münker hadislerdendir. Hafız
Zehebî Tarihu'l-îslâm'da (1/28): Bu münker ve garib bir
hadistir, demiştir."
Hadis
alimleri,
(Münker)
lafzını
çoğunlukla
(Mevzû/Uydurma) anlamında kullanmaktadırlar. Bu
ifade ile söz konusu hadisin isnadının zayıflığı ve sabit
olmaması yanında manasının münker (yadırganır, kabul
edilemez) olduğuna işaret etmektedirler. Nitekim Hafız
Zehebî'nin Mizanü'l-İ'üdal fi Nakdi'r-Rical kitabı gibi
cerh edilen râvilerle ilgili kitaplarda; İbn Arrak'm
Tenzihü'ş-Şerîati'l-Merfâa anİ'l-Ahbari'l-Mevzûa kitabı ve
elinizdeki
Masnû
kitabı
gibi
uydurma
hadisler
kitaplarında bu mananın yaygın olarak kullanıldığım
görebilirsiniz. Meselâ, kitabımızdaki 66 ve 398 no.lu hadislerle; 406, 453, 455 ve 463 no.lu paragraflara
bakılabilir. Buralarda (münker) lafzı, (mevzû/uydurma)
anlamında
kullanılmıştır.
Ayrıca
şu
anda
tesbit
edebildiğim şu Örneklere de bakabilirsiniz: İb-ntil-Cevzî,
Mevzuat: 2/13; Mizanü'l-Î'tidal: 1/47; 3/129, 449; 4/211212; Tenzîhü'ş-Şerîati'l-Merfûa: 1/134 Hadis No: 5; 1/135
Hadis No: 7; 1/146 Hadis No: 35; 1/148 Hadis No: 40;
1/170 Hadis No: 2; 1/171 Hadis No: 6; 1/193 Hadis No:
50
B- Muhaddisler, bazen de isnadı bulunan
(müsned) hadis hakkında "Bu hadisin aslı
yoktur," ifadesini kullanmakta; bu ifadeyle söz
konusu hadisin nisbet edildiği sahabî veya
tabiî'ye, ya da Allah Rasûlü (s.av.)'ne yalan yere
nisbet edilen uydurma bir hadis olduğunu ifade
etmektedirler. Bu durum, hadisin bir senedi olup
da bu senedinde yalancı veya hadis uydurmacısı
bir râvi bulunduğu ya da nakledilen sözün yalan
olduğunu haykıran açık bir delil veya karine bulunduğu takdirde söz konusudur. Dolayısıyla
42; 1/193 Hadis No: 43; 1/308 Hadis No: 81; 1/334 Hadis
No: 20; 1/341 Hadis No:l; 1/353 Hadis No: 39; 1/374
Hadis No: 94; 2/32 Hadis No: 16; 2/36 Hadis No: 41;
2/205 Hadis No: 24; 2/292 Hadis No: 33, 34; 2/309
Hadis No: 85; 2/320 Hadis No: 4. Bu konu istifade
edilecek konulardan olup bu konuda daha önce yazan bir
kimse görmedim. Cenab-ı Hakka ihsan ettiği lütfun-dan
dolayı hamdolsun.
51
muhaddislerin
böyle
bir
hadis
hakkındaki;
"Bunun aslı yoktur", ifadesi bu hadisin her hangi
bir senedinin bulunmadığı değil, bu hadisin yalan
olduğu anlamına gelmektedir.
Bu çeşit kullanımın örneklerinden biri,
Hafız İbn Ha-cer'in Tehzîbü't-Tehzîb kitabında
(11/52-53) hadis ravilerin-den (Hişanı b. Ammar
ed-Dimaşkî)'nin biyografisindeki şu ifadesidir:
"Ebu Davud diyor ki: Hişam, senedi olan ama hiçbir aslı olmayan dört yüz hadis rivayet etmiştir."
Bu ifadenin benzeri, Hafız Zehebî'nin Mizanü'l-
Î'tidal kitabında (2/302) nakledilmektedir.
Bu kullanımın örneklerinden biri, Hafız
Zehebî'nin Mi-zanul-İ'tidal kitabında (4/268)
hadis
râvilerinden
(Nuaym
biyografisindeki şu ifadesidir:
b.
Hammad)'ın
"Nuaym, İsa b. Yunus'dan, o Hariz b.
Osman'dan, o da Abdurrahman b. Cübeyr b.
Nüfeyr'den, o da babasından, babası da Avf b.
Mâlik'den merfû olarak -yani senediyle Pey-
52
gamberimiz (s.a.v)'den—rivayet ediyor: Ümmetim
yetmiş küsur fırkaya ayrılacak. Bunlar arasında
ümmetim için en büyük fitne: Dinî emirlerde
kendi görüşleriyle kıyas yapan ve bununla haramı
helâl, helâli haram kılanlardır."
Muhammed b. Ali b. Hamza el-Mervezî
anlatıyor: Yahya b. Maîn'e bu hadisi sordum. İbn
Maîn:
- Bunun aslı yoktur, dedi. Bunun üzerine:
- Peki!. Hadisi rivayet eden Nuaym nasıl
biridir? dedim. İbn Maîn:
- Sika (Güvenilir bir ravi)'dir, dedi. Ben:
- Peki!. Böyle güvenilir bir ravi, nasıl bâtıl
bir hadisi nakledebiliyor? dedim. İbn Maîn:
- Makbul olduğunu zannederek nakletmiş
olabilir, dedi.
Ebu Davud diyor ki: Nuaym b. Hammad'm
Peygamberimiz (s.a.v)'den senediyle rivayet ettiği
yirmi kadar hadis vardır ki, hiç bîrinin aslı yoktur.
Ebu Zür'a ed-Dimaşkî diyor ki: Nuaym b.
53
Hammad'm bize Velid b. Müslim'den; onun İbn
Câbir'den; onun da İbn Ebî Zekeriyya'dan; onun
da Reca b. Hayve'den; onun da Nevvas b.
Sem'an'dan
rivayet
ettiği;
"Allah
vahiyle
konuştuğu zaman..." hadisini hocam Dü-haym'e
arz ettim. Dühaym: Bunun aslı yoktur, dedi."
Hafız Zehebî'nin Afgan'daki ifadesi burada sona
ermektedir.
Hafız
Süyûtî'nin
el-Leâli'l-Masnûa
fi'l-
Ehadîsi'l-Mevzûa kitabında ve onun kaynağı olan
İbnül-Cevzî'nin tenkid edilen kitabı el-Mevzûât
kitabında pek çok yerde her iki âlimin de
senediyle hadisi zikredip: (Bu hadis bâtıldır, aslı
yoktur); ya da (Uydurmadır, Allah Rasûlü'nün
sözü olarak aslı yoktur) dediklerim görüyorsun.
Bu örneklerden biri için bakınız: el-Leâli'lMasnûa: 1/11
İşaret ettiğim yerlerden biri de İbnü'l-Cevzî
(r.a)'nin;
el-Mevzûât
kitabında
(1/331-332)
"Osman b. Affan'ın Faziletleri Babı"nda zikrettiği
54
şu ifadesidir: "İbrahim b. Abdillah el-Farisî
anlatıyor: Bize Yahya b. Şebib el-Yemanî anlattı.
Dedi ki: Humeyd et-Tavil'in, bize Enes b.
Mâlik'den rivayet ettiğine göre; Peygamberimiz
(s.a.v) şöyle buyurdu: "Cennete girdim. Bir elma
aldım ve onu kestim, içinden bir huri çıktı.
Gözlerinin kirpikleri kartal tüyleri gibiydi. Bu huri
kıza: Sen kime aitsin? dedim. Ben Osman b.
Affan'a aidim, dedi."
Muhammed b. Seriyy el-Kantarî anlatıyor:
Bize Yahya b. Şebib; Humeyd'den; o da Enes'den
rivayet ettiğine göre; Peygamberimiz (s.a.v) şöyle
buyurdu: "Cennete girdim. Elime bir elma
konuldu. Onu elimde evirip çevirmeye başladım.
Elma parçalandı, içinden hoşlanılacak bir huri
çıktı. Kaşları kartalların pençelerinin tüyleri
gibiydi. Bu huri kıza: Sen kime aitsin? dedim. Ben
haksız yere öldürülen Osman b. Affan'a aidim,
dedi." Bunu Abbas b. Muhammed el-Alevî, Am-
mar b. Harun el-Müstemlî'den; o Hammad b.
55
Seleme'den; o Sabit'ten; o da Enes'den aynı
şekilde rivayet etti.
(İbnü'l-Cevzî diyor ki:) Bu hadisin Allah
Rasûlü (s.a. v)'nden nakli sahih değildir. İlk iki
tarikin birleştiği nokta (Yahya b. Şebib)'dir. Onun
hakkında İbn Hıbban: Sevrî'nin rivayet etmediği
hadisleri Sevrî'den rivayet etmiştir. Bu râvi,
hüccet olarak kabul edilemez, demiştir.
Üçüncü tarik râvileri arasında (Abbas b.
Muhammed el-Alevî) bulunmaktadır. İbn Hıbban
onun hakkında: Ammar b.
Harun'dan aslı
olmayan hadisler rivayet etmektedir, demiştir.
(İbnü'l-Cevzî devamla diyor ki:) Bu hadis,
ne Hammad, ne Sabit, ne Enes, ne de Allah
Rasûlü
(s.a.v)'nün
kelâmından
hiçbir
aslı
bulunmayan bir şeydir. Ukaylî: Bu hadis, uydurmadır, aslı yoktur, demiştir." İbnü'l-Cevzî'nin
Mevzû-&£'taki ifadesi burada sona ermektedir.
Gazzalî, İhyâu Ulûmi'd-Diride (4/606) "Her
Gün Okunan Evradın Tertibi" bölümü birinci
56
babında; Kürz b. Vebe-re'nin; Şam halkından bir
adamdan, onun da ibrahim et-Teymî'den rivayet
ettiğine göre; Hızır aleyhisselâm, İbrahim et-
Teymî'ye -iki sayfayı aşan uzun bir dua olan- elMüsebbeatü'1-aşr duasını Öğretti ve Bu duayı
bana Muhammed (s.a.v) verdi, dedi" hadisini
zikretmektedir.
Hafız Irakî de İhya Tahrici'nde bu hadis
hakkında şu notu düşmüştür: "Kürz b. Vebere
hadisinin aslı yoktur. Hızır'ın Peygamberimiz
(s.a.v) ile buluştuğu ya da buluşmadığı, Hızır'ın
hayatta, olduğu ya da vefat ettiği şeklinde hiçbir
hadis sahih değildir."
Gördüğünüz gibi, bütün bu hadislerin isnadı
bulunmaktadır. Ancak bu isnadlar çürük ve düşük
isnadlardır. Bu sebeple hadis âlimleri bu hadisler
hakkında: Bunların aslı yoktur, demişlerdir. Bu
ifadeleriyle bunların uydurma ve yalan hadisler
olduklarını anlatmak istemektedirler.
C- Hadis âlimleri bazen de; "Bu hadisin ne
57
kitapta ne de sahih veya zayıf sünnette aslı
yoktur", demektedirler. Bununla söz konusu
hadisin
manasının
ve
muhtevasının
şer'î
nasslardan tamamen uzak olduğunu ve bunun
manasını genel olarak destekleyecek bir delil
bulunmadığını ifade etmektedirler.
D- Hadis âlimleri bazen de; "Bu hadisin ne
kitapta ne de sahih sünnette aslı yoktur",
demektedirler. Bununla söz konusu hadisin
manasının ve lafzı muhtevasının ne Kur'ân-ı
Kerim'de, ne de Allah Rasûlü (s.a.v)'nden sabit
olan sahih bir hadiste yer almadığını ifade
etmektedirler. Bu konudaki olumsuz ifadeleri, bu
hadisin muhtevasının sabit olan şer'î nasslarda
bulunmadığını, zayıf rivayetlerde bulunabileceği
şeklinde anlaşılabilir.
Bu ifadeler arasındaki farklılık, bu ilimle
meşgul
olanlar
tarafından
kolaylıkla
anlaşılmaktadır. Önceki Örneklerde geçtiği gibi;
58
bu farklılık bazı karinelerle de anlaşılmaktadır.7[7]
Iı.
"Bu
Vakaftü Aleyh)
Hadisi
Bilmiyorum"
(Ma
"Bunu bilmiyorum", "Bunu bilemedim",
"Buna
vâkıf
bilmiyorum",
olamadım",
"Bunun
aslım
"Bunun
aslını
bulamayoktur)
olumsuzluk sigasıyla gelmiştir. Bunun yanında
olumlu si-ga ile gelen (Lehû as/ün/Bunun aslı
vardır) ifadesi de zikredilebilir.
Hadis âlimlerinin; (Asıl) kelimesini hem
olumlu hem de olumsuz olarak kullandıklarının
belirtilmesi ve bu ifadeler arasındaki farklılığın
daha açık şekilde ortaya konulması için burada
muhaddislerin (Lehû aslün/Butıun aslı vardır)
şeklindeki ifadelerini de zikretmeyi arzu ettim.
7[7]
Yukarıda zikredilen bu ifadeler, (Lâ asle lehû/Bunun
aslı
59
Zira birbirlerine zıt olanlar, birbirlerinin güzelliklerini
ortaya
koyarlar.
Eşya
zıddı
ile
ayırdedilebilir. (a) Hafız İbn Hacer Hedyü's-Sarî
kitabının sonunda (2/201) İmam Buharî'nin
biyografisinde
şöyle
demiştir:
"Süleym
b.
Mücahid diyor ki: Muhammed b. İsmail -yani
Buharî- bana şöyle dedi: Sahabe ve tabiîn
hadislerinden -yani mevkuf hadislerden- rivayet
ettiğim her hadisin mutlaka Allah'ın Kitabından
ve Rasûl'ünün Sünnetinden bir aslı vardır."
Buharî'nin buradaki (Mutlaka onun bir aslı
vardır), ifadesi o hadisin Kitab ve Sünnette sabit
olduğunun ifadesidir. Zira sahabe ve tabiînin dinî
meselelerdeki sözleri, onların Kitab ve Sünnet
bilgilerine dayanır. Söz konusu hadisin (aslının
var olması)'nın anlamı budur.
<b) İbn Arrak, Tenzihü'ş-Şerîati'l-Merfûa
kitabında (2/383) şu hadisi nakletmektedir:
"Cennette bir çarşı vardır. Orada alış veriş yok,
sadece kadın-erkek suretleri (resimleri) vardır.
60
Bir erkek bir sureti beğenirse o surete girer. Orada
hiçbir kimsenin benzerlerini görmediği güzellikte
beyaz gözlü huriler topluluğu vardır. Onlar yüksek
sesle şöyle derler: Biz ebedîyiz, yok olmayız. Biz
razı
olanlarız,
hiç
kızmayız.
Biz
yumuşak
tenlileriz, hiç kurumayız. Ne mutlu bizi alanlara!.
Ne mutlu bizim aldıklarımıza!.." (İbn Arrak
devamla diyor ki:) "Bu hadisi Abdullah b. Ahmed,
Zevâidü'l'Müsned'de Hz. Ali (r.a) hadisi olarak
rivayet
etmiştir.
Vasitî)
vardır.
Bu
hadis,
sahih
değildir.
(günlük
hayatta
İsnadında (Abdurrahman b. İshak Ebu Şey-be elO,
metruk
yalancılıkla suçlanması sebebiyle terk edilen) bir
râvidir."
İbn
Hacer
el-Kavlü'l-Müsedded'de
îbn
Arrak'ın bu görüşünü tenkit etmek üzere şöyle
demiştir: "Bu hadisi Tirmizî, adı geçen (îbn
İsdım", "Bunun aslına vakıf olamadım," "Bu
lafızla bilmiyorum", "Bu lafızla görmedim", "Bunu
bulamadım", "Bunu bu şekilde bulamadım", "Bu
61
konuda hiç bir şey vârid olmadı", "Ne bunu tahric
eden, ne de isnadı bilinmiyor" ve benzeri ifahak)
tariki ile tahric etmiş ve "garibdir", demiş, aynı
râvinin bir başka hadisinin "hasen" olduğuna
hükmetmiştir. Hakim, bu râvi tarikıyla gelen bir
başka hadisin "sahih" olduğuna hükmetmiştir.
İbn Huzeyme de Sahih'inde onun hadisini tahric
etmiş, ancak "(Abdurrahman) hakkında hâlâ
gönlümde bir şeyler var", demiştir. Bu hadisin
Câbir
hadisi
olarak
gelen
bir
şahidi
bulunmaktadır. Bu şahidi Taberanî el-Evsat'ta;
Ebu Nuaym Sıfatü'l-Cenne kitabında rivayet
etmiştir. Bunun senedinde (Câbir b. Yezid elCu'fî) bulunak-tadır. Bu râvi ise, zayıftır.
Bu hadiste garip karşılanan husus, "Bir
erkek -oradaki- bir sureti beğenirse, o surete
girer", ifadesidir. Kanaatimce; orada o sureti beğenen erkeğin şekli değişmekte, oradaki surete
benzemektedir, yoksa gerçekte o suretin içine
girecek değildir.
62
Suretler ve resimlerle ilgili cümle hariç;
(Cennetteki
çarşı)
hadisinin
aslı
Müslim'in
Sahih'inde Enes hadisi olarak, Tirmizî ve ibn
Mace'de
ise
Ebu
Hureyre
hadisi
olarak
geçmektedir." İbn Hacer'in sözü burada sona
ermektedir.
Hafız îbn Hacer, az önce geçen ifadesinde
bu hadisin bir kısmıyla ilgili olan ve çeşitli
tariklerle gelen sahih bir aslının bulunduğu kanaatine
varmıştır.
Bu
da
sonuçta
Müsned
hadisinin bir aslının bulunduğunu, böylece İbnü'lCevzî'nin verdiği "uydurma hadis" hükmünün
reddedilmesi
gerektiğini
göstermektedir.
(c)
Allâme Aliyyü'l-Karî'nin Mirkatü'l-Mefatîh Şerhu
Mişkâti'l-Mesabîh kitabında (4/445) şu ifade yer
almaktadır: "Hadis sarihlerinden biri diyor ki:
Akîk taşından yüzük kullanılması, onun fakirliği
gidermesi, mübarek oluşu ve akik taşından yüzük
kullanan kimsenin daima hayır içinde olacağı
hakkında rivayet edilen hadislerin hiç biri, hadis
63
hafızlarının
(Aliyyü'1-Karî
ifadelerine
göre
devamla
şöyle
sabit
değildir.
diyor:)
"Akik
taşından yüzük kullanın. Zira o mübarektir",
hadisini Ukaylî Zayıf Râviler kitabında; îbn Lâl
Mekârimü'l-Ahlâk kitabında, Hakim Tarihinde;
Beyhakî,
Ha-tib,
Müsnedü'l-Firdevs
İbn
Asakir
ve
kitabında
Hz.
Deylemî
Aişe
(r.anhâ)'dan rivayet etmiştir. Hadis tariklerinin
çokluğu
hadisin
aslının
bulunduğunu
göstermektedir. İbn Adiyy, Kâmilde Enes'den;
"Akik taşından yüzük edinin. Zira o fakirliği
giderir, hadeler, tanınmış hadis hafızlarından biri
tarafından
kullanılıp
hafızlarından-
hiçbir
da
bu
kimse
hükmü
-hadis
reddetmediği
takdirde, bu durum o hadis hakkında uydurma
hükmünün verilmesi için yeterlidir.
Süyûtî,
Çeşitlerinin
Tedrîbü'r-Ravı'de
Yirmi
Üçüncüsü
(s.195)
Hadis
konusunun
sonlarında diyor ki: "Hafız İbn Ha-cer: Hadisler
hakkında derin bilgisi olan münekkıd bir hadis
64
hafızı, bir hadis hakkında; "Bunu bilmiyorum",
derse; o hadisin reddi konusunda bu ifadeye
güvenilir, demiştir."
Süyûtî devamla diyor ki: "Zira hadislerin
derlenmesinden
ve
telif
edilen
kitaplara
başvurulmasından sonra, bir hafızın başka hadis
hafızlarının
ifadeleri
hakkında
bilgi
sahibi
olmaması uzak bir ihtimaldir. Tercih edilen görüş,
böyle bir hadisin bulunmadığı şeklindedir."
Yine Süyûtî, aynı eserde (s. 180) Hadis
Çeşitlerinin Yirmi Birincisi konusunda şöyle
diyor: "İbnü's-Sübkî'nin Cem'u'l- Cevami' adlı
eserinde Mahsul ve başka eserlerden naklen
deniliyor ki: Yalan olduğu kesin olan hadislerden
biri, rivayetler arasında derin araştırma yapıldığı
halde ne râvilerin gönüllerinde ne de kitapların
derinliklerinde
bulunamayan
hadislerdir.
Mu'temed müellifi bu şekilde ifade etmiştir. Izz b.
Cemâa da şöyle demiştir: Bu konunun kesinlik
ifade ettiği tartışılabilir. Ancak bu durumun zann-
65
ı gâlib ifade etmesi kesin olan son noktadır."
dişini rivayet etmiştir." Aliyyü'l-Karî'nin
sözü burada sona ermektedir.
Aliyyü'l-Karî'nin;
çokluğu
hadisin
(Hadis
aslının
tariklerinin
bulunduğunu
göstermektedir), ifadesi hadisin sonuçta sabit
olduğunu göstermektedir. Bunun örneklerinden
biri elinizdeki kitapta "Din, temizlik üzerine bina
edilmiştir", şeklindeki 86. hadiste gelecektir. Bu
hadis hakkındaki notumuzda hadisin aslının
bulunduğunu yani sonuçta hadisin sabit olduğunu
göreceksiniz.
kitaplarında
kadar çoktur.
Bu
İfadenin
göreceğiniz
benzerleri,
gibi,
tahric
sayılamayacak
İbn Arrak Tenzîhü'ş-Şerîati'l-Merfûaâa (1/7-
8) şöyle di-vor "Uydurma hadisin bazı alâmetleri
vardır: Bunlardan biri İmam Fahreddin Razî'nin
zikrettiği gibi; hadisin hadislerin istikrar bulup
derlenip toplandığı bir zamanda rivayet edilmiş
olup araştırıldığı halde ne râvilerin hafızalarında
66
ne de kitapların derinliklerinde bulunamam
asıdır. Sahabe asrına yakın dönemde henüz
hadisler
istikrar
bulup
derlenme-mişti.
O
dönemde ravilerden biri başkalarının bilmediği
bir hadisi rivayet edebilirdi.
Hafız Alâî diyor ki: "Böyle bir araştırmayı
İmam Ahmed, Ali b. Medînî, Yahya b. Maîn ve
bunlardan sonra yaşayan Buharı, Ebu Hatim, Ebu
Zür'a ile sonrakilerden Nesaî, Darakutnî gibi;
ancak bütün hadisler hakkında ya da hadislerin
büyük çoğunluğu hakkında bilgi sahibi olan büyük
hadis hafızı yapabilir.
Zira
bir
hadisin
hükmedebilmek,
uydurma
olduğuna
hadisin
-genellikle-
bütün
tariklerinin toplanması ve uzak beldelerde rivayet
edilen hadislerin tamamı veya büyük bir kısmı
hakkında
bilgi
Kavilerin
rivayet
etmedikleri
sahibi
olmakla
ettikleri
hadisler
mümkündür.
hadislerle
ancak
bu
rivayet
şekilde
ayırdedilebilir. Bu mertebeye ulaşmayanlar, bula-
67
madığı bir hadis için nasıl uydurmadır diye
hükmedebilirler?
İbn Arrak devamla diyor ki: Bundan
anlıyoruz ki, Hafız Alâî'nin zikrettiği hadis
hafızlarından biri veya onların emsali 8[8] böyle bir
zat bir hadis hakkında; "Ben bunu hadis olarak
bilmiyorum", ya da "Bunun aslı yoktur", derse bu
ifade, o hadisin uydurma olduğuna hükmedilmesi
için yeterlidir. Doğrusunu bilen Allah'tır!.." İbn
Arrak'ın ifadesi, parantez arası ilavesiyle birlikte
burada sona ermektedir.
Iıı. "Bu Hadis Sahih Değildir" (Lâ
Yasıhhıı)
8[8]
Meselâ: Hafız Ziyaeddin Makdisî, İbn Salâh, Münzirî,
Nevevî, İbn Dakikı'1-Iyd, İbn Teymiyye, Mizzî, Zehebî,
Sübkî, Zeylaî, İbn Kesîr, İbn Receb, Irakî, Heysemî, İbn
Hacer, Sehavî, Süyûtî gibi son dönem hadis hafızları da
bunlara ilave edilebilir.
68
Bir hadis hakkında: "Sahih olamaz", "Sabit
olamaz", "Sahih olmadı", "Sabit olmadı", "Sahih
değildir", "Sabit değildir", "Bu konuda hiçbir şey
sabit olmadı" gibi tâbirler zayıf râviler veya
uydurma hadisler kitaplarında kullanıldığında bu
ifadeler; "Bu hadis uydurmadır, kesinlikle sahih
(makbul) olarak nitelendirilemez" demektir.9[9]
Bu ifadeler, ahkâm hadisleri hakkında
kullanıldığında ise,
bu ifadelerle anlatılmak
istenen husus, bu hadisin ıstılahı anlamda "sahih
olmaması"dır.
Üstadımız İmam Kevserî (r.a) İntikadü'l-
Mugnî ani'l-Hıfz ve'l-Kitab adlı esere yazdığı
takdim
9[9]
yazısında (s. 11) diyor ki: "Uyarı:
Hadis hafızları, kendi görüşlerine göre hadislere
verilecek hüküm açık olsa bile; hükümlerinde ve
lafızlarında daima gözettikleri ihtiyatlı ifade kullanma
prensibini korumaları; açık ve net lafızlara ancak önemli
bir münasebet olduğu takdirde nadiren başvurmaları
sebebiyle bu ifadeleri kullanmaktadırlar.
69
Zamanının nâdir müsnid hadis âlimlerinden İbn
Himmat ed-Dimaşkî, et-Tenkît ve'l-İfade fi Tahric
Ehadîs Hatimeti Sifri's-Seâdeh kitabında diyor ki:
'Buharı gibi ahkâm hadisleri hakkında eser yazan
âlimler (Lem ya-sıhhl Sahih değildir) ifadeleriyle
ıstılahı anlamdaki sahihli-ği ifade etmektedirler.'
Uydurma hadisler ve zayıf râviler hakkında eser
yazan âlimler ise (Lem yasıhh/Sahih değildir) ve
(Lem yesbüt/Sâhit değildir) ifadeleriyle daha
genel bir manayı ifade etmektedirler. Birinci
ifadeye göre; ıstılahı anlamda sahih olmayan
hadis; hasen veya zayıf olabilir. İkinci ifade ise
hadisin batıl ve asılsız olduğunu gerektirir."
Üstadımız İmam Kevserî (r.a) adı geçen
kitabın mukaddimesinde (s. 9) Ukaylî'nin Zayıf
Râviler kitabında Sahi-hayn ricalinden pek çok
kimseyi cerh etmesi tavrıyla ilgili olarak diyor ki:
"Ukaylî'nin bu kitabı zayıf râviler hakkında
olduğuna
göre
-bir
hadis
hakkındaki-
(La
yasıhh/Sahih değildir) ve (Lâ yesbütü/S&bit
70
değildir) şeklindeki ifadelerden; zamanının nâdir
müsnid hadis âlimlerinden İbn Himmat edDinıaşkî'nin dediği gibi; o hadisin yalan olarak
uydurulmuş manası anlaşılmaktadır.
Yine üstadımız. Kevserî, Makalâtü'l-Kevserî
kitabında
(s.
münekkıdlerinin
kitaplarında
391)
bir
zayıf
şöyle
ve
hadis
diyor:
metruk
hakkındaki
"Hadis
râviler
(Lâ
yasıhh/Sahih değildir) şeklindeki ifadeleri, bu
ilim ehlinin açıkça ifade ettikleri gibi; bu hadisin
bâtıl olduğu manasında olup "sahih olmasa bile
hasendir" manasında değildir. İntikadü'l-Muğn
mukaddimesinde
açıkladığım
gibi;
ahkâm
hadisleri kitaplarında durum tamamen farklıdır."
"Sahih
Değildir"
(Lâ
yasıhhu)
Istılahının Özel Kullanımından Habersiz
Olan Bazı Günümüz Alimleri
Abdülfettah (Ebu Gudde) diyor ki: Son
71
dönem ve çağdaş âlimlerden pek çoğu (Lâ
yasıhhu) ıstılahının kullanılış şeklinden habersiz
bulunmaktadırlar.
1. Bedreddin ez-ZerkeĢî: Bu ıstılahtan
habersiz olan son donem âlimlerinden biri: İmam,
muhaddis,
fakîh,
usulcü,
çok
yönlü
âlim
Bedreddin Ebû Abdillah Muhammed b. Baha-dur
b. Abdillah ez-Zerkeşî eş-Şafiî el-Mısrî (r.a)'dir.
(745-794).
Süyutî'nin el-Leâli'l-Masnûa (1/11), İbn
Arrak'm et-Tenzîhü'ş-Şeriati't-Merfûa (1/140) ve
Leknevî'nin er-Raf ue't-Tekmîl kitabında (II. bsk
s.138) naklettiği gibi; Zerkeşî,
İbn
Salalım
Mukaddimesi üzerine yazdığı Afa,fce£'inde şöyle
demektedir:
"Bizim (Bu hadis uydurmadır) sözümüz ile
(Lâ yasıhhl Sahih değildir) sözümüz arasında
büyük fark bulunmaktadır. Zira birincisi yalan ve
uydurmayı isbat etmekte, ikincisi ise hadisin hiç
sabit olmadığını haber vermektedir. Bu ikinci
72
ifadeden hadisin mevcut olmadığı anlamı çıkmaz.
Bu mana, İbnü'l-Cevzî'nin (La yasıhh/Sahih
değildir) ve benzeri ifadeler kullandığı her hadiste
bulunmaktadır." Zerkeşî'nin sözü burada sona
ermektedir.
Zerkeşî'nin bu sözü iki açıdan tenkide değer
bulunmaktadır:
Birincisi: Bu ifadelerin ahkâm hadisleri
kitaplarında kullanılması ile uydurma hadisler,
zayıf ve metruk râviler kitaplarında kullanılması
arasında aynm yapmaksızın genel bir hüküm
verilmesi yanlıştır.
ikincisi: Zerkeşî'nin; "Bu mana, İbnü'l-
Cevzî'nin {La ya-si/ıA/Sahih değildir) ve benzeri
ifadeler kullandığı her hadiste bulunmaktadır",
ifadesidir ki, bu görüş kesinlikle reddedilmeye
layık bir görüştür. Zira Ibnü'l-Cevzî kitabını
"Ahkâm Hadisleri" konusunda değil, "Uydurma
Hadisler" konusunda telif etmiştir. Dolayısıyla
onun bu kitabında ele aldığı bir hadis hakkında;
73
(Lâ yasıhh/Sahih değildir) veya (Leyse bi-sabit,
Lâ yesbütü! Sabit değildir) demesi bir başka hadis
hakkında (bâtıl) demesi gibidir. İbnü'l-Cevzî,
hadisin sahih olmaması ya da sabit olmaması
şeklinde verdiği hükmün manası, o hadisin bâtıl
olmasıdır, anlayışıyla doğru yolda yürümektedir.
Zira onun bu ifadeleri, ahkâm hadisleri hakkında
değil, uydurma hadisler hakkındadır.10[10]
10[10]
Hafız Zehebî (r.a)'nin Mizanul-l'tidal fi Esma-i'r-
Rical kitabında (1/521) "Hasen b. Muhammed b. Yahya
el-AIevî"nin biyografisinde şöyle deniliyor: Bu zat
hayasızlık
edip
ishak
ed-Deberî'den;
o
da
Abdürrrezzak'dan -uydurma olduğu- güneş gibi açık bir
isnadla "Ali, beşerin en hayırlıyıdır. Kabul etmeyen kâfir
olur", sözünü hadis olarak nakl etmiştir.
Yine
-Hatib-i
Bağdadî-
İshak
ed-Deberî'den;
o
Abdürrezzak'dan, o Ma'mer'den; o Muhammed b.
Münkedir'den, o Abdullah b. Samit'ten; o da Ebu
Zerr'den merfû olarak: "Ali ve zürriyeti kıyamet gününe
kadar vasileri mühürlerler", sözünü hadis olarak rivayet
etmiştir.
74
Bu iki söz, îshak ed-Deberî el-Alevî'nin yalancılığım ve
rafizî olduğuna delâlet etmektedir. Bu Alevî'nin iftirada
bulunması şaşılacak bir şey değildir. Asıl hayret edilecek
olan
şey,
Hatib'in
-Bağdadî'nin
Tarihu
Bağdad
(7/421)'daki— biyografîsindeki şu sözüdür: Bize Hasen b.
Ebî Talib nakletti, dedi ki: Bize Muhammed b. İshak elKa-ni'î nakletti, dedi ki: Bana en-Neseb kitabının müellifi
Ebu Muhammed Hasen b. Muhammed b. Yahya nakletti,
dedi ki: Bize İshak b. İbrahim nakletti, dedi ki: Bize
Abdürrezzak
nakletti.
Bize
Servî,
Muhammed
b.
Münkedir'den, o da Câbir'den merfû olarak şu hadisi
nakletti: "Ali, beşerin en hayırlısıdır, kabul etmeyen kâfir
olur." —Tarihu Bağdad'daki ifade ise; "Ali, beşerin en
hayırlısıdır, bundan şüphe eden kâfir olur", şeklindedir.
-Hatib- daha sonra şöyle demiştir: "Bu, münker bir
hadistir. Bunu bu isnadla Hasen el-Alevî'den başkası
rivayet etmemiştir. Bu, sabit değildir.
Zehebî diyor ki: Hadis hafızları, "Sabit değildir", ifadesini
bu söz gibi apaçık bâtıl olan bir söz hakkında değil,
"Kulleteyn hadisi" ve "Dayı mirasçı olur", gibi hadisler
hakkında
sığınırız."
kullanır.
Rezil-rüsvay
75
olmaktan
Allah'a
İbnü'l-Cevzî'nin
Mevzuat
kitabında
hakkında (Lâ ya-sıhhi Sahih değildir) ifadesini
kullandığı hadisleri saydım. Bunların sayısı üç yüz
hadisi geçti. Süyûtî'nin İbnü'l-Cevzî'yi -tenkit
ettiği- hadislerdeki tenkidi (Lâ yasıhh/ Sahih
değildir) sözünün manası hadisin bâtıl olmasıdır,
yoksa ıstılahı açıdan sahih olduğunu reddedip
hasen ve zayıf olduğunu isbat etmek değildir. Bu
mana, her iki üstadın yani İbnü'l- Cevzî veya
Abdülfettah -Ebu Gudde- diyor ki: "Hatib (Leyse bisabit/Sâbit değildir) ifadesiyle hadisin "batıl" olduğu
manasını
kasdetmekte-dir.
Hadis
hakkındaki
"Bu,
münker bir hadistir. Bunu bu isnadla Hasen el-Alevî'den
başkası rivayet etmemiştir", sözü bunu desteklemektedir.
Bu hadisin bâtıl olduğu şeklindeki hüküm konusunda
Hatib-i
Bağdadî
ile
Zehebî
(r.a)
arasında
fark
bulunmamaktadır. Fakat Zehebî, bu kuraldan habersiz
kalmış ve Hatib-i Bağdadî'nin sözü hakkında tamamlayıcı
yorum yapmakta acele davranmıştır. Doğrusunu en iyi
bilen Allah'tır!..
76
Süyûtî (r.a)'nin aklından bile geçmemiştir. İbnü'lCevzî
kitabının
mukaddimesinde
(1/30,52)
kitabını "şeriatımızı inanılması imkânsız olan
sözlerden uzak kılmak ve meşru olmayan şeylerle
amel
etmekten
sakındırmak
için
uydurma
el-Leâli'l-Masnûa
kitabının
hadisleri derleyip telif ettiğini" açıkça ifade
etmektedir.
Süyûtî
ise,
sonunda (2/474) şöyle demiştir: "İbnul-Cevzî
Mevzuat kitabının mukaddimesinde (1/29,35)
şöyle diyor: Hadisler altı kısımdır... Altıncısı:
Yalan olduğu kesin olan uydurma hadisler ki
bunlar bazen gerçekten uydurma olabilirler.
Bazen de başkalarının sözleri olduğu halde
Rasûlullah (s.a.v) adına uydurulmuş olabilirler."
Bütün
bu
ifadeler
İbnu
1-Cevzî'ye
Süyûtî'nin sözü burada sona ermektedir.
aittir."
2. Süyûtî, Ġbn Arrak ve AliyyÜl-KarĠ
gibi bir grup âlim, bu konuda İmam Zerkeşî'ye
tabi olmuşlar, onun bu sözünü aynen kabul etmiş,
77
hatta istifade edip takdir ederek nakl etmişlerdir.
Bu âlimlerden Süyûtî, el~Leâli'l~Masnûa'da
(1/11); İbn Arrak Tenzîhü'ş-Şeriati'l-Merfûa'da
(1/14); müellif Aliyyü'l-Karî bu kitabın başında
(s.44)
ve
el-Mevzûâtü'l-Kübra
kitabının
mukaddimesinin sonunda bu görüşü zikretmiş,
hatta müellif el-Mevzûâtü'l-Kübra da bu görüşü
tatbik etmiş, "Çamur yemek haramdır", hadisi ile
"Kim bu Beytullah'ı bir hafta tavaf ederse.."
hadislerinde bunu uygulamıştır.
3.
Abdülhayy
el-Leknevî:
Yine
bu
âlimlerden Abdül-hayy el-Leknevî, er-Raf ve't-
Tekmîl kitabında (6. Uyarı)'yı bu konuya tahsis
etmiş,
Zerkeşî
ve
Aliyyü'l-Karî'nin
sözlerini
istifade ve takdir makamında zikretmiş, onların
sözleriyle başkalarının bu konudaki sözlerini
birbirleriyle kaynaştırmış, ancak er-Raf ve'tTekmîl kitabının sonundaki (s. 378-381) bir sözü
üzerine
yazdığım
dipnotta
açıkladığım
gibi;
Leknevî, yaptığı nakilleri tutarlı bir şekilde
78
zikredememiş,bu
çözememiştir.
konuyu
ilmî
bir
şekilde
4. Cemaleddin el-Kasimî: Bu âlimlerden
Cemaleddin el-Kasimî, Kavaidut-Tahdîs kitabında
(I. bsk. s.104) Zerke-şî'nin sözünü yine istifade ve
takdir makamında zikretmiştir.
5. Muhammed Hadır Huseyn: Çağdaş
âlimlerden olup bu ıstılahtan habersiz olan
âlimlerden biri olan Üstadımız Büyük Allâme
Ezher Şeyhi Seyyid Muhammed el-Hadır Huseyn
et-Tunisî el-Mısrî (r.a), Ömer b. Bedr el-
Mavsılî'nin el-Muğnî anil-Hıfz ve'l-Kitab kitabına
yazdığı mukaddimesinde Zerkeşî'nin görüşünü
benimsemiştir. Ayrıca âlimlerden pek çokları da
aynı görüşü benimsemişlerdir.
6. Abdurrahman el-MualHmî: Bu zat,
Şevkânî'nin el-Fevaidü'l-Mecmua fi'l-Ehadî-si'l-
Mevzûa kitabına yazdığı ta'likatta (s.19-20) önce
Şevkâ-nî'nin şu sözünü zikretmiştir: "Müezzinin;
(Eşhedü enne Muhammeder-Rasûlullah) sözü
79
esnasında şehadet parmakların içini göze sürme
hadisi hakkında İbn Tahir Tezkirede; sahih
değildir, demiştir.
Allâme Muallimi (r.a), bu hadis hakkında şu
notu düşmüştür: "(Lâ yasıhh / Sahih değildir)
ifadesi -az da olsa-kuvveti olan bir hadis için
kullanılır. Halbuki sünneti bilen kişi, bu hadisin
"bâtıl" olduğu konusunda tereddüt etmez.
Yine
müezzinin;
Rasûlullah)
sevgilim
ve
Şevkânî
(Eşhedü
sözünü
şöyle
enne
demiştir:
işittiğinde,
gözümün
nuru
"Kim
Muhammede'rMerhaba
Abdullah
ey
oğlu
Muhammed, derse ve baş parmaklarını öper ve
gözlerine koyarsa, gözleri kör olmaz ve asla göz
ağrısı çekmez." Bu hadis hakkında Tezkirede;
sahih değildir, denilmiştir."
Allâme Muallimi (r.a), bu ikinci hadis
hakkında ise şu notu düşmüştür: "Makasıd'da
denilmiştir ki: Bu hadisi mutasavvıflardan biri,
içinde meçhul râviler bulunan munkatı' (kesintili)
80
bir senedle Hızır'dan (!) nakletmiştir." Muallimi
diyor ki: Ben de diyorum ki: Bu gibi hadisler
hakkında (Lâ yasıhhf Sahih değildir) ifadesi ile
yetinilir mi?" Muallimi'nin sözü burada sona
ermektedir.
Muallimi bu ıstılahı bilseydi; Şevkânî'nin ve
onun bu ifadesini nakledenlerin, bu iki hadisin hiç
şüphesiz "bâtıl" oldukları görüşüne uygun olarak
doğru yolda olduklarını, her hangi bir itiraza
gerek olmadığını görecekti.
7. Ġbn Arrak: Tenzlhuş-Şeriati'l-Merfûada
(1/140);
İb-nü'1-Cevzî'nin
Mevzuat
kitabında
(1/112) zikredip (Lâ ya-sıhhi Sahih değildir)
hükmünü verdiği şu hadisi zikretmiştir: "Nefsim
elinde olan Allah'a yemin ederim ki, Allah bir
peygamberine kendisiyle onun arasında bir vahiy
indirmiş-se, mutlaka Arapça indirmiştir. Sonra o
Peygamber
de
kavmine
onların
diliyle
duyurmuştur." İbn Adiyy bunu Ebu Hu-reyre
hadisi olarak tahric etmiştir. Hadis sahih değildir.
81
Senedinde (Selman b. Erkam) vardır. Metruktür,
hiçbir şey değildir."
Bunun ardından İbn Arrak şöyle demiştir:
"Zerkeşî, İbn Salah üzerine yazdığı Nüket'inde yer
alan şu ifadesi sebebiyle tenkide uğramıştır:
"Bizim (bu hadis uydurmadır) sözümüz ile (Lâ
yasıhh/S&hih değildir) sözümüz arasında büyük
fark bulunmaktadır. Zira birincisi yalan ve
uydurmayı isbat etmekte, ikincisi ise hadisin hiç
sabit olmadığını haber vermektedir. Bu ikinci
ifadeden hadisin hiç var olmadığı anlamı çıkmaz.
Bu mana, İbnü'l-Cevzî'nin (La yasıhh/Sahih değil-
dir) ve benzeri ifadeler kullandığı her hadiste
bulunmaktadır."
İbn Arrak diyor ki: Sanki burada bu şekilde
ifade edilen ince bir nükte bulunmaktadır. Zira
hadisin uydurma olduğuna delâlet eden bir ipucu
ortaya çıkmamıştır. Son noktada ona göre hadis,
uydurma olabilir. Zira metruk veya yalancı râvi
yoluyla gelmiştir. Bu sebeple uydurma hadisler
82
arasına sokulmuş olabilir. Uydurma hadisler
arasına sokulmuş olma ihtimali, hadisin ancak
yalancı veya yalancılıkla suçlanan sadece bir
kişiden nakledilmesi durumunda caiz olabilir.
Hafız İbn Hacer, bu sonuncusunu -yani
yalancılıkla suçlanan kişiyi- Nuhbe'de (metruk)
vasfıyla özel olarak ayırmış, (Uydurma Hadisler)
sırasında zikretmemiş; el-Kavlü'l-Müsedded de
ise rüyada bu hadis için Uydurma isminin
kullanılabileceğini zikretmiştir.
Göreceksiniz ki; İbnü'l-Cevzî'nin bazı ricali
sebebiyle illetli saydığı hadislerin pek çoğunda,
tenkit edilen raviler yalnız kalmamışlardır. "Hadis
hafızının; (La yasıhh/Sahih değildir) ve benzeri
ifadesi, benim zikrettiğim nükte sebebiyle ise; bu
güzel bir ıstılahtır."
Abdülfettah -Ebu Gudde- diyor ki: "İbn
Arrak'ın, îbn Cevzî'nin sözlerinden bu sonucu
çıkarması, hatalı bir sonuç çıkarmadır. İbn Arrak,
İbnü'l-Cevzî'nin
kitabını
83
asıl
konusundan
çıkarmış, onun zikrettiği uydurma hadisleri
(Onun görüşüne göre uydurma olması muhtemel
olan hadisler) diye saymıştır!... Bu, son derece
hatalı bir ifade şeklidir. Sebebi ise, İbn Arrak'ın bu
konudaki önemli kaideden habersiz olmasıdır.
îbn Arrak, Îbnü'l-Cevzî'nin sözünde bir
parça doğrudan sapma ihtimali görünce; sözün
sonunda vardığı netice konusundaki tereddüdünü
şöyle ifade etmiştir: "Hadîs hafızının; (La yasıhhl
Sahih değildir) ve benzeri ifadesi, benim zikrettiğim nükte sebebiyle ise; bu güzel bir ıstılahtır."
Benim cevabım şudur: Bu kaide, İbn
Arrak'ın zikrettiği nükte sebebiyle değil; âlimlerin
ifadelerinde
gelenek
haline
getirdikleri
ve
Muhaddis İbn Himmat ed-Dimaşkî'nin açık bir
ibare ve veciz bir lafızla özetleyip kalıba döktüğü
kaidedir.11[11]
11[11]
Ayrıca İbn Arrak, adı geçen kitabında nakledilen
sözünün sonunda bu hatalı sonuca varmasıyla ilgili
84
olarak şunu zikretmiştir: "Bu güzel bir ıstılahtır. Zehebî
Muğnî'nm sonlarında buna dikkat çekerek yalancılıkları
sebebiyle ittifakla terk edilen râvilerden söz söylerken
şöyle demiştir: Râvilerden biri tek olarak Allah Rasûlü
(s.a.v)'nden bir hadis naklettiği takdirde; o râvinin
hadisini rivayet etmek, ancak o râvinin durumunu açığa
vurmak, onun sakıt (düşük) bir kimse olduğunu
açıklamak ve haberinin sahih olmadığını bildirmek
şartıyla helâl olabilir. Eğer o hadisin metninde onun uydurma olduğuna dair karineler (ipuçları) varsa ona dikkat
çekilir ve insanlar o çeşit hadislere karşı sakındırılır." İbn
Arrak'm sözü burada sona ermektedir. Bu ifadede birkaç
hata bulunmaktadır:
İlk olarak: Bu sözü Zehebî, Manî'nin sonlarında değil,
Divanü'd-Duafa ve'l-Metrûkîn {s. 273)'de zikretmektedir.
Zira Zehebî, Diva-nü'd-Duafa ve'l-Metrûkîn kitabının
sonunda
ricali
beş
tabakaya
ayırmış
ve
şöyle
buyurmuştur: "...Beşinci Tabaka: Ebu'l-Bahterî Vehb b.
Vehbe'1-Kadı, Muhammed b. Said el-Maslub, Mukatil b.
Süleyman, Kelbî ve benzerleri gibi; uydurma hadisleri
rivayet etmeleri, belâlar getirmeleri ve yalancılıkları
sebebiyle terk edilmeleri konusunda ittifak edilen
85
İbn
Merfûa
Arrak'm
kitabı
Tenzihü'ş-Şeriati'l-
anil-Ah-bari'ş-Şenîati'l-Mevzûa
gibi
uydurma hadisler kitaplarından biri açıldığında
orada hadisler hakkında yüzlerce defa; "Sahih
değildir, sabit değildir" denilerek hükmedildiği
râvilerdir. Bu kişilerden sadece biri, Allah Rasulü
(s.a.v)'nden bir rivayette bulunduğu takdirde bunun
rivayeti helâl değildir...
İkinci hata: İbn Arrak'm naklettiği Zehebî'nin sözü;
hakkında (sahih değildir) denilen hadisle (uydurmadır)
denilen hadis arasındaki ayrım yapma sonucu değildir.
Zehebî, bu sözüyle hadis uydurmakla meşhur olan
yalancılardan birinden bir hadis naklettiğinde durumunu
bilmeyen kimse aldanır endişesiyle; o hadisle birlikte onu
rivayet eden râvisinin hadis uyduran yalancı biri olduğu
da zikredilmelidir. Zehebî, hadis sahih değildir ve
uydurma
değildir
diye
hük-medilmernesini
kasdetmemiştir. Zehebî'nin sözünde ne bu ıstılaha; ne de
îbn Arrak'm anladığı ayrıma dikkat çekilmemiştir.
Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır!..
86
görülür.
Meselâ: Burada her babın sadece (Birinci
Fasıl) hadislerinden, yani müellif îbn Arrak'm
mukaddimesinde söyleyip açıkladığı gibi; İbnulCevzî'nin
başkaları
uydurma
olduğuna
tarafından
hükmettiği
muhalefet
ve
edilmeyen
hadislerden bir kısmım zikredelim: Sayfa 134
Hadis 2; s. 170 Hadis 4; s. 171 Hadis 5; s. 179
Hadis 32; s. 172 Hadis 9; s. 173 Hadis 10; s. 174
Hadis 14; s. 175 Hadis 17, 19; s. 176 Hadis 25; s.
178 Hadis 28; s. 179 Hadis 32; s. 228 Hadis 3; s.
321 Hadis 4; s. 328 Hadis 12; s. 342 Hadis 7; s.
345 Hadis 10; s. 357 Hadis 52; s. 365 Hadis 71.
İkinci ve Üçüncü Fasıl bir yana; hadisleri
ittifakla uydurma olan (birinci fasıl)da (Lâ yasıhhl
Sahih değildir) ifadesinin yer aldığı bu yerlere
baktığın zaman; îbn Arrak (r.a)'ın beklentisi ve
desteklediği
çıkmaktadır.
görüşün
yanlışlığı
ortaya
Bunun sebebi, daha önce ifade ettiğim gibi,
87
İbn Him-mat'm dile getirdiği kaideden habersiz
olmasıdır.
Muhaddislerin, (Lâ yasıhh) Ġfadesini
Uydurma Hadisler Kitaplarında "Bâtıl"
Mânasında Kullandıklarına Dair Örnekler
Bu şerefli ilme talip olanlara açıklayıcı bir
örnek olması için; (bâtıl) ifadesinin (Lâ yasıhh,
Leyse bi-sahihl Sahih değildir) veya (Lâ yesbütü,
Leyse bi-sabiiJ Sabit değildir) ifadesiyle aynı
manada olduğunu açık bir şekilde ifade eden
belirten muhaddislerin ibarelerinden bir kısmım
burada nakletmeyi uygun görüyorum:
1. îbnu 1-Cevzî, Mevzuat kitabında (1/113)
Cenab-ı Hakkın; "Ey Musa!.. Sana on bin dil
kuvvetiyle konuşuyorum. Bende bütün dillerin
kuvveti var. Ben hepsinden daha güçlüyüm3',
ifadelerinin yer aldığı; Allah'ın Hz. Musa'ya Tur
Gününde Hz. Musa ile konuşması hadisini ele
88
alınca;
bu
hadisin
hemen
ardında;
"sahih
değildir", dedi. Süyûtî el-Leâh'l-Masnûada (1/12)
bunu; "Ben de derim ki: Bu hadisin uydurma
olduğu şeklinde verilen hüküm tartışmalıdır"
diyerek tenkit etti.
hadis
Süyûtî'nin bu sözü ile; İbnul-Cevzî'nin bu
hakkında
kullandığı;
"sahih
değildir"
ifadesinin "uydurmadır" manasında olduğunu
kesin olarak ifade ettiği çok açıktır. Hatta Süyûtî,
İbnü'l-Cevzî'nin bu hükmü hakkındaki tenkidinde; "Ben de derim ki: Bu hadisin uydurma
olduğu şeklinde verilen hüküm tartışmalıdır",
ifadesini kullanmıştır.
2. İbnü'l-Kayyim, el-Menaru'l-Münîfde (s.
67) şöyle diyor: "Hızır konusunun ve Hızır'ın
hayatta olduğunun zikre-dildiği hadislerin hepsi
yalandır. Onun hayatta olduğu hakkındaki tek bir
hadis bile sahih değildir."
3. Yine İhmi'l-Kayyim el-Menaru'l-Münîfde
(s.120) şöyle diyor: "Abdest azalarını yıkarken
89
okunacak duaların hepsi bâtıldır. Bu konuda
sahih olan hiçbir şey yoktur."
4. Hafız İbn Receb el-Hanbelî, Letaifü'l-
Maarif
fi-ma
li-Mevasimi'l-Am
minel-Vezâif
kitabında (s. 123) şöyle diyor: "Receb ayına özel
bir namaz yoktur. Receb ayının ilk Cuma gecesi
olan Regaib Gecesi Namazının fazileti konusunda
rivayet edilen hadisler yalan ve bâtıldır, sahih
değildir. Bu namaz bütün âlimlere göre bid'attir."
5. Hafız Sehavî, el-Makasıdü'l-Hasene'de
(s.130) "(Gül, Peygamberimiz'in terinden veya
Burak'ın terinden yaratıldı), hadisi hakkında şöyle
demiştir:
"Nevevî:
Sahih
değildir,
demiştir.
Üstadımız Hafız İbn Hacer de aynı şekilde; Bu
hadis uydurmadır, demiştir. Daha önce İbn Asakir
de aynı görüşü ifade etmiştir." (Aynı ifade
kitabımızda 71. Hadiste gelecektir.)
6. Hafız Sehavî, el-Makasıdü'l-Hasene (s.
49)'da: "Pirinç hadisi sabit değildir. Lâm harfinde
{Lev kâne) hadisi olarak gelecektir." Lâm harfinde
90
(s. 346)'da ise; "Pirinç adam olsaydı, yumuşak bir
adam olurdu", üstadımız diyor ki: "Üstadımız
Hafız İbn Hacer bu hadis uydurmadır, demiştir.
Bunun bâtıl ve uydurma olduğunu açıkça ifade
edenlerden biri, Ebu Abdillah İbnul-Kayyim olup,
el-Hedyü'n-Nebeuî'de
etmiştir."
(3/330)
bunu
ifade
7- Süyûtî, Zeylü'l-Mevzûât'ta Kitabü'1-İlim
başında (s. 33) şöyle diyor: "Hatib, senediyle İbn
Ömer'den merfu olarak; ilim taşıyanlar, dünyada
Peygamberlerin
halifeleri,
ahirette
ise
şehidlerdendir, hadisini rivayet etmiş ve şöyle
demiştir: "Hatib diyor ki: Buxidden münkerdir.
Bunu bu isnadla sadece üstadımız Ebu'.l-Abbas
Ahmed b. Muhammed el-Bistamî'-den yazdık. Bu,
sabit değildir. İbnü'l-Cevzî, bunu el-Ilel kitabında
zikretmiş, Mizan müellifi ise; bu bâtıl bir
haberdir, demiştir."
8. Süyûtî, yine Zeylü'l-Mevzûât'ta. (s. 202)
diyor
ki:
"Hafız
Mizzî
91
şöyle
demiştir:
Bu
Ved'âniyye
hadislerinde
belirtilen
senedlerle
Peygamberimiz (s.a.v)'den nakledilen tek bir
hadis bile sahih değildir. Bunlar çalıntıdır. Bunları
İbn Ved'an, ilk defa uyduran kişiden yani Zeyd b.
Rifaa el-Hâşimî'den çalmıştır. Zeyd, Allah'ın
yaratıkları arasında hadis konusunda en câhil,
hayası en az, yalan konusunda en cür'etkâr kişi
olup bu hadislerin büyük bir kısmını Hadis ehli
arasında sahih ve meşhur olan bazı senedler
kullanarak uydurmuştur."
9. Süyûtî, yine Zeylü'l-Mevzûât'ta (s. 203)
diyor ki: "Ne-vevî'nin Fetvalarında veya başka
eserlerinde
bâtıldır,
diye
zikrettiği
hadisler
bölümü: Nevevî'ye; Kim nefsini bilirse Rabbini
bilir, Kim Rabbini bilirse dili sürçer, hadisi sabit
midir? diye soruldu. Nevevî: Sabit değildir, diye
cevap
verdi.
Nevevî'ye;
Hz.
Ali'nin:
Hz.
Peygamber (s.a.v)'iyıkadığımda göz pınarlarının
suyunu emdim ve içtim, ilklerin ve sonların
ilmine vâris oldum, sözü sorulduğunda; Nevevî:
92
Sahih değildir, diye cevap verdi.
10. Süyûtî Leâlide (1/211) diyor ki: Ya Ali!.,
Tuza devam etmelisin. Zira o, cüzzam, alacalık,
cinnet gibi yetmiş derde şifadır. Sahih değildir.
Bununla suçlanan Abdullah b. Ahmed b. Amir
veya babasıdır. Çünkü bu ikisi ehl-i beytten hepsi
bâtıl olan bir nüsha rivayet etmektedirler."
11. İbnü'l-Cevzî, Mevzuat kitabında (3/35),
Süyûtî Leâlî'de (2/253) ve İbn Arrak Tenzîhü'şŞerîati'l-Merfûa'
da
(2/242)
diyor
ki:
Ebu
Hureyre'den rivayet edildiğine göre Allah Rasûlü
şöyle buyurmuştur: Ehl-i Beytin yemekleri az,
karınları nurlu olur. Sahih değildir. Ukaylî diyor
ki: Hadisin senedindeki (Abdullah b. Muttalib)
meçhuldür. Hadisi mahfuz olmayıp münkerdir.
Ahmed diyor ki: İbn Muttalib'in üstadı olan
Hasen b. Zekvan'ın hadisleri bâtıldır."
12. İbn Arrak, Tenzîhü'ş-Şerîati'l-Merfûada.
Kitabu'l-At'ıme'de
(2/236)
İbnü'l-Cevzî'nin
uydurma olduğuna hükmedip de başkalarının
93
muhalefet etmediği hadisler için ayırdığı Birinci
Bölümde şöyle diyor: Kim baklayı kabuğuyla
beraber yerse, Allah o kimseden yediği kadar dert
çıkarır. Bu hadisi Darakutnî ve İbn Adiyy Hz. Aişe
(r.a) hadisi olarak rivayet etmişlerdir. Sahih
değildir. Birinci rivayette Bekr b. Abdil-lah Ebu
Asım, ikinci rivayette ise -meçhul râvi- Abdullah
b. Ömer el-Hurasanî bulunmaktadır. Abdüssamed
b. Mutayr bu ikisini desteklemektedir. Sanki bu
hadisi o çalmış ve isnadını değiştirmiş gibidir.
Zehebî Mizan'da diyor ki: İbn Adiyy: Bu bâtıldır,
demiş, (Abdüssamed b. Mutayr) hakkında ise: "o,
şu bâtıl hadisin sahibidir" demiştir.
13. İbn Arrak, yine Tenzîhü'ş-Şerîati'l-
Merfûa da (2/ 193); "İbn Ömer'den rivayet
ediliyor: Kim bir yiyeceği kırk gün saklarsa, o
Allah'tan, Allah da ondan uzak olur, hadisini
nakledip şöyle demiştir: "Bu hadisi, Ahmed
Müsned'inde rivayet etmiştir. Sahih değildir.
Senedinde Asbağ b. Zeyd vardır ki o, yalnız başına
94
rivayet ettiğinde hüccet olarak kabul edilmez."
İbn Arrak'ın bu ifadesini Hafız Irakî ve îbn Ha-cer
tenkid etmişler ve Irakî: Bu hadisin uydurma
olduğu tartışılır, demiştir."
14.
Yine
Tenzîhü'ş-Şerîati'l-Merfûa
da
(2/241) şöyle denilmektedir: İbn Abbas'dan şu
hadis rivayet edilmektedir:
Sizden biriniz bir yemeğe davet edilir de
yemek istemezse; afiyet olsun, demesin. Zira
afiyet Cennet ehline aittir. Bu hadisi Darakutnî
rivayet etmiştir. Sahih değildir. Zehebî Telhîsu'lMevzûât'ta diyor ki: Bu bâtıldır. Zira Allah şöyle
buyurmaktadır: "Onu afiyetle ve hoşlukla yiyin."
15. el-Masnû isimli elinizdeki kitapta 373
no.lu ölmeden önce ölünüz, hadisi hakkında şöyle
deniliyor: Askalâni: Bu sabit değildir, demiştir."
sağa
Bu konuda verdiğimiz örneklerden başka
sola
serpilmiş
bulunmaktadır.
pek
çok
Araştırmacılar,
Örnek
daha
kaynaklarda
bunları göreceklerdir. Belirtilen Örneklerle yeti-
95
nelim. Başarı Allah'tandır.
Bu
Hakkında
Hükmü
Sigaları
Bu
Kitapta
Yer
Alan
"Uydurmadır,
Verilirken
kitaptaki
Hadisler
Asılsızdır"
Kullanılan
hadislere
"bâtıl
Lafız
(asılsız,
geçersiz)" olduğu hükmü verilirken kullanılan
lafız sigaları hakkında bu siga-larm hadislerdeki
ve paragr afi ardaki yerlerine işaret ederek,
istatistikî bilgi vermeyi uygun gördüm. Bu kitap
başka eserler için ölçü kabul edilecek olursa; bu
bilgi, her lafzın münek-kid hadis hafızlarının
sözlerinde az veya çqk kullanılışı hakkında
istatistikî örnek şeklinde kabul edilebilir.
Bu istatistikî bilgi vesilesi ile, araştırmacının
Hadis Ricali, Cerh-Ta'dil ve Uydurma Hadisler
kitaplarında gördüğü ıstılahı lafızların büyük bir
kısmını ihtiva eden bir çizelge elde edilebilir.
96
Hadisin yalan, uydurma ve bâtıl olduğu ya
da hadis olmadığı şeklinde açıkça ifade edildiği
lafızlara temas etmedim. Bu lafızları dokuz grupta
topladım. Bütün bu lafızların sayısı aşağıdaki
sıralama üe 61 sigayı bulmaktadır:
BİRİNCİ GRUP: (Aslı yoktur) vb.
İKİNCİ GRUP: (Sabit değildir) vb.
S. Hadis No^ 13, 15, 18, 31, 33, 36, 38, 41,
57, 69, 75, 78, 90, 92, 101, 103, 106, 115, 120, 137,
148, 150, 180, 191, 196, 200, 204, 214, 217, 221,
227, 232, 235, 242, 248, 249, 251, 253, 261, 264,
283, 288, 301, 303, 315, 324, 325, 336, 341, 344,
354, 355, 360, 364, 378, 379, 383, 385, 390, 391,
395, 399, 417, 425, 458, 463, 472, 475.
9. Hadis No: 332.
10. Hadis No: 37, 47, 108, 121, 129, 222,
350.
11. Hadis No: 28, 63,116, 211, 289, 318.
12. Hadis No: 55, 91, 159, 327, 421,466, 470,
473.
97
13. Hadis No: 9, 18, 32, 96, 113, 140, 199,
223, 384, 414.
14. Hadis No: 238, 277, 308.
15. Hadis No: 257.
16. Hadis No: 144.
17. Hadis No: 141
18. Hadis No: 74
19. Hadis No: 74
20. Hadis No: 65, 275
21. Hadis No: 85.
22. Hadis No: 139.
ÜÇÜNCÜ GRUP: (Sahih olamaz, Sahih
değildir) vb.
DÖRDÜNCÜ GRUP: (BiHnmiyor) vb.
23. Hadis No: 215, 327.
24. Hadis No: 4, 446.
25. Hadis No: 160.
26. Hadis No: 476.
27. Hadis N0: 373.
28. Hadis N0: 27, 76, 269, 299, 348.
98
29. Hadis No: 61.
30. Hadis N0: 39, 54, 71, 131, 246, 345, 362,
366, 388, 402, 427, 438, 463.
31. Hadis No: 134.
32. Hadis No: 300.
33. Hadis No: 167.
34. Hadis No: 421.
35. Hadis No: 293.
36. Hadis No: 216.
37. Hadis No: 47, 260.
38. Hadis No: 33, 195, 326.
56
BEŞİNCİ GRUP: (Bulunamadı) vb.
ALTINCI GRUP: (Bilgi sahibi depim) vb.
39. Hadis No: 282, 329.
40. Hadis No: 309.
41. Hadis No: 43
42. Hadis No: ı, 2, 12, 16, 82, 126, 170, 186,
205, 209, 273, 386.
43. Hadis No: 98, 158, 163, 381.
99
44. Hadis No: 285.
45. Hadis No: 58, 73, 86.
46. Hadis No: 51, 60, 171, 256, 357.
47. Hadis No: 8, 46, 64, 109, 143, 179, 387,
459, 462.
48. Hadis No: 305.
49. Hadis No: 88.
50. Hadis No: 3, H; 24, 62, 77, 127, 135, 155,
185, 188, 263, 280,
296, 356.
51. Hadis No: 21, 247,. 279, 295.
52. Hadis No: 192.
53. Hadis No: 132.
Uydurma Hadislerle ilgili Istılahlar
YEDİNCİ GRUP: (Bilmiyorum) vb.
SEKİZİNCİ GRUP: (Hatırlamıyorum) vb.
DOKUZUNCU GRUP: (Münkerdir) vb.
Bu giriş bölümünü, bu kitaptaki çalışmayı
ilim talebeleri ve diğer mü'minlere yararlanmaları
ümidiyle
100
54. Hadis
55. Hadis
56. Hadis
57. Hadis
58. Hadis
59. Hadis
60. Hadis
61. Hadis
62. Hadis
63. Hadis
64. Hadis
65. Hadis
66. Hadis
67. Hadis
No: 128.
No: 294
No: 224.
No: 40.
No: 107, 239.
No: 284.
101
No: 359.
No: 367.
No: 136.
No: 367.
No: 463.
No: 453.
No: 398.
No: 66, 406, 455.
takdim ediyorum. Bu çalışmayı güzel bir
şekilde sunabilmek ve kolaylavŞtırabilmek için
elimden geldiği kadar gayret ettim. İşte çalışmam
elinizdedir. Bu konuda açıklama yapıp sözü
uzatacak değilim. Nezih Sünnet'e hizmet etme,
Sünnet'i yaşama, eserlerini ve ilimlerini yayma
konusunda beni başarılı kılmasını Cenab-ı
Hak'dan niyaz ederim.
Bu çalışmamı kabul etmesini, ecrimi bol
kılmasını, hatalarımı ve günahlarımı affetmesini,
kusurlarımı ve ayıplarımı örtmesini Cenab-ı
Hak'dan ümid ediyorum. O çok çok bağışlayıcı ve
102
son derece merhamet edicidir. Bu kitaptan veya
hizmet
ettiğim
diğer
kitaplardan
istifade
edenlerin bana faydalı olacak sâlih dualarından
mahrum kalmayacağım inşallah.
Sözlerimi İmam İbnü'l-Cevzî (r.a)'nin şu
duasıyla noktalıyorum:
"AllahımL Senin dinini anlatan dile; sana
ulaştıran ilimlere nazar eden göze; sana hizmet
yolunda yürüyen ayağa; RasûTünün hadisini
yazan ele azab etme! Senin izzetin aşkına, beni
Cehennem'e koyma! Ehli gayet iyi biliyor ki, ben
senin dinini savunuyordum. Allahım!.."
Amin!.
Beyrut, 01 Cemaziyelevvel 1389 H.
Abdülfettah EBU GUDDE
(Rahmetullahi Aleyh)
Müellif
Aliyyü'l-Kari'nin
Mukaddimesi
103
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
Allah'a sonsuz hamdolsun... Seçtiği kullarına
selâm olsun...
Her şeyi yoktan var eden Allah'ın rahmetine
en muhtaç kulu Ali bin Sultan Muhammed el-Karî
diyor ki:
Hadis hafızlarından bir gurubun, halk
dilinde meşhur olan hadisleri derlediklerini; bu
hadisler arasında hangilerinin sahih, hasen, zayıf
veya uydurma olduklarını güzel bir metotla
açıkladıklarını görünce; sabit olan hadislerin
sınırı hatta sayısı bile tesbit edilemeyeceği için,
sadece hakkında "Bunun aslı yoktur" veya "Bu
uydurmadır" denilen hadislerle yetinerek, bu
asılsız ve uydurma hadislerin en güzel şekilde
tesbit edilmesine vesile olması için, bu konuda
yazılanları özetleme düşüncesi gönlüme doğdu.
Hadis hafızlarının uydurma olup olmadığı
konusunda ihtilaf ettikleri hadisler, bir rivayette
uydurma ama diğer rivayette sahih olabileceği
104
için, bu çeşit ihtilaflı hadisleri bu kitapta hiç
zikretmedim.12[12]
Zira bütün bu görüşler, muhaddislerin
hadislerin
sened-lerini
incelemeleri
sonucu
vardıkları görüşlerdir. Aksi takdirde sahih olarak
görülen hadisin gerçekte uydurma, uydurma
hadisin ise gerçekte sahih olması; hatta yakînî
ilim ifade etme konusunda kesin ve açık olan
mütevatir hadis olması bile aklen caiz olacağı için;
13[13]
12[12]
itimad konusunda kesinlik aramaya gerek
Bu ifade genel olarak ve çoğunlukla doğru olsa da,
bazı dipnotlarda görüleceği gibi; müellif, bu eserinde
uydurma olduklarında ihtilaf edilen bazı hadislerle,
uydurma olmayıp da zayıf, hasen, hatta sahih olan bazı
hadislere de yer vermektedir. Örnek olarak; 25, 58, 73,
93, 94, 95, 103, 104, 111, 118, 142, 201, 203, 220, 237
no.lu hadislere ve diğerlerine bakabilirsiniz..
13[13]
Bu ihtimal, yalancı râvinin meselâ bir rivayette doğru
söylemesi ihtimali gibidir. Bu iki ihtimalden her biri, her
hangi bir delilden kaynaklanmamaktadır. Dolayısıyla
105
yoktur.
Bu sebepledir ki, Zerkeşî şöyle demiştir:
"Bizim (Sahih değildir) ifademizle (Uydurmadır)
ifademiz arasında açık bir fark bulunmaktadır.
Zira bir hadisin uydurma olması, o hadiste
yalanın sabit olması demektir. (Sahih değildir) sözümüz ise, hadisin güvenilir râviler kanalıyla sabit
olmadığını bildirmektedir. Bu ifade, hadisin
tamamen asılsız olduğu anlamında değildir."14[14]
iltifat edilemeyecek tamamen atılacak yanlış bir kanaat
olarak kabul edilmelidir.
14[14]
Evet,
bu
görüş
ahkâm
hadisleri
konusunda
doğrudur. Ancak kitaba yazdığım giriş bölümünde geniş
bir şekilde açıkladığım gibi; bu görüş, uydurma hadisler
konusunda isabetli bir görüş değildir. Zira uydurma
hadisler hakkında kullanılan "Bu hadis sahih değildir",
ifadesi; "Bu hadis bâtıldır", ifadesi gibidir. Müellif, bu
konuyu
derinliğine
inceleyememiş,
yukarıda
geçen
ifadesinde Zerkeşî ile birlikte ayni görüşü benimsemiştir.
Daha sonra müellif, uydurma olduğunda ittifak edilen bir
106
Allah'tan isabetli olanı göstererek muvaffak
kılmasını niyaz ediyorum. Doğru yola iletecek
olan sadece Allah'tır.
UYDURMA OLDUĞUNDA
EDĠLEN HADĠS METĠNLERĠ
ĠTTĠFAK
« I » Harfiyle BaĢlayan Uydurma
Hadisler
1.
HADĠS:
"iyilik
kötülüğünden sakın."
çok
hadis
hakkında
15[15]
bu
yaptığın
kimsenin
Sehavî: Bunu -hadis
eserde
nakledeceği
veya
söyleyeceği "Sahih değildir" veya "Sabit değildir" ifadeleriyle çelişkiye düşecektir.
15[15]
bkz. Sehavî, Makasıd: s.46; Îbnü'd-Deyba': Temyiz:
s.14; Aliyyü'1-Karî, Kübra: s. 105; Aclunî, Keşf: 1/44.
Sehavî'nin sözünün devamı şöyledir: "Bu söz, selef
âlimlerinden birinin sözü o-labilir. Herkes için geçerli bir
ifade değildir. Değerli kimseler hakında değil, seviyesiz
107
olarak- bilmiyorum, demiştir.16[16]
kimseler hakkında söylenmiş olmalıdır/'
16[16]
Lâ a'rifuhu/Bunu bilmiyorum) ifadesi veya benzeri
bir
ifade,
hadis
hafızlarından
biri
tarafından
kullanılmışsa ve ciddî bir tenkide uğramamışsa; o hadisin
uydurma olduğuna hükme-dilmesi için yeterlidir.
Ibn Arrak, Tenzihü'ş-ŞerîatiTMerfûa'da (1/7-8) şöyle
diyor:
"Uydurma
hadisin
bazı
alâmetleri
vardır:
Bunlardan biri, İ> mam Fahreddin Razî'nin zikrettiği
gibi; hadisin, hadislerin istikrar bulup derlenip toplandığı
bir zamanda rivayet edilmiş olup araştırıldığı halde ne
ravilerin hafızalarında ne de kitapların derinliklerinde
bulunamamasıdır. Sahabe asrı ile ona yakın dönemde
henüz hadisler istikrar bulup derlenmemişti. O dönemde
râvilerden biri başkalarının bilmediği bir hadisi rivayet
edebilirdi."
Hafız Alâî diyor ki: "Böyle bir araştırmayı ancak; İmam
Ahmed, Ali b. Medînî, Yahya b. Maîn ve bunlardan sonra
yaşayan Buharı, Ebu Hatim, Ebu Zür:a ile sonrakilerden
Nesaî, Darakut-nı gibi bütün hadisler hakkında ya da
hadislerin büyük çoğunluğu hakkında bilgi sahibi olan
büyük hadis hafızı yapabilir. Zira bir hadisin uydurma
108
olduğuna hükmedebilmek, genellikle hadi"
sin bütün tariklerim toplamak ve uzak beldelerde rivayet
edilen hadislerin tamamı veya büyük bir kısmı hakkında
bilgi sahibi olmakla mümkündür. Râvilerin rivayet
ettikleri hadislerle rivayet etmedikleri hadisler ancak bu
şekilde ayırd edilebilir. Bu mertebeye ulaşmayanlar,
bulamadığı
bir
hükmedebilirler?"
hadis
için
nasıl
uydurmadır
diye
İbn Arrak devamla diyor ki: ''Bundan anlıyoruz ki, Hafız
Alâi'-nin zikrettiği hadis hafızlarından biri veya onların
emsali (Meselâ: Hafız Ziyaeddin Makdisî, İbn Salâh,
Münzirî, Nevevı, İbn DakikıTIyd, ibn Teymiyye, Mizzî,
Zehebi, Sübkî, Zeylaî, İbn Kesir, İbn Receb, Irakî,
Heysemî, İbn Hacer, Sehavî, Süyûtî gibi son dönem,
hadis hafızları da bu listeye ilave edilebilir, diyorum.
Abdülfettah Ebu Gudde) böyle bir zat bir hadis hakkında;
'Ben bunu hadis olarak bilmiyorum", ya da "Bunun aslı
yoktur", derse bu ifade, o hadisin uydurma olduğuna
hükme-dilmesi için yeterlidir. Doğrusunu en iyi bilen
Allah dır!.." İbn Arrak'm ifadesi, parantez arası ilavesiyle
birlikte burada sona ermektedir. Bu konunun geniş
açıklaması mukaddimede (s.28" 39 arası) geçmişti. Oraya
109
2. HADĠS: "Soğuktan sakınınız. Zira o
kardeşiniz Ebu'd-Derdâ'ya soğuk öldürmüştür."
17[17]
Sehavî: Bunu -hadis olarak- bilmiyorum,
demiştir.18[18]
3.
HADĠS:
"Bulaşıcı
yakalananlardan sakının."
19[19]
hastalığa
Sehavî: Bunu -
hadis olarak- görmedim, demiştir.20[20]
bakınız.
17[17]
bkz. Sehavî, Makasıd: s.17; AliyyüTKarî, Kübrn: s.
18[18]
Ebu'd-Derdâ (r.a) sahabî olup, Allah Rasûlü
104; Aclunî, Keşf: 1/39; Hut, Esne'bMetaiih s.29.
(s.a.v)'nden sonra da uzun bir müddet yaşamış, Hz.
Osman'ın halifeliği es~ nasında hicrî 32 yılında vefat
etmiştir. Soğuktan öldüğü sabit değildir.
19[19]
bkz. Sehavî, Makasıd: s.18; İbnü'd-Deyba': Temyiz:
s.13; Alıyyü'1-Karî, Kübra: s. 104; Aclunî, Keşf: 1/40; Hut,
EsneTMe-talih s.29
20[20]
Sehavî'nin
ifadesinin
devamı
el-Makasıdü'1-Hasene
şöyledir:
Bulaşıcı
(s.l8)'deki
hastalığa
yakalananlardan sakınma emri, halkın zannettiği gibi bulaşıcı hastalığa yakalananlardan uzaklaşma anlamında-
110
olmayıp hastalığın bulaşmasından korkarak kaçınma
anlamında
olabilir.
Buharî'nin
Sahibinde
(Tıb
19
Fethu'bBarî: 10/158 Hadis No: 5707) ve Müslim'in
Sahih'iade (Selâm Bab 33 Şerhu'n-Nevevî: 14/213 Hadis
No: 2220) Ebu Hureyre (r.a)'den rivayetine göre Allah
Rasûlü (s.a.v) şöyle buyurmaktadır: "Bulaşma, kuşların
uğursuzluğu, baykuş uğursuzluğu, S a fer ayı uğursuzluğu
yoktur. Cüzamlıdan aslandan kaçar gibi kaç." Hadisin
lafzı Buharî'ye aittir. Sehavî'nin ifadesi basit tasarrufla
birlikte burada sona ermektedir.
Abdülfettah -Ebu Gudde- diyor ki: Bana göre bu hadisin
manası şu şekildedir: (Lâ advâ) "Bulaşma yoktur" demek,
birbirinize hastalık bulaştırmayın demektir. Yani bulaşıcı
hastalığa yakalanan kişi, Allah'ın takdiriyle hastalığı
bulaştırmaktan
kaçınarak
sağlıklı
kişilerle
beraber
olmaktan sakınsın. Buradaki (lâ advâ) kelimesindeki (lâ);
"Kime bu aylarda hac farz o~ lursa, hacda cinsel
davranışlarda bulunmak, günaha yönelmek ve tartışmak
yoktur. "(Bakara: 197) mealindeki ayetinde geçen (lâ
rafese) kelimesindeki (lâ) gibi nehiy (yasaklama ve sakındırma) anlamındadır: Yani hac görevlerini yerine getirme
esnasında -ihramlı iken- cinsel davranışta bulunmasın,
111
günaha yönelmesin, tartışmasın, demektir.
Bu
sahih
hadisin
devamındaki
(ve-lâ
tıyerate)
kelimesindeki (lâ) da aynı şekilde nehiy (yasaklama ve
sakındırma)
anlamındadır.
"Kuşların
uğursuzluğu
yoktur", demek kuşların uçuşunu uğursuz saymayın,
demektir. Zira araplar Cahiliyet döneminde kuşların
uçuşundan uğursuzluk anlamı çıkarırlar, onları gidecekleri yerden engellemeye çalışırlardı.
"Baykuş uğursuzluğu yoktur" (ve-lâ hâmete), demek,
baykuşu uğursuz saymayın, demektir. Cahiliyette Araplar,
öldürülen kişinin intikamı alınmazsa, onun ruhunun
baykuş olacağına, bu baykuşun onun intikamı alınıncaya
kadar "beni kanla sulayın", dediğine inanırlardı. İslâm,
bu çeşit bütün batıl inançları yasaklamıştır.
& a fer ayı uğursuzluğu yoktur"'(ve-lâ safera), demek
Safer ayını uğursuz saymayın, demektir. Araplar, savaşın,
baskınların, intikamın yasaklandığı mübarek harara
aylarından çıkıp da
Ölümün, savaşın, soygun
ve
baskınların yapıldığı Safer ayma girdiklerinde bu durum
onlara çok ağır geliyordu. Bu da, Ca-hiliyette arapların
Safer ayını uğursuz saymalarına sebep olmuştu. İslâm ise
bu inancı yasaklamıştır. Zira vakit; mücerret vakit olması
112
açısından uğursuzluk veya zarar getirmez. Uğursuzluk
veya zarar, insanın bu vakitte yaptığı kötülükten doğmaktadır. Kötü kişi kötülüğü işlemek suretiyle, zamana
da zemine de uğursuzluk getirmektedir, aksi ise doğru
değildir. Peygamberimiz (s.a.v)'in "Cüzzamhdan aslandan
kaçar gibi kaç", ifadesi; aynı hadisin devamı olup bazı
âlimlerin zannettiği gibi ayrı bir hadis değildir. Böylece
hadisin başı ile sonu arasında tam olarak irtibat
kurulmaktadır. Hikmet deryası Rasul-i Ekrem (s.a.v),
sağlıklı insanın Allah Teâlâ'mn takdiriyle kendisini
koruması için, hastalığa sebep olan şeylerden kaçınmasını emrettiği gibi; bulaşıcı hastalığa yakalanan hastanın
da. yine Allah Teâlâ'nın takdiriyle başkalarına hastalığı
bulaştırıp onları da hasta etmemesi için, sağlıklı
insanlarla birlikte olma' sini yasaklamaktadır.
Bu mana, Buharî'nin Sahih inde (Tıb 54 FethuTBarî:
10/243 Hadis No: 5774) ve Müslim'in Sahihinde (Selâm
Bab 33 Şerhu'rrNevevî: 14/215 Hadis No: 2221 ) Ebu
Hureyre (r.a)'den rivayet ettiği şu hadise tam olarak
uygunluk arz etmektedir: Allah Rasûlü (s.a.v) şöyle
buyurmaktadır: "Hastalıklı olan, sakın sağlıklı olanla
beraber olmasın. "Hadisin lafzı Buhari'ye a-ittir. Bu
113
hadiste Rasûlullah (s.a.v), hastalıklı develerin sahibine,
bu
develeri
sağlıklı
develerin
yanma
koymayı
yasaklamaktadır. Bunun sebebi, Allah Teâlâ'mn takdiriyle
meydana gelecek olan bulaşma olayıdır.
Dolayısıyla İslâm, maddî varlıklarda bulaşma olayım
kabul etmektedir. Hatta manevî konularda bile bulaşma
olayı kabul edilmektedir. Peygamber Efendimiz (s.a.v)
buyuruyorlar ki: "Kişi, arkadaşının dini üzerinedir.
Sizden biriniz, kiminle arkadaşlık yaptığına iyi baksın.
"Bu hadisi Ebu Davud (4/259) ve Tirmizî (9/223 Zühd
45);
Ebu
Hureyre'den
rivayet
etmişlerdir.
Yine
Peygamberimiz şöyle buyurmaktadır: "Sadece mü'minle
arkadaşlık yap. Yemeğini de sadece takva sahipleri
yesin."Bn hadisi Ahmed (3/38), Ebu Davud (4/259 Edeb
16), Tirinizî (9/242 Zühd 56), İbn Hıbban (1/383) ve
Hakim
(4/128);
etmişlerdir.
Ebu
Sa-id
el-Hudrî'den
rivayet
Yine Peygamberimiz şöyle buyurmaktadır: "Her doğan
çocuk, fıtrat üzerine doğar. Onu yahudi, nıecusı veya
nasranî yapan ana-babasıdır."Bu hadisi Buharı (3/197
Cenaiz 80) ve Müslim (16/207 Kader 35) rivayet etmiştir.
Bu lafız, Buhari'ye aittir. Yani ana-baba, çocuğunun
114
4. HADĠS: "Hızır ve İlyas (a.s)'ın her yıl
hac mevsiminde Mina'da buluşması hakkındaki
hadis: 21[21] Askalânî
di"yor ki: Bu konuda hiçbir şey sabit
olmamıştır.
5. HADĠS: "Toplanın ve ellerinizi kaldırın,"
dedi. Toplandık ve ellerimizi kaldırdık. Sonra -üç
defa-
şöyle
buyurdu:
"Allahım!..
Kur'ân'm
kaybolmaması için Öğretmenleri bağışla. Dinîn
kaybolmaması için âlimleri aziz eyle."
Uydurmadır.
Aynı
şekilde:
"Allahım!..
22[22]
öğretmenleri
Yahudi, Nasranî ve Mecusilerle birlikte olması sebebiyle
onun Yahudi, Nasranî ve Mecusi olmasına sebep
olmaktadır.
21[21]
bkz. İbn Hacer el-Askalânî, îsahe: 2/118; Sehavî.
Makasıd: s.22; İbnü'd-Deyba': Temyiz: s. 14. Aliyyü'1Kari, Kübra: s. 106; Aclunî, Keşf: 1/49.
22[22]
bkz. Süyûtî, Leâlî: 1/198; AliyyüTKarî, Kübra: s. 107;
Acî Kf 1/49.
115
bağışla, ömürlerini uzun eyle ve kazançlarını
bereketli eyle."
23[23]
hadisi de uydurulmuştur.
Leâlî'de böyle denilmiştir.24[24]
6.
HADĠS:
"Allahım!..
Kur'ânın
kaybolmaması için öğretmenleri bağışla. Dinin
kaybolmaması için âlimleri a-ziz eyle."
Uydurmadır. LeâJî'de böyle denilmiştir.26[26]
7.
HADĠS:
"Allahım!..
25[25]
Öğretmenleri
bağışla. Ömürlerini uzun eyle ve kazançlarım
bereketli eyle."
23[23]
27[27]
Uydurmadır. LeâJî'de böyle
bkz. Süyûtî, Leâlî: 1/198; Aliyyül-Karî, Aclunî, Keş£
1/49.
24[24]
Süyûtî, Leâlî: 1/198-199
25[25]
bkz. Süyûtî, Leâlî: 1/198; Aliyyü'1-Karî, Kühra: s.107;
26[26]
Süyûtî, Leâlî: 1/199. Müellif Aliyyü'1-Karî, bu ve
Aclunî, Keşû 1/49.
bundan sonraki hadisi 5. hadisle birlikte zikretmiştir. Ben
de bu iki hadisi dikkat çekmek için iki ayrı rakamla
bağımsız iki hadis olarak zikrettim.
27[27]
hkz. Süyûtî, Leâlî: 1/198; Aliyyü'1-Karî, Kühra: s.
116
denilmiştir.28[28]
8.
HADĠS:
"Allahım!..
Din
hakkında
bilgisizce konuşmaktan sana sığınırım." Hadis
olarak bulunamamıştır.
9. HADĠS: "Allahım!.. İslâm'ı iki Ömer'den
biriyle destekle." 29[29] Bu lafızla aslı yoktur.30[30]
10. HADĠS: "Dövme ile tedavi, en son
107; Aclunî, Keş£ 1/49.
28[28]
29[29]
Süyûtî, Leâlî: 1/198
bkz. Sehavî, Makasıd: s.87; İbnü'd-Deyba': Temyiz:
s.38; Aliyyü'1-Karî, Kübra: s.132; Aclunî, Keşf: 1/210;
Hut7 ^sne'7-Metalib: s.72,
30[30]
Bunun yerine aynı manadaki şu —hasen- hadis
yeterlidir: "Allahım/.. Şu iki adamdan: Ebu Cehil veya
Ömer b Hat tab'dan hangisi sana daha sevgili ise onunla
islâm'ı aziz eyle." Bu hadisi Ahmed Müsned' inde (2/25),
Tirmizî Cami' inde (Menakıb 17), İbn Sa'd Tahakat'ta,
Beyhakî Delâil'de; Harice b. Abdillah b. Süleyman b. Zcyd
b. Sabit'ten; o Nafi'den; o da Ibn Ömer'den bu lafızla
merfû
olarak
rivayet
MakasıdüTHasene: s.87)
etmiştir.
117
(Sehavî,
el-
tedavidir."
31[31]
İbnü'd-Deyba'ın dediği gibi; bu,
hadis değil, (halk ara-snrda yaygın) bir sözdür.
11. HADĠS: "Allah'ın kitabından bir âyet,
Muham-med ve ehl"i beytinden daha hayırlıdır."
32[32]
Askalânî: Bunu —hadis olarak— görmedim,
demiştir.
12. HADĠS: "Allah, Kitabından başkasının
sahih olmasını murad etmemiştir."
33[33]
Sehavî:
Bunu -hadis olarak— bilmiyorum, demiştir.34[34]
31[31]
bkz. Sehavî, Makasıd: s.5; İbnü'd-Deyba', Temyiz:
32[32]
bkz. Sehavî, Makasıd: s.6; İbnü'd-Deyba': Temyiz:
s.11; Aliyyü'1-Karî, Kübra: s. 100; Aclunî, Keşf: 1/14.
s.11; Aliyyü'1-Karî, Kübra: s.100; Aclunî, Keşf 1/20; Hut,
Esne'b Metalib: s.23. Sehavî, diyor ki: "Bunu -hadis
olarak- görmedim. Benden önce hocam İbn Hacer el-
Askaîânî de aynı ifadeyi kullanmıştır."
33[33]
bkz. Sehavî, Makasıd: s. 15; Îbnü'd-Deyba', Temyiz:
34[34]
Bu, İmam Şafii (r.a)'nin sözüdür. Şafiî'nin talebesi
s. 12 Alıyyul-Karî, Kühra: s.101; Aclunî, Keşf: 1/35.
Müzcnî diyor ki: Şafiî'ye Risale kitabını seksen defa
118
13. HADĠS: "Çocukların sünnetini gizli
tutun. Nikâhı duyurun."
35[35]
Birinci cümlenin aslı yoktur.
Sehavî diyor İd:
14. HADĠS: "Allah dünya semasına inmeyi
murad edince, arşından bizzat iner."
36[36]
Bunu
okudum. Her defasında yeni bir hata burur, "Getir, dur
bakalım. Bunu düzeltelim. Allah, kendi kitabından başka
bir kitabın sahih olmasını murad etmedi", derdi. Bunu
İmam Abdülaziz el-Buharî, İmam Pezdevî'nin. UsulMne
yazdığı Keşfü'l-Esrar adındaki şerhinin başlarında (1/4)
zikretmiş, İbn Abidin de Reddiil'Muhtar haşiyesinde
(1/19) nakletmiştir.
Hatib
Bağdadî,
Mûdıhu
Evhâmil-Cem'
ve't-Tefrik
kitabında (1/6) Müzeni'nin şu sözünü nakletmiştir: "Bir
kitap aslıyla yetmiş defa karşılaştırılsa bile, yine o kitapta
hata bulunur. Ak lalı, kendi kitabından başka bir kitabın
sahih olmasını murad etmemiştir."
35[35]
bkz. Sehavî, Makasıd: s.28; İbnü'd-Deyba': Temyiz:
s. 16; Aliyyü'1-Karî, Kühra: s.lll; Aclunî, Keşf: 1/70; Hut,
Esne'h Metaiib: s.37.
36[36]
bkz. Süyûtî, Zeylü'l-Mevzûat s.2; Sehavî, Makasıd: s.
119
hadis olarak rivayet eden deccaldir.37[37]
15. HADĠS: "Allah Teâlâ buyurdu ki:
Dünyayı tahrip etmek istediğimde önce Beyt'imi
15; İbnü'd-Deyba', Temyiz: s. 12; Aliyyü'1-Karî, Kühra:
s.112; Aclunî, JTe£i? 1/80.
37[37]
Süyûtî'nin ZeylüTMevzûat (s.2'3)'ında ifade edildiği
gibi: Bu sözü hadis olarak rivayet eden kişi, Ebubekir
Muhammed b. Isa et-Tarasûsî'dir. Tarasûsî diyor ki: Bize
Nuaym b. Hammad rivayet etti. O da şöyle dedi: Bize
Cerîr rivayet etti. O Leys'den, o da Bişr'den, o da Enes'den
Allah Rasûlü'nün şöyle buyurduğunu rivayet etti..."
Süyûtî, bunu naklettikten sonra bu rivayete şu tenkidi
yöneltmiştir: "Nuaym b. Hammad, belâlı pek çok
haberleriyle bizi yordu. Onun rivayetlerini ne kadar
savunabiliriz ki!.. Bu hadisi Nuaym'den rivayet eden
Tarasûsî hakkında İbn Adiyy şöyle demiştir: Rivayet ettiği
hadislerin çoğunun mütabii (destekleyicisi) yoktur. O,
hadiste hrrsızkk yapan kimseler arasındadır. Başkası ise
şöyle demiştir: O, deccal bir muhaddistir. Bu hadiste
belâ;
ondan
mı,
yoksa
bilmiyorum."
120
üstadı
Nuaym'den
mi,
tahrip ederim. Sonra dünyayı tahrip ederim." 38[38]
Irakî diyor ki: Bunun aslı yoktur.39[39]
16. HADĠS: 'Ya Muaz!.. Husayb
40[40]
arazisine gelince oradan hızlı geç. Zira orada
huriler vardır."
41[41]
Bu arazi Yemen'dedir. Sehavî
diyor ki: Bunu hadis olarak bilmiyorum.
17.
HADĠS:
"Talebe
alimin
önüne
oturunca, Allah o-na yetmiş rahmet kapısı açar.
38[38]
bkz. Gazzali, İhya: 1/243. Dipnot 1; Aliyyü'1-Karî,
39[39]
Hafız Zeyneddin eHrakî, Tahrîc Ehâdisi'1-İhyâ,
Kübra: S-112; Aclunî, Keşf 1/81.
KitabüT Hacc, Beytullah'm ve Mekke-ı Müşerrefe'nin
Fazileti Babı «*azzali, İhya: 1/243. Dipnot 1)
40[40]
Kamus7 da deniliyor ki: "Husayb -zübeyr vezninde
olup-Yemen'de bir yerdir. Kızları çok güzeldir. Husayb
arazisine
girince
oradan
hızla
geç,
sözü
bu
yer
hakkındadır." (bkz. Firûzâbadî, el-Kamusu'1-Muhît s.95
Il.bsk. Daru'r-Risale, Beyrut 1987 M.)
41[41]
bkz. Sehavî, Makasıd: s.15; İbnü'd-Deyba\ Temyiz: s.
19; Aliyyü'1-Karî, Kübra: s. 113; Aclunî, Keşf: 1/88.
121
Talebe, onun yanından kalktığında annesinden
doğduğu gibi günahsız kalkar. Allah, ona her harfe
karşılık yetmiş şehid sevabı verir, her hadise
karşılık bir senelik ibadet yazar." 42[42] ZeyJ'de: Bu
uydurmadır, denilmiştir.43[43]
18. HADĠS: "Yatsı namazı ile akşam
yemeği
aynı
başlayın."
44[44]
anda
olursa,
önce
yemekten
Irakî diyor ki: Hadis kitaplarında
bu lafızla aslı yoktur.45[45]
42[42]
Devamı şöyledir: "Allah -talebenin okuduğu- her
yaprağa karşılık bir şehir bina eder. Bu şehirlerden her
biri dünyanın on katı kadardır."
43[43]
Süyûtî, ZeylüTMevzûat s.47 (bkz. Aliyyü'1-Karî,
44[44]
bkz. Sehavî, Makasıd: s.38; İbnü'd-Deyba': Temyiz:
Kübra: s.113; Aclunî, Keş£ 1/88.
s.2ü; Aliyyü'1-Karî, Kübra: s.113; Aclunî, Keşf: 1/90; Hut,
EsneT Metalib: s.43.
45[45]
Bunu Irakî Şerhu Süncni't-Tirmızî'de söylemiştir.
(Sehavî,
el-MakasıdüTHasene:
s.38)
Irakî,
Tahricü
Ehâdîsi'l-İhya'd-a Yemek Edepleri bölümünde ise şöyle
122
19. HADĠS: "Kur'ân okuyanın sultana
sığındığını görürsen, bil ki o hırsızdır. Onun
ahmaka sığındığım görürsen, bil ki o gösterişçidir.
Sana: Sen şefaat et de böylece mazlumun cezasını
düşüresin, ya da haksızlığı gideresin, denildiğinde
aldanmaktan sakın. Zira bu İb-lis'in hilesidir.
Günahkâr Kur'an okuyucuları bunu kendilerine
demiştir: "Bu konuda meşhur olan hadis: "Akşam yemeği
hazır olur da namaz için kaamet getirilirse, önce yemek
yiyin", şeklindedir.
Irakî'nin işaret ettiği şu hadis, -yukarıdaki- uydurma
hadise ihtiyaç bırakmamaktadır: Buharı (9/505) ve
Müslim (5/45)'in Enes (r.a)'den rivayetine göre Allah
Rasûlü (s.av) şöyle buyurmaktadır: "Akşam yemeği hazır
olur da namaz için kaamet getirilirse, önce yemek yiyin",
Bu konudaki "Yemek hazır olduğunda namaz yoktur",
hadisi de sahihtir. Bu hadisi Müslim (5/47) Hz. Aişe (r.a)
vasıtasıyla Peygamberimiz (s.a.v)'den rivayet etmiştir. Bu
hadis, nefiy -olumsuz ifade- olup, nehiy (yasaklama)
anlamındadır. Yani hiç kimse arzuladığı yemek hazır
olduğunda namaz kılmasın, demektir.
123
basamak
züdür.46[46]
edindiler."
Bu
söz,
Sevrî'nin
sö-
Yine şu söz de Sevrî'nin sözüdür: "Ben
kızdığını biriyle karşılaşırım da, o bana, Nasıl
sabahladın? derse, kalbim ona karşı yumuşuyor.
Ya
insan
tiritlerini
yediği
ve
yaygılarında
oturduğu kimseye nasıl karşı çıkabilir?.47[47]
Bu
konuda
şu
zayıf
hadis
gelmiştir:
"Allahım!.. Hiçbir fâcirin nimetini bana nasib
etme ki, kalbim ona meyletmesin. "48[48]
46[46]
Sevrî: İmam, muhaddis, müfessir ve fakih Süfyan es-
Sev rîdir. Bu hadisi Ebu Nuaym eHsbehânî Hılyet.ü'lEvliya'da
(6/376-377)
Süfyan
es-Sevrî'nin
hayatını
anlatırken nakletmiş-tir. Asal nüshada bu hadisin
metninde tahrif ve eksiklik olup bu eksiklik Hılye'den
düzeltilmiştir.
47[47]
48[48]
Ebu Nuaym, Hılye: 7/17
Bu hadisi Gazzalî, İhya'da 12/149) Helâl ve Haram
Bcilü-mü'nde sultanlar ve zâlimlerle birlikte olmanın
helâl olduğu durumlar babında zikretmiştir. Onun lafzı şu
124
Denilmiştir ki: Alim kimse arandığında, o
şimdi e" mirin kapısında dır, denilmesi ne kadar
çirkindir!..
