3 Aralık 2009 Perşembe
üzgünüm.......
Aynı iş yerinde fakat farklı bir bölümden bir arkadaşım domuz gribi yüzünden yoğun bakımda yatıyormuş :(
Solunum cihazına bağlı
Ve uyutuyorlarmış halsiz bedenini.
Duyunca beynimden vurulmuşa döndüm.
Direk siması geldi gözümün önüne, öyle tatlı, öyle temiz, öyle güleç.....
İki tane evladı var.
Rabbim evlatlarının hürmetine O nu sevdiklerine bağışlasın.
O günden beride elim gitmedi işte birşey yazmaya.
Biraz önce uyandırdıklarını ve solunum cihazından çıkardıklarını öğrendim.
Çok şükür.
Çok şükür.
Acaba aşı yaptırsak mı diye tekrar düşünmeye başladım ??? ama yine bir karara bağlayamadım.
Neden etrafımızdaki insanları ne denli sevdiğimizi böyle acı tecrübelerle anlarız?
Ben arkadaşımı seviyordum ama bunu O na ne denli hissettirebildim?
Yeterince olmadığı kesin :(
Günlerdir eve gidince dahi yüzü gözümün önünden gitmiyor.
Gelince O na O nu ne kadar çok sevdiğimi ve daha çok görüşmek istediğimi söz söyleyeceğim.
Söz.
Sizde O na dua eder misiniz?
.
.
***************************
5 Ağustos 2009 Çarşamba
"Günahının bağışlanmasını dileyen yok mu ki, günahları bağışlansın."
Yıllık bir program çerçevesinde yürütülen ticari faaliyetler yıl sonunda o program esaslarına göre kontrol ve teftiş edilir.
Kâr zarar hesapları yapılır. Kesin hesabın tespitinden sonra da gelecek yılın programı hazırlanarak şeklini alır.
Her yıl tekrar edilen bu kontrol ve tespit işlemleri sayesinde ekonomik hayatta istikrarlı ve sağlam bir ilerlemenin temini mümkün olur.
Bu misalin ışığında manevi hayatımıza ve faaliyetlerimize bakalım.
Dünya, âhiret hayatının kazanılması için yaratılmış bir manevi ticaret yeri olduğuna göre, o ticaretle ilgili faaliyetlerin de yıllık muhasebeye tabi olması gayet tabiidir.
Bu muhasebenin vakti üç ayların içindedir.
Berat Kandili ile başlayıp Kadir Gecesiyle biten devreye rastlar.
Duhan Sûresinin 2., 3. ve 4. âyetlerinin Berat Gecesinden bahsettiği bildirilmektedir. Âyetlerin meali şöyle:
Ebu Hüreyre Radıyallahu And’dan rivayet edildiğine göre:
Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem efendimiz şöyle buyurmuştur:
—“Ya Muhammed, başını semaya kaldır. Sordum.
—“Bu gece nasıl bir gecedir? Şöyle anlattı:
—“Bu gece, Allah-u Teala, rahmet kapılarından üç yüz tanesini açar.
Kendisine şirk koşmayanların hemen herkesi bağışlar. Meğer ki, bağışlayacağı kimseler büyücü, kahin, devamlı şarap içen, faizciliğe ve zinaya devam eden kimselerden olsun. Bu kimseler tövbe edinceye kadar, Allah-u Teala onları bağışlamaz.
Gecenin dörtte biri geçtikten sonra, Cebrail yine geldi ve şöyle dedi:
"Ya Muhammed başını kaldır. Bir de baktım ki, cennet kapıları açılmış.
Cennetin birinci kapısında dahi bir melek durmuş şöyle sesleniyor:
"Ne mutlu bu gece rüku edenlere.
İkinci kapıdan dahi bir melek durmuş şöyle sesleniyordu:
"Bu gece secde edenlere ne mutlu".
Üçüncü kapıda duran melek dahi, şöyle sesleniyordu:
"Bu gece dua edenlere ne mutlu."
Dördüncü kapıda duran melek dahi şöyle sesleniyordu:
"Bu gece, Allah'ı zikredenlere ne mutlu".
Beşinci kapıda duran melek dahi, şöyle sesleniyordu:
"Bu gece Allah korkusundan ağlayan kimselere ne mutlu."
Altıncı kapıda duran melek dahi, şöyle sesleniyordu:
"Bu gece Müslümanlara ne mutlu."
Yedinci kapıda da bir melek durmuş şöyle sesleniyordu:
"Günahının bağışlanmasını dileyen yok mu ki, günahları bağışlansın."
Bunları gördükten sonra, Cebrail'e sordum:
"Bu kapılar ne zamana kadar açık kalacak?
Şöyle dedi:
"Ya Muhammed, Allah-u Teala, bu gece, Kelp kabilesinin koyunlarının tüyleri sayısı kadar kimseyi cehennemden azat eder."
Peygamber Efendimiz Aleyhissalâtü Vesselam bu gece Rabbine şöyle dua etmiştir:
"Allahım, azabından affına, gazabından rızana sığınırım, Senden yine Sana iltica ederim. Sana gereği gibi hamd etmekten âcizim. Sen Kendini sena ettiğin gibi yücesin."
Bazı mâna büyüklerinin de şöyle bir duası vardır:
"Allahım, şayet ismimi saîdler defterine yazdıysan, orada sabit kıl. Şayet ismimi şakiler defterine yazdıysan oradan sil. Çünkü Sen buyurdun ki, 'Allah dilediğini siler yok eder, dilediğini de sabit bırakır, Levh-i Mahfuz Onun katındadır."
Kaynak: Sorularla İslamiyet . com
******************************
31 Temmuz 2009 Cuma
çiçek taşımaktan utananlar !
Bir analiz yapmak istiyorduk.Daha dogrusu bir dostum bir sohbet sirasinda bir iddiada bulunmustu.Bu iddia uzerine bu sarti koymustum.
Is gorusmesine gelen bir kaç hanim hariç herkes, çiçekleri gazete ya da paket kagidina sarip getirmisti.Hiç kimse çiçeklerin gorunmesini istememisti.çiçek tasimanin utanilacak bir durum oldugunu dusunuyorlardi.
Dostum hakli çikmisti.Sevgiliye çiçek veren ama bundan utanan bir toplumuz.
ps: sartnameye bir kiloda elma getirme zorunlulugu koymustuk.Elmalarin hepsi seffaf naylon posetlerde geldi; Hiç kimse elma tasidigi için utanmamisti.
Ya siz????
çiçek gotururken gazete kagidina mi sardiriyorsunuz? "
(motosiklet.net coq adlı uyeden alıntıdır. )
***********************************