20. HADĠS: "Sevgi samimi ise, edep
şartları düşer." 49[49] İbnü'd"Deyba' Hadis değildir,
şekildedir: "Alla-hım!.. Hiçbir facihn nimetini bana nasib
etme
ki,
kalbim
onu
sevmesin."
Irakî'nin
ihya
TnhricTndeki lafzı da bu şekildedir. Irakî diyor ki: "Bu
hadîsi İbn Murdeveyh Tefsir'de Kesir b. Atıyye vasıtasıyla
ismi bilinmeyen meçhul bir râviden rivayet etmiştir.
Bunu
Ebu
Mansur
Deylemî
Müsnedü'TFirdevs'de
Muaz'dan; Ebu Musa el-Medînî Tazyîu'l'Umûri ve'l-
Eyyâm kitabında ehl'i beyt tarikiyle mürsel olarak rivayet
etmiştir. Ha-dişin bütün isnadları zayıftır."
Gazzalî, bu hadisi ikinci defa ihya'da (4/298) Muhabbet,
şevk ve ünsiyet bölümü'nde Muhabbetin Hakikati ve
Sebepleri konusunun sonunda nakletmiştir. Irakî burada
hadisi Deylemî'-den tahric etmiş ve "zayıf ve munkatı' kesintili-
bir
kullanmıştır.
49[49]
senedle
rivayet
etmiştir,"
ifadesini
bkz. Sehavî, Makasıd: s.40; İbnü'd-Dcyba', Temyiz:
125
demiştir.
21. HADĠS: "Bana salavat getirdiğinizde
umumî ifade kullanın."
lafızla görnıdinı.51[51]
50[50]
Sehavî diyor ki: Bu
22. HADĠS: "Gölge bir buçuk iki zira'
s.21; AliyyüTKarî, Kübra: s.116; Aclunî, Keşf 1/116.
50[50]
bkz. Hatib, Tarihu Bağdad: 7/281; 8/105; Sehavî,
Makasıd: s.40; İbnü'd'Deyba', Temyiz: s,21; AIiyyü'l'Karî,
Kübra: s. 116; Aclunî, Keşf. 1/96; Hut, Esne'TMetalıb:
s.45.
51[51]
Sehavî'nin etMakasıdüTHasene'deki (s.40) sözünün
devamı şöyledir: "Bu ifade, "Bana. ve Allah'ın diğer
Peygamberlerine
salavat
getirin.
Zira
Allah
beni
Peygamber gönderdiği gibi, onları da Peygamber olarak
gönderdi." hadisinin manasıdır." Zikri geçen hadisi
Bcyhakî
Şüabü'l-îman'da
(1/148
No:
131)Ebu
Hureyre'den; Hatib Bağdadî Tarihu Bağdadila (7/381)
Enes"'-den şu lafızla rivayet etmişlerdir: "Bana,. Allah'ın
nebilerine ve resullerine salavat getirin. Zira Allah beni
Peygamber gönder-"tgı gibi, onları da Peygamber olarak
gönderdi." Bu, zayıf bir hadistir.
126
arasında olursa öğle namazını kılın." 52[52] Bâtıldır.
23. HADĠS: "Sizden biriniz, bir yazı
yazdığında o yazıya 'Beleğa' yazmasın. Zira o
şeytan ismidir. Sadece 'Allah' yazsın."
Uydurmadır. Leâîî' de böyle denilmiştir.54[54]
53[53]
24. HADĠS: "Sudan sorumlu olduğunda
suda cimrilik yapma."
55[55]
Sehavî: Bunu —hadis
olarak— görmedim, demiştir.
Sivrisinek sizden birinizin tabağına iyice
52[52]
bkz. Sehavî, Makasıd: s.40; İbnü'd-Deyba', Temyiz:
53[53]
bkz. Süyûtî, Leâlr 1/215; Sehavi, Makasıd: s.40;
s.21; Aliyyü'1-Karî, Kübra: s.116; Aclunî, Keşf: 1/101.
İbnü'd-Deyba', Temyiz s.21; Aliyyü'1-Karî, Kübra: s.117;
Acluııi, Keşf. 1/101.
54[54]
55[55]
Süyûtî, Leâlî: 1/215
bkz. Hatib, Tarihu Bağdad: 9/52; Ebu Nuaym, Hıîye:
3/14; Sehavî, Makasıd: s.44; İbnü'd-Deyba1, Temyiz:
s.23; AliyyüT Karî, Kübra: s.117; Aclunî, KeşfllİüZ; Hut,
EsneTMetalıb: s.49.
127
batırın." 56[56] Sahihtir, atın" ifadesi uydurma-
25. HADĠS: düştüğünde onu -yemeğe-Ama
"yemeğe batırın ve sonra dır. 57[57] Mugrib'de böyle
denilmiştir.58[58]
26. HADĠS: Dört şey dört şeye doymaz:
Toprak yağmura, kadın erkeğe, göz bakmaya, âlim
ilme doy^ maz." 59[59]İbnü'l-Cevzî bunu "Mevzuat"
56[56]
Ebu Ubeyd: "Sineğin, hastalığa sebep olduğu gibi
şifaya sebep olması için, onu yemeğe veya içeceğe iyice
batırın. Bu, Allah Teâlâ'nm sineğe ilhamıyla olur", demiş;
Mutamzî de Mugrib'de bunu nakletmiştir. (Biyolojik
incelemelere göre; sinek, yiyecek ve içeceklere toksin
salgıladığı gibi, antitoksin de salgılamaktadır. Çev.)
57[57]
bkz. Mutarrizî, Mugrib: 2/187; Aliyyü'1-Karî, Kübra:
58[58]
Mutamzî, Mugrib: 2/187
s.118; Aclunî, Keşf. 1/108.
59[59]
bkz. İbnü'l-Cevzî, Mevzuat 1/234-236; Zehebi,
Mizan: 1/542; Sehavî, Makasıd: s.47; İbnü'd-Deyba',
Temyiz s.24; Aliyyü'1-Karî, Kübra: s.118; Aclunî, Keşf.
1/116; Hut, Esne't Metalib: s.51.
128
kitabında 60[60] zikretmiştir.61[61]
27.
değildir.
PĠRĠNÇ
HADĠSĠ":
İbnü'd-Deyba'
bu
zikretmiştir.63[63]
62[62]
Sabit
şekilde
28. HADĠS: Denizdeki toprak, karadaki
ahır gibidir. 64[64] Bunun aslı bulunamamıştır.65[65]
29. HADĠS: "Niyetini saf kıl. Toprakta
60[60]
61[61]
İbnü'l-Cevzî, Mevzuat 1/234-236
Hafız Zehebî, Mizanü'l-Î'tidaî'&e (1/542) bu -
uydurma*
hadisi
Huseyn
b.
Ulvan
el-Kelbî'nin
biyografisinde onun tarikiyle nakletmiş, sonra da şöyle
demiştir: "Ben de derim ki: Yalancı da yalana doymaz."
62[62]
Bu hadis, Lam harfinde 252 nolu hadis olarak
gelecek olan; Pirinç adam olsaydı yumuşak huylu olurdu"
şeklindeki hadistir.
63[63]
bkz. Sehavî, Makasıd: s.49; İbnü'd-Deyba, Temyiz:
s.25, 152; Aliyyü'1-Karî, Kübra: s.119; Aclunî, ^a^f 1/126;
Hut, Es-ne'l-Metalik s. 100.
64[64]
65[65]
Bazı kitaplarda "topraktaki ahır gibidir", denilmiştir.
bkz. Aliyyü'1-Karî, Kübra: s.119; Aclunî, Keşf 1/125.
129
uyu."
66[66]
Hadis değildir. İbnü'd-Deyba' bu
şekilde zikretmiştir.67[67]
30. HADĠS: "Bütün dertlerin aslı, insanın
66[66]
bkz. Sehavî, Makasıd: s.47; İbnü'd-Deyba', Temyiz:
s.29; Aliyyü'1-Karî, Kübra: s.122; Aclunî, Keşf: 1/146;
Hut, EsncT Metalik s.58.
67[67]
Yani İbnü'd-Deyba, bu hadisi Temyîzü't-Tayyib
Minel
Ha-bis
Fî'Ma
Yedûru
Alâ
EIsineti'ırNâs
MineTHadis kitabında zikretmiştir. Ancak hadis, kitabın
yayınlanmış baskılarında yoktur. Daha doğrusu ben onu
bu baskılarda bulamadım. Kitabın aslı olan Sehavî'nin elMakasıdü'THasene Fİ Beyan Kesir Mine'i-Ehadîsi'l-
Müştehira Ale'hElsine kitabında (s.61) mevcuttur. (Bu
hadis,
Temyizü't-Tayyib
kitabının
elimizdeki
Daru'1'KütübiTIlmiyye Beyrut 1401/1991 tarihli yeni
baskısının 29. sayfasında 144.nö.lu hadisin sonunda
numarasız olarak yer almaktadır. Muhakkik AbdiUfettah
Ebu Gudde merhumun elindeki nüsha, kitabın sonundaki
bibliyografyadan anlaşılacağı gibi 1347/1942 yılında
yayınlanan Muhammed Ali Subayh baskısıdır. (Çev.)
130
kendi nefsinden hoşnut olmasıdır,"
68[68]
Selef
alimlerinden birinin sözü olup hadis değildir.
İbnü'd-Deyba' bu şekilde zikretmiştir.
31. HADĠS: "Dilsiz sarıktan
sığınırım."70[70]
69[69]
Allah'a
Süyûtî diyor ki: Bunun aslı yoktur.71[71]
32. HADĠS: "Müşteriye yardım edin."
Bu lafızla aslı yoktur.
68[68]
72[72]
bkz. Sehavî, Makasıd: s.62; İbnü'd-Deyba', Temyiz:
s.29; Aliyyü'1-Karî, Kübra: s.122; Aclunî, Keşf: 1/147;
Hut, Esne'}-Metalik s.58.
69[69]
Dilsiz sarık, ucu omuzdan aşağıya sarkıtılmayan
70[70]
bkz. Süyûtî, Hâvi: 1/471; Aliyyü'1-Karî, Kübra: s.123;
71[71]
Süyûtî, bunu el-Hâvî fi'1-Fetâvâ'dz (1/471) ÂH Imran
sarık demektir
Aclunî, Keşf: 1/166.
Sır resi'nin 125. âyeti ile ilgili bir meseleyi zikrederken
ifade etmiştir.
72[72]
bkz. Sehavî, Makasıd: s.68; İbnü'd-Deyba7, Temyiz:
s.32. Aliyyü'1-Karî, Kübra: s.123; Aclunî, Keşf 1/166; Hut,
EsneT Metalib: s.62.
131
"Müşteriye
yardım
olunur,"
sözü
böyledir. Bu hükmü İbnü'd-Deyba' zikretmiştir.
zor
de
33. HADĠS: "İbadetlerin en faziletlisi en
olanıdır."
73[73]
Zerkeşî:
Hadis
olarak
bilinmemektedir, demiştir. İbn Kayyim Şerhli
MenazilısSairin'de: Bunun aslı yoktur, demiştir.
34.
aptaldır."
HADĠS:
74[74]
"Cennet
ehlinin
çoğu,
Bu ha-dişi Bezzar zayıf olarak,
Kurtubî ise sahih kabul ederek rivayet etmiştir.
75[75]
73[73]
Bu hadis "Cennetin en üst makamlarında
bkz. Sehavî, Makasıd: s.69; İbnü'd-Deyba', Temyiz:
s.33; Aliyyü'1-Karî, Kübra: s.123; Aclunî, Keşf: 1/175; Hut,
EsneT Metaîib: s.64.
74[74]
bkz. Münavî, FeyzuTKadir. Sehavî, Makasıd: s.74;
İbnü'd-Deyba', Temyiz: s.34; Aliyyü'1-Karî, Kübra: s.125;
Aclunî, Keşf 1/186; Hut, EsneıMetalib: s.66.
75[75]
Müellif Aliyyü'1-Karî, el-Mevzıtatü'l-Kübrâfa (s. 126)
şöyle demiştir: "Kurtubî, Tezkirede bu hadisin sahih
olduğunu belirtmiştir. Halbuki böyle değildir. Bilakis İbn
Adiyy bu hadis hakkında: Münkerdir, demektedir."
132
olanlar, akü sahipleridir", ilâvesiyle rivayet edil'mistir. Bu ilâvenin aslı yoktur.
kendi
Hadisin metninde geçen "Bülh" kelimesi,
ha"
linde
olan
anlamındaki
"ebleh"
kelimesinin çoğuludur. "Ebleh" ise, kötülüğün
farkında olmayan ve her şeyi iyi zanneden
kimsedir.
Sehl et'Tüsterî, böylelerini kalpleri coşkuyla
dolu ve daima Allah ile meşgul olan kimseler
olarak açıklamıştır. Yine denilmiştir ki: Ebleh,
dünya hakkında bilgisiz olup dininde derin
anlayış sahibi olan kimsedir. Makasıd' da şöyle
denilmiştir: Böyleleri dünya işlerinde bilgisiz
olanlardır.76[76]
35. HADĠS: "Abdest suyuna değer verin."
76[76]
Müellifin, elMevzûatüTKübra'dd. (s. 127) ifade ettiği
gibi; Hadiste geçen ebleh (aptal) kelimesi, "geri zekâlı"
anlamında kullanılmamıştır.
133
İbn Teymiyye: Uydurmadır, demiş, Zejtf'de
77[77]
78[78]
ise, Onun dediği gibidir, denilmiştir.
36. HADĠS: "Yaratılmışların dilleri Hakkın
kalemleridir.
79[79]
Aslı yoktur. Bu hükmü İbnü'd-
Deyba' zikretmiştir.
37.
HADĠS:
(güvence) geçerlidir."
"Kölenin
80[80]
verdiği
İbnü'l- Hümam
Bunun aslı bilinmemektedir, demiştir.82[82]
77[77]
eman
81[81]:
bkz. Süyûtî, ZeyliiTMevzûat s.203; AliyyivTKarî,
Kiibra: s.127; Aclunî, Keşf: 1/197.
78[78]
79[79]
Süyûtî, ZeyliiTMevzûat s.203
bkz. Sehavî, Makasıd: s.84; İbnü'd-Deyba',. Temyiz:
s.37. AHyyüTKarî, Kübrn: s.132; Aclunî, Keşf: 1/205;
Hut, Esne'l-Metalib: s.70.
80[80]
bkz. İbnü'l-Hümam, Fcthu'1-Kadh; 4/302; Aliyyü'1-
Karî, Kiibra: s. 134.
81[81]
82[82]
İbnü'l-Hümam, Fethu'l-Kadîr, Kitabu's-Siyer: 4/302
Yani Peygamberimiz (s.av)'den senediyle nakledilen
bu lafıza bir hadis bilinmemektedir, demektir. Ancak bu
söz Hz. Ömer (r.a)'in sözüdür. Bunu Abdürrezzak
Musannefin.de (5/222) Hz. Ömer (r.a)'in sözü olarak
134
38.
HADĠS:
delillerle)
hüküm
"Ben,
vermekle
zahirle
Gönülleri bilen ise Allah'tır."83[83]
Irakî
ve
başka
(görünen
emr
âlimler,
olundum.
bunun
olmadığım kesin olarak ifade etmişlerdir.84[84]
rivayet
etmiştir.
kitabında
(3/396)
Yine
Hz.
Hafız
Ömer
Zeylaî,
(r.a)'in
aslı
Nasbu'r-Râye
sözü
olarak
nakletnıiştir. (Said b. Mansûr, Sünen: 2/3 Hadis No: 250251; Beyhakî, Sünen: 9/94)
83[83]
bkz. Sehavî, Makasıd: s.91; İbnü'd-Deyba', Temyiz:
s.40; Aliyyü'1-Karî, Kiibra: s.134; Aclunî, Keşf 1/192-193;
Hut, Bs-ne'l'Metalib: s.73.
84[84]
Bu söz, İbnü'l-Arabî'nin Ahkâmü'l-Kur'aninda
(1/143) sehven hadis olarak ifade edilmiştir. Talebesi
Kadı İvaz, TerübüT Medarik kitabında (1/101 Fas baskısı)
ona uyarak şöyle demiştir: beşerin iç âlem hakkında
vereceği
hükmün,
Allah'ın
hüküm
ve
hikmetini
değiştirmesi imkânsızdır. Zira Peygamberimiz (s.av) şöyle
buyurmuştur: "Biz Peygamberler topluluğu sadece zahir
— görünen deliller- ile hükmederiz. Gönülleri bilen ise
Allahtır." Bir başka rivayette iç alemi bilen Allah'tır,
135
denilmiştir. Bir rivayette ise "Bana zahirle (görünen
delillerle) hükmetmem emredildi. Gönülleri bilen ise
Allah'tır", denilmiştir." Kadı lyaz'm sözü burada sona
ermektedir.
Bu ifade ise bazı âlimlerin dikkat çektiği gibi, hiç
kuşkusuz yanlış bir ifadedir. Bu rivayetler asılsızdır.
Mizzî, Ibn Kesir, Zerkeşî, İbnü'l-Mülakkm, Irakî ve
Sehavî gibi dahi hadis hafızları ve başkaları: Bu hadisler
ne meşhur hadis kitaplarında, ne de yaygın hadis
cüzlerinde bulunmaktadır, demişlerdir. Burada dikkat
çekilmesi gerekli bir husus da şudur: Sehavî, el'
Makasıdü'î-Hasene' de (s.91) bu hadisin hükmünü
açıklarken yaptığı bir nakilde hata etmiş, ondan sonra
gelen müellif AliyyüTKarî ehMevzûatü'l-Kübra'Aa ve
Aclûnî Keşfü'l-Hafa'da (1/192-193) Sehavî'ye uyarak şöyle
demişlerdir: "Nevevî, Sahihi Müslim Serhih.de; '''Ben
insanların kalbini açıp bakmakla, göğüslerini yarmakla
emrolunmadıın", hadisini şerh ederken aynen şöyle
demiştir: "Bunun anlamı şudur: "Ben, zahirle (görünen
delillerle) hüküm vermekle emrolundum. Gönülleri bilen
ise Allah'tır. Nitekim Peygamberimiz (s.a.v) de böyle
buyurmuştur." Ncvevî'don nakledilen söz burada son
136
ermektedir. Bu nakli ilk yapan Sehavî, Nevevî'nin
ifadesini tam nakletme-miş, hata ve yanlışlık buradan
kaynaklanmıştır. "Nevevî'nin Sahihi Müslim Şerhi' ndeki
(Kitabü'z-Zekât, Müellefe-i kulüba zekât verilmesi babı:
7/163) ifadesini aynen nakledelim. Nevevî (r.a) şöyle
diyor: "Bu hadisin anlamı şudur: Ben, zahirle -görünen
delillerle- hüküm vermekle emrolundum. Gönülleri bilen
ise Allah'tır. Nitekim Peygamberimiz (s.a.v) de böyle buyurmuştur: ''Onlar bunu söylediklerinde -başkalarının
hakkı müstesna— kanlarını ve mallarını benden korumuş
olurlar. Hesaplan ise Allah'a, aittir." Yine bir başka
hadiste şu ifade yer almaktadır: "Kalbini yarsaydm yal."
Nevevî'nin
bu
ifadesinde;
(Ben,
zahirle
-görünen
delillerle-hüküm vermekle emrolundum...) cümlesi, Allah
Rasûlü (s.a.v)' ne nisbet edilmemiştir. Sadece ele alman
hadis, Allah Rasûlü (s.a.v)'ne nisbet edilmeyen bu
ifadeyle açıklanmıştır. Bu hata, Nevevî'nin ifadesine
süratle bakıp da (Nitekim Peygamberimiz de böyle
buyrırmuştur) ifadesini; sonrasıyla değil de, öncesi ile
ilişkili saymaktan kaynaklanmıştır.
(Zahirle —görünen delille— hüküm verme hakkındaki
bazı sahih hadisler)
137
Hadis
olmayan
bu
söz
yerine;
Buharî'nin
KitabüTMegazî'de Ali b Ebî Talib ve Halid b. Velid'in
Veda Haccmdan önce Yemen'e gönderilmeleri babında
{Fethu'1-Barî: 8/53"54); ve Müslim'in az önce adı geçen
konuda (7/163) naklettikleri şu hadis yeterlidir: Ebu Said
el-Hudrî (r.a) anlatıyor: Münafıklıkla nitelenen biri Allah
Rasûlü (s.av)'ne:
- Allah'dan kork, dedi. Bunun üzerine Halid b. Velid:
- Ya Rasûlallah!.. Bunun boynunu vurayım mı? dedi.
Peygamberimiz (s.av):
- Hayır, Belki de o namaz kılan biridir, diye cevap verdi.
Halid:
- Nice namaz kılan -münafık- lar var ki, kalbinde olmayan
şeyi
dilleriyle
söylüyorlar,
dedi.
Bunun
üzerine
Peygamberimiz (s.a.v) şöyle buyurdu: "Ben insanların
kalbini
açıp
emrolunmadım."
bakmakla,
göğüslerini
yarmakla
Şevkânî, frşadü'l-Fuhûl'de (s.255) (Delillerin birbirlerine
denk gelmesi ve Tercih) bahsinde diyor ki: "Biz zahirle görünen delille— hükmederiz, hadisinin aslı yoktur ama
manası doğrudur. Hz. Abbas (r.a) Peygamberimiz
(s.a.v)'e, Bedr'e zorlama sonucu katıldığını söylediğinde;
138
39.
HADĠS:
"Yemekte
lokmayı
küçültmekle ve iyice çiğnemekle emrolunduk."
85[85]
Nevevî: Sahih değildir, 86[86] demiştir.
Peygamberimiz (s.a.v)'in ona: "Dış görünüşün bizim
aleyhimize
idi",
duyduklarımla
demesi;
bir
hükmederim",
başka
hadiste:
buyurması
gibi
"Ben
bazı
hadislerde bu mana ifade edilmektedir.
85[85]
bkz. Sehavî, Makasıd: s.94; İbnü'd'Deyba', Temyiz:
s.40; Aliyyü'1-Karî, Kübra: s.136; Hut, Esne'bMetahb:
s.74.
86[86]
Yani bu hadis bâtıldır, kesinlikle sahih diye
nitelendirilemez, demektir. Hadis hakkında "Lâ Yesbütü"
(sabit değildir) denildiğinde de böyledir. Mukaddimede
üstadımız
Kevserî'nin
Intikadü'l-Muğnî
ani'1-Hıfz
veTKitah eserine yazdığı mukaddimedeki şu ifadesi
geçmişti: "Uyarı: Tenkit müellifi -İbnüT Hinımat- diyor
ki: Fikhî hükümlerle ilgili hadisleri derleyen Buharı ve
diğer âlimler; "Lem yasıhh" (sahih değildir) ifadesiyle
ıstılahı manasıyla sahih değildir, demek istemişlerdir. Uy
durma ve zayıf hadisler hakkında eser yazanlar ise "hem
yasıhh" (sahih değildir) ve "Lâ yeshütü" (sabit değildir)
139
40. HADĠS: "Ben araplarm en fasüı
konuşanıyım. Şu kadar var ki, ben Kureyş'liyim."
87[87]
Süyûtî: Ne bunu tahric eden bir kimse, ne de
senedi bilinmektedir, demiştir.
41.
HADĠS:
konuşanların
konuşanıyım."
"Ben
harfiyle
Arapların—
-yani
88[88]
dad
en
fasih
Ibn Kesir ve Ibn Cezerî'nin
dediği gibi! manası doğrudur, aslı yoktur.
42. HADĠS: "Peygamberler lider, Fakihler
efendidirler.
Onlarla
oturmak
ziyadedir."
Hulâsa'd-a. 89[89] belirtildiği gibi, uydurmadır.
ifadesiyle umumî manayı murad etmektedirler. Birinci
ifadeden hadisin hasen veya zayıf olmaması gerekmez,
ikinci ifadeden hadisin bâtıl olduğu anlaşıhr."
87[87]
88[88]
bkz. Aliyyü'1-Karî, Kübra: s.137; Aclunî, Keşf: 1/132.
bkz. Sehavi, Makasıd: s.95; İbnü'd-Deyba', Temyiz:
s.41; Aliyyü'1-Karî, Kühra: s.136; Aclunî, Keşf: 1/132; Hut,
Esne'î-Metalik a.93.
89[89]
Yani bunu tahkik ehli İmam Huseyn b. Abdillah
et'Tıybî, eJ-Hıüâaa fî Ma'rifetiTHadis adlı kitabında,
140
İmam
Saganî'nin
ed-DüiTu'î-Müîtekat
fi
Tebyîni'l-
Galat~kitrabm6.Q.T\ nakletmiştir. (AbdÜLfettah Ebu
Gudde diyor ki:) Abdullah b. Mesud'un şöyle dediği
rivayet edilmiştir: "Müttekîler efendi. Fakihler liderdirler.
Onlarla
oturmak
ziyadedir."
Bunu
Taberanî
el-
Mu'cemü'1-Kebir'dc rivayet etmiştir. Ravileri güvenilir
kimselerdir. (Heysemî, Mecmeıiz-Zevâid 1/125; Ebu
Nuaym, Hılye 1/134) İbn Cezerî, Kita-bül'Kussas ve
Müzeklanride (s.44) yukarıdaki sözü, İbn Mesud'a ait
uzun bir vaaz metni içerisinde Taberanî ve Ebu Nuavm'm
rivayeti gibi rivayet etmiştir. Bu hadis, metnin son
cümlesidir. Bu son derece nefis, doğru bir sözdür. Zira o
şöyle
demektedir:
''Müttekîler
efendidirler.
"Yani
takvaları sebebiyle onların şerefi ve yükseklikleri vardır.
"Fakihler liderdirler."'Yani Allah'ın dinini açıklama
konusunda
onlara
kendilerine
uyulan
kimselerdir.
Onlarla yanı müttekî fakihler]e oturmak, fakîh olmayıp
sadece müttekî olanlarla oturmaktan daha faziletlidir.
Zira i-limieri, haram ve helâli bilmelerinden istifade
edilmesi sebebiyle, müttekî fakihlerin sohbetinde daha
fazla hayır vardır. Dolayısıyla müttekî fakihlerle beraber
olmak daha faydalı ve daha kazançlıdır.
141
43. HADĠS: "Gerçeği itiraf eden insaflı
davranmıştır."
90[90]
Sehavî: -Hadis olarak- Bu
şekilde bilmiyorum, demiştir.91[91]
44. HADĠS: "Söz günıüşse, sükût altındır."
Belki de İbn Mes'udun bu sözü, burada zikredilen hadisin
aslı olup; ravilerden biri, bu sözün bazı kelimelerini kendi
anlayışına göre değiştirip bu sözü merfû hadis olarak
nakletmiş, böyle-ce hem manayı bozmuş, hem de
Peygamberimiz (s.a.v)'in söylemediği bir şeyi O'na nisbet
etmiş olabilir!..
90[90]
bkz. Sehavî, Makasıd: s. 102; İbnü'd-Deyba', Temyiz:
s.42; Aliyyü'1-Karî, Kübra: s.140; Aclunî, KeşûV'LAZ;
Hut, Esne'l-Metalib: s.95.
91[91]
Sohavî'nin sözünün devamı şu şekildedir: "Fakat
Ahmed ve Hakim Müstedrek' inde el'Esved b. Seri'
(r.a)'den şu hadisi nvayet etmişlerdir: Hz. Peygamber
(s.a.v)'e esir bir bedevi getirildi. Bedevi: Ben Allah'a tevbe
ediyorum. Muhammed'e yöneltiyorum, dedi. Bunun
üzerine Peygamberimiz (s.a.v): "Hakkın ehlini bildi",
buyurdu.
142
92[92]
Süleyman aleyhiaselâm'm sözü veya Hz.
Lokman'm oğluna nasihatlerinden biridir. Bunu
İbnü'd-Deyba' zikretmiştir.
45. HADĠS: "Âlimler Allah'ın velî kulları
değilse, Allah'ın velî kulu yoktur."
93[93]
Hadis
değil, bilakis İmam Ebu Hanife (r.a) ve İmam
Şafiî (r.a)'nin sözüdür.
46. HADĠS: "Allah, her mü'minden her
münafıka buğzetme, her münafıktan da her
mü'mine buğzetme, sözü aldı."
bulunamamıştır.
92[92]
94[94]
Hadis olarak
bkz. Sehavî. Makasıd: s.132; İbnü'd-Deyba', Temyiz:
s.55; Aliyyü'1-Karî, Kübra: s.152; Aclunî, Keşf: 1/304;
Hut, Esne'l-Metalib: s.92.
93[93]
bkz. İbn Kesir, Bidaye: 13/100; Sehavî, Makasıd:
s.132; İbnü'd-Deyba', Temyiz s.55; Aliyyü'1-Karî, Kübra:
s.153; Hut, Esne'l-Metalıb: s.92. Not: İlk dört kitapta
hadis (İn lero tekün..) şeklinde, son kitapta ise (İn lenı
yekûn..) şeklindedir. (Çev.)
94[94]
bkz. Aliyyül-Karî, Kübra: s.145; Aclunî, Keşf: 1/273.
143
47. HADĠS: "Allah, nağmeli duayı kabul
etmez." 95[95] Aslı bilinmemektedir.
48. HADĠS: "Allah, akh yarattığında ona:
Öne geç dedi, o da öne geçti. Geri kal dedi, O da
geri kaldı. Sonra şöyle buyurdu: İzzetime ve
celâlime yemin olsun ki, Ey akü!. Senden daha
şerefli bir yaratık yaratmadım. Seninle verir,
seninle alırım." 96[96] Alimler: Bu yalandır, ittifakla
uydurmadır,
dediler.
denilmiştir.97[97]
Makasıd'
da
böyle
49. HADĠS: "Allah, zenginlerin yemeğinin
95[95]
96[96]
bkz. Aliyyül-Karî, Kübra: s.144; Aclunî, Keşf: 1/288.
bkz. Sehavî, Makasıd: s.118; İbnü'd-Deyba', Temyiz
s.49; Aliyyü'1-Karî, Kübra: s.143; Acluni, Kcşf:\i21ü; Hut,
Esne'l-Metalib: s.8Ü
97[97]
Hafız
Irakî,
et-TahıicüTKebir
lrEhadisi'1-İhya
kitabında ou uydurma hadisin tariklerini geniş bir şekilde
açıklamış, Al-lâme Zebîdî de İhya Şerhihde (1/453-455)
ondan nakletmiştir.
144
tadını fakirlerin yemeğine nakletmiş tir."
Süyûtî: Bu uydurmadır, demiştir.
98[98]
50. HADĠS: "Allah, Beytullah'a her yıl altı
yüz bin kişinin haccedeceğini vaad etti. Eğer sayı
eksik kalırsa Allah, bunları meleklerle tamamlar.
Kabe,
mahşerde
gerdeğe
giren
gelin
gibi
yaratılacak, Beytullah'ı hacceden herkes onun
eteklerine sarılacak, Beytullah Cennete girip de
hacılar da onunla birlikte Cennete girinceye kadar
onun etrafında tavaf edeceklerdir."
Bunun aslını bulamadım, demiştir.
51.
98[98]
HADĠS:
"Allah,
işsiz
99[99]
Irakî:
adamdan
bkz. Sehavî, Makasıd: s.119; İbnü'd-Deyba', Temyiz:
s.49. ^Bu iki eserde de şöyle denilmiştir: İbn Hacer
bunun uydurma olduğuna hükmetmiştir. Çev.) Aliyyü'1Karî, Kübra: s.145; Alî, Keşf 1/278; Hut, Esne'l-Metal/b:
s.78.
99[99]
bkz. Gazzalî, İhya: 1/241 Dipnot 3; Aliyyü'1-Karî,
Kübra: s.145; Aclunî, Keşf: 1/278.
145
hoşlanmaz."
100[100]
demiştir.101[101]
100[100]
Zerkeşî: Bunu bulamadım,
bkz. Sehavî, Makasıd: s.121; İbnü'd-Deyba\
Temyiz: s.53: Aliyyü'1-Karî, Kübra: s. 146; Aclunî, Keşf:
1/291; Hut, Esne'h Metalib: s.84,
101[101]
Halk arasında meşhur olan söz, "Allah, işsiz kuldan
pek
çok
hoşlanmaz", şeklindedir. Bu manada sahabe sözü olarak
ifade
nakledilmiştir.
Hafız
Sehavî,
eî-
MakasıdüTHasene'&v (s.126) diyor ki: Said b. Mansur,
Sünenindi İbn Mes'ud'un bu sözünü şöyle rivayet
etmektedir: "Ben ne dünya işinde ne de a' hiretişinde boş
olan adamdan hoşlanmam." Zemahşcrî, Tls/sirinde
İnşirah Suresi'ndc Hz. Ömer (r.a)in şu sözünü rivayet
etmektedir: "Ben sizden birinin ne dünya işinde, ne de
ahiret işinde boş olmasından hoşlanmam. " Beyhakî,
Şüab'de Urve b. Zübeyr tarikiyle şu rivayeti nakletmektedir: Urve b. Zübeyr'e: Bu âlemde en kötü şey
nedir? denildi. Urve: İşsizlik, diye cevap verdi. Bu
uydurma
hadiste
geçen
"Alem"kelimesi
Aclûnî'nin
Keşfü'l'Hafa'&a. harekelediği gibi lâm harfinin feth asıyla
dır.
146
52.
HADĠS:
"Toprak,
sünnetsizin
idrarından dolayı kırk gün necis ohır."
Senedinde
102[102]
hadis
uydurmacısı
Davud
102[102]
103[103]
bkz. Zehebî, Mizan: 2/8; İbn Hacer, Lisan: 2/417-;
Süyûtî, ZeylüTMevzûat: s.97; Aliyyü'1-Karî, Kübra: s.140;
Aclûnî, Keşf 1/223.
103[103]
Bu hadis uydurmacısının adı Davud b. Süleyman
el-Cürcanîdir. Hadiste geçen (el'Aklef); Sünnet olmayan
kişi demektir. Kitabın asıl nüshasında ve müellifin
ebMevzûatü'î--ffüörasmda
ve
Aclûnî'nin
KeşfüTHafa'smda (1/223) bu hadiste; (el-Aklef) kelimesi
(el-Eb'ar) şeklinde zikredilmiştir ki bu kelimede tahrif
yapılmıştır. Doğrusu, Süyûtî'nin ZeylüTMev ^ûa^înda
(s.97) olduğu gibi ve benim yukarıda yazdığım şekildedir.
Bu uydurma hadisin devamı, Zehebî'nin Mizanü'lrtidal'du (2/8) ve İbn Hacer'in LısaniVbMizand^ (2/417)
adı geçen yalancı (Davud b. Süleymancın biyografisinde
şu şekilde yer almaktadır: ''Çocuklarınızı yedinci günde
sünnet ettirin. Zr ra bu, daha nezihtir ve derinin daha
çabuk iyileşmesini sağlar, toprak, sünnetsizin idrarından
dolayı kırk gün necis olur."
147
bulunmaktadır.
53.
HADĠS:
"Cennet
ehli,
Cennette
âlimlere muhtaç olurlar. Zira onlar her Cuma
Allah'ı ziyaret ederler. Ce-nab-ı Hak:
-Benden dilediğinizi temenni edin, buyurur.
Cennet ehli bunun üzerine âlimlere yönelirler:
-Biz, Rabbimizden ne temenni edelim?
derler. Alimler de:
-Şöyle şöyle... temenni edin, derler."
Mizan'
da
bunun
edilmiştir.105[105]
uydurma
olduğu
104[104]
ifade
54. HADĠS: "İman hem söz hem de
ameldir, artar ve eksilir" veya 'İman hem artmaz
104[104]
bkz.
Canıiu'sSagîr
Zehebî,
(Fer
Afisan-
3/436;
zu'1-Kadir.
Süyûtî,
2/437)
eJ-
Fettenî,
Tezkiretü'1'Mevzûât; s. 18; Achınî, -ffe^f 1/263; Hut,
Esne 1'-Metalib: s.77.
105[105]
Hafız Zehebî, bunu Mizanü'l-İ'tidal'&a. (3/436)
yalancılardan biri olan (Mücaşi' b. Amr)'m biyografisinde
zikretmek-tedir.
148
ve eksilmez."
106[106]
değildir, demiştir.
Firûz-âbadî: Hiçbiri sahih
55. HADĠS: "Bilâl, ezanda (şîn) harfini
(sin) olarak değiştiriyordu."
107[107]
Bunun aslı
yoktur.
56. HADĠS: 'Terle gök arasında bulunan ve
kendisine Velhân adı verilen Şeytan'm yanında
Adem o-ğullarınm sekiz katı kadar askeri vardır.
Onun aynı zamanda Hanzeb denilen bir halifesi
vardır." 108[108] Ibn Cevzi: Uydurmadır, demiştir.
57. HADĠS: "Âlim ve talebesi bir kasabaya
uğradıklarında;
106[106]
Allah
Teâlâ
kasabanın
bkz. Aliyyü'1-Karî, Kühra: s.142; Aclunî, Keşf:
1/22,259.
107[107]
bu
bkz. Sehavî, Makasıd:
s.113;
İbnü'd-Deyba',
Temyiz; s.46; Aliyyü'1-Karî, Kübra: s. 140; Aclunî, Keşf:
1/263; Hut, Esne'l-Metalib: s.86.
108[108]
bkz. Sehavî, Makasıd: s. 112; İbnü'd-Deyba',
Temyiz: s.142; Aliyyü'1-Karî, Kübra: s.142; Aclunî, Keşf
1/265; Hut, EsneT Metalib: s.86.
149
mezarlığından kırk gün azabı kaldırır/'
109[109]
Hafız Celâl 110[110]: Bunun aslı yoktur, demiştir.
58. HADĠS: "Bir kulun övgüsü doğu ile
batı arasında yayılır da, Allah nezdinde sinek
kanadı kadar ağırlığı olmayabilir."
111[111]
İhya'da
bu şekildedir. Irakî ise: Bu şekilde bulamadım,
demiştir.
Buharı ve Müslim'in Sahih lerinde Ebu
Hureyre
rr
vay
etiyle
şu
sahih
hadis
bulunmaktadır: "Kıyamet günü iri yapılı, şişman
adam gelir. Halbuki Allah nez~ dinde sinek
kanadı kadar ağırlığı yoktur. "112[112]
bkz. Sehavî, Makasıd: s.113; İbnü'd-Deyba',
109[109]
Temyiz: s.46; Aliyyü'1-Karî, Kübra: s.142; Aclunî, Keşf
1/256.
110[110]
111[111]
112[112]
Bu sözün sahibi Celâleddin Süyûti'dir.
bkz. AliyyüTKarî, Kübra: s.142; Aclunî, Keşi 1/256.
Bu badis, Sahih-iBuharî'&e (Fethul-Barî: 8/324)
Kehf Suresi Tefsiri'nde (Bab 6); Sahih-i Müslim'de
(Ncvevî: 17/129; Münafikîn 18) Sıfatül-Kıyame kitabının
150
59. HADĠS: "Kısa boylu hanımın boyu
uzayabilir."
113[113]
Yani kısa boylu hanım uzun
boylu çocuk dünyaya getirebilir. Kamus sahibi
diyor ki: Bu bir atasözü olup Cevhe-rî'nin
zannettiği gibi hadis değildir.
60. HADĠS: "Sizler, kendilerine amel
ilham edilen bir zamandasınız. Öyle bir toplum
gelecek ki onlara tartışma ilham edilecek."
İhya'
da
zikredilmiştir.
bulamadım, demiştir.116[116]
115[115]
Irakî:
114[114]
Bunu
61. HADĠS: "İbrahim Halü ve Ebu Bekir
başındadır.
113[113]
bkz. Sehavî, Aliyyü'l'Karî, Kübra: s.142; Aclunî,
114[114]
(Yani siz ashabım, bugün İslâm'ı yaşayan bir
Keş£ 1/265.
topluluksunuz. Gelecekte ise tartışmacı bir toplum ortaya
çıkacaktır, anlamındadır. Çev.)
115[115]
bkz. Gazzalî, İhya: 1/41; Aliyyü'I-Karî, Kübra: s.148;
116[116]
bkz. Gazzalî, İhya: 1/41 Dip Not No: 3.
Aclunî, Kcşf: 1/294.
151
Sıddık'ın Cennette sakah vardır."
117[117]
Sahih
değildir. Musa ve Harun (a.s) hakkında söylenen
hadis de böyledir.118[118]
62. HADĠS: "Allah'ın Ölüleri taşıyan
melekleri vardır."
119[119]
Sehavî: Bunu -hadis
olarak- görmedim, demiştir.
63. HADĠS: "Allah'ın bir meleği vardır ki,
iki kaşının arası beş yüz yıllık mesafedir."
117[117]
120[120]
bkz. Sehavî, Makasıd: s. 116; İbnü'd-Deyba',
Temyiz: s.48; Aliyyü'I-Karî, Kübra: s.143; Aclunî, Keşf
1/271; Hut, Esne'l-Metalib: s.88.
118[118]
Yani
bu
Peygamberlerin
Cennette
sakalları
olacağına dair söylenen hadis de sahih değildir. (Sehavî,
etMakasıdii'l-Hasene: s.116; Süyûtî, el-Hâvîli'1-Fetâvâ:
2/569-570)
119[119]
bkz. Sehavî, Makasıd: s. 127; İbnü'd-Deyba',
Temyiz: s.54; AHyyü'1-Karî, Kübra: s.148; Aclunî, Keşf
1/293; Hut, Esnel-Metalib: s.89.
120[120]
bkz. Aliyyü'1-Karî, Kübra: s. 148; Aclûnî, Keşf:
1/294.
152
Bunun aslı bulunamamrştır.121[121]
64.
sümükten
121[121]
HADĠS:
"Mescid,
ezilip
-yere
büzülür."
atılan122[122]
Aclûnî'nin Keşfii'1-Hafa kitabında (1/294) bu hadis
metninde "İki gözünün kılları arasında" ifadesi yer
almaktadır. Bu ifade, tahriftir.
122[122]
Hadisin
devamı:
"...derinin
ateşte
kızarıp
hüzüldüğü gibi" şeklindedir. Bu hadisi Gazzalî Ihya'&a
Akaid Esasları kitabının ikinci faslının sonlarında
zikretmiş, Iraki: "Onun aslını bulamadım", demiştir.
(Ebu Gudde diyor ki:) Bu söz, Ebu Hüreyre'nin sözüdür.
Bunu İbn Ebî Şeybe Musannef de (2/366) Kitabu'sSalat'ta "Mescide tükürmek günahtır, görüşünde olanlar"
babında şöyle rivayet etmektedir: Bize Vekî' nakletti:
Dedi ki: Bize Mis'ar, Yezid b. Münkız'den; Ebu
Hüreyre'nin şöyle söylediğini nakletti: "Mescid, -yere
atılan- sümükten dolayı derinin ateşte kızarıp hüzüldüğü
gibi, ezilip büzülür." lbı\ Ebî Şeybe, daha sonra aynı sözü
bir başka tarikle naklet mistir.
Yine aynı sözü Abdürrezzak Musannef inde Mescide
sümük atma babında (1/433); Said b. Mansur Süneriin&e
153
ve Buharı Tarih'in&e rivayet etmiştir.
Hadiste
geçen
anlamındadır.
(Yenzevî)
Gazzalî
kelimesi
ihya'da
"ezilip
bunun,
büzülür"
dinleyicinin
kalbinde tesirinin daha fazla olması için istiare ve sembol
niteliğinde olduğunu açıklamakta ve şöyle demektedir:
"Zira mescidin sümükten dolayı ezilip bir zülmediğini
görmektesin. Bunun anlamı şudur: Mescidin ruhu ta'zimc
layıktır. Mescide sümük atılması ise onu küçümsemek
demektir. Ateşin deri ile temas etmesi ne kadar birbirine
zıt ise; bu durum da mescidin değerine o kadar terstir."
Müslim'in
naklettiğine
Sahihinde
göre;
Allah
(5/40)
Rasûlü
Ebu
Hüreyre'den
(s.a.v),
mescidin
kıblesinde bir sümük görmüş ve cemaate yönelerek şöyle
buyurmuştu: "Size ne oluyor ki, Rab' binizin huzuruna
yöneliyorsunuz ve önünüze tükürüp sümkü~ rüyorsunuz.
Sizden
biriniz,
sümkürülmesinden
tükürmek
zorunda
huzurunda
hoşlanır
kalırsa
mı?
soluna
yüzüne
Biriniz
karşı
-mescide-
ayağının
altına
tükürsün. Bu imkânı bulamazsa şöyle yapsın. "Hadis
ravisi Kasım b. Mihran, bu durumu elbisesini kenarına
tükürüp oğuşturarak tarif etti.
154
Bulunamamıştır.123[123]
65. HADĠS: "Size en az verilen şey, yakîn
ve sabır a-zîmetidir. Kime bu iki hususta nasib
verilmişse gece namazı ve gündüz orucundan
kaçırdığı şeye aldırış etmesin."
124[124]
Gazzalî
bunu İhya'da zikretmiş, Irakî ise şöyle demiştir:
Bunun aslını görmedim, ibn Abdi'1-Berr, Muaz
hadisi olarak şunu rivayet etmiştir: "Allah yakînden daha az bir şey indirmemiştir."
66. HADĠS: "Kulun her sözünde istisna
etmesi -yani inşaallah demesi—, onun imanının
kâmil
123[123]
olduğunun
bkz.
İbn
Ebî
alâmetidir."
Şeybe,
Musannef:
125[125]
2/366;
Abdürrezzak, Musannef. 1/433; Gazzalî, İhya: 1/102;
Aliyyü'1-Karî, Kübra: s.295; Aclûnî, Keşf 1/252.
124[124]
bkz. Gazzalî, İhya: 1/72; Zehebî, Mizan: 4/134;
Süyûtî, Leâli: 1/42; Sehavî, Makasıd: s.148; Aliyyü'1-Karî,
Kübra: s.148; Aclûnî, Keşf 1/252.
125[125]
bkz. Zehebî, Mizan: 4/134; Süyûtî, Leâli: 1/42;
Aliyyü'l-Karî, Kübra: s. 150; Aclûnî, Keşf 1/295.
155
Münkerdir.126[126]
67. HADĠS: "Günahlardan öyleleri vardır
ki, bu günahları Arafat'ta vakfeye durmaktan
başka bir şey silemez."127[127] Irakî diyor ki: Bunun
aslını bulamadım.
68. HADĠS: "Maddî imkân bulamaman,
Allah'ın seni koruduğunun alâmetlerindendir."
128[128]
126[126]
Tasavvuf erbabının sözlerindendir.
69. HADĠS: "Ölü, kendi evinde yedi gün
Yanı batıldır. Zehebî, Mizanü'H'tıdaFde (4/134)
Müarık b. A"bad'm biyografisinde bu hadisi zikrettikten
sonra; "Bu hadis bâtüdır", demektedir. Süyûtî, eJ-Leâli'JMasnûa'Aa (l/42) Ze-hebî'nin bu sözünü nakletmiş, bıımı
kabul etmiş ve şöyle demiştir: "Bu hadisin senedindeki
âfet,
(Davud
b.
Muhabber)'dir.
Deylenıî,
bunu
Müsnedü'1'Firdevs'de onun tarikiyle tahric etmiştir."
127[127]
bkz. Gazzalî, İhya: 1/240; Aliyyü'1-Karî, Kübra:
128[128]
bkz. Aliyyü'1-Karî, Kübra: s.149; Aclûnî, Keşf:
s.149; Aclûnî, Keşf: 1/297.
1/299.
156
ateş (mum) yakıldığını görür."
129[129]
İmam
Ahmed ve başkaları diyor ki: Bu batıldır, aslı
yoktur. Bu (âdet) bid'attir.130[130]
70. HADÎS: "Ben Rahman'm nefesini
Yemen tarafmda buluyorum." 131[131] Irakî diyor ki:
Bunun aslını bulamadım.132[132]
bkz. Sehavî, Makasıd: s.130; İbnü'd-Deyba',
129[129]
Temyiz: s.55; Aliyyü'1-Karî, Kübj-a: s.151; Aclûnî, Keşf
1/298.
130[130]
Yani ölünün evinde ölümünden itibaren yedi gün
131[131]
bkz. Gazzalî, İhya: 1/104; 3/222; Heysemî,
mum yakılması âdeti, bid'attir.
Mecmeu'z-Zevaid: 10/55; Aliyyü'1-Karî, Kübra: s.154;
Aclûnî, Keşf: 1/304.
132[132]
Irakî'nin İhya Tahricih.de (1/104 Dip not 2) Akaid
Esasları kitabının ikinci faslının sonlarında gördüğüm
ifadesi aynen şu şekildedir: "Ben Rahman'm nefesini
Yemen tarafında buîuyo-rum."Ahmed b. Hanbeî, Ebu
Hüreyre'nin hadisi olarak rivayet etmiştir. Bu hadisin
ravileri sika/güvenilir kişilerdir."
Hafız Heysemî ise Mecmeu'z-Zevaid' de (10/55-56) Ebu
157
Hlr reyre'den şu hadisi nakletmektedir: Peygamberimiz
(s.av) buyurdular ki: "iyi bilin ki; iman Yemen'e
mensuptur.
Hikmet,
Yemen'e
mensuptur.
Ben,
Rabbinizin nefesini Yemen tarafından buluyorum." Bu
hadisi
Ahmed
rivayet
etmiştir.
Ravileri
sahih
hadisravileri. Ancak Şebîb Ebî Ravh müstesnadır. Ama o
da sikadır." Beyhakî, bu hadisi el'Esma ve'sSıfat''ta şahabı
Se-lemo b. Nüfeyl es-Sekûnî'den rivayet etmektedir.
Onun hadisinde şu ifade yer almaktadır: Peygamberimiz
(s.a.v), Yemen tarafına sırtını döndüğü bir sırada şöyle
demiştir:
Ben
Rahman'm
nefesini
işte
şuradan
duyuyorum. Bu hadisi Bezzar Afiflerinde rivayet etmiş,
Taberanî Kebir'de, Peygamberimiz (s.a.v) Yemen'e işaret
ederek;
''Ben
Rahman'm
nefesini
işte
şw
radarı
duyuyorum", lafzıyla rivayet etmiştir. Yine Taberanî>
Müsncdü 'ş -Şamiyyîn 'de Ebu Hürcyre'den; "iman,
Yemen 'e mensuptur. Hikmet, Yemen'e mensuptur. Ben,
Rahman'm nefesini Yemen tarafından buluyorum"; Evsat
kitabında Ebu Hürey-re'den "Ben Rabbinizin nefesini
Yemen
tarafından
duyuyorum",
lafzıyla
rivayet
etmektedir. Şeyh Muhammed b. Kasım el-HaydaıAbadînin, Hasan el'Basrî'nin Hz. Ali (r.a)'den hadis işit-
158
71. HADĠS: "Gül, Hz. Peygamber (s.av)'in
terinden -veya Burak'ın terinden- yaratıldı." 133[133]
Nevevî; Sahih değildir
134[134]
demiş; Askalanî ve
başkaları ise: Uydurmadır, demişlerdir.135[135]
72. HADĠS: "İman kalple tasdik, dille
mesinin isbatı konulu etKavliV'Müstahsen fi Fahri't
Hasen kitabında (s.118-120) geniş bir şekilde açıkladığı
gibi bu rivayetlerin senedleri sahihtir.
Beyhakî,
el-Esma
ve'sSıfat'ta
hadisin
manasını;
Peygamberi-ttûz (s.a.v), bu hadisle; Ben huzur ve
rahatlığı Yemen tarafından buluyorum, demek istemiştir,
şeklinde açıklamaktadır.
133[133]
bkz, Nevevî, Fetâvâ: a. 288; İbn Hacer, Lisan:
2/219; Sehavî, elMakasıd: s.130; Semhudî, Gammaz:
s.46; İbnü'd'Deyba', Temyiz: s.55; Aliyyü'1-Rarî, Kübra:
s.151; Aclûnî, Keşf 1/30.
134[134]
135[135]
bkz. Nevevî, Fetâvâ: s. 288.
"Sahih değildir" ve "Uydurmadır" ifadeleri farklı iki
ifade olmakla birlikte; kitabımızın mukaddimesinde
(s.40) işaret e-dildiği gibi ıstılahı açıdan manaları aynıdır.
159
ikrar, azalarla ameldir."
hadisin
uydurma
136[136]
olduğuna
Ibnü'l-Cevzî, bu
hükmetmiştir.
(Abdülfettah Ebu Gudde: Doğru olan budur,
demiştir.)137[137]
Sehavî ise şöyle demiştir: Bu hadis, İbn
Mace'de Ab-düsselâm b. Salih'in hadisi olarak yer
almaktadır. 138[138]
136[136]
bkz. İbn Mace, Sünen 1/25 (Mukaddime 9);
Beyhakî, Şüab: 1/47 No:16; Süyûtî, İbnü'l-Cevzî, Mevzuat
1/128; el-Çamiıı's-Sagir (Feyzu'l-Kadir 3/185); Süyûtî,
Leâlî: 1/33; Îbnü'l-Cevzî, Mevzuat: 1/128-129; Zehebî,
Mizan: 2/616; Süyûtî, Leâli: 1/33-36; Sehavî, Makâsıd:
s.140; Semhudî, Gamımız: s.48; ibn Arrak, Tenzih:
1/79,151; İbnü'd-Deyba, Temyiz: s.59; Aliyyü'1-Karî,
Kübra: s.158; Şevkânî, Fevaid: s.293,452; Aclunî, Keşf:
1/21; Hut, EsneTMetalib: s. 102.
137[137]
Parantez arasındaki bu cümle bir sonraki dipnotun
son cümlesi olup önemine binaen metne alınmıştır.
(Çev).
138[138]
(Ebu Gudde diyor ki:) Hadisin Sünen ibn Mace'de
olması, onun uydurma olmasına engel değildir. Zira
160
Sünen ibn Mace'de otuzdan fazla uydurma hadis
bulunmaktadır: (Leknevî, el' Ecvîbetü'l-Fadıla: s. 71-72,
thk. Abdülfettah Ebu Gudde).
Süyûtî,
zikretmiş,
bu
hükmünün
rivayetler
bu
hadisi
hadis
cl-LealiTMasnûa'd'a.
hakkında
reddedilmesini
nakletmiştir.
İbn
verilen
güçlendiren
Arrak
da
(1/33-36)
"uydurma"
(mütabi1)
Tenzîhü'ş-
ŞeriatiTMerfûâdo. (1/151-152) Süyûtî'yi desteklemiştir.
Ancak bu hadisin ravilerinden olan (Abdüsselam b. Salih
el'Here-vî) hakkında Ebu Hatim: Bana göre sadûk (doğru
sözlü)
değildir,
demiş;
Ebû
Zür'a
hadisini
kabul
etmemiştir. Ukaylî: Rafizîdir, habistir, demiştir, ibn
Adiyy: Hadis uydurmakla suçlanmıştır, derken; Nesaî:
Güvenilir değildir, demiştir. Darakutnî: Rafizîdir, habistir, "iman kalple ikrardır" hadisini uydurmakla
suçlanmıştır, demiştir. (Zehebî, Mizan: 2/616) Ukaylî ve
Muhammed b. Tahir eh Makdisî onun yalancı olduğunu
ifade etmişlerdir. İbn Arrak Tenzîhü'ş-$eıiati'IMerfûa'da
(1/79): "Onu pek çok muhaddis, hadis uydurmakla
suçlamıştır", demiştir.
İbn Maîn'den sika olduğuna dair gelen rivayeti Allâme
Abduı-rahman eİ'Muallimî el-Yemanî (r.a) Şevkânfnin
161
73. HADĠS: "Ey İbn Ravaha!.. Seci'den
(kafiyeli konuşmaktan) sakın."
böyledir.
Irakî
şöyle
demiştir:
139[139]
"Bu
Ihya'da
şekilde
bulamadım. Hadis, İbn Sünnî'nin er-Riyada ve
Ebu Nuaym'in Hılye kitabında Hz. Aişe (r.a)
hadisi olaraksahih isnadla rivayet edilmiştir. Hz.
Aişe (r.a) Saib'e şöyle demişti: "Seci'den sakın.
Zira
Peygamberimiz
etFevaidü'l'
Mecmua
(s.293,452) güzel
bakılmalıdır!.
Ayrıca
hadiste
(s.a.v)
kitabına
ve
ashabı
yazdığı
seci'
ta'Iikatmda
bir şekilde cevaplamıştır. Oraya
mezhebi
tarifler
sanatı
açıkça
görülmektedir. Ibnü'l-Cevzî'den Önce Hafız Darakutnî de
bu hadis hakkında uydurma hükmünü verenlerdendir.
Onun bu görüşü az önce Mizan'dan nakledilmişti.
Nitekim Bu konudaki görüşlerin tamamını İbnü'l-Cevzî
Mevzûât'mds. (1/128-129) nakletmektedir. Doğru olan da
budur.
Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır.
139[139]
bkz. Gazzalî, İhya: 1/35 Dipnot 2; Aliyyü'1-Karî,
Kübra: s. 156.
162
yapmıyorlardı." İbn Hıbban rivayetinde: Seci'den
kaçın, denilmiştir.
Buharl&e İbn Abbas'm sözü olarak benzeri
bir ifade nakledilmiştir."140[140]
74. HADĠS: "Gizli olan nedir? denildi.
Olmayan şey, de-di." 141[141] Askalanî: Bunun aslını
140[140]
Asıl nüshada bu şekilde yer almaktadır. Irakî'nin;
ihya Tahririnde (1/35) İlim bölümünde "İlimlerin
lafızlarında değiştirilen şeyler" konusunda ifadesi ise
şöyledir: "Hadis, Ahmed, Ebu Ya'lâ, İbnüVSünnî ve Ebu
Ntıaym'ın eı-Riyada kitabında Hz. Aişe (r.a) hadisi olarak
sahih isnadla rivayet edilmiştir..." Zebidî, İhya Şerhi' nde
(1/246)
diyor
ki:
"Ey
İbn
RavahaL
Se-ci'den
sâ£M."hakında Irakî şöyle demiştir: Merfû olarak bulamadım
Ahmed ve Ebu Ya'lâ (Müsnedlerinde); Ibnü's* Sünnî ve
Ebu
Nuaym
ise
Riyadatü'lMüteaüimîn
kitaplarında... rivayet etmişlerdir."
141[141]
isimli
bkz. Sehavî, Makasıd: s. 139; Semhudî, Gammaz:
s.47; İbnü'd-Deyba', Temyiz s.58; Aliyyü'1-Karî, Kübra:
s.157; Aclûnî, Keş£ 1/252; Hut, EsneTMetalib: s.98.
163
bilmiyorum, demiştir.
« B » Harfiyle BaĢlayan Uydurma
Hadisler
75. HADĠS: "Patlıcan ne niyetle yenilirse o
gerçekleşir."
142[142]
Batıldır, aslı yoktur. Hadis
hafızları bunu açıkça ifade etmişlerdir.
76. HADĠS: "Bakla hadisi."
değildir.144[144]
142[142]
143[143]
Sâbıt
bkz. Sehavî, Makasıd: s.141; İbnü'd-Deyba':
Temyiz: 60; Aliyyü'1-Karî, Kübra: s. 159; Aclûnî, Keşf
1/252; Hut, Esne'l-Metalib: s. 107'.
143[143]
bkz. Süyûtî, Zeylü'bMevzûât s. 141; Sehavî,
Makasıd: s.141; İbnü'd-Deyba': Temyiz: 60; Aliyyü'1-Karî,
Kübra: s.161; Aclûnî, Keşi: 1/252.
144[144]
(Bakla); Kamus ve şerhi Tacü'l-Arus'&a B-K"L
maddesinde şöyle açıklanmaktadır: (el-Bakl) topraktan
çıkan her yeşil bitkidir. (el-Bakılâ) ve (el-Bakıllâ) bakla
demektir.
Müfredi
(Bakı-laetün)
164
veya
(Bakıllatün)
şeklinde gelir.
Bakla hadisine gelince; bu uzun bir hadistir. Bu sebeple
müellif, hadisin metnini zikretmemistir. Uydurma hadis
konusunda eser telif edenlerin bir çoğu da hadisin
uzunluğu sebebiyle sadece işaret etmekle yetinmişlerdir.
Bu hadiste baklagillerin pek çok cinsinin faydaları
zikredilmektedir. Bakla da bunlarda biridir. Bu sebeple
bu hadise kısaca (Bakla hadisi) ismi veril-
mistir. Ben işaret edilen hadisin bilinmesi için hadisin
tamamını zikretmek istiyorum:
Bu hadis, Süyûtî (r.a)'nin uydurma olduğuna hükmettiği
hadislerden biri olup Süyûtî, bu hadisi Zeyîü'l-Mevzûât
kitabında (s.141-142) şu senedle zikretmektedir:
"Bu hadisi Tuyurî, Tuyûriyyaf'ta, şu şekilde talıric
etmektedir: Bize Ebû Mansûr Muhammed b. Muhammed
b. Osman es-Sevvak haber verdi: Dedi ki: Bize Ebu'lKasım ibrahim b. Ahmed b. Ca'fer el-Hurakî haber verdi.
Dedi ki: Bize Abdullah b. Muhammed b. Ali b. Büşeyra
nakletti.
Dedi
ki:
Bana
Ebu't-Tayyibi's-Sayyad
Muhammed b. Ishak el-Huzaî nakletti. Dedi ki: Bize Ali b.
Huseyn nakletti. Dedi ki: Bize -Muhammed bin-Musa b.
İbrahim; Hişam b. Urve'den; o babasından; o da Hz.
165
Aişe'den merfû olarak nakletti:
l."Kim yatsı namazından sonra cırcır yer, sonra uyursa
cüzzam hastalığı burnundan çıkar gider."
2 ."Kini pırasa yer, sonra uyursa, kokusu çirkin olur,
basurdan emin olarak geceler, iki melek sabaha kadar
ondan uzak durur." 3."Kim kereviz yerse güzel kokuyla
geceler, diş ağrılarından emin olarak geceler."
4."Kim. hindiba otundan yerse, kendisine zehir ve sihir
dokuir maksızın geceler. Hayvanlardan yılan ve akrep
dahil hiçbiri ona yaklaşamaz."
5."Kim cennet baklasını yerse, Allah meleklere ona
haseneler yazmalarını emreder."
6."Kim.
sedef
bitkisi
yerse,
zatülcenb
hastalıklarından emin olarak geceler."
ve
taun
7."Kim turp yerse, usanç hastalığından emin olarak
geceler. S."Kim soğan-sarımsak yerae, bu mescidimize
sakın
yaklaşmasın.
Zira
melekler,
Ademğullarmm
rahatsızlık duydukları şeylerden rahatsızlık duyariar."
9."Kim mercimekle birlikte kabak yerse, Allah'ın adı
anıldığı zaman gönlü hassas olur, zihni açılır."
10."Kim baklayı kabuğuyla birlikte yerse, Allah yediği
kadar derdi ondan çıkarıp atar."
166
11."Kim yemekten önce ve sonra tuz yerse, en basitleri
cüzzam ve baras (alacalık) hastalığı olan, üçyüz altmış
çeşit dertten emin olur." (Ayrıca 436 nolu paragrafın
sonundaki 864 nolu notta bulunan Tuz hadisi'ne
bakınız.)
İbn Arrak, Tenzihü'ş-Şerîa' da (2/266) bu hadisi
Süyûtî'den nakletmekte ve şöyle demektedir: "Süyûtî, bu
hadisin illetini (kusurunu) beyan etmemiştir. Bu hadisin
senedinde
Hişam
b.
Urve'den
rivayette
bulunan
Muhammed b. Musa b. ibrahim yer almaktadır. Bu kişiyi
tanımıyorum. Lısanü'J-Mızun'da (5/401) deniliyor ki:
Muhammed b. Musa b. ibrahim eHstahrî: Meçhul bir
şeyhtir." Bu kişi o mudur, başkası mıdır bilmiyorum." İbn
Arrak'ın sözü burada sona ermektedir.
Abdülfettah —Ebu Gudde— diyor ki: ibn Arrak (r.a)'m
burada adı geçen râvinin durumu hakkındaki açıklaması,
hadisin uydurma olduğu hükmünü tamamlamak için
değil, sadece yalancılığı ve sahibini ortaya koymak
içindir. Zira adı geçen hadiste yalancılık kokuları her
taraftan hissedilmektedir- Bu hadis, senedi araştırılmaya
ihtiyaç duyulmayacak kadar asılsız bir hadistir.
Aclûnî, Keşfü'1-Hafa'd.a, (1/339) diyor ki: Zerkeşî diyor
167
77.
terzilerdir."
HADÎS:
145[145]
'TJmmetimin
cimrileri
Se-havî diyor ki: Bunu —hadis
ki: Bakla ve mercimek hadisleri bâtıldır. Necm (el-Gazzî):
Bakla hakkında hiçbir şey sahih değildir, demiştir. Firûzâbadî. uydurma hadisler hakkındaki bazı genel hükümleri
açıklamak için tahsis ettiği Sifrü'sSeadeh kitabının
Hatime bölümünde (s.150) şöyle diyor: "Mercimek,
bakla, peynir, ceviz, patlıcan, nar ve kuru üzümün fazileti
babında hiçbir şey sahih olmamıştır. Zındıklar —Allah
onları rüsvay eylesin- bu konularda hadisler uydurmuşlar
ve İslâmı lekelemek için bu uydurdukları uydurma
hadisleri muhaddislerin kitaplarına karıştırmışlardır;'
İbnü'l-Cevzî, Mevzuat
kitabında
(2/293)
Darakutnî
tarikiyle Hz. Aişe'nin; "Kim baklayı kabuğuyla birlikte
yerse, Allah, ondan onun kadar derdi çıkarır," şeklindeki
sözünü nakletmiş ve şöyle demiştir: "Bu sahih olmayan
bir hadistir. İbn Adiyy: Bu, batıl bir hadistir, demiştir."
Süyûtî, el-Leâli'1-Masnûa'da. (2/218) ve İbn Arrak,
Tenzîhü'ş-Şerîa' da İbnü'l-Cevzî'nin bu ifadesini kabul
etmişlerdir.
145[145]
bkz. Sehavî, Makasıd: s. 143; İbnü'd-Deyba':
Temyiz: s.60; Aliyyü'1-Karî, Kübra: s. 162; Aclûnî, Keşf
168
olarak- görmedim.146[146]
78. HADĠS: "Cimri, çok ibadet eden
biri olsa bile; Allah'ın düşmanıdır."
aslı yoktur.
148[148]
147[147]
Bunun
79. HADĠS: "Soğuk, din düşmanıdır."
149[149]
Hadis
sözüdür.150[150]
1/332.
146[146]
(s.60):
147[147]
değildir,
âlimlerden
birinin
İbnü'd-Deyba1, Temyîzü't-Tayyib mine'1-Habîs'â.e
Asıl nüshada bu şekildedir. Ancak bu hadisi
zikreden kitaplarda (âbid) yerine (rahib) ifadesi yer
almaktadır.
148[148]
bkz. Sehavî, Makasıd s.143; İbnü'd-Deyba': Temyiz:
149[149]
bkz. İbnü'd-Deyba': Temyiz: 61; Aliyyü'1-Karî,
150[150]
Bu sözün sahibi olan zat, İmam Malik ve İmam
61; Aliyyü'1-Karî, Kübra: s.163; Aclûnî, Kcşf: 1/252.
Kübra: s.163; Aclûnî, Keş£ 1/252.
Evzaî'ye benzetilen, Şam diyarının fakîh ve salih zatı
büyük imam Saıd b. Abdülaziz ed-Dimaşkî et-Tenûhî'dir.
167 yılında vefat etmiştir. (Allah rahmet eylesin.)
169
80.
HADĠS:
küçüklüğündedir."
151[151]
olmadığı nakledilmiştir.
"Bereket,
pidenin
Nesaî'den bunun hadis
81. HADĠS: "Ortaklık tenceresi
kaynamaz." 153[153] Hadis değildir.
152[152]
Bunun aslı yoktur, demiştir. Aclûnî ise,
Keşfül-Hafa'&a.
(1/332)
şöyle
demiştir:
"İbnüTGars, bu kelimenin bazı yazma nüshalarda
buğday satanlar anlamındaki (hannatûn) şeklinde
olduğunu zikretmektedir."
82. HADĠS: "Güler yüzlülük, misafire
151[151]
Hadisin tamamı: "Bereket, pidenin küçüklüğünde,
ipin
u-zunluğunda
şeklindedir.
152[152]
ve
nehrin
küçüklüğündedir",
Bu hadis, Aclûnî'nin KeşfüTHafa kitabında (1/331)
"Şirk tenceresi kaynamaz", şeklinde nakledilmektedir. Bu
ifade, hadisin tahrif edilmiş şeklidir.
153[153]
bkz. Aliyyü'1-Karî, Kübra: s.165; Aclûnî, Kcşf:
1/331.
170
ikram etmekten daha hayırlıdır."
154[154]
Bunu -hadis olarak-bilmiyorum, demiştir.
83.
müjdele."
HADĠS:
155[155]
"Katile
Sehavî:
öldürüleceğini
Sehavî: Bunu -hadis olarak-
bilmiyorum, demiştir.
84. HADĠS: "Şişmanlık, zekâyı giderir."
156[156]
Hadis değildir. Amr b. As (r.a) ve
başkalarının sözüdür.157[157]
85. HADĠS: "Karpuz ve faziletleri hadisi."
154[154]
bkz. Sehavî, Makasıd: s.145; Semhudî, Gammaz,
s.50; A-liyyü'1-Karî, Kübra: s.166; Aclûnî, Keşfü'lKavukçî, Lü'Jü': s.30Mafa: 1/252; Hut, Esne'l-Metalih: s.
108; Kavukçî, Lü'iü'-s. 30.
155[155]
bkz. Sehavî, Makasıd: s.145; Semhudî, Gammaz,
s.50; İbnü'd-Deyba': Temyiz: 62; Aliyyü'1-Karî, Kübra: s.
166; Aclûnî, Keş£ 1/252; Kavukçî, Lü'Jü: s.30.
156[156]
bkz. Sehavî, Makasıd: s.145; İbnü'd-Deyba':
Temyiz: 62; Aliyyü'1-Karî, Kübra: s.167; Aclûnî, Keşf:
1/252; Hut, Esne'l-Metalib: s. 109.
157[157]
Bu
mana,
nakledilmiştir.
pek
çok
171
sahabîden
(r.anhüm)
158[158]
158[158]
Zerkeşî: Sabit olmamıştır, demiştir.159[159]
bkz. Deylemî, Zehru'l-Firdevs: 2/35; İbnü'l-Cevzî:
Mevzuat: 2/285; Sehavî, Makasıd: s. 146; Semhudî,
Gammaz, s. 50; AliyyüTKarî, Kübra: s. 166; Aclûnî, Keşi:
1/252; Hut, Esne'b Metalib: s.109; Kavukçî, Lü'lü': s.30.
159[159]
Müellif, el-Mevzûatü'1-Kübra kitabında Zerkeşî'nin
bu sözünden sonra şöyle diyor: "Karpuzun faziletine
gelince, o da aynı şekildedir. -Yanı bu konuda da hiçbir
şey sahih değildir-. Ancak Tirmizî'nm Şemailinde ve
başka eserlerde karpuz hakkında gelen, Aleyhissalâtü
ve's-Selâm Efendimiz'in karpuz yediği, özellikle taze
hurma ile birlikte karpuz yediği şeklindeki rivayet
sabittir." Bu konudaki hadis Sünen-i -
Ebî Davud ve Sünen'i Tirmizi'de Hz. Aişe (r.a) den;
Peygamberimiz (s.a.v) karpuzu taze hurma ile birlikte
yerdi, şeklinde yer almaktadır. Ebu Davud rivayetinde şu
cümle ilave edilmiştir: "...ve Peygamberimiz (s.a.v):
"Bunun
hararetini
soğukluğunu
şunun
şunun
soğukluğuyla,
hararetiyle
kırıyoruz,
bunun
derdi."
Tamamlayıcı Bilgi: İmam Ahmed'in; Peygamberimiz
(s.av)'in karpuzu nasıl yediğini bilmediği için karpuz
yemediği şeklinde zikredilen rivayet sahih değildir. Bazı
172
86. HADĠS: "Din, temizlik üzerine bina
edilmiştir."
160[160]
İhya'da zikredilmiş, Irakî şöyle
demiştir: 161[161] "Bu
âlimler bu konuda uyarıda bulunmuşlardır. Bunlardan
biri İmam İbn Müflih el-Hanbefî'dir. Fürü' kitabında
(6/308)
şöyle
demiştir:
"İmam
Alv
med'in;
Peygamberimiz (s.av)'in yeme şeklim bilmediği için.
karpuz yemekten kaçındığı şeklinde nakledilen rivayet
yalandır. Bu hükmü üstadımız -yani Şeyh Hafız İbn
Teymiyye-zikr etmiştir."
160[160]
bkz. Gazzalî, ihya: 1/49,125; Sehavî, Makasıd:
s.146; Semhudî, Gammaz, s.50; İbnü'd-Deyba', Temyiz:
s.62; Aliyyü'l-Karî, Kübra: s.167; Aclûnî, Keş£ 1/25;
Kavukçî, Lü'lü': s.30.
161[161]
Irakî bu sözü, İhya Tahricinde (1/49) İlim
bölümünde Talebe ve Üstadın Adabı konusunda ve
Taharetin
Sırları
bölümünün
başında
(1/125)
zikretmektedir. Münzirî, bu hadisi Ter-gibin başında
parmakların hilallenmesi konusunda zikretmiş ve şöyle
demiştir: Bu hadisi Taberanî, Kebirde İbn Mesud'dan
hasen bir isnadla mevkuf olarak rivayet etmektedir. Daha
173
şekilde bulamadım. İbn Hıbban'ın ed'Duafa
(zayıf raviler) kitabında Hz. Aişe hadisi olarak;
"Temiz olun. Zira islâm temizdir", rivayeti; ayrıca
Taberanî'nin el-Evsat kitabında çok zayıf bir
senedle İbn Mes'ııd hadisi olarak! "Temizlik
imana davet eder", rivayeti bulunmaktadır."162[162]
isabetli olan da budur."
162[162]
Benzeri bir rivayeti, Tirmizî Süneıiinde (10/240-
241) Edeb bablarmda (Temizlik hakkında varid olan
hadisler) babında Sa'd b. Ebî Vakkas (r.a)'dan rivayet
etmektedir:
Peygamberimiz
(s.a.v)
buyuruyor
ki:
"Şüphesiz ki, Allah iyidir, iyiyi sever. Temizdir, temizliği
sever. Son derece ikram edicidir, ikramı sever. Cömerttir,
cömertliği sever. Evlerinizin avlularını temiz tutun."
Tirmizî: "Bu, garib bir hadistir, —Senedinde bulunan—
Halid b. Ilyas zayıf kabul edilmektedir", demiştir.
Dolayısıyla hadis, MişkâtüTMcsabîh'de (2/503) "hasen
hadistir", diye not düşülmesine rağmen; Ebubekir İbnü'l-
Arabi'nin
Arıdatü'h
Ahvezî
ve
Mübarek-Fûrî'nin
Tuhfetü'l-Ahvezî: kitabında (4/20) dedikleri gibi; zayıf
hadistir.
174
Münavî'nin Feyzu'l-Kadirdeki (2/239) ifadesi hatadan
uzak değildir. Zira, Tirmizî hadisi hasen kabul etmemiş ve
Nab" lusî'nin Zehairu'IMevaris'de (1/237) ifade ettiği gibi.
hadisi sadece bir tarikle rivayet etmiştir.
Heysemî, Mecmeu'z-Zevaidde (5/132) Hz. Aişe'den; Allah
Ra-sûlü buyurdu ki: "islam temizdir, temiz olun. Zira
Cennet'e sadece temiz olanlar girecektir", hadisini rivayet
edip şöyle demiştir: Bu hadisi Taberanî Evsa tia rivayet
etmiştir. Senedinde (Nuaym b. Müverra) bulunmaktadır.
O da zayıftır." Sir yûtî de el'Camiu'sSagîr'de Ebu
Hüreyre'den
Peygamberimiz
(s.a.v)'in;
"Gücünüzün
yettiği her şeyle temizlenin. Zira Allah islâm'ı temizlik
üzerine
bina
etti.
Cennete
sadece
temiz
olanlar
girecektir", hadisim nakletmiş ve şöyle demiştir: Bu
hadisi
E-bu's-Saalîk
et-Tarasûsî
Ebu
Hüreyre'den
Rivayetler cüz'ünde rivayet etmiştir." Şihab el-Hafacî'nin
Nesimü'r-Riyaz .fî Şerhi'ş-Şifa li'1-Kadi Iyaz (1/428)
kitabında zikrettiği gibi; Rafiî, bu hadisi Tarihli Kazvînde
rivayet etmiştir.
Bütün bu zayıf hadisler, çeşitli tariklerle nakledilmesi
sebebiyle bu mananın sabit bir aslının olduğunu ifade
etmektedir. Doğrusunu en iyi bilen Allah'dır!..
175
87. HADĠS: "Beytü'l-Makdis, akreplerle
dolu altından bir tastır."
163[163]
Hadis değildir. Bu
söz, Tevrat'a nısbet e-dilmektedir.
“T”
Harfiyle
BaĢlayan
Uydurma
Hadisler
88.
HADĠS:
"BeytuIIah'ta
Tahıyyetü'l-Mescid namazı yerine geçer."
tavaf,
164[164]
Sehavî: 165[165] Bu lafızla görmedim, demiştir.166[166]
bkz. Sehavî, Makasıd: s.148; İbnü'd-Deyba',
163[163]
Temyiz: s.63; Aliyyü'1-Karî, Kübra: s.345; AclÛnî, Keş£
1/252.
164[164]
bkz. İbnü'd-Deyba', Temyiz: s.6o; Aliyyü'1-Karî,
165[165]
Bu hadisi Sehavî'nin etMakasıdüTHasene kitabının
Kübra: s.170; Aclûnî, Keşf 1/252.
elimizdeki baskısında bulamadım. Sehavî, bu hadisi bu
eserin bir başka yerinde ya da bir başka eserinde
zikretmiş olabilir mi. bilemiyorum. Ancak Sehavî'nin
talebesi
İbnü'd-Deyba',
bu
176
hadisi
Temyizü't-Tayyib
89. HADĠS: "Zebercedi yüzük taşı olarak
kullanın. Zira o, kolaylıktır. Onda zorluk yoktur."
167[167]
Askalânî: Uydurmadır, demiştir.
kitabında zikretmiş ve hadis hakkında yukarıdaki ifadeyi
kullanmıştır. Dolayısıyla bu sözün İbnü'd" Deyba'a nisbet
edilmesi daha doğrudur. (Çev.)
166[166]
Müellif (rahmetullahi aleyh), eJ-Mevzûatü'J-
Kübra'da şöyle diyor: "Bu ifade, fakihler ve diğer
alimlerden sadır olup manası doğrudur. Nitekim Sahih
hadisler arasında Hz. Aişe validemizden şu hadis yer
almaktadır:
"Peygamberimiz
(s.a.v)'in,
Mekke'ye
geldiğinde ilk yaptığı şey, abdest alıp tavaf etmesi idi." Zira Mescid-i Haram'a giren herkesin önce farz veya nafile
olarak tavaf yapması sünnettir. Bir özür veya başka bir
şey sebebiyle tavaf yapma niyeti olmadığı takdirde
Tahıyyetü'l-Mescid namazı kılabilir. "BeytuIIah'ta tavaf,
Tahıyyetül-'Mescid
namazı yerme geçer", hadisinin
manası, bu konuda bazı zekâ özürlülerinin yanlış
düşündükleri
gibi;
Tahıyyetü'l-Mescid
mescidde kılınmaz, demek değildir.
167[167]
namazı
bu
bkz. Sehavî, Makasıd: s. 153; Semhudî, Gammaz,
177
90. HADĠS: "Âdeti terk etmek, düşmanlığa
sebep o-lur." 168[168] Bunun aslı yoktur.
91.
hadisi."
HADĠS:
169[169]
"Geyiğin
selâm
vermesi
Dillerde ve nebevi medhiyelerde
meşhur olmuştur. İbn Kesir şöyle demiştir:
Bunun aslı yoktur. Kim bunu Peygamberimiz
(s.a.v)'e nisbet ederse yalan söylemiş olur.170[170]
s.52; İbnü'd-Deyba', Temyiz: s.65; Aliyyü'1-Karî, Kübra:
170; Aclûnî, Keşf: 1/252; Hut, Esne'hMetalib: s.lll;
Kavukçî, LiVliV: s.31.
168[168]
bkz. Sehavî, Makasıd: s. 155; İbnü'd-Deyba',
Temyiz: s.66; Aliyyü'1-Karî, Kübra: s. 172; Aclûnî, Keşf:
1/252; Hut, Esne'l-Metalik s.112.
169[169]
bkz. İbn Kesir, Şemail: s.281; İbn Hacer,
PethuTBarî: 6/434; Sehavî, Makasıd: s.156; İbnü'dDeyba', Temyiz: s.67; Aliyyü'1-Karî, Şerhıı'ş-Şifa: 1/639;
Aliyyü'1-Karî, Kübra: s. 173; Aclûnî, Keşf: 1/252; Zürkanî,
Şeı-hu'lMcvahibi'1-Ledünniyyc
:
5/151;
Hut,
EsneTMetalib: s.113.
170[170]
Hafız İbn Hacer, FethuTBarî'de (6/434): ''Geyiğin
selâm vermesi hadisi" nin kuvvetli veya zayıf hiçbir
178
senedini bulamadım", demiştir. Sehavî, etMakasıdü'lHasene'de (s.156) Hafız İbn Kesir'in yukarıdaki sözünü
kabul edip naklettikten sonra şöyle demiştir: "Fakat genel
olarak geyiğin konuşması -yani geyiğin selâm vermesi
değil, sadece geyiğin Rasulullah (s.a.y) i-le konuşmasıhakkında üstadımızın —Hafız İbn Hacer'in- ibn
Hacib'in Usul-ü Fıkıh hakkındaki kitabı olan "Muhtasar
Kitabının Hadislerinin Tahrici" kitabında altmış birinci
mecliste yer alan birbirlerini takviye eden birkaç hadis
vârıd. olmuştur. (Ebu Gudde diyor ki:) Bütün bu hadisler,
olağanüstü bir olayı isbat konusunda itimad edilemiyecek
olan zayıf ve çürük hadislerdir. Hadisin çeşitli tariklerle
gelmesi sebebiyle muhaddis uydurma hükmü veremediği
takdirde; muhtevasının isbatı ancak tercihe layık olan
sahih hadisle kabul edilip sabit olabilir. Bu hadislerin
isnadları incelendiğinde hadisin derecesini düşüren
şiddetli
ta'n
noktalarından
uzak
olmadığı
ortaya
çelişki
açıkça
çıkmaktadır. Yine bu hadislerin metinlerini inceleme
esnasında
aralarındaki
şiddetli
görülmektedir. Allame Zürkanî'nin "Şer-hu'l-Mevahibi'lLedünniyye"kitahmd& (5/151) işaret ettiği gibi; bu
hadislerin arasını bulma
konusunda
179
açık zorlama
92. HADĠS: "Ümmetim, yetmiş küsur
fırkaya ayrılacak. Bir fırka dışında hepsi Cennete
girecektir." Ashab:
—Kim
bu
fırka?
diye
Peygamberimiz (s.a.v) şöyle cevap verdi:
sordular.
-"Bunlar zındıklardır, kadercilerdir."
(Bu lafızla) hadisin aslı yoktur.
172[172]
171[171]
Leâli'de
yapılmaktadır.
Müellif Aliyyü'1-Karî (r.a)'nin Kadı Iyaz'ın Şifa kitabına
yazdığı şerhte (1/639) yorumladığı gibi; Hafız ibn
Kesir'in, yukarıda zikredilen ifadesiyle bu mananın -yani
geyiğin selâm vermesi ya da konuşması konusundaki
hadisin- hiçbir aslının bulunmadığını ifade etmek istemiş
olması da uzak bir ihtimal değildir. Doğrusunu en iyi
bilen Allah'tır!..
171[171]
bkz. Hatib, Tarihu Bağdad: 13/307; Süyûtî, Leâli:
1248; Sehavî, Makasıd: s.158; İbnü'd-Deyba', Temyiz:
s.68; İbn Arrak, Tenzih: 1/310; Aliyyü'1-Karî, Kübra:
a.173; Aclûnî, Keşf: 1/369; Hut, EsneTMetalib: s.115.
172[172]
Aclunî Keşfü'l-Hafa'da (1/369) bu hadis hakkında
şöyle demiştir: "Leâlî müellifi: Bunun aslı yoktur,
180
böyledir.173[173]
demiştir, yani bu lafızla aslı yoktur, anlamındadır. Zira
hadis,
bu
lafız
dışında
makbul
vecihlerle
rivayet
edilmiştir. Bunlardan biri: "Ümmetim yetmiş üç fırkaya
ayrılacaktır... "hadisidir. Bunu Tırmizî rivayet etmiş ve
"Hasen sahihtir", demiştir. Bu hadisi; Ehu Da-vud,
Hakim, İbn Hıhban ve Beyhakî de rivayet etmiş ve sahih
olarak kabul etmişlerdir. Bir başka rivayet ise İbn
Mace'nin E-bu Hureyre'den naklettiği rivayettir.(Çev.)
173[173]
Asıl nüshada ve müellifin el-MevzûatüTKiibra adlı
eserinde (yetmiş fırka) diye geçmektedir. Düzeltme,
Süyûtî'nin el-Leâli'l-Masnûa kitabından alınmıştır. Hadis,
(bu lafzıyla) hiç şüphesiz uydurmadır.
Üstadımız İmam Muhanımed Zahid el-Kevserî (r.a)'nin;
Peygamberimiz (s.a.v)'den sonra çıkacak mezhep ve
fırkalar, bunların sayıları, bunlar arasında kurtuluşa
erecek olanlar ya da helak olacaklar hakkında gelen
hadisler konusunda Ebu Muzaffer el-İsferayinî''nin etTcbsîr fi'd-Din kitabı için yazdığı takdim yazısında ve Ebu
Mansur el-Bağdadî'nin eî'Fark bey ne'1-Firak kitabının
takdim
yazısında
araştırma
181
ve
incelemesi,
93- HADĠS: "Evlenmeden önce fıkıh
Öğrenin."
175[175]
174[174]
Bu, Hz. Ömer (r.a)'in sözüdür.
Bir rivayete göre manası:
Evlenmeden, ev ve hizmetçi sahibi olmadan
fıkıh tahsil edin, demiştir. Bu manada şöyle bir
söz
nakledilmektedir:
baldırlarında kaybolmuştur.
İlim,
176[176]
kadınların
Sevrî diyor ki:
bulunmaktadır. Bu inceleme, araştırmacıların mutlaka
başvurması gerekli olan, takdire değer bir çalışmadır.
174[174]
bkz. Buharı, Sahih İlim 15 {FethuTBaıi 1/151);
Zemah-şerî, Faik 1/623; Ebu Ubeyd, Garibü'l-Hadis:
3/369; Sehavî, Makasıd s.159; İbnü'd-Deyba', Temyiz
s.68; Aliyyü'1-Kari: Kübra: s.174; Aclunî, Keşf: 1/370.
175[175]
Buharî, Sahihinde (İlim 15; Fethıı'lSarî: 1/151) bu
hadisi muallâk olarak ve kesin bir siga ile zikretmiştir.
Hadis, Ki-tabu'l-İlim'de, 15 nolu İlim ve Hikmette
imrenme
babında
(0-mer
dedi
ki)
ifadesiyle
nakledilmiştir. Hadis, isnadı kesin bir siga ile olarak
nakledildiğine göre; Buharî'ye göre Hz, Ömer'e kadar
isnadı sahih olan -mevkuf- bir hadistir.
176[176]
Bu son cümle, Bişr el-Hafî'nin sözüdür. Nitekim
182
"Kim başkanlığa koşarsa ilmin çoğuna zarar verir.
Kim de başkanlığa koşmazsa yazar, yazar sonra
yine yazar." Bu mana, daha kapsamlı bir manadır.
Doğrusunu bilen Allah'tır.177[177]
94. HADĠS: Bir saat tefekkür, bir sene
181. hadiste de zikredilecektir.
177[177]
Müellif, burada (Bir rivayete göre manası şudur)
ifadesiyle gayet güzel bir ifade kullanmış olmaktadır. Zira
(tüsevvcdü) kelimesinin manası hakkında en isabetli
ifade, İmam Ebu Ubeyd Kasım b. Sellâm'm GaribüTHadis
(3/369) kitabında zikrettiği şu manadır: "Bu hadisin
manası şudur: Yaşınız küçükken henüz gözde efendiler,
başkanlar olmadan ilim öğrenin. Bu durumdan Önce ilim
öğrenemezseniz, yaşınız ilerledikten sonra utanır, cahil
kalırsınız. O zanan küçüklerden ilim öğrenemezsiniz. Bu
durum ise sizi rahatsız eder." Zemahşeri ise Fâ-ik
kitabında (1/623) bu sözün manası hakkında şöyle
demiştir: "-Dil alimlerinden- Şemir diyor ki: Evlenmeden,
ev sahibi ve aile reisi olmadan Önce ilim Öğenin." Hafız
İbn Hacer Fethu'l-Bari'de (1/152) bu iki manayı kabul
ederek nakletmiş, diğer görüşleri zayıf kabul etmiştir.
183
ibadetten daha hayırlıdır.
179[179]
Bu
sözüdür.180[180]
söz,
Hadis değildir.
Seriyyü's-Sekatî
95. HADĠS: Tekbir
178[178]
178[178]
181[181]
(rh.a)'nin
cezimdir.
182[182]
bkz. Süyûtî, Leâlî: 2/327; Münavİ, Feyzü'l-Kadir.
4/443; Aliyyü'1-Karî, Kübra: a.175; Aclunî: Keşf. 1/370;
Hut, Esnek Metalik s.115; Şevkânî, Fevaid: s.242.
179[179]
Hadisin bir başka lafzı, {...Altmış sene ibadetten
180[180]
Zehebî, el'Iber kitabında (2/5) şöyle diyor: "es-
daha hayırlıdır.) şeklindedir. (Aclunî, Keşf 1/370)
Seriyy b. Mugalles es-Sekatî, Ebu'l-Hasen el-Bağdadî:
Büyük
evliyadan
biridir.
Hüşeym
muhaddislerden hadis Öğrendi. Maruf
ve
diğer
el-Kerhî'nin sohbetlerinde bulundu. Onun bazı özel
halleri ve kerametleri vardır. Doksan küsur yaşlarında
iken 253 yılında vefat etti. Rahmetullahi aleyh.
181[181]
Buradaki tekbir, İmam Abülhayy el-Leknevî'nin
esSiâye fî keşf ma fî Şerhi'l-Vikaye kitabında olduğu gibi;
ezan, kamet ve namazdaki tekbirler demektir.
182[182]
bkz. Abdürrezzak Musannef: 2/74; Tirmizî, Sünen
(İbn A-rabî: 2/91; Mübarek-Fûrî: 1/243); İbn Hacer et-
184
(yani uzatılmaz.) Nehaî'nin sözüdür.183[183]
Teihisu'lHabîr 1/225; Süyûtî, Hâvi: 1/535; Sehavî,
Makasıd: s.160; Semhudî, Gammaz: s.54; İbnü'd-Deyba',
Temyiz: s.68; AliyyüTKarî, Küb-rn: s.176; Aclûnî, Kcşf:
1/252;
Hut,
Esne'l'Metalib:
s.118:
İbn
Abidin,
Reddü'tMuhtar Haşiyesi: 1/259; Kavukçî, Lü'lü': s.31.
183[183]
Zehebî, Ibcr'de (1/113) diyor ki: "Bu zat, Irak
halkının yaşlı fakîhi imam Ebu Imran İbrahim b. Yezid
en-Nehaî'dir. Alka-me, Esved ve Mesruk'dan ders almış;
çocukken Hz. Aişe'yi görmüştür. 95 yılında vefat etmiştir.
Allah rahmet eylesin." İmam İbrahim en-Nehaî'nin
«Tekbir cezimdir» sözünü Tırmizî, Sünelimde (İbn Arabi
şerhi: 2/91 ve Mübarek-Fûrî şerhi: 1/243) Selâmın
hazfinin sünnet olduğu hakkında gelen hadisler babında
ibrahim en-Nehaî'den nakletmiştir. Hafız İbn Hacer et-
Telhîsu'î-Habîr'&e (1/225) şöyle demiştir: "Bu hadisin bu
lafızla aslı yoktur. Bu, ibrahim en-Nehaî'nin sözüdür.
Tirmizî, bunu ibrahim en-Nehaî'nin sözü olarak
nakletmiştir/' Sehavî, eb Mekasıdü'lHasene'de (s, 161) şu
tahrici ilâve etmiştir: "Bu hadisi, onun tarafından -yani
İbrahim Nehaî'nin sözü olarak-Said b. Mansur Süneninde
(Kıraet cezimdir, Ezan cezimdir) ilâvesiyle rivayet
185
etmiştir. Yine ondan nakledilen bir lafızda: Onlar tekbiri
cezmediyorlardı, ifadesi yer almaktadır." Süyûtî, el-Hâvı
Ii'1-Fetâvâ
'da
(1/535)
"(Tekbir
cezimdir),
hadisi
hakkında kesin cevap" konulu fetvada şöyle demiştir:
"Bunun hadis olması konusuna gelince, bu sabit değildir.
Hafız İbn Ha-cer'in dediği gibi; bu, İbrahim en-Nehaî'nin
sözüdür. Bu sözün Nehaî'den nakledilen şu senedine
vakıf oldum. Abdürrezzak Musannef inde (2/74) şöyle
demiştir: Yahya b. Ala', Mugîre'den naklediyor: İbrahim
eırNehaî dedi ki: "Tekbir cezimdir. Mânâsı şudur-' Tekbir
uzatılmaz."Rivayette
gelmiştir.
Bu
bu
açıklama,
şekilde
ya
açıklamalı
İbrahim
olarak
en-Nehaî'den
rivayette bulunan raviden, veya Yahya b. Alâ'dan, yahut
Abdürrez-zak'dan nakledilmektedir. Bu zatların her biri,
bu sözün manasında öncelikle başvurulacak zatlardır.
Hafız
İbn
Hacer,
et-Telhisu'lHabir'de(.H225)
şöyle
demiştir: "Bu manada Tirmizî, Ebu Davud ve Hakim'in
Ebu Hüreyre hadisi olarak naklettiği "Selâmın hazfi
sünnettir", hadisi bulunmaktadır. Selâmın hazfı demek,
selâm
vermede
süratli
olmak
demektir.
"Cezim"
kelimesiyle anlatılmak istenen budur. İbnü'1-Esîr, Nihaye
'de şöyle demiştir: "Bunun manası tekbir ve selâmın
186
uzatılmaması, tekbirin son harfinin harekesinin er
kunmaması, son harfinin sakin kılınmasıdır." Muhıbb etTabe-rî de bu görüşe katılmıştır.
İbn Hacer devamla diyor ki: Bu tartışmalıdır. Zira
(hareke) karşılığında (cezim) ifadesinin kullanılması Arap
dili alimlerinin yeni ıstılahıdır. Böyle yeni bir ıstılah, -bu
sözün nebevi bir hadis olduğu farz edilecek olursa- nebevi
lafızlar için nasıl kullanılabilir? Zira Muhakkik Allâme
İbn Abidin'in Reddü'l-Muhtar Haşiyesi' nde (1/259) ifade
ettiği gibi; Arap nahiv alimlerinin yeni ıstılahına göre
(cezim) mutlak olmayıp sadece okuyan kişinin harfin
harekesini sükûnla o kumaşıdır. Süyûtî, Hâvi'de (1/536)
şu husus ilâve etmektedir Tekbirdeki cezmin, tekbirin
sonunun sükûnla okunması olarak açıklanması, ravinin
açıklamasına aykırı olduğu için reddedilir. Usûl İlminde
kararlaştırıldığı gibi, ravinin açıklamasına başvurulması
daha evlâdır. Bu mana, ayrıca hadis ve fıkıh ehlinin açıklamalarına da aykırıdır."
(Kardeşim!..) Bazı değerli Şafiî ve Hanefî fakihleri
tarafından (Ezan cezimdir. ikamet cezimdir. Tekbir
cezimdir) ifadesinin fıkıh kitaplarında nebevi hadis
olarak zikredilmesine aldanma. Bu sözün İbrahim en-
187
Nehaî'nin sözü olduğunu, nebevi hadis olmadığını
öğrendin. Bu babda itimad edilecek olan görüş, değerli
ilim erbabı olmalarına rağmen fıkıh erbabının değil, mır
haddislerin görüşüdür. Zira Üstadımız İmam Kevserî,
Takıy-yü'd-Din es-Sübkî'nin esSeyfü'sSakîî fi'r-Redd alâ
ibn Zefîl kitabına yazdığı takdim yazısında (s.4-5): "Her
ilimde o ilmin imamlarına itimad edilir, başkalarına
değil. Zira bir ilimde imam olan kişi, belki başka bir
ilimde avam (sıradan insanlar) mertebesinde olabilir."
demiştir.
Nassların
anlaşılması
ve
bu
nasslardan
hüküm
çıkarılması konusunda yegâne merci, fıkıh alimleri
olduğu
gibi;
Peygamberimiz
(s.av)'den
nakledilen
hadislerin sübutu konusunda başvurulacak yegâne merci
de hadis alimleridir. Diğer ilimlerde de aynı şekilde
ehline başvurulur. İmam Abdülhayy el-Leknevî, bu konuyu birkaç kitabında en güzel şekilde incelemiştir. Ben
de Leknevî'nin bu ifadelerini elEcvibetü'IFâdıle li'1Es'ileti'l-AşeratiTKâmile kitabına yazdığım dip notlarda
(s.30-32) özetledim. Önemine binaen oraya müracaat
edilmelidir. Zira bu malûmat, elde edil-mesi için özel
yolculuk yapmaya değecek kadar önemli ilmi me-
188
96. HADĠS: "Siz hanımlardan her biriniz,
ömrünün yarısını namazsız geçirir."
184[184]
hafızları: Bu lafızla aslı yoktur, demişlerdir.
Manası "sahih" hadiste geçmektedir.186[186]
Hadis
185[185]
sclelerdendir!.. (bkz. Hadis No: 96, 109, 344, 357, 414)
184[184]
Bu cümle, hadisin bir kısmıdır. Bu hadisin devamı
bazı kitaplarda şu şekildedir: "Kadınlar akıl ve dinleri
noksan
kimselerdir.
Peygamberimize
Dinlerinin
noksanlığı nedir? diye soruldu. Şöyle buyurdu- Onlardan
her biri ömrünün yansını namazsız geçirir. "Bu lafızla aslı
yoktur.
185[185]
bkz. İbn Hacer, et-Telhîsu'1-Habh: 1/162; Sehavî, el
Makasıd: s.164; Semhudî, Gammaz s.55; îbnü'd'Deyba',
Temyiz: s.70; Aliyyü'1-Karî, Kühra: s.177; Aclunî: Keşi:
1/379; Kavukçî, Lü'lü': s.31.
186[186]
Bu sahih hadis Buharî'nin Sahihinde (1/345)
Kitabü'l-Hayz'da, 6 nolu Hayızlınm orucu terk etmesi
babında; Müslim'in Sahihinde (2/67) Kitabül-İman'da,
(133 nolu) Taatlerin eksikliği sebebiyle imanın eksilmesi
babında rivayet ettiği şu hadistir. Lafız Buharî'ye aittir:
Ebu Said el-Hudrî'den rivayet edildiğine göre;
189
Rasûlullah (s.a.v) bir Ramazan bayramı ya da Kurban
bayramı sabahı namazgaha çıktı ve hanımlara şöyle
seslendi:
-"Ey hanımlar topluluğu/.. Sadaka verin. Bana sizlerin
Cehennem ehlinin çoğunluğu olduğunuz gösterildi, "dedi.
Hanımlar:
-Ey Allah'ın Rasûlü!.. Bu ne sebepledir? diye sordular.
Peygamberimiz (s.a.v) şöyle cevap verdi:
—"Siz çok lanet okuyorsunuz. Beylerinize nankörlük
ediyorsunuz. Dengeli bir adamın aklını, aklı ve dini
noksan olan sizlerden daha çok başından alan kimse
göremedim.
''Kadınlar:
-Ey
Allah'ın
Rasûlü!.-Bizim
dinimizin ve aklımızın noksanlığı nedir? diye sordular.
Peygamberimiz (s.a.v):
-"Kadının şahitliği, erkeğin şahitliğinin yarısı değil midir?
D&-di. Kadınlar:
—Evet, dediler. Peygamberimiz (s.a.v):
—"işte bu onların akıllarının noksanlığı sebebiyledir.
Kadın hayız gördüğü zaman namaz kılmıyor ve oruç
tutmuyor, değil mi? dedi. Kadınlar:
-Evet, dediler. Peygamberimiz (s.a.v): —"Bu da onların
dinlerinin noksanhğındandıı; dedi. Müslim Sahih' inde
190
(2/65-68) İbn Ömer ve Ebu Hüreyre'den Ebu Said el-
Hudrî'nin hadisi ile aynı manada bir hadis rivayet
etmektedir. Bu hadisin sonunda şu ifade yer almaktadır:
"Seviyeli bir kadın: Ya Rasulallah!.. Akıl ve din noksanlığı
nedir? diye sordu. Peygamberimiz (s.a.v): "Kadının
aklının noksanlığı; iki kadının şahitliğinin bir erkeğin
şahitliğine denk sayılması-dır, işte bu akim noksanlığıdır.
Günlerce
orucunu
namaz
açar,
kılmadan
dedi.
noksanlığıdır, dedi.
Söz
konusu
bekler,
Bu
-uydurma-
da
hadise
Ramazanda
onların
en
da
dinlerinin
yakın
ifade,
Müslim'deki sahih hadiste yer alan (kadın günlerce bekler
de namaz kılmaz) cümlesi olup bu sebeple bu uydurma
hadise gerek kalmamaktadır. Şeyh Abdurrahman clCezîrî'nin telifi olan ebFıkh alel'Meza-hibi'IErbaa'nın,
Mısır Vakıflar Bakanlığı baskısından ayrı bağımsız olarak
yapılan baskısında (1/128) merhum Cezîrî, Hayız babında
hayzın en çok müddetinin on beş gün olduğu görüşünde
olanların
delillerim
zikrederken
şu
ifadelere
yer
vermektedir: Bunlardan biri: Fıkıh kitaplarında meşhur
olan şu hadistir: Peygamberimiz (s.av): "Kadınlar akılları
ve dinleri noksan olan kişilerdir, buyurdu. Kendisine:
191
Kadınların dinlerinin noksanlığı nedir? diye soruldu.
Peygamberimiz (s.av): "Kadınlardan her biri ömrünün
yarısını namazsız geçirir", dedi. Fakat bu hadis sahih
değildir. Gerçek şudur ki; Bu sözün hiçbir anlamı yoktur.
Zira kadınların hayızh iken namaz kılmalarına engel olan, bizzat Şeriat koyucunun ta kendisidir. Kadınların
günah"lan
nedir
ki,
bu
haksız
vasıfla
nitelendirilmektedirler?." Cezî-rî'nin sözü burada sona
ermektedir.
(Ebu Gudde diyor ki:) "Hanımlardan her biri, ömrünün
yarısını namazsız geçirir", cümlesi sahih ve sabit olmayan
bir ifadedir. Ama hanımların akü ve din noksanlığıyla
nitelendirilmeleri, Buharı ve Müslim'in Sahihlerinde
nakledildiği gibi; sabit ve sahihtir. Şeyh Cezîrî'nin akılları
ve dinlerinin noksan olmasından dolayı kadınların
kınandıkları şeklindeki kanaati varid değildir. Bu onların
yaradılıştan gelen fıtrî durumlarıdır. Kınama kanaatinde
olan hiçbir kimse yoktur. Hafız İbn Hacer Fethu'l'Barî'Ae
(1/346) ve ona tabi olarak Kastallânî Irşadü'-Sari'de
(1/444) şöyle demiştir: "Kadınların akıllarının ve dinlerinin noksan oluşunu zikretmekten asıl amaç; kadınları
kınamak değildir. Zira bu durum, yaradılışın aslında
192
97. HADĠS: "İnsanların alışkanhk hâline
mevcuttur.
Fakat
buna
dikkat
çekilmesi,
onların,
fitnesine aldanmaktan sakındırmak içindir. Bu sebepledir
ki
Cehennem
azabı,
noksanlık
dolayısıyla
değil;
nankörlük ve diğer sebepler dolayısıyla zikredilmiştir."
Diğer taraftan, ''Siz hanımlardan her biriniz, Ömrünün
yarısını namazsız geçirir", hadisini bazı Şafiî ve Hanbelî
fakihler
delil
olarak
zikretmektedirler.
Fettenî,
Tezkiretü'l- Mevzuat' ta (s.33) şöyle demiştir: "Şafiî
imamlardan Beyhakî diyor ki: Bazı fakihlerinıiz bunu
zikretmektedirler. Bu hadisi çok aradım ama bulamadım.
Bunun
hiçbir
İbnüTCevzî
isnadı
diyor
ki:
yoktur.
Hanbelî
Ashabımızdan
imamlardan
bazıları
bunu
zikretmektedirler. Ben bunu -hadis olarak- bilmiyorum.
Nevevî bu hadis hakkında şöyle demiştir: Batıldır, aslı
yoktur demiştir. Başkaları da bu şekilde söylemişlerdir."
Bu ifadeler; 95, 109, 344, 357 ve 414 no.lu hadislerde
zikrettiğim şu hususu desteklemektedir: Her ilim, bu
ilimle meşgul olan ehlinden alınır. Hadis, zirveye ulaşan
muhaddislerden; fıkıh da tetkik ehli fakihlerden alınır.
193
getirdikleri ayları ve bayramları tebrik etmeleri
hadisi."187[187]
Bu konuda (hadis olarak) hiç bir şey vârid
olmamıştır.188[188]
“Te “ Harfiyle BaĢlayan Uydurma
Hadisler
187[187]
bkz. Sehavî, Makasıd: s.166; Semhudî, Gammaz:
s.55; İb" nü'd-Deyba', Temyiz: s.70; AliyyüTKarî, Kübra:
s.179; Aclûnî, Keşi 1/252; Hut, Esne'bMetalıb: s.118.
188[188]
Yani Peygamberimiz (s.a.v)'den bu konuda özel
olarak bir hadis gelmemiştir. Bazı şahabı ve tabiînden
bazı işlerde bazı tebrik cümleleri nakledilmiştir. Hafız
Süyûtî bu rivayetleri Vü-sûlü'î'Emanî brHusûli't-Tehanî
ismini verdiği risalede toplamıştır. Bu risale, el-Hâvi li'1Fetavîkitahı
basılmıştır.
içerisinde
ve
ayrıca
müstakil
el-Mevahibü'1-Lediinniyye,
Mır
olarak
vatta've
başka eserleri şerheden, muhaddislerin son halkası
Muhammed b. Abdülbakî ez-Zürkanî'nin tebrikleşme ve
bu konuda varid olan hadisler hakkında nefis bir risalesi
bulunmaktadır. Bu risale Mısır'da basılmıştır.
194
98.
acizliktir".
HADĠS:
189[189]
"Herkese
güvenmek
Sehavî diyor ki: Bunu bu lafızla
bilmiyorum.190[190]
99. HADĠS: "Üç şey vardır ki, bunlara az
bile olsa meyledilmez: Dünya, Sultan, Kadın".
189[189]
bkz. Sehavî: Makasıd: s. 168; Semhudî, Gammaz:
s.56; İbnü'd-Deyba', Temyiz s.72; Aliyyü'1-Karî, Kübra:
s.180; Aclûnî, Keşf 1/252; Hut, EsneTMetalib: s.119;
Kavukçî, Lülü1: s.32.
190[190]
Sehavî'nin; "Bunu bu lafızla bilmiyorum", ifadesi,
bu cümlenin bir başka lafızla nebevi hadis olarak geldiği
izlenimi vermektedir. Oysa böyle değildir. Bu ve bu
manadaki ifadeler, hadis olarak gelmemiş, muhterem
insanların sözlerinde yer almıştır.
Hattabî'nin Kitabü'l-Uzle'&e (s.64) Abdullah b. Huneyf
tarikiyle naklettiği şu rivayette geçen söz de bu güzel
sözlerden biridir: "Ömerb. Abdülaziz (rh.a), Muhammed
b. Ka'b el-Kurazi'ye: -Kişinin hangi hasletleri onun
değerini düşürür? diye sordu. Muhammed b. Ka'b:
-Çok konuşması, sırrım açığa vurması ve herkese
güvenmesi-dir, diye cevap verdi.
195
191[191]
Doğru bir sözdür, hadis değildir.
“ Ce ” Harfiyle BaĢlayan Uydurma
Hadisler
100. HADĠS: 'Türkün zulmü olsun, arabın
adaleti olmasın".
192[192]
İbnü'd-Deyba' diyor ki:
Düşük bir sözdür, hadis değildir. Ben de derim ki:
Bilakis bu, açık bir inkarcılıktır.
101. HADĠS: "Açhk kâfirdir. Onu öldüren
Cennet eh-lindendir". Aslı yoktur.
102.
HADĠS:
bahçelerinden
bir
"Cîze,
bahçedir.
193[193]
Mısır
Cennet
Allah'ın
191[191]
bkz. Sehavî: Makasıd s.168; İbnü'd-Deyba', Temyiz
192[192]
bkz. Sehavî, Makasıd: s. 177; Semhudî, Gammaz:
s.72; AJiv^vi-iTo^ Kübra: s.181; Aclûnî, Keşi 1/386.
s.58; Îbnü'd-Deyba', Temyiz: s.75; Aliyyü'1-Karî, Kübra: s.
184; Ac-lûnî, Keşf: 1/404; Kavukçî, Lü'lü': s.32.
193[193]
Cîze: Nil kıyısında, Kahire'ye yakın bir köydür,
şimdi Ka~ hire'ye birleşmiştir.
196
yeryüzündeki hazineleridir".194[194]
Askalanî diyor ki: Bu yalandır, uydurmadır.
“Ha”
Harfiyle
BaĢlayan
Uydurma
Hadisler
103. HADĠS: "Bana sizin dünyanızdan (üç
şey) kadınlar ve güzel koku sevdirildi. Namaz
gözümün nuru kılındı".195[195]
Bu hadisi Nesaî ^ü^ezz'inde, Taberanî
Evsafta rivayet etmiştir. Gazzalî ve başkalarının
ifadelerinde yer alan (Selâs-Üç) kelimesi hakkında
İmam İbn Fûrek zorlama a\ çıklamalar yapsa bile,
194[194]
bkz. Sehavî, Makasıd s.178; Semhudî, Gammaz:
s.58; İV nü'd-Deyba', Temyiz: s.75; Aliyyü'1-Karî, Kübra:
s.184; Aclûnî, Keşf: 1/405; Hut, Esne'I-Metalik s.124.
195[195]
bkz. Nesaî, Sünen: 7/61 No 3939 (Işretü'n-Nisâ: 1);
Sehavî, Makasıd: s.180; İbnü'd-Deyba', Temyiz: s.76;
Aliyyü'1-Karî, Kübra: s. 186; Aclûnî, Keşf: 1/405;
Hut,'Esne'bMetalib: s. 125.
197
hadis hafızlarının dedikleri gibi, bu kelimenin aslı
yoktur. Doğrusunu bilen Allah'dır.196[196]
196[196]
imam İbn Fûrek'in sabit olmayan bazı uydurma
hadisleri zorlama yorumları tenkit edilmiştir. Bu, onun
uydurma hadislerin sabit olduğunu farz ederek bu
hadislerin anlamı hakkında yaptığı şahsî içtihadıdır.
Üstadımız Kevserî (r.a), Beyhakî'nin ebEsma ve'sSıfat
kitabına yazdığı uzun mukaddimede (Y) sayfasında şöyle
demiştir: "İmam Ebu Bekir Muhammcd b. Hasen b.
Fûrek'in Allah'ın sıfatları ile ilgili hadisleri te'vil konusundaki kitabı meşhurdur. İbn Fûrek, çok zayıf ve
çürük hadislere hiç temas etmeyip sadece sabit olan
hadislerle
yetin-seydi,
olurdu".
Yine
merhum
yorumlarında
üstadımız
daha
isabetli
Kevserî,
el'Imta'
uydurma
rivayetleri
bisîretıTImameyn Hasen b. Ziyad ve Muhammed b. Suca'
isimli kitabında (s.64)
şöyle
diyor:
"Bazılarının
bazı
uydurma olduğunu kabul ettikleri halde yorumlamalarına
gerek yoktur, İbn Fûrek ve başkalarının yaptığı gibi bu
uydurma haberlerin sahih olduklarını farz ederek uzun
uzun yorum yapmalarına da ihtiyaç yoktur." Zira yorum,
198
104. HADĠS: "Ümmetimden hilâlleyenler
ne güzeldir!.."
197[197]
Saganî: Bunun uydurma
olduğu açıktır, demiş ve bunu abdest alırken
parmaklarını hilâllemek veya yemekten sonra
dişleri temizlemekle açıklamıştır.198[198]
sahih ve sabit olan rivayetler için yapılır. Bu rivayetler
kesinlikle sahih ve sabit olmadığına göre bunların
yorumuna ve tevcihine gerek yoktur.
197[197]
bkz. Ahmed b. Hanbeî, Müsned: 5/416; Münzirî,
Tergih:
1/132;
Heysemî,
Mecıneu'z-Zevâid:
1/235;
İbnü'd-Deyba', Temyiz: s.76; Âliyyü'1-Karî, Kübra: s.192;
Aclûnî, Keşf: 1/412.
198[198]
(Abdülfettah Ebu Gudde diyor ki) Saganî'nin bu
hadis hakkındaki uydurma olduğu iddiası kabul edilemez.
Hafız Münzirî, bu hadisi et-Tergîb ve't-Terhîb' de (1/132133) Ebû Eyyûb el-Ensarî' (r.a) den şöyle rivayet
etmektedir:
Allah Rasûlü (s.av) yanımıza geldi ve: — "Ümmetimden
hilâlleyenler ne güzeldir!., "dedi. Ashab: -Hilâlleyenler
kimdir ya Rasülallah? diye sordular. Allah Rasûlü (s.a.v)
şöyle buyurdu:
199
--'Abdest alırken parmak aralarını hilâlleyenler ve
yemekten sonra dişlerini temizleyenlerdir. Abdestte
hilâlleme ağza ve burna su vermek, parmak aralarını
ıslatmaktır.
Yemekten
sonraki
hilâlleme
ise,
diş
aralarındaki yemek artıklarını temizlemektir, insanla
daima beraber olan iki melek için, namaza durduğunda
dişleri arasında yemek artıkları görmelerinden daha
sıkıntılı bir şey yoktur". Bu hadisi Taberanî Kebir' de
rivayet etmiştir.
Yine
Taberanî'nin
Kebir'
de
ve
İmam
Ahmed'in
Miisned'mde (5/416) Ebû Eyyub ve Atâ'dan rivayetlerine
göre; Allah Rasûlü şöyle buyurmuştur: ''Ümmetimden
abdest alırken parmak aralarını hilâlleyenler ve yemekten
sonra dişlerini temizleyenler ne güzeldir!.."''Bu hadisi
Taberani Evsat'ta Enes hadisi olarak rivayet etmiştir.
Hadisin
bütün
tarikleri
Vasıl
b.
Abdurrahman
erRakaşî'de birleşmektedir. Şube ve başka âlimler Vasıl'ı
sika/güvenilir olarak kabul etmiştir."
Hafız Münzirî, bu hadise (an) lafzıyla başlamış, sonunda
da senedi hakkında bilgi vermiştir. Bu hadis, Münzirî'nin
kitabının başında (1/3-4) belirttiği gibi; sahih veya hasen
ya da buna yakındır ama zayıf değildir. Zira yine Münzirî,
200
kitabının başında; "Hadis zayıf ise onun başında
(Ruviye/rivayet olundu) lafzını kullandığını ve bu
durumda
hadisin
sonunda
söylemediğini" ifade etmiştir.
ravileri
hakkında
söz
Hafız Heysemî, Mecmeu'z-Zevâid'Ae (1/235) Ebu Eyyub
(r.a) hadisini Taberanî'nin Kebirinden uzunca, yine
Taberanî'nin
Mû'snedinden
Kebirinden
kısaca
ve
İmam
nakletmiş;
"Her
Ahmed'in
ikisinin
isnadlarmda (Vasıl er-Rakaşî) vardır. O da zayıftır",
demiştir. Heysemî daha sonra Evsaf taki Enes hadisini
nakletmiş ve "Senedinde ÛVIuhammed b. Hafs el'Ensarî)
vardır. Bu raviyi tanıyan, tanıtan birini bulamadım",
demiştir. Dolayısıyla hadisin sahih oluşu ihtilaflıdır.
Fakat Zehebî'nin Mizan' da (4/329) Hafız Münzirî'ye
nisbet ettiği gibi; Hafız Münzirî (Vasıl eı-Rakaşî)'nin
(Vasıl b. Abdurrahman er-Rakaşî) olduğunu belirtmiş;
Hafız İbn Hacer Tehzibü't-Tehzib' de (11/104) bunu şu
ifadesiyle reddetmiştir: "Bu ravi, Vasıl b. Abdurrahman
Ebu Hurra el-Basrî'dir, Rakaşî değildir. Buharı Tarihinde,
İbn Ebî Hatim el-Cerh ve'tr Ta'dil'de, Hazrecî Hulasa'da
Vasıl b. Abdurrahman Ebu Hur ra'nin (Rakaşî) olarak
nisbet
edildiğini
zikretmemiştir.
201
İmam
Ahmed'in
(Abdülfettah
Ebu
Gudde
diyor
ki:
Saganî'nin bu hadis hakkındaki uydurma olduğu
iddiası kabul edilemez.)199[199]
105. HADĠS: "Kediyi sevmek imandandır".
200[200]
Uydurmadır. Bu hükmü Sagani ifade
etmiştir.
106.
HADĠS:
"Vatanı
sevmek
imandandır". 201[201] Hadis hafızlarına göre bunun
Müsnedindeki senedinde ise babasının ismi zikre"
dilmeksizin (Vasıl er-Rakaşî), şeklinde yer almıştır.
Böylece Hafız Hcysemî'nin sözü tercihe layık olmuştur.
Zira (Vasıl b. Saib er-Rakaşî), zayıf olduğunda ittifak
edilen bir ravidir. Dolayısıyla hadis bu tarikten zayıftır,
ama Saganî uydurma olduğu açıktır dese de, uydurma
değildir. Doğrusunu en iyi bilen Allah Teâlâ'dır!..
199[199]
Parantez arasındaki bu ifade, bir önceki dipnotun
başından alınmış olup, önemine binaen dikkat çekmek
için metne alınmıştır. (Çev.)
200[200]
bkz. Aliyyü'1-Karî, Kübra: s.191; Aclûnî, Keşi
1/415; Hut, Esne'bMetalıb: s. 126.
201[201]
bkz. Sehavî, Makasıd: s.183; Semhudî, Gammaz: s.
202
aslı yoktur.
107. HADÎS: "Sevgili, sevgilisine azab
etmez".
202[202]
Se-havî: Bu sözü merfû (Allah
Resûlü'nün hadisi) olarak bilmiyorum, demiştir.
108.
HADĠS;
"Hacûn
ve
uçlarından alınır ve Cennette saçılır".
Bakî
iki
203[203]
Bu
iki yer, Mekke ve Medine'nin mezarlıklarıdır. Bu
hadisin aslı bilinmemektedir.
109.
HADĠS:
hayvanın otu yediği gibi,
"Mescidde
204[204]
konuşma,
haseneleri yiyip
60; İbnü'd-Deyba\ Temyiz: s.77; Aliyyü'1-Karî, Kübra:
s.189; Aclûnî, üTesf 1/413.
202[202]
bkz. Sehavî, Makasıd: s.182; İbnü'd-Deyba1,
Temyiz: s.77: Aliyyü'1-Karî, üTüAra: fi.188; Aclûnî, /fe^f
1/411; Hut, Esne'l Metalik s.129.
203[203]
bkz. Sehavî, Makasıd: s.185; İbnü'd-Deyba',
Temyiz: s.78 ; Aliyyü'1-Karî, ATii/jıa: s.193; Aclûnî, iTe^f
1/419; Hut, &^e'7-M5ta.Mrs.13L
204[204]
Hadis, şu şekilde de nakledilmektedir: "Mescidde
konuşma, ateşin odunu yiyip bitirdiği gibi, iyi amelleri
203
bitirir".
205[205]
böyledir.206[206]
peşe
Bulunamamıştır. Muhtasar 'da
110. HADĠS: "Söz, hiç ara vermeksizin peş
söylenmez".
sözüdür.
Selef
âlimlerinden
birinin
111. HADĠS: "Ebrarın (salih kulların) güzel
amelleri, Mukarreblere (Allah'a çok yakm kullara)
göre günah sayılır".
sözüdür.208[208]
207[207]
Ebu Said el-Harraz'm
yiyip bitirir."
205[205]
bkz. Sefarînî, GızâüTElbab Şerh ManzûmetıTÂdab:
2/2; Gazzalî, İhya: 1/152; Zebîdî, İhya Şerhi: 3/31; Sübkî,
Tabakatü'ş-Şafiiyye: 4/145; Aliyyü'1-Karî, Kübra: s.194;
Aclûnî, Keşi: 1/423.
206[206]
207[207]
bkz. Sehavî, Makasıd; s.188; İbnü'd-Deyba',
Temyiz: s.79; AliyyüTKarî, Kübra: s. 195; Aclûnî, Keşf:
1/428.
208[208]
Zehebî Iber'de diyor ki: "Ebu Said el-Harraz diye
meşhur olan bu zat, sufiyye şeyhi büyük zahid Ahmed b.
204
112. HADĠS: "Güzellik, rahmete vesiledir".
209[209]
Tabiînden Ebu Hazim'in sözüdür.210[210]
113. HADĠS: "Nafilelerinizi güzelce eda
edin ki, farz-larınızdaki
211[211]
eksiklikler bunlarla
İsa'dır. 28ö yılında vefat etmiştir. Allah rahmet eylesin."
209[209]
bkz. İbn Abdil-Berr, Nüzhetü'l-Mecalis: 2/19;
Sehavî, Makasıd: s.188; İbnü'd-Deyba', Temyiz: s.79;
Aliyyü'1-Karî, Kübra: s.195; Aclûnî, Keşf. 1/430; Hut,
EsneTMetalib: s.132.
210[210]
Zehebî Iber'de diyor ki: "Bu zat, Medine'nin alim,
zahid ve vaizi Ebu Hazim Seleme b. Dinar el-Medenî elA'rac'dır. Güvenilir bir zattır. Zamanında onun benzeri
yoktu. Hikmetli sözleri ve güzel vaazları vardı. 140 yılında
vefat
etmiştir."
Ebu
Hazim'in;
"Güzellik,
rahmete
vesiledir", sözü; bir şeyin güzelliği, ona rahmet ve şefkat
gösterilmesine vesile olur, demektir. Bu sözün; Hafız İbn
Abdü'Berr
Nüzhetü'l-Mecalis
zikrettiği güzel bir hikâyesi vardır.
211[211]
kitabında
(2/19-20)
Hadisteki "feraizuküm" kelimesi kitapta sehven
hatalı olarak (ferîzukum) şekilde yazılmıştır. Doğrusu, bu
hadisi zikreden diğer bütün kaynaklarda olduğu gibi
205
tamamlansın". 212[212] Bu lafızla aslı yoktur.213[213]
114.
HADĠS:
"Bir
âlimin
meclisinde
"feraizuküm" şeklindedir. (Çev.)
212[212]
bkz. Sehavî, Makasıd: s.188; İbnü'd-Deyba',
Temyiz: s.80; Aliyyü'1-Karî, Kübra: s.195; Aclûnî, Keşf:
1/428; Hut, Esne'l-Metalıb: s.127.
213[213]
Müellif
manasının
sabit
Aliyyü'1-Karî,
olduğuna
bu
işaret
ifadeyle
hadisin
etmektedir.
Bu,
doğrudur. Temim ed-Darî (r.a)'den rivayet edildiğine
göre; Rasûlullah (s.av) şöyle buyurmuştur: "Kulun
kıyamet günü ilk hesaba çekileceği şey namazıdır. Eğer
namazı tam olarak eda etmişse, ona tam olarak yazıhr.
Tam olarak eda etmemişse, Allah Teâlâ meleklerine şöyle
buyurur: Bakın, kulum için farzlarım tamamlayacağınız
nafile ibadet bulabilecek misiniz? Sonra zekât da aynı
şekildedir. Sonra diğer ameller de buna göredir". Bu
hadisi İmam Ahmed (4/103), Ebu Davud (1/229 Salat
145), İbn Mace (1/458 İkame 202) ve Hakim (1/263)
rivayet etmiştir. Zikredilen lafız, İmam Ahmed'e aittir. Bu
hadis,
nafilelerin farzların eksikliğini tamamlaması
konusunda açıktır. Bu manada pek çok sahabî-den
nakledilen başka sahih hadisler de vardır.
206
bulunmak bin rekat namazdan daha faziletlidir..."
214[214]
ihya'da. Ebu Zerr hadisi olarak bu şekilde
zikredilmiştir. Irakî: "İbnüTCevzî, bu hadisi
Mevzuat (Uydurma Hadisler) Kitabında Hz. Ömer
hadisi olarak zikretmiştir.
215[215]
tarikiyle bulamadım, demiştir.
Bunu Ebu Zerr
115. HADĠS: "Benim bir kişi için verdiğim
hüküm, bir cemaat hakkında verdiğim hüküm
gibidir".
216[216]
Aslı yoktur. Bunu Irakî ve
başkaları ifade etmiştir.217[217]
214[214]
bkz. İbnüTCevzî, Mevzuat: 1/223; Gazzalî, İhya:
215[215]
İbnüTCevzî, Mevzuat: 1/223; Bu, uzun bir hadis
216[216]
bkz. Sehavî, Makasıd: s.192; İbnü'd-Deyba', Temyiz
1/9; Ac-lunî, KeşfAlAZZ.
olup her cümlesi yalan olduğunu haykırmaktadır.
s.81; AliyyüTKarî, Kübra: s.196; Aclunî, Keşi: 1/436; Hut,
EsneT Metalıb: &.128.
217[217]
Mana açısından Tırmizî (7/94; Siyer 37), Nesaî
(7/149; Bey'a 18) ve İbn Mace'nin Sünen' lerinde (2/960;
Cihad 43), Malikin Mu vatta'da (2/982; Bcy'a 2) ve İbn
207
Hıbban'm Sahili' inde (7/41 No: 4536) rivayet ettikleri şu
sahih hadis dolayısıyla bu uydurma hadise gerek yoktur.
(Hadisin lafzı, İmam Malik'e ait olup başka âlimlerden
biraz ilâve yapılmıştır):
Ümeyme bt. Rukayka (r.anha) anlatıyor: Bir gurup
kadınla birlikte İslâm üzerine bey'at etmek üzere Allah
Rasûlü'ne gittik. Kadınlar:
-Ya RasûîallahL Biz, sana Allah'a şirk koşmamak, hırsızlık
yapmamak, zina etmemek, çocuklarımızı öldürmemek,
ellerimiz ve ayaklarımız arasındaki yavrularımıza iftirada
bulunup bühtan etmemek, meşru hususlarda isyan
etmemek üzere bey'at ediyoruz (söz veriyoruz)", dediler.
Allah Rasûlü (s.a.v): -"Gücünüzün ve takatinizin yettiği
kadar" ifadesini kullandı. Hadisin râvisi Ümeyme diyor
ki: Bunun üzerine bey'at eden kadınlar:
-Allah
ve
Rasûlü
bize
kendi
nefsimizden
daha
merhametlidir. Haydi sana bey'at edelim, Ya RasûlallahL
dediler. -Feihu'l-Barî'deki (8/488) bir rivayete göre; Elini
uzat, nıusafaha edelim (tokalaşalım), dediler- Bunun
üzerine Allah Rasûlü (s.a.v) şöyle buyurdu:
-''Sîzin bey'atinizi sözle kabul ettim. Ben kadınlarla
tokalaş-mıyorum. Benim yüz kadına sözüm, bir kadına
208
sözüm gibidir". Sehavî, el-Makasıdü'1-Hasene' de (s.193)
diyor ki: "Nesaî'nin lafzı; Benim bir kadına sözüm, yüz
kadına sözüm gibidir", şeklindedir. Bu hadis, Buharî ve
Müslim'in
şartlarına
uygun
o3ma-sı
sebebiyle,
Darakutnî'nin; Buharı ve Müslim'in Sahihlerine mutlaka
almalarının gerekli olduğuna hükmettiği hadislerden
biridir."
Ebu Gudde diyor ki: Sünerri Nesaî'nin elimizdeki matbu
nüshasında hadis; "Benim yüz kadına sözüm, bir kadına
sözüm gibidir", şeklindedir. Sehavî'nin zikrettiği lafız,
belki de Sünen-i Nesaî'nin yazma nüshalarından birinde
zikredilmiş olabilir. Tamamlayıcı Bilgi: Hafız İbnüTCevzî
diyor ki: Aleyhis'Selâm'a bey'at eden kadınlardan isimleri
tesbit edilebilen kadın sayısı dört yüz elli yedidir.
Rasulullah (s.a.v) bunlardan hiçbir kadınla bey'at için
tokalaşmamış, hanımların bey'atini sadece sözle kabul
etmiştir. (Bu bilgi notu, Fas'lı Hadis Hafızı merhum üstadımız Abdülhayy el-Kettanî'nin ct--Tcratîbüı-İdariyye:
II 222 kitabından alınmıştır.) ŞemsülHak el-Azîm-
Âbadî'nin Sünen-i Darakutnî'üzerine yazdığı ta'likatında
(4/147)
"Ncvadir"
bahsinde
belirttiği
gibi;
Kadı
Beşîruddin b. Kerîmüddin el-Kınnevcî el-Hindî (r.a)'nin
209
116. HADĠS: "(el-Hamdülillah) Rahman'm
ridâ-sıdır". 218[218] Aslı bulunamamıştır.
117.
HADĠS:
"Kızarmaya
bilirsin". 219[219] Hadis değildir.220[220]
başlayınca
nâmahrem kadınlarla tokalaşmanın haram olduğunu
uzun uzun anlattığı bir risalesi bulunmaktadır. (Not:
Yabancı
hanımlarla
tokalaşmanın
haram
olduğu
konusunda Suriye'li muasır alimlerden Muhammed elHamid'Cöl.
1970)in
HukmüTIslâm
fîMusaiahati'l-
Mercti'l-Ecnebivye isimli veciz ve nefis bir risalesi
bulunmaktadır,
bkz.
Mecmuatü
Resaili'ş-Şeyh
Muhammed el-Hamid, Mektebetü'd-Da'veh, Hama, l.bsk
1389/ 1970) (Çev.)
218[218]
219[219]
bkz. AliyyüTKarî, Kübra: s.196; Aclunî, Keşf: 1/443.
bkz. MecmeuTEmsal: 1/138; Sehavî, Makasıd:
s.195; İbnü'd-Deyba', Temyiz: s.82; AliyyüTKarî, Kübra:
s.197; Aclunî, Keşf: 1/443.
220[220]
Bu
söz
asıl
Mevzuâtü'lKübra'smda
nüshada,
ve
müellifin
el'-
İbnü'd-Deyba'm
Temyîzü't'Tayyib Mine'l-Habîs kitabında bu şekilde
gelmiştir. Aslı bir arap atasözü olup lafzı "Hıyne taklîne
210
tedrin"; (manası ise: kızartma yapınca bileceksin),
şeklindedir. Bu sözün asıl sebebinin bilinmesiyle mana
daha iyi anlaşılacaktır: Meydanı MecmeuTEmsal'de
(1/138) diyor ki: "Bu sözün sebebi şudur: Bir adam kötü
bir kadınla beraber oldu. Ona ücretini verdi ve onun
kızartma tavasını çaldı. Ayrılmak istediğinde kadın ona:
Ben seni kandırdım. Ben bu işe senden daha çok arzu
duyuyordum. Paranı da aldım, dedi. Adam da kadına:
Sen kızartma yapınca anlarsın, dedi. Bu söz, başkasını
aldattığını zanneden ama asıl kendisi aldanan kişi için
atasözü olarak kullanılır oldu."
Bu uydurma hadis, el-Makasidü'1-Hasene'de (s.195) ve
Keşfü'l-Hafa'dz (1/443) "Hıyne tülka tedrî" şeklinde
gelmiştir. Bu lafız, bana göre yukarıdaki atasözünün
tahrif edilmiş şeklidir. Bu iki eserin müellif, buna doğru
mana verebilmek için epey zorlanmışlar ve şöyle
demişlerdir: "Bu sözün manası sahih olup şu âyet bu
manaya işaret etmektedir: "Onlar azabı görünce kimin
yolunun daha sapık olduğunu bilecekler". (Furkan: 42)
Sonra "da dünyada insanlara eziyet eden kişinin kıyamet
günü ceza göreceği manasını ihtiva eden ama zikri geçen
211
“Hı”
Harfiyle
BaĢlayan
Uydurma
Hadisler
118. HADĠS: "Çoluk-çocuğu olmayan bir
toplumun
eli
boş
atasözüyle
hiç
ilgisi
sözüdür.222[222]
kalır."
olmayan
221[221]
uzun
Mekhul'ün
bir
nakletmişlerdir. Doğrusunu bilen Allah Teâlâ'dır!..
221[221]
hadis
bkz. Sehavî, Makasıd: s.196; İbnü'd-Deyba',
Temyiz: s.83; Aliyyü'1-Karî, Kübra: s. 198; Acluni, Keşf
1/445; Hut, Esne'l-Metalik s.135.
222[222]
Bu zat, Şam fakîhi Ebu Abdillah Mekhul ed-
Dimaşkî'dir. Hüzeyl oğullarının azadlı kölesidir. Mevlâsı
onu Mısır'da azad etmiştir. Mekhuî: "İlim tahsili için pek
çok ülke dolaştım. Hiçbir şehir bırakmadım ki, bildiğim
kadarıyla o şehrin ilmini almış olmayayım. Sonra aynı
şekilde Irak, Medine ve Şam'a gittim", diyordu. Mekhul,
tabiînden olup bazı sahabeden hadis öğrenmiştir. Onun
ilminden, aralarında İmam Evzaî'nin de bulunduğu pek
çok kişi istifade etmiştir. Ebu Hatim: Şam'da Mekhul'den
212
119. HADĠS: "Yiyecek depolayan, gazaba
uğrar." 223[223] Hadis değildir.224[224]
120. HADĠS: "Yahudilere muhalefet edin,
daha
fakîh
birini
bilmiyorum,
demiştir.
Mekhul,
ikramsever, cömert bir kimse idi. Kendisine bir defasında
on bin dinar verilmişti. Bunu fakirlere elli dinar, elli dinar
dağıtmıştı. 113 yılında vefat etmiştir. Allah rahmet
eylesin.
223[223]
bkz. Sehavî, Makasıd: s.197; Semhudî, Gammaz:
s.63; İbnü'd-Deyba', Temyiz: s.83; AliyyüTKarî, Kübra: s.
198; Ac-lunî, Keşfl/447; Hut, Esne'l-Metalib: s.135.
224[224]
Müslim'in Sahih'm&e (Müsakat 130 Nevevî Şerhi:
11/43) rivayet ettiği şu sahih hadis, bu söze gerek
bırakmamaktadır: Ma'mer b. Abdillah'ın rivayetine göre;
Peygamberimiz (s.a.v) şöyle buyurmuştur: "Günahkâr
kimselerden
başkaları,
ihtikâr
(karaborsa)yapmaz."ihtikar, yiyeceği kıymetli olduğu
zamanda satın alıp onu fiyatı artmeaya kadar depoda
tutmak ve fiyat yükselince satmaktır. Allah Rasûlü
(s.a.v)'nün "günahkâr" ifadesi, bilerek, kasıtlı olarak
günah ve masıyet işleyen kimse anlamındadır.
213
sarıkları kuyruksuz bırakmayın. Zira sarıkların
kuyruksuz olması Yahudilerin kıyafetidir."
Süyûtî'nin zikrettiği" ne göre, aslı yoktur.
121.
Humeyra'dan
225[225]
1/479.
226[226]
HADĠS:
226[226]
"Dininizin
a-lın."
227[227]
225[225]
yarısını
Bunun aslı
hkz. Aliyyü'1-Karî, Kiibra: s.198; Aclunî, Keşf:
(Humeyra):
"hamrâ"
kelimesinin
küçültme
ismidir. Beyaz tenli, beyazı pembe ile doyurulmuş
demektir. Araplar beyaz tenli erkeğe "ahmer", beyaz tenli
hanıma "hamrâ" derler. Hz. Aişe (r.anha) beyaz tenli idi.
Buradaki "Humeyra" kelimesiyle anlatılmak istenen kişi,
Hz. Aişe ((r.anha)'dir. Bu küçültme, sevgi için yapılan
küçültmedir. 407 no.lu (Ya Humeyra!..) hadisinin
dipnotunda Kurtubî'den naklettiğimiz ifadeye bakınız.
(Bu bilgiler ışığında Humeyra'yı "Pembe yanaklı küçük
sevimli kız" diye tercüme edebiliriz. Tahiru'l-Mevlevi,
Mesnevi Şerhi' nde Humeyra'yı "Penıbecik" diye tercüme
etmiştir. -Çev)
227[227]
bkz. İbn Kayyim, Menai: s.60; İbnü'1-Esîr, Nıhaye:
1/438; Zerkeşi, İcabe: s.58; Sehavî, Makasıd: 198;
214
bilinmemektedir.228[228]
122. HADĠS: "Benim hasmım, benim
hükmümü verecek olandır."
229[229]
birine ait sözdür, hadis değildir.
Büyüklerden
123. HADĠS: "Önemli kişi -yani meşhur-
olmamak bir nimettir, halbuki hiç kimse böyle bir
şeyi istemez."
sözüdür.
230[230]
Selef âlimlerinden birinin
124. HADĠS: "Allah'ın kulu için seçtiği şey,
Semhudî, Gammaz: s.63; Ibnü'd-Deyba', Temyiz: s.83;
AüyyüTKarîs Kiibra: s. 198; Aclunî, Keşf 1/449; Hut,
'Esne'l-Metalib: s.135.
228[228]
Mutlaka 407 no.lu (Ya Humeyra!..) hadisinin
229[229]
bkz. Sehavî, Makasıd: s.199; İbnü'd-Deyba',
dipnotuna bakınız.
Temyiz: s.84; Aliyyü'1-Karî, Kübra: s. 199; Aclunî, Keşf
1/454; Hut, Esne'l-Metalib: s.136.
230[230]
bkz. Sehavî, Makasıd s.202; İbnü'd-Deyba', Temyiz
s.85; Aliyyü'1-Karî, Kübra: &38Q; Aclunî, İTe^l/460;
Esne'bMetaJib: s.142.
215
kulun kendi nefsi için seçtiği şeyden daha
hayırlıdır." 231[231] Hadis değildir.
125.
HADĠS:
"Karga
ve
benzerlerini
görünce! (Hayırdır, hayırdır) denilmesi.
Hadis değildir.
232[232]
126. HADĠS: "Hayır, kıyamete kadar
bende ve benim ümmetim dedir."
233[233]
Askalânî
diyor ki: Bunu -hadis olarak— bilmiyorum.
“Dal” Harfiyle BaĢlayan Uydurma
Hadisler
231[231]
bkz. Sehavî, Makasıd: s.209; İbnü'd-Deyba',
Temyiz: s.87; Aliyyül-Karî, JfüArA' s.202; Aclunî, ^e^f
1/478; Hut,
232[232]
bkz. Sehavî, Makasıd: s.206; Aliyyü'1-Karî, Aclunî,
233[233]
bkz. Sehavî, Makasıd: s.208; Semhudî, Gammaz:
üTe££ 1/469; Hut, Esne'l-Metalib: s. 139.
s.65; İb-nü'd-Deyba', Temyiz s.87; AliyyüTKarî, Kübra:
s.202; Aclunî, Keşf: 1/476.
216
127. HADĠS: "Zâlimin ülkesi, bir müddet
sonra bile olsa harabeye dönüşür."
234[234]
Sehavî:
Bunu —hadis olarak— görmedim, demiştir.
128.
HADĠS:
"Yurtlarında
müddetçe onlarla iyi geçin."
235[235]
olduğun
Sehavî diyor
ki: Hadis olarak bilmiyorum.
129. HADĠS: "Çoluk-çocuğunuza malınızın
üçte birini vererek iyi geçinin."
236[236]
Bunun aslı
bilinmemektedir.
234[234]
bkz. Sehavî, Makasıd: s.210; Semhudî, Gammaz:
s.66; Ibnü'd-Deyba', Temyiz: s.89; AliyyüTKarî, Kübra:
Keşf.
1/480;
s.204;
Aclunî,
235[235]
bkz. Sehavî, Makasıd
Kavukçî, Lü'lüt s.35.
Esne'bMetalib:
s.210;
s.145;
İbnü'd-Deyba',
Temyiz: s.89; Aliyyü'I-Karî, ^TüAra: s.203; Aclunî,
İTe^l/479. Hut, £fene7-Metalib: s. 145.
236[236]
s.66;
bkz. Sehavî, Makasıd: s.211; Semhudî, Gamman:
Ibnü'd-Dey-ba',
Temyiz:
s.89;
AliyyüTKarî,
JTtfÂra.- s.204; Acluî A 1/481; Hut, Esne'l-Metalib:
s.145; Kavukçî, Z/û"iü? s.35.
217
130. HADĠS: "Cennetin kapısını çalmaya
devam et." Peygamberimiz (s.a.v), bunu Hz.
Aişe'ye söyledi. O da: Ne ile? diye sordu.
Efendimiz (s.a.v): "Açlıkla", diye cevap verdi.
237[237]
Irakî diyor ki: Bunun aslım bulama-
dım.238[238]
131. HADĠS: "Sallallahu aleyhi ve sellem'in
Cuhfe' de
değildir.
239[239]
hamama girmesi.
240[240]
Sahih
132. HADĠS: "Ezandan sonra okunan
duada
241[241]
(ed-Derecetü'r-Reûa) ilâvesi.
242[242]
237[237]
bkz. Gazzali, İhya: 1/232 Dipnot: 2); Aliyyü'1-Karî,
238[238]
bkz. Irakî, Tahricü'î-İhya (İhya: 1/232 Dipnot 2)
Kübrn: s.204; Keşfl/499
239[239]
Cuhfe: Kamusla, olduğu gibi; Mekke'ye 82 mil
240[240]
bkz. AliyyüTKarî, Kübra: s.204; Aclunî, Keşf:
uzaklıkta (Mekke - Medine arasında sahilde) bir köydür.
1/500; Hut, Esne'l-Metalib: s.146.
241[241]
Yani ezanı dinledikten sonra okunması sünnet olan
dua demektir. Bu duayı Buharı (Ezan 8; Fethıı'1-Barr
218
2/77; Tefsir Sure 17 Bab 11; FethutBarî: 8/303) ve
başkaları Cabır (r.a)' den rivayet etmişlerdir: Allah
Rasûlü buyuruyor ki: "Kim ezanı dinledikten sonra: Ey bu
tam davetin ve kılınmakta olan namazın Rabbi olan
Allahım!.. Muhammed'e vesileyi, fazileti ver. Onu,
kendisine vaad ettiğin Makam-ı Mahmud'a ilet, derse;
kıyamet günü ona şefaatim helal olur."
Beyhakî'nin Sünen3 de (1/410 Salât 64 Hadis No: 1933)
Buharî kanalıyla naklettiği rivayetinde aynı hadisin
başında; "Alla -hım!.. Bu tam davetin hakkıyla senden
istiyorum..." ifadesi; sonunda ise "O'nu kendisine vaad
ettiğin Makam-ı Mahmud'a ilet"cümlesinden sonra; "Hiç
şüphesiz ki, Sen vaadinden dönmezsin", ifadesi yer
almaktadır.
Ama bazılarının bu duada; "Ey bu tam davetin ve
kılınmakta
olan
namazın
Rabbi
olan
Allahım!..
Muhammed'e vesileyi, fazileti ver", cümlesinden sonra
yaptıkları (ed-Derecetüi-Refîa) ilâvesinin aslı yoktur,
söylenmesi de uygun değildir. Hafız İbn Hacer etTelhîsuTHabîr' de; "Bu hadisin rivayetlerinden hiç
birinde (ed-Derecetü'r-Refîa) zikredilme mistir. Bazı-
larının bu duanın sonunda söyledikleri "Ya Erhame'ı-
219
Sehavî:
Bu
ilâveyi
görmedim, demiştir.
rivayetlerin
hiç
birinde
133. HADĠS: "Dirhem kadar kan yıkanır ve
bundan
dolayı
namaz
Senedinde yalancı (Nuh)
böyledir.
iade
244[244]
edilir."
243[243]
vardır. Leâlî'&e
134. HADĠS: "Dünya bir saattir, Onu
taâtle değerlendir."
245[245]
Lafzı merfû olarak
Rahımîn" ilavesi de aynı şekilde bu hadisin tariklerinde
yoktur", demiştir. Dolayısıyla bu ifadeler söylenmemeli ve
bu duaya ilâve edilmemelidir.
242[242]
bkz. Sehavî, Makasıd: s.212; İbnü'd-Deyba',
Temyiz: s.90; Aliyyü'1-Karî, Kübra: s.205; Aclunî, Keşf:
1/483; Hut, Esne'l-Metaîib: s. 149.
243[243]
bkz. Süyütî, Leâlî: 2/3; Feyzu'l-Kadîr, Münavî:
3/543; Aliyyü'1-Karî, Kübra: s.205; Aclunî. Keşi: 1/500;
Hut, Esne'h Metalib: s. 150.
244[244]
Yani Süyûtî'nin Leâlî kitabında (2/3) olduğu gibi;
senedin-de
Talancı
bulunmaktadır.
245[245]
ravi-
Nuh
b.
Ebî
Meryem
bkz. Aliyyü'1-Karî, Kübra: s.205; Aclunî, Keşf:
220
sahih değildir.246[246]
135. HADĠS: 'Dünya, ahiretin tarlasıdır."
Sehavî: Bunu -hadis olarak- görmedim,
247[247]
demiştir.
136. HADĠS: "Bir dirhem bile olsa borç,
bir kız bile olsa çoluk-çocuk, Yol nasıl? demek bile
olsa sormak248[248] (düşüklüktür.)!.. 249[249] Sehavî:
1/500.
Bu sözün merfû olarak nakledilmesi, yani
246[246]
Peygamberimiz (s.av)'e nisbet edilmesi sahih olamaz. Bu,
değerli bir insan sözüdür ama hadis değildir.
bkz. Sehavî, Makasıd: s.217; İbnü'd-Deyba',
247[247]
Temyiz: s.91; AliyyüTKarî, Kübra: s.206; Aclunî, Keşf
1/495; Hut, EsneT Metelib: B.151.
248[248]
bkz. Sehavî, Makasıd: s.219; Sem.hudî. Gammaz:
s.66; İbnü'd-Deyba', Temyiz: s.92; Aliyyü'1-Karî, Kübra:
s.207; Aclunî, Keşf. 1/499; Hut, Esne'l-Metalib: s.152.
249[249]
(züllürr
Bu üç cümlenin haberi, mahzuf olup takdiri
düşüklüktür)
ebMevzûâtiiTKübra,
şeklindedir.
Asıl
el-MakasıdüTHasene
nüshada,
ve
başka
eserlerde hadisin lafzı, (Velev dirhemen...velev binten)
221
Merfû
(Allah
Rasûlünün
hatırlamıyorum, demiştir.
hadisi)
olarak
“Ra “ Harfiyle BaĢlayan Uydurma
Hadisler
137.
HADĠS:
Mina'dan ayrüış günü
"Rabbimi
250[250]
(hacıların)
insanların önünde
gri renkli bir deve üzerinde, yün bir cübbe ile
gördüm." 251[251] Uydurmadır, aslı yoktur.
yerine; sehven (Velev dirhemün.. velev bintün) şeklinde
merfû olarak gelmiştir. Düzeltme, Hut el-Beyrûtî'nin
Esneî-Metaîib kitabından (s. 152) yapılmıştır.
250[250]
Kıırban Bayramının üçüncü günüdür, O gün
hacılar Mi-na'dan Mekke'ye hareket ederler. Bu sebeple o
gün Nefr (ayrılış) Günü diye isimlendirilmiştir.
251[251]
bkz. Beyhakî, el-Esma ve'sSıfat: s.444; Süyûtî,
ZeylüT Mevzûât: s.2; Süyûtî, Leâlî: 1/29; Süyûtî,
ZeylüTMevzûât s.2; İbnü'd-Deyba', Temyiz s.95; Aliyyü'1Karî, Kübra: s.209; Aclunî, Keşf 1/526; Hut, Esne'l-
222
Leâlî' de
252[252];
îbn Abbas'dan gelen merfû
rivayet şöyledir: "Rabbimi bol saçlı bir genç
suretinde —bir başka rivayette: sakalsız bıyıksız
bir genç suretinde- gördüm."253[253]
Metalib: s.155.
252[252]
253[253]
Süyûtî, Leâlî: 1/29-30
Bu
hadisin
senedi,
Süyûtî'nin
ehLeâlî
eJ-
Masnua'da (1/29-30) zikrettiği gibi şöyledir: Hammad b.
Seleme, Katade'den; o Ikrime'den; o da İbn Abbas
(r.a)'dan rivayet ediyor: Peygamberimiz (s.av) şöyle
buyurmuştur: ''Rabbimi bol saçlı bir genç suretinde
gördüm". Beyhakî bu hadisi ebEsma ve'sSıfat kitabında
(s.444-446) çeşitli tariklerle, farklı lafızlarla rivayet et-
miştir. Birinde; "Rabbimi üzerinde yeşil bir elbise ile
kıvırcık saçlı sakalsız bıyıksız halde gördüm", bir başka
rivayette; "... Üzerinde yeşil bir elbise ile kıvırcık saçlı
sakalsız bıyıksız bir genç olarak...."; bir diğer rivayette; "...
üzerinde inciden bir elbise ile a-yakları yeşillik içinde
sakalsız bıyıksız bir genç olarak gördüm", denilmiştir.
Beyhakî, bu hadisi bu tariklerden başka yine İbn Abbas
(r.a)'dan mevkuf olarak rivayet etmiştir. Bu rivayetlerde
223
şiddetli tenkit noktaları bulunmaktadır. Bu gibi sakat ve
çürük rivayetlerle akide esası tesbit edilemez. İmam
Beyhakî'(r.a)nin beyanına göre; bu rivayetlerin tenkit
noktaları, ya Hammad b. Seleme'nin hadis kitaplarına
hadis ilave eden üvey evladından, ya da İbn Abbas'm
azatlı
kölesi
(İkrimei'den
kaynaklanmaktadır.
Beyhakî'nin açıklamasına göre; Said b. Müseyyeb'in
İkrıme hakkında tenkitleri bulunmaktadır. Aynı şekilde
Ata, Tavus ve Muhammed b. Şirin de İkrime hakkında
tenkitte bulunmaktadır. Malik b. Enes, İkri-me'den
hoşnut değildi. Müslim b. Haccac, sahih hadislerde
İkrime'yi hüccet olarak almamıştır. Said b. Müseyyeb,
kölesi (Bürd)'e hitaben; "İkrime'nin İbn Abbas adına
yalan uydurduğu gibi, sen de benim adıma yalan
uydurma1', diyordu. Dolayısıyla senedleri ağır tenkitlere
uğramış bu gibi hadislere itimad etmek doğru değildir.
Özelikle Akide konularının en ö-nemlisi olan Cenab-ı Bari
(c.c)'nin sıfatlarını isbat etme konusunda bu çeşit
uydurma hadisler delil olamaz. Bu sebeple bu gibi
hadislere güvenmek kesinlikle caiz değildir. İmam
Beyhakî'nin bu rivayetler hakkında zikrettiği ağır tenkitlere ilave olarak üstadımız İmam Kevserî (rh.a),
224
Beyhakî'nin ekEsma ve'sSıfat kitabına yazdığı haşiyelerde
(s.444) bu rivayetler hakkında şöyle demiştir:
"(Hammad b. Seleme)'nin Allah'ın Sıfatları hakkındaki
hadisleri, müstakil bir kitap telifini gerektirecek kadar
garib
rivayetleri
ihtiva
etmektedir.
İbn
Kayyim'in
Nuniyye sine reddiye niteliğinde Takıyy es-Sübkî'nin
yazdığı esSeyfüsSakîl fir'ı-Redd alâ İbn Zefil isimli
risalenin sonundaki (s.96) tamamlayıcı nota bakınız.
Hammad b. Seleme'yi savunma ve bu hadisleri sahih
sayma teşebbüsü, ancak söylediğinin farkında olmayan
kişilerden sâdır olabilir. Bid'at ehlinin sımsıkı sarıldığı
konularda hadislerdeki illetler ortaya konulduktan ve
bariz kusuılar açıklandıktan sonra bile hâlâ sakat
görüşlüleri
savunmaya
teşebbüs
eden,
islâm'da
putperestliği normal gören akıllara yazıklar olsun.
Hidayete erdiren Allah Teâla'dır." Kevserî, s. 376 ve 407.
sayfalarda ise şöyle demiştir: ''Hammad b. Seleme'yi bazı
Sahih hadis müellifleri himaye etmeye çalışmışlardır.
Halbuki onun iki üvey evladı onun kitaplarına münker
rivayetleri ve diledikleri belâları sokuşturmuşlardır."
Üstadımız Kevserî (rh.a), adı geçen ekEsma ve'sSıfat
kitabına yazdığı takdim yazısının başında; (Hammad b.
225
İbn Sadaka, "Ebu Zür'anm, İbn Abbas
hadisi
sahihtir,
bu
hadisi
ancak
mutezile
mezhebine mensup olanlar inkâr eder" dediğini
nakletmiştir. Hadisin bazı tariklerinde "Kalbiyle"
denilmiştir.
Hadis, "Allah'ı rüyada görme" şeklinde
yorumlanırsa problem yoktur.
254[254]
"Uyanıkken
Seleme)'nin
akaid
konusundaki
görme"
şeklinde
ve
yorumlanırsa
benzerlerinin
muhakkik
rivayetlerinin durumunu ortaya koyan ilmî bir açıklama
yapmıştır. Bu konuyu araştıranlar, mutlaka bu açıklama
yi görmelidirler.
Keşke müellif (Aliyyü'l- Karı), Zcyl'den naklettiği ifade ile
ye~ tinseydi de durumlarını açıklamak için sözü uzatmak
zorunda kaldığımız diğer rivayetleri ilave etmeseydi!...
Özrümüzün kabulü ricasıyla...
254[254]
Üstadımız Kevserî şöyle demiştir: "Bu yorumla
uydurmacılar hadis uydurmaya teşvik edilmekte, bâtıl bir
şeyi Allah Ra-sûlü (s.a.v)'ne nisbet etmeye cür'etli
olmaları âdeta tavsiye edilmektedir. Allah Rasûlü —hâşâne uykuda iken, ne de uyanıkken böyle bir söz söyler!..".
226
İbnüTHümam bunun şeklî bir hicab olduğunu
ifade etmiştir.255[255]
138.
kaybetmiş
HADĠS:
sözlerindendir.
olur."
"Kötü
yolda
kazanan,
Filozofların
256[256]
139. HADĠS: "Kardeşim Hızir'a Allah
rahmet eylesin. Sağ olsaydı, beni mutlaka ziyaret
ederdi."
257[257]
demiştir.258[258]
255[255]
Aska-lânî: Bu sabit değildir,
Önceki dipnotlarda bu rivayetlerin değerini (!)
öğrendiğine göre; artık bundan sonra bu gibi zorlama
yorumlara gerek yoktur.
256[256]
bkz. Sehavî, Makasıd: s.222; İbnu d-Deyba',
Temyiz: s.95; AliyyüTKarî, Kühra: s.211; Aclunî, Keşf:
1/506; Hut, Esne'l-Metalik s.160.
257[257]
bkz. Sehavî, Makasıd s.225; İbnü'd-Deyba', Temyiz:
s.96; AliyyüTKarî, Kübra: s.212; Aclunî, ÜTe^ 1/513; Hut,
Esne'l-Metalib: s.157.
258[258]
Hafız İbn Hacer'in sözünün devamı el-MakasıdüT
Hasene'âe
(a.225)
şu
şekildedir:
227
"Bu
söz,
selef
140. HADĠS: "Devesinin yuları elinde
olduğu halde beni ziyaret eden kimseye Allah
rahmet eylesin."
259[259]
lafızla aslı yoktur.260[260]
Askalâni diyor ki: Bu
âlimlerinden Hızır'ın sağ olduğunu inkâr eden bir âlimin
sözüdür". 251 nolu hadise bakınız.
259[259]
bkz. Süyûtî, Zeylü'lMevzûat: s.204;
Sehavî,
Makasıd: s.225; Semhudî, Gammaz: s.69; İbnü'd-Deyba',
Temyiz: s.96; İbn Arrak, Tenzih: 2/176; AliyyüTKarî,
Kübra: s.212; Aclunî, Keş£ 1/514; Hut, EsneTMetalib:
s.157.
260[260]
Müellifin (Bu lafızla) kaydı, Sehavî'nin el-
Makasıdü'î' Hasene (s.225); İbnü'd'Deyba'm Temyîzü'tTayyib mine'1-Ha-bis; Aclûnî'nin Keşfü'1-Hafa (1/426) ve
müellif AliyyüTKarî'nin eî-MevzûâtüTKübra kitaplarında
da aynen yer almaktadır. (Bu lafızla) kaydı, (aslı yoktur)
hükmündeki olumsuz manada aşırı ihtiyatlı olmanın
ifadesidir. Yoksa bu kayıtla; bu hadis bu manada ya da
buna yakın bir manada gelmiştir, gibi bir anlam
kastedilme iniştir. Adı geçen müelliflerin bu hadisin
yerine
geçebilecek
makbul
228
her
hangi
bir
hadis
141. HADĠS: "Bir dirhemin altıda birinin
(yani bu kadar küçük bir meblağın bile) ehil olan
kişiye verilmesi, yetmiş yıllık ibadetten daha
hayırlıdır."
261[261]
bilmiyorum, demiştir,
Askalânî:
Bunun
aslını
zikretmemeleri de bunun delilidir.
Hafız Süyûtî, Zeylü'l-Mevzûât'da (s.204) bu hadisi
zikretmiş ve şöyle demiştir: "Hafız İbn Hacer'e bu hadis
sorulduğunda; (Bunun aslı yoktur), demiştir." Süyûtî, (Bu
lafızla) ifadesini kullanmamış, bu hadisi ele aldığı bölüm
için; (s.204) "Hafız İbn Hacer'e sorulup da (Bunların aslı
yoktur), diye cevaplandırdığı ve büyük çoğunluğunu
Hafız İbn Hacer'in el yazısından naklet' tiğim hadisler
bölümü" başlığım kullanmıştır. Buna göre; Hafız İbn
Hacer'in el yazısında (bu lafızla) kaydı yoksa, o takdirde
durum gayet açıktır. Yok, eğer bu (bu lafızla) kaydını
bizzat Süyûtî hazfetmiş ise bununla güzel bir tasarrufta
bulunmuş olmaktadır.
261[261]
bkz. Sehavî, Makasıd s.226; Ibnü'd-Deyba', Temyiz:
s.96; AliyyüTKarî, Kübra: s.212; Aclunî, Aclunî, Keşi
1/515; Hut, Es-ne'î-Metahh s. 158.
229
142. HADĠS: "Kişinin elçisi, onun aklının
gösterge"
sidir."
sözüdür.263[263]
143.
262[262]
Yahya
HADĠS:'"Ümmetimin
b.
Halid'in
ruhbanlığı
mescidde oturmaktır." 264[264] Bulunamamıştır.
144. HADĠS: "Mü'minin tükrüğü şifadır."
265[265]
Yine "Mü'minin artığı şifadır." 266[266] Merfû
262[262]
bkz. Sehavî, Makasıd: s.227; İbnü'd-Deyba',
(Allah Rasûlü'ne ait) hadis olarak aslı yoktur.
Temyiz: s.97; AliyyüTKarî, Kübra: s.214; Aclunî, Keşf.
1/517; Hut, EsneT Metalik s.158.
263[263]
Bu zat, Abbasî Halifesi Harun Rcşid'in veziri Yahya
264[264]
bkz. Aliyyü'1-Karî, Kübra: s.224; Aclunî, Keşf
b. Ha* lid el-Bermekî'dir. Cöl.190 h.)
1/526.
265[265]
bkz. Sehavî, Makasıd: s.231; İbnü'd-Deyba',
Temyiz: s.98; Aliyyü'1-Karî, Kübra: s.214; Aclunî, Keşf:
1/525; Hut, Esne'I-Metalib: s. 160.
266[266]
bkz. İbnü'd-Deyba', Temyiz- s.98; Aliyyü'1-Karî,
Kübra: s.214; Aclunî, iTe^f 1/526; Hut, EsneTMetalik
s.160.
230
“Ze”
Harfiyle
BaĢlayan
Uydurma
"Mahallenin
türkücüsü
Hadisler
145.
HADĠS:
insanları coşturmaz." 267[267] Hadis değildir.
146. HADĠS: "Zahmet rahmettir."
268[268]
147.
darda
Hadis değildir.
HADĠS:
"İtibarın
kalanların imdadına koşmaktır."
zekâtı,
269[269]
Bu lafızla
bilinmemektedir.
148. HADĠS: "Takının zekâtı, emanet
267[267]
bkz. Sehavî, Makasıd: s.222; İbnü'd-Deyba\
Temyiz: s.99; Aliyyü'1-Karî, Kübra: s.215; Aclunî, Keşf.
1/527; Hut, Esne'l-Metalib: s. 163.
268[268]
bkz. Sehavî, Makasıd s.232; İbnü'd-Deyba', Temyiz
269[269]
bkz. İbnü'd-Deyba', Temyiz: s.99; Aliyyü'1-Karî,
s.99; Aliyyü'1-Karî, İT^ra: s.215; Aclunî, Keşf 1/527.
Kübra: s-216; Aclunî, Zb^/ 1/530.
231
olarak verilmesidir."
Ömer'in sözüdür.
270[270]
Bu söz, Abdullah b.
Beyhakî diyor ki: Abdullah b. Ömer'den
merfû olarak rivayet edilen; "Takıların zekâtı
yoktur", 271[271] hadisi bâtıldır, aslı yoktur.272[272]
149.
HADĠS:
mecûsîleridir."
"Zeydiler
273[273]
bu
Uydurmadır.
ümmetin
274[274]
bkz. Sehavî, Makasıd: s.234; İbnü'd-Deyba',
270[270]
Temyiz: s.99; AliyyüTKarî, Kübra: s.216; Aclunî, Keşi
1/530.
271[271]
bkz. Sehavî, Makasıd s.234; İbnü'd-Deyba', Temyiz:
s.99; Aliyyü'1-Karî, Kübra: s.216; Aclunî, Keşi. 1/530.
272[272]
Bu
rivayet;
Sehavî'nin
ebMakasıdü'bHasene
kitabında (s.224) belirtildiği gibi hadis değil, Abdullah b.
Ömer'in sözü ve şahsî görüşüdür
273[273]
bkz. Sehavî, Makasıd: s.234; Semhudî, Gammaz:
s.70; İbnü'd-Deyba', Temyiz: s.100; Aliyyü'1-Karî, Kübra:
s.216; Aclunî, Keşf 1/534; Hut, EsneTMetalib: s.165.
274[274]
İbnü'd-Deyba':
"Zeydücr,
bu
şekildeki
bir
hükümden çok çok uzaktır", demiştir. İbnü'd-Deyba' (ra),
bu ifadesiyle doğru olanı ifade etmiştir.
232
Makasıd
müellifi:
görmedim, demiştir.
Fakat
tarafından;
bu
Bunu
hadis,
—hadis
bir
"Kaderiyye,
grup
bu
olarak—
muhaddis
ümmetin
mecûsîleridir", lafzıyla rivayet e-dilmiştir.275[275]
Kazvinî'nin;
"Kaderiyye,
bu
ümmetin
mecûsîleridir. Hastalandıklarında onları ziyaret
etmeyin.
Öldüklerinde
cenazelerinde
bulunmayın", hadisi Mesabîh hadislerinden olup
uydurmadır, ifadesi ile; "Ümmetimden iki sınıf
insan vardır ki, onların islâm'dan her hangi bir
nasibi yoktur. Bu iki sınıf, Kaderiyye ve Mürcie
sınıflarıdır", hadisi de aynı şekilde uydurmadır;
275[275]
İmam Ahmed b. Hanbel, Ebu Davud ve Hakim
tarafından rivayet edilen "Kaderiyye, bu ümmetin
Mecûsîleridir", hadisi; müellif Aliyyü'1-Karî'nin de ifade
ettiği gibi uydurma değildir. Bu hadis, az sonra dipnotta
Üstad Abdül-fettah Ebu Gudde tarafından açıklanacağı
gibi; Hafız İbn Hacer'e göre hasen dere' cesindedir. (Çev.)
233
ifadesi doğru değildir.276[276]
Bu iki hadisi tahric eden muhaddisleri el-
Mirkat
Şerhul-Mişkât
kitabımızda
beyan
ettik.277[277]
276[276]
Bu ifade, asıl nüshada şu şekilde yer almaktadır:
"Fakat Kazvinî şöyle demiştir: "Kaderiyye. bu ümmetin
mecûsîleridir. Hastalandıklarında onları ziyaret etmeyin.
Öldüklerinde
"Mesabîh"
cenazelerinde
hadislerinden
olup
bulunmayın",
uydurmadır.
hadisi
Ayrıca
"Ümmetimden iki sınıf insan vardır kî; onların islâm 'dan
her hangi bir nasibi yoktur. Bu iki sınıf Kaderiyye ve
Mürcie sınıflarıdır",
hadisi de böyledir" Ben
asıl
nüshadaki bu ibareyi almadım. Bunun yerine, asıl
nüshadaki bu ibarede bulunan eksikliklerden uzak olduğu
için; müellifin elMevzûâtü'l-Kühra kitabındaki ibaresini
zikretmeyi tercih ettim.
277[277]
Müellifin bu iki hadisi tahric eden âlimler
hakkındaki beyanı Mirkat'da. (1/147-149) yer almaktadır.
Burada söz konusu olan birinci hadis (Kaderiyye, bu
ümmetin Mecûsîleridir, hadisi) hakkında müellif şöyle
demiştir: "Bu hadisi Ahmed b. Hanbel ve Ebu Davud
234
rivayet etmişledir. Hakim de aynı şekilde Abdullah b.
Ömer'den rivayet etmiştir."
Hafız İbn Hacer, Mişkâtü'l-Mesabîh kitabının (Şam
baskısının)
sonundaki
Mesabîhu's'Sünen'inde
Kazvinî'nin
inceleme
yer
(3/305)
alan
sonucu
ve
"Begavî'nin
Siraceddin
uydurma
el-
olduğuna
hükmettiği hadisler hakkında verilen cevaplar" başlıklı
risalesinde (3/305) aynen şöyle demiştir: "Bu hadisi Ebu
Davud, Tirmizî ve İbn Mace rivayet etmiştir. Bu alimler;
hadisi
senediyle
Abdülaziz
b.
Ebî
Hazim'den;
o
babasından; o İbn Ö-nıer'den; o da Peygamberimiz
(s.a.v)'den rivayet etmektedir. Hadis hakkında Tirmizî:
hasendir, demiş; Hakim ise hadisi tahric ettikten sonra
"senedi sahihtir", demiştir, ubiı Hacer diyor ki): Hakim'in
ricali, sahih hadis ricalidir. Fakat Ebû Hazim'in-yani
Seleme b. Dinar'ın-Abdullah b. Ömer'den hadis duymuş
olması tartışmalıdır. Münzirî, onun İbn Ö~ hadis
duymadığını kesin dille ifade etmiştir. Ebul'Ha-
sen b. Kattan: Ebû Hazim ona yetişti. Medine'de onunla
bera-ber yaşadı, demiştir. Hadis, Müslim'in görüşüne
göre muttasıl (kesintisiz) hadistir. Bu isnad, birincisinden
daha kuvvetlidir. Bu, Hasen Hadis'in şartlarmdandır.
235
Kaderiyye hadisi için "uydurma" hükmünü verenlerin
dayanağı, belki de Kaderiyye'nin müslüman oldukları
halde Mecusr likle adlandırılmış olmalarıdır. Bunun
cevabı
şudur:
Burada
anlatılmak
istenen
husus,
Kaderiyye'nin Mecusilerin bütün inançları konusunda
değil; sadece "iki fail güç isbat etme" konusunda
Mecusîler gibi olmalarıdır. Bundan dolayıdır ki, bu
ümmete nisbet edilmeleri caiz olmuştur". Hafız İbn
Hacer'in sözü burada sona ermektedir.
Münavî,
Feyzu'l-Kadifde
(4/354)
Peygamberimiz
(s.a.v)'in Ka-deriyye'yi bu ümmetin mecusileri olarak
adlandırmasının
sebeplerini
açıklamak
üzere
şöyle
demiştir: "Zira Kaderiyye mezhebinin hayrı Allah'a, şerri
başkalarına nisbet etmesi, Mecusr lerin kâinattaki
olayları, biri hayır ilâhı Yezdan, diğeri şer ilâhı Hürmüz
olmak üzere iki ilâha nisbet etmelerine benzemektedir.
Ancak Mecusîler, onlar bunu hem olaylar hem de kişiler
hakkmda söz konusu etmektedirler. Kaderiyye ise bu
ayrımı sadece olaylarda yapmaktadır.
(Kaderiyye hakkındaki birinci hadis): "Kaderiyye, bu
ümmetin mecusileridir"'hadisi, Kazvinî'nin iddia ettiği
gibi uydurma olması bir yana; Hafız İbn Hacer'e göre
236
zayıf bile değildir, hasen derecesindedir.
Bu hadisin hasen derecesini ve gücünü artıran güzel bir
şahidi de bulunmaktadır: Heysemî'nin Mecmeu'z'Zevaid
kitabında (7/205) Enes b, Malik'den rivayet edildiğine
göre;
Peygamberimiz
"Kaderiye
ve
Mürcie
(s.a.v)
bu
şöyle
ümmetin
buyurmaktadır:
mecusîleridir.
Hastalandıklarında onları ziyaret etmeyin. Öldüklerinde
cenazelerinde bulunmayın'7. Bu hadisi Taberanî, Evsat'da
rivayet etmiştir. Bu hadisin ricali, sahih hadiy ricalidir.
Ancak ricalinden Harun b. Musa el-Feravî müstesna.
Ama o da sika güvenilir bir ravidir."
(Kaderiyye hakkındaki ikinci hadis): Müellif Aliyyü'1Karî, yukarıda zikri geçen "Ümmetimden iki sınıf insan
vardır ki, on -ların islâm'dan her hangi bir nasibi yoktur.
Bu iki sınıf, Kaderiyye ve Mürcie sınıflandır", şeklindeki
ikinci
hadis
hakkında
Mirkatü'l-Mefatîh
kitabında
(1/148) şöyle demiştir: "Bu hadisi Tirmizî, İbn Abbas
(r.a)'dan rivayet etmiş ve "Bu, garih bir hadistir",
demiştir. Hulâsa'da. bu hadis, uydurma hadislerden sa-
yılmıştır. Ancak Ezhar müellifi: Hasen ve garibdir
demiştir. Zamanımızdaki hadis ehlinden Mevlânazâde
şöyle yazmaktadır: Bu hadisi Taheranî rivayet etmiştir,
237
isnadı hasen'-dir." (Abdülfettah Ebu Gudde diyor ki:)
Taberanî'nin Evsaf do. rivayet ettiği hadis, Ebu Said
hadisidir, İbn Abbas hadisi değildir. Senedinde Amr b.
Kasım ,et-Temmar ve üstadı Atıyye el-Avfî bulun-
maktadır.
Heysemî'nin
Mecmeu'z-Zevaid'de
belirttiği gibi, her iki ravi de zayıftır.
(Aliyyü'l-Karî
devamla
şöyle
diyor)
(7/206)
"Süyûtî,
el'Camiu'sSagîr' de söz konusu hadisi zikrettikten sonra
şöyle demiştir: "Bu hadisi, Buharî Tarih' inde; Tirmizî ve
İbn Mace Sünen'lerinde İbn Abbas'dan; yine İbn Mace
Cabir'den; Hatib İbn Ömer'den; Taberanî ise Evsaf da
Ebu Said'den rivayet etmiştir. Ebu Nu-aym ise aynı hadisi
Hılye' de Enes''den; "Ümmetimden iki sınıf insan vardır
ki; benim şefaatim onlara erişemeyecektir. Bunlar
Kaderiye ve Mürcie sınıflarıdır". AliyyüTKarî'nin sözü
burada sona ermektedir.
Heysemî'nin,
Mecmeu'z-Zevaid'de
(7/207)
Enes
b.
Malik'den rivayetine göre; Rasûlullah (s.a.v) şöyle
buyurmuştur: "Ümmetimden iki sınıf vardır ki, ne Kevser
havuzunda benim yanıma gelecekler, ne de Cennete
gireceklerdir. Bu iki sınıf Kaderiyye ve Mürcie'dir." ~Bu
hadisi Taberanî, Evsaf da rivayet etmiştir. Bu hadis ricali
238
sahih hadis ricalidir. Ancak ricalinden Harun b. Musa eîFeravî müstesna. Ama o da sika -güvenilir- bir râ" vidir."
Hafız İbn Hacer, az önce sözü geçen Ecvihe' sinde şöyle
demiştir: Bu hadisi Tirmizî ve İbn Mace rivayet etmiştir.
Senedi: Ni-zar b. Hayyan; o İkrime'den; o da İbn Abbas
şeklindedir. Tirmizî: Bu hasen ve garib bir hadistir, Nızar
muhaddislere göre zayıftır, demiştir. Bu hadisi, ondan
oğlu Ali b. Nizar rivayet etmiştir. O da zayıf bir ravidir.
Ancak onu Kasım b. Habib bir hadisle desteklemiştir.
Hadis her ikisi de zayıf olan iki tarikle geldiği takdirde; iki
tarikten biri diğeri ile güçlenir. Tirmizî, bu hadisi bu
sebeple "hasen" kabul etmiş olabilir. Yine hadisin Ca-bir,
Ihn Ömer, Muaz ve başkalarından gelen şahidlerini de
bulduk. Fakat isnadları zayıftır.
Ancak Kazvinî'nin iddia ettiği gibi; hadisin uydurma
olduğuna dair bir alâmet bulunmamaktadır. Zira bu iki
sınıfın (Kaderiye ve Mürcie'nin) Müslüman olmadığının
ifade edilmesi, bu görüşü savunanların kâfir olduğunu
isbat etmek anlamına gelmez. Zira bu ifade, kâmil bir
imanın
bulunmaması
anlamındadır.
Yada
mana;
küfürden nefret ettirmek için mübalağa ifadesi kullanılarak, bu kimselerin kâfirin, inancı gibi bir inanca
239
“ Sın “Harfiyle BaĢlayan Uydurma
Hadisler
150. HADĠS: "Mü'minin artığı şifadır."
278[278]
Irakî diyor ki: Halk dilinde bu şekilde
meşhur olmuştur. Bu lafızla aslı yoktur."279[279]
151.
HADĠS:
affolunmayacak
bir
"Ashabıma
günahtır."
sövmek,
280[280]
Ibn
kapıldıklarının ifade edilmesidir, yoksa bu iki sınıf
gerçekten
kâfir
olmuş
değillerdir.
Peygamberimiz
(s.a.v)'in ''Ümmetimden iki si' mf vardır £/"ifadesiyle bu
iki sınıfı "ümmetinden" kabul etmesi de bu manayı
desteklemektedir."
Allâme Münavî, Feyzu'J-Kadir'de (4/208) şöyle demiştir:
"Hafız Alâî diyor ki: Gerçek şudur ki, bu hadis uydurma
değil, zayıftır."
278[278]
bkz. İbnud-Deyba', Temyiz: s.98,103; Aliyyü'1-
Karî, Kübra: s.214; Aclunî, Keşf. 1/526; Hut, Esne'lMetaîib: s.160.
279[279]
280[280]
144 no. ile geçen hadise bakınız.
bkz. Aliyyü'1-Karî, Kübra: s.218; Aclunî, Keşf:
240
Teymiyye:
demiştir.281[281]
Bu
yalandır,
uydurmadır,
152. HADĠS: "Peyganıberimiz'in (s.a.v)
şehadet
uzundu."
parmağı
282[282]
orta
parmağından
daha
İbn Hacer şöyle demiştir: Bunu
söyleyen kimse hatalıdır. Bu durum Efendimiz
(s.a.v)'in ayak parmaklarında vardı.
153. HADĠS: "Sır, hür olanlara aktarılır.
283[283]
Ayrıca "Hür insanların gönülleri sırların
1/537; Hut, Esne'l-Metalib: s.168
281[281]
Müellifin
el-Mevzûâtü'I-Kübra'âa.
(s.
218)
naklettiği gibi; Ibn Teymiyye (rh.a)'nin yukarıdaki
sözünün devamı şöyledir: "'Zira Allah Tealâ buyuruyor ki:
"Hiç şüphesiz ki Allah, kendisine şirk koşulmasını
affetmez. Bunun dışındaki günahları dilediği kimse için
affeder. "(Nisa: 116)
282[282]
bkz. Sehavî, Makasıd: s.236; Semhudî, Gammaz:
s.72; İbnü'd-Deyba', Temyiz: s.101; Aliyyül-Karî, Kiibra:
s.219; Aclunî, Keşf. 1/539; Hut, EsneTMetalib: s.168.
283[283]
bkz. Sehavî, Makasıd: s.240; Semhudî, Gammaz
241
kabirleridir."
sözüdür.
154.
284[284]
Takva erbabından birinin
HADĠS:
"Yolculuk,
insanların
"Mekke'nin
beyinsizleri
ahlâkını ortaya çıkarır." 285[285] Hadis değildir.
155.
HADĠS:
Cenneti dolduracaktır."
286[286]
görmedim, demiştir.287[287]
Askalânî: Bunu
s.72; İbnü'd-Deyba', Temyiz: s. 102; AliyyüTKarî, Kübra:
s.220; Aclunî, Keşf: 1/546; Hut, EsneTMetalib: s.173.
284[284]
bkz. Sehavî, Makasıd: s.240; İbnü'd-Deyba',
Temyiz: s.102; Aliyyü'1-Karî, Kübra: s.220; Aclunî, Keşf
1/546; Hut, Esne'bMe-talıb: s.173.
285[285]
bkz. Sehavî, Makasıd s.241; İbnü'd-Deyba', Temyiz
s.103; Aliyyü'1-Karî, Kübra: s.221; Aclunî, İT^f 1/549;
Hut, EsneTMe-talik s.174
286[286]
bkz. Sehavî, Makasıd: s.241; İbnü'd-Deyba',
Temyiz: s.103; Aliyyü'1-Karî, J^/Ara: s.221; Aclunî, Keşf
1/550.
287[287]
(Ebu Gudde diyor ki:) "Bu söz, bâtıl olduğu açık bir
sözdür. Zira toprak, isyankâr insanı mukaddes kılmaz.
Bununla birlikte Mekke'de işlenen kötü amel, diğer
242
156.
HADĠS:
"Selâmet,
yaşamaktadır." 288[288] Hadis değildir.
yalnız
157. HADĠS: Misvak kullanma, kişinin
fesahatini arttırır."
289[289]
olduğu açıktır, demiştir.290[290]
Saganî: Uydurma
yerlerde işlenen kötü a-melden daha çok günaha
sebeptir."
bkz. Sehavî, Makasıd: s.242; İbnü'd-Deyba',
288[288]
Temyiz: s.103; Aliyyü'1-Karî, Kübra: s.222; Aclunî, Keşf
1/551; Hut, Esne"-Metalik s.174
289[289]
bkz. Zehebî, Mizan: 3/193; Münavî, FeyzııTKadîr.
290[290]
Süyûtî el-Gamiu'sSagîr'de bu hadisi; Ukaylî'nin
4/149; Aliyyü'1-Karî, Kübra: s.222; Aclunî, Keşf 1/554.
Dun fa, İbn Adiyy'in Kâmil, Hatib'in Cami'kitabında
zikrettiklerini
belirtmiştir.
Münavî
Feyzu'l-Kadir'de
(4/149) şöyle demiştir: "Ö-mer b. Davud bu hadisi Sinan
b.
Ebî
Sinan'dan
senediyle
rivayet
etmektedir.
İbnüTCevzî: "Bunun aslı yoktur. Ömer ve Sınan meçhul
ravilerdir. Hadis münker olup mahfuz değildir", demiştir.
Zehebî bu hadisi Mizan3da (3/193) Ömer b. Sinan'ın
biyografisinde zikretmiş ve "Üstadı Sinan gibi o da
243
158 HADĠS: "İçinizde en zayıf olan kişinin
hızıyla
yürüyün."
291[291]
Sehavî:
Bu
lafızla
meçhuldür. Hadis münkcrdir. Bu hadisi, sadece Muallâ b.
Mcymûıı rivayet etmiştir. O da zayıftır", demiştir.
Veliyyüddin Irakî, bu hadisi Ukaylî'ye nisbet ettikten
sonra şöyle demiştir: Senedinde Muallâ b. Meymûn elMücaşiî vardır. O zayıftır. Ömer b. Davud ve Sinan
meçhul ravilerdir. Hadiste nekâret (güvenilir ravilere
aykırılık) bulunmaktadır." Münavî'nin sözü burada sona
ermektedir.
(Ebu Gudde diyor ki:) Bu hadis uydurma değilse bile,
onun kardeşidir. Feyzu'l-Kadir'de (Ömer), sonundaki vav
harfiyle yani (Amr) şeklinde yazılmıştır. Ben onu Mizan'
da geldiği şekliyle tashih ettim. Yine Mizan (3/259) ve
Lisanül-Mizan'da (4/363) ikinci bir ravi olarak; "Amr b.
Davud: Muallâ b. Meymûn'un üstadıdır..." denilmiştir.
Belki de aynı ravinin ismi farklı iki şekildedir. Ya da
ikisinden biri tahrif edilmiştir?!.
291[291]
bkz. Sehavî, Makasıd: s.247; Semhudî, Gammaz:
s.74; İhnü'd-Deyba', Temyiz: s.104; Aliyyü'î-Karî, Kühra:
s.224; Ac-lunî, Keşf: 1/563; Hut, EsneTMetalih: s.172.
244
bilmiyorum, demiştir.292[292]
292[292]
sözünün
Sehavî'nin
devamı
el-Makasıdü'1-IIasenedeki
şöyledir:
"Bu
hadisin
(s.247)
manası
Peygamberimiz (s.a.v)'in; Osman b. Ebi'l-Âs (r.a)'ı Taif
Emiri olarak görevlendirdiğinde ona söylediği şu hadiste
yer almaktadır: "Ya Osman!.. Namazı hızlı kıldırma.
Namazı, cemaat içerisinde en güçsüz olanına göre kıldır.
Çünkü aralarında yaşlılar, küçük çocuklar, hastalar, uzak
diyardan gelenler ve ihtiyaç sahipleri bulunmaktadır."
Osman b. EbiTAs hakkındaki bu hadisi, Şafiî ve Tirmizî
Sünelilerinde rivayet etmiş, Tirmizî bunun hakkında
"Hasen-dir", demiş; İbn Mace de Süneninde (1/316)
rivayet etmiştir. Lafız İbn Mace'ye aittir. İbn Huzeyme ve
Hakim bu hadisi sahih olarak kabul etmiş, Hakim
Müstedrek' te (1/199; 201) bu hadis hakkında; "Müslim'in
şartına uygundur", demiştir.
Bu
hadisin benzerini
Haris b. Ebî Üsame,
Ebu
Hureyre'den merfû olarak şu şekilde rivayet etmiştir: "Ey
Ebâ Hureyre!.. İmam olduğunda cemaati en güçsüz
olanına göre kıyas e^/'Bir başka lafızda ise; "Namaz
kıldırırken en güçsüz olan kişiye tâbi ol. Zira aralarında...
"denilmiştir." (Sehavî'nin sözü basit bir i-lâve ile sona
245
159. HADĠS: "Bilâl'ın (sîn) harfi, Allah
nezdinde (şîn)'drr."
Bunun aslı yoktur.
293[293]
İbn Kesir diyor ki:
ermiştir.)
Müslim (Salaât 183 Şerhu'n-Nevevî: 4/186); Ebu Davud
(1/146; Salât 39; Nesaî (2/23 Ezan 32) ve İbn Mace
(1/316 İkame 48) bu konuda Osman b. EbiTAs'ın şu
hadisini rivayet etmektedir. (Lafız Nesaî'ye aittir.)
Peygamberimiz (s.a.v)'e: -Ya RasûlallahL Beni kavmime
imam. olarak görevlendir, dedim. Efendimiz (s.a.v):
-"Peki!. Sen onlara imam ol. Namaz kıldırırken en güçsüz
kişiye tabi ol", dedi.
(Namaz kıldırırken, en güçsüz kişiye tabi ol) ifadesi, uzun
uzun yapılan kıyam ve kıraet esnasında en güçsüz
kimsenin güçsüzlüğünü dikkate al. Sanki sen onun
istediği şekilde kıyam ve rüku yapıyormuşsun gibi namazı
kıldır. Böylece sanki sen ona uymuş oluyorsun, demektir.
293[293]
bkz. Sehavî, Makasıd: s.247; Semhudî, Gammaz.- s
75" Ibmı'd-Deyba', Temyiz: s. 104; Aliyyü'1-Karî, Kübra:
s.235" Ac-iunı, Keşf: 1/564; Hut, Esne'1-Metalik s 173
246
“ġın”
Harfiyle
BaĢlayan
Uydurma
Hadisler
160. HADĠS: "Hanımlarınıza danışın ama
onların görüşlerine uymayın."
sabit değildir.
161.
HADĠS:
çocuklarınızın
"En
294[294]
şerh
öğretmenleridir.
Bu lafızla
olanlarınız,
295[295]
Onlar,
yetimlere merhameti en az olan ve yoksullara
karşı en katı davrananlardır."
294[294]
296[296]
Uydurmadır.
bkz. Süyûtî, Leâîî: 1/199; Sehavî, Makasıd: s.248;
Semhu-dî, Gammaz a.75; Münavî, FeyzüTKadir. 4/263;
Ibnü'd'Deyba1, Temyiz: s.225; İbn Arrak, Tenzih: 1/253;
AliyyüTKarî, Kühra: s.235; Aclunî, iTe^f 2/4; Hut, Esne'lMetalib: s.177; Ka-vukcî, LiVUV: s. 44.
295[295]
Süyûtî'nin Le^7i (1/199) ve İbn Arrak'm Tenzîhü'ş-
Şeri-ati'l-Merfûa kitabında (1/253); (Muallîmûküml Sizin
öğretmenleriniz) lafzıyla gelmiştir.
296[296]
bkz. Aliyyü'1-Karî, Kübra: s.228.
247
Süyûtî, bunu Leâli'de zikretmiştir.297[297]
162. HADĠS: "Hayatın kötüsü, ölümden
298[298]
iyidir."
Filozofların sözlerindendir. Bunu
İbn Hacer söylemiştir.
163. HADĠS: "Allah'ın mahlûkatma şefkat,
Allah'ın emrini ta'zim etmek demektir."
Sehavî diyor ki: Bunu bu lafızla bilmiyorum.
299[299]
164. HADĠS: "Yüze karşı teşekkür etmek
ayıptır."
297[297]
298[298]
300[300]
Hadis değildir. Bunu İbn Deyba'
Süyûtî, LeâJî: 1/199
bkz. Sehavî, Makasıd: s.251; İbnü'd-Deyba',
Temyiz: s.106; Aliyyü'1-Karî, Kübra: s.228; Aclunî, Keş£
2/10; Hut, Esne'1-Me-taJiks.lll.
299[299]
bkz. Sehavî, Makasıd: s.253; Semhudî, Gammaz:
s.76; İbnü'd-Deyba1, Teniyiz: s.107; Aliyyü'1-Karî, Kübra:
s.229; Aclunî, -/Te£2? 2/15; Hut, Esne'l-Metalib: s.181;
Kavukcî, Lh7ü":- s.45.
300[300]
bkz. Sehavî, Makasıd: s.253; İbnü'd-Deyba',
Temyiz: s. 107; Aliyyü'1-Karî, jrü'Z^a- s.229; Aclunî,
iîTe^ 2/16; Hut, EsneTMe-talib: s.lSl.
248
söylemiştir.
165. HADĠS: "Kişinin kendi aleyhine
şahitliği
değildir.
iki
şahide
bedeldir."
301[301]
Hadis
166. HADĠS: "Müslümanların birbirleri
aleyhine
şahitlik
etmeleri
caizdir.
Alimlerin
birbirleri aleyhine şahitlik etmeleri caiz değildir.
Çünkü onlar birbirlerine hased ederler."
302[302]
Hadis değildir. İsnadı birçok yönden çürüktür.
LeâJîde böyledir.303[303]
167.
HADĠS:
"Şöhret,
elbisenin
angındadır." 304[304] Hadis olarak sahih olamaz.
301[301]
kıs
bkz. Sehavî, Makasıd: s.255; İbnü'd-Deyba',
Temyiz: s. 107; Aliyyü'1-Karî, İTüöra: s.230; Aclunî,
^Te^f 2/17; Hut, Esne'1-Meb: s.178.
302[302]
bkz. Süyûtî, Leâlî: 2/183; Aliyyü'1-Kan, Kübra:
s.230; Aclunî, Keşi 2/20.
303[303]
304[304]
Süyûtî, Leâlî: 2/183
bkz. Sehavî, Makasıd: s.255; İbnü'd'Deyba',
Temyiz: s.107; Aliyyü'1-Karî, Kübra: s.230; Aclunî, Keşf:
249
168.
şeytanlarını
HADĠS:
sözüdür.306[306]
169.
yener."
HADĠS:
"İnsan
305[305]
"Kavmi
şeytanları,
İbn
Dinar'ın
içindeki
ümmeti içindeki Peygamber gibidir."
cin
307[307]
şeyh,
Bunu
İbn Hıbban ve Deylemî tahric etmiştir. Çok
2/14,
305[305]
2/23.
306[306]
bkz. Alıyyü'1-Karî, Kübra: s.291; Aclunî, İTe^f
Bu zat, tabiînin meşhurlarından, âbid ve zâbid
Mâlik b. Dinar el"Basrî'dir. Enes b. Mâlik, Hasan el-Basrî,
İbn Şirin ve başkalarından hadis rivayet etmiştir. Sika güvenilir- bir râvi-ve âbid idi. Ücretle Mushaf yazıyor ve
ondan aldığı ücretle geçimini temin ediyordu. Meyve ve
benzeri nefsin hoşuna gidecek yiyeceklerden hiçbir şey
yemiyordu. Yoksulluk ve sert hayat şartları içinde
yaşamayı tercih edenlerdendi. 127 yılında, bir rivayete
göre daha sonra vefat etti. Allah rahmet eylesin.
307[307]
bkz. Sehavî, Makasıd: s.257; İbnü'd-Deyba',
Temyiz: s.108; Aliyyü'1-Karî, Kübra: s.231; Aclunî, Keşf:
2/22; Hut, EsneT Metahb: s.\%2.
250
zayıftır. Makasıd' da şöyle denilmiştir: "Üstadımız
308[308]
ve başkaları bu hadisin uydurma olduğunu
kesin ifade ile belirtmişlerdir. Bu söz, selef
âlimlerinden birinin sözüdür."
“Sad” Harfiyle BaĢlayan Uydurma
Hadisler
170. HADĠS: "İhtiyaç sahibi kördür."
Sehavî: Bunu hadis olarak bilmiyorum,
309[309]
demiştir.
171.
HADĠS:
"Sabrr,
hazinelerinden bir hazinedir."
310[310]
Cennet
Irakî: Bunu
308[308]
Bu zat, el-Makasıdü'1-Hasene kitabının müellifi
309[309]
bkz. Sehavî, Makasid s.258; Semhudî, Gammaz
olan Se-havî'nin üstadı Hafız İbn Hacer el-Askalânî'dir.
s.78 İbnü'd-Deyba', Tfeznjoz: s.109; Aliyyü'1-Karî, iftara:
s.232; Aclunî #e#5 2/24; Hut, EsneTMetalib: s.183;
Kavukcî,
310[310]
bkz. Gazzalî, İhya: 4/61; Aüyyü'1-Karî, nî, Keşf.
251
hadis olarak bulamadım, demiştir.311[311]
172. HADĠS: "Az sadaka, çok belâyı
engeller." 312[312] Hadis değildir.
173. HADĠS: "Hadis yazarken kalemlerin
çıkardığı gıcırtı, Allah nezdinde Askalân ve
Abadan ribatmda getirilen tekbire eşittir. Kim
kırk
hadis
yazarsa,
Abadan
öldürülen şehitlerin sevabı veri
ve
Askalân'da
313[313]
Bu, bâtıl bir haberdir, denilmiştir.314[314]
Mizan'da,
174. HADĠS: "Bir toplumun küçükleri,
2/37.
311[311]
312[312]
bkz. Gazzalî, İhya: 4/61 Dip Not 4.
bkz. Sehavî, Maknsıd: s.261; İbnü'd-Deyba',
Temyiz: s.110 Aliyyü'1-Karî, ^ü^a- s.234; Aclunî, ATe^f
2/30; Hut, Esne'J-Me talih s. 184.
313[313]
bkz. Zehebî, Mizan: 1/356; Aliyyü'1-Karî, Kübra:
314[314]
Zehebî, bunu (Bûrî b. Fadl el-Hürmüzî)'nin
s.233; Aclunî, Keşf: 2/30.
biyografisinde zikr-etmiş tir. {Mizan: 1/356)
252
gelecekte o toplumun büyükleridir."
315[315]
(Yani
bugünün küçükleri, yarının büyükleridir.) ilim
öğrenmeyi teşvik etmek i-çin sahabeden birinin
söylediği sözdür.316[316]
315[315]
bkz. Sehavî, Makasıd: s.261; İbnü'd-Deyba',
Temyiz: s.110; Achmî, Keşf: 2/31; Hut, EsneTMetalib:
s.184.
316[316]
Hafız Sehavî eTMakasıdü'THasene'de (s.261-262)
sahabe ve tabiînden bu manada çeşitli rivayetler
nakletmektedir. Söz konusu ifadenin nebevi hadis
olduğunu isbat için değil, sadece ihtiva ettiği önemli
eğitici ve yönlendirici manalar sebebiyle bu rivayetleri
burada zikretmeyi uygun buldum.
Hafız Sehavî (r.a) diyor ki: "Bir toplumun küçükleri, yeni
bir toplumun büyükleridir".
Darimî'nin Sünen'inde (1/107) ve Beyhakî'nin MedhaV de
rivayetine göre; Şurahbîl b. Sa'd anlatıyor: Hasen b. Ali b.
Ebî Talib (r.a) çocuklarım ve kardeş çocuklarım çağırarak
şöyle dedi: Çocuklarım!.. Yeğenlerim!.. Siz toplumun
küçüklerisiniz, Pekyakında yeni bir toplumun büyükleri
olacaksınız. İlim Öğrenin. Sizden kim rivayet edemeyecek
253
olursa -ya da ezberleyemeye-cek olursa- onu yazsın ve
evine koysun".
İbn AbdrTBerr'in Camiu BeyaniTJlm ve Fadlih kitabında
(1/82) Ahmed b. Hanbel tarikiyle sonra Muhammed b.
Eban tarikiyle rivayetine göre; Hasen b. Ali çocuklarına
ve kardeşinin çocuklarına şöyle dedi: "İlim öğrenin. Siz
"bugün" toplumun çocuklarısınız Yarın onların büyükleri
olacaksınız. Sizden kim ezberleyemeyecek olursa onu
yazsın". (Not: Bu cümledeki "bugün" kelimesi ne elMakasıdü'1-Hasene. ne de Camiu BeyaniT Ilm ve Fadlih
kitabında yer almamaktadır. Bu cümlenin bir sonraki
cümle ile irtibatlı olması için bu kelimeyi ilâve ettim.
Belki de bu kelime ilk kaynaklardan düşmüş olabilir.)
Beyhakî'nin rivayetinde; Abdullah b. Ubeyd b. Umeyr
anlatıyor: Burada Kabe'nin arkasında bir halka vardı.
Abdullah b. Amr b. Âs tavafa gitti. Tavafını bitirince bu
halkaya gitti ve şöyle dedi: "Bana ne oluyor ki, sizin bu
gençleri
meclisinizden
uzaklaştırdığınızı
görüyorum.
Böyle yapmayın. Gençlere yer açın. Onları yaklaştırın.
Onlara hadisi anlatın. Onlar bugün bu toplumun
küçükleridir. Pek yakında toplumun büyükleri olacaklardır. Biz de toplumun küçükleri idik, sonra
254
büyükleri olduk."
Yahya b. Eyyüb, Hişam b. Urve'den rivayet ediyor: Babam
-Urve b. Zübeyr- şöyle diyordu: "Biz toplumun küçükleri
idik. A-ma bugün büyükleriyiz. Siz de bugün küçüksünüz,
ama pek ya-kmda büyük olacaksınız. İlim Öğrenin ki
bununla toplumun li-deri olasınız. Size ihtiyaç duysunlar.
Allah'a yemin olsun ki, insanlar bana sormaya devam
ettiler. Nihayet yaşlandım. Eski bildiklerimi unutmaya
başladım."
Yine İbn AbdiTBerr adı geçen kitabında (2/83) Osman b.
Urve kanalıyla babasından naklediyor. Babası Urve
çocuklarına şöyle diyordu: "Çocuklarım!.. Bir âlimden en
az istifade edenler onun aile halkıdır. Gelin, benden ilim
öğrenin. Zira siz yakında toplumun büyükleri olacaksınız.
Ben de kendisine pek önem verilmeyen küçük bir
çocuktum. Yaşım ilerleyince insanlar bana sorular
sormaya başladılar. Bir kişi için en ağır şey, dini hakkında
kendisine bir soru sorulduğunda onu bilmemesidir".
Urve'nin sözü basit bir ilâve ile burada sona ermektedir.
Hatib Bağdadî, Şeref Ashabi'l-Hadis kitabında (s.65)
diyor ki: Bana Hasen b. Ebî Talib haber verdi. Dedi ki:
Muhammed b. Abdillah b. Hemmam el-Kûfî'nin şöyle
255
175. HADĠS: "Ekmeği küçültün ve sayısını
çoğaltın ki, size bereket verilsin."
317[317]
Çürüktür.
dediğini işittim: Ab dullah b. Süleyman'ın şöyle dediğini
işittim.
-Humus
yakınlarındaki-
Mennes
Müseyyeb b. Vadıh'm şöyle dediğini işittim:
tepesinde
Ibnü'l-Mübarek hadis âlimlerinin çocuklarını ellerinde
kalem ve mürekkep ile görünce onların kendisine
yaklaşmalarını söyler ve şöyle derdi: "İşte bunlar bu dinin
fidanlarıdır. Bize haber verildiğine göre; Allah Rasûlü
(s.a.v): şöyle buyurmuştur: "Şüphesiz ki, Allah bu dine
sahip çıkan, yeni fidanlar yetiştirmekte, dini onlarla
güçlendirmektedir".
Bugün
bu
çocuklar,
sizin
küçüklerinizdir. Sizden sonra pek yakında büyük olacaklardır."
Bu
sözde
geçen
hadis,
İmam
Ahmed'in
Müsnedinde (4/200) ve İbn Mace'nin >S'ü/ze/?'inde
(1/5) şu lafızla yer almaktadır: "Şüphesiz kif Allah, bu
dine sahip çıkan, taatinde kullanacağı yeni fidanlar yetiştirmeye devam etmektedir".
93 nolu hadiste Hz. Ömer (r.a)'in şu sözü geçmişti:
"Evlenmeden önce fıkıh öğrenin".
317[317]
bkz. Deylemî, Zehru'lFirdevs: 2/146; İbnü'l-Cevzî,
Mevzuat 2/292; Sehavî, Makasıd: s.262; İbnü'd-Deyba',
256
Îbnü'l-Cevzî bunu Mevzuat (Uydurma Hadisler)
kitabında zikretmiştir.318[318]
176. HADĠS: "Yüzükle kılınan namaz,
yüzüksüz kılınan yetmiş namaza eşittir."
Askalânî'nin dediği gibi, uydurmadır.
319[319]
177. HADĠS: "Sarıkla kılınan bir namaz,
sarıksız kılman yirmi beş namaza eşittir.
320[320]
Temyiz: s.110; IbnArrak, Tenzih: s.2/245; Aliyyü'1-Karî,
Kübra:
s.234;
Aclunî,
Keşf:
2/32;
Hut,
Eane'lMetalib:'s.184.
318[318]
319[319]
İbnü'l-Cevzî, Mevzuat 2/292
bkz. Sehavî, Makasıd: s.263; Semhudî, Gammaz,
s.79; Îbnü'd-Deyba', Temyiz s.110; Aliyyül-Karî, Kübra:
s.234; Achmî, Keşi. 2/33; Hut, Esne'l-MetaJib: s. 184.
320[320]
Asıl nüshada bu hadisle ilgili hüküm, bir önceki
hadisle İlgili hükümle birlikte gelmiştir. Bir önceki
hadiste; (176. Hadis: "Yüzükle kılınan namaz, yüzüksüz
kılman yetmiş namaza eşittir". Askalânî'nin dediği gibi,
uydurmadır), denilmiştir. -Sarıkla kılınan namazla ilgili
177 nolu- bu hadisin başlı başına uydurma bir hadis
olarak uydurma hadisler arasına girmesi i-çin; ben bu
257
Sarıkla kılman Cuma namazı, sarıksız kılınan
yetmiş Cuma namazına e-şittir. Sarıkla kılınan
namaz, on bin hasene ile mükâfatlandırılır." 321[321]
Uydurmadır. 322[322] Menûfî 323[323] diyor ki: Bütün
bunlar batıldır.
hadisi bir önceki hadisten ayırdım. Buna yeni bir rakam
verdim ve başına da (Hadis) kelimesini ilâve ettim.
321[321]
bkz. Sehavî, Makasıd: s.263: İbnü'd-Deyba',
Temyiz: s.lll; Aliy-yül-Karî, Kübra: s.234; Aclunî, Keşf.
2/33.
322[322]
Bu hadis, el-Makasıdü'1-Hasene' de (s.263)
buradaki lafızdan biraz farklı olarak ama çok bozuk bir
ifade ile mevcuttur. Bu hadis, bu haliyle el-Makasıdü!lHasene' de olduğu gibi; biri İbn Ömer, diğer Enes'den
rivayet edilen iki hadisin bir araya getirilmiş şeklidir.
323[323]
Bu zat, Hafız Sehavî'nin talebesi olan Şihabuddin
Ahmcd b. Muhammed b. Abdisselâm el-Menûfî elMısrî'dir. Üstadının kitabı olan el-Makasıdü'1'HasenSyi
özetlemiş ve buna ed-Dürretül-Lâmia fi Beyan Kesir
Mine'1-Ehadisiş-Şaia adım vermiştir. Menûfî, 931 yılında
vefat etmiştir. (Keşfü'z-Zunûn: 2/1780)
258
178. HADĠS: "Alimin arkasında kılınan
namaz, dört bin dört yüz kırk namaza eşittir."
324[324]
Batıldır. Muhta- böyledir.
179. HADÎS: "Gururlu kişinin namazı
başından
yükselmez.)
yukarı
çıkmaz."
325[325]
180. HADĠS: "Gündüz namazı
dilsizdir."
327[327]
(Allah'a
326[326]
Darakutnî ve Nevevî: Batıldır,
aslı yoktur, demişlerdir.328[328]
324[324]
bkz. Sehavî, Makasıd: s.266; Aliyyül-Karî, Kübra:
s.235; Aclunî, Keşf: 2/37.
325[325]
326[326]
327[327]
bkz. Aliyyül-Karî, Kübra: s.236; Aclunî, Keşf: 2/35.
Yani gündüz namazlarında imam cehren okumaz.
bkz. Zeylaî, Nasbü'r-Râye: 2/1; Sehavî, Makasıd:
s.265; Semhudî, Gammaz: s.81; İbnü'd-Deyba', Temyiz
s.lll: Aliyyül-Karî, Kübra: s.236; Aclunî, Keşf. 2/36; Hut,
Esne'l-Metalib: s.184; Kavukcî, Lü'îiV: s.48.
328[328]
Hafız
Zeylaî,
bunu
Nasbüi-fîâye'de
(2/1-2)
Nevevî'den nakledip kabul etmiş ve şöyle demiştir: Bu
Mücahid ve Ebu Ubeyde b. Abdillah b. Mes'ud'un
259
(Müellif ÂliyyüTKari diyor ki:) Ben de
derim
ki:
Mübarek
günlerde
ve
muazzam
gecelerde kılınacak namazlarla ilgili olarak bazı
alimlerin zikrettikleri hadisler eb-aynı şekildedir.
(Batıl ve asılsızdır.)329[329]
sözüdür. Her ikisi de Tabiînin Zeylaî, Abdürrezzak'm
Musannef inden naklettiği senediyle bu sözü bu iki zâta
nisbet etmiştir.
329[329]
Müellif, bu ifadesiyle kitabın sonunda 463 ve 464
no.lu paragraflarda zikrettiği şu batıl (asılsız) namazları
kast etmektedir: "Cuma günü her rekatta on ihlas
okunarak kılınacak on iki rekatlı nafile namaz ile hafta
içinde her gün kılınacak nafile namazlar hakkında hiçbir
şey sahih değildir, batıldır, aslı yoktur... Aynı şekilde her
rekatında on beş defa -bir rivayette elli defa- (İza Zülzilet)
okunarak kılınacak iki rekatlı nafile namaz; Cuma günleri
kılınacak iki, dört, sekiz ve on iki rekatlı nafile namaz ile;
Cuma namazından önce her rekatında elli defa ihlas
okunarak kılınacak dört rekat nafile namazın da aslı
yoktur. Aynı şekilde Aşûra Namazı, Regaıb Namazı da
ittifakla uydurmadır. Yine Receb Geceleri Namazı, Receb
260
“Sad” Harfiyle BaĢlayan Uydurma
Hadisler
181.
HADĠS:
baldırlarında kayboldu."
sözüdür.331[331]
"İlim,
330[330]
kadınların
Bişr el-Hâfî'nin
ayının yirmi yedinci gecesi namazı, Şabanın on beşinci
gecesi her rekatta on ihlas <r kunarak kılınacak yüz
rekatlı namazın da aslı yoktur. Bu namazların Kutü'îKulûb
ve
İhya'da
ya
da
Sa'lebî'nin
Tefsirinde
zikredilmesine aldanma".
330[330]
bkz. Sehavî, Makasıd: s.269; İbnü'd-Deyba',
Temyiz: s.113; AliyyüTKarî, Kübra: s.238; Aclunî, Keşf:
2/44; Hut, Bsne'l-Metalib: s. 189.
331[331]
Zehebî, Ibei}de (1/399) diyor ki: Bu zat, Rabbani
zahid ve Önder Ebu Nasr, Bişr b. Haris el-Mervezî'dir.
Bişr el'Hafî diye meşhurdur. Hammad b. Zeyd, İbrahim
b. Sa'd ve bunların tabakasında olan muhaddislerden
hadis dinledi. Önce ilme önem verdi. Sonra kendi
261
182.
HADĠS:
"Zaruretler,
mubah kılar." 332[332] Hadis değildir.
haramları
183. HADĠS: "İki zayıf, bir güçlüyü yener."
333[333]
Hadis değildir.334[334]
meşrebine yöneldi ve kitaplarını gömdü. Az hadis rivayet
etti. Fıkıh'da Süfyan es-Sevrî mezhebindeydi. Alimler
onun menakıbı ve kerametleri hakkında eserler yazdılar.
75 yaşında iken Bağdat'ta vefat etti. Allah Tealâ rahmet
eylesin. Talebesi İbrahim el-Harbî diyor ki: Bağdat, Bişr
el-Hâ-fî'den daha kâmil akla sahip olan ve dilini ondan
daha iyi koruyan bir başka birini yetiştirmedi. Onun bir
müslümanın gıybetini yaptığı duyulmadı. Sanki onun
saçının, sakalının her telinde bir zekâ harikası vardı.
Onun aklı, Bağdat halkına dağıtıl-saydı hepsi üstün zekâlı
insanlar olurlar, yine de onun aklından bir şey
eksilmezdi.
332[332]
bkz. Sehavî, Makasıd: s.269; Semhudî, Gammaz:
s.83; İbnü'd-Deyba', Temyiz: s.113; AliyyüTKarî, Kübra:
s.239; Aclunî, Keşf: 2/45; Hut, Esne'l-Metalib: a.190;
Kavukcî, Lü'lü': s.83.
333[333]
bkz. Sehavî, Makasıd: s.269; Semhudî, Gammaz:
262
“Tı”
Harfiyle
BaĢlayan
Uydurma
Hadisler
184. HADĠS: "Ana yoldan git, yol dolaşsa
bile. Bakire ile evlen, yaşı geçse bile." 335[335] Hadis
değildir.
185. HADĠS: "Boşanma, fâsıkların —
günahkâr kişilerin— yeminidir."
336[336]
Sehavî:
s.83; İbnü'd-Deyba', Temyiz: s.113; AliyyüTKarî, Kübra:
s.240; Aclunî, Keşf: 2/46; Hut, Esne'l-Mctalib: s.189.
334[334]
Bu söz, Aclûnî'nin Keşfül-ffafa'&a (2/36) dediği
gibi; ya bir atasözü ya da şiirden bir mısradır.
Kanaatimce, belki de şairin şu ifadesinden alınmıştır:
"Düşman olma, bir kişi sebebiyle bir aile halkına, Zira iki
zayıf bir güçlüyü yener."
335[335]
2/49.
336[336]
bkz. İbnü'd-Deyba', Temyiz-8.114; Aclunî, Keşf
bkz. Sehavî, Makasıd: s.273; İbnü'd-Deyba',
Temyiz-'s.115; Alıyyü'1-Karî, Kübra s.241; Aclunî, Keşf:
263
hadis olarak göremedim, demiştir.
“Zı”
Harfiyle
BaĢlayan
Uydurma
Hadisler
186.
kıbledir."
demiştir.
HADĠS:
338[338]
"Mü'minin
Sehavî:
Bunu
sırtı
337[337]
bilmiyorum,
“Ayın” Harfiyle BaĢlayan Uydurma
Hadisler
187. HADĠS: "Delinin dostluğu yerine,
2/52; Hut, Ssne'J-Metaiib: s. 193.
337[337]
Namazda ön saftaki mü'minin sırtı, sütre yerine
338[338]
bkz. Sehavî, Makasıd: s.280; Semhudî, Gammaz
geçer.
s.87; İbnü'd-Deyba', Temyiz: s.118; Aliyyü'1-Karî, Kübra:
s.243; Aclunî, Koş£ 2/69.
264
akıllı kişinin düşmanlığı.." 339[339] Hadis değildir.
188.
HADĠS:
"Düşmanlık
ailede,
kıskançlık komşular arasında, menfaatçiük de
kardeşler arasında olur."
340[340]
Sehavî: Bu
konuda bilgi sahibi değilim, demiştir.341[341]
339[339]
bkz. Sehavî, Makasıd: s.282; Semhudî, Gammaz-
s.88; İbnü'd-Deyba', Temyiz: s. 119; Aliyyü'1-Karî, Kübra:
s.245; Aclunî, Keş£ 2/72; Hut, Esne'l-Metalib: s.198. (Not
Ahmak dostun olacağına akıllı düşmanın olsun", atasözü
aynı manadadır.) (Çev.)
340[340]
bkz. Sehavî, Makasıd: s.282; Semhudî, Gammaz:
s.88; İbnü'd-Deyba', Temyiz: s.119; Aliyyü'1-Karî, Kübra:
s.244; Aclunî, Keşf: 2/72.
341[341]
Sehavî'nin el-Makasıdü'1 -Hasene'deki (s.282)
ifadesinin
devamı
şöyledir:
"Bunu
hadis
olarak
görmedim. Ancak Beyha-kı'nin Şüabü'1-Jman kitabında
ve başka kaynaklarda (Düşman-hk ailededir) yerine
(Düşmanlık akrabalıktadır) lafzıyla; Bişr b. Haris elHâfî'in sözü olarak rivayet edilmiştir. Bişr b. Haris elHâfî'nin biyografisi 181. hadisin dipnotunda geçmiştir.
265
189. HADĠS: "Kişinin düşmanı,
342[342]
kendi işinde çalışandır." 343[343] Hadis değildir.
190. HADĠS: "Özrü, günahından daha
büyüktür." 344[344] Hadis değildir.345[345]
191. HADĠS: "Araplar, arap olmayanların
efendileridir." 346[346] Aslı yoktur.
192. HADĠS: "Bana ümmetimin amelleri
arz edildi. Onların arasında makbul amel de
makbul olmayan amel de gördüm. Bana getirilen
342[342]
Yani karşısına çıkacağı veya çatışacağı rakibi
demektir.
343[343]
bkz. İbnü'd-Deyba', Temyiz s.120; Aliyyül-Karî,
344[344]
bkz, Sehavî, Makasıd: s.283; İbnü'd-Deyba',
Kübra: s.245; Aclunî, Keşf. 2/73.
Temyiz: s.120; Alıyyül-Karî, Kübra: s.245; Aclunî, Keş£
2/76; Hadisin bir başka lafzı: "Özrü günahından daha
çirkindir", şeklindedir
345[345]
346[346]
Bu söz, atasözlerindendir.
bkz. İbnü'd-Deyba', Temyiz: s. 120; Aliyyü'1-Karî,
Kübra: s.245; Aclunî, Keşf: 2/75.
266
salavat müstesna.347[347]
(Yani salavat daima makbuldür.) Bunun
senedini görmedim. Bunu Süyûtî zikretmiştir.
193. HADĠS: "Bazı şeyleri görmezden
gelerek değerinizi yüceltin." 348[348] Hadis değildir.
194. HADĠS: "Her hayra bir engel vardır.
349[349]"
İzin
Hadis değildir.
195. HADĠS: "(Bir şeye Allah tarafından)
verilmesinin
alâmeti,
kolaylaştırıhnasıdır. 350[350] Bilinmiyor.351[351]
347[347]
348[348]
onun
bkz. Aliyyül-Karî, Kübra: s.246; Aclunî, Keşf: 2/75.
bkz. Sehavî, Makasıd: s.285; İbnü'd-Deyba7,
Temyiz: s.121; Aliyyü'1-Karî, Kübra: s.246; Aclunî, Keşf:
2/78; Hut, Esne'l-MetaJib.-s.199.
349[349]
bkz. Sehavî, Makasıd: s.289; Semhudî, Gammaz:
s.92; İbnü'd-Deyba', Temyiz: s.122; Aliyyü'1-Karî, Kübra:
s.248; Aclunî, Keşf 2/89; Hut, Esne'İMetalib: s.202;
Kavukcî, Xa'7ri; s.51.
350[350]
bkz. Sehavî, Makasıd: s.286; İbnü'd-Deyba',
Temyiz: s.121; Aliyyü'1-Karî, ^TüAra- 246; Aclunî, Keşf:
267
196.
Israiloğulları
HADĠS:
âlimleri,
"Ümmetimin
Peygamberleri
gibidir."
352[352]
Demiri, Zerkeşî ve Askalânî'nin dedikleri gibi, aslı
yoktur.
197. HADĠS: "İlim iki çeşittir: Din ilmi,
beden
ili."
böyledir.354[354]
ZeyIHe
Huzeyfe
353[353]
355[355]
(r.a)'den
edildiğine göre;
Uydurmadır.
Hıılâsa'da
deniliyor ki: Hasen'den, o da
müselsel
olarak
rivayet
Huzeyfe (r.a) diyor ki:
2/82; Hut, Esne'İMetalib: s.206.
351[351]
352[352]
Bu söz, Sûfiyye'nin sözlerindendir.
bkz. Sehavî, Makasıd: s.286; Semhudî, Gammaz:
s.89; İbnü'd-Deyba', Temyiz: s.121; Aliyyü'1-Karî, Kübra:
s.247; Aclunî, ^ 2/83;
353[353]
bkz. Tıybî, el-Hulâsa £t Ma'rifeti'lHadis, s.85;
Aliyyü'l-Karî, Kübra: s.247; Acİunî, Keş£ 2/89.
354[354]
355[355]
Tıybî, el-Hulâsa fî Ma'rifeti'l-Hadis: s, 85
Süyûtî, Zeylü'l-Mevzûât s. 44
268
-Ben Peygamberimiz (s.a.v)'e "Bâtın İlmi"
nedir?
diye
sordum.
Peygamberimiz
(s.a.v)
buyurdu ki:
-Ben bunu Cebrail'e sordum. Cebrail bana
dedi ki:
—Allah
sevdiklerim,
şöyle
buyurdu:
dostlarım
ve
"O,
seçkin
benimle
kullarım
arasında bir sırdır. Ben bunu onların kalplerine
koyarım. Bu konuda Allah'a en yakın hiçbir melek
ve gönderilen hiçbir Peygamber bile bilgi sahibi
olamaz."
356[356]
Askalânî diyor ki: Uydurmadır,
Hasen (el-Basri), Huzeyfe (r.a) ile görüşmemiştir.
198. HADĠS: "İlme gidilir, ilim (kimseye)
gitmez." 357[357] Bir başka rivayette:
"İlme koşulur", 358[358] denilmiştir. Bir başka
356[356]
bkz. Tıybî, el'Hulâsa fî Ma 'rtfetiTHadis: s. 85;
357[357]
bkz. Sehavî, Makasıd: s.288; Aliyyü'1-Karî, Kübra:
358[358]
bkz. Sehavî, Makasıd: s.288; İbnü'd-Deyba',
AliyyüT Karî, Kübra: s.247; Aclunî, Aclunî, Keş£ 2/89.
s.247; Aclunî, Keşf: 2/87.
269
rivayette ise şöyle denilmiştir:
"İlim, yüceltilmeye ve kendisine gidilmeye
daha lâyıktır."359[359]
Bu söz, Abbasî Halifesi Mehdî'nin, iki
çocuğunun İmam Malik'den hadis dinlemeleri
için onu saraya davet etmesi üzerine, İmam
Malik'in Halife Mehdi'ye söylediği sözdür. Yine bu
söz, Halife Harun er-Reşid, İ-mam Malik'den özel
ders talep ettiğinde, İmam Malik'in Halife Harun
er-Reşid'e söylediği sözdür.
199. HADĠS: 'Taşlıların dinine sarılın."
360[360]
Sehavî: Bu lafızla aslı yoktur, demiştir.
Temyiz: s.122; Aliyyül-Karî, Kübra: s.247; Aclunî, Keş£
2/87; Hut, Esne'1-Me-talib: s.208.
359[359]
bkz. Sehavî, Makasıd: s.288; İbnü'd-Deyba',
Temyiz: s.122; AHyyü'1-Karî, Kübra: s.247; Aclunî, Keşf:
2/87.
360[360]
bkz. Sehavî, Makasıd: s.290; İbnü'd-Deyba',
Temyiz: s. 123; Aliyyü'1-Karî, i^ra: s.248; Aclunî, iTe^f
2/92.
270
Saganî:
"Dünyanın
sonu
gelip
arzular
değiştiğinde, bedevilerin ve kadınların dinine
sarılın", 361[361] hadisi uydurmadır, demiştir.
200. HADĠS: "Üzüm çift çift, hurma tek
tek (yenir)." 362[362] Bunun aslı yoktur.363[363]
201. HADĠS: "Salihlerin anıldığı yere
rahmet i-ner."
361[361]
364[364]
Süfyan b. Uyeyne'nin
bkz. Süyutî, Leâlî: 1/131; İbn Arrak, Tenzih: 1/136;
Müna-vî, Feyzu'l-Kadir 1/425; Sehavî, Makasıd: s.290;
Aliyyü'1-Karî, üTüiuts: s.248; Hut, Esne'l-Metalib: s.47.
362[362]
bkz. İbn Teymiyye, Mecmû'uTFetâvâ: 18/127;
Sehavî, Makasıd: s.292; İbnü'd-Deyba1, Temyiz, s.124;
Aliyyü'1-Karî, İT^ra: s.248; Aclunî, Ae^ 2/95; Hut,
Esne'l-Metalib: s.208.
363[363]
Bunu Peygamberimiz (s.a.v)'in, üzüm yerken
Selman el" Farisî'ye söylediği iddia edilmiştir. İbn
Teymiyye (r.a) bu hadisi Mecmû'ul-Fetâvâ'da (18/127)
zikretmiş ve "Bu bâtıl bir sözdür", demiştir.
364[364]
bkz. Sehavî, Makasıd: s.292; İbnü'd-Deyba',
Temyiz s.125; Aliyyü'1-Karî, Kübra: s.249; Aclunî, Keş£
2/91; Esne'l-Metalib: s.205.
271
sözüdür.365[365]
202. HADĠS: Levrri Mahfuz'da (kayıtlı
olan bir emir hakkında) "Arşın üzerinden Allah'ın
bir şeye "ol!.." dediğini işittim o da oluverdi. Daha
Kâf harfi Nûn harfine varmadan olacak olan o şey
365[365]
Bu zat, Süfyan b. Uyeyne Ebu Muhammed el'Hilâlî
el-Kûfî el"Mekkî'dir. Hicaz halkının üstadı olup meşhur
âlimlerdendir. Tabiînden 87 zata erişmiştir. İmam Şafiî
onun hakkında: ibn Uyeyne'deki ilim zenginliğini-hiç
kimsede görmedim, demiştir. Yine İmam Şafiî: Malik ve
İbn Uyeyne olmasaydı Hicaz ehlinin ilmi kaybolurdu,
demiştir. Ahmed b. Hanbel ise: Fakihler arasında Kur'an
ve Sünneti ondan daha iyi bileni görmedim, demiştir.
Hasen b. Imran anlatıyor: Süfyan b. Uyeyne, son
haccmda Müzdelife'de iken bana: Bu makamda yetmiş
defa vakfe yaptım. Her sene: AllahımL Bu makamdaki
vakfemi son vakfe eyleme, diye dua ettim. Şimdi ben
Allah'dan bundan daha fazlasını istemeye hâyâ ediyorum,
dedi. Hacdan döndüğünde yeni giren yılda vefat etti. İbn
Uyeyne, 198 yılı Recep ayında 91 yaşında vefat etti. Allah
rahmet eylesin.
272
hemen oluverdi." 366[366] Hiç şüphesiz uydurmadır.
“Ğayın” Harfiyle BaĢlayan Uydurma
Hadis
203.
366[366]
HADĠS:
'Müzik
zinanın
367[367]
bkz. Meydanî, MecmeııTEmsal: 2/10; Aliyyü'1-
Karî, Küb' ** s.249; Humud et-Tüveycerî, Faslül-Hitab
ü'r-Redd alâ Ebî Türab: s.69-90
367[367]
"Zina" kelimesinin hemze ile yazılması bir lügat
vechidir. Kamus müellifi diyor ki: (Zenâ-yeznrzinen Ve
zina): Gayri meşru ilişki kurdu, demektir. Meydanî'nin
Mecmau'lEmsal kitabında (2/10) zikrettiği gibi 'Müzik
zinanın nağmesidir", şeklinde bir rivayet bulunmaktadır.
"Zinanın nağmesi" ifadesiyle zinaya çağırır, zinayı
özendirir ve kamçılar demektir. Bu söz, Humud etTüveycerî'nin müzik aletlerinin mubah olduğunu iddia
eden Ebî Türab'a cevap olarak yazdığı'Taslül-Hitab fi'rRedd alâ Ebî Türab" &d\ı eserinde (s.69-90) belirtildiği
gibi; Abdullah b. Mes'ud (r.a), şair Hutay e, Süleyman b.
Abdilmelik el-Ümevî, Yezid b. Velid b. Adilmelik ve
273
Fudayl b. İyad'dan nakledilmiştir. Gerçekler pek çok
kimse tarafından ifade edilmektedir. Genellikle lafızlar ya
aynı ya da benzer olmaktadır. Bu mana, Peygamberlik
lisanında üstün beliğ bir ifade ile yer almaktadır. Sahih-i
Buharîde
Kitabu'l-Eşribe
6
no.lu
"İçkinin
ismini
değiştirerek onu haram kılan kimseler hakkında gelen
hadisler" babandaki {Fethu'1-Barî: 10/51 Hadis No:
5590) hadiste; Abdurrahman b. Ganm el-Eş'arî diyor ki:
Ebu Malik el-Eş'arî vallahi bana yalan söylemedi. O
Peygamberimiz (s.a.v)'-den şunu işittiğini söyledi: 'Yemin
olsun ki, ümmetimden; zina, ipek, içki ve çalgı aletlerini
helâl sayan birtakım kimseler olacaktır".
Bu hadiste Peygamberimiz (s.a.v), bu haramlar arasında
sıkı bir ilişkinin bulunduğunu açıklamaktadır. Zira
bunlardan her biri diğerini davet etmektedir. Zina, içki
içmenin
helâl
görülmesine
kullanmanın helâl
ve
müzik
âletlerini
sayılmasına sebep olduğu gibi;
erkeklerin ipek elbise ile süslenmelerine de sebep
olmaktadır. Halbuki ipek erkeklere haramdır. Müzikle
fazla meşgul olanların gönüllerindeki büyük fesad
artmakta,
buna
daldıkları
zaman
fesad
alevi
tutuşmaktadır. Allah'tan bizleri fesaddan uzak kılmasını
274
nağmesidir". 368[368] Fudayl'in sözüdür.369[369]
ve iyilik vermesini niyaz ederiz.
bkz. Aliyyü'1-Kari Kübra: s.251; Aclunî, Keş£
368[368]
2/106.
369[369]
Bu zat, Harem ve Hicaz ehlinin üstadı, zahid bir
şahsiyet olan Fudayl b. Iyad Ebu Ali et-Temîmî elMerve%i
el-Horasâ-nî'dir.
Hadis
rivayet
etmiş,
kendisinden hadis rivayet edilmiştir. Bu-harî, Müslim,
Ebu
Davud.
Nesaî
ve
Tirmizî
kitaplarında
onun
hadislerini nakletmişlerdir. Hafız İbn Hacer Tehzihü'tTehzib'de (8/294-297) onun geniş biyografisini vermiştir.
İbn Hacer burada şöyle demektedir: İbnü'l-Mübarek
diyor ki: Bana göre bugün dünya üzerinde Fudayl'den
daha üstün bir kimse kalmamıştır. Yine İbnü'l-Mübarek:
O'na
baktığımda
üzüntüm
yenileniyor,
nefsime
kızıyordum, dedi ve ağladı. Halife Harun er-Reşid:
Alimler içerisinde İmam Malik'den daha heybetlisini,
Pudayl'den daha çok vera' sahibi olanı görmedim,
demiştir. Şerik: Fudayl, kendi zamanında yaşayanlar için
hüccettir, demiştir. Fudayl b. Iyad, Mekke'de 187 yılında
vefat etti. Allah rahmet eylesin.
275
“Fe”
Harfiyle
BaĢlayan
HADĠS:
"Fatiha
Uydurma
Hadisler
204.
okunursa; o gerçekleşir".
yoktur.
370[370]
371[371]
hangi
370[370]
niyetle
Bu lafızla aslı
Sûrelerin faziletlerine dair bazı
biz. Sehavî, Makasıd: s.298; İbnü'd-Deyba',
Temyiz: s.128; Aliyyü'1-Karî, Kübra: s.251; Aclunî, Keş£
2/106; Hut, Esne'l-Metalib: s.216,
371[371]
Müellif Aliyyü'1-Karî cl-Mevzûâtü'1-Kübrâda şöyle
demiştir. Zerkeşî bu hadisi Beyhakî'nin Şüafda rivayet
ettiğini ifade etmiş, Süyûtî ise burna tenkid ederek edDüreru'bMüntesırâ'da bu hadisin Şüabfa. bulunmadığını,
Şüabda bulunan hadisin "FatihatüTKitab hei- derde
şifadır", şeklinde olduğunu, Beyhakî'nin bu son rivayeti
Abdullah b. Cabir el-Beyazî hadisi olarak tahric ettiğini
söylemiştir.
Ebu'ş-Şeyh
ibn
Hayyan'm
Kıta-
bu'sSevab'mda ise Atâ'nm şu sözü yer almaktadır: Bir
ihtiyacın varsa Fatihatü'l-Kitab'ı oku, Allah'ın izniyle
ihtiyacın görülsün . insanların ihtiyaçlarının görülmesi
için ve önemli arzula-rının gerçekleşmesi için Fatiha
276
müfessirlerin zikrettikleri hadislerin pek çoğu da
aym şekildedir.
205. HADĠS: "Cesur olan lezzeti kazanır".
372[372]
Sehavî: Bunu -hadis olarak- bilmiyorum,
demiştir.
206. HADĠS: "Recep ayının diğer aylara
üstünlüğü, Kur'ân'm diğer sözlere olan üstünlüğü
gibidir. Şaban ayının diğer aylara üstünlüğü,
benim diğer Peygamberlere olan üstünlüğüm
okumayı
olmalıdır."
alışkanlık
haline
getirmelerinin
aslı
bu
Kur'ân ile tedavi olm^ konusunda gelen hadisler
hakkında bilgi sahibi olmak için Rıdvan Muhammed
Rıdvan'ın FezâilüT Kur'ân ve Abdullah b . Sıddîk elGumarî'nin KemalüTİman fi't-Tedavibi'1-Kur'ân
eserlerine bakılabilir.
372[372]
adlı
bkz. Sehavî, Makasıd s.298; Semhudî, Gammaz:
s.65; İbnü'd-Deyba', Temyiz: s.128; Aliyyü'1-Karî, Kübra:
s.252; Aclunî, Keşi 2/108; Hut, EsneTMetalib: s.213;
Kavukta, LiVUV: s.54
277
gibidir. Ramazan ayının diğer aylara üstünlüğü,
Allah'ın kullarına olan üstünlüğü gibidir".
İbn Hacer: Bu, uydurmadır, demiştir.
207.
HADĠS:
"Fakirlik
373[373]
benim
övüncümdür. Ben fakirlikle iftihar ederim". 374[374]
Askalânî ve başkaları: Bu bâtıldır, uydurmadır,
demişlerdir.
208. HADĠS: "Suskun ağız ve himaye eden
Rab."
375[375]
Benzeri "Allah, susan kimsenin
373[373]
bkz. İbn Hacer, Tebyînü'1-Aceb: s.14; Sehavî,
Karî,
Kübra:
Makasıd: s.299; İbnü'd-Deyba', Temyiz: s.128; Aliyyü'1s.254;
Aclunî,
Keşi
2/110;
Hut,
Esne'bMetalib: s.214.
374[374]
bkz. Sehavî, Makasıd: s.300; İbnü'd-Deyba',
Temyiz: s. 129; Aliyyü'1-Karî, Kübra: s.254; Aclunî, Keş£
2/113; Hut, Esne'l--Metalik a.217.
375[375]
bkz. Sehavî, Makasıd: s.300; Semlıudî, Gammaz
s.95; Îbnü'd-Deyba', Temyiz: s.129; Aliyyü'1-Kari, Kübra:
s.254; Aclunî, Keşf: 2/114; Hut, Esne'l-Metalib: s.215;
Kavukcî, iüî?ü* s.55.
278
dostudur". Ibn Deyba': Hadis değildir, manası
sahihtir, demiştir. Ben de derim ki: Birinci
terkibin ifadesi ilk bakışta küfürdür. Ancak araya
bir atıf harfi takdir edilirse bu durum değişir.
209.
HADĠS:
"Ahir
zamanda
Rum
diyarının soğuğu Şam'a, Şam'ın soğuğu Mısıra
geçecektir". 376[376] Sehavî'nin, üstadı Askalani'den
naklettiği gibi, bunun aslı yoktur.
210. HADĠS: "Hareketlerde bereketler
vardır". 377[377] Selef âlimlerinden birinin sözüdür.
376[376]
bkz. Sehavî, Makasıd: s.300; Semhudî, Gammaz:
s.96; İb-nü'd-Deyba', Temyiz: s.129; Aliyyü'1-Karî, Kübra:
s.254; Aclunî, ÜTesf 2/114; Hut, Esne'l-Metalib: s.215.
377[377]
bkz. Sehavî, Makasıd: s.301; Semhudî, Gammaz
s.96; İbnü'd-Deyba', Temyiz s.130; Aliyyü'1-Karî, Kübra:
s.255; Aclunî, f 2/115; Hut, Esne'l-Metalib: s.216;
Kavukcî, L«'A;; s.55.
279
“Gaf” Harfiyle BaĢlayan Uydurma
Hadisler
211. HADĠS: "Allah Rasûlü Cebrail'e:
— Güneş zevale doğru meyletti mi? diye
sordu. Cebrail:
— Hayır ve Evet, dedi. Allah Rasûlü:
- Niçin Hem Hayır, hem de Evet dedin?
deyince; Cebrail:
- "Hayır" dememden "Evet" dememe kadar
geçen bu kısa süre içerisinde güneş beş yüz yıllık
mesafe
gitti."378[378]
bulunamamıştır.
buyurdu.
Bunun
aslı
212. HADĠS: "Mercimek, sonuncuları İsa
aleyhisselâm olan yetmiş Peygamber tarafından
takdis edilmiştir."379[379] Batıldır. Pek çok hadis
378[378]
bkz. Aliyyü'1-Karî, Kübra: s.256; Aclunî, Keşf
2/128; Hut, Esne'l-Metalib: s.220.
379[379]
bkz. Sehavî, Makasıd: s.303; İbnü'd-Deyba',
280
hafızı bu hükmü açıkça ifade etmişlerdir.
213. HADĠS: "Kur'ân Allah'ın kelâmıdır,
Kur'an sonradan yaratılmamıştır. Kim bundan
başkasını söylerse küfre girer."
380[380]
Saganî: Bu
uydurmadır, demiş; Sehavi ise: Bu hadis bütün
yollarıyla batıldır, demiştir. İbnü'l-Cevzî, bu
hadisi Mevzuat (Uydurma Hadisler) kitabında
381[381]
zikretmiştir.
214. HADĠS: "(Kul) kelimesiyle başlayan
sûreleri
382[382]
okumak, fakirlikten kurtuluş
Temyiz: s.132; Aliyyü'1-Karî, Kübra: s.256; Aclunî, Keşf
2/120; Hut, Esne'î-Metaiib: s.220.
380[380]
bkz. İbnü'l-Cevzî, el-Mevzûat: 1/107; Sehavî,
Makasıd: s.304; İbnü'd-Deyba', Temyiz: s.132; Aliyyü'1-
Karî, Kübra: s.257; Aclunî, Keşf: 2/122; Hut, Esne'lMetalik s.226.
381[381]
382[382]
İbnü'l-Cevzî, el-Mevzûat: 1/107-109
(Kul)
kelimesiyle
başlayan
sûreler
(Kalâkıl
Sûreleri) dört tane olup Kâfirûn, İhlas ve Muavvizeteyn
Sûreleridir.
281
teminatıdır."
383[383]
demiştir.384[384]
215.
385[385]
gün
Sehavî: Bunun aslı yoktur,
HADĠS:
"Tırnakların
kesilmesi."
Tırnak kesme şekli veya tırnak kesme için
belirlenmesi
konusunda
Peygamberimiz
(s.a.v)'den her hangi bir şey gelmemiştir. Sehavî
diyor ki: Bu konuda Hz. Ali b. Ebî Talib'e veya
üstadımıza
386[386]
nisbet edilen beyit, her ikisi
bkz. Sehavî, Makasıd: s.305; İbnü'd-Deyba',
383[383]
Temyiz: s.132; Aliyyü'1-Karî, Kübra: s.257; Aclunî, Keşf:
2/125; Hut, Esne'l-Metalib: s.221.
384[384]
Aliyyü'l-Karî'nin el-Mevzûatü'1-Kübrâ kitabında da
Seha-vî'nin
ifadesi
bu
şekildedir.
Sehavî'nin
el-
Makasıdü'J-Hasene kitabmdaki (s.305) ifadesi ise "Ben
bunu hadis olarak bilmiyorum", şeklindedir. Aradaki fark
basittir.
385[385]
bkz. Sehavî, Makasıd: s.306; İbnü'd-Deyba',
Temyiz: s.134; Aliyyü'1-Karî, Kübra: s.257; Aclunî, Keşf:
2/125; Hut, Esne'l-Metalib: s.221.
386[386]
Yani
Sehavî'nin
üstadı
kastedilmektedir.
282
Hafız
İbn
Hacer
hakkında da batıldır.
216.
HADĠS:
"Hz.
Osman
halifeliğe
geldiğinde ilk Cuma günü hutbe okumak üzere
minbere çıktı, Elhamdülillah, dedi ve titredi.
Bunun üzerine şöyle dedi: Ebu-bekir ve Ömer bu
makam için söz hazırlarlardı. Oysa siz konuşan
devlet başkanından çok, faal devlet başkanına
muhtaçsınız. Hutbeler daha sonra gelecek. Ben
hem kendim için hem de sizin için Allah'dan
mağfiret diliyorum, dedi ve minberden inip Cuma
namazını kıldırdı.387[387] İbnüTHümam
388[388]
diyor ki: Bu hadis, hadis kitaplarında pek geçmez,
387[387]
bkz. İbn Abdi'1-Berr, Behcetü'l-Mecalis: 1/73;
İbnü'l-Hümam,
Kübra: s.258.
388[388]
Fethu'l-Kadîr
1/415;
Aliyyü'1-Karî,
İbnü'l-Hümam, Fethu'l-Kadîr (Hidaye Şerhi):
1/415; İbn Abdi'1-Berr Behcetü'l-Mecalis kitabında (1/73)
bu kıssayı riva-yetleriyle birlikte zikretmektedir.
283
daha çok fıkıh kitaplarında geçer.389[389]
217. HADĠS: "Kalb, Rabbin evidir."
390[390]
Teymiyye: Uydurmadır, demiştir. Zeyî'&e
391[391]
Zerkeşî ve başkaları: Aslı yoktur demiş, İbn
ise, Bu, aynen onun dediği gibidir, denilmiştir.
218. HADĠS: "Az başarı, çok ilimden daha
hayırlıdır."
392[392]
Bu
hadis,
Thya'da
Görüldüğü gibi bu ifadede Peygamberimiz (s.a.v)'e
389[389]
hiçbir şey nisbet edilmemiştir. Hiç kimse de bunu hadis
olarak Peygamberimiz (s.a.v)'e nisbet etmemiştir. Bu
sebeple olmalı ki, Aclûnî bu haberi Keşfü'l- Hafa kitabına
almamıştır.
390[390]
bkz. Süyûtî, Zeylii'l-Mevzuat s.203; Sehavî,
Makasıd: s,308; Semhudî, Gammaz: s.99; İbnü'd-Deyba',
Temyiz s.133; İbn Arrak, Tenzih: 1/148; Aliyyü'1-Karî,
Kübra: s.258; Aclunî, Keşf. 2/129;Hut, Esne'l-Metalik
s.227.
391[391]
392[392]
Süyûtî, Zeylü'l-Mevzuat s.203
bkz. Gazzalî, İhya: 1/31; Aliyyü'1-Karî, Kübra:
s.259.
284
zikredilmiştir.393[393]
Irakî diyor ki: Bunun aslını bulamadım.
Firdevs sahibi bunu Ebu'd-Derdâ hadisi olarak
zikretmiş, ancak (Akıl) yerine (İlim) demiştir.
Oğlu
Müsnedü'1-Fir-devs
zikretmemiştir.
kitabında
bunu
(Müellif AliyyüTKari diyor ki:) Ben de
derim ki: Ebu'kHattab Irakî'ye Tenkit ederek
şöyle demiştir. Firdevs kitabında zikredilen bu
hadisi İbn Asakir Ebu'd-Derdâ' (r.a) dan rivayet
etmektedir. Taberanî ise bu hadisi İbn Ömer'den;
"Az fıkıh, çok ibadetten daha hayırlıdır", şeklinde
rivayet etmişlerdir.
“Kef” Harfiyle BaĢlayan Uydurma
Hadisler
393[393]393[393]
Gazzalî, İhyau Ulûmi'd-Din: (1/31) Kitabü'1-
İlim, Zemmedilen İlimin Kötülüğü Babı.
285
219. HADĠS: "Sanki sen dünyadasın ama
dünyada hiç bulunmamış gibisin. Sanki sen
ahirettesin ama ahiretten hiç ayrılmamış gibisin."
394[394]
Ömer b. Abdüla-ziz'in sözüdür.395[395]
220. HADĠS: "Allah vardı. Onunla birlikte
hiçbir şey yoktu. O'ndan başka hiç bir şey yoktu.
O'ndan Önce hiçbir şey olmadı." Bütün bu ifadeler
sabittir.396[396]
bkz. Süyûtî: Zeylü'i-Mevzûât: s.203; Sehavî,
394[394]
Makasıd: s.311; İbnü'd'Deyba', Temyiz: s. 135; Aliyyü'1Karî, Kübra: s.260; Hut, Esne'hMetalib: s.229.
395[395]
Bunu Ebu Nuaym Hılye'de Ömer b. Abdülaziz'den
396[396]
Yanı sahihtir. Buharı Sahih'inAe {FethuTBari:
rivayet etmiştir.
6/205-206) Bed'ül-Halk kitabının başında "Mahlûkatı ilk
defa yaratan sonra onları tekrar diriltecek olan O'dur,
âyeti hakkında gelen hadisler" babında ve Kitabü'tTevhid'de 32 nolu "O'nun arşı suyun üzerinde idi"
babında
(13/345-347)
şöyle
rivayet
etmektedir
(Rivayetleri topluca zikrediyorum): Imran b. Husayn (r.a)
anlatıyor: Peygamberimiz (s.a.v)'m huzuruna girdim.
286
Devemi kapıya bağladım. Ona Temimoğullarmdan bir
grup gelmişdi.
Allah Rasûlü (s.a.v):
-Müjdeyi
kabul
edin
(size
müjdeler
Temimoğulları!.. buyurdu. Onlar da:
olsun)
Ey
-Bize müjde verdin. O halde ikramda bulun, dediler.
Efendimiz (s.a.v)'in yüzünün rengi değişti. O sırada
Yemen!den bazı kimseler geldiler. Allah Rasûlü (s.a.v):
-Temimoğııllarmm kabul etmediği müjdeyi siz kabul edin
(size
müjdeler
olsun)
Ey
Yemenliler!.,
buyurdu.
Yemenliler: -Müjdeyi kabul ettik Ya Rasûlallah!.. dediler.
Biz din hakkında ilim sahibi olmak ve bu yaradılışın
başlangıcı nasıldı? diye sana sormak için geldik, dediler.
Peygamberimiz (s.a.v) ilk insan yaradılışı ve Arş hakkında
konuşmaya başladı. Şöyle buyurdu: "Allah vardı. O'ndan
başka hiçbir şey yoktu. (Bir rivayette: Ondan önce hiç bir
şey yoktu. Bir başka rivayette: O'nun dışında hiçbir şey
yoktu. Bir başka rivayette: O'nunla birlikte hiçbir şey
yoktu." Bu son iki rivayet FethuT Barîden alınmıştır:
(6/206) O'nun arşı suyun üzerinde idi. Zikirde heı'
şeyiyazmış tu: Gökleri ve yeryüzün ü yara tmıştır... İmran
b. Husayn devamla diyor ki: Sonra biri bana geldi ve Ey
287
Imran!.. Devene yetiş!.. Deve gidiyor, dedi. Ben de deveyi
aramak için hızla gittim. Bir de ne göreyim deve ile
aramıza serap girdi. Yemin ederim ki, keşke deve gitsin
diye bıraksaydım da oradan kalkmasaydım diye arzu
ettim.
Hafız İbn Hacer (rh.a) Fethu'lSarı'de (6/206-207;
13/346) şöyle demiştir: Peygamberimiz (s.a.v)'in; "Allah
vardı. O'ndan başka hiçbir şey yoktu", ifadesindeki Kâne
(vardı) manası Allah için kullanıldığında geçmiş zaman
manasından ayrılır, ezelî manadan haber verir."Zikirde
hor şeyi yazmıştır" ise zikirde yani Levlvi Mahfuz'da her
şeyi takdir etmiştir, demektir. Peygamberimiz (s.a.v)'in;
"Allah vardı. Ondun başka hiçbir şey yoktu", ifadesi bu
âlemin hadis (sonradan var edilen bir âlem) olduğuna
delil olarak kabul edilmiştir. Zira "Ondan başka hiçbir şey
yoktu", ifadesi bu konuda gayet açıktır. Zira Allah
dışındaki her şey daha önce mevcut değildi. Ama sonrada
var edildiler. Peygamberimiz (s.a.v)'in; "O'nun arşı suyun
üzerinde idi", ifadesi su ve arşın yer ve göklerden önce
yaratılmış olduklarına işaret etmektedir. İmam Ahmed ve
"sahihtir" diyerek Tirmizî, Ebu Rezîn el-Ukaylî'den merfû
olarak; "Su, arşdan önce yaratılmıştır", hadisini tahric
288
Ancak "Allah, eskiden olduğu gibi şimdi de
aynı durumdadır", 397[397] şeklindeki ilâve tasavvuf
etmiştir. Süddî deTefsiı!ixide farklı senedlerle: "Allah
yarattıklarından hiçbir şeyi sudan önce ya-t'atmamıştır",
rivayetini nakletmektedir.
İmam Ahmed ve "sahihtir" diyerek Tirmizî'nin Ubade b. S
amit' (r.a)den merfû olarak rivayet ettiği: "Allah'ın ilk
yarattığı şey kalemdir. Sonra: Yaz, buyurdu. Kalem,
kıyamet gününe kadar olacak her şeyi yazdı." Bu hadis ile
önce suyun sonra arşın yaratılması şeklindeki bir önceki
hadis şu şekilde birleştirilmektedir. Kalemin önceliği su
ve arş dışındakilere nisbetJedir ya da kalemden çıkan
şeye nisbetlcdir. Yani kaleme: İlk yaratılan şeyi yaz,
denilmiştir.
"Allah'ın ilk yarattığı şey akıldır" hadisine gelince; bunun
sabit olan yani delil olarak kabul edilebilecek sahih bir
tariki bulunmamaktadır. Sabit olduğu takdir edilecek
olursa şu son takdir onun açıklaması olmaktadır. En
iyisini bilen Allah'dır. Hafız Ibn Hacer'in sözü burada
sona ermektedir.
397[397]
bkz. Aliyyü'1-Karî, Kübra: s.261.
289
erbabının sözüdür."398[398]
221. HADĠS: "Cömert, günahkâr olsa bile
Allah'ın sevgilisidir. Cimri, ibadet ehli olsa bile
Allah'ın düşmanıdır." 399[399] Bunun aslı yoktur.
222. HADĠS: "Kötülükten uzak ol ki,
kötülük de senden uzak olsun."
400[400]
Bunun aslı
bilinmemektedir.
223. HADĠS: "Kelâm, Mütekellim olan
Allah'ın sıfatıdır."
398[398]
401[401]
Hadis değildir. Mutlak
Müellif, el-Mevzûâtü'1-Kübra'da şu cümleyi ilâve
etmiştir: "Bu söz, Vahdet-i Vücud ehlinin iftiralarına
benzemektedir."
399[399]
bkz. Sehavî, Makasıd: s.316; Semhudî, Gammaz:
s.100; İb-nü'd-Deyba', Temyiz: s. 136; Aliyyü'1-Karî,
Kübra: s.263; Achr nî, Keşf. 2/144; Hut, EsneTMetalib:
s.245
400[400]
bkz. Sehavî, Makasıd s.319; İbnü'd-Deyba',
Temyiz: s.137; Aliyyü'1-Karî, Kübra: s.265; Aclunî, Keşf:
2/149; Hut, Esne'k Metalik s.238.
401[401]
bkz. Sehavî, Makasıd a.319; İbnü'd-Deyba', Temyiz:
290
ifade olarak kabul e-dilmez.
224: HADĠS: "Sofrada konuşmak
402[402]
(caiz midir?)": Sehavî: Bu konuda olumlu veya
olumsuz hiçbir şey bilmiyorum, demiştir.403[403]
s.137; Aliyyü'1-Karî, Kübra: s.263; Aclunî, Keşf 2/149;
Hut, Esne'l-Mctalib: s.245.
402[402]
bkz. Sehavî, Makasıd s.320; İbnü'd-Deyba', Temyiz
s.137; Aliyyü'1-Karî, Kübra: s.264; Aclunî, Keşf. 2/150;
Hut, EsneT Metalib: s.245.
403[403]
Sehavî'nin
el'MakasıdüTHasene
kitabındaki
(s.320) sözünün devamı şöyledir: "Evet, Besmele çekmek,
önünden yemek, sofrada taze hurma ve benzeri çeşitli
meyveler olduğunda meyveleri alıp alıp bırakmak, hurma
çekirdeklerini
hurma
yemeyen
kimsenin
önüne
koymamak gibi çoğu zaman mutlaka sözlü olarak
nakledilen yeme âdabım öğretmekle ilgili hadisler
gelmiştir. Misafiri yemeğe teşvik etmek gibi misafire sıcak
davranma konuları buna ilâve edilebilir. Hakim'in
Menakıbü'ş' Şafiî kitabının sonlarında imam Şafiî'nin;
"Yemek esnasındaki âdabdan biri, az konuşmaktır", sözü
de yer almaktadır." Sehavî'nin sözü burada sona
291
ermektedir.
Abdülfettah -Ebu Gudde- diyor ki: Buhari ve1 Müslim'in
Sa-Aitlerinde ve diğer kaynaklarda Ebu Hureyre'den
rivayete göre; Peygamberimiz (s.a.v) ashabından birinin
yemeğine davetli idi. Ona but takdim edildi. Ondan bir
parça aldı. Sonra onlara uzun Şefaat hadisini anlattı.
Kuşkusuz bu hadis, sofrada ve yemekte konuşulan bir
hadistir. Bir kısmım arz edelim: Buharı, Sahih'inde
(6/346) Ehadîsü'l-Enbıya Kitabında "Nuh'u kavmine elçi
olarak gönderdik", (Hud: 25) âyeti ile ilgili 3 nolubabda
ayrıca Kitabü't-Tefsir'de "Onlar Nuh'la beraber gemiye
bindirdiğimiz kimselerin zürriyetleridir. O çok şükreden
bir kuldu", (İsra: 3) âyetinin tefsiri konulu 5. babda
(8/300) ve yine KitabüTİman'da Şefaatin isbatı ve Tevhid
ehlinin Cehen-nem'den çıkarılması babının sonlarında
(3/65,69-70) Şefaat hadisini şu lafızla rivayet etmektedir:
Ebu
Hureyre
(r.a)
rivayet
ediyor:
Bir
davette
Peygamberimiz (s.a.v) ile beraberdik. Kendisine but
takdim edildi. But yemekten hoşlanırdı. Ondan bir parça
kopardı ve şöyle buyurdu: "Ben kıyamet gününde
insanların efendisıyim. Bu nedendir, bilir misiniz? Allah
ilkleri-sonlan bütün insanları bir meydanda toplayacak..."
292
Müslim'in lafzı ise şöyledir: Ebu Hureyre (r.a) rivayet
ediyor: Allah Rasûlü'nün önüne tirit ve et dolu bir tabak
konuldu. Butu eline aldı. Koyun etinin en çok bu tarafını
severdi. Ondan bir parça kopardı ve: "Ben kıyamet
gününde
insanların
efendi-siyim,
dedi.
Sonra
da
ashabının soru sormadıkların görünce; —"Bu nasıl
olacak, diye sormayacak mısınız? dedi. Ashab: -"Bu nasıl
olacak ya Rasûlallah? diye sordular. Efendimiz (s.a.v): "insanlar
Allah'ın
huzurunda
toplanacaklar."diyerek
sözlerine başladı ve devam etti. Bu, iki sayfayaı bulan
uzun bir hadis olup, yemek esnasında zikredilmiştir.
Dolayısıyla yemek esnasında konuşma meşrudur.
293
2.CİLT
294
225. HADĠS: "Her kap içindekini sızdırır."
404[1]
Süfiy-yenin s özlerinde ndir.
226.
HADĠS: "Her bid'at sapıklıktır.
İbadetteki bid'at müstesna."
405[2]
Senedinde —
hadiste— yalancı bir ravi, bir de —günlük
hayatında— yalancılıkla suçlanan bir başka ravi
bulunmaktadır.406[3]
404[1]
bkz. Sehavî, Makasıd: s.322; Semhudî, Gammaz:
s.102; İbnü'd-Deyba', Temyiz: s. 139; Aliyyü'1-Karî,
Kübra: s.265; Acr lunî, Keşf 2/157.
405[2]
bkz. İbn Arrak, Tenzih: 1/320; Aliyyü'1-Karî, Kübra:
406[3]
Senedindeki yalancı ravi, (Heysem b. Adiyy et-Tâî'
s.268; Aclunî, Keşf:: 2/158.
el-Menbicî el-KûfO'dir. Günlük hayatında yalancılıkla
suçlanan diğer ravi ise kıraat âlimi ve müfessir (Ebu Bekir
Muhammed b. Hasen ekBağdadî en-Nakkaş)'dır. Her
ikisinin biyografisi Zehebî'nin Mizanü'l-Ftidal kitabında
mevcuttur,
(bkz.
4/324;
3/520)
İbn
Arrak'm
Tenzihü'ş'ŞeriatiTMerfûa kitabında (1/320) belirtildiği
gibi; bu uydurma hadisi Deylemî Müsnedü'î-Firdevs'de
rivayet etmiştir.
295
227. HADĠS: "Her ikincinin bir üçüncüsü
vardır"
407[4]
mutlaka
ve şairin! "Bir şey iki defa olmuşsa
bir
üçüncüsü
sözlerinin aslı yoktur.
228.
HADĠS:
düşüyorsunuz."
409[6]
de
"Her
olacaktır",
yıl
408[5]
-giderek-
Hasan el-Basrî'nin sözüdür.
410[7]
Aynı manada Buharî' nin rivayet ettiği; "Size
407[4]
bkz. Sehavî, Makasıd: s.323; Semhudî, Gammaz: s.
102; İbnü'd-Deyba1, Temyiz s.139; Aliyyü'1-Karî, Kübra:
s.265; Aclunî, Keşf : 2/158; Hut, Esne'l-Metalib: s.240.
408[5]
409[6]
bkz. Aliyyü'1-Karî, Kübra: s.265; Aclunî, Keşf 2/158.
Yani her yıl giderek daha fazla kötülüklerle ve seviye
dü-şüklüğüyle
karşılaşacaksınız,
demektir.
el-
MisbahuTMünîr, Kamus ve Kamus şerhi Tacü'l-Arûs'&&
belirtildiği gibi; (Rezüle-Yerzülü Razaleten ve Ruzaleten):
değeri düştü, analammdadır. Müellif el-Mevzûaûü'1Kübraü.SL bu ifadedeki fiili "türzelûn- meçhul siga ile"
diyerek harekelemiştir. Lügat kitaplarında bu harekeyi
destekleyen bir ifade görmedim. Ancak bu şekilde rivayet
edilmişse, rivayet aynen korunur.
410[7]
bkz. Sehavî, Makasıd: s.323; Semhudî, Gammaz:
296
hiçbir zaman gelmez ki daha sonrası o zamandan
daha
kötü
kavuşursunuz",
olmasın.
şeklinde
Nihayet
bulunmaktadır.411[8]
s.102;
İbnü'd-Deyba',
-sahih-
Temyiz-
s.140;
Rabbinize
bir
hadis
Aliyyü'1-Karî,
Kübra: s.266; Aclunî, Keşf: 2/160; Hut, EsneTMetalib:
s.240.
411[8]
Buharı, Sahih'inde Kitabü'l-Fiten'de, "Hiç bir gün
gelmez ki, daha sonrası o günden daha kötü olmasın",
başlıklı (6 noîu) babdaki senediyle (13/19 Hadis No:
7068) Zübeyr b. Adiyy'den rivayet ediyor:
Enes b. Malik'e gittik. İnsanların Haccac'dan çektikleri
sıkıntılar hakkında şikâyette bulunduk. Enes: Sabredin.
Zira "Rabbinize kavuşuncaya kadar hiçbir zaman gelmez
ki, bu zaman bir önceki zamandan daha kötü olmasın "
buyuruldu. Ben bunu bizzat Peygamberiniz (s.a.v)'dcn
işittim, dedi.
Hafız İbn Hacer Fethu'1-Barî'de (13/21) diyor ki: "Sadece
Ömer b. Abdülaziz zamanı bile olsa; bazı zamanların
önceki zamandan daha az kötü olduğu gerçeği dikkate
alınarak,
bu
mutlak
ifadenin
297
problemli
olduğu
Buna benzer bir ifade, İbn Mes'ud'un sözü
olarak rivayet edilmiştir. İbn Mes'ud şöyle
görülmektedir. Zira Ömer b. Abdüla-ziz'in zamanı,
Haccac'm zamanından az sonra olup Ömer b. Abdülaziz
zamanının hayırlı oluşu meşhurdur. Ömer b. Abdülaziz
zamanının, kendisinden önceki zamandan daha kötü olması şöyle dursun; "Onun zamanında şer tamamen
sönmüştü", denilse; bu söz gerçekten uzak bir ifade
sayılmaz. Hasan el'Basrî, yukarıda geçen hadiste genel
durumun ve çoğunluğun dikkate alındığını ifade etmiştir.
Kendisine Haccac'dan sonra Ömer b. Abdülaziz'in zamanı
geldiği söylendiğinde; İnsanların arada biraz nefes
almaya
ihtiyacı
vardır,
demiştir.
Yine
Deccal'in
zamanından sonra Hz. İsa (a.s) ile birlikte hayırlı yılların
yaşanacağı konusu da bir problem olarak görülmüştür.
Kirmanı bu soruya; hadisteki ifade ile Hz. İsa (a.s)'dan
sonra yaşanacak zaman murad edilmiş olmalıdır, diye
cevap vermiştir. Zira günahlardan korunan (masum)
Peygamber'in zamanında şer olmayacağı gerçeği, dinen
zarurî olarak bilinmesi gereken hususlardandır." Hafız
İbn Hacer'in sözü burada sona ermektedir.
298
demiştir:
412[9]
"Ben bu hadisi; bir yöneticinin
ondan sonraki yöneticiden daha hayırlı olacağı, ya
da bir senenin ondan sonraki seneden daha
hayırlı olacağı manasında anlamıyorum. Ancak
ben bu ifadeden şunu anlıyorum: Alimleriniz ve
412[9]
İbn Mes'udun sözünün tamamı şöyledir: "Hadiste;
Size hiçbir yıl gelmez ki, daha sonrası o yıldan daha kötü
olmasın'] buyurulmuştur. Ben bu hadisi; bir yöneticinin
ondan sonraki
yöneticiden daha hayırlı olacağı, ya da bir senenin ondan
sonraki
seneden
anlamıyorum.
Ben
daha
bu
hayırlı
ifadeden
olacağı
şunu
manasında
anlıyorum:
Âlimleriniz, hayırlılarınız ve fakihle-riniz -vefat, edipbirer birer kaybolacaklar. Sonra sizler, onların yerini
tutacak hiç kimse bulamayacaksınız. Onların yerine dinî
meseleleri kendi -şahsî- görüşleriyle kıyas eden kimseler
gelecektir." İbn Mesud'un bu sözünü Yakub b. Şeybe
Müs-ned' inde ve Darimî Sünen' inde (Mukaddime Bab
22) Zamanın değişmesi ve zamanda meydana gelecek
şeyler babında (1/58) rivayet etmiştir, senedi hasendir.
(bkz. Fethu'1-Barî: 13/21)
299
fakihleriniz -vefat edip- birer birer kaybolacaklar.
413[10]
Sonra sizler, onların'yerini tutacak hiç kimse
bulamayacaksınız. Onların yerine kendi -şahsî—
görüşleriyle fetva veren kimseler gelecektir." 414[11]
Bir başka rivayette;
Bu kötü durum,
yağmurların çokluğu veya azlığıyla değil, alimlerin
vefatıyla yaşanacaktır denilmiştir.415[12]
413[10]
Darimî'nin rivayeti şöyledir: "Zira âlimleriniz,
hayırlılarınız ve fakihleriniz vefat edip birer birer
kayboluyorlar."
414[11]
Bu ifade, Darimî'nin rivayetindeki şu lafızla aynı
manadadır:
"Sonra
dini
meseleleri
görüşleriyle kıyas eden insanlar gelirler."
415[12]
Bu
rivayetin,
devamı
şöyledir:
kendi
"Sonra
şahsî
dinî
meselelerde kendi -şahsî görüşleriyle fetva veren kimseler
ortaya çıkar. Bunlar İslâm'ı zedeler ve yıkarlar." Bu hadisi
Yakub b. Şeybe Müsned'in&e tahric etmiştir, (bkz.
Fethu'1-Barî: 13/21)
Taberanî, sahih bir senedle Hayseme'den naklediyor:
Abdullah b. Mes'ud (r.a) hanımına:
-Bugün mü daha hayırlı, yoksa dün mü? diye sordu.
300
İbn Abbas (r.a), Cenab-ı Hakkın; "Onlar
bizim bu
dünyanın
etrafından
olduğumuzu görmüyorlar mı?",
eksiltmekte
416[13]
ayetini bu
mana ile açıklamış; "Bu eksiklik, âlimlerin ve
fakihlerin
vefatıyla
yaşanacak
demiştir.417[14]
Bu konuda Ebu Ca'fer'in
418[15]
eksikliktir",
şu sözü de
Hanımı: -Bilmiyorum, dedi. İbn Mes'ud (r.a):
-Ama ben biliyorum. Dün bugünden daha hayırlı idi.
Bugün de yarından daha hayırlıdır. Kıyamet kopuncaya
kadar böyle olacaktır, dedi. Bu rivayeti Hafız Heysemî,
Mecmau'z-Zevaid' de (7/286) zikretmiştir.
416[13]
417[14]
Ra'd: 41
İbn Cerir, Tefsir1 inte (13/117) diyor ki: İbn Abbas
(r.a): Bu, âlimlerin, fakihlerin ve halkın en hayırlılarının
gitmesi demektir, demiştir.
418[15]
Bu zat muhtemelen tabiînden değerli fıkıh âlimi
Ebu Ca'fer (el-Bakır) Muhammed b. Ali b. Hüseyin b. Ali
b. Ebî Ta-lib el-Hâşimî el-Alevî el-Medenî'dir. 56 yılında
doğmuş, 114 yılında vefat etmiştir. Allah rahmet eylesin.
301
rivayet edilmektedir: "Bir âlimin ölümü, Şeytan
için yetmiş âbidin ölümünden daha sevimlidir."
229.
HADĠS:
"Hepiniz
kazançlısınız.
Hepiniz azimlisiniz." 419[16] Hadis değildir.420[17]
Muhammed b. Münkedir şöyle denilmiştir: Muhammed
b. Alı b. Hüseyin'den daha faziletli kabul edilen birini
görmedim. Nihayet oğlu JVhr hammed'i gördüm. Ona bir
gün nasihatte bulunmak istedim. O bana nasihatte
bulundu. Zübeyr b. Bekkâr diyor ki: Muhammed b. Ali
Hüseyn'e: "Bakıru'Mlm," deniyordu. O, bu lakapla
meşhur oldu. Bu lakap; ilmi yardı, ilmin aslını ve gizli
yönlerini
bildi,
anlamındaki
fiilinden alınmıştır.
419[16]
(Bakarabılme
bakran)
bkz. İbnü'd-Deyba', Temyiz: s.138; Aclunî, Keşi:
2/150; Hut, Esne'tMetalib: s.242.
420[17]
Bu konuda bu söze ihtiyaç bırakmayacak şu hadis
bulunmaktadır: İmam Ahmed Müsned' inde (4/345);
Buharı et EdebüTMüfred' de Allah Teâlâ'ya en sevimli
olan isimler babında (s.384); Ebu Davud'un Sünen'infe
(Edeb, 61 No.lu) İsimlerin değiştirilmesi babında (4/287288) ve Nesaî'nin Sünen' inde Kitabü'l-Hayl'de (6/218)
302
sahabîliği bulunan Ebu Vehb el-Cüşemî (r.a)'den rivayete
göre;
Allah
Rasûlü
(s.a.v)
şöyle
buyurmaktadır:
"Peygamberlerin isimlerini isim olarak alın. İsimlerin
Allah'a en sevimli olanı: Abdullah ve Abdurrah-man'dır.
Gerçeğe on uygun isimler Haris (kazançlı) ve Hem-mam
(azimli) isimleridir. En kötü olan isimier ise: Harb (savaş)
ve Murre (acı) isimleridir."
Münavî Feyzu'î-Kadîr'de (3/246) diyor ki: "Hadiste;
çocuklara
Peygamber
isimlerim
edilmektedir.
Zira
Peygamberler,
efendileridir.
Peygamberlerin
vermek
tavsiye
Ademogullarmm
ahlâkı
ahlâkın
en
şereflisidir, amelleri amellerin en salibidir, isimleri de
isimlerin en şereflisidir. Onların isimlerini almak bu
isimlerin sahipleri için şereftir. Bu isimlerin verilmesinde
hiçbir fayda olmasa, Peygamber isminin o ismin ilk
sahibini hatırlatması ve o mana ile irtibatlı olması bile
fayda olarak yeterlidir. Ayrıca yeni doğan çocuklara bu
isimlerin
verilmesinde
Peygamberlerin
isimlerinin
korunması, anılması ve unutulmaması gibi faydalar da
bulunmaktadır. Dolayısıyla Peygamberlerin isimlerini
vermek mekruh değil, edebe riayet etmek şartıyla bu
isimleri vermek müstehaptır. Talha b. Ubeydullah (r.a)'m
303
on evladı vardı. Hor birinin ismi bir Peygamber'in ismi
idi. Zübeyr b. Avvam'm da on evladı vardı. Her biri bir
şehidin
ismini
taşıyordu.
Talha
Zübeyr'e:
-Ben
adlandırıyorsun,
dedi.
çocuklarıma Peygamber isimlerini veriyorum. Sen ise
onları
şehitlerin
isimleriyle
Zübeyr: -Ben onların şehit olmalarını arzu ediyorum. Sen
onların Peygamber olmalarım arzu edemezsin, dedi."
Münavî'nin sözü burada sona ermektedir.
Ayrıca
Abdullah
ve
Abdurrahnıan
isimleri
ile
Abdülkerim, Abdülgani, Abdülfettah gibi benzeri isimler
Allah Teâlâya en sevimli olan isimlerdir. Zira bu isimler
Allah Teâlaya karşı vacip olan, insan için şart olan ve
insanın
hakiki
vasfı
olan
"Kulluk"
sıfatını
ihtiva
etmektedir. Bu isimlerde (Abd) kelimesi hakiki bir
nisbetle (Rabb)'e nisbet edilmiş olmaktadır. Bu isimlerin
sahipleri bizzat bunların manalarım taşıyarak tam anlamıyla gerçeğe uygun olanı seçmiş olmakta, bu isimleri
taşımakta
şereflenmiş
olmaktadırlar.
ve
bu
fazileti
elde
etmiş
İmam Kadı İyaz merhum diyor ki: "Son derece mutlu
oldum, uçtum sevinçten; Süreyya yıldızına dokunuyorum
Neredeyse: Senin (Ey
kullarım!..) hitabının altına
304
girdiğim için, (Tâ"Hâ)'yı bana Peygamber kıldığın için."
(Haris) ve (Hemnıam) isimleri, isimlerin gerçeğe en
uygun o-lanlarıdır. Zira "Haris" kazançlı demektir. İnsan
ister dünya nimetleri olsun, isterse ahiret nimetleri olsun
kazançtan mahrum kalamaz. "Hemmam" ise bir işi
yapmaya teşebbüs etti, azimli oldu manasmdaki (Hemme
bii-emri yehümmü bihi) fiilinden türeyen mübalağalı
isnri faildir. İnsan hayır olsun şer olsun mutlaka bir
şeylere teşebbüs eder. Dolayısıyla hiçbir insan kazanç ve
teşebbüsten uzak kalmaz. Bu sebepledir ki her insan
Haris (kazançlı) ve Hemmam (azimlO'dır. Harb (savaş)
ve Murre (acı) isimlerine gelince; Harb lafzında sıkıntıları
hatırlatma; Murre lafzında ise acılık hissini uyandırma
manası bulunduğu için kötü isimler olarak kabul
edilmiştir. Zira Rasulullah (s.a.v) güzel yorumlamayı ve
güzel ismi severdi. Üzücü olan konulardan biri, bugün
Müslümanlar arasında Allah Teâlâ'ya kulluk manası ya da
İslâmî kimlik taşıyan isimlerin azalması ya da giderek
azalmaya
yüz
tutmuş
olmasıdır.
Müslümanlar,
kalplerinin İslâm'dan uzak olması sebebiyle; çocuklarına
ya da kızlarına İslâmî olmayan, ırkçılık damgası taşıyan
isimler ya da tamamen yabancı isimler verir oldular.
305
230. HADĠS: "Her yasak tatlıdır."
Hadis değildir
421[18]
231. HADĠS: "Kişinin -ilim yolunda-
dinlediği bir kelime, onun için bir yıl —nafile—
ibadetten daha hayırlıdır. Bir saat ilmî meseleleri
müzakere meclisinde er turması, bir köleyi azad
etmesinden daha hayırlıdır."
ZeyJ'de
423[20]
alınmıştır.
422[19]
Bu ifade,
belirtildiği gibi; Arûs kitabından
232. HADĠS: "Ben, bilinmeyen bir hazine
Allah ıslah eylesin. Halbuki yeni doğan yavrulara
verilecek isimlerin
güzel
isimlerden
seçilmesi
üzerindeki haklarından biridir.
421[18]
çocukların
ana-baba
bkz. Süyûtî, Zeyîü'l-Mevzuat s.195; Sehavî, Makasıd:
s.325; İbnü'd-Deyba', Temyiz: s.141; AliyyÜTKarî, Kübra:
s.268; Aclunî, Keşf:; 2/163; Hut, Esne'l-Metalib: s.24-1.
422[19]
bkz. Süyûtî, Zeylü'l-Mevzûât s.195; Aclunî, Keşf:
2/168.
423[20]
Süyûtî, ZeylüTMevzûât s.195
306
idim. Bilinmeyi istedim. Mahlûkatı yarattım.
Kendimi onlara tanıttım. Onlar da beni tanıdılar."
424[21]
İbn Teymiyye, Zerkeşî ve Sehavî gibi hadis
hafızları, bunun aslının olmadığını açıkça ifade
etmişlerdir.425[22]
424[21]
bkz. Âlûsî, Ruhu'l'Maanî: 27/21; Zariyat: 56);
Sehavî, Makasıd: s.327; Semhudî, Gammaz: s.105;
İbnü'd-Deyba', Temyiz: s.142; Aliyyü'1-Karî, Kübra:
s.269; Aclunî, Keşf 2/173; Hut, Esne'l-Metalib: s.243;
Kavukcî, Lü'lü': s.61.
425[22]
Müfessir İmam Âlûsî Rııhu'l-Maanî' de Zariyat
Suresi'ndeki "Ben, insanları ve cinleri, ancak bana ibadet
etsinler diye yarattım", mealindeki (56.) âyetin tefsirinde
(27/21) şöyle demiştir. Rivayette gelmiştir ki; "Ben,
bilinmeyen bir hazine idim. Bilinmeyi istedim. Bilineyim
diye mahlûkatı yarattım."'Bu sözü bu lafızla Sa'deddin
Said el-Ferganî Müntehe'l-Medarik' de zikretmiştir.
Başkaları, meselâ Şeyh-i Ekber (Muhyiddin İbn Arabi)
Fütuhat' m Yüz doksan sekizinci babında başka bir lafızla
zikretmiştir. Hadis hafızları bu sözü hadis değildir, diye
redd etmişlerdir, İbn Teymiyye: "Bu söz Peygamberimiz
307
(s.a.v)' in sözü değildir. Bunun sahih veya zayıf bir senedi
bilinmemektedir", demiş; İmam Zerkeşî, Hafız İbn Hacer
ve başka hadis hafızları da aynı hükmü şeyi vermişlerdir.
Sûfiyyeden olup bu sözü hadis diye rivayet edenler, bu
sözün nakil açısından sabit olmadığını itiraf etmekte;
ancak
"Bu
hadis,
keşif
yohıyla
sabit
olmuştur",
demektedirler. Şeyh.-i Ekbcr, adı geçen babda bunu
açıkça ifade etmektedir. Hadisin sahih olduğunun keşif
yoluyla tesbit edilmesi, sûfiyyenin sık sık tekrarladıkları
sözlerdendir!.." Alûsî'nin sözü burada sona ermektedir.
Abdülfettah -Ebu Gudde- diyor ki: İmam Alûsî (r.a),
bununla hadisin sahih olduğunun keşif yoluyla tesbit
edilmesi görüşünün, muhaddisler nezdinde hiç dikkate
alınmadığına işaret etmektedir. Bu doğrudur. Nitekim
bunun geniş açıklaması 414 no.lu 'Yasin hangi niyetle
okunursa o gerçekleşir" hadisi için yazılan dipnotta
gelecektir. Oraya bakınız. Zira bu notlar, bu ilmi iyi bilen
muhaddis hafızların sözlerine sarılmanın gereği hakkında
bilgilerimizi güçlendirecek ve istifade edilecek bilgilerdir.
Allah Rasûlü'min Sünnetinden olmayan şeylerin sünnete
girmesini engelleyerek Allah Rasûlü'nün (s.a.v) sünnetim
korumak için ortaya koydukları muhteşem kaideler
308
233. Hadis: "Âdem henüz su ile toprak
arasında
-yani
Peygamber idim."
çamur
426[23]
yoktur, demiştir.427[24]
hâlinde-
iken
ben
Zerkeşî: Bu lafızla aslı
sebebiyle Muhaddis Hafızlar; hadisin sahih ve zayıf
olduğu konusunda sözü dinlenecek olan, hak sahibi
yeg'ane mercidirler.
426[23]
bkz. Hakim, Müstedrek 2/600; Süyûti, Hasaıs: 1/4;
Se-havî, Makasıd: s.328; Semhudî, Gammaz: s.104; İbn
Arrak, Tenzih: 1/341; İbnü'd-Deyba', Temyiz: s.142;
AliyyüTKarî, Kübra: s.268; Aclunî, Kcşf: 2/173; Hut,
EsneTMetalih: s.243.
427[24]
Lâkin bu manada bir başka lafızla ve birkaç yolla
bazı hadisler gelmiştir:
a)
Bunlardan
biri
Meyseretül-Fecr
(r.a)
hadisidir.
Meysere diyor ki: Ya RasûlallahL Ne zaman Peygamber
oldun? diye sordum. Allah Rasûlü buyurdular ki: "Adem
henüz ruh ile cesed arasında iken ben Peygamber idim.
"Bu hadis Ahmed Müsned'inde, Buharı Tarih' inde,
Bcgavî, İbnüVSeken ve başkaları ''Sahabe"kitaplarında,
Ebu Nuaym Bilye'de (9/53) ve Hakim "sahihtir" diyerek
309
Müstedrek'dc (2/608) rivayet etmiştir.
Zebidî, Şerhu'l-İhya'âa. (1/453) "Adem henüz ruh ile
cesed arasında iken ben Peygamber idim", hadisinin
manası yani henüz ruh ve beden hâlinde değildi,
demektir.
b) Bu konudaki bir başka hadis Ebu Hureyre (r.a)
hadisidir. Ebu Hureyre (r.a) diyor ki: Peygamberimiz
(s.a.v)'e
-Ne zaman Peygamber oldun? Ya da ne zaman
Peygamber yazıldın? denildi.
— "Adem, ruhla cesed arasında iken", buyurdu. Bu hadisi
Tirnıizî (13/99) rivayet etmiş, hasen sahihtir, demiştir.
Ayrıca Hakim Müstedrek' do. (2/609) rivayet etmiş ve
sahih olduğunu söylemiştir. Bir rivayette: Adem çamur
halinde toprağa atılmışken, denilmiştir.
c) Irbad b. Sariye (r.a) hadisi: "Ben, henüz Adem çamur
hâlinde iken Allah nezdinde Peygamberlerin sonuncusu
olarak yazılmışım."Bu hadisi İbn Hıbban ve Hakim
(2/600) Sahih' lerindc rivayet etmişlerdir.
d) İbn Abbas (r.a) hadisi: Ya Rasûlallah!.. Ne zaman
Peygamber olarak yazıldın? denildi. "Âdem ruhla cesed
arasında iken", diye cevap verdi. Bu hadisi İmam Ahmed
310
234. HADĠS: "Kuyruk olma, baş ol. Zira
baş yok olur, kuyruk kurtulur."
Edhem'in sözüdür.429[26]
428[25]
ibrahim b.
ve Darimî Müsned' lerinde; ayrıca Ebu Nuaym ve
Taberanî de rivayet etmiştir. (Bu bilgiler, Sehavî'nin elMakasıdüTHasene
adlı
eserinden
(s.327)
özetle
nakledilmiştir.) Dolayısıyla hadisin aslı vardır ve hadis
zikri geçen lafızlarla sabittir.
428[25]
bkz. Sehavî, Makasıd s.328; İbnü'd-Deyba', Temyiz:
s.142; Aliyyü'1-Karî, Kübra: s.270; Aclunî, Keşf 2/177;
Hut, Esne'b Metalib: s.215.
429[26]
Zehebî Iber' de (1/238) diyor ki: "Belh'li zahid
İbrahim b. Edhem Şam'da Lazikıyye yakınlarında Celbe
demlen yerde o-turmuş, orada vefat etmiş ve orada
defnedil mistir. Mansûr, Malik b. Dinar ve aynı
tabakadan hadis rivayet etmiştir. Nesai ve başkaları onun
sika
(güvenilir
ravi)
olduğunu
söylemişlerdir.
Seyyidlerdendi. 162 yılında vefat etmiştir. Allah rahmet
eylesin.
311
“Lam” Harfiyle BaĢlayan Uydurma
Hadisler
235.
HADĠS:
Tasavvuf
hırkasının
giyilmesi, Hasan Basrî'nin bu hırkayı Hz. Ali (r.a)
eliyle giymesi.
Muhad-disler, bunun aslı
430[27]
olmadığı konusunda ittifak etmişlerdir.
236. HADĠS: "Aşk yılanı ciğerimi soktu."
431[28]
(İki beyit)
432[29]
İbn Teymiyye diyor ki: Ebu
Mahzûra'mn Peygamberimiz (s.a.v) huzurunda bu
iki beyti okuduğu, bunun üzerine Efendimiz
(s.a.v)'in
430[27]
şerefli
bürdesinin
omuzlarından
bkz. Sehavi, Makasıd: s.331; İbnü'd-Dcyba', Temyiz:
s.145; AliyyüTKarî, Kübra: s.270; Aclunî, Keşf. 2/180;
Hut, EsneT Metaîib: s.247.
bkz. Sehavî, Makasıd: s.333;
431[28]
İbnü'd-Deyba',
Temyiz: s.146; AliyyüTKarî, Kübra: s.274; Aclunî, Keşf.
2/184.
432[29]
Bu beyitler için kitabın sonunda 467 no.lu paragrafa
bakınız.
312
düştüğü, Suffe Ashabının da bunu elbiselerine
yama yapmak için aralarında paylaştıkları şeklindeki hadis, hadis ehlinin ittifakıyla yalandır.
237. HADĠS: "Güvercinle oynamak
fakirliğe sebep olur."
sözüdür.435[32]
433[30]
434[31]
433[30]
İbrahim en-Nehaî'nin
Bu söz, müellifin ifade ettiği gibi, İbrahim en-
Nehaî'nin sözüdür. Güvercinle oynamak bir çok hadiste
uygun görülmemiştir. Bunlardan biri Buharî'nin elEdebü'l-Müfredde (s.331), Ebu Davud (4/285), İbn Mace
(2/1238), Ahmed b. Hanbel ve İbn Hıbban'ın sahihtir,
diyerek rivayet ettiği, Beyhakî'nin ŞüabüT Imarida "hasen
bir isnadla" rivayet ettiği Ebu Hureyre (r.a) hadisidir:
Peygamberimiz (s.a.v) bir güvercinin peşini takip eden
bir adam gördü ve şöyle buyurdu: ''Şeytan şeytanı takip
ediyor. "İbn Mace, bu manada birkaç hadis rivayet
etmektedir.
434[31]
bkz. Sehavî, Makasıd: s.333; Semhudî, Gammaz:
s.107; İbnü'd-Deyba', Temyiz: s.146; Aliyyü'1-Karî, Kübra:
s.275; Aclunî, Keşf: 2/185; Hut, Esne'l-Metalib: s.262.
435[32]
Biyografisi 95 nolu hadisle ilgili (240 nolu) dip
313
238. HADĠS: 'İçimize nesebsiz girene de,
bizden sebepsiz ayrılana da Allah lanet eylesin."
436[33]
Bu lafızla aslı bilinmemektedir.
239. HADĠS: "Mizah yoluyla bile olsa,
yalan söyleyene Allah lanet eylesin." 437[34] Sehavî:
Bunu merfû hadis olarak bilmiyorum, demiştir.
240.
HADĠS:
"Şarkı
dinleyene de Allah lanet eylesin."
söyleyene
438[35]
başkaları: Sahih olamaz, demişlerdir.
de,
Nevevî ve
notta geçmiştir.
436[33]
bkz. Sehavî, Makasıd: s.334; İbnü'd-Deyba',
Temyiz: s.146; Aliyyü'1-Karî, Kübra: s.276; Aclunî, Keşf:
2/186; Hut, Esne'l-Metalib: s.249.
437[34]
bkz. Sehavî, Makasıd: s.335;
İbnü'd-Deyba',
Temyiz: s.147; Aliyyü'1-Karî, Kübra: s.277; Aclunî, Keşf:
2/187; Hut, Eane'l-Metalib: s.249
438[35]
s.107;
bkz. Sehavî, Makasıd: s.335; Semhudî, Gammaz:
İbnü'd-Deyba',
Temyiz:
s.147;
Aliyyü'hKarî,
^Ti/Ara- s.276; Aclunî, Keşf: 2/186; Hut, EsneTMetalih:
s.250.
314
241. HADĠS: "Her belânın bir yardımı
vardır." 439[36] Hadis değildir.
242. HADĠS: "Her odanın bir ücreti
vardır." 440[37] Aslı yoktur.
243. HADÎS: "Her düşük -hatalı- sözü
bulacak -tenkit edecek- biri vardır."
441[38]
Selef
alimlerinden birinin
sözüdür.
244. HADĠS: "Her gayretli kişinin bir
nasibi vardır."
439[36]
442[39]
Bu mânada şu ifade de
bkz. Sehavî, Makasıd: s.336; İbnü'd-Deyba',
Temyiz: s.147; Aliyyü'1-Karî, ifüAra: s.277; Aclunî, JTe^
2/189; Hut, Esne'b Metalik s.250.
440[37]
bkz. Sehavî, Makasıd: s.337; İbnü'd-Deyba',
Temyiz: s.147: Aliyyü'1-Karî, ATu£ra; s.277; Aclunî, Keşf:
2/189; Hut, fe77e;7-Metalih: s.250.
441[38]
bkz. Sehavî, Makasıd: s.337; İbnü'd-Deyba', temyiz;
s.148; Aliyyü'1-Karî, Kübra: s.278; Aclunî, ^e^f 2/190;
Hut, BsneT Metalib: s.251.
442[39]
bkz. İbnü'd-Deyba', Temyiz: s,148; Aliyyü'1-Karî,
315
vardır:
"Kam ciddî çalışırsa —aradığını— bulur.
Kim bir işe sımsıkı sarılırsa yola girer ve hedefe
ulaşır."443[40]
245. HADĠS: "BeytuUah'ı koruyan bir
sahibi
(RabbO
vardır."
444[41]
Bu
sözü,
Abdülmuttalib, fillerle —Kabe'yi yıkmaya— gelen
Rbrehe'ye söylemiştir.
246. HADĠS: Hz. Ali (r.a) diyor ki:
"Peygamberimiz
(s.a.v)'i
kapaklarında damlalar birikti.
yıkadığımda
445[42]
göz
Ben de bunu
Kübra: s.279; Aclunî, Keşf: 2/191; Hut, EsneTMetahb:
s.251.
443[40]
bkz. Sehavî, Makasıd: s.409; İbnü'd-Deyba',
Temyiz: s.182; Aliyyü'1-Karî, Kübra: s.279; Aclunî, Keşf:
2/191,318; Hut, Es-ne'1-Metalib: s.290
444[41]
bkz. Sehavî, Makasıd: s.337; İbnü'd-Deyba', Temyiz:
s. 148; Aliyyü'1-Karî, Kübra: s.279; Hut, EsneTMetalih
s.251.
445[42]
el-MakasıdüTHasene' de Cs.328, 504) ve Tcmyizüt-
316
Tayib znineTHabis' de (ıktelasat mâu..) lafzıyla gelmiştir.
Müellif Aliyyü'l-Karî'nin eTMevzûâtüTKübı-a kitabının
inceleme imkânı bulabildiğim yazma nüshalarında da
aynı şekilde (ıktelasat) lafzıyla gelmiştir. Bu ibarede
güvenilir lügat kaynaklarına muhalefet bulunmaktadır.
Ben lügat kitaplarında (ıktelasa) ibaresini bulamadım.
Ancak
su
birikti,
çoğaldı
anlamında
(KalesaTmâ)
denilmektedir.
Süyûtî'nin Zeylü'l-Mevzua t' mda (s.203) şu ifade yer
almaktadır: Nevevî'ye: Hz. Ali'nin; "Hz. Peygamberi
(s.a.y)'i yıkadığımda göz kapaklarının suyunu emdim ve
içtim. Öncekilerin ve sonrakilerin ilmine mirasçı oldum",
ifadesi soruldu. Nevevî: Sahih değildir, dedi. (Not: Belki
de metinde geçen "ıktelasat" lafzı, Zeylü l'Mevzüat' daki
"imtesastü" lafzının tahrif edilmiş şeklidir. (Çev.)
İmam Ahmed'in Müsn ed' mde (1/267) Müsned İbn
Abbas (r.a) bölümünde; Bize "Yahya b. Yemân; Hasen b.
Salih'den; Ca'fer b. Muhammed'in şu sözünü nakletti: Hz.
Peygamber (s.a.v)'i, vefatından sonra yıkadıklarında
kullanılan su, Hz. Peygamber (s.a.v)'in göz kapaklarında
birikiyordu. Hz. Ali (r.a) de o suyu yavaş yavaş
emiyordu"; şeklinde yer alan hadisin senedi, zayıf ve
317
içtim. Böylece öncekilerin ilmine mirasçı oldum."
446[43]
Nevevî: Sahih olamaz, demiştir.
247. HADĠS: "Kabe'nin taş taş sökülüp
yıkılması, bir müslünıanın öldürülmesinden daha
basittir."
447[44]
demiştir.448[45]
Sehavî: Bu lafızla görmedim,
kesintili (munkatı') dır.
446[43]
bkz. İbnü'd-Deyba', Temyiz: s. 148; Aliyyül-Karî,
447[44]
bkz. Sehavî, Makasıd: s.340; Ibnü'd-Deyba',
Kübra: s.281; Aclunî, Keşf: 2/195.
Temyiz: s.149; Aliyyü'1-Karî, Kühra: s.282; Aclunî, Keşf
2/198; Hut, EsncT Metalib: s.253.
448[45]
Sehavî el-Makasıdü'1'Hasene''deki (s.340, 437)
söküne şöyle devam etti: "Fakat bu manada bir çok
sahabeden; Hz. Peygamber (s.a.v)'in Kabe'ye bakıp;
"Allah seni şerefli kıldı. Seni değerli kıldı. Seni ta'zim etti.
Mümin ise hürmet bakından senden daha büyüktür",
buyurduğu şeklinde bir çok hadis bulunmaktadır:
Bu hadislerden biri: Abdullah b. Amr b. Âs (r.a)m şu
hadisidir: Allah Rasûlü'nü Kabe'yi tavaf ederken gördüm.
Şöyle diyordu:
318
'Sen ne güzelsin/. Senin kokun ne güzel!. Sen ne
büyüksün!. Senin hürmetin ne büyük!. Muhammed'in
nefsi elinde olan Allah'a yemin olsun ki, muininin Allah
nezdindeki hürmeti (değeri), malının ve kanının hürmeti)
ınü'min kula hüsn-ü zan e-dilmesinin değeri senden daha
büyüktür." Bunu İbn Mace (2/1297) zayıf sayılabilecek
(leyyin) bir senedle rivayet etmiştir. Bu konudaki bazı
hadisler şunlardır:
a) İbn Abbas (r.a) anlatıyor: Allah Rasûlü (s.a.v) Kabe'ye
baktı ve şöyle dedi: "Lâ ilahe illallah, Allah seni haram
(muhterem,
saygın,-hürmetine
dokunulmaz)
kıldı.
Mü'minin de malını, kanını, ırzım ve mü'min kuluna su-i
zan edilmesini haram kıldı." Bu hadisi Taberanî, Kebir' de
rivayet
etmiştir.
Senedinde
Hasen
b.
Ebi
Ca'fer
bulunmaktadır. O zayıf, ama bazılarınca güvenilir kabul
edilen bir ravidir. (bkz. Heysemî, Mecmau'z-Zevâid
3/292)
b) Enes (r.a) den rivayet edildiğine göre; Allah Rasûlü
(s.a.v) şöyle buyurmuştur: "Kim bir müslümana haksız
yere eziyette bulunursa, sanki Allah Teâlâ'nın Beyt'ini
yıkmış
etmiştir.
gibidir."
Hadisi
Taberanî,
319
Sağır'de
rrvayet
c) Büreyde (r.a) den rivayet edildiğine göre; Hz.
Peygamber
(s.a.v)
şöyle
buyurmuştur:
'Müminin
öldürülmesi, bütün dünyanın yok olmasından daha
basittir. "Hadisi, Nesaî Sünen'inde (7/83) ve Ziya Makdisi
el-Muhtare'de rivayet etmiştir.
d) Abdullah b. Amr b. Âs (r.a) dan rivayet edildiğine göre;
Hz. Peygamber (s.a.v) şöyle buyurmuştur: "Dünyanın yok
olması,
Allah'a
haksız
yere
bir
mü'minin
öldürülmesinden daha basit-tir."Hadisi, Nesaî (7/82) ve
Tirmizî (6/172-173) rivayet etmiştir.
e) Berâ b. Âzib (r.a) den rivayet edildiğine göre; Allah
Rasûlü Cs.a.v) şöyle buyurmuştur: "Dünyanın yok olması,
Allah nezdinde bir müslümamn öldürülmesinden daha
basittir." Bu Hadisi, İbn Mace (Sünen: 2/874 Diyat Bab 1
Hadis No: 2619) ve Münzirî Tergîb'de 4/72) rivayet etmiş
ve isnadı hasendir, demiştir.
Sehavî, bütün bu rivayetleri naklettikten sonra şöyle
demiştir:
"Tirnüzî'ye
yazdığım
şerhde
Kitabü't-Tıb
bölümüne yakın Mü'minin ta'zim edilmesi hakkında
gelen hadisler babında bu konudaki kelâmı doyurucu
olarak naklettim." (Sehavî'nin sözü burada özetle ve bazı
ilâvelerle sona ermektedir.)
320
248. HADĠS: "Sizden biriniz Hacer-i
Esved'e hüsnü zan ederse, Allah bu hüsnü zannını
ona faydalı kılar."449[46] Sehavî: Bunun aslı yoktur
demiş; İbn Teymiyye ise: Yalandır, uydurmadır
demiştir.
249. HADĠS: "Lûtî (homoseksüel), deniz
suyu ile yr kansa bile, kıyamet günü yine cünüp
olarak gelecektir."450[47] Batıldır, aslı yoktur.
250. HADĠS: "Kıyamet günü sancağı Ali
taşıyacak-tır."
451[48]
İbnü'l-Cevzî bunu Mevzuat
(Uydurma Hadisler) kitabında zikretmiştir.452[49]
449[46]
bkz. Sehavî, Makasıd: s.341; İbnü'd-Deyba', Temyiz:
s.149; Aliyyü'1-Karî, Kübra: s.282; Aclunî, Keşf: 2/198;
Hut, ^öie?-Metalik s.253.
450[47]
bkz. Sehavî, Makasıd: s.342; İbnü'd-Deyba',
Temyiz: s.150; Aliyyü'1-Karî, ATi^ra: s.283; Aclunî, Ze^
2/201; Hut, Ss^eY-Metalib: s.253.
451[48]
bkz. İbnü'l-Cevzî, clMevzûâtuHtübra: 1/388-389;
Aliy-yü'1-Karî, ^liAm- s.290; Hut, Esne'bMetalib: s.262
452[49]
İbnü'l-Cevzî, eî-MevzûâtüTKübra: 1/388^389
321
251. HADĠS: "kardeşim Hızır hayatta
olsaydı, mutlaka beni ziyaret ederdi." 453[50] Bunun
aslı yoktur.454[51]
252.
HADĠS:
"Pirinç
adam
olsaydı,
mutlaka yumuşak huylu biri olurdu."
Uydurmadır. İbnü'l-Kayyim
böyle söylemiş,
olmuştur.457[54]
453[50]
456[53]
455[52]
Ask.alânî de ona tabi
bkz. İbnüTKayyim, el'Menaru'l-Münîf: s.67-76;
Aliyyü'l-Kari, el-Masnu' : Hadis No. 139; AliyyüTKarî,
Kübra: s.287; Hut, Esne'l-Metalib: s.257.
454[51]
bkz. İbnü'l-Kayyim, el-Menaru'lMünîf: s.67-76;
455[52]
bkz. Sehavî, Makasıd: s.346; Semhudî, Gammaz:
Aliyyü'l-Kari, el-Masnu': Hadis No. 139.
s.110; İbnü'd-Deyba', Temyiz: s.152; Aliyyü'1-Karî, Kübra:
s.287; Aclunî, -ffe^f 2/208; Hut, Esne'l-Metalib: s.256.
456[53]
İbnü'l-Kayyim, ZadüTMeâd: 3/330 Peygamberimiz
(s.a.v)'in diliyle tavsiye edilen ilâç ve gıdalar konusu;
elMenaru'lMü-nîf fı'sSahih ved'Da'îf s.54.
457[54]
İbnü'd-Deyba',
Temyizü't-Tayyib
minel-Habîs
kitabında (s.152 Hadis No. 1119) İbn Hacer'in şu sözünü
322
253. HADĠS: "Dünya tamamen taze kan
olsaydı, mü'minin dünyadaki rızkı yine helâl
olurdu."
458[55]
demiştir.459[56]
Zer-keşî: Bunun aslı yoktur,
254. HADĠS: "(Gizli sırlara ait) Perde
açılsaydı, benim yakînî imanım daha fazla
artmazdı."
460[57]
Kuşeyrî, Risale'-sinde:
461[58]
Bu
söz, Amir b. Abdullah b. Abdi-Kays'm sözüdür,
de ilâve etmiştir: Pirinç hakkındaki bütün hadisler
uydurmadır."
458[55]
bkz. Sehavî, Makasıd: s.346; Semhudî, Gammaz:
s.112; İbnü'd-Deyba', Temyiz: s.152; Aliyyü'1-Karî, Kübra:
s.287; Aclunî, Keşf. 2/208; Hut, Esne'l-Metalib: s.258.
459[56]
Aclunî Keşfü'l-Hafa'fa (2/159) diyor ki: Necra
el'Gazzî: Bu So'z, Fudayl b. Iyad'ın sözüdür. Bunun
sebebi,
demiştir.
460[57]
461[58]
mü'minin
an-ak
zaruret
bkz. Aliyyü'1-Karî, Kübra: s.286.
kadar
yemesidir,
Zekeriyya el-Ensarî, Şerhu'r-Risaletü'ş'Kuşeyriyye,
(Ba-bül-Ya-kîn): 3/79; 1290 H.
323
demiştir.462[59]
Müellif Aliyyü'1-Karî diyor ki) Ben de de-im
ki: Meşhur olan görüşe göre, bu söz, Hz. Ali'nin
kerremallahu veçhe-hu sözüdür.
462[59]
Âmir b. Abdullah b. AbdrKays: Amir b. Abdi-Kays
et-Temimi el-Anberi de denilmektedir. Tabiînin seyy idi
erinden, zahid ve âbidlerdendir. Basra'da tabiînden olup
ibadetle meşhur olan ilk kişidir. Onun hakkında "Bu
ümmetin âbidi" denilmiştir. Kur'ân'ı Ebu Musa elEş'arî'den öğrenmiş, zühd ve ibadette ondan ders
almıştır. Sahabeden pek çok kimseye erişmiş ve onlardan
hadis rivayet etmiştir. Kendisinden Hasan el-Basrî ve İbn
Şirin hadis rivayet etmiştir. Üveys cl-Karanî ve Ebu
Müslim el-Havlanî'nin yaşıtlarmdandır. Hafız İbn Hacer,
bu zatın Isabe' deki biyografisinde (5/86): Ibn Ebi'dDünya, onun her gün bin rekat kılmayı kendi nefsine
vacip kıldığını bir çok tarikle rivayet etmektedir, demiştir.
Hafız
Ibn
Hacer,
daha
sonra
onun
mübarek
kerametlerinden bazılarını zikretmiştir. Amir b. Abdi
Kays, BeytüTMakdis'de 55 yılı sonlarında vefat etmiştir.
Allah rahmet eylesin.
324
255. HADĠS: "Sen olmasaydın, ben bu
kâinatı yaratmazdım."
463[60]
463[60]
Sağanı: uydurmadır,
Halk arasında meşhur hadislerden biri olan bu
hadisin uydurma olduğu konusunda âlimler arasında
görüş
birliği
bu*
lunmaktadır.
İmam Saganî,
eî-
Ehadîsü'hMevzûa kitabında (s.7) "Bu hadis uydurmadır",
demiştir. Aliyyü'1-Karî etEsrar'ul' Merfûa kitabında
(s.288 Hadis No: 385) İmam Saganî'nin bu ifadesini
aynen nakletmiş ve bu uydurma hadis hakkında "Fakat
manası doğrudur", demiştir. İmam İbn Asakir bu hadisi
benzer bir ifade ile merfû olarak rivayet etmiş; Ibn
Asakir'in
naklettiği
bu
rivayeti,
İbnü'l-Cevzî
el-
Mevzûatü'I-Kübra'da (i/288) "Bu hadis, hiç şüphesiz
uydurma bir hadistir. Senedinde meçhul ve zayıf raviler
bulunmaktadır", diye reddetmiş ve hadisin senedindeki
raviler hakkındaki muhaddis imamların görüşlerini
nakletmiştir. Bu raviler arasında yer alan (Yahya el-Basrî)
hakkında Darakutnî: Metruk (terk edilmiştir) ifadesini
kullanmış; Amr el-Fellas; Bu kişi yalancı idi, uydurma
hadisler naklediyordu, demiştir. Ahmed b. Hanbel ise Biz,
Yahya el'Basrî'nin hadislerini yaktık, demiştir. İmam
Süyûtî
de
el-LeâliTMasnûa
325
kitabında
(1/272)
demiştir.
256. HADĠS: "İnsanlara dışkıyı ufalama
yasağı getirilseydi, onu da mutlaka ufalarlar ve:
Bunda mutlaka bir şey olmalı ki bu yasaklandı,
derlerdi. 464[61] Bunu İhya sahibi 465[62] zikretmiş ve
Irakî:
Bunu
demiştir.466[63]
-hadis
olarak-
bulamadım,
IbnüTCevzî'nin bu hadis hakkındaki görüşüne katılmıştır.
Aclûnî, Keş/ü7-Hafa' da (2/214 Hadis No: 2123) Bu söz,
hadis olmasa da manası doğrudur, demiştir. (Çev.)
464[61]
bkz. Irakî, TahricüTİhya {.İhya: 1/57 Dipnot l);
Sehavî, Makasıd: s.325; Aliyyü'1-Karî, Kübra: s.288;
Aclunî, Kcş£ 2/211.
465[62]
Gazzalî, İhyau Ulûmı'd-Dîn: (1/57 Dipnot l)
Kitabü'Hlm, Mürşid ve muallimin vazifelerinin beyanı
babı.
466[63]
Bu ifadeyi Sehavî el-Makasıdu'l'-Hasene' de (s.325
Hadis No: 831) Irakî'den nakletmiş ve: "İhya hadislerini
tahric eden zat diyor ki: Bunu sadece Haseıvel Basri'den
mürsel hadis olarak bulabildim. Btı zayıftır. Bunu İbn
Şa'hin rivayet etmiştir", demiştir.
326
257. HADĠS: "Mü'minin korku ve ümidi
tartılsaydı mutlaka birbirine eşit olurdu."
467[64]
Bunun merfû hadis o-larak aslı yoktur. Bu söz,
selef alimlerinden birinden nakledilen bir sözdür.
Makasıâ'da böyle denilmiştir. Bir rivayette ise: Bu
söz, Sabit elBünanî'nin sözüdür, denilmiştir.468[65]
258. HADÎS: 'İnsanlar, sütleğende
469[66]
Abdülfettah -Ebu Gudde- diyor ki: Belki de bu ilâve
Irakî'nin et~Tahrıcül-Kebir kitabmdadır. Zira elimizde
basılı olan ihya' nın dipnotlarında (1/57 Dip Not l) yer
alan, küçük hacimli Tahde bu ifade bulunmamaktadır.
467[64]
bkz. Sehavî, Makasıd: s.350; İbnü'd-Deyba',
Temyiz: s.155; Aliyyü'1-Karî, Kübra: s.289; Aclımî, Keşf:
2/216; Hut, Esne'h Metalik s.259.
468[65]
Sabit b. Eşlem el'Bünanî el-Basrî, ilim fazilet ibadet
ve şeref açısından tabiînin seyy idi erindendir. Enes b.
Malik'le kırk yıl birlikte olmuştur. Basra'da 123 yılında
vefat etmiştir. Allah rahmet eylesin.
469[66]
Sütleğen (Hulbe) İbnü'l-Kayyim'in ZadüTMeâd'da
(3/241-242) ve Kamus sahibi Firuzâbadî'nin. (H-L-B
maddesinde) zikrettiği, baklagillerden, bir çok hastalık
327
neler
bulunduğunu
bilselerdi,
onu
mutlaka
ağırlığınca altın vererek satın alırlardı."
Süyûtî: Bu, uydurmadır, demiştir.
470[67]
259. HADĠS: "Benim Allah'la birlikte özel
bir vaktim vardır. Bu vakitte Allah'a yakın bir
melek, gönderilen bir Peygamber de benim
gönlüme girmez."
471[68]
olup hadis değildir.
Sûfiyye-den birinin sözü
« Mim » Harfiyle BaĢlayan Uydurma
Hadisler
260.
HADĠS:
"Mü'min
konuştuğunda
için yararlı bir bitkidir.
470[67]
bkz. Sehavî, Makasıd: s.350; Semhudî, Gammaz:
s.110; İbnü'd-Deyba', Temyiz: s.155; AliyyüTKarî, Kübra:
s.289; Ac-lunî, Keşf: 2/217; Hut, EsneTMetalıb: s.259.
471[68]
bkz. Sehavî, Makasıd: s.356; İbnü'd-Deyba', Temyiz:
s.158-^yyul-Karî, Kübra: s.291; Aclunî, Keşf. 2/226; Hut,
Esneİ b: s.262.
328
doğru konuşur. Ona bir şey söylendiğinde bu sözü
hemen
doğru
bulur."472[69]
Bu
lafızla
bilinmemektedir.
261. HADĠS: "Mü'min tatlıcı,
içkicidir."
demiştir.
474[71]
473[70]
kâfir
Askalânî: Batıldır, aslı yoktur
262. HADĠS: 'Mü'min uysal ve cömerttir;
Münafık ise sahtekâr ve alçaktır.
472[69]
475[72]
"Mesabîh"
bkz. Sehavî, Makasıd; s.437; İbnü'd-Deyba\ Temyiz;
s. 197; Aliyyü'1-Karî, Kübra; s.349; Aclunî, Keşf; 2/385;
Hut, EsneT Metalib; &.31&.
473[70]
474[71]
Yani mü'min tatlıyı, kâfir içkiyi sever.
bkz. Sehavî, Makasıd; s.438; İbnü'd-Deyba', Temyiz;
s.198; Aliyyü'1-Karî, Kübra; s.351; Aclunî, Keşf; 2/386;
Hut, Esne'l' Metaîib; s.318.
475[72]
bkz. Buharî, ebEdehüTMüfred; Hadis No; 418; Ebu
Davud, Sünen; 4/251 Hadis No; 4790; Tirmizî; Sünen;
Tuh/e; 8/14; Hakim, Müstedrek; 1/43: Sehavî, Makasıd;
s.438; Münavî, FeyzııTKadîr; 6/254; İbnü'd-Deyba',
Temyiz; s.198; Aliyyü'1-Karî, Kübra; s.350; Aclunî, Keşf;
2/387; Hut, EsneTMetalib; s.318.
329
hadislerinden olup
uydurmadır.
476[73]
476[73]
(Ebu Gudde ise: Hadis
Siraceddin el-Kazvînî, Mesabîh hadislerinden olup
uydurma olduğuna hükmettiği on sekiz hadis arasında
yeralan bu hadisin de uydurma olduğu kanaatine
varmıştır. Bu hadis, Mişkâtü'l-Mesabîh''de (2/630) yer
almış ve Tebrîzî şöyle demiştir; Bu hadisi Ebu Davud
(4/251 Hadis No; 4790) ve Tirmizî (Tuhfe; 8/142) rivayet
etmiştir. Müellif, Aliyyü'1-Karî Mirkat'tu (4/742) şu
ilâveyi yapmıştır; "Bunu Hakim de Müstedrek' de (1/4344) rivayet etmektedir. Beyhakî, bunu Ebu Hureyre'den
lafzıyla rivayet etmektedir."
(Ebu Gudde diyor ki;) Bu hadisi yukarıdaki (metinde
zikredilen) şekliyle Ebu Nuaym Hılye' de (3/110) Haccac
b. Fürafi-sa'nın biyografisinde, Hatib Bağdadî (9/38)
Süleyman b. Davud el-Mübarekî'nin biyografisinde Hacac
b. Fürafisa tarikiyle rivayet etmiştir.
Ibn Hacer, zikri geçen onsekiz hadis hakkında, bunların
hiçbirinin uydurma olmadığını isbat için yazdığı ve
Mişkât'm sonunda (3/312) yayınlanan Ecvibe'sinde şöyle
diyor; "Bu hadisi Ebu Davud ve Tirmizî Yahya b. Ebî
Kesir kanalıyla, Ebu Seleme'den; o da Ebu Hureyre'den
330
tahric etmişler, Tirmizî; garibdir, bunu sadece bu vecihle
biliyoruz, demiştir. (Ibn Hacer diyor ki) Bu hadis bu iki
zatın. Sünen' lerinde "Bişr b. Rafi'den, o da Yahya b. Ebî
Kesir'den.." tarikiyle gelmiştir. Hakim bunu "Haccac b.
Fürafisa'dan; o da Yahya'dan" mevsûl olarak rivayet
etmekte; ancak mevsul veya mürsel olduğu konusunda
ihtilaf edilmiştir, demektedir. (Ibn Hacer devamla şöyle
diyor) Hacca-c'ı hadis hafızları zayıf görmüşlerdir. Bişr b.
Rafi' ise ondan daha zayıftır. Bununla birlikte hakkında
uydurma hükmünün verilebilmesi için gerekli şartları
taşımadığı
için
bu
hadisin
"uydurma"
olduğuna
hükmetmek uygun düşmez." Ibn Hacer'in sözü burada
sona ermektedir.
Zikri geçen şart, Hafız İbn Hacer'in Ecvibe sinin başında
(3/304) açıkladığı "Bir hadisin uydurma olduğuna
hükmedebilmek
için;
o
hadis
sadece
bir
yalancı
tarafından rivayet edilmeli ve başka hiçbir ravi yanında
bulunmamalıdır", şeklindeki ifadesidir.
Hafız Münzirî Tergib'inde (4/161) bu hadisi zikretmiş ve
şöyle demiştir; "Ebu Hureyre'den rivayet edilmiştir ki;...
Bunu Ebu Davud ve Tirmizî rivayet etmiş; Tirmizî garib
hadistir, demiş; Ebu Davud ise zayıf olarak kabul
331
etmemiştir. Bişr b. Rafi dışındaki ravileri güvenilir
ravilerdir. Bişr'i zararsız gören muhaddisler de vardır."
Münzirî, (Bişr b. RafO'i kitabının sonunda "Haklarında
İhtilaf Edilen Kaviler" babında zikretmiş ve şöyle
demiştir; "Onu Ahmed ve başkaları zayıf kabul etmiş, İbn
Maîn ve başkaları kuvvetli görmüştür. İbn Adiyy Bişr
hakkında; Haberlerinde hiçbir beis yoktur. Ben onun
hadisleri arasında münker hadis görmedim, demiştir."
Münzirî'nin sözü burada sona ermektedir.
Münzirî'nin; hakkında ihtilaf edilen raviler babında Bişr
b. Rafi hakkındaki sözü delil olarak alınırsa, bu hadis
Münzirî'ye göre; hasendir, ya da en azından hasen
derecesine yakındır. Bunun için (Tergîb ve Terhîb)
kitabının başındaki (1/3-4) prensibine göre; bu hadisi
(zayıf hadisleri naklettiği gibi "ruvi-ye" lafzıyla değil, zayıf
olmayan hadislerin başında zikrettiği "an" lafzıyla
nakletmiş ve sonunda hadisin derecesi hakkında açıklamada
bulunmuştur.
Münzirî'nin
kitabındaki
bu
prensibi hakkındaki bilgi 104 nolu hadisin 225 nolu
dipnotunda nakledilmiştir.
Azizî, Şerhu'1'Camii'sSagîr' de (3/399); "İsnadı ceyyid
(iyi-ce)dir.", demiş; Münavî İse Feyzu'l-Kadîr''de (6/254);
332
hasendir,
uydurma
demiştir.)477[74]zikredilmiş;
bulamadım, demiştir.478[75]
264.
HADĠS:
Irakî:
"Mümin,
değildir,
kendi
Bunu
nesebi
hakkında —verdiği bilgiye— güvenilen kişidir."
479[76]
Bunun aslı yoktur.480[77]
"Kazvinî, bu hadisin uydurma olduğuna hükmetmiş, İbn
Hacer
ise
bunu
reddederek;
"Bu
hadis,
hasen
derecesinden aşağıya inmez", demiş ve sebebini ayrıntılı
olarak belirtmiştir." Dolayısıyla hadis hasendir, uydurma
değildir.
477[74]
Bu cümle, bir Önceki dipnotun son cümlesi olup
önemine binaen ve dikkat çekme amacıyla parantez
arasında kitabın metni içinde yer almasını uygun
gördüm. (Çev.)
478[75]
Irakî'nin {İhya; 1/46 Dip Not 2) ifadesi; Bunun
479[76]
bkz. Sehavî, Makasıd; s.439; İbnü'd-Deyba1,
aslını bulamadım, şeklindedir.
Temyiz; s. 198; Aliyyü'1-Karî, Kübra; s.351; Aclunî, Keşf;
2/389; Hut, Esne'l-Metalib; s.319.
480[77]
Müellif Aliyyü'1-Karî, el-Mevzûâtü'1-Kübra' da;
333
(s.35l) Bu söz "insanlara kendi nesebleri konusunda
güvenilmelidir", lafzıyla; İmam Malik'in veya başka bir
alimin sözüdür." demiştir.
Fakat Üstadımız İmam Kevserî (ra); Bu söz, mutlak
manasıyla kabul edilemez. Zira dinsiz hatmilerden
Peygamberimiz (s.a.v)' in ehli beytinden olduklarını iddia
edenler
dinsizliğe
çıkmıştır.
davet
Allah,
eden,
Rasûlü'nün
rezaleti
yayan
ehl-i
beytini
ve
İslâm'ın
temellerini yıkan kimselerden uzak tutmuş, onları bütün
bu densizliklerden ar indirmiştir. Eşraftan olduklarını
iddia
edenlerden
birçoğu
asırlar
boyunca
neseb
belgelerini en ucuz fiyatlarla satmışlardır. B\ı konudaki
en çirkin örneklerden biri Mısır valisi Büyük Mehmed Ali
Paşa zamanında Nakibü'l-Eşraf Ömer Mükrem'e izafe
edilen
fellahlardan
Yahudileri
nezih
bazılarını
nesebe
hatta
dahil
bazı
etmesi
kıbtî
ve
şeklindeki
uygulamadır. Nihayet aralarında Ezher Üstadlarrnm
Şeyhi Muhammed el-Emir gibi zevatın da bulunduğu
bölgedeki
âlimlerin
büyük
bir
kısmı,
bu
konuda
hazırladıkları bir tutanağı Mısır Bölge Valisi'ne ve
İstanbul'daki Hilâfet Makamı'na takdim etmişler, adı
geçen Nakıbül-Eşraf bu vazifeden uzaklaştırılmıştır.
334
265. HADĠS: "Mü'mine belâlar verilir,
481[78]
Kâûr ise belâlardan korunmuştur."
482[79]
Bunun bir benzeri bicrî on birinci asır Mısır âlimlerinden
Şihabeddin el-Hafacî'nin ReyhanetüTEJibba kitabında
zikrettiği olaydır.
"insanlara kendi nesebleri konusunda güvenilmelidir",
şeklindeki söze gelince; bir adamın nesebi meçhul olan
bir çocuğu, o çocuğun malından herhangi bir maddî
kazanç elde amacı olmaksızın, kendi nesebine ilhak etme
talebinin kabul edilmesi manasmdadır. Yoksa meşru delil
olmaksızın nezih nesebden olduğunu iddia eden herkesin
tasdik edilmesinin gerektiği manasında değildir. Aksi
takdirde işler birbirine karışırdı." Üstadımız Kevserî'nin
sözü basit bir ilâve ile burada sona ermektedir, (hkz.
Hammadî el-Yemânî, Keşf Esrari'î-Batmıyye, I. Baskı,
Matbaatü'l-Envar, Kahire 1357, Kevserî'nin bu kitaba yaz-
dığı Takdim yazısı s. 5-6)
481[78]
Müellif Aliyyü'1-Karî, el-MevzûâtüTKübra' da
(s.351) diyor ki; "Bu sözün manası şudur; Mü'min kula,
günahlarına kefaret ol-ması için belâlar verilir. Kâfir ise
küfür üzerinde devam etmesi için belâlardan korunur,
nimetlerle donatılır. Zira Dünya (Cen-net'teki nimetlere
335
Hadis değildir.
266. HADĠS: "Mü'min -dünya işlerinde-
kolay aldanır."
483[80]
Saidb. Cübeyr'in sözüdür.-
"484[81]
bakılırsa) mü'minin zindanı, (Cehennem'deki azaba
bakılırsa) kâfirin cennetidir." Bu hadisi Ahmed, Müslim,
Tirmizî ve Ibn Mace rivayet etmiştir." Müellifin sözü basit
bir ilâve ile burada sona ermektedir.
482[79]
bkz. Sehavi, Makasıd; s.439; İbnü'd-Deyba',
Temyiz; s.198;. AHyyüTKarî, Kübra; s.351; Aclunî, Keşf;
2/388; Hut, Esne't Metalib; s.320.
483[80]
2/389.
484[81]
bkz. Aliyyü'1-Karî, Kübra; s.351; Aclunî, Keşf;
Bu zat değerli tabiînden, kıraat alimi, fakîh,
müfessir, nur haddis İmam Said b. Cübeyr b. Hişanı Ebu
Muhammed el-Esedî el-Valibî el'Kûfî'dir. Fakîh, faziletli,
abid. yera' sahihi; i-limde, hadiste ve Kur'anda imam idi.
Kûfe'liler, Ibn Abbas'dan fetva almak için geldiklerinde;
"Sizin içinizde Said b. Cübeyr yok mu? derdi. Meyimin b.
Mihran; "Said h. Cübeyr vefat ettiğinde yeryüzünde onun
ilmine muhtaç olmayan kimse yoktu", demiştir. Zehebî
336
267. HADĠS: "Mü'min, külfeti az
olandır."
487[84]
486[83]
485[82]
Saganî: Uydurmadır, demiştir.
(Ebu Gudde diyor ki: Hadis zayıftır,
Iber' de (1(112) diyor ki; Said b. Cübeyr 95 yılında elli
yaşlarında iken Haccac tarafından şehid edilmiştir. Allah
rahmet eylesin."
485[82]
Yani mü'min, din kardeşlerine sıkıntısı az olandır,
demektir. Kudaî; "Yardımı çok olandır", ifadesini de ilâve
etmektedir, (hkz. Münavî, Feyzu'hKadîr; 6/255)
486[83]
Ebu Nuaynı, Hılye; 8/46; Hatib, Tarihli Bağdad;
5/315; İbnü'l-Cevzî, Mevzuat; 2/282; Süyûtî Leâli; 2/281;
Aliy-yüTKarî, Kübra; s.350; Münavî, Feyzu'l-Kadîr,
6/255; Aclunî, Keşf; 2/389.
487[84]
Saganî hu hükmünde IbnüTCevzî'ye tâbi olmuştur.
İbnü'l-Cevzî, bunu Mevzûât'da (2/282) Hatib'den Tarihti
Bağdad' daki (5/315) tarikiyle zikretmiş ve şöyle demiştir;
"Bu hadisi uydurmakla suçlanan kişi, Muhammed b. Sehl
el-Attar'dır.
uyduruyordu,
Darakutnî
demektedir."
onun
Hafız
hakkında;
Süyûtî
Hadis
el-Leâli'1-
Masnûa' da (2/281) Ibnü'l-Cevzî'nin bu hükmünü tenkid
etmek üzere şöyle demiştir; "Ebu Nuaym bu hadisi
337
uydurma değildir.)488[85]
Hılye'de (8/46) bu tarikle tahric etmektedir. Ancak Hadisin Beyhakî'nin ŞuabüTIman kitabında yer alan bir
başka tariki de bulunmaktadır", demiş ve o tariki naklet
mistir. Bu ikinci rivayetin senedi zayıftır. Dolayısıyla
hadis zayıftır, uydurma değildir. Süyûtî, bu hadisi elCamiu'sSagîr' de Ebu Hureyre (r.a)'den gelen iki tarikine
işaret ederek zikretmektedir, (hkz. Münavî, Feyzu'l-Kadîr,
6/255)
Ayrıca bu hadisin bir benzeri, Hz. Ali (r.a)'nin sözü olarak
rivayet edilmektedir. Kadı Iyaz'ın TertibüTMedarik
kitabında (3/346) şu ifade yer almaktadır; "Süfyan b.
Uyeyne diyor ki; Ali b. Ebî Talih (r.a) demiştir ki;
"Mü'min, yardımı güzel, külfeti az o-landır." Yine aynı
eserde (2/67) şöyle denilmektedir; "İhn Vehb diyor ki;
İmam Malik'in şöyle dediğini işittim; Deniliyor ki;
"Mü'min; yardımı güzel, külfeti az olandır. Facir ise onun
zıddıdır"
488[85]
Bu cümle, bir önceki dipnotun ortalarında yer almış
olup önemine binaen ve dikkat çekme amacıyla parantez
arasında kitabın metni içinde yer almasını uygun
gördüm. ( Çev.)
338
268. HADĠS: "Mü'min imrenir,
489[86]
münaûk ise kıskanır." 490[87] Fudayl'in sözüdür.
269. HADĠS: "Allah, hiçbir cahili dost
edinmemiş-tir.
491[88]
Böyle birini dost edinecek
olsaydı, onu ilim sahibi kılardı."
492[89]
Sehavî:
Sabit değildir, demiştir. Fakat manası doğrudur.
Yani böyle birini dost edinecek olsaydı önce onu
ilim sahibi kılar, sonra dost edinirdi.
270. HADĠS: "Allah bir kulu rezil etmek
489[86]
Başkasında gördüğü nimetin benzerini kendisi için
temenni eder, ama bu nimet sahibinin bundan mahrum
olmasını istemez.
bkz. Aliyyül-Karî, Kübra; s.352; Acluni, Keşf;
490[87]
2/389.
491[88]
Burada (veliyyen cahilen) ifadesiyle gelmiş, diğer
pek çok kitapta ise (min veliyyin cahil) ifadesiyle
gelmiştir. İki ifade arasındaki fark basittir.
492[89]
bkz. Sehavî, Makasıd; s.361; Semhudî, Gammaz;
s.121; İbnü'd-Deyha', Temyiz; s.160; Aliyyü'1-Karî, Kübra;
s.293; Achr nî, Keşf; 2/235; Hut, EsneTMetalib; s.263.
339
istediğinde onu ilim ve edebden mahrum kılar."
Mizan' da: Bu batıldır, denilmiştir.
493[90]
271. HABĠS: "Ben bu duvarın arkasını
bilemem."
demiştir.
494[91]
İbn Hacer: Hadis değildir,
272. HADĠS: "Hiçbir şişman başarılı
olamamıştır."
495[92]
İmam Şafiî'nin sözüdür.
Ancak İmam Şafiî: Muhammed b. Hasenfı
496[93]
bkz. Aliyyül-Karî, Kübra; s.294; Aclunî, Keşf;
493[90]
2/235.
494[91]
bkz. Sehavî, Makasıd; s.359; Semhudî, Gammaz;
s.119; İbnü'd-Deyba', Temyiz; s. 159; Aliyyü'1-Karî,
Kübra; s.294; Aclunî, Keşf; 2/232; Hut, EsneTMetalib;
s.266.
bkz. Alıyyü'1-Karî, Kübra; s.282; Aclunî, Keşf;
495[92]
2/233.
496[93]
İmam Şafiî, bununla hocası İmam Muhammed b.
Hasen eş-Şeybanî'yi kastetmektedir. İmanı Muhammed
b. Hasen, imam Ebu Hanife'nin ve imanı Malik h. Enes'iıı
seçkin talebelerinden biri olup müctehid imamlardandır.
(Çev.)
340
müstesna, demiştir. Kendisine:
—Niçin? denildiğinde, İmam Şafiî:
-Akıllı kimse, ya dünyası ya da ahireti için
düşünmekten
uzak
kalamaz.
Şişmanlık
ile
düşünce bir arada bulunmaz. İnsan dünya veya
ahiret düşüncesinden uzak kalırsa, dört ayaklı
varlıklar seviyesine düşer dedi.
497[94]
497[94]
imam Şafii
Bu konuda Irak'taki ilim otoritelerinden İmam Ebu
Hanife'nin talebesi, hafız, muhaddis, fakih, âbid İmam
Veki'
b.
Cerrah
(61.197)
ile
ilgili
latîf
bir
olay
nakledilmektedir. Said b. Mansûr anlatıyor; Vekî',
Mekke'ye gelmişti. Şişman bir kişiydi. Fudayl b. Iyad ona;
-Sen Irak'ın çok ibadet eden şahsiyeti olduğun halde bu
şiş" manlık da nedir? dedi. Vekî';
-İslâm'a duyduğum sevinçten dolayı, diyerek onu ilzam
etti.
Zehebî
TezkiretüTHuffaz'
da
(1/308)
Veki:in
biyografisinde bu olayı nakletmiş ve şöyle demiştir;
"Yahya b. Eksem diyor ki;
Vekî ile yolculukta ve ikamet halinde arkadaşlık yaptım.
Devamlı oruçlu idi ve her gece Kur'ân'ı hatmederdi." Sûfî,
muhaddis, hafız imam Seyfüddin el-Baharzî Said b.
341
devamla: Bu konuda şişman hır kümdar ve bu
hükümdarın ölüm haberiyle tedavi e-dilmesi
kıssası nakledilmektedir, dedi.498[95]
Mutahher (ol.659 h.)'in şu şiirini nakletmişlerdir; "Dedi
ki; Sevgililerin cisimleri nahif olur, derler; Sen ise
şişmansın, hiç âşık gibi görünmüyors\m. Ben de dedim
ki; Aşk, tabiatına aykırıdır öylelerinin; Halbuki benim
tabiatıma uygun olup bana gıda olmuştur." Baharzi,
aslında bu iki beyti ile meşhur şu iki beyte cevap vermektedir;
"Sevdiğimi söyleyince; dedi ki; Yalan söylüyorsun sen; Ne
oluyor ki, ben seni şişmanlamış görüyorum. Söz edilemez
aşktan, deri kemiğe yapışmadıkça, Kendini tamamen
kaybedip de seslenen kişiye bile, Cevap veremeyecek
duruma düşmedikçe."
498[95]
Şişman hükümdar kıssası, İmam Şafiî'nin sözleri
arasında
nakledilmektedir.
Menakıbü'ş-Şafıî
kitabında
Beyhakî,
(2/120)
bu
İmam
kıssayı
Şafiî'nin
"Hiçbir şişman, başarılı olamamıştır? sözü ardından
nakletmektedir, (bkz. Beyhakî, Menakı-bü'ş-Şafiî; 2/120;
Sehavİ, el'Makasıdü'l-Hasene; sl25; Aclûnî, Keşf; 1/249)
342
273.
HADĠS: "(Yüksek
sesle
Kur'an)
Okuyan kişi, (yanında) namaz kılana insaflı
davranmamaktadır."
499[96]
İbn Hacer: Bunu -
hadis olarak- bilmiyorum, demiştir.500[97]
274. HADĠS: "Hangi topluma mantık
(tartışma kabiliyeti) verilmişse; mutlaka o kavim
amelden mahrum kalmıştır."
499[96]
s.120;
501[98]
Bunu ihya
bkz. Sehavî, Makasıd; s.361; Semhudî, Gammaz;
İbnü'd-Deyba',
Temyiz;
s.160;
Aliyyü'1-Karî,
Kübra; s.293; Ac lunî, Keşf; 2/234; Hut, EsneTMetalib;
s.266.
500[97]Bunun
yerine Ebu Davud'un Sünen' inde (2/38;
Tatavvu' 25) Ebu Said el-Hudrî'den rivayet ettiği şu hadis
bu konuda yeterli olmalıdır; Allah Rasûlü (s.a.v)
mescidde itikâfa durmuştu. Orada bulunan bazılarının
yüksek sesle Kur'an okuduklarını işittiğinde perdeyi
kaldırdı ve şöyle buyurdu; "Her biriniz Rabbinize
yalvarıyorsunuz. Sakın
birbirinizi rahatsız etmeyin.
Kur'an okurken ya da namaz kılarken, seslerinizi
birbirinizden fazla yükseltmeyin."
501[98]
bkz. Gazzalî, İhya; 1/41; Aliyyü'1-Karî, Kübra; s.293.
343
müellifi
zikretmiştir.
Irakî:
bulamadım, demiştir.502[99]
Bunun
aslını
275. HADĠS: "Çarşamba günü hangi işe
başlanmış-sa, mutlaka tamamlanmıştır."
Sehavî: Bunun aslını görmedim, demiştir.
503[100]
276. HADĠS: "Dosta ulaştıran yol uzak
değildir."
504[101]
sözüdür.505[102]
502[99]
Zünnûn
el-Mısrî'nin
Gazzalî, İhya; 1/41 (Kitabü'Hlim, Övülen ilimlerin
övgüye değer olan mikdarı babı)
503[100]
bkz. Sehavî, Makasıd; s.362; İbnü'd-Deyba',
Temyiz; s.160; AliyyüTKarî, Kübra; s.294; Aclunî, Keşf;
2/231; Hut, Esne't Metalib; s.267.
504[101]
bkz. Sehavî, Makasıd; s.364; İbnü'd-Deyba',
Temyiz; s.161; Aliyyü'1-Karî, Kübra; s.294; Aclunî, Keşf;
27239; Hut, EsneT Metalib; s.267.
505[102]
Zehebî Iber' de (1/444) diyor ki; "Bu zat, tarikat
üstad-larından zahid Zünnûn el'Mısrî'dir. Bu zatın faydalı
vaazları ve yüksek sözleri vardır. Abbasî Halifesi
Mütevekkil, sözlerini dinlemek ve istifade etmek için onu
huzuruna davet etmiştir.
344
277. HADĠS: "Katil, öldürdüğü kişinin
üzerinde hiçbir günah bırakmaz."
Kesir:
Bu
demiştir.507[104]
lafızla
aslı
506[103]
İbn
bilinmemektedir,
278. HADĠS: "Hiç kimse bana karşı iki
Zünnûn el~Mısrî H. 245 yılında vefat etmiştir. Allah
rahmet eylesin."
506[103]
bkz. Sehavî, Makasıd; s.264; Semhudi, Gammaz;
s.121; İtr nü'd-Deyba', Temyiz; s,162; Aliyyü'1-Karî,
Kübra; s.295; Aclunî, Keşf; 2/240; Hut, EsneTMetahb;
s.268.
507[104]
dediği
Sehavî'nin elMakasıdü'l-Hasene kitabında (s.364)
gibi;
İbn
Kesir
bu
ifadeyi
Tarih'
inde
zikretmektedir. İbn Ke-sir'in sözünün devamı şöyledir;
"Bunun manası sahihtir." Hafız Sehavî diyor ki; Bununla
meselâ; İbn Hıbban'ın İbn Ömer'den merfû olarak rivayet
ettiği; "Kılıç günahları siler" (Inne'sseyfe mahhâun
lil'hatâyâ) gibi hadisleri kastetmektedir.
345
defa büyüklük taslayamamıştır."
alimlerinden
birinin
sözüdür.
508[105]
509[106]
Selef
Bunun
manası "Mü'min, bir delikten iki defa r sırılmaz",
510[107]
508[105]
hadisinden alınmıştır.
bkz. Sehavî, Makasıd; s.365; İbnü'd-Deyba',
Temyiz; s.162; | Aliyyü'1-Karî, Kübra; s.296; Aclunî, Keşf;
2/241.
509[106]
Dineverî'nin Mücalese kitabında zikredilen şu
ifade, bu sözün manasını açıklamaktadır; Asmaî'den
nakledildiğine göre; Bir bedevi;
-Hiç kimse bana karşı iki defa büyüklük taslayamamıştır,
dedi. Kendisine;
-Bu nedendir? denildiğinde; bedevi dedi ki;
-Bana tekrar kibirle davranacak olsa, ona hiç dönmezdim.
(bkz. el'Makasıdü'l-Hasene; s.365)
510[107]
Bu sahih hadisi, Buharı Sahih1 inde (10/439-440)
Kitabü'l-Edeb, 83 no.lu Mü'min bir delikten iki defa
ısırılmaz babında ve Müslim, Sahihinin sonunda (18/124)
Kitabü'z-Zübd, 63 nolu çeşitli hadisler babında şu lafızla
rivayet etmektedir: Ebu Hureyre (r.a)'den rivayetle
Peygamberimiz
(s.a.v)
buyuruyor
346
ki;
"Mü'min
bir
279. HADĠS: "Kıskançlık duymayan hiçbir
delikten iki defa ısırılmaz." Bu mübarek sözü ilk söyleyen
Peygamberimiz (s.a.v)'dir. Bunu ilk defa şair Ebu Azze elCümahî'ye söylemiştir. Ebu Azze, Bedir günü kâfir olarak
esir alınmıştı. Peygamberimiz'e;
-Ya RasûlallahL Ben bildiğin gibi çoluk çocuk ve ihtiyaç
sahibiyim.
Bana
ikramda
bulun,
beni
affet
dedi.
Efendimiz (s.a.v); —Bana karşı olanlara —şiirlerinle—
destek vermemen şartıyla, dedi. Ebu Azze bu konuda söz
ve ahit verdi. Peygamberimiz (s.a.v) de onu serbest
bıraktı. Ancak Uhud Savaşı Gününde müşriklerin arasına
katıldı. Onları savaşa teşvik ediyordu. Savaş sonrası esir
alındı. Ebu Azze yine;
-Ya Rasûlallah!. Bana ikramda bulun, deyince Allah
Rasûlü (s.a.v) bu defa;
-"Muinin bir delikten iki defa ısırılmaz", buyurdu. -Yani
mü'min olsaydın bizimle savaşmak için tekrar gelmezdin
Mekke'de yanaklarını şişirip "Muhammed'i iki defa
aldattım", demene biz müsaade edemeyiz, dedi. Sonra da
öldürülmesini emretti ve öldürüldü, (bkz. Ebu Hilâl
el'Askerî, CemhcretüT Emsal; 2/267-268; Meydanı,
Mecmaıı'l-Emsal; 2/110)
347
kimse yoktur." 511[108] Sehavî: Bu lafızla görmedim,
demiştir.512[109]
280. HADĠS: "Kısa boylu hiçbir kimse,
hikmetli konuşmadan mahrum kalmaz."
Sehavî: Bunu görmedim, demiştir.
513[110]
281. HABĠS: "Bir kimseye asıl değerinden
fazla değer veren kimsenin; muhatabı nezdindeki
değeri,
511[108]
daha
fazla
düşer."
514[111]
Merfû
bkz. Sehavî, Makasıd; s.366; İbnü'd\Deyba\
Temyiz; s.163; Aliyyü'1-Karî, Kübra; s.296; Aclunî, Keşf;
2/243; Hut, Esne'l-Metalib; s.268.
512[109]
Sehavî, ekMakasıdüTHasene kitabında (s.366)
diyor ki; "Fakat bu manada Ebu Musa el-Medînî'nin
Nüzhetü'l-Huffaz' da Enes'den merfû olarak naklettiği
"Bütün Ademoğullarına hased edilir..."diye başlayan
"senedi zayıf uzun bir hadis bu-lunmaktadır.
513[110]
bkz. Sehavî, Makasıd; s.366; İbnü'd-Deyba',
Temyiz; s.163; Aliyyü'1-Karî, Kübra; s.297; Aclunî, Keşf;
2/243; Hut, EsneT Metalib; s.269.
514[111]
bkz. Sehavî, Makasıd; s.367; İbnud-Deyba', Temyiz;
s.163; Aliyyü'1-Karî, Kübra; s.297; Aclunî, Keşf; 2/244;
348
(Peygamberimiz'e nisbet edilen) hadisler arasında
yoktur. Fakat bunun benzeri imam
Şafiî (r.a)'nin sözü olarak gelmiştir.
282. HADĠS: "Allah'a, gönül almaktan
daha muazzam bir şeyle kulluk yapılmamıştır."
515[112]
Sehavî: Bunu merfû hadisler arasında
bilmiyorum, demiştir.516[113]
283. HADĠS: "Evlâdından yüz çeviren
kimse, insaflı davranmamıştır."
dediği gibi, aslı yoktur.518[115]
517[114]
Sehavî'nin
Hut, #sne7-Metalib; s.269.
515[112]
bkz. Sehavî, Makasıd; s.368; İbnü'd-Deyba',
Temyiz; s. 164; Aliyyü'1-Karî, Kübra; s.298 ; Aclunî,
İTe,<- 2/247; Hut,
516[113]
Burada "cebriTkulûb" denilirken; bir başka lafızda
517[114]
bkz. Sehavî, Makasıd; s.368; İbnü'd-Deyba',
"ceb" ri'1-havâtır" denilmiştir.
Temyiz; s.164; Aliyyü'1-Karî, İTü&ra; s.298; Aclunî, Keşf;
2/247; Hut, ^s/ie'7-Metah'b; s.270.
518[115]
Müellif Aliyyü'1-Karî, ehMevzûâtü'l-Kübra' da bu
349
284. HADĠS: "Hadis öğrenimi yolundaki
niyet, sadece hadisin şerefli olması sebebiyle
değer kazanmıştır."519[116] Hatib: Merfu hadis
olarak tesbit edilememiştir. Bu söz, İbn Harun'un
520[117]
sözüdür, demiştir.
ifadenin ardından; "Hatta bu söz, lafzı açısından
uydurma, manası açısından batıldır", demiştir. el-
Mevzûâtü'1-Kübra'da ve Aclûnî'nin Keşfü'1-Hafa'smda
(2/247);
"Ma
acfefe"lafzı
tahrif
edilerek
uzile"denilmiştir. Doğrusu 'tea adele"şeklindedir.
'!mâ
519[116]
bkz. Süyûtî, Zeylü'l-Mevzûât; s.40; Aliyyü'1-Karî,
520[117]
Bu zat; zekâ ve feraset sahibi, âbid, fakîh, hafız,
Kübra; s.298; Aclunî, Keşf; 2J247.
itkan. sahibi, önder, rabbani imam Yezid b. Harun Ebu
Halid el'Vasıtî'dir. Bir rivayette; Onun meclisinde yetmiş
bin kişi bulunuyordu, denilmiştir. Kendisinden İmam
Ahmed, İbnü'l-Medînî, Abd b. Humeyd ve pek çok
muhaddis rivayette bulunmuştur. Hicrî 116 yılında
dünyaya gelmiş, 208 yılında vefat etmiştir. Allah rahmet
eylesin. (Zehebî, TezkiretüTHuffaz; 1/317; fber; 1/350)
350
285. HADĠS: "Ebubekir; ne nafile oruç, ne
de nafile namaz sebebiyle sizden üstün bir derece
kazanmış değildir. O, sadece kalbinde kökleşen
bir şeyle (imanla) fazilet kazanmıştır." 521[118] Irakî;
Bunu
merfû
demiştir.522[119]
hadis
olarak
bulamadım,
Yezid b. Harun'un bu sözü, bazı üstadlarm yanılması
sonucu (Hadis) olarak nakledilmiştir. Hatib Bağdadî
Müdrec kitabında hocası Ahmed b. Ali et"Tewezî tarikiyle
bu sözü merfû hadis olarak nakletmiş ve şöyle demiştir;
"Bu söz Peygamberimiz (s.av)'den her hangi bir şekilde
hadis olarak bilinmemektedir. Bu Yezid b. Harun'un
kendi sözüdür. Üstadımız İbn Tevvezî bu konuda
yanılmıştır. Bunun sebebi üstadımıza hadis içerisinde bir
söz olarak gelmiş olmasıdır, (bkz. Süyûtî, Zeylü'lMevzûât; bAO)
521[118]
bkz. Sehavî, Makasıd; s.369; İbnü'd-Deyba',
Temyiz; s.165; Aliyyü'1-Karî, Kübra; s.298; Aclunî, Keşf;
2/248; Hut, Esne'l-Metahb; s,21l.
522[119]
Sehavî el-Makasıdü'1-Hasene' de (s.369) bunun
ardından şöyle demiştir; "Bu söz, Hakim et-Tirmizî'nin
351
286. HADĠS: "Testi, -kırılmaktan- her
defasında kurtulmaz." 523[120] Hadis değildir.
287. HADĠS: "Kalbden gelmeyen şeye
önem vermek zordur."524[121] Hadis değildir.
288. HADĠS: "Bir araya gelen hiçbir
topluluk yoktur ki, içlerinde bir Allah dostu
olmasın. Ne onlar, bu Allah dostunu bilirler. Ne
de o Allah dostu, kendisini bilir."
525[122]
Bunun
aslı yoktur. Bu, bâtıl bir sözdür. Zira bir topluluk;
küfür ve fücur üzerine ölen kâfirler topluluğu da,
Nevadiru'I-UsûI kitabında Bekr b. Abdillah el-Müzenî'nin
sözü olarak nakledilmektedir."
523[120]
bkz. Sehavî, Makasıd; s.371; İbnü'd-Deyba',
Temyiz; s.166; Alıyyü'I-Karî, Kübra; s.299; Aclunî, Keşf;
2/251; Hut, Esne'l-Metalib; s.272.
524[121]
bkz. Sehavî, Makasıd; s.374; İbnü'd-Deyba',
Temyiz; s.168; Aclunî, Keşf; 2/256; Hut, EsneTMetahb;
s.272.
525[122]
bkz. Aliyyü'1-Karî, Kübra; s.300; Aclunî, Keşf;
2/253.
352
fâcirler topluluğu da olabilir.
289. HADĠS: "Hiçbir gece yoktur ki, o gece
bir melek:
-Ey kabir halkı!.. Kime imreniyorsunuz?
diye sorunca, onlar da;
-Mescidlerde bulunanlara (imreniyoruz),
demiş
olmasınlar."
526[123]
bulunamamıştır.
Bunun
aslı
290. HADĠS: "Ezanı çok olan şehrin
soğukluğu az olur."
528[125]
böyledir.
527[124]
Uydurmadır. LeâJî'de
291. HADĠS: "Hiç bir Peygamber yoktur
ki, kendisine Peygamberlik kırk yaşından sonra
verilmiş
526[123]
527[124]
528[125]
529[126]
olmasın."529[126]
İbnüTCevzî:
Bu,
bkz. Aliyyü'1-Karî, Kübra; s.300.
bkz. Süyûtî, Leâîî; 2/14.
Süyûtî, Leâîî; 2/14.
bkz. Sehavî, Makasıd; s.372; İbnü'd-Deyba',
Temyiz; s.167; Aliyyü'1-Karî, Kübra; s.300; Aclunî, Keşf;
2/253; Hut, EsneT Metaîib; s.273.
353
uydurmadır demiştir.530[127]
292.
HADĠS:
"Ateş, kuru (odun
ve
benzeri) şeyleri yakma konusunda, kulun güzel
amellerini yiyip bitiren gıybetten daha hızlı
530[127]
İbnüTCevzî'nin sözünün devamı —Sehavî'nin
cl'Makasr dü'1-Hasene'de (s.372) naklettiği gibi- şöyledir;
"Zira Hz. İsa (a.s)'ya Peygamberlik verilmiş ve 33 yaşında
iken göklere yükseltilmiştir. Dolayısıyla Peygamberler
hakkında kırk yaşının şart koşulması, kabul edilebilir bir
şart değildir."
Müellif Aliyyü'1-Karî, el-MevzûâtüTKübra' da (s. 300)
şöyle diyor; "Peygamberlere kırk yaşında peygamberlik
verilmesi hadisi; Hz. Yahya (a.s) hakkındaki (Meryem;
12) ayetinin nassına da aykırıdır; "Biz ona (Yahya'ya)
çocukken hüküm verdik." Ayrıca Hz. Yusuf hakkındaki
(Yusuf; 15) ayetinin nassına aykırıdır; "And olsun ki,
kardeşlerinin bu durumunu onlara pek yakında sen haber
vereceksin, diye ona vahy ettik." Eğer hadis sabit olsaydı,
Peygamberlerin büyük çoğunluğu hakkında söylenmiş bir
söz olarak kabul edilebilirdi."
354
değildir."
531[128]
demiştir.532[129]
Irakî: Bunun aslını bulamadım,
293. HADĠS: "Ne yeryüzüne sığdım, ne de
gökyüzüne.
Ama
mü'min
sığdım." 533[130] Bunun merfû
kulumun
kalbine
hadis olarak senedi bilinmemektedir. İbn
Teymiyye: Bu, uydurmadır, demiştir. ZeyV de
534[131]:
Onun dediği gibidir, denilmiştir. Bu sözün
manası: Mü'min kulumun bana i-man etmesi ve
beni sevmesi, onun kalbine sığdı, demektir. Aksi
takdirde hulul (Allah'ın insan vücuduna girmesi)
inancı
531[128]
küfürdür."
Zerkeşî:
Bunu
mülhidler
bkz. Gazzalî, İhya; 3/148; Aliyyü'1-Karî, Kübra;
s.301; Aclunî, Keşf; 2/254.
532[129]
533[130]
bkz. Gazzalî, İhya; 3/148 Dip Not 2.
bkz. Süyûtî, Zeylii'l-Mevzûât; s.203; Sehavî,
Makasıd; s.373; Semhudi, Gammaz; s.130; İbnü'dDeyba', Temyiz; s.168; Aliyyü'1-Karî, Kübra; s.301;
Aclunî, Keşf; 2/255; Hut, Esne'l-Metalib; s.27'4.
534[131]
Süyûtî, Zeylü'l-Mevzûât; s.203
355
(inançsızlar) uydurdu, demiştir.
294. HADĠS; "Müslüman olarak öl ve
hiçbir şeye aldırış etme."
535[132]
bilmiyorum, demiştir.536[133]
535[132]
Sehavî: Bu lafızla
bkz. Sehavî, Makasıd; s.374; Semhudî, Gammaz;
s.125; İbnü'd-Deyba', Temyiz; s.168; Aliyyü'1-Karî, Kübra;
s.302; Aclunî, Keşf; 2f251; Hut, Esne'hMetalib; s.274.
536[133]
Sehavî'nin
el-Makasıdü'1-rJasene'deki
(s.374)
sözünün devamı şöyledir; 'Allah'a hiçbir şeyi şirk
koşmadan ölen kimsenin Cennete gireceğine dair hadisler
çoktur."
(Ebu Gudde) diyor ki: Bu uydurma hadis, "Bu konuda
gelen sahih pek çok hadisin mânâsına aykırıdır. Zira bu
uydurma hadis, İslâm üzere ölen kişiye günahlarının hiç
zarar vermeyeceğini ifade etmektedir ki bu batıl -asılsız
ve geçersiz- bir manadır. "Hiçbir şeye aldırış etme", sözü
ne kadar çirkin bir sözdür!.. Bununla birlikte bu söz, bir
gerçeği de ifade etmektedir. Zira hak olan kelime-i tevhid,
sahibini ebedi olarak Cehennemde bırakmayacaktır.
Ancak bununla beraber Kelime-i tevhid getiren mü'min,
356
295. HADĠS: "Babaları sevmek, çocuklar
için sıla-i rahimdir."
537[134]
görmedim, demiştir.538[135]
Sehavî: Bu lafızla
işlediği bazı masıyet ve günahlardan dolayı azap görebilir.
Hakla batıl arasındaki mesafe ne kadar da uzaktır!..."
537[134]
bkz. Sehavî, Makasıd; s.377; İbnü'd-Deyba',
Temyiz; s.169; Aliyyü'1-Karî, Kübra; s.302; Acluni, Keşf;
2/261; Hut, EsncT Metalib;s.215.
538[135]
Sehavî'nin el'MakasıdüTHasene' deki (s.377)
sözünün devamı şöyledir; "Fakat bu manada Abdullah b.
Ömer'in -naklettiği şu sahih- hadisi vardır; "Babaya
itaatin en üstün derecesi, kişinin baba dostlarına iyilik
etmesidir."
Abdullah b. Ömer (r.a) hadisini Buharı bu lafızla elEdebü'l-Müfredkitabında (s.29); Müslim Sahih'inâe, Birr,
Sıla ve Âdab Kitabında Baba, anne arkadaşlarına iyilik
babında (16/109); Ebu Davud Sünen'inde (4/337) ve
Tirmizî Sünen' inde (8/98) rivayet etmişlerdir.
Bu hadisin; Buharı ve Müslim'in naklettiği bir hikâyesi de
vardır. Müslim'in rivayeti şu şekildedir; Abdullah b.
Dinar anlatıyor; Abdullah b. Ömer (r.a) Mekke yolunda
357
296. HADĠS: "Sevgi, kusurları örter."
539[136]
Sehavî: Bunu görmedim, demiştir.540[137]
bir bedevi ile karşılaştı. Ona selâm verdi. Ona bindiği
merkebi verdi. Başındaki sarığını da onun başına
giydirdi. Biz Abdullah'a; —Allah senin iyiliğini versin.
Bunlar bedevidir, az bir şeye bile razı olurlar, dedik.
Abdullah;
-Bunun babası, babamın (Hz. Ömer b. Hattab'ın) samimî
dostu idi. Zira ben Allah Rasûlü (s.a.v)'nün şöyle
buyurduğunu işittim; "Babaya itaatin en üstün derecesi,
kişinin baba dostlarına iyilik etmesidir."
539[136]
bkz. Sehavî, Makasıd; s.377; İbnü'd-Deyba',
Temyiz; s.169; Aliyyül-Karî, Kübra; s.302; Aclunî, Keşf;
2/261; Hut, Esne']-Metalib;s.322.
540[137]
Sehavî'nin; "Bunu görmedim", sözü ne onun
etMakasıdüT Hasene kitabında (s.377) ne de bu sözü
kendisinden nakleden İbnü'd'Deyba'nın Temyizü't-Tayyib
mine'l'Habis'kitahmda.,
ne
Aclûnî'nin
Keşfü'1-Hafa
kitabında (2/261) ne de müellif AliyyüT Karî'nin elMevzu âtii'l-Kübra kitabında (s.302) yer almaktadır.
Sehavî'nin kitabında olan ifade şudur; Bu söz, "Bir şeyi
çok sevmen seni kör ve sağır eder", hadisi manasmdadır."
358
297. HADĠS: "Hased edilen kişinin rızkı
bollanır." 541[138] Bilinmemektedir.542[139]
298.
HADĠS:
"Kişi
ameliyle
babasıyla ve de-desiyle değil."
543[140]
bilinir;
Hadis
Benim kasdım; asla "Sevgi kusurları örter", sözünün
hadis olduğunu açıklamak değildir. Amacım sadece
gerçeği ifade etmektir. Bu söz, nebevi hadis olması bir
yana, en zayıf beşerî sözlerindendir. Buradaki ikinci
kelimenin harekesi de ihtilaflrdır. Aclunî şöyle demiştir;
(el-Mehabbetü mükibbe:) yani Sevgi insanı tehlikeye,
helake düşürür. Necm ise; (el-Mehabbetü mekebbe: Sevgi
ayıpları örter.) Bu söz hadis değildir, demiştir. Buna göre
(mekebbe) şeklinde okuyuş daha anlamlıdır. İyi düşün."
Aclûnî'nin sözü burada sona ermektedir.
541[138]
bkz. Sehavî, Makasıd; s.377; İbnü'd-Deyba',
Temyiz; s.169; AliyyüTKarî, Kübra; s.303; Aclunî, Keşf;
2/261; Hut, Esne'l-Metalib; s.322.
542[139]
Bilakis uydurma hadisler konusunda eser yazan
543[140]
bkz. Sehavî, Makasıd; s.377; İbnü'd-Deyba',
birçok müellifin ifade ettiği gibi; bu söz hadis değildir.
Temyiz; s. 170; AliyyüTKarî, Kübra; s.304; Aclunî, Keşf;
359
değildir.
299. HADĠS: "Hastanın inlemesi teşbih,
bağırması tekbir, nefesi sadaka, uykusu ibadet, bir
taraftan diğer tarafa dönmesi Allah yolunda
cihaddır."
544[141]
demiştir.545[142]
Askalânî:
Sabit
değildir,
2/262; Hut, Esne't Metalib; s.322.
544[141]
1/436;
bkz. Hatib, Tarihu Bağdad; 2/191; Zehebî, Mizan;
İbn
Hacer,
LisanuhMizan;
2/267;
Sehavî,
Makasıd; s.381; Semhudî, Gammaz; s.126; İbnü'd-Deyba',
Temyiz; s.171; A-liyyü'1-Karî, Kübra; s.305; Achmî, Keşf;
2/266; Hut, EsneTMctalib;$.323.
545[142]
Bu hadisi Hafız İbn Hacer, LısanüTMizan'da
(2/267-268)
(Hasen
b,
Ahmed
el-Belhî)'nin
biyografisinde şöyle zikretmektedir; "Hasen b. Ahmed elBelhî; Fadl b. Musa'dan; o da Mır hammed b. Amr'dan; o
Ebû Seleme'den; o da Ebu Hureyre'den merfû olarak;
"Hastanın inlemesi teşbihtir", hadisini rivayet etmiştir.
Hatib. bu hadisi Tarih'iııde (2/191) Ebu Bekir b. Muzaffer'den; o Ebu Muhammed Ahmed b. Şeybe b. Hasen
ed-Dabbî'den; o Ebu Şuayb es-Sûsî'den; o da Hasen b.
360
Ahmed el-Belhî kanalıyla aynı şekilde rivayet etmiştir.
Hatib şöyle demiştir; Hadisin ricali -Belhî hariç- güvenilir
olarak tanınmış kimselerdir. Belhî ise meçhuldür."
Zikredilen sened, Hatib'in senedinden tahrif edilmiştir.
Hatib bu hadisi Tarihu Bağdad' da (2/191) Muhammed b.
Hasen b. Dabbe el-Bağdadî'nin biyografisinde şu şekilde
zikretmektedir; Bana Ebu Bekir Muhammed b. Muzaffer
b. Ali b. Mukri' ed'Dineverî haber verdi. Dedi ki; Bize Ebu
Ahmed Ubeydullah b. Muhammed b. Şenbe el-Kadı haber
verdi. Dedi ki: Bize Ebu Ca'fer Muhammed b. Hasen b.
Hüseyin b. Osman b. Habib b. Ziyad b. Dabbe el-Bağdadî
haber verdi. Dedi ki; Bize Salih b. Ziyad es'Sûsî Ebu
Şuayb haber verdi. Dedi ki; Bize Hüseyin b. Ahmed el-
Belhî; Fadi b. Musa es-S inanı'den; o Muhammed b.
Amr'dan, o Ebu Seleme'den o da Ebu Hureyre'-nin şöyle
dediğini nakletti; Allah Rasûlü (s.a.v) şöyle buyurdu;
"Hastanın inlemesi teşbih, bağırması tekbir, nefesi
sadaka, uykusu ibadet, bir taraftan diğer tarafa dönmesi
Allah yolunda cihaddır. Allah meleklerine; Kulum için
sağlığındaki yapığı şeylerin en güzelini yazın, der." Hasta
kimse kalkıp yürüdüğünde hiç günah işlememiş gibi
kalkar.
361
Hatib Bağdadî bundan sonra şöyle demiştir- "Ebu Şuayb
ve
o-nun
üstündekilerin
tanınmaktadırlar.
meçhuldür."
Ancak
hepsi
Belhî
güvenilir
müstesna.
olarak
Zira
o
Hadis, bir başka tarik ile Hz.Ali (r.a)'den gelmiştir Onun
senedinde (Belhî) yoktur. Ancak senedinde (Haris b.
Abdillah el-Hemedani el-AVer) bulunmakadır. Zehebî
Mizan' da (1/436) Haris el-A'ver tercemesmde şöyle
demiştir; Muhammed b. Ya-kub b. Abbad, Muhammed b.
Davud'dan, o İsmail'den, o İsrail'den, o Ebu İshak'dan, o
Haris'den, o da Hz. Ali (r. a)'den rivayet ediyor; Allah
Rasûlünü işittim. Şöyle buyuruyordu; "HasUnm inlemesi
teşbih, bağırması tekbir, nefesi sadaka, uykusu i' badet,
bir taraftan diğer tarafa dönmesi düşmanla çarpışmadır.
Onun için sağlığındaki yaptığı amellerin benzeri hasenat
yazılır. Hastanın üzerinde hiçbir günah kalmayarak
tertemiz kalkar. "Buharî bu hadisi ed-Duafâ kitabında
rivayet etmiştir. (Haris el-A'ver) hakkında çok söz
söylenmiş, kimileri güvenilir kabul ederken, kimileri onu
zayıf saymıştır. Belki de onun hakkında söylenen en güzel
söz, bu ilim dalının önderi Hafız Zehebî (rh.a)'nin şu
sözüdür; Haris'in hadisleri dört Sünen kitabında yer
362
almaktadır.
Nesaî,
hadis
ricali
hakkındaki
sert
değerlendirmelerine rağmen onu hüccet olarak kabul
etmiş,
onun
durumunu
güçlendirmiştir.
Hadis
alimlerinin büyük çoğunluğu, fıkıh bablarmda Haris'in
hadisini rivayet etmelerine rağmen, onun "zayıf olduğu
görüşündedirler.
Meselâ;
Şa'bî,
hem
onu
yalancı
saymakta, sonra da ondan rivayette bulunmaktadır.
Görünen odur ki; Haris, konuşmalarında ve hikâyelerinde yalan söylemiş, ama Hadisû Nebevî'de yalan
söylememiştir. Haris, ilim hazinelerinden biri idi.
Hafız İbn Hacer Tehzibü't-Tehzib' de (1/141) onun
hakkında; "Hz. Ali'nin talebesidir. Şa'bî onun itikadî
görüşünü
yalanlamıştır.
Rafızîlikle
suçlanmıştır.
Hadisinde zayıflık vardır", demiştir. (Ebu Gudde diyor
ki:) Dolayısıyla durumu bu şekilde olan kimsenin hadîsi
"uydurma" olamaz, ancak "zayıf hadis" olabilir. Hatta
böyleleri
için
"hadisinde
Doğrusunu Allah bilir.
zayıflık
vardır",
denilir.
Üstadımız Şeyh Abdülaziz b. Sıddık el'Gumarî'nin
(Haris)Ji güçlendirmek ve onu savunmak için yazdığı ve
el-Bahıs an Iîeli't-Ta'n fi'1-Haris adım verdiği faydalı bir
risale vardır. Bu risale, Kahire'de Şark Matbaasında
363
300. HADĠS: Müezzin'in; "Eşhedü enne
Muhammede'r-Rasûlullah"
sözünü
işittiğinde;
Ben de şehadet ederim ki, Muhammed O'nun
kulu ve Rasûlüdür. Rabb olarak Allah'ı, din olarak
İslâm'ı, Peygamber olarak Muhammed (s.a.v)'i
seçtim; diyerek
546[143]
ve şehadet parmaklarının
uçlarının içlerini öperek gözlere sürmek.
547[144]
tarihsiz olarak (tahminen 1370 yılından sonra) 44 sayfa
halinde basılmıştır. Bu kitapta şiddetli ve gayet sert dil
sürçmeleri bulunmaktadır.
546[143]
bkz. Sehavî, Makasıd; s.384; İbnü'd-Deyba',
Temyiz; s.171; Aliyyü'1-Karî, Kübra; s.306; Aclunî, Keşf;
2/269; Hut, Esne'î-Metalib; s.276; İbn Abıdin Reddü'lMuhtar; 1/267.
547[144]
Sehavî'nin el-Makasıdü'1-IJasene' deki (s.384)
sözünün devamı, müellif AliyyüTKarî'nin el'Mevzûâtü'lKübra 'da (s.306) naklettiği gibi, şöyledir; "Bunu Deylemî
Firdevs'de Hz. Ebu Bekr Sıddık hadisi olarak zikretmiştir;
Uz. Ebu Bekr Sıddık (r.a), müezzinin; (EşhedÜ enne
Muhammeder-rasûlul-lah) sözünü işittiğinde; İki şehadet
parmağının içlerini öper ve bunları gözlerine sürerdi. Zira
364
Sehavî'nin
dediğine
göre,
merfû
olarak
nakledilmesi sahih olamaz.548[145]
Peygamberimiz (s.a.v) buyurdu ki; "Kim benim halilimin
(yani Ebu Bekir Sıddık'm) yaptığı gibi yaparsa benim
şefaatim ona helâl olur, "Bu, sahih olamaz."
548[145]
Sehavî'nin {el-Makasıdül-Hasene; s.384 de) bu
hadis hakkındaki ifadesi, bir önceki dipnotta geçtiği gibi;
(merfû olarak nakledilmesi) ifadesi olmaksızın; sadece
"Sahih olamaz", şeklindedir. Bu ifade, Sehavî'nin bu
sözünü nakleden talebesi İbnü'd-Deyba'ın Temyizü't-
Tayyib mine'hHabis kitabında, müellif Aliyyü'l-Karî'nin
el-Mevzûâtü'1'Kübra kitabında ve Aclûnî'nin Keşfü'1-Hafa
kitabında (2/270) sadece "Sahih olamaz", şeklindedir.
Sonra müellif Aliyyü'l-Karî'nin; "Sehavî'nin dediğine
göre"
şeklindeki
ifadesi
ile
Sehavî'nin
sözü
zayıflatılmaktadır. Bunun delili yoktur. Zira Sehavî,
hadisin, uydurma olduğunu kesin bir ifade ile belirtmek
üzere; Sahih olamaz, demiştir. Kendisinden sonraki hadis
hafızları da bu görüşünü ikrar etmişlerdir. Dolayısıyla bu
zayıflatmanın anlamı yoktur.
Garib bir şeydir ki, müellif Aliyyü'1-Karî, el-Mevzûâtü'1-
Kübra' da Sehavî'nin; "Bu-sözü Şeyh Ahmed er-Raddâd,
365
Mûcibatü'r-Rahme kitabında senedindeki kopuklukla
beraber aralarında meçhul raviler bulunan bir senedle
Hızır
aleyhisselâm'dan
nakletmektedir.
Bu
konuda
rivayet edilen hiçbir şeyin kesinlikle merfû olarak
nakledilmesi sahih olamaz"; sözünü naklettikten sonra şu
yorumu yapmıştır; Bu sözün Hz. Ebubekir Sıddık'a
nisbeti sabit olduğu takdirde Aleyhisselam'm; "Benim
sünetime ve benden sonraki raşid halifelerin sünnetine
sarılın. hadisi sebebiyle bununla amel için yeterlidir.
MüeUifin bu yorumunun hatadan başka hiçbir anlamı
yoktur. Zira bu sözün Hz. Ebubekr'c isnadı sahih olamaz.
Sonra bu hadis, bir önceki dipnotta geçtiği gibi, merfû bir
hadistir. Müellif, yorumlarının çoğunda üzerine delil bina
edilemeyecek kadar uzak bir yorumla bile olsa not
düşmekten hoşlanmaktadır. Tahtavî'nin; MerakıT-Felah
üzerine yazdığı haşiyede (Ezan) babının sonunda bu
hadisi
Firdevs
kitabından
nakil
yaptıktan
sonra;
"Hızır'dan bu şekilde rivayet edilmiştir. Bu gibi hadislerle
Amellerin
Faziletleri
konusunda
amel
edilebilir,"
şeklindeki sözüne aldanma. Zira bu görüş, hadis
hafızlarının sözleriyle reddedilen bir görüştür. İbn Abidin
Reddü'l-Muhtar' da (1/267) bu hadisin batıl olduğunu
366
301. HADĠS: "Müşteriye yardım olunur."
549[146]
Bunun aslı yoktur. İbnü'd-Deyba'
şekilde zikretmiştir.551[148]
302.
HADĠS:
"Musibetler,
anahtarıdır. 552[149] Bilinme m ekte dir.
550[147]
bu
rızıkların
nakletmektedir. Hafız İbn Teymiyye Minhacü'sSünne
kitabında (3/17) "Firdevs kitabında maşallah uydurma
hadisler boldur", demiştir.
549[146]
bkz. İbnü'd-Deyba', Temyiz; s.170; Aliyyü'1-Karî,
Kübra; s.123; Aclunî, Keşf-1/166; Hut, Esne'l-Metaiib;
s.62.
550[147]
İbnü'd-Deyba', Temyizü't-Tayyib mine'l-Habis;
s.32 Hadis No; 170
551[148]
(301 nolu hadis, kitabın asıl nüshasında burada yer
almamaktadır.) Müellif, bu hadisi Elif harfiyle başlayan
uydurma hadisler arasında 32 nolu "Alıcıya yardım edin",
mana-sındaki (Eîynu'ş-Şârî) hadisinden sonra zikretmiş
ve
İbnü'd-Deyba'ın
yukarıdaki
sözünü
de
aynen
nakletmiştir. Bu hadis, (mim) harfiyle başladığı için
burada ikinci defa zikretmeyi uygun gördüm.
552[149]
bkz. Sehavî, Makasıd; s.387; İbnü'd-Deyba',
367
303. HADĠS: "AHah Rasûlü (s.a.v)'nün
Ebu Cehille güreşmesi.
554[151]
553[150]
Bu hükmü Halebî,
Bunun aslı yoktur.
555[152]
Şifa Haşiyesi'nde
Temyiz; s.172; Aliyyü'1-Karî, Kübra; s.306; Aclunî, Keşf;
2/275; Hut, EsneT Metalib; s.325.
553[150]
bkz. İbn Kayyim, Fürüsiyye; s.3,32; Aliyyü'1-Karî,
554[151]
Bu uyarıyı Hafız Burhaneddin Halebî'den Önce
Kübra; s.307; Aclunî, Keşf; 2/278.
Hafız Mizzî Tehzibül-Kemalkit&hın&s. yapmış, ondan da
talebesi İbn Kayyım el-Cevziyye (r.a) Fürüsiyye Kitabında
(s.3,32-33) naklet mistir. İbn Kayyim, bu iki yerde de
Peygamberimiz (s.av)'in Rukâne (r.a) ile Müslüman
olmadan önce güreşmesinin sabit olduğunu, bu olayı Ebu
Davud ve başkalarının rivayet ettiğini açıklamaktadır.
555[152]
Bu zat, Hafız Burhaneddin İbrahim b. Muhammed
Sıbtü Ibni'l'Acemî el-Halebî'dir. Haleb'de 841 yılında
vefat etmiş ve mahallemiz el-Cübeyle'de Ebu Zer
Camii'nde defnedilmiştir. Bu camiin kendisine nisbet
edildiği Ebu Zerr ise Hafız Bur-haneddin'in oğlu olan
Ahmed b. İbrahim ehHalebî'dir. (öl.884) Ebu Zerr elHalebî'nin hadis ve diğer ilimlerde eserleri vardır.
368
zikretmiştir.556[153]
304. HADĠS: "(Gusül yaparken) Ağza ve
burna üç defa su vermek, cünüp için farzdır."
557[154]
Uydurmadır.
305
giderir."
HADĠS:
558[155]
"Masıyetler
nimetleri
Sehavî: Bunu görmedim, demiştir.
Tamamlayamadığı Şifa Şerhi de bu eserlerden biridir.
556[153]
kendi
Burhaneddin Halebî'nin Şifa Haşiyesi, müellifin
yazıyla
yazılmış
tam
nüsha
olup
Haleb'de
Ahmediyye Kütüphanesinde bulunmaktadır. Bunu bana
üstadımız Allâme Muhad-dis Tarihçi Şeyh Muhammed
Ragıb et'Tabbah (r.a), kendisine müellif Aliyyü'l-Karî'nin
el-Mevzûâtü'î'Kübra kitabını 1362 yılı Ramazan ayında
Husrcviyye Medresesi -şimdi İslâmî İlimler Lisesi-nin
bahçesinde minarenin kapısı önünde okuduğum esnada
ifade etmişti.
557[154]
2/278.
558[155]
bkz. Aliyyü'1-Karî, Kübra; s.309; Aclunî, Keşf;
bkz. Sehavî, Makasıd; s.389; İbnü'd-Deyba',
Temyiz; s.173; Aliyyü'1-Karî, Kübra; s.309; Aclunî, Keşf;
2/279; Hut, Esne'h Metaiıb; s.325.
369
559[156]
İbnü'd-Deyba' bunun üzerine diyor ki: Yani
merfû olarak görmedim, demek istemektedir.
Yoksa bu ifade, selef âlimlerinin sözlerinde yer
almaktadır. Şair 560[157] diyor ki:
"Bir nimet içerisinde isen, bil değerini;
Gidermektedir masıyetler nimetleri. "561[158]
Derim ki: Bu mânâda Kur'ân'da âyetler de
vardır. Allah Teâlâ buyuruyor ki: "Bir toplum
kendisini değiştirmedikçe Allah o toplumun
durumunu değiştirmez.'562[159]
Allah
Teâlâ
buyuruyor
ki:
"Allah
bir
kasabayı örnek vermektedir ki, o kasaba önceden
559[156]
bkz. Sehavî, el-Makasıdü'I-Hasene; s.389,121
560[157]
Bu şairin ismi, Sehavî'nin ehMakasıdü'l-Hasene' de
561[158]
Aclûnî'nin Keşfü'hBa fa 'da (s. 279) belirttiği gibi,
(s,12l)'de belirttiği gibi Kadı Ebu'l-Hasen el-Kindî'dir.
Bu beyitten sonra şu beyit gelmektedir;
Devanı et, Allah'ı zikrederek bu yolda; Zira çok süratlidir
Allah azabında.
562[159]
Rad;ll
370
güven içerisinde huzurlu bir kasaba idi. Her
taraftan oraya bol bol rızık geliyordu. Fakat o
kasaba Allah in nimetlerine nankörlük etti. Allah
da işlemekte ısrar ettikleri kötülükler sebebiyle o
kasabaya açlık ve korku elbisesini tattırdı. '563[160]
Ayrıca Muhaddis, sadece lafzı dikkate
almaktadır.
Aksi
takdirde;
hadis
alimlerinin
"aslı
yoktur" veya "uydurmadır", diye zikrettikleri her
hadis
için
Kitab
destekleyen)
her
ve
Sünnette
hangi
bir
(kendisini
mananın
bulunmamasına pek az rastlanmaktadır.564[161]
306. HADĠS: "Mide dert yuvası, perhiz ise
563[160]
564[161]
Nahl; 112
Bu ifadede fazla mübalağa yapılmıştır. Zira
uydurma hadisler arasında uzaktarryakmdan ne aklın ne
de şeriatın çerçevesine girmeyecek belâ ve musibetler
vardır. Bu konunun genel ifadeler içerisine sokularak
zorlama yapılması ne kadar kötüdür!..
371
devanın başıdır."
sözüdür.566[163]
565[162]
Tabiblerden birinin
307. HADĠS: "Çocukların hocası, onların
aralarında adaletle davranmazsa kıyamet günü
565[162]
bkz. Sehavî, Makasıd; s.389; Semhudî, Gammaz; s.
128; İbnü'd-Deyba', Temyiz; s. 173; AliyyüTKarî, Kübra;
s.309; Aclunî, Keşf; 2/219; Hut, Esne'l-Metalib; s.325.
566[163]
Bu sözün sahibi, "Arap Tabibi" diye bilinen Haris
b. Kelede es-Sekafî et-Taifî'dir. Peygamberimiz (s.a.v)
sahabeden
hasta
olanlara
onun
ilaçlarıyla
tedavi
olmalarım tavsiye ederdi. Hafız Ibn Abdil-Berr îstiab
isimli kitabında bu tabibin oğlu (Haris b. Haris b. Kelede)
biyografisinde şöyle demiştir; Haris b. Kelede, İslâm'ın ilk
günlerinde Ölmüştür. Müslüman olduğuna dair ifadeler
sahih olamaz. Rivayet edildiğine göre; Peygamberimiz
(s.a.v) Sa'd b. Ebî Vakkas'a Tabip Haris'e gitmesini,
başına gelen bir hastalık sebebiyle onun teşhis koymasını
tavsiye etmiştir. Bu da tıb konusunda alanında ehil olma
şartıyla ehl-i küfürle istişare etmenin caiz olduğuna
delildir.
372
ismi zâlimlerle beraber yazılır."
sözüdür.568[165]
308.
HADĠS:
567[164]
"Gıybet
edenle
dinleyen kişi, günahta ortaktırlar."
lafızla aslı bilinmemektedir.570[167]
Mekhûl'ün
bunu
569[166]
Bu
309. HADÎS: "Satın almayacağı halde
fiyatı artıran kişi, lanetlenmiştir."
567[164]
2/280.
571[168]
Sehavî:
bkz. Aliyyü'1-Karî, Kübra; s.310; Aclunî, Keşi;
568[165]
Mekhûl'ün biyografisi (Kha) harfinde 118 no.ru
569[166]
bkz. Sehavî, Makasıd; s.389; İbnü'd-Deyba',
hadis dipnotunda geçmiştir.
Temyiz; s. 174; Aliyyü'1-Karî, Kübra; s.311; Aclunî, Keşf;
2/280; Hut, Esne'l-Metalib; s.325.
570[167]
Ibn Ömer (r.a)'in şöyle bir hadisi rivayet
edilmektedir; "Allah Rasûlü (s.a.v) gıybetten ve gıybeti
dinlemekten nehy etmiştir." Heysemî'nin Mecmau'zZevaid' de (8/91) belirttiği gibi; bu İbn Ömer hadisini
Taberanî, Kebir ve Evsaf da. zayıf bir senedle rivayet
etmiştir.
571[168]
bkz. Sehavî, MaJczsıd; s.290; İbnü'd-Deyba',
373
Bunu
merfû
demiştir.572[169]
hadis
olarak
bilmiyorum,
310. HADĠS: "Razı olması istendiği halde
razı olmayan kimse, o şeytandır."
573[170]
İmam
Temyiz; s.174; Aliyyü'1-Karî, Kübra; s.312; Aclunî, Keşf;
2/283; Hut, Esne'i572[169]
Sehavî, el-Makasıdü'1-Hascne; s.390. Müslim'in
Sahihinde
(Nikâh
52;
Nevevî
Şerhi;
9/198)
Ebu
Hureyre'den rivayet ettiği; Peygamberimiz (s.a.v)'in;
"Ahş-verişte birbirinizi kızıştırmayın..." şeklindeki hadisi
buna ihtiyaç bırakmamaktadır. Tena-cüş (Ahş-verişte
kızıştırma); Kişinin; satın alma arzusu olmadığı halde
başkasını hile ile satın almaya zorlama ya da artan fiyatla
satıcıya menfaaat sağlama amacıyla eşyanın fiyatını
artırması anlamındaki "Neceş" kökünden gelmektedir.
Yine bu konuda Tirmizî'nm Sünen' inde (Birr 27; Tuhfe;
8/123) Hz. Ebubekir Sıddık (r.a)'dan rivayet ettiği
Peygamberimiz (s.a.v)' in; "Mü'mine zarar veren ya da
hile
yapan
mel'undur",
bırakmamaktadır.
573[170]
hadisi
buna
İhtiyaç
bkz. Sehavî, Makasıd; s.402; İbnü'd-Deyba',
374
Şafiî'nin sözüdür. Bu sözün devamı: "Kızması
istendiği halde kızmayan kim -se, merkeptir",
şeklindedir.574[171]
311. HADĠS: "İki günü birbirine eşit olan
aldanmıştır. Bugünü dününden daha kötü olan
kimse, lanetlenmiştir."
Abdülaziz
b.
Ebî
575[172]
Ravvad'-m
Bu söz, sadece
576[173]
rüyada
Temyiz; s.179; AliyyüTKarî, Kübra; s.320; Aclunî, Keşf;
2/304; Hut, EsneT Metalib; s.281.
574[171]
575[172]
Sehavî, el-MakasıdüTHasene; s.402
bkz. Hatib Bağdadî IktizauTIlmi'1-Amcl; s.112;
Sehavî, Makasıd; s.402; Semhudî, Gammaz; s.140;
İbnü'd-Deyba', Temyiz; s.179; AliyyüTKarî, Kübra; s.316;
Aclunî, Keşf; 2/305.
576[173]
Abdülaziz
rivayetinde
b.
Ebî
bulunmuş,
Ravvad
kendisinden
el-Mekkî;
hadis
Hadis
rivayet
edilmiştir. Hadisini Buharı eJ-Edebü'1-Müfred'de, Ebu
Davud, Tirmizî ve İbn Mace Sünen' lerinde tahric
etmişlerdir. Hafız İbn Hacer Tehzibü't'
îerinde tahric etmişlerdir. Hafız İbn Hacer Tehzibü'tTehzib'de (6/338-339) onun hakkında şöyle demiştir;
375
duyduğu hadis olarak bilinmektedir. Abdülaziz b.
Ebî Ravvad: Bunu bana Allah Rasûlü (s.a.v)
rüyada tavsiye etmişti, demiştir. Bu sözün devamı
da
vardır.
577[174]
Bunu
Beyhakî
rivayet
"Salih ve ibadet ehli biri olup vera' ve salah ve nafile
ibadetle
tanınmıştı.
Talebesi
İbnüTMübarek;
"Konuşurken gözyaşları yanağının üzerine akıyordu",
demiştir. Mekke'de 159 yılında vefat etmiştir. Allah
rahmet eylesin."
İslâm âlimleri arasında kabul edilen kesin esaslardan
biri; rüya gören kim olursa olsun, Peygamberimiz (s.a.v)'i
rüyada görmek suretiyle herhangi bir şer'î hükmün sabit
olmayacağı hususudur. Her hangi bir hadisin rüya
yoluyla sabit olamayacağı ise öncelikle kabul edilmiş
esaslardan biridir.
577[174]
Müellif AliyyüTKarî, ekMevzûâtüTKühra1 da şöyle
demiştir; "Hadisin sonuna ilâve edilen metin şudur; "Kim
bir ziyade içinde olmazsa o eksiklik içindedir."Bunu Hatib
Bağdadî
Tktizaul-IImi'1-Amel
adlı
eserinde
(s.112)
senediyle şu şekil-de rivayet etmiştir: Bize İbn Rızk
Muhammed b. Ahmed haber verdi. Dedi ki; Bize Osman
376
etmiştir.578[175]
b. Ahmed haber verdi. Dedi ki; Bize Muhammed b.
Ahmed b. Bera anlattı. Dedi ki; Bize Davud b. Ruşeyd
anlattı. Dedi ki; Bize Velid b. Salih bir adamdan şunu
nakletti; Hz. Peygamber (s.a.v)'i rüyada gördüm. Bana
dedi ki; "iki günü birbirine eşit olan aldanmıştır. Bugünü
dününden daha kötü olan kimse, lanetlenmiştir. Nefsin
deki eksikliği bilmeyen kimse, giderek daha da noksan
olacaktır. Giderek daha noksan olan kimse için ölüm
daha hayırlıdır."
578[175]
Müellif AliyyüTKarî'nin el-Mevzu a tü'l-Kübra
kitabında; "Bunu Beyhakî rivayet etmiştir" denilmiştir.
Sehavî, İbnü'd-Deyba' ve Aclûnî gibi meşhur uydurma
hadisler konusunda eser yazanlar arasında bu hadisi
nakledip de bu haberi ve rüyayı zikrettikleri halde
Beyhakî'yi zikreden birini görmedim. Korkarım ki ya
burada tahrif yapılmıştır, ya da henüz, ulaşamadığım bir
düşüklük vardır. Doğrusunu bilen Allah'dır. Sehavî
ekMakasıdü'l-Hasene' Ae (s.402) bu başhk altında şöyle
demiştir; "İki günü birbirine eşit olan aldanmıştır.
Bugünü dükünden daha kötü olan kimse, lanetlenmiştir.
Nefsine!eki eksik-uğı bilmeyen kimse, giderek daha da
377
(Ebu Gudde diyor ki: Bu hadisi Deylemî,
merfû hadis olarak rivayet etmiştir. Deylemî'nin
senedi zayıftır. Deylemî'nin bu rivayeti, müellifin;
Bu söz, sadece Abdü-laziz b. Ebî Ravvad'ın rüyada
duyduğu hadis olarak bilinmektedir, ifadesini
geçersiz kılmaktadır.)579[176]
noksan olacaktır. Giderek "aha noksan olan kimse için
ölüm daha hayırlıdır, Cennete özm duyan hayırlara koşar.
Cehennem'den korkan nefsî arzulardan uzak kalır. Ölümü
gözetleyen kimseye dünya lezzetleri basit gelir. Dünya
sevgisinden uzak duran kimseye musibetler basit gelir."
Bu hadisi Deylemî, Muhammed b. Sûka kanalıyla Haris
(bin Abdillah el-Hemedâni el-AVer) den; o da Hz. Ali'den
bu lafızla merfû olarak rivayet etmiştir. Deylemî'nin
senedi zayıftır." Deylemî'nin bu rivayeti, müellifin; Bu
söz, sadece Abdüla/.iz b. Ebî Ravvad'ın rüyada duyduğu
hadis olarak bilinmektedir, ifadesini geçersiz kılmaktadır.
Doğrusunu bilen Allah'dır, (Dolayısıyla hadis uydurma
değil, zayıftır. Çev)
579[176]
Bu bilgi notu, önceki dipnotun sonunda yer
almaktadır. O-nemine binaen ve dikkat çekme amacıyla
378
312. HADĠS: "Cünüplükten helâl yolla
yıkanan kimseye, Allah Teâlâ ona beyaz inciden
yüz köşk verir. Allah ona dökülen her damla suya
karşılık bin şehid sevabı verir."
bunu Dinar uydurmuştur.581[178]
580[177]
Batıldır,
313. HADĠS: "Muharrem ayının onuncu
(Âşûra) günü Ismid
582[179]
ile kirpiklerine sürme
çeken kimse, asla göz ağrısı 583[180] çekmez." 584[181]
bu notun kitabın metni içinde parantez arasında yer
almasını uygun gördüm. (Çev.)
580[177]
bkz. Zehebî Mizan; 2/30; Aliyyü'1-Karî, Kübra;
581[178]
Dinar Ebu Mikyes el-Habeşî; Zehebİ Mizanü'l-
s.317; Ac-lunî, Keşf; 2/300.
İ'tidal' de (2/30) biyografisini vermiş ve onun hakkında;
"Bu, yalancılıkla suçlanan değersiz biridir. 240 h. yılında
Enes b. Mâlik'den çirkin bir rivayet nakletmiştir",
demiştir. Zehebî, daha sonra onun belâlı hadislerinden
bir kısmını zikretmiştir. Bu uydurma hadisler arasında
yukarıda geçen hadis de benzer lafızla yer almaktadır.
582[179]
583[180]
Ismid; Bir sürme çeşididir.
Bir lafızda; (aynâhu/iki gözü) denilmiştir.
379
Uydurmadır. Bunu Hz. Hüseyn (r.a)'in katilleri
uydurmuştur.
314. HADĠS: "Allah, bid'atçiyi azarlayan
kimsenin kalbini güven ve imanla doldurur."
585[182]
Uydurmadır.
315. HADĠS: "İki değerli azasını (yani
gözlerini) seven kimse, ikindiden sonra yazı
yazmasın." 586[183] Bunun aslı yoktur.
316. HADĠS: "Seni bir şey karşılığında
seven kimse, bu (menfaat) sona erince seni
584[181]
bkz. İbnü'l-Cevzî, Mevzuat; 2/203; Zeylaî, Nasbü'r-
Raye; 2/455; Sehavî, Makasıd; s.403; Semhudî, Gammaz;
s.123; Ibnü'd-Deyba', Temyiz; 8.180; Münavi, Feyzu'î-
Kadir; 6/82; İbn Arrak, Tenzih; 2/157; Aliyyü'1-Karî,
Kübra; s.320; Aclvmî, Keşf; 2/306; Hut, Esne'i-Metalib;
s.283.
585[182]
2/308.
586[183]
bkz. Aliyyü'1-Karî, Kübra; s.321; Aclunî, Keşf;
bkz. Aliyyü'1-Karî, Kübra; s.313; Aclunî, Keşf;
2/290.
380
usandırır." 587[184] Hadis değildir.
317. HADĠS: "Haksız yere bir âlimi zillete
düşüren kimseyi, Allah kıyamet günü bütün
yaratılmışların huzurunda zelil kılar."
588[185]
Sem'an b. Mehdî'nin uydurma nüshasmdandır.
ZeyJ'de böyledir.589[186]
587[184]
bkz. Sehavî, Makasıd; s.395; İbnü'd-Deyba',
Temyiz; s.176; Aliyyü'l-'Karî, Kübra; s.314; Aclunî, Keşf;
2/292; Hut, £fe/2e7-MetaJib; s.280.
588[185]
bkz. Süyûtî, Zeylü'tMevzûât; s.41; Aliyyü'1-Karî,
589[186]
Süyûtî, ZcylüTMevzûât; s.41 Süyûti burada şöyle
Kübra; s.314; Aclunî, üTeg^ 2/287.
diyor; "Zehebî, Mizan'û& (2/234); "Enes'den rivayet eden
Sem'an b. Meh" dî; Neredeyse hiç tanınmamaktadır. Ona
-uydurma- bir nüsha yamanmıştır, Bu nüshayı gördüm.
Allah onu uyduranı rezil eylesin", demiştir. İbn Hacer ise
Lisan'da (3/114); "Bu nüshayı Mu' hammed b. Mukatil
erRazî, Cafer b. Harun el-Vasitî'den, o da Sem'an'dan
rivayet etmektedir, bu nüshadaki hadisleri zikretmiş ve
bu nüshada üçyüzden fazla hadis yer almaktadır. Bu
hadislerin metinlerinin çoğu uydurmadır", demiştir. İbn
381
318. HADĠS: "Allah'ın Kendisine herhangi
bir tahsil görmeden ilim vermesini, herhangi bir
önder olmaksrzın hidayet vermesini isteyen
kimse; dünya sevgisinden uzaklaşsın."
Muhtasar'
da
bulunamamıştır.
belirtildiği
gibi;
Bunun
590[187]
aslı
319. HADĠS: "Birinin İslâm'a girmesine
vesile olan kimseye Cennet vacip olur."
591[188]
320. HADĠS: "Balık yiyen kimse,
592[189]
Saganî: Uydurmadır, demiştir.
Hacer
ve
Süyûtî,
zikretmişlerdir.
590[187]
2/287.
591[188]
bu
hadislerden
bir
kısmını
bkz. Aliyyü'1-Karî, Kübra; s.313; Aclunî, Keşf;
bkz. Aliyyü'1-Karî, Kübra; s.315; Aclunî, Keşf;
2/295.
592[189]
Bir
rivayette;
(Men
esmeke
fel-yentehıl)
denilmiştir. Bu sözü Ebu'HVIehasin el-Kavukçî "eîLü'Iüü'î-Marsû
fi-mâ
İâ
asîe
lehu
ev
hraslihi
mevzu"'(s.75) kitabında zikretmiştir. Bu sözün nıanası
382
ardından hurma yesin."
batıldır, demiştir.594[191]
593[190]
Askalânî: Bu
316. HADÎS: "Seni bir şey karşılığında
seven kimse, bu (menfaat) sona erince seni
usandırır." 595[192] Hadis değildir.
şudur; Kim balık yerse ardından hurma yiyerek onunla
ağzını
tatlandırsın,
kitaplarında
maddesinden
yer
"balık
demektir.
(Esmeke)
almamaktadır.
yedi"
Hatta
anlamında
fiili
bir
lügat
(S-M-K)
fiil
de
bulunmamaktadır. Bu hadisi uyduran sadece hadis
uydurmakla
kalmamış,
bir
de
yeni
bir
kelime
uydurmuştur. Hadis, İbnü'd-Iieyb&m'Temyizü'û-Tayyib
mineT Habîs" kitabında (Men emseke fehyütmir) lafzıyla
yer almaktadır ki, bu bir tahriftir.
593[190]
bkz. Sehavî, Makasıd; s.397; İbnü'd-Deyba',
Temyiz; s.177; Aliyyü'1-Karî, Kübra; s.315; Aclunî, Keşf;
2/295; Hut, EsneT Metalib; s.281.
594[191]
595[192]
Sehavî, el-Makasıdü'1-Hasene; s.397
bkz. Sehavî, Makasıd; s.395; İbnü'd-Deyba',
Temyiz; s.176; Aliyyü:PKarî, Kübra; s.314; Aclunî, Keşi;
2/292; Hut, £kne7-Metahb; s.280.
383
317. HADĠS: "Haksız yere bir âlimi zillete
düşüren kimseyi, Allah kıyamet günü bütün
yaratılmışların huzurunda zelîl kılar."
596[193]
Sem'an b. Mehdi'nin uydurma nüshasmdandır.
ZeyF&e böyledir.597[194]
318. HADĠS: "Allah'ın kendisine herhangi
bir tahsil görmeden ilim vermesini, herhangi bir
596[193]
bkz. Sü>Tİtî, Zeylü'hMevzûât; s.41; Aliyyü'1-Karî,
597[194]
Süyûtî, Zeylü'bMevzûât; s.41 Süyûti burada şöyle
Kübra; s.314; Aclunî, iTe^- 2/287.
diyor; "Zehebî, Mizan''da (2/234); "Enes'den rivayet eden
Sem'an b. Mehdi; Neredeyse hiç tanınmamaktadır. Ona uydurma- bir nüsha yamanmıştır. Bu nüshayı gördüm.
Allah onu uyduranı rezil eylesin", demiştir. İbn Hacer ise
Lisan'da. (3/114); "Bu nüshayı Mu-hammed b. Mukatil
erRazî, Cafer b. Harun el-Vasitî'den, o da Sem'an'dan
rivayet etmektedir, bu nüshadaki hadisleri zikretmiş ve
bu nüshada üçyüzden fazla hadis yer almaktadır. Bu
hadislerin metinlerinin çoğu uydurmadır", demiştir. İbn
Hacer
ve
Süyûti,
zikretmişlerdir.
bu
hadislerden
384
bir
kısmını
önder olmaksrzın hidayet vermesini isteyen
kimse; dünya sevgisinden uzaklaşsm."
Muhtasar'
da
bulunamamıştır.
belirtildiği
gibi;
Bunun
598[195]
aslı
319. HADĠS: "Birinin İslâm'a girmesine
vesile olan kimseye Cennet vacip olur."
599[196]
320. HADĠS: "Balık yiyen kimse,
600[197]
Saganî: Uydurmadır, demiştir.
598[195]
2/287.
599[196]
bkz. Aliyyü'1-Karî, Kübra; s.313; Aclunî, Keşf;
bkz. Aliyyü'1-Karî, Kübra; s.315; Aclunî, Keşf;
2/295.
600[197]
Bir
rivayette;
(Men
esmeke
fel-yentehıl)
denilmiştir. Bu sözü Ebu'l-Mehasin el-Kavukçî "eî-
Lü'îüü'1-Marsû fî-mâ lâ asle lehu ov bi-asîihi mevzu"
(s,75) kitabında zikretmiştir. Bu sözün manası şudur;
Kim balık yerse ardından hurma yiyerek onunla ağzını
tatlandırsın, demektir. (Esmeke) fiili lügat kitaplarında
yer almamaktadır. Hatta (S-M-K) maddesinden "balık
yedi" anlamında bir fiil de bulunmamaktadır. Bu hadisi
uyduran sadece hadis uydurmakla kalmamış, bir de yeni
385
ardından hurma yesin."
batıldır, demiştir.602[199]
601[198]
Askalânî: Bu
321. HADĠS: "Namazı terk eden kişiye bir
lokma ile yardımcı olan kimse, sanki bütün
Peygamberleri
Raten'in
bir
öldürmüş
uydurmasıdır.
kelime
gibi
olur."
603[200]
604[201]
Zeyl'de
Hadis,
İhnvC&-
uydurmuştur.
J)eyhd?rn.liTemyızü't'Tayyib mineT Habîs" kitabında
(Men emseke fel-yütmir) lafzıyla yer almaktadır ki, bu bir
tahriftir.
601[198]
bkz. Sehavî, Makasıd; s.397; İbnü'd-Deyba',
Temyiz; s.177; Aliyyü'1-Karî, Kübra; s.315; Aclunî, Keşf;
2/295; Hut, Esne'l-Metalib; s.281.
602[199]
Sehavî, el-Makasıdü'1-Hascnc; s.397
603[200]
bkz. AliyyüTKarî, Kübra; s.317.
604[201]
Burada (Raten) "Tc" harfiyledir. Bir rivayette "Ta"
ile (Ratan) denilmiştir. İsmi; Raten b. Sâhûk b.
Cekenderik ya da Raten b. Kirbal el-Hindî el-Bitrendî'dir.
İslâm
Tarihçisi
Hafız
Şemseddin
Zehebî
(rh.a)
Mızanü'lTtidal kitabında (2/45) şöyle demektedir; "Raten
el-Hindî; Raten kimdir bilir misiniz? Hicrî 600 yılından
386
sonra ortaya çıkan, sahabî olduğunu iddia eden hiç
şüphesiz yalancı deccal bir şeyhtir. Sahabe yalan
söylemez. Bu adam Allah ve Rasûlüne karşı cür'ette
bulunmuştur. Ben bunun durumu hakkında bir hadis
cüz'ü yazdım. Bir rivayete göre 632 yılında, bir rivayette
ise daha sonra vefat etti, denilmiştir. Kendisi yalancı
olmakla beraber ayrıca onun adına yalan ve imkânsız
haberlerin en çirkinlerinden hadisler uydurulmuştur."
(Ebu Gudde ) diyor ki'- Zehebî bu hadis cüz'üne "Kesru
Veseni Raten" (Raten Putunun Yıkılması) adını vermiştir.
Hafız Ibn-Hacer İsabe kitabında (Râ) harfinde kitaplarda
hata ve yanılgı eseri sahabî olarak zikredilen kimselere
tahsis ettiği dördüncü kısımda Raten'den uzun nakillerde
bulunmuştur. Burada Raten'in durumu hakkında geniş
açıklamalarda bulunmuş, Lısanü'1'Mizarida (2/450,452)
da Raten'in biyografisinde Raten'den nakiller yapmıştır.
Zehebî
onun
Peygamberimiz
hakkında
(s.a.v)'den
şöyle
rivayet
diyor;
ettiği
"Raten'in
bir
hadis
nüshasına vâkıf oldum, içerisinde yaklaşık üç yüzden
fazla hadis vardı. İbn Hacer diyor ki; Zehebî'nin işaret
ettiği hadis cüz'üne ben de vâkıf oldum. İçinde onun
dediği gibi üçyüzden fazla hadis vardı. Murtaza ez-Zebîdî
387
Tacü'1-Arûs' da Raten hakkında şöyle diyor; Raten'in
rivayet ettiği hadisler Rateniyyât adı verilen bir defterde
toplanmıştır. Ben buna vakıf oldum."
Zehebî'nin
Hadis
Cüz'ifnds
zikrettiği
Raten'in
hadislerinden biri; "Hendek kazarken Allah Rasûlü ile
birlikte bulunduğunu anlattığı hadistir." Bir diğeri şudur;
"Hz. Ali'nin Fatıma ile zifafa girdiği o gece ben bir grup
sahabe
ile
beraberdim.
Şarkı
söyleyenler
vardı.
Kalplerimiz âdeta uçuyordu. Ertesi gün Allah Rasûlü bize
geceyi nasıl geçirdiğimizi sordu. Biz de anlattık. Bunu
yadırgamadı, bize dua etti ve şöyle buyurdu; "Sert hayata
alışın. Yaya yürüyün. Allah'ı açıktan güresiniz." Raten'in
hadis diye naklettiği bir diğer sözü; "Batınî amellerden bir
zerresi, büyük dağlar gibi zahirî amellerden daha
hayırlıdır", sözüdür.
Hafız Zehebî bu ve benzeri bâtıl haberleri naklettikten
sonra şöyle demiştir; "Zannediyorum ki bu hurafeler câhil
Musa b. Mücellî'nin uydurmasıdır. Ya da bunları Raten'i
icad eden kişi uydurmuş olabilir. Beklide Raten, hiç
dünyaya gelmemiş bir kişidir. Onun gerçekten var
olduğunu ve altı yüz yılından sonra ortaya çıktığını
doğruladığımız takdirde; bu kişi ya çok uzun bir ömür
388
yaşadığını ve sahabî olduğunu iddia eden, bu belâlı
uydurma hadisleri uyduran ve insan şeklinde görünen bir
şeytandır. Ya da Hz. Peygamber (s.a.v)'e yalan isnad
ederek kendisine Cehennem'de bir ev kuran sapık bir
şeyhtir." Hafız Ibn Hacer Isabe'&ç Raten'in biyografisinin
sonunda diyor ki; "Arap dili üstadı üstadımız Mecdüddin
eş-Şirazî
-yani
Kamus
sahibi
Firûzâbadî-
Yemen
diyarında Baş Kadı iken Ye-men'in Zebîd şehrinde
görüştüğümüzde onun Zehebî'nin Raten'in varlığını
yadırgamasını yadırgadığını gördüm. Bana Hindistan
diyarına gittiğinde Raten'in kasabasına gittiğini, orada
babalarından ve dedelerinden Raten kıssasını anlatan ve
onun varlığını kabul eden sayılamayacak kadar pek çok
insanla karşılaştığını anlattı. Ben de; Zehebî onun var
olmadığı konusunda kesin bir i-fade kullanmamış, sadece
tereddüt
etmiştir.
görülmelidir", dedim.
Zehebî,
bu
konuda
mazur
(Ebu Gudde) diyor ki: Ben de derim ki; Firûzâbadî Kamus
kitabında buna işaret etmekte ve şöyle demektedir;
"Raten
b.
Kirbal
el-Bitrendî;
Sahabî
değildir.
O
Hindistan'da altı yüz yılından sonra ortaya çıkıp sahabî
olduğunu iddia eden ve bu iddiası -pek çok kimse
389
böyledir.605[202]
tarafından- doğrulanan bir yalancıdır. Bazı —uydurma—
hadisler rivayet etmiş olup biz bunları onun talebelerinin
talebelerinden işittik."
Hafız İbn Hacer daha sonra şöyle demiştir; Raten uzun
bir hayat yaşamış olup birtakım iddialarda bulunmuştur.
Bu iddialarını sürdürmüş, nihayet meşhur olmuştur. Eğer
doğru sözlü olsaydı ikinci, üçüncü, dördüncü veya beşinci
asırda tanınırdı. Fakat ondan altıncı asrın sonlarında ve
yedinci asrın başlarında vefatına yakın bazı rivayetler
nakledilmiştir. En doğrusunu bilen Allah'd'ır."
Raten'in
hadislerinden
seçmeler;
"eî-Erbaûn
el-
Müntehbat min Müntehabâtı'r-Rateniyyat" ismiyle, elEvâilü'sSünbüliyye ve Bugyetu EhlıhEser iîmeni'ttüfika
lehti ve îi-ebîhi Suhbetu Ehli'lSeşer kitabıyla birlikte
Mısır'da Muhammed AH Subayh Matbaasında 1326 ve
1347 yılında iki defa basılmıştır. Bu kitapta belâlı
rivayetler ve büyük ayıplar bulunmaktadır. Yardım
istenilecek olan sadece Allah'dır!.
605[202]
Süyûtî, ZeyîüTMevzûât; s.81. Zehebî, bu rivayeti
"Kesrıı Vesehi Raten" (Raten Putunu Kırma) isimli hadis
cüz'ünde nakletmiş, Süyûtî de Zeyl' de (s.81-85) Hafız İbn
390
322. HADĠS: "Kameti tek tek okuyan
kimse bizden değildir."
de böyledir.
uzunca
607[204]
Cabir
Uydurmadır.608[205]
606[203]
Uydurmadır. Leâlî'
Müezzinin sevabı hakkındaki
hadisi
de
böyledir.
Hacer'in el-Isabe ve Lisanü'l-Mizan kitaplarında konuyla
ilgili olarak Ze-hebî'den ve başkalarından, naklettiği
hususları özetlemiştir.
606[203]
s.317.
607[204]
608[205]
bkz. Süyûtî, Leâlî; 2/14; Aliyyü'1-Karî, Kübra;
Süyûtî, el-LeâlîTMasnûa; 2/14
Süyûtî Leâlî'Ab (2/12-13) bu şekilde hükmetmiştir.
Burada hakkında hüküm verilen hadisin iyi bilinmesi için
hadisin başından birkaç cümle nakledelim; "Müezzinler
ve ihramlılar ka~ birlerinden çıkarken müzezzin ezan
okuyarak, ihramlı da telbiye getirerek çıkarlar. Müezzin,
sesinin vardığı yere kadar affolunur. Onun sesini duyan
taş, ağaç, toprak, kuru—yaş her şey ona şâhid olur.
Onunla beraber o mescide namaz kılan insan sayısınca
onların hasenelerinin bir misliyle hasene yazılır..." Bu
gibi batıl ifadeler bir sayfaya yakın devam etmektedir.
391
323. HADĠS: "Din kardeşini memnun
etmek için onun yemeğini yiyen kimseye, bu
yemek zarar vermez."
609[206]
Ebu Süleyman ed-
Dârânî'nin sözlerindendir.610[207]
324. HADĠS: "Günahları affedilmiş biriyle
beraber
yemek
affolunur."
609[206]
611[208]
yiyen
kimsenin
günahları
Yalandır, uydurmadır, aslı
bkz. Sehavî, Makasıd; s.399; İbnü'd-Deyba',
Temyiz; s.178; Aliyyü'1-Karî, Kübra; s.318; Aclunî, Koşf;
2/300; Hut, EsncT Metalib; s.284.
610[207]
Bu zat örnek şahsiyetlerden zahid Ebıı Süleyman
Abdur-rahman b. Ahmed b. Atıyye ed-Dâranî'dir. Şam'ın
çevre kasabalarından Dârayya'lıdır. Irak ehlinden Rabi' b.
Sabih'den ve başkalarından hadis rivayetinde bulundu.
Kendisinden Ahmed ibnü'l'Havârî, Kasım el-Cûî ve
başkaları hadis rivayet etti. Zühd ve salah konusunda
eşsiz biriydi. Daranî'nin tasavvuf ve vaaz konularında
değerli
ifadeleri
bulunmaktadır.
etmiştir. Allah rahmet eylesin.
611[208]
205
yılında
vefat
bkz. Sehavî, Makasıd; s.401; Semhudî, Gammaz;
s.139; İbnü'd-Deyba', Temyiz; s.178; Aliyyü'1-Karî. Kübra;
392
yoktur.
325. HADĠS: "Kimin mazereti ortaya
çıkarsa, ona sadaka vermesi vacip olur."
Sehavî: Bunun aslı yoktur, demiştir.613[210]
612[209]
326. HADĠS: "Bir kadınla malı için
evlenen kimseye, Allah o kadının malını ve
güzelliğim haram kılar.
614[211]
Zerkeşî: (Hadis
olarak) bilinmemektedir, demiştir.
327. HADĠS: "Normal kıyafetinden başka
bir kıyafete bürünen kimsenin kanını dökmek
hederdir (cezayı
s.319; Aclunî, Keşf; 2/301; Hut, Esne'tMetalib; s.284.
612[209]
bkz. Sehavî, Makasıd; s.404; İbnü'd-Deyba',
Temyiz; s.180; Aliyyü'1-Karî, Kübra; s.322; Aclunî, Keşf;
2/309; Hut. EsneT Metalib; s.286.
613[210]
614[211]
Sehavî, el-Makasıdü'1-Hasene; s.404
bkz. Sehavî, Makasıd; s.406; İbnü'd-Deyba',
Temyiz; s.181; Aliyyü'1-Karî, Kübra; s.325; Aclunî, Keşf;
2/312; Hut, EsneT Metalib; s.288.
393
gerektirmez). 615[212] "Bunun güvenilecek aslı
yoktur."
Bu
konuda
616[213]
Peygamberimiz
(s.a.v)'den rivayet edilen Cin hikâyelerinden
hiçbir şey sabit olmamıştır.
328. HADĠS: "Mescidde dünya kelâmı
konuşan kimsenin, Allah krrk yıl amellerini boşa
çıkarır."
617[214]
demiştir.618[215]
Saganî:
Uydurmadır,
329. HADĠS: "Bir âlimle oturan kimse,
615[212]
bkz. Sehavî, Makasıd; s.407; İbnü'd-Deyba',
Temyiz; s.181; AlıyyüTKarî, Kübra; s.325; Aclunî, ifa^
2/313; Hut, £fe7
616[213]
Yani kendi kıyafetinden başka bir kıyafete bürünen
kim" senin kanının heder sayılması hakkında hiçbir hadis
sabit değildir.
617[214]
bkz. Saganî, Mevzuat, s.5; Semhudî, Gammaz; s.
129; AliyyüTKarî, Kübra; s.325; Aclunî, Keşf; 2/310;
Şevkânî, Fevaıd; s.24.
618[215]
Bu hüküm doğrudur. 109 no.lu "Mescidde
konuşma, hay vanm otu yediği gibi, haseneleri yiyip
bitirir", hadisinin (263 nolu) dipnotuna bakınız.
394
sanki bir Peygamberle oturmuş gibi olur."
Sehavî:
Bunu
demiştir.620[217]
merfû
olarak
619[216]
bilmiyorum,
330. HADĠS: "Bir şey hakkında bilgisi
olmayan, ona düşman olur." 621[218] Hadis değildir.
619[216]
bkz. Sehavî, Makasıd; s.308; İbnü'd-Deyba',
Temyiz; s.182; Aliyyü'1-Karî, Kübra; s.326; Aclunî, Keşf;
2/318; Hut, EsneT Metalib; s.289.
620[217]
Hatib Bağdadînin Şeref AshabiTHadis kitabındaki
(s.46) gayet hoş rivayetlerinden biri şudur; Fıkıh âlimi
Ahmed b. Mu-hammed b. Gahb kıraat yoluyla ibrahim b.
Muhammed
b.
Yahya
el-Müzekkî'nin
şu
sözünü
naklediyor: Muhammed b. İshak b. Huzeyme'nin şöyle
söylediğini işittim; Yunus b. Abdi'1-A'lâ anlatıyor; İmam
Şafiî şöyle diyordu; "Hadis ashabından birini gördüğümde, sanki Hz. Peygamber (s.av.)'i hayatta görür gibi
oluyorum."
Sehl
b.
Abdillah
et-Tüsterî
diyor
ki;
"Peygamberlerin meclislerine bakmak isteyen, alimlerin
meclislerine
baksın."
(Ibnü'l-Kayyim,
Dari'sSaadeh; s.129,181)
621[218]
Miftah
bkz. Sehavî, Makasıd; s.4Û9; İbnü'd-Deyba7,
395
Şair
diyor
ki:
"Kişi
bilmediğinin."622[219]
düşmanıdır
331. HADĠS: "Allah, kardeşine kuyu kazan
kimseyi yakında o kuyu içine düşürür."
Askalânî:
Bunun
aslını
demiştir.624[221]
623[220]
bulamadım,
332. HADĠS: "Allah'a sâdık olarak yemin
eden kimse, sanki Allah'ı teşbih ve takdis etmiş
Temyiz; s.183; Aliyyü'1-Karî, Kübra; s.328; Aclunî, Keşf;
2/320; Hut, Esne'l-Metalib; s.290.
622[219]
Kitabın asıl nüshasında ve müellif Aliyyü'l-Karî'nin
el~ MevzûâtüTKübrâ kitabında şiîr bu şekildedir. Ancak
bu mısra-m vezni bozuktur. Aclûnî'nin Keşfü'kHafa
kitabında (2/244) Şöyle denilmiştir; "Alimlerden birinin
şöyle bir sözü vardır; Kişi bilmediğinin düşmanıdır."
623[220]
Bunun manası; Allah, kardeşine tuzak kuran ya da
624[221]
bkz. Sehavî, Makasıd; s.410; İbnü'd-Deyba',
planlayan kişiyi, o tuzağa düşürür, demektir.
Temyiz; s.183; AHyyüTKari, Kübra; s.328; Aclunî, Keşf;
2/321; Hut, EsneT Metalib; s.290.
396
gibi olur." 625[222] Bunun aslı bilinmemektedir.
333. HADĠS: "Bir zâlime uzun ömürlü
olması için dua eden kimse, Allah'a isyan
edilmesini
sevmiş
o-lur."
626[223]
âlimlerinden birinin sözüdür.627[224]
625[222]
Selef
bkz. Sehavî, Makasıd; s.411; İbnü'd-Deyba',
Temyiz; s.183; Aliyyü'1-Karî, Kübra; s.329; Aclunî, Keşf;
2/323; Hut, Esnc'h Metalib; a.291.
626[223]
bkz. Gazzali, İhya; 2/87,144; 3/160; Sehavî,
Karî,
Kübra;
Makasıd; s.412; Îbnü'd-Deyba', Temyiz; s. 184; Aliyyü'1s.330;
Aclunî,
Keşf;
2/325;
Hut,
EsneTMetalib; s.292.
627[224]
Bu söz, Hasan el-Basrî'nin sözüdür. Nitekim
Gazzalî Ih-ya'da (3/160) Dilin Afetleri bölümünde On
sekizinci âfet olan Aşırı Övgü babında bu sözü Hasan clBasrî'ye nisbet etmiş, Hafız Irakî de bunu tasvib etmiştir.
Gazzalî, bu hadisi ihya'mn iki ayrı yerinde (2/87) Kazanç
ve Geçim Edebleri Kitabı ile (2/144) Helâl ve Haram
Kitabı'nm Sultanlarla beraber olmada helâl olan hususlar
başlıklı
altıncı
babın
başlarında
Peygamberimiz
(s.a.v)'den merfû olarak zikretmiştir. Gazzalî'nin hadisi
397
334. HADĠS: "Namaz içinde (tekbirlerde)
ellerini kaldıran
629[226]
628[225]
Uydurmadır.
kimsenin namazı olmaz."
335. HADĠS: "Alimleri ziyaret eden kimse,
sanki beni ziyaret etmiş gibi olur. Alimlerle
musafaha eden kimse sanki benimle musafaha
etmiş gibi olur. Alimlerle oturan kimse sanki
benimle oturmuş gibi olur. Dünyada benimle
beraber oturan kimse, Kıyamet gününde benim
merfû olarak zikrettiği ilk yerde (2/87 Dipnot 1) Hafız
Irakî: "Bu hadisi İbn Ebi'd-Dünya Kitabü'sSamt' ta Hasen
(el-Bas"rp'nin sözü olarak rivayet etmiştir; Musannif
(Gazzalî) Dilin Afetleri bölümünde aynı şekilde doğru
haliyle -yani Hasan el-Basrî'den- rivayet etmektedir",
demiştir. Hadis, ihya'da zikre-dildiği üç yerde de (fî
ardıhî) ilâvesiyle nakledilmektedir.
628[225]
Yani namazda intikal tekbirlerim alırken, yani
rükûa giderken ve rükûdan kalkarken ellerini kaldıran
kimsenin namazı olmaz, demektir.
629[226]
bkz. AliyyÜ'1-Karî, Kübra; s.331; Aclunî, Keşf;
2/328.
398
yanıma oturtulur."
631[228]
630[227]
Senedinde yalancı Hafs
bulunmaktadır. Zeyl'Ae böyledir.632[229]
336. HADĠS: "Aynı yıl içerisinde hem beni
hem de babam Hz. ibrahim'i ziyaret eden kimse,
Cennet'e
Ibn
girer."633[230]
Teynıiyye:
"Bu
630[227]
bkz. Süyûtî, ZeylüTMevzûât; s.35; AüyyüTKarî,
631[228]
Hafs, Süyûtî'nin Zeylü'l-Mevzûât'da (s.35) belirttiği
Kübra; s.331; Aclunî, Keşf; 2/330.
gibi; Hafs b. Ömer el-Adenî'dir, Süyûtî onun hakkında
şöyle demektedir; "Hafız Yahya b. Yahya en-Neysabûrî
Hafs'ı yalancı kabul Ştmiş, Buharı ise onun hakkında
(Münkeru'l-Hadis) demiştir." İmam Leknevî'nin er-Rafu
ve't-Tekmîl fiTCerh ve't-Ta'dil kitabındaki açıklamada ve
benim o kitaba yazdığım dipnotlarda UI. Bsk s.129, s.149150)
gördüğünüz
gibi;
Buharî
bir
ravi
hakkında
"Münkeru'l-Hadis"derse; bu ifadesiyle o kimseden hadis
rivayeti helâl değildir, manasını kastetmektedir.
632[229]
Süyûtî, Zeylü'l-Mevzu ât; s. 35 hadisin bir kısmı az
633[230]
bkz. Sehavî, Makasıd; s.413; Semlıudî, Gammaz; s.
önce (329 no. ile) geçmiştir.
117, 130; İbnü'd-Deyba', Temyiz; s.185; AlıyyüTKarî,
399
uydurmadır", demiştir. Ne-vevî de; "Bâtıldır, aslı
yoktur"; demiştir.634[231]
337.
HADĠS:
"Eken
biçer." 635[232] Hadis değildir.
kimse
(ektiğini)
338. HADĠS: "Bir şeye sevinen kimse;
yemek
ziyafeti
değildir.637[234]
versin."
636[233]
Hadis
Kübra; s.331; Adımı, Keşfi 2/329; Hut, Esne'î'Metalib;
s.293.
634[231]
635[232]
Sehavî, ehMakasıdü'l-Hasene; s.413
bkz. Sehavî, Makasıd; s.413; İbnü'd-Deyba',
Temyiz; s.185; Aliyyul-Karî, Kübra; s.332; Aclunî, Keşfi
2/329: Hut, Esnet Metalib; s.293.
636[233]
bkz. Sehavî, Makasıd; s.414; İbnü'd-Deyba',
Temyiz; s.185; Aclunî, İTe^jf 2/333; Hut, EsneTMetalib;
s.294.
637[234]
Hadisdeki (Men Sürra; Sevinen kimse) kelimesi
sürûrdaiı gelmektedir. Sehavî'nin etMakasıdü'l-Hasene
(s.414) kitabına yazdığı dipnotta bu kelimenin "nikâh"
manasmdaki (sır) kö' künden geldiğini söyleyen ve bunu
için "Boşanmış kadınlarla gizlice vaadleşmeyin" (Bakara;
400
339. HADĠS: "Bir mü'nıini sevindiren
Allah'ı sevindirmiş olur. Bir mü'mine saygı
gösteren Allah'a ta'zim etmiş olur. Bir mü'mine
ikram eden Allah'a ikram etmiş olur."
638[235]
apaçık bir yalandır. Zeyl'de böyledir.639[236]
Bu
235) âyetini delil gösteren ve âyette geçen (sirran)
kelimesini "gizlice" mânasına değil de, "nikâh" manasına
alan Üstadımız Abdullah el-Gumarî gibi âlimler hata
etmektedirler. Zira araştırmacıların lügat kitaplarında
tahkik edebilecekleri gibi; Arapçada "nikâh" manasmdaki
(sır) kökünden her hangi bir fiil gelmemiştir.
638[235]
bkz. Zehebî, Mizan; 3/476; Süyûtî, Zeylü'l-
Mevzuat; s. 172; Aliyyü'1-Karî, Kübra; s.332; Aclunî, Keşfi
2/331.
639[236]
Süyûtî, Zeyîü'l-Mevzûât; s.172. Müellif Aliyyü'l-
Karî'nin bu uydurma hadis hakkındaki; (Bu apaçık bir
yalandır), ifadesi, Süyûtî'nin işaret ettiği gibi; Zehebî'nin
Mizan' da (3/476) yalancı ravi (Muhammed b. Ishak
eMJkkâşî)'nin biyografisinde bu uydurma hadis hakkında
zikrettiği ifadesidir. Müellif, bu-fada bu sözün sahibini
belirtmemiştir.
401
340. HADĠS: "Mü'mini sevindiren beni
sevindirmiş olur. Beni sevindiren de Allah'ı
sevindirmiş olur."640[237]
Ibn Hıbban anlatıyor: (Yalancı râvilerden)
Cafer b. Eban'ı işittim. Bu hadisi yazdırıyor, şöyle
diyordu: Bize Muhammed b. Rumh nakletti, dedi
ki: Bize Leys, Nafi'den; Nafi' de İbn Ömer'den şu
hadisi rivayet etti: "Mü'mini sevindiren beni
sevindirmiş
olur.
sevindirmiş olur."
Beni
sevindiren
Allah
2
Bunun üzerine ben ona:
-Ey Şeyh!.. Allah'dan kork. Allah Rasûlü
(s.a.v)'ne iftira etme, dedim. Bana:
-Sen bana haramsın. Siz, benim hadis
isnadında
bulunmam
sebebiyle
beni
kıskanıyorsunuz, dedi. Ben onu sultana şikâyet
etmekle korkuttum. Nihayet Mekke'de hadis
640[237]
bkz. Süyûtî, Zeyîü'l-Mevzûât; s.172; Aliyyü'1-Karî,
Kübra; s-332; Aclunî, Keşfi 2/332.
402
nakletmeyeceğine dair yemin etti.
341. HADĠS: "Müezzin'in namaza davetim
(ezam) i-şiten kimse, "Doğruyu söyleyenlere
merhaba, Namaza merhaba!.." derse; Allah ona
iki milyon hasene yazar, Onun iki milyon
günahını siler. Onun iki milyon derecesini
yükseltir." 641[238] Bunun aslı yoktur.642[239]
342. HADĠS: "Kim abdest alırken besmele
çekerse o kimse bu abdestini bozuncaya kadar iki
melek
643[240]
641[238]
bkz. İbn Hacer, Lisan; 6/199-200; Süyûtî,
onun hasenelerini yazar."
644[241]
Bu
ZeyJüTMevzûat; s.95; Sehavî, Aliyyü'1-Karî, Kübra;
s.333; Aclunî, Keşf; 2/333.
642[239]
Bunu Hafız İbn Hacer, Lisanü'l-Mizan'da (6/199-
200) zahidlerden (Hemmam b. MüslimVin biyografisinde
senediyle zikretmiş ve "Bu hadis bâtıldır", demiştir.
643[240]
Süyûtî,
Zeylü'l-Mevzûât,
s.95'de
hadisteki
(Melekân) kelimesi (Melekâhu) şeklinde gelmiştir.
644[241]
bkz. Zehebî, Mizan; 1/542; Süyûtî, ZeyîüTMevzûât;
s.95; Aliyyü'1-Karî, Kübra; s.333; Aclunî, Keşf; 2/335.
403
hadisin isnadında Hadis uydurmakla meşhur olan
(ibn Ulvan) bulunmaktadır.!645[242]
343. HADĠS: "Zarurî ihtiyacından şikâyet
eden kimseye yardımcı olmak vacip olur."
Selef âlimlerinden birinin sözüdür.
344.
HADĠS:
"Takva
sahibi
646[243]
birinin
arkasında namaz kılan, sanki bir Peygamber
arkasında namaz kılan kimse gibidir."
645[242]
647[244]
Hafız Süyûtî, ZeyîüTMevzûât; s.95'de bu hadisi
zikretmiş ve şöyle demiştir; "(Bu hadisin senedindeki
râvilerden biri olan Huseyn b. Ulvan (el-Kelbî) hadis
uydurmakla meşhur olan kişilerdendir."
646[243]
bkz. Sehavî, Makasıd; s.419; İbnü'd-Deyba',
Temyiz; s.1.86; Aliyyü'1-Karî, Kübra; s.333; Aclunî, Keşf;
2/336; Hut, Esne'l-Metalib; s.295.
647[244]
bkz. İbnü'l-Hümam, Fethu'bKadır; 1/246; Zeylaî
Nasbu'ı-Raye; 2/26; Sehavî, Makasıd; s.304; Ibnü'dDeyba', Temyiz; s-132,186; Aliyyü'1-Karî, Kübra; s.334;
Aclunî, Keşf; 2/337.
404
Bunun aslı yoktur.648[245]
648[245]
Fakih
İmam
Mergînanî,
Hanefî
Mezhebi
kitaplarından Hidaye kitabında, İmamet babında (Men
salla halfe âlimin takıyy...) lafzıyla zikrettiği bu hadisi
şahid olarak kullanmaktadır. Kemal Ibnü'l-Hümam
Hidaye haşiyesi olan Fethu'b Kadir' de (1/246) bu hadis
hakkında; "Bu hadisi en iyi bilen Allah Teâlâ'dır!.", demiş,
ondan önce de Hafız Zeylaî Nasbur-Râye'de (2/26); bu
hadis hakkında; "Garibdir", demiştir. Zey-laî'nin bu
ifadesi, "aslını bulamadığı hadisler" hakkında kullandığı
kendine has bir ıstılahtır. Hafız Sehavî el-Makasıd ü'l-Ha
-sene' de (s.304) "Hayırlılarınızı öne geçirin ki, namazınız
lelw siz bir namaz olsun", hadisinden sonra Hanefîlerin
Hidaye kitabından bu hadisi nakletmiş ve "Ben bu hadisi
bu lafızla bulamadım", demiştir.
Bütün bu ifadeler, 95,96,109,357 ve 414 no.lu hadislerin
dip notlarında ifade ettiğim şu hususu te'yid ve te'kid
etmektedir; Her ilimde sözlerinin kabul ve reddedilmesi
konusunda itimad edilecek kimseler, o ilmi tahsil etmeyi
gece-gündüz asıl dertleri ve asıl işleri olarak gören, o ilmi
kendilerine meslek seçen, o ilmin ehli ve erbabıdır.
İlk muhaddisler, hadis tahsili yolunda yanıp tutuşmuşlar,
405
nihayet hadis ilminin gerçek sahipleri ve bu ilmin
bayraktarları olmuşlardı. Hatta asrında İslâm Dünyasının
yegâne hükümdarı olan Abbasî halifesi Ebu Ca'fer elMansur bile, bu muhaddis âlimlerin şerefine erebilmek
için bu âlimlerden biri olmayı temenni etmiştir. Hafız
Sem'anî Edebü'1-Imlâ ve'klstimlâ kitabında (s. 19) ve
Hafız Süyûtî TarihuTHulefa kitabında (s.177) Ebu Ca'fer
el-Mansur'un biyografisinde şöyle demiştir; Muhammed
b. Selâm el-Cumahi analatıyor; Halife Mansur'a; -Dünya
lezzetlerinden erişemediğin bir şey kaldı mı? diye soruldu. Mansur;
-Evet bir zevk kaldı; O da etrafımda hadis ehli olduğu
halde bir yerde oturup hadis rivayetinde bulunup
talebenin bana; -Hocam, Allah size rahmetiyle muamele
eylesin. Kimi zikrettiniz? demesi, Benim de;
-Bize falan kimse nakletti; O dedi ki; Bize falan kimse
nakletti; o dedi ki; Bize falan Allah Rasûlü (s.a.v)'nden
şunu nakletti, dememdir (Sadece bu zevki tadamadım),
dedi. Ertesi sabah saraydaki vezirlerin çocukları ve çocuk
bakıcıları ellerinde kalem ve defterlerle Halife Mansur'a
geldiler. Halife Mansur; -Siz onlar değilsiniz. (Siz hadis
ehli değilsiniz) Onların elbiseleri kirlidir.. Ayakları
406
345. HADĠS: "Beytullah'ı yedi defa tavaf
eden, Ma-kam-ı İbrahim arkasında iki rekat
(Tavaf Namazı) kılan ve Zemzem suyundan içen
kimsenin günahları, nereye ulaşırsa ulaşsın,
affolunur."649[246]
Sehavî:
650[247]
"Bu hadis sahih (yani sabit)
değildir. Çoğunlukla halk özellikle Mekke'lıler bu
hadise çok önem vermişlerdir. Mekke'de Zemzem
duvarlarına bu hadis yazılmıştır. Mekke'lüer
çatlamıştır..
Saçları
uzundur..
Onlar
ülkeler
arası
seyyahtırlar.. Onlar hadis ravileridirlcr", dedi. Dolayısıyla
Allah Rasûlü (s.a.v)'nden nakledilmesi sahih o-lan/sahih
olmayan hadisleri tanıma konusunda, bu hadis ehlinden
mütehassıs olanlara başvurulmalıdır. Allah bu alimleri
hayırla mükâfatlandırsın. Makamlarını yüceltsin.
649[246]
bkz. Taberanî, Sagir; 2/157; Sehavî, Makasıd; s.
417; Semîıûdî, Gammaz; s.137; İbnü'd-Deyba'.Teizy^s.186; Aliy yül-Karî, Kübra; s.335; Aclunî, Keşf; 2/340;
Şevkânî, Fevaid; S'1O6; Hut, Esne'l-Metalib; s.298.
650[247]
bkz. Sehavî, Makasıd; s. 417.
407
bunun sabit olduğuna dair rüya ve benzeri
birtakım delillere sarılmışlarsa da nebevi hadisler
bu gibi delillerle sabit olmamaktadır", demiştir.
346. HADĠS: "Kim, Beytullah etra&nda
çok sıcak bu-yaz gününde başı açık bir şekilde
yedi defa tavaf eder, adımlarını yavaş atar, sağa
sola fazla bakınmaz, harama bakmaz, Allah
Teâlâ'yı zikretme dışında çok konuşmaz, kimseyi
rahatsız etmeden her şavtta Hacer-i Esved'i
selâmlarsa; Allah yerden kaldırdığı ve yere koyduğu her adım sebebiyle ona yetmiş bin hasene
yazar, yetmiş bin günahını siler, o kimsenin
yetmiş bin derecesini yükseltir, Ailah onun adına
her birinin bedeli on bin dirhem olan yetmiş köle
azad eder, Allah ona yetmiş şefaat hakkı verir. Bu
hakkı dilerse müslüman aile halkı için, dilerse
halk için verir. Dilerse bu hakkı dünyada acilen
verilir, dilerse ahirete ertelenir."651[248]
651[248]
bkz. Sehavî, Makasıd; s. 418; Aliyyü'1-Kaıi, Kübra;
408
Bunu
Cenedî,
Tarihli
Mekke'de
İbn
Abbas'dan mer-fû olarak rivayet etmiştir. Ayrıca
Hasen el-Basrî'ye nisbet edilen Risale' de ve
Ibnül-Hacc'm (İbn Emiri'l-Haccın) Menasik' inde
buna benzer bir rivayet nakledilmiştir. Bu,
bâtıldır.
"Bu batıldır," ifadesi, Sehavî'riin ifadesidir.
Menûfî de bu görüşe katılmaktadır. Gerçek olan
şudur ki; Bu ha-diste uydurma alâmetleri gayet
açıktır. İyi düşün!.
347. HADĠS: "Selâmeti isteyen selâmete
erer." 652[249] Hadis değildir.
348. HADĠS: "Rabbini bilen kimsenin dili
susar."
653[250]
Nevevî:
Sabit
değildir,
s.336; Aclunî, Keşf; 2/341.
652[249]
bkz. Sehavî, Makasıd; s. 418; İbııü'd-Deyba',
Temyiz; s. 187; Ac-hınî, Keşf; 2/342; Hut, Esne'bMetalıb;
s.298. Sehavî; Manası doğrudur, demiştir.
653[250]
bkz. Süyûtî, ZeylüTMevzuat; s. 203
409
demiştir.654[251]
349. HADĠS: "Nefsini büen, Rabbini bilir."
655[252]
İbn Teymiyye: Uydurmadır, demiştir.656[253]
654[251]
Süyûtî'nin; Zeyiü'l-Mevzûât; s. 203'deki ifadesi
şöyledir; imam Nevevî'ye; "Nefsini bilen, Rabbini bilir.
Rabbini bilen kimsenin dili susar", hadisi sorulmuş, ~Bu
hadis sabit midir? denilmiş; Nevevî; -Hayır, bu hadis
sabit değildir, diye cevap vermiştir. Hadisin ilk cümlesi,
asıl nüshadan düşmüş olabilir.
655[252]
bkz. Nevevî, Fetavâ; s.120; Süyûtî, Havi; 2/412;
Dürer; No; 393; Zeylü'l-Mevzûât; s. 203: Sehavî,
Makasıd; s.419; Semhûdî, Gammaz; s.133; İbnü'd-Deyba',
T/km^'z; s.187; Aliyyü'1-Karî, iftara; s.337; Aclunî, Keşi)
2/337; Hut, EsneTMetalib; s.299; Tezkıretü'l-Mevzûât,
16; el'Fctava'î-Hadisiyye; 211.
656[253]
İmam Ebu Muzaffer es-Sem'ânî, UsuKi Fıkıh'la
ilgili /& raf/kitabında; Bu söz, merfû hadis olarak
bilinmemektedir. Sadece Yahya b. Muaz'm sözü olarak
nakledilmektedir,
demiştir.
Bunu
Sehavî
de
el-
Makasıdü'1-Hasene'd.e (s.419) zikretmektedir. Not: 706
nolu dipnotta İmam Nevevî'nin de bu hadis hakkında: Bu
410
350. HADĠS: "Gurbette Allah'a isyan edeni
Allah eli boş döndürür."
bilinmemektedir.
351.
HADĠS:
657[254]
Bunun aslı
"Kardeşine
Allah'ın
Kitabı'ndan bir âyet öğreten kimse onun efendisi
olur." 658[255] ibn Teymiyye: Uydurmadır, demiştir.
ZeyJ'de ise, Hüküm aynen onun dediği gibidir,
denilmiştir.659[256]
hadis sabit değildir, dediği nakledilmiştir. Çev)
657[254]
bkz. Sehavî, Makasıd; s.421; İbnü'd-Deyba',
Tem^z; s.188; Aliyyü'1-Karî, Kübra; s.339; Aclunî, Keşf;
2/347; Hut, EsneT Metalib; s.300.
658[255]
bkz. Heysemî, Mecma; 1/128; Sehavî, Makasıd;
s.421; Semhûdî, Gammaz; s.138; İbnü'd-Deyba', Temyiz;
s.188; İbn Arrak, Tenzih; 1/284; Fettenî, Tezkıretü'lMevzûât; 18; Aliyyü']-Kari, Kübra; s.339; Aclunî, Keşf;
2/347; Şevkânî, Fevnid; s.283; Hut; Esne'î-Metaîib;
s.300.
659[256]
Süyûtî, Zeylü'l-Mevzûât; s. 203
Makasıd'
da;
s.421
zikrettiği
(Sehavî'nin
Taberanî'nin
Ebu
Ünıame'den merfû olarak rivayet ettiği bu manadaki
411
352. HADĠS: "Dinimiz hakkında (Kur'ân
ve Sünnete aykırı) kendi (şahsî) görüşünü
söyleyen kimseyi öldürün." 660[257] Veciz' de; Bunu
İsnat el-Malatî uydurdu, denilmiştir.661[258]
353. HADĠS: "Kardeşine abdest alması
için bir ibrik sunan kimse sanki cihad için bir at
vermiş
gibi
olur."
662[259]
ibn
Teymiyye:
hadis, bu uydurma hadise ihtiyaç bırakmamaktadır.
(Çev.)
660[257]
bkz. Zehebî Mizan; 1/200-202; Aliyyü'1-Karî,
Kübra; s.340; Aclunî, Keşf; z/354; Hut, Esne'tMetalib;
s.302.
661[258]
Ishak b. Necîh el-Malatî, Hadis uydurmaya cür'et
eden iftiracılardan biridir. Zehebî Mizan' da (1/200-202)
bunun biyografisini vermiş ve onun rivayet ettiği,
aralarında bu hadisin de bulunduğu bâtıl hadislerinden
bir kısmını zikretmiştir.
662[259]
bkz. Süyûtî, Zeylü'l-Mevzûât; s.203; Sehavî,
Makasıd; s.423; Semhûdî, Gammaz; s.133; İbnü'dDeyba', Temyiz; s.189; Aliyyü'1-Karî, Kübra; s.340;
Aclunî, Keşf; 2/354; Hut, EsneT Metalib; s.303.
412
Uydurmadır, demiştir. Zeyf de ise; Hüküm onun
dediği gibidir, denilmiştir.
354. HADĠS: "Bakara ve ÂH Imran
Sûrelerini
okuyan
kimse
"Şeyh/Üstad"
diye
çağırılmazsa, o kimseye haksızlık yapılmış olur."
663[260]
Sehavî: Bunun aslı yoktur, demiştir.
355. HADĠS: "Sabah Namazında "Elem
neşrah" ve "Elem tera keyfe" sûrelerini okuyan
kimse göz ağrısı çekmez."
aslı yoktur, demiştir.
664[261]
Sehavî: Bunun
356. HADĠS: "Ziyaret etme maksadıyla
bize gelen kimsenin (misafirlik) hakkı üzerimize
vâcib olur."
663[260]
665[262]
Sehavî: Bunu hadis olarak
bkz. Sehavî, Makasıd; s. s.423; Aliyyü'1-Karî,
Kübra; s.340; Aclunî, Keşf; 2/354; Hut, Esne'lMetaiib;
s.303.
664[261]
bkz. Sehavî, Makasıd; s.424; İb nü'd-D eyb a',
Teiniz; s.189: Aliyyü'1-Karî, Kübra; s.340; Aclunî, Keşf;
2/355; Hut, Esne'l-Metaiib; s.303.
665[262]
Sehavî, Makasıd; s.425; Semhudî, Gammaz; s.133;
413
bilmiyorum, demiştir.666[263]
357. HADĠS: "Tırnaklarını (sırasıyla değil
de) bir parmak atlayarak kesen kimse, gözlerinde
ağrı görmez."
Sehavî: Bunu bulamadım, demiştir.667[264]
İbnü'd-Tteyba',Temyiz; s.189; Aliyyü'1-Karî, AVzAra;
s.341; Aclunî, Keşf; 2/356; Hut, Esne'l-Metaiib; s.304.
Sehavî şunu ilâve etmiştir; "Fakat aynı manada "Bir
isteyid, at üzerinde gelse bile; onun hakkı vardır", hadisi
bulunmaktadır." (bkz. Ebu Davud; Zekât 33. Senedi
"haseıı" dir.)
666[263]
bkz. Sehavî, Makasıd; s.424; İbnü'd-Deyba',
Temyiz; s.189; Aliyyü'1-Karî, Kübra; s.341; Aclunî, Keşf;
2/356; Hut, EsneT Metalib; s.304.
667[264]
Yine Sehavî el-Makasıdü'1-Hasene' de (s.424) şöyle
demiştir; "Bu söz, Muğnî müellifi İbn Kudame el-Hanbelî
ve Gıınye müellifi Şeyh Abdülkadir el-Geylanî gibi pek
çok imamın sözleri arasında yer almaktadır." (Ebu Gudde
diyor ki;) Bu iki zat Islâmi ilimlerde ve özellikle lıanbelî
fıkhında
imamdırlar,
dağ
gibi
âlimdirler.
Ancak
95,96,109,344 ve 414 nolu hadislerin dipnotlarında ifade
414
358. HADĠS: "Ramazan ayının son Cuma
günü farz namazlardan birini kılan kimseye bu
namazı, yetmiş yıla kadar ömründe geçirdiği her
namaz için keffaret olur."
668[265]
Kesinlikle
bâtıldır. Zira bu söz, "ibadetlerden her hangi
birinin, yıllarca ihmal edilen bir namaz yerine
geçmesi mümkün değildir", şeklindeki icma'a aykırıdır. Ayrıca Nihaydyi ve Hidayeti şerh eden
diğer alimlerin —hadis— nakline itibar edilemez.
Çünkü bunlar muhaddis değildirler. Hadisi,
hadisleri senedle-riyle tahric eden imamlardan
birine isnad etmiş de değildirler.669[266]
ettiğim gibi; hadis sadece hadis ehlinden alınır, fıkıh da
sadece fıkıh ehlinden alınır.
668[265]
bkz. Aliyyü'1-Karî, Kübra; s.342; Aclunî, Keşf;
2/357; Hut, Esne'l-Metalib; s.305.
669[266]
Ne güzel söyledin!. Ne güzel söyledin!. (Ey müellif
AliyyüT Karî!..) Allah Rasûlü (s.a.v)'nün hadisine sahip
çıkman dolayısıyla Allah seni hayırlı mükâfatlandırsın.
Bu konuda Ab-dülhayy el-Leknevî'nin el-Ecvibetü'bFadıîe
415
359. HADĠS: "Sırrını gizleyen kimse işine
sahip o-lur."
670[267]
Sehavî: Merfû hadisler
arasında yer almamaktadır, demiştir.
360. HADĠS: "Geceleyin namazı çok
olanın, gündüz yüzü güzel olur." 671[268] Bunun aslı
yoktur.
Bu,
hadislerden
kasıt
olmaksızın
biridir.
Bu
huzuruna giren Sabit'e
sözün,
672[269]
uydurulan
Hocasının
onu takdir için
kitabı (s.30-34)!nda yazdığım dipnot ve uzun nakillere
bakınız. Orada Allâme Aliyyü'î-Kari'nin bu sözü te'yid
edilmekte ve ilim incilerinden sayılmaktadır.
670[267]
bkz. Sehavî, Makasıd; s.425; İbnü'd-Deyba',
Temyiz; s.190; Aliyyü'1-Karî, Kübra; s.342; Achmî, Keşf;
2/359; Hut, Esne'l-Metalib; s.305.
671[268]
bkz. İbn Mace, Sünen; 1/422 (İkametü's-Salat 174);
Sehavî, Makasıd; s.425; Süyûtî, Tedribü'ı-Ravî; s.188;
Semhûdî, Gammaz; s.133; Münavî, Feyzu'l-Kadir; 6/213;
İbnü'd-Deyba', Temyiz; s.190; İbn Arrak, Tenzih; 2/367;
Aliyyü'1-Karî, Kübra; s.342; Aclunî, Keşf; 2/360; Hut,
Esne'bMetalib; s.306.
672[269]
Bu zat, ibadet ehli, âmâ Sabit b. Musa ed-Dabbî el-
416
hocası Şerik'in
673[270]
söylediği bir söz olduğu
hususunda hadis hafızları ittifak etmişlerdir.674[271]
Kûfî'dir.
Hadisde
zayıftır.
Yalancıdır,
olmuştur. Hicrî 229 yılında vefat etmiştir.
673[270]
diyenler
de
Bu zat, meşhur imamlardan biri olan, doğru sözlü,
hadis hafızı, kadı Şerik b. Abdiîlah en-Nehaî el-Kûfî'dir.
Hicrî 177 yılında vefat etmiştir.
674[271]
Sabit, hocası Şerik'in huzuruna girdiğinde, Şerik
talebesine şu hadisi yazdırıyordu; Bize A'meş, Ebu
Süfyan'dan, o da Cabir'den nakletti; Allah Rasûlü (s.a.v)
buyuruyor ki, dedi ve Şerik burada durdu. Senedini
naklettiği hadisin metnini zikretmedi. Senedi bitirip de
huzuruna yeni giren Sabit'e bakıp; "Geceleyin namazı çok
olanın, gündüz yüzü güzel olur", dedi. Şerik bu ifadesiyle
zühd ve takva sahibi Sabit'i kastetmişti. Senedini
naklettiği hadisin metnini zikretme yerine Sabit'in gece
namazının çokluğu ve gündüz yüzünün güzelliği vasıflarını zikretti. Sabit ise Şerik'in bu sözü bu isnadla merfû
olarak rivayet ettiğini zannetti. Sabit, bu olaydan sonra
Şerik kanalıyla A'meş'den, o Ebu Süfyan'dan; o da
Cabir'den; (asılsız olarak) Allah Rasûlü (s.a.v)'nün;
"Geceleyin namazı çok olanın, gündüz yüzü güzel olur",
417
361. HADĠS: "Sözü yumuşak olanı sevmek
vacip
o-lur."
sözlerindendir.
etmiştir.
675[272]
Bunu
Hz.
Hatib
Ali
(r.a)'nin
(Bağdadî)
ifade
buyurduğunu naklediyordu. Bu hadis, bu yanlış şekliyle
İbn Mace'nin Sünen'inte (1/422 İkametü's-Salat 174) yer
almaktadır.
Halbuki Şerik az önceki senediyle A'meş'ın, Ebu
Süfyan'dan; onun da Cabir'den Allah Rasûlü (s.a.v)'nün;
"Sizden biriniz yatağa yatıp uyuduğunda Şeytan onun
kafasına üç düğüm atar..." hadisini rivayet etmek
istemişti. Sabit, Şerik'in taltif sözünü hadisin metnine
katmış, sonra da Abdüihamid b. Bahr, Abdullah b.
Şübrüme ve İshak b. Bişr el-Kâhilî gibi bazı zayıf haviler
bu hadisi Sabit'ten çalmışlar ve onu bu yanlış şekliyle
Şenk'den rivayet etmişlerdir. (San'anî, Tavzihu'hEfkâr;
2/88-89; Süyûtî, TedribÜr-Ravî; s. 188)
675[272]
bkz. Sehavî, Makasıd; s.431; Semhûdî, Gammaz;
s.129; ibmrd-Deyba', Temyiz; s. 194; AliyyüTKarî, Kübra;
s. 343; Aclunı, Keşf; 2/376; Hut, Esne'l-Metalib; s.314.
418
362.
HADĠS:
lanetlenmiştir."
676[273]
676[273]
"Satranç
oynayan,
Nevevî: Sahih değildir,
bkz. Deylemî, Zehrûl'Firdevs; 4/64; İbn Kayyim,
Monar; -\j4İ Semhu^> Gammaz; s.141; Sehavî, Makasıd;
s.427; İb-d-Deyba', Temyiz; s.191; Aliyyü'1-Karî, Kübra;
s.343; Aclunî, Keşf; 2/363; Şevkânî, Fevaid; s.207
Münayî, Feyzu'l-Kadir; 6/5. Münavî diyor ki; Zehebî şöyle
demiştir; İmam Ebu Hanife, İ-mam Malik ve İmam
Ahmed
satranç
oynamanın
haram
olduğu
kanaatindedirler. Şafii ise; Mekruhtur, haram değildir.
Zira Sahabeden bir gurup, tabiinden ve sonrakilerden
sayılamaya* çak kadar pek çok kimse satranç oynamıştır,
demiştir. Hafız İbn Hacer ise; Satranç oynamanın haram
olduğu hakkında sahih, veya hasen bir hadis sabit
olmamıştır, demiştir. Aliyyü'l-Karı ise ekMevzûât-ülKübra' da şöyle demiştir; "Bu konuda "Satranç oynayan
lanetlenmiştir. Satranç oynayan kimseye bakan hınzır eti
yemiş gibidir", hadisi nakledilmektedir. Süyûtî bunu elCamiusSagîr' de mürsel olarak rivayet etmektedir. Netice
olarak el- Camiu's- Sagir hadisinin senedi zayıftır. Ancak
bu hadis, satranç oynamanın kötülendiği diğer hadislerle
güç kazanmaktadır." (Çev.)
419
bilâkis bu yalandır, demiştir.677[274]
363.
HADĠS:
"Kork,
korkmayandan." 678[275] Hadis değildir.
364.
HADĠS:
"Öğle
Aîlah'dan
Namazından
(farzından) önce dört rekat namaza devam
etmeyen
kimseye
şefaatim
erişmez."
Askalânî: Bunun aslı yoktur, demiştir.
677[274]
679[276]
Satranç ve diğer oyunlarda ve yarışmalarda ana
ilke şudur; Bu oyun ve yarışmalar kumara vesile
olmamalı,
namaz
ve
diğer
kulluk
görevlerini
engellememeli, zaman israfına sebep olmamalı, dinidünyevî açıdan kişiye veya topluma zararlı ol" manialıdır.
(Çev.)
678[275]
bkz. Sehavî, Makasıd; s.427; Semhudî, Gammaz;
s.131; İbnü'd-Deyba', Temyiz; s.191; Aliyyü'1-Karî, Kübra;
s.344; Achmî, Keşf; 2/363; Hut, Esne'l-Metalib; s.309.
(Sehavî diyor ki; "Bu sözün manası doğrudur. Zira
Aîlah'dan korkmamak sahibini her çeşit haram ve
mekruha düşürür.")
679[276]
bkz. Aliyyü'1-Karî, Kübra; s.344; Aclunî, Keşf;
2/364; Hut, Esne'l-Metalib; s.309.
420
365. HADĠS: "İyiliğin düzeltmediği kişiyi
kötülük
düzeltir."
sözüdür.681[278]
680[277]
Selefden
birinin
366. HADĠS: "Verecek sadakası olmayan,
yahudilere
değildir.683[280]
lanet
etsin."
682[279]
Sahih
367. HADĠS: "Cahile nasihat eden onun
680[277]
bkz. İbn Hacer, el-Metalibü'1-Aliyye; 2/371;
Sehavî, Makasıd; s.428; İbnü'd-Deyba',^^^; s. 192;
Aliyyü'1-Karî, Kübra; s.344; Aclunî, Keşf; 2/367; Hut,
Esne'l-Metalib; s.31Ü.
Bu
681[278]
söz,
İbn
Hacer'in
elMetalibü'l-
Âliyye~kitabm.&& (2/371) belirtildiği gibi; sahabî Ebu
Eyyub el-Ensarî'nin sözüdür.
682[279]
bkz! İbn Kayyım, Menar; s.61; AliyyüTKarî, Kübra;
s.345; Aclunî, Keşf; 2/364; Hut, Esne'l-Metalib; s.Zil.
683[280]
ibn
Kayyim
el-Cevziyye elMenaru
'1-Münîf
kitabında te.6l) bu hadis hakkında; "Sahih değildir.
Çünkü lanet hiçbir zarnan sadaka yerine geçmez",
demiştir.
421
düşmanlığını kazanır."
birinden
nakledilmiş
684[281]
olup
Selef âlimlerinden
müsned
hadisler
arasında yer almamaktadır. Makasıd'da: Şu an
bunu -hadis olarak- hatırlamıyorum, denilmiştir.
368. HADĠS: "Güzel hanıma talip olan,
onun mehrini verecektir." 685[282] Hadis değildir.
369.
Haccın
684[281]
HADĠS:
"Devecinin
kemalin-dendir."
686[283]
dövülmesi
A'meş'in
bkz. Sehavî, Makasıd; s.430; Semhûdî, Gammaz; s.
130; Ibnü'd-Deyba', Temyiz; s. 193; Aliyyü'1-Karî, Kübra;
s.345; Aclunî, Keşf; 2/372; Hut, Esne'l-Metalib; s.313.
685[282]
bkz. Sehavî, Makasıd; s.431; Ibnü'd-Deyba',
Temyiz; s.194;
AliyyüTKarî, Kübra; s.346; Aclunî, Keşf; 2/376; Hut,
Esne'l-Metalib;
demiştir.
686[283]
s.314.
Sehavi;
"Manası
doğrudur",
bkz. Sehavî, Makasıd; s.432; İbnü'd-Deyba',
Temyiz; s.194; Aliyyü'1-Karî, Kübra; s.347; Hut, Esne'lMetalib; s.315
422
sözlerindendir.
687[284]
söylemiştir.689[286]
687[284]
Bunu İbnü'd-Deyba'
688[285]
A'meş lakabıyla meşhur olan tabiinden islâm
Allâmesi İmam Ebu Muhammed Süleyman b. Mihran elEsedî el-Kâhilî el-Kûfî, mizah sever, şakacı ve nüktedan
bir zat olup bu söz, onun nüktelerinden sayılmıştır.
A'meş; doğru sözlülüğü, hafızasının kuvvetli oluşu ve
hadisteki sağlamlığı sebebiyle "mushaf lakabı ile anılırdı.
Abid, zahid, Kur'an alimi, vera sahibi, çok sabırlı, fakir bir
kimse olup idarecilerden uzak dururdu. İsa b. Yunus;
A'nıeş gibisini görmedim. İhtiyacına ve fakirliğine
rağmen zenginlere ve idarecilere değer vermeyen A'meş
gibi bir kimse görmedim. Veki' diyor ki; Takriben yetmiş
sene cemaatte ilk tekbiri kaçırmamıştır. Hureybî diyor ki;
01" düğünde arkasında kendisinden daha çok ibadet ehli
bir kimse bırakmadı. Sünnete bağlı biriydi. Kûfe'dc hicrî
61 yılında dünyaya geldi ve 148 yılında vefat etti. (îbn
Hacer,
Tehzibü't
nakledilmiştir.)
688[285]
689[286]
Teh'zib;
4/222-226'den
Özetle
İbnü'd-Deyba', Temyiz; s.194
İbn Müflih el-Hanbelî FürıV kitabında; "A'meş'in
meşhur sözüne rağmen; devecileri dövmek haccın
423
(Müellif AliyyiT Kari diyor ki:Ben de derim
ki: Hz. Ebubekir Sıddık (r.a)'m hacda Hz.
Peygamber
dövdüğü
(s.a.v)'in
huzurunda
hakkındaki
hadisi
devecisini
sahihtir.
690[287]
kemalinden değildir. İbn Hazm, Ameşin sözünün fâsık
deveciler hakkında olduğunu ifade etmektedir", demiştir.
Bir Önceki dipnottan anlaşıldığı gi" bi A'meşin bu sözü
onun ciddî fetva ve ictihadlarmdan değil, nükte ve
mizahlarmdandır.
690[287]
Bu olay, hadisi Ebu Davud'un (Sünen; 2/163
Menasik 30) İhramlının uşağını terbiye etmesi babında;
İbn Mace'nin {SU' nen; 2/978 Menasik 21) ihramda
günahlardan sakınma babın'
da ve Hakim'in Müstedrek' de (1/453) rivayet ettikleri
hadiste
anlatılmaktadır.
şekildedir;
Ebu
Davud'un
ifadesi
şu
Esma bt. Ebî Bekr (r.anha) anlatıyor; Allah Rasûlü (s.a.v)
ile birlikte hac yolculuğuna çıktık. Nihayet Arc denilen
yere varınca Allah Rasûlü (s.a.v) bineğinden inip orada
konakladı. Biz de orada konakladık. Kızkardeşim Aişe
(r.a) Allah Rasûhi'nün yanına oturdu. Ben de babamın
424
Dolayısıyla
bu
mana,masdarın
ifade
ile
mefûlüne
murad
izafe
edilen
edilmesi
(devecilerin dövülmesi) dir. Bir başka görüşe göre
masdarın
failine
izafe
edilmesi
develeri dövmesidirMir.691[288]
(devecilerin
yanına oturdum. Allah. Rasûlü ile babam Ebubekr'in
yolculuk eşyaları birlikte olup Ebubekr'in kölesinin
yanında idi. Babam Ebubekir, kölenin gelmesini bekledi.
Köle geldiğinde yanında deve yoktu. Babam köleye;
-Deve nerede? diye sordu. Köle; -Dün gece kaybettim,
dedi. Ebubekir;
-Bir deveye mi sahip olamadın? deyip ona vurmaya
başladı. Rasûlullah ise tebessüm etti ve;
-"Şu ihramhya bir de yaptığına, bakın buyurdu." Hakim;
Bu, Müslim'in şartına göre sahih garib bir hadistir. Ama
Buharı ve Müslim bunu Sahihlerine almamışlardır,
demiş, Zehebî de bu görüşü kabul etmiştir.
691[288]
Müellif Aliyyü'1-Karî, el-Mevzûâtü'îKübra' da;
"Mana şudur: Hacı hac yolunda tahammüllü olur. Hatta
dövülebilir, horlanabilir", demiştir. Abdülfettah (Ebu
Gudde) diyor ki; Hz. Ebubekir Sıddık (r.a) olayını
425
öğrendikten sonra, bu açıklama dikkate alınmayacak ve
reddedilecek bir görüştür. Şeyh Hüseyin el-Mekkî,
İrşadü'sSari ilâ Menasik Aliyyi'1-Karî kitabında (s.80) .
diyor ki; "Abdülhak İlâhâbadî, Aliyyü'l-Karî'nin Şerhu'l-
Menasik kitabı üzerine yazdığı Takrir' inde Şöyle diyor;
Eeddü'l-Muhtar sahibi diyor ki; A'meş'den rivayet edilen
"Devecilerin dövülmesi Haccın kemahndendir", sözü
yorumlanırken; bu, failine izafe edilen bir masdardır
(yani
devecinin
denilmiştir.
Fakat
devesini
dövmesi
Aliyyü'l-Karî'nin
anlamındadır),
Şerhu'n-Nükaye
kitabında şöyle denilmiştir; Hadisde Hz. Ebubekir
Sıddık'm yoldaki kusuru sebebiyle devecisini dövdüğü
nakledilmiştir. Ben de derim ki; Deveci sözle yo-kı
gelmeyince; Hz. Ebubekir, deveciyi üzerine düşen
görevleri tam yapması ve kervandakilerin hukukunu
koruması hususumu ciddiyet ve edeb dersi vermek üzere
dövmüştür. Bu sebeple-d^ ki, devecinin dövülmesinin
haccın kemalinden sayılması, iyiliği emir ve kötülüğe
engel olma anlamında olduğu için doğru görülmektedir."
Bütün bu açıklamalar, A'meş'in sözünün ciddî bir söz
kabul edilmesi dolayısıyla yapılmaktadır. Halbuki o sözün
sadece bir nükteden ibaret olduğu belirtilmektedir..
426
370. HADĠS: "Uyumluluk, arkadaşlığın
güzelliğinin
değildir.
alâmetlerindendir."
692[289]
Hadis
371. HADĠS: "Kıyamet alâmetlerinden
biri, imamlıktan kaçınmaktır."
değildir.694[291]
692[289]
693[290]
Hadis
bkz. Sehavî, Makasıd; s.432; İbnü'd"Deyba\
Temyiz; s.195; Aliyyü'1-Karî, Kübra; s.347; Aclunî, Keşf;
2/377; Hut, Esne'î-Metalib; s.315.
693[290]
bkz. Sehavî, Makasıd; s.433; İbnü'd-Deyba',
Temyiz; s.195; Aliyyü'1-Karî, Kübra; s.347; Acluni, Keşf;
2/379; Hut, EsneT Metalib; s.316.
694[291]
Bunun mânâsı, kişinin imam olması için Öne
geçmesi teklif edildiğinde kabul etmemesi, başkasını öne
geçirmek istemesi, onun da bu görevi kabul etmemesi
demektir. Değerli sahabe hanımlarından Selâme bt. Hurr
el-Fczariyye (r.anha)'nin şu hadisi yukarıdaki ifadeye
gerek bırakmamaktadır; Allah Rasülü (s.a.v)'nün şöyle
buyurduğunu işittim; "Kıyamet alâ~ metlerinden biri,
mescid ehlinin birbirlerini öne sürmeleri ve kendilerine
427
372. HADĠS: "Âlimin fitnesi, konuşmanın
kendisine dinlemekten daha sevimli olmasıdır."
İhya sahibi hadisi uzun haliyle zikretmiş,
695[292]
696[293]
Iraki bu hadis hakkında şöyle demiştir:
namaz kıldıracak imam bulamamalarıdır." Bu hadisi
Ahmed Müsnedİnde (6/381); Ebu Davud (1/159) ve İbn
Mace (1/314) rivayet etmişlerdir. Lafız, Ahmed ve Ebu
Davud'a aittir. Ebu Davud, bu hadis için ''İmamlıktan
kaçınmanın mek" ruh oluşu" babı başlığını kullanmıştır.
İmam Ahmed'in ikinci bir rivayeti İbn Mace'nin lafzı ile
şöyle" dir; "Öyle bir zaman gelecek ki, insanlar bir saat
ayakta bekleyeceklerde, namaz kıldıracak bir imam
bulamayacaklar."
695[292]
bkz. İbnü'l-Cevzî, Mevzuat; 1/265; Gazzalî; İhya;
696[293]
Gazzalî, İhyau Ulûmi'd-Din; (1/62) KitabüTIlm, 6
1/62; Aliyyü'1-Karî; Kübra; s.348.
nolu ilmin âfetleri, Ahiret âlimlerinin ve kötü âlimlerin
alâmetleri Babı. Gazzalî burada; "Muaz b. Cebel (r.a),
mevkuf ve Hz. Peygamber (s.a.v)'den merfû olarak
''Alimin fitnesi, konuşmasının kendisine dinlemekten
daha sevimli olmasıdır.."'hadisini rivayet etmiştir, demiş;
428
Bunu Ebu Nuaym İHılye' de) ve İbnü'l'Cevzî
Mevzuat''da rivayet etmiştir.
bu şekilde zikredilmiştir.
697[294]
Muhtasar' da
373. HADĠS: "Ölmeden önce ölünüz."
698[295]
Askalânî: Bu sabit değildir, demiştir.
“Nun” Harfiyle BaĢlayan Uydurma
Hadisler
bunu yaklaşık bir sayfa halinde uzun bir hadis olarak
nakletmiştir. Bu rivayette tasavvur edilemeyecek kadar
batıl ifadeler bulunmaktadır. Bu sebepledir ki İbnü'lCevzî Mevzûât'da bu hadisi Muaz'ın sözü (mevkuf) olarak
ve ayrıca merfû olarak rivayet ettikten sonra şöyle
demiştir: "Bu hadis müsned olarak da mevkuf olarak da
bâtıldır. Bunu ne Rasûlullah (s.a.v), ne de Muaz
söylemiştir!.."
697[294]
698[295]
İbnü'l-Cevzî, Mevzuat; 1/265-266
bkz. Sehavî, Makasıd; s.436; Semhûdî, Gammaz;
s.141; Jnü'd-Deyba', Temyiz; s. 197; Aliyyü'1-Karî, Kübra;
s.348; Adî, Keşf; 2/384; Hut, EsneTMetalib; s. 317.
429
374. HADĠS: "İnsanlar babalarıyla değil,
zamanlarıyla § uyumlu olmalıdırlar."
Ali (r.a)'nin sözlerinden-dir.700[297]
699[296]
Hz.
375. HADĠS: "İnsanlar insanlarla muhatab
olur." 701[298] Hadis değildir.
376. HADĠS: "İnsanlar hükümdarlarının
702[299]
dini üzerinedirler."
703[300]
Sehavî: Bunu
699[296]
bkz. İbn Kuteybe, Uyûnü'l-Ahbaıi 2/1; Sehavî,
Karî,
Kutra:
700[297]
Müellif Aliyyü'1-Karî el-Mevzûâtü'1-Kühra' da.
Makasıd: s.441; İbnü'd-Deyba', Temyiz: s.200; Aliyyü'1s.352;
EsneTMetaîib: s. 332.
Aclunî,
Keşf:
21412;
Hut,
şöyle diyor: "Bir rivayette: Bu söz Hz. Ömer (r.a)'in
sözüdür, denilmiş; bir başka rivayette ise Hz. Ali (r.a)'nin
sözüdür denilmiştir, ikinci rivayet, daha meşhur ve
tercihe daha layık rivayettir. İbn Kuteybe, Uyû-nü'1Ahbar' da (2/1) bunu Hz. Ömer'e nisbet etmiştir."
701[298]
bkz.
İbnü'd-Deyba',
Temyiz:
s.200;
Aclunî,
Aliyyü'1-Karî, Kübra: s.352; Keşf: 2/414; Hut, Esnc'lMetalik s.332.
702[299]
Hadisin son kelimesi, (melîkihim) şeklinde müfred
430
hadis olarak bilmiyorum,
demiştir.704[301]
olarak da rivayet edilmiştir.
703[300]
bkz. Sehavî, Makasıd s.441; Semhudî, Gammaz s.
144; İbnü'd-Deyba', Temyiz s.200; Aliyyü'1-Karî, Kübra:
s.352; Aclunî, Keşf 2/413; Hut, Esne'lMetalib: s.333;
Şevkânî, ifeMutf s. 210.
704[301]
Aclunî KeşfüTHafa' da (2/413) şöyle diyor: Necm
(el'Gazzî) diyor ki: Bu hadisin manası hakkında şu
söylenebilir:
İnsanlar
sultanın/devlet
başkanının
arzusuna meylederler. Devlet başkanı hangi ilim dalına
ilgi duyarsa halk da ona ilgi duymaya başlar. Ya da at
yarışları, silah atma gibi hangi çeşit spora ilgi duyarsa
halk da ona ilgi duymaya başlar. Bunun manası hakkında
en açık ifade Ömer b. Abdülaziz'in şu ifadesidir: "Sultan
pazarı temsil eder. Pazarda geçerli olan mal, pazara
taşınır."
Tarihçi Hafız İbn Kesir Bidaye ve Nihaye kitabında
(9/165)
Emevî
biyografisinde
hükümdarlarının
halifesi
şöyle
dini
Velid
diyor:
b.
Abdülmelik'in
"Bazıları:
üzerinedir"
diyorlar.
Halk,
Hü-
kümdar/Devlet Başkam ayyaşsa içki tüketimi artar. Lûtî
431
377.
Ölünce
HADĠS:
uyanırlar."
"İnsanlar
705[302]
Hz.
uykudadırlar.
Ali
(r.a)'nin
ise o fiil yaygınlaşır. Açgözlü ve hırslı ise halk da hırslı
olur. Devlet Başkanı ikram sever, cömert ve cesur ise halk
da böyle olur. Tamahkâr, zâlim, kindar biriyse halk da
aynı şekilde olur. Dindar, takva sahibi, iyilik ve ihsan ehli
ise halk da böyle olur. Bu, bazı zamanlarda ve bazı
kişilerde açıkça görünür.
Emevî halifesi Velid'in ilgi alanı inşaat idi. Halk da onun
zamanında inşaata yöneldi. Onun zamanında kişi biriyle
karşılaşınca; Ne binası yaptın? Neyin tamirini yaptın?
derdi. Kardeşi Süleyman'ın ilgi alanı kadınlardı. İnsanlar
da bu alana yöneldiler. Onun zamanında kişi biriyle
karşılaştığında; Kaç hanımla evlisin? Kaç cariyen var?
derdi.
Halife Ömer b. Abdülaziz'in gayreti Kur'an tilâveti, namaz
ve ibadet idi. Halk da buna yöneldi. Onun döneminde kişi
biriyle karşılaştığında; Evradın ne kadar? Günde kaç
sayfa Kur'an o-kuyorsun? Dün gece kaç rekat kıldın?
derdi?
705[302]
bkz. Gazzalî, İhya: 4/20; Semhudî, Gammaz, s.144;
Sehavî, Makasıd: s.442; İbnü'd-Deyba', Temyiz: s.200;
432
sözlerindendir.
378.
HADĠS:
"Elle
(mastürbasyon) yapan lanetlenmiştir."
istimna
706[303]
Aslı
yoktur. Ruhâvî bunu açıkça ifade etmiştir.707[304]
Aclunî, Keşi
2/414; Aliyyü'1-Kari, Kübra: s.353; Hut, Esne'1-Metalik
s.333.
706[303]
bkz. Ruhavî, Haşiyetü ŞerhiTMenar: s.279;
707[304]
Şerafeddin Yahya er-Ruhavî, İbn Melek'in Hanefî
AliyyüTKarî, Kübra: s.360; Aclunî, Keşf 2/431.
Usul-ü Fıkıh kitabı "ŞerhuTMenar" kitabına yazdığı
haşiyesinde (s.279) Nehy ve Nehyin kısımları bahsinin
sonlarında İbn Melek'in "Elle istimna (mastürbasyon)
yapan lanetlenmiştir", hadisini delil olarak zikretmesi
üzerine şöyle demiştir: "Ben bunu hadis kitaplarında
bulamadım. Ancak bunu üstadlar fıkıh kitaplarında
zikretmişlerdir".
Ebu Gudde diyor ki: Bu söz, nebevi hadis ve şahid olarak
İmam Kemal IbnüTHümam tarafından Hanefî fıkıh
kitaplarından ffidayehm şerhi olan FethuT-Kadir'de
(2/64) Oruç bölümü, Kaza ye keffaret gerektiren şeyler
433
babı'mn başlarında zikredilmiştir. İmam İbnü'l-Hümam,
imamlığı hatta mutlak müctehid derecesine eriştiği kabul
edilen, aklrnaklî ilimlerde ve istidlalde tahkik ehli
alimlerdendir. Fakat onun bu hadisi şahid olarak
kullanması, kitaplarına baktığı fakih ve alimlerden bu
hadisi şahid olarak kullananlara uyması sebebiyle
olmuştur. IbnüT Hümam bunu araştırmadan önceki
âlimlere uyarak zikretmiştir. ilim erbabı zaman zaman
böyle bir durumla karşılaşır. Şahid olarak kullandığı delili
her zaman inceleyip araştırma gayreti ve imkânı
bulamayabilir. Bu durumda bu delili başkalarına uyarak
ya olduğu gibi zikreder ya da reddeder. Böyle bir durum,
İmamlar İmamı Değerli İmam Şafiî (r.a)'nin Risale
kitabında da yaşanmıştır. Şafiî bu kitabında s.286 da
namazın
ilk
vaktinde
kılınmasının
son
vaktinde
kılınmasından daha faziletli olduğuna delil getirmek
üzere şu uydurma hadisi kullanmıştır. "Peygamberimiz
(s.a.v) buyurdu ki: "Namazın ilk vakti Allah nzasıdır. Son
vakti Allah'ın affıdır." Allânıe Ahmed Şakir (rh.a) burada
şu notu düşmüştür: İmam Şafii bu hadisi gördüğünüz gibi
isnadsız olarak nakletmektedir. IhtiîâfüTHadiskitabında
(s.209) da aynı şekilde davranmış, bunu delil olarak
434
zikretmiştir. Hâlâ bu davranışına hayret ediyorum. Zira
bu hadis, sabit hiçbir aslı olmayan uydurma bir hadistir.
Bunu Yakub b. Velid eHVIedenî isimli bir şeyh rivayet
etmektedir1. İmam Ahmed o şeyh hakkında: Büyük
yalancılardandır, hadis uyduruyordu, demiştir. Ebu
Hatim:
Yalan
söylüyordu.
Rivayet
ettiği
hadis
uydurmadır, demiştir. Tirmizî üzerine yaptığım şerhte
(1/321) bu hadis hakkında geniş açıklama yaptım." O
halde başkalarına uyan. incelemeden nakleden âlimlere
de" ğil; araştıran, inceleyen ve tahkik eden âlimlere
itimad edilme" lidir. Doğrusunu en iyi bilen Allah
Teâlâ'dır.
Mütabaat/uyma ile muvafakat/katılma arasındaki fark
hakkında Önemli Not: Bu iki ifade arasındaki fark şudur.
Mütabaat/uyma. ilim adamının bir hüküm ve görüşte bu
görüşün doğru olup olmadığını tahkik etmeden ilim
ehlinden başka birine tâbi olmasıdır. Muvafakat/katılma
ise iki alimin bir konudaki görüşlerinin bu görüşü
gerektiren delillere dayanarak u-yuşmasıdır. Herhangi bir
hadis hakkında meselâ: Hakim bunu sahih olduğuna
hükmetmiş,
Zehebî
de
buna
muvafakat
etmiş-
tir/katılmıştır, denilir. Bir başka hadis hakkında da
435
379. HADĠS: "Peygamber yer altında bin
yılı tamam-lamaz."(Yani Hz. Peygamberin (s.a.v)
vefatından sonra bin yıl geçmeden kıyamet kopar)
708[305]
Bâtıldır. Aslı yoktur.
380.
HADĠS:
381.
HADĠS:
"Kadınlar
birbirlerine
yardım ederler." 709[306] İkrime'nin sözüdür.710[307]
'Unutkanlık,
insanın
meselâ; Bunu falan sahih olarak kabul etmiş, ya da delil
olarak almıştır. Falan da ona tabi olmuştur/uymuştur,
denilir. Bazen muvafakat yerine mütabaat kelimesi de
kullanılmaktadır.
708[305]
bkz. Süyûtî, Havi: 2/166; Sehavî, Makasıd: s.443;
İbnü'd-Deyba', Temyiz: s.200; AliyyüTKarî, Kübra: s.353;
Aclunî, Keş/: 2/417; Hut, Esne'l-Metalib: s.334.
709[306]
bkz. Sehavî, Makasıd: s.445; İbnü'd-Deyba',
Temyiz: s.201; Aliyyü'î-Karî, Kübra: s.354; Aclunî, Keşfi
2/418; Hut, Esne't Metalib: s.334.
710[307]
Nitekim Bu söz, Sahih-iBuharİ'dc (Libas 23) Yeşil
Elbiseler Babında zikredilmiş, İbn Hacer Fethu'l'Barî'de
(10/238) bunun İkrime'nin sözü olduğunu ifade etmiştir.
436
tabiatıdır."
demiştir.
711[308]
Se-havî: Bu lafızla bilmiyorum,
382. HADĠS: "Allah'ın kuluna yardımı,
kulun kendisine yardımından daha hayırlıdır."
712[309]
711[308]
Vüheyb bin Verd'-in sözler/indendir.713[310]
bkz. Sehavî, Makasıd: s.445; İbnü'd-Deyba', Temyiz
s.201; Aliyyü'1-Kari, Kübra: s.354; Aclunî, Keş£ 2/419;
Hut, Esne'h Metalib: s.335.
712[309]
bkz. Sehavî, Makasıd: s.446; İbnü'd-Deyba',
Temyiz: s.201; AliyyüTKarî, Kübra: s.355; Aclunî, Keşf:
2/419.
713[310]
Vüheyb b. Verd el'Mekkî ibadet ehli olup vaaz ve
sohbetle" ri vardır. Hafız İbn Hacer Tehzibü'trTehzib'
deki (11/170-171) biyografisinde şöyle demiştir: "İbadet
ehlindendi. Hadisleri, vaazları ve zühdü bilinmektedir.
İbn Hıbban onu Sikat' (Güvo-nilir Raviler) kitabında
zikretmiş ve şöyle demiştir: Dünyayı terk etmesi sebebiyle
dünyalığı bulunmayanlardandı. Süfyan es-Sevrî, hadis
rivayetini bitirince talebelerine: Kalkın, hoş insana -yani
Vüheyb b. Verd'e- gidelim, derdi. Vüheyb konuşurken
gözlerinden yaş damlardı. Ona:
437
383.
ibadettir."
HADĠS:
714[311]
yoktur, demiştir.
"Güzel
yüze
bakmak
İbn Teymiyye: Batıldır, aslı
384. HADĠS: "Kabir, ne güzel hısımdır!."
715[312]
Bu lafızla aslı yoktur.
385. HADĠS: "Suheyb ne güzel kuldur!..
Allah'dan kork-masaydı bile 716[313] yine O'na isyan
-Allah Tealâ'ya isyan eden ibadetin tadını bulur mu? diye
ser ruldu. Vüheyb:
-Hayır, hatta masıyete yönelen bile bu tadı duyamaz,
dedi. Hic rî 153 yılında vefat etti. Allah rahmet eylesin.
bkz. Aliyyü'1-Karî, Kübra: s.355; Aclunî, Keşf:
714[311]
2/421;
715[312]
bkz. Sehavî, Makasıd: s. 449; İbnü'd-Deyba',
Temyiz s.202; Aliyyü'1-Karî, Kübra: s.356; Aclunî, Keş£
2/427; Hut, EsneT MetaJib: a.331.
716[313]
Bu ifade ile şu mana anlatılmaktadır: Suheyb (bin
Sinan er-Rumî- r.a), Allah'a O'nun azabından korktuğu
için değil, O'nu sevdiği için itaat etmektedir. Bunu Hafız
İbn Hacer söylemiştir. (Sehavî, elMakasıdü'l-Hasene:
s.449)
438
etmezdi."
717[314]
Hadis hafızlarının açıkça ifade
ettikleri gibi, bunun aslı yoktur.718[315]
386. HADĠS: "Alimin mürekkebinin bir
damlası, Allah'a yüz şehidin kefeninin terinden
daha sevimlidir."719[316] Raten'in
717[314]
720[317]
uydurma
bkz. Ebu Nuaym, Hılye: 1/177; Semhudî, Gammaz:
s. 147; Sehavî, Makasıd: s. 449; İbnü'd-Deyba', Temyiz:
s.202; AliyyüT Karî, Kübra: s.356; Aclunî, Keşf. 2/428;
Hut, Esne'l-Metalib: s.331.
718[315]
Müellif Aliyyü'1-Karî eJ-Mevzûâtü'J-Kübra'da (s.
356) şöyle diyor: Hafız Süyûtî Nazmu't-Telhis Şerhihde
diyor ki: İnsanların "Suheyb ne güzel kuldur!.. Allah'dan
korkmasaydı hile yine Ona isyan etmezdi", hadisi
hakkındaki soruları çoğaldı. Bazıları bunu Hz. Peygamber
(s.av)'e nisbet ettiler. İbn Malik berhu'I-Kâfîye ve başka
eserlerinde Hz.Ömer (r.a)'e nisbet etmiştir. Bahaeddin
Sübkî bu konuda şöyle demiştir: Bu sözü, ısrarlı
araştırmalarıma rağmen hadis kitaplarının hiç birinde ne
merfu ne de mevkuf olarak, ne Hz. Ömer (r.a)'e, ne de
başkasına ait bir söz olarak gördüm."
719[316]
bkz. Süyûtî, Zeylü'l-Mevzûât s.81; Aliyyü'1-Karî,
439
hadislerindendir. ZeyJ'de böyledir.721[318]
“He”
Harfiyle
BaĢlayan
Uydurma
HADĠS:
"Ümmetimin
Hadis
387.
günahkâr âlim ve câhil ibadet ehli iledir."
Bulunamamıştır. Muhtasar' da böyledir.
helaki,
722[319]
“Vav” Harfiyle BaĢlayan Uydurma
Hadisler
388. HADĠS: "Beyaz gül Peygamberimiz
Kübra: s.358; Aclunî, Keş£ 2/431.
720[317]
Raten el-Hindî'nin biyografisi 321 no.lu hadis
esnasında (656 nolu dipnotta) geçmiştir.
721[318]
722[319]
Süyûtî, Zeylü'l-Mevzûât s.81
bkz.
Fîruz-Âbadî,
Muhtasaru'bMuğnî
fî
Tahrici'Hhya li'l-;Aliyyü'1-Karî, Kübra: s.364; Aclunî,
Keşf: 2/442.
440
(s.a.v)'in terinden, kırmızı gül Cebrail'in terinden,
sarı gül Burak'ın terinden yaratılmıştır."
Miisnedui-Firdevs
724[321]
723[320]
ve başka eserlerde
zikredilmiştir. Nevevî: Sahih değildir, demiştir.
Başkaları ise; Uydurmadır, demişlerdir.725[322]
723[320]
bkz. Sehavî, Makasıd: s.130; İbnü'd-Deyba',
Temyiz: s.55; Aliyyü'1-Karî, Kübra: s.361; Aclunî, Keşf:
1/302; EsneTMetalib: s.86.
724[321]
Daha önce 300 nolu hadisle ilgili 608 nolu
dipnotun sonunda İbn Tcymiyye'nin Fivdevs kitabı
hakkındaki sözü nakledilmişti. Oraya bakınız!.
725[322]
Müellif Aliyyü'l-Karî'nin buradaki ifadesi zayıf olup
yanlış bir kanaat vermektedir. Zira bu ifade Nevevi'nin
"sahih değil' dır", şeklindeki sözü ile başka âlimlerin
"uydurmadır"
ifadeleri
arasında
farklılık
izlenimi
vermektedir. Doğru olan, bu iki ifade arasında hiçbir
farklılığın bulunmamasıdır. Sehavî'nin el' Makasıdüıtfasene'deki (s. 130) ifadesi şöyledir: "Gül Hz. Peygamber
(s.a.v)'in terinden yaratıldı..." (hadis hakkında); Nevevî
sahih değildir, demiştir. Üstadımız Hafız İbn Hacer de
aynı şekilde; "Bu, uydurmadır", demiştir. Ondan önce de
441
389.
HADĠS:
"Benim
vasıyyetim,
sırdaşım, ailemde benden sonra vekilim ve
benden sonra geriye bıraktığım kişilerin en
hayırlısı: Ebu Talib oğlu Ali'dir." 726[323] Saganî'nin
ed-Dürrü'î-Mültekat'ta
durmadır.727[324]
dediğine
göre
uy-
İbn Asakir aynı ifadeyi kullanmıştır."
Bu kitabımızın 49-51. sayfalarında "sahih değildir" ve
"uydurmadır" ifadelerinin mevzu hadisler konusunda
kullanıldığında aynı manada oldukları, uzun uzun
açıklanmıştır. Dilerseniz oraya başvurabilirsiniz.
726[323]
2/446.
727[324]
bu
bkz. Aliyyü'1-Karî, Kübra: s.361; Aclunî, Keşfi
Müellif Aliyyü'1-Karî (...dediğine göre) ifadesiyle,
hadis
hakkındaki
mevzû/uydurma
hükmünü
zayıflatma amacı taşımamaktadır. Bu ifade ile sadece bu
hadisin uydurma olduğu görüşünde olan alimin ismini ve
bu
ifadeyi
zikrettiği
kitabın
ismim
verme
amacı
taşımaktadır. Zira müellif Alıyyu'1-Kari aynı ifadeyi eî-
Mevzûâtü'1-Kübra kitabında (s. 361) kullanmış, bunun
ardından şöyle demiştir: "Bu ifade şianm çirkin iftirala-
442
390. HADĠS: "Adaletli hükümdarın
728[325]
zamanında
dünyaya
geldim."
729[326]
Hadis
391.
HADĠS:
"Zinadan
doğan
çocuk
hafızları: Bunun aslı yoktur, demişlerdir.
yindandır.
Allah
belâlarını
versin.
Nereden
iftira
ediyorlar? Nasxl da iftira edebiliyorlar?"
728[325]
"Adaletli hükümdar" ifadesiyle İran Kisrası
Nûşirvan kastedilmektedir. Halimi Şüab' da bu hadis
hakkında: Sahih jjeğüdir, demiştir. Sahih olsa bile,
Nûşirvan hakkında "Âdil" enilmesi, âdil olduğu ve onun
lehine şahitliketmek için değil, Mh olduğu bu isimle
kendisini tarif etmek içindir. Zira Allah Rasûlü (s.a.v)'in
Allah'ın hükmünden başkasıyla hükmeden bir kimseyi
"âdil"
olarak
adlandırması
(elMakasıdü'1'iJasene:
nakledilmiştir.)
729[326]
mümkün
s.454'den
değildir.
kısaltılarak
bkz. Sağanı, Mevzuat: s.4; Semhudî, Gammaz:
s.149; Se-havî, Makasıd: s.454; İbnü'd-Deyba', Temyiz:
s.207; AliyyüT Karî, Kübra: s.362; Acluni, Keşf: 2/454;
Şevkânî, Fevaid: s.327; Hut, Esne'l-Metalib: s.339.
443
Cennete giremez." 730[327] Bunun aslı yoktur.
“Lam” Harfiyle BaĢlayan Uydurma
Hadisler
392. HADĠS: "Bilmiyorum" sözü,
730[327]
731[328]
bkz. İbnü'l-Cevzî: Mevzuat: 3/111; Ebu Nuaym,
Hıîye: 3/308; İbn Kayyim, Menar s.133; Süyûti, Leâlî:
2/193; Semhudî, Gammaz: s.149; Aliyyü'1-Karî, Kübra:
s.362; Aclunî, Keşf: 2/452.
731[328]
Evet, ama
Yakut
el-Hamevî'nin Mu'cemü'l-
Büldan'da. (1/4) ifade ettiği gibi; "Bilmiyorum" ifadesi,
ilimin takdir edilmeyen yarısıdır. İlmin en şerefli ve en
faziletli ikinci yarısı ise "Biliyorum", diyebilmektir.
İlmiyle amel eden tabiîn âlimlerinden Muhammed b.
Aclân'm dediği gibi; gerçek olan husus şudur: İ-lim
erbabı "Bilmiyorum" ifadesini göz ardı ettiği takdirde yumuşak karnından öldürülür."
Müslim Sahih'mde (SıfatüTMünafikîn 7; Nevevî Şerhi:
17/141) Abdullah b. Mes'ud (r.a)'un şu sözünü rivayet
etmektedir: "Ey insanlar!.. Allah'tan korkun. İçinizden
444
ilmin
yarısıdır."
732[329]
Şa'bî'nin
sözlerinde
ndir.733[330]
kim bir şey biliyorsa bildiğini söylesin. Bilmeyen kimse;
Allahu alem (Doğru olanı bilen Allah 'tır), desin."
İbn Kayyim el'Cevziyye Flâmül-Muvakkıîn (4/218)'dc
şöyle demiştir: "İlim ehlinden biri diyor ki: Bilmiyorum
demeyi öğren. Bilmiyorum, dersen; bilinceye kadar sana
öğretirler. Biliyorum, dersen; Büemeyinceye kadar soru
sorarlar."
732[329]
bkz. Darimî, Sünen: 1/63; Sehavî, Makasıd: s.458;
İbnü'd-Deyba', Temyiz: s.208; Aliyyü'1-Karî, Kübra:
s.364; Aclunî, Keşf. 2/464; Hut, Esne'l-Metalib: s.343
733[330]
Bu sözü Darimi Süneriinde (1/57 Mukaddime 21)
Şa'bî'nin sözü olarak rivayet etmiştir. Şa'bî: Tabiînden
İmam Ebu Amr Şerahîl el-Hımyerî el-Kûfî'dir. Şöyle
diyordu: "Sahabe'den beş yüz kişiye eriştim. Beyaz
sayfaya
siyah
yazı
yazmadım.
(Yazarak
hadis
ezberlemedim) Biri bana bir hadis nakleder etmez hemen
ezberledim." Şa'bî Kûfe'de hicrî 19. yılda dünya gelmiş,
103 yılında vefat etmiştir. Allah rahmet eylesin.
Bu
söz
değerli
nakledilmiştir.
sahabî
Aslında
Bbu'd'Derda
ona
445
nisbet
(r.a)'dan
edilmesi
da
daha
393. HADĠS: 'Merkebin ve eti yenen her
hayvanın
idrarında
sakınca
yoktur."
Uydurmadır. LeâJî' de 735[332] bu şekildedir.
734[331]
394. HADĠS: "Küçük su döktüğünüz
tuvalette abdest almayın. Zira mü'minin abdest
suyu, sevaplarıyla birlikte tartılır."
Yahya b. Anbese uydurmuştur.737[334]
736[333]
Bunu
doğrudur. Hafız İbn Abdil" Berr Camiu BeyaniTIlm ve
Fazlihî kitabında (2/54) "Alime ilmî meselelerden
bilmediği bir şey sorulduğunda izlemesi gereken metod"
babında bu sözü Ebu'd'Derda (r.a)'ya nisbet etmiştir.
İntıka kitabında (s.38)'da şöyle demiştir: "Ebu'd'Derda
(r.a)'-mn; "Bilmiyorum" demek, ilmin yarısıdır", sözü
sahih rivayetle nakledilmiştir."
734[331]
bkz. İbnü'l-Cevzî, Mevzuat: 2/75; Süyûtî, Leâli:
2/2; İbn Arrak, Tenzih: 2/66; Aliyyü'1-Karî, Kübra: s.365;
Aclunî, Keş£ 2/468.
735[332]
Süyûtî, el-LeâliTMasnûa: 2/2
736[333]
bkz. Zehebî, Mizan: 4/400; Aliyyü'1-Karî, Kübra:
737[334]
Yahya b. Anbese, durumu açığa çıkmış olan, hadis
s.365; Aclunî, Keşi 2/468;
446
395. HADĠS: "Beni namazda "Seyyid"
kelimesiyle anmayın." 738[335] Sehavî: 739[336] Bunun
aslı yoktur, demiştir.740[337]
396.
HADĠS:
"Yılandan
ancak
dünyaya gelir." 741[338] Hadis değildir.742[339]
yılan
uyduran yalancı biridir, (bkz. Zehebî, Mizanii'l-I'tidal:
4/400)
738[335]
bkz. Sehavî, Makasıd: s.463; İbnü'd-Deyba',
Temyiz s.210; Aliyyü'1-Karî, Kübra: s.365; Aclunî, Keşi
2/478; Hut, EsneT Metalib: s.346.
739[336]
740[337]
Sehavî, etMakasıdü'l-Hasene: s.463 No: 1292.
Bu söz, uydurma olması bir yana, dil terkibi
açısından hatalıdır. Zira dil açısından doğru olan vav ile
(Lâ tüsevvidûnî) de-nilmesidir. Zira bu fiilin asîı vav'lıdır.
(bkz. Aclunî, Keşf. 2/478 Hadis No: 3018)
741[338]
bkz. Meydanı, Mecmeu'l-Emsal: 2/141; Zemahşerî,
eî-Müstaksâ: 2/390: Sehavî, Makasıd: s.465; İbnü'dDeyba', Temyiz s.212; Aliyyü'1-Karî, Kübra: s.366; Aclunî,
Keşf: 2/483.
742[339]
Bu söz yeni dönem arap atasözlerindendir. Nitekim
Mey danî'nin MecmeuTEmsal kitabında (2/141) "Fareden
447
397. HADĠS: "Söyleyene değil, söylediği
şeye bak." 743[340] Hz. AH (r.a)'nin sözlerindendir.
398.
HADĠS:
"Aklı
olmayanın
dini
yoktur." Nesaî: Batıldır, Münkerdir (güvenilir
ravilere aykırı çok zayıf bir hadisdir), demiştir.
399. HADĠS: "İtiraf edenin mazereti
olamaz."
744[341]
As-kalânî: Bunun aslı yoktur,
demiştir.745[342]
400. HADĠS: "Utangaç ve kibirli olan, ilim
Öğrenemez."
746[343]
ancak fare, yılandan
Buharınin Sahih' inde
ancak yılan dünyaya
747[344]
gelir",
denilmektedir.
743[340]
bkz. ed-Dürer eîMültckata: No: 461, Aliyyü'1-Karî,
744[341]
bkz. Sehavî, Makasıd: s.468; Semhudî, Gammaz:
Kübra: S-367; Aclunî, Keşf. 2/485;
s.152; ü'd-Deyba', Temyiz s.214; Aliyyü'1-Karî, Kübra:
s.367; A<r î, Keşf; 2/493; Hut, Esne'l-Metalib: s.352.
745[342]
746[343]
bkz. Sehavî, eîMakasıdüTHasene: s.468 No: 1311.
bkz. Buharı, Sahih: İlim 50; İbn Hacer FethuTBari:
1/202; Sehavî, Makasıd s.469; İbnü'd-Deyba', Temyiz:
448
s.215; AliyyüT Karî, Kübra: s.371; Aclunî, Keşf: 2/499;
Hut, Esne'l-Metalıb: sİ55.
747[344]
Buharı, »Sa/uA: 1/202 (îlim 50) İlimde utanma
babı. Bu söz birçok, kitapta bu şekilde nakledilmiştir.
Buharî'nin lafzında (müstahyî) kelimesi, sonundaki iki yâ
harfiyledir.
İbnü'd-Deyba'm
Temyizü't'Tayyib
mine'bHabis kitabında da bu şekilde -iki yâ ile- gelmiştir.
İmam Aynî, Umdetü'l-Karî'de (2/210) şöyle diyor:
(istahya-yestahyî)
filinden
türeyen
(müstahyî):
Ha
harfinin sükûnu ile ve ikincisi sakin, olan iki yâ ile yazılır.
B\ı kelimede bir yâ ile (Müstahî) denilmesi de, yasız
(müstah) denilmesi de caizdir." Aynî daha sonra şöyle
devam etmiştir: "...ve kibirli olan ilim öğrenemez."
Mütekebbir/Kibirli olan, kendini büyük gören demektir.
Böylesi
böbürlenip
ilim
öğrenmeye
karşı
çekimser/isteksiz davranan kişidir. Istikbar ve tekebbür
böbürlenmek, kendini büyük görmek demektir."
Hafız İbn Hacer Fethu'fBari'de (1/202) şöyle diyor: "Haya
imandandır",
hadisi
daha
önce
geçmişti.
--Şer'î
anlamıyla- haya/utanma büyüklere hürmet ve saygı
şeklinde meydana gelen utanç duygusudur. Bu övgüye
değer olan utanma şeklidir. Şer'î bir emri terk etmeye
449
Mücahid'in 748[345] sözü olarak zikredilmiştir.
401. HADĠS: "Müslümanm farzları ve
sünnetleri bilmemesi helâl/caiz değildir. Bunun
sebep olan utanma ise kötülenmiştir. U" tanmamn bu
şekli, meşru utanma olmayıp bir çeşit zafiyet ve seviye
düşüklüğüdür. İmam Mücahid'in "Utangaç ve kibirli olan,
ilim öğrenemez", sözüyle anlatılmak istenen de budur."
748[345]
Bu zat, Tabiînden, ibadet ve vera ehli, güçlü
fakîhlerden Tefsir, Kıraat, Hadis, Fıkıh ve Kur'ân'da
İmam Mücahid b. Cebr EbuTHaccac el-Mekkî el-
Mahzûmî'dır. Mücahid şöyle diyordu: Kur'ânı İbn
Abbas'a otuz defa arz ettim. Bir başka rivayette ise;
Kur'an'ı İbn Abbas'a üç defa arz ederek okudum. Her
âyette duruyordum. Bu âyet hangi konuda indi? Nasıl?
nazil oldu? diye soruyordum. İbn Ömer bana dedi ki:
NaiV desenin ezberin gibi iyi hadis ezberlese, diye
temenni ediyorum. Seleme b. Küheyl: Ata, Tavus ve
Mücahid kadar bu ilimle Allah rızasını arzulayan kimse
görmedim, demiştir. Mücahid hicrî 21 yılında Hz.Ömer'in
halifeliği döneminde dünyaya gelmiş, Mek" ke'de 103
yılında secdede iken vefat etmiştir. Allah rahmet eylesin.
450
dışındakileri
bilmemesi
ise
caizdir."
Uydurmadır. Zeyf&e 750[347] böyledir.
749[346]
402. HADĠS: "Hoca, ekmek yemekten
utanmadığı
gibi,
ilim
öğrenmekten
utanmasın." 751[348] Sahih değildir.
de
403. HADĠS: "İlki Mikâil olmak üzere üç
yüz altmış meslek erbabı emek vermedikçe, pide
yuvarlanıp (sofrada) senin önüne konmaz." 752[349]
Irakî: Bunun asimi bulamadım, demiştir.753[350]
bkz. Süyûtî, Zeylü'l-Mevzûât: s.36; Aliyyü'1-Karî,
749[346]
Kübra-s.370; Aclunî, Keşf: 2/500.
750[347]
Süyûtî, Zeylü'l Mevzu ât: s.36
751[348]
2/508.
bkz. Aliyyü'1-Karî, Kübra: s.371; Aclunî, Keşf
752[349]
bkz. Gazzalî, İhya: 3/94; Aliyyü'1-Karî, Kübra:
753[350]
Bu hadisi Gazzalî, İhya Ha (3/94) İki şehvetin
s.371; Aclunî Keşf; 2/509.
Kırılması bölümünde, Mide şehvetini kırma konusunda
izlenecek riyazet yolunun açıklanması babmda zikretmiş,
Irakî de bu sözünü ihya Tahrici'ndc (İhya: 3/94 dipnot l)
451
404. HADÎS: "(Alimler arasında) İhtilaf
edilen bir mesele sebebiyle Allah azab etmez."
754[351]
Sehavî:
755[352]
Zannederim ki bu selef
âlimlerinden birinin sözüdür, demiştir.
Ben de derim ki: Üstadlarımdan birinin
şöyle söylediğini duymuştum: Bir âlime uyan
kimse, Allah'a salimen kavuşur.
“Ye”
Harfiyle
BaĢlayan
Uydurma
Hadisler
en
405. HADĠS: "Bir cemaate içlerinde yüzü
güzel
o-lan
kişi
imam
olur."
756[353]
zikretmiştir.
754[351]
bkz. Sehavî, Makasıd: s.471; Semhudî, Gammaz
s.155; İbnü'd-Deyba', Temyiz: s.217; Aliyyü'1-Karî, Kübra:
s.372; Aclunî, Keş£ 2/504; Hut, Bsne'l-Metaiib: s.357.
755[352]
756[353]
bkz. Sehavî, el-Makasıdü'1-Hasene: s.471 No:1325.
bkz. İbnü'l-Cevzî, Mevzuat: 2/100; Süyûtî, Leâlr
2/21; İbn Arrak, Tenzih: 2/103; Aliyyü'1-Karî, Kübra:
452
Uydurmadır. Leâlî'de 757[354] bu şekildedir.
406. HADĠS: "Ey Ebu HureyreL Abdest
aldığında "Bismillah ve'l'hamdü lillah" de. Zira
senin
koruyucu
bozuluncaya
kadar
meleklerin,
hiç
bu
abdestin
dinlenmeden
senin
hasenelerini yazmaya devam ederler."758[355]
Münkerdir.
759[356]
(Ebu Gudde: Bu hadisin
s.377; Aclunî, Keşi: 2/522.
757[354]
Süyûtî, el-Leâli'1-Masnûa: 2/21. Asıl nüshada;
"Zeyl'de bu Şekildedir", denilmiştir. Bu, bir kalem
sürçmesidir. Zira ben bu hadisi Zeyl'de göremedim,
gördüğünüz şekilde Leâli olarak düzelttim.
758[355]
bkz. Taberanî, ehMıı'cemii's-Sagir. 1/73; İbnü'l-
Cevzî, et Mevzûât: 2/186; Heysemî Mecmeu'z-Zevaid
1/220; İbn Hacer,
Lisanü'l-Mizan: 1/98; Süyûtî Zeylü'l Mevzua t: s.96;
Süyûtî, Leâlî: 2/377; İbn Arrak, Tenzih: 2/340; Aliyyü'1Karî, Kübra: s.373. Heysemî Mecmeu'z-Zevaid: 1/220;
759[356]
Yani batıldır. Hadisi Süyûtî Zeylü'l-Mevzuât' da
(s.96) Taberanî'nin elMu'cemüsSagir'inden senediyle;
Amr b. Ebî Seleme, ibrahim el-Basrî, Ali b. Sabit,
453
Muhmmed b. Şirin, Ebu Hureyre tarikiyle merfû olarak
rivayet etmektedir. Süyûtî şöyle demiştir: Taberanî diyor
ki: Bunu Azre b. Sabit'in kardeşinden sadece İbrahim elBasrî rivayet etmiştir. Süyûtî daha sonra şöyle demiştir:
"Mizan'da şöyle denilmektedir: Bu hadis Münkerdir.
Bunun âfeti (uyduran kişisi) ibrahim'dir."
Ebu Gudde diyor ki: Bu haberi Mizan'da ibrahim ismini
taşıyan ravilerin biyografilerinde görmedim. Daha sonra
bunu İbn Hacer'in Lisanü'l-Mizaninda (1/98) İbrahim b.
Muhammed
b.
Sabit
el-Ensa-rî'nin
biyografisinde
gördüm. Süyûtî'nin Zeyl'de-ki ifadesinin aslı "Lisanü'l-
Mizan'da şöyle denilmiştir", şeklinde iken, kelime
düşüklüğü sebebiyle bu yanlışlık meydana gelmiş olabilir.
Lisan' daki ifade şöyledir: (İbrahim b. Muhammed b.
Sabit el-Ensarî): Amr b. Ebî Seleme et-Tinnîsî'nin
üstadıdır. Münker hadisler rivayet etmiştir. İbn Adiyy
onun hakkında: Medineli-dir. Kendisinden münker
hadisler rivayet edilmiştir, demiş ve onun üç münker
hadisini nakletmiş ve sonra da "Onun başka hadisleri de
bulunmaktadır. Hadisleri salih olup tahammül edilebilir
niteliktedir", demiştir. İbn Hıbban bunu Sikat'ta. zikretmiş ve Amr b. Ebî Seleme'nin arkadaşıdır. Muhammed
454
b. Malik vasıtasıyla Bera'dan rivayette bulunmuştur.
İbrahim
b.
Muhammed
el-Makdisî
isminde
zikri
gelecektir." demiştir. İbn Hacer, zikri geçen (İbrahim elEnsarî)'nin
biyografisinin
ortasında
şu
hadisi
zikretmiştir: Taberanî, Sagir' de Amr b. Ebî Seleme,
İbrahim b. Muhammed el-Basrî'den, Ali b. Sabit, İbn
Şirin sened zinciriyle Ebu Hureyre'den merfû olarak şu
hadisi rivayet etmektedir: "Ey Ebu Hureyre!.. Abdest
aldığında "Bismillah vel-hamdü lillah" de. Zira senin
koruyucu meleklerin, bu abdestin bozuluncaya kadar hiç
dinlenmeden
senin
hasene~
leriniyazmaya
devam
ederler. "Bu münkerdir. İbn Hacer daha sonra (İbrahim
b. Muhammed el-Makdisî)'nin biyografisinde (1/103)
şöyle demiştir: Ebu Hatim: Hadisi zayıf' tır, meçhuldür,
demiştir. İbn Hıbban ise onu Sikat (Güvenilir Raviler)
kitabında, Buharî Tarihinde zikretmiş, her ikisi de onu
Ebu Hafs et-Tinnîsî'nin arkadaşı olarak tanıtmışlardır.
Buharî, Tinnîsi İbrahim'in güvenilir olduğunu ifade
etmiştir, demiştir.
(Ebu Gudde diyor ki) İbn Hacer'in ifadesinden anlaşılan;
İbrahim el-Ensarî ile İbrahim el-Makdisî'ııin aynı kişi
olduğudur. Durum nasıl olursa olsun, Taberanî'nin
455
senedindeki ravi, İbn Hacer ve Süyûtî'nin naklindeki gibi
(İbrahim b. Muhammed el" BasrO'dir. Görünen odur ki
bu ravi zikri geçen iki raviden ayrı üçüncü bir kişidir. İbn
Ebî Hatim'hı eî-Cerh ve't-Ta'dil'kitahm-da (c.l Kısım 1
sayfa 150) şu ifade yer almaktadır: İbrahim el-Basrî:
Hasen'den Cenab'i Hakkın; 'Mücrimleri Cehenneme
sürüklüyoruz, (Meryem: 86) mealindeki âyetini rivayet
etmiş, kendisinden de İsmail b. Ebî Halid rivayette
bulunmuştur."
Dolayısıyla
bu
İbrahim
el-Basrî,
Taberanî'nin senedinde geçen İbrahim b. Muhammed elBasrî ile aynı tabakadandır. Belki de ikisi aynı kişidirler.
Durum böyle olunca, Abdülhayy el-Lekne-vî'nin er-Rafu
ve't-Tekmîlû'î-Cerh ve't-Ta'dil(Il.hsk. s.l6(H6l) kitabına
ya£dığım dipnotlarda geniş açıklamada göreceğiniz gibi;
İbn Ebî Hatim'in onun hakkında sükût etmesi/bir görüş
bildirmemesi onu tevsik etme anlamına gelmektedir.
İbrahim el-Basrî ile İbrahim b. Muhammed el-Basrî aynı
kişi ise ya da İbrahim el-Makdisî ise az önce nakledildiği
gibi tevsik edilmiş (güvenilir olduğu ifade edilmiş)
demektir. Bu duruma göre bu hadisin bu metniyle
uydurma hadisler arasında zikredilmesi imkânsızdır.
Hatta Hafız Heysemî Mecmeu'z-Zevaid'de (1/220) de bu
456
hadisi zikretmiş ve "Bunu Taberanî Sagir'de rivayet
etmiştir. İsnadı hasendir", demiştir. İbn Hacer de bu
hadisi deîil olarak kabul etmiştir. Dolayısıyla bu onun
uydurma olmadığım göstermektedir, (bkz. Tenzihü'şŞeriati'l-Merfûa: 2/70). Bu cümleleri yazdıktan sonra
İbnü'l-Cevzî'nin elMevzûât (2/186); Süyûtî'nin Leâlî
(2/377)
ve
İbn
Arrak'm
Tenzihü'ş-Şeriati'l-Merfûa
(2/340) kitaplarında Ebu Hureyre'den iti tarikle gelen şu
hadisi gördüm: Allah Rasûlü (s.a.v) buyurdu ki: "Ey Ebu
Hureyre!.. Abdest aldığında "Bismillah vel-hamdü lillah"
de. Zira senin koruyucu meleklerin hiç dinlenmeden bu
ahdesti atıncaya kadar senin için haseneleri yazmaya
devam ederler. Ey Ebu Hureyre!.. Hanımınla veya
cariyenle beraber olduğun-da Bismillah vel-hamdü lillah"
de. Zira senin koruyucu meşklerin hiç dinlenmeden sen
gusledinceye kadar senin için haseneleri yazmaya devam
ederler. Ey Ebu HureyreL. Bu birleşmeden sana bir evlad
nasib olursa bu çocuğun ve neslinin nefesi sayısınca sana
basene yazılır."Bu hadisi nakleden üç hadis âlimi de şöyle
demişlerdir: Bunun senedinde (Hammad b. Amr en-
Nusaybî) ve meçhul raviler bulunmaktadır. (Ebu Gudde
diyor ki) 406 nolu Bu hadis, bu son senediyle ve
457
bu
metniyle
uydurma
zikredilmesi imkânsızdır.
hadisler
arasında
Zira Heysemî: Bunu Taberanî Sagir'&e
rivayet etmiş, isnadı hasendir, demiştir....(Yine
Ebu Gudde; Ancak bu hadisin bir başka senedle
ve bu metne yapılan ilâvelerle rivayet edilen şekli,
"hiç şüphesiz uydurmadır" demiştir.)760[357]
407. HADĠS: "Ey Humeyra!.."
761[358]
762[359]
ifadesi
Mızzi: İçinde (Ey Hır meyra!..)
yukarıdaki hadis metnine ilâve edilmiş asılsız metniyle
hiç şüphesiz uydurmadır.
760[357]
Parantez arasındaki cümle kitabın metninden
olmayıp bir önceki dipnotun ortalarında geçmektedir.
Önemine binaen ve dikkat çekmek için burada zikretmeyi
uygun gördüm. (Çev.)
761[358]
s.373.
762[359]
bkz. Zerkeşî, ehİcabe: s.61; Aliyyü'MCarî, Kübra:
{Humeyra): Hamrâ kelimesinin küçültme ismidir.
Beyaz tenli, beyazı pembe ile doyurulmuş demektir.
Araplar beyaz tenli erkeğe "Ahmer", beyaz tenli hanıma
458
geçen her hadis uydurmadır. Sadece İ\fesa/hin
rivayet ettiği bir hadis müstesnadır, demiştir.
763[360]
(Abdülfettah Ebu Gudde diyor ki: Bu
"hamrâ" derler. Hz. Aişe (r.anha) beyaz tenli idi.
Buradaki Humeyra kelimesiyle anlatılmak istenen kişi,
Hz. Aişe'dir. Bu küçültme, sevgi için yapılan küçültmedir.
Nitekim 121 no.lu hadis dipnotunda bu bilgi verilmişti.
Burada şunu da ilâve edeyim:
Müfhim müellifi Kurtubî diyor ki: Araplar, vücutta ki
beyazlık baras/ alaca hastalığına benzediği için beyaz
isminden haşlanmamaları sebebiyle, beyaz tenlilere
"ahmer/kırmızı" derler. Bu sebepledir ki Allah Rasulü
(s.a.v) Hz. Âişe'ye Ya Humeyra!.. (Pembe yanaklı sevimli
kız) derdi. Kurtubî'nin bu ifadesini Hafız İbn Hacer
Fethu'l-Bari'de (7/106 Menakıb ...) Hz. Peygamber
(s.a.v)'in Hz. Hadıce (r.a) ile evlenmesi ve Hz. Hadice'nin fazileti babında nakletmektedir.
763[360]
Benzeri bir ifade İbn Hacer tarafından da
FethuTBarî'de (2/370 lydeyn 2) Bayram günü kılıç kalkan
oyunu babında nakledilmiştir. Bu iki hadis hafızının hu
ifadeleri isabetli değildir. Zira bu hadisten başka ayrıca
459
iki sahih hadiste de (Humeyra) ifadesi sabit olmuştur.
İmam Bedreddin Zerkeşî el-İcabe li-irad me'stedrakethu
Aişe ale's-Sahabe adlı eserinde (s.61-62) Hz. Âişe (r.a)'nin
özelliklerini sayarken şöyle demiştir: "Yirmi Yedinci
Özellik: O'nun hakkında (Dininizin yarısını Humeyra'dan
alın) hadisi gelmiştir. Hocamız Hafız Imadüddin İbn
Kesir'e bu hadisi sordum. Dedi ki: Hocamız Dünya Hafızı
Ebu'l-Haccac
el'Mizzî
(r.a)
şöyle
diyordu:
İçinde
Humeyra adı geçen her hadis batıldır. Sadece Sünen-i
Nesaf de Oruç Bölümündeki bir hadis müstesnadır." (İhn
Kesir diyor ki): "Sünen-i Nesaî'de yer alan bir başka hadis
de buna ilâve edilmelidir: Ebu Seleme'den rivayet
edildiğine: göre; Hz. Âişe şöyle demiştir: Habeşliler
oynamak üzere mescide girdiler. Allah Rasûlü (s.a.v)
bana: 'Ya Humeyra!.. Onlara bakmayı arzu eder misin?
buyurdu. Bu hadisin isnadı sahihtir. Hakim Müstedrek'
inde (3/119) Ümmü Seleme'den -bu konuda bir üçüncü
hadis-
rivayet
etmektedir.
Hz.
Peygamber
(s.a.v)
mü'minlerin annelerinin savaşa katılacaklarını anlattı.
Hz. Aişe (r.a) güldü. Bunun üzerine şöyle buyurdu:
"Dikkat et Ya Humeyra!.. Bu hanım sen olmayasm". dedi
ve sonra Hz. A-li'ye döndü ve şöyle buyurdu: "Âişe'nin
460
herhangi bir işi sana ha-vale edilecek olursa, son ona
yumuşak davran."Hakim diyor ki: Bu hadis, Buharı ve
Müslim'in şartına uygun, sahih bir hadis olduğu halde
Buharî ve Müslim bu hadisi Sahih' lerine almamışlardır.
Zehebî ise; (Buharî ve Müslim, hadisin ravilerinden olan)
Abdülcebbar'dan hadis tahric etmemişlerdir, demiştir."
İbn Ke-sir'in ifadesi ilâve ve düzeltme ile burada sona
ermektedir.
Allâme
Zürkanî,
Şerhu'l-Mevahibi'n-
Ledünniyye kitabında (7/216) Kastallânî'nin bu Ümmü
Seleme
hadisini
Hakim
ve
Beyhakî'den
rivayet
etmesinden sonra; "Bu hadis, içinde (Ya Humeyra!..)
geçen sahih bir hadisdir. İçinde bu ifadenin geçtiği her
hadisin uydurma olduğunu iddia eden kimseye bu hadisle
cevap verilebilir", demiştir. Zürkanî, işaret edilen iddia
sahibi ile İbn Kayyim el-Cevziyye'yi kast etmektedir. Zira
İbn Kayyim eJ-Menaru'l-Münifkitabında (s.60); "İçinde
(Ya Humeyra!..) ya da sadece (Humeyra) lakabının
geçtiği her hadis yalandır, uydurulmuş tır", demektedir,
Abdülfettah (Ebu Gudde) diyor ki: Nesaî'nin burada
işaret edilen iki hadisi, onun esSünenü'J'Kübra'smdadır,
matbu olan Sugra'da (yani elimizdeki meşhur Sünen
nüshasında) bu hadisler yer almamaktadır." (bkz. Nesaî,
461
isabetli değildir. Zira bu hadisten başka ayrıca iki
sahih
hadiste
olmuştur.)764[361]
408.
de
"Humeyra"
HADĠS:
"Ey
kalmayı arzu e-diyorsan,
ifadesi
Şeyh!..
sabit
Selâmette
bunu başkalarının
senden selâmette olmasında ara."
765[362]
Bu sözü,
Ebu İshak eş-Şirazî'nin Hz. Peygamber (s.a.v)'den
rüyada duyduğu rivayet edilmektedir.766[363]
esSünenü'l-Kübra: 1/553, Salatü'l-Ieydeyn 31, Hadis No:
1798)
764[361]
Parantez arasındaki bu cümle, kitabın metninden
olmayıp bir önceki dipnotun başından alınmış, önemine
binaen ve dikkat çekmek için burada metin içerisinde
ayrıca zikredilmiştir. (Çev.)
765[362]
bkz. Sehavî, Makasıd: s.474; İbnü'dvDeyba',
Temyiz: s.219; Aliyyü'1-Karî, Kübra: s.374; Aclunî, Keşf.
2/515.
766[363]
Yani bu ifadenin; diğer nebevî hadislerin rivayet
edildiği gibi nebevî hadis olarak rivayet edilmesi doğru
değildir. Zira daha önce 311 no.lu hadisin dipnotunda
geçtiği gibi; âlimler nezdinde kesin olarak kararlaştırılan
462
409. HADĠS: "Ey Ali!. Demirden iki
ayakkabı edin. Bunları ilim yolunda eskit."
767[364]
Ibn Teymiyye: Bu hadis uydurmadır, demiş, ZeyV
de 768[365]: Aynen onun dediği gibidir, denilmiştir.
410. HADĠS: "Ey Ali!.. Bir sayfa ve
mürekkep getir", dedi. Allah Rasûlü (s.a.v)
yazdırdı. Ali yazdı ve Cebrail şâhid oldu.
769[366]
Ravi diyor ki: Size bu sayfayı yazdıran, yazan ve
bu duruma şâhid olandan başkası bu sayfada
olanları bildiğini söyleyen kimseyi tasdik etmeyin,
demiştir. Bu olay Hz. Peygamber (s.a.v)'in vefat
ettiği
son
hastalığında
idi.
Saganî
ed-
hususlardan biri şudur: Peygamberimiz (s.a.v)'i rüyada
görmekle şer'î bir hüküm isbat edilemez.
Nebevî hadis ise öncelikli olarak rüya ile isbat edilemez.
767[364]
bkz. Süyûtî, Zeylü'l-Mevzuât s.203; Aliyyü'1-Karî,
768[365]
Süyûtî, Zeyîü'î-Mevzûât s.203
Kübra: k.376; Aclunî, Keşf: 2/518.
769[366]
bkz. Aliyyü'1-Karî, Kübra: s.376; Aclunî, Keşf:
2/519.
463
DürrüTMültekat'ta: Bu uydurmadır, demiştir.
"Ey Ali!.. Sen bana göre Musa'nın yanında
Harun gibisin. Ancak benden sonra Peygamber
yoktur", sahih hadisi
kelimesiyle
müstesna! (Ey Ali!..)
770[367]
başlayan
"Hz.
Ali'ye
Vasiyetler"
nüshasının tamamının uydurma olduğu ileride
gelecektir.771[368]
411. HADĠS: "Ey Ali!.. Azık edindiğinde
soğanı unutma."
demiştir.773[370]
412.
770[367]
772[369]
Sehavî: Bu açık yalandır,
HADĠS:
"Düşmanının
elini
bkz.Buharî, Sahih: Fezâılü Ashabi'n'Nebi 9;
Müslim, Sahih: Fezâüü's-Sahabe 30, 31
771[368]
772[369]
s.157;
Bu konu 436 no.lu hadis esnasında ele alınacaktır.
bkz. Sehavî, Makasıd. s.475; Semhudî, Gammaz:
İbnü'd-Deyba',
Temyiz:
s.220;
Aliyyü'1-Karî,
Kübra: s.376; Aclunî, Keşf: 2/519; Hut, Esne'l-Metalib:
s.361.
773[370]
bkz. Sehavî, el-Makasıdü'hHasene: s.475 No: 1336.
464
bükemediğin
takdirde
öp."
774[371]
Halifesi)Mansur'un sözüdür.775[372]
774[371]
(Abbasî
bkz. Sehavî, Makasıd: s.476; İbnü'd-Deyba', Temyiz
s.220; Aliyyü'1-Karî, iftV&ra: s.377; Aclunî, Keşf 2/521;
Hut, EsneTMe-talib: s.362.
775[372]
Süyûtî'nin Tarihıı'l-Hulefâ' da (s. 178) naklettiği
gibi; Sûlî, bu sözü benzeri bir lafızla senediyle Abbasî
Halifesi Mansur'dan nakletmektedir. Abbasî Halifesi Ebu
Ca'fer Mansur'un nesebi: Abdullah b. Muhammed b. Ali
b. Abdillah b. Abbas şeklindedir. Hicrî 95 yılında dünyaya
gelmiştir. İlim tahsili için yolculuklar yapmıştır. Sûlî
diyor ki: Zamanında Hadis ve Neseb ilmini en iyi bilen
kimse olup hadis tahsili ile meşhur idi. Babasından, Ata
b. Yesar ve başkalarından hadis rivayet etmiştir.
Kendisinden de oğlu Halife Mehdî hadis rivayet etmiştir.
Çok zengin olmakla birlikte eğlence ve oyuna düşkün
olmaması, kâmil akıl sahibi olması, ilim ve edebiyata fiilî
katılımı, nefsî olgunluğu; heybet, cesaret, ihtiyat, görüş ve
azamet açısından Abbasoğullannın yiğit şahsiyeti idi.
Dünya lezzetlerinden erişemediği hiç bir şey kalmadığı
halde sadece Hadis ehlinin şerefini temenni etmesi
konusundaki sözü 344 nolu hadis (700 nolu) dip notunda
465
413. HADĠS: "Maymunun devletinde onun
için oynanır." 776[373] Hadis değildir.
414.
HADĠS:
"Yasin,
okunursa o niyet gerçekleşir."
hangi
777[374]
niyetle
Sehavî:
geçmişti. Halife Mansur, Mekke'de Hac için ihramlı
olduğu halde hicrî 158 yılında vefat etmiştir. Allah rahmet
eylesin. (Süyûtî, Tarihu'bHulefa: s.172-180. Özetlenerek
nakledilmiştir.)
776[373]
bkz. Sehavî, Makasıd: s.476; İbnü'd-Deyba',
Temyiz: s.221; Aclunî, Keşf. 2/523; Hut, Esne'J-Metalib:
s.362.
777[374]
Son dönem alimlerinden bazıları: Bazı tasavvuf
erbabı bu hadisin sahih olduğunu kararlaştırmışlardır,
diyerek bu hadisi isbat etmeye çalışmışlardır, dolayısıyla
uydurma hadis olmamalıdır. Maliki Fakîhî ve Mısır
Müftüsü Sûfî Allâme Muhakkik Muhammed Illîş (öl. 1299
h.) ve üstadı Ebu Yahya bunu gayet güzel bir şekilde
cevaplamıştır. Ebu Yahya hadisi isbat ederken senedden
başka bir şeye itimad etmeyi reddetmiştir. İsabetli
tenkidleri, akıl sahiplerinin şuur ve basiretlerini artırıcı
ifadeleri dolayısıyla bu iki zatın sözlerini nakletmek
466
faydalı
olacaktır:
AliyyiTMalik
adlandırılan
Şeyh
fi'1-Fetva
Muhammed
alâ
Fetvalarinda
Mezhebi
(1/45)
Illîş
"Fethu'l-
Malik"'ismiyle
'Yasin
ne
niyetle
okunursa gerçekleşir" hadisi sahih midir? Bunu sahih
olduğunu inkâr eden kimseyi ayıplayan kimseye ne ceza
gerekir? sorusuna şu cevabı vermiştir:
"Hafız Sehavî el-MakasıdüTHascne kitabında bu hadisin
aslının olmadığını açıkça ifade etmiş, Seyyid Muhammed
ez-Zürkanî de Muhtasar'mda aynı görüşü paylaşmıştır.
Bu hükmü ayıplayan mezkûr kişi bilgisizce konuşmaya
cür'et ettiği için şiddetli bir şekilde te'dib edilmelidir. Bu
adamın
halinden
anlaşılan,
ilim
ehlinden
biriyle
görüşmemiş, katı kalpli câhil bir kişi olduğudur. Böyle
birinin hadisler konusuna bilgisizce dalması sebebiyle
Allah Teâlâ'nm gazabına uğramasından korkulur. Zira
bilgisi olan kişi nass bulunan hususları inkâr etmez.
Cehaletin çokluğu, akıl zayıflığı ve dindar olmama bundan daha fazlasına sebep olmaktadır.
Ezher Hatibi Şeyh İbrahim es"Sakka da bu soru üzerine
şu cevabı yazmıştır: İmam Şa'ranî, el'-Bedru'l'-Münir
kitabında Hafız Sehavi'nin; bu hadisin bu lafızla aslı
olmadığı görüşünü naklederek bu hükmüne katılmış,
467
daha sonra da; "Bu hadis, Şeyh İsmail el-Yemenî
cemaatinde kesindir", demiştir. Dolayısıyla bu hadis,
âlimlerin üzerinde ihtilaf ettikleri hadislerden-
dir. Dolayısıyla bunun sahih olduğunu inkâr eden kişinin
reddedilmesi uygun değildir. Zira Sehavî, bunun sahih
olduğunu inkâr etmiştir. Bunu sahih olarak kabul eden
kişinin de reddedilmesi de uygun değildir. Zira az önce
Şa'ranî'nin ifade ettiği gibi bazı alimler bunu sahih olarak
kabul etmektedirler. Ya-sin'in fazileti ve onun dünyevî ve
uhrevî maksatların gerçekleşmesine vesile olması, sadece
bu hadise bağlı değildir. Çünkü bu konuda başka hadisler
de varid olmuştur. Allah'ın bu fakir kulu İbrahim esSakka eş-Şafiî'ye ilham ettiği budur. Günahları affola.
Üstadımız Ebu Yahya, bu cevaba muttali olduğunda onun
üzerine şunu yazmıştır: Bilindiği gibi; Hadislerden her
biri, keşif ve kalplerin nurlarıyla değil, sadece senedlerle
sabit olmaktadır. Ş a'ranî'nin Seyyid ismail el-Yemenî'den
naklettiği husus Müftî Şeyh ibrahim Saka'nın anladığı
gibi lafzın sahih oluşu ise durum senede bağlıdır. Aksi
takdirde söyleyen kim olursa olsun, sözü kendisine iade
edilir. Allah'ın dininde hatır gözetme olamaz. Velilik ve
kerametlerin burada bu konuya müdahalesi olamaz. Bu
468
konuda yetkili merci, sadece bu ilmi bilen hadis
hafızlarıdır. Bu hadis, muhaddislere göre aslı olmayan bir
hadistir. AIiyyüTKarî bunu -elimizdeki Masnu kitabında-
zikretmiş ve şöyle demiştir: "Sehavî: aslı yoktur,
demiştir." Aliy-yü'1-Karî, kitabının başında sabit veya
uydurma olup olmadığında ihtilaf edilen hadisleri
zikretmeyeceğim ifade etmiştir. Eğer Seyyid ismail'in bu
sözünden maksat, hadisin manasının doğruluğu ise ki
seyyidlere hüsnü zan etmenin gereği de budur, o takdirde
bu durum kabul edilebilir. Zira tevekkülü sahih, ihlası
sadık olan kimse Allah'a dua ettiğinde özellikle Kur'anla
ona tevessül ettiğinde Allah ona icabet edecektir. Ancak
şu an ele aldığımız konu bu değildir.
Müftü Şeyh ibrahim Sakka nın Selıavî'yi Şa'ranî'nin
ibaresinin sonu ile tenkidi yerinde değildir. Zira bu lafzın
sahih oluşunun murad edildiği anlayışı üzerine bina
edilmiştir. Bunun da senede bağlı olması ve hadisin her
hangi bir senedinin de bulunmaması sebebiyle sahih
olmayacağını öğrendin. Zira hadisin senedi olsaydı hadis
hafızları onu bilir ve hadis kitaplarında zikrederlerdi.
"Bu
hadis
alimlerin
üzerinde
ihtilaf
ettikleri
hadislerdendir", sözüne gelince bu ifade de problemlidir.
469
AliyyüTKarî'nin ifadesi, bunu reddetmektedir.
"Bunu sahih olarak kabul eden kişinin de reddedilmesi de
uygun değildir", ifadesi ile sanki ilk müftü -Şeyh Ilış—
kastedilmektedir. Halbuki o bunu kabul eden kişiyi
reddetmemiş,
konuya
dalan
sadece
kimseyi
bilgisizce
konuşan,
reddetmiştir.
bilmediği
Böyle
birinin
reddedilmesi ise kesin bir görevdir. Sanki o Müftü Şeyh
ibrahim Sakka bunu reddedenin lafızlarını da onu
reddetme sebebini de anlamamış gibidir. Nitekim "Yasin'in fazileti.." ifadesi sebebiyle Müftü, soruyu da
anlamamıştır. Zira Kur'amn tamamının faziletli oluşu
konusunda Müslümanlar arasında bir tartışma yoktur.'
"Bu, Allah'ın ilham ettiği husustur", ifadesinin manasını
anlamadım. Zira sözünü tenkid ettiği kişinin muradını
tahkik etmediği, soruyu iyice anlamadığı ve cevap verenin
verdiği cevap hakkında değil de, soruda var olan hususun
sorulması sebebiyle soru lüzumsuz olduğu halde onu
reddedenin lafızlarım anlamadığı halde, hangi şey ilham
edilmiş olmaktadır? Adamın mâlik olduğu akıl bu ise,
Allah'a havale edelim. Ben kubbenin altında Şeyh var
zannediyordum. Doğrusunu Allah bilir." Abdülfettah Ebu
Gudde diyor ki: Bu ifade, daha önce 95, 97, 109 ve 344
470
no.lu hadislerin dipnotlarında takdim ettiğim şu hakikati
te'yid etmektedir: "Hadis, sadece ehlinden alınır. Değeri
yüce, şanı yüksek olsa da. başkasından alınmaz."
Hidayete erdiren Allah'dır.
Masnû Kitabının sonunda 273. sayfada bu dipnotuna şu
ilâve yapılmıştır:
Hadisin sahih veya zayıf olduğunun keşif yoluyla
bildirilmesi konusunda vakıf olduğum garip hususlardan
biri, İsmail el-Aclûnî ed'Dimaşkî'nin KeşfüTHafa ve
Müziîü'l-İlbas kitabının mukaddimesinde (1/9-10) ikrar
ve kabul sadedinde zikrettiği şu ifadesidir:
"Bir hadise "uydurma", "sahih" ve benzeri bir hükmün
verilmesi senedin incelenmesi ve benzeri metotlar
sonucunda hadis alimlerinin kanaatine göredir. Yoksa
bizzat kesin bir durum değildir. Meselâ: Sahih bir hadis,
muhaddisin kanaatine göre zayıf veya uydurma olabilir,
ya da tersi olabilir. Mütevatir ise Rasulullah'a nisbeti
ittifakla kesin olan hadistir. Hadisin buna ihtimali
olmakla birlikte, muhaddislerin nazarında sabit olan
hususa göre amel edilir. Hadisten hüküm istinbat
edecekler için hadisten elde edilen şer'î hüküm geçerli
olur.
471
Şeyh-i Ekber Muhyiddin İbn Arabî (k.s)1 nin eî-
Fütûhatü'î-Mek-kiyye
adlı
eserinde
özetle
şöyle
denilmektedir: Kavileri yoluyla sahih olan nice hadis
vardır ki, keşif ehli bu hadisi Allah Ra-sûlü (s.a.v)'ne
sorup bunun uydurma olduğunu öğrenmesi sebebiyle
sahih kabul etmez. Dolayısıyla nakil ehli, tariki sahih olduğu için o hadisle amel etse bile, keşif ehli bu hadisle
amel etmez.
Yine ravileri arasında hadis uyduran biri bulunduğu için,
tarikinin zayıflığı sebebiyle kendisiyle amel edilmeyen
nice hadis vardır ki, keşif ehli bunu Cibril'den Allah
Rasûlüne naklederken duydukları için, gerçekte bu hadis
sahihtir." Abdülfettah -Ebu Gudde- diyor ki: Aclunî'nin
naklettiği ve sükût edip kabul ettiği ifade budur. Bu
tavrından
kalacaktım.
dolayı
Oysa
neredeyse
Acluni,
şaşkınlıktan
Buharî'yi
donup
şerheden
muhaddıslerden biridir. Muhaddislerin ilimlerini, hadis
ve din kaidelerini hiçe sayan bu ifadeleri nasıl kabul
edebilmiştir? Buna göre "keşif ehli" denilen ya da
kendisini keşif ehli gören kişiler açısından hadis
alimlerinin hadis hakkında verdikleri "sahih" ve "zayıf
hükümleri
anlamsız
bir
şey
472
olmaktadır.
Sünnet-i
Bunun bu lafızla aslı yoktur, demiştir.778[375]
415. HADĠS: "Soğuktan sakınan, sıcaktan
da sakınır." 779[376] Hadis değildir.
416. HADĠS: "Yakîn, imanın tamamıdır."
780[377]
Uydurmadır. Bu hükmü Saganî vermiştir.
Mutahhara'nm sübutu için, ne zamandan beri biri
muhaddislerin sahih nakli, diğeri keşif ehlinin keşfi
olmak
üzere
iki
kaynak
kabul
edilmiştir?.
Buna
aldanmaktan sakın. Allah senin yardımcın olsun ve seni
gözetsin.
778[375]
bkz. Süyûtî, Leâli: 1/247; Sehavî, Makasıd s.477;
Semhudî, Gam-raaz: s. 157; İbnü'd-Deyba', Temyiz s.221;
AliyyüTKarî, Kübra: s.377; Aclunî, Keşf 2/526; Hut,
Esne'tMetalib: s.362;
779[376]
bkz. Sehavî, Makasjd: s.479; İbnü'd-Deyba',
Temyiz: s.222: Aliyyü'1-Karî, Kübra: s.378; Aclunî, Keşf:
2/532; Hut, Esne'bMe-talib: s.363.
780[377]
bkz. İbn Hacer Fethu'tBarî: 1/45; Ebu Nuaym
Hılye: 5/34; Hatib, Tarihli Bağdad: 13/226; Aliyyü'1-Karî,
Kübra: s.379; Aclunî, Keşf 2/537; Zebîdî, İhya Şerhi:
473
781[378]
1/408,
781[378]
(Hafız Irakî:
Bu hadisi Ebu Nuaym Hılye'de (5/34); Hatib
Tarihti Bağdad'da. (13/226) İbn Mes'ud'dan merfû
olarak; "Sabır imanın yarısıdır. Yakın ise imanın
tamamıdır", lafzıyla rivayet etmiştir. Hafız Irakî ihya
üzerine yazdığı et-Tahricü'sSagîr' de; Gazzalî'nin hadisi
merfû olarak zikrettiği Kitabü'1-İlim İlmin âfetleri
hakkındaki Altıncı Bab'da şöyle demiştir: Bunu Beyhakî
Zühd kitabında, Hatib Tarihinde İbn Mes'ud'un hadis
olarak hasen isnadla zikretmiştir."
Hafız Zebîdî, İhya Şerhi'nde (1/408) şöyle demiştir:
"Irakî, et-Tahricü'l-Kebir'de şöyle demiştir: Bunu Ebu
Nuaym Hılye'de, Beyhakî Zühd'de ve EbuTKasım elLâlikâî Kitabü'sSünne'de rivayet etmiştir. Sonra da Irakî,
İbn Mes'uda varan senedle merfû olarak bu dipnotun
başındaki mezkûr lafızla rivayet etmiştir. Irakî daha sonra
şöyle demiştir: Bilmen ve sahih olan, bu sözün İbn
Mes'udun sözü olduğu şeklindedir. Buharı de -Sait'inde
muallâk olarak bu şekilde İbn Mes'ud'dan mevkuf hadis
olarak zikretmiştir. Taberanî ve Beyhakî Zühd kitabında
bunu A'meş... tarikiyle muttasıl senedle Abdullah b.
474
Bilinen ve sahih olan, bu sözün İbn
Mes'udun
sözü
olduğu
demiştir.)782[379]
şeklindedir,
417. HADĠS: "Oruca başladığınız gün ile,
kurban bayramının ilk günü
783[380]
aynı gündür."
Mes'ud'un sözü olarak tahric etmişlerdir. Beyhakî: Sahih
olan bu sözün mevkuf olmasıdır, demiştir."
Buharî, Sahihinin başlarında KitabüTİman'ın ilk babında
bu sözü muallâk olarak zikretmiş, Hafız İbn Hacer
Fethu'i-Bari'de Vl/4ö) aynı yerde şöyle demiştir: "Bu
muallâk hadis, Taberanî'nin Sahih bir senedle muttasıl
olarak tahric ettiği bir eserdir, (yani ibn Mes'udun
sözüdür). Bunu Ebu Nuaym Hılye'de ve Beyhakî Zühd' de
İbn Mes'ud'un merfû hadisi olarak tahric etmişlerdir.
Merfû oluşu sabit değildir."
782[379]
Parantez arasındaki ifade, bir önceki dipnottan
alınmış, °h önemine binaen ve dikkat çekmek için
metinde zikredil-i. (Çev.)
783[380]
Bir başka lafızda ise; "Oruca başladığınız gün ile,
senenin ilk günü aynı gündür", şeklindedir, (bkz. Hut,
Esn&hMetalib: s.364 Hadis No: 1779)
475
784[381]
İmam Ahmed ve başkalarının dediği gibi;
Bunun aslı yoktur.
Hadis Ġmamlarının Bazı Uydurma
Rivayetler Hakkındaki GörüĢleri 785[382]
418.
Üstadlarımızm
es'Sehavî diyor ki:
786[383]
üstadı
Şemseddin
İbn Teymiyye şöyle
demiştir: imam Şafiî ile İmam Ahmed'in Şeyban
er-Raî ile bir araya gelip ona sorular sormalarıyla
ilgili meşhur olan rivayet: ilim ehlinin ittifakıyla
bâtıldır/asılsızdır. Zira bu iki zat Şeyban er-Raî'ye
784[381]
bkz. İbn Kayyim, Menar: s.124; Semhudî,
Gammaz: s.159; Sehavî, Makasıd: s.480; İbnü'd-Deyba',
Temyiz: s.223; AliyyüT Karî, Kübra: s.380; Acluni, Keşf:
2/540; Hut, EsneTMetalib: s.364; Makdisî, el-Fevaidü'1Mevdûa: s. 250.
785[382]
Bu başlık, konuyu açıklamak üzere benim,
tarafımdan ilâve edilmiştir. (Ebu Gudde)
786[383]
Sehavî, el-Makasıdü'hHasene, Son Bölüm: s.480
476
erişememişlerdir.
419. Sehavî devamla şöyle demiştir: İmam
Şafiî'nin, İmam Ebu Yusuf la Harun er-Reşid'in
huzurunda görüşmeleri rivayeti de aynı şekilde
batıldır. İmam Şafiî, Reşid'le ancak Ebu Yusuf un
vefatından sonra görüşe" bilmiştir.787[384]
420. Hafız İbn Hacer diyor ki: 788[385] İmam
Şafiî'nin
Halife
Harun
Reşid'e
gittiği
ve
Muhammed b. Hasen'in Halife Harun Reşid'i
Şafiî'yi
öldürmeye
teşvik
ettiği
rivayetini
Menakıbü'ş-Şafiî' sahibi Beyhakî ve başkaları
787[384]
İbn
Teymiyye
Minhacü'sSünneti'-Nebeviyye
kitabında w/265) şöyle diyor: "İmanı Şafiî ne Ebu Yusufla
görüşmüş, ne onunla münazara etmiş, ne de ondan hadis
dinlemiştir. Bilakis kou Yusuf. Şafiî Irak'a girmeden önce
hicrî 183 yılında vefat Emiştir. Şafiî ise Irak'a hicrî 185
yılında gelmiştir. Bu sebeple Şafii'nin kitaplarında Ebu
Yusuf un görüşleri Muhammed b. ttasen kanalıyla
zikredilmektedir."
788[385]
İbn Hacer, Tevaîi't-Te'nis: s.71
477
nakletseler de bu rivayet yalanlanan, uydurulmuş
bir rivayettir.
421.
Meymûnî
diyor
ki:
Ahmed
b.
Hanbel'in şöyle dediğini işittim: "Üç çeşit kitap
vardır
ki
bunların
Melahım, Tefsir.789[386]
789[386]
asılları
yoktur:
Megazî,
Yani bu ilimlerin isnadları yoktur. İbn Tcymiyye
Minha-cü'sSünneti'n-Nebeviyye kitabında (4/117) diyor
ki: "Sebeb'i Nüzul hadislerinin büyük çoğunluğu müsned
olmayan mürsel hadislerdir. İmam Ahmed b. Hanbel
şöyle demiştir: 'Üç çeşit kitap vardır ki buniarın isnadı
yoktur, bir başka rivayette: Bunların asılları yoktur:
Bunlar Megazî, Melahım ve Tefsir kitapla -rıdır. Yani bu
kitaplardaki hadisler mürseldir, demektir.
ibn Teymiyye devamla şöyle demiştir: Mürsel hadis,
alimlerin
kabulü
ve
reddi
konusunda
tartıştıkları
hadislerdendir. Bu konuda en doğru olan görüş, mürsel
hadislerden bir kısmının makbul, bir kısmının merdud,
bir kısmının mevkuf (sahabî sözü) olduğu şeklindeki
görüştür.
a. Durumu incelenip sadece sika/güvenilir ravilerden
478
Hatib Cami' inde şöyle diyor: Bu ifade, bu
üç ilim dalında yazılmış olan ama bunları
nakleden ravilerin âdil olmamaları ve kıssacıların
birtakım ilâvelerde bulunmaları sebebiyle itimad
edilemiyecek bazı belirli kitaplara ait olmalıdır.
(Sehavi diyor ki:) Melahım kitaplarına
gelince hepsi bu özelliktedir. Gelecekte yaşanacak
kanlı olaylar ve beklenen fitneler hakkında birkaç
mürsel hadis naklettiği bilinen bir ravinin rivayet ettiği
mürsel hadis kabul edilir.
b. Hem güvenilir ravilerden hem de güvenilemeyecek
ravilerden mürsel hadis naklettiği bilinen bir ravinin
rivayet ettiği mürsel badis, durumu meçhul olan bir
kimseden rivayet şeklinde ise bu hadis mevkuftur/s ah
abı sözüdür.
c. Güvenilir ravilere muhalif olan mürsel hadisler
merdûd" dur/ reddedilir.
d. Mürsel, iki yönlü olursa, iki raviden her biri diğerinin
üstadlarmdan hadis almışsa, bu durum o ravinin doğruluğunu gösterir. Genellikle bu gibi bir ravinin hata etmesi
ve kasden yalan söylemesi tasavvur edilemez.'
479
hadis dışında sahih hadis yoktur.790[387]
790[387]
İmam Ahmed'in; "Üç çeşit kitap vardır ki bunların
aslı yoktur Bunlar Megazî, Melahım, Tefsir kitaplarıdır",
sözünün
şu
şekilde
anlaşılması
mümkündür:
Bu
kitaplarda zayıf ve uydurma hadisler yaygındır. Zira bu
kitaplar, hadis ve ahkâm kitapları kadar, muhaddis
imamların ve tenkid ehli üstadlarm çalışmalarına konu
olmamıştır.
Hafız İbn Hacer, şu sözüyle bu anlayış ve yoruma işaret
etmiş
olmalıdır:
Lisanü'l
Mizan
kitabının
mukaddimesinde (1/13); imam Ahmed'in; "Üç çeşit kitap
vardır ki bunların asılları yoktur Bunlar Megazî, Melahım
ve Tefsir kitaplarıdır", şeklindeki sözünü naklettikten
sonra İbn Hacer, şöyle demiştir. "Fezâil de bunlara ilâve
edilmelidir. Bu alanlar zayıf ve uydurma hadis vadileridir.
Zira Megazî konusunda umde olan alimler Vakıdî
gibileridir. Tefsirde umde olanlar ise, Mukatil ve Kelbî
gibileridir. Melahım konusunda ise genellikle israiliyyata
itimad edilir. Fezâil konusuna gelince; rafizîlerin ehH
beytin fazileti hakkında ne kadar hadis uydurdukları
sayılamaz.
Ehl'i
Sünnetin
cahillerinin
de
onlara
Muaviye'nin faziletleri hakkında, batta Hz. Ebubekir ve
480
422. (Sehavi diyor ki:) Tefsir kitaplarına
gelince; bunların en meşhurları arasında Kelbî
Tefsiri
791[388]
ile Mukatilb. Süleyman'ın Tefsiri
Hz. Ömer'in, faziletleri hakkında uydurma hadislerle
karşılık vermeleri az değildir. Halbuki Allah bu zatları
buna muhtaç bırakmamış, mertebelerini bu seviyesiz-|
ükten çok yükseklerde kılmıştır."
791[388]
Kelbî nisbetiyle meşhur olan, müfessir, neseb âlimi
ve tarihçi, Tefsir müellifi Ebu'n-Nadr ve Ebu Said
Muhammed b. Saib el-Kelbî el-Kûfî hakkında Zehebî:
Muhaddisler onu terk etme konusunda görüş birliğine
varmışlardır. Yalancılık ve rafizîlikle itham edilmiştir.
Hemmam: Kelbi'nin; Ben Sebâiyim, dediğini işittim,
demiştir.
İbn Hıbban şöyle demiştir: Kelbî Sebaî idi, yani Ali
ölmedi, dünyaya dönecektir, zulümle dolu olan dünyayı
adaletle dolduracaktır, diyen ve bir bulut gördüklerinde,
Emirü'l-Mü'mınin Ali bu bulutun içindedir, diyen batıl
bir mezhebe mensup idi. Dindeki batil mezhebi ve açık
yalancılığı
vasıflarını
derinliğine
anlatmaya
ihtiyaç
bırakmayacak kadar açıktır. İbn Adiyy şöyle demiştir:
481
Kelbî'den
Süfyan,
Şube
ve
bir
grup
âlim
hadis
nakletmiştir. Tefsir ilminde ondan razı olmuşlardır.
Hadiste ise özellikle Ebu Salih vasıtasıyla İbn Abbas'dan
naklettiği rivayetlerde münker rivayetleri bulunmaktadır.
Hiç kimsenin onun Tefsir' inden daha uzun tefsiri yoktur.
Meşhur zayıf ravilerden biri olması sebebiyle hadisi
yazılabilir. Kûfe'de 146 yılında vefat etmiştir. Bu görüşleri
Zehebî Iber (1/206) ve Mizan' da (3/256-259) İbn Hacer
Tehzibü't-Tehzib' de (9/178-181) nakletmektedirler.
İbn Hacer, âyetlerin nüzul sebepleri hakkındaki ehUcab fi
Beyani'l-Esbab kitabının başında, Süyûtî'nin; ed-Dürru'I-
Mensur fıt-Tefsir biTMe'sûr kitabının sonunda naklettiği
şekliyle Kelbî hakkında şöyle demiştir: "Hadis alimleri
Kelbî'yi yalancılıkla itham etmişlerdir. Kelbî ölüm
hastalığında
yanındakilere:
Size,
Ebu
Salih'den
naklettiğim her hadis yalandır, demiştir. Kelbî'nin zayıf
olması bir yana; Tefsir'mi kendisinden kendisi gibi zayıf
ya da daha zayıf olan Muhammed b. Mervan esSüddiyyü's-Sagîr
rivayet
etmiştir.
Muhammed
b.
Mervan'dan bu tefsiri kendisi gibi zayıf ya da daha zayıf
olan Salih b. Muhammed et-Tirnıizî rivayet etmiştir.
Kelbî'nin
Tefsir'
ini
kendisinden
482
rivayet
eden
792[389]
gelmektedir.
sika/güvenilir alimler ise Süfyan es-Sevrî ve Muhammed
b. Fudayl b. Gazvan'dır. Kelbî'nin Tefsir' ini kendisinden
rivayet eden hafıza açısından zayıf olan raviler arasında
Hıbban b Ali el-Anezî ile "vahi/çürük, çok çok zayıf olan
Cüveybir b. Said de bulunmaktadır."
792[389]
Ebu'l-Hasen Mukatil b. Süleyman b. Beşir el-Ezdî
el" Hurasanî el-Belhî, el-Basrî: Tefsir müellifidir. Onun
"el-Hamsü mie/Beşyüzüncü" kitabı da bulunmaktadır.
Mukatil b. Hayyan: Mukatil b. Süleyman'ın ilmini diğer
alimlerin ilmine göre derya gibi buldum, demiştir. İmam
Şafiî: Âlimler, tefsir konusunda Mukatil'in çoluk-çocuğu
gibidirler, demiştir. İbnü'l-Mübarek
onun Tefsirinden bir şeye baktığı zaman: Ne muazzam bir
ilim!.. Bir de kendisi isnadı olsa, derdi. Bir başka rivayette
ise: Mukatil'in Tefsir'i ne kadar güzeldir!.. Bir de sika/
güvenilir olsaydı!.. Onu kaldır at, Mukatil'i şöyle derken
işittim: "Anne sıla-i rahime, baba ise itaate daha layıktır."
İbrahim el-Harbî: Mukatil âlimlerin tefsirini toplamış,
bunları rivayetsiz açıklamıştır. Ben Tefsirime ondan
hiçbir şey koymadım. Kelbî'nin Tefsir'i, Mukatil'in Tefsir'i
483
ile aynıdır.
İbn Hıbban diyor ki: Mukatil, Yahudi ve Hıristiyanlardan
onların kitaplarına uygun Kur'ân ilimlerini alıyordu.
Müşebbihe'-den
idi.
Rabbü'l-Alemîni
yaratılmışlara
benzetiyordu. Bununla birlikte hadiste yalan söylüyordu.
İbn Adiyy, münkerlerinden bir kısmını naklettikten sonra
şöyle
demiştir:
salih/makbul
Mukatil'in
hadisleri
zikrettiklerimden
bulunmaktadır.
başka
Hadislerinin
büyük çoğunluğu müta-bii/destekleyicisi bulunmayan
hadislerdir. Bilinen güvenilir alimlerden pek çoğu ondan
hadis rivayet etmiştir. Onun zayıflığına rağmen, hadisi
yazılabilir. Halili diyor ki: Onun tefsir ehlinin nezdinde
büyük bir yeri vardır. O geniş ilim sahibidir. Fakat hadis
hafızları onu rivayette zayıf kabul etmişlerdir. Eskileri
görmüş, yaşlı bir zattır. Zayıf raviler ondan münker
hadisler rivayet etmişlerdir. Bu konudaki tenkid onlara
yöneltilmelidir. Hicrî 150 yılında Basra'da vefat etmiştir.
Bu görüşler, İbn Hacer'in Tehzibü't-Tehzib (10/279-285)
ve Zehebî'nin Mizandaki (4/173-175) biyografisinden
özetlenmiştir. Ayrıca Hatıb'in Tarihu Bağdad'mda (13/16121) Mukatil hakkında bir kitap olabilecek şekilde yüz beş
sayfalık bilgi verilmektedir.
484
İmam Ahmed Kelbî'nin Tefsiri hakkında:
Başından sonuna kadar yalandır, demiştir. İmam
Ahmed'e:
-O Tefsir'e bakmak helâl midir? diye
soruldu. O da: -Hayır, diye cevap verdi.793[390]
Ben de derim ki:
794[391]
Zerkeşi: MukatiFin
Tefsiri ona yakındır, demiştir. Hocalarımızın
hocası Celâl Süyûtî ise: Tefsirler arasında sahih
kitaplar ve muteber nüshalar da bulunmaktadır.
Bunların durumunu et'Itkan fî Ulûmi'l'Kur'an
kitabının sonunda açıkladım. Hepsini et-Tefsiru'î-
Müsned''de belirttim, demiştir.795[392]
793[390]
Hafız Zehebî, Mizanül-FtıdaF de (1/645) (Halid b.
Yezıd b. Ebî Malik ed-Dimaşkî)'nin biyografisinde şöyle
demiştir: İbn Ebi'l-Havarî diyor ki: Yahya b. Main'in
şöyle söylediğini işittim: Irak'ta gömülmesi gereken bir
kitap vardır. Bu kitap, Ebu Salih kanalıyla İbn Abbas'dan
rivayet edilen Kelbî'nin Tefsir kitabıdır."
794[391]
795[392]
Bu sözün sahibi müellif Ali yyüT Kari'dir.
Süyûtî
(rh.a)
ed-Dürru'J-Mensur
485
fi't-Tefsir
biTMe'sûr^ kitabının başında (1/2) şöyle demiştir:
"içindeki hadislerin ve tefsirlerin Allah Rasûlü'ne ve
ashabına kadar senediyle nakledildiği tefsir niteliğindeki
Tercüınanül-Kur'an kitabını telif ettiğimde ve Allah'a
hanıdolsun birkaç cilt halinde tamamlandığında bu
kitapta zikrettiğim hadis ve görüşleri, bunların tahric
edildiği kaynakların senediyle nakletmıştim. Gayret
sahiplerinin
olduklarını,
metinlerine
çoğunun
ilgilerinin
bunu
isnada
yoğunlaştığını
elde
etmede
kusurlu
Bunun
üzerine
değil,
gördüm.
sadece
hadis
Tercümana 'J-Kur'anî Özetleyerek, nakledilen hadis ve
görüşlerin sadece
metnini naklederek ve bunların
zikredildiği her muteber kaynağın ismini vermek suretiy-
le tahric ederek bu muhtasar kitabı hazırladım. Bu kitaba
ed-Durru'l-Mensûr fi't-Tefsir bi'bMe'sûr adını verdim."
Muhakkik Üstadımız Kevserî (rh.a) Züyûl Tezkireti'lHuffaz kitabının mukaddimesindeki (s.9) SüyÛtî'nin
biyografisinde şöyle demiştir: "Süyûtî, ed-Dürru'l-Mensur
kitabında mütekad" dim alimlere ait Rivayet Tefsiri
kitaplarını, bu kitaplarda yer alan hadis ve görüşlerin
senedlerini kaldırarak Özetlemiş, an' cak bu hadislerin
dereceleri hakkında görüş belirtmemiştir. Dolayısıyla bu
486
423. Megazî kitaplarına gelince; bu dalda
en meşhur kitap Muhammed b. İshak'ın (Megazî)
kitabıdır.
fbn
İshak,
ehH
yapıyordu.796[393]
kitaptan
nakiller
eser, değerli ile değersiz olanı bir arada toplayan bir eser
olmuştur. Bu eserde durumu tavsif edilemeyecek kadar
kötü, merdûd -reddedilen- rivayetler de bulunmaktadır."
Ebu Gudde diyor ki: Bu sebepledir ki; bu kitap, içinde
zikredr len her görüşe aldanan kimse için tehlikeli kaygan
zemini olan bir kitaptır. Dolayısıyla sahih olduğu sabit
olmadıkça
ve
sağlam
şahidler
kabul
edilmesini
desteklemedikçe; SüyÛtî'nin bu kitapta naklettiği her
rivayeti almak sahih değildir.
796[393]
Bu söz makbul bir söz değildir. Zira İbn İshak,
Megazî âlimlerinin imamıdır. Hadis, tarih ve hadis
tenkidi
üstadı
ez"Zehebî,
Iber
I"
mam
kitabında
Şemsüddin
(1/216)
Ebu
şöyle
Abdillah
demiştir:
"Muhammed b. İshak b. Yesar el-Muttalibî el~ Medenî
esSîret kitabının müellifidir. Sahabeden Enes'i görmüştür. Makburî. A'rac ve bu tabakadan olan pek çok
487
424. İmam Şafiî diyor ki: Vakıdî'nin
kitapları yalandır. 797[394] Megazî konusunda Musa
muhad-disden hadis dinlemiştir. Zeki, hafız, ilim talebi
arzusuyla dolu, tarihçi, neseb âlimi ve allâme olup ilim
deryalarından
biriydi.
Şube:
İbn
İshak,
hadisde
mü'minierin emiri idi, demiştir. İbn Maîn: O sika
(güvenilir)'dır ama hüccet (otorite) değildir, demiştir. Ah-
raed b. Hanbel onun hakkında: Hadisi hasendir demiştir.
Doğru olan görüşe göre hicrî 151 yılında vefat etmiştir."
797[394]
Vakıdî nisbetiyle meşhur olan Bağdat Kadısı
Muhammed b. Ömer b. Vakıd el-Medenî el- Vakıdî, hiç
şüphesiz
meşhur
ilmî
şahsiyetlerdendir.
Hakkında,
ihtilaflardan dolayı araştırmacıların çelişkiye düştüğü
övgü ve yergi arasında
değişen uzun tartışmalar
yapılmıştır. Fakat Kemal Ibnii'1-Humanı Fethu'J- Kadir'
de (5/49): "Vakıdî'nin hadisi bize göre "hasen"dir,
demiştir.
Allâme
İbrahim
el-Halebî,
Gunyetü'J-
Mütemellî(s,.95y de: "Vakıdî hakkında doğru olan görüş,
onun güvenilir olarak kabul edilmesidir, demiştir.
Takıyyüddin
İbn
DakikıTIyd
/-mam
kitabında:
"Üstadımız hafız Ebulfeth -yani İbn Seyyidi'n-Nas-
megazî ve siyer hakkındaki —Uyunul Eser- kitabının
488
b. Ukbe'nin Megazî kitabından daha sahih olanı
yoktur."798[395]
başlarında (1/17-21) onu zayıf veya güvenilir kabul
edenlerin görüşlerini derlemiş ve sonunda güvenilir
olduğunu tercih etmiştir," demiştir.
Üstadımız İmam Kevserî (rh.a), Kahire'de Üstaz Ahmed
es-keravî (rh.a)'nin basmaya başladığı ama baskısı
tamamlanmamış olan Tabakat ibn Sa'd kitabının takdim
yazısında ayrıca Haznıi'nin Şürûtu'î-Eimmetil'Hamse
kitabının
dipnotlarında
(s.29)
Vakıdî
hakkında
söylenenleri elden geçirmiş ve durumu hakkında adil bir
tavır ortaya koymak için çok hayırlı bir Çalışma
yapmıştır. Hadis araştırmacısı bu çalışmaya mutlaka
vâkıf olmalıdır.
Zehebî, Iber' de (l/353)şöyle demiştir: "Vakıdî: Benim
ezberim,
kitaplarımdan
daha
çoktur,
diyordu.
Bir
defasında taşınmıştı, kitapları yüz yirmi yüktü. 207
yılında vefat etti. Allah rahmet eylesin."
798[395]
Müellif AliyyüTKarî tarafından bu son bölümün
başında (418-424 nolu paragraflar halinde) zikredilen
Sehavî'nin sözleri, burada sona ermektedir.
489
Bazı Peygamberlere Ve Sahabeye Ait
Olduğu
Söylenen
Ama
Aslı
Olmayan
Kabirler
425.
vadisinde
(el-Bika)
ki
Lübnan
Dağı'nda Hz. Nuh (aleyhisselâm)'ın kabri diye
zikredilen kabir, hicrî yedinci asırda ortaya
çıkarılmıştır.
426.
Übeyy
b.
Ka'b
(r.a)'m
Şam'a
defnedilmesi şöyle dursun; âlimlerin ittifakıyla
Şam'a ayak basmamasına rağmen; Şam'ın doğu
kıyısında Übeyy b. Kâ'b'a nisbet edilen ziyaretgâh
(sahih değildir.)
427. Abdullah b. Ömer (r.a)'in Mekke'de
vefat ettiği konusunda âlimler ittifak etseler de;
Ma'lâ
799[396]
799[396]
Ma'lâ:
kabristanının yanı başındaki tepede
Mekke-i
Mükerreme
semtindeki kabristanıdır.
490
ehlinin
Hacün
Abdullah b. Ömer'e nisbet edilen mezar yeri:
hiçbir şekilde sahih değildir.
428. Mısır'da Karafe
800[397]
denilen yerde
Ukbe b. Âmir (r.a)'e nisbet edilen mezar yeri: Bir
zatın vefatından rok uzun bir müddet sonra
gördüğü rüya ile tesbit e-dilmiştir.
429. Askalân'da Ebu Hureyre (r.a)'ye nisbet
edilen mezar yeri: Şam'h hadis hafızlarından
birinin kesin olarak ifade ettiği gibi Cendere b.
Hayşene (r.a)'ye
801[398]
aittir. Fakat İbn Hıbban -
ve ona tabi olan üstadımız İbn Hacer— kesin ifade
800[397]
Karafe: Mısır'daki kabristanın ismidir. Ukbe b.
Âmir, Mısır'da vefat etmiş, Mukattam'da defnedilmiştir.
Ona nisbet edilen Karafe' deki mezar yeri ise rüya ile sabit
olmuştur.
801[398]
Cendere b. Hayşene Cr.a): İbn Hacer'in el-Isabe
kitabında (1/263; 7/157) belirttiği gibi sahabî Ebu Kırsafe
el-Kinanî'dir. Askalân'a yerleşmiştir, (bkz. İbnü'1-Esir,
ÜsdüTGabe: 1/364)
491
ile birinci görüşü 802[399] desteklemişlerdir.
430. Kahire'de eî-MeşhedüT-Hüseynî diye
bilinen yere gelince: Hz. Hüseyin Cr.a), ittifakla
orada medfun değildir. Mısırlı bazı âlimlerin
zikrettikleri ve bazılarının da reddettiği rivayete
göre;
orada
bulunmaktadır.
sadece
Hz.
Hüseyn'in
başı
Üstadımız 803[400] diyor ki: "İbn Teymiyye de
bunu reddeden alimler arasındadır. Onun bu
rivayeti şiddetle reddettiği uzun cevabî risalesini
okudum."804[401]
802[399]
Yani İbn Hıbban ve İbn Hacer'e göre Ebu
Hureyre'nin kabri Askalân'dadır.
803[400]
804[401]
Yani Hafız İbn Hacer el'Askalânî.
İbn Teymiyye'nin "Ra'sül-Huseyn (Hüseyn'in
Başı)" adı verilen bu cevabî risalesi, 35 sayfa halinde
basılmıştır. Bu risale, ibn Teymiyye'ye ait dört risale ile
birlikte Mecmuatü Resail Şeyhıl-İslûm ibn Teymiyye
başlığıyla
Kahire'de
es-Sünnetü'l-Muhammediyye
Matbaasında hicrî 1368 yılında basılmıştır.
492
431. Bazı marifet ehlinin zikrettiklerine
göre; Hz. Ali'nin oğlu Hz. Hasen'in oğlu Zeyd'in
oğlu Hasen'in kızı Seyyide Nefise diye meşhur
olan ve ziyaret edilmekte olan mezar yeri bizzat
onun kabir yeri değildir. Fakat ittifakla bu civarda
gömülmüştür.805[402]
432.
Ben
de
derim
ki:
Muhammed
IbnüTCezerî: "Peygamberimiz (s.a.v)'in kabrinden
başka hiçbir Peygamberin kabrinin kesin ifade ile
belirlenmesi sahih değildir. Evet Hz. İbrahim
(a.s), el-Halü diye adlandırılan bölgededir. Ancak
bizzat ziyaret edilen yerde değildir, demiştir."
Bu ifade ile sanki güneşin ışığından sonra ay
ve yıldızların nurunun bulunamayacağına işaret
edilmekte; İslâm'dan önceki diğer bütün dinlerin
805[402]
Zehebî Iber kitabında (1/356) şöyle demiştir:
"Nefise hanım Mısır'a kocası İshak b. Ca'fer es-Sadık ile
birlikte gelmiş hicrî 208 yılı Ramazan ayında vefat
etmiştir. Allah rahmet eylesin."
493
ondan sonraki her zaman ve her yerde mensûh
(hükümsüz
ve
geçersiz)
edilmektedir.
Rivayetlerinin
olduğuna
Tamamı
ima
uydurma
Hadislerden ibaret olan kitaplar.
433. Hulâsa'da
806[403]
806[403]
şöyle denilmektedir:
Buradaki {Hulâsa), 42 no.lu hadisin dipnotunda
adı geçen İmam Şerafuddin et-Tîbî eş-Şafiî (öl.743)'nin
el'Hulâsa fi Ma'rifetiTHadis adlı kitabıdır. Tîbî'nin
burada nakledilen sözü, bu Hulâsa kitabının 86.
Sayfasında yer almaktadır.
Müellif AliyyüTKarî, daha sonra nakledeceğim ifadelerde
açıkça ortaya çıkacağı gibi, bu ibareyi apaçık bir şekilde
hatalı ııak' letmiştir. Zira Tîbî (rh.a), Hulâsa' da (s.8l)
Allah
Rasûlü'ne
yalan
iftira
edenlerden
ve
uydurmacılardan bir kısmını zikrettikten sonra şöyle
demiştir:
İmam Hasen b. Muhammed es-Saganî, od-Dürrü'lMültekat fi Tebyîni'I-Galafkit&bmâa, şöyle demiştir:
Kudai'nin Şili ab kita' hında uydurma olduğu açık pek çok
hadis bulunmaktadır. Bunlardan bazıları şunlardır:
494
"Sahalı namazından sonraki uyku rızkı engeller. Mutlu
olan, başkalarının başına gelen şeylerden ibret alan
kimsedir. Bedbaht olan, ana karnında bedbaht olandır.
"Sağanı, iki sayfadan daha fazla tutan bu çeşit uydurma
hadisleri zikretmiş, daha sonra 84. sayfada şöyle
demiştir: "Uklîşî'nin Şihab' m zeyli olarak yazdığı Nücem
kitabında şöyle denilmiştir: "Kim Mekke yolunda hacı
olarak ölürse, Allah ondan yüz çevirmez, ve onu hesaba
çekmez. Kim hacceder de beni ziyaret etmezse, bana
cefakârhk etmiş olur... "Bunun ardından; "Bu iki kitapta
bulunan hadislerin sonuncusu budur", demiştir.
İmam Tîbî daha sonra 84. sayfada; "insanların sözleri
arasında
Hz.
Peygamber
(s.a.v)'e
nisbet
edilerek
nakledilen sözlerden bazıları şunlardır", demiş; sonra da
yaklaşık bir sayfa halinde bazı uydurma hadisleri
zikretmiştir. Daha sonra 85. sayfada şöyle demiştir:
Şeyh dedi ki: "Hadiste telif edilen bazı kitaplar vardır ki,
bu kitapların ihtiva ettiği hadislerin tamamı uydurmadır.
Bunlardan biri el-Ved'aniyye isimlendirilen Kırk Hadis
kitabıdır. Bir diğeri: Peygamberimiz (s.a.v)'e nisbet
edilen, Peygamberimiz (s.*a.v)'in Hz. Ali'ye yaptığı
tavsiyelerdir. Bu tavsiyelerde yer alan; "Sen bana göre
495
Şeyh -Saga-nî- diyor ki: Hadiste telif edilen bazı
kitaplar vardır kitapların ihtiva ettiği hadislerin
tamamı durmadır.
Harun'un Musa yanındaki mertebesinde-sin. Ancak
benden sonra Peygamber yoktur", şeklindeki birinci hadis
hariç, buradaki hadislerin hepsi uydurmadır. Bundan
anlaşılmaktadır ki; İmam Tîbî, el-Erbaûne'1-Ved'aniy ye
ve el-Vesâya'1-Aîeviyye hadisleri hakkındaki hükmünden
farklı olarak; Kudaî'nin Şihab kitabındaki hadislerin
hepsinin uydurma olduğuna hükmetmemiştir.
i ine bu ifadelerden anlaşılmaktadır ki; müellif Aliyyü'1Karî'-mn
metindeki
(Şeyh)
lafzıyla
kastettiği
kişi
Saganî'dir. Bununda müellif Aliyyü'l-Karî'nin sözünde
tutarsızlık olduğu ortaya Çıkmaktadır. Zira müellif "İhtiva
ettiği bütün hadisler uydurmadır", ifadesini, Kudaî'nin
Şihab kitabını da içine alacak şe-*Şlae nakletmiştir. Bir
sonraki dipnotta açıklanacağı gibi; Şi-™ kitabı böyle
değildir. Müellif Aliyyu'1-Karî naklinde; (Şeyh) .ımesini
^e müphem olarak zikrederek onun Şeyh Tîbî olduğu
izlenimi vermektedir. Halbuki buradaki Şeyh, Saganî'dir.
496
434. Meselâ: "Kudaî'nin Mevzu Hadisler
kitabı;
807[404]
807[404]
(Abdülfettah Ebu Gudde diyor ki:
Bu kitabın adı: eş-Şihah fiî-Hıkem veTEmsal
veTAdab1 dır. Görünen odur ki; "Bu kitapların ihtiva
ettiği hadislerin tamamı uydurmadır" sözünün sahibi
olan
müellif
Aliyyü'1-Karî,
Kudaî'nin
bu
kitabını
görmemiş olmalıdır. Zira İmam Saganî'nin Keşfü'l-Hıcab
an Ehadîsi'ş-Şihab kitabında beyan ettiği gibi; Şihab' da
sahih hadisler de bulunmaktadır. Ama Şihab'-daki
hadislerin çoğu uydurma ve zayıftır.
Şihab kitabı, Magrib yazısı kaidesiyle eskiden Fas'ta
basılmıştır. Daha sonra Bağdat'ta hicrî 1328 yılında
Şabender Matbaa-sı'nda basılmış, sonra da memleketimiz
Haleb'de 1354 yılında merhum hocamız Şeyh Ragıb etTabbah'm
Matbaatü'Hlmiy-ye'sinde
basılmıştır.
Bu
baskıda Muhammed el-Arabî el-Azzûzî (rh.a) bunu
alfabetik olarak düzenlemiş ve buna Kabesü'l-Envar ve
Tezlilü'sSıâb £ Tertib Ehadisi'ş-Şihab adını vermiştir.
Kitabın hadislerini numaralamış, 1004 hadise kadar ulaş-
mıştır. Bıı sayı, Kettânî'nin er-Risaîetü'1-Müstatrafe' de
(s.76) "Kudaî'nin; kısa hadisleri topladığı latif bir kitaptır.
Tamamı, hikmetler ve tavsiyelerden oluşan, isnadları hazf
497
edilmiş olan bin iki yüz hadistir", ifadesinde zikrettiği
sayıdan daha azdır. Alimlerden bir gurubun ihtimamı bu
esere yönelmiştir. Keşfü'z-Zunûn'da (2/1067) geniş bir
şekilde görüleceği gibi; ibrahim el-Vâdîâşî ve Necmeddin
bu
el-Gaytî
eseri özetlemiş, imam Hasen Saganî
düzenlemiş, Ebu Muhammed et-Tücîbî, İbnü'l-Hakîm
lakabıyla meşhıır Ebu Muzaffer Muhammed b. Es'ad,
Ebu'l" Kasım b. İbrahim el-Verrak elAbî ve Abdurraûf el-
Münavî şerh etmiş; Süyûtî ve Münavî tertip etmiştir.
Hafız İbn Receb el-Hanbelî'nin Zeyl Tabakati'1'Hanabile'
deki (1/420) İbnü'l-Cevzî biyografisinde zikrettiği gibi;
imam
İbnüTCevzî''nin
Ehadîsi'ş-Şihab
bulunmaktadır.
isimli
BeyanüTHata
16
cüz
ve'sSavab
halinde
bir
an
eseri
Kitabın müellifi Mısır'ın zahid kadısı Ebu Abdillah
Muhammed b. Selâme b. Ca'fer el-Kudaî eş-Şafiî'nin;
Şihab' dan başka Müsnedü'ş-Şihab isimli bir diğer kitabı
bulunmaktadır. Bu kitabında Şihab' m hadislerini
senediyle zikretmektedir. Bu zatm bu iki eserden başka
eserleri de bulunmaktadır. Kahi~ re'de 454 yılında vefat
etmiştir.
Burada veya ileride uydurma hadisleri çekinmeden
498
nakledebi" len kimselerin biyografilerinde zikredilecek
olan "'Kadı, Zahid" ve benzeri lakaplar, sakm seni
ürkütmesin. Zira bu ilim ihtisas ve uzmanlık ilmidir. Bu
ilimdeki tenkid ve araştırma ilahî bir lütuftur. İlmin
hakikatlerini ve inceliklerini idrak etme kabiliyeti sadece
nadir dahi, muhakkik alimlere verilmiştir. Bu çeşit
alimler, diğerlerine nisbetle pek azdır!. Şu rütbe ve lakap
sahipleri arasında bazılarının zekâ ve idrak zafiyeti
taşıması bir vana; ilmin dînî bir emanet olduğu anlayışı
ne kadar azdır? Bu sebepledir ki; onların nazarında
uydurma hadislerin zikredilmesi, derlenmesi, öğretilmesi
ve yayılması basit hatta takdir edilecek bir çalışma
olmaktadır. Hatta böyleleri, uydurma denilen hadislerden
daha kötü olan, aklın asla onaylayamayacağı apaçık yalan
ve deli saçması olan aralarında belâlar ve rezillikler
bulunan sözleri bile normal görmektedirler.
Usul alimlerinin; meselâ Gazzalî'nin Mustasfa (1/183),
İbn
Kudame
el-Hanbelî'nin
Ravzatü'n-Nazır
(s.69)
kitabının "Icmâ" konusundaki şu tesbitleri ne kadar
güzeldir: "Bir ilmi elde eden kirnse, ilim sahibi olmadığı
alanda avam sayılır," Daha açık ve daha zengin bir ibare
ile; Bir ilimde imam olan nice alim vardır ki, diğer ilimde
499
imam Saganî'nin Keşfü'I-Hıcab an Ehadîsi'ş-
Şihab kitabında beyan ettiği gibi; Şihab'da sahih
hadisler de bulunmaktadır. Ama ŞiJıab'ddiki
hadislerin çoğu uydurma ve zayıftır.)808[405]
435. "Bu uydurma hadis kitaplarından biri:
el-Erbaûn eh Vedaniyye/Ibn Ved'an 'm Kırk
Hadis Kitabı 'dır .809[406]
avamdan sayılır.
808[405]
Parantez arasındaki bu cümle, bir Önceki
dipnottan alınmış olup dikkat çekmek üzere ve Önemine
binaen metne alınmıştır. (Çev.)
809[406]
el-Erbaûn ebVed'aniyye kitabı, İbn Ved'an el-
Mavsılî diye meşhur olan Musul Valisi Ebu Nasr
Muhammed b. Ali b. Ubeydillah b. Ahmed b. Salih b.
Süleyman b. Ved'an el-Mavsüî'nin kitabıdır. 441 yılında
doğmuş, 494 yılında vefat etmiştir. Keşfü'-Zunûn (1/60)
sahibinin söylediği gibi; bu kitabında kırk hutbeyi
toplamıştır. Biyografisi, Zehebî'-nin Mizan' da (3/657659); İbn Hacer'in Lisanü'l'-Mizan' da (5/305-306) geniş
bir şekilde yer almaktadır. İbn Ved'an'm; Erbeûn kitabı Nebhânî'nin
"Erbain
ebErbain/Kırk
500
Erbain"'kitabı
çerçevesinde 1329 yılında Beyrut'ta basılmıştır. Kitabın
sonunda Şam'daki Zahiriye Kütüphanesi'nde bir şerhinin
bulunduğu zikredilmektedir.
Bu Ved'aniyyat''m başında, şu -uydurma- hadis yer
almaktadır: "Ey insanlar!.. Ölüm, sanki bizden başkasına
yazılmış gibi davranıyoruz. Sanki hak bizden başkasına
vacip olmuş gibi duruyoruz. Uğurladığımız mevtalar
sanki yakında bize dönecek olan elçiler gibi zannediyoruz.
Onların kabirlerini hazırlıyoruz. Onların miraslarını
yiyoruz. Sanki biz onlardan sonra ebedî kala-cakmışız
gibi.. Her nasihatçiyi unuttuk. Her felâketten emin olduk,
insanların ayıplarını bırakıp kendi aybı ile meşgul olana
ne mutlu!.. Masıyet olmaksızın -helâlden— kazandığı
malı —Allah yolunda- harcayanlara, fıkıh ve hikmet
ehliyle oturanlara, mütevazı" kimselerle ve fakirlerle iç içe
olanlara ne mutlu!.. Kendi nefsini zelil gören, ahlakı
güzel, gönlü temiz olanlara ve- şerri insanlardan uzak
olanlara ne mutlu!.. Malının ihtiyacından fazlasını -Allah
yolunda- harcayanlara, sözünün fazlasını tutan ■ lara,
sünneti
yeterli
görenlere
ve
bid'atlere
nefsiarzulara yönelmeyenlere ne mutlu!..
kapılıp
Bu hadisi Ebu Talib el-Mekkî, Kutü'l-Kulûb da benzeridir
501
lafızla nakletmiş, Gazzalî de ihya'da. Kitabu'Hlim ilmin
Afetleri hakkındaki Altıncı babın sonlarında ona uyarak
zikretmiştir. Hafız Irakî İhya Tahrici' ııde bu hadisin bazı
cümlelerinin bazı zayıf hadislerde geçtiğini belirtmiştir.
Murtaza
ez-Zebîdî
ihya
Şerhi'
nde
(1/438)
bazı
cümlelerinin Vehb b. Münebbih'iıı sözü olduğunu beyan
etmiştir. Edebiyat Üstadı Kalkaşendî, Subhu'I A'şâ'&a.
(1/213) edibin belagat sahiplerinin hutbelerinden çokça
ezberlemesi gereken metinlere örnek olarak ve nebevi
hadis olarak nakletmiştir. Burada zikredilen lafız onun
lafzıdır. Bu hadisi bu kitaplardan başka kitaplarda da aynı
şekilde görebilirsin. Lafzının tatlılığı ve manasının
güzelliği sebebiyle buna aldanma. Zira lafzı, manası ve
terkibi hoş olan bu cümleler şu-radan buradan toplanmış,
nebevi hadis hâline sokulmuştur. Bir kısmı hak ve doğru
olduğu halde hadis değildir. Dünya Hafızı Ebu'l-Haecac
el-Mizzî, bu Vedaniyye Hadisleri hakkında kendisine
takdim edilen bir soruya verdiği cevapta şöyle demiştir:
"Allah'a hamdolsun. Kadı Ebu Nasr İbn Ved'an elMavsılî'ye nisbet edilen bu hadislerden hiçbirinin,
Peygamberimiz (s.a.v)' den bu isnadlarla bu tarzda nakli
sahih değildir. Ancak bun" lardan pek azı, bilinen
502
isnadlarla sahih olabilir. Bunların temyizi için Özel
tetebbu ve vakit tahsisine ihtiyaç duyulmaktadır. İbn
Ved'ân'm Kırk Hadisi meşhurdur. Bu hadisler çalıntı ha"
dişlerdir. İbn Ved'an bunları ilk uyduran kişiden yani
(Zeyd b. Rifaa el-Haşimî)'den çalmıştır. İhvanu'sSafa
Risaleleri'ni uy-
duran kişi de bu Zeyd'dir, denilmiştir. Zeyd, Allah'ın
yaratıkları arasında hadis konusunda en cahil, hayası en
az, yalan konusunda en cür'etkâr kişi olup bu hadislerin
büyük bir kısmını hadis ehli arasında mütehassıs olanın
da olmayanın da bildiği, sahih, ve meşhur olan bazı
senedler kullanarak uydurmuştur. Bu durum da onun
perdesinin
yırtılması
ve
ayıbının
açığa
vurulması
konusunda gayet açık bir işaret olmuştur. Sonra da Zeyd
el-Haşimî'nin uydurduğu bu hadisleri ondan İbn Ved'an
çalmış, bu hadisler için kendisi ile Zeyd el-Haşimî'nin
rivayet ettiğini iddia ettiği üstadlar arasında yeni senedler
düzenlemiştir. İbn Ved'an; bu hadisleri bazen Hâşimî'nin
kendisinden rivayet ettiği üstadı ile kendi arasındaki bir
kişiden; bazen de Hâşimî'nin kendisinden rivayet ettiği
üstadı ile kendi arasındaki bir başka kişiden rivayet
etmektedir. Bu ravilerin çoğu, tanınmayan meçhul
503
436. Bu uydurma hadis kitaplarından bir
diğeri: Hz. Ali'ye Tavsiyeler' dir. (Vasayâ Ali) Bu
kişilerdir. Aralarında varlığı şüpheli olan kişiler de
bulunmaktadır. Bu hadislerin bazılarında uyduran kişinin
rezaletini ve iftiracının yalanını ortaya koyan açık
işaretler bulunmaktadır.
Buradaki sözler güzel, öğütler edebî öğütler olsa da hiç
kimsenin hoşlandığı güzel bir sözü, bu söz bizzat doğru
bir söz olsa da Rasûhülah (s.a.v)'a nisbet etme hakkı
yoktur. Zira Rasûlul-lah (s.a.v)'m söylediği her söz
doğrudur. Ama her doğru sözü Rasûlullah (s.a.v)
söylemiş değildir. Bu durum iyi düşünülmelidir. Zira bu
durum, ayakların kaydığı, akılların sapıttığı durumdur.
Muvaffakiyete eriştiren Allah'tır."
Hafız Mizzî'nin bu cevabı, Süyûtî'nin Zeyîü'î-Mevzuat
kitabından (.s.202) özetlenerek alınmıştır. Bu cevabın
hulâsasını Hafız İbn Hacer Lisanü'IMizan' da (5/306)
nakletmiştir. Hafız Zehebî de yalancı (İbn Ved'an)'m
durumu hakkında hiçbir sözü ihmal et-ttiemıştir. Allah,
bize bu malûmatı sunan hadis, din ve ilim önderlerine bol
mükâfat ihsan eylesin.
504
hadislerin hepsi uydurulmuştur. Fakat "Sen bana
göre Harun'un Musa yanındaki mertebesindesin.
Ancak benden sonra Peygamber yoktur",
810[407]
Bu
sahih
hadisi
Müslim
810[407]
Sahih'inde
(FezailüVSahabe: 33 Hadis No: 2404; Nevevî Şerhi:
15/174) Sa'd b. Ebî Vakkas
(r.a)'dan şöyle rivayet etmektedir: Rasûlullah (s.a.v)
Tebük gazvesi'ne giderken yerine Hz. Ali (r.a)'yi vekil
olarak bıraktı. Hz. Ali:
-Ya RasûlallahL Beni hanımlar ve çocuklar arasında vekil
mi bırakıyorsun? dedi. Bunun üzerine Peygamberimiz
(s.a.v) şöyle buyurdu:
-"Sen bana göre Harun'un Musa yanındaki mertebesinde
olmana
razı
olmaz
mısın?.
Ancak
benden
sonra
Peygamber yoktur. "
Hz. Ali (r.a)'ye nisbet edilen ve Rasûlullah adına
uydurulmuş olan bu Tavsiyeler birkaç defa basılmıştır.
Hâlâ baskıları ve satışı devam etmekte, gafillerin elinde
elden ele dolaşmaktadır. Bunun yalancısı günahkârdır,
mel'undur. Bunu basan da günahkârdır, mel'undur. Bunu
satan da günahkârdır, mel'undur. Bunu tasdik eden de
505
şeklindeki sahih hadis bundan müstesnadır.
Saganî diyor ki:
811[408]
Bu nüshalardan biri:
Başında "Ey Ali!.. Falanın üç alâmeti vardır", diye
başlayan ve sonunda belirli vakitlerde cinsî
birleşmeyi yasaklayan Hz. Ali'ye Tavsiyeler'dir.
Bunların hepsi uydurulmuştur.
Bu tavsiyelerin sonunda; "Ey Ali!.. Bu
tavsiyede sana ilklerin ve sonların ilmini verdim",
ifadesi yer almaktadır. Bunu (Hammad b. Amr
en-Nasıbî) uydurmuştur.812[409]
günahkârdır, mel'undur. Dinine, Is-lâm'ma ve aklına
sahip çıkmayanları Allah çirkinleştirsin!..
811[408]
812[409]
Saganî, Risaletü'l-Mevzûât: s.2
Hafız
Zehebî
Mızan'da.
(1/598)
bunun
biyografisini vermiş ve İbn Hıbban onun hakkında: Bizzat
kasden hadis uyduruyordu, dediğini nakletmiştir. Hafız
İbn Hacer Lisanü'bMizan' daki (2/351) biyografisinde
şöyle demiştir: "Yahya b. Main: Hammad b. Amr,
yalancılık ve hadis uydurmacılığıyla meşhur kişilerden
biri" dir, demiştir. Ebu Said en-Nakkaş: Güvenilir
506
Süyûtî Leâlf&e
813[410]
şöyle demiştir: Hz.
Ali'ye Tavsiyeler uydurmadır. Bunu uydurmakla
suçlanan (Ham-madb.Amr)'dır.
Aynı şekilde Abdullah b. Ziyad b. Sem'an'm
ravilerden uydurma hadisler rivayet etmektedir, demiştir.
Zehebî'nin Mizan'da belirttiği gibi; Hz. Ali (r.a) adına
yalan Tavsiyeler'! uyduranlardan biri Muhammed b.
ibrahim es "Semer kandı'dir.
(Hammad b. Amr errNasîbü'nirı uydurmakla itham
edildiği ve Süyütî'nin &\-Leâli'l-Masnûa' da (2/374)
zikrettiği Hz. Ali'ye Tavsiyelerden biri: bazı fakih ve
tasavvuf erbabının yemeğe
başlarken zikrettikleri şu hadistir: "Ya Ali!. Yemeğe
başlarken tuzla başla, tuzla bitir. Zira tuz, yetmiş derde
şifadır. Cinnet, cüzzam, alaca, azı dişlerin ağrısı, boğaz
ağrısı, karın ağrısı. "Bu hadis, İbnü'l-Cevzî'nin Mevzuat'ta
(2/289) ve Süyütî'nin Leâîî* de (2/211) zikrettiği gibi
başka batıl yollarla rivayet edilmiştir. Ayrıca
76 no.lu hadis dip notunda geçen Tuz Hadisi'ne bakınız.
813[410]
Süyûtî, el-Leâli'1-Masnûa: 2/374-375
507
814[411]
veya hocasının
815[412]
Tavsiyeler de böyledir.
uydurduğu Hz. Ali'ye
437. Saganî diyor ki: Bu Ved'aniyyat (İbn
Ved'an hadisleri)'nin ilki:
814[411]
Abdullah b. Ziyad b. Sem'an: Medineli bir fakihtır.
Zehebî Mızanü'l-İ'tidaV deki (2/423-424) biyografisinde
şöyle diyor: '"ibn Main: Sika değildir, hadisi hiçbir şey
değildir, demiştir, imam Ahmed: ibrahim b. Sa'd'in; İbn
Sem'an yalan söylüyor, diyerek yemin ettiğini duydum,
demiştir. Muasırı olan İmam Malik onun hakkında:
Yalancıdır, demiştir."
815[412]
Süyütî'nin el-Leâli'1-Masnûa' sında (2/375) olduğu
gibi;
hocası
(Ali
b.
Zeyd
b.
Cüd'an)'dır.
Zehebî
Mizanü'ÎTtidal (3/127-128)'de biyografisini vermiş ve
şöyle demiştir: "Muhaddisler, onun hakkında ihtilaf
etmişlerdir. Hammad b. Zeyd: Bize Ali b. ^eyd haber
verdi. Hadisleri ters yüz ediyordu, demiştir. Yezid b.
Züray': Ali b. Zeyd rafizî idi, demiştir. Ahmed el-Iclî: Şia
görüşü taşıyordu. Kuvvetli değildir, demiştir. Buharı ve
Ebu Hatim: Rivayeti hüccet (otorite, delil) kabul edilmez,
demiştir. Hicrî 131 yılında vefat etmiştir."
508
"Sanki ölüm başkasına yazılmıştır",
şeklindedir.
Bu
hadisi
Şihab'm
816[413]
uydurma
hadisleriyle birlikte zikrettik.
Ved'aniyyat'in son uydurma hadisi ise;
"Hiçbir ev yoktur ki, bir melek, o evin kapısında
beş defa durup da rızkı tükenmiş, eceli sona ermiş
bir insan bulduğunda o kişiye ölüm üzüntüsü
vermesin. Bunun üzerine o kişiyi ölüm endişesi
kuşatır, ölüm sarhoşluğu kaplar", hadisidir.
438. Süyûtî, ZeyV de
817[414]
diyor ki:
ebErheûn el-Ved'-aniyye (İbn Ved'an'm Kırk
Hadisi) kitabında bu isnadlar-la bu şekilde hiçbir
merfû hadis sahih değildir. Buradaki sözler güzel
ve öğüt dolu olsa da, bunlardan pek azı sahih
olabilir. Zira her doğru söz hadis değildir, Bilakis
bunun tersi doğrudur. Bu nüshadaki hadisler
816[413]
Bu
hadisin
dipnotunda geçmiştir.
817[414]
tamamı,
435
Süyûtî, ZeylüTMevzûât: s.202
509
no.lu
paragrafın
çalıntı hadislerdir. (İbn Ved'an), bunları uyduran
(Zeyd b. Rifaa)'-dan çalmıştır. Ihvan-ı Safa
Risaleleri'ni de uyduran kişinin aynı kişi olduğu
söylenmektedir. Bu kişi, hadis ko* nusunda
Allah'ın en bilgisiz, en hayasız ve yalan konusunda
en cür'etli mahluklarından biridir.
439.
Saganî
diyor
ki:
Bu
-tamamen
uydurma hadis ihtiva eden— kitaplardan biri:
Muhaddis Şerafeddin el" Belhî'nin Fadlü'l-Ulemâ
818[415]
(Alimlerin Fazileti) kitabıdır.819[416]
Bu kitaptaki ilk —uydurma- hadis:
818[415]
Bu eser, bazı kitaplarda Fedâilü'l- Ulemâ ismiyle
819[416]
Muhakkik Leknevî, Tuhfetü'l-Kemeîe ala Havası
yer al* maktadır.
Tuhfeti't Talebe kitabında (s.5) bu eseri"Fedâilü'l-Ulemâ,
Ii-Muhammed
b.
Sürür
elSelhî"
şeklinde
adlandırmaktadır. Nitekim onun bu ifadesini erR&fu ve'tTekmîl (s.141) kitabına yazdığım notlarda naklettim.
Ancak
ulaşabildiğim
kaynaklar,
Belh'li
bu
biyografisi hakkında yeterli bilgi vermemektedir.
510
zatın
"Kim fıkıhtan bir mesele öğrenirse şu kadar
ecre em rişir", hadisidir.
440. Tek bir sened ile nakledilen uydurma
hadis kitaplarından biri: "İbn Ebi'd-Dünya ismiyle
bilinen Zâtın Hadisleri" dir.
820[417]
820[417]
Bu zat, Hz.
Bu zat, Hafız Zelıebî'mn Mizanü'lTtidal (3/33;
4/522) Tezkiretü'1'Huffaz (3(83l)'da ifade ettiği gibi;
"Ebu Amr el-Belevî el-Mağribî Osman b. Hattab Ebu'd-
Dünya el-Eşecc'dir. (İbn Ebi'd-Dünya) da denilmektedir.
Bazıları onu EbuTHasen Ali b. Osman el-Belevî şeklinde
adlandırmışlardır. Yalancıdır. Hicrî üçyüz yılından sonra
yaşamıştır. Hz. Ali'den hayasızca uydurma hadisler
rivayet etmiştir. Bununla rezil olmuştur. 327 yılında vefat
etmiştir.
İbn
Ebi'd-Dünya:
Hz.
Ebubekir
Sıddık
zamanında dünyaya geldim. Sıffîn günlerinde Hz. Ali'nin
katırının üzengisinden tuttum, diyerek uzun bir kıssa
anlatmıştır. Hafız ibn Hacer, Lisanü'l-Mizan'da (4/134140) bu kıssayı zikretmektedir. Bu kıssada bu yalancının
iddiasına göre; Hz. Ali (r.a) onun uzun yaşayacağını
bildiği için, ona Ebu'd-Dünya ismini vermiş, "Sen uzun
ömürlü Ebu'd-Dünya'sm", demiştir. Yine Hafız Zehebî,
511
Tezkıretü'bHuffaz'
da
(3/980)
Ebu
Bekr
el-Müfid
(Cercerâya Muhaddisi Muhammed b. Ahmed)'in biyografisinde şöyle demiştir: "Ahmed b. Siba'm hadislerini
kendisine okudum. Dedi ki: Bize 641 yılında Atik b.
EbiTFadl hadis nakletti. O da dedi ki: Bize Hafız EbulKasım hadis nakletti. O da dedi ki: Bize Galib b. Benna ve
kardeşi Yahya hadis rivayet etti. İkisi de dediler ki: Bize
Kıraat Alimi Hasen b. Galib nakletti. O dedi ki: Bize
Cerceraya'da Muhammed b. Ahmed el* Müfid imla
ederek hadis rivayet etti. Dedi ki: Bize Osman b. Hattab
nakletti, dedi ki: Ben Hz. Ali'yi işittim. Hz. Ali Dedi ki:
Allah Rasûlünün şöyle buyurduğunu işittim: ''Kim benim
adıma kasden yalan uydıırursa, Cehennemdeki yerini
hazırlasın, "
Bu yalancı; asla Hz. Ali'yi görmediği gibi, yemin olsun ki
onu göreni de görmemiştir, diye bildiğim için; bu sened,
âli sened olması sebebiyle sevinemeyeceğim bir seneddir.
Hafız Irakî, Elfiyesinin Şerhi'nde (2/254) (Ali ve Nazil
hadisler) ile ilgili beyitlerin şerhinde şöyle demiştir:
"Senedde; bazı ravilerin zayıflığı göz ardı edilerek;
özellikle ibrahim b. Hüdbe, Dinar b. Abdillah, Hıraş,
Yağnem b. Salim, Ya'lâ b. Eşdak, Ebu'd-Dünya el-Eşecc
512
Ali'ye erişmiş, uzun süre yaşamış, Hz. Ali'nin
ve benzerleri gibi; sahabeden hadis duyduklarını söyleyen
bazı son dönem yalancıları varsa; senedin âli (kaynağa
yakın) oluşuna iltifat edilmez. Hafız Zehebî, Mizan'da
şöyle demiştir: Ne zaman bir muhaddisin Ebu Hüdbe,
Ya'lâ
b.
Eşdak,
Musa
et-Tavil,
Ebu'd-Dünya
ve
benzerlerinin âli "isnadlarıyla sevindiğini görürsen, bil ki,
bu muhaddis henüz avamdan (sıradan insanlardan)
sayılır.
Bu iki muhaddisten Önce Hakim, Ma'rifetü Ulûmi'lHadis' de (s.10) bu iddiacıların bir kısmım zikrettikten
sonra şöyle demiştir: "Kısaca: Hıraş b. Abdillah, Kesir b.
Süleym, Yağnem b. Salim. b. Kanber gibilerinin isnadları
ve bunların benzerleri memnun olunamayacak, hüccet
kabul edilemeyecek isnadlar-dandır. Hadis imamlarının
müsnedlerinde bunlardan birinin rivayet ettiği bir
hadisin yer alması pek nadirdir." Daha önce hiç
geçmeyen (Kesir b. Süleym) çok zayıftır. Mizan' da
(3/405) belirtildiği gibi; hicrî 170 yılından sonra vefat
etmiştir. Hicrî 93 yılında vefat eden Enes'den -vasıtasızrivayette bulunmuştur. Hıraş ve Yağnem'le birlikte
zikredilmesinin sebebi de budur. Doğrusunu Allah bilir.
513
atının
üzengisini
tutup
atına
binmiş,
atın
üzengisinden yaralanmış, ve Hz. Ali de kendisine;
"Allah senin ömrünü uzun eylesin", diyerek dua
etmiştir, diye iddia ettikleri zattır.
441. İbn Nüstûr er-Rûmî'nin hadisleri
821[418]
(uydurmadır)
821[418]
İsmi Ca'fer b. Nüstûr'dur. Nüstûr er-Rûmî de
denilmektedir. Hafız Zehebî Mizan'da (1/419; 4/249)
şöyle demiştir: "Zayıf ravilerle ilgili kitaplarda bu ravinin
ismini görmedim. Bu, yalanlarıyla meşgul olmaya
değmeyecek kadar düşük bir kişidir.
Helak olmaya layıktır. Cafer b. Nüstûr: Ben Tebük
Gazvesi'nde Hz. Peygamber (s.a.v) ile beraberdim. Hz.
Peygamber (s.a.v)'in elinden kamçısı düşmüştü. Ben
atımdan indim ve kamçıyı kendisine verdim. Hz.
Peygamber (s.a.v) bana: Allah senin Ömrünü uzatsın,
dedi. Ben Hz. Peygamber (s.av)'den önce otuz sene.
O'nun bu duasından sonra üç yüz sene yaşadım, demiştir.
Yine Zehebî, Tecrid' de (1/91) bu raviyi zikretmiş ve şöyle
demiştir: "Ona kadar varan sened karanlıktır. Metinler de
batıldır. O deccaldir. Ya da böyle bir kişi hiç var
514
442. Yüsr
822[419]
ve Yağnem bin Salim
olmamıştır. Cafer b. Nüstûr, hicrî 350 yılında Farab
taraflarında rivayette bulunmuştur."
822[419]
Yüsr: Zehebî'nin Mizan'da (4/444) belirttiği gibi;
"Yüsr b. Abdillah olabilir. Bu ravi, Hz. Peygamber
(s.av)'den asılsız belâlı ve felâket hadisler rivayet etmiştir.
Afet ya kendisinden sonrakilerdedir, ya da böyle bir ravi
hiç var olmamıştır. Yüsr'den Hasan b. Harice rivayette
bulunmuş ve Mısır'da iken üç yüz yaşında idi, demiştir.
Harice'ye kadar olan isnad da karanlıktır."
ikinci bir ihtimal olarak Yüsr isimli bu ravi; yine
Zehebî'nin Mizan' da (4/445) belirttiği gibi; "Enes b.
Malik'den rivayet eden Enes'in azaldı kölesi Yüsr de
olabilir. Bu ravi hadis rivayetinde "hiçbir şey değil"dir.
Silefî'nin Mu'cem'inde senediyle rivayet ettiğine göre;
Yüsr şöyle demiştir: Enes b. Malik'in şöyle dediğini
işittim: Allah Rasûlü buyurdu ki: "Allah'ı zikreden kışı
kıyamet günü güneşin nuru gibi nurla gelir."İbn Hacer
Lisanü'l-Mizan' da (6/298) şöyle demiştir: Bu Yüsr;
Silefî'nin meşhur şiirinde "İbn Nüstûr, Yüsr ve Yâğnem'in
hadisleri de.." diyerek sıraladığı kişilerden biridir.
515
823[420]
ile Hıraş
824[421]
Enes'den ayrı ayrı rivayet
Ebu Gudde diyor ki: Anlaşılan odur ki, buradaki (Yüsr)
bu ikincisidir, sözü ilk geçen (Yüsr b. Abdillah) değildir.
Lisan'm nüshasında çok tahrif bulunmaktadır. Ayrıca
müellif Aliyyü'l-Karî'nin (Enes'den) ifadesi sadece Hıraş'a
ait
olmayıp,
(Enes'den
rivayet
ettikleri
hadisler
anlamında) her üçüne ait olmalıdır. Doğru olan ve
kesinleşen de budur.
823[420]
Yağnem: Zehebî'nin Mizan'da (4/459) belirttiği
gibi; "Hz Ali'nin azaldı kölesi Yağnem b. Salim b.
Kanber'dir. Enes'den acaip hadisler nakletmiştir. İmam
Malik zamanına kadar yaşamıştır. İbn Hıbban: Enes b.
Malik adına rivayet ederek hadişler uydurmaktadır,
demiştir. İbn Yunus: Enes'den rivayette bulunmuş ve
yalan söylemiştir, demiştir. İbn Hacer Lisanü'l-Mizan' da
(6/315) şunu ilâve etmiştir: Ukaylî diyor ki: Onun
Enes'den büyük çoğunluğu münker hadislerden ibaret
olan hadis nüshası bulunmaktadır."
İbn Hacer Lisanü'l'-Mizan' da (6/169) ikinci bir defa
(Enes'den rivayet eden Nuaym b. Temam) adıyla
zikretmiş, İbn Neccar tarikiyle batıl bir hadisini nakletmiş
sonra da; "Zannediyorum ki bu son harfde -Yâ harfinde-
516
gelecek olan (Yağnem b. Salimedir, demiştir. Nuaym b.
Temmam denilerek, hem kendi isminde de babasının
isminde de tashif (harf değişikliği) hatası yapılmıştır",
demiştir.
İbn Hacer yine Lisanü'l-Mizan'da (6/169) bu raviden bir
sonraki ravi hakkında şöyle demiştir: "Nuaym b. Salim:
Enes'den
rivayette
bulunmuştur.
İbnü'l-Kattan:
Tanınmamaktadır, demiştir. (İbn Hacer devamla diyor
ki) "İsminde tashif (harf değişikliği) hatası yapılmıştır.
Aksı takdirde bu ravi tanınan, zayıf-lığıyla meşhur olan,
hadisi terk edilen bir ravidir. Doğru ismi (Yağnem)'dir.
Yani ilk harfi yâ'dır, sonra gayn ve ardından nun harfleri
gelmektedir."
(Ebu Gudde diyor ki) Bununla anlaşılmaktadır ki; Lisan'
da (6/315) Yağnem biyografisinin sonunda tahrif olup
buna itibar edilmez. Tahrif yoksa zayıftır, Zehebî, onu İbn
Adiyy'in sözlerinde görmüş, ona iltifat etmemiştir.
Silefi'den gelen şiir ise onun isminin (Yağnem) olduğunu
kesinleştirmektedir. Doğrusunu Allah bilir.
824[421]
Hıraş, Enes b. Malik'dcn rivayette bulunan Hıraş b.
Abdillah'dır. Zehebî Mizan' da (1/651) onun hakkında
şöyle demiştir: "Düşüktür, yok hükmündedir. Bu rivayeti
517
ettikleri hadisler.
443.
Dinar'ın
Enes'den
rivayet
ettiği
hadisler uydurmadır.825[422]
yalancı Ebu Said -Hasen b. Ali— el-Adevî'den başkası
nakletmemekte-dir. Ebu Said, Hıraş'la yüz yirmi küsur
yılında görüştüğünü zikretmiştir. İbn Adiyy: Hıraş,
kendisinin Enes'in azadlı kölesi olduğunu iddia etmiş,
Enes'den merfû olarak hadisler rivayet etmiştir. Bu uydurma- hadislerden biri: "Kim bir gün oruç tutarsa,
kendisine yeryüzü dolusu altın verilse bile, hesab gir
nündeki ecrini karşılamaz", hadisidir. Yine bu uydurma
hadislerden biri: "Güzelyüz, gözü cilaîandırır. Çirkin yüz,
muhata' hm yüzünü buruşturur", hadisidir.
825[422]
Dinar: Ebu Mikyes Dinar el-Habeşî'dir. Zohebî
Mizan' (2/30) biyografisinde şöyle demiştir: "Şu adam,
telef olan, yalancılıkla suçlanan biridir. Hicrî 240. yılı
sınırlarında Enes b. Malik'den çirkin şeyler naklet iniştir.
İbn Hıbban diyor ki: Enes'den uydurma şeyler rivayet
etmektedir. İbn Adiyy ise: Zayıftır, gidicidir. Enes'den
birtakım hadisler rivayet etmiştir. Bunlardan merfû olan:
"Burundaki kıl, cüzzam hastalığına karşı teminattır.''Yine
518
444. Ebu Hudbe İbrahim b. Hüdbe el-
Kaysî'nin hadisleri uydurmadır.826[423]
merfû olarak Allah Teâlâ buyuruyor İti: Mü'minin saçının
ağarması, benim nurumdur. Ben nurumu ateşimle
yakmayacak kadar ikram sahibiyim." Zehebî, daha sonra
Dinar'ın; aklın kabul edemeyeceği belâlı ve utanç verici
uydurma hadislerinden bazılarını zikretmiştir. Allah onu
çir-kinleştirsin. Nasıl da yalan söyleyebiliyor?!
826[423]
Ona
denilmektedir.
Ebu
Hüdbe
Zehebî
el-Farisî
Mizan'
el-Basrî
daki
de
(1/71-72)
biyografisinde şöyle demiştir: "Bağdat'ta ve başka
şehirlerde batıl hadisler nakletmiştir. İbn Main diyor ki:
Ebu Hüdbe geldi. Millet etrafına toplandı. Ona: Ayağını
göster bakalım, dediler. (Yani onlar çok yalan söylemesinden dolayı onun insan olduğunu doğrulamıyor, onun
cinnî olduğunu zannediyorlardı. Ayağını görmekle onun
gerçekten insan olup olmadığını, ayaklarının cinlerin
ayaklarına benzeyen inek ayakları gibi olup olmadığını
öğrenmek istiyorlardı.) Bu sebeple Zehebî şöyle demiştir:
Halk,
onun
ayağının
merkep
veya
şeytan
ayağı
olmasından korkuyordu. Ebu Hüdbe, hicrî 200 yılında
acaip hadisler ortaya koymuştur. Ebu Hüdbe, Basra'da
519
düğünlere çağırılıp raks ettirilen bir rakkas idi. Bişr b.
Ömer diyor ki: Komşularımızda bir düğün vardı. Enes'in
ravisi Ebu Hüdbe bu düğüne davet edildi. Yedi, içti,
sarhoş oldu ve şu şarkıyı söylemeye başladı:
"Elbiselerimi kapladı bitler. Ben de raks ettim onlar için."
ibn Hacer Lisanü'l-Mizan' da (1/120) şunu ilâve etmiştir:
İbn Hıbban onun hakkında; "Deccallerden bir deccaldir,
ne hadis rivayetiyle ne de hadis yazmakla tanınmıyordu.
Sadece oynatılıyor ve kendisiyle eğleniliyordu. Basra'da
düğünlere çağırılıp
raks ettirilen bir rakkas idi, Yaşı ilerleyip saçları ağarmca;
Enes'den hadis duyduğunu iddia etmiş ve onun adına
hadisler uydurmaya başlamıştır", demiştir.
Süyûtî de Zeylü'l-Mevzûâfta. (s.199-201) Ebu Hüdbe'nin
Enes'den rivayet ettiği bu nüshayı nakletmiştir. Hafız
Silefî diye meşhur olan, dünyanın isnad alimi, yüz seneyi
aşan bir hayatı olan, uzun ömürlü, salih zatlardan, imam
Hafız Ebu Tabir
Ahmed b. Muhanınıed..... b. Silefe eHsbehanî (öl. 576)
Allah
Rasûlü (s.av)'nün sahabîleri olduklarını ve uzun ömür
yaşadıklarını iddia eden bu yedi hadis uydurmacısının
520
isimlerini manzume ile vermiştir. Silefî şöyle diyordu: İbn
Nüstûr, Yüsr ve Yağnem'in hadisleri, Mağrib diyarının
Eşecc'i ve sonra Hıraş'm iftiraları, Dinar'ın nüshası ve
yaşıtı Ebu Hüdbe el'Kaysî'nin nüshası Bunların hepsi,
kelebek gibidirler.
Nitekim Hafız İbn Hacer de bu ikisini Lisanü'J-Mizan' da
(6/446-447) sahabî olduğunu ve uzun ömür yaşadığını
iddia eden yedi kişinin dışında sekizinci deccal olan
(Rabi'
b.
Mahmud
el-Mardinî)'nin
biyografisinde
zikretmiştir. Zehebî, Mizan'da. (2/42) (Rebi' b. Mahmud
el-Mardinî)
biyografisinde
şöyle
demiştir:
"İftiracı
deccaldir. Hicrî 599 yılında sahabî olduğunu ve uzun
ömür yaşadığım iddia etmiştir. Hafız Vadi-âşî —Batıda ve
doğuda ilim yolculukları yapan Muhaddis Muhammed b.
Cabir el-Kaysî el-Endelüsî, et-Tunisî (Doğ.673* 01.749)Hafız Silefî'nin az önce geçen iki beytini bana okudu ve
bunu şu beytiyle takviye etti: "Sekizincisi (Raten),
dokuzuncusu (Mardinî)'dir. İsmi Rabi' b. Mahmud'dur.
Durumu açığa vurulmuştur." Tarihçi Makarrî Nefhu'tTıyb kitabında (3/66) Hafız Silefî'nin iki beytini okurken
(Yüsr) yerine (Kays) ismini zikretmiştir. İbn At şöyle
demiştir: Hafız Silefî bu iki beyti okuduktan sonra bu
521
şeylerin hava gibi olduğuna işaret etmek üzere, ellerine
üflüyor du.
Birinci beytin başı, Aclûnî'nin Keşfü'bHafa kitabının
sonlarında (2/561) (Ehadîsü Nüstûr...) şeklinde gelmiştir.
Bu ravi, daha önce 441 no.lu paragrafta işaret edildiği
gibi; Zehebî'nin Mizan' mda (4/249) da (Nüstûr) ismiyle
gelmiştir.
Sonra ikinci beytin ilk yansı Aclûnî'nin Keşfü'bHafa
kitabının sonlarında (2/561) olduğu gibi pek çok
kaynakta tahrif edilerek
(Nüshatü Dinar ve Nüshatü Tevbe) şeklinde hatalı olarak
yer almaktadır. Dikkat edilmelidir. Saganî'nin Risaletü'lMevzûât (s.4) kitabında her iki beytin ilk yarısında tahrif
yapılmış; (Yüsr) yerine (Bişr); (Nüshatü Tirbihi) yerine
(Ahbaru
Şerbetin)
şeklinde
yazılmıştır.
Bu,
iltifat
edilmeyecek bir tahriftir. Nefhu't-Tıyb' de (ve büht)
kelimesi (ve ba'de) şeklinde tashif edilmiştir.
Tamamlayıcı Bilgi: Elinizdeki Masnû kitabının metninde
ve dipnotlarda kendileri sahabî olduğunu ve uzun süre
yaşadıklarını iddia eden deccallerden şu kimseler yer
almaktadır:
1. İbn Ebi'd-Dünya ya da Ebu'd"Dünya el"Eşecc el-Belevî
522
el-Mağribî
2. İbn Nüstûr er-Rûmî
3. Yüsr b. Abdillah el-Mısrî
4. Yağnem b. Salim
5. Hıraş b. Abdillah
6. Dinar el-Habeşî
7. Ebu Hüdbe İbrahim b. Hüdbe el-Kaysî el-Farisî elBasrî
8. Rabi' b. Mahmud el-Mardinî
9. Raten el"Hindî
Sahabî olduklarını ve uzun süre yaşadıklarını iddia eden
dokuz yalancı deccalin isimleri bunlardır. 476.paragrafta
uzun ömürlü şu deccallerin isimleri de zikredilecektir:
10. Muammer Habeşî (?)
11. Muammer Mağribî (?)
12. Muammer b. Büreyk
13. Şemhûreş: Sahabî olduğunu ve uzun süre yaşadığını
iddia eden cinnî bir kimse olduğu söylenmektedir.
14. Kays b. Temim et-Tâî lö.Meklebe b. Melkân elHârezmî
16. Cabir b. Abdillah el-Yemamî
17. Cübeyr b. Haris
523
18. Kmnevc hükümdarı Serbâtek
Böylece
sayıları
biyografilerini
on
sekiz
Ibnü'l-Esir'in
olmuştur.
ÜsdübGabe,
Bunların
Zehebî'nin
Tecrid Esmai'sSahahe, Mızan ve el-Mugnî fi'd-Duafâ
kitaplarında; İbn Hacer'in İsabe
ve
Lisanü'bMizan
ile
İbn
Arrak'm
Şeriati'JMerfûa kitabında görebilirsiniz.
Tenzilıü'ş-
19. Mansur b. Hızame: Bunu Tarihçi Makarrî Nefhu't-Tîb'
de (3/11) Doğudan Endülüs'e gelenler hakkındaki 6.
babda zikretmektedir. Mansur'un iddiaları arasında Hz.
Osman (r.a)'m zamanına yetiştiği, Cemel günü Hz. Âişe
(r.anhâ) ile birlikte olduğu, Sıffîn'de bulunduğu, babası
Hızame'yi Allah Rasûlü'nün azad ettiği, kendisinin
Endülüs'den Magrib'e 330 yılında geçtiği iddiaları yer
almaktadır. Bunları nakleden Makarrî şöyle demiştir:
"Bütün bunlar saçmadır, aslı yoktur. Allah Hafız İbn Hacer'e rahmet eylesin. Zira o hafız ibn Beşkuval'in
kitabının nüshası üzerine bu sözler hakkında; "Bu
hezeyandır. Aslı yoktur. Buna adlanılmasın!.." diye
yazmıştır. (Eşeccü'l-Garb)'ın hayatı da aynı şekildedir.
Hadis hafızları onun yalan olduğunda ittifak etmişlerdir.
20. Ömer b. Hafs cd-Dimaşkî el-Hayyat el Muammer:
524
bkz. Mizan: 3/190 (Ömer el-Hayyat); 4/ 144 (Maruf elHayyat)
21. Muzaffer b. Âsim eHclî: bkz. Mizan: 4/131; Lisan
ü'iMizan: 6/53 Ayrıca Mizan: 4/178 (Meklebe b. Melkân);
Tecrid Esmai's-Sahabe: 2/93.
22. Abdullah b. Ahmed b. Ebî Zabye el-Haccam el-Basrî
el-Muammer: bkz. Lisanü'lMizan: 3/254.
23. EbuTHasen b. Nevfel er-Râî: bkz. Mizan: 4/5151;
LisanüT Mizan: 6/364.
24. Hut b. Murre b. Alkame: Mk.z.Tenzihü'ş-Şeriati'1Mcrfûa: 2/45.
25. İbrahim eş-Şerabî: bkz. elMuğnifi'dDuafâ: 1/31.
26. Sa'd b. Ali Ebu'1-Vefa en-Nesevî el"Kadî: bkz. eîMuğni
fi'd~ Duafâ: 1/255.
Merhum Üstadımız İmam Kevserî'nin "Atbü'İMuğterrin
hi
Decaciletı'1'Muammerin"isimli
bir
eseri
vardır.
Kevserî, bu ese' rinde şahabı olduklarını ve uzun süre
yaşadıklarını
iddia
eden
deccallerin
isimlerini
toplamıştır. Eser hâlâ yazma olup ben henüz bu esere
vâkıf olamadım.
Burada dikkat çekilmesi gereken hususlardan biri şudur:
Şevkânî'nin
el-Fevaidü'lMccmûa
525
fiTEhadisi'lMevzûa
kitabında (s.422,423) (Muammer b. Büreyk) ismi tahrif
edilerek (Muammer b. Şerik) şeklinde yazılmış; (Ali b.
Osman b. Hattab) ismi (Osman b. Hattab)'dan farklı bir
isim olarak yer almıştır. Halbuki Zehebî'nin Mizan' mda.
(4/522) belirtildiği gibi; bu ikisi
aynı kişi olup bazıları bu şekilde bazıları diğer şekilde
adlandırmışlardır.
Masnû kitabının sonunda 274. sayfada bu dipnotuna şu
ilâve yapılmıştır:
27. Ahmed b. Ali en-Nasibî: bkz.Tenzihü'ş-Şeria: 1/31.
28. İbrahim b. Muhammed ... el'Ensarî: bkz. Lİsan:
1/106.
29. Hasen b. Rekzevan el-Farisî: bkz. Lisan: 2/207'.
30. Zeyd b. Temim el-Kılâbî: bkz. Lisan: 2/502.
31. Musa b. Abdillah et-Tavil: bkz. Mizan: 4/209; Lisan6/122.
32. Ebu Halıd es-Sakka: bkz. Mizan: 4/519; Lisan: 6/372.
33. Muammer es'Sahabî: Süyûtî el'Havî li'1-Fetavîde
"Rafus' Savt bi-Zebhı'hMevt" risalesinde zikretmiştir:
2/185.
34. İsa b. Abdullah el-Osraanî: Bağdat'ta Buharı, Müslim
ve muasırlarının üstadı olan h. 244 yılında vefat eden Ali
526
445. Tamamı uydurma hadis ihtiva eden
kitaplardan biri: Enes el-Basrî Müsnedi diye
bilinen kitaptır. Bu kitapta üçyüz hadis yer
b. Hucr'dan hadis rivayet etmiş aynı zamanda Ümeyne bt.
Enes b. Malik'den hadis duyduğunu iddia etmiş ve bu
durumu tesbit edilmiştir. Ümeyne, Hafız İbn Hacer'in
Takribinde olduğu gibi (yâ)'dan sonra (nun) harfiyledir.
Mizan (3/317) ve Lısan'da (4/401) olduğu gibi Amine
değildir.
35. Muammer el-Mağribî: Hafız İbn Hacer'in Isabe
kitabında (Mim) harfinin dördüncü kısmında (Muammer
el-Mağribî)'nin
biyografisi
sonunda
şu
ifadesi
yer
almaktadır: "Bu, Raten, Kays b. Temim, Ebu'l-Hattab,
Meklebe, Nüstûr cinsindendir. Bunların biyografilerini
el-Muammerîn isimli kitapta topladım. Muvaffakiyet
Allah'tandır."
Abdülfettah (Ebu Gudde) diyor ki: Bu kitabı görmedim.
Bu kitabın bu konuda yazılmış en kapsamlı kitaplardan
olduğunu
zannediyorum.
Bu
konuyla
ilgilenen
araştırmacı bu kitaba vakıf olmaya çalışmalı, bu kitabı
basıp neşrederek ihya etmelidir.
527
almaktadır. Bu kitabı Sem'an b. Mehdî, Enes'den
rivayet etmektedir.827[424]
"Diğer ümmetlere göre benim ümmetim,
yıldızlar arasındaki ay gibidir", hadisidir.
ZeyV de
Malik'den
828[425]
rivayet
şöyle denilmiştir: "Enes b.
eden
Sem'an
b.
Mehdî:
Neredeyse hiç tanınmamaktadır. Ona yalan bir
nüsha
yamanmıştır.
çirkinleştirsin."
Lisan'da
829[426]
Allah
bunu
uyduranı
şöyle
denilmiştir:
"Bu
uydurma nüshayı Muhammed b. Mukatil er-Razî,
Ca'fer b. Harun'dan; o da Sem'an'dan rivayet
etmektedir."
Lisan müellifi, daha sonra bu nüshayı
827[424]
Zehebî, Mizan'da (2/234) şöyle demiştir: "Enes b.
Ma-hk'den rivayet eden Sem'an b. Mehdî: Tanınmayan
bir hayvandır. Ona yalan bir nüsha yamanmıştır. Bu
nüshayı gördüm. AUah bunu uyduranı çirkinleştirsin."
828[425]
829[426]
Süyûtî, Zeylü'lMevzûât: 8.41
İbn Hacer, Lisanü'l-Mizan: 3/114
528
zikretmiş; "Bu nüshada üç yüzden fazla hadis
bulunmaktadır. Bu hadislerin metinlerinin çoğu
uydurmadır, demiştir.830[427]
446. Sağanı şöyle diyor: Tamamı uydurma
olan hadis nüshalarından biri: Ahmed ismini
alma konusunda rivayet edilen hadislerdir. Bu
hadislerden hiçbir şey sabit olmamıştır.831[428]
830[427]
Süyûtî, Zeyl'de (s.4l) bu uydurma hadisler arasında
İbn Şahin tarikiyle Sem'an b. Mehdî'den; o da Enes b.
Malik'den şu hadisi rivayet etmektedir: Allah Rasûlü
(s.a.v) şöyle buyurmuştur: "Bir adam yemek tabağını
yalar gibi iyice temizlediğinde yemek tabağı ona istiğfar
eder ve Allahıml. Beni Seylan'dan azad ettiğin gibi. onu
da Cehennem'den azad et, der."Yemek tabağının iyice
temizlenmesi
hakkında
bu
uydurma
hadise
gerek
kalmadan Müslim'in Sahih'inde (Eşribe 129-137; Şerhu
Müslim: 13/203) rivayet ettiği sahih hadisler vardır.
831[428]
İbnü'l-Cevzî'nin Mevzuat (1/154-158); İbn Kayyım
el' Cevziyye'nin el'Menaru'1'Münif kitabında (s.57,61) ve
müellif
Aliyyü'l-Karî'nin
elMevzûâtü'l-Kübrâ'
529
sının
sonunda
447.
Tamamı
nüshalarından
biri:
uydurma
olan
Ebu'd-Derdâ'dan
hadis
merfû
olarak rivayet edilen Veda Hutbesidir. Bunun
başında:
"Dikkat edin. Sakın sizden biriniz, deniz
iyice dalgalandığında gemiye binmesin", uydurma
hadisi yer almaktadır.
448. Leâli' de
832[429]
şöyle denilmektedir:
Ebu Hureyre ve Enes'den uzun uzun rivayet
edilen "Veda Hutbesi":833[430] uydurmadır. Bunu
ikinci fasılda dediği gibi; Muhammed ismini alma
hakkındaki hadisler de aynı şekilde batıldır. Süyûtî'nin el-
HavîÎil-Fetavî(2/115)
kitabında
ed-Dürretün-Naciye
sonlarındaki; "Bu hadisin senedi, bana göre hasen
şartlarını
taşımaktadır",
ifadesi
Süyûtî'nin
mütesahil (fazla hoşgörülü) hükümlerindendir.
832[429]
bilmen
Süyûtî, el'Leâh'lMasnûa'da (2/361-373) bu Veda
Hutbesini 13 sayfa halinde zikretmektedir.
833[430]
Bu hutbe, uydurmacının kendisinin, uydurduğu ve
Rasîr lullah (s.a.v)'ın vefatına yakın okuduğunu iddia
530
uydurmakla —Bereketsiz ka-lasıca— Meysere b.
Abdi Rabbih itham edilmiştir.
449. Veciz' de
834[431]
şöyle denilmektedir:
İbn Adiyy diyor ki: Muhammed b. Muhammed elEş'as 835[432], Musa
ettiği hutbedir.
834[431]
Veciz adlı bu kitap, Fettenî'nin Tezkiretü'bMevzûât'
835[432]
Zehebî Mizan'da (4/27-28) onun biyografisinde
ta (s.4) ifade ettiği gibi; Süyûtî'nin kitabıdır.
şöyle demiştir: "Muhammed b.Muhammed b.Eş'as elKûfî, Ebu'l-Hasen, Mısır'a yerleşmiştir. İbn Adiyy: Ondan
Mısır'da hadis yazdım. Şiddetli Şiî oluşu, onu bize bin
hadise yakın bir hadis nüshası tahric etmesine sevk
etmişti... Bu durumu Mısır'daki ehH beytin şeyhi Hüseyn
b. Ali el-Hasenî el-Alcvî'ye anlattığımızda; Bu Musa b.
İsmail, Medine'de kırk yıl benim komşum idi. Ne
babasından ne de başkasından her hangi bir rivayeti
olduğunu söylemedi, dedi. İbn Adiyy onun uydurma
hadislerinden birkaçını zikretmektedir."
İbn Hacer el-Askalânî Lisanü'l-Mizan' daki (5/362)
biyografisinde şunu- ilâve etmektedir: "Sözü geçen bu
531
b. İsmail b. Musa b. Ca'fer'den; onun Hz.
Ali'ye kadar dedelerinden; merfû olarak rivayet
ettiği hadisleri yazdım. Zira Muhammed b.
Muhammed el-Eş'as, bize bu sözü geçen Musa'nın
dedelerinden henüz daha yeni bir yazıyla yazılmış
yaklaşık bin hadisi ihtiva eden bir nüsha
göstermişti. Bunların büyük çoğunluğu münker
hadislerdir.
Darakutnî, Aleviyyat adı verilen bu eser
hakkında: Bu kitabın uydurulmuş olması, Allah'ın
açık mucizelerinden biridir, demiştir.
Askalanî
ise:
İbnü'l-Eş'as,
buna
"Sünen"ismini vermiştir. Tamamı aynı senedle
rivayet
edilmiştir.
hadislerden biri şudur:
Bu
kitaptaki
uydurma
kitabın -yani-Aleviyyat'm bir kısmını gördüm. Musa b.
İsmail bu kitabı Sünen diye adlandırmış, bunu bablara
göre tertip etmiştir. Bu kitaptaki hadislerin tamamı, aynı
senedle rivayet edilmiştir."
532
"Yağız attan daha uzun yaşayan bir at
yoktur. Amca kızı gibi bir hanım da yoktur. '836[433]
450. Abdullah b. Ahmed (bin Amir)
836[433]
bu
837[434],
Şevkânî'nin el-Fevaidü'1-Mecmua kitabında (s.519)
şekilde
AliyyüTKarî'nin
zikredilmiştir.
el'
Asılda
Mevzûâtü'l-Kübra
ve
müellif
kitabının
sonlarında ikinci fasılda (ed-Dühm) yerine (el-Edhem)
lafzıyla
nakledilmiştir.
Fettenî'nin
TezkiretüT
Mevzuat'mda (s. 10) ve Mizan'da (4/28) (ed-Dühm)
lafzıyla gelmiştir. Doğru olan da budur. Lisanü'l-Mizan'
da (5/362) ve Süyûtî'nin ZeyF inde (s.114) ve Tenzihü'şŞeria' da (2/402) ise C.elka) şeklindedir. Bu kelimede
tahrif yapılmıştır.
837[434]
Bu zat hakkında Zehebî Mizan'da (2/390) şöyle
demiştir: Abdullah b. Ahmed b. Amir babasından; o Ali
er-Rıza'dan; o dedelerinden bu batıl uydurma nüshayı
rivayet etmiştir. Onu ya kendisi ya da babası uydurmuş
olmalıdır. Hasen b. Ali ez-Zührî: Ümmî idi. Razı olunan
biri değildi. Hicrî 324 yılında vefat etmiştir." Müellif
Aliyyü'l-Karî'nin el-Mevzûâ'tü'î-Kübra sonunda ikinci
fasılda (Abdullah b. Ahmed)'in nesebi hakkındaki
533
babasından; o Ali erRıza'dan; o da dedelerinden
uydurma, bâtıl bir nüsha rivayet etmektedir. Onu
ya kendisi ya da babası uydurmuş olmalıdır.
451. İshak el-Malatî'ninde bâtıl rivayetleri
vardır. Onlardan bir kaçı şunlardır:
1. "Allah'a iman eden bir hanımın fercini,
eğer üzerine koyması helâl değildir."
2. "Kim ikramda bulunmazsa, ona bir parça
cimrilik bulaşır." '
3. "Allah, (Başkasının dizkapağı ile göbek
arasına) bakana da bakılana da lanet etmiştir."
4. "Küçükmescid, küçükmushafdemeyin."
5.
Allah
Rasûlü
(s.a.v),
-Muhammed,
Ahmed, ve benzeri muazzam- isimleri küçültme
sigasıyla kullanmaktan, ayrıca Hamdûn, Ulvan
veya Ya'mûş
838[435]
ve benzeri— mübalağa anlamı
tereddüdü onun kusuru olup hoş değildir.
838[435]
Bu son isim, Aclûnî'nin Keşfü'l-Hafa hmda (2/552)
(Ya'mûş) yerine sin harfiyle (Ya'mûs); Zehebî'nin Mizan'
534
taşıyan- isimlerin verilmesinden nehy etmiştir.
452. İshak el-Malatî; İbn Cüreyc'den; o
Atâ'dan; o Ebu Said'den: Hz. Ali'ye cima (cinsî
münasebet) ile ilgili ve nasıl cimada bulunacağı ile
ilgili tavsiyeleri de rivayet etmektedir. İshak
denilen şu deccale bakın!. Ne kadar da cür'etkâr
davranıyor!.
453. Deylemî diyor ki: Ebu'1-Fadl Ca'fer b.
Mu-hammed b. Ca'fer b. Muhammed b. Ali elHuseynî'nin Arûs kitabındaki hadislerin isnadları:
çürüktür, güve-nilemez. Hadisleri ise cidden
münkerdir.839[436]
mda (1/202) ise (Na'mûş) şeklinde yani başındaki mm
harfiyle zik~ redilmektedir.
839[436]
Deylemî'den nakledilen bu bölümü Süyûtî, Zeylü'l-
Mevzû-ât kitabında (s.194-195) zikretmiş, ve Deylemî'nin
"Hadisleri ise cidden münkerdir", sözünden sonra şu
ifadeyi ilâve etmiştir: "Onları tamamen atamadım."
Süyûtî daha sonra (s.194-196 arasında) Arûs kitabından
epeyce hadis nakletmiştir. Burada asıl nüshada eksiklik
535
454. Süyûtî'nin
841[438]
840[437],
İbnü'l-Cevzî'den
naklettiğine göre; Hadisinde uydurma,
yalan veya maklûb (hadis ters yüz etme)
bulunan kimseler birkaç kısımdır:
842[439]
1. Kendini zühde (ibadet ve tâate) veren,
hadis ezberlemeyi veya hadisleri temyiz etmeyi
ihmal eden kimselerdir.
2.
Kitapları
kaybolan,
bu
sebeple
ezberinden hadis nakledip hataya düşen kimseler.
3. Sika/güvenilir kimseler olduğu halde
hayatlarının sonlarında akılları karışan, hadisleri
ya da kısaltma vardı. Ben bunu merhum Süyûtî'nin
Zeyl'inden tamamladım.
840[437]
841[438]
47
842[439]
Süyûtî, el-Leâlil-Masnûa: 2/467-473
İbnü'l-Cevzî, Mevzuat kitabının başlarında: 1/35Ibnü'l-Cevzî'nin Mevzûâtinda. ve Süyûtî'nin Leâlî
kitabında bu şekildedir. Asıl nüshada ve müellif AliyyülKarî'nin el' MevzûâtüTKübra kitabının ikinci faslında (elmaklûb) yerine (el-kalb) denilmiştir.
536
birbirine karıştırmaya başlayan kimseler.843[440]
4.
Farkında
olmadan
hatalı
rivayeti
nakleden, daha sonra doğruyu görüp de bunun
doğru olduğuna inandığı halde, kendisine hata
nisbet edilmesini yakıştıramayıp gururlanarak
hatasından dönmeyen kimseler.
5. İslâm Şeriati'ni bozma, dinde kuşku
uyandırma ve dinle oynama amacıyla bilerek
kasıtlı olarak hadis uyduran zındıklar. Bazı
zındıklar
da
hadis
üstadının
dalgınlığından
yararlanarak onun kitabına ona ait olmayan
hadisleri ilâve ediyorlardı.844[441]
843[440]
Yani
Süyûtî'nin
844[441]
İbnü'l-Cevzî'nin
Leâlî
kitabındaki
ifadesinde olduğu gibi; rivayetleri karıştırdılar.
Mevzûâtindakı
(2/467)
(1/37)
ve
Süyûtî'nin Leâlî' deki (2/468) ifadesinin devamı şöyledir:
Bunun örneği Hammad b. Seleme'nin üvey evladı olan
zındık -yani kasıtlı dinsiz- Ab-dülkerim b. Ebi'l-Avcâ'nm;
annesinin kocası Hammad b. Seleme'nin kitaplarına
hadisler ilâve etmesidir. İbn Adiyy diyor ki: Abdülkerim
537
b. Ebi'1-Avcâ Abbasî halifesi Mehdî zamanında yakalanıp
Basra Emiri Muhammed b. Süleyman b. Ali el-Basrî'nin
huzuruna getirildi. Basra Emiri boynunun vurulmasını
emrettiğinde Abdülkerim: Helâli haram, haramı helâl kılmak üzere sizin içinizde dört bin hadis uydurdum,
demiştir." Süyûtî'nin sözü burada az bir ilâve ile sona
ermektedir. Zındıkların bu çeşit tavrı, Halife Mchdî'nin
oğlu Halife Harun Reşid zamanında da tekrarlanmıştır.
Hafız Zclıebî Tezkiretü'l-Huffaz' da (1/273) (Ebu İshak elFezarî)'nin biyografisinde, -Hafız İbn Hacer Tehzibü't-
Tehzib'de (1/152) onun biyografisin-
de, Hafız Süyûtî Tarihu'l-Hulefâ' da (s.194), Müellif
Aliyyü'l-Karî el-Mevzûatül-Kübra' da altıncı fasılda şöyle
demiştir: İbn Uleyye ve İshak b. ibrahim anlatıyor: Harun
Reşid bir zmdıkı cezalandırıp boynunun vurulmasını
emretti.
Zındık
ona:
vuruyorsunuz? dedi. Reşid:
-Niçin
benim
boynumu
-Allah'ın kullarını senden (senin şerrinden kurtarıp)
rahata kavuşturmak için, dedi. Zındık:
-Ey Mü'minlerin Emirü. Haberin var mı? Ben içinizde bin
hadis (Aliyyül-Karî'nin nakline göre dört bin hadis)
uydurdum. Bu hadislerle ben, Hz.Peygamber (s.a.v)'in bir
538
6.
Mezhebini
uyduranlar.845[442]
Hayrı
7.
desteklemek
özendirme
ve
için
hadis
kötülüklerden
sakındırma amacıyla Allah rızası için hadis
uyduranlar.
8. Güzel bir söz için hadis uydurmayı caiz
görenler.
harf bile söylemediği konularda helâli haranı, haramı
helâl kılıyordum, dedi. Reşid ona:
-Ey Allah'ın düşmanı!.. Ya sen Ebu İshak el-Fezarî ve
Abdullah b. Mübarek hakkında ne dersin? Onlar hadisleri
didik didik ediyor, bu uydurma hadisleri harf harf ortaya
çıkarıyorlar, dedi.
845[442]
İbnü'l-Cevzî'nin
Mevzuatındaki
(1/38)
ve
Süyûtî'nin Leâlî' deki (2/468) ifadesinin devamı şöyledir:
"Bu, sapık fırkalardan biri olan Salimiyye mezhebinin bir
gurubu hakkında nakledilmiştir." Bu iki müellif, daha
sonra işledikleri bid'atlerden tevbe eden "Biz, eskiden bir
şeyi arzu ettiğimizde ya da güzel gördüğümüzde onun için
hemen
hadis
uydururduk!..",
diyen
bid'atçilerden bazı rivayetler nakletmişlerdir.
539
birtakım
9. Sultana yakın olmak maksadıyla hadis
uyduranlar.846[443]
846[443]
Giyas b. İbrahim en-Nehaî'nin yaptığı gibi. Gıyas,
Abbasî halifesi Mehdî'nin huzuruna girdiğinde Mehdi
güvercinle oynuyordu. Mehdî uzaktan gelen güvercini
severdi. Gıyas'a; -EmirüTMü'mınîn için bir hadis naklet,
denildi. Gıyas: -Bize falan, o falandan, o da Ebu
Hureyre'den rivayet ettiğine göre; Peygamberimiz (s.a.v)
şöyle buyurmuştur: "Yarışma ödülü sadece ok, at, deve
veya kanatta (yani kuşta) olur", dedi. Hadise ev cenah
(veya kanat) kelimesini ilâve etti.
Mehdî ona on bin dirhem verilmesini emretti. Kalkıp
giderken de;
-Ben şehadet ederim ki, senin kafan Allah'ın Rasûlü adına
yalan uyduran yalancı kafasıdır. Bu günaha ben sebep
oldum. Bu adam bana şirin görünmek istedi, dedi. Sonra
da güvercinin kesilmesini emretti. Alimler arasında o
günden sonra (Gıyas) adı zikredilmedi. Bu olayı Hatib
Bağdadî,
Tarîhu
Bağdad'dcv.
(1/323-324)
Gıyas'm
biyografisinde; İbnül-Cevzî, Mevzuat' ta: (1/42); Zehebî,
Mizan'da: (3/338); Süyûtî, Leâlî'de: (2/470) rivayet
etmektedir.
540
10.
Kıssacılar.
Zira
bunlar
gönülleri
Gıyas'ın babası olan (İbrahim en-Nehaî), meşhur (İmam
İbrahim en-Nehaî) değildir. Gıyas'ın babası İbrahim b.
Talk b. Muaviye en-Nehaî'dir. Meşhur İmam (ibrahim en-
Nehaî ise ibrahim b. Yezid b. Kays en-Nehaî'dir.
Sözü geçen hadisin; "ev cenah" (veya kanat yarışı) ilâvesi
olmaksızın gelen rivayeti sahihtir, uydurma değildir. Bu
sahih hadisi Ebu Hureyre'den; İmam Ahmed b. Hanbel
Müsnedinin (Müsned Ebî Hureyre) bölümünde birkaç
yerde (2/256, 358, 425, 474); Ebu Davud (Sünen- 3/29
Cihad 60); Nesaî, (Sünen: 6/226 Hayl 14); Tirmizî,
(Sünen: 7/192 Cihad 22); ve İbn Mace: (Sünen: 2/960
Cihad 44) ve Hakim sahilidir diyerek Müstedrek'de
rivayet etmiştir. Burada geçen lafız, Nesaî ve Tirnıizî'ye
aittir. Hadisde geçen (Sebak) kelimesi; yarışta rakibini
geçen
kimseye
verilmek
üzere
belirlenen
meblağ
anlamındadır. (Lâ sebeka) hadisinin manası şudur:
"Müsabaka/yarışma yoluyla ancak şu yarışlarda Ödül
alınması helâldir Ok yarışı, at yarışı, deve yarışı." Gıyas,
sultanın kuşu sevdiğini görerek ona yaranmak rçm bu
sahih hadise "ev cenah" (kanat yarışı) kelimesini de uave
etmiştir.
541
duygulandıracak ve halk içerisinde geçerli olacak
hadisleri nakletme amacı taşımaktadırlar.
455. Uydurma rivayetlerden biri: imam
Malik'den rivayet edilen şu ifadedir: Me'mûn'un
huzuruna girdim. Meclis dopdolu idi. Halife ile
vezirinin arasında bir boşluk vardı. Aralarına
oturdum. Halifeye şu mer-fû hadisi naklettim:
"Bir mecliste, katılanların çokluğu sebebiyle
yer darlığı olduğunda, iki efendinin arası âlimin
oturacağı
münkerdir",
yerdir."
848[445]
ZeyF
de
847[444];
"Bu
denilmiştir. (İbn Asakir şöyle
diyor:) İmam Malik, Halife Me'mûn zamanına
kadar yaşamamıştır.849[446]
847[444]
848[445]
849[446]
Süyûtî, ZeylüTMevzûât: s. 180
Yani yalandır.
Bu son cümle, bu yalan haberi nakleden Hafız İbn
Asakir'in söylediği ifadesidir. Süyûtî, ZeyF de (s.181) bu
sözü İbn Asakir'den nakletmekte ve bunu ardından da
şöyle demek" tedir: "Bu haberi Deylemî Müsnedü'lFirdevs'de
rivayet
etmiş"
542
tir.
Hafız
İbn
Hacer
456.
Yine
ZeyF
de
850[447]
şöyle
denilmektedir: Haris b. Üsame, Müsnedln&e
Davud b. Muhabber'den; Aska-lânî'nin "Hepsi
uydurmadır", dediği otuz küsur hadis tahric
etmektedir. Bunlardan biri şudur:
"Ahmak kimseye ahmaklığı sebebiyle facirin
fücurundan daha büyük azab isabet eder. Kullar
yarın
yüksek
derecelere,
Rablerine
makamlara akılları mikdarınca nail olurlar,"
yakın
Bir diğer uydurma hadis:
"İnsanların en değerlisi, en akıllı olanıdır."
Bir diğer uydurma hadis: "Ya Rasûlallah!..
Bu Hris-tiyan ne kadar akıllıdır!., denildi. Allah
Rasûlü (s.a.v) bunu reddetti ve şöyle buyurdu:
"Sus! Akıllı Allah 'a itaatle amel eden
kişidir."
457. Süleyman b. İsa yirmi küsur hadis
Zehru'FFırdevs' de: Bu, uydurmadır, de" mistir."
850[447]
Süyûtî, ZeylüTMevzûât s.5"10.
543
uydurmuştur.851[448]
1. Bu uydurma hadislerden biri şudur:
Alkame'ye:
- Hristiyanlar, dünyalarında ne kadar da
akıllıdırlar?! denildi. Alkame:
- Sus. Zira İbn Mes'ud, kâfiri "akıllı" diye
isimlendirmemizi yasaklıyordu, dedi.
2. Süleyman'ın uydurduğu bir başka hadis
şudur:
"Akıllının iki rekat namazı, cahilin yetmiş
rekatından daha faziletlidir. Ben: (Bu iki rekat,
cahilin yedi yüz rekatından daha faziletlidir)
deseydim, öyle olurdu."
851[448]
Nitekim
Hafız
Zehebî,
Mizan'da
(2/218)
biyografisinde şöyle demiştir: "Süleyman b. İsa b. Necîh
es-Siczî: Helak olmuş sayılır, ^.lani yok hükmündedir.)
Cevzecânî: Yalancıdır, yalandan Çekinmez, demiştir. Ebu
Hatim: Yalancıdır, demiştir. İbn Adiy: -Hadis uyduruyor,
demiştir.
Onun
iki
cilt
Us£ün]üğü"kitabı bulunmaktadır."
544
"Tafdîlu'FAkFAldm
3. Süleyman'ın bir diğer uydurma hadisi
şudur: Adiyy b. Hatim -Peygamberimiz (s.a.v)'in
yamnda-babasını methetmiş, onun itibarlı ve
şerefli
biri
olduğunu
ve
aklî
olgunluğunu
zikretmişti. Bunun üzerine Efendimiz (s.a.v):
-"Gerçek şeref, itibar ve aklî olgunluk;
dünya ve ahirette Allah'a itaatle amel eden kişiye
aittir", buyurdu. Adiyy:
-Ya Rasûlallah!. Babam misafir ağırlıyordu,
yemek
yediriyordu.
yakınları
gözetiyordu,
musibete uğrayanlara yardım ediyordu, şunu
şunu yapıyordu. Bunlardan her hangi bir şeyin
ona faydası olacak mı? dedi. Efendimiz (s.a.v):
-"Hayır/. Zira senin baban hiçbir zaman:
(Ey Rab-bim!..
Din günü benim günahımı
bağışla), demedi" diye cevap verdi.
458.
Yine
ZeyF
de
852[449]
şöyle
denilmektedir: Bilâl'ın (Şam'da yerleşmek için)
852[449]
Süyûtî, ZeylüTMevzûât: s.104
545
yolculuğu, sonra Peygamberimiz (s.a.v)'i rüyada
gördükten sonra Medine'ye dönüşü, Medine'de
ezan okuması ve onun ezanıyla Medine'nin
titremesi haberinin aslı yoktur. Bunun uydur ma
olduğu açıktır. Her halde İbn Hacer ebMekkî bunun uydurma olduğunu bilmiyor ki, (Medine'yi)
ziyaret
konulu
kitabında
853[450]
bu
haberi
854[451]
şöyle
zikretmektedir.
459.
853[450]
Yine
ZeyF
de
İbn Hacer el-Heytemî, el-CevhcruTMünazzam fî
ziyaretiT Kabrış-Şerifi'n-NebeviyyıTMükermm: s.29'30.
İbn Hacer e\-Askalânî Lisan'da. (2/108) "Bu uydurma
olduğu açık bir kıssadır", demiştir. Zehebî de Siyer
A'lâmi'n-Nübelû'&a (1/258): "İsnadı gevşektir. Bu haber
münkerdir", demiştir.
854[451]
Bunun
Süyûtî'nin
Zeylü'I'Mevzûât
kitabında
bulamadım. Fettenî, bu hadisi Tezkiretü'l-Mevzûât' da
(s.36-37) Firûzâba-dî'nin Muhtasar'ma nisbet etmektedir.
Yazarın kalemi yanıla-rak bir kitap yerine bir başkasının
ismini yazmış olmalıdır.
546
denilmektedir: Peygamberimiz (s.a.v), Medine
Mescidi'ni bina etmek istediğinde Cebrail (a.s)
ona gelmiş ve "Bu mescidi gök yüzüne doğru yedi
zira' uzunluğunda, süslü ve nakışlı olmamak üzere
bina et", demiştir. Bu hadis bulunamamıştır.
460.
Yine
denilmektedir:
kılarken,
ZeyF
Peygamberimiz
bazıları
855[452]
de
O'nun
ruhu
(s.a.v)
cesedinin bulunduğunu zannederdi.
461.
855[452]
Muhtasar'da
namaz
olmayan
856[453]
şöyle
bir
şöyle
Yazarın kalemi yanılarak bir önceki hadiste nakil
yapılan kitabın ismini yanlış yazmamışsa; bu hadis de
Süyûtî'nin,
ZeylüTMevzûât
kitabından
nakledilmiş
olmaktadır. Bu hadisi Zeyl'de bulamadım. Fettenî, bu
hadisi de Tezkiretü'l-Mevzûât' da (s.38) Süyûtî'nin
el'LeâliTMasnîm kitabına nisbet etmektedir. Bu hadis,
gerçekten el'Leâli'TMasnûa'da (2/18) yer almaktadır. Bu
durum, bir önceki kitabın isminde hata olduğu görüşünü
güçlendirmektedir. Doğrusunu Allah bilir.
856[453]
bkz.
Muhammed
b.
547
Yakub
el-Firûzâbadî,
denilmektedir:
"Ümmetimden iki adam namaza kalkarlar.
Rükûîa-rı ve secdeleri aynıdır. Ama ikisinin
namazı arasında yerle gök arası kadar fark
vardır." Uydurmadır.
462. Yine Muhtasarda şöyle denilmektedir:
Peygamberimiz (s.a.v), namaz kılarken biri yanına
otursa, namazını uzatmaz ve namazdan sonra o
kişiye yönelir ve: "Bir ihtiyacın var mı?" diye
sorardı. O kişinin ihtiyacı ile ilgilenmesi sona
erdiğinde tekrar namazına dönerdi. Bu hadis
bulunamamıştır.
463.
Yine
Muhtasar'
&&
şöyle
denilmektedir: "Cuma günü her rekatta on ihlas
okunarak kılınacak on iki rekatlı nafile namaz ile
hafta içinde her gün kılınacak nafile namazlar
hakkında hiçbir şey sahih değildir, batıldır, aslı
yoktur.
MuhtasaruT Muğnîfî Tahrıcı'1-İhya li'Hrakî.
548
Aynı şekilde her rekatında on beş defa -bir
rivayette elli defa— (İza Zülzilet) okunarak
kılınacak iki rekatlı nafile namaz; Cuma günleri
kılınacak iki, dört, sekiz ve on iki rekatlı nafile
namaz ile; Cuma namazından önce her rekatında
elli defa ihlas okunarak kılınacak dört rekat nafile
namazın da aslı yoktur.
464. Aynı şekilde Aşûra Namazı, Regaib
Namazı da ittifakla uydurmadır. Yine Receb
Geceleri Namazı, Receb ayının yirmi yedinci
gecesi namazı, Şabanın on beşinci gecesinde her
rekatta on ihlas okunarak kılınacak yüz rekatlı
namazın da aslı yoktur.
Bu namazların Kutü'l-Kulûb ve İhya' da
857[454]
857[454]
ya
da
Sa'lebî'nin
Tefsir'inde
858[455]
Gazzalî'nin ihya kitabının durumu, bu eserdeki
zayıf ve uydurma hadislerin varlığı ve bizzat Gazalinin
hadis ilmindeki sermayesinin azlığını itiraf etmesi
hakkında, imam Abdülhayy el-Leknevî'nin ehEcvibetü'l-
Fadıla Îil-Es'iletü-Aşeratil Kâmile kitabında (s.118-120)
549
zikredilmesine aldanma."
859[456]
465. Ibn Hacer'in
zikrettiğine
göre;
Taberanî
Şemail Şerhi'nde
Evsat
kitabında
Peygamberimiz (s.a.v)'in;
"Gece namazı için sırtımı güçlendirmek
üzere, Cebrail bana herîse (kavrulmuş un helvası)
yedirdi", buyurduğunu rivayet etmektedir. Bu
hadis, uydurmadır diye reddedilmiştir.860[457]
yazdığını dip notlara bakınız.
858[455]
Leknevî'nin eî-Bcvibetü'î-Fadıla kitabında (s. 101-
102) Sa'lebî'nin. Tefsir'i ve alimlerin bu Tefsir hakkındaki
görüşleri hakkında yazdığım dip notlara bakınız.
859[456]
Bu zat, fıkıh âlimi Ibn Hacer el-Heytemî el-
860[457]
Evet, hadis böyledir. Hafız Heysemî, Mecmeu'z-
Mekkî'dir.
Zevâid'
de
"Senedinde
(5/38)
bu
(Muhammed
hadisi
b.
zikrettikten
Haccac
sonra:
cl'Cümahî)
bulunmaktadır. Bu hadisi uyduran da odur", demiştir.
Hafız Zehebî, Mizanü'l-İ'tidaV de (3/509) bu ravinin
biyografisinde şöyle demektedir: "Heriseci idi. -yani
herise (kavrulmuş un helvası) satıyordu.- 181 yılında vefat
550
466.
Mevahib'
de
861[458]
şöyle
denilmektedir: Kıssacüa-rın; Ay, (iki yarılıp
etti. Ibn Adiyy: Herise hadisini o uydurdu, demiştir.
Darakutnî:
Yalancıdır,
yalancıdır, demiştir."
demiş,
Ibn
Main
ise;
Pis
Hafız İbn Hacer Lisanü'l'-Mizan''da (5/117) bu ravinin
biyografisinde şunu ilâve etmiştir: Ukaylî; Muaz b.
Müsennâ, Said b. Muallâ, Muhammed b. Haccac,
Abdülmelik b. Ömer, Rib'î kanalıyla Muaz b. Cebel'den şu
hadisi rivayet etmektedir: Muaz anlatıyor: Dedim ki:
"~Ya RasûlallahL Cennet'ten yemek getirdin mi? diye
sordum. Peygamberimiz (s.a.v):
-"Evet, Herise (kavrulmuş un helvası) getirdim. Onu
yedim. Benim gücümü kırk kişinin gücü kadar artırdı.
Cinsî gücümü de kırk kişinin cinsî gücü kadar artırdı",
diye cevap verdi. Muaz, her yemek yediğinde önce herîse
ile yemeğe başlardı. Bu son hadis, İbnü'l-Cevzi'nin
Mevzuat
kitabından
(3/16)
düzeltilerek nakledilmiştir.
861[458]
oradaki
bazı
hatalar
ŞerhuTMevahihü'î'Ledünniyye: 5/113 (4.Maksad,
Ayın Yarılması Mucizesi bahsi)
551
parçaya
(s.a.v)'in
ayrıldıktan
cebine
sonra)
girip
Peygamberimiz
çıkmıştır,
şeklinde
zikrettikleri rivayetin aslı yoktur. Nitekim Üstad
Bed-reddin ez-Zerkeşî, hadis hakkındaki bu
hükmü
hocası
İmad
İbn
Kesîr'den
nakletmektedir.862[459]
467. Demîrî'nin Hayatüı-Hayvan kitabında
şöyle denilmiştir: Hadiste zikredilen "aşk yılanı"
haberine gelince; bunu ^razif müellifi
863[460]
ile
İbn Tahir el-Makdisî Enes hadisi olarak rivayet
862[459]
Zürkanî,
Şerhu'1'-Mevahibü'1-Ledünniyyc
kitabında (5/113): "Bu iki alimden Önce Nevevî, Fetavâ
kitabında hadis hakkında bu hükmü vermiştir."
863[460]
Yani Sühreverdî, AvarifüTMaarif kitabında Sema
konusundaki Edeb ve İtina hususundaki görüşler başlıklı
yirmi beşinci babda bu hadisi zikretmektedir. Sühreverdî,
burada bu hadisi senediyle İbn Tahir'den; İbn Tahir de
senediyle ravisi Enes b. Malik'den rivayet etmektedir.
Sühreverdî, daha sonra bu hadisin sahih ve makbul
olduğunu reddetmektedir.
552
etmektedir. Bu rivayete göre Peygamberimiz
(s.a.v)'in huzurunda bir zat şu şiiri okudu:
"Zehirledi ciğerimi aşk yılanı. Ne doktoru
vardır bunun, ne okuyanı. Deli gibi âşık olduğum
sevgili müstesna. Odur benim ilacım, odur benim
çarem."
Şair bunu okuyunca Peygamberimiz (s.a.v)
vecde geldi. Ashabı da vecde geldiler. Hatta Allah
Rasülü'nün ridası omuzlarından yere düştü. Bu
durum geçtiğinde herkes yerine döndü.
Bundan
sonra
Peygamberimiz
(s.a.v)
864[461]
şöyle
buyurdu:
"Semâ' (musikî) anında titremeyen değerli
864[461]
Bu uydurma rivayette burada şu ifade de yer
almaktadır: "Muaviye b. Ebî Süfyan:
-Oyununuz ne güzel ya Rasûlallah!. dedi. Bunun üzerine
Allah Rasûlü (s.a.v):
-Sus, ya Muaviye. "Semâ' (Musikî) anında titremeyen
değerli
bin
değildir."
dedi.
Sonra
bulunanlar için dört yüz parçaya ayırdı..."
553
ridasını
orada
biri değildir." Peygamberimiz (s.a.v) daha sonra
ridasmı orada bulunanlar için dört yüz parçaya
ayırdı. Bu uydurma bir hadistir.
Zehebî'nin 865[462] ve başkalarının ifade ettiği
gibi; Bu hadisi uyduran (Ammar b. İshak)
olmalıdır.
Zira
senedindeki
diğer
raviler
sika/güvenilir ravilerdir. Bu yalan olduğu kesin
olan rivayetlerdendir.866[463]
468.
kitabında
Sehavî'nin
867[464]
ebMakasıdü'l-Hasene
şöyle denilmiştir: İbn Teymiyye
diyor ki: Ebû Mahzu-ra'nm; Allah Rasûlü'nün
huzurunda iki beyit okuduğu, bunun üzerine
Peygamberimiz'in coştuğu, hatta şerefli hırkasının
865[462]
Zehebî, Mizan ü'H'tidal: 3/164 (Ammar b. İshak'm
biyografisi)
866[463]
Bu rivayetin daha fazla çürütülmesiyle ilgili olarak
Jettenî'nin Tezkiretü'I-Mevzûât kitabına (s. 197-198)
bakabilirsiniz.
867[464]
Sehavî, el-MakasıdüTHasene: s.333
554
omuzlarından düştüğü, bu hırkayı Suffe
868[465]
ashabının fakirlerinin kendi aralarında parça
parça paylaştıkları ve elbiselerine yama yaptıkları
şeklinde
naklettiği
meşhur
rivayet,
hadis
alimlerinin ittifakıyla yalandır. Bu konuda rivayet
edilen hadis uydurmadır, ibn Teymiyye'nm bu
konuda buna benzer görüşü daha önce de
geçmişti.869[466]
469. Yine Hayattı hHayvan kitabında
870[467]
şöyle denilmiştir: Kurtubî diyor ki: Surad -
göçeğen- kuşuna
çok
868[465]
oruç
tutan
anlamında
"Savvam"
Suffe: Mescid-i Nebevî'ye bitişik, üzeri hurma
dallarıyla örtü-u yer olup sahabenin fakirleri orada
barınır, orada oturur ve ora-da gecelerlerdi.
869[466]
İbn Teymiyye'nin sözü, Lâm harfinde 236 nolu
870[467]
Demîrî, HayatüT-Hayvan: 2/61'62 (Surad -
hadiste geçmiştir.
göçeğen- Kuşu konusu)
555
denilir.871[468]
Abdülbaki İbn Kani'in Mu 'cem 'inde
872[469]
Ebu Galiz b. Ümeyye b. Halef el-Cümahî'nin şöyle
dediği rivayet edilmektedir: Surad —göçeğenkuşu elimde iken Allah Rasûlü (s.a.v) beni gördü
ve:
871[468]
Demîrî, Hayatü'l-Hayvan kitabında (2/61) Surad -
göçeğen- Kuşu konusunda şöyle demiştir: "Surad:
Serçeden büyük, yarısı beyaz, yansı siyah bir kuştur.
Gagası büyük ve serttir. Parmakları büyükçedir. Ya
çalılıkta ya da ağaçta görünür. Gıdası ettir. Onun farklı
ötüş şekilleri vardır. Avlamak istediği kuşları görünce
kendi diliyle öterek onları kendisine yaklaşma çağrısında
bulunur. Kuşlar yanma gelince de birine hücum edip
gagasıyla onu gagalar, hemen parçalayıp yer." (Nakil burada bir parça tasarrufla birlikte sona ermektedir.)
872[469]
bkz. Abdülbaki İbn Kanı', Mu'cemü'sSahahe:
5/2034 Hadis No: 576 (thk. Halil İbrahim KUTLAY, nşr.
Nizar Mustafa el-Baz, Mekke, 1418/1998); Hatib, Tarihu
Bağdud: 6/196; İbn Esir, Üsdü'l'Gabe: 5/234; Zehebî,
Mizan: 4/137. İbn Hacer, İsabe: 7/15
556
"Bu kuş, Aşûra orucu tutan ilk kuştur",
buyurdu. Bu hadis, ravisinin ismi gibi galîz/kaba
bir hadistir. Hakim diyor ki: Bu, Hz. Hüseyn'in
katillerinin uydurduğu hadislerdendir. Bu, batıl
bir
hadistir.
Ravileri
doğrusunu bilendir.
meçhuldür.
Allah
en
470. "Vahiy günlerinde rüya zamanı altı ay
idi", şeklinde alimler arasında meşhur olan
rivayet hakkında Türbiştî; bunun aslı yoktur,
demiştir.
874[471]
bilir.
873[470]
873[470]
Nevevî de Müslim Şerhi' nde
ona muvafakat etmiştir. Doğrusunu Allah
471. Dülâbî'nin
875[472]
Hüseyin b. Ali'den
Müellif Aliyyyü'1-Karî, Türbiştî'nin bu hükmünü
el-Mirkat ŞerhuTMişkât
kitabında: 4/536 Kitabü'r-
Rü'ya'nm başlarında nakletmiştir.
874[471]
Nevevî, Şerhu Sahih-i Müslim: 15/21 (Rüya
875[472]
Dûlâbî lakabıyla meşhur olan Ebu Bişr Muhammed
Bölümü)
b. Ahnıed b. Hammad ed-Dûlâbî, el-Esma ve'1-Künâ
557
rivayetine göre; Allah Rasûlü (s.a.v)'nün başı Hz.
Ali'nin kucağında idi. O sırada Allah Rasûlüne
vahiy geliyordu. (Güneş batmak üzere idi.) Vahiy
sona erip Peygamberimiz (s.a.v) açılınca Hz.
Ali'ye;
-ikindi namazını kıldın mı? diye. sordu. Hz.
Ali (r.a): -Hayır, dedi. Peygamberimiz (s.a.v):
-Allahıml. Sen gayet iyi biliyorsun ki, O
senin tâatinde ve Rasûlünün tâatinde idi. Onun
için güneşi iade et, buyurdu. Allah da onun için
güneşi iade etti. Bunun üzerine Hz. Ali (r.a) ikindi
namazını kıldı. Sonra da güneş battı.
Alimler: Bu hadis uydurmadır. Güneş hiç
kimse için tekrar iade edilmemiştir. Sadece Yûşa'
b.
Nûn
için
güneşin
batması
bir
süre
ertelenmiştir, demişlerdir, er-Riyadu'n-Nadıra fî
Menâkıbi'l-Aşera
kitabında
böyle
kitabının müellifi olup hicrî 310 yılında vefat etmiştir.
(Çev.)
558
denilmiştir.876[473]
Ancak bu hadis, Şifa'da Tahavî rivayetiyle
(sahihtir, denilerek) nakledilmiştir.
bunun yorumunu Şifa Serhih.de
şekilde açıkladık.879[476]
876[473]
877[474]
877[474]
878[475]
Biz
geniş bir
el-Muhıbb et-Taberî, er-Riyadun-Nadıra: 2/236.
Kadı Iyaz, eş-Şifa bi-Ta'rif Hukukı'l-Mustafa
kitabında Allah'ın; Rasûlü (s.a.v) eliyle ortaya koyduğu
delil ve mucizelerle ilgili dördüncü babında, Ayın
yarılması ve Güneşin batışının ertelenmesi faslında bu
hadisin "sahih" olduğunu ifade etmektedir.
878[475]
879[476]
AliyyüTKarî, Şerhu'ş-Şifa: 1/589-590.
Ebu Gudde diyor ki: Allah Rasûlü (s.a.v)'nün
duasıyla Hz Ali (r.a) için Güneşin iade edilmesi (Reddü'şŞems) olayı hakkında gelen en sahih rivayet Esma bt.
Umeys (r.anhâ) hadisidir. Bu hadisi sadece Esma bnt.
Umcys (r.anhâ) rivayet etmiştir. Alimler bu hadis
hakkında çok söz söylemişlerdir. Alimlerden bu hadisi
sahih kabul edenler de reddedenler de bulunmaktadır:
Bu
hadisi
reddedenler
arasında
şu
alimler
bulunmaktadır: l.Ali ibnü'l-Medînî (et-Tac es-Sübkî
559
Tabaka tüş-ŞafîıyyetıT Kübra: 2/150)
2. Ahmed b. Hanbel: Bu iki zat: "Bunun aslı yoktur
".demiştir.
3. İbnü'l-Cevzî, Mevzûat'ta (1/355-357)
4.İbn Teymiyye Minhacü'sSünnctin-Nebevîyye'de (4/185-
195) bu iki imama tabi olmuşlardır. İbn Teymiyye'nın
talebelerinden şu Hafız imamlar bu konuda onun
görüşüne katılmışlardır:
ö.Zehebî (bkz. İbn Arrak, Tenzîhü'ş-ŞeriatıTMerfûa
(1/379-380)
6.İbn Kayyım ehCevziyye el-Menaru'1-Münîf fısSahih
ve'd' Daîf (s.57)
7.İbn Kesir (bkz. cl-Bidaye ven-Nihaye: 1/323; Zürkanî,
Şerh u 'J-Me vahibi'l-Ledünniyye: 5/117)
8. Hafız Delecî.
Bu hadisi kabul eden ve bunun sahih olduğunu ifade
edenler
arasında şu alimler bulunmaktadır:
1. İmam Ahmed b. Salih el-Mısrî,
2. İmam Tahavî: Müşkilü'l-Âsâr'da (2/8-11)
3. Ebu'l-Kasım el-Amirî,
4. Hakim en-Neysabûrî,
560
5. Beyhakî Delâiiü'n-Nübüvve kitabında,
6. Kadı İyaz Şifa kitabında,
7. Hafız Heysemî, Mecmau'z-Zevaid'de (8/297),
8. Hafız Veliyyüddin b. Zeyneddin eHrakî Tarhu'tTesrîb'de (7/247) Bu hadisin tariklerini derlemiş ve sahih
olduğuna hükmetmişlerdir.
9. Hafız İbn Hacer, Fethu'l-Barî'de (6/155) Bu hadisin
tariklerini derlemiş ve sahih olduğuna hükmetmiştir.
Hafız Ibn Hacer; bu konuya FarzuTHumus, (8) nolu
"Ganimetler bana helâl kılındı hadisi" başlıklı babda yer
alan şu hadisi açıklarken temas etmiştir: *
Ebu Hureyre'den rivayet edildiğine göre; Peygamberimiz
(s.a.v)
şöyle
buyurmuştur:
Peygamberlerden
bir
Peygamber -ismi Yûşa' b. Nûn'dur- ikindi namazı
esnasında ya da ikindiye yakın -fethetmek istediği-
kasabaya yaklaşmıştı. (O gün o kasabayı fethetmeliydi.
Zira
ertesi
gün
Cumartesi
idi.
Cumartesi
günü
savaşamazdı.) O Peygamber (a.s) Güneşe baktı: (Ey Gü-
neş!..) Sen de ilahi emre tabisin. Ben de ilahî emre
tnbiyim, dedi. Aîlahınıl. Şu güneşi tut, diye niyazda
bulundu. Güneş bir müddet durdu. Nihayet Allah onlara
fetih ihsan etti. " (Buharı, Sahih: FarzuTHumus 8 Hadis
561
No: 3124; Müslim, Sahih (Şerhu'n-Nevevİ: 11/51) Cihad
32 Hadis No: 1747)
10. Kastallânî el-Mevahibü'1-Ledünniyye'de (5/113-118)
11. Süyûtî el-LeâliTMasnûa'da. (1/336-341) bu konuda
İbn Hacer'e tabi olmuştur. Süyûtî bu konuda KeşfüTLebs
fi Hadisi ■ Keddı 'ş-Şems adını verdiği bir hadis cüz'ü
telif etmiştir.
12. Aynı şekilde Hafız Muhammed b. Yusuf es-Salihî, !3.
Sehavî el-Makasıdü'l:Hasene'de (s.226),
!4- İbn Arrak Tenzihti ş-Şeriati'1-Merfûa'da (1/378-382)
15. Aliyyü'1-Karî Şerhuş-Şifa'da (1/589-590),
16.
Aclûnî
Keşfü'î-Hafâ'da
(1/516)
Raddü'ş-Şems
konusunda,
17. Üstadımız Kevserî Makaîâf ta (s.470) Tahavînin
Eserleri başlıklı makalesinde bu hadisin tariklerini
derleyip hadisin sahih olduğuna hükmetmişlerdir.
Hafız İbn Hacer diyor ki: "Kadı Iyaz şöyle demiştir:
Hadiste geçen Allah'ın Nebisi Yûşa' b. Nûn (a.s) için
Güneşin Hapsedilmesi konusunda farklı görüşler ileri
sürülmüştür. Bir görüşe göre biraz önceki duruma iade
edilmiştir. Bir görüşe göre durdurulmuştur. Bir başka
görüşe göre güneşin hareketi yavaşlatılmıştır. Üç görüş de
562
ihtimal dahilindedir. İbn Battal ve başkalarına göre
üçüncü görüş tercihe daha layık olan görüştür." İbn
Hacer daha sonra şöyle demiştir: "Tahavî, ebMu'cemiVh
Kebir sahibi Taberanî, Hakim ve Deîâil sahibi Beyhakî,
Esma
bt
Umeys
(r.anha)'dan
şu
hadisi
rivayet
etmişlerdir: "Peygamberimiz (s.a.v), Hz. Ali'nin dizinde
uyuyup da Hz. Ali ikindi namazını geçirince güneş iade
edildi. Hz. Ali (r.a) namazını kıldıktan sonra battı." Bu
hadis, son derece üstün bir mucizedir. İbnü'l-Cevzî, Hz.
Ali için güneşin iade edilmesi hadisini uydurma hadisler
arasında zikretmekle; aynı şekilde ibn Teymiyye de bu
hadisin uydurma olduğunu iddia ederek Rafizîlere Red
için yazdığı kitabında bunu zikretmekle hata etmişlerdir."
Allâme Aliyyü'1-Karî Şerhıı'ş-Şifa kitabında (1/590) şöyle
demiştir: Hafız Deleci'nin IbnüTCevzî'ye uyarak; "Bu
hadisin sahih olduğu kanaatine varılsa bile, bu durum Hz.
Ali hakkında bir fazilet olmakla birlikte güneşin iade
edilmesi, güneşin batması sebebiyle ikindi namazının
vakti çıktığı için, bu namazın eda olarak yerine getirildiği
manasını ifade etmez", şeklindeki görüşü, karinenin özel
bir duruma ait olması sebebiyle reddedilmiştir. Ayrıca bu
konuda şu şekilde yorum yapılabilir: "Esma'mn; Güneş
563
472. İmam Muhammed el-Cezerî Şerhu'l-
Mesabih7-de şöyle demiştir: Namazlardan sonra
okunması tavsiye edilen; duasına ilâve edilen;
"Selâm sadece sana döner. Ey Rabbimizl. Bizi
selâmınla selâmla. Bizi Selâm Yurdu Cennete
koy"; şeklindeki ilâvenin aslı yoktur. Bilâkis bu
ilâve, bazı kıs-sacılarm uydurmasıdır..
473. Hafız Zeyneddm eHrakî anlatıyor:
880[477]
Halk arasında kuşluk namazını bazen kılıp
bazen terk eden kim -senin kör olacağı haberi
battı, şeklindeki ifadesi güneş göz önünden kayboldu, ya
da neredeyse tamamen batıyordu, veya bir kısmı
batmıştı, demektir. Yahut güneşin iade edilmesi, onun
hareket etmemesi, aynı durumda kalması, zamanın
dürülmesi
yavaşlaması
olayının
sebebiyle
anlamında olabilir."
880[477]
aksine
seyir
güneşin
hareketinin
zamanının
uzaması
Hafız Zeyneddin eHrakî bunu Şerhu't-Tirmizî'dc
ifade ^Jmış, ondan da oğlu Hafız Veliyyüddin b.
Zeyneddin eHrakî farhu't-Tesrîb'de (3/66) nakletmiştir.
564
meşhurdur. Bu sebeple pek çok kimse kuşluk
namazım tamamen terk eder olmuştur. Bu
söylediklerinin aslı yoktur. Hatta anlaşılan odur
ki, bu ifade, halkı pek çok hayırdan mahrum
kılmak için şeytanın onların dillerine doladığı
ifadelerdendir.
474.
Alimlerden
bir
gurup
şöyle
demişlerdir: Hasan el-Basrî, Hz. Ali (r.a) den
hadis duymadığı halde; bazılarının; Hasan el-
Basrî'nin Hz. Ali (r.a) eliyle hırka giydiği şeklinde
zikrettikleri rivayet batıldır, asılsızdır.
Herhangi
bir
zayıf
rivayette
bile
Peygamberimiz (s.a.v)'in tasavvuf erbabı arasında
âdet olduğu şekliyle hırka giydiği veya her hangi
birine hırka giymeyi emrettiği nakle dilme mistir.
Bu konuda sarih olarak rivayet edilen her hadis
batıldır, asılsızdır. Bu hükmü bu şekilde son
dönem hadis alimleri zikretmişlerdir.
565
Evet.. Onlardan
881[478]
bir gurup tasavvuf
erbabına benzemek ve onların yolundan bereket
elde
etmek
arzusuyla
hırka
giymiş
ve
giydirmişlerdir. Zira hırka giyme haberi Kemîl b.
Ziyad'dan kesintisiz (muttasıl) sahih senedle
rivayet edilmiştir. Kemîl, alimlerin ittifakıyla Hz.
Ali (r.a) ile birlikte bulunmuştur. Bazı rivayetlerde
bu Üveys el-Karanî'den kesintisiz olarak rivayet
edilmektedir. Üveys ise Hz Ömer (r.a) ve Hz. Ali
(r.a) ile görüşmüştür.
475. Yine Peygamberimiz (s.a.v)'in Hz.
Ömer (r.a) ve Hz. Ali (r.a)'ye hırkasını Üveys'e
882[479]
881[478]
882[479]
vermelerini vasiyet ettiği, bu iki zatın
Yani mutasavvıf hadis alimlerinden bir gurup.
Bu zat, tabiînin büyüklerinden meşhur âbid ve
zabid Üveys b. Amir el-Karanî'dir. Peygamberimiz
(s.a.v)'in zama" nında yaşayıp O'nu görme şerefine
eremeyenler (Muhadra~ minedendir. Peygamberimiz
(s.a.v), onun hakkında; "Size Ye' men'den Üveys b. Amir
gelecek... O, annesine çok saygılıdır. Allah aşkına diyerek
566
hırkayı
Üveys'e
verdikleri
ve
bu
hırkanın
Üveys'den sonra gelecek nesle, sonra da nesilden
nesle intikal ettiği haberinin de aslı yoktur.
476. Aynı şekilde Peygamberimiz (s.a.v) ile
musafa-
etme
olmamıştır.883[480]
hadisi
kesinlikle
sabit
bir niyazda bulunsa, Allah onun mahcup etmez. O'ndan
senin için istiğfar etmesini isteyebilirsen. bunu iste",
buyurmuştur. Üveys, Yemen ehlinden olup Kûfe'ye yer
leşmiştir. Sıffin'de Hz. Ali ile beraber bulunmuştur, bkz.
Müs" Um, Sahih: FezâilüVSahabe 225; İbn Hacer, İsabe:
1/118; İbn Esir, Üsdü'l-Gabe:l!l78 (Çev.)
883[480]
Müellif, burada müselsel hadisler, üstadlar ve
icazetler konusunda eser yazan bazı hadis alimlerinin
kitaplarında rivayet ettikleri, aynı şekilde bazı tasavvuf
erbabının
derslerde
kitaplarında
ve
naklettikleri
müridlerine
Musafaha
verdikleri
ffadisi'ni
kastetmektedir.
Muhammed b. Kasım b. Ali el-Hindî el-Haydar Ab âdi,
Hasan
el-Basrî'nin
Müstahsen
fazileti
SFahri'1-Hasen
567
hakkındaki
kitabında
el-Kavlü'1(s.496)
musafahanın
yedi
ayrı
şeklinin
bulunduğunu
zikretmektedir.
1-2.
el-MusafahatülAleviyyetüTHaseniyye:
Hz.
Ali
(r.a)'nin Hasan el-Basrî ile musafahası. Bu da iki çeşittir.
3. el-Musafahatü'bEnesiyye: Ebu Hürmüz'ün Enes b.
Malik ile musafahası.
4. el~Musafahatü'l-Hadıriyye: Hızır aleyhisselâm'a nisbet
edilen musafaha.
5. el-Musafahatü'1-Muanımeriyye'l'Habeşiyye: Uzun süre
yaşamış Habeşistanlı bazı zatlara nisbet edilen musafaha.
6.
el-Musafahatü'1-Muammeriyye'l-Mağnbiyye:
Uzun
süre yaşamış Fas'lı bazı zatlara nisbet edilen musafaha.
7. ebMusafahatü'l-Cinniyye: Cinlerden Şemhureş isimli
kişiye
nisbet
edilen
musafaha.
(Nakledilen
açıklamalarla birlikte burada sona ermektedir).
kısım,
Bütün bunlar batıldır, asılsızdır, hiç bir değeri yoktur,
ilim talebesinin bu haberleri elde etmekle sevinmesi veya
bunları doğrulaması doğru olamaz.
ibn Hacer; bu musafahalardan bazılarına işaret etmiş,
bunun şekillerini ve kendisine kadar nakledildiğini
zikretmiştir. Zehebî'nin Mizan'&a. (4/156) hakkında "Bu
da Raten el-Hindî tarzında biridir. Yalan söyleyeni Allah
568
çirkin kılsın", dediği Muammer b. Büreyk)'in Lisanü'lMizan'daki biyografisi ardından bir ikinci (Muammer)'i
zikreden İbn Hacer; bu iki biyografinin sonunda şöyle
demiştir: "Bütün bunlar, aklı olanın elde etmekle
sevineceği şeyler değildir. Ben bunlara güvenmiyorum.
Senedlerinin
âlî
(ravi
sayısı
az)
olmalarına
da
sevinmiyorum, ■ tunları sadece bazı ravilerin durumunu
tanıtmak
için
ihtiyaç
^uyduğumda
söz
gelişi
zikrediyorum. Yardım istenecek olan sadece Allah'tır!.."
Yine Hafız tbn Hacer, Isabe kitabında (Mim) harfinin
dördüncü babında (Muammer b. Büreyk) ve (Muammer
el-Mağribî)'yi
zikretmiş
ve
onun
hakkında;
"Bu,
mağriblilerden yalancı birinin uydurduğu bir kişidir",
demiş, sonra da onun tarikiyle musafahalı bir hadis
zikretmiş ve "Bu Raten, Kays b. Temim, Ebul'Hattab,
Meklebe
ve
Nastûr
cinsindendir",
dedikten
yalancılığı açık bazı haberlerini zikretmiştir.
sonra
Hafız Ibn Hacer, yine Isabe'de (Kaf) harfinin dördüncü
babında yalan ve iftira ile uzun süre yaşadığını ve sahabî
olduğunu iddia eden (Kays b. Temim)'i zikretmiştir.
Ondan önce Hafız Zehebî Mizan'da (4/178) de (Kays b.
Temim) hakkında uzun bir biyografi yazmış, Hafız İbn
569
Hacer de Lisanii'l-Mizan'ds, (6/85-87) buna ilâvelerde
bulunmuştur.
Yine Hafız Ibn Hacer, Isabe kitabında (Mim) harfinin
dördüncü babında yalancı (Meklebe)'yi zikretmiştir.
Onun adı Meklebe b. Melken el-Harizmî'dir.
Hafız İbn Hacer'in, Isabe'de yalancı (Muammer elMağribî)'niıı biyografisinde zikrettiği (Ebu'l-Hattab)'a
gelince; bu kimseyi belirleme imkânı bulamadım. Belki
de bu kişi 440 no.lu paragraf dipnotunda zikri geçen
(Ebu'd-Dünya el-Eşecc) olabilir. İsmi (Osman b. Hattab)
olup daha Önce geçtiği gibi (Ebu Amr) şeklinde
künyelenmektedir. Onu Ebu Hattab künyesiyle zikredeni
görmedim. Belki de Ibn Hacer, kişinin babasının ismini
künye olarak alması şeklindeki adete uyarak bu şekilde
künye-lendirmiş olabilir. Ya da (ebu) Lafzı (ibn) lafzından
tahrif edilmiş olabilir. Zira (ibn) kelimesinin şekli (ebu)
kelimesine yakındır. Bu son ihtimal, bana göre daha
yakın bir ihtimaldir. En doğrusunu bilen Allah'tır.
Merhum üstadımız İmam Kevserî, şer'î ilimler ve doğru
nakil konusunda ne kadar titizdi!. Zira hocalarının
isimlerinin
yer
YebtagîhiTMüstecîz"
aldığı
isimli
"efrTahriru'I-Vecîz
570
icazetnamesine
S-ma
icazet
477. İbn Emiri'1-Hâcc şöyle demiştir: Zü'1Huley-fe'de
884[481]
halkın Hz. Ali'nin Kuyuları
talebinde bulunan kimseye hitap ederken şu ifade ile
başlamıştı:
"Ben bu icazet sahibine; benden rivayet ettiği her şeyde
"tesebbüt"
ve
"zabt"
esaslarını
gözetmesi
şartıyla;
birtakım kuşkuların bulunduğu tariklerde yer alan "âlî
sened" sahibi olmakla bereket elde edilemeyeceği için;
icazet veren bazı üstadlar bereket elde etmek adına şu
veya bu konuda aşırı hoşgörülü davransa bile; cınnîlerden
ve sahabe devrinden bu yana uzun süredir yaşadığını
iddia eden (yalancı) kimselerden benim tarikimle hiç bir
şey rivayet etmemesi, şartıyla; bu icazet sahibinin benden
.... şu şu kitapları rivayette bulunmasına icazet verdim.
Allah Teâlâ'dan bizi helak noktalarından korumasını ve
yolların en doğrusuna iletmesini niyaz ederiz."
884[481]
Kamus sahibi (s.1036) diyor ki: Zü'1-Huleyfe:
Medine'ye altı mil (Mekke yolu üzerinde beş km)
mesafede bir yerdir. Orada Cüşem Oğullarına ait bir su
kuyusu bulunmaktadır. Medine ve Şam halkı için mîkat ihrama girme- yeridir." Not: Ancak bu konudaki İbn
Abbas (r.a) hadisi şu şekildedir: "Allah Rasûlü Medine
571
(Abâru
Ali)
adım
verdikleri
bazı
kuyular
bulunmaktadır. Hz. Ali'nin bu kuyularda cinlerle
çarpıştığı haberi yalandır.
478.
Uydurma
hadislerden
biri;
Ibn
Adiyy'in (Hasen b. Ali b. Zekeriyya b. Salih elAdevî ez-Zi'b)in
885[482]
biyografisinde zikrettiği;
Hz Hüseyin'den rivayet edilen Peygamberimiz
halkı için Zü'1-Huleyfe'yi, Şam halkı için Cuhfe'yi mikat
olarak tayin etmişti." bkz. Buharı, Hacc 7 Hadis No: 1524;
Müslim: Hacc 11 Hadis No: 1181 (Çev.)
885[482]
Zehebî, Mizanü'l-İ'tidaJ'de (1/506) bu ravinin
biyografisinde şöyle demiştir: "İbn Adiyy diyor ki: Hasan
b. Ali hadis uyduruyordu, güvenilir ravilerden batıl
rivayetler naklet mistir. Ibn Hıbban diyor ki: Güvenilir
ravilerden belki de bin civarında uydurma hadis naklet
mistir." Zehebî, daha sonra onun batıl rivayetlerinden
birkaçını zikretmiş ve şöyle demiştir: "Hasen b. Ali, iftira
ettiği rivayetleri hiç düşünmeyen, hayası az bir hocadır.
Kadı İsmail Efendi, onun bu yaptıklarına karşı çıkarak
onu hapsetmiştir. Hasan b. Ali, h. 319 yılında vefat
etmiştir."
572
(s.a.v)'e nisbet edilen şu uydurma hadisdir:
"Miraca çıkarıldığım gece, benim terimden
yeryüzüne bir damla düştü. Ondan gül yeşerdi.
Kim benim kokumu koklamak isterse gülü
koklasın."
Dipnot Kaynakları
Abdurrahman
Mezahibi'l-Erbaa,
el-Cezîrî,
Mısır
baskısından ayrı özel baskı.
el-Fıkh
Evkaf
ale'l-
Bakanlığı
Abdülaziz el-Gumarî, el-Bahıs an lleli't-Ta'n
fi'l-Haris, Şark Matbaası, tarihsiz.
Abdülhayy el-Kettanî, et-Teratibü'l-îdariyye,
Ribat 1347 H.
Abdülhayy el-Leknevî, el-Ecvibetü'l-Fâdıla,
Haleb, Asîl Matb., 1384 H.
-----------, İmamü'l-Kelâm fi-ma Yeteallaku
bi'l-Kırâe Halfe'l-îmam_
Leknev, 1304 H.
573
-----------, Rad'u'l-İhvan an Mufıdesâtı Âhiri
Cüm'ati Ramazan,
Leknev.
-------, er-Rafu ve't-Tekmîl, II. bsk. Dar
Lübnan, Beyrut, 1389 H.
-------, Tuhfetü'l-Kemele Haşiyetü Tuhfeti't-
Talebe, Leknev, 1337
-------, Tuhfetu-Talebe fi Tahkik Meshı'r-
Rakabe, Yusufî Matba-
ası, Leknev, 1337 H. Aclûnî, Keşfü'l-Hafa ve
Müzîlü'l-Ilbas, Müessesetü'r-Risale, Beyrut,
1403 H.
Ahmedb.
Hanbel,Müsned,
Meymeniyye,
1313 H. Alâeddin el-Buharî, Keşfü'l-Esrar Şerhu
Usûli'l-Pezdevî, İstanbul
1304 H. Aliyyü'1-Karî, el-Mevzûâtü'l-Kübrâ,
Şeriketü's-Sıhafeti'l-Usmaniyye, 1308'den sonra.
----------,
el-Mirkat
Meymeniyye 1309 H.
574
Şerhu'l-Mişkât,
el-
----------, Şerhu Şerhi'n-Nuhbe, İstanbul,
1327 H.
, Şerhu ş-Şifa, İstanbul, 1315 H.
Aynî, Umdetü'l-Karî Şerhu'l-Buharî, el-
Müniriyye, 1348 H. Azizi, Şerhu'l-Câmi'ı's-Sagîr,
Mustafa el-Babî el-Halebî, 1357 H. Beyhakî,
Delâilü'n-Nübüvve, el-Meclisü'1-A'lâ li'ş-Şuûni'1-
İslâmiy-
ye, 1389 H.
-----——,
el-Esma
ve's-Sıfat,
es-Seadeh,
1358 H.
----------, es-Sünenü'l-Kübra, Haydar-Abad
ed-Deken, 1344 H.
----------, Menakıbü'l-îmami'ş-Şafiî, Daru'n-
Nasr li't-Tıbâah, 1391
Buharı,
el-Edebul-Müfred,
es-Selefiyye
Il.bsk. 1379 H.
——------, et'Tarihu'î-Kebîr, Haydarâbad ed-
Deken, Hindistan, 1375
----------—,
Sahihu'l-Buharî
575
(Fethu'l-Barî
şerhi ile) Bulak, 1300 H.
Cemaleddin el-Kasımî, Kavaidü't-Tahdis,
İbn Zeydûn Matbaası, Dimaşk, 1353 H.
Darimî,
Sünen,
Şeriketut-Tıbaati'l-
Fenniyyeti'l-Müttehıde,1386 H.
Ebu Davud, Sünen, Mustafa Muhammed
Matbaası, 1354 H.
Ebû Hilâl el-Askerî, Cemheratü'l-Emsal, el-
Hayriyye, 1310 H.
Ebu Mansur el-Bağdadî, el-Fark Beyne'l-
Firak, Maarif Matb., 1910.
Ebu Nuaym el-Isbehânî, Delâilü'n-Nübüvve,
Haydarâbad ed-Deken, II. bsk. 1369 H.
----------, Hılyetul-Evliyâ, es-Seâdeh, 1351
H.
Ebu Ubeyd b. Sellâm, Garibü'l-Hadis,
Haydarâbad ed-Deken, 1344
Ebu
Zür'a
el-Irakî,
Tarhu't-Tesrîb,
Cem'ıyyetü'n-Neşri'l-Ezheriyye, 1352 H.
Fettenî el-Hindî, Tezkiretü'l-Mevzûât, el-
576
Müniriyye 1343 H.
Feyyûmî, eUMisbahu'l-Münlr, Mustafa el-
Babî el-Halebî Matb., 1369 H.
Firûzâbadî,
el-Kamusü'l-Muhît,
Huseyniyye el-Mısriyye 1344 H.
el-
...........—, Sifru's-Seâdeh, Münîriyye, 1346
H.
Gazzalî,
el-İhya,
Lecnetü's-Sekafeti'l-
İslâmiyye, 1356 H. ■ ■ , el-Mustasfâ min Ilmi'l-
Usûl, Bulak 1322 H.
Hacı Halife, Keşfü'z-Zunûn an Esâmi'l-
Kütüb ue'l-Fünûn, İstanbul, 1360 H.
Hafacî, Şerhu'ş-Şifa, (bkz. Nesimü'r-Riyaz)
Hafacî, Nesimü'r-Riyaz Şerhu'ş-Şifa li'l-
Kadı îyaz, İst. 1312 H.
Hakim,
el-Müstedrek
ale's-Sahihayn,
Haydarâbad ed-Deken, 1333 ......., Ma'rifetü
Ulûmi'l-Hadis, Daru'l-Kütübi'l-Mısriyye, 1356
Hakim et-Tirmizî, Nevadiru'l-Usûl, İstanbul
1293.
577
Hatib Bağdadî, İktizau'lllmi'l-Amel,
Mûdıhu
--------—,
Evhâmi'l-Cem'
Tefrîk, Haydarâbad ed-Deken, 1378 H.
ve't-
----------, Şerefu Ashabi'l-Hadis, A. Ü.,
Ankara, 1971 M.
———, Tarihu Bağdad, es-Seâdeh, 1349 H.
Hattabî, el-Uzle, İzzet Attar bsk. 1356 H.
Haydar-Âbadî,
el-Kavlü'l-Müstahsen
fi
Fahri'l-Hasen, Haydarâbad, 1312 H. Hazmî,
Şurûtu'l-Eimmeti'l-Hamse,
Mektebetü'l-Kudsî,
1357 H.
Heysemî, Mecmau'z-Zevâid, Mektebetü'l-
Kudsî, 1352 H.
Husameddin
el-Kudsî,
İntikadü'l-Muğnî
ani'l-Hıfz ue'l-Kitab, Di-maşk, 1343 H.
Hüseynî, Zeyl Tezkireti'l-Huffaz, Tevfık
Matbaası, Dımaşk, 1347 H.
Irakî, Elfıyetü Mustalahı'l-Hadis, Fas, 1345.
-----------,
(Gazzalî'nin
İhya
Tahricü
kitabının
578
Ehadisi'l-İhyâ,
dipnotunda)
Lecnetü's-Sekafeti'l-İslâmiyye, 1356 H.
Illîş, Fethu'l-Aliyyi'l'Malik, et-Tekaddüm el-
Ilmiyye Matbaası, 1319 H.
İbn
Abdi'1-Berr,
Behcetü'l-Mecalis
(Nüzhetü'l-Mecalis), Daru'1-Cîl, tz.
-----------, Camiu Beyani 'l-Ilm ve Fazlihi, el-
Müniriyye, tarihsiz.
-----------, el-Intika fi Fedâili's-Selâseti'l-
Eimmeti'l'Fukahâ, el-Maahid, 1350 H.
-, el-İstîâb fî Ma'rifeti'l-Ashab, et-Ticariyye
el-Kübrâ, 1358
İbn Abidîn, Raddü'l-Muhtar ale'd-Dürri'l-
Muhtar, Bulak,
İbn Arrak, Tenzîhü'ş-Şerîati'l-Mutahhera,
Atıf Matbaası, 1378 H.
İbn Bedr el-Mavsılî, el-Muğnî ani'l-Hıfz ve'l-
Kitab, Selefiyye 1342
İbn Cerir et-Taberi, Tefsir, Bulak bsk. 1323
H.
579
İbn
Ebî
Hatim,
el-Cerh
Haydarâbad ed-Deken, 1371 H.
ve't-Ta'dil,
İbn Ebî Şeybe, el-Musannef, Haydarâbad
ed-Deken, 1386 H.
ibn Hacer, Ecvibetü'bni Hacer ala Ehadîsi'l-
Mesabîh, Dimaşk
(Mişkât kitabının sonunda)
-----------, el-Isabe fî Temyizi 's-Sahabe, et-
Ticariyye el-Kübrâ, 1358
-----------,
el-Metalibü'l-Âliyye,
-----------,
et-Telhisu'l-Habîr,
Matbaası, Kuveyt, 1390 H.
Tıbaati'1-Fenniyyeti'l-Müttehıde,1384H.
-----------,
Fethu'l-Barî
Buharî, Bulak 1300 H.
-----------,
bi-şerh
Hedyü's-Sarî
Fethı'l-Barl, Münîriyye, 1347
Asriyye
Şeriketü't-
Sahihı'l-
Mukaddimem
-----------, Lisanü'l-Mizan, Haydarâbad ed-
Deken, 1329 H.
580
-----------, Tevâli't-Te'nîs bi-Meâlî İbn îdris,
Bulak 1301 H.
—------ Tehzibut-Tehzib, Haydarâbad ed-
Deken, 1325 H.
İbn
Hacer
el-Heytemî,
el-Cevheru'l-
Munazzam fi Ziyareti'l-Kabri'n-
Nebeviyyi'l-Mükerram, Bulak 1279 H. îbn
Hazm, el-Muhallâ, Müniriyye, 1347 H. İbn Kesîr,
el-Bidaye ve'n-Nihaye, Saadeh 1351 H. İbn
Kudâme, el-Muğnî fi'l-Fıkhı'l-Hanbelî, Menar,
1342 H. İbn Kuteybe, UyûnüVAhbar, Daru'lKütübi'l-Mısriyye, 1348 H. VonNl&ce, Sünen, İsa
el-Babî el-Halebî Matbaası, 1382 H.
İbn Melek, Şerhu'l-Menar, Daru's-Seâdeh,
İstanbul, 1315 H.
İbn Müflih el-Hanbelî, el-Fürû', Dar Mısr
li't-Tıbâah, 1379 H.
İbn
Receb,Letâifü'l-Maarif
İbn
Seyyidi'n-Nâs,
Kütübi'l-Arabiyye, 1343 H.
581
Dar
İhyai'î-
Uyûnü'l-Eser,
Mektebetü'l-Kudsî, 1356 H.
İbn
Teymiyye,
Minhacü's-Sünneti'n-
Nebeviyye, Bulak 1321 H.
İbn
Teymiyye, Mecmûu'l-Fetavâ, Riyad
Matbaası, Riyad, 1381 H.
İbnü'd-Deyba',
Temyîzü't-Tayyib
mine'l-
Habîs, Muhammed Ali Sabîh bsk. 1347 H. ■
İbnü'l-Arabî, Ahkâmü'l-Kur'ân, İsa el-Babî
el-Halebî Matb., 1387.
----------,
Matbaası, 1350 H.
Ândatü'l-Ahvezt,
Mısriyye
İbnü'l-Cevzî, el-Mevzûât, Mecd Matbaası,
1386 H.
-----------, Kitabü'l-Kussas ve'l-Müzekkirîn,
Daru'l-Maşrık, Beyrut,
tz.
İbnü'1-Esîr, en-Nihaye fi Garibi'l-Hadis ve'lEser, Osmaniyye 1311
İbnü'1-Esîr,
Üsdü'l-Gabe
fi
Sahabe, el-Vehbiyye Matbaası, 1386 H.
582
Teracimi's-
İbnü'l-Hümam, Eethu'l-Kadir, Bulak 1315
H.
H.
İbnü'l-Kayyim, el-Fürûsiyye, el-Envar, 1360
-----------, Miftahu DaH's-Seâdeh, Mahmud
Rabî' baskısı, 1358 H.
-----------,
el-Menaru'l-Münîf
ve'd-Daîf Daru'l-Kalem,
fi's-Sahih
Beyrut, 1390 H.
----------, İ'lâmü'l-Muvakkıîn an Rabbi'l-
Alemîn, Saadeh, 1374 H.
İbrahim
el-Halebî,
Gunyetü'l-Mütemellî
Şerh Münyetü'l-Musallî, İstanbul 1325 H.
İsferâyînî,
et-Tabsîr
fî'd-Din,
İzzet
el-
Attarbsk. Kahire.
Kadı Iyaz, eş-Şifa fî Hukuki l-Mustafa,
(Şerhi ile birlikte)
-----------, Tertibü'l-Medarik, Fas Evkaf
Bakanlığı bsk. 1384 H.
Kalkaşendî, Subhu'l-A'şâ fi Sınaati'l-İnşâ,
583
el-Emîriyye, 1332 H.
Kastallânî,
el-Meuahibü'l-Ledünniyye,
Şarkıyye Matbaası, 1326 H.
-----------, İrşadü's-Sarî, Bulak, V.bsk. 1293
H.
Kavukçî, el-Lü'lüü'l'Marsû' fî-ma Lâ Asle
lehu ve bi-aslihi Mevzu', Mısır, tz.
Kevserî, el-îmtâ' bi-Sirateyni'l-İmameyn el-
Hasen b. Ziyad ve Muhammed b. Suca', el-Envar,
1368 H.
—----—, Tekmiletü'r-Redd ala Nûniyyeti
Ibni'l-Kayyim., es-Seâdeh,
1356 H.
Makarrî, Nefku't-Tıyb, thk. İhsan Abbas,
Beyrut 1388 H.
Malik b. Enes, el-Muvatta, İsa el-Babî el-
Halebî, tarihsiz.
Meydanî,
Mecmau'l-Emsal,
el-Hayriyye
1310 H.
Muhammed
el-Hut
584
el-Beyrutî,
Esne'l-
Metalib fi Ehâdis Muhtelife-ti'l-Meratib, Mustafa
Muhammed Matbaası, 1355 H.
Muhıbb
et-Taberî,
er-Riyadu'n-Nadıra,
Daru't-Te'lif, 1372 H.
Murginâni,
el-Hidaye,
(Fethu'l-Kadir'le
birlikte) Bulak, 1315 H.
Mutarrizî, el-Muğrib fı'l-Lügah, Haydar-
Âbad ed-Deken, 1328 H.
Mübarek-Fûrî,
Tuhfetü'l-Ahvezî
Süneni't-Tirmizî, Dihlî Hindistan, 1346 H.
bi-Şerh
Münavî, Feyzu'l-Kadîr bi Şerhı'l-Camiı's-
Sagîr, Mustafa Muhammed, 1356 H.
Münzirî, et-Tergîb ve't-Terhîb, Mustafa el-
Babî el-Halebî Matbaası, 1353 H.
Müslim, Sahih Müslim (Nevevî Şerhi ile
birlikte) Mısriyye Matbaası, 1347 H.
Nablusî, Zehâiru'l-Mevârîs, Cem'ıyyetun-
Neşri'l-Ezheriyye, 1352.
Nevevî, Şerh Sahih-i Müslim, Mısriyye
Matbaası, 1347 H.
585
Ruhavî, Hasiyeti'r-Ruhavî alâ Şerhı'l-Menar
li'bn Melek, Daru's-Seâdeh, İstanbul, 1315 H.
Saganî, Risaletü'l-Mevzûât, el-Barûniyye,
tarihsiz.
Saidb. Mansûr, Sünen, el-Meclisul-Ilmî,
Karaçi, 1387 H.
Salihî,
Sübülü'l-Hüda
ve'r-Reşâd,
Meclisü'1-A'lâ li'ş-Şuûni'l-İslâmiyye, 1392 H.
Sehavî,
el-Makasıdü'l-Hasene,
Edebi'l-Arabî, 1375 H.
Sübkî,
Taceddin,
el-
Daru'l-
Tabakatü'ş-Şafiıyyeti'l-
Kübra, İsa el-Babî el-Halebî, 1382 H
Sübkî, Takıyyüddin, es-Seyfü's-Sakıl, es-
Seâdeh, 1356 H.
Süyûtî, ed-Dürratü'n-Naciye (bkz Süyûtî'nin
el-Hâvî li'l-Fetâvî kitabı içinde) Seâdeh 1378 H
-----------, ed-Dürru'l-Mensûr fi Tefsiri'l-
Kur'ân bi'l-Me'sûr, el-Meymeniyye, 1314 H.
----------, el'Hasâisu'l-Kübra, Haydarâbad
586
ed-Deken, I.bsk. 1371 H.
----------, el-Hâvî li'l-Fetâvî, Seâdeh, 1378 H.
———,
el-îtkan
fi
Meşhedü'1-Huseynî Matbaası,
1387
H.
Ulumi'l-Kur'ân,
-------(
el-
el-Leâli'l-Masnûa
fî'l'Ehadisi'l-Mevzûa, el-Huseyniyye,
1352 H.
-------, Tarihul-Hulefa, Münîriyye, 1351 H.
----—-,
Tedribü'r-Ravî
Nevavî, el-Mektebetü'l-İl-
Şerh
Takribi'n-
miyye 1379 H. __-----Vusulü'l-Emanî bi-
Usûli't-Tehânl (Süyûtî'nin el-Havîli'l-Fetâvî kitabı
içinde)
-----------,
Zeylü'l-Mevzûât,
Matbaası, Leknev, 1303 H.
el-Alevî
■ Zeyl Tezkireti'l-Huffaz, Tevfik Matbaası,
Dımaşk, 1347 H. Sühreverdî, Avarıfü'l-Maarif,
(Gazzalî'nin İhya kitabı ile birlikte) Sefarînî,
Gızâü'l-Elbab, Nil Matbaası, 1325 H. Sem'ânî,
Edebü'l-Imlâ ve'l-îstimlâ, Liden bsk. 1952 M.
587
Semhudî, el-Gammaz ale'l-Lemmaz, Daru'1-Liva,
Riyad 1401 H. Şafiî, İhtilafü'l-Hadis_
----------, er-Risale, Mustafa el-Babî el-
Halebî Matbaası, 1358 H.
Şevkânî, İrşadü'l-Fuhûl ilâ Ilmi'l-Usûl, es-
Seadeh, 1327 H. Şevkânî, el-Fevaidü'l-Mecmua,
es-Sünnetü'1-Muhammediyye Matbaası, 1380 H.
Şürunbilâlî,
Merakı'l-Felâh
bi-Haşiyeti't-
Tahtâvî, Bulak 1269 H. Tahavî, Müşkilü'l-Âsâr,
Haydarâbad
ed-Deken,
1333
H.
Tebrîzî,
Mişkâtü'l-Mesabîh, el-Mektebü'1-İslâmî, Dimaşk,
1380 H. Tirmizî, Sünen, (İbnü'l-Arabî Şerhiyle)
Mısriyye Matbaası, 1382 H. Tıybî, el-Hulâsa fi
Ma'rifeti'l-Hadis, Daru'l-İrşad, Bağdat 1391 H.
Tüveycerî, Faslü'l-Hıtab fi'r-Raddi alâ Ebî Türab,
Nasr Matbaası,
Riyad, 1388 H.
Yusuf en-Nebhanî, Erbain el-Erbaîn, Beyrut
1329 H. Zafir el-Ezherî, Tahziru'l-Müslimîn
mine'l-Ehadîsi'l-Mevzûa alâ
588
Seyyidi'l-Murselln,
Matbaası, el-Yevmiyye,
Ceridetü'r-Ravi
1321 H. Zebîdî, Tacü'l-Arûs inin Cevahiri'l-
Kamus, el-Hayriyye 1306 H.
----------, Şerhu'l-Ihyâ, el-Meymeniyye, 1311
H.
Zehebî, el-Iber ft haberi Men Gaber, Kuveyt,
1380 H.
.............. , el-Muğnî fi'd-Duafâ, Belâga
Matbaası, Haleb, 1391 H.
----------,
et-Tecrid
Haydarâbad ed-Deken, 1315.
li-Esmâi's-Sahabe,
----------, Mizanü'l-İ'tidal, İsa el-Babî el-
Halebî, 1382 H.
—--------, Tarihu'l-Islâm, Hüsameddin el-
Kudsî, Kahire.
-----------,
Tezkiretü'l-Huffaz,
Haydarâbad ed-Deken, Hin. distan, 1375 H.
III.
bsk.
Zemahşerî, el-Fâık fi Garibi'I-Hadis, İsa el-
589
Babî el-Halebî, 1364 H.
—--------, Keşşaf, Mustafa Muhammed, I.
bsk.
Zerkeşî, el-Ecvibe li-îrad Me'stedrakathu
Aişe ale's-Sahabe, Dimaşk
1358 H. Zeylaî, Nasbu'r-Raye, el-Meclisü'l-
Hmî el-Hindî, Daru'l-Me'mun,
Kahire, 1357 H. Zürkanî, Şerhu'l-Mevahibi'l-
Ledünniyye, Ezheriyye Matb., 1325 H.
590